You are on page 1of 2

1.

Siyaset yeni bir dzen kurma edimini ieriyorsa; yeni bir dzeni var edecek, onu mmkn
kilacak siddet yasakoyucu, kurucu siddet ile varolan dzenin devamliligini saglayan
; yrrlkteki yasanin srekliligini gvenceye alan siddet yasakoruyucu, tali siddet aras
a ne tr bir ayrim vardir? Bu sorunun devami niteliginde olan bir baskasi: Siddete
son verebilecek nihai bir siddet olanakli midir, tasavvur edilebilir mi?
2. Yukaridaki soruyla paralel olarak, siyaset algisi iindeki dzen kurma fikrinin,
Hobbes tan baslayarak, egemen beden iinde ok un bir oldugu anlayisinin karsisinda, Mach
iavelli-Spinoza geleneginin bir olmadan ok olmak tahayylndeki yeri neresidir? Yani bi
r olmadan ok luk olmak mmkn mdr? Ve her modern devrimin, yasayi, yeni bir yasa iin y
i gz nne alinirsa, yasasiz siddet, sadece eyleyen, gsteren saf siddet olanakli midir?
Tarihsel eylem iinde izi srlebilir mi?
3. Bir adim atilip, siyasal yerlesim iinde egemenin istisna haline karar veren oldu
gu ve istisna halinin gnmz toplumlari iin norm haline geldigi n kabul altinda; istisn
ya karar veren egemenin bu haliyle yasanin disi ile yasa arasindaki blgeye yerles
tigi gz nne alindiginda; yasasiz siddet ile egemenlik arasinda bir iliski kurulabil
ir mi? Ve Aristotelyen ereve iinde kalinarak sylenebilirse; yapma ve yapmama potansi
yeli varliga ikin ve varlik ancak yapmama potansiyelini askiya alarak, onu kendin
e yasaklayarak edimsel, aktel olabiliyorsa; bu semanin egemenlik ve yasasiz siddet le
iliskisi ne olabilir?
Bu alismanin abasi yukaridaki sorulara yanit bulabilmektir. Sorularin odaklandigi
konu, kurucu iktidar ve tali iktidar arasindaki iliskinin ne ligi ve nasil ligidir. Bi
r yanda kendini var etme edimi iinde bulunan bir politik edim kurulu olan yasanin
mekanindan ikmaya, onu (yasayi) ilga etmeye alisirken ayni anda kendisi de bir ya
sa istemi iindedir. Baska trl ifade edilecek olursa, politik kararlar ve eylemler h
ukuka karsi birbirleriyle elisen iki ykmllk iindedir; nk hem yasaya uygun olmakla
em de eylem yoluyla var etmeyi hedefledikleri bir adalet fikrinden iktiklari iin b
u fikre karsi sorumludurlar (Direk, 2005: 109). Bu itibarla her iki edim arasind
a dsnlen farkliligin ya da ayniligin serimlenmesi ile baska bir dzen tasavvurunun bas
kaligi daha net anlasilabilecektir. nk verili byk devrimlerin hep baska bir yasa, y
ir namus anlayisiyla vcut bulduklari, yerlestikleri gz nne alinirsa; eski den ve yasan
in hkmnden kopusun anlami, yeni yi var etmenin olanakli aralari da ortaya ikabilecekti
r. Isin nemli bir yaninin temsil mekanizmasi araciligiyla devrimlerin aik ulu, devi
ngen hareketlerinin bertaraf edilmesi oldugu hatirda tutulursa sylenmek istenen d
aha net anlasilabilecektir. Syle ki; eskiden kopusu, simdiyi arizaya ugratarak ge
lecege ykselmeyi hedefleyen her edim eninde sonunda belirli bir yasanin ve elbett
e kurumsallasmanin (temsil vs. gibi) yk altinda kaldi. Dolayisiyla gelecegin kurul
usu artik ancak, yasa kuran siddet ile kurulani koruyan siddet arasindaki bag ve
bu siddet eylemlerinin yasayla olan iliskisinin anlasilabilmesi baglaminda anla
mli olabilecektir. Bu alisma, bir yaniyla da bu tr sorunlari zme niyeti tasimaktadir
.
Bir yandan da, yukarida vurgulananlarla benzer bir sekilde, kurulu ve kuran sidd
et arasinda yasa dolayimiyla kurulan iliskiyi aiga ikarabilecek, bylece devrimlerin
art alaninda yatan polifonik melodiyi baskilamayacak bir eylemin, dahasi yeni b
ir siyasa olusturulabilmesinin kosullarini ortaya ikarabilecek dsnsel hatlarin izin
i srmek de hep akilda tutulacak. Modern siyasal dsncenin zellikle Hobbes sahsinda zde
slestigi savas karsisinda baris retorigi, tek in egemen karsisinda yok olmasi, egem
enligin olusumuyla tekilligin egemen bnye tarafindan ierilerek ve yeniden temsili
haiz birey olarak kurulmasi karsisinda; tekilligin oklugunu savunan Spinoza gelen
eginin izleri tartisilmaya alisilacak. Ayrica tekillik-okluk iliskisinin yeniden v
e baska trl kurgulanmasini saglayacak, yasa iliskisi disinda ve yasa-siddet bagint
isini ortaya koyabilecek bir edimin olanakliligi fikri islenecek.
Ama bunun yaninda, felsefi sorular etrafinda, yasa-siddet iliskisini kesen eylem in
yeri sorgulanacak. Bu husus, Schmitt baglaminda egemenlik algisinin kabul netice
sinde, ortaya konmaya, tartisilmaya ve saf siddet kavrayisinin bahse konu egemenli
k algisi karsisindaki pozisyonu ifadelenmeye alisilacak. Buna bir de Aristotelyen
asi zerk edilecek ve farkli bir boyut ekseninde ilerlenerek yanitlar aranacak.
Tartisma, Benjamin ve Agamben izlegine Antonio Negri nin dahil edilmesiyle srdrlecek.
ncelikle hukuki zeminde kurucu iktidar algisina deginilerek baslanacak; ardindan
Walter Benjamin in Siddetin Elestirisi makalesinden hareketle hukukun n grdg kurucu i
dar nosyonu sorgulanacak. Burada Agamben in Benjamin okumasina da bir gz atilacakti

r. Daha sonra Antonio Negri nin tartistigi baglama deginilecek ve son olarak da Ne
gri ye Agamben in itirazlari dogrultusunda kurucu iktidar kavraminin baglami degerle
ndirilecek.
Hukuk ve Kurucu Iktidar
Kurucu iktidari, hukuksal dzlemde, yeni bir anayasa yapma iktidari olarak tanimla
rsak; tali iktidari da varolan anayasayi degistirme iktidari olarak adlandirabil
iriz. (Gzler, 1998: 11). Kurulmus iktidarlar (tali iktidar), devletin iinde vardir
. Dolayisiyla kurulmus iktidarlar, varliklarini gereklestirmek iin devlet erevesine
ihtiya duyarlar. Oysa kurucu iktidar, devletin disinda yer alir; devletsiz vardir
, devletin kaynagidir. Kurucu iktidar sadece devletin disinda yer almakla kalmaz
ayni zamanda devleti kurar; siyasal iktidarin kullanilmasinin kosullarini belir
ler. Sematize etmeye alisilirsa; tali iktidar esittir devlet iktidari, kurucu ikt
idar esittir devlet disi iktidardir, denilebilir (A.g.e.:14).
Grldg gibi kurucu iktidar yeni bir politik dzeni yok tan var etmek demektir. Daha ai
ifade ile kurucu iktidar, yaratici gcn sekler halidir. Yeni bir politik uzami yokt
an var ederken; kurucu iktidar, onun (kurulu dzenin) znesi haline gelmez. Kendi gcn k
aybetmez, yaratici gcn devretmez (Preuss, 1994: 143-144 ve Gzler, 1998: 85).
Hukuk dilinde kurucu iktidar algisina ynelik iki bakis aisi mevcuttur. Radikal dem
okratik olarak adlandiracagimiz bakisa gre; anayasalar, kurucu iktidari elinde tu
tan halka yapilir ve kurucu iktidar gc devredilemez. (Ayrica bu grs pozitivist olarak
da adlandirabiliriz.) Diger bir anlayis ise arasalci grstr ki buna gre; anayasa bir k
ez yapildiktan sonra halk, normal hayatina geri dner ve temsilcileri araciligiyla
var olur. Artik halkin elinde, kurulu dzeni dnstrecek bir iktidar yoktur. (Bu bakis
dogal hukuk anlayisinin bir sonucudur.) (Preuss, 1994: 143-144 ve Gzler, 1998: 2
1).
Kurucu iktidar, ilk kez Emmanuel Sieyes in nc Tabaka Kimdir? adli metninde ortaya ik
ieyes, metninde aristokratik ayricalikli tabakanin karsisina, retken olan tabakay
i yani nc sinifi koyar. Aristokratlarin ve ruhbanlarin tersine nc tabaka retkendir
oplumu ayakta tutan da odur. Halbuki nc tabakanin disindaki iki sinif retilen zenginl
igi sadece tketmektedir ve bu nedenle asalaktirlar ama buna ragmen tm ayricaliklar
yine ruhbanlar ve aristokratlarin elindedir. Bu nedenle Sieyes, yeni bir dzenin
savunusunu yaparken onu kuracak gcn yani kurucu iktidarin ancak ve ancak retken ola
n nc tabakanin elinde olmasi gerektigini belirtir. Sieyes in terminolojisi iinde belli
sinirlar dahilinde aristokrasi ve ruhbanlarin disindaki herkes etnik aidiyet ara
nmaksizin nc tabaka kavramiyla btnlestirilmis ve kurucu iktidarin ellerinde toplandig
zne haline getirilmistir. Yani Sieyes e gre belli sinirlar iinde yasayan ulusun irad
esi anayasanin ncesinde yer alir ve anayasa ulus iradesinin kurumsallasmasidir. S
ieyes le baslayan bu gelenekte belli sinirlar iinde yer alan sakinler yurttaslik ha
kki kazanirlar. Baska ifadeyle kurucu iktidarin znesi demos tur (Preuss, 1994: 150)
.
Oysa Fransa rnegindeki Bati Avrupa geleneginin tersine Dogu Avrupa, kendini dsmana
ve yabanci tahakkmne karsi koruma drtsyle farkli bir yol izlemistir. Almanya zglnd
a net anlasilabilecek bu gelenekte kendini disariya kapatan belli bir etnik teme
le dayananlar, kurucu iktidarin (anayasanin) kaynagi olmaktadir. Kisaca Dogu Avr
upa geleneginin kurucu iktidarinin znesi ethos tur (Preuss, 1994: 153).
zetlenmeye alisilirsa; yurttasliga dayanan Fransa geleneginin kurucu znesi demos il
e, etnik temele dayanan Alman ethosu verili eski dzeni, belli bir siddet edimiyle
yikar ve her iki zne yeni bir anayasa iinde konumlanir. Her halkarda yeni bir poli
tik uzam ve kurumsal yapilar meydana gelir.

You might also like