You are on page 1of 4

Malzeme mühendisliği var olan malzemelerin mikroyapı özellik ilişkisini kullanarak, önceden

belirlenen özellikleri elde etmek üzere malzeme yapısının tasarımını ve üretim aşamalarını
kapsar. Yüzey Mühendisliği, istenen özellikleri elde etmek ve mevcut ürünün de işlevliğini
geliştirmek için, bir malzeme ya da elemanın yüzey özeliklerini, metalürjik, mekanik,
kimyasal olarak ya da bir kaplama ilavesi sağlayarak iyileştirmedir.

Yüzey mühendisliği geçmişten günümüze kadar elde edilen birikim neticesinde, bugün uçak
sanayinden biyomedikal uygulamalara, paketleme sanayinden sert kesici takım aletlerine
kadar çok geniş bir sahada uygulama alanı bulmaktadır. Her geçen gün artan talepler
karşısında bilim insanları ve ticari şirketler, mevcut durumu iyileştirmek ve ortaya çıkan
sorunları asgari seviyeye indirme çabası içerisindedirler. Sarf edilen bu gayretler neticesinde,
çok sayıda yüzey iyileştirme işlemi ve farklı nitelikte yüzeylere sahip malzemeler ortaya
çıkmıştır. Bu açıdan, optimum bir yüzey-taban malzeme ikilisini üretmeye yönelik çalışmalar
hala sürmekte ve gelecek için ümit vaat etmektedir. Yüzey mühendisliği, istenen hedef
malzemeyi elde etmek için malzeme mühendisliğine ışık tutmaya devam edecektir.

1. Malzeme Mühendisliği

Malzeme bilimi, metal, seramik, cam, polimer gibi malzemelerin mikroyapısı ile özellikleri
arasında var olan ilişkilerin ayrıntılı bir şekilde araştırılmasıdır. Malzeme mühendisliği ise var
olan bu mikroyapı özellik ilişkisini kullanarak, önceden belirlenen özellikleri elde etmek
üzere malzeme yapısının tasarımını ve üretim aşamalarını kapsar [1].

Malzemeler, yaşamımızın hemen her alanında karşımıza çıkan maddelerdir. Arabamız,


giysilerimiz, evimiz çeşitli malzemelerden üretilmişlerdir. Pencerelerdeki cam malzemeler,
vinil (bir tür sağlam plastik) kaplamalar, seramik yemek takımları ya da metal gümüş yemek
takımları (kaşık çatal takımı) yine bunlardan bazılarıdır. Malzemeler, yapılarına, özelliklerine,
uygulandıkları alanlara ve işlevlerine göre de sınıflandırılabilmesine rağmen, Malzeme
Mühendisliği, malzemeleri genel olarak beş ana sınıfa ayırır. Bunlar:

 Metaller ve alaşımları,
 Seramikler,
 Polimerler,
 Kompozitler (malzemelerin bileşimleri),
 Yarı iletkenler (silisyum ve germanyum gibi’dir.

İnsanoğlu, çakmak taşının özelliklerini keşfetmesi ve onu aletler için şekillendirmesinden bu


yana (M.Ö. 300 000) Malzeme Mühendisliği başlamıştır. İnsanoğlu, bakırdan daha sert bir
malzemeye ihtiyaç duyduğunda, bakır içerisine kalayı eklemiş ve ilk alaşım olarak bronzu
yani "tunç"u elde etmişlerdir. Daha sonraları, saf demiri ısıtıp hızlı bir şekilde soğutarak,
toprağı sürebilecek derecede sert bir malzeme üretmeyi öğrenmişlerdir. Malzeme
mühendisliği, malzemelerin neden ve nasıl oluştuğunu ya da üretildiğini, malzemelerin çeşitli
şartlar altında nasıl ve neden öyle davrandığını, geleneksel veya mevcut malzemelere göre
daha iyi ömür sergileyebilecek malzemelerin nasıl oluşturulabileceğini ve günümüzün özel
ihtiyaç ya da sorunlarına cevap verebilecek yeni malzemelerin nasıl geliştirilebileceğini
araştırır, irdeler ve açıklamaya çalışır. Malzeme mühendisliğinde ilk profesyonel sivil toplum
kuruluşu, 20. yüzyılın başlarında (1913) kurulan American Society of Materials (ASM)’dir
[2].

2. Yüzey Mühendisliği
Katı malzeme yüzeyleri, dış ortamdan ya da çevreden kaynaklanan bozunmalara uğrarlar. Bu
bozunma şekilleri, kimyasal (tuzlar, çözeltiler), ısıl (yüksek sıcaklık, doğrudan alev),
atmosferik (nem, güneş ışığı) ve mekanik (titreşim, adezyon/yapışma) gibi süreçlerin
korozyona, aşınmaya, yırtılmaya, çatlamaya ve tabakalar halinde kalkmaya sebep olması
şeklinde ortaya çıkabilmektedir. İşte yüzey mühendisliği, istenen özellikleri elde etmek ve
mevcut ürünün de işlevliğini geliştirmek için, bir malzeme ya da elemanın yüzey özeliklerini,
metalürjik, mekanik, kimyasal olarak ya da bir kaplama ilavesi sağlayarak iyileştirmedir [2].
Aslında, binlerce yıl öncesinden günümüze kadar bir oluşum süreci yaşayan yüzey
mühendisliği, işlev olarak istenen performansı ve asgari maliyeti birlikte sunabilecek uygun
yüzey ve taban malzeme tasarımıdır. Dolayısıyla yüzey mühendisliğinin başarılı bir şekilde
uygulanabilmesi, ancak tasarım ve yüzey mühendisleri arasındaki sıkı işbirliği neticesinde
tasarım safhasında ortaya konulacak bütünsel bir yaklaşımla olacaktır. Yüzey mühendisliği
teknolojileri, sorunları çözmenin yanında, katma değer ve kar sağlayacak ürünler de ortaya
koymalıdır. Yüzey mühendisliğinde amaç, düşük maliyette ve yüksek etkinlikteki özel
uygulamalar için en uygun yüzey tasarımlarını sağlayabilecek teknolojiler sunmaktır. Bu
bakımdan yüzey mühendisliği, bir köprü, transfer teknolojisi ve uzmanlık sektörü gibi rolleri
üstlenmektedir. Tasarım, özellikler, yüzey mühendisliği teknolojileri ile sanayi kolları
arasındaki etkileşim, Şekil 1’de gösterilen bir "yol haritası" ile özetlenmiştir. Bu yol haritası
kaynak [3]’den esinlenerek biraz daha genişletilmiştir.

2.1. Yüzey mühendisliği işlemleri

Yüzey mühendisliği işlemleri, iki genel sınıfa ayrılabilir. Bunlar, "yüzey hazırlama işlemleri"
(temizlik, parlatma, zımparalama vs.) ve "yüzey işlemleri"dir. Şekil 1 dikkatle incelendiğinde,
mühendislik malzemelerinin maruz kaldığı etkiler (sürtünme, aşınma vs.) ve bu etkiler
karşısında sahip olması gereken özelliklere göre çeşitli yüzey işlemleri ön görülmüştür. Bu
işlemler (Şekil 2),

·Parçada boyutsal bir değişime sebep olmadan (kasti olarak büyüme ya da artırma yapmadan)
yüzey mikroyapısını ve/veya kimyasal bileşimini (olumlu yönde) değiştirerek yüzey
değişikliği (surface modification) yapmak suretiyle (örneğin borlama),

·Parça üzerinde yeni bir tabakayı kasti olarak büyütme şeklinde yüzey kaplama (surface
coating) yaparak (örneğin boyama),

·Ya da bu iki işlemin birlikte uygulandığı çift yüzey işlemi (duplex surface treatment) ile
sağlanmaktadır.

2.2. Yüzey Karakterizasyonu

Yüzey özelliklerinin araştırılması yani yüzey karakterizasyonu, bir numune yüzeyinin


özellikleri (kimyasal bileşim, fiziksel yapı, kusurlar, görünüm vs.) mikroskop, kimyasal ve
fiziksel problar kullanarak incelenmesidir. Yüzey karakterizasyonu, bir yüzeyi iyileştirmeden
ya da iki yüzey arasında bağlanma sağlanmadan önce, malzemeleri ve bileşenleri anlama
açısından atılacak ilk önemli adımdır. En yaygın kullanılan yüzey karakterizasyon vasıtaları,
spektroskopide Auger Electron Spectroscopy (AES), X-Ray Photoelectron Spectroscopy
(XPS ya da ESCA), Secondary Ion Mass Spectrometry (SIMS) iken, Taramalı Prob
Mikroskopi’de Atomic Force Microscopy (AFM), Scanning Tunneling Microscopy
(STM)’dir [2].

2.3. Yüzey Mühendisliğinin Uygulamaları

Yüzey mühendisliği, dünyada endüstriyel açıdan rekabete destek veren çok önemli bir
teknoloji olmuştur. Şöyle ki, hava ve motorlu taşıtlarının etkinliği, büyük ölçüde yüzey
mühendisliği ile üretilen elemanlara bağlıdır. Bu elemanların yaklaşık %80’i de kaplama
sürecinden geçirilir [3,4]. Yüzey işlemleri, güç üretiminde kullanılan gaz türbinleri için
yaygın olarak uygulanmaktadır. Son yıllarda talaşlı imalatta takım malzemeleri üzerine
kaplanan filmlerin üretimi birkaç kat artırmıştır. Modern PVD (fiziksel buhar çöktürme)
kaplamalar, yağ sarfiyatını asgari seviyeye düşürmek suretiyle yüksek sıcaklıklarda
çalışabilen takım aletlerinin üretilmesine imkân sağlamıştır. Modern PVD kaplamalar, yağ
sarfiyatını asgari seviyeye düşürmek suretiyle yüksek sıcaklıklarda çalışabilen takım
aletlerinin üretilmesine imkân sağlamıştır. Çift yüzey işlemli (duplex) Ti alaşımları, aşınmaya
direnç ve hafiflik gibi üstün özellikler sergileyerek, deniz, biyomedikal ve spor sektöründe
önemli bir kullanım alanı bulmuştur. Paketleme sanayinin başarısı yine büyük ölçüde yüzey
mühendisliğine bağlıdır. Mimaride kullanılan camlar üzerine manyetik alanda sıçratma ile
büyütülen (magnetron sputtered) çok tabakalı kaplamalar, kışın ısı kaybını %60’a kadar
önemli ölçüde azaltmıştır. Çok yüksek moleküler ağırlığa sahip polietilen (UHMWPE)’nin
plazma yüzey işlemi, düşük yükleme ve hızlarda kayma aşınmasını asgari seviyeye
indirmesinin yanısıra, biyomedikal uygulamalarda performansı artırmada güçlü bir etki
yapmıştır. Protezler, doku yenilemesinde kullanılan taban malzemeler ve ileri biyosensörler
gibi pek çok biyomedikal eleman, hem işlevlerinin yerine getirmek, hem de biyouygunluk
sağlama açısından bir yüzey mühendisliği sürecinden geçme durumundadır. %100 etkili
biçimde kullanılmakta olan elektronik, optik vb. elemanlar, yüzey mühendisliği teknolojileri
kullanılarak üretilmektedirler [3].

3. Gelecek

Bugün, biyomalzemeler (1968), şekil hafızalı alaşımlar, uzay sanayide kullanılan malzemeler,
süper iletkenler (1911), fullerinler (1985) ve nanoyapılar (1991), günümüz bilim adamlarının
üzerinde odaklandığı malzeme konularıdır ve bu malzeme yapıları gelecek için de çalışma
potansiyelini korumaktadır. Malzemeler, tarihte ilk çağ isimlerinin konulmasında temel olmuş
ve toplumun ilerlemesinde çok önem arz etmiştir. Şöyle ki, Yontma Taş Devri ve Tunç
Devri’nden bugünlere gelinmiş ve bugün Silikon Vadisi’nde başlayan bilgi çağı içerisine
girilmiştir.

Her geçen gün artan talepler karşısında bilim adamları ve ticari sektör, mevcut durumu daha
da iyileştirmek ve ortaya çıkan sorunları asgari seviyeye indirme çabası içerisindedirler.
Optimum malzeme üretmeye yönelik bu gayretler neticesinde, çok sayıda ve çeşitte yüzey
iyileştirme işlemi ve farklı nitelikte yüzeylere sahip malzemeler ortaya çıkmış ve hala da
devam etmektedir. Yüzey mühendisliği, istenen hedef malzemeyi elde etmek için malzeme
mühendisliğine ışık tutmaya devam edecektir.

Dr. Ferhat Bülbül

kaynak : www.metaldunyasi.com

You might also like