You are on page 1of 157

URSULA K.

LE GUIN
YERDENZ YKLER

NDEKLER
Bulucu 7
Karagl le pirlanta 113
yerin kemikleri 149
BATAKLIK Yayla 171 EJDERBCEt 205
BULUCU

L KARANLIK ADA
UZUN yllar nce Hard rnleriyle yazlm olan Karanln Kita-bCmn ilk
sayfas yledir:
"Elfarran ile Morred ebediyete intikal ettikten ve Solea Ada-s denizin
dibine battktan sonra ocuk Serriadh tahta kncaya kadar onun yerine
Arifler Divan hkm srmt. Serradh'n saltanat parlak ama ksa
olmutu. Enlad'da onu izleyen krallarn says yedi idi ve onlarn
zamannda lkelerinde huzur ve zengin-lik artmt. Derken, ejderhalar
Bat topraklarn talan etmeye gel-miler ve bycler beyhude yere
onlarla savamaya gitmilerdi. Kral Akambar sarayn, Enlad'daki
Berila'dan, Havnor ehrine ta-mt; buradan filosunu Kargad lkesi'nden
gelen istilaclara kar yola kartm ve onlar Dou'ya geri srmt.
Ama onlar yamac gemilerini ta Denize kadar yollamaya devam
ediyor-lard. Krallarn sonuncusu, byk bir bedel karl hem
ejderha-larla, hem de Karglarla bar yapan Maharion idi, Rn Halkas
k-rldktan, byk ejderha ile Erreth-Akbe ldkten ve Yrekli Ma-harion
bir ihanet sonucu ldrldkten sonra sanki Adalar Diya-n'nda bir daha iyi
bir ey olmad.
"Maharion'un tahtnda hak talep edenler ok olmutu ama kimse tahtta fazla
kalamyordu; stelik tahtta hak iddia edenlerin kavgalar her tr
ball paralamt. Artk ne bir ulus kalm-t, ne de adalet; sadece
zenginlerin iradesi vard. Soylu ailelerden gelen adamlar, tccarlar,
korsanlar; asker ve byc altrabile-cek herkes kendisine hkmdar
diyor, topraklann ve ehirlerin kendi mlkiyetinde olduunu iddia
ediyordu. Yerel diktatrler fethettikleri yerlerdeki insanlar kendilerine
kle yapyordu ama para karl altrdklar ve topraklarn
ellerinden alan rakip diktatrlerden, limanlarn talan eden korsanlardan,
geim kay-naklarndan mahrum brakldklar iin ortal talan edip soyan
serke, sefil adamlarn oluturduklar eteler ve gruhlardan ko-ruduklar
adamlar da kleden pek farkl deildi."
9

YERDENZ YKLER
Anlatt an sonlarnda yazlm olan Karanln Kitab elikili
tarihi yklerin, eksik biyografilerin ve bozulmu efsa-nelerin bir
derlemesidir. Ancak karanlk yllara dayanan bu kayt-larn tek toplamdr
gene de. Tarihi gereklerden ziyade vlme-ye dkn olan yerel
diktatrler, fakir ve gsz insanlara iktida-rn ne olduunu
retebilecek kitaplar yakmlard.
Fakat bu diktatrler ellerine bir bycnn irfan kitaplar ge-ince
onlara dikkatli davranyor, bir zarar grmemek iin kitapla-r kilit
altnda tutuyor ya da istediklerini yaptrmak iin yanlarn-da

altrdklar bycye veriyorlard. Bycler veya raklar bu


kitaplardaki bylerin, kelime listelerinin kenarlarna ve son sayfalarna
bir salgn, ktl, talan, ustalarn deiimini veya bu tr olaylarda
yaplmas gereken byleri ve bunlarn ie yarayp yaramadklarn
kaydedebiliyordu. Bu tr tesadfi kaytlar, orada burada yakalanabilecek
belirgin bir n ortaya kartabiliyordu; geri o anlar arasnda kalan
zaman kapkaranlkt. Tpk, yamur-lu bir gece vakti denizde uzaktaki l
l bir geminin bir grnp bir kaybolmas gibi.
Ayrca kk adalarn, Havnor'un sessiz yaylalarnn o yllarn yklerini
nakleden arklar, eski nameleri ve trkleri vard.
Krfezin zerinde bembeyaz ykselen Byk Havnor Lima-n dnyann
kalbindeki ehirdir; en yksek kuledeki Erreth-Akbe1 nin klc ise gnn
ilk ve son n yakalar. Yerdeniz'in btn ti-caretinin, toplumsal
ilikilerinin, ilminin ve zanaatinin, yani istif-lenemeyen zenginliin
getii yer ite bu ehirdir. Kral da, iyile-menin bir belirtisi olarak
Halka'nm tamamlanmasndan sonra bu-raya yerlemitir. Ve yine bu ehirde,
son gnlerde, deiimin bir belirtisi olarak kadnlar ve erkekler
ejderhalarla konumaktadr.
Yalnz, Havnor ayn zamanda Byk Ada'dr, geni, zengin bir topraktr ve
limandan ieriye doru kurulmu kylerde, Onn Da'nn yamalarndaki
iftlik arazilerinde hibir zaman fazla bir deiim olmaz. Oralarda,
sylenmeye layk bir ark tekrar tekrar sylenir. Oralarda yal adamlar
Morred'den, onu genlik-lerinde, bir kahraman olduklar zamanlardan
tanyorlarm gibi sz ederler. Akamlan ineklerini eve getirmek iin
evden kan
10

BULUCU
kzlar El'in Kadnlarnn yksn anlatrlar; oysa bu yk o ses-siz,
gneli yollar ve krlar, ev kadnlarnn mutfaklarnda bir yandan
alrken bir yandan sohbet ettikleri ocak balan hari, dnyann her
yerinde, hatta Roke'ta bile unutulmutur,
Krallar zamannda bycler nceleri Enlad saraynda, sonra-lar Havnor
saraynda toplanarak krala akl verir; fikir alveriin-de bulunur,
zerinde anlatklar amalarna ulamak iin sanatla-rn kullanrlard.
Fakat karanlk yllarda bycler maharetlerini en yksek paray verene
sattlar; yarattklar ktl umursama-dan, ya da umursamamaktan da kt
nedenlerle, glerini dello-larda, byclk mcadelelerinde birbirlerine
kar kullandlar. Salgnlar, ktlklar, pnarlarn kurumas, yamursuz
geen yazlar, yaz olmayan yllar, yeni doan hastalkl, anormal kuzular
ve bu-zalar, adalardaki insanlarn hastalkl ve anormal doan
bebekle-ri btn bunlar, genellikle de hakl olarak, byclerin ve
cad-larn yaptklarna balanmt.
O yzden gl bir diktatrn korumas altnda deilseniz byyle uramak
tehlikeli olmaya balamt; o takdirde bile, kendinizden daha gl bir
bycyle karlatnzda yok olma ihtimaliniz vard. Sradan insanlar
arasnda tedbiri elden brakr-sanz, sizi ektikleri btn ktlklerin
msebbibi olarak grdk-lerinden ve gnahkr bir varlk olarak kabul
ettiklerinden ellerin-den gelirse sizi ldrrlerdi. O yllanJr,
insanlarn byk oun-luunun inancna gre btn byler kara byyd.
te o zamanlarda ky bysnn ve hepsinden de te kadn-larn
cadlklarnn ad ktye kmt ve bugne kadar da o kt nam onlara
yapp kalmtr. Cadlar kendilerine ait olduuna inandklar bu sanat
icra etmelerini ok pahalya demilerdi. Hamile hayvanlarn ve kadnlarn
bakm, doum, arklarn ve ayinlerin retilmesi, tarla ve bahelerin
bereketi ve dzeni, ev-lerle mobilyalarnn inas ve bakm, maden
cevheri ve madenle-rin kartlmas her zaman iin kadmlann vazifesi

olmutu. Bu meselelerin iyi sonulanmasn garantilemek iin yaplan by


ve tlsmlara ait byk ve zengin bir irfan, cadlar arasnda
paylal-yordu. Ama bir doum srasnda veya tarlada bir ey ters
giderse,
11

YERDENZ YKLER
bu cadnn hatas saylyordu. stelik birbirleriyle savaan, sonra-snn
ne olacan pek dnmeden hemen bir sonu alabilmek iin dncesizce
zehir ve lanet kullanan bycler nedeniyle de iler, rast deil ters
gidiyordu genellikle. Bycler kurakla, fr-tnaya, her yanda bitki
hastalklarna, yangnlara ve salgnlara ne-den oluyorlar ve bunun iin de
ky cadlar cezalandrlyordu. Cadck neden ifa tlsmnn yarann
kangren olmasna sebep ol-duunu, dnyaya getirdii ocuun neden zek
zrl ktm, kutsamasndan sonra neden tarladaki tohumlarn yandn
ya da aataki elmann bozulduunu anlayamyordu. Fakat btn bu
uursuzluklar iin birilerinin sulanmas gerekiyordu: Uzaklarda-ki
diktatrlerin ato veya kalelerinde silahl adamlarla, savunma byleriyle
korunmayan, kyde veya kasabada ortalkta grnen cadlar ile sihirbazlar
oldu sulananlar. Sihirbazlarla cadlar zehir- kuyularda boulmu,
kurumu tarlalarda yaklm, l topra yeniden zenginletirmek iin diri
diri gmlmlerdi.
Bylelikle irfanlarnn uygulanmas ve retilmesi tehlikeli olmaya
balad. Bu ii gze alanlar genellikle dlanm, sakat, ak-ln
yitirmi, ailesi olmayan, yani kaybedecek pek az eyi olan ya-l adamlar
ve kadnlard. Gvenilen ve sayg duyulan arif adamlar ve arif kadnlar
yerlerini ortal kartran, numaralar yapan yeter-siz ky
sihirbazlarna; ehvet, kskanlk ve kin iin iksirleri olan acuze
cadlar gibi alelade ahslara brakmlard. ocuklardaki by hneri de
korkulacak, saklanmas gereken bir ey olmutu.
Bu, o zamanlarn bir yksdr. Bir ksm Karanln Kita-b'ndan
alnmtr; bir ksm Havnor'dan, Onn'daki yayla iftlikle* riyle
Faliern'in ormanlk arazilerinden. ykler blk prk par-alardan bir
araya getirilip yars kulaktan dolma, yars da tahmi-ni bilgilerle
yazlan bir yamal boha bile olsa, yine de yeterince doru bir yk
ortaya kabilir. Bu, Roke'un Kuruluunun yks-dr; eer Roke'un Ustalan
byle olmadn sylerlerse o zaman nasl olduunu bize onlar
anlatsnlar. nk Roke'un ilk kez Bil-geler Adas olduu zamann zerini
bir bulut kaplamtr, bu bulu-tu oraya koyannsa bilgeler olmas ihtimali
hi de az deildir.
12

II. SUSAMURU
Bir susaman vard bizim pnarda Girerdi her eit lml kla, By ve
tlsm yapard her cinsinden Anlard btn insan ve yeilbalarn
dilinden.
Byle akar sular uzaat uzaa,
Byle akar sular uzaa.
Susamuru, Byk Havnor Liman'ndaki tersanelerde alan bir gemi
yapmcsnn oluydu. Krlara ait ismini ona annesi ver-miti; annesi, Onn

Da'nn kuzeybat tarafndaki Yolsonu kyn-de, bir iftlikte yetimi


bir kadnd. Birou gibi, ehre i aramak iin gelmiti. Skntl
gnlerde nezih bir ite alan, nezih insan-lar olarak gemi yapmcs ile
ailesi balarna bir bela gelir korku-suyla dikkat ekmemek iin
ellerinden geleni yapyorlard. Yani, oullarnda bir byclk yetenei
olduu kesinleince babas dverek bunu ocuktan karmaya almt.
"Bir bulutu, yamur yadrd iin dvmek gibi bir ey bu," dedi
Susamuru'nun annesi.
"Dikkat et de ocuun iine ktlk sokmayasm," dedi teyze-si.
"Dikkat et de, bir byyle elindeki kemeri sana dndrme-sin!" dedi
amcas.
Ama ocuk babasma kar hi byclk numaras yapmad. Dayaklara sessizce
katlanarak, hnerini gizlemeyi rendi.
Ona pek bir kymeti yokmu gibi geliyordu. Onun iin karan-lk bir odada
gms bir k yapmak, ya da kaybolmu bir i-neyi dnerek bulmak, ya
da elini tahta zerinde gezdirip konu-arak erilmi bir ek yerini
dzeltmek o kadar kolayd ki, neden bu kadar yaygara yaptklarn
anlayamyordu. Ama babas bu
13

YERDENZ YKLER
"kestirmeleri" yznden ona ok hiddetleniyordu; hatta bir kere-sinde
yapt ile konutuu iin azna vurarak, marangoz ileri-ni sessizce
aletlerle yapmasn salamt. Annesi aklamaya a-lmt. "Bu ok
byk bir mcevher bulmak gibi bir ey," de-miti, "biz koca bir prlanta
bulsak, saklamayp da ne yaparz? Onu senden satn alabilecek gteki
herkes, seni ldrebilecek gce de sahiptir. O yzden sakl tutmak gerek.
Kendini byk in-sanlardan ve onlarn mahir adamlarndan sakn!"
"Mahir adamlar" diyorlard byclere o gnlerde.
Gcn bahettii hnerlerden biri de gc tanmaktr; ok b-yk bir
ustalkla gizlenmemise, bycler bycleri hemen bi-lir. Olann ise,
on iki yanda bile gelecek vaat eden bir allame sayld gemi
yapmcl dnda hibir ustal yoktu. Tam o s-ralarda, doumu
esnasnda annesine yardmc olmu olan ebe ge-lerek ailesine, "Brakn
iten sonra akamlar bana gelsin. Sark-lan renip isim gnne
hazrlanmas gerek," dedi.
Bunda tuhaf bir ey yoktu nk Susamuru'nun ablasna da ayn eyi
yapmt; o yzden annesiyle babas akamlan onu ka-dna yollad. Fakat
kadn Susamuru'na Yaradl arklanndan fazlasn retti. Hem onun, hem
de kendisi gibi hibir nleri ol-mayan, bazlarnn ise pheli bir n
bulunan baz erkekler ve kadnlarn belli bir dereceye kadar byclk
hneri vard; bun-lar gizli gizli ellerindeki irfan ve hnerlerini
paylayorlard. "Eitilmemi bir yetenek, klavuzsuz bir gemiye benzer,"
dediler Susamuru'na ve bildikleri her eyi ona rettiler. Pek fazla bir
ey bilmiyorlard, rettiklerinin iinde byk sanatlara balang
sa-ylabilecek eyler vard; ailesini kandrd iin kendisini kt
hissetse de bu bilgiye ve zavall retmenlerinin iyilikleriyle
v-glerine kar koyamyordu Susamuru. "Eer ktlk iin kullan-mazsan,
bir zaran olmaz,'* dediler ona; Susamuru da bu konuda sz vermekte hi
zorlanmad.
ehrin bat surlannn dnda akan Serrenen rmanda ebe, Susamuru'na
gerek ismini verdi; Havnor'dan uzaktaki adalarda bu ismiyle hatrlanr.
Bu insanlar arasnda, kendi aralarnda Dnmc dedikleri
14

BULUCU
yal bir adam vard. Dnmc Susamuru'na birka gzba bys
gstermiti; olan on be yalarna gelince de yal adam onu Serrenen
kysndaki krlara gtrerek bildii tek gerek d-nm bysn
gsterdi. "lk nce u aly grnte bir aa-ca evirdiini grelim
bakalm," dedi ve Susamuru hemencecik yapt bunu. Gzba olana o kadar
kolay gelmiti ki yal adam telaland. Susamuru biraz daha bir eyler
retmesi iin ona yal-varp yakarmak zorunda kalm ve sonunda eer
Dnmcnn byk bysn renirse onu ister kendi, ister bir
bakasnnki olsun, bir yaam kurtarmak dnda hibir nedenle
kullanmayaca-na dair gerek ve gizli ismi zerine yemin etmiti. O zaman
yal adam byy ona retti. Ama hep gizlemek zorunda oldu-u iin bunun
pek bir ie yaramadn dnmt Susamuru.
En azndan tersanede babas ve amcasyla alrken ren-diklerini
kullanabiliyordu; iyi bir usta olmaya balamt, babas bile bunu kabul
ediyordu.
O sralarda, hem ehrin, hem de Havnor'un dousuyla bats-nn diktatr
kendisine Deniz'in Kral diyen Losen adnda bir deniz korsamyd. O
zengin lkeyi haraca kesen Losen, bu paray dier lkeleri talan edip esir
toplamalar iin yollad askerlerini ve filosunu zenginletirmek iin
kullanyordu, Susamuru'nun am-casnn da syledii gibi gemi yapmclarn
isiz brakmyordu. arayan adamlarn dilencilikten baka bir i
bulamadklar ve Maharion saraylarnda sanlarn cirit att bir zamanda
ileri ol-duu iin minnettarlk duyuyorlard. Alnlarnn akyla
altkla-rn sylyordu Susamuru'nun babas; yaptklarnn ne amala
kullanld onlar ilgilendirmezdi.
Fakat Susamuru'nun dier eitimi onu bu konularda huysuz-latrm,
vicdann hassaslatrmt. O srada ina etmekte ol-duklar kadrga
Losen'in krek mahkmlar tarafndan savaa g-trlecek ve bir gemi
dolusu yeni esirle geri dnecekti. Bu gzel geminin yle kt bir amaca
alet edilmesini dnmek onu yp-ratyordu. "Neden eskisi gibi balk
tekneleri yapmyoruz?" dedi babasma. "nk balklar bize para
deyemez," diye cevaplad babas.
15

YERDENZ YKLER
"Losen kadar ok deyemez. Ama hayatta kalrz," diye tar-tmaya alt
Susamuru.
"Kraln buyruklarm geri evirebileceimi mi zannediyor-sun? Yaptmz bu
kadrgalarda krek mahkmlaryla birlikte krek ekmeye yollandm m
grmek istiyorsun? Kafan kul-lan oul!"
Bylece Susamuru kararl bir kafa ve kzgn bir kalple onlar-la almaya
devam etti. Bir kapana kslmlard. Eer kapandan kurtulmaya
yaramayacaksa doutan bir gce sahip olmann ky-meti ne? diye
dnyordu.
Bir usta olarak vicdan yapmakta olduu geminin marangoz-luk ilerinde bir
hata yapmasna izin vermiyordu; ama bir by-c olarak vicdan gemiye bir
tlsmck yapabileceini, geminin omurgasna veya direklerine bir lanet
dokuyabileceim sylyor-du. Herhalde bu, gizli sanatn iyilik iin
kullanmak saylrd. Evet, zarar vermek iindi ama sadece zararllara
zarar vermek iin. retmenlerine bundan sz etmedi. Eer yanl bir ey
ya-pyorsa bu onlarn suu deildi ve bu konuda bir ey bilmeyecek-lerdi.
Uzun sre dnd, nasl yapmas gerektiini zd ve b-yy byk bir
titizlikle hazrlad. Bu bulma bysnn tam zd-dyd: Kaybetme bys,
diye isim takmt kendi kendisine. Ge-mi yzecekti, gayet gzel idare

edilecek ve dmen kracakt ama dmen tam olarak doru yne dnmeyecekti.
yi bir emein ve iyi bir geminin ktye kullanlmasn pro-* testo
etmenin en iyi ekliydi bu. Kendisiyle gurur duyuyordu. Ge-mi denize
indirildiinde (her ey yolunda grnyordu, nk kusuru ak denize
alncaya kadar belli olmayacakt) yaptn yal adamlardan, ebelerden,
llerle konuabilen kamburdan ve eylerin isimlerini bilen kr kzdan
oluan retmenlerinden giz-leyemedi, Yapt numaray anlatt; kr kz
gld ama yallar, "Dikkat et, htiyatl davran. Gizli kal," dediler.
16

BULUCU
Losen'in hizmetinde, kendi deyimiyle cadln kokusunu iyi al-d iin
kendisine Taz diyen bir adam vard. Grevi Losen'in yi-yeceklerini,
ieceklerini, giysilerini, kadnlar yani dman by-clerin ona kar
kullanabilecei her eyi koklamakt; sava ge-milerini incelemek de onun
iiydi. Gemiler bylere ve nazara kart zayf, tehlikeli unsurlara ak
eylerdir. Taz gverteye ayak basar basmaz bir eyin kokusunu almt.
"Hayret," dedi, "bu da kim?" Dmene giderek elini stne koydu. "Bu, ok
zekice," de-di. "Ama kim bu? Yeni gelen biri sanrm." Takdirle koklad.
"ok zekice," dedi.
Hava karardktan sonra Gemi Yapmclar Caddesi'ndeki eve gel-diler.
Tekmeleyerek kapy atlar ve silahl, zrhl adamlar arasn-da duran
Taz, "O. Dierlerini brakn," dedi. Susamuru'na ise al-ak, dostane bir
sesle yle dedi: "Kprdama." Gen adamda b-yk bir g sezmiti, onu
biraz rktmeye yetecek kadar. Fakat Susamuru'nun kendisini kurtarmak veya
bu gruhu durdurmak amacyla by kullanmay dnemeyecek kadar fazlayd
kederi, eitimi ise ok azd. Kendisini onlarn zerine atp, sonunda
ba-na yedii bir darbeyle baylncaya kadar bir hayvan gibi boutu. Bir
daha mahir adam yetitirmesinler diye bir ders vermek ama-cyla
Susamuru'nun babasnn enesi krp, annesiyle teyzesini ba-yltmcaya
kadar dvdler. Sonra da Susamuru'nu alp gittiler.
Darack sokakta bir kap bile almamt. Kimse grltnn ne olduunu
anlamak iin dar bakmad. Komularn bir ksm-nn gelip ellerinden
geldiince Susamuru'nun ailesini avutmas iin adamlarn gitmesinden sonra
epey bir vaktin gemesi gerek-miti. "Ah bu bir lanet, bu byclk bir
lanet!" dediler.
17

YERDENZ YKLER
Taz, tlsm yapan emniyetli bir yere aldklarn syledi; Losen ise,
"Kimin hizmetindeymi?" diye sordu.
"Bizim tersanemizde alyormu yce efendimiz." Losen, kendisine
krallara yarar sfatlarla hitap edilmesinden holan-yordu.
"Onu gemiye tlsm yapmas iin kim tutmu ahmak?"
"Grne gre bu onun kendi fkrymi hametmeap."
"Neden? Bundan kar ne olacakm?"
Taz omuzlarn s ilkti, Losen'e, insanlarn kendi menfaatleri-ni
gzetmeksizin ondan nefret ettiklerini sylememeyi tercih edi-yordu.
"Mahir olduunu syledin. Onu kullanabilir misin?"
"Denerim yce efendimiz."
"Ya slah et onu, ya da gm," dedi Losen ve daha nemli i-lere dnd.

Susamuru'nun sradan retmenleri ona gururu retmilerdi. Korku veya


tamahkrlk nedeniyle bynn ktlk iin kullan-masna gz yuman, Losen
gibi adamlar iin alan byclere kar derin bir hrmetsizlik
duymasn salamlard. Onun akln-da, baka hibir ey, sanatlanna bu
ekilde ihanet etmekten daha alaka olamazd. O yzden, Taz'y kk
grememesi onu hu-zursuz etmiti.
Losen'in el koyduu eski saraylardan birinin deposuna yer-letirilmiti.
Hi penceresi yoktu; kaps demir parmaklkl, da-marlar ters meeden
yaplmt, stelik kapya ok daha dene-yimli bir bycy bile hapis
tutabilecek bir by yaplmt. Lo-sen'in emri altmda ok hnerli ve
gl adamlar vard.
Taz, kendisini bunlardan biri olarak addetmiyordu. 'Benim sadece burnum
var," derdi. Her gn, Susamuru'nun ald darbe-den kurtulup
kurtulmadn, kk omzunun iyileip iyilemedi-ini grmek ve onunla
konumak iin yanna gidiyordu. Susamu-ru'nun grebildii kadaryla iyi
niyetli ve drst bir adamd. "Eer
18

BULUCU
bizim iin almazsan seni ldrrler,'1 dedi. "Losen senin gibi tipleri
babo brakamaz. Sana verecei ii kabul etsen iyi olun"
"Yapamam."
Susamuru bunu ahlaki bir bildiri gibi deil, talihsiz bir gerek olarak
sylemiti. Taz ona takdirle bakt. Korsan kralla yaad iin
kurumlanmalardan ve tehditlerden, kurumlananlardan ve tehdit edenlerden
bkmt.
"En ok hangi konuda glsn?"
Susamuru cevap vermekte gnlszd. Taz'yi sevmek zo-runda olabilirdi ama
bu ona gvenmesini gerektirmiyordu. "ekil deitirme," diye geveledi en
sonunda.
"Biim dntrme m?"
"Hayr. Sadece numaralar. Bir yapra altna evirme. Gr"i
"M
nute.
O gnlerde by sanatlar ve eitleri iin belirli isimler
kul-lanmyorlard; bu sanatlar arasndaki balar da pek belirgin deil-di.
Daha sonralar Roke'un bilge adamlarnn da syleyecei gibi, bildikleri
eyde bir ilim yoktu. Ama Taz, tutsann kabiliyetini gizlediini gayet
iyi biliyordu.
"Kendi grnn, grnte bile olsa deitiremiyor mu-sun?"
Susamuru omuzlarm silkti.
Onun iin yalan sylemek zordu. Bu konuda fazla bir dene-yimi olmad
iin yalan sylemeyi kendisine yaktramyordu. Taz daha fazlasn
biliyordu. Bynn kendisinin doru olmaya-na kar durduunu biliyordu.
El abukluu, hokkabazlk ve l-lerle kurulan szde ilikiler bynn
sahtesidir, camn prlantaya, pirincin altna dntrlmesi gibi. Bunlar
sahtekarlktr ve ya-lanlar bu toprakta geliirler. Ama by sanat,
ktlk iin kulla-nlsa bile, gerekle ilgilidir; bynn alt
szler de gerek szlerdir. O yzden gerek bycler, sanatlar hakknda
yalan sylemekte zorlanr. nk iin iin, sylenmi yalanlarnn
dn-yay deitirebileceini bilirler.
Taz onun adna zlyordu. "Biliyor musun seni Gelluk sor-guya ekseydi
sadece bir-iki szckle her eyi azndan almakla
19

YERDENZ YKLER
kalmaz, aklm da beraberinde alrd. Solukyz soru sorduktan sonra
arkasnda braktklarn grdm. Dinle bak, rzgrla ala-bilir misin?"
Su samuru tereddt ettikten sonra, "Evet," dedi.
"Bir heyben var m?"
klime iler, iinde rzgrlar sakladklarn iddia ettikleri deri bir
heybe tarlar, uygun bir rzgr serbest brakmak veya tam tersini
yakalamak iin bu heybenin azn aarlard. Belki bu sa-dece bir
gsteriti ama her iklimcinin bir heybesi vard; ister b-yk uzun bir
uval olsun, ister kk bir kese.
"Evde," dedi Susamuru. Bu yalan deildi. Evde bir kesesi vard. nce alet
edevat ile tesviye aletini bunun iinde bulundu-rurdu. Rzgr konusunda
da tam manasyla yalan sylyor sayl-mazd, Birka kere teknenin
yelkenlerine biraz by rzgr ge-tirmeyi becermiti; geri gemi
iklimcilerinin yapmas gerektii ekilde, futmalarla nasl savalaca
veya bunlarn nasl denetle-necei hakknda hibir fikri yoktu. Ama bu
delikte ldrlmek-tense boulmay tercih ederdi.
"Ama bu hnerini Kral'n hizmetinde kullanmak istemezsin, yle mi?,r
"Yerdeniz'de bir Kral yok," dedi gen adam, msamahaszca ve drste.
"O zaman benim efendimin hizmetinde diyelim," diye dzelt-ti Taz, s
aburla.
4 4
"yle," dedi Susamuru ama tereddt etti. Bu adama bir ak-lama yapmak
zorunda hissetmiti kendisini. "Yani aslmda yap* mam deil yapamam, O
kadrgann tahtalar arasna tapa yapa-caktm, gemi omurgasnn
yaknlarnda bir yere - tapayla neyi kastettiimi anlamsndr. Ak
denizde almaya balaymca, keresteler de almaya balar." Taz bayla
onaylad. "Ama ya-pamadm. Ben bir gemi yapmcsym. Batmas iin bir
gemi ya-pamam. zerinde insanlar varken. Ellerim buna izin vermez. O
yzden yapabileceim eyi yaptm. Onun kendi yolunda gitmesi-ni saladm.
Onun yolunda deil."
Taz glmsedi. "Henz senin yapm olduunu da bozama20

BULUCU
dlar," dedi. "Yal Solukyz dn geminin iinde homurdanp sylenerek
emekleyip duruyordu. Dmenin deitirilmesini em-retti," Kuzey'den gelmi
Gelluk adnda soluk benizli bir adam olan ve Havnor'da ok korkulan,
Losen'in babycsn kaste-diyordu.
"Bu bir ie yaramaz."
"O byy bozabilir misin?"
Susamuru'nun yorgun, ypranm gen yznde bir gnl ra-hatl prlts
belirdi. "Hayr/1 dedi. "Kimsenin yapabileceini de zannetmiyorum."
'ok fena. Bunu pazarlk etmek iin kullanabilirdin."
Susamuru bir ey sylemedi.
"Tabii bir burun yararl bir eydir, satlabilir bir ey," diye de-vam
etti Taz. "Kendime bir rakip aradmdan deil. Ama bir bu-lucu her zaman
i bulabilir, dedikleri gibi... Hi madene gittin mi?"
Bir bycnn tahmini, bildii eyin ne olduunu bilmese bi-le, bilgiye
yakn bir eydir. Susamuru'nun kabiliyetinin ilk belir-tisi, daha
yandayken kaybolan bir ey varsa, bu ister drl-m bir ine olsun,
ister baka bir yere braklm bir alet, ismini anlamaya balar balamaz,
dorudan ona gitmesiydi. Kk bir olanken de en byk zevki tek bana
krlara kp patikalarda veya tepelerde dolanmak, plak ayann
tabanyla ve tm bede-niyle yer altndaki sularn, maden cevherlerinin

damarlarn ve dmlerini, kaya eitlerinin ve topran dizilimlerini ve


kat-manlarn hissetmekti. Sanki byk bir binada yryor, geitleri-ni,
odalarn, havadar maaralara giden inileri, duvarlarda dal-lanm
gmn prltsn gryordu; yoluna devam ederken de bedeni sanki
topran bedeni oluyor, topran atardamarlarn, or-ganlarn, kaslarn
kendi bedenininkiler gibi biliyordu. ocukken bu g ona byk bir zevk
veriyordu. Bunu kullanmann yolunu hi dnmemiti. Bu bir sr olmutu.
Taz'nn sorusuna cevap vermedi.
"Altmzda ne var?" Taz, kaba kayaantalarla denmi ye-ri iaret etti.
21

YERDENZ YKLER
Susamuru bir sre sessiz kaldktan sonra, "Kil, akl var, onun altndaki
kaya iinde ll ta barndryor. ehrin bu bl-mnn altnda olduu
gibi o kayadan vat Adlarn bilmiyorum."
"renebilirsin/'
"Nasl gemi yaplr, gemiler nasl yzdrlr onu biliyorum ben."
"Gemilerden uzakta, btn o dvten, yamalardan uzakta daha iyi olursun.
Kral, dan br yanndaki Samory madenleri-ni altryor. Orada
ayann altnda olmazsn. Hayatta kalmak iin, onun adna almak
zorundasn. Senin oraya yollanman salayacam. Eer gidersen."
Ksa bir sessizlikten sonra Susamuru, "Teekkr ederim," di-yerek, Taz'ya
ksa, soru ykl, tartan bir bak att.
Taz onu almt, ailesi baylncaya kadar dvlrken durup seyretmiti ve
dayaa engel olmamt. Yine de bir arkada gibi konuuyordu. Neden?
diyordu Susamuru 'mm yz. Taz buna ce-vap verdi,
"Mahir adamlar birbirlerine sk sk sarlmal," dedi. "Hibir sanata
sahip olmayan, servetten baka bir eyleri olmayanlar -onlar, bizi
birbirimize dryor; kendi karlar iin, bizim kara kamza, kara
gzmze deil. Biz gcmz onlara satyoruz. Neden byle yapyoruz? Eer
hep birlikte kendi yolumuzda iler-lesek, belki daha iyisini yaparz."
Taz gen adam Samory'ye gnderirken niyeti iyiydi ama Su sa-muru nun
iradesinin vasfn anlayamamt, Susamuru kendi de anlayamamt. Aslnda
hep kendi eilimine gre hareket ettiini gremeyecek kadar ok almt
bakalarna uymaya ve yapaca- herhangi bir eyin lmne neden
olabileceine inanamayacak kadar da genti.
Onu hcreden karttklar anda yal Dnmc'nn kendi-ni dntrme
bysn kullanarak kamay planlamt. Hayat-nn tehlikede olduu
kesindi, byy kullanmasnda bir saknca
22

BULUCU
olmazd herhalde? Ama bir trl kendisini neye dntreceine karar
veremiyordu Bir ku mu olsundu, duman m, en gvenlisi hangisiydi ki? Ama
byclerin numaralarna alkn olan Lo-sen'in adamlar yiyeceine ila
koydular. Bir yulaf uval gibi onu bir katr arabasna attlar. Yolculuk
srasnda kendine gelme ema-releri gsterdii zaman ilerinden biri bana
vurarak onun din-lenmesini istediini aka belli etmiti.
Zehirden hasta ve zayf dm bir halde, ba atlayacak gi-bi aryarak
kendine geldiinde, duvarlar ve pencereleri tulay-la rlm bir odada
buldu kendisini. Kapda parmaklk, gr-nrde kilit de yoktu. Ama ayaa
kalkmak istediinde, bedenini saran, o hareket ettike gerilen, esnek ama

sk by balar his-setti. Ayaa kalkabilse bile kapya doru bir adm


dahi atamyor-du. Bu, sanki kaslar kendisine ait deilmi gibi korkun
bir ni-ti. Yine oturarak kprdamadan durmaya alt. Gsnn
etra-fndaki by balan derin nefes almasn engelliyordu; akl da
bouluyor gibiydi, sanki btn dnceleri onlar iin ok dar bir alana
sktrlm gibi.
Uzun bir sre sonra kap ald ve ieri birka adam girdi. A-zn
tkayp, kollarn arkasna balarlarken, o bir ey yapamad. "Artk
tlsmlar rp, byler syleyemezsin gen adam,11 dedi krk yzl, iri
yar bir adam, "ama ban bal gibi de sallayabi-lirsin, deil mi? Seni
buraya maden bulasn diye yolladlar, yi bir bulucuysan iyi beslenir,
rahat uyursun. Ban, zincifre bulunca sallayacaksn. Kral'in bycs,
onun hl buralarda, bu eski ma-denin bir yerlerinde bulunduunu sylyor.
Onu istiyor. O yz-den bulsak bizim iin fena olmaz. imdi seni dar
kartp yr-teceim. Hani sanki ben su bulmaya kyorum da, sen de
benim omamsn gibi, anladn m? Sen ba ekeceksin, O tarafa veya bu
tarafa gitmek istiyorsan ona gre ban e. imdi, anlama-mz bu, tamam
m? Sen drste oynarsan, ben de drst olu-rum." Susamuru'nun bayla
onaylamas iin bekledi ama Susa-muru hareketsiz duruyordu, "Surat asma,"
dedi adam. "Eer bu ii beenmezsen, her zaman fnnda i bulunur."
Dierlerinin Yalak dedikleri adam onu, gzlerini kamatran
23

YERDENZ YKLER
scak, parlak bir sabaha kartmt. Hcresinden knca by balarnn
geveyerek dkldn hissetti ama binalarn etraf-na rlm baka
byler vard, zellikle de yksek ta kulenin etrafndaki byler havay
yapkan iteleme ve diren hatlanyla dolduruyordu. Bunlar itmeye
altnda yzne ve karnna y-le sanclar saplanyordu ki dehetle
zerinde yara bulmaya al-yordu; ama hi yara olmuyordu. Az tkanm
ve balanm bir halde, by yapacak sesi ve elleri olmakszn bu bylere
kar bir ey yapamazd. Yalak, rlm deri sicimlerden bir eridin ucunu
onun boynuna balamt, dier ucunu da onun peinden giderken elinde
tutuyordu. Su samuru'nun birka byye dalmas-n engellemedi; ondan sonra
Susamuru bu bylerden hep sakn-d. Bylerin nerelerde olduu yeterince
akt: Tozlu patikalar onlardan saknrcasna dnyordu.
Bir kpek gibi tasma taklan olan, hastalk ve hiddetten tit-reyerek ask
bir yzle yrmeye devam etti. Etrafna baknnca, geni kaps yanma
ylm odunlaryla, br ukur yaknndaki pasl arklar ve
makineleriyle, devasa akl ve kil ynlaryla ta kuleyi grd. Aryan
ban evirmek ban dndryordu.
"Eer maden bulucusuysan bulsan iyi olur," dedi Yalak, yan-na gelip
yzne bakarak. "Eer deilsen, buluyormu gibi yap-maya devam et. Bu
yolla, toprak zerinde biraz fazla kalrsn."
Ta kuleden bir adam kt. Ayaklarn sryerek garip bir bi-imde
aceleyle, nne bakarak yryp yanlarndan geti. ene-si parlyordu ve
gs dudaklarndan szan salyayla slanmt.
"Buras frn kulesi," dedi Yalak. 'inden metalini almak iin zincifreyi
piirdikleri yer. Frnclar bir-iki yl iinde lrler. Ne-reye gidiyoruz
maden bulucu?"
Biraz bekledikten sonra Susamuru soluk, gri ta kuleden uzaklar iaret
etti. Uzun, aasz bir vadiden ilerlediler, ot bitmi p ynlar ve
maden artklarnn yanndan getiler.
"Btn bu yerlerin alt, uzun zamandr altrlyor," dedi Ya-lak.
Susamuru ise ayanm altnda garip topra fark etmeye ba-lamt: Bo
hava bacalar, kara toprak iindeki kara hava dolu odalar, dikey bir
labirent, ileri kprtsz sularla dolu derinden de

24

BULUCU
derin ukurlar. "Hibir zaman fazla gm yoktu, su metali ise oktan
bitti. Dinle gen adam, zincifre nedir, bir fikrin var m?"
Susamuru ban olumsuz anlamda sallad.
"Sana biraz gstereyim. Gelluk onun peinde. Su metalinin cevheri. Su
metali btn dier metalleri yer, altn bile, anlarsn ya. O yzden ona
Kral diyor. Eer ona Kral'n bulursan, sana iyi davranr. Sk sk buraya
gelir. Gel, sana gstereceim. Kpekler kokuyu almadan iz sremez."
Yalak onu madene, metalin kaya zerinde brakt izleri, bu cevherin
iinde bulunabilecei cins topra gstermeye indirdi. Uzun bir hattn
ucunda birka madenci alyordu.
Erkeklerden daha ufak tefek olduklar ve dar yerlerde daha rahat hareket
edebildikleri, ya da topraa daha ait olduklar iin, ya da daha byk bir
ihtimalle det olduu iin Yerdeniz'de ma-denlerde her zaman kadnlar
altrrlard. Bu madenciler hr kadnlard; frn kulesindeki iiler
gibi kle deillerdi. Yalak, Gelluk'un kendisini madencilerin ustaba
yaptn syledi, ama o hi madende almyordu; madenciler, bir erkein
eline krek almasnn veya direk dikmesinin ok kt ans getireceine
iten inandklar iin bunu yasaklamlard. "Bu da iime geliyor," de-di
Yalak.
Alnna bir mum balanm diken diken sal, parlak gzl bir kadn,
kovadaki az miktarda zincifreyi, kzl kahve bir phty ve krntlar
gstermek iin kazmasm brakt. Madencilerin alt- topran yznden
glgeler geti. Yal keresteler gcrdad, aaya doru tozlar elendi.
Havada, karanlk iinden bir serinlik yayld, birikintiler ve dzlkler o
kadar alak ve dard ki eilip bzerek gemek zorundaydlar. Tavan yer
yer kmt. Mer-divenler yar yarya rmt. Maden dehet verici bir
yerdi; yi-ne de Susamuru burada korunduu hissine kaplmt. Neredeyse
yakan gne geri ktna piman olmutu.
Yalak onu frn kulesine deil de barakalara geri gtrd. Ki-litli bir
odadan insann eline ar gelen kk, yumuak, sk do-kunmu bir kese
kartt. Susamuru'na iinde yatan, tozlu parlak-lktaki minik birikintiyi
gstermek iin keseyi at. Keseyi kapat25

YERDENZ YKLER
tnda iindeki metal hareket ediyor, esniyor, kurtulmaya alan bir
hayvan gibi torbay zorluyordu.
"te Kral," dedi Yalak, hrmet.veya nefret saylabilecek bir tonda.
Bir sihirbaz olmasa da Yalak, Taz'dan ok daha etin bir adamd. Yine de
Taz gibi o da zalim deil kabayd. Kendisine ita-at edilmesini istiyordu
ama baka bir ey beklemiyordu, Susamu-ru, btn hayat boyunca Havnor'da
klelerle kle sahiplerini grmt; ansl olduunun farkndayd. En
azndan gndzleri, Yalak sahiplik ederken.
Yemeklerini sadece hcresinde azn atklar zaman yiyebi-liyordu. Ekmek
soand ona verdikleri; ekmein zerinde de ek-imi bir para ya olurdu.
Her gece ne kadar a olursa olsun, zerindeki by balaryla oturduunda
yemeini zorla yutabili-yordu. Yemein tad azma metal ve kl gibi
geliyordu. Geceler uzun ve korkuntu nk byler onu sktryor,
karabasan gibi zerine biniyor, durmadan nefessiz brakarak, dehet
ierisinde uyandryordu; stelik hi dnemiyordu. Zifir zindand oda,

nk orada tlsmm bir trl yakamyordu. Ellerinin arkas-na


balanaca, aznn tkanaca, boynuna tasma taklaca an-lamna gelse
de, gn ona kelimelere smayacak kadar ho geli-yordu.
Yalak onu sabah erkenden yrye gtryordu ve genellik-le akamst ge
vakte kadar dolanyorlard. Yalak sessiz ve sa-brlyd. Susamuru'nun
cevherin izine rastlayp rastlamadn hi sormuyordu; maden cevherini
aryor mu, yoksa aryor gibi mi ya-pyor diye de sormuyordu. Su samuru bu
soruya cevap veremez-di. Bu amasz gezintiler srasnda yeraltnm
bilgisi, tpk eskiden olduu gibi iine doluyordu; kendisini bu bilgiye
kar kapatma-ya alyordu. "Ktnn emrinde almayacam!" diyordu
kendi kendisine. Sonra yaz havas ve onu yumuatyor; p-lak ayak
tabanlar altndaki kuru otlan hissediyordu; otlarn kk-lerinin altnda
bir akarsuyun kara toprak arasndan szldn, mika tabakalaryla kat
kat olmu geni bir kaya kntsndan sz-dn; bu kaya kmasnn
altnda bir maarann bulunduunu ve
26

BULUCU
maarann duvarlarnda ince, kzl, paralanm zincifre yatakla-r
olduunu biliyordu... Hi belli etmedi. Aklnda olumaya ba-lam olan,
ayann altndaki topran haritasnn bir ie yaraya-bileceini
dnmeye balamt; bir de nasl yaplabileceini bir zseydi.
Ama on gn kadar sonra Yalak, "Gelluk Usta buraya geliyor," dedi. "Eer
ona bir maden cevheri kmazsa, baka bir maden arayc bulmas
muhtemeldir.Tt
Susamuru bir mil daha, dnceler iinde yrd; sonra bir daire izip
dnerek Yalak' eskiden allan yerin sonundan ok uzak olmayan yerdeki
bir tepecie gtrd. Burada bayla iaret ederek ayan yere vurdu.
Hcre odasna geri dnp de Yalak tasmasn zp azn a-tnda,
"Orada biraz cevher var. O eski tneli, belki bir yirmi ayak kadar dmdz
devam ettirerek oraya varabilirsiniz/' dedi.
"Gzel bir para m?"
Susamuru ban hayr anlamnda sallad.
"Ancak devam etmeye yetecek kadar ha?"
Susamuru bir ey sylemedi.
"Benim iin mahzuru yok," dedi Yalak.
ki gn sonra, eski madeni ap maden cevherine doru kaz-maya
baladklarnda byc geldi. Yalak, Susamuru'nu baraka-lardaki odada
deil de darda gne altnda oturtup brakmt. Susamuru ona
minnettard. Elleri bal ve az tkalyken tam an-lamyla rahat
olamyordu ama rzgr ile gne kudretli nimetler-di. Ayrca derin nefes
alabiliyor, geceleri hcrede grd yeg-ne rya olan, azn ve burnunu
tkayan toprak ryalarm grme-den uyuklayabiliyordu.
Barakalarn glgesinde* yerde otururken yan yarya uykuya dalmt, frn
kulesine istif edilen ktklerin kokusu, planya ipeksi mee zerinde
kayarken yaylan taze odunun ho kokusu-nun, evindeki tersanelerin
hatrasn canlandryordu. Bir ses ve-ya bir hareket onu uyandrd.
Baklarn kaldrnca nnde du-ran, tepesine dikilmi ykselen bycy
grd.
Gelluk aaal kyafetler giymiti, o gnlerde ou byc27

YERDENZ YKLER
nn yapt gibi. Lorbanery ipeinden, zerine altn ve siyahla riin ve

semboller ilenmi uzun, kzl bir cppe giymi, bana da kendisini bir
adamn olabileceinden uzun gsteren geni kenar-l, sivri ulu bir apka
takmt. Susamuru'nun onu tanmas iin kyafetini grmeye ihtiyac
yoktu. Gecelerini lanetleyen ve bala-rn ren eli, o gcn eki tadn
ve boan kavrayn tanyordu. "Galiba kk bulucumu buldum," dedi
Gelluk. Sesi derin ve yumuakt, tpk bir viyoln sesi gibi. "ini
baarm biri gibi g-nete uyurken. Demek ki onlar Al Ana'y bulmalar
iin kazma-ya yol ladin, yle mi? Buraya gelmeden nce Al Ana'y biliyor
muydun? Kral'n saraynn mensuplarndan msn? Dur bakalm, artk iplere,
dmlere gerek yok." Durduu yerden, parman klatarak Susamuru'nun
bileklerini zd; azn tkayan mendil de zlverdi.
"Bunu kendi kendine nasl yapabileceini sana retirim," dedi byc
glmseyerek, Susamuru'nun aryan bileklerini ovup oynatmasn ve
saatlerdir dilerine yaptrlm dudaklarn altrmasn seyrederken.
"Taz bana senin gelecek vaat eden ve uygun bir yol gstericiyle ilerleme
kaydedebilecek bir gen oldu-unu syledi. Eer Kral'n Sarayn ziyaret
etmek istersen seni oraya gtrebilirim. Ama belki de benim hangi Kraldan
sz etti-imi bilmiyorsundur, ha?"
Gerekten de Susamuru bycnn korsandan m, yoksa c-vadan m sz
ettiinden emin deildi ama bir tahminde bulunma-y gze alarak ta kuleye
doru keskin bir bak att.
Bycnn gzleri ksld, tebessm yayld.
"Adn biliyor musun?"
"Su metali," dedi Susamuru.
'Adi insanlar yle diyor; ya da cva diyorlar, ya da ar su. Ama ona
hizmet edenler ona Kral, Mutlak Kral, Ayn Vcudu di-yor." yilik dolu,
merakl baklar Susamuru'ndan kuleye ynelip yeniden olana dnd. Yz
geni ve uzundu, Susamuru'nun o gne kadar grd btn yzlerden
beyazd; mavimsi gzleri vard. enesinde ve yanaklarnda orada burada
beyaz ve siyah kllar kvnlmt. Sakin ve samimi tebessm birka eksik
kk
28

BULUCU
dilerini gzler nne seriyordu. "Gerekten grmesini renen-ler onu
olduu gibi, tm maddelerin efendisi olarak grebilir. G-cn kk
ondadr. Ona, saraynn gizlilii iinde ne diyoruz bili-yor musun?"
Uzun apkal, uzun adam aniden Susamuru'nun yanna, ol-duka yaknna,
topran zerine oturuverdi. Nefesi toprak toprak kokuyordu. Ak renk
gzleri dorudan Susamuru'nun gzlerine bakyordu. "Bilmek ister misin?
stediin her eyi bilebilirsin. Senden sr saklamama gerek yok. Senin de
benden," dedi ve gl-d, tehdit edercesine deil, keyifle. Yeniden Su
samuru'na bakt; iri, ak yz przsz ve dnceliydi. "Glerin var,
evet, her e-idinden ufak tefek zellikler ve numaralar. Akll bir
olansn. Ama ok da akll deilsin; bu gzel. Bazlar gibi, renecek
ka-dar akll deilsin... Eer istersen ben sana retirim. renmek-ten
holanyor musun? Bilgiyi seviyor musun? Tatan saraynda-ki parlakl
iinde yalnzken Rral'a ne isim takarz bilmek ister misin? Gerek ismi
Turresr. O ismi biliyor musun? Bu Mutlak Kral'n lisannda bir sz. Kendi
ismi, kendi lisannda. Bizim basit dilimizde biz ona Ersuyu diyoruz."
Yeniden glmseyerek Susa-muru'nun omzunu okad. "nk o tohumdur, meyva
vericidir. Kudretin ve hakikatin tohumudur, kaynadr. Greceksin.
Gre-ceksin. Gel benimle! Gel benimle! Gel gidip Kral'm kullan ara-snda
uuunu, kendisini kullarndan deviriini grelim!" Kolay-ca ve aniden
ayaa kalkarak Susamuru'nun elini tuttu ve onu hay-rette brakan bir gle
ekip ayaa kaldrd. Heyecan iinde gl-yordu.
Susamuru kendisini sonsuz, skntl, sersemlemi yan uyku-lu yan uyank

bir halden hayat dolu bir dnyaya dnm gibi his-setti. Bycnn
temasyla by balanmn dehetini deil de bir enerji ve mit ihsan
hissetmiti. Kendi kendine bu adama gven-memesi gerektiini sylyordu
ama ona gvenmeyi, ondan bir eyler renmeyi ok arzuluyordu. Gelluk
glyd, buyurucuy-du, garipti ama onu serbest brakmt. Haftalardr
ilk kez Susa-muru serbest ellerle ve zerinde by olmadan yryordu.
"Bu taraftan, bu taraftan," diye mrldand Gelluk. "Sana hi29

YERDENZ YKLER
bir zarar gelmeyecek." ayak kalnlktaki duvarlar arasndaki dar bir
geit olan frn kulesinin kapsna gelmilerdi. Byc Su-samuru'nun
koluna girdi nk gen adam tereddt etmiti.
Yalak ona, kulede alanlar hasta edip ldrenin stlan ma-den
cevherinden kan metal buhar olduunu sylemiti. Susa-muru buraya hi
girmemi, Yalak'n da girdiini grmemiti. Su-samuru buraya, kamaya
alan bir kleye batacak, onu delirte-cek, ona dolanacak hapis
tlsmlaryla evrelendiini bilecek ka-dar yaklamt. Artk bu
tlsmlar, kendilerini yaratan bycye yol veren rmcek alarnn
telleri, karanlk bir sisin ipleri gibi hissediyordu.
'Derin derin nefes al, nefes al," dedi Gelluk glerek; Susamu-ru da kuleye
girerlerken nefesini tutmamaya alt.
Frn ukuru devasa kubbeli blmn ortasndayd. Alevler nnde kara
omaklara benzeyen suretler aceleyle maden cevher-lerini, koca krklerle
grl deyerek yank tutulan ktklerin ze-rine durmadan kuruyordu; bu
arada dierleri yeni ktkler geti-rip krklerin kollarnda alyordu.
Kubbenin en yksek nok-tasndan, duman ve buhar arasndan kuleye doru
helezon eklin-de hcreler ykseliyordu. Yalak ona, cva buularnn
buralara ta-klp younlatn, sonunda en stteki kubbeden tatan bir
oluk veya kseye saf metal akncaya kadar cvann yeniden stlp
ye-niden younlatnldn anlatmt; gnde sadece bir veya iki damla
kar, demiti, o sralar frnladklar dk kaliteli cevher-lerden.
"Korkma," dedi Gelluk; devasa krn kesik kesik soluu-nu ve atein
srekli grlemesin bastran sesi gl ve melodikti. "Gel, gel de bak
havaya nasl uuyor, kendisini paklyor, kullarn paklyor!" Susamuru'nu
frn ukurunun kenarna gtrd. Gz-leri alevlerin gz kamatran
yla parlyordu. "Kral iin al-an kt ruhlar temizleniyor," dedi,
dudaklar Susanvurunun ku-laklarnn dibindeydi. "Onlarn salyalar
aktka, ilerindeki ma-den crufu ve lekeleri de akp gidiyor.
Hastalklar ve illetler irin-lenip yaralarndan serbest kalyor. Sonunda
tertemiz yanarak ua-biliyorlar, Kral'n Saray'na doru uabiliyorlar.
Gel haydi gel,
30

BULUCU
karanlk gecenin ay dourduu kuleye kalm!"
Susamuru onun ardndan nceleri geni olan ama gittike da-ralan ve sk
sklaan, dnen merdivenlere trmand, isin yanm cevherlerden plak
kleler tarafndan kaznp kartld ve ye-niden yanmas iin frnlara
kreklendii tasfiye odalarna alan kor gibi kzl frnlar bulunan
buu hcrelerinin yanndan geti, En tepedeki odaya vardlar. Gelluk hava
bacasnn kenarna -melmi olan kleye, "Bana Kral' gster!" dedi.
Elleriyle kollarnda ak yaralar bulunan ksa boylu, zayf, sasz kle
younlatrma bacasnm kenarndaki ta ksenin ka-pan at. Gelluk bir

ocuk gibi sabrszca iine bakt. "ok mi-nik," diye mrldand. "ok
gen. Kk Prens, bebek Hkmdar, Lord Turres. Dnyann tohumu! Ruh
cevheri!"
Cppesinin gs ksmndan simlerle ilenmi ince deriden bir kese
kartt. Keseye bal boynuzdan narin bir kakla kse-deki cvay alarak
bunu keseye*yerletirdikten sonra srm yeni-den dmledi.
Kle, hareketsizce yanlarnda duruyordu. Frn kulesinin s-ca ve buhar
iinde alan herkes plakt veya sadece ap ara-larndan geen bir bez
parasyla rtnp sandalet giymilerdi. Susamuru, boyundan bir ocuk
olduunu tahmin ettii kleye bir kez daha baknca minik gslerini
grd. Bir kadnd bu. Keldi. Bir deri bir kemik kalm kol ve
bacaklarndaki eklem yerleri i-mi yumrular halindeydi. Sadece gzlerini
hareket ettirerek bir kez Susamuru'na bakt. Atee tkrd, yara bere
iindeki azn eliyle sildi ve yine kprdamadan durmaya devam etti,
"Dorusu bu minik hizmetkr,1' dedi Gelluk kza yumuak se-siyle.
"Artklarn atee ver; onlar da canl gm, ayn hali-ni
alacaktr. Ne harika eydir u," diye devam etti Susamuru'nu uzaklatrp
dner merdivenden aaya doru gtrrken, Men basit eyden en soylu
eyin kmas, deil mi? Bu sanatn en b-yk ilkesidir! Aalk Al
Ana'dan Mutlak Kral'n domas. l-mekte olan bir klenin tkrnden
gm G Tohumu'nun meydana gelmesi."
Dnerek inen, kt kokulu ta merdiven boyunca konumaya
31

YERDEN Z YKLER
devam etti; Su samuru ise anlamaya alyordu nk iktidar sa-hibi bu
adam ona gcn ne olduunu anlatyordu.
Ama yeniden gn na ktklarnda akl karanlkta dnme-ye devam
ediyordu; birka adm attktan sonra ki bklm olarak toprak zerine
kustu.
Gelluk onu merakl, mfik bir ifadeyle izledi; Susamuru e-kingen bir
edayla nefes nefese ayaa kalktnda byc kibarca, "Kral'dan korkuyor
musun?" diye sordu.
Susamuru ban evet anlamnda sallad.
"Eer onun gcn paylarsan sana zarar vermez. Gten korkmak, gce
kar savamak ok tehlikelidir. Gc sevmek ve onu paylamak krala
yakr bir yoldur. Bak. Ne yaptm sey-ret." Gelluk birka damla cvay
koymu olduu keseyi kaldrd. Gzlerini Susamuru'nun gzlerinden
ayrmadan keseyi at, du-daklarna gtrd ve iindekileri iti. Yutmadan
nce dilinin ze-rinde toplanan gm damlalarn Ssamuru'na gstermek
iin te-bessm ederek azn at.
"Artk Kral benim bedenimde, evimin soylu misafiri. Benim salyalarm
aktmayacak, beni kusturmayacak, bedenimde yaralar amayacak; hayr, nk
ben ondan korkmuyorum, tam tersine onu davet ediyorum, bylelikle benim
damarlanma giriyor Bana hi zarar gelmiyor Kanm gm akyor. Dier
nsanlarn bilme-dii eyler gryorum. Kral1 in srlarna ortak oluyorum.
Benden ayrldnda da pislikte, irenliin kendisinde gizlenecek; rezil
bir yerde benim gelmemi, onu kaldrp beni temizledii gibi te-mizlememi
bekleyecek; bylece her seferinde ikimiz birlikte da-ha da saflaacaz."
Byc Susamuru'nun koluna girdi ve onun-la birlikte yrmeye balad.
Kendinden emin bir glmsemeyle, "Mehtab sanm ben. Benim gibi kimse
yoktur. stelik, stelik Kral benim tohumuma giriyor. Benim ersuyumda. Ben
Tur-res'sim, o da ben..." dedi.
Susamuru karm akimin arasndan, artk madenin giriine doru
gittiklerini belli belirsiz fark etmiti. Yeraltna indiler. Ma-denin
geitleri, bycnn szleri gibi karanlk bir labirentti. Su-samuru
anlamaya alarak, tkezleyerek ilerledi. Kuledeki kle-

32

BULUCU
yi, ona bakan kadn grd. Kadnn gzlerini grd.
Gelluk'un nlerinden yollad soluk tlsn dnda k-sz
ilerliyorlard. Bycnn her admn ezbere bildii anlalan, uzun
zamandr ayak baslmam yzeylerden ilerlediler; belki de byc yolunu
bilmiyordu da amaszca dolanyordu. Konuu-yor, bazen Susamuru'na yol
gstermek veya onu uyarmak iin dnyor, sonra konuarak yoluna devam
ediyordu.
Madencilerin eski tneli uzattklar yere vardlar. Orada b-yc, sivri
glgeler arasndaki mum alevinde Yalakla konutu. Tnelin sonundaki
topra elledi, eline bir topak toprak ald, av-cunun iinde yuvarlad,
yourdu, yoklad, tatt. Bu sre zarfnda sessizdi; Susamuru hl anlamaya
alarak, gzlerini ayrmadan onu seyretti.
Yalak onlarla birlikte barakalara geri dnd. Gelluk, yumu-ak sesiyle
Susamuru'na iyi geceler diledi. Yalak her zamanki gi-bi onu tula duvarl
odaya kapatp, bir somun ekmek, soan ve bir marapa su verdi.
Susamuru her zamanki gibi by balarnn rahatszlk veren zulm altnda
bir yere sindi. Byk bir susuzlukla su iti. Soa-nn keskin toprak tad
yi gelmiti, hepsini yedi.
Tulayla rlm pencerenin svalar arasndaki atlaklardan odaya szan
lo klar solarken, daha nceki geceler gibi bo bir straba kecei
yerde uyank kald ve uyankl gittike artt. Gellukla birlikteyken
aklnda oluan o telal kargaa yavaa yatt. Kargaa iinden bazen
madende grd suret ykseliyor, yaklayor, belirginleiyordu; suret
glgeli de olsa belirgindi: Ku-lenin yksek kernerindeki kle; bo
gsl, irinli gzl, zehir-lenmi azndan szan tkrkleri tkrdkten
sonra azn sile-rek durup lmeyi bekleyen o kadn. Ona bakmt.
Onu ok belirgin gryordu, kulede grdnden daha belir-gin bir ekilde.
Hayatnda kimseyi grmedii kadar belirgin g-ryordu kadn, nce
kollarn, dirsek ve bileklerindeki imi ek-lemleri, boynunu, ocuksu
ensesini grd. Sanki kz yannda, odadayd. Sanki onun iindeydi, sanki
oydu. Kz ona bakt. O, k-zn kendisine baktn grd. Kendisini kzn
gzlerinden grd.
33

YERDENZ YKLER
Olan kendisini balayan bylerin izgilerini grd, karan-ln ar
balarn, etrafndaki izgilerin karm labirentini gr-d. Bu dmden
kmann bir yolu vard - eer yle dnerse, sonra da yle ve yle ve
izgileri eliyle yle aralarsa; ite by-lece serbest kald,
Artk kz goremiyordu. Odada tek banayd, serbest kalm ayakta
duruyordu.
Gnlerdir, haftalardr dnemedii btn dnceler, bir fi-kirler ve
hisler frtnas, bir fke nbeti, acma, gurur; hepsi kafa-snda
kouturuyordu.
lk bata g ve cn hiddetli hayallerine bouldu: Kleleri serbest
brakacakt, Gelluk'u byyle balayacak, o artan atee atacakt, onu
balayacak, kr edecek, lnceye kadar o en st ke-merdeki cva buusunu
solusun diye brakacakt.,. Ama dnce-leri yerine oturup daha berrak bir
ekilde kouturmaya baladk-larnda byk bir hneri ve gc olan bir
bycy, bu byc deli bile olsa yenemeyeceini anlad. Bir umudu varsa
bu da onun deliliinden istifade etmek, bycnn kendi kendisini

yenmesi-ni salamakt.
Dnd. Gellukla olduu sre zarfnda ondan bir eyler -renmeye,
bycnn ona anlattklarn anlamaya almt. Yine de artk Gelluk'un
fikirlerinin, byk bir hevesle rettii o ey-lerin onun gcyle veya
herhangi bir gerek gle ilgisi olmad-ndan emindi. Maden kartmak ve
madeni artmak gerekten de kendi srlan ve ustalklar olan byk bir
marifetti ama grne gre Gelluk'un bu sanatlar hakknda hibir bilgisi
yoktu. Mutlak Kral ve Al Ana hakkndaki btn anlattklar laftan
ibaretti. ste-lik doru da deildi syledikleri. Ama Susamuru bunlar
nasl bi-liyordu?
Btn o sular seller gibi konumas srasnda Gelluk'un Ka-dim Dil'den
byclerin bylerini yaptklar lisandan syledii tek sz turres idi.
Bunun ersuyu anlamna geldiini sylemiti, Susamuru kendi byclk
kabiliyetiyle bunun gerek sz oldu-unu fark etmiti. Gelluk bunun ayn
zamanda cva anlamna gel-diini de sylemiti ve Susamuru onun
yanldn biliyordu.
34

BULUCU
Alakgnll retmenleri Yaradl Lisan'ndan bildikleri btn szleri
retmilerdi ona. Bunlarn arasnda ne ersuyunun, ne de cvann ismi
vard. Ama dudaklar araland ve dili hareket ettL "Ayeur," dedi.
Sesi, ta kuledeki klenin sesiydi. Cva'nn gerek adm bilen ve onun
azndan konuan, o kadnd,
Sonra bir sre bedeni de akl da hi kprdamadan, ilk kez ola-rak gcnn
nerede yattn anlamaya balayarak durdu.
Kilitli odada karanlkta durdu ve serbest kalabileceini anla-d nk
zaten serbestti- ini bir vn frtnas kaplad.
Bir sre sonra, bilerek^ by balarnn kapanna girdi, eski yerine
gitti, ot iltesinin zerine oturdu ve dnmeye devam et-ti. Onu tutsak
tutan by hl oradayd ama artk zerinde bir g-c yoktu. Sanki yere
belirgin izgiler izilmi gibi bu kapana gi-rip kabiliyordu. Bu
hrriyet iin duyduu minnettarlk iinde kalbi gibi dzenli atyordu.
Ne yapmas gerektiini ve nasl yapmas gerektiini dnd. Kz kendi mi
armt, yoksa o kendi iradesiyle mi gelmiti emin olamyordu; kzn
Kadim Dil'deki sz ona veya onun a-zyla nasl sylemi olabileceini
bilemiyordu. Ne yaptn veya kzm ne yaptn bilmiyordu ve by
yaparsa Gelluk'u uyandra-candan neredeyse emindi. Sonunda gzn
karartarak ama kor-kuyla -nk bu tr byler ona byclk retenler
arasnda sadece birer sylentiden ibaretti- ta kuledeki kz ard.
Kz aklna getirdi, onu grm olduu gibi grd yine, ora-da, o odada;
kza seslendi, kz geldi.
Kzn hayaleti yine tam bynn rmcek ann telleri dn-da durup ona
bakt; onu grd, nk oday yumuak, mavimt-rak, kaynaksz bir k
doldurmutu. Yaral, derisi syrlm du-daklar titredi ama konumad.
Konutuunda, gerek ismini kza syledi: "Ben Medra'ym."
"Ben Anieb," diye fsldad kz.
"Nasl kurtulabiliriz?"
"Onun ad."
"Bilsem bile... Onun yanndayken konuamam.1'
35

YERDENZ YKLER

"Eer senin yannda olursam, ben adn syleyebilirim."


"Seni a ramam."
"Ama ben gelebilirim,1' dedi kz.
Kz etrafna baknd, o ise baklarn kaldrd. kisi de Gel-luk'un bir
eyler hissettiini, uyandn biliyordu. Susamuru ba-larn skp
gerildiini hissetti ve o eski glge dt stne.
"Geleceim Medra," dedi kz. nce elini bir yumruk halinde uzatt, sonra
sanki bir ey sunarm gibi avucu yukar gelecek e-kilde at elini.
Sonra gitti,
Ik da kzla birlikte gitti. Karanlkta tek bana kalmt. B-ylerin
souk penesi onu boazndan yakalayarak boar gibi ol-mu, ellerini
balam, cierlerine bask yapmaya balamt. Ne-fes almaya alarak
bzt. Dnemiyor, hatrlayamyordu. "Benimle kal," dedi; kiminle
konutuunu bile bilmiyordu. Kor-kuyordu ve neden korktuunu bilmiyordu.
Byc, g, by... Her yer zifiri karanlkt. Ama bedellinde, aklnda
deil bedeninde artk adn koyamad bir bilgi, yeraltnda maaralardan
oluan labirentte ellerinde tuttuu minik fener misali bir kesinlik
yan-yordu. Gzlerini n tohumundan ayrmad.
Bunalmaktan kaynaklanan o boucu ve kt ryalar kt zerine ama onu ele
geiremediler. Derin derin nefes ald. Sonun-da uyudu. Yamurla rtlm
uzun da yamalarn ve yamurun arasndan parlayan grd ryasnda.
Adalarn kylanndan geen bulutlarn ve denizin bitiminde pus ile gne
iinde duran yksek yeil bir tepenin ryasn grd.
Kendisine Gelluk diyen byc ile kendisine Kral Losen diyen korsan
yllarca birlikte almlard; ikisi de birbirini destekleyip gcn
artrarak, her biri dierini kendisinin hizmetkr zannede-rek.
Gelluk, kendisi olmasa Losen'in o aptalca krallnn hemen keceinden
ve bir dman bycnn yarm yamalak bysy-le kraln silip atacandan
emindi. Fakat Losen'in, kendisinin
36

BULUCU
efendisiymi gibi davranmasna izin veriyordu. steklerinin sa-lanmasna
alm, bol bol bo zaman bulanT ihtiyalar ve deney-leri iin sonsuz
bir kle kaynann elinin altnda olmasna al-m byc iin korsan,
bir kolaylkt. Losen'in kendisine, sefer-lerine, yamalarna yapt
koruma bylerini, klelerin altk-lar ve hazinelerin bulunduu
yerlere yapt muhafaza tlsmlar-n korumak kolayd. Bu byleri yapmak
ayr bir meseleydi, uzun ve zorlu bir iti. Ama artk hepsi yerli
yerindeydi ve Havnor zerinde bunlar bozabilecek bir byc de yoktu.
Gelluk korkabilecei bir insanla hi karlamamt. Yolun-dan, az sayda
da olsa dikkat etmesini gerektirecek gte byc gemiti ama kendisine
denk maharet ve gte hibir byc ta-nmamt.
Son zamanlarda Losen'in yamaclar tarafndan Way adasn-dan getirilmi
bir irfan kitabnn srlarna gitgide dalan Gelluk, daha nce rendii
veya kendi kendisine bulduu sanatlarn bir-ouna kar kaytszlamt.
Kitap ona, btn bunlarn ok daha byk bir ustaln glgesi veya imas
olduunu ispatlamt. Na-sl tek gerek unsur btn maddeleri
denetleyebiliyorsa, tek ger-ek bilgi de tm dierlerini ieriyordu. Bu
maharete gitgide yak-latka byclerin becerilerinin, Losen'in unvan
ve hkmran-l kadar kaba ve yanl olduunu anlamt. Gerek unsura
sa-hip olunca, tek gerek kral da o olacakt. nsanlar arasnda yara-tl
ve yok olu szlerini konuabilen tek kii. Ejderhalar kap-ma kpek
yapacakt.
Gen maden araycsnda bir g grmt; kullanabilecei eitilmemi,

yontulmam bir g. Endekinden ok daha fazla miktarda cvaya, o yzden


de bir bulucuya ihtiyac vard. Bulmak temel bir maharetti. Gelluk bu
konuda hi almamt ama deli-kanlda byle bir vergi olduunu
grebiliyordu. Olan gerekten denetimi altna aldndan emin olabilmek
iin gerek ismini -rense fena olmayacakt. yi olduu konuda olana
eitim verirken geecek zaman dnerek iini ekti. stelik ondan sonra
da, daha cevherin topraktan kazlp karlmas ve metalin artlmas
gerekecekti. Her zamanki gibi Gelluk'un akl engellerden ve ge37

YERDENZ YKLER
cikmelerden atlayp geerek sonundaki harika srlara varmt.
VVay'den gelen, nereye gitse byyle mhrlenmi bir kutuda yannda
tad irfan kitabnda gerek artma ateiyle ilgili b-lmler vard.
Bunlar uzun zamandr inceleyen Gelluk saf metal-den yeterince elde
edince, bir sonraki safhann bu saf madeni da-ha da artp, Ayn Vcudu
haline sokmak olduunu biliyordu. Ki-tabn rumuzlu lisannn saf cvay
daha da artmak iin atein sa-dece tahtadan deil, insan cesetlerinden
oluturulmas gerektii anlamna geldiini anlamt. O gece
barakalanndaki odada bu szleri bir kez daha okuyup dnrken, bundan
muhtemel ba-ka bir anlam daha kartt. Bu irfann kelimelerinde hep
baka bir anlam daha oluyordu. Belki de kitap sadece basit tenlerin deil
de daha aalk ruhlarn kurban edilmesini kastediyordu. Kuledeki koca
ate l bedenleri deil de canllarn yakmalyd. Canl ve bilinli.
Fenalktan doan saflk: Istraptan doan mutluluk. B-tn bunlar, byk
ilkenin bir parasyd; bir kez grnce insana son derece ak grnen bir
gerek. Hakl olduundan emindi, en sonunda teknii anlamt. Ama acele
etmemesi gerekiyordu, sa-brl olmalyd, emin olmalyd. Baka bir pasaja
dnerek ikisini mukayese etti ve gece ge vakitlere kadar kitap zerinde
dn-d. Bir aralk, bir ey akimi baka yne ekti, farkndahnn
eteklerinde bir yerde bir saldn olmutu; olan bir numara falan
deniyordu. Gelluk sabrla tek bir sz syledi ve Mutlak Kral'n di-yarnn
mucizelerine geri dnd. Tutsamn ryalarnn kendisin-den kam
olduunu fark etmemiti bile,
Ertesi gn Yalak'a olan kendisine yollamasn syledi. Onu grmek iin,
ona kar iyi olmak iin, ona bir eyler retmek iin, bir gn nce
yapt gibi olan biraz okamak iin can at-yordu. Onunla birlikte
gnein altma oturdu. Gelluk ocuklar ve hayvanlar severdi. Btn gzel
eyleri severdi. Etrafta gen bir canlnn olmas ne gzeldi. Susamuru'nun
anlalmaz korkusu ok hotu, tpk anlalmayan gc gibi. Zayflklar,
hilekrlkla-r, irkin, hastalkl bedenleriyle kleler insana bkknlk
veriyor-du. Tabii ki Susamuru da onun klesiydi ama bunu bilmesine ge-rek
yoktu. Onlar hoca ve rak olabilirlerdi. Ama raklar vefasz
38

BULUCU
olur diye dnd Gelluk, aklna haddinden fazla zeki ra Er-ken
gelince; onu daha sk denetim altnda tutmay unutmamaly-d. Baba oul,
evet, Susamuruyla byle olabilirdi. ocuun ken-disine Baba demesini
salayacakt. Onun gerek ismini bulmaya niyetlendiini hatrlad. Bunu
yapmann eitli yollan vard ama en basiti, olan zaten onun denetiminde
olduuna gre, kendisi-ne sormakt. "Adn ne?" diye sordu, Susamuru'nu
dikkatle izleye-rek.

ocuun aklnda hafif bir mcadele oldu ama az ald ve dili hareket
etti: "Medra."
Mok gzel, ok gzel Medra," dedi byc. "Bana Baba di-yebilirsin."
"Al Ana'y bulman gerek," dedi. Yine barakalarn dnda yan ya-na
oturuyorlard. Gz gnei lkt. Byc konik apkasn kart-m, gr
beyaz salarn yzne salmt. "Onlara kazmalar iin o ufak yolu
bulduunu biliyorum ama orada birka damladan fazla yok. O kadar az bir
miktar iin, o kadar atee ya deer, ya demez. Eer bana yardm edeceksen
ve eer ben sana bir eyler rete-ceksem, biraz daha fazla gayret etmen
gerekir. Sanrm nasl yap-lacan biliyorsun." Susanuru'na glmsedi.
"yle deil mi?"
Susamuru bayla onaylad.
Bycnn zerinde vastasz ve mutlak bir g kazanmasm salayacak olan
ismini sylemeye Gelluk'un onu bu kadar rahat-lkla zorlamasnn okunu
hl yayor, bu onu sarsmaya devam ediyordu. Artk Gelluk'a hibir
ekilde kar koyma midi kalma-mt. O gece tam bir umutsuzluk
iindeydi. Ama derken aklna Anieb geldi: Kendiliinden geldi, kzn kendi
vastasyla. O kz aramazd, hatta kz dnemezdi ve Gelluk'un
yanndayken bunu yapmaya cret de edemezdi. Ama o geldi ve aklnda hazr
bulundu.
Bycnn konumas ve etraf m karanlkla ren srekli ve yar bilinli
denetim tlsmlar arasndan kz fark etmek zordu.
39

YERDENZ YKLER
Ama Susamuru bunu yapabildiinde artk bu, sanki kz onunla birikteym
gibi deil de, kz oymu veya o kzm gibi oluyordu. Kzn gzleriyle
gryordu. Kzn sesi aklnda, Gelluk'un sesin-den ve bylerinden daha
gl ve daha net duyuruyordu kendi-ni. Kzn gzlerinden grebiliyor,
aklyla dnebiliyordu. Onun bedeni ve ruhuna tamamen hkim olduunu
dnen bycnn, Susamuru'nu kendi iradesine balayan tlsmlar
konusunda dik-katsiz olduunu fark etmeye balad. Ba, bir irtibattr. O
-veya iindeki Anieb- Gelluk'un tlsmlarnn balantlarn izleyerek
Gelluk'un aklna geri gidebilirlerdi.
Tm bunlardan bihaber olan Gelluk, kendi byleyici sesinin nihayetsiz
tlsm peinde, konumaya devam ediyordu,
"Gerek rahmi, saf ay tohumunu barndran Yer'in dlyata-n bulmalsn.
Ay'n, Yer'in babas olduunu biliyor muydun? Evet, evet; onunla yatt,
babalarn hakk olduu zre. Onun adi amurunu gerek tohumla diriltti.
Ama o, Kral' dourmuyor. Yer anarm korkusu gl, adilii direngen. Onu
zaptetmi, derinlerde gizliyor, kendi efendisini dourmaya korkuyor te o
yzden, onu dourmas iin canl canl yaklmas gerek,"
Yz heyecan ykl Gelluk susup bir sre dnerek, bir ey sylemedi.
Susamuru onun aklndaki grntlere bir gz att: Alev iinde kocaman
ateler, eller ve ayaklarla yanan omaklar, yeil aalarn yangmda
attklar lklar gibi lk atan cayr cayr ynlar.
"Evet," dedi, derin sesi yumuak ve hlyalyd; "canl canl yanmal. O
zaman, sadece o zaman o kacak, tm parlaklyla! Ah, artk zaman geldi
de geiyor. Kral' dourtmalyz. Byk maden damarn bulmalyz. Burada;
bundan hi phem yok: 'Ana'nn rahmi Samory'nin altnda/ "
Yine bir duraklama. Sonra birdenbire dorudan, bycnn kendisini onun
akl iinde yakalayacan dnerek dehetle do-nan Susamurna bakt.
Gelluk o yan keskin, yan kr bakyla ona bakp glmsedi. "Kk Medra!"
dedi, sanki onun orada ol-duunu yeni gryormu gibi, sonra Susamuru'nun
omzunu s-vazlad. "Senin gizlenmi olan bulma vergin olduunu biliyo-

40

BULUCU
rum. Bu olduka byk bir vergidir, gerektii gibi eitilebildii
takdirde. Hi korkma olum. Hizmetkrlarm, onlarla oynayp oyalayarak
neden sadece kk bir damara gtrdn biliyo-rum. Ama artk ben
geldiime gre bana hizmet edeceksin ve hi-bir eyden de korkmana gerek
kalmad. Ayrca benden bir ey gizlemeye almann da bir faydas yok,
yle deil mi? Uslu o-cuklar babalarn severler ve ona itaat ederler,
babalar da onlan hak ettikleri biimde dllendirir." Pek sevdii biimde
iyice o-lana sokularak kibarca ve kendinden emin bir tonda, "Eminim ana
daman bulabilirsin/' dedi.
"Nerede olduunu biliyorum," dedi Anieb.
Su samuru konuamyordu ama kz onun iinden konuuyor-du. Olann sesi
tok ve gszd.
ok az insan, o zorlamadka Gelluk'la konuabilirdi. Yakla-an herkesi
denetim altna alan, zayflatan ve susturan tlsmlar onda o kadar
alkanlk haline gelmiti ki bunlar hi dnm-yordu bile. Dinlenilmeye
almt, dinlemeye deil, Gcnn doruunda dncelerine yle dalmt
ki bunlarn dnda bir ey dnemiyordu. Susamuru'nu planlarnn bir
paras, kendisinin bir uzants olarak grmek dnda, ocuun farknda
deildi. "Evet, evet, bileceksin," dedi ve yine glmsedi.
Fakat Susamm hem fiziksel hem de denetleyici hudutsuz bir g olarak
Gelluk'un iddetle farkndayd; ona yle gelmiti ki Anieb'in konumas
Gelluk'un gcnn o kadarn zerinden kal-drm, ona durabilecek,
ayan basabilecek kadar bir yer am-t. Gelluk o kadar yaknndayken,
korkun derecede yakmnday-ken bile konumay becerebilmiti.
"Sizi oraya gtreceim," dedi gerginlikle, zorla.
Gelluk, bir ey syleyebileceklerse bile, insanlarn azlarna onun
tarafndan konmu szleri sylemelerine alknd. Bunlar onun istedii
szlerdi ama bunlar duymay beklemiyordu. Gen adamn kolunu tuttu,
yzn yzne iyice yaklatrarak onun sin-mesini hissetti.
"Ne kadar da akllsn," dedi. "O ilk bulduundan daha zen-gin bir yer mi
buldun? Kazmaya ve ilemeye deer..."
41

YERDENZ YKLER
"Bu, byk bir damar," dedi gen adam.
Yava, gergin szler byk bir yk tayordu.
"Ana damar m?" Gelluk dorudan ona bakyordu, yzleri arasnda bir kar
bile yoktu. Adamn mavi gzlerinin cva gibi yumuak ve deliydi.
"Rahim mi?"
"Sadece Efendi oraya girebilir,"
"Ne Efendisi?"
"Evin Efendisi. Kral."
Bu konuma Susamuru iin, yine, minik bir fenerle engin bir karanlkta
ilerlemek gibiydi. Anieb'in anlayyd o fener. Her adm, atmas gereken
bir sonraki adm ortaya kartyordu ama hibir zaman iinde bulunduu
yeri gremiyordu. Bir sonra neyin geleceini bilmiyor, grd eyi
anlayanyordu. Ama onu gr-yordu ve kelime kelime ilerliyordu.
"O Ev'i nereden biliyorsun?"
"Grdm."
"Nerede? Buraya yakn m?"
Susamuru bayla onaylad.

"Yerin iinde mi?"


Grd eyleri anlat ona, diye fsldad Anieb Susamuru' nun aklna ve o
da konutu: "Parlak bir at zerinde, karanlk iinden bir su akyor. O
atnn altnda Kraln Evi var. atT yer-den ok yksek, yksek stunlar
zerinde. Zemin krmz. Btn stunlar krmz. zerlerinde parlak rnler
var."
Gelluk nefesini tuttu. Ksa bir sre sonra, "Rnleri okuyabili-yor musun?"
dedi.
"Okuyamyorum." Susamuru'nun sesi ifadesizdi. "Ben oraya gidemem. Oraya,
Kral'dan baka kimse bedenen giremez. Ne yazdn sadece o okuyabilir."
Gelluk'un soluk yz daha da soldu; enesi biraz titredi. Ani-den ayaa
kalkt, her zaman yapt gibi. "Beni oraya gtr," de-di kendine hkim
olmaya alarak ama Susamuru'nun ayaa kal-kp yrmesi iin onu o kadar
iddetle zorlamt ki gen adam sendeleyerek ayaa kalkp neredeyse
decekmi gibi tkezleye-rek birka adm gitti. Sonra admlarnn
hzlanmasna neden olan
42

BULUCU
bu zorlayc, tutkulu istee kar koymamaya alarak, ileri do-ru tutuk
ve garip bir ekilde yrd.
Gelluk hemen arkasndan onu ittiriyor, sk sk da koluna giri-yordu. "Bu
taraftan/' dedi birka kez. "Evet, evet! Yol bu taraf-tan." Yine de
Susamuru'nu izliyordu. Temas ve byleri Susamu-ru'nu itiyor, ona acele
ettiriyordu ama Susamuru'nun gitmeyi se-tii yne doru.
Frn kulesini getiler, eski ve yeni maden kuyularn getiler;
Susamuru'nun ilk geldii gn Yalak'n onu gtrd uzun vadi-ye gittiler.
Artk sonbaharn son gnleriydi. Daha nce yemyeil olan fundalarla
allklar o gn boz ve kuruydu; rzgr allklar-da kalan son yapraklan
da hrdatyordu. Sollarnda, kk, s bir rmak st allar
arasndan akyordu. Ilk bir gne ile uzun glgeler tepe yamalar
zerine yol yol iz brakmt.
Susamuru Gelluk'tan kurtulabilecei bir ann yaklatn bi-liyordu: Bir
gece nceden beri bundan emindi. Ayn zamanda, eer bycy kendi kurduu
hayallerle hareket ettirip kalkann drrse ve Susamuru onun adn
renebilirse, Gelluk'u yene-bileceini, gcn elinden alabileceini
biliyordu.
Bycnn tlsmlar hl akllarn birbirine balyordu. Su-samuru byk
bir cretle Gelluk'un asl ismini arayarak, aklna girdi. Ama ne nereye
bakacan, ne de nasl bakacan biliyor-du. Kendi sanatn bilmeyen bir
bulucu; Gelluk'un dnceleri arasnda ak seik grebildii tek ey
anlamsz szlerle dolu bir irfan kitabnn sayfalar ve onun daha nce
tarif ettii manzaray-d: Al stunlarnda gm rnlerin dans ettii
engin, krmz du-varl bir saray. Ama Susamuru ne kitab, ne de rnleri
okuyabili-yordu. Okumay hi renmemiti ki.
Bu sre zarfnda Gelluk ile birlikte kuleden, varl bazen za-yflayan,
solan ve Susamuru'nun armaya cret edemedii Ani-eb'den
uzaklayorlard.
Artk nlerinde, sadece birka adm tede ayaklarnn altnda, yeraltnda,
iki ayak aada kara suyun szld ve yumuak topraktan szp mika
tabakasnn zerine akt yer vard. Bunun altnda bo maara ve zincifre
damar bulunuyordu.
43

YERDENZ YKLER
Gelluk tamamen kendi hayalindeki grntnn esiri olmutu ama Susamuru'yla
akllar balantl olduu iin Susamuru'nun grdklerini de gryordu.
Susamuru'nun kolunu yakalayarak durdu. Eli evkten titriyordu.
Susamuru nlerinde ykselen yamac iaret etti. "Kral*in Evi orada," dedi.
O zaman Gelluk'un dikkati tamamen ondan ayrla-rak yamaca ve yamacn
iinde grd hayale kilitlendi, O za-man Susamuru Anieb'i ard. Kz
hemen hem aklna, hem de varlna geldi; orada onunla birlikteydi,
Gelluk kprdamadan duruyordu ama titreyen elleri pene gi-bi kaslm,
uzun bedeni iz srmek isteyen ama bir trl kokuyu alamayan bir taz gibi
titriyor ve seiriyordu. Ne yapacan bile-miyordu. te otlar,
allartyla son gnein altnda uzanan yama oradayd ama hi giri yoktu.
Otlar akll bir topraktan yetiiyor-du; izsiz yolsuz bir toprakta.
Susamuru kelimeleri dnmese bile Anieb onun sesiyle, ay-n zayf ve
donuk sesle konutu: "Sadece Efendi kapy aabilir. Anahtar sadece
Kral'da var."
"Anahtar/' dedi Gelluk.
Susamuru kendisini aradan ekerek hareketsiz duruyordu, tpk Anieb'in
kuledeki odada durmu olduu gibi.
"Anahtar," diye tekrarlad Gelluk, telala.
"Anahtar Kral'n ismidir."
Bu nn grmeden kendini bolua brakmakt. Hangisi sylemiti bunu?
Gelluk hl ne yapacan bilemeden gergin bir halde titreye-rek
duruyordu. "Turres," dedi bir sre sonra, neredeyse bir fslt halinde.
Rzgr kuru otlar sprd.
Gzleri alevlenen byc aniden ileri atld, haykrd: "Kral'n adma
al! Ben Tnaral!" Elleri seri, gl bir hareketle, sanki ar perdeleri
aralarm gibi hareket etti.
nndeki yama titredi, kvrand ve ald. Bir yank ald, derinleti.
inden su kaynayarak bycnn ayaklan altna ya-yld.
44

BULUCU
Bakakalarak geri ekildi byc, elinin bir hareketiyle, rz-grda
savrulan eme suyu gibi akarsuyu pskrtp att. Yerdeki yark
derinleerek mikadan kayay ortaya kartt. Keskin bir yr-tlma
atrtsyla parlak ta ayrld. Altnda karanlk vard,
Byc ileri bir adm att. "Geliyorum," dedi neeli, sevecen sesiyle ve
hi korkmadan yerdeki ak yaraya doru ilerledi; elle-riyle banda beyaz
bir k oynayordu. Fakat maarann krk atsnn kenarna gelirken
bir meyil veya bir merdiven greme-yince tereddt etti ve tam o srada
Aneb Susamuru'nun sesiyle haykrd, "Tinaral, d!"
lgnlar gibi sendeleyen byc dnd, deliin ufalanmakta olan
kenarndan aya kayd ve karanla dt; kzl cppesi yu-kar doru
imiti, tlsm ise yannda kayan bir yldz and-ryordu.
"Kapan!" diye haykrd Susamuru dizleri zerine kerek; el-lerini topraa
koymutu, plak dudaklar byk yarktayd. "Ka-pan Ana! yile, btn
ol!" Yalvard, yakard, Yaratma lisannn konuuncaya kadar bilmedii
kelimeleriyle konutu, "Ana, b-tnle!" dedi; krk yer homurdand,
yarn dudaklar birbirine yaklap hareket ederek kendisini iyiletirdi.
Kzl bir izgi kalmt; toprak, akl ve kklenmi otlar ara-snda bir
yara.
Rzgr bodur mee allarnn zerindeki yapraklar arasnda hrdad.
Gne tepeyi amt, bulutlar ise alak, gri bir ktle olarak iniyordu.
Susamuru oraya, tepenin yamacnn eteine meldi; tek ba-na.
Bulutlar karard. Yamur kk vadiyi geip topran ve ot-larn zerine

dt. Bulutlarn zerinde gne, gkyznn par-lak evinin bat


merdivenlerinden iniyordu.
Sonunda Susamuru doruldu. Islanmt, yordu, akln ka-racak
gibiydi. Neden buradayd?
Bir ey kaybetmiti ve bulmas gerekiyordu. Ne kaybettiini bilmiyordu ama
kaybettii ey ateli kulede, ta merdivenlerin duman ve buu arasndan
trmand yerdeydi. Oraya gitmesi ge45

YERDENZ YKLER
rekiyordu. Ayaa kalkt; ayaklarn sryerek, topallayarak, ka-rarszca
vadiden geri nmeye balad.
Saklanmak veya kendisini korumak aklna gelmiyordu. an-sna, etrafta hi
muhafz yoktu; zaten birka muhafz vard, onlar da bycnn sihirleri
hapishaneyi kapal tuttuu i n tetikte de-ildi. Sihirler bozulmutu ama
kuledeki insanlar bunu bilmiyor, mitsizliin daha byk tlsm altnda
almaya devam ediyor-lard,
Susamuru frn ukumyla acele acele hareket eden klelerinin kubbeli
blmn geip en stteki odaya varncaya kadar yava-a dnen, kararan,
pis kokulu merdivenleri trmand.
Oradayd; onu iyiletirecek olan hasta, hazineye sahip olan fakir kadn,
kendisi olan o yabanc.
Kap eiinde sessizce durdu. Eritme kabnn yannda, ta ze-minde
oturuyordu kz; zayf bedeni talar gibi grilemi ve karar-mt. enesi
ve gsleri azndan akan tkrklerle prldyor-du. Olann aklna
krlm topraktan fkran su kayna geldi.
"Medra," dedi kz. Az anlalr ekilde konuamyordu. O-lan diz
kerek kzn ellerini tutup yzne bakt.
"Anieb," diye fsldad, "benimle gel."
"Eve gitmek istiyorum," dedi kz.
Kzn kalkmasna yardm etti. Kendilerini korumak veya giz-lemek iin
hibir by yapmad. Btn enerjisini harcamt. K-zn iinde, onu
olanla birlikte vadideki o garip yolculua adm adm gtrp bycy
ismini sylemesi iin kandracak kadar byk bir irfan olmasna ramen,
bildii bir sanat veya by yok-tu; hi gc de kalmamt.
Hl kimse onlara bakmyordu bile, sanki zerlerinde bir ko-ruma tlsm
varm gibi. Barakalarn yanndan getiler ve maden-lerden uzaklatlar.
Seyrek aal ormanlar iinden, Onn Da'n Samory ovalarndan saklayan
da eteklerine doru yrdler,
46

BULUCU
Anieb, o kadar zaman a kalm ve km birinden beklenme-yecek kadar
rahat ayak uyduruyor, yamurun souunda nere-deyse rlplak yryordu.
Kzn btn iradesi yryerek ilerle-meye odaklanmt; aklnda baka bir
ey yoktu, ne olan, ne de baka bir ey. Ama orada bedenen Susamuru'nun
yanndayd ve olan onun varln en az onu ard zamanlardaki
canll ve garipliiyle hissediyordu. Yamur kzn plak ba ve
bedenin-den aaya szlyordu. Olan, gmleini giydirmek iin kz
durdurdu. Gmleinden utanmt, u son haftalar hi zerinden karmad
iin kirliydi nk. Kz, olann gmlei bandan geirmesine izin
verdikten hemen sonra yrmeye devam etti. Hzl gidemiyordu ama sonunda
gece yamur bulutlan altnda er-ken kp de ayaklarn atacak yeri

grememeye balayncaya kadar, gzlerini izledikleri soluk araba


izlerinden ayrmadan dur-madan ilerledi.
"I yap," dedi. Sesi ackl bir iniltiydi. "I yapamyor musun?"
''Bilmiyorum," dedi olan ama tlsmn yanlarna ar-maya alt;
bir sre sonra da nlerindeki yer hafife panldad.
"Korunakl bir yer bulup dinlenelim," dedi,
"Ben duramam," dedi kz ve yeniden yrmeye balad.
"Btn gece yryemezsin."
"Eer yatarsam bir daha kalkamam. Da' grmek istiyorum."
Kzn ince sesi, tepelerin zerini ve aalarn arasn spren yamurun
farkl farkl sesleriyle rtlyordu.
Yamurun gm izgileri arasndan frlayan tlsmnm soluk gms
yla sadece nlerindeki yolu grerek karanlk iinde ilerlemeye devam
ettiler. Kz tkezlediinde olan onu ko-lundan yakalad. Ondan sonra hem
teselli, hem de birazck sn-mak iin yan yana, birbirlerine sokularak
yollarna devam ettiler. Daha yava yrdler, gittike yavaladlar ama
hep yrmeye devam ettiler. Kara gkten dklen yamurdan ve araba yolunun
zerindeki amur ile slak otlan pen srlsklam ayaklarnn -kard
hafif sesten baka ses yoktu.
"Bak," dedi kz durarak. "Medra bak."
47

YERDENZ YKLER
Olan neredeyse uyuyarak yryordu, Tlsmmn solgun-luu, daha soluk,
daha engin bir berraklk iinde iyice solmutu. Gk ile yer, hepsi ayn
grilikteydi ama nlerinde ve tepelerinde, ok yksekte, hareket eden
bulutlarn da zerinde dan yksek srtlar kpkzl parlyordu.
"te," dedi Anieb. Da iaret ederek glmsedi. nce yol ar-kadana,
sonra da yavaa yere bakt. Dizleri zerine kt. O-lan da kzla
birlikte diz kt, kza destek olmaya alt ama kz onun kollarndan
kayd. En azndan kzn bam yoldaki amur-dan korumaya alt. Kzn
kollar ve yz seirdi, dileri birbi-rine arpt. Olan onu stmaya
alarak sk sk sarld.
"ETin," diye fsldad. 'Kadnlar. Onlar sor. Kyde, Ben da- grdm."
Baklarn kaldrarak yeniden oturmaya alt ama titremek, sarslmak
onu mahvetmiti. Nefessiz kalmaya balad. Artk da-n doruundan ve dou
gnde parlamaya balayan kzl k-ta, kzn azndaki kpk ve
tkrn kpkzl aktn grd. Kz bazen olana sarlyordu ama bir
daha konumad. Kzl k solup dan nnden geen bulutlarn domakta
olan gnei sak-lamasyla griletike, o lmyle boutu, nefes almak
iin bo-utu. Son zahmetli nefesini baka bir nefes izlemediinde artk
gn domutu ve yamur yayordu.
Ad Medra olan gen adam kollarnda l kzla amurda otur-mu alyordu.
Farien Orman'ndan ykledii mee odunuyla katrnn ya-nnda yryen bir
arabac gelerek her ikisini de Ormankys'na gtrd. Gen adam, kzn
lsn brakmas iin bir trl ikna edememiti. Ne kadar zayf ve halsiz
olursa olsun ykn bir tr-l arabann yknn zerine brakmyordu;
arabaya kz kucan-da tutarak trmanm ve Ormankys'na varncaya
kadar btn yol boyunca da brakmamt. Btn syledii, "Hayatm
kurtar-dt" idi; arabac da soru filan sormamt.
"O benim hayatm kurtard ama ben onu kurtaramadm," de-di hiddetle da
kyndeki adamlara ve kadnlara. Hl kz kuca-ndan indirmiyor,
yamurdan srlsklam olmu, sertlemi be48

BULUCU
deni sanki birilerine kar savunuyormuasna skca tutuyordu. Zamanla
kadnlardan birinin Anieb'in annesi olduunu ve kz annesinin kucana
vermesi gerektiini anlamasn saladlar. So-nunda yle yapt; kadnn
arkadana yeterince nazik davranp davranmadn, onu koruyup
korumadn anlamak iin dikkatle bakmt. Sonra uysal bir halde baka
bir kadn izledi. Kadnn verdii kuru giysileri giydi, kadnn verdii
az miktardaki yiyecei yedit verdii ot iltede yatt, yorgunluk iinde
hkrd ve uyudu.
Bir-iki gn iinde Yalak'n adamlarndan birileri gelip ulu by-c Gelluk
ile gen bulucuyu grp grmediklerini veya onlar hakknda bir eyler
duyup duymadklann sordular - her ikisinin de iz brakmadan yok olduunu
sylediler, sanki yer yarlmt da iine girmilerdi. Ormankys'nda hi
kimse ayr'm elma amba-rnda gizlenen yabanc hakknda tek bir sz bile
etmedi. Onu sak-ladlar. Belki de ora halknn kylerine artk Ormankys
deil de Samurbarna demesinin nedeni budur.
Uzun ve zorlu bir snavdan gemi, ok byk bir gce kar an-sm
denemiti. Bedensel gc ksa bir sre sonra geri geldi, n-k genti,
ama akl kendisini bulmakta yavat. Bir ey kaybet-miti, bir eyi
sonsuza kadar kaybetmiti, bulduu anda kaybet-miti.
Hatralarn aratrd, glgeler arama bakt, tekrar tekrar ha-yallerini
yoklad: Havnor'daki evindeki saldr; ta hcre ile Taz; Gelluk ile
oturmalar; kleler, ate, kulenin tepesindeki odaya du-man ile buu
arasndan trmanan dner merdiven. Hepsini yeni-den kefetmesi gerekti,
yeniden gemesi, aramas. Tekrar tekrar o kule odasnda oturdu ve kza
bakt; kz da ona. Tekrar tekrar k-k vadiden, kuru otlardan, bycnn
hummal hayallerinden geti kz ile birlikte. Tekrar tekrar bycnn
dn seyretti,
49

YERDENZ YKLER
topran kapann grd. Dan kzl zirvesini afakta grd. Kollarnda
tutarken Anieb ld, kzn harap yz onun koluna yaslanmt. Kza kim
olduunu sordu, ne yaptn, nasl yapt-n sordu ama kz ona cevap
veremedi.
Kzn annesi Ay o ile annesinin kz kardei ayr irfan sahibi kadnlard.
Ilk yalarla masaj yaparak, ifal otlarla ve dualarla ellerinden
geldiince Susamuru'nu iyiletirmeye altlar. Onun-la konutular ve o
konutuunda dinlediler. Her ikisinin de ola-nn byk gce sahip olduu
konusunda kukusu yoktu. O bunu inkr etti. "Kznz olmasayd ben hibir
ey yapamazdm," dedi.
"Ne yapt?" diye sordu Ayo yavaa.
Olan elinden geldiince anlatt. "Yabancydk. Yine de bana ismini
verdi,11 dedi. "Ben de ona kendi ismimi verdim." Duraksa-yarak, uzun
aralklarla konuuyordu. "Bycnn etkisinde kala-rak onunla yryen
bendim ama o da benim yanmdayd ve hr-d, Bylece birlikte bycnn
gcn kendisine kar evirebil-dik ki kendi kendini yok etsin." Uzun bir
sre dndkten son-ra, "Bana gcn verdi," dedi.
"Onda ok byk bir vergi olduunu biliyorduk," dedi Ayo ve bir sre
sessizleti. "Ona nasl retebileceimizi bilmiyorduk. Dada artk
retmen kalmad. Kral Losen'in bycleri, sihir-bazlarla cadlar yok
etti. Bavurabileceimiz kimse yok,"
"Bir zamanlar dan ykseklerine kmtm," dedi ayr, "bir bahar kar

futmasna tutuldum ve yolumu kaybettim. Oraya geldi. Yanma geldi ama


bedeniyle deil, sonra beni yeniden yo-lun olduu yere gtrd. O zamanlar
sadece on iki yandayd."
"Bazen llerle yrrd," dedi Ayo ok alak sesle. "Orman-da, Faliern'e
doru inerek. Bykannemin bana anlatt kadim gleri biliyordu,
topran glerini. Oralarda onlann gl oldu-unu sylemiti."
"Ama ayn zamanda dierleri gibi bir kz ocuuydu," dedi ayr yzn
gizleyerek. "yi bir kz/' diye fsldad.
Bir sre sonra Ayo, "Genlerin bir ksmyla FinVe inmiti. Oradaki
obanlardan yapa almak iin. Geen bahar bir yl oldu. O szn
ettikleri byc oraya gelerek byler yapm. Kle al50

BULUCU
m," dedi. Sonra hepsi sessizletiler.
Ay o ile ayr birbirlerine ok benziyorlard; Susamuru onlar-da Anieb'in
neye benzeyeceini gryordu: Yuvarlak yzl, par-lak gzl, birok
insann olduu gibi dz deil kvrck, gr siyah sal, ksa boylu, ince,
kpr kpr bir kadn. Havnor'un batsnda-ki insanlarn ounun sa
yleydi.
Ama Anieb, frn kulesindeki btn kleler gibi keldi.
Kzn gnlk ad Zambak't, pnarlarn mavi sseni. Annesiy-le teyzesi
ondan Zambak diye sz ediyorlard.
"Her ne isem, her ne yapabilirsem, yeterli deil," dedi olan.
"Hibir zaman yetmez," dedi ayr. "Kim tek bana bir ey yapabilir ki?"
Kadm nce baparman kaldrd; soma dierlerini de atk-tan sonra
yeniden elini yumruk yapt; yavaa bileini dndre-rek, avu ii yukar
gelecek ekilde, sanki bir ey sunuyormua-sna elini at. Olan
Anieb'in de o hareketi yaptn grmt. Dikkatli baknca bunun bir by
deil de bir iaret olduunu d-nd. Ay o da onu izliyordu.
"Bu bir srdr," dedi kadn.
"Srrn ne olduunu bilebilir miyim?" diye sordu olan bir s-re sonra.
"Zaten biliyorsun. Onu Zambak'a vermitin. Zambak da sana verdi. Gven."
"Gven," dedi gen adam. "Evet. Ama... Ama onlara kar m? Gelluk gitti.
Belki de artk Losen devrilir. Bir ey deiecek mi? Kleler hrleecek
mi? Dilenciler yiyecek bir lokma bulacak m? Adalet yerine gelecek mi?
Galiba bizde, insanlkta bir kt-lk var. Gven bunu inkr ediyor. Bunun
zerinden atlyor. Bu derin uurumdan atlyor. Ama uurum orada. Ve
yaptmz her ey sonunda ktle hizmet ediyor nk biz ktyz.
Agzl-lk ve zulm. Dnyaya bakyorum, buradaki ormanlara ve daa,
gkyzne, her ey yerli yerinde, olmas gerektii gibi. Ama biz yle
deiliz. nsanlar deil. Biz hatalyz. Yanl yapyoruz. Hi yanl yapan
hayvan yok. Nasl yapsnlar? Ama biz yapabiliriz ve yapyoruz. Ve hi
durmuyoruz."
51

YERDENZ YKLER
Onu dinlediler; ne hemfikirdiler ne de itiraz ettiler, ama ola-nn
umutsuzluunu kabul ettiler Olann szleri onlarn kulak a-m
sessizliklerine erierek orada gnlerce dinlendikten sonra de-imi
olarak olana geri geldi,
"Biz, birbirimiz olmadan hibir ey yapamayz," dedi olan. "Ama bir araya

gelip birbirlerini glendirenler agzl olanlar, zalim olanlar Ve onlara


katlmayanlar ise, tek balarna ayr ayn duruyor." Onu ilk grd
haliyle, kule odasnda tek bana dur-mu lmekte olan bir kadn olarak
Anieb'in hayali hep onunlayd. "Gerek g yabana gidiyor. Her byc
kendi sanatn dierleri-ne kar kullanp agzl insanlara hizmet
ediyor. O ekilde kul-lanlan bir sanattan nasl iyilik beklenir? Boa
harcanyor. Ya k-tye kullanlyor, ya da ar ur oluyor. Tpk klelerin
hayatlar gibi. Kimse tek bana hr olamaz. Bir byc bile. Hepsi
hapis-hane hcrelerinde bylerini yapp, hibir ey kazanmyor. Hi-bir
ey deimiyor. Gc iyiye kullanmann bir yolu yok."
Ayo elini kapatp, avu i yukar bakacak ekilde at; bir el
hareketinin, bir iaretinin ksack sren bir grnts.
Bir adam, Firn'den bir odun kmr yakcs da trmanp Ormankys'na
geldi. MKanm Nesty irfan sahibi kadnlara bir ha-ber yollad," dedi;
kyller onu Ayo'nun evine gtrdler. Adam kap eiinde dururken hzla
bir hareket yapt: Ak bir avuca d-nen bir yumruk. "Nesty size,
kargalarn erken utuunu ve ta-znn susamurunun peinde olduunu
sylememi syledi," dedi.
Atein yannda oturmu ceviz ilerini ayklayan Susamuru k-prdamadan
durdu. ayr adama teekkr ederek, bir bardak su ve bir avu ceviz ii
ikram etmek iin onu ieri ald. Ayo ile birlik-te, adamn kars hakknda
sohbet ettiler Adam gittiinde kadn Susarnuru'na dnd.
"Taz Losen'in emrinde," dedi olan. "Bugn gideyim."
ayr kz kardeine bakt, "O halde seninle biraz konumam-zn zaman
geldi," dedi kadn, ocak bamda olann karsna otu-rarak. Ayo masann
yannda, sessizce duruyordu. Ocakta canl bir ate yanyordu. Souk, nemli
zamanlard; burada, dalarda bol olan bir ey varsa o da ate iin odundu.
52

BULUCU
"Bu yrelerde, belki daha da ilerde, senin de sylediin gibi, hi
kimsenin tek bana irfan sahibi olamayacan dnen in-sanlar var. O
yzden bu insanlar birbirlerine el vermeye alyor. te o yzden bize
El deniyor, ya da hepimiz kadn olmasak da El'in Kadnlar. Ama kendimize
kadn demek iimize geliyor n-k nemli adamlar kadnlarn bir araya
gelip bir i kartabilece-ine inanmyor. Ya da idare veya kt idare
hakknda bir dn-cesi olabileceine. Ya da bir gleri olabileceine."
"Diyorlar ki," dedi Ayo glgeler iinden, "Krallar ynetimi altndaym
gibi adaletli bir idarenin hkm srd bir ada var-m. Morred'in Adas
diyorlar oraya. Ama Krallarn Enlad'nda, hatta Ea'da deil. Havnor'un
kuzeyinde deil, gneyinde olduu-nu sylyorlar. Orada El'in
Kadnlar'nn byclerin yapt gi-bi kadim sanatlar sadece kendilerine
saklamayp, koruyup ret-tiklerini sylyorlar."
"Belki yle bir eitimle sen byclere bir ders verebilirsin," dedi
ayr.
"Belki o aday bulabilirsin,11 dedi Ayo,
Su samuru bir ona, bir ona bakt. Belli ki ona en byk srla-rn,
yreklerindeki en byk midi sylemilerdi.
"Morred'in Adas," dedi olan.
"Bu, anlamm byclerden ve korsanlardan gizlemek iin sadece El'in
Kadnlar'nn syledii ekli. Onlar, kukusuz ki ba-ka bir isim
kullanyordur."
"ok uzun bir yol olacaktr," dedi ayr.
ki kz karde ve btn kyller iin dnya Onn Da'ndan ibaretti ve
kinatn snn da Havnor kylaryd. Bunlarn tesi sylenti ve ryayd
sadece.
"Gneye gittike denize varld sylenir," dedi Ayo.
"Zaten bunu biliyor kardeim/1 dedi ayr ona, "bize bir ge-mi yapmcs

olduunu sylememi miydi? Ama yine de denize kadar mthi bir mesafe
olmal. Peinde bu bycyle oraya na-sl gideceksin?"
"Hibir koku tamayan suyun rahmetiyle/1 dedi Susamuru ayaa kalkarak.
Kucandan bir ceviz kabuu p dt yere;
53

YERDENZ YKLER
ocak sprgesini alarak bunu kllerin arasna sprd. "Gitsem iyi
olacak."
"Ekmek var," dedi Ayo ve ayr hemen sert ekmei, sert pey-niri ve
cevizleri, koyun ikembesinden bir keseye koymaya ko-yuldu. ok fakir
insanlard. Ellerinde ne varsa ona verdiler. Ani-eb de yle yapmt.
"Annem Yolsonu'nda domu, Faliern Orman'nm te yann-da/' dedi Susamuru.
"O kasabay bilir misiniz? Ona vez'in kz Gl derler."
"Arabaclar yazlar Yolsonu'na iner."
"Eer biri onun oradaki akrabalaryla konuabilirse, akraba-lar ona haber
iletebilir. Olan kardei Azkl, bir-iki ylda bir eh-re gelirdi."
Balaryla onayladlar.
"Yaadm bir bilse/' dedi olan.
Anieb'in annesi bayla onaylad; "Duyacak."
"imdi yoluna devam et/' dedi ayr.
"Suyla gidesin," dedi Ayo.
Olan kadnlara sarld, kadnlar da ona; ve olan evden ay-rld.
Dank kulbelerden ayrlp Ormankys'ndaki btn gece-lerinde
uykusunda ark sylediini duyduu hzl akan, grlt-l akarsuya kotu.
Ona dua etti: "Al ve kurtar beni," diye rica et-ti. Yal Dnmc'nn
uzun zaman nce ona rettii byy yapt, ve dnm szn syledi.
Derken artk grltyle akan suyun kenarnda bir adam durmuyordu; bir
susamuru suya dala-rak gzden yitmiti.
54

III. DENZ KIRLANGICI


Bir arif yaard bizim dalarda, Bulmutu yolunu erimenin muradna. Hem
suretini deitirdi, hem ismini Ama o gnden sonra ayn kalacak dieri.
Byle akar sular uzaa, uzaa,
Byle akar sular uzaa.
Kilardan bir k, akamst, Ormeva Nehri'nin Byk Hav-nor Krfezi'nin
kuzey ynne doru atalland yerde, nehir k-ysnda bir adam amurlu
kumlar zerinde doruldu: Kt giyim-li, kt pabulu, zayf, esmer, kara
gzl, onu yamurdan koru-yacak kadar gr sal bir adam. Nehir aznn
aa kumsallarn-da yamur yayordu; o gri kn ince, souk, kasvetli
yamuru. Giysileri srlsklam olmutu. Kamburunu kartp etrafna
bakn-dktan sonra, sahilde uzaktan grd bir baca dumanna doru
ilerlemeye balad. Arkasnda, sudan kan bir su samurunun drt ayann
izi vard ve bunlar ileri doru, bir adamn iki ayann izleri
izliyordu.
Ondan sonra nereye gittii arkda sylenmiyor. Sadece do-latndan
bahsediliyor, "uzun sre bir diyardan bir diyara dola-t" . Eer Byk
Ada'nn kys boyunca ilerlediyse, o kylerin birounda El'in iaretini
bilen ve ona yardm eden bir ebe, irfan sahibi bir kadm veya bir sihirbaz
bulmu olmah; ama ensesinde Taz olduuna gre byk bir ihtimalle ya
Ebavnor Boaz'n-dan bir balk teknesinde, ya da Deniz'den bir

tacirin gemisinde denizci olarak i bularak en ksa zamanda Havnor'dan


aynimit.
Ark adasnda, Hosk adasndaki Orrimy'de, Doksan Adalar'da, krallarn
adaletinin ve byclerin saygnlnn hl hatrland Morred'in
Adas'n aramaya gelen bir adama dair masallar vardr.
55

YERDENZ YKLER
ok deiik isimler kulland, Susamuru ismini ise kullandysa bile ok
az kullanm olduu iin bu yklerin Medra'yla ilgili olup olmadn
bilmek imknszdr. Gelluk'un d Losen'i yerinden etmemiti. Korsan
kraln parayla tuttuu baka byc-leri de vard; bunlarn arasnda
Gelluk'u yenen zpkty bulma-y ok isteyen Erken isminde bir adam
vard. Erken'in onun izini bulma ans da olduka fazlayd. Losen'in gc
btn Havnor zerine ve Deniz1 in kuzeyine yaylm, yllar getike de
by-mt; Taz'nn burnu da her zamanki kadar keskindi.
Belki de bu avdan kamak iin gelmiti Denz'in batsnda ok uzaklarda
bulunan Pendor'a Medra; ya da belki de Hosk'taki El'in Kadnlar
arasndaki baz sylentiler onu oraya srklemi-ti. Ejderha gelmeden nce
Pendor zengin bir adayd. O zamana kadar Medra nereye gittiyse lkeleri ya
Havnor gibi, ya da daha kt durumda bulmutu: Savaa, talanlara ve
korsanla batm, tarlalarm ot brm, kasabalar hrsz dolu. lk
balarda Pen-dor'a gelince Morred'in Adas'n bulduunu dnm olabilir;
nk ehir ok gzel, huzur dolu; insanlar ise zenginmi.
Orada gerek ad kaybolmu olan Highdrake adndaki yal bycyle
karlamt. Highdrake Morred'in Adas yksn duyunca glmseyerek,
hznle bam sallad. "Burada deil/' dedi. "Bu deil Pendor Hkmdar lan
iyi adamlardr. Onlar kral-lar hatrlyor. Savamak veya yamalamak
peinde deiller. Ama oullarn batya ejderha avna yolluyorlar. Elence
olsun diye, Sanki Bat Uyrelerindeki ejderhalar avlanacak rdek veya
kaz-m gibi! Bu iin sonu hayr olmaz!"
Highdrake Medra'y seve seve rencisi olarak kabul etti, "Ben sanatm*
bildii her eyi bana bedavaya reten bir by-cden renmitim ama sen
gelinceye kadar bu bilgiyi verebile-cek kimse bulamamtm," dedi
Medra'ya. "Gen adamlar bana gelip, 'Bu i ne ie yarar? Altn bulabilir
misin?1 diyor. Talan pr-lantaya evirmeyi retebilir misin? Bir
ejderhay ldrebilecek bir kl verebilir misin bana? Nesneler
arasndaki dengeden ko-numann yarar ne? nsan ondan kr elde edemez
ki,' diyorlar. Hi kr yok!" Ve yal adam genlerin ahmaklklar ve
modern
56

BULUCU
an ktlkleri hakknda yaknmaya devam etti.
Sra bildii eyi retmeye gelince hi yorulmuyordu, c-mert ve titizdi.
Medra'nn ilk kez byy garip baz vergiler ve anlamsz marifetler
toplam olarak deil de uzun almalar sonu-cunda gerekten bilinebilen,
uzun altrmalardan sonra doru bir ekilde kullanlabilen ve bu
artlarda dahi garipliini hibir za-man kaybetmeyen bir sanat olarak
grmesini salamt. High-drake'in byler ve tlsmlar zerindeki
ustal rencisinden ok fazla saylmazd ama aklnda ok daha byk bir
eyin, bil-ginin btnlnn fikri vard. Ve onu irfan sahibi bir byc
ya-pan da buydu.

Onu dinleyen Medra'nn aklna, ancak atacaklar bir sonraki adm


aydnlatan tlsmnn soluk prltsyla Anieb ile birlikte karanlk
ve yamur iinde yryleri, afak vakti dan kzl zir-vesine baklar
geldi.
"Her tlsm, bir baka tlsma dayanr," dedi Hghdrake. "Tek bir yapran
her hareketi, Yerdeniz'deki her bir adadaki, her aa-cn her yapran
hareket ettirir! Bir nizam vardr. Onu araman ve ona gvenmen gerek.
Nizamn bir paras olarak hareket etmeyen hibir ey doru olmaz.
Hrriyet ancak onun iindedir."
Medra bir yl kadar Highdrake ile kald; yal byc ld-nde Pendor
Hkmdar, Medra'dan onun yerini almasn rica etti. Ejderha avlarna
kar ateli konumalar ve azarlamalarna ramen Highdrake, adasnda
sayg gryordu ve ardl ayn hr-met ve gce sahip olacakt. Belki de bu
adann o gne kadar gr-dklerinin arasnda Morred'in Adas'na en yakn
yer olduu kan-drmacasyla Pendorda biraz daha kald. Gen hkmdarla,
onun gemisine binerek ejderhalar grmek iin Toringates'i geip Bat
Uyrelerin uzaklarna kadar gitti. Gnl bir ejderha grmeyi ok
arzuluyordu. Fakat o yllarn zamansz frtnalar ve kt havala-r
gemilerini kez ngat'a geri srd ve Medra gemiyi tekrar o frtna
rzgrlarnn iine, batya yollamay reddetti. Havnor Kr-fezi'nde tek
direkli kk yelkenli siyle geirdii gnlerden bu ya-na iklimcilik
hakknda ok fazla ey renmiti.
Yeniden gneyin cazibesiyle o taraflara giderek Pendor'dan
57

YERDENZ YKLER
ayrldktan bir sre sonra Ensmer'e gitmi olabilir. En sonunda u veya bu
kisveyle, Doksan Adalar'daki Geath'e gelmiti.
Orada, bugn hl yaptklar gibi balina avlyorlard. Bu, onun dahil
olmak istemedii bir iti. Gemileri de kokuyordu, ka-sabalar da. Bir kle
gemisine binmek houna gitmemiti ama Geath'ten douya giden tek vasta, O
Liman'na balina ya ta-yan bir kadrgayd. O'nun gney ve dousunda
bulunan, az bili-nen, Deniz adalarndaki lkelerle ticareti az olan
zengin adala-rn olduu Kapal Deniz'den sz ettiklerini duymutu. Belki
de arad buradayd. Bylece bir ikmci olarak krk klenin krek-lerini
ektii kadrgaya bindi.
lk kez hava gzeldi: Arkalarndan esen bir rzgr, kk bir-ka beyaz
bulutu olan mavi bir gk ve baharn son gnlerinin lml gnei.
Geath'ten iyice uzaklamlard. Akamst ge va-kitlerde geminin
sahibinin dmenciye, "Bu gece gemiyi gney-den gtr de Roke'u
uyandrmayalm," dediini duydu.
O adadan sz edildiini hi duymamt; sordu, "Orada ne var?"
"lm ve keder," dedi bir balinannki gibi kk, hznl, bilgili gzleri
olan geminin sahibi. "Sava m?"
"ok eskiden. Hastalk, kara by. Etrafndaki sular lanetli-dir."
"Kurtuklar," dedi gemi sahibinin kardei olan dmenci. "Ro-ke
yaknlarnda bir yerden balk tut, gbre iinde kalm it lei gi-bi ii
kurtukla dolu olur."
"Orada yaayan var m?" diye sordu Medra; kardei, "kurtuk yiyenler,"
derken gemi sahibi, "Cadlar," dedi.
Adalar Diyar'nda bu tr bir sr ada vard, rakip byclerin bitkileri
yok eden hastalklan ve lanetleriyle boaltlm ve terk edilmi bir sr
ada; buralar gidilmeyecek, hatta yanndan geil-meyecek kadar kt
yerlerdi ve o gece knceye kadar Medra bu ada hakknda da bir daha
dnmemiti bile.
Yznde yldzlarn yla gvertede uyuyan olan basit, canl bir rya
grd: Gndz vaktiydi, bulutlar berrak gkyzn-

58

BULUCU
de kouturuyordu denizin tesinde yksek yeil bir tepenin g-ne
altndaki kavisini grd. Bunun on yl nce, Samory maden-lerindeki
bylerle kilitlenmi baraka odasnda grd rya ol-duunu bilerek
grnt tm tazeliiyle aklndayken uyand.
Dorulup oturdu. Karanlk deniz o kadar sakindi ki, yldzlar uzun
dalgalarn ipek gibi parlak olan kpksz taraflarndan yan-syorlard
zaman zaman. Krekli kadrgalar kara paralarnn g-r alanndan nadiren
kard; herhangi bir koya veya limana de-mirler, gece krek ekmeye
nadiren devam ederdi; ama bu gei alannda demirleyebilecekleri bir yer
yoktu ve hava da bu kadar durgun olduu iin geminin direini dikerek
byk kare yelkeni amlard. Gemi hafife ileri doru srkleniyor,
krek mah-kmlar sralarnn zerinde, dmenci ve gzc hari hr
tayfalar yerlerinde uyuyordu; gzc de olduu yerde uyuklamaya
bala-mt. Su geminin yanlarnda fsldad, ahaplar hafife
gcrda-d, klelerin zincirleri tkrdad, sonra bir daha tkrdad.
"Byle bir gecede iklimciye ihtiyalar yok, stelik bana de-me
yapmadlar daha," dedi Medra vicdanna. Ryasndan, akln-da Roke ismiyle
uyanmt. Neden bu ada hakknda hibir ey duymam veya onu bir deniz
haritas zerinde grmemiti? Sy-ledikleri gibi lanetlenmi ve terk
edilmi olabilirdi ama yine de insan bu aday deniz haritalarna koymaz
myd?
Bir deniz krlangc olarak oraya uup gn domadan yine ge-miye geri
dnebilirim, dedi kendi kendine tembel bir tavrla. O Li-manna gidiyordu.
Yknt haline dnm topraklar her yerde vard. Uarak gidip bakmaya
hi gerek yoktu. Kvrlm halatlann zerine kendini iyice yerletirerek
yldzlar seyretti. Batya ba-knca deniz zerine iyice alalm Ocak1 in
drt parlak yldzm grd. Pek net deillerdi ve o onlar izlerken birer
birer karardlar.
Yavaa kabaran przsz dalgalar zerinden belli belirsiz, ah eker gibi
bir titreme gelip geti.
"Usta," dedi Medra ayaa kalkarak, "uyan."
"Ne var imdi?1'
"Bir cad rzgr yaklayor. Peimizden geliyor. Yelkeni in-dirin."
59

YERDENZ YKLER
En ufak bir kprt bile yoktu. Hava yumuakt, koca yelken gevek
duruyordu. Sadece, yavaa ykselen sessiz karanlkla bat yldzlan
soluyor, yok oluyordu. Geminin sahibi buna bakt. "Cad rzgr m
diyorsun?" diye sordu gnlszce.
Mahir adamlar hava koullarn bir silah gibi kullanr, dma-nn
askerlerini bimek iin bir rzgr veya gemilerini batrmak iin bir
frtna yollard; acayip ve kzgn olan bu tr frtnalar gn-derlmi
olduklar yerleri geip yollarna devam edebilir, yzler-ce mil tedeki
iftiler ve gemicilerin bana bela olabilirdi.
"Yelkeni indirin," diye emretti Medra. Geminin sahibi esne-yip lanet
okuduktan sonra bararak emirler yadrmaya balad. Tayfalar uyanp
yavaa garip yelkeni ieri almaya baladlar; ge-mi sahibi ile Medra'ya
birka soru sorduktan sonra kreki ba klelere kkreyip, aralarnda
yryerek dml ipiyle sa ve solundakileri uyandrmaya balad.

Yelkenin yars inmi, krek-lerin yarsnn basma adamlar gelmi,


Medra'nn uzak tutma tls-m yar sylenmiti ki cad rzgr vurdu.
Mutlak bir karanlktan kan ani, koca bir gk grlemesi ve lgn bir
yamurla vurmutu. Gemi, geri geri kaan bir at gibi ba vurduktan sonra o
kadar serte uzaklara yuvarlanmt ki ist-ralyas dursa da direi
yerinden kopmutu. Yelken suya arpm, ii dolmu ve kadrgay da ters
evirmiti; skarmozlardan kayan koca krekler, sralarnda uraan ve
baran zincirli kleler, ye-rinden kurtulup gmbrtyle birbiri zerine
binen ya varilleri gemiyi alabora edip devrik kalmasna neden olmutu;
koca bir frtna dalgas gelip gemiyi suyla doldurarak batnncaya kadar
gverte denize diklemesine durmutu. Adamlarn baran, lk-lar atan
sesleri aniden kesiliverdi. Acayip rzgr douya doru geip gittike
azalan yamurun deniz zerindeki gmbrtsn-den baka ses kalmamt. Tm
bunlarn arasndan beyaz bir de-niz kuu kara sulardan kanatlarn
rparak ykselip, krlgan ve aresiz, kuzeye doru utu.
60

BULUCU
Sabahn ilk klarnda, granit uurumlarn altndaki dar kumlar zerinde
yere inen bir kuun izleri vard. Bu izlerden ise, uurum ile deniz
arasnda gittike daralan kumsaldan yukarya doru ne-reye gideceini
bilmeden dolaarak yryen bir adamn ayak iz-leri devam ediyordu. Sonra
ayak izleri kesildi.
Medra insann kendi suretinden baka bir surete devaml ola-rak
brnmesinin tehlikesini biliyordu ama gemi kazasndan ve uzun sren
uutan sonra sarslm ve bitap dmt; stelik gri kumsal da onu
trmanmas mmkn olmayan dik bir uuruma doru gtryordu. Bir by
yaparak bir kez daha kelimeyi sy-leyince deniz krlangc glkle
rplan hzl kanatlaryla uuru-mun tepesine utu. Sonra, uuun
etkisinde kalan adam, zerine gne domakta olan glgeli topraklar
zerinden utu. Uzakta, ilk gne klaryla parlayan yksek yeil bir
tepenin kavisini grd.
Buraya utu ve zerine kondu; tam topraa dedii an yeni-den insan
olmutu.
Bir sre orada kalakald, aknlk iinde. Kendi suretine, ken-di yapt
bir eyle veya kendi kararyla dnmemi gibi gelmiti ona; yere, bu tepeye
demekle kendisi oluvermiti sanki. Kendi-sininkinden ok daha byk bir
by hkm sryordu burada.
Merakla ve ihtiyatla etrafna baknd. Btn tepede kvlcm-otlan iek
amt, uzun ta yapraklan otlar arasnda sapsar par-lyordu, Havnorlu
ocuklar bu iei bilir. Ate Efendisi ejderha Orm adalara saldrdnda
ve Eneth-Akbe onu batnn en sonuna Selidor'a kovalad zaman lien'in
yanmasndan kan kvlcm-lar olduunu sylerler bunun. Orada dururken
Medra'nn aklna kahramanlann masallar ve trkleri gelmiti: Erreth-Akbe
ile ondan nceki kahramanlar; Karglar douya sren Akambar, ba-r
Serriadh, irfan sahibi Byc Ath ve Ak Efsuncu, sevgili Kral Morred. O
cesurlar ve arifler, armad halde sanki a-nlmlar gibi, sanki
onlara seslenmi gibi nne gelmilerdi, On-lan grd. Yksek otlarn,
sabah meltemyle boyunlann een alev biimli ieklerin arasnda
durmulard.
Sonra hepsi gitti; sarslm ve merak iinde tepede tek bana
61

YERDENZ YKLER
kalakald Medra. "Yerdeniz'in efendilerini ve krallarn grdm," diye
dnd, "onlar bu tepede yetien otlardan baka bir ey de-ilmi."
Ufuktan birka parmak ykselmi olan gnein yla daha imdiden
aydnlanan ve snan tepenin dou tarafna yavaa do-land. Gnein
altna doru baknca douya ve dnyann yansn aan denizin yksek kenar
izgisine alan bir krfezin bandaki kasabann atlarn grd. Batya
dnnce tarlalar, ayrlar ve yollan grd. Kuzeyde uzun yeil tepeler
vard. Arazinin gney tarafndaki kvrmda dikkatini yksek aalardan
oluan bir koru ekti; gzlerini oradan bir trl alamad. Bunun
Havnor'daki Fa-liern gibi byk bir ormanm balangc olduunu dnmt;
sonra korunun ardndaki aasz krlklar ve ayrlan fark ederek neden
byle dndn bilemedi.
Yksek otlarla kvlcmotlar arasndan aaya inmeden n-ce orada uzun
sre durdu. Tepenin eteinde bir yola rast geldi. Yol onut olduka ssz
grnse de son derece bakml duran ift-lik topraklarndan geiriyordu.
Kasabaya doru ilerleyen bir yol, bir patika arad ama douya giden bir
yola rastlayamad. Bazla-n daha yeni srlm tarlalarda tek bir insan
bile yoktu. Geer-ken ona havlayan kpek de olmamt. Sadece bir drt yol
azn-da, talk bir ayrda otlayan yal bir eek tahta parmaklklara
ka-dar gelmi, bir dost beklentisiyle bam uzatmt. Medra
kahve-reng-boz, kemikli yz okamak iin durdu. Bir ehir ve tuzlu su
adam olarak iftlikler ve hayvanlar hakknda ok az ey biliyor-du ama
eein kendisine iyi niyetle baktn dnmt, "Nere-deyim ben eek
karde?" dedi hayvana. "Grdm kasabaya na-sl gidebilirim?"
Tam gzlerinin zeri ve kulaklarnn altna gelen blgeyi ka-maya devam
etmesi iin eek ban eline yaslad. Eein iste-diini yaptnda
hayvan uzun sa kulan titretti. Bylece eek-ten aynldnda, onu
yeniden tepeye gtryormu gibi grnse de drt yol azndaki sa yolu
seti; ksa bir sre sonra da evle-rin arasna ve oradan da onu krfezin
bandaki kasabann iine kadar gtren bir sokaa vard,
62

BULUCU
Buras iftlik arazileri gibi garip bir sessizlik iersindeydi. Ne bir
ses, ne bir yz. Tatl bir bahar sabah, sradan grnl bir kasabada
insann kendisini huzursuz hissetmesi zordu ama bu ka-dar sessizlik iinde
burasnn gerekten de bir illetin kasp kavur-duu bir yer mi, yoksa
lanetlenmi bir ada m olduunu merak et-mekten kendisini alamamt.
Yoluna devam etti. Bir ev ile yal bir erik aacnn arasna bir amar
ipi aslmt; ipteki amar-lar da gneli esinti altnda rpnyordu.
Bir bahenin kesinden bir kedi kageldi, yle terk edilmi, a bila
deil de beyaz pati-li, uzun bykl, bakml bir kediydi. Sonunda,
kaldrm ta de-li kk dik sokaktan inince sesler duydu,
Dinlemek iin durduunda hibir ey duyamad.
Sokan ucuna gitti. Kk bir pazar yerine alyordu yol, nsanlar
burada toplanmlard, ok fazla deillerdi. Ne bir ey alyorlar, ne de
satyorlard. Kurulmu tezgh veya adr yoktu. Onu bekliyorlard.
ehrin zerinde ykselen yeil tepede yrmeye baladn-dan ve otlar
arasndaki parlak glgeleri grdnden beri iinde bir huzur vard. Bir
beklenti iindeydi, byk bir tuhaflk hissi kmt zerine ama
korkmuyordu. Kprdamadan durarak onu karlamaya gelen insanlara bakt.
lerinden ona doru ilerledi: Geni omuzlu iri, parlak beyaz sal
yal bir adam ile iki kadn. Bycler bycleri bi-lir; Medra da
kadnlarn g sahibi kadnlar olduunu biliyordu.
Elini bir yumruk olarak kaldrdktan sonra evirip avu ii yukar bakacak
ekilde onlara doru at.
"Ha," dedi kadnlardan biri, daha uzun boylu olan ve gld. Ama bu

harekete bir cevap vermedi.


"Bze kim olduunu syle," dedi beyaz sal adam olduka kibar bir tonda;
ama onu selamlayacak veya ho karland gs-terecek br sz
sylememiti. "Bize buraya nasl geldiini anlat."
"Havnor'da dodum; bir gemi yapmcs ve sihirbaz olarak yetitirildim,
Geath'ten O Liman'na giden bir gemideydim. Dn gece, bir cad rzgr
vurduunda boulmaktan bir tek ben kur-tuldum." Sonra sessizleti. Gemiyle
iindeki adamlar, kara deni63

YERDENZ YKLER
zin gemiyi yuttuu gibi onun da aklm yutmutu. Sanki boulmak zereymi
de kurtuluyormu gibi bir nefes ald.
"Nasl geldin?"
"Bir... bir ku, bir deniz krlangc olarak. Buras Roke Adas m?"
"Kendini mi dntrdn yani?"
Bayla onaylad.
"Kime hizmet ediyorsun?" diye sordu kadnlarn daha ksa boylu ve gen
olan ilk kez konuarak. Canl, sert bir yz ve uzun kara kalar vard.
"Benim bir efendim yok."
"O Liman'nda iin neydi?"
"Yllar nce Havnor'da kleydim. Bana hrriyetimi verenler bana
efendilerin olmad, Serriadh'n kurallarnn hatrland ve sanatlarn
saygn olduu bir yerden sz ettiler. Yedi yldr bu ye-ri, bu aday
aryorum."
"Bu adadan sana kim bahsetti?"
"El'in Kadnlar."
"Herkes elini yumruk yapp avu iini gsterebilir," dedi uzun boylu kadn
samimiyetle. "Ama herkes Roke'a uarak gele-mez. Ya da yzemez, ya da
yelken aamaz; ya da herhangi bir va-stayla buraya varamaz. O yzden seni
buraya neyin getirdiini sormak zorundayz."
Medra hemen cevap vermedi. "Tesadf," dedi sonunda, "uzun sren bir arzuya
boyun een tesadf. Sanat deil. Bilgi de deil. Santnm aradm yere
geldim ama bilmiyorum. Bana anlatlan insanlar siz olmalsnz ama
bilmiyorum. Tepeden grdm aalar byk bir sr gizliyor sanrm ama
bilmiyorum. Tek bildi-im o tepeye admm attm an, ocukluumda
olduum gibi, Enlad'tn Kahramanlklar'nn ilk okunduunu duyduum
zaman-ki gibi olduumdur. Harikalar iinde kayboldum."
Ak sal adam iki kadna bakt. Dier insanlar da yaklam-lard ve
aralarnda sessiz bir konuma geiyordu.
"Eer burada kalrsan, ne yapacaksn?" diye sordu kara-kah-verengi renkli
bir kadn.
64

BULUCU
MGemi yapabilirim veya tamir ederim, onlar yzdrrm. Topran stnde
ve altndakiler! bulabilirim. klimle urarm, eer byle bir eye
ihtiyacnz varsa. Ve herhangi birinizin bana retecei sanat
renirim."
"Ne renmek istiyorsun?" diye sordu uzun boylu kadn yu-muak sesiyle.
O zaman Medra, kendisine u ya da bu ekilde hayatnn ge-ri kalannu
bal olduu sorunun sorulduunu hissetti. Yine bir sre sessiz kald.
Konumaya niyetlendi, konumad; en sonunda konutu. "Birini, bir kiiyi

bile, benim hayatm kurtarm olan birini bile kurtaramadm," dedi.


"Bildiim hibir ey onu hr k-lamamt. Hibir ey bilmiyorum. Eer siz
nasl hr olunduunu biliyorsanz, yalvarrm, bana da retin!"
"Hr!" dedi uzun boylu kadn ve sesi bir krba gibi saklad. Sonra
yanndakilere bakt ve bir sre sonra biraz glmsedi. Tek-rar Medra'ya
dnerek, "Bizler tutsaz; o yzden de hrriyet bi-zim altmz bir
konu," dedi, "Sen buraya bizim hapishanemi-zin duvarlarn ap geldin.
Hrriyeti aradn sylyorsun. Ama Roke'u terk etmenin, oraya gelmekten
daha zor olabileceini bil-melisin. Hapishane iinde hapishane; stelik
bir ksmn biz ken-dimiz ina ettik." Dierlerine bakarak, "Ne
diyorsunuz?" diye sordu.
Aralarnda neredeyse tamamen sessizce fikir alveriinde bulunduklar ve
anlatklar belli olan insanlar ok az konutu. Sonunda ksa boylu kadn
hiddetli gzleriyle Medra'ya bakt. "Eer istersen kal," dedi.
"Kalacam;1
"Sana ne dememizi istiyorsun?"
"Deniz Krlangc," dedi Medra; ve yle dediler.
Roke'ta bulduu, bu kadar uzun zamandr peinde olduu umut ve sylentinin
hem fazlasyd, hem de az. Roke Adas, ona sy-lendii gibi Yerdeniz'in
kalbiydi. Zamann balangcnda Se65

YERDENZ YKLER
goy'm sulardan ekip kartt ilk kara paras kuzey denizinin parlak
Ea'syd, ikincisi se Roke. O yeil tepe, Roke Tepesi'nin kkleri tm
adalardan daha derine inerdi. Grd, bazen adanm bir yanmda, bazen baka
bir yanndaym gibi grnen aalar dnyadaki en eski aalard; bunlar
bynn kayna ve merke-ziydiler.
"Eer Koru kesilirse btn byclk biter. O aalarn kk-leri bilginin
kkleridir. Gne altnda yapraklarnn glgesinin drd ekiller
Segoy'un Yaradl'ta syledii szleri yazar."
Byle sylemiti Kor, yani hiddetli, kara kal retmeni.
Roke'taki btn by sanat retmenleri kadnd. Adada hi g sahibi
adam yoktu; ok az adam vard zaten.
Otuz yl nce, Wathort'un korsan hkmdarlar Roke'u, ze-rinde zaten pek
fazla bulunmayan zenginlikler iin deil de ok fazla olduu sylenen
bysnn gcn krmak amacyla fethet-mek iin bir filo yollamt. Roke
byclerinden biri adann sr-larn Wathort'un mahir adamlarna vermi,
adann savunma ve uyar bylerini azaltmt. Byle bir gedik aldktan
sonra kor-sanlar aday byclkleriyle deil, atee verip can alarak ele
ge-irmiti. Gemileri Thwil Krfezi'ne dolumu, iinden inen gruh
yakm, ykm, kle tacirleri adamlar, olanlar, gen kadnlar alp
gtrmt. Kk ocuklarla yallar katletmilerdi. nle-rine kan
btn evleri ve tarlalar yakmlard. Birka gn sonra yelken ap
ayrldklarnda ayakta duran tek ky kalmamt; ift-lik binalar ya
harabeye evrilmi, ya da terkedilmiti,
Krfezin bandaki kasaba Thwil, Tepe ile Koru'nun tekinsiz-liinden bir
eyler tayordu nk talanclar kasabaya kle bul-mak ve yamalamak iin
girmilerdi, ama tututurduklar ateler snm ve dar sokaklar yollarn
artmt. Hayatta kalan adal-larn ou kasabada veya Varlk
Korusu'nda saklanan irfan sahi-bi kadnlar ile ocuklaryd. Roke'ta
kalm olan erkekler saklanp da byyebilmi o ocuklar ile artk ok
yalanm adamlard. El'in Kadnlarndan baka bir ynetim yoktu nk
Roke'u o ka-dar uzun sredir korumu olan ve artk ok daha sk koruyan
on-larn tlsmlaryd.

66

BULUCU
Erkeklere pek gvenmiyorlard. Onlara bir erkek ihanet et-miti. Erkekler
saldrmt. Btn sanatlar kazan iin ktye kullanan eyin erkeklerin
hrs olduunu sylediler. "Biz onlarn ynetimleriyle i yapmyoruz/'
dedi uzun boylu Pee yumuak sesiyle.
Yine de Kor Medra'ya, "Her eyi biz kendi kendimize boz-duk," dedi.
Yz yl kadar nce El'in Kadnlar Roke'ta bulumu, bir b-ycler
birlii kurmulard. Kendi glerinden gururlu ve emni-yet iinde,
dierlerine aktan aa ayaklanabilecek hale gelince-ye kadar, sava ve
kle tacirlerine kar gizlice rgtlenmeyi -retmenin yollarn
aramlard. Kadnlar geni ve ince bir direni a rerek Roke'tan,
Denizdeki dier kara paralarna gitmi-lerdi. Hl o adan kalan
ipliklere ve dmlere rastlamak mm-knd. Medra bunlardan biriyle
Anieb'in kynde karlam ve o gn bu gndr onu izlemiti. Ama onu
buraya getiren o ipler deildi. Yamadan sonra Roke Adas kendisini
tamamen tecrit et-mi, kendisini adann irfan sahibi kadnlar tarafndan
tekrar tek-rar rlm gl koruma byleri iine kapatm ve dier
insan-larla hibir alverileri kalmamt. 'Onlar koruyamayz," dedi
Kor. "Kendimizi bile koruyamadk."
Kibar sesi ve tebessmne ramen, Pee yatmak bilmiyor-du bir trl.
Medra'ya, onun adada kalmasna onay verse bile bu-nu, onu gznn nnden
ayrmamak iin yaptn sylemiti. "Bizim savunmamz bir kez krdn,'1
dedi. "Kendin hakknda sylediklerin doru olabilir de olmayabilir de.
Sana gvenmemi salamak iin bana ne syleyebilirsin?"
O da dierleriyle birlikte, adama limann yaknlarnda kk bir ev ve
yapt ii kendi kendisine renmi olan ve adamn h-nerlerini
memnuniyetle karlayan Thwil gemi ustas kadnn ya-nnda bir i vermeye
raz olmutu. Gemi ustas, adamn iini zo-ra komam ve onu her zaman
iyilikle karlamt. Ama ona, "Sana gvenmemi salamak iin bana ne
syleyebilirsin?" de-miti; Medra'nn kadna verebilecek bir cevab yoktu.
Kor genellikle Medra'yla karlanca kalarn atyordu.
67

YERDENZ YKLER
Ona beklenmedik sorular soruyor, cevabn dinliyor ve hibir ey
sylemiyordu,
Adam ona, biraz ekinerek Varlk Korusu hakknda bir soru sordu; nk
dierlerine sorduu zaman onlar, "Kor sana anlatr," diyordu. Kadn adamn
sorusunu kstaha olmasa da kesin bir s-lupla reddederek, "Koru
hakkndaki eyleri sadece iindeyken ve ondan renebilirsin," dedi. Bir
akamst Kor Thwil Krfezinin kumlarna, Medra'nn bir balk kayn
tamir ettii yere indi. Elinden geldiince ona yardm etti, gemi inas
ile ilgili sorular sordu; Medra da ona anlatarak elinden gelen her eyi
gsterdi. Huzur dolu bir akamstyd ama sonra Kor o ani tarzyla kalkp
gidiverdi. Medra korkuyordu ondan; ne yapaca nceden belli olmuyordu.
Uzun bir sre sonra kadn ona, "Uzun Dans'tan son-ra Koru'ya gideceim.
Eer istersen gel," dediinde hayretler iinde kald.
Roke Tepesi'nden Koru'nun tm grlyor gibi de olsa, insan oraya
girdiinde her zaman tarlalara kamyordu, Aalarn, me-elerin,
kaynlarn, dibudaklarn, kestanelerin, cevizlerin, st-lerin, baharda
yeeren kn plak kalan o bildik aalarn altnda yrmeye devam
ederdiniz; kara kknarlar ve Medra'nn bilmedi-i yumuak krmzmtrak

gvdeleri, kat kat yapraklan olan, yap-raklarn dkmeyen uzun aalar


vard; insan yrmeye devam ederdi ve hibir zaman aalar arasnda
getii yerden bir daha geemezdi. Thwil'deki insanlar ona, tekrar
tarlalara kabilmenin en garantili yolu girdiin yoldan geri dnmek
olduu iin, ok faz-la iine dalmamasnn en iyisi olduunu
sylemilerdi.
"Orman nereye kadar uzanyor?" diye sordu Medra; Kor, "Akln erdii yere
kadar,1' dedi.
"Aalarn yapraklar konuur," dedi Kor, "glgelerini de okuyabilirsin.
Ben onlan okumay reniyorum/'
Medra Orrimy'deyken Adalar Diyar'nm ortak yazsn oku-may renmiti.
Daha sonra Pendorlu Highdrake ona baz g rnlerini retmiti. Bu,
bilinen irfand. Kor'un, Varlk Korusu'n-da tek bana renmi olduu,
bilgisini paylatklar dnda kimse tarafndan bilinmeyen bir eydi.
Kadn btn yaz boyunca
68

BULUCU
Koru'nun ats altnda yaad; ban sokaca dallardan baka koruna
aalarn arasndan kp krfeze doru akan kk nehre karan minik
akarsuyun yannda yakt ateten baka bu-seyi yoktu.
Medra da yaknlara bir yere kamp kurmutu. Kor'un kendi-sinden ne
beklediini bilemiyordu; belli ki retmek, onun Koru ile ilgili
sorularna cevap vermeye balamak istiyordu. Ama ka-dn hibir ey
sylemedi; o da utanga ve temkinliydi, onu en az Koru'nun gariplii kadar
yldran kadnn yalnzln bozmaktan korkuyordu. Oraya gittiinin
ikinci gn kadn ona kendisiyle birlikte gelmesini syledi ve onu
Koru'nun ok derinlerine gtr-d. Saatler boyunca sessizce yrdler. Yaz
gnlerinin le vak-tinde orman sessiz oluyordu. akyan ku olmuyordu.
Yapraklar kprdamyordu. Aa sralar hem sonsuz bir farkllk iindeydi
hem de hepsi tpatp aynyd. Ne zaman geri dndklerini bilemi-yordu ama
Roke'un kylarndan daha uzun yol yrdklerini bi-liyordu,
Ilk akam vaktinde yeniden, srlm tarlalara ve ayrlara ktlar.
Kamp kurduklar yere geri yrrlerken adam bat tepele-rinin zerinden
kan Ocak'n drt yldzn grd.
Kor, ondan sadece bir 'yi geceler/' diyerek ayrld.
Ertesi gn, "Aalarn altnda oturacam," dedi. Kendisin-den ne
beklendiinden pek emin olamayan Medra kadn belirli bir uzaklktan takip
etti; o oturduunda oturarak kadn etraf izle-yip, dinleyip, kprdamadan
durduka o da etraf izleyip, dinleyip, kprdamadan durdu. Birka gn
byle yapmaya devam ettiler. Sonra bir sabah isyan ederek, Kor Koru'ya
girdiinde o akarsu-yun yannda kald. Kadn arkasna bakmad.
O sabah Pee Thvvil Kasabas'ndan gelerek onlara bir sepet dolusu ekmek,
peynir, lor ve yaz mey vasi getirdi. "Ne rendin?" diye sordu Medra'ya o
souk, kibar tavayla; adam da "Bir ahmak olduumu," dedi.
"Neden yle diyorsun Deniz Krlangc?"
"Ahman teki aalar altnda sonsuza kadar da otursa bilge-leemez."
69

yerdeniz ykleri
Uzun boylu kadn biraz tebessm etti. "Kz kardeim daha nce hi bir
erkee bir ey retmerniti," dedi. Adama bakt; sonra baklarn yaz
tarlalarna evirdi. "Daha nce bir erkee hi bakmamt."

Medra sessiz kald. Yz ate gibi yanyordu. Baklarn ye-re indirdi.


"Sanmtm ki..." dedi, sonra sustu.
Pee'nin szlerinde, Kor'un sabrszlnn, acmaszlnn,
sessizliinin dier yzn grd.
Kadnn yumuak kahverengi tenine, parlak siyah salarna dokunmay ok
istedii halde Kor'a dokunulamaz biri olarak bak-maya alyordu. Kadn
ona ani, anlalmaz bir meydan okumay-la baktnda, kendisine kzdn
dnmt. Yanl bir ey sy-lemekten, onu krmaktan ok korkuyordu.
Kadn neden korkuyor-du? Adamn arzusundan m? Kendisininkinden mi? - Ama
bilgi-siz kk bir kz deildi ki, irfan sahibi bir kadnd, bir byc;
Varlk Korusu'nda yryp glgelerin nizamn anlayan biri!
Btn bunlar, Pee ile ormann kysnda durmuken, bendi-ni am gelen
bir sel gibi aklna doluuyordu. "Ben bycler kendilerini ayn tutarlar
sanyordum," dedi sonunda. "Highdrake sevimenin gc bozacan
sylemiti."
"Evet, baz irfan sahibi adamlar byle syler," dedi Pee tat-llkla;
yine glmsedi ve hoa kal diyerek ayrld.
Adam btn leden sonrasn akl karm, kzgn bir ekil-de geirdi.
Kor Koru'dan kp nehir yukar duran ardana gi-dince, Pee'nin
getirdii sepeti bahane ederek o da yanna gidip, "Seninle konuabilir
miyim?" diye sordu.
Kadm kara kalarm atarak ksa bir ba hareketiyle konua-bileceini
belirtti.
Adam hibir ey sylemedi. Sepette neler olduuna bakmak iin kadn yere
meldi. "eftali!" diyerek glmsedi.
"Ustam Highdrake, sevien byclerin glerini bozacakla-rn
sylemiti," diye kan verdi azndan sonunda Medra.
Kadn bir ey sylemedi; sepetin iindekileri kartp, ikisi iin
bltryordu.
"Sence bu doru mu?" dedi Medra.
70

BULUCU
Kadn omuzlarn silkerek,"Hayr," dedi,
Deniz Krlangc'nn dili tutuldu, kalakald. Bir sre sonra ka-dn adama
kaldrd baklarn. "Hayr," dedi yumuak, sakin bir sesle, "doru
olduunu zannetmiyorum. Bence btn gerek g-ler, btn kadim gler,
kknde tektir."
Hl olduu yerde duruyordu; kadn, "eftalilere bak T dedi.
"Olgunlamlar Hemen yememiz gerekiyor."
"Eer sana ismimi sylersem," dedi adam, "gerek ismimi,,."
"Ben de sana kendiminkini sylerim," dedi kadn. "Eer... eer byle
balamamz gerekiyorsa."
Ama eftalilerle baladlar.
Her ikisi de utangat. Medra kadnn elini tuttuunda eli titri-yordu;
gerek ad Elehal olan Kor ise kalarn atarak ban e-virdi. Soma,
hafife adamn eline dokundu. Siyah parlak salar-n okadmda kadn
sanki adamn dokunuuna zor tahamml edi-yor gibiydi; Medra durdu. Kadna
sarlmaya altnda, kadn kaskat kesilerek adam reddetti. Sonra
dnerek fkeyle, aceleyle, acemice adama sarld. Birlikte geirdikleri
ilk gece, hatta ilk ge-celer her ikisine de pek zevk vermemi, rahatlk
salamamt. Ama birbirlerinden rendiler; utan ve korkudan geip
tutkuya vardlar. Sonra ormanda geen uzun sessiz gnleriyle yldzlarn
aydnlatt uzun geceleri onlar iin bir nee kayna oldu.
Pee onlara son eftalilerin kalanlarn getirmek iin kasaba-dan
geldiinde gldler; eftaliler onlarn mutluluunun simgesi olmutu.
Pee'nin kalp akam yemeini onlarla yemesi iin srar ettiler ama kadn

kalmad. "Vaktiniz varken burada kaln/' dedi.


O yl, yaz ok erken bitti. Yamurlar erken geldi; kar, Roke kadar gneye
bile sonbaharn ilk gnlerinde dt. Rzgrlar san-ki mahir adamlarn
burunlarn sokup kurcalamalarna kar hid-detle esiyormu gibi,
frtnalar frtnalar izledi. Kadnlar yalnz iftlik evlerinde atein
banda birlikte oturuyordu; insanlar Thwil Kasabas ocak balarnn
evresine toplanmt. Ya rzg-rn esiini, ya yamurun vuruunu, ya da
karn sessizliini dinli-yorlard. Thwil Krfezi dmda deniz, hibir
teknenin zerinde gitmeye cesaret edemeyecei deniz, aday evreleyen
kayalara ve
71

YERDENZ YKLER
uurumlara gmbrdeyerek arpyordu.
Ellerindekileri paylatlar. Bu konuda gerekten de Morredin Adas'yd
buras. Roke Adas'nda kimsenin ihtiyacndan fazla bir eyi olmamasna
ramen kimse alktan lmyor, evsiz kalm-yordu. Dnyann geri kalanndan
sadece deniz ve frtnalarla de-il, ayn zamanda aday gizleyen ve
gemilerin yollarm kaybet-melerine neden olan savunma sistemleriyle de
gizlenen ada halk alt, konutu; arklarn, K arklarn, Gen
Kraln Kahra-manlklar trklerini syledi. Ayrca kitaplar da vard:
Enlad Vakayinameleri ile rfan Sahibi Kahramanlarn Tarihi. Balk
kadnlarn alarn rp tamir ettikleri nhtmlardaki toplant
sa-lonlarnda yal adamlar ve kadnlar bu kymetli kitaplardan b-lmler
okuyordu. Burada bir ocak vard ve ate yakyorlard. Adann te yanndaki
insanlar bile bu tarih kitaplarnn okunma-sn sessizlik iinde ve
dikkatle dinlemek iin geliyorlard. "Ruh-larmz a," dedi Kor.
Gnlerinin birounu kz kardei Pee ile geirse de, Medra ile birlikte
A-Evi'nden ok uzakta olmayan kk evde oturu-yordu Kor. Saldrganlar
Warthortftan geldiklerinde Kor ile Pee Thwil yaknndaki bir iftlikte
yaayan iki kk ocukmu. An-neleri onlan iftliin ambarna sakladktan
sonra saklanmayp is-tilaclarla dvmeyi tercih eden kocas ve erkek
kardelerini ko-ruyabilmek iin bysn kullanm. Hayvanlanyla birlikte
onlar da katledilmi. Ev ile ahrlar yaklm. Kk kzlar o gece ve onu
izleyen geceler ambarda kalm. Sonunda ryen hayvanla-rn bedenlerini
gmmek iin gelen komular iki ocuu alktan lecek halde, bir kazma ve
knk bir pullukla silahlanm, lleri-nin zerine ydklar talar ve
toprakla kendilerini savunmaya hazr bulmular.
Medra, hikyenin Kor'dan duyduu ksack bir parasndan biliyordu
bunlar. Bir gece Kor'dan ya byk olan ve o yz-den daha iyi
hatrlayan Pee olanlan btnyle anlatt ona. Kor da onlarla oturdu,
sessizlik iinde dinleyerek.
Karlk olarak o da Pee ile Kor'a Samory madenlerini, b-yc Gelluk'u
ve kle Anieb'i anlatt.
72

BULUCU
Szn bitirdii zaman Pee uzun bir sre sessizlik iinde oturduktan
sonra, "Demek buraya ilk geldiinde sylemek istedi-in buymu," dedi.
"Beni kurtaran tek insan ben kurtaramadm.11
"Sen de bana, Sana gvenmemi salamak iin bana ne syle-yebilirsin?
demitin."
"te syledin," dedi Pee.

Medra kadnn elini tutarak alnna koydu. yksn anlatr-ken


gzyalarna hkim olmutu. Artk hkim olamyordu.
"O bana hrriyetimi verdi," dedi, "Ve hl yaptm her eyi onun
sayesinde ve onun iin yaptm hissediyorum. Yo, onun in deil. ller
iin hibir ey yapamayz. Ama belki..."
"Kendimiz iin," dedi Kor. "ldrlmeden ve ldrmeden, saklanarak yaayan
bizler iin. ller lmtr. Ulular ve kudret-liler anlalmadan geip
gidiyor. Dnyadaki btn mit, hi hesa-ba katlmayan insanlardadr,"
"Sonsuza kadar saklanmal myz?"
"Erkek gibi konutun," dedi Pee kibar, yaral tebessmyle.
"Evet," dedi Kor. "Saklanmalyz, gerekirse sonsuza kadar. nk bu
kylar tesinde ldrlmek ve ldrmekten baka bir ey kalmad. Bunu sen
anlattn bana; ben de inanyorum."
"Ama gerek bir gc saklayamazsn," dedi Medra. "Uzun sre saklayamazsn.
Saklanrsa, paylalmazsa lr."
"By Roke'ta lmez," dedi Pee. "Roke'ta tlsmlar gl-dr... Ath da
yle sylemitir. stelik sen aalarn altnda yr-dn... Bizim
grevimiz o gc korumaktr - evet, gizlemektir. Gen bir ejderhann
ateini biriktirdii gibi biriktirmektir. Ve pay-lamaktr. Ama sadece
burada. Burada, gvenli olaca, burada kimse hesaba katmad iin, byk
hrszlarn ve katillerin baka-ca son yer olan bu yerde bir kiiden
dierine geirmektir. Ve g-nn birinde ejderha glenecek. Bin yl alsa
bile..."
"Fakat Roke'un dnda," dedi Medra, "kle edilen, alk e-ken ve
mutsuzluk iinde len sradan insanlar var. Onlar bin yl daha umutsuzca
m yaasnlar?"
Kz kardelerin bir birine, bir dierine bakt: Biri son derece sevecen
son derece sarslmaz; dieri katlk kisvesi altnda, tutu73

YERDENZ YKLER
an atein ilk alevi kadar tez canl ve yumuak.
"Havnor'da," dedi, "Roke'tan ok uzakta Onn Da'ndaki bir kyde, dnyay
hi tanmayan insanlar arasnda bile hl El1 in Kadnlar var. Onca yl
sonra bile bu a bozulmam. Nasl do-kunmutu?"
"Hnerle," dedi Kor.
"Ve ok geni bir alana atlmt!" Yine bir birine, bir dieri-ne bakt.
"Havnor ehrinde pek iyi eitim alamamtm," dedi. "retmenlerim bana
byy ktye kullanmamam sylediler ama korku iinde yayorlard,
kuvvetlilere kar hi gleri yok-tu. Bana ellerindekinin hepsini
verdiler ama verdikleri ok azd. ansl olduum iin yanl yola
sapmadm. Bir de Anieb'in bana armaan ettii g sayesinde. Ama eer o
olmasayd ben imdi Gelluk:un ua olacaktm. Aslnda o da eitimsizdi, o
yzden de esir edilmiti. Eer byclk en iyiler tarafndan yanl
retili-yorsa, kudretliler tarafndan ktye kullanlyorsa, bizim
burada-ki gcmz nasl byyecek? Gen ejderhalar neyle beslenecek?"
"Buras merkez," dedi Pee, "Bizim merkezi salam tutma-mz lazm. Ve
beklememiz."
"Vermemiz gerekeni vermek zorundayz/' dedi Medra, "Eer kendimizden baka
herkes kle olacaksa, bizim hrriyetimizin kymeti ne olacak?"
"Gerek sanat yanl karsnda galip gelecektir. Nizam bo-zulmaz," dedi
Kor kalarm atarak. Ocaktaki adalarn bir araya toplamak iin
gelberiye uzanp vurarak yn yeniden tututurdu. "Bunu biliyorum. Ama
bizim yaamlarmz ksa, nizam ise ok uzun. Eer Roke bir zamanlar olduu
gibi olmu olsayd; eer gerek sanata sahip daha ok insan buraya
toplayabilseydik, bir yandan korurken bir yandan da retip renebil
eydik.,,"

"Eer Roke bir zamanlar olmu olduu gibi olsayd, bizden korkanlar
yeniden bizi yok etmek iin gelirlerdi," dedi Pee.
"Sr, gizli kalmakta," dedi Medra. "Ama sorun da orada."
"Bizim sorunumuz erkeklerle," dedi Pee, "affna snyorum sevgili
kardeim. Erkekler, dier erkeklere, kadnlar ve ocuklar-dan daha ok
nem veriyorlar. Burada elli cady bir araya topla74

BULUCU
m olsak, pek nemsemezler. Ama burada g sahibi be adam ol-duunu
duysalar bizi yeniden yok etmenin yollarn ararlar"
"te o yzden, aramzda adamlar da olsa bize hep El'in Ka-dnlar dendi/
dedi Kor.
"Hl da deniyor," dedi Medra. "Anieb de sizden biriydi. O, siz, hepimiz
ayn hapishanede yayoruz."
"Ne yapabiliriz?" dedi Pee.
"Gcmz renebiliriz!" dedi Medra.
"Bir okul," dedi Kor. 'rfan sahiplerinin, birbirlerinden bir eyler
renebilmek, nizam incelemek iin gelebilecekleri bir yer.. Koru bizi
barndrr."
"Sava hkmdarlar bilginleri ve retmenleri kmser."
"Bence onlardan korkuyorlar da," dedi Pee.
Byle konutular o uzun k boyunca ve dierleri de onlarla birlikte
konutu. Zamanla, konumalar yava yava bir hayalden bir niyete, bir
zlemden bir plana dnt. Pee her zaman iin tedbirliydi, tehlikelere
kar uyaryordu. Ak sal Kumul o kadar hevesliydik! Kor, onun Thwirdeki
btn ocuklara sihirbazlk -retmeye balamak istediini syledi. Kor
bir kere Roke'un hrriye-tinin, dierlerine de hrriyet sunmaktan
getiine inanmaya bala-ynca, btn akln El'in Kadnlarnn yeniden
nasl kuvvetlendiri-lebiieceine verdi. Fakat aalar arasndaki uzun
yalnzhyla e-killenmi akl her zaman iin biim ve aklk aryordu;
"Ne oldu-unu kendimiz bilmeden sanatmz nasl reteceiz?" dedi.
Bu konuda konutular, adann btn irfan sahibi kadnlar: Bynn gerek
sanatnn ne olduunu, nerede hata yapldn; nesneler arasndaki
dengenin nasl korunduu veya nasl kaybol-duunu; hangi marifetlerin
gerekli, hangilerinin yararl, hangile-rinin tehlikeli olduunu; neden
kiminin bir vergisi varken, bir di-erinin baka bir vergisi olduunu;
doutan bir vergisi olmasa da insann bir sanat renip
renemeyeceini. Bu tartmalarda, o gnden sonra deiik ustalklara
verilecek isimleri bulmulard: Bulma, iklimcilik, dnm, ifa, ar,
isim verme, gzba ma-rifetleri ve arklarn bilgisi. Bunlar bugn dahi
Roke Ustalan'nn sanatlardr; geri bulmann irfan sahibi bir bycye
layk olma75

YERDENZ YKLER
d, sadece yararl bir marifet olduu dnld iin Bulu-cu'nun
yerini Okuyucu almtr,
te Roke'taki Okul bu tartmalar srasnda domutu.
Okulun balangcnn ok daha farkl olduunu syleyenler de vardr.
Onlar, Roke'un yerin Kadim Gleriyle birlik iinde olan Kara Kadn adl
biri tarafndan ynetilmi olduunu syler. lk Babyc Roke'a gelip

maarann mhrn ap girerek Ka-ra Kadn' yenip onun yerine geinceye


kadar kadnn Roke Tepe-si'nin altndaki bir maarada yaadn, hi gn
na kmad-n, hem toprak hem deniz zerine erkekleri kendi kt
istekle-rine eken engin sihirler dokuduunu sylerler.
Bu yknn doru bir taraf yoktur ama byk maaray ap giren gerekten
de Roke'un ilk Ustalarndan biridir. Ama Roke'un kkleri btn adalarn
kk olmasna ramen o maara Roke'ta deildi.
Aynca Medra ile Elehal zamannda Roke halknn, ister kadn olsun ister
erkek, yerin Kadm Glerinden hi korkular olmad-, daha ziyade bu
glere sayg duyduklar, onlardan g ve ba-siret bulmaya altklar
doruydu. Ama bunlar ilerleyen yllarla hep deimitir.
Souk ve frtnal geen o yl, ilkbahar ge gelmiti. Medra tekne yapmaya
balad.
eftaliler iek amaya baladnda Havnor tarznda ina et-tii ince,
gl bir ak deniz balk teknesi yapt. Tekneye mit-li ismini verdi.
Bundan ksa bir sre sonra tekneyle Thwil Krfe-zi'nden dar yelken
at, yanna da kimseyi almamt. "Ya2 so-nunda bekleyin beni," demiti
Kor'a.
"Koruda olacam," dedi kadn. "Kalbim ise seninle olacak kara susamurum,
ak deniz krlangcm, akm, Medra."
"Benimki de seninle olacak ateimin koru, bahar aacm, a-km, Elehal."
76

BULUCU
lk bulma yolculuklarnda Medra, ya da herkesin bildii ismiyle Deniz
Krlangc, kuzeye, birka sene nce grd Deniz'de-ki Orrimy'ye
doru yelken at. Orada gvenebilecei El'in insan-lar vard. Bunlardan
biri Karga isminde, kendisinde by vergi-si olmasa da yazlm eylere,
irfan ve tarih kitaplarna kar b-yk tutkusu olan zengin bir
mnzeviydi. Kendisinin de syledii gibi, sonunda okumay becerene kadar
Deniz Krlangcnn bur-nunu bir kitaba bastran Karga olmutu. "Okuma
bilmeyen by-cler Yerdeniz'in lanetidir!" diye haykrrd. "Cehalet
iindeki g felakettir!" radeli, kibirli, cmert ve tutkusunu koruyacak
kadar da cesareti olan Karga, garip bir adamd. Yllar nce Losen' in
gcne ba kaldrarak Havnor Liman'na klk deitirip gini ve eski
kraliyet ktphanesinden drt kitap alarak gelmiti. Bir de ksa sre nce
ele geirdii, ete geirmekten mthi gurur duydu-u, Way'den gelme cva
ile ilgili esrarl bir ilmi inceleme vard. "Bunu da tam Losen'in burnunun
dibinden aldm,'1 dedi Deniz Krlangcna. "Gel de bir bak una! Mehur
bir bycye ait."
"Tnaral," dedi Deniz Krlangc. "Onu tanyordum."
"Kitap be para etmez, deil mi?" dedi, eer konu kitaplarsa koku almakta
son derece hzl olan Karga.
"Bilmiyorum. Ben daha byk bir av peindeyim."
Karga ban kaldrd.
"isimler Kitab."
"Batya gittiinde Ath ile kaybolan kitap," dedi Karga.
"Highdrake admda bir byc bana, Ath1 in Pendor'da kald zaman isimler
Kitab'm Doksan Adalar'da saklamas iin bir ka-dna braktn
sylediini anlatmt."
"Bir kadn m! Korusun diye! Doksan Adalar'da! Deli miy-mi?"
Karga bu konuda att tuttu ama isimler Kitab'nm hl var ol-mas
ihtimalinin dncesi bile, Deniz Krlangcnn istedii an-da Doksan
Adalar'a gitmek iin yola kmasna kfiydi.
Bylece mitli ile gneye yelken aarak pis kokulu Geath'e ayak bastlar;
sonra seyyar satc klnda, kark kanallar ara-snda bir adadan

dierine yollarna devam ettiler. Karga tekneyi,


77

YERDENZ YKLER
Adal ev sahiplerinin ounun alk olmadklar kadar iyi mallar-la
doldurmutu; Efeniz Krlangc da onlara makul fiyatlar bii-yor,
Adallarda pek para olmayaca iin dei tokua gidiyordu. nleri
kendilerinden nce yaylmt. Kitapla dei toku yaptk-lar, zellikle
de eski ve gizemli kitaplar alacaklar duyulmutu. Ama zaten Adalarda
btn kitaplar eski ve gizemliydi, tabii eer varsa.
Karga, be gm dme, inci kabzal bir bak ve bir deir-mi Lorbanery
ipei karlnda Akambar zamanndan kalma, su lekeleri olant hayvan
hikyeleri anlatan bir kitap aldna ok se-vinmiti. mit I i'do oturup
harikki, otak ve buzay sna ait kadim tanmlamalar alak sesle okumaya
balamt. Ama Deniz Kr-langc btn adalarda karaya kyor, ev
kadnlarnn mutfakla-rnda veya adamlann oturduklar uyuuk meyhanelerde
mallarn gsteriyordu. Bazen ylesine yumruunu skp sonra avu ii
yu-kar gelecek ekilde elini ayordu ama burada kimse onun iare-tine
karlk vermemiti.
"Kitap m?1' dedi Kuzey Sudidi'den saz rcs bir adam. "Oradaki gibi
mi?" Evinin sazdan dam rtsne katlm uzun parmen eritlerini
gstererek. "Baka bir ie de yaryorlar my-m?" Evin saaklar arasnda
orada burada grnen kelimelere bakakalan Karga hiddetle titremeye
balamt. Patlamadan De-niz Krlangc onu alp aceleyle tekneye geri
gtrd.
"Sadece bir hayvan ifacsnn el kitabyd o kadar," diye iti-raf etti
Karga, sakinletikten sonra yollarna devam ederken. "Oy-nak yeri imi
at ayan grdm, bir de dii koyunlarn meme-leri ile ilgili bir eyler.
Ama cahillik! Bu hayvani cahillik! Evinin damn onlarla aktarmas!"
"stelik yararl bir bilgiymi," dedi Deniz Krlangc. "Bilgi
saklanmadktan ve retilmedikten sonra insanlar cahil olmasn-lar da ne
olsunlar? Eer kitaplar bir yerde bir araya getirilebile-cek olsa..."
"Krallarn Ktphanesi gibi yani/1 dedi Karga, kaybolmu gzellikleri
duleyerek.
"Ya da senin ktphanen," dedi, artk eskisine gre daha ma78

BULUCU
hir bir adam olan Deniz Krlangc.
"Paralar," dedi Karga, btn yaamn alan almasn bir kalemde
silerek. "Artklar!"
"Balanglar," dedi Deniz Krlangc.
Karga sadece i ekmekle yetindi.
"Bence yine gneye gidebiliriz," dedi Deniz Krlangc, ak kanala dmen
krarken. "Pody'ye doru."
"Senin doutan ticaret yetenein var," dedi Karga. "Nereye bakman
gerektiini biliyorsun. O ahrn tavanndaki kitaba gittin doruca... Ama
burada arayacak pek bir ey yok. nemli bir ey yok. Ath irfan
kitaplarnn en byn dam saz yapsnlar diye bu yontulmam insanlar
arasna brakmazd! stersen bizi Pody' ye gtr. Sonra da oradan
Orrimy'ye dnelim. Yeterince ortalkta dolandm."
"stelik dmelerimiz de bitti," dedi Deniz Krlangc. Nee-liydi;
Pody'yi dnr dnmez doru ynde olduunu anlam-t. "Belki yolda bir

eyler bulurum," dedi. "Bu bana vergi bir ey biliyorsun."


kisi de daha nce Pody'ye gitmemiti. Gl rengi kurmasn-dan ina
edilmi, Telo adnda gzel, eski bir liman kasabas, be-reketli olmas
gereken tarlalan ve meyva baheleri ile uykulu bir gney adayd. Fakat
VVathort hkmdarlar bir asrdr buray ynetiyor, vergi kesiyor, esir
alyor, topra ve insanlar yprat-yordu, Telio'nun gneli caddeleri
hzn dolu ve pisti. nsanlar buralarda vahi doada yaar gibi yayordu:
adrlar ile krpn-tlardan, bina duvarlarna dayandrarak yaplm, eri
atl kul-belerde, veya hi barmaksz olarak. "Of, bu bir ie
yaramayacak," dedi Karga tiksintiyle, bir bek insan dksna basmamaya
al-arak. "Bu yaratklarn kitaplar yok Deniz Krlangc!"
"Bekle, bekle," dedi yol arkada. "Bana bir gn tan."
"Tehlikeli," dedi Karga, "manasz", ama daha fazla kar k-mad. Okuma
yazma rettii basit, saf gen adam akl sr ermez rehberi olup kmt.
Ana caddelerden birinden aaya, oradan da kk evlerin bulunduu bir
mahalleye, eski dokumac semtine giden adam iz79

YERDENZ YKLER
ledi. Pody'de keten yetitiriyorlard; ketenlerin ilendii artk o-u
kullanlmayan, tatan binalar vard; evlerin bazlarnn pence-relerinden
dokuma tezghlar grnyordu. Kk bir meydanda, scak gneten
korunacak kadar glgesi olan bir kuyu banda oturmu i eiren drt be
kadn vard. Yaknlarda, sca umur-samayan, bir deri bir kemik,
yabanclara pek ilgi duymadan ba-kan ocuklar oynuyordu. Deniz Krlangc
hi tereddt etmeden o tarafa doru yrd, sanki nereye gittiini
biliyormu gibi. Der-ken durup kadnlar selamlad.
"Aman gzel adam," dedi ilerinden biri tebessmle, "boh-anda ne olduunu
bize gsterme bile nk ne bakr, ne fildii tek bir meteliim bile yok
ve bir aydr grmedim bile."
11 Ama belki bir para keteniniz vardr hanm, ha? Dokunmu veya ip
halinde? Pody keteni en iyisidir: Bunu Havnor kadar uzak bir yerde bile
byle duyduk. Aynca eirdiiniz eyin kalitesini de hemen anladm. ok
gzel bir ip." Karga yol arkadan elene-rek ama biraz da kmseyerek
izliyordu; kendisi de bir kitap iin son derece maharetle pazarlk
edebilirdi ama basit kadnlarla d-meler ve plikler hakknda gevezelik
etmeyi kendine yediremez-di. "Durun unu bir aaym," diyordu Deniz
Krlangc bohasn kaldnm talan zerine yayarken; kadnlar ve pis,
rkek ocuklar onlara gsterecei harikalan grebilmek iin yaklatlar.
"Dokun-mu kuma bakyoruz, bir de boyanmam iplik; baka eyler de var,
dmelerimiz azald. Belki sizde boynuzdan veya kemikten dme vardr?
Buradaki kadife balklar veya drt dmeye veririm. Ya da u kurdele
rulosuna, unun rengine bir bakn hele. Senin de sama ne iyi gider hanm!
Ya da kt veya kitaba kar-lk veririm. Bizim Orrimy'deki ustalar bu
tr eyler aryor, belki aranzda yle bir eyi kaldmp saklam olan
vardr."
"Ay sen ok gzel bir adamsn," dedi ilk konumu olan ka-dn, krmz
kurdeleyi kara rglerine tutup glerek, "Ah keke sana gre bir eyim
olsayd!"
"Bir pck isteyecek kadar cretkr deilim," dedi Medra, "ama belki ak
bir el?"
areti yapt; kadn bir sre adama bakt. "Bu kolay," dedi ya80

BULUCU
vaa ve karlk olarak o da el iaretini yapt, "ama yabanclar arasnda
her zaman gvenli bir hareket deildir."
Mallarn gsterip kadnlar ve ocuklarla akalamaya devam etti. Kimse
bir ey almad. ncik boncua sanki hazineymi gibi bakyorlard. Onlann
bakmasna ve istediklerini ellemelerine izin verdi; hatta ocuklardan
birinin parlatlm pirinten minik bir aynay pejmrde gmleinin altna
sokarak yrtmesine bile gz yummu, bir ey sylememiti. Sonunda yoluna
devam etmesi gerektiini sylemiti; o bohasn toplarken ocuklar da
uzakla-tlar.
"Bir komum var/' dedi siyah rgl salar olan kadn, "bel-ki onda biraz
kt vardr, eer aradn ktsa,"
"zerine yazlm m?" dedi kuyunun kapana oturmu s-kntdan
patlamakta olan Karga. "zerinde iaretler var m?"
Kadn onu tepeden trnaa bir szd. "zerinde iaretler var beyim," dedi.
Sonra Deniz Krlangc'na, deiik bir tonda, "Eer benle gelmek istersen,
kadn bu tarafta oturuyor. Sadece bir kz da olsa, fakir de olsa, sana
syleyeyim satc, ak bir eli vardr. Ger-i hepimizin eli ak
olmayabilir."
"te ," dedi Karga, iareti kaba taslak yaparak, "yani sir-keni idareli
kullan kadn."
"Yo, sirkesini idareli kullanmas gereken sensin beyim. Biz fakir
insanlarz burada. Ve cahiliz," dedi kadn gzleri imekler akarak ve
yoluna devam etti.
Onlar yolun sonunda bir eve getirdi. Bir zamanlar son dere-ce gzel bir
yer olan ev, tatan iki katl olarak ina edilmiti ama artk yan bo,
gzellii gitmi, pencere doramalar ve cephe kaplamalar sklm bir
haldeydi. inde bir kuyusu olan avlu-yu getiler. Kadn yan kapy
alnca bir kz cevap verdi.
"Hah, bir cad ini," dedi Karga, ifal otlar ve kokulu bir du-mann
esintisiyle; geriye bir adm att.
"ifac," dedi rehberleri. "Yine hasta m Dory?"
Kz nce Deniz Krlangc'na, sonra da Karga'ya bakarak ba-yla onaylad.
On , on drt yalarmdayd; zayf olmasna ra-men iri yapl, ask
yzl, ciddi bakl bir kzd.
81

YERDENZ YKLER
"Bunlar El'in adamlar Dory; birisi ksa boylu, gzel, birisi uzun boylu
ve marur; kt aradklarn sylyorlar. Sende bir zamanlar biraz
olduunu biliyordum ama belki imdi kalmam-tr. Bohalarnda sana lazm
olan bir ey yok ama belki istedikle-ri eye karlk sana bir para
fildii verirler Olur mu?" Parlak gzlerini Deniz Krlangc'na evirdi; o
da bayla onaylad.
"ok hasta Rush," dedi kz. Yeniden Deniz Krlangc'na bak-t. "Sen bir
ifac deil misin?" Bu bir sulamayd.
"Hayr."
"Kz bir ifac,1' dedi Rush. "Annesi ve anneannesi gibi. Bizi ieri al
Dory, ya da en azndan beni al, ben onunla bir konua-ym.1' Kz bir an
iin geri gitti ve Rush Medra'ya "Veremden l-yor anac. Onu iyi
edebilecek bir ifac yok. Ama o sraca ille-tini ve sanclar iyi
edebilirdi. Bir harikayd, Dory'nin onun gibi olma ihtimali var," dedi.
Kz, iaret ederek onlar ieri ard. Karga darda bekle-meyi tercih
etti. Oda yksek tavanl ve uzundu, eski zarafetinden izler tayordu ama
ok eski ve fakir grnlyd. if acnn ta-km taklavat, kurumakta
olan ifal otlar, belli bir dzenle sra-lanm da olsa drt bir yana
dalmt. Bir tutam tatl otun yan-d gzel minenin yaknlarnda

karyola duruyordu. Karyola-daki kadn o kadar bitapt ki, lo kta bir


deri bir kemik bir gl-geden baka bir ey deilmi gibi grnyordu.
Deniz Krlangc yaklarken dorulup konumaya alt. Kz yastk
zerine uzanm ban kaldrd, Deniz Krlangc iyice yaklanca kadn
duyabildi: "Byc," dedi kadn. "ans eseri olamaz,"
G sahibi bir kadn olarak adamn ne olduunu biliyordu. Onu oraya kadn
m armt?
"Ben bir bulucuyum," dedi adam. "Bir arayc.11
"Kza bir eyler retebilir misin?"
"Onu retebileceklerin yanma gtrebilirim."
"Gtr yleyse."
"Gtreceim."
Kadn ban geri yaslayarak gzlerini kapatt.
Karlat iradenin younluuyla sarslan Deniz Krlangc
82

BULUCU
dorularak derin bir nefes ald. Dnp Dory denen kza bakt. Kz onun
baklarna karlk vermedi; annesini kaytsz, somurtkan bir hznle
seyrediyordu. Ancak kadn uykuya daldktan sonra hareket etti; bir dost ve
komu olarak yatan etrafna salm kanl bezleri toplayarak bir ie
yaramaya alan Rush'a yardma gitti,
"Biraz nce kanamas balad, durduramadm," dedi Dory, Gz yalar
gzlerinden inip, yanaklarndan szld. Yz pek deimemiti.
"Ah ocuum, ah kuzum," dedi Rush kza sarlarak; Rush'a sarlsa da Dory
eilmemiti.
"Oraya, duvara gidiyor ve ben onunla gidemiyorum," dedi kz. "Tek bana
gidiyor ve ben onunla gidemiyorum. Sen oraya gidemez misin?" Rush'dan
ayrlarak yeniden Deniz Krlangc'na bakt. "Sen oraya gidebilirsin!"
"Hayr," dedi adam. "Yolu bilmiyorum."
Yine de Dory konuurken, adam kzn grm olduu eyi grmt: Karanla
doru inen uzun bir tepe ve karsnda, ala-cakaranln snrnda, tatan
alak bir duvar. Adam bakarken du-varn yannda yryen ok ince,
kuvvetsiz, bir deri bir kemik, glge misali bir kadn grdn dnd.
Ama bu lm de-indeki kadn deildi. Anieb idi.
Sonra bu grnt gitti, kendisini cad kzn karsnda buldu. Kzn
sulayc bak yavaa deiti. Kz elleriyle yzn rtt.
"Gitmeleri iin onlara msaade etmemiz gerek,'1 dedi adam.
"Biliyorum," dedi kz.
Rush canl, parlak gzleriyle bir birine, bir dierine bakt. "Sadece
yardmsever bir adam deil," dedi, "ayn zamanda mahir bir adam. Eh, sen
ilk deilsin."
Gzlerinde soruyla bakt Medra.
"Buraya Ath'n Evi derler/' dedi kz.
"Burada yayordu," dedi Dory, aresiz acsnn iinden bir anlna bir
gurur syrlmt. "Byc Ath. Yzlerce yl nce. Batya gitmeden nce.
Benim btn bykannelerim hep irfan sahibi kadnlard. O da burada
kalm. Onlarla."
83

YERDENZ YKLER
"Bana bir leen ver/' dedi Rustu "Bunlar slatmak iin su ala-cam."
"Suyu ben getiririm," dedi Deniz Krlangc. Leeni alp av-luya, kuyuya

gitti. Daha nceki gibi Karga kuyunun zerinde otu-ruyordu, sklm ve


huzursuz bir halde,
"Neden burada vakit kaybediyoruz?" diye bilmek istedi, De-niz Krlangc
kovay kuyuya sallarken. "Artk cadlar iin su e-kip tamaya m
baladn?"
"Evet," dedi Deniz Krlangc, "ve o lnceye kadar da ta-yacam. Sonra
da kzn Roke'a gtreceim. Sen de simler Ki-tah'm okumak istersen
bizimle gelebilirsin."
Bylece Roke'taki okul ilk rencisini denizin tesinden buldu, ilk
ktphanecisiyle birlikte. Artk Yalnz Kule'de bulunan sim-ler Kitab,
Roke'taki bynn temeli olan simlendirme'nn bilgi-si ve usulnn temeli
olmutu. Sylendiine gre retmenlerini eiten Dory ismindeki kz tm
ifa sanatlarnn ve ifal otlar bi-liminin hanmefendisi olmu ve bu
mahareti itibarl bir ey olarak Roke'ta tesis etmiti. Karga'ya gelince;
o simler Kitab'ndan bir aylna bile aynlamad iin Orrimy'deki
kitaplarn yanna al-drp kitaplaryla birlikte Thw'e yerleti.
rendiklerini bakala-rna ve dolaysyla kendisine gstermeleri artyla
okuldan gelen insanlarn bunlar incelemelerine izin vermiti.
Bylece Deniz Krlangc iin yllarca srecek olan dzen kendisini belli
etmiti, lkbaharn son gnlerinde mitli ile yel-ken ap Roke
Adas'ndaki okul iin renci arayp bulacakt - is-ter ocuk olsun, ister
gen; bazen ou by vergisine sahip ye-tikin adamlar ve kadnlar da
getiriyordu. ocuklarn ou fa-kirdi; kimseyi zorla almad halde
ebeveynleri veya ustalar na-diren gerei bilirdi: Deniz Krlangc
teknesinde altracak o-lan veya dokuma barakalarnda alacak kz
arayan bir balky-d; ya da baka bir adada bulunan efendisi iin
kleler alan biri, Eer bir ocuu ona bir ans vermek iin yolluyorlar,
ya da onun
84

BULUCU
yannda almas iin satyorlarsa, onlara gerek fildii ile de-me
yapyordu; eer ocuu ona bir kle olarak satyorlarsa altn-la deme
yapyordu ve ertesi gn, altn sr tezeine dnt-nde de gitmi
oluyordu.
Adalar Diyar rn drt bir yannda dolat, hatta Dou Uy-relere bile
gitti; arasna yllar koymadan ayn kasaba veya adaya iki kere gitmedi.
yle olmasna ramen adndan sz edilmeye balamt. ocuk Alc
diyorlard ona: ocuklar buzlu kuzeyde bulunan adasna tayp kanlarn
emen korkun bir sihirbaz. H-l Way ile Felkway'de ocuklara, yabanclara
gvenmemeleri iin ocuk Alc'y anlatrlar.
Bu zaman zarfnda Roke'ta olup biteni bilen bir sr El insa-n olmutu.
Bu kiiler tarafndan yollanan gen insanlar geliyor-du adaya. Adamlar ve
kadnlar retmek ve renmek iin geli-yordu. Birou gelmek iin ok
zorlanyordu nk aday gizle-yen, onu bir bulut kmesi veya dalgalar
arasndaki kayalklar gi-bi gsteren byler her zamankinden daha
glyd; ayrca g-vertesinde rzgr nasl geri evireceini bilen bir
sihirbaz olmaz-sa btn gemileri Thwil Krfezi'nden uzak tutan Roke
Rzgr da esiyordu. Yine de geldiler; yllar ilerledike Thwil
Kasabasnda-ki okullardan daha byk bir binaya ihtiya duyuldu.
Yerdeniz'de gemileri adamlar, evleri kadnlar ina ederdi, usul buydu; ama
byk bir yap ina edilirken kadnlar adamlar-la birlikte alrd;
onlarda erkekleri madenlerden uzak tutan ma-dencilerin veya geminin dmeni
yerletirilirken kadnlarn sey-retmesini engelleyen gemi yapmclarinin
batl inanlar yoktu. Roke'taki Byk Evi byk gce sahip kadnlar ile
erkekler dik-miti. Temeli Thwil Kasabasnn zerinde, Tepe'ye bakan, bir

p-narn kaynad tepe bana atlmt. Duvarlar sadece ta ve ah-apla


ina edilmekle kalmam bynn derinlerine dayandrlp, tlsmlarla
glendirilmiti.
Byk Ev'in ilk yaplan blm en i ksm, kalbiydi: eme-li avlu.
Medra burada, daha etrafna duvarlar ina edilmeden beyaz kaldrmlar
zerinde Elehal ile yrmt. Elehal Koru'dan getir85

YERDENZ YKLER
dii gen bir vez fidann emenin yanma dikmiti. Aacn b-yyp
bymediinden emin olmak iin gelip bakmt. Bahar rzgr Tepe'den
denize doru gl esiyor, emenin suyunun yolunu artyordu. Tepe'de
kk bir grup insan vard: O'lu si-hirbaz Hega halka olmu gen
rencilerine gzba numaralar retiyordu; ona El Usta diyorlard.
iekleri gemi kvlcm ot-lan rzgrla kllerini sayordu. Kor'un
salarnda gri izgiler vard.
"Git yleyse," dedi kadn, "brak biz de bu Kanun meselesini halledelim."
atk kalar her zamanki kadar hiddetliydi ama se-si, onunla konuurken
nadiren bu kadar sert kard.
"stersen kalrm Elehal."
"Senin kalman istiyorum. Ama kalma! Sen bir bulucusun, gi-dip bulman
gerek. Ama Yol'u bulmak -ya da Waris'in sylememi-zi istedii ekliyle
Kanun'u kurmak- Ev'in binasn ina etmekten iki kere daha zor. On kat da
fazla tartmaya neden oluyor. Bun-dan kurtulabilmeyi isterdim! Seninle
yrmek isterdim, byle... Ve senin kuzeye gitmemeni isterdim/1
"Neden tartyoruz?" dedi adam daha ziyade umutsuzlua kaplmasna.
"nk artk saymz artt! G sahibi yirmi veya otuz kiiyi bir odaya
topla, hepsi kendi aklnn yoluna gidecektir. stelik ne zaman akllarnn
dikine giden adamlar, kendi yollarna sahip ka-dnlarla bir odaya
koyarsan, birbirlerini kzdrrlar. Sonra, bizim aramzda baz gerek,
hakiki farkllklar var Medra. Bunlarn bir karara balanmas gerek ve
kolay kolay da bir karara balanmaz. Biraz iyi niyet uzun bir yol alabilir
tabii."
"Waris mi?"
"Waris ile birka adam daha. Onlar erkek ve bunu her eyin tesinde nemli
tutuyorlar. Onlar iin Kadim Gler iren. Ka-dnlarn gc ise kuku
duyulmas gereken bir ey, nk onlar, btn kadn glerinin Kadim
Glerle ilgili olduunu farz edi-yor, Sanki o Gler herhangi bir lml
tarafndan denetlenebilir veya kullanlabilirmi gibi! Onlar erkekleri,
bizim dnyay koy-duumuz yere koyuyor. O yzden de gerek bir bycnn
erkek
86

BULUCU
olmas gerektiini savunuyorlar. Ve bekr olmas gerektiini. Dn gece kz
kardeim bana Ennio ve marangozlarla birlikte on-lara, Ev'in bir blmne
sadece onlara ait bir yer, hatta ayr bir bi-na ina etmeyi nerdiklerini
syledi, bylece safiyetlerini koruya-bilsinler diye. Bu benim lafm
deil, Waris'in laf. Ama onlar red-detmi. Roke Kanunlarnn erkekleri
kadnlardan ayrmasn isti-yorlar, herkes iin kararlan erkeklerin
vermesini istiyorlar imdi bunlarla nasl uzlaabiliriz? Eer kadnlarla
almayacaklardrysa neden buraya geldiler?"

"almayacak adamlar buradan uzaklatrrz."


"Uzaklatrmak m? stelik bir de kzdrarak m? Gidip Wat-hort veya
Havnor'daki Lordlara Roke'taki cadlar kazanlarnda bir frtna
kaynatyorlar desinler diye mi?"
"Unuttum - Hep unutuyorum ben," dedi adam, yine mahzun. "Hapishanenin
duvarlarn unutuyorum. Duvarlarn dndayken bu kadar ahmak olmuyorum...
Buradayken, burasnn bir hapis-hane olduuna inanamyorum. Ama orada, sen
olmaynca, hatr-lyorum... Gitmek istemiyorum ama gitmek zorundaym.
Burada-ki herhangi bir eyin yanl olduuna veya yanl gidebileceine
inanmak istemiyorum ama inanmak zorundaym... Bu kez de gi-deceim, kuzeye
gideceim Elehal. Ama geri geldiimde burada kalacam. Bulmam gerekeni
burada bulacam. Zaten bulma-dm m?"
"Hayr," dedi kadn, "sadece beni buldun. Ama Koru'da bir sr ey arayp
bulmak gerek. Bu senin bile yerinde duramaman engelleyebilir. Niye
kuzeye?"
"Elfi Enlad ile Ea'ya uzatmak iin. Oraya hi gitmedim. On-larn
byclkleriyle ilgili hibir ey bilmiyoruz. Krallarn En-lad',
adalarn en yals parlak Eal Mutlaka oralarda da kendi-mize mttefik
bulabiliriz."
"Ama aramzda Havnor var," dedi kadn.
"Teknemi Havnor'dan geirmem sevgilim. Etrafndan dolan-may planlyorum.
Su zerinden." Her zaman kadn gldrmeyi baarrd; onu gldrebilen tek
kii oydu. O gittiinde, kadn ya-plmas gereken ite sabrszln bir
ie yaramadn rendiin87

YERDENM YKLER
den sessiz ve mlayim oluyordu. Bazen kalarn hl atk tuttu-u
oluyordu, bazen glmsyordu ama hi glmezdi. Ne zaman frsat bulsa, her
zaman yapt gibi Koru'ya tek bana gidiyordu. Fakat Ev'in inasnn ve
okulun kuruluunun srd o yllarda oraya ok nadiren gidebiliyordu;
gittiinde de yanna ormann yol ve yordamn, yapraklarn nizamn
renmeleri iin birka ren-ci almak zorunda kalabiliyordu; nk o
ekillemeciydi.
Deniz Krlangc o yl yolculuuna ge kt. Yanna on be yanda,
iklimci olarak gelecek vaat eden ama denizde bir eiti-me ihtiyac olan
Mote adnda bir olan ile onunla birlikte yedi-se-kiz yl nce Roke'a
gelmi altm yalarnda Sava adnda bir ka-dn vard. Sava, Ark'taki
El'in Kadnlarmdan biriydi. Kadnda hi byclk vergisi olmamasna
ramen grup halindeki insanlarn birbirlerine gvenip birlikte almasn
salamann yolunu o ka-dar iyi biliyordu ki Ark'ta ve imdi de Roke'ta
irfan sahibi bir ka-dn olarak tannyordu. Deniz Krlangcmdan kendisini
ailesini, annesi, kz kardei ve iki olunu grmesi iin gtrmesini rica
et-miti; Mote'u da onlarla birlikte brakacak ve Roke'a dnerken onlar
alacakt. Bylece yaz aylarnda kuzeydouya doru De-niz'i gemeye
baladlar; Deniz Krlangc, Ark'a Uzun Dans'tan nce varmalarn
garantilemek iin Mote'a yelkenlere biraz by rzgr doldurmasn
syledi.
O adann kylar boyunca ilerlerken Deniz Krlangc mi-/i'nin etrafna
bir by yapt ki kayk gibi deil de srklenen bir ktk paras gibi
grlsn; nk korsanlar ve Losenin kle toplayclar bu sularda cirit
atyordu.
Adam yolcularn brakt ve Uzun Dans' yapt Ark'n do-u kysndaki
Sesesry'den sonra mer'in gney sahillerine var-mak iin batya ynelmeyi
amalayarak Ebavnor Boaz'na yel-ken at. Gzban teknesinden hi
kaldrmad. Yaz ortalarnn parlak berrakl iinde kuzey rzgr eserken
uzaklarda mavi bo-azn ve karann mavimtrak kahverengi mphemlii

zerinde Onn Da'nn uzun beyaz srtlarn grd.


Bak Medra. Bak!
Havnor'du buras, vatan, ailesinin olduu yer -hayatta olup
88

BULUCU
olmadklarn bile bilmiyordu-; Anieb'in, orada dan yksekle-rinde
yatt yer. Hi geri dnmemiti, hi bu kadar yaklamam-t. Ne kadar
olmutu? On alt, on yedi yl. Kimse onu tanmazd, Susamuru'nun annesi,
babas ve kz kardei hari - tabii onlar da hayattalarsa. Kimse Susamuru
adndaki olan hatrlamazd. Son-ra mutlaka Byk Liman'da El'in
insanlar vard. Bir olanken bunlar bilmiyorduysa bile, imdi onlar
tanrd mutlaka.
Onn Da, Havnor Krfezinin azndaki burunlar tarafndan gizleninceye
kadar geni boaza yelken at. Eer o dar geitten gemezse bir daha
krfezi grmeyecekti. O zaman dan krfe-zin, hani on iki yandayken
byc rzgar kartmaya alt o sakin sularn zerinde tm
hametiyle ykseliini grecekti; sonra yoluna devam edince sulardan
kulelerin ykseliini, nce belli belirsiz, noktalar ve izgiler olarak
ykseliini grecekti, sonra parlak bayraklar dalgalanan, dnyann
ortasndaki beyaz ehri.
Artk Havnor'dan uzak durmak salt korkaklktan baka bir ey deildi tatl can iin korkuyordu, ailesinin hayatta olmad-n renmekten,
belki de Anieb'i tm canllyla hatrlamaktan korkuyordu.
Nasl kz canlyken kendisine aryorduysa, l olarak k-zn onu
arabileceim dnd zamanlar olmutu. Onlan birbirlerine balayan ve
kzn onu kurtarmasn salayan ba da-ha kopmamt. Ryalarna ok kez
girmi, onu Samory'nin pis kokulu kulesinde ilk grd zamandaki gibi,
sessizce durmutu. Ayrca yllar nce onu Telio'daki ifacnn hayali
iinde ta duva-rn kenarnda alacakaranlkta grmt. Artk Elehal ve
Roke'ta-ki dierlerinden o duvarn ne olduunu renmiti. Duvar
canl-larla ller arasnda uzanyordu. O hayalde, Anieb duvarn bu
ta-rafnda yryordu, karanla inen tarafnda deil.
Onu kurtaran bu kzdan korkuyor muydu?
Gl rzgrda orsa ederek Gney Ucu'ndan dnp Byk Havnor Krfezi'ne
yelken at.
89

YERDENZ YKLER
Bayraklar hl Havnor ehri kulelerinde dalgalanyor, kral hl burada
hkm sryordu; bayraklar ele geen kasabalarn ve ada-larn bayraklar,
kral da diktatr Losen idi. Losen hibir zaman btn gn boyunca oturduu,
kleleri tarafndan hizmet grd, Erreth-Akbe1nin klcnn glgesinin
evlerin atlan zerinden bir gne saatinin ibresi gibi ilerleyiini
seyrettii mermer saray terk etmezdi. Emirler verirdi ve kleleri,
"Derhal Hametmeap," der-di. nsanlar huzuruna kabul ederdi, yal
adamlar gelip, "Size ita-at ediyoruz Hametmeap," derdi. Byclerini
anrd, byc Erken yerlere kadar eilerek gelirdi. 'Beni yrt!" diye
barrd Losen, felli bacaklarn gsz elleriyle dverek. Byc,
"Ha-metmeap biliyorsunuz benim zavall hnerim bir yarar salama-d ama
Narveduen'de yaayan Yerdeniz'in en byk if acsna ha-ber saldm; o
geldiinde Hametmeap mutlaka yeniden yrye-cektir; evet, yryecek ve

Uzun Dans' yapacaktr," derdi.


O zaman Losen kfrler edip alard; kleleri ona arap geti-rirdi; byc
de yerlere kadar eilerek yanndan ayrlrken fel etme tlsmnn durup
durmadn kontrol ederdi.
Kendisinin Havnor'u aka ynetmesindense Losen'in kral olmas ona daha
uygun geliyordu. Sava sanatndan anlayanlar hner sahibi adamlara
gvenmiyorlar ve onlara hizmet vermek-ten holanmyorlard. Bycnn gc
ne olursa olsun, eer as-kerler ve denizciler itaat etmek istemezlerse
ordular ve filolar bir arada tutamazd, nsanlar Losen'den korkup ona
itaat etme eilimi iindeydi; artk yerlemi, eski bir eilimdi bu.
nsanlarn gzndeki itibar, gzpek stratejileri, kat liderlii ve
mutlak zulmnden kaynaklanan gcnden; emrindeki byclere olan
hkimiyeti gibi, hi sahip olmad glerden kaynaklanyordu.
Artk Losen'e Erken ile birka sradan sihirbazdan baka hiz-met eden
byc yoktu. Erken, Losen'in gzdesi olan rakiplerini birer birer srm
ya da ldrmt ve artk yllardr Havnor ze-rinde mutlak bir
hkmranln keyfini sryordu.
Gellukun ra ve asistanyken ustasn Way irfann incele90

BULUCU
mesi iin yreklendirmi, Gelluk cvasnn peinde koarken o hr
kalmt. Gelluk'un beklenmedik kaderi onu sarsmt. Sr do-lu bir yan
vard bu olayn, bir ey, bir insan eksikti. Yardm et-mesi iin, ok
iine yarayan Taz'y arm, ne olduuna dair ti-tiz bir aratrma
yapmt. Gelluk'un nerede olduu, tabii ki bel-liydi. Taz onu yamataki
bir ize kadar izlemiti ve orada gm-l olduunu sylemiti. Erken'in onu
mezardan karmaya niyeti yoktu. Ama onunla birlikte olan olann izini
bir trl bulamyor-du Taz: Tepe'nin altnda Gelluk'un yannda m
olduunu, yoksa kirii krm m olduunu bilemiyordu. Bycnn yapt
gibi by izleri brakmam, demiti Taz; stelik ertesi akam da ok
iddetli yamur yamt; Taz olann izini bulduunu zannetti-i zaman
da bu izler bir kadnn kmt; kadn ise lmt.
Erken basanszhndan dolay Taz'y cezalandrmad ama bunu hep
hatrlad. Baarszlklara alkn deildi, holanmazd baarszlktan.
Taz'nn Su samuru denilen bu ocuk hakknda an-lattklarn sevmemiti ve
bunu da hep hatrlad.
G arzusu kendisiyle beslenir; hrsla yedike byr. Erken alktan
mustaripti. Alktan lyordu. Dilenciler ve fakir ifti-ler lkesi olan
Havnor'u idare etmek onu pek tatmin etmiyordu. stnde sarho bir sakat
oturduktan sonra Maharion'un Tahtna sahip olmak ne ie yaryordu? inde
srnen klelerden bakas yaamadktan sonra ehrin saraylar ne ie
yarard? stedii her kadm elde edebilirdi ama kadnlar onun gcn
kurutur, kuvve-tini emerdi. Yaknnda kadn madn istemiyordu. Bir dmana
ih-tiyac vard: Yok etmeye deecek bir rakip.
Ajanlar birka yldr gelip ona hkm srd yerlerde gizli bir
bakaldr, kendilerine El ismini vermi isyankr sihirbaz gruplar
hakknda bir eyler mrldanp duruyorlard. Dmann bulmak iin yanp
tutuan Erken byle bir grubu soruturtmutu. Bunlar kocakarlardan,
ebelerden, marangozlardan, lamclar-dan, tenekeci raklarndan, kk
olanlardan oluma bir grup-tu. Kendisini kk drlm hisseden ve
hiddetlenen Erken, hepsini birden, onlar kendisine ihbar eden adamla
birlikte ldrt-mt. Bu, halkn nnde Losen'in adna, krala dzenlenen
91

yerdeniz ykler t
komploya kar ceza olarak infaz edilen br idam olmutu. Belki de son
zamanlarda bu tr gzdalar pek verilmiyordu. Ama bu tabiatna uymamt.
Kendisini korkutmay beceren ahmaklarn halkn gzleri nne serilmesinden
holanmamt. Onlarla kendi yntemleriyle, kendi setii bir zamanda
alakadar olmay tercih ederdi. Bir sonuca ulaabilmek iin korkunun abuk
yaanmas gerekir; insani arn ondan korktuklarn grmesi, dehetlerini
duy-mas, kokmas, tatmas lazmd. Ama Losen'in adna hkm sr-dne
gre ordularn ve halkn korkmas gereken Losen'di; ken-disi arka plana
ekilip kle ve raklarla idare etmeliydi.
Ksa bir sre nce bir i iin Taz'y artmt; i bitince ya-l adam
ona, "Roke Adas'n duydun mu?" diye sordu.
"Kamery'nin gneyinde ve batsnda. Wathort Lord'u krk-el-li yl kadar
hkim olmutu adaya."
ehirden nadiren ayrlmasna ramen Erken, gemicilerin ra-porlarndan ve
sarayda tutulan o harika kadim deniz haritalarn-dan azar azar bir araya
getirdii bilgiler sayesinde btn Adalar Diyar'm avucunun ii gibi
bilmekle vnrd. Geceler boyunca bunlar inceler, imparatorluunu nereye
kadar ve nasl genilete-ceini dnp dururdu.
Taz, sanki Roke'un yerinden baka bir eyle ilgilenmiyormu gibi bayla
onaylad.
"Eec?"
"Hepsini birden yakmadan nce ikence ettiin kocakarlar-dan biri vard,
hatrlyor musun? te, ikenceyi yapan adam ka-dnn Roke'taki olu
hakknda konutuunu syledi. Oluna gel-mesi iin sesleniyormu, anlarsn
ya, ama sanki buna muktedir olabilecekm gibi."
"Ece?"
"Tuhaf geldi. Adann ilerinden, denizi hi grmemi bir ko-cakar o kadar
uzaktaki bir adadan sz etsin."
"Olu seyahatlerini anlatan bir denizcidir."
Erken elini sallad. Taz burnunu ekti, bayla onaylayarak ayrld.
Erken, Taz'nn sz ettii nemsiz eyleri hi kulak ard etmezdi nk
ou hi de nemsiz kmamt. Erken, Taz'nn
92

BULUCU
bunu bildiini, bilirdi. Bu yzden yal adam hi sevmezdi, bu
yanlmazlndan dolay. Taz'y hi vmezdi ve adam mmkn olduu kadar
az kullanrd ama kullanmamak mmkn olmaya-cak kadar ie yarayan bir
adamd.
Roke ismini aklnn bir kesine yazd; bu ad tekrar ayn balamda
duyduunda Taz'nn yine doru iz zerinde olduunu anlad.
alnt bir balk kayn by rzgnyla gtren on be, on alt
yalarnda iki olanla on iki yandaki bir kz ocuu, Lo-sen'in
devriyeleri tarafndan mer'in gneyinden alnp getiril-miti, Devriye,
kendi gvertelerinde dalga kartp alnt kay suyla dolduran bir
iklimci olduu iin onlar yakalayabilmiti. mer'e geri gtrlen
ocuklardan biri konumaya balayp, El'e katlmakla ilgili bir eyler
gevelemitL Bu sz duyan adamlar onlarn ikence grp ldrleceklerini
syleyince, olan eer onu affederlerse onlara El, Roke ve Roke'taki byk
bycler hakkndaki her eyi anlatacan haykrmt.
"Onlar buraya getirin/' dedi Erken haberciye.
"Kz kat lordum," dedi adam istemeyerek.
"Kat m?"
"Kz bir kua dnt. Balk kartal olmu diyorlar. O kadar kk bir

kzdan bunu beklemiyorlarm. Ne olduunu anlaya-madan gitmi."


"O halde olanlar getirin," dedi Erken lmcl bir sabrla.
Ona olan getirdiler. Dieri gemiden atlam, Havnor Krfe-zi'ni geerken
bir okla lmt. Getirilen olan ylesine bir deh-et krizine tutulmutu
ki Erken bile olandan tiksindi. Zaten kor-kuyla krlemi ve paralanm
bir yarat nasl korkutabilirdi? Olan tatan bir heykel gibi dimdik ve
kprtsz tutan bir bala-ma tlsm yaptktan sonra bir gn ve bir gece
byle brakt. Ara-da srada heykelle konuuyor, ona zeki bir delikanl
olduunu, belki de burada, sarayda iyi bir rak olabileceini sylyordu.
Belki de Roke'a giderdi, zaten Erken de Roke'u bir ziyaret etme-yi
dnyordu, oradaki byclerle tanmak iin.
Olann bam zdnde olan hl tam numaras yap93

YERDENZ YKLER
maya alt ve konumad. Erken olann aklna girmek zorunda kald, uzun
yllar nce Gelluk gerekten sanatnn ustasyken on-dan rendii
ekilde. Mmkn olan her eyi rendi. Olann artk bir ie yarayacak
hali kalmaynca, ondan kurtulmak gereki-yordu. Yine bu insanlarn
ahmaklklarna yenilmi olmak onur k-rcyd; Roke hakknda btn
rendii de El'in ve byclk -retilen bir okulun burada olduuydu.
Ayrca bir adamn da ismini renmiti.
Bycler iin bir okul fikri onu ok gldrmt. Yaban do-muzlan iin
bir okul, diye dnd, ejderhalar iin bir akademi. Ama g sahibi
adamlann Roke'ta toplanp eit eit entrikalar evirmesi akla yatknd;
stelik bir bycler birlii veya grubu dndke onu daha da korkutmaya
balamt. Bu tabii bir ey deildi ve ancak ok byk bir g altnda
varln srdrebilir-di, baskn bir irade altnda: Gl bycleri
hizmetinde tutacak kadar gl bir bycnn iradesi/te arayp da
bulamad d-man buydu!
Taz'nn aada, kapda olduunu sylediler. Erken onu a-rtmt.
"Deniz Krlangc kim?" dedi, yal adam grr gr-mez.
Ya ilerledike Taz'nn grnts de ismine benzemeye ba-lamt:
Knk yzl, uzun burunlu mahzun gzl biri. yle bir havay koklad ve
tam bilmiyorum diyecekti ki durdu; Erken'e yalan sylememesi gerektiini
bilecek kadar bilgiliydi. ini ek-ti. "Susamuru," dedi. "htiyar
Solukyz' ldren."
"Nerede saklanyor?"
"Saklanmyor ki. ehirde gezip insanlarla konuuyor. Dan te yanndaki
Yolsonu'ndaki anasn grmeye gitti. imdi orada."
"Bunu bana daha nce sylemeliydin,"dedi Erken.
"Onun peinde olduunu bilmiyordum. Ben uzun bir sredir onun peindeydim.
Beni aldatt." Taznn konumasnda hn yok-tu.
"Benim ustam olan byk bycy faka bastrp ldrd. Tehlikeli biri.
cm almak istiyorum. Burada kimlerle konutu? Onlar istiyorum. Sonra
onunla grrz."
94

BULUCU
"Rhtmdan birka yal kadn. Yal bir sihirbaz. Kz karde-Si."
"Onlar buraya getir. Adamlarm al."
Taz havay koklad, iini ekti ve bayla onaylad.
Adamlarnn getirdii insanlarn azndan fazla bir ey aln-myordu, Yine

ayn ey olmutu: El1 in mensubuydular; El de Morred'n Adas'nda veya


dier adyla Roke'taki gl bycler birliiydi; aslen Havnorlu olan
Susamuru ya da Deniz Krlangc denen adam oradan gelmiti; sadece bir
bulucu olmasna ramen ona byk sayg gsteriyorlard. Kz kardei
ortadan yok olmu-tu, belki de Susamuru ile birlikte annelerinin yaad
Yolsonu'na gitmiti. Erken insanlarn puslu, kt zekl akllarn
kartrd, en genlerine ikence yaptrdktan sonra Losen'in penceresinin
ke-narna oturup seyredebilecei bir yerde yaktrd. Kraln biraz
e-lenceye ihtiyac vard.
Btn bunlar iki gn iinde olup bitmiti; btn bu sre zar-fnda Erken,
olup biteni izlesin diye kendi suretini ve Taz'y n-den yollayp Yolsonu
kyne doru bakyor, ortal yokluyordu. Adamn nerede olduunu
anlaynca, kartal kanatlaryla derhal oraya gitti; nk Erken, ejderha
klna bile girecek kadar gz pek, byk bir dnmcyd.
Bu adama kar dikkatli olmas gerektiini biliyordu. Tinaral'i yenmiti
ve stelik u Roke meselesi de vard. Onun iinde ya da ona destek olan
bir g vard. Ama Erken iin ebelerle falan do-laan, sade bir bulucudan
ekinmek zordu. Bir trl gizlenerek yaklamay kendisine yediremedi.
Gnn ortasnda Yolsonu k-ynn dzensiz meydanna nerek, penelerini
insan bacana, kanatlarm da kollarna dndrd.
ocuun teki zrlayarak annesine kotu. Etrafta baka kimse yoktu. Ama
Erken ban evirerek hl zerinden atamad kar-taln seri, sert ba
hareketleriyle baknd. Bycler bycleri tanr: Avnn hangi evde
olduunu biliyordu. Oraya yryerek ka-psn savururcasna at.
Masada oturan zayf, kahverengi tenli adam baklarn kald-rp ona
bakt.
95

YERDENZ YKLER
Erken, adamn zerine bir balama tlsm yapmak iin elini kaldrmaya
balad. Yan kalkm eli yannda hareketsiz kalakald.
Bir msabakayd bu demek; savamaya deer bir dman! Erken geriye doru
bir adm att sonra glmseyip her iki elini de aarak son derece yava
ama srekli bir biimde kaldrd; dier adamn yapabilecei herhangi bir
ey tarafndan engellenmeden stelik.
Ev yok oldu. Ne duvarlar, ne at, ne kimse. Erken, elleri ha-vada, sabah
gnei altnda ky meydannn tozu topra ortasn-da duruyordu.
Bu sadece bir gzbayd tabii ki ama yapt by bir anlk da olsa onu
denetim altna almt; sonra gzban bozmas, du-varlaryla, atsyla,
anak mlein zerindeki k prltsyla, ocak bandaki talaryla,
masasyla evi etrafna yeniden getirme-si gerekiyordu elbette. Ama masada
oturan kimse yoktu. Dma-n gitmiti.
O zaman kzd, ok kzd, elinden yemei alnm a bir adam gibi kzd.
Adam dndrmek iin ard ama gerek adm bil-medii gibi
gnlndekilere ve aklndakilere de sahip deildi. arlan cevapsz kald.
Sert admlarla evden uzaklat, dnd ve evi alevler iinde b-rakan bir
ate tlsm yapt; saz damdan, duvarlardan ve btn pencerelerden alevler
fknyordu. Kadnlar evden lk la kat. Belli ki arka odada
saklanyorlard; onlara bakmad bile. "Taz," diye dnd. Taz'nn
gerek ismini kullanarak arma szn syleyince yal adam mecburen
geldi. Geri yz askt ve, "uradaki meyhanedeydim, gnlk adm
sylemi olsaydn da gelirdim," dedi.
Erken ona tek bir bak frlatt. Taz'nn enesi kapand ve ka-pal
kald.
"Msaade ettiimde konu," dedi byc. "Adam nerede?"
Taz bayla kuzeydouyu gsterdi.
"Orada ne var?"

Erken, Taz'nn azn aarak, donuk ve l bir tonda syle-yebilmesine


yetecek kadar ses verdi: "Samory."
96

BULUCU
"Ne klnda?"
"Susamuru," dedi donuk ses.
Erken glerek "Onu bekleyeceim," dedi; insan ayaklan sa-r penelere,
kollar da tyl kanatlara dnt ve bir kartal rz-grn nnde umaya
balad.
Taz havay kokladt, iini ekti ve arkasndaki kyde alevler snerken,
ocuklar alarken, kadnlar ise kartaln ardndan bela-lar okurken,
isteksizce ayaklarm sryerek onu izledi.
yi bir ey yapmann tehlikesi, akln iyilik niyeti ile ileri doru
drst yapma eylemini kartrmasnda yatar. Susamuru Yenna-va'dan aaya
doru hzla yzerken bunlar dnmyordu. Hz-l olmas gerektiinden,
ynnden, nehir suyunun ho tadndan ve yzmenin o tatl gcnden baka
pek bir ey dnmyordu. Ama Medra, tam kap alp da o korkun
parlaklktaki suret ora-da durmadan nce anneannesinin Yolsonu'ndaki
evinde masann banda oturmu annesi ve kz kardeiyle konuurken byle
bir eyler dnyordu.
Medra Havnor'a, niyeti kt olmad iin, bir ktlk yap-mayaca
dncesiyle gelmiti. Ama tamiri mmkn olmayan bir ktl dokunmutu.
Adamlar, kadnlar ve ocuklar sadece o orada olduu iin lmt. Azap
inde lmlerdi, canl canl yaklarak. Kz kardeiyle annesini,
kendisini ve onun araclyla Roke'u korkun bir tehlike iine atmt.
Eer (sadece gnlk is-mini ve nn bildii) Erken onu yakalayp,
insanlar kulland gibi onu da kullanrsa, onlara yapt gibi akln
bo bir uval gi-bi brakrsa o zaman Roke'taki herkes bycnn gc,
onun em-rindeki filolann ve ordularn kudreti karsnda tm plaklyla
ortaya kard, smini hi sylemedikleri byc nasl Roke'u Wathort'a
ifa ettiyse Medra da Havnor'a ifa etmi olurdu. Belki o adam da bir
ktlk yapmaya niyetli deildi.
Medra bir kez daha ve hl kendi karn hi dnmeden Havnor'dan nasl
hemen ve dikkat ekmeden ayrlabileceini d97

YERDENZ YKLER
sunuyordu byc geldiinde.
mdi ise bir susamuru olduundan, bir susamuru olarak kal-mak istediini,
o tatl kahverengi sular iinde, canl nehirde son-suza kadar bir susamuru
olmak istediini dnyordu. Bir susa-muru iin lm yoktur, sonuna kadar
yaam vardr. Ama bu par-lak yaratkta lml bir akl vard; nehrin
Samory'nin batsndan getii yerde susamuru amurlu kyya kt ve hemen
orackta melmi titreyen bir adamcaz belirdi.
imdi nereye gidecekti? Neden buraya gelmiti?
Bunu dnmemiti. Aklna ilk gelen ekle girmi, tpk bir susamuru gibi
nehre komu ve bir susamurunun yzd gibi yzmt. Ama ancak kendi
klnda, kendisini avlayan byc-ye kar bir insan gibi dnebiliyor,
saklanabiliyor, karar verebi-liyor veya bir insan ya da byc gibi
hareket edebiliyordu.
Erken1 le boy lemeyeceini biliyordu. O ilk balama tls-m, iindeki

btn direnme gcn harcamt; gzba ile dn-m ise bildii tek
numaralard. Eer bycyle bir kez daha kar-larsa mahvolurdu. Onunla
birlikte Roke da. Roke ve ocukla-r ve biricik ak Eiehal ve Pee,
Karga, Dory; hepsi, avludaki eme, emenin yanndaki aa- Sadece Koru
ayakta kalrd. Sa-dece sessiz, sabit yeil tepe. Elehal'n kendisine,
Aramzda Hav-nor var, dediini duydu. Btn gerek gler, btn kadim
gler kkte birdir, dediini de duydu.
Ban kaldrd. Nehrin yukar s ndaki tepe, iinde Anieb'in varlyla,
Tinaral ile birlikte geldii tepeydi. Yazn yeil otlar arasnda hl
belirgin olan ize, topran birleim yerine bir-iki adm vard.
"Ana," dedi orada, dizleri zerine kerek, "Ana, al bana."
Elini topran kavutuu yere koydu ama ellerinde hi g yoktu.
"Brak gireyim ana/1 diye fsldad, en az tepe kadar kadim olan bir
lisanda. Toprak biraz titredikten sonra ald.
Bir kartaln ln duydu. Ayaa kalkt. Karanla atlad.
Kartal vadinin, yamacn, nehrin yanndaki stlerin zerin-de halkalar
izip, lklar atarak dnd. Halkalar izerek arad
98

BULUCU
durdu ve geldii gibi uup gitti.
Uzun bir sre sonra, yal Taz ayaklarn sryerek vadiden yukar geldi.
Arada bir durup kokluyordu. Yerdeki izin yannda yere oturup yorgun
bacaklarn dinlendirdi. Taz amur krntla-rnn bulunduu, otlarn
yatm olduu yeri inceledi. Yatm ot-lan dikeltmek iin okad. Sonunda
ayaa kalkt, stler altn-daki berrak kahverengi sudan imeye gittikten
sonra madenlere doru vadiden aaya yolland.
Medra karanlk iinde aclarla uyand. Uzun bir sre karanlktan baka bir
ey yoktu. Aclar gelip gidiyordu ama karanlk kald. Bir keresinde
ortalk alacakaranlk misali aydnlanr gibi oldu. Yatt yerden,
aralarnda yine karanln uzand talardan bir duvara doru bir yoku
indiini grd. Ama duvara kadar gide-bilmek in yerinden kalkamyordu; o
srada da kolundaki, kal-asndaki ve bandaki ar byk bir iddetle
geri gelmiti. Sonra etrafn karanlk kaplad; sonra da hibir ey yoktu.
Susuzluk: Yetmezmi gibi ar. Susuzluk ve akan suyun se-si.
Nasl k yapldn hatrlamaya alt. Anieb ona ackl bir ekilde,
"I yapamyor musun?11 demiti. Ama yapamyor-du. Su sesi artmcaya,
altndaki kayalar slanncaya kadar karan-lkta srnd ve eli suyu
buluncaya kadar da el yordamyla yok-lad. ti; sonra da slak kayalardan
ayrlmaya alt nk ok mt. Kollarndan biri incinmiti ve
iinde hi g yoktu. Ba yeniden armaya balamt; snmak iin
bzmeye a-lyor, inliyor, titriyordu. Scaklk ve ktan eser yoktu.
Yatm olduu yerin biraz tesinde oturmu, hl mutlak bir karanlkta
olmasna ramen kendisine bakyordu. Minik akarsu-yun mika katmannn
kenanndan damlad yerin yaknlannda bzm, sakat bir halde yatyordu.
Biraz uzakta bzm baka bir yn vard; rm krmz ipek, uzun
salar ve ke-mikler. Onun ardnda maara uzanp gidiyordu, Odalanmn ve
99

YERDENZ YKLER
geitlerinin bildiinden daha uzaklara uzandn grd. Bunu da
Tinaral'in cesediyle, kendi bedenini grd ayn umursamaz il-giyle

grmt. Hafif bir pimanlk hissetti. Burada, ldrd adamn yannda


lyor olmas son derece adildi. Hakti. Yanl bir taraf yoktu. Ama
iinde bir eyler acyordu; bu iddetli bir beden ars deildi; uzun,
hayat boyunca hissettii bir szyd.
"Anieb," dedi.
Sonra yeniden kolunda, kalasnda, banda iddetli bir ary-la kendine
geldi; kr karanlk iinde kendini hasta hissediyor, ba- dnyordu.
Kprdaynca inledi; ama dorulup oturdu. Yaa-mam lazm, diye dnd.
Nasl yaanmas gerektiini hatrla-mam lazm. Nasl k yaplmas
gerektiini. Hatrlamam lazm. Yapraklarn glgelerini hatrlamam lazm.
Orman nereye kadar uzanr?
Akln erdii yere kadar.
Karanla bakt. Bir sre sonra salam elini biraz kprdatma-ya balad
ve lo bir k elinden akt.
Maarann tavan ok yukarlardayd. Mika katmanndan damlayan sularn
szld yerler tlsm snda ksa izgiler ha-linde prldyordu.
Maarann bedeninden ayrlmken grd odalar ve geit-lerini artk
gremiyordu. Sadece tlsmnn kprtsnn etra-fnda ve tam nnde
gsterdiklerini grebiliyordu. Tpk Anieb ile birlikte gece iinden
geip, her admlarn karanla doru at-tklar, kzn lmne doru
gittikleri zaman gibi.
Dizlerinin zerine dorulup, "Sa olasn ana/' diye fsldama-y akl
etti. Ayaa kalkt, dt nk sol kalasna avaz kt kadar
barmasna neden olan iddetli bir ar saplanmt. Bir s-re sonra
yeniden deneyerek, ayaa kalkt. Ondan sonra ilerleme-ye balad.
Maaray gemesi uzun zaman ald. Sakat kolunu gmleinin iine alarak,
biraz daha rahat yryebilmek iin salam eliyle kalasnn eklem yerine
bastryordu. Duvarlar daralarak geit gi-bi bir eye dnyordu. Burada
tavan ok daha alakt, tam ba-nn zerindeydi. Duvarlarn birinden su
szyor, ayak altndaki
100

BULUCU
talar arasnda minik birikintiler oluturuyordu. Buras Tinaral'in
hayalinde canlandrd atallanarak ykselen stunlar zerinde mistik
rnlerin bulunduu kzl saray deildi. Sadece toprak, a-mur, kaya ve
suydu. Hava serin ve sakindi. Akarsuyun prts hari sessizdi.
Tlsmnn dnda karanlkt.
Medra, orada durmu, ban emiti. "Anieb,M dedi, "bu ka-dar uzaa
gelebilir misin? Ben yolu bilmiyorum." Bir sre bekle-di. Karanl grd,
sessizlii duydu. Yavaa, dura dura girdi ge-ide.
Erken, adamn kendisinden nasl katn anlayamad ama iki ey kesindi:
Erken'in imdiye kadar karlat btn bycler-den ok daha glyd
ve gcnn merkezi ve kayna oras ol-duuna gre en ksa zamanda Roke'a
dnecekti. Ondan nce ora-ya gitmeye almann bir anlam yoktu; o ba
ekecekti. Ama Erken bu yolu izleyebilirdi; eer kendi gc yetmeyecekse
yan-na hibir bycnn dayanamayaca bir kuvvet alrd. Morred bile
dman bycnn maharetiyle deil de dmann yn y-n askeriyle alt
edilmemi miydi?
"Hametmeap filolarn yolluyorlar," dedi Erken, krallarn sa-ray ndaki
koltuunda oturan yal adama. "Size kar byk bir dman topland,
Deniz'in gneyinde; biz de gidip onlar yok edeceiz. Byk Liman'dan,
mer'den, Gney Liman'ndan, Hosk'taki tmarnzdan yz gemi yola kacak;
dnyadaki gelmi gemi en byk donanma! Onlara ben nderlik edeceim.
an ve eref size ait olacak." Losen'in sonunda kimin efendi, kimin kle
olduunu anlamaya balayarak ona bir eit dehetle bakma-sna neden

olacak ekilde aka glyordu,


Erken, Losen'in adamlarn o kadar byk bir hnerle elinde tutuyordu ki,
iki gn iinde byk filo Havnor'dan yola kp yol-da takviyelerini
toplad. Seksen gemi, onlar dorudan Roke'a g-tren gerek ve sabit bir
by rzgnyla yelken aarak Ark ile 1li-en'in yanndan getiler Bazen
elinde Kuzey'in en ucundaki bir
101

yerdeniz ykleri
deniz hayvannn boynuzundan yaplm uzun beyaz bir asa ta-yan, ipek
beyaz cppesiyle Erken, ba eken, yzlerce krei ka-nat rpan bir
martnn kanatlar gibi parlayan kadrgann pruva gvertesinde duruyorduBazen kendisi filonun zerinde veya nnde uan bir mart, kartal veya
ejderha oluyordu; onun utu-unu gren adamlar da haykryorlard:
"Ejderhalarn efendisi! Ejderhalarn efendisi!"
Su ve yiyecek almak iin llien'e yanamlard. Yzlerce adam o kadar
ksa srede bir araya getirmekle uramak gemiler iin erzak toplayacak
zaman brakmamt, tllien'in bat kysn-daki kasabalar istila edip
istediklerini aldlar; ellerine geeni yamalayp kalan da yakarak ayn
eyi Vissti ve Kamery'de de tekrarladlar. Sonra byk filo batya
dnerek, Roke Adas'nn tek liman Thwil Krfezi'ne doru yneldi. Erken
liman Havnor'da-ki haritalardan tanyor ve yannda bir tepe olduunu
biliyordu. Roke'a yaklatka ejderha klna girerek gemilerin zerine
s-zlerek ykseldi, o tepeyi grebilmek iin batya bakarak onlara yol
gsterdi.
Tepeyi, denizin pusu zerinde soluk ve yeil tepeyi ilk grd-nde
haykrd -gemilerdeki adamlar ejderhann lk attn duydular- ve
onlar fetih iin kendisini izlemek zere geride b-rakarak daha hzl
umaya balad.
Roke hakkndaki sylentilere gre ada bylerle korunuyor, tlsmlarla
gizleniyor, sradan bir gze grnmyordu. Eer o te-pe veya o anda
tepenin nnde aldn grd koy etrafna rlm bir by vardysa
bile onun iin tl gibiydi, effaft. Ko-yun, minik kasabann, kasabann
zerindeki yamataki yarm bi-nann zerinden yksek yeil tepenin bana
uarken hibir ey gzn bulandrp iradesini rahatsz etmedi. Oraya
ejderha pen-eleriyle uzanp, pas krmzs kanatlarn rparak kondu.
Kendi suretinde duruyordu. Bu dnm kendisi yapmam-t. Ne yapacan
bilemeden tetikte durdu.
Rzgr esti, uzun otlar rzgrda boyunlarn bktler Yaz ilerliyordu ve
otlar artk kuruydu, saranyorlard; zerinde hi i-ek yoktu da
dantelkpnn minik beyaz balan vard. Bir ka102

BULUCU
din yksek otlar arasndan, tepeden ona doru trmanyordu. Bir yolu
izlemiyor, acele etmeden rahata yryordu.
Elini kadn durdurmak iin by yapmak zere kaldrdn dnd ama
elini kaldrmamt ve kadn gelmeye devam edi-yordu. Adamdan sadece
birka kol boyu uzakta durdu kadn; h-l ondan biraz daha aadayd.
"Bana ismini syle," dedi kadn; adam da, "Teriel," dedi.
"Buraya niin geldin Teriel?"
"Sizi yok etmek iin/1
Adam kadna bakakaldt; yuvarlak ehrel, orta yal, ksa boylu, gl,

salarna ak dm, kara kalar altnda kara gz-leri olan bir kadnd;
onun gzlerini alkoyan, onu alkoyan, ger-ei dile getirmesine neden
olan gzlere sahip bir kadn.
"Bizi yok etmek iin mi? Bu tepeyi yok etmek iin mi? Ora-daki aalar?"
Kadn tepeden pek uzakta olmayan Koru'ya bak-t. "Belki bunlar, onlar
yapm olan Segoy bozabilir. Belki yer kendi kendini bozabilir. Belki
kendisini bizim ellerimizle bozar, sonunda. Ama seninkilerle deil. Sahte
kral, sahte ejderha, sahte adam, zerinde durduun topra bil inceye
kadar Roke Tepesi'ne gelme," Eliyle yere doru bir hareket yapt. Sonra
dnp yksek otlar arasndan tepeden inmeye balad, geldii yoldan.
Tepede baka insanlar da bulunduunu grmt adam im-di, bir sr insan;
adamlar, kadnlar, ocuklar, yaayanlar ve l-lerin ruhlar; bir sr,
bir srs. Onlar karsnda dehete dt, olduu yere sindi, kendisini
hepsinden gizleyebilecek bir by yapmaya alyordu.
Ama by my yapmad. inde artk by kalmamt. Git-miti, iinden bu
korkun tepeye, altndaki bu korkun topraa akp gitmiti, yoktu. Byc
filan deildi, dierleri gibi gsz bir adamd o kadar.
Hl byler sylemeye alt, sihirli szlerle kollarn kaldrd,
hiddetle havay yumruklad halde bunu biliyordu, bunu kesin olarak
biliyordu. Sonra douya bakt, gzlerini ksp kadrga kreklerinin
prltsn, bu insanlar cezalandrmaya, ken-disini de kurtarmaya gelecek
olan gemilerin yelkenlerini arad.
103

YERDENZ YKLER
Btn grebildii su zerindeki pustu, koyun aznn gerisin-de, suyun
zerini kaplayan pus. O seyrederken pus younlat, karard, yavaa
dalgalanan deniz zerinden szld.
Gnee kar donen yer, gnleri ve geceleri yaratr ama kendi iinde gn
yoktur. Medra gece iinde yrd. ok kt sakatlan-mt ve her zaman
tlsmn yank tutamyordu. Ik snd-nde durup oturmas ve
uyumas gerekiyordu. Uyku, hibir za-man onun dnd gibi lm
olmuyordu. Her zaman yerek, her zaman ac iersinde, her zaman susuz
uyanyor ve ne zaman bir k prlts yaratabilse ayaa kalkp yoluna
devam ediyordu. Anieb'i hi grmedi ama orada olduunu biliyordu. Onu
izledi. Bazen byk odalar oluyordu. Bazen hareketsiz su birikintileri
oluyordu. Bunlarn yzeylerinin hareketsizliini krmak zor olu-yordu ama
bunlardan iiyordu. Sonunda o su birikintilerinin en uzununa rasayncaya
kadar uzun bir sre devaml dibe doru in-diini dnd; ondan sonra da
hep yukar trmand. Artk bazen Anieb onu izliyordu. Kzn ismini
sylyordu ama o hi cevap vermiyordu. Dier ismi syleyemiyordu ama
aalan dnebili-yordu; aalarn kklerini. Buras aalarn kklerinin
krally-d. Orman nereye kadar uzanr? Ormann erdii yere kadar. Ya~
samlar kadar uzaa, aalarn kkleri kadar derine. Yapraklar glge
drd srece. Burada hi glge yoktu, sadece karanlk vard ama o
sonunda Anieb'i nnde grnceye kadar ilerledi, ilerledi. Kzn
gzlerindeki imei kvrck salarnn bulutunu grd. Kz ona bir an
iin baktktan sonra yana dnd, karanla doru inen dik ve uzun bir
yamatan aaya hafife komaya balad.
Adamn durduu yer tamamen karanlk deildi. Yzne hava geliyordu. ok
ileride, tlsm olmayan soluk, minik bir k vard. lerledi. Uzun
bir zamandr srnyor, arln kaldra-mayan sa ayam srklyordu.
lerledi. Akam rzgrn kok-lad ve aalarla dallarn arasndan akam
gn grd, Kemer
104

BULUCU
yapm bir mee kk bir adamn veya porsuun ancak srnp geebilecei
byklkteki maarann azm biimlendiriyordu. O da srnerek geti.
Orada, n solmakta olduunu, yldzla-rn yapraklar arasndan birer
birer ktm grerek, aacn kk altnda yatt.
Taz onu orada buldu, vadiden millerce tede, Samory'nin ba-tsnda, byk
Faliern ormannn kysnda,
"Yakaladm seni," dedi yal adam, amur iinde kendini sal-m yatan
adama bakarak. " iten getikten sonra," diye ekledi sonra pimanlkla.
Eilip onu kaldrabilecek mi, yoksa srkle-mek zorunda m kalacak diye
bakt ve yaamn hafif scaklm hissetti- "Zorlu bir adamsn/' dedi.
"Haydi uyan. Haydi. Susamu-ru uyan."
Medra Taz'y tand; ama dorulup oturamyor, doru drst konuamyordu.
Yal adam ceketini onun omuzlarna koyup, matarasndan su verdi. Sonra
yanma melip, srtn meenin mu-azzam gvdesine dayayarak bir sre
orman seyretti. Sabah saat-leri ilerlemiti, scakt; yaz aylarmm gnei
yapraklar arasnda yeilin binlerce tonuna brnerek szlyordu. Meede
tepelerde bir yerde bir sincabn sesi duyuldu, bir alakarga cevap verdi.
Ta-z boynunu kayarak iini ekti.
" Byc her zamanki gibi yanl iz zerinde," dedi sonunda. "Senin Roke
Adas'na gitmi olacan ve seni orada yakalayaca-m syledi. Ben bir
ey sylemedim."
Sadece Susamuru olarak tand adama bakt.
"Oraya, o delie, yal bycnn yanna gittin deil mi? Onu buldun mu?"
Medra bayla onaylad.
"Hmmm.H Taz, ksa hrltl bir kahkaha att. "Aradm bu-luyorsun,
yle deil mi? Benim gibi." Arkadann skntda oldu-unu grerek, "Seni
buradan kartacam," dedi. "Biraz soluk-landktan sonra oradaki kyden
bir arabac getiririm. Dinle. Kay-glanma. Bunca yldr seni Erken'e
teslim etmek iin aramadm. Gelluk'a teslim etmi olduum gibi, O yzden
ok piman oldum. Bu konuda dndm. Sana, hner sahibi adamlarn bir
araya
105

YERDENZ YKLER
gelmeleri konusunda sylediim eyler. Ve kimin iin alt-mz. Bu
konuda fazla bir ansm olduunu dnmyordum. Ama sana daha nce ktlk
yaptm iin bir daha karlaacak olursak, elimden gelirse, sana iyilik
yapmay dnmtm. Ha-ni birbirine yardm eden iki bulucu gibi, anladn
m?"
Susamuru zor nefes alyordu. Taz elini bir an iin Susamu-ru'nun eli
zerine koyarak, "Endielenme," dedi ve ayaa kalkt. "Rahat rahat
dinlen."
Onlar Yolsonu'na gtrecek bir arabac buldu. Susarnuru'nun annesiyle kz
kardei, yanm evlerini ellerinden geldiince tamir etmeye alrken bir
kuzenlerinin yannda kalyorlard. Onu, ina-nlmaz bir mutlulukla
barlarna bastlar. Taznn diktatr ve b-yc ile olan ban
bilmediklerinden ona da kendilerinden biriy-mi, sadece zavall
Susamuru'nu ormanda yan l halde bulup eve getiren iyi kalpli adamm
gibi davrandlar. rfan sahibi bir adam, dedi Susarnuru'nun annesi Gt'e,
kesinlikle irfan sahibi bir adam. Byle bir adama yaktrlacak hibir
sfat yetmezdi.
Susarnuru'nun iyilemesi, yaralarnn gemesi ok uzun sr-yordu. kk

krk kolu ve zarar grm kalas iin elinden ge-leni yapt; irfan
sahibi kadnlar, kayalarn elinde, banda ve diz-lerinde atklar
kesiklere merhem srdler; annesi bahelerde, brtlen allarnda
bulduu btn leziz yiyecekleri getirdi; ama o Taz'nn onu ilk bulduu
zamanki kadar zayf ve halsiz yatyor-du. Yolsonulu irfan sahibi kadn,
iinde hi gnl kalmadn syledi. Sorun baka bir yerde; endie, korku
veya utanla, ken-dini yiyip bitirmekle ilgiliydi.
"yleyse nerede?" dedi Taz.
Susamuru, uzun bir sessizlikten sonra, "Roke Adas," dedi.
"Erken'in koca filoyla gittii yer. Anlyorum. Orada arkada-larn var.
Gemilerden birinin dndn biliyorum nk gemi-deki adamlardan birini
orada, meyhanede grdm. Gidip bir so-ruturaym. Yalnz u kadarn
syleyeyim, benim grdm ka-daryla Erken eve dnmekte gecikti. Hmmm,
hmmm," diye de-vam etti, kendi akasn pek beenerek. "Eve dnmekte
gecikti," diye tekrarlad ve ayaa kalkt. Baklacak pek bir taraf
kalmam
106

BULUCU
olan Susamuru'na bakt. "Rahat rahat istirahat et/1 dedi ve gitti.
Birka gn kadar geri dnmedi. Sonunda atlarn ektii bir arabayla yle
bir haval geri geldi ki Susamuru'nun kz kardei koarak ona, "Taz ya
bir sava kazanm, ya da bir hazine bul-mu! Bir ehir atnn ektii bir
ehir arabasna binmi, bir prens gibi!'1 diye yetitirdi.
Taz hemen kzn peinden odaya damlad. "Eh," dedi, "nce, ehre
vardmda saraya gittim, haberleri bir duymak iin; bir de ne greyim?
Yal Korsan Kral ayakta, eskisi gibi bara ara, oraya buraya emirler
verirken grmeyeyim mi? Ayakta! Yllardr ayaa kalkamyordu. Bara
ara emirler veriyordu! stelik ki-misi verdii emirleri yapyordu,
kimisi yapmyordu, O yzden ben de oradan ayrldm, o tr ortamlar saray
iinde biraz tehlike-li olacandan. Sonra arkadalarma uradm, bizim
Erken1 in ne-rede olduunu, filonun Roke'a gidip dnm olup olmadn,
ya-ni btn bunlar sordum. Erken mi? dediler, kimse Erken'in ba-na
neler geldiini bilmiyor. Ona ait veya ondan gelen tek bir ia-ret bile
yokmu. Belki ben onu bulurmuum, dediler, benimle e-lenerek, hmmm. Ona
bayldm bilirler. Gemilere gelince, bir ksm geri gelmi, adamlar
Roke Adas'na hi varmadklarn, aday hi grmediklerini, deniz
haritalarnda adann olmas ge-rektii yerden geip gittiklerini ve hibir
adaya rastlamadklarn sylyor. Sonra byk kadrgalardan birinden baz
adamlar var-d. Onlar, adann olmas gereken yere yaklatklarnda, slak
bir kuma kadar youn bir sisle karlatklarn sylediler; stelik
burada deniz de younlam, krekiler kreklerini zorla
ekebi-liyorlarm, bir gn ve bir gece bu sise yakalanp kalmlar.
k-tklarnda denizde filodan bir gemi bile kahmam ve kleler
ne-redeyse isyan edecekmi, o yzden geminin kaptan gemiyi mmkn
olduunca hzl geri getirmi. Baka bir gemi, Losen'in ahsi gemisi
Frtnabuutu ben oradayken geldi. Onun mretteba-tndan birka kiiyle
konutum. Roke'un olmas gereken yerin et-rafnda sisten, kayalardan baka
bir ey yokmu; onlar da yanla-rndaki yedi gemiyle biraz gneye inmiler
ve Wathort'tan gel-mekte olan bir filoya rastlamlar. Herhalde oradaki
hkmdarlar
107

YERDENZ YKLER
yamaya gelen byk bir filo hakknda haber alm olacaklar nk durup
soru bile sormadan bizim gemilere byc atei yol-lamlar ve gverteye
adam indirmek iin yanamaya almlar; konutuum adamlar onlardan
kamann bile byk bir atma sonucu mmkn olduunu ve herkesin de
bundan sa kamad-n syledi. Btn bu zaman zarfnda Erken'den hi
haber ala-mamlar; gemide kendi heybecileri olmasaym onlar iin
rzg-r ayarlayan da olmayacakm. Bylece, it dalandan km itler
gibi, dedi Ftrnabulutu mrettebatndan biri, birbirlerinin kuyru-unda
Deniz'i amlar. imdi, syle bakalm sana getirdiim haberleri
beendin mi?"
Susamuru alamamak iin kendini zor tutuyordu; yzn saklad. "Evet,"
dedi, "sa ol,"
"Ben de beenebileceini dnmtm. Kral Losen'e gelin-ce," dedi Taz,
"kim bilebilir." Havay koklayarak iini ekti. "Onun yerinde olsaydm
kendimi emekliye ayrrdm," dedi. "ah-sen ben yle yapmay dnyorum."
Susamuru yzne ve sesine yeniden hkim olmutu. Gzleri-ni ve burnunu
sildi, boazn temizledi, "yi bir fikir olabilir. Ro-ke'a gel. Daha
gvenli/' dedi.
"Bulmas zor bir yere benziyor," dedi Taz.
"Ben bulabilirim,11 dedi Susamuru.
108

iv. medra
Kapmzn eiinde yal bir adam vard Zengin fakir herkese aard
kapy; Byk kk ok oldu geleni Ama Medra'nn Kapsndan azd
geebileni.
Byle akar sular uzaa, uzaa,
Byle akar sular uzaa.
Tazi Yolsonu'nda kald. Orada bir bulucu olarak hayatn kazana-biliyordu;
stelik meyhaneyi ve Susamuru'nun arnesinin misafir-perverliini de ok
sevmiti.
Gz sonlarna doru Losen, Krallarn Saray'nn pencerele-rinden birinden
ayana balanm bir iple sallanmt; o rme-ye braklmken alt
diktatr onun krall iin atyor, byk filonun gemileri birbirlerini
kovalyor, Boazlarda, byclerin allak bullak ettikleri denizlerde
savayordu.
Ama Havnor El'inden iki gen sihirbaz tayan mitli yelken ap Medra'y
i Deniz'den arp sa salim Roke'a ulatrd.
Kor, rhtmda onu bekliyordu. Sakatlanm, zayflam olan Medra kadna
gidip ellerini tuttu ama yzn kaldrp ona baka-mad. ''Gnlmde ok
fazla lm var Elehal," dedi.
"Benimle Koruya gel," dedi kadn.
Birlikte Koru'ya gidip k basncaya kadar orada kaldlar. Bu-nu izleyen
y, Koru'dan akp gelen Thwilburn kysna minik bir ev ina edip yazlar
burada yaadlar.
Byk Ev'de alyorlar, orada retmenlik yapyorlard. Ta be ta
ykseliini, her tam koruma, dayanma ve bar tlsmlar-na brnn
izlemilerdi. Umduklar kadar salam olmasa da, Roke Kanunlan'nm
yapln grmlerdi; bu srede hep kar kmalar yaanmt nk
bycler dier adalardan gelmi,
109

YERDENZ YKLER
Okul'un rencileri arasndan ykselmiti; g, bilgi ve gurur sa-hibi
kadnlar ve adamlard, Kanunlar adna birlikte, herkesin iyi-lii iin
almaya yemin etmilerdi ama hepsi de bunun yolunun farkl olduu
grndeydi.
Yalanan Elehal Okul'un ihtiraslarndan ve sorunlarndan yo-rulmu, gn
getike aalar onu daha ok ekmeye balamt, o da tek bana aklnn
erdii yere kadar aalar arasnda geziyor-du. Medra da yryordu orada,
ama kadn kadar ileriye gidemi-yordu nk sakatt.
Kadn ldkten sonra bir sre Koru yanndaki evde tek ba-na yaad.
Bir sonbahar gn Okul'a geri geldi. Roke Tepesi'nin krlar-na trmanan
yola alan arka kapdan girdi. Hollerden ve ta ko-ridorlardan geerek en
iteki yere, emenin bulunduu mermer zeminli avluya, Elehal'in dikmi
olduu, yemileri kzarmakta olan aacm artk tm yksekliiyle durduu
yere vard.
Onun orada olduunu iiten Roke Hocalar, marifetlerinin us-talar olan
kadnlar ve erkekler de oraya geldi. Medra Koru'ya gi-dinceye kadar Bulucu
olmutu. Artk, gen bir kadn retiyordu bu sanat, onun da o kza
retmi olduu gibi.
"Dnyordum da," dedi. "Sekiz kiisiniz. Dokuz, daha iyi bir saydr.
Eer kabul ederseniz beni de bir usta sayn."
"Ne yapacaksn Deniz Krlangc Usta?" diye sordu lienden gelen beyaz
sal arc.
"Kapy bekleyeceim," dedi Medra. "Sakat olduum iin ka-pdan pek
uzaklamam. Yal olduum iin gelenlere ne diyece-imi bilirim. Bir
bulucu olduum iin de buraya ait olup olmadk-larn ortaya
kartabilirim."
"Bu bizi hem bytik bir zahmetten, hem de az da olsa tehlike-den
kurtaracaktr," dedi gen Bulucu.
"Nasl yapacaksn bu ii?" diye sordu arc.
"Onlara isimlerini soracam," dedi Medra. Glmsedi. "Eer isimlerini
sylerlerse ieri gelebilirler. Her eyi rendik-lerini dndkleri
zaman da tekrar dar kabilirler. Eer bana ismimi syleyebilirlerse."
110

BULUCU
Byle de oldu. Yaamnn geri kalannda Medra Roke'taki Byk Ev'in
kapsn bekledi. Tepe'ye bakan arka kap uzun sre, yzyllar geip
evdeki eylerin pek ou deitikten sonra bile Medra'nn Kaps diye
bilindi.
Havnor'daki Onn'un etekleri civarndaki kylerde ve Yolso-nu'nda ilerini
eirip kuma dokuyan kadnlar, son msra belki de ad Medra, Susamuru ve
Deniz Krlangc olan adamla ilgili bir bilmece tekerlemesi okurlar.
U ey vard, olmayacak bir daha: Solea'nn parlak adas, dalgalarn
stnde Denizde yzen bir ejderha, Uan bir deniz kuu mezar iinde.
111

Karagl le pirlanta

Bat Havnor'dan bir tekne trks:


Akmn gittii yer nere siy se Varaym oraya. Teknesi nereye krek
ekerse Ben de o tarafa.
Birlikte gleceiz onunla. Alayacaz birlikte. Ben yaarm, o yaarsa
lrm lrse.
i
Akmn gittii yer neresiyse Varaym oraya. Teknesi nereye krek ekerse
Ben de o tarafa.
Havnor'un batsnda, mee ve kestanelerle bezenmi tepeler arasnda
Aklk adnda bir kasaba vardr. Bir sre nce bu kasa-bnn zengini,
Altn adnda bir tccard. Altn, Havnor'un Gney Liman ve Byk Havnor
Liman'nda ina edilen gemiler iin mee ktklerini bien bkhanenin
sahibiydi; en byk kestane korular ona aitti; ktkleri ve kestaneleri
satmak iin tepelerden arp tayan arabalar vard ve arabaclar
kiralard. Aalardan ok gzel para kazanyordu; olu doduu zaman anne,
"Ona Kestane veya Mee desek mi?" demiti. Ama baba, "Prlanta," de-di;
onun takdirine gre prlanta, altndan daha kymetli olan tek eydi,
Bylece Prlanta Aklk'taki en gzel evde byd; tombul, parlak gzl
bir bebek, salkl, neeli bir oland. ok tatl bir sesi, iyi bir
kula ve mzie byk bir sevgisi vard; o yzden annesi Tuly ona bir
sr sevecen ismin yan sra akyan Sere ve Tarlakuu da diyordu nk
hibir zaman "Prlanta" adn tam
115

YERDENZ YKLER
manasyla sevmemiti. Olan evin drt bir yannda akyor, ar-klar
sylyordu; duyar duymaz btn sarklan reniveriyor, ye-ni bir ey
duymazsa da kendisi icat ediyordu. Annesi, irfan sahi-bi kadn
Arapsa'nn ona Ea'nn Yaradlm ve Gen Kraln Kahramanhklarim
retmesini salamt; on bir yandayken Gndn'nde de, Aklk1 in
zerindeki tepelerdeki lkesini zi-yarete gelmi olan Bat Topraklandn
Lordu iin K Trksn okumutu. Bey ile Hanm olann icraatn vm,
kapana bir prlanta kaklm minik bir altn kutu armaan etmilerdi; bu
Pr-lanta ile annesine ok zarif ve gzel bir hediye gibi gelmiti. Fa-kat
Altn bu ark syleme iinden ve incik boncuktan biraz hu-zursuz
oluyordu. "Senin yapman gereken daha nemli iler var oul," dedi,
"Kazanman gereken daha byk dller."
Prlanta babasnn iini kastettiim dnmt -ktkler, bkclar,
bkhane, kestane konlan, toplayclar, arabaclar, arabalar- tm bu
iler, bu konudaki konumalar, tasanlar, teferru-atl, byk adam
ileriydi. Bunlarn kendisiyle bir ilgisi olduu-nu hi hissetmemiti;
yani bu ilere nasl bulaacakt babasnn bekledii lde? Belki
byynce anlard.
Ama aslnda Altn sadece ii dnmyordu. Olunda, gzle-rini ilerinden
daha yukanlara dikmesine neden olmasa bile za-man zaman biraz daha yukar
bakmasna ve sonra gzlerini ka-patmasna sebebiyet veren bir ey
gzlemlemiti.
ilk balarda Prlanta'da her ocukta nceleri olup sonra kay-bolan bir
beceri, tesadfi bir byclk kvlcm olduunu d-nmt. Kk bir
olanken Altn da glgesinin parlayp prl-damasn salayabiliyordu.
Annesiyle babas onu bu numarasn-dan dolay vm, konuklara da ayn
numaray yaptrtmt; son-ra yedi-sekiz yalanna gelince bu hnerini
kaybetmi ve bir daha da bu numaray hi yapamamt.
Prlanta'nm merdivenlerden, merdivenlere hi demeden in-diini grdnde
gzlerinin yanldn dnmt ama birka gn sonra ocuun, sadece tek
bir parman mee parmaklk bo-yunca kaydrp merdivenlerden uarak
ktm grmt. "ner-ken de bunu yapabilir misin?1' diye sordu Altn;

Prlanta da, 'ta116

KARAGL LE PIRLANTA
biiT bak byle," dedi ve gney yeli nndeki br bulut gibi rahat-a
aaya szlverdi.
"Bunu nasl rendin?"
"Kendi kendime buldum saylr," dedi olan, belli ki babas-nn bunu
tasvip edip etmediinden pek emin deildi.
Geici, ocuksu bir hner, hani o sesindeki tatl tm gibi ola-bilecek bir
ey iin bou bouna abalayp gereksiz yere akln bu konuya takmamak
iin Altn ocuu vmedi. Zaten u ark ko-nusunda yeterince yaygara
yaplyordu.
Fakat br-iki yl sonra Prlanta olan oyun arkada Gl ile birlikte
arka bahelerinde grd. ocuklar kamburlarn karp diz km, kafa
kafaya vermi glyorlard. ocuklarn youn ve esrarengiz havas adam
merdiven aralnda durup onlar pen-cereden izlemeye itmiti. Aralarnda
bir ey zplayp duruyordu, bir kurbaa myd? Bir ekirge miydi? Baheye
kp ocuklara yaklat; kocaman bir adam olmasna ramen sessizce
hareket et-tii iin, yaptklar ie dalm olan ocuklar onu duymadlar.
p-lak ayaklan arasnda zplayp duran bir ta parasyd. Prlanta elini
havaya kaldrdnda ta havaya sryor, elini biraz sallad-nda ta
havada asl kalyor, parmaklarn yere doru kprdatt-nda topraa
dyordu.
"imdi sra sende," dedi Prlanta Gl'e; kz da olann yapt- gibi
yapmaya balad ama ta biraz kprdad. "Ay," diye fsl-dad kz, "baban
burada."
"ok akllca," dedi Altn.
"Prl uydurdu bunu," dedi Gl.
Altn bu ocuu sevmiyordu. Kz hem patavatszd, hem tem-kinli; hem gz
karayd, hem rkek. Bir kz ocuuydu, Prlan-tadan bir ya kkt ve bir
cadnn kzyd. Olunun kendi ya-t dier olanlarla oynamasn
isterdi, kendi dengi, Aklktaki saygn ailelerden gelen ocuklarla. Tuly
cadya "irfan sahibi ka-dn" demekte srar ediyordu ama cad cadyd ite;
kz da Prlan-ta'ya uygun den bir arkada deildi. Geri olunun bir
cad o-cua numaralar retmesini grmek onu biraz elendirmemi de
deildi.
117

YERDENZ YKLER
"Baka neler yapabiliyorsun Prlanta?" diye sordu adam.
"Flt alabiliyorum," dedi Prlanta hemen ve cebinden anne-sinin on ikinci
ya gn iin verdii kk fifreyi kartt. Dudak-larna gtrp bat
sahillerinden "Akmn Gittii Yer Neresiyse" adl tatl, bildik bir
ezgiyi almaya balad.
"Pek ho/1 dedi baba. "Ama herkes fifre alabilir, biliyorsun."
Prlanta Gle bakt. Kz baklarn yere ndirerek ban e-virdi.
"ok abuk rendim ama," dedi Prlanta.
Altm, pek etkilenmeden homurdand.
"Kendi kendine alabilir," dedi Prlanta ve fifreyi dudaklarn-dan uzakta
tuttu. Parmaklan delikler zerinde dans ediyordu, fif-re ise hzl, ksa
bir ezgi ald. Birka yanl notaya basp, son no-tada cyaklad. "Daha
tam renemedim," dedi Prlanta, can s-klp mahcup olarak.

"Pek gzel, pek gzel," dedi babas. "almaya devam et." Sonra yoluna
devam etti. Ne sylemesi gerektiini bilemiyordu. Olan mzikle veya
kzla daha fazla vakit harcamas iin heves-lendirmek istemiyordu; zaten
yeterince vakit harcamt ve her ikisi de onun hayatta bir yere gelmesine
yardmc olamazd. Ama bu vergi, bu inkr edilemez vergi -ta havaya
kaldrmak, flen-meden alnan fifre- bunlara ok fazla anlam yklemek
yanl olurdu herhalde, ama cesaretini de krmamalyd.
Altn'm anlayna gre para g demekti ama tek g deil. ki eit g
daha vard; biri eit, biri daha byk. Soydan gelen g vard. Bat
Topraklar'nn Beyi, Aklk yaknlarndaki lke topraklarna geldiinde
Altm ona sadakatini gstermekten ok memnun olmutu. Bey, hkm srmek ve
bar korumak iin domutu, nasl Altm ticaret ve parayla urasn diye
domusa, her ikisinin de yeri belliydi; ve her ikisi de ister soylu ister
sra-dan olsun iyi ve drste hizmet veriyor, sayg ve erefi hak
edi-yordu. Ama Altn'n alp satabilecei, bor verebilecei veya
yal-vartabilecei daha alt seviyede beyler de vard, sadakat veya e-ref
hak etmeyen ama soylu domu insanlar. Doutan gelen g ile paradan
kaynaklanan g tesadfiydi ama elden yitirmemek
118

KARAGL LE PIRLANTA
iin kazanlmas, hak edilmesi gerekiyordu.
Ama zenginler ve soylularn tesinde G Adamlar denen kiiler vard:
Bycler. Onlarn gc, ok az bulunsa da, kesin-di. Adalar Diyar'nn
uzun yllar basz kalm krallnn kaderi onlarn elindeydi,
Eer Prlanta bu tr bir gle domu ise, eer onun vergisi buysa,
Altn'n onu bu i iin yetitirme, araba yollarn geniletip Gney
Limanmla srekli bir ticarete dntrme, Reche zerin-deki kestane
ormanlarn alma ryalar ve planlar -bu trdeki b-tn planlar- boa
kacakt. Prlanta (annesinin amcasnn yapt- gibi) Roke Adas'ndaki
Byclk Okulu'na gidebilir miydi? Amcann yapt gibi Byk Havnor
Limanndaki Kral Naibi Sa-ray'nda Byclk yaparak hem asiller, hem halk
karsnda ai-lesine ve arazisine an eref kazandrabilir miydi? Bu tr
hayal-lerle kanatlanan Altn adeta uarcasna merdivenlerden szl-mt.
Ama ne olana, ne de olann anasna bir ey syledi. Hayal-lere, gerek
oluncaya kadar itibar etmeyen, ketum olmaya dikkat eden bir adamd; kan s
ise sevecen bir e, anne ve ev kadn olsa bile Prlanta'nn hnerleri ve
basanlarn daha imdiden ok abar-tyordu. Ayrca, btn kadnlar gibi
ene alma ve dedikodu etme eilimindeydi, dostluklar konusunda ise
seici deildi. Gl adl kzn Prlanta'ya taklmasnn nedeni Tuly'nin
Gl'n annesi olan cady kendisini ziyaret etmesi iin
yreklendirmesiydi, ne zaman Prlanta'nn bir eytan trna olsa ona
danr, cadya Altn'n ev yaants hakknda onun veya herhangi birinin
bilmesi gereken-den fazlasn anlatrd. Onun ilerinden cadya neydi k?
te yan-dan, olunun gerekten bir mit vadedip etmediini, byclk
vergisi olup olmadn ancak Arapsa anlayabilirdi... Ama kad-na
sormak, olu hakknda bir hkme varmas bir yana herhangi bir konuda
cadnn fikrini almak dncesi bile ters geliyordu Altn'a.
Bekleyip izlemeye karar verdi. Gl bir iradeye sahip sabr-l bir adam
olarak, Prlanta on alt yana gelinceye kadar, drt yl byle yapt.
ri, iyi gelimi, oyunlarda ve derslerinde baarl bir gen olan olann
yznden hl shhat fkryordu ve hl nee119

YERDENZ YKLER
liydi. Olan sesinin deimesine, o tatl tnnn akordunun bozul-masna
ve kabalamasna zor almt. Altn bu deiimin ola-nn arklarnn
sonu olacan ummutu, ama olan gezgin m-zisyenler, halk airleriyle
falan dolamaya ve o be para etmez eyleri renmeye devam etti.
Babasnn mallarna, bkhanele-rine, iine sahip olacak ve iini
yrtecek bir tccarn olu byle bir hayat sremezdi; Altn bunu ona
syledi. "ark syleme za-man bitti oul," dedi. "Artk erkek olmay
dnmenin zaman geldi."
Prlanta'ya gerek ismi, Aklk'in zerindeki tepelerdeki Amia
pnarlarnda verilmiti. Byc olan byk amcasn tan-yan sihirbaz
Kknar, Gney Liman'ndan ona ismini vermek iin gelmiti. Ayrca Kknar,
bir yl sonraki isim gn leni olan, herkese bira ve yemek, Bat
Havnor'da eskiden beri det olduu zre her ocua ister bir gmlek, bir
etek veya bir uval elbise ol-sun bir giyecek verilen, lk gz akamnda
kyn krlnda danslar edilen byk elenceye de arlmt.
Prlanta'nn bir sr arkada vard; kasabada kendi yandaki btn olan
ocuk-lar ve btn kz ocuklar. Genler dans ettiler, kimisi biraz
faz-la bira iti ama kimse snn ok amad, ho ve akllarda yaaya-cak
bir gece oldu. Ertesi sabah Altm oluna yeniden bir erkek ol-mak konusunda
dnmesini syledi.
"Bu konuda biraz dndm," dedi olan, ksk sesiyle.
"Eee?"
"ey, ben," dedi Prlanta ve takld.
"Her zaman senin ailemizin iini devam ettireceine gven-mitim," dedi
Altn. Tarafsz bir tonda konuuyordu, Prlanta bir ey sylemedi. "Ne
yapmak istediine dair bir fikrin var m?"
"Bazen."
"Kknar Usta'yla hi konutun mu?"
Prlanta tereddt ederek, "Hayr," dedi. Babasna sorarcasna bakt.
"Onunla dn gece konutum," dedi Altn. "Bana bastrlmas sadece zor
olmayp ayn zamanda yanl ve tehlikeli olan baz do-al vergiler
olduunu syledi."
120

KARAGL LE PRLANTA
Prlanta'mn kara gzlerine yeniden k gelmiti.
"Usta, bu tr vergilerin veya kabiliyetlerin eitilmezse sade-ce boa
gitmekle kalmayp bazen tehlikeli de olabileceini syle-di. Sanat
renilmeli, tatbik edilmeli, dedi."
Prlanta'mn yz ldad.
"Ama bunun sadece kendi hatrna renilip uygulanmas ge-rektiini
syledi.11
Prlanta sabrszca ban sallad.
"Eer bu gerek bir vergiyseT sra d bir kabiliyetse, bu da-ha da
geerli oluyormu. Ak iksirleri yapan bir cadnn fazla bir zarar
olmazm ama bir ky sihirbaz bile, dedi, dikkat etmeliy-mi nk sanat
basit bir ama iin kullanlrsa zayflar ve zarar-l olurmu... Elbette
sihirbazlara bile para denir. Bycler ise, senin de bildiin gibi,
beylerle birlikte yaar ve ne islerlerse ona sahip olurlar/1
Prlanta kulaklarn am dinliyordu, biraz kalarn atmt.
"Yani, bu konuda dobra dobra konumak icap ederse Prlan-ta, bunun bizim
iimize dorudan bir faydas olmaz. Kendi iin-de gelitirilmesi ve
denetim altnda tutulmas gerekiyor - renil-meli ve vkf olunmal.
Ancak o zaman hocalarnn sana bu ver-giyle ne yapabileceini, bunun sana
ne yarar salayacan syle-yebileceklerini anlatt. Ya da bakalarna,'1

diye ekledi zenle.


Uzun bir sessizlik oldu.
"Ona," dedi Altn, "senin elinin bir hareketiyle ve tek bir sz-le
tahtadan bir kuu uurup akttn grdm syledim. Bir n havada
parlamasn saladn grdm syledim. Sen, benim izlediimi
biliniyordun. zleyip uzun sre bir ey syleme-dim. ocuksu bir oyunu
fazla bytmek istemiyordum. Ama se-nin bir vergin olduunu dnyorum,
belki de byk bir vergi. Kknar Usta'ya yaptm grdm eyleri
anlatnca, o da bana katld. Onunla gidip Gney Liman'nda bir yl, ya da
daha fazla eitim grebileceini syledi."
"Kknar Usta'yla m alacam?11 dedi Prlanta, sesi yarm oktav
ykselmiti.
"Eer istersen."
121

YERDENZ YKLER
"Ben, ben, ben bunu hi dnmemitim. Bu konuda dne-bilir miyim? Bir
sre - bir gn?"
"Tabii," dedi Altn, olunun ihtiyatndan memnun kalarak. Prlanta'nn bu
teklifin stne atlayabileceini dnmt, bu son derece doal olurdu
belki ama -belki de- yumurtasndan kar-tal kan bayku misali, baba iin
strap verici olacakt.
nk Altn By Sanat'na, gerek bir tevazuyla, eriemeye-cei bir ey
olarak bakyordu: yle mzik veya masal anlatmak gibi salt bir oyuncak
deil, kendi iinin hibir zaman denk olama-yaca, geerli bir i. Ve her
ne kadar bunu itiraf etmek istemese de byclerden korkuyordu. El
abukluu, gzba, vr-zvr tr eyler yapan sihirbazlar biraz hor
gryordu ama byc-lerden korkuyordu.
"Annem biliyor mu?" diye sordu Prlanta.
"Zaman gelince renecek. Ama onun, senin kararnda bir rol oynamamas
gerekir Prlanta. Kadnlar bu ii hi bilmezler, hi ilgileri yoktur. Sen
kararn tek bana, bir erkek gibi verme-lisin. Bunu anlyor musun?"
Altn kararlyd, olan anasndan ayrmaya balayabileceini fark
etmiti. Annesi, bir kadn olarak olana sarlacakt ama o bir erkek
olarak brakmay renmeliy-di. Prlanta da babasn tatmin edecek kadar
kuvvetle sallamt ban, ancak gene de yznde dnceli bir ifade
vard.
"Kknar Usta benim, bende olduunu dnd, bende ola-bilecek olan
verginin, yetenein ne olduunu...?"
Altn onu, bycnn o kadar sylediini, ama ne tr bir ver-gisi
olduunun sonradan anlalaca konusunda ikna etti. Ola-nn
alakgnlll onu ok rahatlatmt. Prlanta'nn onu ezip kendisiyle
vnerek hemen gcn gstermeye kalkmasndan korkuyordu yan bilinli
bir ekilde. Karsnda Altn'in serveti-nin, ustalnn ve mevkiinin
klp aciz kald o gizemli, teh-likeli, hesaplanamaz gcn gstermeye
kalkmasndan.
"Teekkr ederim baba," dedi olan. Altn ona sarlp olan-dan son derece
memnun kalarak yanndan ayrld.
122

KARAGL tLE PIRLANTA


Buluma yerleri, Amia'mn demirhanenin altndan akt yerdeki bodur

stlerin, st allarnn olduu yerdeydi. Gl oraya va-rr varmaz


Prlanta, ''Benim gidip Kknar Usta'yla almam is-tiyor!" dedi. "imdi
ben ne yapacam?" "Bir bycyle mi alacaksn?"
"Benim ok byk bir hnerim olduunu zannediyor. Tlsm m.
"Kim zannediyor?"
"Babam. Bizim yaptmz birka eyi grm. Ama, Kk-nar'n gidip ondan
eitim grmem gerektiini, yoksa tehlikeli olabileceini sylediini,
sylyor. Of!" Prlanta ban dvmeye balad.
"Ama senin bir kabiliyetin var."
Olan inleyerek kafasna yumruk yapt elleriyle vurup du-ruyordu.
Stler iinde bir kameriye gibi duran, akarsuyun ya-knlardaki
kayalardan akarken kard sesi ve ilerideki demirha-nenin tak-tuklann
duyabildikleri, eski oyun alanlarnn toprak zemininde oturmutu. Kz da
ona dnk oturuyordu.
"Yapabildiin eylere bir baksana," dedi kz. "Eer sende bir vergi
olmasayd bunlarn hibirini yapamazdn."
"Az bir vergi var," dedi Prlanta belli belirsiz. "Numaralar yapmaya
yetecek kadar." "Nereden biliyorsun?"
Gl'n teni ok esmerdi; kvrck bulutumsu salar, ince bir az,
dikkatli, ciddi bir yz vard. Ayaklar, bacaklar, elleri p-lak ve
kirliydi; etei ile ceketi rezaletti. Kirli ayak ve el parmak-lan narin ve
inceydi; yrtlm, dmesiz ceketinin altndan ame-tist kolyesi
parlyordu. Annesi Arapsa hastalara ifa datp iy-letirerek,
krklk-kklk yaparak, doumu kolaylatrarak, bulma, uyku
tlsmlar ve ak iksirleri satarak iyi para kazanyor-du. Hem kendisi,
hem de kzm daha iyi giydirebilir, ayakkab alabilir, temiz olabilirdi
ama byle yapmak aklna gelmiyordu. Evine bakmak da onun ilgi alanlarndan
biri deildi. Genellikle kendisine kmes hayvanlanyla deme yapldndan,
ounlukla
123

YERDENZ YKLER
Gl'le ikisi halanm tavuk, yada yumurtayla besleniyorlard. ki odal
evlerinin avlusu kedi ve tavuk cennetiydi. Kedileri, ka-rakurbaalarm ve
mcevherleri ok seviyordu. Ametist kolye Altn'n ba ormancsnn
olunun doumunu sa salim yaptrma-snn dlyd. Arapsa dirseklerine
kadar, tez bir tlsm yapar-ken imekler akan, tangrdayp tungurdayan
bilezikler, ayakla-rna halhallar takyordu. Zaman zaman omzunda bir kedi
yavru-su tayordu. Merakl bir anne deildi. Gl, yedi yandayken, "Eer
istemiyorduysan, neden dourdun beni?" diye sormutu.
"Eer dourmazsan, nasl adam gibi bebek dourtabilirsin?,, demiti
annesi.
"Yani altrma m yapyordun?" dedi Gl fkeli bir sesle.
"Her ey altrmadr," dedi Arapsa. Hi huysuzluk etmezdi, Kzma bir
ey yapmak pek nadiren gelirdi aklna ama kzn hi krmaz, hi
azarlamazd; yemek olsun, kendisine ait bir karakur-baas olsun, ametist
kolye olsun, cadlk dersleri olsun, istedii her eyi verirdi. Eer Gl
isteseydi ona yeni kyafetler de alrd ama kz hi istemedi. Gl kk
yatan itibaren kendi bann a-resine bakmay renmiti; Prlanta'nn
onu ok sevmesinin ne-denlerinden biri de buydu. Kzla birlikteyken
hrriyetin ne oldu-unu biliyordu. O yannda olmaymca sadece mzik
duyduu, ark syledii veya ald zaman bunu elde edebiliyordu.
"Bir vergi var bende," dedi, artk akaklarn ovuyor, salar-n
ekitiriyordu,
"Bana zarar vermeyi keser misin," dedi Gl ona.
"Tarry'nin bende bir vergi olduunu dndn biliyo-rum,"
"Tabii ki sende bir vergi var! Tarry'nin ne dndnn ne nemi var?

Daha imdiden onun bugne kadar alabildiinden


almaya baladn."
Prlanta'nn onu sevmesinin bir baka nedeni de
"Hi mzisyen byc var m?" diye sordu olan,
Kz dnd. "Bilmiyorum."
"Ben de. Morred ile Elfarran birbirlerine ark

on kere daha iyi harp


buydu.
baklarn kaldrarak.
sylyoriar-

124

KARAGL LE PIRLANTA
m; Morred de bir bycyd. Galiba Roke'ta arklar ve tarihi reten
bir Okuyucu Usta var Ama mzisyen olan bir byc hi duymadm."
"Neden olmasn ki." Zaten kz hibir zaman bir eyin olma-mas iin bir
sebep gremezdi. Olamn onu sevmesinin bir baka nedeni.
"Bana hep birbirlerine benziyorlar gibi gelir/' dedi olan, "by ve
mzik. Tlsmlar ve tnlar. Her ey bir yana, her ikisini de tam yerinde
yapman gerekir."
"Pratik," dedi Prlanta, biraz hrnlkla. "Biliyorum." Prlan-ta'ya bir
akl ta att. Yar yolda ta kelebee dnt. O da k-za bir kelebek
att ve iki kelebek, birer akl ta olarak yere d-mezden nce bir an
iin uuup kprdatlar. Prlanta ile Gl, es-ki ta sratma
numaralarna byle birka varyete uydurmulard.
"Gitmen gerekir Prl," dedi kz. "Sadece olup olmadm -renmek iin."
"Biliyorum,"
"Ya bir de byc olursan! Ah! Bana retebilecein btn o eyleri bir
dn! Biim dntrme mesela. Ne istersek olabili-riz. At! Ay!"
"Kstebek," dedi Prlanta. "Gerekten yer altna gizlenmek istiyorum. Hep,
adm aldktan sonra babamn bana kendi iiyle ilgili eyleri retmeye
balayacan dnmtm. Ama bunca yldr niyetini gizlemi. Uzun bir
zamandr aklnda bu varm sa-nrm. Ama ya oraya gidersem ve byclkte,
muhasebe tut-maktan daha iyi olmadm ortaya karsa? Neden,
yapabildiimi bildiim eyi yapmama izin vermiyorlar?"
"Peki niye hepsini birden yapmayasn? En azndan hem b-yy, hem de
mzii? Ne zaman istesen bir muhasebeci tutabilir-sin."
Kz gldnde ince yz aydnlanyor, ince az sonuna ka-dar alyor,
gzleri yok oluyordu.
"Ah Karagl," dedi Prlanta, "seni seviyorum."
"Tabii ki seviyorsun. Sevsen iyi olur. Eer sevmezsen sana cadlk
yaparm."
125

yerdeniz ykleri
Dizleri zerinde birbirlerine yaklatlar, yz yze, kollan iki yanlarnda
sallanyordu, elleri ise birlemiti. kisi de dierinin yzn, gzn
pt. Gl'n dudaklarna Prlanta'nn yz, son zamanlarda tra etmeye
balad dudaklar ve enesi evresin-deki hafif batma hissi olmasa,
olmu bir erik gibi przsz geli-yordu, Prlanta'nn dudaklar ise Gl'n
yzn, biraz nce pis eliyle kad yerdeki kumlu hissi olmasa ipek
gibi yumuack alglyordu. Gsleri ve gbekleri deecek ekilde
birbirlerine biraz daha yaklatlar, ama elleri yanlarnda durmaya devam
edi-yordu. pmeye devam ettiler.
"Karagl,11 diye fsldad olan kzn kulana, bu onun kza takt
gizli isimdi.
Kz bir ey sylemedi ama olann kulana scak nefesini verince olan

inledi. Elleri kzn ellerini skca kavrad. Olan bi-raz geri ekildi.
Kz geri ekildi.
Bilekleri zerine oturdular.
"Ah Prl/' dedi kz, "gittiin zaman ok kt olacak."
"Gitmeyeceim," dedi olan. "Hibir yere. Hibir zaman."
Ama tabii ki babasnn arabaclarndan bri tarafndan srlen ba-basnn
arabalanndan birinde, Kknar Usta'yla birlikte Gney Havnor Liman'na
gitti. nsanlarn byclerin sylediklerini yapmalar dettir. stelik
bir bycnn insan rencisi veya -ra olmas iin armas da
azmsanacak bir onur deildir. Asa-sn RokeTta kazanm olan Kknar,
gelip kendilerini snamas ve eer o konuda bir vergileri varsa onlara bir
eyler retmesi iin yalvaran olanlara alkt. Nee dolu kibar
tavrlar biraz gnl-szlk ve gvensizlik gizleyen bu olan onun
merakn kabart-mt. Olanda bir vergi olduu kendisinin deil babasmn
fikriy-di. Bu pek olaan saylmazd; geri belki zenginler arasnda halk
arasnda olduu kadar olaan d da deildi. Sonu olarak altn ve
fildii olarak peinen denmi iyi bir raklk parasyla birlik-te
geliyordu olan. Eer ocukta byc olma istidad var ise Kknar onu
eitirdi; yok, Kknar'n kukuland gibi sadece ge126

KARAGL LE PIRLANTA
lip geici ocuksu bir eyse, retmenlik cretinden kalan paray-la eve
geri yollard. Kknar hisler ve dncelere pek ilgi duyma-yan drst,
namuslu, ciddi, tahsilli bir bycyd. Onun vergisi isimlerle ilgiliydi.
"Sanat, isimlendirmekle balar ve biter," dedi; tabii balang ile sonu
arasnda olduka fazla ey vardr geri, ama bu gerekten de dorudur.
Bylece Prlanta tlsmlar, gzbalar, dnmler ve Kk-nar'n deyimiyle
bu tr atafatl numaralar renecei yerde, b-ycnn eski ehrin dar
bir arka sokandaki dar evinin, dar arka odasnda,Yaradl Lisan'ndaki
g isimlerden ve isimlerden ve isimlerden olumu uzun uzun listelerini
ezberleyerek oturdu durdu. Bitkiler ile bitkilerin blmleri, hayvanlar
ile hayvanlarn blmleri, adalar ile adalarn blmleri, gemilerin
blmleri, in-san bedeninin blmleri. Kelimeler hibir anlam ifade
etmiyor, hibir cmle meydana getirmiyordu; sadece listeler vard. Uzun
uzun listeler.
Akl baka yerlere gidiyordu. "Kirpik" Gerek Lisan'da si-asa'dr, diye
okudu ve kirpiklerin, kara kirpiklerin kelebek buse-leri gibi yanaklarn
sprn hissetti. rkilerek baklarn kal-drd ve ona neyin demi
olduunu anlayamad. Sonra kelimeyi tekrarlamaya alnca, dut yemi
blbl gibi kalakald.
"Hafza, hafza," dedi Kknar. "Hafza olmazsa hner bir ie yaramaz!"
Kaba deil sertti. Prlanta Kknar'n kendisi hakknda ne dndn hi
bilemiyor ve olduka dk bir eyler oldu-unu tahmin ediyordu. Byc
bazen, ounlukla gemilere ve ev-lere koruma, kuyulara arnma byleri
koymak, ehir toplantla-rnda nadiren konuarak ama hep dinleyerek hazr
bulunmak olan iine giderken olan da yanna alyordu. Roke eitimli
olmayan ama if aclk vergisine sahip baka bir byc Gney
Liman'nda-ki hastalara ve lm deinde olanlara bakyordu. Kknar, buna
izin vermi olmaktan memnundu. Prlanta'nn grebildii kada-ryla o
aratrma yapmaktan ve hi by kullanmamaktan zevk alyordu. "Denge'yi
korumak, her ey bunda," dedi Kknar, "Bil-gi, dzen, denetimde." Bu
szleri o kadar sk sylyordu ki bun-lar Prlanta'nn kafasnda bir
melodi oluturmu, kendi kendileri127

YERDENZ YKLER
ni tekrarlayp duruyorlard: Bilgi, d-zen ve deneti-------m.,.
Prlanta isimleri uydurduu melodilere uyarlaynca ok daha abuk
reniyordu; ama o zaman da melodi isimle birlikte geli-yordu ve olan
bunu melodisiyle syleyiveriyordu: nk artk sesi kendisini yeniden
bulmutu, gl, esrarl bir tenor olarak; bu da Kknar'n yzn
ekitmesine neden oluyordu. Kknar'n evi ok sessiz bir evdi.
rencinin ounlukla Usta'snn yannda olmas veya irfan ve kelime
kitaplarnn bulunduu odada sim listelerini almas veya uyumas
gerekirdi. Kknar erken yatp, erken kalkan disip-linli bir adamd. Ama
zaman zaman Prlanta'nn bir-iki saatlik bir hrriyeti oluyordu. Her
defasnda rhtma gidip iskeleye veya de-nize inen merdivenlere oturarak
Karagl' dnyordu. Evden kp da Kknar Usta'dan uzaklar uzaklamaz
Karagl' dn-meye balyor ve akhna pek baka bir ey getirmeden hep
onu d-nmeye devam ediyordu. Bu onu biraz hayrete dryordu. S-la
zlemi duymas gerektiini, annesini zlemesi gerektiini d-nyordu.
Souk bezelye bulamacndan (nk en azndan bu byc Altn'n hayal
ettii gibi saltanat iinde yaamyordu) iba-ret clz akam yemeinden
sonra plak, dar, kk odasnda d-eine uzandnda annesi sk sk
aklna geliyordu ve sk sk sla zlemi ekiyordu. Geceleri Prlanta'nn
aklna Karagl hi gelmi-yordu, Annesini veya gneli odalar, scak
yemekleri dnyor-du; veya aklna bir ark geliyordu ve aklndaki
harpta bunu zi-hinsel olarak alyordu; ya da uykuya dalyordu. Karagl
akl-na sadece rhtma indiinde, limann sularna, iskelelere, balk
kayklarna bakarken geliyordu; sadece Kknar'dan ve adamn evinden
uzaktayken.
Bylece bo vakitlerini, sanki kzla gerek birer bulumaym gibi aziz
tutuyordu. Kz her zaman sevmiti ama onu herkesten ve her eyden te
sevdiini anlayamamt. Onunla birlikteyken, hatta nhtmda onu dnrken
bile, yayordu. Kknar Usta'nn evinde ve yannda ise kendisini hibir
zaman tam anlamyla ya-yor hissetmiyordu. Biraz l gibi hissediyordu
kendini. l deil ama biraz l.
128

KARAGL LE PIRLANTA
Birka kez, kirli liman sular bir sonraki basamaa arparken, martlar
ile liman iilerinin barlar havay tiz ve kaba bir ez-giyle
kaplarken, denize inen merdivenlerde oturduunda gzleri-ni kapatm,
sevgilisini o kadar net, o kadar yaknnda grmt ki kza dokunmak iin
elini uzatmt. Zihinsel harpm alarken elini sadece aklnda
uzatabiliyorsa, o zaman gerekten de kza dokunabilirdi. Kzn elini
elinin iinde hissetti; dudaklarna yas-lanan o serin-lk, ipeksi-amurlu
yanam. Kafasnn iinde onunla konutu ve Karagl kafasnn iinde ona
cevap verdi; k-zn sesi kzn bouk sesi adn sylyordu, "Prlanta..."
Ama Gney Liman caddelerinden geri dnerken kaybediyor-du onu. Kz
yannda tutacana yemin ediyordu, onu dnece-ine, o gece dneceine
ama kz solup gidiyordu. Kknar Us-tarnn kapsn atnda kendisini
isimlerin listesini tekrarlayp dururken veya -ounlukla a olduu iinakam yemeine ne olduunu dnrken buluyordu.Yeniden bir saat bulup
nhtma kounca geliyordu kz ancak aklna.
O yzden bu saatlerin Karagl ile gerek birer buluma oldu-unu
hissetmeye balamt ve ayaklar akl talarna deinceye, gz limana
ve denizin ufkuna evrilinceye kadar ne iin yaad-n bilmeden, srf bu
saatler iin yayordu. O zaman hatrlanma-ya deecek olan eyi

hatrlyordu.
K ile baharn ilk serin gnleri geip gitti, baharn son scak
gnlerinde bir arabac annesinden mektup getirdi. Prlanta mek-tubu
okuduktan sonra, "Annem bu yaz bir ay evde geirip gei-remeyeceimi
soruyor,11 diyerek Kknar Usta'ya gtrd.
"Byk bir ihtimalle gidemezsin," dedi byc; sonra Prlan-ta'y
birdenbire fark etmi gibi kalemini yere brakt ve "Gen adam, sana
benimle almaya devam etmek isteyip istemediini sormak zorundaym,"
diye sordu,
Prlanta, ne demesi gerektiini hi bilmiyordu. Bunun kendi-sine bal
olduu fikri hi aklna gelmemiti. "Sizce devam etme-li miyim?" diye
sordu sonunda,
"Herhalde etmesen daha iyi olur," dedi byc.
Prlanta iinin rahatlamasn, serbest kaldn hissetmeyi
129

YERDENZ YKLER
bekliyordu ama kendisini reddedilmi hissetti, utand.
"zgnm," dedi Kknar'n ona bakmasna neden olan bir arballkla.
"Roke'a gidebilirsin," dedi byc.
"Roke'a m?"
Olann ayran budalas gibi bakmas Kknar' rahatsz etmi-ti. Tabii ki
bundan rahatsz olmamas gerektiini biliyordu Kk-nar Bycler kendi
trlerinin genlerindeki kibirli zgvene alkndrlar. Alakgnllln
sonradan olmasn beklerler, o da olursa tabii. "Roke dedim/1 dedi Kknar,
sylediini tekrarla-maya alk olmadn belli eden bir tonda. Sonra bu
olana, arbal sabryla sevgisini kazanm olan bu uysal, martlm,
dalgm olana acd ve "Ya Roke'a gitmelisin, ya da ihtiyacn olan eyi
retmesi iin kendine bir byc bulmalsn. Tabii ki benim
retebileceim eylere de ihtiyacn var. simlere ihtiyacn var. Sanat
isimlendirmekle balar ve biter. Ama senin vergin bu deil. Kelimeler
konusunda zayf bir hafzan var. Bu konuda gayretle alman lazm. te
yandan, belli bir yetenein olduu da son de-rece ak ve bu konunun da
ilenmesi ve disiplin altna alnmas gerekir, bunu da bir bakas benden
daha iyi yapabilir," dedi. te tevazu, tevazuyu byle dourur, hatta
bazen hi beklenmedik yer-de. "Eer Roke'a gidecek olursan, zellikle
arc Usta'nn dik-katine bir mektup yazarm."
"Yaa," dedi Prlanta, hayretle. arc'nn sanat, by sanat-lar iinde
belki de en esrarl ve tehlikeli olanyd.
"Belki de yamlyorumdur," dedi Kknar kuru, ifadesiz sesiy-le. "Sende
ekilleme vergisi olabilir. Belki de sradan bir biim-lendirme ve
dntrme vergisidir. Emin deilim."
"Ama siz... ben gerekten..."
"A, tabii. Kendi yeteneini fark etmekte olaanst denecek kadar yavasn
gen adam." Bu serte sylenmi bir szd ve Pr-lanta biraz souklat.
"Ben, kendimde mzik yetenei olduunu dnyordum," dedi.
Kknar bunu elinin bir hareketiyle bir kenara iti vererek, "Ben
130

KARAGL LE PIRLANTA
Gerek Sanat'tan sz ediyorum," dedi. "imdi sana kar ak szl
olacam. Sana ebeveynine mektup yazp onlara, eer kara-rn o yolda
olursa Roke'taki Okula gitmek istediini bildirmeni tavsiye ederim. Onlara

ben de yazacam; ya da eer seni kabul ederse, ki ben tavsiye edersem


kabul edeceini zannediyorum, Byk Liman'daki Byc Sabrsz'a git. Ama
evini ziyaret etme-meni tavsiye ederim. Ailenin, arkadalarnn falan
olaya karma-s, senin kurtulman icap eden bir ey. Hem imdi, hem
ileride."
"Byclerin ailesi olmaz mt?"
Kknar olanda bir para ate grmekten memnun olmutu. "Onlar kendi
ilerinde bir ailedir," dedi.
"Hi arkadalar da m olmaz?"
"Arkadalk edebilirler. Ben sana kolay bir hayat olacak m dedim?" Bir
sessizlik. Kknar dorudan Prlanta'ya bakyordu. "Bir kz varm," dedi.
Prlanta br an onunla gz gze geldi, baklarn indirdi ve sesini
kartmad.
"Baban anlatt bana. Bir cadnn ocuu, ocukluk arkadan. Senin ona
numaralar rettiini dnyordu."
"O bana retti."
Kknar bayla onaylad. "Bu ocuklar arasnda olduka an-lalr bir ey.
Ve artk tamamen imknsz bir ey. Bunu anlyor musun?"
"Hayr," dedi Prlanta.
"Otur," dedi Kknar. Bir an bekledikten sonra Prlanta, ada-mn
karsndaki sert, yksek srtl sandalyeyi ald,
"Seni burada koruyabilirim ve korudum da. Roke'ta tabii ki tamamen
emniyette olacaksn. Duvarlar bile yeterlidir orada... Ama eer eve
dnersen, kendini korumaya gnll olman gere-kir. Gen bir adam iin bu
ok zordur, ok zor - henz elik gibi olmam bir irade, henz gerek
amacn grmemi bir akl iin bir snavdr. Ben sana tm samimiyetimle
byle bir snav gze almaman neririm. Ebeveynine bir mektup yaz ve ya
Byk Li-man'a, ya da Roke'a git. Sana geri vereceim yllk cretinin
ya-ns ilk masraflarna yeter," Prlanta kprdamadan* dimdik oturu131

yerdeniz ykleri
yordu. Son zamanlarda babasnn boyuna ve endamna erimiti, ok gen de
grnse bir erkee benziyordu.
"Beni burada koruduunuzu sylediinizde ne kastettiniz Kknar Usta?"
"Sadece kendimi korumak iin ne yapyorsam onu," dedi b-yc; bir sre
sonra da, hrnlkla ekledi: "Pazarlk bu, oul. Kendi gcmz iin
dediimiz g. Varln daha aa halleri-ni batan brakyoruz.
Herhalde her gerek g adamnn bekr olduunu bilirsin.11
Bir sessizlik oldu; Prlanta, "Yani siz una m gz kulak oldu-nuz...?
Ben...11
"Tabii. Hocan olarak bundan sorumluydum."
Prlanta bayla onaylayarak. 'Teekkr ederim," dedi. Ksa bir sre sonra
ayaa kalkt. "Msaadenizle Usta," dedi. "Dn-mem gerek."
"Nereye gidiyorsun?"
"Sahile."
"Burada kalsan daha iyi."
"Burada dnemiyorum."
Kknar o zaman neyle kar karya olduunu anlam olabi-lirdi; fakat
olana bundan sonra onun ustas olamayacan sy-ledii iin vicdanen
artk ona hkrnedemezdi. "Gerek bir vergin var Essin," dedi, olana Amia
pnarlarnda verdii, Kadim Li-san'da St anlamna gelen ismini
kullanarak. "Tam olarak an-layamyorum. Senin ise hi anladm
zannetmiyorum. Dikkat et! Bir vergiyi yanl kullanmak veya kullanmay
reddetmek byk bir kayba neden olabilir, byk bir zarar verebilir.1'
Prlanta, strap iinde, pimanlkla, itaatkr bir edayla, kml-damadan
bayla onaylad.

"Haydi git," dedi byc ve o da gitti,


Daha sonra olann evden ayrlmasna hi izin vermemi ol-mas gerektiini
anlad. Prlantann iradesini veya kzn ona yap-t bynn gcn
takdir edememiti. Bu konuma sabah ol-mutu; Kknar aklayc bilgiler
dt efsuna geri dnd; ak-am yemei vaktine kadar rencisi aklna
gelmemiti; akam
132

KARAGL LE PIRLANTA
yemeini tek bana yediinde bile Prlantann kam olduunu kabul
lenmemiti henz.
Kknar daha alt seviyedeki by sanatlarn kullanmay hi sevmezdi.
Herhangi bir sihirbazn yapaca gibi bir bulma by-s yapmad. Baka
herhangi bir yolla da Prlanta'y armaya kalkmad. Kzgnd; belki de
incinmiti. Olan hakknda iyi ey-ler dnyordu, arcVya onun
hakknda mektup yazmay d-nmt ve daha ilk kiilik smavnda Prlanta
parampara ol-mutu. "Cam," diye mrldand byc. En azndan bu zayflk
olann tehlikeli olmadn ispatlamt. Baz yeteneklerin ba-bo
braklmamas gerekir arna bu ocuun iinde bir zarar, kt bir niyet
yoktu. Hi hrs yoktu. "Omurgasz," dedi Kknar evin sessizlii iinde.
"Srnerek anasna gitsin."
Yine de Prlanta'mn tek bir teekkr veya zr sz syleme-den kendisini
yzst brakmas yreini dalyordu. Ne kibar-lk, diye dnd.
Cadnn kz lambay fleyip yataa yattnda bir bayku sesi duydu;
hafif, bazlarnn onlara glen bayku demesine neden olan o yumuak
hu-hu-hu-hu sesi. Bunu ii cz ederek duydu. Yaz aylarnda, herkes
uykudayken gizlice Amia kysndaki stlk-te bulumaya gittiklerinde
ikisinin iaretiydi bu. Gece onu dn-mek istemiyordu. Kn, her gece
olana gnderide bulunmutu, Annesinin gnderme bylerini renmiti ve
bunun gerek bir by olduunu biliyordu. Olana temasn yollamt, onun
ismi-ni syleyen sesini yollamt tekrar tekrar. Hava ve sessizlikten
olumu bir duvarla karlamt. Hibir eye deememiti. O-lan onu
duymuyordu.
Bir-iki kere, aniden, gndz vakti, kafasnn iinde olan ok yaknda
hissetmiti; eer uzansa ona dokunabilirdi. Ama gecele-ri sadece bo bir
yokluk, bir reddedi vard. Aylar nce ona ula-maya almaktan
vazgemiti ama gnl hl yaralyd.
"Hu-hu-hu," dedi bayku penceresinin altndan; sonra da,
133

YERDENZ YKLER
"Karagl!" dedi. Mutsuzluundan srayp syrlan kz yataktan atlayp
panjurlar at.
"Dar gel," diye fsldad yldz nda bir glgeden ibaret olan
Prlanta.
"Annem evde deil. eri gel!" Kz onu kapda karlad.
Birbirlerine sk sk sarldlar, uzun bir sre sessiz kaldlar.
Prlanta'ya, sanki geleceini, kendi yaamn, tm yaamn kol-lar
arasnda tutuyormu gibi gelmiti.
Sonunda kz hareket etti, olan yanandan perek, "Seni z-ledim, seni
zledim, seni zledim. Ne kadar kalabileceksin?'' di-ye sordu.
"stediim kadar.11

Olann elini tutarak ieri ald. Olan her zaman, kendi temiz, konforlu
evinden ok farkl olan, bycnn evinin souk ciddi-yetinden ise ok ok
daha farkl, kadnlarn ve cadlarn gizleriy-le dolu, keskin kokulu
dank bir yer olan cadnm evine girmek-te mtereddit davranrd. Orada
durmu bir at gibi titriyordu; i-fal otlarn bal olduu at kirii
iin fazla uzun boyluydu. Hi yemek yemeden krk mili on alt saatte
yrd iin son derece gerilmi ve yorulmutu.
"Annen nerede?" diye sordu bir fslt halinde.
"Yal Ferny ile oturuyor. Bu akamst ld, annem btn gece orada
olacak. yi ama sen buraya nasl geldin?"
"Yrdm."
"Byc evi ziyaret etmene izin mi verdi?"
"Katm."
"Katn m! Neden?"
"Seni kaybetmemek iin."
Kza; satan bulutu iindeki o canl, hiddetli, esmer yze bak-t. Kz
sadece bir gmlek giyiyordu; olan kzn gslerinin o nihayetsizce
narin, nazik ykseltisini grd. Kz kendine ekti ama kz ona sarlsa da
kalarn atarak kendisini yeniden uzak-latrd.
"Beni kaybetmemek iin mi?" diye tekrarlad. "Btn bir k boyunca beni
kaybetmek seni pek rahatsz etmemi gibiydi. Seni
134

KAR ACUL LE PRLANTA


getiren ne oldu?"
"Roke'a gitmemi istedi."
"Roke'a m?" Kz hayretle bakt. "Roke'a m Prl? O halde gerekten bir
vergin var - bir sihirbaz olabilir misin?"
Kz Kknar'n tarafnda bulmak Prlanta iin bir darbe ol-mutu.
"Sihirbazlar onun gznde hibir ey deil. Benim bir by-c
olabileceimi sylemek istiyor. Byclk yapabileceimi. Sadece cadlk
deil yani."
"Aa, anlyorum," dedi Gl bir sre sonra. "Ama senin neden katn
anlayamyorum."
Ellerini braktlar.
"Anlamyor musun?" dedi olan, kzn anlamam olmas ca-nn skmt,
nk kendisi de aniamyordu. "Byclerin kadn-larla bir ii kalmaz.
Cadlarla. yle eylerle."
"Ha, biliyorum. Tenezzl etmezler."
"Sadece tenezzl edip etmemek deil..."
"Ama yle. Eminim, sana rettiim btn sihirleri unutman
■ +
gerekti. yle olmad m?,f
"Bu ayn ey deil"
"Deil. Bu Yksek Sanat deil. Bu, Gerek Lisan deil. B-ycler
dudaklarn sradan szlerle kirletmemeli. 'Kadnlarn b-yleri kadar
zayf, kadnlarn byleri kadar habis1, onlarn sy-lediklerini
bilmediimi mi zannediyorsun? Yani, syle bakalm neden buraya geri
geldin?"
"Seni grmek iin!"
"Neden?"
"Aklndan neler geiyor?"
"Buradan gittiin sre boyunca bana hi gnderme yapma-dn, sana
gndermeme izin vermedin. Sen byclk oynamak-tan bkncaya kadar benim
beklemem gerekiyordu. Eh ben de beklemekten bktm." Sesi neredeyse
duyulmuyordu, kaba bir f-slt halindeydi.
"Birileri buraya geliyordu," dedi olan, kzn kendisine srt

evirmesinden kukulanmt, "Peindeki kimdi?"


135

YERDENZ YKLER
"yle biri varsa bile bu seni hi alakadar etmez! Sen git, sen srtn
bana dn. Byclerin benim yaptklarmla, annemin yap-tklaryla br
ilgisi olamaz. Eh, ben de senin yaptklarnla hi ilgi-lenmiyorum, hem de
hi. Git yleyse!"
Alktan lecek halde, d krklna uram, yanl anlal-m
Prlanta kza yeniden sarlmak, kzn bedeninin kendi bedeni-ni anlamasn
salamak, btn yaamlarnn tm yllarn barnd-ran, o ilk derin
kucaklamay tekrarlamak iin uzand. Kendisini bir metre geride buldu,
ellerine ineler batyor, kulaklar mlyor, gzleri kararyordu. Gl'n
gzleri akmak akmakt, skt yumruklar ise kvlcmlar sayordu.
"Bir daha yapma bunu," di-ye fsldad.
"Hi merak etme," dedi Prlanta, olduu yerde dnd ve ko-ca admlarla
uzaklat. Bana bir dizi kuru adaay taklp arka-sndan srklendi.
O geceyi, bodur stler arasndaki eski yerlerinde geirdi, Bel-ki de
kzn geleceini umuyordu ama kz gelmedi ve olan da k-sa bir sre
iinde yorgunluuna yenik dp uyudu. Gnein ilk, souk yla uyand.
Dorulup dnd. Yaama o souk kta bakt. nand eyden farkl bir
meseleydi, isimlendirilmi oldu-u nehre indi. Su iti, elini yzn
ykad, elinden geldiince kendisine eki dzen verdi, kasabadan geip en
utaki en gzel eve, babasnn evine gitti.
lk barlardan, kucaklamalardan sonra hizmetkrlar ve annesi onu hemen
kahvaltya oturttular. Bylece midesine biraz scak yemek ve ine de
belli bir serinlik gelince ancak yzlee-bildi kahvaltdan nce Byk
Liman'a doru yola kan araba kervann geirmeye gitmi olan babasyla.
"Vay, oul!" Yanaklarn dedirdiler. "Kknar Usta sana bir tatil verdi
demek ki?"
''Hayr efendim. Ben ayrldm."
Altn bakt; sonra taban doldurarak oturdu. "Ayrldn ha,"
136

KARAGL LE PIRLANTA
dedi.
"Evet efendim. Byc olmak istemediime karar verdim."
"Hmmra," dedi Altn, lokmasn ineyerek. "Kendi bana m ayrldn?
Yoksa Usta'nn izniyle mi?"
"Tamamen kendi kararmla, onun izni olmadan ayrldm."
Altn ok yava iniyordu, gzleri masadayd. Prlanta baba-snda bu
ifadeyi bir kez ormanc kestane korularn bcek sard-m sylediinde ve
katr satcsnn kendisini dolandrdm an-ladnda grmt.
"arc Usta ile almam iin Roke Adas'na gitmemi isti-yordu. Beni
oraya yollayacakt. Gitmemeye karar verdim.11
Bir sre soma Altn, baklar hl masa zerindeyken, "Ne-den?" diye
sordu.
"stediim hayat o deiL"
Bir sessizlik daha. Altn pencerenin yannda ayakta durup sessizlik iinde
dinleyen karsna bakt. Sonra oluna bakt. Ya-vaa yzndeki hiddet,
hayal krkl, aknlk ve sayg kar-m yerini daha basit bir eye,
bir su ortakl ifadesine, neredey-se sinmek gibi bir ifadeye brakt.

"Anlyorum," dedi. "Peki ne yapmak istediine karar verdin?"


Bir sessizlik. "Bunu," dedi Prlanta. Sesi llyd. Ne baba-sna
bakyordu, ne annesine.
"Hah!" dedi Altn. "Eh! Memnun olduumu sylemeliyim oul." Kk bir etli
brei bir lokmada yuttu. "Byc olmak, Roke'a gitmek, btn bunlar
hibir zaman bana gerek gibi gel-memiti, tam olarak deil yani. stelik
sen oradayken btn bun-larn ne faydas olduunu dnp duruyordum,
dorusunu sy-lemek gerekirse. Btn bu iimin. Burada olursan her eyin
nede-ni belli oluyor. l! Ama dur bakaym, bycnn yanndan y-lece
kap da m geldin? Senin ayrldn biliyor muydu?"
"Hayr. Ona yazacam," dedi Prlanta, yeni, ll sesiyle.
"Kzmayacak m? Byclerin abuk sinirlendikleri sylenir. ok
gururludurlar,'1
"Kzd," dedi Prlanta, "ama bir ey yapmayacak."
yle de oldu. Gerekten de Kknar usta raklk parasnn
137

YERDENZ YKLER
kuruu kuruuna bete ikisini geri yollamt. Gney Limam'na bir yk
direk gtren Altn'n arabaclarndan biri tarafndan geti-rilen paketin
yannda Prlanta'ya da bir not vard. Notta, "Gerek sanat tek bir gnl
ister," diye yazyordu. Dndaki adres, s-dn Hardca rnyd. Not,
Kknar rnyle imzalanmt ki bunun da iki anlam vard: Kknar aac ve
ac ekmek.
Prlanta st kattaki aydnlk odasnda, rahat yata zerinde oturmu,
evin iinde dolaan annesinin ark syleyen sesini din-liyordu. Bycnn
mektubunu tuttu, mesaj ve iki rn tekrar ve tekrar okudu. O sabah bodur
stler arasnda ona domu olan souk ve uyuuk akl bu dersi ald. Hi
by yok. Bir daha hi. Hibir zaman gnl buna dmemiti zaten. Onun
iin bir oyun olmutu, Karagl ile oynadklar bir oyun. Hatta bycnn
evin-de rendii Gerek Lisan'n isimleri bile, ilerindeki gzellik ve
gc hissetmi olsa da, brakabilecei eylerdi, aklndan kayp
gitmelerine izin verebiliyor, unutabiliyordu.
Lisann sadece kzla konuabilirdi. Kz kaybetmiti, elinden kayp
gitmesine izin vermiti. ift gnln gerek bir lisan yok-tu. Bundan
sonra sadece grev lisann konuacakt: Kazanmak ve harcamak, gelir ve
gider, kr ve zarar.
Ve bunun gerisinde, hi. Gzbalar vard, kk tlsmlar, kelebee
dnen akl talar, bir-iki dakikalna canl kanatlar-la uan tahta
kular. Hibir zaman bir seim hakk olmamt as-lnda. Gidebilecei tek
bir yol vard.
Altn son derece mutluydu ve kesinlikle bunun farknda deildi. "Yal
adam mcevherini geri ald," dedi arabac ormancya. "Ta-ze kaymak yemi
kadar keyifli." Keyifli olduunun farknda ol-mayan Altn, sadece
hayatnn ne kadar tatl olduunu dnyor-du. Reche korusunu da almt,
geri fahi fiyata olduu kesindi ama en azndan Doutepe'den Alakdal
almamt ya; stelik ar-tk Prlanta ile birlikte buray gerektii gibi
gelitirebilirdi. Kes-taneler arasnda, kesilip gemi direi, seren ve
kereste olarak satl138

KARAGL LE PIRLANTA

mas, yerine kestane fidanlarnn dikilmesi gereken bir sr am vard.


Zamanla, tpk Byk Koru gibi katksz bir koru, kestane krallnn
kalbi olacakt. Zamanla tabii ki. Mee ve kestane, k-zlaa ve st
gibi bir gecede srgn vermezdi. Ama zaman vard. Artk zaman vard. Olan
ancak on yedi yandayd, kendi-siyse krk be yanda. Tam olgun
yandayd. Kendisini yal his-sediyordu ama anlamsz bir eydi bu. Tam
olgunluk andayd. Artk meyva vermeyen en yal aalar da amlarla
birlikte s-klmeliydi. Bu aalardan mobilya iin de kaliteli kereste
kar-labilirdi.
"yi, iyi," diyordu karsna sk sk, "yeniden gllerin at ha? Gz
bebein yine evde ha? Artk kederli olmak yok ha?"
Tuly glmseyerek adamn elini okad.
Bir keresinde tebessm edip szlerini onaylayaca yerde, "Onun yeniden
evde olmas ok gzel ama," demiti; ama Altn dinlemekten vazgeti.
Analar, ocuklar iin endielenmek iin yaratlmlardr; kadnlar ise
hi tatmin olmamak iin. Tuly'nin hayat boyunca srdrd o endie
nakaratlarn dinlemesine bir neden yoktu. Tabii ki kadn bir tccarn
hayatn oluna yeterli bulmuyordu. Havnor'da Kral olmann bile oluna
yetmeyeceini dnrd o.
"Kendisine bir kz bulduunda," dedi Altn, kadn her ne di-yorsa ona
karlk olarak, "her ey yoluna girer. Byclerle ya-amak, onlarn
yaam biimlerini bilirsin ya, onu biraz tutuk yap-m. Prlanta iin
endielenme. Grd zaman ne isteyeceini bilir o!"
"Umarm," dedi Tuly.
"En azndan cadnn kzn grmyor," dedi Altn. "O i bitti." Daha
sonra, karsnn da cady artk grmediini fark etti. Yllar boyunca,
btn uyanlarna ramen aralarndan su szmamt; imdi ise Arapsa evin
yaknlarnda bile grlmyordu. Kadn-larn dostluklar da ksa mrl
oluyordu. Karsna bu yzden ta-kld. Kadnn gvelere kar sandklara
ve elbise dolaplarna ya-ban fesleeni ve de irmene iziy an koyduunu
grnce, "Arkada-n irfan sahibi kadn onlara by yapp yok etmiyor mu?
Yoksa
139

yerdeniz ykler t
artk onunla konumuyor musunuz?'1 dedi.
"Hayr/' dedi kars yumuak, ll sesiyle, "konumuyo-ruz."
"ok da iyi olmu!" dedi Altn aka. "Onun o kzna ne ol-du peki?
Duyduuma gre bir hokkabazla gitmi, yle mi?"
"Bir mzisyenle," dedi Tuly. "Geen yaz"
"Bir isimgn elencesi," dedi Altn. "Biraz oyunun, mziin, dansn
zaman oul. On dokuz yandasn. Bunu kutla!"
"Sul'un katrlanyla Doutepe'ye gideceim."
"Yo, yo, yo. Sul bunu tek bana baarabilir. Sen evde kal ve elen. ok
sk alyorsun. Bir orkestra tutarz. lkenin en iyi-si kim? Tarry'yle
grubu mu?"
"Baba ben elence istemiyorum," dedi Prlanta ve kaslar bir at gibi
seirerek ayaa kalkt. Artk Altn'dan daha iri olmutu; aniden hareket
ettiinde de insan bo bulunup anyordu. "Ben Doutepe'ye gideceim,"
diyerek odadan ayrld.
"Neydi imdi bu?11 dedi Altn karsna, cevap beklediinden deil. Kadn
adama bakp bir ey sylemedi, bu da karlk bek-leyen bir cevapt.
Altn ktktan sonra kadn olunu, muhasebe odasnda def-terleri kontrol
ederken buldu. Sayfalara bakt. simler ve rakam-larn uzun uzun
listeleri, borlar, krediler, krlar, kayplar.
"Prl,11 deyince olan ban kaldrd. Yz hl yuvarlak, bi-raz

yumurta gibiydi, geri artk kemikleri daha ard ve gzlerin-de hzn


vard.
"Babam incitmek istememitim," dedi olan.
"Eer bir elenti istiyorsa, bunu yapar," dedi kadm. Yksek perdeden kan
gizemli bir renge sahip sesleri birbirine benziyor-du ve kapsaml,
snrl, belli seviyede bir skunet ieriyordu. a-lma masasnn
yannda, olann yannda bir tabureye iliti.
"Yapamam," dedi olan ve durdu; sonra devam etti, "gerek-ten dans falan
etmek istemiyorum."
140

KARAGL tLE PIRLANTA


"patanlk yapmaya alryor," dedi Tuly, neesiz, efkatle.
"O i umurumda deil."
"Olmadn biliyorum."
"Sorun..."
"Sorun mzik/1 dedi annesi sonunda.
Bayla onaylad delikanl.
"Olum, bir neden yok," dedi kadn, aniden evkle, "sevdi-in her eyden
vazgemen iin bir neden yok!"
Yan yana otururlarken, olan kadnn elini alp pt.
"Birbirine karmyor," dedi, "yle olmal ama olmuyor. Bunu rendim.
Bycden ayrlnca. Her ey olabileceimi zannediyordum. Bilirsin byc, mzisyen, babamn olu, Gl'n sevgilisi... yle olmuyor.
Birbirine karmyor."
"Karr, karr," dedi Tuly. "Her ey birbiriyle balantldr,
karmtr!"
"Belki kadnlar iin yledir. Ama ben... ben ift gnll ola-mam/'
"ift gnll m? Sen mi? Byclkten, vazgemezsen ona ihanet edecein
iin vazgetin."
Olan bu szleri gzle grlr bir okla karlad ama inkr etmedi.
"yi ama mzikten neden vazgetin?11
"Gnlmde tek bir eyin olmas gerekir. Katrclarla pazar-lk yaparken
harp alamam. Meyva toplayclarn Alakdal'a karmamak iin ka para
dememiz gerektiini hesaplarken bir yandan da trkler syleyemem!" Sesi
artk, biraz da olsa titri-yordu: Vibralo. Gzleri ise hznl deil,
hiddetliydi.
"Kendine bir by yapmalsn," dedi kadn, "tpk byc-nn yapt gibi.
Seni emniyette tutacak bir by. Seni katrc-lardan, kestane
toplayclarndan ve bunlardan koruyacak bir by." simler ve rakamlar
dolu hesap defterine vurdu; yle hafif, bo ver dercesine bir fiske. "Bir
sessizlik bys/' dedi sonra.
Uzun bir sre sonra gen adam, "Baka ne yapabilirim?" de-di.
141

YERDENZ YKLER
"Bilmiyorum canm. Senin emniyette olman istiyorum. Ba-ban mutlu grmek
istiyorum, seninle gurur duymasn. Ama se-nin mutsuz olmana
dayanamyorum, stelik gururun krk! Bilmi-yorum. Belki de haklsn.
Belki de erkekler iin hep tek bir ey vardr. Ama senin ark sylemeni
zledim."
Kadn gzyalar iindeydi. Birbirlerine sarldlar; kadn o-lann gr,
parlak salarn okad, krc olduu iin zr diledi; olan, kadna bir

daha sarld ve dnyann en iyi annesi olduunu syledi. Ama annesi


ayrlrken bir an dnd ve, "Brak bir elen-ce tertip etsin Prl. Brak
sen de elen."
"yle yapacam," dedi olan, kadn teselli etmek iin.
Altm bira, yiyecek ve havai fiek sipariini verdi ama mzisyen-leri tutma
iine Prlanta bakt.
"Tabii ki orkestram getiririm/' dedi Tarry, "byle bir frsat kaar m!
Babann elentileri iin buraya, dnyann batsndaki btn kavalclar
gelir."
"Onlara, bu i iin parayla tutulan orkestrann seninkisi oldu-unu
sylersin."
"Onlar srf an iin bile gelirler," dedi krk yalarnda ince, uzun
eneli, patlak gzl harp. "Belki sen de bizimle bir alar-sn yleyse
ha? Para kazanmaya balamadan nce senin de mera-kn vard. Sesin de fena
deil, eer biraz da alrsan."
"Zannetmem," dedi Prlanta.
"Senin sevdiin o kz, cadnn Gl', duyduuma gre o da Labby'yle
takhyormu. Onlarn da geleceine kuku yok."
"O zaman grrz," dedi iriyar, yakkl ve umursamaz grnen
Prlanta; sonra yryp gitti.
"Bugnlerde durup konumayacak kadar burnu byd, kud-ret sahibi oldu,"
dedi Tarry, "halbuki harp almay ona ben ret-mitim. Ama zengin bir
adam iin bunun ne nemi var?"
142

KARAGL LE PIRLANTA
Tarry'nin acmaszl sinirlerini ypratmt; parti fikri sonunda itah
kesilinceye kadar bir yk gibi omuzlarna binmiti. Bir s-re umutla,
hasta olup elentiyi karacan dnd. Ama gn geldiinde oradayd.
Babas kadar aikr, o kadar ziyadesiyle ve o kadar aaal bir biimde
olmasa da oradayd, glmsyor, dans ediyordu. Btn ocukluk arkadalar
da oradayd; grne g-re daha imdiden yars, dier yansyla evlenmie
ama hl orta-lkta yeterince birbirlerine kur yapan vard ve onun yannda
her zaman birka gzel kz bulunuyordu. Birac Gadge'in harika bi-rasndan
epey iince, dans ederse, dans ederken de konuup g-lerse mzie
katlanabildiini fark etti. Bylece srayla btn g-zel kzlarla dans
ettikten sonra yeniden nne kim karsa dansa devam etti, ki hepsi yine
denk gelmiti kzlarn.
Bu, o gne kadar Altn'n tertipledii en byk elentiydi; dans alan
Altn'in evinin ilersinde kasabann yeillii zerine ku-rulmu,
yallarn iinde yiyip iip dedikodu yapabilmeleri iin bir adr
dikilmi, ocuklara yeni giysiler alnm, hokkabazlar ve kuklaclar
gelmiti; kimisi parayla tutulmu kimisi de ister bakr para olsun, ister
bele bira, ne bulsalar krdr dncesiyle kendi-liinden gelmiti. Btn
lenler gezgin gstericileri ve mzis-yenleri ekerdi; bu onlarn yaam
tarzyd, a in mam olmala-rna ramen iyi karlanrlard. Vzlt
sesli bir tulum alan, vzl-t sesli bir masalc, tepe bandaki koca
meenin altnda toplanm bir grup insana Ejderha Efendisi'nin Maceralarim
okuyordu. Tarry'nin harp, fifre, viyol ve davuldan oluan orkestras
solukla-np doya doya imek iin ara verdiinde, yeni bir grup dans
ala-nna kvermiti. "Aa, ite Labby'nin orkestras!" diye bard
Prlanta'mn en yaknnda duran gzel bir kz. "Haydi gel, en iyisi
bunlardr!"
Soluk tenli, frapan grnl biri olan Labby ift kaml tah-ta klarnet
alyordu. Yannda bir viyolac, bir tefi ve fifre alan Gl vard. lk
paralar hareketli, hzl, kpr ki prd; danslarn ou iin fazla

hzl kamt. Prlanta ile yanndaki kz dansa de-vam ettiler; kan ter
iinde danslarn bitirince etraftakiler tezah143

YERDENZ YKLER
ratta bulunup alklad. "Bira!" diye bard Prlanta ve gen adamlarla
kadnlardan olumu bir girdabn iinde oradan uzak-latrld.
Arkasndan bir sonraki parann baladm duymutu; viyol tek bana
alyor, gl ve hznl bir tenor da, "Akmn gitti-i yer neresiyse,"
diyordu.
Tek bir dikite bir marapa biray bitirdi; yanndaki kzlar o birasn
ierken, boynundaki gl kaslar seyrediyorlar, glyor-lar,
konuuyorlard; o ise at sinei tutmu arabac at gibi titriyor-du. "Ah!
Yapamayacam..." dedi. Biracnn cadn etrafna asl-m fenerlerin
ardndaki karanla dald. "Nereye gidiyor?" dedi biri; bir dieri de,
"Geri gelecektir," dedi ve glp ene almaya devam ettiler.
Para bitti. "Karagl," diye seslendi olan, kzn arkasndan, karanln
inden. Kz ban evirerek ona bakt. Dans edilen platforma bada
kurmu oturan kzla, otlar zerine diz km olann ba ayn
seviyedeydi.
"Bodur stle gel," dedi.
Kz bir ey sylemedi. Kza bir bak atan Labby tahta boru-yu dudaklarna
gtrd. Davulcu zilli tefine kez vurdu ve bir denizci havasna
baladlar,
Kz bir daha baktnda Prlanta gitmiti.
Tarry aa yukar bir saat iersinde geri dnd; verdikleri molaya ve
zellikle de biraya nankrlk ediyordu. Paray ve dans blerek Labby'ye
toz olmasn syledi.
"Sen avucunu yala, harp ba," dedi Labby, Tarry alnd, in-sanlar taraf
tuttu; tartma en hararetli yerindeyken Gl fifresini cebine sokarak
szlp gitti.
Elencenin fenerlerinden uzaklanca gece karanlkt ama kz karanlkta
bile yolunu biliyordu. Olan oradayd. Bu iki ylda bo-dur stler
bymt. Yeil srgnler ve uzun, dkk yaprak-lar arasnda oturabilecek
azck bir yer kalmt.
Rzgrn ve akan nehrin mrltsyla bulanklaan mzik ba-lad uzakta.
"Ne istiyorsun Prlanta?1'
144

KARAGL LE PIRLANTA
"Konumak."
Birbirleri iin ses ve glgeden baka bir ey deillerdi.
"Yani," dedi kz.
"Benimle kap kamayacan sormak istemitim," dedi o-lan.
"Ne zaman?"
"O zaman. Tarttmzda. Her eyi yanl tarafndan syle-dim.
Dnmtm ki..." Uzun bir sessizlik. "Srekli kaabilece-imi
dnmtm. Seninle, alglarmz alarak. Karnmz do-yurarak.
Birlikte. Bunlar sylemek istemitim."
"Sylemedin."
"Biliyorum. Her eyi tersinden syledim. Her eyi yanl yap-tm. Her eye
ihanet ettim. By. Mzik. Ve sen."
"Ben iyiyim," dedi kz.

"yi misin?"
"Fifrede o kadar iyi deilim ama yettii kadar. Bana retme-diin eyleri
de, mecbur kalrsam byyle tamamlyorum. Or-kestraya gelince, onlar da
iyi. Labby grnd kadar kt deil-dir. Kimse bana sarkntlk etmiyor.
Olduka iyi para kazanyo-ruz. Klar gidip annemle kalp ona yardm
ediyorum. Yani iyi-yim. Ya sen Prl?"
"Ben fenaym."
Kz tam bir ey syleyecekti ki sylemedi.
"Sanrm ocuktuk/' dedi olan. "imdi ise..."
"Ne deiti?"
"Ben yanl bir seim yaptm."
"Bir kere mi?" dedi kz. "Yoksa iki kere mi?"
"ki kere."
"te keramet vardr."
kisi de bir sre konumad. Kz, yaprakl karanlkta olann cssesini
ancak seiyordu. "Eskisine gre daha irisin," dedi. "H-l k
yapabiliyor musun Pnl? Seni grmek istiyorum."
Olan olumsuz anlamda sallad ban.
"Senin yaptn, benimse hi yapamadm bir eydi o. Bana hi
retememitin."
145

YERDENZ YKLER
"Ne yaptm bilmiyordum," dedi olan, "Bazen oluyordu, bazen olmuyordu."
"Peki Gney Liman'ndaki byc sana nasl yaplacan -retmedi mi?"
M0 bana sadece isimleri retti."
"Neden imdi yapamyorsun?"
"Braktm Karagl. Ya srf onu yapp baka bir ey yapmaya-caktm; ya da
hi yapmayacaktm. Gnlnde tek bir ey olmas, tek gnl olman
gerekiyor,"
"Neden yle olduunu anlayamyorum," dedi kz, "Annem ate drebiliyor,
doumu kolaylatryor, kaybolmu bir yz- buluyor; belki bu bycler
ve ejderha efendilerinin yaptkla-ryla mukayese edilmez ama sonu olarak
bir hi de deil. Bunu yapmak iin de her eyden vazgemedi. Beni dourmak
onu dur-durmad, Beni, doumu rensin diye dourmu! Ben senden mzik
yapmasn rendim diye, bylerimi sylemekten vaz m getim? Artk ben
de ate d srebiliyorum. Neden yaptn bir eyden, dierini yapabilmek
iin vazgeesin?"
"Babam," diye balad olan, sonra durdu ve bir nevi kahka-ha att.
"Uymuyorlar," dedi. "Para ile mzik."
"Babayla cad kz," dedi Karagl.
Yine aralarnda bir sessizlik oldu. Sdn yapraklan kpr-dad.
"Bana dnecek misin?" dedi olan, "Benimle gelir misin, be-nimle yaar
msn, benimle evlenir misin Karagl?"
"Babann evinde olmaz Prl."
"Herhangi bir yerde. Kaalm."
"Ama mzik olmazsa bana sahip olamazsn."
"Ya da sen olmazsan mzie sahip olamam,"
"Evlenirim," dedi kz.
"Labby bir harp istiyor mu?"
Kz tereddt etti; gld. "Eer bir fifreci istiyorsa eli mec-bur," dedi
sonra.
"Ayrldmdan beri hi almadm Karagl," dedi olan. "Ama mzik ve
sen, hep aklmn iindeydiniz,.." Kz ellerini o146

KARAGL LE PIRLANTA
lana uzatt. Yz yze diz ktler, st yapraklar salar arasn-da
kprdyordu. Birbirlerini ptfer, ilk bata utangaa.
Prlanta'nn evden ayrlmasn izleyen yllarda Altn, her zaman-kinden
daha ok para kazand. Yapt btn iler kr getirdi. Sanki bana
devlet kuu konmutu da o bir trl kovamyordu. ok zengin oldu. Olunu
hi affetmedi. Bu mutlu bir son olurdu ama o bunu kabul edemedi. simgn
gecesinde, ylece, tek bir sz sylemeden ayrlmas, cad kzla gitmesi,
namuslu bir ii ya-rm brakmas, harp alp ark syleyen, birka kuru
iin srtp duran serseri bir algc olmas - Altn iin bu utan, ac
ve hid-detten baka bir ey deildi. Bylece o da trajedisini yaad.
Olunu ancak kocasna yalan syleyerek -ki bunu da yapmak ona ok zor
geliyordu- grebilen Tuly uzun bir sre bu trajediyi adamla paylat.
Prlanta'nn a bila olduunu dnp alaya-rak, zor uyuyordu, Sonbahann
souk gnleri onun iin bir strap olmutu. Fakat zaman getike ondan
Bat Havnor'dan tatl sesli arkc Prlanta, Kl Kulesi'ndeki byk
beylere harp alp ar-k syleyen Prlanta diye sz edildiini duymaya
balaynca ii rahatlad. Ve bir kere Altn Gney Liman'na gidince
Arapsa'yla birlikte bir eek arabas alp, Prlanta'nn Yitmi
Kralie'nin Gaze-/'ni sylediini duyduklar Doutepe'ye srdler; o
trksn sylerken Gl onunla birlikteydi, Kk Tuly de Tuly'nin
dizle-rinde oturuyordu. Belki mutlu bir son deildi ama bu, insana ye-tip
de artacak gerek bir keyifti.
**& *<147

YERN KEMKLER

YNE yamur yayordu; Re Albi bycs bir iklim tlsm, ya-muru dan
te tarafna yollayacak yle minik, kk bir tlsm yapmamak iin
kendisini zor tutuyordu. Kemikleri szlyordu. Gne dcsn da parlayarak
teninden szlp kendilerini kurutsun diye szlyordu kemikleri. Tabii ki
bir sz bys de syleyebilir-di ama bu sadece szy bir sre gizlemeye
yarard o kadar. Onu hasta eden eyin ifas yoktu. Yal kemiklerin
gnee ihtiyac vard. Byc evinin kapsnn eiinde, karanlk oda ile
yamur-lu ak hava arasnda durmu by yapmamak iin kendisini zor
tutuyor, tuttuu ve kendisini tutmak zorunda kald iin de ken-disine
kzyordu.
Hi kfretmezdi -g sahibi adamlar kfretmez, bu emniyet-li deildir- ama
grtlan bir ay gibi homurdanarak temizledi. Bir an sonra Gont Da'nn
gizlenmi yukar yamalarndan, ku-zeyden gneye doru yanklanarak bulut
iindeki ormanlarda yi-tip giden bir gkgrlts duyuldu.
iyi bir iaret bu gkgrlts, diye dnd Deniz Yosunu. Yaknda yamur
durur. Kaponunu ekip tavuklar yemlemek iin yamurun altna ktL
Kmese baknca yumurta buldu. Kzl Bucca kulukaday-d. Yumurtalar
atlamak zereydi. Keneler hayvanc rahatsz ediyor, tavuk pis ve bitkin
grnyordu. Kenelere kar birka sz syleyip, civcivler kar kmaz
folluklar temizlemesi gerek-tiini kendi kendine hatrlattktan sonra
Kahverengi Bucca, Gri, Paal, Akbaba ve Kral'u saaklar altmda bir araya
gelip yamur hakkndaki grlerini hafif, aksi bir tonda beyan ettikleri

kmes avlusuna kt.


"lene varmaz kesilir," dedi byc tavuklara. Onlar yem-ledikten sonra
vck vck amurlar zerinde yryerek eve s-cak yumurta ile geri
dnd. ocukken amurda yrmeye bay-lrd. amurun serinliinin
parmaklarnn arasndan ykseliin-den nasl zevk aldn hatrlad. Hl
yalnayak yrmekten ho151

YERDENZ YKLER
lanyordu ama artk amur houna gitmiyordu; yapkan bir ey-di amur,
ayrca eve girmeden nce ayaklarn temizlemek iin eilmekten de hi
holanmyordu. Evinin zemini toprakken bu nemli deildi ama artk tpk
bir bey, tccar veya babyc gi-bi tahta kapl bir zemini vard. Souk
ve rutubet kemiklerine n-fuz etmesin diye. Kendi fikri deildi bu.
Sknet geen bahar es-ki eve tahta deme yapmak iin Gont Liman'ndan
gelmiti. Bu konuda bir gzel tartmlard. Bunca zaman sonra Sknet
ile tartmamas gerektiini renmi olmas gerekirdi.
"Yetmi be yldr toprak zerinde yryorum," dedi Deniz Yosunu, "Birka
yl daha yrmek beni ldrmezi"
Sknet tabii ki buna bir ey sylememi, adamn kendi sy-lediini
duymasn ve ahmakln tamamen hissetmesini sala-mt.
"Temiz tutmas daha kolay," dedi, mcadelesini daha imdi-den kaybedilmi
olduunun bilinciyle. yice skm toprak bir zemini sadece arada bir,
toz kalkmasn diye su serptikten sonra sprmenin yeterli olduu doruydu.
Ama yine de syledikleri kulaa aptalca geliyordu.
"Zemini kim deyecek?" dedi; artk sadece sylenmi olmak iin
syleniyordu.
Sknet kendisini kastederek ban sallad.
Aslnda olan birinci snf bir iiydi, bir marangoz, ince i yapan
marangoz, ta demecisi, at aktarcs; burada Deniz Yo-sunu'nun
rencisi olarak yaarken bunu ispat etmiti; Gont Li-mannda zengin
insanlarla birlikte yaamak da ellerini yumuat-mamt. Tahta demeleri
Re Albi'deki Altnc'nn bkhanesin-den Kocakadn'n kansnda
tayarak getirmiti; ertesi gn ya-l byc Bataklk Glet'e ila
yapmak iin ot toplamaya gittiin-de de deyip cilalamt. Deniz Yosunu
eve dndnde i bit-miti bile, sanki karanlk bir glmesine
parlyordu yer. "Her ieri girite ayaklarm ykamak zorunda kalacam,"
diye ho-murdand. ieri ihtiyatla girdi. Ahap o kadar przszd ki ayak
tabanlarna yumuakm gibi geliyordu. "Saten," dedi. "Bunu bir-iki tlsm
katmadan bir gnde yapamazdn. Saraylara layk de152

YERN KEMKLER
mesi olan bir ky dam. Eh, gelecek k atein bu zeminden par-lay ne
biim bir manzara oluturacak! Yoksa imdi de bir hal m almak zorunda
kalacam? Altn zgl bir psteki mesela?"
Sknet glmsedi. Yaptndan ok memnundu.
Birka yl nce Deniz Yosunu'nun eiine gelmiti. Yok, ha-yr, yirmi yl
nce olmas gerekir, ya da yirmi be. Yani bundan bir sre nce. O
zamanlar gerekten bir olan ocuuydu, uzun bacakl, gr sal, yumuak
yzl. Kapal bir az, parlak gzler. "Ne istiyorsun?*' diye sormutu
byc, gzlerini o parlak gzler-den saknp ne istediini anlayarak;

hepsinin ne istediini biliyor-du. yi bir hocayd, Gont'un en iyisiydi,


bunu biliyordu. Ama ho-calk etmekten bkmt, ayaklarnn altnda baka
bir rak iste-miyordu; bir tehlike hissetmiti.
"renmek,'* diye fsldad olan.
'Roke'a git," dedi byc. Olan ayakkab ve gzel bir deri yelek
giyiyordu. Okul'a gidecek paray bulabilir veya kazanabi-lirdi.
"Oradaydm."
Bunun zerine Deniz Yosunu yeniden olana bakt. Cppesi veya asas yoktu.
"Baarsz m oldun? Kovuldun mu? Katn m?"
Olan her soruda ban hayr anlamnda sallad. Gzlerini kapatt; az
zaten kapalyd. Orada durmu, btn benliiyle kendisini toplam, ac
ekiyordu: Derin bir nefes ald: Dorudan bycnn gzlerine bakt.
"Benim maharetim burada, Gont'ta," dedi, sesi bir fsltdan biraz fazla
kyordu. "Ustam Enhemon'dur."
Bunun zerine gerek ad Enhemon olan byc en az onun kadar hareketsiz
durup, olan bakn indirinceye kadar yzne bakt.
Sessizlik iinde olann ismini arad Deniz Yosunu ve iki ey grd: am
kozala ve Kapal Aza ait bir rn. Sonra biraz da-ha araynca zihninde
bir ismin sylendiini duydu; ama bunu sylemedi.
"retmekten ve konumaktan yoruldum," dedi. "Sknete
153

YERDENZ YKLER
ihtiyacm var. Bu sana yeter mi?"
Olan bayla onaylad.
"O halde sen benim iin Sknet'sin," dedi byc. "Bat penceresinin
altndaki girintide uyuyabilirsin. Odunlukta eski bir ot dek var.
Havalandr. inde san getirme ieri." Ve geldii iin olana, teslim
olduu iin de kendisine iin iin kzarak Overfell'e doru iri admlarla
uzaklat; ama kalbinin arpmasna neden olan hiddet deildi. Onu her
zaman solundan iten deniz rzgr altnda, dan engin glgesi tesindeki
denizin zerinde gnein ilk klar parlarken iri admlarla yryerek -o
zamanlar iri admlarla yryebiliyordu hl- Roke'un Byclerini, by
sanatnn ustalarn, sr ile gcn profesrlerini dnd. "Onlara ar
geldi, deil mi? stelik bana da ar gelecek," diye dne-rek glmsedi.
Huzur dolu bir adamd ama biraz tehlikeyi de g-ze alrd hani.
Durdu ve ayann altndaki topra hissetti. Her zamanki gi-bi
yalnayakt. Roke'ta renciyken ayakkab giymiti. Ama b-yc asasyla
Gont'a, Re Albi'ye geri dnm ve ayakkablarm frlatp atmt.
Kprdamadan durarak uurum yolunda ayann altndaki topra, kayalar,
onlarn altndaki uurumu, onun da al-tnda adann karanlktaki kklerini
hissetti, Sularm altnda, karan-lkta btn adalar birbirlerine
deiyorlar, tek bir ada oluyorlard. Byle sylemiti hocas Ard;
Roke'taki hocalar da yle demiti. Ama buras onun adayd, onun kayas,
tozu, topra. Onun b-yclk irfan buradan yetiiyordu. "Benim
maharetim burada,u demiti olan ama bu iradeden daha derin bir eydi. Bu,
belki de Deniz Yosunu'nun ona retebilecei bir eydi: Maharetten daha
derin olanlar. Burada, daha Roke'a gitmeden nce Gont'ta ren-mi
olduklar.
Olann bir asas olmalyd. Acaba neden Nemmerle olann bir rak veya
cad gibi Roke'tan asasz, eli bo ayrlmasna izin vermiti? Byle bir
g kendini belli etmeden, bir iaret tama-dan serbest braklmamal.
Benim hocamn asas yoktu, diye dnd Deniz Yosunu; ay-n anda da,
Asasn benden istiyor, diye dnd. Gontlu bir b154

yerin kemikleri
ycnn ellerinden kma Gont meesinden bir asa. Eh, eer hak ederse ona
bir asa yaparm. Eer azn kapal tutabilirse. Ona ir-fan kitaplarm
brakrm. Eer kmesi temizleyip, Danemer er-hini anlarsa, eer azm
kapal tutabilirse.
Yeni renci kmesi temizledi, fasulye bahesini apalad, Danemer
erhinin ve Enlades Srlar'nn anlamn kavrad ve a-zn kapal tuttu.
Dinledi. Deniz Yosunu'nun sylediklerini duy-du; bazen Deniz Yosunu'nun
dndklerini bile duydu. Deniz Yosunu'nun her istediini hatta Deniz
Yosunu'nun istediinin far-knda bile olmad eyleri yapt. Olann
vergisi Deniz Yosunu' nun hocalnn ok tesindeydi ama yine de Re
Albi'ye gelmek-le doru yapmt ve her ikisi de bunu biliyordu.
Deniz Yosunu o yllarda bazen babalar ve oullar hakknda dnrd. Bir
sihirbaz, maden araycs olan kendi babasyla, setii retmen yznden
tartmt; babas Ard'n rencisinin onun olu olamayacan haykrm,
hiddetini beslemi ve olu-nu affetmeden lmt. Deniz Yosunu oullan
dounca mutlu-luktan alayan gen adamlar grmt. Salkl bir olan
ocuu vaadiyle yllk kazanlarnn yarsn cadlara deyen fakir
adam-lar, altnlarla sslenmi bebeinin yzne dokunup, hayranlkla,
"lmszlm!" diyen zengin bir adam grmt. Oullarn dven adamlar
grmt, onlar azarlayan, aalayan, sinir edip baarlarna engel
olan, onlarda grdkleri lmden nefret eden adamlar. Oullarnn
gzndeki kar nefreti, tehdidi, acmasz saygszl grmt. Ve bunu
gren Deniz Yosunu neden baba-syla uzlamaya yanamann bir yolunu
aramam olduunu anla-mt. Bir babayla olunun afak vaktinden gn
kavuuncaya ka-dar birlikte altklarn, yal adamn kr bir kz
ekerken, orta yal adamn demir azl saban srerken tek bir kelime
bile konumadklarn grmt; eve dnerlerken yal adam bir an iin
elini olunun omzuna koymutu. O temasta, yaamnda ek-sik olan eyi
grmt Deniz Yosunu. K akamlan ocak ban-da oturmu irfan
kitaplarna veya onan mas gereken bir gmle-e eilmi esmer yze
bakarken bunu hatrlad. Gzler yere bak-yor olurdu, az sk sk
kapal, ruhu kulaklarn am.
155

YERDENZ YKLER
"Bir byc eer anshysa hayatnda bir kez konuabilecek birine rastlar."
Nemmerle, Babyc seildikten bir-iki yl son-ra, Deniz Yosunu Roke'tan
ayrlmadan bir-iki gece nce byle sylemiti. O zamanlar ekilleme
Ustas'yd ve Okul'da Deniz Yosunu'nun en iyi hocalarndan biriydi. "Eer
kalm olsaydn, sanrm seninle konuabilirdik Enhemon."
Deniz Yosunu bir sre hi cevap veremedi. Sonra kekeleye-rek, kendi
nankrlnden sululuk duyup inatlna inanama-yarak, "Usta, kalrdm
ama benim iim Gont'ta," dedi. "Keke bu-rada, seninle olsayd."
"Olmaman gereken bir sr yere gitmeden nerede olman ge-rektiini bilmek
ender bulunan vergilerden biridir. Eh, arada bir bana bir-iki renci
yolla. Roke'un Gont byclne ihtiyac var. Sanrm burada bilinmesi
gereken baz eyleri es geiyo-ruz...''
Deniz Yosunu okula renciler gndermiti, -drt tane, o ya da bu
vergiye sahip iyi delikanllar; ama Nemrnerle'nin bekle-dii kendi
isteiyle gelip gitmiti ve Deniz Yosunu ona Roke'ta ne retmi
olduklarn bilmiyordu. Sknet sylemedi. Orada iki- ylda, baz
olanlarn alt-yedi ylda rendiklerini, hatta baz-larnn hi
renemedii kadarn renmiti ama bunlar onun iin sadece temeldi.

"Neden en bata bana gelmedin?11 diye sordu Deniz Yosunu. "Sonra da Roke'a
gider, cilasn yapardn?"
"Zamanmz boa harcamak istemedim."
"Nemmerle senin benimle almaya geldiini biliyor muy-du?"
Sknet ban hayr anlamnda sallad,
"Eer amacn ona sylemeyi ltfetseydin bana bir mesaj yol-layabilirdi."
Sknetin beti benzi soldu. "Arkadan myd?11
Deniz Yosunu duraksad. "Ustamd. Eer Roke'ta kalsaydm belki de
arkadam olurdu. Byclerin arkadalar olur mu? Ka-nlan ve oullan ne
kadar varsa, o kadar, der bazlar. Bir keresin-de bana, bizim iimizde
konuacak birini bulanlarn ansl olduk156

yerin kemikleri
lann sylemiti. Bunu unutma. Eer anshysan gnn birinde azn
aarsn."
Sknet gr sal, dnceli kafasn edi.
"Tabii eer kapal durmaktan paslanmadysa," diye ekledi Deniz Yosunu.
"Eer isterseniz, konuurum," dedi gen adam; Deniz Yosu-nu'nun ricasyla
tabiatndan tmyle vazgemeye o kadar gnl-lyd ki byc kendini
tutamayp gld.
"Senden konumamam rica etmitim,'1 dedi, "szn ettiim de kendi
ihtiyacm deL Ben iki kiiye yetecek kadar konuuyo-rum. Bo ver. Zaman
gelince ne demen gerektiini bileceksin. Sanat bu, yle deil mi? Neyi, ne
zaman syleyeceini bilmek. Geri kalan da sknet."
Gen adam Deniz Yosunu'nun evinin kk bat penceresi al-tndaki ot
iltede tam yl yatt. Byclk rendi, tavuklar yemledi, inei
sad. Bir kere, Deniz Yosununa kei beslemeyi nerdi. Gzn souk ve
slak geen bir haftasnda; bir hafta ka-dar hibir ey sylememiti.
"Birka kei besleyebilirsin," dedi ustasna.
Deniz Yosunu'nun nndeki masada ak duran byk bir ir-fan kitab vard.
Yzlerce yl nce Fundaur'un kyla olduka bozulan ve gszleen
Acasta Byleri'nden birini yeniden r-meye alyordu. Tam boluklardan
birine oturabilecek kayp szcn hissini almaya balamt, neredeyse
bulmutu ki -"Birka kei besleyebilirsin/1 dedi Sknet,
Deniz Yosunu kendisinin szn saknmayan, abuk sinirle-nen sabrsz bir
adam olduunu dnrd. Genliinde kfret-meme gerei omuzlarma byk
bir yk olarak binmiti ve otuz yl boyunca raklannn, mterilerinin,
ineklerin ve tavuklann ahmakl onu son derece yormutu. raklar ve
mteriler onun dilinden korkard geri, ama inekler ve tavuklar onun
feveranla-nna pek kulak amazd. Daha nce Sknet'e hi kzrnamt. ok
uzun bir sessizlik oldu.
"Neden?"
Belli ki Sknet aradaki sessizlii ve Deniz Yosum'nun se157

yerdeniz ykleri
sindeki ar yumuakl fark etmemiti. "St, peynir, frnda o-lak,
yolda/1 dedi.
"Hi kei besledin mi?" diye sordu Deniz Yosunu, ayn yu-muak, kibar
sesle.
Sknet ban hayr anlamnda sallad.
Aslnda, Gont Liman'nda domu bir kasaba ocuuydu. Kendisi hakknda

hibir ey anlatmamt ama Deniz Yosunu et-raftan biraz sorup


soruturmutu. Liman iisi olan babas, Sk-net herhalde yedi-sekiz
yalarndayken, byk deprem esnasnda lmt; annesi ise sahildeki
hanlardan birinde ayd. On iki yandayken olann ba belaya
girmiti, byk bir ihtimalle b-yyle uratndan; annesi de onu
Valmouth'da itibarl bir sihir-baz olan Elassen'e rak vermeyi
baarmt. Olan burada gerek ismini alm, baka bir ey olmasa bile
biraz marangozluk ve ift-ilik renmiti; yl sonra Elassen onun
Roke'a olan yolculu-unun parasn vermek cmertliinde bulunmutu. Deniz
Yosu-nu'nun olan hakknda btn bildii buydu.
"Kei peynirini sevmem," dedi Deniz Yosunu.
Sknet ban sallad, her zamanki teslimkrlyla.
O zamandan bu yana yllar boyunca, Deniz Yosunu, Sknet ikide bir kei
beslemeyi nerdiinde, sinirlerine nasl hkim ol-duunu hatrlar; her
keresinde de bu hatra onu son derece mem-nun ederdi, tpk son derece
gzel olgunlam bir armudun son lokmasn srmak gibi.
Sonraki birka gn eksik kelimeyi yeniden yakalamak iin geiren byc,
Sknet'i almas iin Acasta Byleri'nin ba-na oturtmutu. Sonunda
birlikte bulmulard, uzun bir urat. "Tpk kr bir kzle saban srmek
gibi," dedi Deniz Yosunu. Bunun zerinden pek gemeden de Sknet'e, Gont
meesinden yapt asasn verdi. Gont Liman Beyi, bir kez daha Deniz
Yo-sunu'nun limana inip Gont Liman'nda yaplmas gerekenleri yap-masn
istediinde, Deniz Yosunu kendi yerine aaya Sknet'i yollad ve olan
orada kald.
Deniz Yosunu kapsnn eiinde elinde yumurtayla dur-mutu, yamur
srtndan szlyordu. Ne kadardr duruyordu
158

YERN KEMKLER
orada? Neden duruyordu? amur hakknda, zemin hakknda, S-knet hakknda
dnyordu. Overfell zerindeki patikada yr-ye mi kmt? Hayr, bu
yllar nce olmutu, yllar ve yllar nce, gne altnda. imdi yamur
yayordu. Tavuklar yemle-mi, yumurtayla eve dnmt, elindeki
yumurtalar hl s-cakt, ipeksi bir kahverengi olan lk yumurtalar;
gokgrlts-nn sesi de hl aklndayd, gkgrltsnn titreimi
kemikle-rinde, ayaklarnda. Gkgrlts m?
Hayr. Bir sre nce bir gkgrlts olmutu. Bu gkgrl-ts deildi.
Daha nce de bu garip hissi duymutu ve anlayama-mt o zamanlar, deprem
Essary sahilinde yarm millik bir alan batnp Gont Liman'ndaki
iskeleleri suya gmd zaman,
Ayak tabannn sinir ularyla yeri hissedebilmek iin eikten topraa
indi, ama amur topran onun iin yollad mesajlar c-vklatnp
bozuyordu. Yumurtalar eie brakarak yanlarna oturdu, eiin yannda
duran testideki yamur suyuyla ayaklarn ykad, testinin kulpuna asl
bez parasyla sildi, yumurtalar tek-rar eline ald, yavaa ayaa kalkt
ve evine girdi.
Kapnn ardnda duvara yaslanm duran asasna sert sert bak-t.
Yumurtalar kilere brakt, ok ackt iin aceleyle bir elma yedi ve
asasn ald. Porsuk aacmdand asa, ucu bakrla balan-m, tutacak
yerine ipek giydirilmiti. Nemmerle vermiti ona asasm. "Kalk!" dedi
asaya onun dilinde ve asay brakt. Asa san-ki bir yuvaya oturtulmu gibi
dikildi. "Kke," dedi adam sabrsz-ca Yaradl dilinde. "Kke!"
Parlak zemin zerinde duran asay seyrediyordu. Bir sre sonra asann
hafife titrediini, rperdiini, sarsldm grd.
MAh, ah, ah," dedi yal byc.
"Ne yapmam gerek?" dedi bir sre sonra yksek sesle.
Asa salland, durdu, sonra yine titredi.

"Bu kadar yeter canm," dedi Deniz Yosunu, elini asaya ko-yarak. "Gel
imdi. Neden Sknet'i dnp durduuma ama-mal, Ona gnderi yapmam
gerek... gnderi... Hayr. Ard ne de-miti? Merkezi bul, merkezi bul.
Sorulmas gereken soru bu. Ya-plmas gereken..." Kendi kendine
mnldanarak ar pelerinini
159

YERDENZ YKLER
zerinden kartp atarken ve daha nce yakt kk atein ze-rine
kaynamas iin su koyarken her zaman kendi kendisine ko-nuup
konumadn merak etti: Acaba Sknet onunla yaarken de durmadan
konuuyor muydu? Hayr. Bu, Sknet gittikten sonra hasl olan bir
alkanlk, diye dnd aklnn, yaamn ola-an eylerini dnen
ksmyla; bu arada dier ksm dehet ve ykma kar hazrlk yapyordu.
Btn geceyi darda geirmek zorunda kalabileceini gz nne alarak
yumurta ile kilerde bulunan bir yumurtay iyice halayp drt elma ve bir
tulum dolusu reine arabyla birlikte bir heybeye koydu. Ar cppesini
btn eklemleri szlayarak omuzladT asasn ald, atee snmesini syledi
ve dan kt.
Artk inek beslemiyordu. Durup dnceli dnceli kmes avlusuna bakt.
Tilki son zamanlarda meyva bahesini ziyaret edip duruyordu. Ama o uzun
sre ayrlacaksa hayvanlarn yiye-cek aramalar gerekecekti. Onlar da,
herkes gibi tehlikeyi gze al-mak zorundayd. Kaplarn biraz at.
Yamurun artk puslu bir iselti halini alm olmasna ramen hayvanlar
kmesin salar altnda kamburlarn kartp kederle bekleiyordu. Kral
bu sabah bir kere bile tmemiti.
"Bana syleyecek bir eyiniz var m?" diye sordu Deniz Yo-sunu onlara.
Gzdesi Kahverengi Bucca yle bir silkinip kendi adn bir-ka kez
tekrarlad. Dierleri bir ey sylemedi.
"Peki yleyse, dikkatli olun. Dolunayda tilkiyi grdm," de-di Deniz
Yosunu, sonra yoluna devam etti.
Yrrken bir yandan da dnd; ok dnd; hatrlad. Ho-casnn ok
uzun bir zaman nce, tek bir kez syledii meseleler hakknda btn
hatrlayabileceim hatrlad. Garip meselelerdi, o kadar garipti ki
bunlarn byclk m yoksa Roke'ta sylendii gibi sadece cadlk m
olduklarn hi anlayamamt; Roke'ta ke-sinlikle hi duymam
olmasndan, belki de oradaki ustalarn bu tr eyleri fazla ciddiye ald
iin onunla alay edeceklerinden korkmasndan, belki de bunlar Gont
meselesi, Gont'un gerekle-ri olduu iin anlayamayacaklarn bildiinden,
kendisinin de
160

YERN KEMKLER
orada hi szn etmedii meseleler. Yine de Ard'n, Gontlu B-yk Byc
Ennas'tan kalma irfan kitaplarnda da bunlardan sz edilmiyordu. Bunlar
sadece szdeydi. Aile iindeki meselelerdi.
"Semere'nin otlann tepesindeki Kara Golet'e git," demiti hocas ona.
"Oradan Da' okuyabilirsin. Merkezi bulman lazm. Nereden gireceini
bul."
"Girmek mi?" diye fsldamt delikanl Deniz Yosunu,
"Dardan ne yapabilirsin ki?"
Deniz Yosunu uzun bir sre sessiz kaldktan sonra, "Nasl?" demiti.
"Byle." Ard'n uzun kollan yukar doru bir yakarla uzan-mt; Deniz

Yosunu, daha sonra bunun byk Dnm bys olduunu renecekti. Ard
bynn szlerini tersten sylemiti, by hocalarnn by harekete
gemesin diye yaptklar ekilde. Deniz Yosunu bu szleri doru duyup,
hatrlama numarasn bili-yordu. Sonunda szleri aklnn iinde sessizce
tekrarlayp, by-nn bir paras olan garip, sakil hareketlerle ellerini
uzatmt. Ama eli havada kalakalmt.
"Ama bu byy bozamazsm ki!" demiti yksek sesle.
Ard bayla onaylamt. "Geriye dn yoktur."
Deniz Yosunu, geriye dn olmayan hibir dnm, sade-ce bir kez
sylenebilen zme Sz dnda, bozulmayacak hi-bir by duymamt.
"Ama neden...?"
"htiyatan," demiti Ard.
Deniz Yosunu bir aklama talep etmemesi gerektiini bili-yordu. Byle bir
byy sylemek pek sk gerekmezdi; onun bu-nu kullanmak zorunda kalma
ihtimali ok azd. Bu korkun b-ynn aklnn derinliklerine kmesini,
saklanmasn, binlerce yararl, gzel veya insann iini aan byclkle
ve tlsmlarla, Roke'un btn o irfan ve kurallaryla, Ard'n ona miras
brakt kitaplarn irfanyla rtlmesini salamt. lenmemi,
korkun, ie yaramaz bir halde altm sene boyunca aklnn
karanlklarn-da kalmt, tpk k, servet ve ocuk dolu bir
maliknenin mah-zeninde kalm eski, unutulmu bir evin yapm tarihini
tayan te161

YERDENZ YKLER
mel ta gibi.
Yamur durmutu geri ama pus hl zirveyi gizliyor, bulut eritleri
yksek ormanlar arasndan geip gidiyordu. Deniz Yosu-nu, elinden gelse
btn hayatn Gont Dandaki ormanlar dola-arak geirebilecek olan
Sknet kadar yorulmaz bir yry deildi; ama Re Albi'de doduundan
buradaki yollar ve geitle-ri avucunun ii gibi biliyordu. Rissi'nin
kuyusunun oradan kestir-me yola saparak, lene varmadan, dan yamacnda
dz bir ba-samak gibi duran Semere'nin yksek otluuna kmt. Burann
bir mil kadar aasnda, artk gnele aydnlanm bir tepenin muhafazal
tarafnda, ilerisinde bulut glgesi gibi hareket eden koyun srlerinin
bulunduu iftlik binalar duruyordu. Gont Li-man ile krfezi, ehrin
tepesindeki dik, dm dm tepelerin altna gizlenmiti.
Deniz Yosunu, Karanlk Glet'e giden yeri buluncaya kadar biraz arand. Bu
glck, yar amur ve sazdan oluuyordu. Arad- ise zerinde keilerin
ayak izlerinden baka bir iz bulunmayan, belli belirsiz, bataklk bir
yoldu. Parlak gk altnda, turbal topra-n ok zerinde olmasna ramen
su karanlkt. Deniz Yosunu kei izlerini takip etti; amurda kayp
dmemek iin bileini burkunca homurdand. Suyun kenarnda kprdamadan
durdu. Bi-leini ovmak iin eildi. Dinledi.
Tamamen sessizdi.
Hi rzgr yoktu. Hi ku cvldamyordu. Uzaktan gelen ne bir brt, ne
bir meleme, ne de bir seslenme vard. Vzldayan bir sinek bile yoktu,
Karanlk suya bakt. Hibir ey yanstmyordu.
steksizce, yalnayak, baldnplak ileri doru bir adm att; yarm saat
nce gne atnda cppesini driip heybesine kal-drmt. Sazlar
bacaklarn spryordu. Ayann altndaki a-mur yumuakt, insan iine
ekiyordu, sazlarn kklerinin Kaak-laryla doluydu. Goletin iine doru
yavaa ilerlerken hi ses -karmyordu; hareketinden meydana gelen
halkalar da belirsiz ve kkt. Glet uzun bir sre s devam etti. Sonra
dikkatli ayak-lar dibi hissetmeyince durdu,
12

yerin kemikleri
Su titredi. Bunu nce butlarnda hissetti, bacaklarna krk de* iyormu
gibi hafif rpntlar arpyordu; sonra grd, btn g-letin yzeyinde
bir titreme vard. Onun yaratt, oktan gemi olan halka halindeki
rpntlar deil, tekrar tekrar olan bir buru-ukluk, bir kabart, bir
titreme.
"Nerede?1' diye fsldad; sonra bu sz baka bir lisan olma-yan
eylerin anlad lisanda syledi.
Bir sessizlik oldu. Derken kara, titreen sudan bir balk atla-d; hemen
bir kol boyu mesafede grimsi beyaz bir balk; balk s-rarken clz,
berrak bir sesle, ayn dilde, "aved!" diye bard.
Yal byc olduu yerde kalakald. Gonftaki isimler hak-knda btn
bildiklerini hatrlamaya altktan bir sre sonra a-ved'in nerede
olduunu grd. Buras srtlarn birbirinden ayrl-d, tam Gont
Liman'mn i taraflarndayd; ehrin zerindeki burnun kys; tam fay
hatt. Burada odaklanm bir deprem btn ehri ykabilir,
drebilir, bir deniz dalgas oluturabilir, ka-vuan eller gibi limann
azndaki kayalar kapatabilirdi. Deniz Yosunu titredi, gletin suyu gibi
her yan rperdi.
Dnerek aceleyle, nereye bastna bakmadan, suyu sratp veya ar ar
nefes alp sessizlii bozmay umursamadan kyya gitti. Sazlar arasndaki
yoldan kuru topraa ve kaba otlara varp da tatarck ve crcr
bceklerinin sesini duyuncaya kadar zar zor yrd. Zar zor yere oturdu
nk bacaklar titriyordu.
"Olmayacak," dedi kendi kendine Hard dilinde konuarak; "Yapamayacam,11
dedi sonra. "Tek bama yapamam.'*
O kadar lgna dnmt ki sonunda Skneti armaya karar verdiinde
altm yldr bildii bynn nasl baladn hatrlayamad; sonra
hatrladn dndnde de l arma bys sylemeye balamt; ne
yaptm fark edip durdurunca-ya kadar by almaya balam ve kelime
kelime hepsini boz-mak zorunda kalmt.
Biraz ot yolarak bacandaki ve ayaklarndaki yapkan amu-ru sildi.
amur daha kurumamt, sadece tenine bulatrm oldu, o kadar. "amurdan
nefret ediyorum,'1 diye fsldad. Sonra ene-sini kapatarak bacaklarn
temizlemeye almay brakt. "Top163

yerdeniz yklerr
rak, toprak," dedi, zerine oturduu yeri okayarak. Sonra son de-rece
yava ve son derece dikkatle, davet bys yapmaya balad.
Gont Liman'nn kalabalk rhtmna giden kalabalk caddede b-yc Ogion
birdenbire duru verdi. Yanndaki gemi kaptan birka adm daha
ilerledikten sonra dnp Ogion'un havayla konutuu-nu grmt.
"Tabii geleceim usta!" dedi Ogion. Sonra biraz duraksadk-tan sonra, "Ne
kadar var?" diye sordu. Uzun bir sessizlikten son-ra da havaya gemi
kaptannn anlamad bir dilde bir ey syle-di ve bir an iin
tepesindeki havann kararmasna neden olan bir el hareketi yapt.
"Kaptan," dedi, "ok zr dilerim, geminin yelkenlerine b-y yapmak iin
biraz beklemem gerek. Bir deprem yaklayor. ehri uyarmam lazm.
Oradakilere, yelken aabilecek btn ge-milerin ak denize gitmelerini
syler misin. kn, Silahl Kaya-lar gein! Size iyi anslar." Dnp
caddeden geri komaya ba-lad; krlamaya balam gr sal, uzun boylu,

gl bir adam-d, erkek bir geyik gibi kouyordu,


Gont Liman, dik sahiller arasndaki uzun ve dar bir krfezin i ucunda
bulunur. Krfezin girii aralar ancak otuz metre kadar olan iki byk
burun yani Liman Kaps ile Silahl Kayalar ara-smdandr. Gont Liman
deniz korsanlarna kar emniyetlidir. Ama emniyet kendi tehlikesini
yaratr; uzun krfez yerdeki bir fay hattn izledii in ak olan bu
boaz her an kapanabilir.
ehri uyarmak iin elinden geleni yaptktan, kap muhafzla-r ve liman
muhafzlarnn ehirden kan birka yolu kapatp pa-nik iindeki
insanlarn birbirlerini ezmelerini engellemek iin el-lerinden geleni
yaptklarn grdkten sonra, Ogion kendisini Li-man'n gzetleme
kulesindeki bir odaya kapatp kapsn kilitledi,
164

yerin kemikleri
nk herkes ayn anda onunla konumak istiyordu; sonra da Da'da
Semere'nn inek otlann zerindeki Kara Glet'e bir gnderide bulundu.
Eski ustas gletin yaknlarnda otlarn zerinde oturmu el-ma yiyordu.
Kurumakta olan amurla kaplanm olan bacaklar-nn yaknnda yer yumurta
kabuklaryla beneklenmiti. Baklar-n kaldrp Ogion'un gnderisini
grnce az kulaklarna vararak glmsedi. Ama yal grnyordu. Hi bu
kadar yal grnme-miti gzne. Ogion ilerinin younluu nedeniyle bir
yldan faz-ladr onu grmemiti; beylerin ve halkn ilerini yapmaktan da
yamacndaki ormanlarda yryecek, gidip Re Albideki kk evde Enhemon ile
kprdamadan oturup dinleyecek bir frsat ol-mamt. Enhemon yal bir
adamd, seksenine yaklamt; kor-kuyordu, Ogion'u grnce neeyle
glmsedi ama rkmt.
"Sanrm yapmamz gereken," dedi hi giri yapmadan, "sen Kaplandan, ben
de Da'n i ucundan, fay hattnn fazla alma-sna mani olmaya almak.
Birlikte alacaz, bilirsin ya. Ba-arabiliriz. Ben toplandn
hissediyorum, ya sen?"
Ogion hayr anlamnda ban sallad. Gnderisinin Enhe-mon'un yannda
otlara oturmasn salad; tabii suretinin getii veya oturduu yerde
otlarn boyunlar hi eilmiyordu. "Ben e-hirde panik yaratmaktan baka
bir ey yapamadm," dedi. "Bir de gemileri krfezin dna yolladm.
Hissettiin nedir? Nasl hisse-debiliyorsun?"
Bunlar bycler arasnda konuulan teknik sorulard. Enhe-mon cevap
vermeden nce tereddt etti.
"Bunu Ard'dan renmitim," dedikten sonra yine duraksad. Ogion'a Gont'ta
bile pek nl olmayan, hatta iyi bir n olmayan bir sihirbaz olan ilk
hocas hakknda hibir ey anlatmamt. Ard' la ilintili bir giz, bir
utan vard. Enhemon bir byc iin biraz geveze bile olsa baz eyler
konusunda bir ta kadar sessiz olurdu. Sessizlie saygs olan Ogion ona
hocasn hi sormamt.
"Bu Roke bys deil," dedi yal adam. Sesi kuruydu ve bi-raz zorla
kyordu. "Geri dengeye ay kn bir yan yok. Bulak bir ey deil."
Kt eyler, tamahkrlkla yaplan byler, lanet165

YERDENZ YKLER
ler ve kara by iin hep bu sz kullanrd: "Bulak eyler." Bir sre
sonra, kullanaca kelimeleri aratm aratra devam etti: "Toprak.

Talar, Bu tozlu toprakl bir by. Eski, ok eski. Gont Adas kadar
eski."
"Kadim Gler," diye mrldand Ogion.
Enhemon bayla onaylad.
"Yerin kendisini mi denetim altna alyor?"
"Sanrm daha ok yere girip btnlemekle ilgili." Enhemon elmann
koann ve yumurta kabuklarnn byk paralarn gev-ek topran altna
gmp zerini okayarak gzelce kapatt. "Szleri biliyorum tabii ki, ama
ne yapmam gerektiini yaparken kefedeceim. Byk bylerin byle bir
sakncas oluyor, deil mi? Ne yaptn, yaparken reniyorsun. Altrma
yapacak fr-sat olmuyor. Ah - ite! Bunu hissettin mi?"
Ogion hayr anlamnda ban sallad.
"Geriliyor," dedi Enhemon gzleri dalm; eli, rkm bir da-nay
sakinletirmek iin okarcasna farknda olmadan, yavaa topra
okuyordu. "Artk ok az zaman kald sanrm. Sen Kap-lar' ak
tutabilir misin canm?"
"Bana ne yapacan anlat..."
Fakat Enhemon ban sallyordu, "Hayr," dedi, "zaman yok. Senin
yapacan trden bir ey deil." Yerde veya havada hisset-tii her ne
idiyse, o dikkatini gittike daha ok ekiyordu; Ogion ise onun
araclyla toplanan, tahamml edilemez gerginlii his-sediyordu. Fakat
bir sre sonra biraz rahatlad ve hatta glmse-di bile. "ok eski bir
ey," dedi. "imdi keke bu konuda daha ok dnseydim diyorum. Sana
aktarm olsaydm. Ama insana biraz kaba geliyordu. Can skc... Hoca
hanm bana nereden -rendiini sylememiti. Buradan tabii ki... Sonu
olarak eit e-it bilgi var."
"Hoca hanm m?"
"Ard. Hocam." Yzndeki ifade okunamayan, hatta muzip bir ifadesi olduu
bile sylenebilecek olan Enhemon baklarn kaldrd, "Bilmiyor muydun?
Hayr, galiba bundan hi sz etme-mitim. Ama sonu olarak pek bir fark da
yok. Hibirimizin, ya166

YERN KEMKLER
ni biz byclerin bir cinsiyetimiz olmad iin, yle deil mi? nemli
olan kimin evinde yaadmz. Galiba bilinmesi icap eden nemli
miktardaki bilgiyi gzard etmiiz. Bu tr eyleri... te! Yine oldu...1'
Adamn ani gerginlii ve hareketsizlii, gerilmi yz ifadesi ve donuk
bak, doum srasnda sanclanan bir kadnn ifadesi-ne benziyordu.
Ogion, "'Da'n iinde' derken neyi kastetmitin?" dye sorarken bunu
dnyordu.
Sanc gemiti; Enhemon cevap verdi, "Dan iini. avcdV Altlarndaki
dm dm tepeleri iaret etti. "eri girip, etrafn kayp gitmesini
nlemeye alacam, tamam m? Yaparken na-sl yaplacan anlayacam
mutlaka. Sann m kendine dnme zamann geldi. Skmaya balad." Yine
durdu, sanki youn bir ar ekiyormu gibi kamburunu kartp, dilerini
skt. Kalkmak iin abalad. Ogion dnmeden yardm etmek iin elini
uzatt.
"Bir ie yaramaz/' dedi yal byc srtarak. "Rzgr ve gn ndan
baka bir ey deilsin. imdi ben ise toprak ve ta olacam. En iyisi sen
iinin bana git. Hoa kal Aihal. Az... az ak tut, bir kere de
olsa, tamam m?"
taatkrca kendisini Gont Liman'ndaki havasz, duvar hakla-ryla dolu
odaya geri dndren Ogion pencereden bakp, uzun krfezin ucunda her an
kapanabilecek bir ene gibi grnen Si-lahl Kayalar' grnceye kadar,
yal adamn yapt espriyi an-lamamt.

"Yani anlayacan, yapmam gereken," dedi yal byc, artk orada olmasa
bite, kendisini rahatlatt iin hl Sknetle ko-nuarak, "daa girmek,
dorudan dan iine; ama maden arayc bir sihirbaz gibi deil; yle
eylerin arasndan kayp gidip, baka-rak, tadarak deil. Daha derine. En
derine. Damarlara deil, ke-miklere. Evet..." Yayladaki otlakta tek bana
duran Enhemon, btn byk byleri aan hareketle dua eder gibi kollarn
at ve konutu.
167

YERDENZ YKLER
Ard'n rettii kelimeleri sylerken hibir ey olmad; sert az, uzun,
ince kollaryla yal cad hocasnn tersten sylemi olduu szler, imdi
doru olarak sylenmiti. Hibir ey olmad ve kuru, scak, karanlk
toprak etrafnda ykselmeden nce gn yla deniz yelinin hasretini
ekecek, byden kuku duyacak, kendinden kuku duyacak zaman oldu.
Oraya girince acele etmesi gerektiini, yerin kemiklerinin ha-reket etmek
iin sabrszlandn ve onlara yol gstermek iin onlar olmas
gerektiini biliyordu ama acele edemiyordu. zerin-de btn dnmlerde
yaanan dehet hissi vard. Zamannda tilki olmutu, boa olmutu,
kzbcei olmutu ve varlk deitir-menin ne demek olduunu biliyordu.
Ama bu farklyd, bu yava-a yaanan genileme. Enginle iyorum, diye
dnd.
aved'e doru uzand, sancya, skntya doru. Yaklatka batdan iine
byk bir kuvvetin aktn hissetti, sanki sonu ola-rak Sknet de onun
elinden tutmu gibi. Bu badan kendi gc-n yani Da'in gcn, yardm
olsun diye yollayabiliyordu. Ona geri dnmeyeceimi sylemedim, diye
dnd; bu Hard dilin-deki son szleriydi, son esefiydi nk artk dan
kemikleri iin-deydi. Atein damarlarn ve byk kalbin atn
biliyordu. Ne yapmas gerektiini biliyordu. MSakin ol, sessiz ol. Tamam,
ta-mam. Kendine hkim ol. Tamam ite. Sakin olabiliriz," dedi, in-san dili
olmayan bir dille. Artk sakinlemiti, hareketsizlemiti, dan ateli
karanlnda ta iinde ta olarak, toprak iinde top-rak olarak
tutunmutu.
Caddeler dalgalar gibi kabararak inip kt srada, kaldrm ta-lan
drt bir yana patlarken, tuladan duvarlar un ufak olurken, Si-lahl
Kayalar homurdanarak birbirlerine doru yatarken, rhtm-daki gzetleme
kulesinin atsnda tek basma duran bycleri Ogion'u grmt insanlar.
Grdkleri, elleri uzanm, sanki bir eyi zorla ayrmaya alyormu
gibi duran Ogion'du: Ve kayalar onun hareketiyle alarak, dmdz,
kprdamadan durdu. ehir
168

yerin kemikleri
sarsldktan sonra kprdamadan durdu. Depremi durduran Ogi-on'du, Bunu
gzleriyle grdklerini sylediler
"Hocam yanmdayd; onun hocas da onun yannda/' dedi Ogion, onu
vdklerinde. "O Da hareketsiz tutabildii iin ben de Kap'y ak
tutabildim." Onun alakgnllln verek, sylediklerine kulak
asmadlar. Dinlemek, insana zor nasip olan bir vergidir; stelik insanlar
kahramanlar olsun isterler.
ehir yeniden dzene girdikten, btn gemiler geri geldikten, duvarlar
yeniden ina edildikten sonra, Ogion btn o vglerden kaarak Gont

Liman zerindeki tepelere gitti. Yaradl Lisam'n-daki gerek ad,


Ogion'un gerek ad gibi Aihal olan Trimmer Va-disi denilen garip ve kk
vadiyi buldu. Btn gn boyunca bu-rada yrd, sanki bir ey bulmaya
alrm gibi. Akam olun-ca toprak zerine uzanarak, toprakla konumaya
balad. "Bana sylemen gerekirdi. Sana bir veda ederdim," dedi. Bir kez
alad; gzyalar otlarn saplar arasndaki kuru topraa derek minik
amur noktalar, minik, yap yap noktalar oluturdular. Orada, toprak
zerinde uyudu. Gn doarken ayaa kalkt ve yoldan Re Albi'ye gitti.
Kyn iine girmeden geip, Overfell'in balang-cnda, kuzeydeki iki
odal eve vard. Evin kaps ak duruyordu.
Son fasulyeler dallarnda irileip kartlamt; lahanalar ise bymeye
balamt. Tozlu avludan tavuk gdaklayarak ve eelenerek geldiler;
biri kzl, biri tarn renkli, biri beyazd; gri bir tavuk kmeste
follukta yatyordu. Ne civciv vard, ne de En-hemon'un Kral dedii
horozdan bir emare. Belki o srada, horo-zun yerini almak iin
civcivlerden biri yumurtasndan kyordu bile. Evin arkasndaki minik
meyva bahesinde bir tilkinin koku-sunu alr gibi olmutu.
Cilal ahap zemin zerine uuup gelmi olan tozu ve yap-raklar sprd
ve Enhemon'un iltesiyle battaniyesini havalan-drmak iin gnee serdi.
"Bir sre burada kalrm/' diye geti ak-lndan. "Gzel bir yer buras/1
Bir sre sonra da, "Kei besleye-bilirim/' diye dnd.
169

Bataklik Yayla

Semel adas Havnor'un nndeki Peln Denizi'nin kuzeybatsn-da, Enlad'n


gneybatsnda bulunur. Yerdeniz Takmadalarnn en byk adalarndan biri
olmasna ramen Semel ile ilgili fazla hikye yoktur. Enlad'n anl bir
tarihi, Havnor'un serveti, Paln'in kt nam vardr ama Semerin sadece
byk ve kk ba hay-vanlar, ormanlar, kk kasabalar ve hepsinin
tepesinde ykse-len kocaman sessiz yanardalar Andanden vardr.
Andanden'in gneyinde, yanarda son canlandnda zerine kllerin
yzlerce metre ylm olduu bir arazi uzanr. Bu yk-sek yaylada
nehirler ve rmaklar denize doru kendilerine yol a-mlar, dnerek,
birikintiler oluturarak, yaylp dolanarak burada byk bir bataklk
meydana getirmilerdir; engin ufuklu, az aa-l, pek insan bulunmayan
kocaman, ssz sulak bir arazi. Kll toprakta gr, parlak otlar biter;
insanlar da burada byk ba hay-van besleyerek kalabalk gney sahilleri
iin srlar semirtirler, hayvanlar yaylada dolasnlar diye
akarsularn parmaklk grevi grd millerce alanda babo brakrlar.
Dalarn hep yapt gibi iklimi Andanden belirler. Etrafna bulutlan
toplar. Yayladaki bataklklarda yazlar ksa, klar uzun olur.
Bir k gnnn erken ken karanlnda, sanda solunda kamlar
arasnda srlarn at yoldan baka bir ey olmayan, pek bir ey vaat
etmeyen rzgrl bir yol ayrmnda bir yolcu du-rarak ne taraftan gitmesi
gerektiini anlamak iin bir iaret arad.
Dan son yamacndan inerken bataklk arazi zerinde pek uzakta olmayan
bir ky ve orada burada evler grmt. Kye gi-den yol zerinde olduunu
dnmt ama bir yerlerde yanl bir tarafa sapmt. Yollann
kylarnda uzun kamlar ykseldii iin, bir yerlerde k yanyorsa
bile gremiyordu. Ayaklarnn di-binden sular srklyordu. Andanden'in
kara lavdan olumu kaba yollarnda yrmekten ayakkablan ypranmt.
Tabanlan tama-

173

YERDENZ YKLER
men erimiti, ayaklan bataklk yollarnn buzlu slaklyla ar-yordu.
Hava ok abuk karard. Gneyden gelen ince bir sis gky-zn gzlerden
gizliyordu. Sadece dan devasa, lo ktlesi ze-rinde yldzlar net bir
biimde ldyordu. Rzgr, yumuaka, kasvetle slk ald kamlar
arasnda.
Yolcu da kavakta durup kamlara slk ald. Yollarn birinde bir ey, karanlktan daha kara iri bir ey ha-reket etti.
"Orada msn canm?" dedi yolcu. Kadim Lisan'da konuu-yordu, Yaradl
dilinde. "Gel bakalm o halde Ulla," deyince d-ve, yanma yaklaan adama
doru, kendi ismine doru birka adm ilerledi. Hayvann ban grerek
deil de el yordamyla bu-lup gzleri arasndaki ipeksi ukuru okad,
alnndaki knt ha-lindeki boynuzlarnn kkleri kad. "Gzelsin, ok
gzelsin," dedi dveye, hayvann ot kokulu nefesini teneffs edip, iri
scak-lna yaslanarak, "Bana yolu gsterir misin tatl Ulla? Gitmem
gereken yere beni gtrr msn?"
Onu bataklklarn daha da derinliklerine srkleyecek olan babo
srlardan biriyle deil de bir st danasyla karlamas bir anst.
Ulla's parmaklklardan atlamaya pek dknd ama biraz gezindikten sonra
ahrn ve hl bir avuuk da olsa st a-rabildii anasnn tatl
hayallerine dalmaya balard; o srada ise yolcuyu eve gtrmeye razyd.
Yollardan birinden ar ar ama kararl bir tempoyla yrmeye balad;
adam da yol yeterince ge-nileyince bir elini hayvann kalasna koyarak
onunla yrmeye koyuldu. Dve diz boyu suya girip nehirde yrrken, o da
hayva-nn kuyruuna tutundu. Hayvan akarsuyun alak, amurlu ky-sndan
trmand, kuyruunu sallayarak kurtard ama adamn ken-disinden de sakil
bir ekilde trmann bekledi. Sonra yeniden yavaa yoluna devam etti.
Adam hayvann brne yaslanarak sarld nk akarsu onu iliklerine kadar
dondurmutu ve titreme-ye balamt.
"Mo," dedi rehberi yavaa; o zaman hafife sol yanlarnda, sar bir
n soluk, kk karesini grd.
174

BATAKLIK YAYLA
"Teekkr ederim," dedi adam bahe kapsn, annesine do-ru koan dve
iin aarak; kendisi ise evin karanlk avlusundan kapya doru
tkezleyerek ilerledi.
Herhalde kapdaki Yemi'ti ama kapy niye almt kadn anla-yamad.
"Gir ieri ahmak!" dedi; adam bir daha ald kapy; ka-dn onard eyi
yere brakarak kapya gitti. "Daha bu saatte na-sl bu kadar sarho
olabildin?" dedikten sonra adam grd.
Kadnn ilk grd bir krald, bir bey, arklardaki Mahari-on, uzun
boylu, dimdik, yakkl. Hemen sonraki dncesi ise, bir dilenci, yolunu
yitirmi bir adam, kirli giysiler iersinde titre-yerek bzm.
Adam, "Yolumu kaybettim. Kye varabildim mi?" diye sor-du. Sesi bir
dilencinin sesi gibi kaba ve bouktu ama dilenci ak-san yoktu.
"Yarm mil kadar ilerde," dedi Armaan.
"Han var m kyde?"
"Oraby'ye varana kadar yok, o da gneyde on-on iki mil te-de." Kadn bir
an iin dnd. "Eer gece kalacak bir oda aryor-san bende bir tane var.
Belki San'n da bo odas vardr, eer k-ye gideceksen."
"Eer mmknse burada kalmak isterim," dedi adam o soylu tavnyla, bir

yandan da dileri birbirine arparak ve ylmamak iin kap pervazna


tutunarak.
"Ayakkablarn kart," dedi kadn, "vck vcklar. Sonra gir ieri."
Yana doru ekilip, "Ate bana gel," diyerek onu ocaa yakn yerde duran
Bren'in yerine oturttu. "Atei biraz kartr-ver," dedi. "Biraz orba
imek ister misin? Hl scak."
'Teekkr ederim hanmefendi," diye mrldand adam, atee doru eilerek.
Kadn adama bir kase et suyu getirdi. Adam bunu sabrszlkla ama yine de
dikkatlice iti, sanki uzun zamandr s-cak orba imeyi unutmu gibL
"Da ap da m geldin?"
Adam bayla onaylad.
175

yerdeniz ykleri
TINe demeye?"
"Buraya gelmek iin,11 dedi adam. Artk daha az titremeye balamt.
plak ayaklarnn grnts ok hzn vericiydi, ya-ra bere iinde,
imi ve srlsklamd, Kadm adama ayaklann atete stmasn sylemek
istedi ama haddini amay sevmezdi. Her ne idiyse, kendi rzasyla dilenci
olmamt.
"Buraya, Bataklk Yayla'ya pek gelen olmaz," dedi kadn. "Sadece seyyar
satclar falan. Ama onlar da kn gelmezler."
Adam orbasn bitirdi, kadn kseyi ald. Kadn yerine, oca-n sandaki
gaz lambasnn yanmdaki tabureye oturarak yama-ma iine dnd. "Isn da
sana yatan gstereyim," dedi. "O oda-da ate yoktur. Yukarda, dada
kt havaya yakalandn m? Kar olduunu sylyorlar,"
"Hafif bir kar vard," dedi adam. Kadn, ate ve lambann -nda adam
iyice bir szd. Krk yalanndayd; inceydi ve kad-nn ilk alglad
kadar da uzun boylu deildi. Ho bir ehresi var-d ama bir tuhaflk, bir
eksiklik vard yznde. Yklm gibi g-rnyor, diye dnd kadn,
yklm bir adam.
"BatakluYa neden geldin ki?" diye sordu kadn. Onu ieri al-d iin
sormaya hakk olduunu dnyordu; yine de adam sorularyla
sktrmaktan biraz huzursuz olmutu.
"Buradaki srlarda hastalk olduunu sylediler.1' Artk -mekten
kurtulduu iin sesi daha gzeldi. Tpk kahramanlarn ve Ejderha
Efendileri'nin kssalarn anlatan masalclar gibi konuu-yordu. Belki de
bir masalc veya arkcyd? Ama yo; hastalk, de-miti.
"yle."
"Hayvanlara bir yardmm dokunabilir."
"Devac m s m?"
Adam bayla onaylad.
"O halde herkes geldiine ok memnun olacak. Bulac has-talk srlar
arasnda felaket halde. Daha da ktleiyor."
Adam bir ey sylemedi. Kadn snn adamn iliklerine ile-diini, onu
atn gryordu.
"Ayaklarm atee uzat," dedi aniden. "Kocamn eski ayakkab176

BATAKLIK YAYLA
lan var." Bunu sylerken ok zorlanmt ama yine de kendi sesi-ni
duyduunda rahatlam hissetmiti kendisini, o da almt. Za-ten
Bren'in ayakkablarn ne diye saklyordu ki? Yemi'e ok k-k,

kendisine de ok byk geliyorlard. Kyafetlerini datmt ama nedenini


bilmeden ayakkablarn saklamt. Sanki bu adama saklamt, nsan
sabrederse her ey yerli yerini buluyor, diye d-nd. "Sana kart
veririm/' dedi. "Seninkiler mahvolmu,"
Adam kadna bakt. Kara gzleri iri, derin ve at gz gibi do-nuktu,
okunmuyordu.
"ld," dedi kadn, "iki yl nce. Bataklk illeti. Burada, bu-na dikkat
etmen gerek. Su. Ben erkek kardeimle birlikte yayo-rum. O imdi kyde,
meyhanede. Mandramz var. Ben peynir ya-parm. Bizim hayvanlarn durumu
iyi." Ktl uzak tutmak iin bir geri evirme iareti yapt. "Onlar
kapal tutuyorum. Me-ralardaki hastalk pek fena. Belki souk hava
hastal bitirir,"
"Hastalktan mustarip olan hayvanlar ldrme ihtimali daha fazla,1' dedi
adam. Sesi biraz uykulu kyordu.
"Bana Armaan diyorlar," dedi kadn, "erkek kardeim de Ye-mi."
"Selyata," diye adlandrd kendisini adam biraz duraksado tan sonra;
kadm bu ismi uydurmu olduunu dnd. Adama uymuyordu. Adamn hibir
yan uymuyor, bir btnlk olutur-muyordu. Yine de kadn adama kar bir
emniyetsizlik hissine ka-plmamt. Onun yannda rahatt. Kendisine kar
kt bir niyeti yoktu. Kadn adamn iinde bir iyilik olduunu dnd,
hayvan-lar hakknda konumasna baklacak olursa. Onlar ikna
edebile-ceini dnd. Kendisi de bir hayvan gibiydi, korunmaya muh-ta
ama bunu syleyeneyen sessiz, yaral bir hayvan.
"Gel," dedi kadn, "orda uyuyup kalmadan." Adam itaatkrca peinden, evin
bir kesine yaplm, bir dolaptan pek byk ol-mayan Yemi'in odasna
gitti. Kadnn odas bacann arkasnday-d. Biraz sonra Yemi zil zurna
gelirdi; kadm onun iin de baca-nn kesine ot bir ilte hazrlard. O
gece yolcu rahat bir yatakta yatsnd. Belki, yoluna devam ederken kadna
bir-iki bakr para brakrd. u gnlerde evde bakr sknts
ekiyorlard
177

YERDENZ YKLER
Adam her zamanki gibi uyand, Byk Ev'deki odasnda. Neden tavann alak,
havann da temiz ama eki olduunu, darda da srlarn bardn
anlayamad. Kprdamadan yatp, bu dier yere ve bir gece evvel bir dveye
veya bir kadna syledii gn-lk ismini hatrlayamad bu dier adama
geri dnmesi gerekti. Gerek adn biliyordu ama burada bu bir ie
yaramazd; her ne-redeyse ya da bir yerdeyse. Kara yollar, inen yamalar,
nnde uzanan akarsularn parlak sularyla kestii engin bir yeillik
var-d. Esen souk bir yel. Kamlar slk almt, gen inek onu
de-relerden geirmiti, Emer de kapy amt. Kadn grr grmez adn
bilmiti. Ama baka bir isim kullanmas gerekiyordu. Kad-na smiyle hitap
etmemeliydi. Kadna, kendisi iin syledii ismi hatrlamalyd. rioth
olmasna ramen, rioth olmamalyd. Belki zamanla baka bir adam olurdu.
Hayr; bu yanlt; bu adam ol-malyd, Bu adamn bacaklan szlyor,
ayaklan aryordu. Ama yatak gzeldi, kutynden bir yatak, scak; henz
iinden k-mak istemiyordu. rioth'tan ayrlarak biraz kestirdi.
Sonunda kalktnda ka yanda olduunu merak ederek yetmi yanda olup
olmadn anlamak iin ellerine ve kollar-na bakt. Hl krk yanda
grnyordu geri ama yetmi yan-da biri gibi iki bklm hareket
ediyordu. Gnler ve gnlerce s-ren yolculuktan berbat hale gelmi olan
kyafetlerini giydi. San-dalyenin altnda bir ift ayakkab vard;
kullanlm ama gzel, salam ayakkablar, yanlannda da onlara uygun bir
ift el rgs yn orap vard. oraplar yara bere iindeki ayaklarna
geirdik-ten sonra mutfaa seirtti. Emer koca lavaboda durmu, bez
iin-de ar bir ey skyordu.

"Bunlar ve ayakkablar iin teekkr ederim," dedi; verdii armaan iin


teekkr ederken kadnn gnlk ismini hatrlad; ama sadece,
"Hanmefendi," dedi.
MBr ey deil," dedi kadn ve elindeki her neydiyse kocaman bir toprak
anaa atarak ellerini nlnde kurulad. Adam ka-dnlar hakknda hibir
ey bilmezdi. On yandan beri kadnlann
178

BATAKLIK YAYLA
olduu bir yerde yaamamt. Onlardan korkuyordu, uzun sre nce, o dier
byk mutfakta ona ayak altndan ekilmesini ba-ran kadnlardan. Ama
Yerdeniz'de gezinmeye baladndan beri kadnlarla karlamt;
kadnlar hayvanlara benziyordu; korkut-mad srece onun farkna bile
varmadan ilerini yapmaya de-vam ediyorlard. O da onlan korkutmam ay a
alyordu. Onlar korkutmak gibi bir arzusu veya bunun iin bir nedeni
yoktu. On-lar erkek deildi.
"Taze lor ister misin? Kahvaltda pek gzel olur.11 Kadn ada-m yle bir
szd ama ok deil, gz gze gelmediler. Bir hay-van gibi, bir kedi gibi
lyordu adam kadn, ona meydan oku-madan, Bir kedi, byk boz bir kedi
vard; ocak bana oturmu korlar seyrediyordu. rioth kadnn verdii
kseyle ka kabul ederek yerine oturdu. Kedi yanma srayarak mrlamaya
balad,
"una bak," dedi kadn. "Genellikle insanlarla aras iyi deil-dir."
"Lora geldi."
"Belki de devaclar tanyordun"
Kadn ve kedinin yan ok huzur vericiydi, yi bir eve gelmi-ti.
"Dars souk," dedi kadn. "Bu sabah yalakta buz vard. Bugn m
gideceksin?"
Bir sessizlik oldu. Szcklerle cevap vermesi gerektiini unutmutu.
"Mmknse kalmak isterdim," dedi. "Burada kalr-dm."
Kadnn glmsediini grd ama kadm hl mteredditti, bir sre sonra,
"Eh, ho geldiniz beyim, ama sormak zorundaym, azck deme yapabilir
misiniz?"
"A, tabii," dedi adam akl kararak; ayaa kalkp kesesini al-mak iin
topallayarak yatak odasna gitti. Kadna tek bir para ge-tirdi, kk bir
Enlad altn.
"Yiyecek ve ate iin, bilirsin ya; bugnlerde yer kmr ok pahal,"
diyordu kadn; sonra adamn uzatt paraya bakt.
"Aman beyim," dedi; o zaman adam yanl bir ey yaptm anlad.
179

YERDENZ YKLER
Tl Kas abada bunu bozabilecek biri yok/1 dedi kadm. Bir an iin adamn
yzne bakt. "Btn ky birlese bu paray bozamaz," diye gld. Demek ki
bir sorun yoktu; geri parann "bozulmas11 dncesi kafasnda nlayp
duruyordu.
"Para bozuk deildi," dedi ama kadnn bunu kastetmemi ol-duunu
biliyordu. "zr dilerim," dedi adam. "Eer bir ay kalr-sam, btn k
kalrsam, o zaman deir rnyiz? Hayvanlarla a-lrken kalacak bir yerim
olmal."
"Kaldr onu," dedi kadn bir el hareketiyle, yeniden kahkaha atarak, "Eer
srlar iyiletirirden, srclar sana para verir, sen de bana olan
borcunu dersin. "Teminat de istersen buna. Ama paray kaldr beyim!
Bakmak bile bam dndryor. Yemi," dedi kadn koca kafal, kuru bir

adam, ani esen bir rzgrla ieri dalarken, "bu bey bir yandan srlar
iyi ederken bizimle kala-cak; abuk olacak bir i! Bize deme yapacana
dair teminat ver-di, Sen bacann kesinde yatacaksn, o da senin odanda.
Bu kar* deim Yemi, beyim."
Yemi ban eerek bir eyler mrldand. Gzleri bo bo ba-kyordu.
rioth'a adam sanki zehirlenmi gibi gelmiti. Yemi tek-rar ktnda
kadn adama yaklaarak, kararl bir edayla ve alak sesle, "kiden baka
bir kt yan yoktur ama artk geriye iki-den baka bir ey kalmad
zaten/' dedi. "Akimin byk bir bl-mn ve sahip olduklarnn ounu
yiyip bitirdi. Yani, afedersin ama paran onun grmeyecei bir yere
kaldrsan iyi olur beyim. Paran bulmaya almaz. Ama grrse alr. Ne
yaptnn farkn-da deil, anlatabildim mi,"
"Evet," dedi rioth. "Anlyorum. Sen iyi bir kadnsn." Kadn erkek
kardei hakknda, onun ne yaptn nasl da bilmedii hak-knda konuup
duruyor, sonra da onu balayveriyordu. "yi bir kz kardesin," dedi.
Kelimeler onun iin ok yeniydi, daha nce hi sylemedii, hi
dnmedii szlerdi, o yzden bunlar ko-numamas gereken Gerek
Lisan'da sylemi olduunu dn-d, Ama kadn glmseyip omuz silkmekle
yetinmiti.
"Bazen o ahmak kafasn tutup sallayasm geliyor," dedi ka-dm, sonra iine
geri dnd.
180

BATAKLIK YAYLA
Byle bir smaa gelinceye kadar ne kadar yorgun olduu-nu anlamamt. O
gn, Armaan iini yapp bir ieri, bir dar girip karken, btn gn
atein karsnda boz kediyle birlikte uyuklayarak geirdi; kadn onu
birka kez doyurmutu - fakir, kaba yiyeceklerdi ama hepsini yavaa ve
tadna vararak yedi. Akam olunca erkek karde kt; kadn iini ekerek,
r'Artk bir kiracmz olduuna dayanarak meyhanede bir sr yeni bor
bu-lacak. Senin suun olduundan deil."
"yle ya,11 dedi rioth. "Benim suum." Ama kadn onu affet-ti hemen; boz
kedi ise ryalar grerek adamn bacaklarna yasla-nyordu. Kedinin
ryalar rioth'un zihninde belirdi, hayvanlarla konutuu alak ovalarda,
glgeli yerlerde. Kedi orada sryor-du; sonra st vard, derin yumuak
bir heyecan. Hi hata yoktu, sadece byk bir masumiyet vard. Kelimelere
de ihtiya yoktu. Onu burada bulamazlard. Buraya bulmaya gelmemiti.
Herhangi bir isim syleme ihtiyac yoktu. Kadndan baka kimse yoktu; bir
de rya gren kedi; bir de krpp duran ate. l dadan kara yollan
ap gelmiti ama burada dereler otlaklar arasndan s ak-yorlard.
Adam deliydi ve kadn neyin ona hkmedip de kalmasna izin vermesine neden
olduunu bilmiyordu; yine de adamdan korka-myor veya ona gvenmemezlik
edemiyordu. Deliyse bile ne fark ederdi ki? Kibard; bana her ne
geldiyse, gelmeden nce belki de irfan sahibi biriydi. Zaten o kadar da
deli deildi. Yer yer de-liydi; ara sra deli. Ona ait hibir ey btn
deildi, delilii bile. Kadna syledii ismi hatrlayamarm ve kydeki
nsanlarn ken-disine Otak demelerini istemiti. Byk bir ihtimalle
kadnn da adn hatrlayamamt; ona hep Hanmefendi diyordu. Ama belki
de bu adamn kibarlndand. Kadn, kibarlk olsun diye adama beyim
diyordu; aynca bir de Selyata ya da Otak adama uyma-d iin. Duyduu
kadaryla otak hi sesi olmayan, keskin dili kk bir hayvand ama
Yksek Bataklk'ta yle yaratklar yoktu.
Kadn, adamm buraya sr hastaln tedavi etmek iin gel-diini
anlatmasnn da deliliklerinden biri olabileceini dn-mt. Yanlarnda
hayvanlar iin hazrladklar ilalar, byler ve
181

YERDENZ YKLER
merhemlerle gelen devaclara hi benzemiyordu. Ama birka gn dinlendikten
sonra kydeki srclarn kimler olduunu sorarak hl yara bere iindeki
ayaklaryla, Bren'in eski pabularn giye-rek evden ayrld. Bunu grmek
kadnn iini burkmutu.
Akam, eskisinden daha da aksayarak gelmiti, nk San onu srlarn
ounun bulunduu Uzun ayrlara gtrmt. Kzlaatan baka kimsede at
yoktu; ondaki atlar da sr oban-lar iindi. Kadn misafirinin zavall
ayaklan iin bir leen scak su ile temiz bir havlu vermiti; sonra da
aklna adamn ykanmak isteyip istemedii gelmiti - adam ykanmak
istiyordu. Suyu s-tp eski kveti doldurdular; adam ocak banda
banyosunu yapar-ken kadn da kendi odasna ekildi. Kadn ktnda her
ey te-mizlenmi, silinmi, havlular atein nne aslmt. Kadn hi
byle ortalk toplayan adam duymamt; hem de zengin bir adamdan bunu hi
bekler miydi insan? Geldii yerde usaklan yok muydu acaba? Kediden fazla
yk yoktu. Kendi eyalarn kendi ykamt, hatta arafn bile; kadn
daha ne yaptn anlayama-dan ykam bitirmi darda gnee sermiti,
"Bunu yapmana ge-rek yok beyim, ben kendi eyalarmla y ikay veririm,"
dedi kadn,
"Gerek yok/' dedi adam o mesafeli tarzyla, sanki kadnn ne hakknda
konutuunu pek anlamyormu gibi; ama sonra, "Sizin iiniz ok ar,"
dedi.
"Kimin deil ki? Peynir yapmasm seviyorum. lgin bir ya-n var stelik
glym de. Btn korkum yalanmak; kovalan ve kalplan kaldramayacam
zamanlar." Adama tombul, kasl kolunu gsterip yumruunu skarak
glmsedi. "Elli yanda biri iin olduka iyi!" dedi. Byle bbrlenmesi
aptalcayd ama kadn gl kollaryla, enerjisiyle ve hneriyle gurur
duyuyordu.
"i hzlandrr,1' dedi adam ar ballkla,
Adamda inekleri ikna etme kabiliyeti vard ki insana hayran-lk veriyordu.
Eer adam ortalklardaysa ve kadnn yardma ihti-yac varsa, Yemi'in
iini steleniveriyordu hemen; stelik arka-da Esmer'e anlatm olduu
gibi ineklere kar Bren'in yal k-peinden daha uyankt. "Onlarla
konuuyor; yemin ederim, on-lar da ona kulak veriyor. Bizim dve de yavru
bir kpek gibi onun
182

BATAKLIK YAYLA
peinden ayrlmyor." Otlaklarda srlara her ne yapyorduysa s-rclar
onun hakknda iyi eyler dnmeye balamt. Tabii ki insancklar
herhangi bir yardm vaadine drt elle sarlyorlard. San'n srsnn
yars lmt; Kzlaa, kaybnn ne kadar ol-duunu sylemiyordu.
Srlarn cesetleri drt bir yana serilmi-ti. Eer hava souk olmasayd
bataklk le kokusundan geilme-yecekti. Kadnn mandra kuyusu ve kyn
adn ald kuyular-daki sular hari, sular bir saat kaynatmadan
iilmiyordu.
Bir sabah Kzlaa'n atl sr obanlarndan biri yannda eyerlenmi
bir katrla kagelmiti. "Dou Otlaklar on-on iki mil uzakta olduundan,
Kzlaa efendi, Otak efendi katra binsin dedi," dedi gen adam.
Kadnn misafiri evden kt. Parlak, puslu bir sabaht; batak-lklar
prltl buharlarn ardna gizlenmiti. Kuzey gne kar devasa bir
suret olan Andanden pusun zerinde yzyordu.
Devac sr obanna hibir ey sylemedi ama dorudan ka-tra,

Kzlaa'n beyaz at ile San'n koca dii eeinden olma di-i katra
doru gitti. Demir kr donlu, gen, gzel yzl bir hay-vand. Gidip bir
dakika kadar hayvanla konutu; koca, narin ku-lana bir ey syleyerek,
tepesini okad.
"Byle yapyor" dedi sr oban Armaan'a. "Onlarla konu-uyor." Gen
adam kk grrcesine eleniyordu. Yemi'in meyhanedeki iki
arkadalarndan biriydi; bir sr oban iin ol-duka terbiyeli
saylabilecek bir delikanl.
"Srlara deva buluyor mu?" diye sordu kadn.
"Hastal hemen yok edemiyor. Ama damla illeti balama-dan nce hayvana
ularsa hayvan iyiletiriyor gibi. Ayrca has-talk bulamam
olanlardan hastal uzaklatrabileceini syl-yor. O yzden bey,
iftlikteki hayvanlara yapabileceini yapmas iin ard onu. Birou
iin ge kalnd/1
Devac kolan kontrol etti, kaylar gevetti ve eyere atlad; pek ustaca
atlayamad ama katr hi itiraz etmedi. Uzun, krem rengi burnunu ve gzel
gzlerini, binicisine bakmak iin evirdi. Adam glmsedi. Armaan adamm
glmsediini grmemiti daha nce.
183

YERDENZ YKLER
"Gidelim mi?" dedi ufak ksra burnundan soluyan, Arma-an'a el sallayp
hemen harekete geen sr obanna. Devac s-r obann izledi.
Katrn muntazam, geni adml bir yry vard; beyazl sabah
gneinde parlyordu. Armaan, kendini ayrlan bir prensi seyrediyormu
gibi hissetti, masallardan kma bir sahneydi sanki; k otlaklarnn
bulank boz rengi zerindeki parlak pusun iinden ilerleyen atl suretler,
n iine doru so-larak gzden kayboluyordu.
Odaklardaki i yorucuydu, "Kim yorulmuyor ki?" diye sor-mutu Emer,
tombul, gl kollarn, sert, krmz ellerini gste-rirken. Src
Kzlaa, buradaki byk srlerdeki btn canl hayvanlara teker teker
deinceye kadar ayrlarda kalmasn bek-liyordu adamdan. Kzlaa onunla
birlikte iki de sr oban yollamt. Yere serdikleri bir bez ve yarm
adrla sradan bir kamp kurmulard. Bataklkta biraz al rp ile
kurumu kam-lardan baka yakacak bir ey yoktu; ate ancak suyu
kaynatmaya yetiyor, adamlar hi stmyordu. obanlar, o don tutmu kuru
otlu ayrlara, otlamak iin yaylm hayvanlara tek tek gitmek zorunda
kalmasn da hemen srnn iine girebilsin diye atlarn srp hayvanlar
toplamaya alyorlard. Sr obanlan srla-r uzun sre bir arada
tutamyorlar, hayvanlara ve daha hzl hare-ket edemedii iin de ona
kzyorlard. obanlarn bir eyaym gibi muamele ettikleri, ktklerin
nehir aa yzdrdkleri ktklere davrandktan gibi sadece kaba kuvvet
uyguladklan hayvanlara kar hi sabrlan olmamas onu artyordu.
Ona kar da sabrlan yoktu; durmadan acele etmesi iin, ii-ni bitirmesi
in yklenip duruyorlard; kendilerine veya yaam-larna kar da
sabrlan yoktu. Aralarnda konutuklannda hep, paralann aldktan sonra
kasabada yani Oraby'de ne yapacaklar-n anlatyorlard. Oraby'deki
fahieler Papatya, Saraltn ve Yakan Funda hakknda bol bol hikye
dinlemiti. Gen adamlarla otur-mak zorundayd nk hepsi atein verdii
sdan yararlanmak zorundayd ama genler onu aralannda istemiyorlar, o da
onlann arasnda olmak istemiyordu. lerinde bir sihirbaz olarak ona
kar- belirsiz bir korku vard; onu kskanyorlard ama daha ziyade
184

BATAKLIK YAYLA
kmsyorlard. Yalyd, bakayd; onlardan deildi. Korku ve
kskanl biliyor ve kendini bundan saknyordu; hor grlme-nin nasl
bir ey olduunu hatrlyordu. Onlardan biri olmadna, onunla konumak
istemediklerine memnundu. Onlara bir ktlk yapmaktan korkuyordu.
obanlar hla battaniyelerine sarlm uyurlarken o buz gibi sabahta
kalkt. Srlarn yaknlarda nerede olduunu biliyordu, onlara gitti.
Hastalk artk ona ok bildik geliyordu. Eer ok iler-lemise ellerinde
bir yanma, iinde bir kusma hissi duyuyordu. Yerde uzanm olan bir kze
yaklanca ba dnd, kusacak gi-bi oldu. Daha fazla yaklamad ama
hayvann lmn rahatlata-bilecek szleri syleyip, yoluna devam etti.
Hayvanlar aralarnda yrmesine izin veriyorlard; vahi de olsalar, insan
elinden hadm edilmek ve kesilmek dnda bir ey grmemi olsalar bile.
Hayvanlarn gvenmesi ona bir zevk, bir gurur veriyordu. Byle
hissetmemeliydi ama hissetti. Eer koca hayvanlara dokunmak istiyorsa
durup konumayanlarn dilinde biraz konuuyordu o kadar. "Ulla," dedi,
onlan isimlendirerek. "Ellu. Ellua." Onlar ise tm irilikleriyle,
kaytszca duruyorlard; bazen ilerinden biri ona uzun uzun bakyordu.
Bazen ilerinden biri rahat, serbest, grkemli bir edayla gelip ak
avucuna nefesi-ni veriyordu. Ona gelenlerin hepsini iyiletirebiliyordu.
Ellerini hayvanlarn zerine koyuyordu, sert kll, scak brlerine ve
boyunlarna; sonra g szlerini tekrarlayarak ifay ellerine
yol-luyordu. Bir sre sonra hayvan bir silkiniyor, ban biraz saa so-la
sallyor ve yoluna devam ediyordu. O ise ellerini brakp duru-yordu, bir
sre iin ii kurumu, bo bir halde. Sonra baka biri, iindeki hastalk
kendisini adamda bir ba dnmesiyle, ellerinde bir karncalanmayla, bir
gdklanmayla, scaklkla belli eden bir hayvan daha geliyordu, kocaman,
merakl, utanga bir gz pek-likle, amur iinde. "Ellu," diyordu;
yryp ellerini hayvann zerine koyuyor, sanki iinden da kaynaklarnn
sulan akyr-m gibi serinlik hissedinceye kadar tutuyordu.
Sr obanlar hastalktan lm bir kzn etini yiyip
yiye-meyeceklerini tartyorlard. Daha batan yetersiz olan erzaklar
185

YERDENZ YKLER
tkenmek zereydi. Erzaklarn yenilemek iin yirmi otuz mil
gi-deceklerine o sabah yakn zamanda lm bir srn dilini kes-mek
istiyorlard.
Onlar kullandklar btn sular kaynatmaya zorluyordu. imdi de, "Eer o
eti yerseniz bir yl iinde banz dnmeye ba-lar/' dedi. "Sonunda
gzleriniz grmez olur, sendelemeye bala-yarak onlar gibi lrsnz."
Kfredip dudak bktler ama yine de ona inandlar. Syledi-i eyin doru
olup olmad hakknda bir fikri yoktu. Belki de onlardan kurtulmaya
alyordu.
"Geri dnn," dedi. "Beni burada brakn. Bir kiiye daha -drt gn
yetecek kadar yemek var. Katr beni geri getirir."
Hi srar gerekmedi. Her eyi, battaniyeleri, adr, demir kap kaaklar
brakarak ekip gittiler "Btn bunlar kye nasl gtreceiz?" diye
sordu katra. Hayvan iki midilliye bakarak ka-trlarn dediklerini dedi.
"Aaaiii!" Katrck midillileri zleyecekti.
"Buradaki ii bitirmemiz gerek," dedi adam katra; dii katr da ona
tatllkla bakt. Btn hayvanlar sabrldr ama at soyunun sabr
harikadr, sormadan verirler. Kpekler sadkt ama onlarn sadakatinde
daha ok itaatkr lk vard. Kpekler hiyerarik bir yapya sahipti,
dnyay beyler ve halk diye ikiye ayrrlard. Atla-rn hepsi beydi. Dolap
evirmeye hazrdlar. Hi korkmadan ara-ba atlarnn kocaman, tyl

ayaklar arasnda yrdn hatrla-d. Banda hissettii nefeslerinin


verdii huzuru. Uzun bir zaman nce. Gzel katra giderek onunla konutu,
ona tatlm dedi, ken-disini yalnz hissetmesin diye onu rahatlatt.
Dou bataklklarndaki byk srnn iini bitirmesi alt g-nn daha
almt. Son iki gn, katrn dan eteklerine dalm srlara doru
srmekle gemiti. Birou henz hastalanma-m ti; onlar koruyabilirdi.
Katr onu eyersiz tayor, bylece ha-reketini de kolaylatnyordu. Ama
yiyecek bir ey kalmamt. Kye dndnde ba dnyor, dizlerinin ba
zlyordu. Ka-tr brakt Kzlaa'n ahrndan eve dnmek epey
vaktini al-mt. Emer onu karlad, azarlad, yemek yedirmeye alt
ama adam ona, henz yemek yemee hazr olmadn anlatt, "Orada
186

BATAKLIK YAYLA
hastalk iinde, hasta otlaklarda kaldm iin kendimi hasta
his-sediyorum. Bir sre sonra yeniden yemeye balayabilirim," dedi.
"Delisin sen/1 dedi kadn, ok hiddetlenerek. Bu tatl bir hid-detti.
Neden daha fazla hiddet daha da tatl olmasn?
"En azndan bir banyo yap," dedi kadn,
Nasl koktuunun farkndayd, kadna teekkr etti.
"Btn bunlar iin Kzlaa sana ne dyor?" diye sordu ka-dn, su
snrken. Hl kzgnd, normalden daha dobra dobra ko-numaya
balamt.
"Bilmiyorum," dedi adam.
Kadn durup adama bakt.
"Bir cret tayin etmediniz mi?"
'cret tayin etmek mi?" diye parlad adam. Sonra kim olma-dn
hatrlayarak alakgnlle konutu. "Hayr. Etmedim."
"Bu ne cahillik," dedi Armaan tslarcasna. "Derini yze-cek." Duman
tten bir aydanlk dolusu suyu kvete boaltt. "Onda fildii var," dedi
kadn. "Fildii vermesi gerektiini syle, Orada on gn, a bila altn
onun hayvanlarn tedavi etmek iin! San'da bakrdan baka bir ey yoktur
ama Kzlaa sana fil-diiyle deme yapabilir. Eer iine burnumu
sokuyorsam zr di-lerim. Beyim." Elinde iki kovayla kapdan dar
frlayarak tu-lumbaya gitti. O gnlerde, dere suyunu hibir ii iin
kullanm-yordu. Akll bir kadnd, iyi yrekli. Neden o kadar uzun sre
iyi olmayan insanlar arasnda yaamt acaba?
"Grelim bakalm," dedi Kzlaa ertesi gn, "hayvanlarm iyileecek mi.
Eer k geirirlerse yani, senin tedavinin ie ya-radn grrz,
doru sylediini anlarz yani. Kuku duydu-umdan deil de, itir,
yle deil mi? Sen de, u anda sana de-meyi dndm miktar eer
tedavi bir ie yaramadysa, hay-vanlar zaten lecekse, dememi istemezsin,
yle deil mi? Aman bizden rak olsun! Ama o kadar sre de sana bir ey
demeden beklemeni isteyemem. O yzden, al sana avans, diyelim, gelecek
olann avans; imdi aramzda bir anlamazlk yok, deil mi?"
Bakrlar adam gibi bir keseye bile konmamt. rioth elini uzatt,
src alt bakr kuruu birer birer adamn avucuna brakt.
187

YERDENZ YKLER
"Tamam yleyse! Alacak verecek yok!" dedi cokuyla, "Belki de gelecek
gnlerde Uzun GTdeki danalarma da bakmak istersin."
"Hayr," dedi Irioth. "Ayrldmda San'n srs hzla hasta-lanyordu.

Bana orada ihtiya lan var."


"Yok efendim, ihtiyalar mihtiyalar yok Otak Efendi. Sen dou
otlaklarmdayken sihirbaz bir devac geldi, buraya daha n-ce gelmi biri,
ta gney sahilinden; San da onu tuttu. Sen benim iin al, iyi para
veririm. Bakrdan daha iyi belki, eer hayvan-lar iyilerse."
rioth ne evet, ne hayr, ne teekkr ederim dedi; konumadan ayrld.
Src arkasndan bakp yere tkrd, "Irak olsun," dedi.
ritoh'un kafasmda bir dert belirmiti. Yksek Bataklk'a gel-diinden
beri olmad ekilde. Dnmeye balad. Srlar iyi-letirmek iin g
sahibi bir adam gelmiti, baka bir g sahibi adam. Ama bir sihirbaz,
demiti Kzlaa. Bir byc veya rfan sahibi biri deildi. Sadece bir
devac, bir sr if acs. Ondan korkmama gerek yok. Onun gcnden
korkmama gerek yok. Emin olmak iin onu grmem gerek. Birlikte
alabiliriz. Eer onun burada yaptklarn ben yapacak olursam. Eer
sadece b-yclk kullanacaksa, kt bir niyete sahip deilse. Benim gibi.
Safkuyular'n dzensiz caddesinden, caddenin ortalarnda bir yerlerde,
meyhanenin karsnda bulunan San'n evine doru y-rd. Otuzlarnda,
ypranm bir adam olan San eiinde bir adamla, bir yabancyla
konuuyordu. rioth'u grnce huzursuz oldular. San eve girdi, yabanc da
onu izledi.
rioth eie vard. eri girmeden, ak kapdan konutu. "San Efendi,
senin dereler arasndaki srlar iin geldim. Onlara bu-gn bakabilirim."
Neden byle sylediini bilmiyordu. Bunu sylemek istememiti.
"ey," dedi San kapya gelerek; biraz muin krn etti. "Gerek kalmad Otak
Efendi, Bu, Gneparla Usta, hastalkla ura-mak iin geldi. Daha nce
de benim in hayvanlan iyi ettiydi, toynak rmesini falan. Kzlaa'n
srlarnn bir adamn na-sl btn vaktini alacan bildiimden,
yani..."
Sihirbazn ad Ayeth idi. indeki g azd, kusurluydu, ceha188

BATAKLIK YAYLA
let, kt niyet ve yalanla bozulmutu. Ama kskanl iini ya-kan bir
ate gibiydi. "On yldr ben buraya gelip i yaparm," de-di sularcasna,
San'm arkasndan dolanp gelerek rioth'u aa-dan yukarya szerek.
"Kuzeylerde bir yerden kp gelerek iimi elimden aldn, kimisi byle bir
ey iin tartma bile kartr. Si-hirbazlar arasnda tartmalar iyi bir
ey deildir. Yani eer bir si-hirbazsan, g sahibi bir adamsan. Ben
yleyim. Buradaki iyi huylu insanlarn da bildii gibi/'
rioth tartma istemediini sylemeye alt. Burada ikisine yetecek
kadar i olduunu sylemek istedi. Adamn iini elinden almak istemediini
sylemeye alt. Ama btn bu szler ada-mn baka hibir eye kulak
asmayan kskanlnn asidi iinde yand; daha szler sylenmeden yanp
bitti.
rioth'un kekelediini gren Ayeth'n baklar daha da terbi-yesizleti.
San'a bir ey sylemeye balad ama rioth konutu.
"Senin..." dedi, "Senin gitmen gerek. Geriye." rioth 'geriye" derken sol
eli havay bir bak gibi biti ve Ayeth arkasndaki bir sandalyeye
devrildi; gzleri bo bo bakyordu.
O, birka zavall tlsmla ifaclk oynayan basit bir sihirbaz-d sadece.
Ya da yle grnyordu. Ya kandryorsa, gcn giz-liyorsa, gcn
gizleyen bir rakipse? Kskan bir rakip. Durdu-rulmas, balanmas,
isimlendirilip arlmas gerekiyordu. rioth adam balayacak szleri
sylemeye balad; sarslm adam tit-reyerek, ince, tiz bir sesle
uluyarak olduu yere sindi. Yanl bu, yanl; yanl yapyorum, ben
ktym, diye dnd rioth. A-zndaki szleri, onlarla bouarak
durdurdu ve sonunda baka bir sz haykrd. O zaman Ayeth ismindeki adam

olduu yerde iki bklm olarak kusmaya, titremeye balad; San ise gzleri
fal ta- gibi alm, "Irak olsun! Irak olsun!" demeye alyordu. Ve
hibir ktlk olmad. Ama yzn elleriyle gizlemeye alt-nda
ellerinde bir ate yanyordu, gzlerinde de; konumaya a-ltnda
dilini de yakt.
189

YERDENZ YKLER
Uzun bir sre kimse ona dokunmad, ihtilalar iinde San'n ei-ine
devrilmiti. Orada l gibi yatyordu. Ama gneyden gelen devac onun l
olmadn, en az bir engerek kadar tehlikeli ol-duunu syledi. San,
Otak'n Gneparla'na nasl lanet okudu-unu ve adamn gitgide klerek
ateteki bir ktk gibi zrlama-sna neden olan korkun baz eyler
sylediini, sonra nasl ada-mn bir anda yeniden kendine geldiini ama
bir kpek gibi hasta olduunu, tabii bu yzden kimsenin onu
sulayamayacan ve btn bu sre zarfnda dierinin, Otak'm, etrafnda
dalgalanan ate gibi bir harenin olduunu, nasl glgelerin zpladn,
na] sesinin insan sesine benzemediini anlatmt. Korkun bir eydi.
Gneparla hepsine bu adamdan kurtulmalar gerektiini anlatmt ama
dediini yapp yapmadklarna bakacak kadar oyalanmad. Meyhanede bir
marapa biray midesine indirir in-dirmez, bir kyde iki sihirbaza veya
adam her ne idiyse ona yer olmadn syleyerek yeniden gney yoluna
koyuldu ve uzakla-p gitti.
Kimse ona dokunmak istemiyordu. San'n evinin nnde ya-tan yn uzaktan
seyrediyorlard. San'n kars, sokakta bir yu-kar, bir aa giderek
dvnyordu. 'Kr talih! Kr talih!" diye baryordu. "Amann bebeim l
doacak, biliyorum, biliyo-rum!"
Yemi meyhanede Gneparla'nin hikyesini ve San'n ken-di asndan
anlattklarna ilaveten dilden dile dolaan birka yo-rumunu daha
dinledikten sonra gidip kardeini ard. En cakah hikyede Otak az
kprp morarmadan ve ylp kalmadan nce metre uzam, bir imekle
Gneparla'n kmre e-virmiti.
Armaan aceleyle kye yolland. Dorudan kap eiine gide-rek ynn
zerine eildi, ona dokundu. Tawny'nin kk kz ha-ri herkes nefesini
tutarak "Irak olsun! Irak olsun!" diye mrldan-d; o kzcaz da hareketi
yanl anlayp, "Haydi ie!" demiti.
Yn kprdayarak yavaa kalkt. Bu bildikleri devacyd; ateten veya
glgeden olumamt, ama ok hasta grnyordu. "Haydi," dedi Armaan,
adam ayaa kaldrarak yavaa sokak
190

BATAKLIK YAYLA
boyunca onunla birlikte yrd,
Kyller balarn salladlar. Armaan cesur bir kadnd ama cesaretin de
bir snr vard. Ya da meyhane tezgahnda syledik-leri gibi cesareti
yanl ynde, yanl yerdeydi anladn m? Do-utan vergi deilse yle
sihirbazlkla falan uramamak gerekti, Ya da sihirbazlarla. nsan bunu
unutuyor. Dier insanlara benzi-yorlar. Ama normal adam gibi deiller ki.
nsan bir devacdan za-rar gelmez sanyor. Toynak rmesini, pimi
hayvan memesini tedavi ederler. Oras tamam. Ama birbirleriyle kar
lamayagr-snler, ateler, glgeler, lanetler, nbetler grla. Tekin
deiller. Zaten bu hep byle tekin deildi. Zaten nereden kp gelmiti?
Sen syle bana.

Kadn adam yatana yatrd, ayakkablarn ekip kartt ve b-rakt


uyusun. Yemi o gece ge ve normalden daha sarho geldi-inden dp
alnn ocan demir ayaklna vurarak derin bir ya-ra at. Kan revan
iinde hiddetle Armaan'a ihirbaj evden kov-masn, hem de hemen kap
nne koymasn emretti. Sonra kl-lere kusarak ocam banda szp kald.
Kadn onu ot iltesine ta-d, ayakkablarn ekip kartt ve brakt
uyusun. Dierine bakmaya gitti. Adam ateli grnyordu; elini alnna
koydu. Adam gzlerini aarak ifadeden yoksun gzlerle dorudan kad-nn
gzlerine bakt. "Emer," deyip gzlerini kapatt yine.
Kadn dehetle geriledi.
Karanlkta yatana uzanarak dnd: Bana smimi vermi olan bycy
tanyor. Ya da belki ismimi sylemiimdir. Belki de uyurken yksek sesle
syledim. Ya da biri sylemitir. Ama kimse bilmiyor. smimi byc ile
annemden baka kimse bilmi-yordu. Onlar da ldler, ldler... Uykumda
sylemiimdir...
Ama ne olduunu gayet iyi biliyordu.
191

YERDENZ YKLER
Elinde gaz lambasyla durdu; lambann parmaklan arasnda krmz,
yznde ise altn rengi parlyordu. Adam kadnn adn syledi. Kadn ona
uyku verdi.
Sabah ge vakitlere kadar uyudu ve sanki bir hastalktan kalk-yormu gibi
uyand: zayf ve durgun. Kadn ondan korkamyor-du. Kadn, adamn kyde
olanlar, dier sihirbaz ve hatta belli ki ta bandan beri elinde sk
sk tuttuu, kadnn araf zerine da-lm bulduu alt bakr paray
bile hi hatrlamadn fark etti.
"Belli ki Kzlaa'n sana verdii bu," dedi kadn. "Ta y-rekli!"
"Ona hayvanlanna bakabileceimi.,, iki nehir arasndaki hay-vanlara
bakabileceimi sylemitim, deil mi?" dedi adam endi-elenmeye
balayarak; yzndeki o korku dolu ifade geri gelmi-ti. Oturduu yerden
kalkt.
"Otur oturduun yere," dedi kadm. Adam oturdu ama kadn kalarm atmaya
devam etti.
"Kendin hastayken nasl deva datacaksn?" dedi kadn.
"Baka nasl olur ki?" dedi adam.
Ama yine hemen sakinlemi, boz kediyi okamaya bala-mt.
Kadnn kardei girdi. "Dan gel," dedi devacy oturduu yerde
uyuklarken grnce. Kadn kardeiyle dar kt,
"Artk onu burada istemiyom,,, dedi Yemi, alnndaki mor ya-rayla, gzleri
deniz kabuu gibi imi, elleri titrerken kendini kadnn karsmda evin
reisi ilan ederek.
"Nereye gideceksin?" dedi kadn.
"Gitmesi gereken o."
"Buras benim evim. Bren'in evi. O kalyor. ster kalrsn, is-ter
gidersin, sana kalm."
"Onun kalp kalamayaca bana kalm ve ben, o gidecek di-yorum. Sadece
senin szn gemez. Herkes onun gitmesi gerek-tiini sylyor. Tekin
deil."
192

BATAKLIK YAYLA

"Ya yle mi; tabii srlarn yansm iyi edip karlnda alt bakr para
ald ya, artk gitmesinin zaman geldi, yle deil mi! Ben ne kadar
istersem o kadar kalr, o kadar."
"St ve peynir almazlar," diye zrlad Yemi,
"Kim demi?,r
"San'n kars. Btn kadnlar"
"Ben de peynirleri Oraby'ye tarm," dedi kadn, "orada sata-rm.
nsanlk akna kardeim, git de u bandaki kesii ykayp gmleini bir
deitir. Kenef gibi kokuyorsun." Kadn eve geri dnd. "Ah aman," dedi
kadn ve hkrmaya balad.
"Ne var Emer?" dedi devac, ince yzn ve garip gzlerini kadna
evirerek.
"Ah, faydas yok, biliyorum faydas yok. Sarhoa are yok," dedi kadn.
Gzlerini nlyle sildi. "Seni byle perian eden o muydu," dedi kadn,
"iki miydi?"
"Hayr," dedi adam alnarak, belki de ne dediini anlamam-t.
"Tabii ki deildir. Af edersin," dedi kadn.
"Belki baka biri olmaya alt iin iiyordur," dedi adam.
"Farkllatrmak, deitirmek iin..."
"O itii iin iiyor," dedi kadn. "Bazlar iin bundan ibaret-tir. Ben
mandraya gidiyorum. Evin kapsn kilitleyeceim. Et-rafta... Etrafta
yabanclar var. Sen dinlen. Dars zehir gibi." Ev-de, beladan uzakta
olduundan, kimsenin onu canndan bezdir-mediinden emin olmak istiyordu.
Daha sonra kadn kye iner akl banda insanlarla bir-iki kelm eder,
elinden gelirse bu sa-ma sapan sylentiye bir son verirdi.
Dndn yaptnda Kzlaa'm kars Tawny ile birka kii daha
ileri yznden sihirbazlar arasndaki az dalann ye-ni bir ey
olmad ve bytlmemesi gereken bir ey olduu ko-nusunda anlamlard.
Ama San, kans ve meyhane takm, bu-nun, len srlar dnda k m geri
kalan zamannda konuulacak tek konu olmas yznden olayn peini bir
trl brakmyorlard. "Ayrca," demiti Tawny, "benm adam fildii
demeyi dnd- ie, bakr demekten kanmaz."
193

YERDENtZ YKLER
11 Dokunduu srlar shhatte mi yani?"
"Grebildiimiz kadaryla yle. Ayrca yeni hastalanan da yok."
"O gerek bir sihirbaz Tavvny," dedi Armaan heyecanla. "Bi-liyorum."
"Sorun da bu ya canm," dedi Tawny, "Sen de biliyorsun! Bu-ras yle bir
adama gre yer deil. Her kim ise bizi hi ilgilendir-miyor ama sorman
gereken, buraya neden buraya geldii."
"Hayvanlar iyi etmek iin," dedi Armaan.
Gneparla gideli gn olmamt kit kasabada yeni bir ya-banc
peydahland: Gney yolundan gzel bir at stnde gelip meyhanede kalacak
yer soran bir yabanc. Onu San'n evine yol-ladlar arna San'n kan s
kapda bir yabanc olduunu duyunca feryat figan ederek, eer San bir
cadadam daha kapdan soka-cak olursa ocuunun iki kere l doacan
haykrd. lkla-r sokak boyunca birka ev teden duyuluyordu; sonunda
bir ka-labalk, yani on-on bir kii San'n evi ile meyhane arasna
toplan-mt.
"ey, bu pek ie yaramayacak," dedi yabanc tatllkla. "Za-mansz bir
douma sebebiyet vermek istemem. Meyhanenin ze-rinde bir oda var m?"
"Onu mandraya yollayn,11 dedi Kzlaacn sr obanlarn-dan biri.
"Armaan kim gelirse topluyor." Biraz ks ks glen ol-du, biraz da
onlar tlad.
"O tarafta," dedi meyhaneci.
"Teekkrler," dedi yolcu ve atn iaret ettikleri yne doru surdu.

"Btn yabanclar bir sepette,1' dedi meyhaneci; bu sz o ge-ce bitmek


tkenmek bilmeyen bir takdir kayna, hastalktan be-ri sylenen en iyi
ey olarak meyhanede onlarca kere tekrarland.
194

BATAKLIK YAYLA
Akam st samay yeni bitirmi olan Armaan mandradayd, St szp, kap
kaaklar ayarlyordu. "Hanmefendi/" dedi bir ses kapdan; kadn bunun
devac olduunu dnerek, "unu bi-tirinceye kadar bekleyiver," dedikten
sonra dnp yabancy g-rnce neredeyse elindeki kab drecekti. "Beni
rkttn!1' dedi kadn. "Peki, senin iin ne yapabilirim?"
"Bu geceyi geirmek iin yatacak bir yer aryorum."
"Yok, zr dilerim, benim bir kiracm var, sonra kardeim ve ben varz.
Belki San kyde."
"Onlar beni buraya yollad. 'Btn yabanclar bir sepette' de-diler," dedi
yabanc. Otuz yalarnda kaba yz hatl ama ho g-rnl, sade giyinmi
bir adamd, ancak arkasnda duran binek at gzel bir att, "Beni msr
ambarnda yatrn hanmefendi, bir mahzuru yok. Yatacak iyi bir yere
ihtiyac olan atm, yorgun olan o. Ambarda uyur, sabah giderim. Souk bir
gecede ineklerle bir-likte uyumak ho olun Eer iki bakr para sizin iin
de uygunsa, deme yapmaktan memnuniyet duyarm; adm Atmaca."
"Ben de Aramaan," dedi kadn, biraz telalanmt ama adamdan
holanmt. "Tamam o halde Atmaca efendi. Atn yer-letir ve bakmn
yap. Tulumba urada, bir sr de saman var. Sonra eve gel. Sana biraz st
orbas veririm, bir metelik yeter de artar bile." Devacya hep yapt
gibi bu adama Bey demek gel-memiti iinden. Bunun o prenslere layk
havas yoktu. Bu ada-m grdnde bir kral grmemiti, dierini
grdnde olduu gibi.
Kadn mandradaki iini bitirince eve gitti; yeni adam Atma-ca ocan
zerine eilmi, byk bir beceriyle atei yakyordu. Devac odasnda
uyuyordu. Kadn ieri bakarak kapy kapatt.
"Pek iyi deil," dedi kadn alak sesle konuarak. "Buz gibi havada,
gnler boyunca batakln dousundaki srlar iyi etti, kendini bitirdi
tabii."
Kadn mutfaktaki iini yaparken Atmaca da zaman zaman ka-dna o kadar
doal bir ekilde yardmc oluyordu kiT Armaan, yabanc yerlerde yaayan
adamlarn ellerinin ev ilerine Batak-lk'taki adamlardan daha yatkn olup
olmadn merak etmeye
195

yerdeniz ykleri
balad. Bu adamla ok rahat konuuluyordu; kendisi hakknda syleyecek
pek bir ey olmad iin kadn ona devacy anlatt.
"Hem sihirbaz kullanrlar, hem de yararlar hakknda syle-mediklerini
komazlar," dedi kadn. "Hak deil bu."
"Ama onlar korkutmu galiba, deil mi?"
"Galiba korkutmu. Baka bir devac daha gelmi, buraya da-ha nce de
gelen bir adam Grdm kadaryla pek matah biri de deil. ki yl nce
benim inein sertlemi memesine pek bir ey yapamamt. Ayrca yemin
ederim, merhem diye srd ey domuz iyandan baka bir ey deildi.
Her neyse, Otak'a, be-nim iimi aldn diyor. Belki Otak da ona ayn eyi
sylyor. Son-ra kendilerini kaybediyorlar, biraz kara tlsm falan
yapyorlar herhalde. Galiba Otak yapt. Ama adama hibir zarar

dokunma-d, kendisi bayld o kadar. imdi de bir ey hatrlamyor zaten,


br adam da can bile yanmadan ekip gitti. Ayrca dokunduu btn
hayvanlarn hl ayakta, salkl olduunu sylyorlar. Orada yamurda,
amurda, rzgr altnda on gn geirdi, hay-vanlara dokundu, onlar
iyiletirdi. Ya src ona ne verdi biliyor musun? Alt kuru! Biraz
hiddetli olmasna aar msn? Ama yi-ne de." Kadn kendisini tuttu,
sonra devam etti: "Zaman zaman gariplemiyor deil. Herhalde cadlar ve
sihirbazlar byle oluyor. Belki de yle olmak zorundalar; yani
uratklar o gler ve k-tlkler yznden. Ama drst bir adam o;
nazik."
"Hanmefendi," dedi Atmaca, "size bir hikye anlatabilir mi-ym?
"A, masalc msn? Ay neden bandan sylemedin! Yani sen masalcsn ha?
Ben de byle kta kyamette niye yollara dm-sn diye dnmtm. Ama
atma baknca tccar olsa gerek de-mitim, Bana hikye anlatabilir misin?
Hayatma biraz renk ka-tar; ne kadar uzun olursa o kadar iyi! Ama nce
orban i, ben de oturup seni dinleyeyim..."
"Aslnda tam bir masalc deilim hanmefendi," dedi adam ta
tebessmyle, "ama size anlatacak bir hikyem var," orba-sn itikten
sonra kadn eline onard eyleri alnca o da anlatt,
" Deniz'de tm byclklerin retildii Bilgeler Ada'n%

BATAKUK YAYLA
da, yani Roke Adas'nda dokuz Usta vardr," diye sze balad adam. Kadn
gzlerini byk bir mutlulukla kapatp dinledi.
Adam Ustalar sayd, El Usta ile if ac, arc Usta ile e-killeme
Ustas, Yelanahtar Usta ile Okuyucu, sim Ustas, Dn-m Usta. "Dnm
Usta ile arc Usta'nn sanatlar en tehli-keli sanatlardr," dedi adam.
"Dnm, ya da baka bir deyile deiimi duymusunuzdur belki
hanmefendi. Sradan bir sihir-baz bile gzbana dayal dnmler
yapabilir, bir sre iin bir eyi baka bir eye dntrr, ya da
kendinden farkl bir surete brnr Bunu hi grdnz m?"
"Duydumdu," diye fsldad kadn.
"Bazen cadlar veya sihirbazlar, lleri ardklarn, lle-rin onlarn
iinden konutuunu sylen Belki anne ve babasnn zledii bir ocuk.
Cadnn kulbesinde, karanlkta ocuklarnn aladm veya gldn
duyarlar,.."
Kadn bayla onaylad.
"Bunlar sadece gzba tlsmlardr, olmu gibi grnr. Ama gerek
dnmler ve gerek arlar vardr. Bunlar da b-yclerin akimi elen
gerek eylerdir! Bir ahinin kanatlanyla umak harika bir eydir
hanmefendi; altnzdaki dnyay brr a-hinin gzyle grmek. Ve aslnda
isim sylemekten baka bir ey olmayan an da byk bir gtr. Gerek
ismi bilmek, gerek g sahibi olmaktr hanmefendi, sizin de bildiiniz
gibi. anc-nm sanat da dorudan bununla ilgilidir. Uzun zaman nce
lm birinin suretini veya ruhunu armak harika bir eydir.
Elfar-ran'n gzelliini, daha dnya genken Morred'in grd gibi Solea
meyva baheleri arasnda grmek..."
Sesi ok yumuam, ok kararmt.
"Her neyse, gelelim benim hikyeme. Krk yl kadar nce Deniz'in zengin
adalarndan biri olan S emel'n gneydousunda, aklarda bulunan Ark
Adas'nda bir ocuk domutu. Fakir bir adamn ocuu deildi ama pek yle
nemli saylacak bir ocuk da deildi. Ebeveyni gen yata lmt, O
yzden ocua fazla nem veren olmamt, ta ki olann yapt ve
yapabilecei ey-ler dikkat ekinceye kadar. Tekin olmayan bir yumurcakt,
onla197

YERDENZ YKLER
rn deyimiyle. Gleri vard. Tek bir szle ate yakabiliyor veya
sndrebiliyordu. Kap kaan havada uumasn salayabili-yordu, Bir
fareyi gvercine evirip Ark Beyinin koca mutfakla-rnda uurabiliyordu.
stelik korkutulur veya kstrlrse zarar da veriyordu. Koca bir
aydanlk dolusu kaynar suyu kendisine kotu davranan bir ann bandan
aaya dkmt,11
"nsaf," diye fsldad Armaan. Adam baladndan beri bir ilmek bile
atmamt.
"Sadece bir ocuktu o zamanlar; ama evdeki bycler irfan sahibi
deillermi ki ocua pek aklselimle ve nezaketle yakla-mamlar. Belki
de ondan korkuyorlard. Tlsm yapmamas iin ellerini balayp azn
tkamlard. Sonunda ocuun ehlileti-ine inanncaya kadar bir kiler
odasna, tatan bir odaya kilitle-milerdi. Sonra onu byk iftliin
ahrlarnda yaamas iin yol-lamlard, nk eli hayvanlara yatknd ve
atlarn yannda daha sakin oluyordu. Ama ahrdaki seyis yamayla
tartm ve zaval-l delikanly bir gbre ynna evirmiti. Bycler
seyis ya-man eski haline dndrdkten sonra ocuu yeniden
balam-lar, azn tkamlar ve olan Roke'a giden bir gemiye
bindir-milerdi."
"Zavall ocuk," diye mrldand kadm.
"yle, nk denizciler de ocuktan korktu, btn yol boyun-ca ocuu yle
bal tuttular. Roke'taki Byk Ev'deki Kapc o-cuu grnce ellerini
ap, dilini zd. Anlattklarna gre ocu-un Byk Ev'de yapt ilk
ey yemek salonundaki Uzun Masa-y ters evirmek, biray ekitmek olmu;
onu durdurmaya alan renci de domuza dnm. Ama Ustalar olann
dengiymi.
"Onu cezalandrmadlar ama olan dinleyip renmeye ba-layncaya kadar
vahi glerini bylerle baladlar. Uzun za-manlarn ald bu. Olanda
rekabeti bir ruh vard; kendisine ait olmayan btn gleri, bilmedii
herhangi bir eyi kendisine bir tehdit, bir meydan okuma, savamas
gereken bir ey olarak alg-lyor ve yeninceye kadar savayordu. Onun
gibi ok olan var-dr. Ben de yleydim. Ama ben anslydm, dersimi
erkenden al-mtm.
198

BATAKLIK YAYLA
"Neyse, bu olan sonunda hiddetini ehliletirmeyi ve gcn denetlemeyi
rendi. Gc de ok byk bir gt. alt sa-nat ne olursa olsun ok
rahatlkla yapyordu; o kadar rahatlkla yapyordu ki gzban ve
iklimcilii kmsedi; hatta ifacl bile kmsyordu nk bunlarda
korku yoktu, ona meydan okuyan bir yan bulunmuyordu. Bu ustalklarda kendi
adna bir fa-zilet bulamyordu. Bylece Babyc Nemmerle ona ismini
verdikten sonra gnln byk ve tehlikeli bir sanat olan ar-ya verdi.
Ve o sanatm Ustasyla uzun bir sre alt.
"Hep Roke'ta yaad nk btn bynn geldii ve muha-faza edildii yer
orasdr. Yolculuk yapp baka insanlarla tan-mak veya dnyay grmek
gibi bir arzusu yoktu; tm dnyay ayana arabileceim sylyordu - ki
bu dorudur. Belki de bu sanatn tehlikesi de buradan kaynaklanr.
"Bir arcya, ya da herhangi bir bycye yasak olan ey canl bir ruhu
armaktr. Onlara seslenip davet edebiliriz, ta-mam. Onlara bir ses veya
bir grnt, kendi suretimizi yollayabi-liriz. Ama onlan, ister etten
kemikten suretleri olsun, ister ruhla-r, zorla bize gelmeleri iin

aramayz. Sadece lleri arabi-liriz. Sadece glgeleri. Bunun neden


byle olmas gerektiini an-lamsnzdr. Canl bir insan armak
demek, ona, hem bedeni-ne hem aklna tamamen hkmetmek demektir. Hi
kimsenin, ne kadar gl, ne kadar irfan sahibi, ne kadar ulu olursa olsun
bir bakasna hkim olma ve kullanma hakk yoktur.
"Fakat rekabeti ruh olan byyp de bir adam olurken iin-de kald. Bu
Roke'ta gl bir ruhtur. Her zaman dierlerinden daha iyisini yapmak, her
zaman birinci olmak... Sanat bir yar-ma, bir oyun olmaya balar. Ama,
kendisinden daha nemsiz bir amaca vasta olur... Orada bu adamdan daha
byk bir vergiye sa-hip baka biri yoktu, yine derbiri ondan daha iyi bir
ey yapacak olsa buna ok zor katlanabiliyordu. Bu onu korkutuyor, kinle
dol-duruyordu.
"ten elini eteini ekecek veya lecek gibi grnmeyen, ol-gunluk
anda gl bir adam daha yeni arc Usta seilmi olduundan, Ustalar
arasnda ona yer yoktu. Bilginler ve dier
199

YERDENZ YKLER
hocalar arasnda sayg duyulan bir yeri vard ama Dokuz'dan biri deildi.
Onu atlamlard. Belki de onun orada kalmas, her za-man irfan sahibi
bycler ve sradan bycler, byclk -renen olan ocuklar
arasnda olmas, her biri en gl olabil-mek iin, g ve daha byk g
iin uraanlar arasnda olmas iyi bir ey deildi. Her halkrda yllar
ilerledike kule hcresin-de dierlerinden ayr almalarna dalm,
birka renciye ho-calk yapp, ok az konuarak herkesten daha da
uzaklamt, arc marifetli rencileri ona yolluyordu ama orada
bulunan rencilerden ou onu bilmezdi bile. Yalnzl iinde urama-s
iyi olmayan, hibir zaman hayra kmayan baz sanatlarla u-ramaya
balamt.
"Bir arc, ruhlara ve glgelere istedii zaman gelmeleri ve bir szyle
gitmeleri iin emir vermeye almtr Belki bu adam, ayn eyi canllar
iin yapmam kim engelleyebilir, diye dn-mt. Eer kullanamayacaksam
neden byle bir gce sahibim? Bylece canllar, Roke'ta korktuu,
kendisine rakip grd, g-cn kskand kiileri ayana armaya
balad. Geldiklerin-de de onlarn gcn kendisine alarak onlar sessiz
brakt. Ba-larna ne geldiini, glerine ne olduunu anlayamyorlard.
Bil-miyorlard,
"Bylece sonunda kendi ustasn, Roke'un arcsn gafil avlayarak
ard.
"Fakat arc hem bedeni, hem ruhuyla onunla savat, bana seslendi ve
ben de oraya gittim. Birlikte, bizi yok edebilecek ira-deye kar
savatk."
Gece kmt. Armaan'n lambas rpnp snd. Atmaca' nn yznde,
sadece atein krmz parlakl yansyordu. Adamn yz, kadnm ilk bata
dnd gibi bir yz deildi. Ypran-mt, sertti ve bir yannda boydan
boya bir yara vard. Tpk bir atmaca yz, diye dnd kadn.
Kprdamadan durup dinledi.
"Bu bir masalcnn hikyesi deil hanmefendi. Bu, baka bir kiiden
dinleyebileceiniz bir hikye de deil.
"Ben Babyclk iinde yeniydim o zamanlar. Savat-mz adamdan daha
gentim ve belki de ondan yeterince korkmu200

BATAKLIK YAYLA
yordum. Orada sessizlik iinde, kuledeki hcrede ikimiz kendi glerimizi
ona kar tutabiliyorduk. Neler olup bittiini bilen bizden baka kimse
yoktu. Mcadele ettik, uzun bir sre mcade-le ettik. Sonra her ey bitti.
Direnci krld. Tpk krlan bir sopa gibi. Krlmt. Ama kat.
arc, o kr iradeyi yenebilmek iin kendi kuvvetinin bir ksmn
tamamen harcamt. Bende de ne kaan adam durduracak kuvvet kalmt, ne
bamda peinden birini yollayacak akl. stelik peine decek bir damla
g bile kalmamt iimde. Bylece Roke'tan ayrld. Tamamen gitti.
"Elimizden geldii kadar az konusak da onunla yaptmz kavgay g
izleyemedik. Oradakilerin birou ondan kurtulmann iyi olduunu, zaten
hep yar deli olduunu ve son zamanlarda ta-mamen ldrdn sylediler.
"Fakat arc ile ben, ruhumuzdaki incinmeyi ve yle bir mcadeleyi
izleyen byk aptallk safhasn atlatnca ok byk bir gce sahip bir
adamn, bir bycnn akl banda olmadan, stelik belki de utan, hiddet
ve kin ykl bir halde Yerdeniz'de dolamasnn o kadar da iyi br ey
olmadn dnmeye bala-dk.
"Onun izine rastlayamadk. Roke'tan ayrlrken kendisini bir ku veya
bala evirmi ve bir adaya varncaya kadar yle kal-m olduuna phe
yok. Ayrca bir byc kendisini tm bulma tlsmlarndan gizleyebilir.
Kendi yntemlerimizce etraf aratr-dk ama hibir ey veya hi kimse
cevap vermedi. Bylece onu bulmak iin yollara dtk; arc dou
adalanna gitti, bense batya. nk ne zaman bu adam dnsem, gnl
gzmle b-yk bir da gryordum, eteinde uzun, yeil topraklarn gneye
uzand krk bir huni. Roke'ta ocukken aldm corafya ders-lerimi,
Semel'in arazisinin yayln ve ad Andanden olan da hatrladm.
Bylece Yksek BataklVa geldim. S ann m doru ye-re gelmiim."
Bir sessizlik oldu. Ate fsldad.
"Onunla konumal mym?" diye sordu Armaan ciddi bir sesle.
"Gerek yok," dedi atmacaya benzeyen adam. "Ben konuu201

YERDENZ YKLER
ram." Sonra, "rioth," dedi.
Kadn yatak odasnn kapsna bakt. Kap ald; adam orada duruyordu,
zayf ve yorgundu, kara gzleri uyku, dehet ve st-rap dolu.
"Ged," dedi adam. Bam edi. Bir sre sonra baklarn ye-niden
kaldrarak, "smimi benden alacak msn?" diye sordu. "Neden byle bir ey
yapaym?" "Sadece ac anlamna geliyor. Nefret, gurur, tamah." "Senden o
isimleri alacam rioth, kendininkini deil." "Anlamamtm," dedi
rioth, "dierlerini. Onlarn teki oldu-unu. Hepimizin teki olduunu.
Olmamz gerektiini. Yanlm-m."
Ad Ged olan adam ona doru gitti, hafife uzanm, yakaran ellerini
tuttu.
"Yanl yola saptn. Geri geldin. Ama yorgunsun rioth, tek bana gitmek
de zordur. Benimle eve gel."
rioth'un ba, sanki yorgunluktan duramyormu gibi dt. Bedenindeki
btn gerginlik ve ihtiras gitmiti. Ama baklarn kaldrd, Ged'e deil
de ocan kesinde duran Armaan'a.
"Burada iim var," dedi.
Ged de kadna bakt.
"Var," dedi kadn. "Srlar iyi ediyor."
"Ne yapmam gerektiini," dedi rioth, "ve kim olduumu gsterdiler bana.
Adm biliyorlar. Ama hi sylemiyorlar."
Bir sre sonra Ged kendinden daha yal olan adam kendine ekerek ona
sarld. Yavaa bir ey syledikten sonra brakt. ri-oth derin bir
nefes ald.

"Orada bir ie yaramyorum, gryorsun Ged,' dedi adam. "Ben buradaym.


Eer i yapmama izin verirlerse.11 Tekrar Arma-an'a bakt; Ged de yle
yapt. Kadn her ikisine birden bakt.
"Sen ne dersin Emer?" diye sordu atmacaya benzeyeni.
"Bence," dedi kadn devacya dnerek; sesi ince ve ddk gi-bi kyordu.
"Ler Kzlaa'n srlar k ayakta geirebilirse, srclar kalman
iin sana yalvarr. Geri sana baylmayabilirler."
"Kimse sihirbazlar sevmez," dedi Babyc. "Eh rioth! K202

BATAKLIK YAYLA
n bu kr vaktinde bunca yolu senin iin, tek bama dneyim di-ye mi
gelmiim?"
"Onlara de ki - de ki, ben yanlmm," dedi rioth. "Onlara yanl
yaptm syle. Thoron'a de ki..." Kafas kararak tekledi.
"Ona, insan hayatndaki deiimlerin bizim bildiimiz btn sanatlarn,
btn irfanmzn ok tesinde olduunu sylerim," dedi Babyc. Yeniden
Emer'e bakt. "Burada kalabilir mi ha-nmefendi? Bu onun olduu kadar
sizin de arzuladnz bir ey mi?"
"Erkek kardeimden on kat daha ok iime yaryor ve bana yolda oluyor,"
dedi kadn. "yi ve drst bir adam, size syledi-im gibi. Beyim."
"Pek gzel o halde. rioth, benim canm arkadam, hocam, rakibim, dostum,
hoa kal. Emer, cesur kadn, size de sayglar-m ve minnettarlm
sunuyorum. Ocan snmesin, gnln hu-zur iinde olsun." Ocak banda,
havada bir sre ardnda prltl bir iz brakan bir el hareketi yapt.
"Artk ahra gidebilirim/1 di-yerek dar kt.
Kap kapand. Atein fslts dinda ses yoktu.
"Atee yakla," dedi kadn. rioth gelip yerine oturdu.
"O Babyc myd? Gerekten mi?"
Adam bayla onaylad.
"Dnyann babycs," dedi kadn. "Benim ahrmda. Ya-tam
almalyd..."
"Almaz," dedi rioth.
Kadn adamn hakl olduunu biliyordu.
"smin ok gzel rioth," dedi kadn bir sre sonra. "Kocamn gerek
ismini hi bilmedim. O da benimkini. Seninkini bir daha sylemem. Ama
bilmek houma gidiyor, sen de benimkini bildi-ine gre."
"Senin ismin ok gzel Emer," dedi adam. "Sen izin verince ben ismini
syleyeceim."
203

EJDERBCE

I. RA
BABASININ dedeleri, geni ve zengin bir ada olan VVay'de geni ve zengin
topraklara sahipti. Krallarn zamannda hibir unvan ve saraydan imtiyaz
talep etmemi olmalarna ramen Maharion l-dkten sonraki karanlk yllar
boyunca topraklarna ve zerinde-ki halka drt elle sarlmlar,
kazandklarn yeniden topraa ver-miler, bir eit adalet tesis
etmiler, nemsiz zorba hkmdarlar-la savamlard, Roke'un bilge

adamlarnn etkisiyle Adalar Di-yar'nda bar yeniden salannca, ailenin


iftlikleri ve kyleri bir sre daha gelimeye devam etti. ayrlarn,
yayla otlaklarnn ve meeyle talanm tepelerin o bereketi ve gzellii
bu diyar dil-lere destan etmiti, yle ki insanlar, MIria inei kadar
tombul", ve-ya "rial kadar ansl," der olmutu. Bu arazinin beyleri ve
kira-clarnn ou burann ismini kendi isimlerine eklemiler,
kendi-lerine rial demilerdi. Fakat iftiler ve obanlar en az meeler
kadar aralksz bir ekilde, mevsimden mevsime, yldan yla ve nesilden
nesle devam etse de, topraa sahip olan aile zaman ve ta-lihle bakalam
t.
Kardeler arasnda meydana gelen miras kavgalar onlar bl-mt. Bir
vris kendi arazisini tamahkrlk nedeniyle kt idare etmiti, bir
bakas ahmakl yznden. Birinin, bir tacir le ev-lenip arazisini
ehirden ynetmeye kalkan bir kz olmutu, bir bakasnn oullar kavga
ederek blnm topra yeniden blen bir olu. Ejderbcei isimli kz
douncaya kadar hl Yerde-niz'deki en gzel tepelere, tarlalara,
ayrlara sahip blgelerden biri olmasna ramen, ria arazisi kan
davalar ve hukuk davala-rnn sava alanna dnmt. iftlik arazilerini
yabani otlar b-rm, iftlik binalarnn atlar km, st salan
allar kul-lanlmaz olmu, obanlar daha iyi otlaklar bulmak umuduyla
s-rlerini dan tesine kadar gtrmlerdi. Bir zamanlar arazinin kalbi
olan eski ev, meeler arasndaki tepede yan harabeye dn-mt.
207

yerdeniz ykleri
Evin sahibi kendilerine ri a Efendisi diyen drt adamdan bi-riydi. Dier
ona Eski ria'nn Efendisi diyordu. Genliini ve kendisine miras
kalan mahkeme salonlarnda ve Shelieth'teki Way Beyleri'nin bekleme
odalarnda, yz yl nce olduu gibi b-tn arazi zerinde hakka sahip tek
kii olduunu ispat etmeye a-larak harcamt. Baarszlkla ve
canndan bezmi bir halde geri gelmi; yllarn son balarndan gelen
krmz arab ierek ve kt muamele ettii, az besledii kpekleriyle
birlikte arazisi-nin snrlarnda devriye gezip davetsiz misafirleri
topraklarndan uzak tutarak geiriyordu.
Shelieth'teyken, ria'da kimsenin hakknda bir ey bilmedii bir kadnla
evlenmiti; sylendiine gre kadn baka bir adadan gelmiti, batda bir
yerlerden; kadncaz ria'ya hi gitmemiti nk ehirde doum srasnda
lmt. Adam eve geri dnd-nde yannda yanda bir kz vard. Kz
khyaya verip unut-mutu. Sarho olduu zamanlarda bazen kz hatrlard.
Eer kz bulabilirse ya sandalyesinin yannda durdurur, ya dizine
oturtur, kendisine ve ria slalesine yaplan tm hakszlklar anlatrd.
Adam kfrler eder, alar, ier, kza da iirir, kzn mirasna ha-lel
getirmeyeceine, ria'ya sadk olacana sz verirdi. Kz ara-b ierdi
ama onu izleyen kfrlerden, yeminlerden, gzyalarn-dan, salyal
okamalardan nefret ederdi. Mmkn olursa kaar, kpeklerin, atlarn,
srlarn yanna gider ve onlara, kendisinden baka kimsenin bilmedii,
sayg duymad veya sadk olmad annesine kar vefal olacana dair
sz verirdi,
Kz on yama basnca, yal bac ile khya -ki ev halkn-dan geriye
bir tek onlar kalmt- Efendi'ye kznn isim gnnn geldiini
bildirdiler. Batgleti'nden tedeki sihirbaz m ara-caklarn, yoksa
kylerinin cadsna m bu i yaptracaklarn sor-dular, fria Efendisi
lk la bararak hiddetten kendisini kaybetti. "Bir ky cads m?
ria'nn kzna ismini frk bir kocakar m verecek? Ya da
Batgleti'ni dedemden alan o son-radan grme arazi hrszlarnn o
sinsi, hain, sihirbazms ua m? Eer o kokarca arazime adm atarsa

kpeklerime cierini paralatrm, gidin syleyin ona isterseniz!" Falan


filan. Yal Pa208

EJDERBCE
patya mutfana, Tavan da bana geri dnd; on yandaki Ejderbcei
evden kap, adamn bartlarndan heyecanlanp deliye dnen, havlayan,
uluyan kzn peine taklan kpeklere babasnn kfrlerini savurarak
tepeden inerek kye gitti. "Geri dn seni kara kalpli kanck!" diye
bard. "Eve dn srngen ha-in!" Kpekler sessizletiler, kuyruklarn
kstrarak eve dndler.
Ejderbcei ky cadsn bir koyunun budundaki irinli bir ya-radan kurtuk
kartrken buldu. Cadnn gnlk ismi, Way'deki ve Adalar Diyan'nn Hard
blgesindeki birok kadnnki gibi Gl'd, Prlantann muhafaza
ettii gibi kendi glerini mu-hafaza eden gizli bir isimleri olan
insanlar, gnlk isimlerinin di-er insanlarn isimleri gibi sradan,
allm olmasn ister.
Gl ezberden bir by mrldanyordu ama iin ounu yapan elleriyle
minik, ksa, keskin bayd. Donuk, kehribar, dar gz-leriyle sessizlie
bakan koyun, etine batan baa sabrla katlan-d; sadece arada bir minik
sol ayan yere vurarak i geirdi. Ej-derbcei Gl'n iini yakndan
izledi. Gl bir kurtuk kartt, att, zerine tkrd ve yeniden
aratrmaya balad. Kz koyuna, koyun da kza yaslanarak hem teselli
etti, hem teselli buldu. Gl son kurtuu da kartp atarak zerine
tkrdkten sonra, "im-di bana u kovay uzatver," dedi. Yaray tuzlu
suyla ykad. Ko-yun derin derin iini ekerek aniden avludan ayrlp
evinin yolu-nu tuttu. Tp ilmi canna yetmiti. "Bucky!" diye seslendi
Gl. Pis bir ocuk uyumakta olduu alln altndan kt ve koyun
on-dan daha yal, daha iri, daha iyi beslenmi ve byk ihtimalle da-ha
da akll olmasna ramen, szde sorumlu olduu koyunun pe-ine takld,
"Bana ismimi vermen gerektiini sylediler," dedi Ejderb-cei. "Babam
kprd. Yani aresi yok."
Cad bir ey sylemedi. Kzn hakl olduunu biliyordu, tria Efendisi bir
eye izin verip vermeyeceini syledikten sonra fik-rini hi deitirmez,
sadece zayf adamlar szlerinden dnerler deyip bu sabit fikirliliiyle
vnrd.
"Neden ben kendi kendime gerek ismimi veremiyorum?" di-ye sordu
Ejderbcei, Gl ba ve ellerini tuzlu suyla ykarken,
209

YERDENZ YKLER
"Olmaz."
"Neden? Neden ille de bir cad veya sihirbaz olmas gereki-yor? Sen ne
yaparsn ki isim verirken?"
"ey," dedi Gl ve tuzlu suyu cad evlerinin ou gibi kyn dier
evlerinden bir para uzakta duran evinin kk n avlusun-daki plak
toprak zerine boaltt. "ey," dedi dorulup etrafa sanki bir cevap veya
bir koyun ya da bir havlu ararmasna ba-knarak. "G hakknda bir
eyler bilmen gerekiyor ite," dedi so-nunda tek gzyle Ejderbcei'ne
bakarak. Dier gz biraz ya-na kayyordu. Bazen Ejderbcei'ne alk
Gl'n sol gzndey-mi gibi gelirdi, bazen de sa gznde, ama her zaman
bir gz dz bakar, dieri de tam insann gznn ucundaki bir eyi, ba-ka

bir eyi izlerdi.


"Ne gc?"
"O g," dedi Gl. Koyunun yryp gittii gibi ani bir hare-ketle o da
evine girdi. Ejderbcei onu izledi ama sadece kapya kadar. Kimse
arlmadan cadnn evine girmezdi.
'Sen bende olduunu sylemitin," dedi kz, tek gzl kul-benin kt
kokulu loluuna doru.
"Ben sana iinde bir kuvvet olduunu, stelik byk bir kuv-vet olduunu
syledim," dedi cad karanlktan. "stelik sen de bunu biliyorsun. Ne
yapman gerektiini ben bilmiyorum, sen de bilmiyorsun. Bulunmas gereken
bu. Ama insann kendi kendini isimlendirmesi gibi bir g yoktur."
"Niyemi? nsann kendi gerek isminden daha kendisine ait baka ne
olabilir?"
Uzun bir sessizlik.
Cad sabuntandan bir kirman ve yal bir yapa yumayla belirdi.
Kapnn yanndaki banka oturarak kirman dndrmeye balad. Cevap
vermeden bir metre kadar grimsi kahverengi ip eirmiti.
"smim ben demektir kendimdir. Doru. Ama o zaman isim ne demek? s m,
bir bakasnn bana seslendii eydir. Eer ba-kas olmasayd, srf ben
olsaydm, o zaman isme ne ihtiyacm ola-cakt?"
210

EJDERBCE
"Ama," dedi bu fikir yrtmeye kendisini kaptran Ejderb-cei ve durdu.
Br sre sonra, "Yani isim bir hediye mi olmal?"
Gl bayla onaylad.
"Bana ismimi ver Gl," dedi kz.
"Baban yapmamam gerektiini sylyor."
"Ben de yapman gerektiini sylyorum.'1
"Burada Efendi o."
"Beni fakir, aptal ve deersiz brakabilir ama isimsiz braka-maz!"
Cad, koyun gibi huzursuzca ve zorla iini ekti.
"Bu gece," dedi Ejderbcei. "ria Tepesi altndaki pnarmz-da. Bilmezse
bir sorun olmaz." Sesi yar tatl, yan vahiydi,
"Adam gibi bir isim gnn olmal, elenti, danslar, her gen gibi/' dedi
cad. "afak vakti verilmeli isim. Sonra da mzikti, elentiydi, ite o
tr eylerin hepsi olmal. yle kimsenin haberi olmadan gece szlp
gitmek olmaz,.."
"Benim haberim olacak. Hangi ismi sylemen gerektiini na-sl biliyorsun
Gl? Su mu sylyor sana?"
Cad kr sal ban bir kez, hayr anlamnda sallad. "Sana syleyemem."
Kadnn "syleyemem'!, "sylemeyeceim" anla-mna gelmiyordu. Ejderbcei
bekledi. "Sylediim gibi nemli olan g. ylece insann iine
douveriyor." Gl yn eirmeyi b-rakarak tek gzyle batdaki buluta
bakt; dieri gkyznn bi-raz daha kuzeyine bakyordu. "Orada onunla
birlikte suda oluyor-sun, ocukla birlikte. ocuun ocukluk ismini
alyorsun. nsan-lar bu ismi gnlk sim olarak kullanmaya devam edebilir
ama bu onun ismi olmuyor, hibir zaman da olmamtr zaten. Bylece
ocukluktan kyor, artk ismi yok. O zaman beklemeye balyor-sun. Yani
akln ayorsun sanki. Sanki hava alsn diye evin kap-larn rzgra
amak gibi. O geliyor. Dilin sylyor ismi. Nefesin ekillendiriyor. Bunu
ocua veriyorsun, nefesi, ismi. Bunu d-nmyorsun bile. Sadece sana
gelmesine izin veriyorsun. Ait ol-duu kiiye senin araclnla gelmek
zorunda. G bu, byle a-lr. Hep byledir. Bu senin yaptn bir ey
deil. Onun ileme-sine izin vermeyi bilmen gerek. Btn marifet de bu."
211

YERDENZ YKLER
"Bycler bundan fazlasn da yapabilir," dedi kz.
"Kimse bundan fazlasn yapamaz," dedi Gl.
Ejderbcei ban boynu tlayncaya kadar kadar evirdi, uzun kollarn
ve bacaklarn huzursuzca gerdi. "Gelecek misin?"
Gl ban tek bir kez olur anlamnda sallad.
Karanlk gecede, gne kavutuktan uzun bir sre sonra, gn aarmadan uzun
bir zaman nce ria Tepesi altndaki yolda bulu-tular. Gl, bataklk
arazide kamlar arasndaki deliklere dme-den yollarn bulabilsinler
diye soluk bir tlsm yapt. Birka yldzn ve tepenin kara
kavisinin altndaki souk karanlkta so-yunup s suda yrdler; ayaklar
kadife amura batyordu. Ca-d, 'smini alyorum ocuk. Artk ocuk
deilsin. Hi ismin yok," diyerek kzn eline dokundu.
ok sessizdi her yan.
Bir fsltyla cad,"Kadn, ismini al," dedi. "Sen rial'sn."
Bir an daha kprdamadan durdular. Derken gece rzgr p-lak omuzlar
zerinden esti; titreyerek suyun iinden yryp -karak ellerinden
geldiince kendilerini kuruladlar; yalnayak ve sefil bir halde kenar lan
keskin kam lann ve birbirine karm kklerinin arasndan zar zor
getiler ve patikaya kan yolu bul-dular. Burada Ejderbcei kesik kesik,
hiddetli bir fsltyla ko-nutu: "Bana nasl o ismi verirsin!"
Cad bir ey sylemedi.
"Bu doru deil. Bu benim gerek ismim deil! smimin be-ni var edeceini
dnmtm. Ama beni daha kt yapt. Yanl yaptn. Sen bir cadsn
sadece. Bu babamn ismi. Onun olsun. Bu-nunla, bu aptal topraklanyla,
aptal dedesiyle ok gurur duyuyor Ben istemiyorum. Almayacam. Ben
deilim. Hl kim olduu-mu bilmiyorum. Ben Irial deilim!" smi sylemi
olduu iin aniden sustu.
Cad hl bir ey sylemiyordu. Karanlkta yan yana yrd-ler. Sonunda,
teskin edici, rkm bir sesle Gl, "yle geldi..." dedi.
"Eer birine syleyecek olursan seni ldrrm," dedi Ejder-bcei.
212

EJDERBCE
Bunun zerine byc yrmeyi brakp durdu. Bir kedi gibi tslad.
MBirine sylemek mi?"
Ejderbcei de durmutu. Bir an sonra, "zr dilerim. Ama sanki - sanki
bana ihanet etmisin gibi geliyor."
"Senin gerek ismini syledim. sminin bu olacam nceden dnmemitim.
Bu konuda kendimi rahat da hissetmiyorum. Sanki bir eyi yarm brakmm
gibi bir his var. Ama bu, senin ismin. Eer bu isim sana ihanet ediyorsa
bile, iin gerei bu." Gl tereddt ettikten sonra fkesi biraz yatm
bir halde, daha souk bir edayla konutu: "Eer bana ihanet etme gcne
sahip olmak istersen rial, sana bu gc vereceim. Benim adm Eta-udis."
Rzgr yeniden balad. Her ikisi de titriyor, dileri birbirine
arpyordu. Simsiyah yol zerinde yz yze durmular, birbirle-rini zor
gryorlard. Ejderbcei grmeden elini uzatt ve eli ca-dnn eline denk
geldi. Uzun bir sre hiddetle kucaklatlar. Son-ra aceleyle yollarna
devam ettiler; cad kydeki kulbesine, ri-a'nn vrisi ise tepeyi
trmanp, gitmesine pek ses karmam ama geldii iin havlamalanyla
ortal ayaa kaldrarak, souk ocann yannda zil zurna sarho yatan
Efendi hari yarm millik mesafedeki herkesi uyandran kpeklerin
bulunduu harabe eve.

213

II. FLD
RA'DAK Batgleti'nin Efendisi eski eve sahip deildi ama eski arazinin
en zengin, merkezi topraklarna sahipti. Akrabalaryla kavga etmekten
ziyade balara, meyva bahelerine dkn olan babas Hu'a zengin bir
arazi brakmt. Hu servetinin zevkini kartrken, iftlikleri,
araphaneleri, f imalathanesi, arabalar ve tm ileri iin adamlar
tutmutu. Wayfirth Beyi'nin erkek kar-deinin mahcup kzyla evlenmi ve
kzlarnn soylu kan tayor olmalarm dnmekten sonsuz bir zevk
almt. Zamann soylu-lar arasnda, hizmetlerinde bir byc, Bilgeler
Adas'nda tahsil grm, asas ve gri cppesiyle hakiki bir byc
altrma mo-das vard; bylece ria'daki Batgleti'nin Efendisi de
kendisine Roke'tan bir byc buldu. Parasn deyince bir byc almann
o kadar kolay olmas onu hayrete drmt.
Fildii adndaki gen adamn aslnda henz bir asas ve cp-pesi yoktu;
Roke'a geri dnd zaman kendisine byclk pa-yesi verileceini
aklamt. Ustalar onu dnyaya deneyim ka-zanmas iin yollamlard,
nk Okul'daki btn dersleri topla-sanz size byc olmanz iin
ihtiyacnz olan deneyimi vere-mezdi. Hu bu konuya biraz kukuyla
yaklamt, ama Fildii onu Roke'ta ald eitimle Way'de, ria'daki
Batgleti'nde ihti-ya duyulabilecek her trl byyle tehiz edilmi
olduu konu-sunda ikna etmiti. Bunu kantlamak iin de yemek salonlarnn
gney duvarndan hayret verici bir ekilde szlerek girip kuzey
duvarndan kan bir geyik srs, ardndan da bir sr kuu ge-iyormu
grnts vermiti; son olarak da masann ortasndan, gm bir havuz
iinden bir su fkrm, Efendi ve ailesi by-clerini ihtiyatla taklit
edip kupalarn bu svyla doldurup tattk-larnda bunun altn rengi tatl
bir arap olduunu grmlerdi, "Andrades arab/' dedi gen adam
alakgnll, rahat bir tebes-smle. Bu arada kars ve kzlarnn
gnlleri tamamen fethedil-miti. Dile getirmese de kendi tercihi kendi
balarndan kan,
214

EJDERBCE
yeterince iildiinde insan sarho eden, bu sar ey gibi sadece bal suyu
olmayan kendi sek krmz Fanian arab olduu halde, Hu da gen adamn
ald paray hak ettiini dnmt.
Eer gen byc deneyim kazanmak istiyor idiyse Battgle-ti'nde pek bir
ans olmayacakt. Ne zaman Hu'un Kemmermo-uth'tan veya komu arazilerden
konuklan gelse, geyik ve kuu srs ile altn rengi arap fskiyesi bir
kez daha Deliriyordu. lk bahar akamlar iin ok gzel havai fiek
gsterileri de hazrla-mt. Ama meyva bahelerinden veya balardan
idareciler gelip de bycnn gelecek yln armut mahsuln artracak bir
by yapmasn veya gney tepesindeki Fanian balarndaki kara kfe kar
bir tlsm sylemesini rica etse, Hu, "Roke'tan gelen bir b-yc byle
eylerle ilgilenecek kadar klmez. Gidin ky sihir-bazna ald paray
hak etmeye almasn syleyin," diyordu. En kk kzlar, kz harap
eden bir ksre tutulduunda Hu'un kars irfan sahibi adam bu konuyla
rahatsz etmeye cesa-ret edememi, tevazuyla Eski ria'dan Gl'e haber
yollayp arka kapdan gelerek kzn eski shhatine kavumas iin ya bir
lapa yapmasn, ya da bir eyler okumasn rica etmiti. Fildii ne k-zn
rahatszlandn, ne armut aalarn, ne de balar fark etti. O kendi
kendine yuvarlanp gidiyordu, hner sahibi, eitimli bir adamn yapmas
gerektii ekilde. Gnlerini, Roke'tan ta buraya kadar amur ve kurlardaki

kei yollarnn tozu topra iinde y-rmek iin gelmediini aka beyan
ettiinde, ivereninin hiz-metine verdii gzel, siyah ksrakla krlarda
gezerek geiriyordu.
Gezintileri srasnda bazen bir tepenin zerinde, ulu meeler arasndaki
eski bir evin yanndan geiyordu. Tepeden ky yoluna sapnca kemikleri
km, azlan kpkl bir kpek srs b-rerek zerine saldryordu.
Ksrak kpeklerden korktuu ve srayp kamaya meyilli olduu iin o da
evden uzak duruyordu. Ama gzellii fark eden bir gz vard olann ve
eski evi seyre-dip erken yaz gnlerinin ikindi vakitlerinin benekli gne
kla-rnda hayallere dalmay seviyordu.
Hu'a bu yeri sormutu. "Oras ria," dedi Hu. "Eski ra, de-mek
istiyorum. Hukuken evin sahibi benim aslnda. Fakat bir
215

YERDENZ YKLER
yzyl sren kan davalar ve kavgalardan sonra dedem anlamaz-lklar
halletmek iin evden vazgemi. Eer evin Efendisi konu-amayacak kadar
sarho olmasayd, hl benimle kavga etmeye devam ederdi. htiyar
grmeyeli yllar oluyor. Galiba bir kz vard."
"Kzn ad Ejderbcei; btn ii o yapyor, geen yl bir ke-re grmtm
onu. Uzun boylu, bahar dal gibi gzel bir kz," de-di, grp grecei on
drt ylma btn bir mre yetecek dikkatli gzlemlerini sdrmakla megul
olan en kk kz Gl. Sonra ksrnce szn kesti. Annesi bycye doru
elem dolu, z-lem dolu bir bak att. Eh artk bu sefer ksr duyard
herhal-de? Adam gen Gle glmseyince annesinin ii hafifledi. Her-halde
Gl'n ksr kt bir ey olsayd kza glmsemezdi, deil mi?
"O eski evdekilerin bizimle bir alakas yok/' dedi Hu, mem-nuniyetsizce.
Anlayl Fildii daha fazla soru sormadL Ama bir bahar dal kadar gzel
olan kz grme arzusuna kapld. Eski ri-a'mn yanndan dzenli olarak
gemeye balad. Tepenin eteinde-ki kyde durup bir eyler sormaya
alt ama duracak bir yer yoktu ve kimse sorulara cevap vermiyordu. a
bir cad ona y-le bir baktktan sonra kulbesine seirtti. Eve doru
gitse bir s-r eytan gibi kpekle ve byk bir ihtimalle sarho bir
adamla karlaacakt. Ama bu ihtimali gze almaya deer, diye dnd;
Batgleti'ndeki skc yaamdan patlamt ve tehlikeleri gze al-maktan
ekinen biri olduu da sylenemezdi. Sonunda kpekler ksrann bacaklar
arasnda lgna dnm bir halde dilerini gstererek yaygara kopartmcaya
kadar tepeye trmand. Ksrak nallaryla kpekleri dvyordu; atn
kamasn, sakinletirme b-ys ve kollarnda kalan btn kuvvetle
engelleyebiliyordu. K-pekler artk zplayp onun bacaklarna saldrmaya
balamt; tam hayvann alp bam kamasna izin verecekti ki birisi
kpeklerin arama girip kfrler etmeye, hayvanlar bir kayla dvmeye
balad. Kpkl ter iinde, nefes nefese kalan ksra sakinleti-rmeyi
baardnda, bir bahar dal kadar gzel kz grd. ok uzun boylu, ok
terli; elleri, ayaklan, az, burnu ve gzleri ko216

EJDERBCE
caman, dank, tozlu sal bir kzd. "kn! Eve dnn sizi le
yiyiciler, sizi aalk orospu ocuklar!" diye baryordu sinmi
szlanan kpeklere.
Fildii sa bacan tutuyordu. Bir kpein dii tam baldrn-dan
pantolonunu yrtmt ve buradan biraz kan szyordu.

"Ksrak yaraland m?1' dedi kz. "Ah hain haarat!" Ksran sa n


ayan okuyordu. Her okadnda eline kanla kark at teri
bulayordu. "Tamam, tamam,'1 dedi. "Cesur kzm benim, ce-sur yreklim
benim." Ban een ksrak ferahlayarak titredi. "Ne diye onu orada yle,
kpeklerin iinde tuttun?" diye sordu kz hiddetle. Atn bacann yannda
diz km, atn srtndan ken-disini seyreden Fildiine bakyordu; byle
olmasna ramen adam kendisini ksa boylu, kck hissetmiti,
Bir cevap beklemedi. "At yrteceim," dedi ayaa kalka-rak; elini yular
almak iin uzatt. Fildii attan inmesi gerektiini anlad, inerek, "ok
mu kt?" diye sordu; atm ayana baknca sadece parlak, kanl bir kpk
grd.
"Gel bakalm canm," dedi kz, ama ona deil. Ksrak onu g-venle izledi.
Tepenin yanndaki kaba bir patikadan, iinde hi at olmayan, sadece yuva
yapm, atnn drt bir yanna dalp kan ve bcr bcr tp
dedikodular yapan krlanglarn yaad es-ki ta ve tuladan yaplma
bir ahra doru yola koyuldular.
"Onu hareketsiz tut," diyerek adam elinde ksran dizginle-riyle yalnz
brakt. Bir sre sonra ar bir kovay srkleyerek geri geldi ve
ksran bacan sngerle ykamaya koyuldu. "Sr-tndaki eyeri kart,"
dedi; ses tonunda sylenmemi, sabrsz bir "seni ahmak!" gizliydi.
Fildii, biraz bu kaba dev kzndan can sklm olduundan, biraz da
merakndan itaat etti. Kz onun ak-lna hi de bir bahar daln
getirmemiti ama gerekten de iri, vahi bir gzellii vard. Ksrak
tamamiyle kza teslim olmutu. Kz, "Ayan oynat!" dediinde ksrak
ayan oynatt. Kz ks-ra olduu gibi sildi, eyer rtsn srtna
att ve gnete durma-sn salad. "yi olacak," dedi kz. "Derin bir
yaras var ama gn-de drt-be kez lk tuzlu suyla ykarsan sorun
karmadan iyile-ir. zr dilerim." Son sz istemeye istemeye de olsa
itenlikle
217

YERDENZ YKLER
sylemiti, sanki hl adamn ksran nasl orada tutup saldr-ya maruz
braktn anlayamyormu gibi; ilk kez dorudan yzne bakmt. Gzleri
koyu safir veya kehribar gibi berrak bir kavunii-kahverengiydi. Garip
gzlerdi bunlar, tam adamnkiler-le ayn hizada.
"Ben de," dedi adam umursamaz ve hafif bir tonda konuma-ya alarak.
"Ksrak Batgletli rial'nn atlarndan. O halde sen de by-csn yle
mi?"
Fildii eilerek selam verdi. "Byk Havnor Liman'ndan Fil-dii
emrinizde, izin verirseniz,.,"
Kz szn kesti. "Ben seni Roke'tan sanyordum."
"yleyim," dedi adam kendisine yeniden eki dzen vererek. Kz ona o tuhaf
gzlerle bakyordu; en az koyunlarnki kadar an-lalmaz, okunamaz gzler,
diye dnd byc. Sonra kz da-yanamayp, "Orada m yaadn?" diye
sordu. "Orada m okudun? Babyc'y tanyor musun?"
"Evet," dedi Fildii bir tebessmle. Sonra yzn buruturup bir an iin
elini baldrnn n ksmna bastrmak iin eildi.
"Sen de mi yaralandn?"
"nemli deil," dedi byc. Hakikaten de kann durmu ol-duunu fark etti
can skntsyla. Kzn baklar adamn yzne dnd,
"Roke... Roke nasl bir yer?"
Fildii ok hafif aksayarak yaknlardaki bir binek tama y-ryp zerine
oturdu. Yarasn svazlayarak ayan uzatp kza bakt. "Roke'un neye
benzediini anlatmak uzun bir zaman ala-cak," dedi. "Ama bu benim iin bir
zevk olacaktr."
*

"Adam bir byc; ya da neredeyse bir byc," dedi cad Gl, "bir Roke
bycs! Ona soru sormamalsn!" Mahcup olmaktan da te korkmutu.
"Umursamyor bile," diye ikna etti onu EjderbceL "Sadece,
218

EJDERBCE
gerekten cevap verdii ok az oluyor."
"Tabii ki vermeyecek!11
"Nedenmi o?"
"nk o bir byc! nk sen bir kadnsn, hi sanatn yok, hi bilgin
yok, hi eitimin yok!"
"Sen bana retebilirdin! Hi retmedin!"
Gl btn retmi olduklarn ve retmi olabileceklerim parmaklarnn
bir klamasyla savd gitsin,
"Eh, benim de ondan renmem gerek," dedi Ejderbcei.
"Bycler kadnlara bir ey retmez. Akln armsn sen."
"Sprge ile sen tlsm alverii yapyorsunuz ama!"
"Sprge bir ky sihirbaz. Bu adam, irfan sahibi bir adam. Yksek
Sanatlar, Roke'taki Byk Ev'de renmi!"
"Bana nasl olduunu anlatt," dedi Ejderbcei. "Kasabann iinden, Thwil
kasabasnn iinden geiyormusun. Yola alan bir kap varm ama
kapalym. Sradan bir kapya benziyor-mu/1 Cad ifa edilen gizlerin
cazibesine dayanamayarak, ar hrsnn etkisiyle dinledi. "Kapy
aldnda bir adam geliyor-mu, sradan grnl bir adam. Ve bir snav
yapyormu. Bir sz sylemen gerekiyormu, bir parola, ki seni ieri
alsn. Eer bunu bilmezsen ieri hi giremiyormusun. Ama eer ieri
girer-sen ieriden kapnn tamamiyle farkl olduunu gryormu sun: Kap,
zerinde bir aa oymas olan boynuzdan yaplm; kapnn pervaz da
diten oyulmu, Erreth-Akbe'den, Morred'den, Yerde-niz'de daha insanlar
yaamadan ok ok nce yaam bir ejder-hann diinden. lk bata sadece
ejderhalar varm. Dii, Hav-nor'daki Onn Dag'nda, dnyann merkezinde
bulmular. Aacn yapraklan da o kadar ince oyulmu ki arasndan k
szyormu ama kap o kadar glym ki eer Kapc kapy kapatrsa
hi-bir by kapy aamazm. Sonra Kapc seni nce bir holden
ge-iriyormu, sonra baka bir holden, ta ki sen yolunu kaybedip de-liye
donnceye kadar; sonra aniden gn altma kveriyrm-sn. Byk Ev'in
ta en derininde bulunan emeli Avlu'ya. Ba-byc de burada olurmu,
eer okuldaysa..."
219

YERDENZ YKLER
"Ee sonra?" diye mrldand cad.
"imdilik bana bu kadarn anlatt," dedi Ejderbcei, yumu-ak, kapal
bahar gnne, ky yolunun o sonsuz bildikliine, me-elerin bronz
talarna geri dnerek. "Ustalar hakknda konuur-ken ok dikkatli
oluyor."
Gl bayla onaylad.
"Ama rencilerden bazlarn anlatt bana."
"Bunda bir ktlk yoktur herhalde."
"Bilmiyorum/' dedi Ejderbcei. "Byk Ev hakknda bir eyler duymak
harika bir ey, ama sanki oradaki insanlar... Bilmi-yorum. Tabii ki oraya
ilk gittiklerinde sadece birer olan ocuu oluyorlar. Ama bana yle geldi

ki sanki onlar,.." Baklar tepede-ki koyunlara dalp gitti, yz


huzursuzdu. "Kimisi gerekten k-t ve aptal," dedi kz alak sesle.
"Zengin olduklar iin Okul'a gi-riyorlar, Daha da zenginleebilmek iin
orada okuyorlar. Ya da gce sahip olmak iin."
"Tabii ki yle," dedi Gl, "o yzden oraya gidiyorlar!"
"Ama g -hani bana anlattn gibi- bu insanlara istediini yaptrmak
veya sana para demelerini salamakla ayn ey de-il ..."
"Deil mi?"
"Hayri" '
"Eer bir kelime iyi ediyorsa, bir bakas da yaralar," dedi ca-d. "Eer
bir el ldrrse, bir el de iyi eder. Sadece tek yne gi-den araba zavall
bir arabadr."
"Ama Roke'ta gc iyiye kullanmay reniyorlar, zarar ver-mek iin deil,
kr salamak iin deil,"
"Her ey bir yerde, bir eit kr iindir bence. nsanlar yaa-mak
zorunda. Ama ben ne bilirim ki? Hayatm, yapmay bildiim eyi yaparak
kazanyorum. Ama gidip de byk sanatlara, lleri armak gibi tehlikeli
hnerlere bulamyorum," dedi Gl, ko-nutuklar tehlikeyi rak tutmak
iin bir el hareketi yaparak,
"Her ey tehlikeli," dedi Ejderbcei, artk baklar koyunla-r, tepeyi,
aalan am, gn domadan nce berrak gn hali gibi sakin bir
derinlie, renksiz engin bir bolua dalmt.
220

EJDERBCEO
Gl onu izledi. rial'nm kim olduunu veya kim olabilece-ini
bilmediinin farkndayd. ri, gl, sakil, cahil, masum, hiddetli bir
kzd, tamam. Ama ocukluundan beri Gl kzda daha fazla bir ey
grmt, olduunun ok tesinde bir ey. Ne zaman rial dnyadan ayrlp
byle baksa sanki Gl'n bilgisi-nin tamamen dndaki, kendi tesindeki
zaman ve zemine veya varla giriyordu. O zaman Gl hem ondan korkuyordu,
hem de onun adna korkuyordu.
''Kendine mukayyet ol," dedi cad, suratszca. "Her ey teh-likeli, doru;
byclere bulamak se hepsinden tehlikeli."
Sevgisi, saygs ve gveninden dolay, Ejderbcei Gl'den gelen bir
uyary hibir zaman kulak ard etmezdi; fakat bir tr-l Fildi'ni
tehlikeli gremiyordu. Adam anlamyordu ama on-dan, bizzat ondan korkmak
dncesi onun aklnda tutabilecei trden bir dnce deildi. Saygl
davranmaya alt ama bu mmkn deildi. Adamn zeki ve olduka yakkl
olduunu dnyordu, ama kendisine anlatacaklar dnda bir beklentisi
yoktu ondan. O, kzn *e bilmek istediini biliyor ve yava ya-va bunu
anlatyordu; sonunda bunlarn kzn asl bilmek istedi-i ey olmad
kyordu ortaya, kz ise hep daha fazlasn bil-mek istiyordu. Adam kza
sabr gsteriyordu; kz onun kendisin-den ok daha hzl olduunu bildii
iin sabrna minnettard. Bazen adam kzm cahilliine glyordu ama hi
alay edip azar-lamyordu. Cad gibi o da bir soruya soruyla cevap
vermekten holanyordu; ama Gl'n sorulannm cevaplar her zaman kzm
bildii bir ey oluyordu; te yandan adamn sorulannm cevap-lan kzn hi
hayal bile etmedii, hayret verici bulduu, holan-mad hatta ac veren,
inanlann sarsp deitiren eylerdi.
Bulumay alkanlk haline getirdikleri ria'nn eski ahr av-lusunda
konuurlarken kz ona soruyor, byc de gnlszce de olsa, hep yanm
yamalak da olsa, daha fazlasn anlatyordu; Roke'un parlak grntsn
savunmaya altndan gen adam Ustalarn koruyor gibi gelmiti kza,
ta ki bir gn Fildii kzn srarlanna dayanamayarak sonunda serbeste
konumaya balaymcaya kadar,

221

YERDENZ YKLER
"Orada iyi adamlar var/ dedi, "Babyc'nn ulu ve irfan sahibi olduuna
kuku yok. Ama o gitti. Ustalar ise... Bazs es-rarl bilgilerin peinde,
daha fazla nizam, daha ok isim arayarak ama bilgilerini hibir ite
kullanmayarak kendilerini uzak tutu-yorlar. Dierleri ise ihtiraslarn
irfanlarnn gri cppesi altna giz-liyorlar. Roke artk Yerdeniz'deki
gcn bulunduu yer deil. G artk Havnor'daki Saray'da. Roke, gnmze
kar binlerce byyle korunan aaal gemiinde yayor. Peki o byl
du-varlar iinde ne var? Birbiriyle atan ihtiraslar, yeni her eye
kar bir korku, yallarn gcne meydan okuyan gen adamlara kar
korku. Ortasnda ise hibir ey. Bo bir avlu. Babyc hi geri
dnmeyecek."
"Nereden biliyorsun?" diye fsldad kz.
Adam ciddi grnyordu. "Onu ejderha alp gtrd."
"Sen grdn m? Bunu grdn m?" Kz o uuu tahayyl ederek ellerini
skt.
Bir sre sonra gne na, ahr avlusuna, dncelerini ve akln
kartran sorulara geri dnd. "Ama o gitmi olsa bile," dedi, "Ustalarn
bir ksmnn irfan sahibi olduundan phe yok herhalde?"
Adam baklarm kaldrp konumaya baladnda yznde melankolik bir
tebessmn izleri vard. "Ustalann tm srr ve ir-fan gn na
knca pek bir ey tutmuyor, biliyor musun. in numaralar - harika
gzbalan. Ama insanlar buna inanmak iste-miyor. Onlar srlan, gzbalarm
istiyor. Onlar kim sulayabilir? Yaamlarn ounda gzel veya deerli
olan o kadar az ey var ki."
Sanki sylemek istedii eyleri tarif etmek istercesine krk dkk duran
kaldrm talanndan birini alarak havaya att ve on-lar konuurken ta
balarnn zerinde bir kelebek olarak narin mavi kanatlanyla uumaya
balad. Adam parman uzatt ve kelebek hafife parmana kondu.
Parman sallaynca kelebek, bir kaldnm ta paras olarak yere dt.
"Benim hayatmda pek kymetli bir ey yok," dedi kz, kald-rm talarna
bakarak. "Yapmasn bildiim tek ey iftlii al-trmak, ayaklarmn
zerinde durmaya ve doru sylemeye al222

EJDERBCE
mak. Ama Roke'ta olup bitenlerin bile sadece yalan ve numara ol-duunu
dnm olsaydm beni aldattklar, hepimizi aldattkla-r iin btn o
adamlardan nefret ederdim. Yalan olamaz. Hepsi yalan olamaz. Babyc
Aksal Adamlarn arasndaki labirente gitti ve Bar Halkas'yla geri
geldi. Gen kralla lme gitti, rmcek bycy yendi ve geri geldi. Bunu
kraln kendi szn-den biliyoruz. Burada bile harplar gelip o arky
syledi, ma-salclar gelip anlatt...''
Fildii ciddi bir tavrla bam sallad. "Ama Babyc lm diyarnda
btn gcn kaybetti. Belki de o zaman btn by-clk zayflamtr/'
"Gl'n byleri her zamanki kadar ie yaryor," dedi kz ce-saretle.
Fildii glmsedi. Bir ey sylemedi ama kz bir ky cads-nn
yaptklarnn ona, byk eylemler ve gler grm bu ada-ma ne kadar
kk grndn biliyordu. ini ekerek, "Ah, bir kadn olmasaydm!"
dedi iten bir tavrla.
Adam yine glmsedi. "Gzel bir kadnsn," dedi ama sade bir dille
sylemiti bunu, o ilk zamanlardaki, kz buna ne kadar sinir olduunu

belli etmeden nce yapt ekilde ya eker gibi deil. "Neden erkek
olacakmsn?"
"Roke'a gidebilmek iin! Grmek ve renmek iin! Neden, neden oraya
gidebilenler sadece erkekler?"
"nk yzyllar nce ilk Babyc yle takdir etmi," de-di Fildii.
"Ama... Ben de hep bunu merak etmiimdir."
"Gerekten mi?"
"Sk sk. Byk Ev'de ve Okul'un tm evresinde her gn, her gn sadece
olanlar ve erkekler grmek. Kasabal kadnlarn Ro-ke Tepesi'nin
etrafndaki tarlalara bile adm atamayacak ekilde byyle balanm
olduklarn bilmek. Birka ylda bir kere, o da belki, byk bir hanmn
d avlulara ksa bir ziyaret yapmasna izin veriliyor.. Neden byle?
Btn kadnlar anlama kabiliyetin-den yoksun mu? Yoksa Ustalar onlardan
korktuu iin mi, bozul-maktan korktuklar iin mi? Hayr ama belki
kadnlar kabul et-menin, onlarn sk skya yapm olduklar kural
deitirebil223

YERDENZ YKLER
rne ihtimalinden korkuyorlar... Kuraln safln/'
"Kadnlar da erkekler kadar iffetli yaayabilirler," dedi Ejder-bcei
lafm saknmadan. Adam nazik ve ince olduu halde ken-disinin patavatsz
ve kaba olduunun farkndayd, ama olunabile-cek baka bir haJ bilmiyordu.
"Tabii," dedi adam, tebessm yaylmaya balamt. MAma cadlar pek yle
her zaman iffetli olmuyorlar, deil mi? Belki de Ustalar bundan
korkuyorlardr. Belki de bekret Roke Kuralla-rnn rettii kadar
gerekli deildir. Belki de bu gc saf tutma-nn bir yolu deil de gc
kendilerine saklamann bir yoludur. Kadnlar kendi dlarnda brakarak,
tek bir eit gc elde et-mek iin kendilerini hadm ettirmeyi
reddedenleri darda bra-karak... Kim bilebilir? Kadn bir byc! Bak
bu her eyi, btn kurallar deitirir ite!r
Adamm aklnn, fikirleri ele alp onlarla oynayarak, ta bir kelebee
evirdii gibi onlan da evirerek, kendi aklndan hzl gidip nnde dans
ettiini grebiliyordu. Kz onunla dans edemi-yordu, onunla oynayamyordu
ama adam hayretle izledi.
"Roke'a gidebilirsin," dedi adam, gzleri heyecanla, haylaz-lkla, cretle
parlamt. Kzn neredeyse yalvaran, kukucu ses-sizliiyle karlanca
adam srar etti: 'Tapabilirsin. Bir kadnsn tamam, ama grntn
deitirmenin yollar var. Sende bir erke-in yrei, cesareti ve iradesi
var. Byk Ev'e girebilirsin. Bunu biliyorum."
"Peki orada ne yapacam?"
"Btn rencilerin yaptn. Ta bir hcrede tek bana ya-ayp irfan
sahibi olmay reneceksin! Bu hayal ettiin ey ol-mayabilir ama bunu da
renmelisin."
"Yapamam. Anlarlar. eri bile giremem. Kapc var, demi-tin. Ona
sylenmesi gereken sz bilmiyorum,"
"Evet, parolay. Ama onu sana retebilirim."
"retebilir misin? Buna msade ediliyor mu?"
"Neye 'msade' edilip edilmedii umurumda deil/' dedi adam kzm daha nce
grmedii bir ekilde kalarn atarak. "Babyc Kurallar bozulmak iin
yaplr demiti. Hakszlk
224

EJDERBCE
kurallar yaratr, cesaret ise onlan ykar. Benim cesaretim var, i sana
kalm!"
Kz adama bakt. Konuamad,. Ayaa kalkt ve bir sre sonra ahr
avlusundan yryp kt, tepeye doru yolun yarsn tr-mand.
Kpeklerden biri, kzn en ok sevdii iri, irkin, koca ka-fal bir taz
onu izliyordu. Gl'n onu on yl nce isimlendirmi olduu batakhkl
pnarn zerindeki yokuta durdu. Orada ylece kald; kpek yanna
oturarak yzne bakt. Kzn aklndaki hibir dnce belirgin deildi ama
kelimeler durmadan tekrarlanp du-ruyordu: Roke'a gidip kim olduumu
bulabilirim.
Kam yataklarnn, stlerin ve tedeki tepelerin zerinden batya
bakt. Btn bat g bo ve akt. Kz kprdamadan dur-du; ruhu sanki
o ge ykselerek gitmi, iinden kp gitmiti.
Hafif bir grlt vard; siyah ksran yoldan yukar gelen yumuak nal
sesleri, Ejderbcei kendisine gelip Fildii'ne sesle-nerek onu karlamak
iin tepeden aaya kotu. "Gideceim," dedi.
Adam hi byle bir maceray planlamam, byle bir niyet gl-memiti ama
ne kadar delice olursa olsun, dndke bunun ona daha da yaktna
hkmediyordu. Uzun ve boz k Batgle-ti'nde geirme ihtimali moralinin,
suya den bir ta gibi kme-sine neden oluyordu. Burada, dncelerini
gitgide daha ok dol-duran Ejderbcei adl kzdan baka hibir ey yoktu.
Kzn de-vasa, masum kuvveti o ana kadar onu tamamen yenmiti ama k-zn
istediklerini yapmasnn nedeni, sonunda kendi istediini k-za yaptrmak
iindi; bu oyunun da oynamaya dediini dn-yordu. Eer kz onunla
birlikte kaarsa, oyun kazanlm saylr-d. in aka ksmna, yani kz
erkek klnda Roke'taki Okul'a gerekten sokma tasarsna gelince; bunu
baarabilme ihtimali ok azd, ama yine de bu, Ustalarn ve
dalkavuklarnn softalkla-rna ve tantanalarna kar bir saygszlk
hareketi olarak onun ho-una gidiyordu. Eh bir de baarya ularsa, eer
bir kadm ger225

YERDENZ YKLER
ekten kapdan geirebirse, bir anlna bile olsa, ne tatl bir olurdu
bu!
Para sorunu vard. Kz, tabiidir ki, byk bir byc oldu-undan
parman klatp byl bir kaykla, bir by rzgrnn nnde uarak
onlar denizden gtrvereceini sanyordu. Ama adam kza, yolculuk iin
bir gemiye deme yapmalar gerektii-ni syleyince kz, "Benim peynir
param var ya," deyivermiti.
Gen adam kzn bu tr kyl szlerine baylyordu. Bazen kz onu
korkutuyordu, bu da onu kzdryordu. Ryalarnda kz hi kendisine boyun
eerken grmyordu; kendisi ise hep hiddet-li, mahvedici bir tatlla
boyun eiyor, imha edici bir kucak ii-ne kyordu; bu ryalarda kz
algnn tesinde bir ey, kendisi ise bir hi oluyordu, O ryalardan
sarslm ve utan iinde uya-nyordu. Gn nda kzn iri, pis
ellerini grnce, kz onunla kaba bir kyl, basit biri gibi konutuunda
yeniden stnln kuruyordu. Kzn sylediklerini anlatabilecei
birilerinin olmas-n isterdi yannda, bunlar komik ve elendirici
bulacak Byk Liman'daki eski arkadalarndan biri mesela. "Benim peynir
pa-ram var ya," diye tekrarlad kendi kendisine Batgleti'ne geri
d-nerken ve gld. "Gerekten de var," dedi yksek sesle. Siyah ksrak
kulaklarn titretti.
Hua, Roke'taki hocas El Usta'dan bir gnderi aldn, ne olduunu
aklayamayaca bir i nedeniyle hemen gitmesi ge-rektiini ama oraya

gittikten sonra iinin pek uzun olmayacan, yarm ay gidi, yarm ay


dn olacan, en kt ihtimalle Na-das'ta burada bulunacan syledi.
Hu Efendiden yol paras ve yatacak yer iin cretinden bir avans
vermesini rica etmek zorun-da olduunu, nk Roke'lu bir bycnn
insanlarn ona her ih-tiyac olan kendiliklerinden verme eiliminden
yararlanmamas, herhangi biri gibi yol paras demesi gerektiini syledi.
Hu da ayn fikirde olduu iin Fildii'ne yolculuu iin bir kese vermek
zorunda kald. Bu yllardr cebine giren ilk gerek parayd: Bir
ta-rafnda Shelieth'li Susamuru'nun, dier yanna da Kral Lebannen
erefine Bar Rn'nn yontulduu on fildii para. "Merhaba mi-nik
adalar/ dedi, onlarla yalnz kaldnda. MPeynir parasyla
226

EJDERBCE
birbirinize pek yakacaksnz.11
Ejderbcei'ne planlarndan pek sz etmiyordu; bunun en b-yk nedeni,
fazla plan yapmayp ii ansa ve kullanmak iin uy-gun bir frsat bulursa
onu hi yan yolda brakmayan zeksna b-rakmasyd. Kz hemen hemen hi
soru sormuyordu. "Btn yol boyunca bir erkek mi olacam?" idi sorulardan
biri. "Evet," de-di adam, "ama sadece kyafet deitireceksin. Roke
Adas'na va-rncaya kadar zerine bir benzerlik bys koymayacam."
"Ben bir Dnm bys olacak sanyordum."
"Bu akllca olmaz," dedi adam, Dnm Ustann laf dolan-drmayan
ciddiyetini gayet gzel taklit ederek. "Eer gerekirse onu da yaparm
tabii ki. Ama byclerin byk byler konu-sunda ok ekingen
davrandklarn greceksin. Geerli nedenle-ri vardr bunun."
"Denge," dedi kz, adamn her sylediini en basit manasy-la, her zaman
kabul ederek.
"Belki de bu tr sanatlar bir zamanlar sahip olduu gce ar-tk sahip
olmadklarndan," dedi adam. Kendisi de bilmiyordu ne-den kzn bycle
olan gvenini krmaya altn; belki de kzn direncini, btnln
krmak kendisi iin bir kazant. K-z sadece yatana atmaya almakla
balamt; bu oynamaya bayld bir oyundu. Oyun hi ummad ama bir
trl bitireme-dii bir eit yara dnmt. Artk kz kazanmaya
deil de onu yenmeye karar vermiti. Kzn kendisini yenmesine izin
ve-remezdi. Hem kza, hem kendisine ryalarnn anlamsz olduu-nu
kantlamalyd.
Daha ilk zamanlarda, kzn o muazzam fiziksel umursamazl-na kar kur
yapmaktan bkan adam bir tlsm yapmt; yapar-ken bile etkili olduunu
bildii halde hakir grd, sihirbazlarn batan karma bylerinden
birini. Tipik olarak, kz bir inein yularn onarrken bylemiti onu.
Sonu Havnor ve Thw'deki kzlarn zerinde yaratt, o kzlar eriten
arzu olmamt. Ejder-bcei zamanla sessizleip somurtkanlamt. Roke
hakknda o bitmek tkenmek bilmeyen sorulan azalm, adam da konutu-unda
cevap vermez olmutu. Adam ona deneme kabilinden yak227

YERDENZ YKLER
lanca da adamn kafasna, sersemletecek kadar iddetle vurmu-tu. Adam
kzn ayaa kalkp tek sz bile sylemeden, peinde gzdesi olan o irkin
tazyla birlikte, iri admlarla ahr avlusun-dan ktn grmt. Kpek
adama srtarak bakmt.
Kz eski eve giden yolu tutmutu. Adamn kulaklanndaki n-lama geince

kzn peinden seyirtmiti; iinde, tlsmn alt-na ve bunun da


kzn onu sonunda yatana gtrmesinin kaba bir yolu olduuna dair bir
umut vard. Eve yaklanca knlan anak mlek sesleri duymutu. Baba, o
sarho adam korkmu ve akl karm bir halde dar kmt; arkasndan
da Ejderbcei'nn avaz kt kadar baran kaba sesi duyulmutu:
"Defol evden seni ayya, srngen hain! Seni ahmak, utanmaz zampara!"
"Elimden marapam ald," demiti ria Efendisi yabancya, kpekleri
etrafnda yaygara ederken, bir kpek yavrusu gibi sz-lanarak. "Krd."
Fildii gitmiti. ki gn de geri gelmemiti. nc gn an-sm bir
denemek iin Eski ria'nn yanndan atla geiyordu ki kz iri admlarla
onu karlamaya gitmiti. "zr dilerim Fildii/1 de-miti kz, adama
dumanl kavunii gzlerle bakarak. "Geen gn bana ne olduunu
anlayamadm. ok kzgndm. Ama sana deil. zr dilerim."
Kz byk bir nezaketle affetmiti. Bir daha da zerinde ak tlsm
denemedi.
Yaknda herhangi bir tlsma ihtiyac olmayacan dn-yordu. Kz
zerinde mutlak bir hkimiyeti olacakt. Sonunda na-sl baaracan
anlamt. Ejderbce bunu kendisi vermiti ada-mn ellerine. Kzn
kuvveti ve irade gc muazzamd ama allah-tan aptald; o ise aptal
deildi.
Hu, Kembermouth'taki bir arap tccarnn sipari ettii alt varil on
yllk Fanian arabn bir arabac ile Kembermouth'a yol-luyordu.
Bycsn de yannda muhafz olarak yollamaktan ga-yet mutlu olmutu
nk arap kymetliydi ve gen kraln elinden geldiince byk bir hzla
ileri yoluna koymaya balamasna ra-men, hl yollarda hrsz etelerine
rastlanyordu. Bylece Fildii, drt byk atm ektii byk bir arabayla
Batgleti'nden ayrld;
228

EJDERBCE
hafife salnan arabada bacaklarn aa sallandrm gidiyordu. Eek
Tepesi'nden inince yol kenarndan kaba saba biri karak ara-bacdan
kendisini de gtrmesini rica etti. "Bilmiyorum," dedi arabac, krbacn
yabancy uyarrcasna kaldrarak ama Fildii arabann arkasndan
dolanarak, "Brak delikanl binsin efendi/' dedi. "Ben yanndayken sana
bir zarar veremez."
"O zaman gzn ondan ayrma usta," dedi arabac.
"yle yapacam/' dedi Fildii Ejderbcei'ne gz krparak. Toprakla ve
iftlik amelesinin gmlei, pantolonu ve iren kee apkasyla gayet
gzel tebdilikyafet etmi olan kz, adama gz krpmad. Arabann
arkasnda yan yana oturmu, ayaklarn sal-landrm, uykulu arabac ile
aralarnda alt kocaman yarm ton-luk varil sarslp durur, uykulu yaz
tepeleri ve tarlalar yava ya-va yanlarndan geip giderken bile roln
oynamaya devam edi-yordu. Fildii onu kzdrmaya alm ama kz sadece
ban sal-lamt. Belki de artk bir kere ie balad iin bu lgn
plandan korkuyordu. Bilinmez ki. Kzda ciddi, ar bir sessizlik vard. Bu
kadndan ok sklabilirim, diye dnd Fildii, bir kez onu alt-ma
aldktan sonra. Bu dnce onu neredeyse dayanlmayacak kadar
telalandrmt ama ona baknca dnceleri kzn etkili, gerek
varlyla eridi gitti.
Bir zamanlar tamamen ria topraklarna ait olan bu yol bo-yunca hi han
yoktu. Gne bat ovalarna yaklarken, atlara br ahr, arabaya bir
barnak ve arabaclar iin de ahrda saman veren bir iftlik evinde
durdular. Samanlk karanlk ve havasz, saman-lar da kf kokuluydu.
Ejderbcei bir-iki metre tesinde yatt halde Fildii hibir arzu
hissetmedi. Kz gn boyunca erkek rol-n o kadar gzel oynamt ki, onu
bile neredeyse ikna etmiti. Belki ihtiyar da kandrabilirdi, belli mi

olur! diye dnd; bu dnceyle srtarak uykuya dald.


Ertesi gn boyunca bir-iki yaz sana altnda sarslarak iler-leyip akam
karanlnda refah iinde, surlarla evrili bir kent olan Kembermouth'a
vardlar. Arabacy efendisinin ilerinin pe-inden komas iin brakarak
nhtm yaknnda bir han bulmak niyetiyle yrmeye baladlar. Ejderbcei
ehrin manzarasna
229

yerdeniz ykleri
huu ya da bir tasvip etmeyi ya da sadece vurdumduymazlk ola-bilecek bir
sessizlik iinde bakyordu. "Buras gzel, kk bir kasaba," dedi
Fildii, "ama dnyadaki tek ehir Havnor'dur." K-z etkilemeye almann
bir faydas yoktu; kzn btn syledii, "Gemiler Roke'la pek ticaret
yapmyorlar deil mi?" oldu. "Sen-ce bizi oraya gtrecek bir gemi bulmak
uzun zaman alr m?"
"Eer asa tarsam pek zaman almaz," dedi adam.
Kz etrafma baknmaktan vazgeip bir sre uzun admlarla yrd. Kz
hareket ederken cesur ve zarifti, ban dimdik tutu-yordu.
"Yani bir bycy memnuniyetle kabul ederler mi demek is-tiyorsun? Ama
sen bir byc deilsin ki."
"O formalite sadece. Eer Roke iin bir ie kmsak, biz k-demli
sihirbazlar da asa tayabiliriz. Ben de Roke iin bir i ya-pyorum."
"Beni oraya gtrerek mi?"
"Onlara bir renci gtrerek - evet. Byk vergileri olan bir renci!
Kz baka soru sormad. Hi tartmazd; kzn faziletlerinden biriydi bu.
O gece, sahildeki bir handa akam yemei yerken, sesinde allmam bir
utangalkla sordu: "Benim byk vergilerim mi var?"
"Bence var," dedi adam.
Kz dnd - onunla sohbet etmek genellikle yava gelien bir eydi. "Gl
hep bana gcm olduunu sylerdi," dedi. "Ama o ne tr bir g olduunu
bilmiyordu. Ben... ben de olduunu bi-liyorum, ama ne olduunu
bilmiyorum."
"Bunu anlamak iin Roke'a gidiyorsun," dedi adam, barda-n kaldrarak.
Biraz sonra kz da kendi bardan kaldrp adama glmsedi; o kadar
efkat dolu, o kadar parlak bir tebessmd ki bu, gen adam gayri
ihtiyari, "Umarm bulduun ey, aradn ey olur," deyiverdi.
"Eer bulursam, sana mteekkir olacam," dedi kz. O an-da gen adam
kz o akyrei in sevdi; cesaret gerektiren bir
230

EJDERBCE
maceradaki, pervasz bir akadaki yol arkada olmas dnda, onun
hakkndaki btn dncelerini yeminle inkr edebilirdi.
Kalabalk handaki bir oday tanmadklar iki yolcu ile pay-lamak
zorundaydlar ama bu haline biraz glse de, Fildii'nin d-nceleri son
derece iffetliydi.
Ertesi sabah hann mutfak avlusundan bir tutam baharat p alp benzeme
bys yaparak tam kendi boyunda, bakr ulu g-zel bir asa haline soktu.
"Tahtas ne?" diye sordu Ejderbcei asa-y grnce bylenerek; gen adam
glp, "Biberiye," diye ce-vap verince o da gld. Bir byc ile ram
Bilgeler Adas'na gtrecek gneye giden bir gemi arayarak rhtm boyunca
yr-meye baladlar; ksa bir sre sonra bir bycy hayr iin,
ra-n da yan fiyatna gemiye almaya gnll bir kaptan olan,
Warthort'a gidecek ar bir ticaret gemisi buldular. Yar fiyat bile yan

peynir paras demekti ama bir kamarann rahatlna kavua-bileceklerdi


nk Susamuru gverteli, iki direkli bir gemiydi.
Onlar geminin kaptanyla konuurken nhtma bir araba yak-lat ve
tandklan alt adet yarm tonluk varili indirmeye balad. "Bunlar
bizim," dedi Fildii; geminin kaptan da, "Hort Kentine gidiyorlar," dedi;
Ejderbcei se, "ra'dan," dedi alak sesle.
O zaman kz dnp topraklara bakt. Bu gen adamn, kz ar-kasna
bakarken grd tek and.
Geminin iklime isi, demir almadan hemen nce gemiye bindi; Roke bycs
deildi, ypranm bir denizci pelerini giyen, rz-grdan ypranm bir
adamd. Fildii onu selamlarken asasyla gsterili bir hareket yapt.
Sihirbaz onu batan aaya szdk-ten sonra, "Bu gemide iklimle bir kii
urar. Bu ben deilsem, gidiyorum," dedi.
"Ben sadece yolcuyum Heybeci Usta. Rzgrlan seve seve senin eline
brakrm."
Sihirbaz bir aa gibi dimdik durup azn amayan Ejderb-cei'ne bakt.
"yi," dedi ve bu Fildii'ne syledii son sz oldu.
te yandan yolculuk boyunca birka kez Ejderbcei'yle ko-nutu; bu da
Fildii'ni biraz huzursuz etmiti. Kzn cahillii ve
231

YERDENZ YKLER
insanlara olan gveni kendisini ve dolaysyla da onu tehlikeye
atabilirdi. Kza, "Heybeci ne diyor?" diye sorduunda, "Bize ne olacan
konuuyor," diye cevap verdi kz.
Gen adam bakakald.
"Hepimize. Way'e, Felkway'e, Havnor'a, Wathort'a, Roke'a. Adalarn btn
insanlarna. Geen gz Kral Lebannen ta giyece-i zaman, Gont'a, eski
Babyc'ye, tacn giydirmesi iin haber yollam ama o gitmemi. Yeni
bir babyc de yokmu. O yz-den kendi tacn kendi alm. Kimi bunun
yanl olduunu, onun taht hak etmediini sylyormu. Ama dierleri
kraln bizzat ye-ni babyc olduunu sylyorlarm. Ama o byc deil,
sa-dece bir kral. O yzden bazlar, adaletin kalmadn, bycl-n
ktye kullanld karanlk yllarn yeniden geleceini sy-lyormu. *'
Bir aradan sonra Fildii, "Btn bunlar o yal iklimci mi sylyor?"
dedi.
"Sanrm bu herkesin aznda," dedi Ejderbcei, o ar ya-lnlyla.
En azndan iklimci iini biliyordu. Susamuru hzla gneye ilerledi; yaz
rzgrlaryla ve rpntl denizlerle karlatlar ama frtnaya veya
sorun yaratacak bir rzgra denk gelmediler. O'nun kuzey sahillerinde,
lliende, Leng'de, Kamery'de ve O Lima-n'ndaki nhtmlarda yk indirdiler,
yeni ykler aldlar; sonra da yolcularn Roke'a gtrmek iin batya
dndler. Batya ynlen-diklerinde Fildii biraz heyecanlanr gibi oldu,
nk Roke'un na-sl korunduunu gayet iyi biliyordu. Eer Roke rzgr
onlara kar eserse, ne kendisinin, ne de iklime inin elinden hibir ey
gelmeyeceini biliyordu. Eer yle olacak olursa Ejderbcei, Neden? diye
soracakt, neden onlara kar estiini.
Dmencinin yannda duran, gemi direinde etraf gzetleyen, batdan gelen
hafif bir rzgrn emaresiyle bile yelkenleri indiren sihirbazn da
huzursuz olduunu grmek onu mutlu etmiti. Ama rzgr deimeden kuzeyden
geliyordu. Bu rzgra katlp gk-grltl bir frtna geldi, ama
Ejderbcei gvertede kald. Su-dan korktuunu sylemiti adama.
Yzemiyordu; "Boulmak
232

EJDERBCE
korkun bir ey olmal - Nefes alamamak..." dedi. Dncesiyle bile
titremiti. Herhangi bir eye kar gsterdii ilk korkuydu bu. Ama bask,
skk kamaray da sevmiyor, o yzden her gnn gvertede geirip lk
gecelerde orada yatyordu. Fildii kz alt gverteye sokmak iin
kandrmaya almyordu. Artk kz kan-drmaya almann bir e
yaramadn renmiti. Ona sahip olmak iin ondan stn olmalyd; bu da
eer Roke'a varabilirler-se olacakt ancak.
Adam yeniden gverteye kt. Hava akt ve gn kavuur-ken batdaki
bulutlar paralam, bir tepenin yksek, kara kvr-m tesindeki altn
g gzler nne sermiti.
Fildii bu tepeye bir eit zlemli nefretle bakt.
"Oras Roke Tepesi delikanl," dedi gverte trabzannn ya-nnda duran
iklimci yanndaki Ejderbcei'ne. "Artk Thwil Kr-fezi'ne giriyoruz.
Kendi istedikleri rzgr dnda rzgr bulun-mayan krfeze.'1
Krfeze girip demirlediklerinde Fildii geminin kaptanna, "Kyya sabah
kacam," dedi.
Minik kamaralarnda Ejderbcei oturmu onu bekliyordu her zamanki
arballyla ama gzleri heyecanla parlamt. "Kyya sabah
kacaz," diye tekrarlad kza; kz itaatkr bir e-kilde ban
sallayarak, "yi grnyor muyum?" diye sordu.
Adam dar ranza zerine oturup, kendi ranzasnda oturan kza bakt; dizleri
smad iin tam yz yze oturamyorlard. Kz, Fldii'nin nerisi
zerine, Okul iin daha iyi bir aday gibi grn-sn diye, O Liman'ndan
dzgn bir gmlek ve pantolon almt. Rzgrdan kavrulmu yz gzelce
silinip temizlenmiti. Salar-n rm ve rgsn Fildii'ninki gibi bir
araya toplanmt. Elle-rini de temizlemiti; elleri bacaklarnn zerinde
hareketsiz duru-yordu, o erkek ellerine benzeyen uzun, gl elleri.
"Erkee benzemiyorsun," dedi adam. Kzn yz asld. ''Be-nim gzmde
benzemiyorsun. Bana hibir zaman erkek gibi g-rnmeyeceksin. Ama zlme.
Onlara yle grneceksin."
Kz, endieli bir yzle ban evet anlamnda sallad.
"lk snav, en byk snavdr Ejderbcei," dedi adam. Ka233

YERDENZ YKLER
marada tek bana yatt her gece bu konumay planlamt. "Byk Ev'e
girmek: O kapdan gemek/'
"Ben de bunu dnyordum," dedi kz aceleyle ve ciddi bir yzle. "Onlara
kim olduumu sylesem olmaz m? Sen yanmda bana kefil olursun -bir kadn
bile olsam bir vergim olduunu sy-lersin- ben de and ieceime, bekret
bys yapacama ve eer isterlerse ayr bir yerde oturacama yemin
ederirn...M
Btn bu konuma sresince gen adam durmadan bam sal-lyordu. "Yo, yo,
yo, yo. mitsiz. e yaramaz. Olacak i deil!"
"Sen konusan da..."
HSeni savunsam bile. Beni dinlemezler. Roke Kurallar kadn-lara herhangi
bir yksek sanatn, Yaradl Lisan'ndan herhangi bir szn retilmesini
yasaklar. Hep byleymi. Dinlemezler. O yzden onlara gstermek gerek!
Biz, sen ve ben onlara gstere-ceiz. Onlara reteceiz. Cesaretli
olmalsn Ejderbcei. Za-yflayp da 'Ah eer beni ieri alsnlar diye
yalvanrsam, beni red-detmezler,' diye dnmeye balama. Reddedebilirler
ve redde-deceklerdir. Eer kendini belli edersen seni cezalandrrlar.
Beni de." Son sz zellikle vurgulad; iinden de "Evlerden rak," di-ye
mrldand.
Kz anlalmaz gzleriyle adama baktktan sonra en sonunda, "Ne

yapmalym?" diye sordu.


"Bana gveniyor musun Ejderbcei?"
"Evet.11
"Bu tehlikeli ite benim gze aldm riskin seninkinden da-ha byk
olduunu bilerek, bana tamamen, btnyle gvenecek misin?"
"Evet."
"O halde bana Kapc'ya syleyecein sz sylemen gerek."
Kz bakt. "Ama ben onu bana sen syleyeceksin sanyordum - parolay."
"Sana soraca parola, senin gerek ismin olacak." Sylediinin etkisini
gstermesi iin biraz bekledikten sonra yavaa devam etti: "Benzerlik
bysn zerinde gzelce hare-kete geirebilmek iin, Roke Ustalarnn
seni bir erkekten baka
234

EJDERBCE
bir ey olarak grmemelerini salamak iin byy daha btn ve derin
yapabilmek iin ben de ismini bilmek zorundaym." Ye-niden durdu.
Konuurken kendisine de syledii her ey doruy-mu gibi gelmiti;
"steseydim ok nce renirdim. Ama bu sa-natlar kullanmak istemiyorum.
Bana, kendi ismini syleyecek kadar gvenmeni istedim," derken sesi ok
etkileyici ve kibard.
Kz, dizlerinde kavuturduu ellerine bakyordu. Kamaradaki fenerin
krmzmtrak soluk parlaklnda kirpikleri yanaklarna narin, uzun
glgeler dryordu. Baklarn kaldrp dorudan gen adama bakarak,
"smim nal," dedi.
Gen adam glmsedi. Kz glmsemedi.
Gen adam bir ey sylemedi. Aslnda ne yapacan bilemez bir haldeydi.
Bu kadar kolay olacan bilseydi kzn ismini re-nir ve bu gle gnler
nce, haftalar nce bu lgn plan ne s-rerek ona her istediini
yaptrrd - stelik parasndan, o kymet-li saygnlndan vazgemek, bu
deniz yolculuuna katlanp, ta Roke'a kadar gelmek zorunda kalmadan! nk
artk tm bu pla-nn ahmaklk olduunu gryordu. Kz, kapcy bir an
iin bile kandrabilecek ekilde gizlemesi mmkn deildi. Ustalarn
ken-di kibrini krd gibi, onun da onlarn kibrini krma hevesi sabun
kpnden ibaretti. Kz kandrmaya o kadar kaplmt ki kza kurduu
kapana kendi dmt. Acyla, hep kendi yalanlarna kendisinin kandn,
ince ince dokuduu aa kendisinin takld-n fark etti. Roke'ta kendini
rezil etmiti, imdi de yeni batan rezil etmek iin gelmiti geri. Byk,
pimanlk ykl bir hiddet kabard iinde. Hibir eyinT hibir eyin
faydas yoktu.
"Ne var?" dedi kz. Derin, buulu sesindeki efkat adamn btn gcn
alp gtrmt; yzn elleriyle kapatp, gzya-larnn utancyla
savamaya alt.
Kz elini adamn dizine koydu. lk kez dokunuyordu ona. On-ca zaman
arzulayarak geirdii o temasn scakl ve arlna katland.
Kz incitmek istedi; o korkun, cahil iyiliinden sarsarak -kartmak;
ama sonunda konutuunda syledii ey, "Sadece se-ninle sevimek
istemitim," demek oldu,
235

YERDENZ YKLER
"Gerekten mi?"
"Beni o hadmlardan biri mi sanmtn? Kutsal olabileyim di-ye kendimi

bylerle hadm ettiimi mi sanmtn? Neden bir asam yok sanyorsun?


Neden Okul'da deilim sanyorsun? Sy-lediim her eye inandn m?"
"Evet," dedi kz. "ok zgnm." Eli hl adamn dizindey-di. "Eer
istersen seviebiliriz," dedi.
Adam olduu yerde dorulup kprdamadan oturdu.
"Nesin sen?" dedi sonunda kza,
"Bilmiyorum. O yzden Roke'a gelmek istedim. renmek
* * it
iin.
Adam kendisini kurtarp ayaa kalkt; alak kamarada ikisi de dik
duramadklar iin eilmek zorundayd. Yumruklarn s-kp skp aarak,
srtn dnp kzdan mmkn olduunca uzakta durdu.
"renemeyeceksin. Hepsi yalan, hepsi taklit. Kelimelerle oyun oynayan
koca adamlar. Ben onlarn oyununu oynamay red-dettiim iin ayrldm. Ne
yaptm biliyor musun?" dedi muzaf-ferane bir tavrla, pimi kelle gibi
sntarak. "Bir kz, kasabadan bir kz odama aldm. Hcreme. Minik,
tatan, bekret odama. Arka caddeye alan bir penceresi vard. Hi by
yapmadm -etrafta onlarn byleri hkm srerken sen tlsm mlsm
yapa-mazsn. Ama kz gelmek istedi ve geldi; ben pencereden ip bir
merdiven salladm, o da trmand. Tam i stndeyken ihtiyar ie-ri girdi!
Onlara gnlerini gsterdim! Eer seni ieri sokabilsey-dim yine
gsterecektim, onlara derslerini verecektim!"
"Eh, bir denerim," dedi kz.
Adam bakakald.
"Seninle ayn nedenlerden dolay deil," dedi kz, "ama yine de denemek
istiyorum. stelik ta buraya kadar da geldik. stelik adm da
biliyorsun."
Doruydu. Kzn ismini biliyordu: rial. Bu aklnn iinde ateli bir
kmr, yanan bir kor paras gibiydi. Dnceleri onu kavrayamyordu.
Bilgisi onu kullanamyordu. Dili syleyemiyor-du.
236

EJDERECE
Kz gzlerini kaldrd; keskin, gl yz glgeli fener -nda
yumuamt. "Eer beni buraya kadar srf sevimek iin getirdiysen
Fildii," dedi kz, "bunu yapabiliriz. Hl istiyorsan."
nce syleyecek sz bulamadan sadece ban hayr anlamn-da sallad
Fildii. Bir sre sonra glebildi. "Sanrm o ihtimali... oktan atk..,"
Kz hi pimanlk duymadan, hi serzenite bulunmadan ve-ya utanmadan
adama bakt.
"nal," dedi adam; bu kez kzn ismi kolaylkla gelmiti dili-ne, kuru
azna tatl ve serin bir pnar suyu gibi. "rial, Byk Ev'e girmek iin
unlar yapmalsn..."
237

fil. AZVER
Kz, hibir zellii olmayan duvarlar arasndan daha yksek bir duvardaki
tahta bir kapya doru meyleden caddenin kesinde, dar, kasvetli, biraz
mphem grnl caddenin kesinde brak-t gen adam. Kzn zerine bir
by yapmt ve kz, yle hisset-mese de erkek gibi grnyordu. Fildii
ile san mi iard nk ne de olsa arkadatlar, yoldatlar ve gen adam
btn bunlar kz iin yapmt. "Cesaret!" dedi ve kz brakt.
Ejderbcei cadde-den yryp giderek kapnn nnde durdu. O zaman durup

arka-sna bakt ama gen adam gitmiti.


Kz kapy ald.
Bir sre sonra kap mandalnn tngrdadm duydu. Sradan grnl,
orta yal bir adam duruyordu kapda. "Senin iin ne yapabilirim?" dedi
adam. Glmsemiyordu ama sesi ok tatlyd.
"Beni Byk Ev'e sokabilirsiniz beyim."
"eri nasl girileceini biliyor musun?" Badem biimindeki gzleri
dikkatliydi ama yine de sanki kza millerce veya yllarca uzaktan
bakyordu.
"eri buradan giriliyor beyim,"
"Seni ieri almam iin bana kimin ismini syleyeceini bili-yor musun?"
"Kendi ismimi beyim. smim rial."
"yle mi?" dedi adam.
Bu kz duraksatt. Sessiz durdu. "Bu Way'deki kymde ca-d Gl'n ria
Tepesi'ndeki pnarda bana verdii isim," dedi so-nunda, dimdik durup
gerei syleyerek.
Kapc, insana uzun bir sre gibi gelen bir zaman, kza bakt. "yleyse bu
senin ismin," dedi. "Ama belki de isminin tamam deildir. Sanrm senin
bir ismin daha var."
"Onu bilmiyorum beyim."
Uzun bir sre daha getikten sonra, "Belki onu burada re-nebilirim
beyim," dedi kz.
238

EJDERBCEI
Kapc ban biraz edi. Hafif bir tebessm yanaklarnda hi-lal biimli
kvrmlar yaratt. MGel ieri kzm," dedi.
Kz, Byk Ev'in eiinden ieri adm att.
Fildii'nin yapt benzerlik bys, rmcek a gibi zerin-den
dklverdi. Kendi gibi grnyordu ve kendisi olmutu.
Kapcy ta bir koridor boyunca izledi. Tam koridorun sonu-na varmt ki
dnp, n nasl kemik beyaz pervaz iindeki yksek kapya oyulmu
binlerce yapraktan geip parladna bak-mak geldi aklna.
Koridordan aaya aceleyle gitmekte olan gri cppeli gen bir adam onlara
yaklarken olduu yerde kalakald. rial'ya bak-yordu; sonra bayla
hafife bir selam vererek yoluna devam etti. Kz dnp gen adama bakt.
Adam da dnm kza bakyordu.
Gz hizasnda puslu, yeilimtrak bir ate kresi koridor bo-yunca
ilerliyor, belli ki gen adam izliyordu. Kapc elini salla-ynca top
yana ekildi. ri al yolundan ekilip dehetle eildii halde, zerinden
geen serin atein salarn hafife yaktn his-setti. Kapc dnp
bakt; artk tebessm daha da genilemiti. Bir ey sylemedii halde kz
adamn kendisinin farknda oldu-unu, onun iin endielendiini
hissediyordu. Dorularak adam izledi.
Adam mee bir kapnn nnde durdu. Kapy alacana grimtrak bir
tahtadan yaplma hafif asasmn tepesiyle kapnn zerine minik bir iaret
veya bir rn izdi. Kap ald, kapnn ar-dndaki yankl ses, "Girin!"
dedi.
"Ltfen burada bekle biraz rial," dedi Kapc ve kapy ard-na kadar
ak brakarak odaya girdi. Kz kitap raflarn, kitaplar, kitaplar,
hokkalar ve yazlarla tepeleme dolu bir masay, masa ba-nda oturmu
iki- olan, Kapc'nn konutuu beyaz sal, tknaz adam
grebiliyordu. Adamn yz ifadesinin deitiini, gzlerinin ksa, hayret
dolu bir ifadeyle ona kaydm, alak, ha-raretli bir sesle Kapc'y
sorguladn grd.
kisi birlikte kza doru geldiler. "Roke'un Dnm Ustas. Way'li
rial;1 dedi Kapc.

Dnmc hi saknmadan kz szyordu. Onun kadar


239

YERDENZ YKLER
uzun boylu deildi. Kapc'ya baktktan sonra tekrar kza dnd.
"Yzne kar konutuum iin zr dilerim gen hanm," de-di, "ama
konumak zorundaym, Kapc Usta, senin yargn im-diye kadar hi
sorgulamadm bilirsin, ama Kural kesindir. Ku-ral bozmana ne neden
oldu da onu ieri aldn merak ediyorum."
"Girmek istedi," dedi Kapc.
"Ama..." Dnmc durdu.
"Bir kadn en son ne zaman Okul'a girmek istemiti?"
"Kural'm onlara izin vermediini biliyorlar."
"Sen bunu biliyor muydun rial?" diye sordu Kapc kza; kz da, "Evet
beyim," diye cevap verdi.
"O halde seni buraya ne getirdi?" diye sordu Dnmc, se-si sertti ama
merakn da gizlemiyordu.
"Fildii Usta, erkek klnda girebileceimi sylemiti. Ama ben kim
olduumu sylemem gerektiini dnyordum. Ben de herkes kadar iffetli
olurum beyim/1
Kapc'nn yanaklarnda, tebessmnn yavaa yaylmasyla iki uzun kavis
belirdi. Dnmc'nn yz ciddiyetini korumu-tu ama gzlerini
krptrd ve bir sre sonra, "Tabii, evet, drst olmak daha doru bir
dnceymi. Hangi Usta'dan sz etmi-tin?"
"Fildii," dedi Kapc. "Byk Havnor Liman'ndan yl n-ce ieri
aldm ve geen yl, senin de hatrlayabilecein gibi b-raktm bir
delikanl."
"Fildii! El Usta'yla alan o ocuk mu? Burada m o?" diye sordu
Dnmc riah'ya, hiddetle. Kz dimdik durarak bir ey sylemedi.
"Okulda deil," dedi Kapc glmseyerek.
"Seni aldatm gen hanm. Bizi aptal yerine koyup rezil ede-bilmek iin
seni aptal yerine koymu."
"Beni buraya getirmesi ve Kapc'ya ne sylemem gerektii-ni renmek iin
ben onu kullandm," dedi Irial. "Ben buraya kimseyi aptal yerine koyup
rezil etmeye deil bilmem gerekeni renmeye geldim."
"Hep o ocuu neden okula kabul ettiimi merak etmitim,"
240

EJDERBCE
dedi Kapc. "imdi anlamaya balyorum."
Bunun zerine Dnmc ona bakt, bir sre dndkten sonrat "Kapc,
aklnda neler var?" diye sordu ll bir sesle.
"Bence Way'li nal bize sadece bilmesi gerekeni renmeye gelmedi, ayn
zamanda bizim de bilmemiz gerekeni renmeye geldi." Kapcnn tonu da bir
o kadar llyd artk, tebessm kaybolmutu. "Sanrm bu dokuzumuz
arasnda konuulmas ge-reken bir mesele."
Dnmc bunu gerek bir hayret ifadesiyle kabullendi. Ka-pcy
sorgulamad. Sadece, "Ama renciler arasnda deil," di-ye ekledi.
Kapc, bu fikre katldn belli ederek ban sallad.
"Kasabada kalabilir," dedi Dnmc, biraz rahatlayarak.
"Biz onun arkasmdan konuurken mi?"
"Onu Divan Odas'na getirmeyeceksin herhalde?" dedi Dn-mc kulaklarna
inanamayarak.
"Babyc Arren adl delikanly getirmiti."

"Ama.,. Ama Arren Kral Lebannen'di..."


"Peki nal kim?"
Dnmc sessiz kald; sonra sessizce, saygyla, "Dostum, yapmay,
renmeyi planladn nedir?" diye sordu. "Bu kz ne-dir ki, onun iin
bunu stiyorsun?"
"Biz kimiz ki," dedi Kapc, "daha onun kim olduunu bilme-den onu
reddediyoruz?'1
"Bir kadn," dedi arc Usta.
rial birka saat Kapc'nn, Byk Ev'in mutfaklarnn ba-kml, gzel,
ardnda brtlen allar ve meyva aalarnn uzan-d, uzun sebze,
yeillik ve ifal ot yataklar bulunan avlusuna alan, kk pencereli
alak, kl, plak odasnda beklemiti, rial, kara tenli bir adam ile
iki olann gelip sebze bahelerinin birindeki yabani otlar yolduklann
grd. Onlarn dikkatle yap-tklar ii seyretmek kzn zihnini biraz
yattrmt. Onlara yar241

YERDENZ YKLER
dun edebiliyor olmay diledi. Beklemek ve bu yabanclk ok zor-du. Kapc
kza souk et, ekmek ve yeil soan dolu bir tabak geti-rince, srf adam
istedii iin yemeini yedi ama inemek ve yut-mak zor gelmiti.
Bahvanlar gidince, byyen lahanalardan, zp-layan serelerden, arada
bir gkyznde ykseklerde beliren bir ahinden, bahelerin tesindeki
yksek aalar zerinde yavaa hareket eden rzgrdan baka seyredecek
bir ey kalmamt.
Kapc geri gelerek, "Gel Mal," dedi. "Gel de Roke'un Usta-lanyla tan."
Kzm kalbi drtnala giden arabac at gibi atmaya balad. Adam bir
koridorlar labirentinden, dizi halinde yksek pencereleri bulunan karanlk
duvarl bir odaya kadar izledi. Bir grup adam duruyordu burada; kz odaya
girerken hepsi bakmak iin dndler.
"Way'li nal efendiler/ dedi Kapc. Hepsi sessizdi. Eliyle kz odann
daha iine ard. "Dnmc Ustay grmtn," dedi. Dierlerinin
hepsini teker teker tantt ama kz bahvan sanm olduu ifac Usta ile
sanki kara bir tatan yontulmu gi-bi sert, gzel yzl, uzun boylu,
aralarnda en genleri olan a-rc Usta hari bir trl onlarn neyin
ustas olduklarn aklnda tu-tamyordu. Kapc szn bitirince sz alp
konuan arc Us-ta olmutu: "Bir kadn."
Kapc, her zamanki kibarlyla tek bir kez bayla onaylad.
"Dokuzu bir araya bunun iin mi getirdin? Baka bir ey de-il de sadece
bunun iin yle mi?"
"Sadece bunun iin," dedi Kapc. "Baka bir ey yok."
" Deniz zerinde ejderhalar uuyordu, Roke'un bir bab-ycs, adalarn
da gerek anlamda talandrlm bir kral yok. Yaplacak gerek iler
var," dedi anc; sesi de ta gibi souk ve ard. "Bunlar ne zaman
yapacaz?"
Kapc konumaynca rahatszlk verici bir sessizlik oldu. So-nunda,
byclk cppesi altna krmz bir tunik giymi olan za-yf, parlak
gzl bir adam, "Bu kadm Ev'e bir renci olarak m getiriyorsun Kapc
Usta?" diye sordu.
"Eer byle yaparsam bunu tasdik etmek veya etmemek size kalm," dedi
Kapc.
242

EJDERBCE
"Peki byle mi yapyorsun gerekten?" diye sordu krmz tu-nikli adam
hafife tebessm ederek.
"El Usta," dedi Kapc, "o bir renci olarak girmek istedi ve ben de
reddetmek iin bir neden bulamadm."
"Daha ne nedeni olsun?" dedi arc.
Derin, berrak sesli bir adam konutu: "Hkim olan bizim h-kmlerimiz
deil, uymaya yemin ettiimiz Roke'un Kuralla-r'dr."
"Sanrm Kapc da o kurallar hafife aldndan yapmyor bunu," dedi
iriyan, beyaz sal, kk kemikli, sert bir yz ifade-sine sahip olmasna
ramen konuuncaya kadar ri al'mn fark et-medii biri. Dierlerinin
aksine, konuurken ona bakyordu. "Ben Kurremkarrnerruk," dedi kza.
"Buradaki sim Ustas olarak isim-ler konusunda rahatmdr, buna kendi
ismim de dahil. Seni kim isimlendirdi rial?"
"Kymzn cads Gl, beyini/1 diye cevap verdi kz dimdik durarak; sesi
biraz yksek perdeden ve kaba kmt.
"Yanl m isimlendirilmi?" diye sordu Kapc, tsimci Usta-ya.
Kurremkarmerruk ban sallad, "Hayr. Ama..."
Srt onlara, yz de souk ocaa dnk duran arc dne-rek "Cadlarn
birbirlerine verdikleri isimler deil buradaki ko-numuz," dedi. "Eer bu
kadna bir ilgi duyuyorsan Kapc, bunu bu duvarlar dnda aramalsn.
Koruyacana yemin ettiin kap-nn dnda. Onun burada yeri yok, asla da
olmayacak. Aramza sadece karklk, uyumsuzluk ve daha fazla zayflk
getirebilir. Onun nnde daha fazla konuup bir ey sylemeyeceim.
Bi-linli yaplan hataya tek cevap susmaktr."
"Susmak yetmez efendim," dedi daha nce konumam olan biri. Bu adam ok
tuhaf grnmt rial'ya; soluk pembemsi bir teni, uzun soluk salar,
buz renkli ksk gzleri vard. Konuma-s da tuhaft; tutuk ve biraz
ivesi bozuk. "Susmak hem her eye, 'hem hibir eye cevaptr," dedi.
arc soylu, kara yzn kaldrarak odann dier tarafnda-ki soluk
adama bakt ama konumad. Tek bir sz sylemeden ve243

yerdeniz ykleri
ya bir harekette bulunmadan yeniden dnd ve odadan kt. ri-al'nn
yanndan yavaa geip giderken kz sindi. Sanki bir mezar almt, bir
k mezar, souk, slak ve karanlk. Kzn nefesi bo-azna takld. Hava
almaya alt. Kendine geldiinde Dn-mc ile soluk adamn kendisini
dikkatle izlediklerini fark etti.
Derin tnl bir an gibi sesi olan adam da ona bakyordu ve kzla yaln,
mfik bir sertlikle konutu. "Grdm kadanyla se-ni buraya getiren adam
kt niyetliymi ama sen deilsin. Yine de burada olmakla hem kendine hem
bize ktlk yapyorsun rial. Yerinde olmayan her ey zarar verir. Ne
kadar iyi sylenirse sy-lensin, bir nota ait olmad ezgiyi bozar.
Kadnlar kadnlara -retir. Cadlar hnerlerini dier cadlardan ve
sihirbazlardan re-nir, byclerden deil. Biz burada kadnlann diline
uymayan bir lisan retiyoruz. Gen bir yrek bu tr kanunlara isyan eder,
bunlara haksz, keyfi den Ama bunlar gerek kanunlardr; istei-mize gre
deil, olanlara gre temellendirilmilerdir. Hakl ya da haksz, ahmak ya
da arif fark etmez, hepsi bunlara uymak zorun-dadr yoksa yaamlann boa
harcar ve zlrler,"
Dnmc ile yanndaki ince, zeki ehreli bir adam bu fikri kabul
edercesine balann salladlar. El Usta, "zgnm rial. Fildii benm
rencimdi. Ona iyi retmenlik edemedim, onu yollayarak da daha byk
ktlk yaptm. Onun nemsiz, o yz-den de zararsz olduunu sanmtm.
Ama sana yalan sylemi ve seni aldatm. Utanrnamalsn. Kusur onun ve

benimdi."
"Utanmyorum," dedi rial. Hepsine bakt. Kibarlklan nede-niyle onlara
teekkr etmesi gerektiini hissetti ama szler bir trl gelmedi diline.
Gergin bir halde bayla selam verdi, dnd ve iri admlarla odadan kt.
Koridorlann kesitii yere varp da nereye gideceini bileme-den durunca,
Kapc ona yetiti. "Bu taraftan," dedi, kzn arkas-na taklarak; bir
sre sonra da, "Bu taraftan," dedi; bylece ksa bir sre sonra kapya
vardlar. Kap boynuz ve fildi sinden yapl-mamt. Yontulmam meeydi,
kara ve yekpare; zerinde de za-manla anm demir bir srg vard. "Bu
arka kap," dedi by-c, srgy aarak. "Medra'nn Kaps, derlerdi
buraya. Her iki
244

EJDERBCE
kapya da ben bakarm." Kapy at. Gnn parlakl Iriah'nn gzlerini
kamatrd. Grebilmeye balaynca kapdan bahelere ve gerisindeki
tarlalara doru ilerleyen bir patika grd; tarlala-rn tesinde de yksek
aalar vard, Roke Tepesi'nin kabarts ise sa taraftayd. Fakat tam
kapnn dnda patika zerinde onlar bekler gibi duran ksk gzl adam
vard.
"ekilleme Ustas," dedi Kapc, hi de armadan.
"Bu hanm nereye yolluyorsun?" dedi ekilleme Ustas o ga-rip lisanyla.
"Hibir yere/' dedi Kapc. "Nasl ieri aldysam, dar -karttm, onun
isteine gre."
"Benimle gelir misin?" dedi ekilleme Ustas rial'ya.
Kz adama ve Kapc'ya bakt; bir ey sylemedi,
"Ben EvTde yaamyorum. Herhangi bir evde oturmuyorum," dedi ekilleme
Ustas. "Ben orada yayorum. Koru'da. -Hah/' dedi aniden dnerek. ri, ak
sal adam, simci Kurremkarmerruk patikann biraz ilerisinde duruyordu.
Dier byc "Hah," deyin-ceye kadar orada yoktu oysa. rial, bir birine,
bir dierine dehet-le bakakald.
"Bu sadece benim suretim, benim temsilim, bir gnderim," dedi yal adam
kza. "Ben de burada yaamyorum. Millerce uzaktaym." Kuzeyi iaret etti.
"Burada ekilleme Ustas ile iin bitince oraya gelebilirsin. smin
hakknda daha fazla eyler -renmek isterdim." Dier iki bycye bayla
selam verdi; sonra yok oldu. Adamn olduu yerde iri bir ar vzldayp
duruyordu.
rial yere bakt. Uzun bir sre sonra boazn temizleyip, ba-n
kaldrmadan, "Burada olmakla zarar verdiim doru mu?" diye sordu.
"Bilmiyorum," dedi Kapc.
"Koru'da bir zarar olmaz," dedi ekilleme Ustas. "Haydi gel. Eski bir ev,
bir kulbe var. Eski, pis. Senin iin nemli deildir, ha? Biraz kal.
Greceksin." Bunu diyerek maydanozlar ve fasul-ye allar arasndan yola
koyuldu. Kz Kapc'ya bakt; adam te-bessm etti. Kz soluk sal adam
izledi.
Yarm mil kadar yrdler Tepe, bat gnei altmda btn
245

YERDENZ YKLER
heybetiyle salarnda ykseliyordu. Arkalarnda okul daha alak olan
tepesi zerinde, bir sr gri atsyla, yaylmt. Koru halin-deki
aalar artk nlerinde ykselmeye balamt. Kz meeleri ve stleri
grd, kestaneler, dibudaklar ve yapran dkme-yen uzun aalar.

Aalarn youn, gnee kapal karanlndan yeil kyl bir dere


akyordu; srlar ve koyunlar su imek veya kar kyya gemek iin
indiklerinden yer yer inenip toprak rengine dnmt. Elli-altm
koyunun otlad ksa, parlak ot-lu otlaktan ap gelmiler, imdi de
derenin yaknnda duruyorlar-d. "O ev," dedi byc aalarn ikindi
glgelerinin altnda yan yarya saklanm duran alak, yosun kapl aty
gstererek. "Bu gece kal. Kalacak msn?"
Adam kzdan kalmasn rica etmiti, bunu emretmemiti. K-zn btn
yapabildii bayla onaylamakt.
"Ben yemek getiririm," dedi adam ve admlarn hzlandra-rak uzaklat,
s imci kadar ani olmasa da, aalarn altndaki k ve glgeler iinde,
ksa bir sre sonra gzden kayboldu. rial adamn gerekten kaybolmasn
bekledikten sonra yksek otlar arasndan kk eve yolland.
Ev ok eski grnyordu. Yeniden ve yeniden ina edilmiti ama uzun
zamandr ellenmemiti. Hissedilebildii kadaryla uzun bir zamandr burada
yaayan da olmamt. Ama ho bir hissi var-d, sanki burada uyumu
olanlar, huzur iinde uyumularm gibi. Ypranm duvarlara, sanlara,
rmcek alarna, snrl mobil-yaya gelince; zaten bunlarn hibiri
rial iin yeni saylmazd. Kel bir sprge bularak ortal biraz
sprd. Battaniyesini ke-revet zerine at. arpk kapl bir dolaptan
atlak bir srahi bu-larak kapdan on adm tede sessizce, tm
berraklyla akan de-reden doldurdu. Btn bunlar adeta trans halinde
yapt, sonra da srtn gnein ssn emmi olan evin duvanna dayayarak
yeret otlar arasna oturup uykuya dald.
Uyand zaman ekilleme Ustas yaknda oturuyordu ve ara-larndaki
otlarn zerinde bir sepet duruyordu.
"A mstn? Ye," dedi adam.
"Daha sonra yerim beyim. Teekkr ederim," dedi rial.
246

EJDERBCE
"Ben imdi am," dedi byc. Sepetten lop bir yumurta al-d, yumurtay
krd, soydu ve yedi.
"Buraya Susamuru'nun Evi derler," dedi. "ok eskidir. Byk Ev kadar eski.
Buradaki her ey eskidir. Biz de eskiyiz - yani Us-talar."
"Sen deilsin/' dedi nal. Adamn otuz-krk yalarnda oldu-unu
dnyordu, geri bunu anlamak zordu; sa siyah olmad- iin beyazm
gibi geliyordu kza.
"Ama ok uzaktan geldim. Yol da zaman saylabilir. Ben KarghymT
Karego'dan. Biliyor musun?"
"Aksal Adamlar!" dedi rial; adama bakakalmt. Do-umdan yelken ap
lkeleri yakp ykan, masum bebekleri mz-raklarnn ucuna takan Aksal
Adamlarla ilgili Papatya'nn btn o trkleri; Erreth-Akbe'nin Bar
Halkas1 m nasl kaybettiinin hikyesi; yeni trkler; Babyc evik
Atmaca'nn Aksal Adamlarn arasna nasl girip halkayla geri dndn
anlatan Kral'n yks...
"Aksal m?" dedi ekilleme Ustas.
"Kr. Beyaz," dedi kz utanp baklarn evirerek.
"Ha!" Hemen ekledi, "arc Usta da yal deil." Kza o k-sk, buz
rengi gzleriyle yan yan bakt.
Kz bir ey sylemedi.
"Galiba ondan korktun."
Kz bayla onaylad,
Kz bir ey sylemeyip de bir sre geince adam, "Aalarn glgesinde bir
zarar bulunmaz," dedi. "Sadece gerek vardr."
"Yanmdan getii zaman," dedi kz alak sesle. "Bir mezar grdm."
"Ha!" dedi ekilleme Ustas.

Dizinin yannda, yerde, yumurta kabuklarnn paralaryla minik bir tepe


yapmt. Beyaz paracklara bir kavis verdikten sonra ularm bir daire
eklinde kapatt. "Evet," dedi yumurta ka-buklarn inceleyerek; sonra
topra biraz kazp bunlar dikkatle gmd. Ellerindeki topra silkti.
Yine baklar rial'ya kayp, ayrld.
247

YERDENZ YKLER
"Bir cad miydin rial?"
"Hayr."
"Ama biraz bilgin var."
"Hayr. Yok. Gl bana retmiyordu. Buna cret edemeyece-ini sylyordu.
nk bende bir g vard ve o ne olduunu an-layamyordu."
"Senin Gl irfan sahibi bir iekmi," dedi byc glmse-meden.
"Ama ben biliyorum ki - yapmam gereken bir ey var, olmam gereken bir ey.
O yzden buraya gelmek istedim. Bunu bulmak iin. Bilgeler Ada'nda,"
Kz artk bu tuhaf yze almaya balamt ve onu okuyabi-liyordu. Adamn
hznl bir grn olduunu dnd. Ada-mn konuma tarz kaba, hzl,
kuru ve huzur doluydu. "Adann insanlar her zaman irfan sahibi olmuyor,
ha?" dedi adam. "Belki Kapc." Artk kza bakyordu, yle kaamak deil,
tam yzne bakyor, gzleri kzn gzlerini yakalayp hapsediyordu. "Ama
orada. Ormanda. Aalarn altnda. Orada eski irfan var. Hi es-kimiyor,
yalanmyor. Sana retemem. Seni Koru'ya sokabili-rim." Bir dakika kadar
sonra ayaa kalkt. "Ee?"
"Tamam," dedi kz tereddtle.
"Ev iyi mi?"
"Evet..."
"Yarn," dedi adam ve iri admlarla uzaklat.
Bylece yazn scak gnlerinde on be gn kadar veya biraz daha uzun bir
sre boyunca rial, huzur dolu bir ev olan Susamu-ruhun Evi'nde yatt,
ekil leme Ustas'nn sepet iinde getirdikle-rini -yumurta, peynir,
yeillik, meyva, ttslenmi koyun eti- ye-di ve her akamst onunla
birlikte yksek aalarn oluturduu, yollarn hibir zaman kzn
hatrlad yerlerde kalmad ve ge-nellikle snrlan sanlan eyin daha
tesine uzanan koruya gitti. Sessizlik iinde yrdler orada;
dinlendiklerinde de nadiren ko-nutular. Byc sakin bir adamd. inde
bir hiddet krnts olsa bile bunu kza hi gstermemiti; stelik
varl da en az Koru'nun aalar, nadir kular ve drt bacakl
yaratklar kadar rahatlat248

EJDERBCE
cyd. Sylemi olduu gibi, kza bir eyler retmeye almyor-du. Kz
Koru hakknda bir eyler renmek isteyince, Roke Tepe-si ile birlikte
Koru'nun, Segoy'un dnya adalarn yaptndan be-ri durduunu, btn
bylerin aalarn kklerinde olduunu, bu kklerin de gelmi, gemi ve
gelecek olan btn ormanlarn kk-leriyle karm olduunu syledi. "Ve
bazen Koru burada olur," dedi adam," bazen de baka bir yerde. Ama hep
olur."
Kz adamn nerede yaadn hi grmedi. Nerede arzu eder-se orada uyuyor
herhalde, diye hayal ediyordu kz, zellikle bu lk yaz gecelerinde.
Yedikleri yiyecein nereden geldiini sordu ona; Okul'un kendisinin

tedarik edemediini, dedi adam, kendile-rini Ustalarn srlerine,


tarlalarna ve meyva bahelerine yaptk-lar koruma bysyle
mkfatlandrlm hisseden etraftaki ift-iler tedarik ediyor. Bu kza
yeterince makul gelmiti. Way'de, "a olmayan byc" tabiri benzeri
grlmemi, duyulmam eyler iin sylenirdi. Ama o bir byc deildi, o
yzden de a-n hak etmek iin bir iftiden aletleri dn alp, peynir
paras-nn yars da hl elinde olduu iin Thwil Kasabas'ndan ivi ve
sva satn alarak, Susamuru'nun evini onarmak iin elinden gele-ni yapt.
ekilleme Ustas lenden nce hi yanna gelmezdi, o yz-den sabahlan
serbestti. Yalnzla alkt ama yine de Gtti, Pa-patya'y ve Tavanr,
tavuklar, inekleri, koyunlar, klhanbeyi, ahmak kpekleri, Eski ria'y
bir arada tutabilmek ve sofraya ek-mek koyabilmek iin evde yapt btn
ileri zlyordu. O yz-den, gne rengi salar gne altnda
parlayan bycnn aalar altndan kn grnceye kadar her sabah
aceleyle al-yordu.
Bir kez Koru'ya girince artk kazanmak, hak etmek ve hatta renmek gibi
bir kaygs kalmyordu. Orada olmak kfiydi, her eydi.
Byk Ev'den oraya renci gelip gelmediini sorduunda adam, "Bazen,"
dedi. Baka bir keresinde, "Benim szlerim bir hi. Yapraklar duy," dedi.
Syledii, retmek saylabilecek tek ey buydu. Kz yrrken rzgrn
hrdatt yapraklan veya fr249

YERDENZ YKLER
tnalar yaratt aalarn tepelerini dinledi; glgelerin oynayn
seyretti ve topran karanlna inmi aa kklerini dnd. Orada
olmaktan son derece memnundu. Yine de bir memnuniyet-sizlik veya tela
duymakszn beklediini hissediyordu hep. Bu sessiz beklenti ormann
korunandan kp ak g grdn-de en derin ve belirgin halini
alyordu.
Bir keresinde, aalar arasnda uzun bir yol gittikten sonra, aalar,
daha nce bilmedii yapran dkmeyen kara kara aa-lar etraflarnda
ykselirken bir lk duydu - ten bir borazan myd, yoksa bir haykr
m? ok uzaktan gelmiti, duyma sn-rnn kysnda bir yerlerindeydi.
Kprdamadan durup baty din-lemeye balad. Byc yrmeye devam etmi,
sadece kzm durduunu fark edince dnmt.
"Duydum..." dedi kz ama ne duyduunu syleyemedi.
Adam dinledi. Sonunda o uzak haykrla enginlemi ve de-rinlemi bir
sessizlik iinde yollarna devam ettiler.
Adam yannda olmadan Koru'ya girmiyordu hi; adamn kz yalnz brakmas
bile gnler almt. Fakat scak bir akamst meeler arasndaki bir
akla geldiklerinde adam, 'Ben buraya dnerim, ha?" dedi ve o kendine
has hzl, sessiz admlaryla y-ryerek hemencecik ormann benekli,
deiken derinliklerinde kayboldu.
Kzn kendi bana kefe kmak gibi bir niyeti yoktu. Bu yerin huzuru
hareketsizlik, izleme ve dinleme gerektiriyordu; ayrca kz patikalarm ne
kadar aldatc olduunu ve ekilieme Ustas'nn da syledii gibi Koru'nun
"iinin dndan daha byk olduunu/ biliyordu. Gnele beneklenmi
glgede oturarak, yapraklarn glgelerinin zemindeki oyunlarn seyretti.
Meelik derindi; or-manda hi yabani domuz grmemesine ramen burada
izlerini grmt. Bir an iin bir tilki kokusu ald. Dnceleri lk
kta hareket eden meltem kadar sessizce, rahata hareket ediyordu.
Genellikle aklnda hibir dnce olmazd, sanki ormann kendisiyle
dolard ama o gn hatralar canlamt. Fildii'ni d-nd, onu bir daha
hi gremeyeceini dnd, onu Havnor'a dndrecek bir gemi bulup
bulamadn dnd. Kza bir daha
250

EJDERBCEC
Batgleti'ne hi gitmeyeceini sylemiti; onun iin tek yer B-yk
Liman, Kral'n ehriydi; Way adas Solea gibi deniz dibine batsa umurunda
deildi. Ama kz Way'in yollarn ve tarlalarn sevgiyle dnd. Eski
ria kyn dnd, ria Tepesi altnda-ki bataklkl pnan, tepe
zerindeki eski evi. K akamlan, tahta takunyalarla ritm tutarak
mutfakta trkler syleyen Papatya'y dnd; keskin ba bayla
asmann nasl "tam iindeki yaa-ma kadar" budanacan gsteren
balardaki yal Tavan'; bir ocuun krk kolundaki ary azaltmak
iin tlsmlar fsldayan Etaudis'ini, Gl' dnd, irfan sahibi
insanlar tandm, diye d-nd, Babasn hatrlaynca zihni irkildi ama
yapraklann ve gl-gelerin hareketi yoluna devam ettirdi. Onu sarhoken,
barrken grd. Adamn merakl, titrek ellerini zerinde hissetti.
Adamn aladn, hastalandn, utandn grd ve uzun bir
gerin-meyle eriyip giden bir sanc gibi hzn de bedeninde ykselip geti.
Adam ona, hi tanmad annesinden daha az ey ifade edi-yordu.
Scakta bedeninin rahatladn hissederek gerindi; akl yeni-den
Fildii'ne kayd. Hayatnda arzulayabilecei kimsesi olma-mt. Gen
byc o zarif ve marur haliyle ilk kez at stnde geldiinde, kz bu
erkei arzulayabilmeyi dilemiti; ama arzula-mam, arzulayamamt; o
yzden de gen adamn byyle ko-runduuna hkmetmiti. Gl ona
byclerin tlsmlannn nasl ilediini anlatmt, "yle ki ne senin,
ne de onun aklna bile gel-mez, anlyor musun, dediklerine gre bu onlarn
glerini alr-m." Fakat Fildii, zavall Fildii ok iyi korunuyordu.
Eer biri-si bir iffet bys altndaysa bu kendisi olmalyd nk adam
ne kadar ekici ve yakkl olursa olsun kz ona kar sevgiden ba-ka
bir ey hissetmiyordu; tek tutkusu da adamn ona retecekle-riyle
ilgiliydi.
Koru'nun derin sessizliinde oturarak kendini dnd. Tek bir ku bile
tmedi; esinti durmutu; yapraklar kprtszd. By-lenmi miyim?
Ksrn teki miyim, btn olmayan, kadn olma-yan biri? diye sordu kendi
kendine; gl plak kollarna, gm-leinin yakasnn altndaki glgede
kalan gslerinin hafif yu251

YERDENZ YKLER
mu ak kntlarna bakarak.
Ban kaldrnca Aksal Adamn karanlk ulu mee dizileri arasndan
kp, aklktan kendisine doru ilerlediini grd.
Adam kzn nnde durdu. Kz yznn ve boaznn yand-n, bann
dndn, kulaklarnn nladn, yznn kzar-dn hissetti.
Kelimeleri arad, syleyecek bir ey bulmaya, ada-mn dikkatini
kendisinden baka bir yere ekmeye alt ama hibir ey bulamad. Adam
kzm yaknna oturdu. Kz sanki elin-de tuttuu geen yln bir yaprann
iskeletini inceliyormu gibi baklarm indirdi.
Ne istiyorum? diye sordu kendi kendine; cevap szlerle deil, tm bedeni
ve ruhunu kaplayarak geldi: Ate, bundan daha byk bir ate, uu, ateli
uuYeniden kendine dnd, aalarn altndaki durgun havaya. Aksal Adam
yanna oturdu, yz yere eilmiti; kz, adamn ne kadar ince, ne kadar
hafif grndn dnd, ne kadar sakin ve hznl. Korkacak bir ey
yoktu. Bir zarar yoktu.
Adam kza bakt.

"Iriai," dedi, "yapraklan duyuyor musun?"


Esinti yeniden hafife kprdamaya balamt; meeler ara-sndaki plak
fsldamay duyabiliyordu. "Biraz," dedi.
"Kelimeleri duyabiliyor musun?"
"Hayr."
Kz bir ey sormad, adam da baka bir ey sylemedi. Sonra ayaa kalkt,
Ejderbcei de onlar sonunda Susamuru'nun Evi ile Thvvilburn yaknndaki
meydana kartan patikaya doru ada-m izledi. Meydana ktklarnda akam
yaklamt. Adam rma-a giderek tam ormandan kt, btn geilerden
nceki bir yerden su iti. Kz da yle yapt. Sonra kydaki serin, uzun
otlar arasna oturarak konumaya balad adam.
"Halkm, yani Karglar tanrlara tapnr, ikiz tanrlara, iki er-kek
kardee. Oradaki kral da bir tanrdr. Ama bundan nce ve sonra akarsular
vardr. Maaralar, talar, tepeler. Aalar, Toprak. Topran karanl."
"Kadim Gler," dedi nal,
252

EJDER BCE
Adam bayla onaylad. "Orada kadnlar Kadim Gleri bilir: Burada da
biliyorlar, cadlar. Bu bilgi de ktdr, ha?"
Kanaatini aklar gibi grnen bir cmlenin sonuna o minik, sorgulayc
"ha?"yi eklediinde kz hep gafil avlyordu. Kz bir ey sylemedi.
"Karanlk ktdr," dedi ekilleme Ustas. "Ha?"
riah derin bir nefes alp oturduklar yerden tam adamn gz-lerinin iine
bakt. "'Ik karanlkta," dedi kz.
"Ah," dedi adam. Kz yzndeki ifadeyi grmesin diye ba-n evirdi.
"Gitmeliyim," dedi kz. "Koru'da yryebilirim ama orada yaayamam. Oras
benim... yerim deil. stelik Okuyucu Usta burada zarar verdiimi
syledi."
"Hepimiz var olmakla zarar veririz," dedi ekilleme Ustas.
Sk sk eline ne geerse yapt gibi minik bir desen oluturu-yordu: Dere
kenarnda, nndeki bir para kum zerine bir yap-rak sap, bir ince ot
yapra ve birka akl ta yerletirmiti. Bunlar inceleyip yeniden
dzenlerken, "Artk zarar hakknda ko-numalym," dedi.
Uzun bir aradan sonra konumaya devam etti. "Ejderhann gen kralla
birlikte evik Atmaca Usta'y lmn kysndan ge-ri getirdiini
biliyorsun. Sonra ejderha evik Atmaca'y evine g-trd, nk btn gc
yok olmutu, bir byc deildi. Bunun zerine Roke Ustalar hemen yeni
bir babyc semek iin bu-rada, her zamanki gibi Koru'da topland. Ama
her zamanki gibi deildi bu toplant.
"Ejderha gelmeden nce arc da, sanatnn yardmyla gi-debildii
lmden dnmt. Beyimiz ile gen kral orada, ta duvar tesindeki o
diyarda grmt. Geri gelmeyeceklerini sy-ledi. evik Atmaca Usta'nn
kendisine bizim yanmza, yaama dnp bu sz iletmesini sylediini
sylemiti. O yzden biz de efendimiz iin zldk.
"Ama sonra ejderha Kalessin geldi, evik Atmaca'y sa sa-lim tayarak.
"Roke Tepesi'nde durup Babyc'nn Kral Lebannen'in
253

YERDENZ YKLER
nnde diz ktn izlediimizde arc da yanmzdaydi. O zaman,
ejderha arkadamz tayp gtrrken arc olduu yere yld.
"l gibi yatyordu, souktu, kalbi arpmyordu ama yine de nefes

alyordu. if ac Usta btn sanatn kulland ama onu uyan-dramad.


'ldr, dedi. 'Nefesi onu terk etmiyor, ama l.r Bunun zerine onun iin
yas tuttuk. Sonra, aramzda mitsizlik olduu iin ve benim btn
ekillerim deiim ve tehlikeden sz ettikle-ri iin Roke Muhafz'n,
yani bizi ynlendirecek Babyc'y semek iin bir araya geldik. Divanda
arc'nn yerine gen kral koyduk. Onun aramzda oturmas uygun
grnmt bize. Sadece Dnm Usta buna kar kt, ama sonra ikna
oldu.
"Ama bir araya geldiimiz, oturduumuz halde seim yapa-madk. Byle
dedik, yle dedik ama tek bir isim sylenmedi. Ve o zaman ben..." Bir sre
duraksad. "zerime halkmn, edueva* nu, yani teki nefes dedii bir hal
geldi. Szler dilime geldi, ben de konutum: 'Hama Gondun!' dedim. Kurremkarmerruk da on-lara bunu Hardca syledi: 'Gont'ta bir kadn.1 Ama
yeniden ken-dime dndmde onlara bunun anlamnn ne olduunu
akla-yamad m. Bylece bir babyc seemeden ayrldk.
"Kral ksa bir sre sonra ayrld ve Yelanahtar Usta da onun-la birlikte
gitti. Kral ta giymeden nce Gontra gidip efendimizi aradlar, 'Gont'ta
bir kadn'n ne anlama geldiini renebilmek iin. Ha? Ama onun yerine
sadece benim memleketimden bir ka-dn olan Halka'nn Tenar'n grmler.
O, onlara aradklar kad-nn kendisi olmadn sylemi. Onlar da ne
birini, ne de bir ey bulabilmiler. Bunun zerine Lebannen bunun ileride
gereklee-cek bir kehanet olduuna karar vermi. Ve Havnor'da kendi
tac-n kendi giymi.
"ifac Usta da, ben de, anc'nn ldne kanaat getirmi-tik. Ald
nefesin, bizim anlamadmz, onun sanatyla ilgili bir byden arta
kalm olduunu dndk; tpk ylanlarn bildik-leri ve ldkten sonra
uzun zaman kalplerinin atmasn salayan tlsmlar gibi. Nefes alp veren
bir bedeni gmmek korkun g-rnse de souktu ve kan akmyordu, iinde de
bir ruh yoktu. Bu
254

EJDERBCE
ok daha korkuntu. O yzden onu gmmeye hazrlandk. Sonra, tam mezarnn
yannda gzleri ald. Hareket etti ve konutu. 'Yaplmas gerekeni
yapmak iin kendimi yeniden yaama ar-dm,1 dedi.11
ekilleme Ustas'nn sesi przlendi; aniden akitalarndan oluan minik
deseni avucuyla bozdu.
"Bylece Yelanahtan Usta geri dnnce yeniden dokuz ol-duk. Ama
blnmtk. nk arc yeniden toplanp bir ba-byc sememiz
gerektiini syledi. Kraln aramzda bir yeri olmadn iddia etti. O
'Gont'tan bir kadn'n da her kimse, Ro-ke'taki erkekler arasnda bir yeri
olmadn. Ha? Yelanahtan, Okuyucu, Dnmc ve El Usta onun hakl
olduunu dn-yor. Ve Kral Lebannen lmden dnen biri olarak kehaneti
ta-mamladna gre, babycnn de lmden dnen biri olmas gerektiini
sylyorlar."
"Ama..." dedi rial ve sustu.
Bir sre sonra ekilleme Ustas, MBu sanat, yani an ok.,. ok
korkuntur. Her zaman tehlikelidir. Burada,11 aalarn yei-limtrak,
altn rengi karanlna bakt, "burada ar yoktur. Du-varn te yanndan
getirmek yoktur. Duvar yoktur."
Yz bir savanm yzyd ama aalara baknca yumuu-yor, zlemli
oluyordu.
"O yzden," dedi, "seni, yeniden toplanmamz iin bahane et-meye alyor
imdi. Ama ben Byk Ev'e gitmem. Beni ar-masna izin vermem.11
"O buraya gelmez mi?"
"Koru'da yryebileceini zannetmem. Roke Tepesi'nde de. Tepe'de bir ey
neyse, o olur."

Kz adamn ne demek istediini bilmiyordu ama akl baka yerde olduu iin
sormad: "Onun sizi bir araya toplamak iin be-ni bahane ettiini
syledin."
"Evet. Bir kadn yollamak iin dokuz bycye ihtiya var-dr." ok
nadiren glmserdi; glmsediinde de tebessm hz-l ve hiddetli bir
tebessm oluyordu. "Roke Kural'n yerine getir-mek iin toplanmalyz.
Yani bir babyc semek iin."
255

YERDENZ YKLER
"Eer ben gidersem../' Kz adamn ban hayr anlamnda salladn
grd. "simciye gidebilirim..."
"Burada daha emniyettesin."
Bir zarar veriyor olma dncesi kz rahatsz ediyordu; tehli-ke fikri
ise hi aklna gelmemiti. Bunu tasavvur edilemez bulu-yordu. "Banabir ey
olmaz," dedi. "Yani simc, sen ve Kapc...?"
"Thorion'un Babyc olmasn istemiyoruz. if ac da, ger-i o habire
kazp pek bir ey sylemiyor." rial'nn hayretle ken-disine baktn
grd. "arc Thorion gerek ismini syler," dedi. "ld, ha?"
Kz Kral Lebannen'in de gerek ismini aka kullandn bi-liyordu. O da
lmden dnmt. Yine de arc'nn da byle yapyor olmas, dndke
kz artmaya ve rahatsz etmeye devam ediyordu.
"Peki ya.,, renciler?"
"Onlar da blnd."
ok ksa bir zaman bulunduu Okul'u dnd. Buradan, Ko-ru'nun saaklan
altndan okulu bir kmes, bir kafes gibi, tek bir v arlk biimini ieride
tutup dierlerini darda brakan tatan duvarlar olarak gryordu, nsan
nasl olur da byle bir yerde dengesini muhafaza edebilirdi?
ekilleme Ustas, kumda drt akl tam bir kavis eklinde dizerek,
"Keke evik Atmaca gitmemi olsayd," dedi. "Glge-lerin ne yazdklarn
okuyabilseydim keke. Ama yapraklarn De-iim, deiim dediinden baka
bir ey duymuyorum... Onlar d-nda her ey deiecek." Yine o zlem dolu
bakla aalara kal-drd baklarn. Gne kavuuyordu; ayaa kalkt,
kibarca kza iyi geceler diledi, aalarn altna girerek uzaklat.
Kz bir sre daha Thwilburn'n kysnda oturdu. Adamn an-latm
olduklarndan, Koru'daki dnceleri ve hislerinden hu-zursuz olmutu;
ayrca herhangi bir dnce veya hissin onu Ko-ru'da rahatsz edebilecei
fikrinden de rahatsz olmutu. Eve git-ti; ttslenmi et, ekmek ve yaz
marulundan oluan akam yeme-ini hazrlad ve hi tat almadan yedi.
Derenin kysndan suya doru huzursuzca yrd. Akam karanlnn
ilerleyen saatlerin256

EJDERBCEG
de hava hl durgun ve lkt; st rengi bulutlar arasndan sadece en iri
yldzlar parlyordu. Sandaletlerini kartarak ayaklarm su-ya soktu. Su
serindi ama iinden gne ssnn damarlar akyor-du. Giysilerinden de
syrld, tek kyafeti olan erkek pantolonu ve gmleinden yani; plak
olarak, akntnn tm itiini ve kprts-n bedeninde hissederek suya
szld- ria'da hi yzmemit bir nehirde, boz rengiyle kabaran denizden
de nefret ederdi ama o gece, bu hzla akan su houna gitmiti. Elleri su
altndaki ipeksi talar zerinde ve kendi ipeksi bedeni, bacaklar su
yosunlar ara-snda kayarken oradan oraya srklenip yzd. Suyun akyla

zerindeki btn skntlar ve huzursuzluk ykanp akmt; dere-nin


kucanda zevkle yzyor, yldzlarn beyaz, yumuak atele-rini
seyrediyordu.
Birden bir rperti hissetti. Su soudu. Kollan ve bacaklar h-l yumuak
ve serbest duran kz kendini toparlayarak ban kal-drnca kyda,
tepesinde siyah bir adam sureti grd.
Suyun iinde dorulup dimdik durdu.
"Defol!" diye bard. "Defol git, seni hain, seni iren zam-para, git
yoksa cierini deerim!" Kz kyya frlad; yabani otla-ra tutunup
kendisini ekerek ayaa kalkt. Kimse yoktu. fkeyle tutumu bir halde
tir tir titriyordu. Ky boyunca koup kyafet-lerini buldu ve bir yandan
kfretmeye devam ederken bir yandan da giyindi - "Seni dlek byc! Seni
hain orospu ocuu!"
"nal?"
"Buradayd!" diye seslendi kz. "O iren yrekli, o Thori-on!" ekilleme
Ustas evin yanndaki yldz nn altna kar-ken o da adam
karlamak iin hzl admlarla ilerledi, "Derede yzyordum, orada durup
beni seyretti!"
"Bir gnderi - bir grnt. Sana bir zarar veremez nal.''
"Gzleri olan bir gnderi, gren bir grnt! Belki o..." Kz aniden bir
sz bulamadan durdu. Kendini kt hissediyordu. Tit-redi, aznda biriken
souk tkr yuttu.
ekilleme Ustas yaklap kzn elini tuttu. Adamn elleri s-cakt; kz o
kadar iddetle yordu ki, adamn bedeninin scakl-na yaklat. Bir
sre yle durdular; kzn yz yana dnkt
257

YERDENZ YKLER
ama elleri birlemi, bedenleri birbirine yaslanmt. Sonunda kz
kendisini kurtarp, slak salarn geri itti. "Teekkr ederim," de-di.
"ok mtm."
"Biliyorum."
"Hi mem," dedi kz. "Oydu."
"Sana sylyorum riah, buraya gelemez, sana burada bir za-rar veremez.1'
'Bana hibir yerde zarar veremez," dedi kz, damarlarndan yeniden ate
akmaya balamt. "Eer bunu denemeye kalkarsa onu yok ederim."
"Ya," dedi ekilleme Ustas.
Kz adama yldz nda bakarak, "Bana ismini syle - Ger-ek ismini
deil, sadece sana seslenirken kullanabileceim bir ad. Seni dndm
zaman," dedi.
Bir sre sessizce durduktan sonra, "Karego-At'da, bir barbar-ken
Azver'dim," dedi adam. "Hardcada sava sanca demektir."
"Teekkr ederim," dedi kz.
Kk evde uyank yatyordu; hava boucu geliyordu ona, tava-n da zerine
zerine gelir gibiydi; derken aniden derin bir uyku-ya dald. Dou gkyz
aarmaya balarken gene aniden uyand. Grmeye bayld eye, gne
domadan nceki ge bakmak iin kapya gitti. Oraya varp baklarm yere
indirdiinde, ekil-leme Ustas Azver'in gri cppesine sarlm, tam
eiin nnde, yerde, derin bir uykuda olduunu grd. Hi ses karmadan
eve geri dnd. Ksa bir sre sonra adamn ormana doru gittiini, daha
tam uyanmam biri gibi biraz tutuk yryerek ban ka-dn grd,
Evin i duvarlarn svaya hazrlamak iin kazma iine ko-yuldu. Ama daha
gne pencerelerden girmeden, ak duran ka-psnn alndn duydu.
Darda kzm bahvan zannettii adam, yani if ac Usta, etten kemikten,
hislerini belli etmeyen haliyle, kuru, suratsz yal simci'nin yannda
kahverengi bir

258

EJDERBCE
kz gibi duruyordu.
Kz kapya karak onlar selamlamak iin bir eyler mrl-dand, Kzn
gzn korkutuyorlard bu Roke Ustalar; ayrca varlklar huzur dolu
zamanlarn, ekilleme Ustas ile sessiz yaz ormanndaki gezinti gnlerinin
geride kald anlamna geliyor-du. nceki gece bitmiti o gnler. Kz
bunu biliyordu ama bilmek istemiyordu.
"ekilleme Ustas bizi davet etti/' dedi ifac Usta. Rahatsz
grnyordu. Pencerenin altnda bir ot kmesini fark edince, MBu velver"
dedi. "Havnor'dan gelen biri dikmi buraya. Adada vel-ver olduunu
bilmiyordum/' dedi. Bitkiyi dikkatle inceledi ve ke-sesine birka tohum
zarf koydu.
rial, simci Usta'y gizlice ama bir o kadar da dikkatle ince* liyor,
adamn gnderi denilen eyden mi, yoksa etten kemikten mi olduunu
anlamaya alyordu. Adamn hibir taraf hayali grnmyordu ama kz
adamn orada olmadn dnd; gne na ktnda yere glgesi
dmeyince de yle olduunu iyi-ce anlad.
"Yaadnz yer ile buras ok mu uzak beyim?*' diye sordu.
Adam bayla onaylayarak, "Kendimi yan yolda braktm," dedi. Baklarn
kaldrd; ekilleme Ustas da onlara doru geli-yordu; artk iyice
uyanmt.
Onlar selamlayarak, "Kapc gelecek mi?" diye sordu.
"Kaplan korumasnn daha iyi olacan syledi," dedi ifa-c. Bir sr
gz olan kesesini dikkatlice kapatarak dierlerine bakt. "Ama karnca
yuvasna bir kapak yapabilecek mi, onu bi-lemiyorum,"
"Neler oluyor?" dedi Kurremkarmerruk. "Ejderhalar okuyup duruyordum.
Dikkatimi baka eye pek veremedim. Ama Kule'de alan btn olanlar
ayrld."
"arldlar," dedi ifac Usta, ince bir alayla.
"Yani?" dedi simci, daha da alayc.
"Sadece olaylarn bana nasl grndn anlatabilirim sa-na," dedi ifac
gnlszce, rahatsz bir tavrla.
"Anlat," dedi yal byc.
259

YERDENZ YKLER
ifac hl mteredditti. "Bu hanm bizden biri deil," dedi sonunda.
"Benden biri," dedi Azver.
"Buraya, tam bu zamanda geldi/* dedi simci. "stelik bura-ya, bu zamanda,
kimse tesadfen gelmez. Herhangi birimizin b-tn bildii, olaylarn
kendisine nasl grnd, nasl geldiidir. simlerin gerisinde isimler
vard ifac Efendim."
Kara gzl byc ban eerek, "Pekl," dedi; belli ki on-larn
hkmlerini kendisininkinden makbul grmenin rahatly-la sylemiti
bunu. "Thorion dier Ustalarla olduu kadar gen adamlarla da birlikte
oluyordu. Gizli toplantlar, i gruplar. Dedi-kodular, fsltlar. Kk
renciler korktu; birka Kapc ile ba-na gidip gidemeyeceklerini
sordular. Biz de onlan braktk. Ama limanda gemi yok ve seni getirip
ertesi gn de Warthort,a yelken aan gemiden sonra, hi gemi gelmedi
hanmefendi. Yelanahtar Usta, Roke rzgrn bize kar kullanyor.
Kraln kendisi bile gelse Roke'a ayak basamaz."

"Rzgrlar dei inceye kadar, ha?" dedi ekilleme Ustas.


"Thorion, kendisine tacn giydirecek bir babyc olmad- iin
Lebannen'in gerek kral olmadn sylyor,"
"Ne sama! Tarihle ilgisi yok!" dedi yal simci. "ilk bab-yc son
kraldan asrlar sonra gelmiti. Kraln yokluunda, Roke ynetmiti onun
yerine."
"Ah," dedi ekilleme Ustas. "Ev sahipleri geri dnnce, evin khyasna
anahtarlar teslim etmek zor geliyor."
"Bar Halkas tamamland," dedi ifac, o sabrl, tedirgin se-siyle,
"kehanet yerini buldu, Morred'in olu ta giydi ama yine de bar yok.
Nerede yanl yaptk? Neden dengeyi bulamyoruz?"
"Thorion'un amac ne?" diye sordu simci.
"Lebannen'i buraya getirmek," dedi ifac. "Genler 'gerek ta'tan
bahsediyor. Burada yaplacak olan ikinci bir ta giyme t-reninden,
Babyc Thorion tarafndan yaplacak,"
"Evlerden rak!" diye kaverdi rial'nn azndan, byle bir eyin
olmamas iin eliyle de bir uzaklatrma iareti yaparak. Adamlardan
hibiri glmsemedi; ifac biraz gecikmeyle ayn
260

EJDERBCE
hareketi yapt.
"Onlarn hepsini nasl bir arada tutuyor?" dedi sime i. "ifa-c, Irioth
evik Atmaca ile Thorion'a meydan okuduunda sen buradaydn. Sannm onun
vergisi de Thorion'unki kadar bykt. Bunu insanlar kullanmak iin,
onlar tamam iyle denetim altna almak iin kullanyordu. Thorion da yle
mi yapyor?"
"Bilmiyorum," dedi ifac. "Tek syleyebileceim, onunla birlikteyken,
Byk Ev'deyken, yaplm olandan baka bir ey yaplamayacan
dnyorum. Hibir eyin deiemeyeceini. Hibir eyin bymeyeceini.
Ne deva kullanrsam kullanaym, hastalk lmle sonulanacak gibi
geliyor/' Hepsine, yaral bir kz gibi bakt. "Sanrm bu da doru.
Hareketsiz kalmaktan ba-ka bir yol yok Denge'nin yeniden kazanlmas
iin. ok ileri git-tik. Babyc ile Lebannen'in o kadar cretkrca
lme gidip dnmeleri doru deildi. inenmemesi gereken bir kanunu
i-nediler. Thorion bu kanunu eski haline koymak iin geri geldi."
"Nasl, onlar lme geri yollamak iin mi?" dedi simci; Se-ki leme
Ustas ise, "Kanunun ne olduunu kim syleyebilirmi?"
"Bir duvar var," dedi ifac.
"O duvarn temelleri benim aalarm kadar derine inmiyor," dedi ekilleme
Ustas.
"Ama haklsn ifac, Dengemiz bozuldu," dedi Kurremkar-merruk, sesi sert
ve tersti. "Ne zaman ve nerede fazla ileri gitme-ye baladk? Neyi
unuttuk, srtmz dndk, grmemezlikten geldik?"
trial bir birine, bir dierine bakyordu.
"Denge bozulduunda kprdamadan durmamn bir faydas olmaz. Daha da
yanl olur," dedi ifac Usta. "Ta ki..." Bir elini yukardan aaya
ndirirken, dierini aadan yukarya kaldra-rak, ters bir denge
hareketi yapt.
"nsann kendisini lmden geri armasndan daha yanl ne olabilir?*1
dedi simci.
1'Thorion hepimizin en iyisiydi, cesur yrekliydi, soylu bir akla
sahipti/' ifac neredeyse hiddetle konuuyordu. "evik At-maca onu ok
severdi. Hepimiz severdik."
261

YERDENZ YKLER
"Vicdan yakalad onu," dedi simci. "Vicdan, bir tek kendi-sinin ileri
yoluna sokabileceini syledi. Bunun iin lm in-kr etti, O yzden de
yaam inkr etti."
"Peki ona kim kar koyacak?" dedi ekilleme Ustas. "Ben sadece ormanmda
saklanabilirim,"
"Ben de kulemde/1 dedi simci. "Sen ise ifac, Kapc ile bir-likte Byk
Evde kapana ksldnz. Duvarlar erri darda tut-mak iin yaplmt. Ya
da, bu durumda olabilecei gibi, ieride muhafaza etmek iin."
"Ona kar drt kiiyiz/' dedi ekilleme Ustas.
"Onlar bize kar be/1 dedi ifac.
" buraya gelip dayand m?" dedi simci. "Segoy'un dikmi olduu ormann
kysnda durup birbirimizi yok etmekten konu-acak noktaya?"
"Evet," dedi ekilleme Ustas. "Uzun sre deimeden giden bir ey kendini
yok eder. Orman sonsuzdur, nk lr, lr ve bylece yaar. l elin
bana dokunmasna izin vermeyeceim, Bize umut getiren krala dokunmasna
da. Bir sz verilmiti, be-nim vastamla; benim azmdan kmt:
'Gont'taki bir kadn'-Bu szn unutulmasna izin vermeyeceim,"
"Yani Gont'a m gitmeliyiz?" dedi ifac, Azver'in hevesine kaplarak.
"evik Atmaca orada."
"Halka'nn Tenar' da orada/' dedi Azver.
"Belki umudumuz da oradadr," dedi simci.
Tereddtle, mitlenmeye alarak sessizce durdular.
rial da sessizdi ama onun mitleri snm, yerini bir utan ve mutlak
bir nemsizlik hissine brakmt. Bunlar sevdikleri bir eyi kurtarmann
yollarm arayan cesur, irfan sahibi adamlard ama bunu nasi
yapabileceklerini bilmiyorlard. Kz ise onlarn ir-fanlarn paylamyor,
kararlarnda bir rol oynamyordu. Onlar-dan uzaklat; farkna bile
varmadlar. Thwilburn'n ormandan -kp birka devrilmi kaya zerinden
aarak akt yere doru y-rmeye devam etti. Su sabah gneinde parlakt
ve mutlu bir ses kartyordu. Alamak istedi ama hibir zaman alamay
becere-memiti. Durup suyu seyretti; utanc yava yava fkeye dnt.
262

EJDERBCE
adama doru dnerek, "Azver," dedi.
Adam hayretle kza dnerek biraz ileri kt.
"Neden Kuralnz benim iin bozdunuz? Bu, hibir zaman sizler gibi
olamayacak olan benim iin deer miydi?"
Azver kalarn att. "Kapc seni ieri girmek istediin iin ald,"
dedi. "Ben seni Koru'ya getirdim nk aalar sen daha buraya gelmeden
senin ismini sylemilerdi. riah demilerdi, Iriai. Neden geldiini
bilmiyorum ama tesadfi olmadn bili-yorum. arc da bunu biliyor."
"Belki onu yok etmeye gelmiimdir,11
Adam kza bakp bir ey sylemedi.
"Belki Roke'u yok etmeye gelmiimdir.1'
O zaman adamn soluk gzleri alevlendi. "Dene bakalm!11
Durmu Azver'e bakarken kz uzun bir titremedir ald. Kz kendisini
adamdan, hatta kendi olduundan daha iri hissetti, mu-azzam bir irilik.
Tek bir parman uzatarak adam yok edebilirdi. Adam orackta o minik,
cesur, ksa insanl, o lmllyle, sa-vunmasz duruyordu. Kz derin
bir nefes ald. Bir adm geriledi.
O muazzam kuvvet duygusu ekilmeye balamt. Ban bi-raz evirip
baklarn indirince kendi kahverengi kolunu, svan-m gmlek kollarn,

sandaletli ayaklar arasndan fkran serin yeil otlan grnce ard.


Tekrar ekilleme Ustasna bakt; adam hl narin bir varlk gibi
duruyordu. Adama hem acd, hem sayg duydu. Onu iinde bulunduu
tehlikeye kar uyarmak iste-di. Ama kzn diline hibir sz gelmiyordu.
Dnerek, minik ela-lenin yanna, nehir kysna gitti. Orada kamburunu
kartarak kt, yzn kollarna kapad, adam, dnyay darda
brakt.
Konuan byclerin sesleri akan derenin seslerine benziyor-du. Dere kendi
szlerini, onlar da kendi szlerini sylyorlard ama hibiri doru szler
deildi.
263

IV. RALI
AZVER dierlerinin yanma dndnde yznde ifac'nn, "Ne var?" demesine
neden olan bir ifade vard.
"Bilmiyorum/ dedi adam. "Belki Roke'tan ayrlmasak daha
* M
y.
"Byk bir ihtimalle ayrlamayz," dedi ifac, "Eer Yela-nahtar
rzgrlar bize kar kilitlerse..."
"Olduum yere geri dnyorum," dedi Kurremkarmerruk aniden. "Kendimi
eskimi bir ayakkab gibi brakmaktan holan-myorum. Bu akam size
katlrm." Ve yok oldu.
"Ben de biraz aalarnn altnda yrmek istiyorum Azver," dedi if ac,
uzun bir i ekile.
"Sen git Deyala. Ben burada kalacam." ifac gitti. Azver Irial'nn
yapp evin n duvarna dayad kaba bankn zerine oturdu. Derenin
yukarsnda, kyda kprdamadan melmi olan kza bakt. Onlarla Byk
Ev arasndaki koyunlar tarlada hafife meleiyordu. Sabah gnei snmaya
balamt.
Babas ona Sava Sanca ismini vermiti. Batya gelip btn bildiklerini
geride brakmt; gerek ismini Varlk Korusu'ndaki aalardan renmi
ve Roke'un ekilleme Ustas olmutu. B-tn bu yl boyunca glgelerin
ekilleri, dallar ve kkler, orman-nn tm sessiz lisan ykmdan,
ihlalden ve her eyin deiimin-den sz etmiti. Artk zaman gelmiti,
biliyordu. Kzla birlikte gelmiti.
Kzdan kendisinin mesul olduunu, kzm onun himayesinde olduunu daha ilk
grdnde anlamt. Sylemi olduu gibi Roke'u yok etmek iin geldii
halde kza hizmet etmeliydi. Bunu seve seve yapyordu, Kzt o uzun boylu,
sakil, korkusuz haliyle onunla birlikte ormanda yrmt; brtlen
allarnn dikenli dallarn koca, dikkatli elleriyle kenara ekmiti.
Thwilburn'n glgeler indeki suyu gibi kehribar rengi olan gzleri her
eye bakmt; kz dinlemiti; kprdamadan durmutu. Kz korumak
264

EJDERBCEt
istiyor ama bunu yapamayacan da biliyordu. d zaman kz birazck
stabilmiti. Kza verebilecei baka bir eyi yoktu. Kz nereye gitmesi
gerekiyorsa, gidecekti. Tehlikeyi anlamyor-du. Masumiyetinden baka
irfan yoktu, fkesinden baka da zr-h. Kimsin sen rial? dedi adam,
orada suskunluu iinde kilitli kalm bir hayvan gibi melen kza
bakarak.

Arkada ormandan geri gelerek bir iire banka, yanna otur-du. Gn


ortasnda, sabah Kapc ile birlikte geri dnmeye ikna olarak Byk Ev'e
gitti. Tm dier Ustalarla birlikte Koru'da bu-luulmasn nereceklerdi.
"Ama o gelmeyecek," dedi Deyala; Azver de bayla onaylad.
Btn gn boyunca adam Susamuru'nun Evi'nden aynim adan rial'y bekledi;
kzn kendisiyle birlikte biraz yemek yemesini salad. Kz eve geldi ama
yemeklerini bitirdikten sonra dere k-ysndaki yerine geri dnp
kprdamadan orada oturdu. Adam da kendi bedeni ve aklnda bir atalet
hissetti; kar koyduu ama bir trl zerinden atamad bir aptallk.
anc'nn gzlerini d-nd; o zaman yen, yaz gnnn tm scakl
iinde oturdu-u halde her yan yen kendi oldu. ller tarafndan
ynetili-yoruz, diye dnd. Bu dnce yakasn brakmad.
Kurremkarmerruk'un kuzeyden Thwilburn kys boyunca ya-vaa geldiini
grnce ona minnettar oldu. Yal adam pabula-rn bir eline alm, uzun
asas da dier elinde su iinden yalna-yak yryor, talara iyi
basamaymca homurdamp duruyordu. Ya-knda bir yerlerde ayaklarn kurutmak
iin dere kysma oturup yeniden pabularn giydi. "Kuleye geri
dnerken/' dedi, "ata bi-neceim. Bir araba kiralayacam, bir katr
alacam. Yalandm Azver."
"Eve gel," dedi ekilleme Ustas ve simci'nin nne su ve yi-yecek koydu.
"Kz nerede?"
"Uyuyor." Azver, kzn minik elalenin zerindeki otlar ze-rine kvrlm
yatt yeri gsterdi.
Gnn ss azalmaya balamt ve Koru'nun glgesi otlarn zerinde
uzand halde Susamuru'nun Evi hl gne altndayd.
265

YERDENZ YKLER
Kurremkarmerruk srtn evin duvarna vererek banka, Az ver de eie
oturdu.
"Sonuna geldik," dedi yal adam sessizlik iinden.
Az ver bayla onaylad sessizlikle.
"Seni buraya ne getirmiti Azver?" diye sordu siniri. "Hep sana bunu
sormay dnmmdr. ok ok uzun bir yoldan geldin. Galiba Karg
topraklarnda byc de yok."
"Yok. Ama bizde bycln meydana geldii eyler var. Su, talar,
aalar, szler..."
"Ama Yaradl szleri deil."
"Deil. Ejderha da yok."
"Hi mi?"
"Sadece ok ok eski baz masallarda var. Tanrlardan nce-ki. nsanlardan
nce. nsanlar insan olmadan nce ejderhaym."
"Bak imdi, bu ilgin/1 dedi yal bilgin, dorularak. "Sana ejderhalar
hakknda bir eyler okuduumu sylemitim. Onlarm Deniz'de Gont kadar
douya be utuklarna dair sylentiler vard. Bu, belli ki Ged'i evine
gtren Kalessin'di; denizciler ola-y dallandrp budaklandrp yky
geniletivermilerdir. Ama bir ocuk, btn kyn bu bahar aynda Onn
Da'nn kuzey ta-rafnda uan bir ejderha grdne nmde yemin etti.
Bylece ben de ne zamandan beri Pendor'dan douya gelmez olduklarn
renmek iin eski kitaplar okumaya baladm. Kitaplardan bi-rinde senin
ykne, ya da onun gibi bir eye rastladm. Yani in-sanlar ile
ejderhalarn ayn rk olduklar ama kavga ettiklerine da-ir. Kimi batya,
kimi douya gitmi ve iki ayn rk halini almlar ve bir zamanlar tek
olduklarn unutmular."
"Biz en douya gittik," dedi Azver. "Ama benim dilimde bir ordu komutanna
ne derler biliyor musun?"
"Edran," dedi simci hemen ve gld. "Erkek rdek. Ejder-ha..."

Bir sre sonra, "Bir kelimenin asl eklini kyamete kadar


iz-leyebilirim... Ama bence Azver, sanrm kyamete vardk. Onu
yenemeyeceiz," dedi.
"Avantaj onda," dedi Azver son derece kuru bir sesle.
266

EJDERBCE
"yle. Yani... Yani bu yzden, bunun pek olas olmadn, imknsz
olduunu itiraf etmeliyim -eer onu yenersek -eer lme geri dner ve
bizi burada canl brakrsa -ne yaparz? Son-ra ne olacak?"
Uzun bir sre sonra Azver, "Hibir fikrim yok," dedi,
"Yapraklarn ve glgelerin sana bir ey sylemiyor mu?"
"Deiim, deiim," dedi ekilleme Ustas. "Dnm/'
Aniden bam kaldrd. Snra yakn duran koyunlar telala kamaya
balamlard; Byk Ev'in patikasndan biri yakla-yordu.
"Bir grup gen adam/' dedi if ac, nefes nefese, onlara do-ru gelirken.
"Thorion'un ordusu. Buraya geliyorlar. Kz almaya. Kz yollamak iin."
Durup bir nefes ald. "Ben ayrldmda Ka-pc onlarla konuuyordu.
Sanrm..."
"te burada," dedi Azver; Kapc gelmiti, przsz sarmt-rak
kahverengi yz her zamanki kadar sakindi.
"Onlara," dedi, "bugn Medra'nn Kaps'ndan geerlerse, bir daha
bildikleri eve hi geri dnemeyeceklerini syledim. O za-man bir ksm
geri dnmek istedi. Fakat Yelanahtar ile Okuyucu Usta onlar
yreklendirdi. Yaknda burada olurlar."
Koru'nun dousunda adamlarn seslerini duyabiliyorlard.
Azver aceleyle rial'nn dere kenarnda uyuduu yere gitti; dierleri de
onu izledi. Kz uyanarak ayaa kalkt, donuk donuk bakyor; alklam,
afallam grnyordu. Otuz civarnda adam kk evi geip onlara doru
yaklarken kzn etrafnda durdu-lar, bir eit muhafz gibi. Gelenler
arasnda genellikle byk -renciler vard; kalabalk iinde be alt
byc asas da vard ve onlara Yelanahtar Usta nderlik ediyordu, ince,
zeki yz kuru-mu ve yorgun grnyordu ama dier drt bycy kibarca
un-vanlanyla selamlad. Onlar da onu selamladlar ve Azver sz al-d:
"Koru'ya gel Yelanahtar Usta," dedi, "orada Dokuz'un kalan-n bekleriz."
"lk nce bizi blen meseleyi halletmeliyiz/' dedi Yelanahta-r"Bu pek deiecek bir mesele deil," dedi simci.
267

YERDENZ YKLER
"Yannzdaki kadn Roke Kural'na meydan okuyor," dedi Ye-lanahtar.
"Gitmesi gerek. Rhtmda onu gtrecek bir gemi bek-liyor; rahatlkla
syleyebilirim ki, rzgr Way'e kadar mutedil olacak."
"Bu konuda hi kukum yok efendim," dedi Azver, "ama onun gideceinden
kukuluyum."
"Sevgili ekilleme Ustas, bu kadar uzun zamandr tek olan ve ykm
glerine kar dzeni muhafaza eden Kuralmza ve topluluumuza kar m
geliyorsun? Btn insanlar iinde ekil-lerin dzenini kran sen mi
olacaktn?"
"Bu cam deil k krlsn," dedi Azver. "Bu nefes, bu ate."
Konumak ok zor gelmiti ona.
"lm bilmiyor," dedi ama kendi dilinde konutuu iin sylediklerini
anlamadlar, rial'ya daha da yaklat. Kzn bede-ninin scakln

hissetti. Kz bir hayvan kadar sessizce durmu bakyordu, sanki bunlarn


hibirini anlamyonmu gibi.
"Thorion Efendi hepimizi kurtarmak iin lmden dnd," dedi Yelanahtan
hiddetle ve kesin bir dille. "Babyc olacak, Onun ynetimi altnda Roke
eskisi gibi olacak. Kral gerek tac-n onun elinden giyecek ve Morred
gibi onun nasihatyla ynete-cek. Kutsal topra hibir cad pisle
temeyecek. Hibir ejderha i Deniz'i tehdit edemeyecek. Dzen, emniyet ve
bar olacak."
Byclerin hibiri ona cevap vermedi. Yanndaki adamlar sessizce
mrldandlar; aralarnda bir ses, "Cady bize verin," de-di.
"Hayr," dedi Azver ama baka bir ey syleyemedi. Yeil s-tten asasn
kaldrd ama elindeki sadece bir tahta parasyd. Drd iinde bir tek
Kapc hareket edip konutu. Bir adm ata-rak btn adamlara tek tek
bakt, srayla. "simlerinizi vererek ba-na gvendiniz. Bana hl
gveniyor musunuz?" dedi.
"Efendim," dedi ilerinden gzel, esmer yzl, mee bir b-yc asas
tayan biri, "size gveniyoruz; o yzden cady brak-manz ve barn
yeniden gelmesini istiyoruz sizden."
Daha Kapc cevap veremeden rial ileri bir adm att,
"Ben cad deilim,11 dedi. Erkeklerin sesinden sonra sesi tiz
268

EJDERBCE
ve metalik geliyordu kulaklara. "Benim bir sanatm yok. Bir bil-gim yok.
renmeye geldim."
"Burada kadnlara bir ey retmiyoruz," dedi Yelanahtar. "Bunu
biliyorsun."
"Hibir ey bilmiyorum," dedi rial. Bir adm daha att ileri; tam
bycnn nndeydi. "Bana kim olduumu syle."
"Yerini bil kadn," dedi byc souk bir hiddetle,
"Yerim," dedi kz yavaa, "benim yerim tepede." Kelimeler zorla kyordu
azndan. "Her eyin, kendi olduu yerde. l adama onu orada beklediimi
syleyin."
Yelanahtar sessizce durdu ama adamlarn oluturduu grup-tan mrltlar
ykseldi, kzgn mrltlar; birka harekete geti. Azver kz ile onlarn
arasna girdi; kzn szleri adam, akln ve bedenni kaplayan felten
kurtarmt. "Thorion'a onunla Roke Tepesi'nde bulumak istediimizi
syleyin," dedi. "Geldii za-man biz orada olacaz. imdi benimle gelT"
dedi rial'ya. sim-cit Kapc ve if ac, kzla birlikte onu Koru'ya
doru izlediler. nlerinde bir patika vard. Ama birka gen adam
pelerine d-meye kalknca, patika yok oldu.
"Geri gelin," dedi Yelanahtar adamlara.
Kararszca geri dndler. Alalm gne hl tarlalarda ve Byk Ev'in
atsnda parlyordu ama ormann ii glgeliydi.
"Cadlk bu}" dediler, "kfr, kirlilik."
"En iyisi gelin gidelim/' dedi Yelanahtar Usta; yz ask ve skntl,
zeki gzleri rahatszd. Okula doru yola kt; dierle-ri ise asabiyet
ve hiddetle tartp mzakere ederek arkasndan da-nk bir ekilde
ilerlediler.
Koru'nun iine ok girmemilerdi, hl derenin yanndaydlar ki rial
durup yana dnd, suya eilmi bir sdn muazzam, kamburlar km
kkleri arama meldi. Drt byc patikada durdular.
"teki nefesle konutu," dedi Azver.
269

YERDENZ YKLER
Isimci bayla onaylad.
"Yani onu izlemeli miyiz?" diye sordu ifac.
Bu kez Kapc bayla onaylad. "yle grnyor," dedi ha-fife
glmseyerek.
"Pekl," dedi ifac sabrl, huzursuz ifadesiyle; biraz yana ayrlp
orman zemininde bulunan minik bir bitki veya mantar in-celemek iin diz
kt.
Zaman her zamanki gibi geti Koru'da, sanki hi gemiyor gibi grnyordu
ama yine de geip gitmiti; gn birka uzun so-lukla, yapraklarn titre
mesiyle, uzakta ten bir kula ve daha da uzakta ona cevap veren baka
bir kuun sesiyle sessizce bitmiti. rial yavaa ayaa kalkt.
Konumad; patikadan aaya bakt, sonra yrmeye balad. Drt adam onu
izledi.
Sakin, ak akam havasna ktlar. ThwilbunY geip tarla-lardan
nlerinde ge kar yksek karanlk bir kavis gibi ykse-len Roke
Tepesi'ne doru yrrken batda hl biraz parlaklk vard.
"Geliyorlar," dedi Kapc. Adamlar, btn bycler ve -rencilerin bir
ksm bahelerden geip Byk Ev'den uzanan pa-tikadan o tarafa doru
geliyordu. Balarnda gri cppesiyle cs-seli grnen, etrafnda soluk bir
tlsm nn oynat kemik beyaz tahtadan yaplma asasn havaya
kaldrm tayan arc Thorion vard.
ki patikann buluup Tepe'ye doru dnerek trmanmak iin birletii
yerde Thorion durarak onlar bekledi. riah onunla yz-lemek iin geni
admlarla ilerledi.
"Way'li riah," dedi arc derin, berrak sesiyle, "bar ile dzen
olmas ve her eyin dengesi adna hemen bu adadan ayrl-man emrediyorum.
Sana istediin eyi veremeyiz, o yzden de senden bizi affetmeni
istiyoruz. Ama eer burada kalmaya kal-karsan kendin affedilme hakkn
yitirirsin ve ondan sonra gnah ilemenin sonularn grrsn."
Kz neredeyse adam kadar uzun olan boyuyla dimdik duru-yordu. Bir dakika
boyunca bir ey sylemedi; ama sonra yksek, przl bir sesle konutu.
"Tepeye gel Thorion," dedi.
270

EJDERBCE
Adam kavakta, dz arazi zerinde brakarak tepeye trma-nan patikada
biraz ilerledi, birka adm kadar. Dnp, daha alak-ta duran adama bakt.
"Seni tepeye gelmekten ne alkoyuyor?"
Etraflarnda hava karanyordu. Bat sadece donuk bir krmz izgi halini
almt; dou g ise deniz zerinde glgelerle do-luydu.
arc rial'ya bakt. Yavaa kollarn ve asasn bir duann ar
hareketiyle kaldrmaya balad; Roke zerindeki irfan sahi-bi olan olmayan
btn byclerin rendii dilde konuuyordu, sanatlarnn dilinde,
Yaradl Lisan'nda: "rial, isminle seni a-rp bana itaat etmen iin
balyorum!"
Kz tereddt etti, bir an iin ona itaat edecek gibi grnd, adama
gidecek gibi; sonra haykrd, "Ben sadece riah deilim!'1
Bunun zerine arc kza doru komaya balad; uzanp kz yakalamak
ister gibi zerine atld. Artk ikisi de tepenin ze-rindeydi. Kz
inanlmaz bir ekilde adamn zerinde ykselmiti, aralarnda ate vard,
kzl alevler alacakaranla fkryordu, k-zl-altn pullar parlad,

geni kanatlar grnd bir an iin. Sonra bunlar geti; tepe yolunda bir
kadndan ve onun nnde yava ya-va topraa doru eilip uzanan uzun
boylu bir adamdan baka bir ey kalmamt.
Aralarnda ilk hareket eden ifac'yd. Patikadan ilerleyerek Thorion'un
yannda durdu. "Efendim," dedi, "arkadam.11
Gri cppenin altnda sadece bir kuma yn, kuru kemikler ve krk bir
asa buldu. "Bylesi daha iyi Thorion," dedi, alyor-du.
Yal Isimci ilerleyerek tepedeki kadna gitti ve "Kimsin sen?" diye
sordu.
11 Dier adm bilmiyorum," dedi kadn. Daha nce konutuu gibi
konuuyordu, anc'ya konutuu gibi, Yaradl Lisann-da, ejderhalarn
konutuu dilde.
Kadn dnerek tepeden yukar yrmeye balad.
&#9632;
"iriah," dedi ekilleme Ustas AzverT "bize geri dnecek mi-sin?"
Kadn duraksayarak adamn yanna yaklamasn bekledi.
271

YERDENZ YKLER
"Eer beni arrsan gelirim.11
Uzanarak adamn eline dokundu. Adam ani bir nefes ald.
"Nereye gideceksin?"
"Bana ismimi verecek olanlarn yanna. Su iinde deil, ate iinde.
Halkma."
"Batya," dedi adam.
"Batnn tesine,*' dedi kadn.
Adama, oradakilere arkasn dnd ve younlamakta olan karanlkta tepeye
doru yoluna devam etti. Uzaklatnda hepsi grd onu; o koca altn
zrhl br, ucuna doru sivrilen yay eklindeki kuyruu, peneleri,
parlak bir ate olan nefesini grd-ler. Tepenin hilal eklindeki
kysnda bir sre duraksad kz, uzun ba Roke Adas'na bakmak iin
yavaa dnd, en ok da artk karanlk iinde karanlk, bulank bir
lekeden baka bir ey deil-mi gibi grnen Koru'ya bakt. Sonra pirin
levhalarn sallanma-sndan kyormu gibi gelen bir ngrt sesiyle,
yelken gibi ge-ni kanatlar ald ve ejderha havaya frlayp bir kez Roke
Tepesi zerinde halka izdi, sonra uup gitti.
Bir ate kvrm, bir duman tutam karanlk hava iersinde uzaklap
gitti.
ekilleme Ustas Azver, kzn temasyla yanm olan sol elini sa eliyle
tutarak ayaa kalkt. Tepenin eteinde, ejderhann pe-inden sessizce
bakakalm adamlara bakt. "Evet arkadalarm," dedi, "imdi ne olacak?"
Sadece Kapc cevap verdi: "Galiba evimize gidip kaplarn amalyz."

You might also like