You are on page 1of 50

m Sıvıların Özellikleri

m Hâl Değişimleri

m Amorf ve Kristal Katılar


mOenelde sıvıların kendi yüzey alanını genişletme eğiliminde
olduğu bilinmektedir.

mSıvının içindeki moleküllerin sıvının yüzeyine doğru


hareket etmesi, sıvılara verilen bir özelliktir.

mHer bir sıvının yüzey gerilimi farklıdır.


mSıvı molekülleri arasındaki (benzer moleküller) çekim kuvvetine
kohezyon kuvvetleri; sıvı molekülleri ile kap molekülleri arasındaki
(farklı moleküller) çekim kuvvetine de adhezyon kuvvetleri denir.

mEğer kohezyon kuvvetleri adhezyon kuvvetlerinden daha büyükse


sıvı damlası biçimini korur.
m=ayet adhezyon kuvvetleri kohezyon kuvvetlerinden daha
büyükse sıvı damlası film şeridi gibi yayılır. Yüzeyi daha çok
ıslatan maddeler adhezyon kuvvetlerinin daha büyük olduğu
sıvılardır.
mïir sıvıya (çözücü), o sıvıda çözünen bir başka madde
eklendiğinde; şayet eklenen madde çözücünün yüzey gerilimini
düşürüyorsa, bu maddeye yüzey aktif madde denir.

mÖrneğin; deterjanlar, asitler, alkoller, esterler yüzey aktif


maddedir.
mïir sıvıya (çözücü), o sıvıda çözünen bir başka madde
eklendiğinde; şayet eklenen madde çözücünün yüzey gerilimini
arttırıyorsa, bu maddeye yüzey inaktif madde denir.

m=eker, gliserin, organik asit tuzları yüzey inaktif maddeye


örnektir.
mSıvıların akmaya karşı gösterdiği dirence viskozite denir.

mSıvının viskozitesi ne kadar büyükse o derece yavaş aka


m¢iskozitenin tersine akışkanlık denir.

mïöylece her bir sıvıya layık olan akışkanlık derecesi ortaya


çıkarılmış olur. ïu akışkanlık, her bir sıvı için kendine özel
değerlerdir.
m þüm sıvılar her sıcaklıkta buharlaşırlar. Kapalı bir
kapta bulunan sıvılar önce buharlaşır, sonra miktarları
yeterli ise sıvılaşırlar. ïir süre sonra buharlaşma ve sıvılaşma
(yoğunlaşma) hızları eşitlenir. ïu anda sıvının buharının
kapta oluşturduğu basınca sıvı buhar denge basıncı denir.
mSıvı buhar denge basıncı sadece iki şeyle değişir:
1-SICAKLIK
2-SI¢ININ CİNSİ
mSıcaklık arttıkça buhar basıncı artar. Sıvı molekülleri
arasındaki çekim arttıkça buhar basıncı düşer. ïuhar
basıncı büyük olan sıvılar, uçucu sıvılar olarak tanımlanır.
mïir sıvının buhar basıncının dış basınca eşit olduğu
sıcaklık o sıvının kaynama sıcaklığıdır.

mKaynama noktası iki şeye bağlıdır:


m İki sıvı karşılaştırıldığında buhar basıncı büyük olan
sıvının kaynama noktası küçüktür. Dolayısıyla
kaynama noktası buhar basıncıyla ters orantılıdır.
Dış basınç arttıkça kaynama noktası yükselir, yani
kaynama noktası dış basınçla doğru orantılıdır.
m İYONİK KRİSþALLER: Metal-ametal bileşiklerinin bir kısmı
kristal suyu içerdiğinde kristal yapıdadır (CuSO4x 5H2O); bir kısmı
kristal suyu içermediği hâlde kristal yapıdadır (NaCl). Az bir kısmı ise
kristal yapıda değildir (NaOH).

m MEþAL KRİSþALLERİ: Metal atomları birbirleriyle metal bağı


ile bağlıdırlar ve belli geometrik şekiller meydana getirirler. ïuna metal
kristalleri deni
m YARI MEþAL KRİSþALLERİ: Karbon
allotroplarından olan elmas ve grafitte; silisyum
allotroplarından akik taşı, kuvars ve çakmak taşında görülen
kristallerdir (elementel kıymetli taşlar).

m AMEþAL KRİSþALLERİ: Fosforun ve kükürdün


allotroplarında görülen kristallerdir (Rombik kükürt,
monoklin kükürt, beyaz fosfor, kırmızı fosfor).

m MOLEKÜL KRİSþALLER: SiC (silisyum karbür),


SiO2 (silisyum dioksit), ïN (bor nitrür), H2O(k)gibi ağ
örgülü katılarda görülen kristaldir.
m Allotrop C, Si, P, S ve O'de görülür.

m C canlıların, Si toprağın, P beynin, O havanın esas maddesidir. S'ün proteinlerde


önemli bir yeri vardır.

m CO3-2 (karbonat), SiO3-2 (silikat), PO4-3 (fosfat) ve SO4-2 (sülfat) doğadaki


en önemli anyonlardır.

m Doğadaki önemli maddeler hem çok bulunur hem de allotrop vb. farklı farklı
şekillerde karşımıza çıkar.
m Süs taşlarının önemi çok büyüktür.
m Elementel kıymetli taşlardan olan elmas, C (karbon)'dur;
kuvars ise Si (silisyum)'dur.
m C, canlıların; Si, toprağın esas maddesidir.
m İnsanın ilk oluşumuna sebep; Si ve H2O'nun şekillenmesidir.
m C (karbon) ve Si (silisyum); periyodik tabloda aynı gruptadır.
m ïazı iyonik katıların kristal olabilmesi için H2O(s) içermesi
gerekir. ïuna kristal suyu denir. Aşağıdaki örnekler verilebilir:
m‡ Oöztaşı (CuSO4x5H2O)
m‡ Alçı taşı (CaSO4x 2H2O)
m‡ ïoksit (Al2O3 x H2O)
m‡ Yukarıda örnek olarak verilen bileşiklerde H2O katı değil, sıvı
hâldedir. Kristal suyu sıvı hâlde olmasına ve sıcaklık 0 0C'ın üstünde
olmasına rağmen su, toz hâldeki iyonik katıyı ıslatmaz.
ïu konunun +4 H2O kristalleri °C'a kadar suda bulunan
ile ilgisi vardır.
Suyun Kristal Yapıda Olabileceğini Japon ïilim Adamı Dr. Masaru

Emoto Açıkladı

Dr. Masaru Emoto, Japon bilim adamıdır. 1943 yılında Japonya'da


doğmuştur.

Alternatif tıp doktorudur. Yaptığı deneylerden elde ettiği su kristalleri

fotoğraflarını "Suyun ¢erdiği Mesajlar'¶ isimli kitabında yayınlamıştır.


m ‡ Dr. Masaru Emoto "Su cansız bir madde
değildir. Canlı ve duyguları algılayan
kristallerden oluşmaktadır. Çevresinden
pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre
tepki verir." demektedir.
m Suyun ¢erdiği Mesajlar adlı kitabında suyu
çeşitli yönlerden ele alan Dr. Masaru
Emoto, çalışmalarının bilimsel temelini
oluştururken din gerçeğini de göz ardı
etmemiştir.
m Dr. Masaru Emoto şöyle demektedir: "21.
asırda en önemli olayın ilimle dinin
yeniden buluşması olacağını
düşünüyorum. Eğerdin olmasaydı insan
aptallaşacak, modern ilim de hiçbir zaman
ortaya çıkmayacaktı."
m Kar tanelerinden hiçbirisinin birbirine
benzemediği bilinmektedir. ïunun gibi su
kristalleri de birbirinden farklıdır. Zaten
karın sudan meydana geldiği de
malumdur.
m Dr. Masaru Emoto yaptığı deneylerde;
temiz kaynaklardan alınan su
örneklerinin
ve kendilerine sevgi dolu sözcükler
söylenen su örneklerinin aynen kar tanesi
kristallerine benzeyen çok parlak, yoğun
motifli, simetrik, estetik, çok ince dizayn
edilmiş, çok renkli ve altıgen kristallerden
oluştuklarını göstermiştir.
m Demek ki iyi söylenen bir söz ve
doğallık
su üzerinde olumlu tesir yapıyor.
m Dr. Masaru Emoto klorlu çeşme sularıyla,
çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden
aldığı su örnekleriyle ve negatif
düşüncelere maruz bırakılan su
örnekleriyle yaptığı deney sonucunda ise
kristal yapının bozulduğunu
gözlemlemiştir. Küfür sözlerinin aksettiği
suyun kristal yapısı tamamen parçalanıp
dağılmıştır.
m Demek ki kötü söylenen söz ve yapaylık
da su üzerinde olumsuz etki yapıyor.
m Oluşan metal bağı, metal atomları arasındadır. Metal atomları belirli
geometrik şekilleri oluşturacak şekilde dizilirler.

m Metallerde üç tip kristal yapı görülür.

m Hacim merkezli kübik yapıda; atomlar, küpün köşelerine ve


merkezine yerleşir. Demir (Fe), Cr (krom), Mn (manganez), W
(volfram), þa (tantalyum), þi (titanyum), Na (sodyum), K (potasyum)
metal kristalleri bu kristal çeşidine örnek verilebilir.
m Yüzey merkezli kübik yapıda; atomlar, küpün
köşelerinde ve yüzlerinde yerleşir. Al (alüminyum), Cu
(bakır), Ni (nikel), Au (altın), Ag (gümüş), Pt (platin),
Pb (kurşun), Ca (kalsiyum) kristalleri buna örnektir.
m Hegzagonal sistemde ise atomlar, altıgen prizmanın
köşelerinde ve birer adet de düzlemlerin ortasında yerleşir.
ïe (berilyum), Cd (kadmiyum), Mg (magnezyum), Zn
(çinko), Zr (zirkonyum) metallerinin kristalleri de bu tür
kristale örnektir.
m Metal atomlarının dizilişi bazen tam olmamaktadır. İdeal gibi
görünen bu dizilişi bozan bu duruma kimyada metal bağı kusuru
denir.
m Metal bağı kusuru şu şekillerde ortaya çıkar: Oeometrik
şekillerin köşelerindeki bazı atom yerleri boş kalmakta, bir atom
fazladan araya sıkışmakta, bazı yabancı atomlar ara yerlere
girmekte veya atomların dizilişi belirli bir yerde kesilmektedir.
m Hata ve kusur kelimeleri bir eksikliği akla getirse de
metal bağı hatası diye bilinen bu konu, bir eksiklik
değil; mükemmelliktir.

m ïir metalin kırılmadan şekil değiştirebilmesi,


atomlarının kusur dediğimiz mükemmel yerleşmesiyle
olmaktadır. Metal içindeki bu kusurlu yapılaşma
olmasaydı, o metali; eğerek, bükerek, döverek
şekillendirme mümkün olmayacaktı. Mesela; bir
inşaat demirini kıvıramayacaktık.
m Metalin 1 mm2'si, 37 kg kuvvet taşıyabilecekti. 3,5
tonluk bir ağırlık, yaklaşık 1 mm çapında bir tel ile
kaldırılabilecekti. ïu, çok iyi bir özellik olarak
görünebilir. Fakat bu kadar mukavemetli bir metalin
kullanılabilmesi, başka bir ifadeyle tel ve levha hâline
getirilebilmesi mümkün olmayacaktı. ïöyle bir metal de
faydasız, işe yaramaz bir madde olacağından; esas kusur,
kusursuz atom dizilişine sahip olmakta olacaktı.
mElmas ile kömürün formülü aynıdır. Her ikisi de C ile
gösterilir. Fark, karbon atomlarının dizilişindedir.

mAltın, topraktan fiziksel yolla elde edilir. Altın, en


kıymetli metaldir. İleride toprağın altına dönüştürülmesi de
gerçekleşebilir.
m ‡ Katı hâlde tanecikler birbirine yakın, gaz hâlde uzaktır.
Hâl değişikliğinde madde hâl değiştirmez, madde aynı olarak
kalır, yalnız tanecikler arası mesafe değişir. Œ
m Maddenin hâllerinde formül aynı kalmakla beraber isimler ve
görünüşler farklı oluyor. Su, su buharı, buz üçünün de
formülü H2O'dur.
m þanecikler arası bağ çeşitleri anlatılırken, iç yapının az da olsa
değiştiğini, bu suretle kutupların oluştuğunu görmüştük.
m Kömürün elmas olması da kimyanın konusuna girer. Elmas
ile kömürün formülü aynıdır. Her ikisi de C ile gösterilir. Her
iki allotropta da C atomlarının dizilişleri farklıdır.
m "İyi niyet öyle bir kimyadır ki" denmiştir, "fiziktir ki"
denmemiştir; kömürün elmas olması, az da olsa kimyadır.
m "İyi niyet öyle bir kimyadır ki; kömürü elmas yapar."
cümlesinde; allotropların dizilişlerinin farklı olmasının,
ancak iç yapıdaki değişiklikle mümkün olabileceğine vurgu
vardır.
m ïu değişimler, fiziksel değişimdir. Ancak fiziksel değişime,
iç yapıdaki değişiklik sebep olur.
 SORU: Moleküller arası bağ olduğu hâlde niçin
kovalent bağ denmiştir?
CE¢AP: Çok kuvvetli bir kimyasal bağ olduğundan
ve kristal yapı oluştuğundan denmiştir.
 SORU: ïuz molekülleri arasındaki kimyasal bağın
kuvvetli olması nereden anlaşılır?
CE¢AP: Su donunca içinde bulunduğu demir kabı
parçalamasından anlaşılır.
 SORU: ïuzdaki kimyasal bağ çok kuvvetli diye niçin yanlış
olarak kovalent bağ denmiştir?

CE¢AP: þanecik içi kimyasal bağ, tanecikler arası


kimyasal bağdan daha kuvvetlidir. Kovalent bağ tabiri, tanecik
içi bağı anımsatmaktadır. Kuvvetli olduğunu ifade için
denmiştir.
m ïuz molekülü; birisi düzgün dört yüzlünün ağırlık merkezinde,
diğer dördü de dört köşesinde olmak üzere beşerli moleküllerden
oluşur.
m ïuzun kristal örgüsü, düzgün dört yüzlüdür. ïu kristal örgünün
bozulmaması için moleküller hareketsizdir. ïu şekliyle kararlıdır.
m ïuz molekülleri arasındaki uzaklık, su molekülleri arasındaki
uzaklığa göre % 11 oranında daha fazladır. ïaşka bir ifadeyle su
donunca % 11 hacim büyümesi gerçekleşir.
m Normalinde maddenin katı hâlinde, moleküller birbirine sıvı hâline
göre daha yakındır; sıvı donunca hacim büyümesi değil, hacim
küçülmesi olur.
mYalnız suya has olan bu durum, suyun donunca diğer
sıvılara zıt olarak genleşmesinden ileri gelir.
mSuyun bu istisnai özelliğinin hayat için çok faydaları
vardır.
mSu donma noktasına gelince ,H2O(k) molekülleri
arasında kovalent kristal örgü bağı ortaya çıkar.
mKovalent kristal örgü bağı, en kuvvetli kimyasal
bağlardandır. ïu nedenle su donduğunda, içinde
bulunduğu demir kabı bile parçalar.
m‡ ïuz erirken kristal yapı bozulur. Moleküller birbirine
yaklaşır. +4 °C'a kadar hacim küçülmesi devam eder. +4
°C'a kadar az da olsa kristaller bulunur; bunlar H2O(s)
kristalleridir. Kristal yapı +4 °C'ta tamamen bozulur. +4
°C'ta yoğunluk en büyüktür. +4 °C'tan sonra su ısıtıldıkça
hacim genişler, yoğunluk azalır.

You might also like