You are on page 1of 210

ANKARA NIVERSITESI IL;1111YAT FAKLTES/

YAYINLARI

XC

Eb Hmid al-GAZZAL

T KAD'DA ORTA YOL


( al - kti d fi'l `tid )

nsz ve Notlarla
eviren:
Dr. Kemal IIK
ANKARA NIVERSITESI ILAHIYAT FAKLTESI
YAYINLARI

XC

Ebii Hamid al-GAZZAL

T KAD'DA ORTA YOL


( al - kti5.d fi'l - 'tWad )

nsz ve Notlarla
eviren:
Dr. Kemal IIK
ANKARA NIVERSITESI BASIMEV - 1971
IINDEIdLER

EVRENN NSZ 5
MELLFN NSZ 7
GIRI 9
Birinci giri.: Kelm ilminin nemi 10
kinci giri .: Kelm ilmiyle megul olmak 12
nc giri.: Kelm ilmiyle uramann farz-1 kifye olmas 15
Drdnc giri.: Kitabn metodu 16

BIRINCI KISIM
ALLAH'IN ZATI 22
Birinci Dava: Allah' n varl 22
kinci Dava: Kdem 29
nc Dava: Beka 29
Drdnc Dava: Allah' n cevher olmamas 31
Beinci Dava: Allah' n cicim olmamas 31
Altnc Dava. Allah' n araz olmamas 32
Yedinci Dava: Allah' n bir ynde bulunmamas 32
Sekizinci Dava: Allah' n Ar'a kurulmaktan mnezzeh olmas 38
Dokuzuncu Dava: Allah' n gzle grlmesi 45
Onuncu Dava: Allah'n gerek birli i 54

IldNC/ KISIM
A-ALLAH'IN SIFATLARI 60
1Kudret Sfat 60
2Ilim Sfat 74
3Hayat Sfat 75
4irade Sfat 75
5iitme Sfat 80
6Grme Sfat 80
7Kelm Sfat 84
B-SIFATLARIN HKMLERI 95
Birinci Hkm: Sfatlarn zatn gayrisi olmas 96
kinci Hkm: Sfatlarn Allah'n zatiyle kaim olmas 103
nc Hkm: Btn sfatlarm kadim olmas 105
Drdnc Hkm: Allah'n, sfatlardan treyen ezeli ve ebedi isimleri 115
NC KISIM

ALLAH'IN FLLER 117


Birinci Dava: Allah' n bir eyi yaratmamas nn caiz olmas 127
kinci Dava: Allah' n, kullann mkellef klmas 130
nc Dava: Allah' n hayvanlara azap verme kudreti 133
Drdnc Dava: Allah' n, kullar iin aslah'a riayet etmesinin vacip olmamas 134
Beinci Dava: Kullar mkfatlandrmasmn allah'a vacip olmamas 136
Altnc Dava: eriatn olmamasnn, mkellefiyetin d mesini gerektirmesi 138
Yedinci Dava: Peygamberlerin gnderilmesinin caiz olmas 143

DRDNC KISIM

BLMLER 149

BiRINCI BLM

HZ. MUHAMMED'N NOBOVVETNN SPATI MESELES 150

KINCI BLM

ERATIN HKMLERININ TASD K MESELES 157


Giri . Bilinmesi zorunlu olmayan eyler 157
Birinci fas l: eriatn hkmleri kar snda akln durumu 158
a- Har 159
b- Kabir azab 160
c- Mnkir ve Nekir 161
d- Mizn 162
e- Sirk. 163
kinci fasl: Baz fasllarn zikredilmemesi 164
a- Akli meseleler 164
b- Lafzi meseleler 164
c- Fkhl meseleler 164

NC BLM

MAMET MESELES 175

DRDNC BLM

TEKFR VACIP OLAN FIRKALAR 186


BBLYOGRAFYA 195
GENEL INDEKS 197

4
EVIRENN ONSZ

Huccetu'l-Islam lakabiyle tanman Eb Hmid al-Gazzali (lm. H.


505 /M. 1111), slam aleminin byk bilginlerinden birisidir. O, slam
ilimlerinin hemen hemen her sahasnda birok eserler yazm ve yze
yakalan bu eserleriyle, dnya lsnde byk bir n yapm tr.
Tabiatiyle, bizim burada onun ba h bana bir inceleme ve ara trma
konusu olan hayat ndan, dncelerinden ve bunlar yanstan eser-
lerinin tmnden bahsetmemiz mmkn de ildir. Essen bu konular
eitli zamanlarda, e itli kimseler tarafmdan ele al nm ve derinli-
ine incelenmi tirl. Bu itibarla burada biz, sadece onun, tercmesini
yaptmz "al ktisd fi'l 'tikd" adl eserinden ve dolay siyle ke-
- -

lm ilmi karsndaki durumundan ksaca bahsetmekle yetinece iz.


Gazzalrnin kelm ilminde ba lca dayana mamu'l-Harameyn
al- Cuveyni (lm. H. 478 (M. 1085) olmutur. Ayrca kendisinin Kad
Eb Bekir al-Bak llni (61m. H. 403 /M. 1012)'nin eserlerinden de b
yk lde faydaland rivayet O, kelm'da genel olarak E '-
arrnir yolunu tutmu 61makla beraber, baz hallerde ondan ayr l-
mtr3. Gazzalrye gre kelm ilminin gayesi, Ehl-i Snnet akidesini
phelerden korumak, onun safiyetini muhafaza etmek ve bu akideyi
bozmak, ona birtak m sapk fikirleri kartrmak isteyen sap klk eh-
line kar koymaktr4. Ona gre kelm, Allah' n zatndan, kdemin-
den, fiili ve zati sfatlarndan, peygamberlerin, imamlar n ve saha-
benin durumlarndan, hiret hayat ndan, Allah'n grlp grl-
memesi ve benzeri meselelerden bahseden bir ilimdir s. Bununla bera-
ber Gazzali, kelm ilminin, insann karlat inanla ilgili e itli
glkleri zmek hususunda yeterli bulunmad n', binaenaleyh,
kltrsz kimselerin bu ilimle uramamalar gerektiini sylemi-
1 Gazzalrnin hayat ve eitli grleri iin bak: as-Subki, Tabakat as-afilyye,
e. IV, s. 101-114, Msr 1324; az-Zebidi, ithaf as-Sade, c. I, s. 7-50, Msr 1311; bn Hal-
likn, Vefaydt al-A'ydn, c. III, s. 353-355, M sr 1357; Prof. Dr. brahim Agh ubuku,
Gazzalt ve Keln Felsefesi. s. 7 vd. Ankara 1970.
2 Bak: bn Teymiye, Kitkb Bugyat al-Murtdd fi'r-Radd ala'l-Mutefelsife Va'l-Ka-
ramita Va'l-Batniyye, al-Fetdvd, c. V, s. 107, Kahire 1359.
3 Bak: Gazzall, Faysalu't-Tafrika Beyna'l-slam Va'z-Zandaka, s. 1, Msr 1325;
Ord. Prof. Hilmi Ziya etken, isdm Felsefesi Tarihi, s. 325, stanbul 1957.
4 Bak: Gazzali, al-Munkiz Min ad-Daldl, s. 6, Msr 1309.
5 Bak: Gazzali, ar-Risdlet al-Ladunniyye, s. 15, Msr 1328.
6 Bak: Gazzali, al-Munkiz MM ad-Dald , s. 7.

5
tir7. Bir eserinde bu konuda daha da ileri giderek, baz istisnalarla
kelm ilminin renilmesini haram saym tr. Ona gre, kelm ilmini
ancak zeki ve kltrl olup, pheye d enlerle, salam bir imana,
derin bir bilgiye sahip olan ve ba kalarn manavi ynden tedavi et-
mek amac m gden kimse renebilir. Bu durumda olan bir kimse-
nin, bilmesinde byk faydalar olduu iin, kelm ilmini renmesi
zorunludur8. Gazzali, yukar da da grld gibi, bir eserinde kelm
ilminin renilmesini cahil kimselere haram k larken, dier bir eserin-
de de ilimlerin en ereflisi olduunu sylemi ve onu ok vm tr9.
Gazzali dier ilim dallarnda olduu gibi, srf kelmi meseleler-
den bahseden birok eserler yazm tr. Hi phe yoktur ki bu eser-
ler, kelm ilmi konusunda gnmze kadar devam ede gelen ciddi ve
gvenilir kaynak eserlerin en ba ta gelenlerinden olmu ve ilmi ara-
trmalarda bu eserlerden byk lde faydalan lmtr.
Bu cmleden olarak, tercmesini yapt mz "al-ktisd fi'l-'-
tikd" adl bu eser, Gazzalrnin en sekin eserlerinden birisidir. Bu ese-
rin H. 489 /M. 1095 ylna doru yazld sanlmaktadr. Eser, "al-
ktisd fi'l-Ttikd" adndan da anla laca zere inan sorunlar n
zmlemektedir. Yazar, bu eserde kelmi konular incelerken, hem
nakilden ve hem de akldan gerei kadar faydalanmtr. Kelm il-
mine dair her trl sap k grleri, ince zekas ve derin dini bilgisi
ile reddetmi ve gerei ortaya koymutur.
Bu eser gerek kelm ilmi ve gerekse islam felsefesi bak mndan
hususi bir nem ta maktadr. Bu sebeple de islam lkelerinde ok
okunmu ve okutulmutur.
Biz, al-ktisd tikd' vatandalarmza ve zellikle din e i-
timi yapan okullara faydal olur midi ile Trkeye tercme ettik.
Tercmemizde say n Prof. Dr. brahim Agh ubuku ile sayn Do.
Dr. Hseyin Atay taraf ndan hazrlanp 1962 ylnda Ankara'da ba-
slan metne dayandk. Metin ile tercmenin kolaylkla karlatrl-
masmn salanmas iin, metnin sayfa numaralar n tercmemizde
sayfa kenarlarnda gsterdik. Ayrca tercme esnas nda tarafmzdan
gerekli grlen baz dzeltme ve ilaveler yap ld gibi, gerekli gr-
len yerlerde de dip notlar eklenmitir.
Bu eserin tercmesi esnas nda, bizden k ymetli yardmlarn
esirgemiyen sayn Prof. Dr. brahim Agh ubuku'ya ve bu eserin
Fakltece yaynlanmasna karar veren Faklte Yay n Komisyonu
sayn yelerine burada te ekkrlerimi bildirmeyi zevkli bir bor bilirim.
Kemal I IK

7 Tafsilat iin bak: Gazzali, ilcm al-Avam an lm al-Kelm, stanbul 1287.


8 Bak: Gazzali Faysal at-Tafrika, s. 20-21.
9 Bak: Gazzall, al-Mustasfk Min c. I. s. 4-5, Msr 1356.

6
MIJELLFIN ONSOW

Rahmn ve rahim olan Allah adiyle ba lar ve yalnz O'ndan yar-


dm dileriz.
stat, imam, Huccet'ul-Islm Eb Hmid Muhammed b. Muham-
med b. Muhammed al-Gazzali -Allah onun ruhunu takdis etsin- yle
syledi:
Hamd, temiz kullanndan Ehli Snnet ve hak yolcular m seen,
onlar dier frkalar arasndan ltuf ve kerem meziyetleriyle ay ran,
onlara dinin gereklerini gsterecek hidayet nurunu veren, sap k din-
sizlerin kkn yok eden delillerle onlar konuturan, eytanlarn ves-
veselerinden ilerini temizleyen, do ru yoldan sapanlarn arzularn-
dan onlarn vicdanlann pak tutan ve hakikat nurlar ile onlarn kalp-
lerini aydnlatan Allah'a mahsustur. yle ki bu insanlar, Allah' n Pey-
gamberi ve sekin sevgilisi, resullerin efendisi Muhammed'in -Allah
ona ve ona uyanlarn hepsine salt etsin- diliyle indirdi i srlara kavu-
tular. Onlar aklin gerekelerini ve eriatin icaplar n uzlatrmay ba-
ardlar. Menkul eriatla, ma'kul gerek aras nda zddiyet olmadm
incelediler ve anladlar ki, Haeviye gibi grn lere uymay ve taklit-
cilikte donup kalmay gerekli zannedenler, sadece k sa grlerine ve
zayfakllarna dayanmaktadrlar. Kt niyetleri sebebiyle felsefe-
ciler ve Mutezile'nin mfritleri, Seriat n keskin delillerini reddedecek
derecede akla dayanmakta ileri gittiler. Onlar n tefrit'e ve bunlarn
ifrata meyletmeleri temkin ve ihtiyattan uzakt r. Itikad kaidelerinde
zaruri ve gerekli ey mutavasst olan benimsemek ve do ru yola y-
nelmektir. Bir eyin ifrat ve tefriti zemmedilmi tir. Nakil ve haberi
taklid etmekle yetinen, dnme ve aratrma metotlarn inkr eden
bir kimse iin doru yolu bulmak, nasl kolay olabilir? Byle bir kimse,
eriatn mesnedinin, be eriyetin nderinin (Peygamberin) sznden
ibaret olduunu bilmez mi ? Peygamberin haber verdii hususlarda
onu tasdik eden ey akldr. Srf akla uyup onunla yetinen, eriatm
nuriyle grmee almayan ve aydnlanmayan nasl doru yolu bu-
labilir ?

7
Kendisine acizlik ve tutukluk nz olan akla nas l gvenilir ?
Akln admlarnn ksa sahasnn ise, dar ve mandut oldu u bilinmi-
yor mu? Akl ve eriat' birle tirerek damkl yok edemiyen kimse,
ne yazk ki kesin surette baarya ulaamaz ve sapkla der Akln
benzeri, ila ve hastal klardan uzak sa lam gzdr. Kur'an' n benzeri
ise klar yaylan gnetir. Hidayet yolunu isteyerek ahlk n dzelt.
Akl ve eriatn birinden uzak olanlar, ahmaklar aras na katlm
saylr. Kur'an' n nuriyle yetinerek akldan yz eviren kimse, gzleri-
ni yumarak gne na ynelen kimse gibidir. Byle bir kimse ile
krler arasnda fark yoktur. eriatla bir arada olan ak l, k zerine
ktr. zellikle akl ve eriattan birine yan gzle bakan kimse benlik
ipine balanmtr.
Ey Ehl-i Snnet'in inan prensiplerini renmeyi ve onlar kesin
delillerle ortaya koymay arzu eden kimse, Ehl-i Snnet'ten ba ka bir
frkann, eriatla inceleme metodunu uzla trmay baaramadn
anlayacaksn. Onlarn izinden gidip, saflarna girerek, aralar nda yer
aldndan ve onlarn frkasna katldndan dolay Allah'a kret.
Belki kyamet gnnde onlarla beraber ha rolunursun.
3 Allah'tan, sapklk lekelerinden ilerimizi temizleyip, gerek nu-
riyle doldurmasn ve dillerimizi yanl sz sylemekten tutup, gerek
ve hikmetle konuturmasn dileriz. O'nun kerem ve ihsan bol, rah-
meti genitir.

8
GR

Sze kitabn adn aklyarak, mukaddime, fasl ve blmlerini


belirterek ba layalm:
Kitabn ismi, "al ktiscl
- dr. Kitabn tertibi, nsz
ve hazrlk mesabesinde olan drt giri le, gaye ve maksadlardan bah-
seden drt ksmdan ibarettir.
Birinci giri, bu filmin dindeki nemini aklar.
kinci giri, onun (Kelm ilminin) btn mslmanlar iin de il,
ancak zel bir taife iin nemli oldu unu belirtir.
nc giri, onun farz- ayn ilmayp farz- kifaye olduunu ak-
lar.
Drdnc giri, bu kitapta zikretti im delillerin metotlarn taf-
silatlandrr.
Bizim asl kasdettiimiz drt ksmdr ki, bunlarn hepsi de Yce
Allah hakkndadr. Biz kainat yer, gk, cisim ve lem olarak de il,
Allahn bir yaratk. ' olarak d nrz.
Peygamberi -Ona selam olsun- faziletli, alim ve erefli bir insan
olmasndan daha ok, Allah'n bir elisi olarak d nrz. Biz onun
szlerini sadece ifadeler, hitaplar ve deyi ler olarak de il, kendisi va-
stasiyle Yce Allah'tan gelen bildiriler olarak telakki ederiz. Allah
hakknda dnmek bahis konusudur; ondan ba ka gaye yoktur. Bu
ilmin btn konular, Allah'n zat, sfatlar, fiilleri, elisi vastasiyle
bize gelen bildirileri hakk ndaki dncelerden ibarettir. Bunlar n
hepsi drt ksmda toplanr :
Birinci k sm, Yce Allah'n zatn' dnmee dairdir. Burada, Al-
lah'n varln, kadim ve baki olduunu, cevher, cisim, araz, s mrl,
ynl olmadn, bilindii zere grlebilece ini ve bir olduunu ak-
layacaz. Yce Allah dilerse, bu on davay bu ksmda ele alaca z.

9
5 kinci k sm, Yce Allah'n sfatlanna dairdir. Burada O'nun
hayy, alim, kadir, mrid, grc, i itici ve mtekellim olduunu ve
hayat, ilim, kudret, irade, grme, i itme ve kelm sfatlar bulunduu-
nu aklayacaz. Ayn zamanda bu sfatlarn hkmlerini, icaplarn,
ayrldklar ve birletikleri ynleri, zat zerine ilave, kadim ve zat ile
kaim olduklarn ve mezkr s fatlardan hi birinin sonradan meydana
gelmediini zikredece iz.
nc k sm, Yce Allah'n fiilleri hakkndadr. Burada yedi me-
sele vardr: Yce Allah, insanlar sorumlu tutmak, yaratmak, mesuli-
yete gre sevap vermek, insanlar n menfaatlarn gzetmek mecburi-
yetinde deildir. nsana gc yetmiyece i teklifi yklemek Allah iin
imkansz olamaz. Allah'n gnahkarlan cezaland rmas mecburi
olmad gibi, Peygamberler gndermesi de imkn d nda deildir.
Bilkis bunlarn hepsi mmkndr. Bu ksmn balangcnda vacip,
hasen ve kabih kelimelerinin manalar m belirtece iz.
Drdnc k sm, Allah'n elilerine, Peygamberin -Allah' n seli-
t ve selam ona olsun- vastasiyle bize bildirilen ha r, ner, cennet,
cehennem, efaat, kabir azab, mizan ve srat gibi meselelere dairdir.
Bunlar drt blme ayr lr:
Birinci blm, Peygamberimiz Muhammed'in-Allah' n selat ve
selam ona olsun- nbvvetini ispata dairdir.
kinci blm, Peygamber vas tasiyle bildirilen Ahiret ilerinden
baseder.
6 nc blm, halifelik ve onun artlar hakkndadr.
Drdnc blm, sapk frkalann kfrn gsteren kaideleri a k-
lar.

Birinci giri :
Bu ksm, bu ilimle me guliyetin dinde nemli olduunun aklan-
masma dairdir: lim ve amelden hangisi olursa olsun, nemli olma-
yan bir eye gayret sarfetmek ve lzumsuz eylerle vakit geirmek,
sapkln ve zararn son mertebesidir. Faydas z ilimden Allah'a s-

Btn insanlar iin en nemli ey, srekli bedbahtlktan sakn-


mak ve sonsuz saadete kavu maktr. Peygamberler gelip Yce Allah' n,
kullarnn fiilleri, szleri ve inanlar zerinde hak ve alakas olduunu

10
insanlara tebli ettiler. Do ru sylemeyen, vicdan hakka dayanmayan
hareketleri adaletle sslenmeyen kimsenin gidece i yerin Cehennem
ve sonunun da helk olaca n haber verdiler. Bununla beraber sadece
haberlerle yetinmediler ; bilakis be er kudretinin stnde harikulade,
hayret verici hadiseler ve al lmam ilerle doruluklann ispat et-
tiler. Bu ileri gren veya kesin haberlerle peygamberlerin durumlar n
i iten kimse, onlarn dorululdanna inanr. Belki san'at hnerlerinden
mucizeleri ayrmak hususunda dnmee balamadan nce ilk i i-
tite onlarn doruluunu anlar. Bu ak kanaat veya zorunlu bilgi,
kalbin huzurunu karp onu duygu ve korkuyla doldurur ; ara trma 7
ve dnceye sevkederek, kalbin karar ve skfinunu selbeder; gev ek-
liin ve ihmalciliin sonucundan sakndrr; lmn muhakkak gelece-
ini, lmden sonraki hadiselerin insanlardan gizli kald n ve peygam-
berlerin haber verdikleri eylerin imkan dahilinde olduunu tesbit eder.
Bir ie sarlmak, bu iin hakikatini aklamakta geveklii terketmekle
olur. Doruluklarn ortaya koymak hususunda mucize gsteren bu
peygamberler, -szlerinin gerekli i incelenmeden bile- bulundu u-
muz yerden veya evimizden karken, yrtc bir hayvann evimize gir-
diini, ondan korunmam z ve saknmamz lazm geldiini haber veren
bir kimseden daha az gvenilir de illerdir.

Sadece iitmekle, verilen haberin imkn dahilinde olduunu an-


larsak, eve girme e uramayz. Aksine elimizden geldii kadar oraya
girmekten saknmaa alrz. Halbuki lm kesin olarak gelecektir.
Bu duruma gre, lmden sonra vuku bulacak hadiselerden korunmak,
nasl nemli olmaz ? O halde grevlerin en nemlisi, ilk anda ziline
doan ve dncenin kabul etti i peygamberlerin sznn, bizatihi
imkansz veya kesin gerek olup olmad n aratrmaktr. Peygamberin
sznn hlasas udur: "Rabbiniz size bir tak m vazifeler yklemi -
tir. Onlar terkettiiniz takdirde sizi cezaland racak, ilediiniz takdirde
ise size mkfat verecektir. Bunlar aklamam iin beni size eli olarak
gnderdi". Artk bir Rabbimizin var olup olmadn bilmemiz gerek-
mektedir. Eer varsa, eliler gnderecek, teklif yapacak, yasak edecek
ve emir verecek surette konu mas mmkn mdr ? Konumas
mmknse, itaat yahut isyan etti imiz zaman, bizi mkafatlandrma a
veya cezalandrmaa kadir midir? Kadir ise, "ben size eli olarak gn- 8
derildim" diyen bu ahs sznde do ru mudur? Bunlar bize maltim
olduu takdirde, akll kimselersek saknmamz, kendimizi dnme-
miz ve sonsuz Ahirete mukabil, geici olan bu dnyay kk grmemiz
gerekir Akll kimse, bir i in balangcn deil, sonucunu dnr.

11
Bu filmin amac, fihristte akladmz gibi, Yce Allah'n varl-
, sfatlar , filleri ve peygamberlerin do ruluu hakknda deliller
vermektir. Bunlar n hepsi dnen bir kimse iin kan lmaz surette
nemlidir.
Eer, "ben bu gibi meselelere kar iimde duyduumu inkr edi-
yor deilim, fakat bunun, do u ve yaratl mahsul m yahut aklin
gerektirdii bir ey mi veya eriatn bir icab m olduunu bilmiyorum;
nk zorunlu kavramlar anlamak hususunda mnaka alar vardr"
dersen, ite bunu, bu kitabn sonunda zorunlu kavramlara temas etti-
imiz zaman reneceksin. imdi bununla uramak faydaszdr. Bu
merak sabit olduktan sonra, kurtulma aresini aramaktan ba ka yol
yoktur. Bo eylere ynelen kimse, sald rma deti olan bir y lan veya
akrebin sadan veya soldan geldi ini anlamak iin, kama a kadir
olduu halde yerinde duran ve neticede bunlardan biri taraf ndan so-
kulan kimseye benzer. Bu, kltrsz ve ahmak kimselerin yapaca
ilerdendir. nemli ve asli grevleri ihmal ederek, bo eylerle ura-
maktan Allah'a s nrz.

9 kinci giri :
Bu giri, kelm ilmiyle megul olmaa dairdir. Bu ilim bizatihi
nemli ise de, baz kimseler iin nemli de ildir. Onlarn bu
ilimle megul olmamalar gerekir i. Bu ilimde ele alaca mz delillerin,
kalp hastalklarn tedavi eden ilalar gibi olduklar bilinmelidir. Bu
ilalar kullanan doktor, sa lam fikirli, keskin grl ve maharetli
deilse, faydadan ok zarar verir. Bu kitab n muhteviyatn renmek
ve bu ilimlerden istifade etmek isteyen kimse, insanlar n drt frkaya
ayrldn bilmelidir.
Birinci frka: Bunlar, Allah'a inanan, peygamberi tasdik eden,
onun eliliinin gerekliine iman eden ve bu iman vicdamna yerle -
tirip ibadetle yahut hergangi bir i le megul olan taifedir. Bunlar n,
bu ilmi renmeleri hususunda zihinleri kar trlmakszn, olduklar
gibi braklmalar gerekir. Peygamber -Allah' n dualar onun zerine
olsun- Araplara hitap ederken, tasdikten daha fazla bir ey istemedi.
O, iman ve taklidi inanla kesin delillere dayanan sa lam iman arasn-
da fark gzetmedi. Bu, Peygamberin, kendisini tasdik etmekte abuk
davranan grgsz Araplarn imanna tezkiye hususunda tak nd

1 Bu gr, nellifin "Faysalu't-Tafrika" adl eserindeki gr leriyle karlatr.


Bak: anlan eser, s. 69-71, Msr 1319 /1901.

12
tavrdan zorunlu olarak anla lmaktadr. Onlarn tasdiki, aratrma ve
delille deil, belki doruya boyun emee ve gerei kabul etmee reh-
berlik eden, kalplere i lemi karine ve do ularla hasl olmutur. te
bunlar gerekten mminlerdir. Bunlar n inanlarn kantrmamak
lzmdr. Bu deliller, bu delillere yap lan itirazlar ve bu itirazlara verilen
cevaplar, onlara okundu u zaman zihinlerine bir m kilin taklp,
hakim olmasndan emin olunmaz ve verilmi olan cevaplar da bu m - 10
kili ortadan kaldrmayabilir. Bundan dolay Sahabe'nin tetkik, tedris
ve kitap yazmak suretiyle bu ilimle me gul olduklar rivayet edilmedi.
Bilkis Sahabe'nin me guliyeti, ibadet etmek, ibadeti tavsiye etmek ve
halk hareketlerinde, i lerinde ve ya aylarnda faydal ve doru ey-
lere ynetmekti.

kinci frka: Bunlar kfir ve bid'atiler gibi, hakka inanmaktan


yz eviren kimselerdir. Bunlardan, kkl nden gekin ya na ka-
dar yanla ahm, taklitte donup kalm , akh zayf, kuru ve kaba olan-
lara, ancak kl ve krba tesir eder. Kfirlerin o u kl korkusu al-
tnda mslman olmulardr. nk Allah, kesin delillerle yap lama-
yan eyi kl ve mzraklarla yapar. Bundan dolay tarihi hadiseleri
incelediin zaman, mslmanlarla kfirler arasnda yaplan savada bil-
hassa sap k gurubun yenilerek boyun e diklerini grrsn. Mnaka a
ve mnazara toplantlarnn daima israr ve inadla neticelendi ine de
ahit olursun. Zikretti imiz eyin, akln ve kesin delilin de erini dr-
mek demek olduunu zannetme Akln , Allah'n ancak nadir kul-
lanna verdii bir nimettir. Halkn ouna kusur ve cehalet hakimdir.
Bunlar kusurlarndan dolay, yarasa kularnn gzleri gne -
n idrak edemedi i gibi, kesin akli delilleri kavrayamazlar. Gl ko-
kusunun, gbre bceine zarar verdi i gibi bunlara da ilim zarar verir. 11
Bu hususta afil -Allah ondan raz olsun ve onu ho nut etsin- yle
sylemiti: Kim ahmaklara ilim retmee kalkrsa, onu zayi etmi
olur; ilmi lay k olanlara vermekten ka nan ise, zulmetmi olur.
nc frka: Bu frkaya mensup olanlar, hakka taklit yoliyle ve
iiterek inanmlardr. Fakat bunlar, yarat ltan zek ve anlay zel-
liklerine sahip khnmlardr.
Bunlar, ya kendiliklerinden, inanlarna phe veren ve huzurlan-
karan bir takm glklerin fark na varmlar, yahut da iittikleri
her hangi bir pheyle zihinlerini yormulardr. phelerini gidermek ve
huzurlann iade hususunda, bunlara mmkn mertebe kendilerine
makbul ve ikna edici olan szlerle gzel muamele etmek lz mdr. Bu

13
trl muamele, bir fikri imkans z ve irkin bulmak, ayet veya hadis
okumak yahut onlarca faziletli me hur bir kimsenin szn naklet-
mekle olur. Bir kimsenin phesi, bu gibi szlerle giderilirse, mnazara
kaidelerine gre deliller ileri srmek gerekmez. nk bu gibi hareket,
belki ona yeni mkiller karr. Eer o zeki ve anlayl ise, onu ancak
gerek lsne dayanan szler ikna eder. Bu takdirde hakiki delil ona
sylenebilir. Bunu da ihtiyaca gre ifa etmek ve bilhassa m kilat -
kan hususlara munhasr klmak gerekir.
Drdnc firka: Bunlar, zeka ve anlay meziyetleri olan, inan-
12 larna gelen phe sebebiyle gere i kabul etmeleri beklenebilen veya
dou ve yaratl itibariyle phecilie temayl eden sap k insanlardan
ibarettir. Bu gibi insanlar geree yneltmek ve doru inanca ula-
trmak iin inad ve mnaka aya meydan vermeksizin, onlara iyi mua-
mele yapmak lazmdr. nk mnakaa, sapkln sebeplerini art-
rarak israr ve inad n amillerini harekete getirir. Birok yanl bilgiler,
hak ehlinin cahillerinden bir gurubun taassubu yznden kltrsz
kimselerin kalbinde yer etmitir. nk bunlar, gere i sert bir tavrla
ve dil uzatmak suretiyle ortaya koydular. Muar zlarn zayflarna alay
ve hakaret gzyle bakt lar. Bu yzden onlarn kalplerinde muhalefet
ve inat sebepleri harekete geldi ve ilerinde bat l itikatlar yerle ti.
Neticede yanh l ak olan bu batl itikatlar yok etmek, gzel muame-
le yapan alimler iin g oldu. yle ki, bu taassup, insan n hayatta
skuttan sonra konumaa balad anda telaffuz etti i harflerin
kadim olduuna inanan bir taifenin tremesine sebebiyet verdi 2. Eer
eytan, taassub ve inat yoliyle heva ve hevese kap lanlara hakim ol-
masayd, bu gibi itikatlar, akll kimselerin yle dursun delilerin bile
kalbine nfuz edemezlerdi. Mcadele ve inatc lk tedavisi mmkn
olmayan mzmin bir hastal ktr. Dindar kimse gc yettii kadar sak-
narak kin ve fkeyi brakmaldr. Allah'n btn yarat klarna merha-
met gzyle bakmand r. Bu mmetten sap kla denleri irat etmek
iin iyilik ve yumuaklk yoluna ba vurmandr. Saptann sapklm
harekete getirecek kabal klardan kendini korumand r. Taassub ve
13 inadn devamlln salayacak sebepleri harekete getirmenin, sap k-
ln kklemesine yardm edeceini ve kyamet gnnde bu hareketin-
den sorumlu tutulaca n bilmelidir.

2 Burada Gazzall, Kur'an' n kadim ve fakat ses ve harflerin yarat lm olduunu


ima ediyor. Ona gre Kur'an' n asl kadim olmakla beraber, onu telaffuz ederken meydana
gelen ses ve harfler yarat lmtr eviren.

14
nc giri:
Bu giri, ilimle uramann farz- kifye olduuna dairdir :
Bu ilimde derinle menin ve onun btn teferruat ile uramamn
farz ayn olmayp farz kifye olduu bilinmelidir3 . Farz- ayn olma-
- -

dnn delili ikinci girite aklanmt. nk btn insanlara ancak


kesin inancn lazm olduu ve imana dair phelerden kalbi temizle-
menin gerektii belirtilmiti. Ancak kendine phe 'am olan kimsenin
phesini gidermesi farz- ayndr. Frkalarn ouna fayda yerine za-
rar verdii halde, bu ilimle uramann niin farz- kifye olduunu'
sorarsan, nadiren vuku bulan phelere d lebileceinden ve iman
esaslariyle ilgili phelerin giderilmesi gerekti inden daha nce bah-
sedildiini hatrla. Bat'da israr eden ve delilleri anlama a zekas m-
sait olan kimseyi delille hakka davet etmek dinde nemlidir. Bir sa-
pn tremesi ve pheler ortaya atarak, do ru yolda olanlar sa-
ptmaa yeltenmesi mmkndr. Byle bir kimsenin phesine kar
koymak isteyenin, bu pheyi aklamas ve onun sapkha tevikine
muhalefet etmesi lazmdr. Bu da ilimsiz mmkn de ildir. Bu gibi 14
hadiseler her memlekette olur. Her memlekette ve her yerde sap khk
propagandaclarna kar koyacak, haktan ayrlanlar geri evirecek,
pheuin tesirlerinden Ehl-i Snnetin kalplerini temizleyecek ve bu
ilimle me gul olarak, hakk koruyacak bir kimsenin bulunmas zaru-
ridirs. Fakihsiz ve doktorsuz kalan bir memleket gibi, byle bir alimden
mahrum olan memleketin btn ahalisi, bu mahrumiyetten sorumlu-
dur. Evet bir kimse fkh veya ilm-i keln6 renmeye kendini kabi-
3 Bak: Gazzali, ihyk Ulfim ad-Din, C. I, s. 95, stikmet Matbaas , Msr.
4 Bak: al-hy, C. I. s. 97.
5 Bak: al-Munkiz s. 6; al-ihyd, C. I, S. 98-99.
6 Gazzali, al-Munkiz Min ad-Darkl adl eserinde kelm ilminin amacm "Ehl-i Snnet
akidesini korumak ve bu akideyi kar trmak isteyen sap klk ehline kar koymak" diye
anlatmaktadr (al-Munkiz, s. 6, Kahire 1309). ar-Risklet al-Ladunniyye'de ise kelrnn Al-
lah'n zatndan, k deminden, fili ve zati s fatlarmdan, peygamberlerin, imamlar n ve saha-
benin durumlarndan, /khiret hayat ndan ve Allah'n grnmesi meselesinden bahset-
tiini kaydetmektedir (ar-Risklet al-Ladunniyye, s. 15). Gazzali, "11~ al-Avkm an
lm al-Kelm" adl eserinde kltrsz kimselerin kelmla u ramalarn ho bulmamtr.
ihyk'da ise, kelm ilminin mk efe ilmine perde olaca m sylemitir (ihy Ulfun ad-
Din, e. I, s. 22-23, stikmet Matbaas, Msr). Faysal at-Tafrika'da ise baz istisnalarla
kelm ilminin renilmesini haram saym tr. stisnaen kelm ilmini incelemesi gereken
kimseler unlardr:
1- Zeki ve okumu olup, pheye den kimseler.
2- mam salam, ilmi derin ve gayesi bakalarn manen tedavi etmek olan kimse
(Faysal at-Tafrika Beyn al-slam Va'z-Zandaka, s. 20-21, Msr 1325). Buna karlk Gaz-
zali'nin al-Mustasf'da kelm ilmini ok vd ne ve ilimler aras nda ona en erefli yeri
ayrdna tank olmaktayz (al-Mustasfk Min dm al-Uskl, c. I, s. 4-5, Msr 1356). eviren.

15
liyetli grrse, memleketinde bu ilimleri bilen ba ka birisi de yoksa,
ikisini de renme e zaman yetmiyorsa ve hangisiyle me gul olmas-
nn gerektiini sorarsa, ona f khla7 itigal etmesinin zaruri oldu unu
syleriz. nk f kha dair hadiseler daha ok ve ona olan ihtiya
daha umumidir. Herkes gndz ve gecesinde f kha muhtatr. lm-i
kelmla ilgili phelerin' vukuu, fkhi hadiselere nisbetle manduttur.
Nitekim doktorsuz ve fakihsiz olan bir memlekette fkhla megul
olmak daha nemlidir. nk her tabakadan btn halk n fkha ih-
tiyac vardr. Halbuki doktorlara sa lam insanlarn ihtiyac yoktur.
Hastalar ise, s hhatllara nisbetle ok azd r. Hasta, doktordan ms-
tani olmad gibi, fkhtan da mustani deildir. O fani hayat iin
tbba ve ebedi hayat iin de fkha muhtatr. ki hayat arasnda ne
kadar fark vard r ? Tbbn faydasn fkhn faydasiyle mukayese edersen,
bu ilimlerden hangisinin faydali oldu unu anlarsn. Sahabe'nin g-
15 rme ve anlamalarda mracaat ettikleri fkhn, ilimlerin en ehem-
miyetlisi olduunu delillerle bilirsin. lm-i kelm asldr ve fkh da
onun bir daldr diyerek, ilm-i kelma lzumundan fazla k ymet veren
bir kimsenin tehdidi seni aldatmasn Bu sz gerekse de, burada bir
fayda temin etmez. As l olan ey, doru inan ve kesin tasdiktir. Bu da
taklitle olabilir. mnazaran n inceliklerine ve delillere fazla ihtiya
yoktur. Doktor bile bazan aldat r ve der ki, senin varln, cmertliin
ve shhatn benim sanat ma dayanmakta olup, hayat n bana baldr;
evvela hayat, s hhat ve sonra dinle me gul olmak gerekir. Bu szle
neyin kasdedildii gizli deildir. Yukarda buna iaret etmi tik8.

Drdnc giri :

Bu giri ise, bu kitapta takip etti imiz metodun aklanmasna


dairdir :

7 Gazzairnin fkh ilmi hakkndaki gr eitli eserlerine gre de imektedir.


ar-Rislet al-Ladunniyye'de (s. 15) fkh en ilimler arasnda gstermitir. al-Mustasf'da
(c. I, s. 2-3) ise fkh hem er'i, hem de akli olan ilimler aras nda yer alm tr. Ayrca Gaz-
zali, hydnn bir yerinde fkh ilminin dnyevi bir ilim olduunu ve filahla u raanlarn
da dnya limi say lacaklarn sylemitir (hy, c.I,s. 17). Ayn eserin diger bir yerinde ise
fkh ilmini hem dnyevi, hem de dini bir ilim olarak gstermek istemi tir (ihy, c. I, s. 19).
Buna mukabil, Onun al-Mustasfdda fkh ilmini ok vd de grlmektedir (al-Mus-
tasfd, c. I, s. 3). Gazzali, al-iktisd fi'l-tikd'da ise metinden de anlalaca zere fkhn
farz - kifye olduunu aklamtr. eviren.
8 Bak: al-hy, C. I, s. 97 vd.

16
Malmdur ki, metotlar e itlidir. Bunlarn bir ksmn "Mihekk
an-Nazar"9 adl kitapta zikrettik. "Mi'yr al-lm" 10 adl kitapta ise,
bu hususta geni malmat verdik. Fakat bu kitapta ise, a klamak,
zetlemek ve sz uzatmamak kastiyle kar k usluplardan ve kapal
yollardan kanaca z. u metodu zikretmekle yetinece iz :
Birinci metot, sebr ve taksimdir. Bir eyi iki ksmdan ibaret sa-
yarz. Bu ksmlardan birinin bat l olduu ortaya konunca, di erinin
sabit olduunu renmi oluruz. Mesela : Alem ya hdis'tir yahut
kadimdir. Alemin kadim olmas imkanszdr. O halde lemin hdis 16
olduunda phe yoktur. Bu netice, di er iki nermeden elde etti imi
bir hkm ve ula mak istediimiz gayedir. Bu nermelerden biri,
"lem ya kadimdir veya hdistir" szdr. Bu ekilde tandid edici h-
km bir bilgidir. kincisi, "lemin kadim olmas muhaldr" szmz
dr. Bu da ba ka bir bilgidir. ncs, bu iki nermeden kan "ha-
dis olma" neticesidir. Her bilgi ancak as l olan iki nermeden faydala-
mlarak elde edilir. Fakat as l olan, bu iki nerme aras nda zel art ve
ekillere gre mnasebetin bulunmas zorunluluudur. Bu mnasebet,
arta gre kurulursa, netice olan nc bilgiyi verir. Bu nc bil-
giye, bir hasm kars ndaysak dava, de ilsek, dnen kimsenin iste-
dii ey manasna gaye deriz. Buna fayda dedi imiz gibi, iki asla nis-
betle fer'i de diyebiliriz. nk bu bilgi, bu iki nermeden kmtr.
Hasm asl olan iki nermeyi kabul ettii takdirde, bunlardan kan
fer'i de kabul etmek mecburiyetinde kal r. Bu da davan n doruluu-
nu gsterir.
kinci metot, iki asl nermeyi baka bir surette tertip etmektir:
Mesela: Olaylardan hali olmayan her ey hdistir. Bu asl nermeler-
den biridir. Alem olaylardan hali de ildir. Bu da dier nermedir.
Bundan davamz olan "lemin hdis olduu" neticesi kar. Aranlan
da budur. Hasmn, iki asl nermeyi kabul ettikten sonra neticenin
doruluunu inkr edecei akla gelebilir mi? ayet biraz d nrsen, 17
bunu inkr edemiyece ini kesin olarak anlarsn.
9 Gazzali'mn Mihekk an-Nazar adl eseri, mant k hakkndadr. Bu eseri Badd'da
bulunduu sralarda H. 487-488 yllarnda yazd anlalmaktad r (Bak: Maurice Bouy-
ges, Essai de Chronologie Des Oeuvres de al Gazali, s. 27, Beyrouth). Bununla beraber
Louis Massignon bu eseri H. 495-505 y llar arasnda yazlan kitaplar arasnda gstermekte-
dir. (Bak: Recueil de Textes m5dits, s. 93, Paris 1929). Gazzli, al-ktisd'da olduu gi-
bi al-Mustasf'da da Mihekk an-Nazar'dan bahsetmektedir (al-Mustasfa c. I, s. 7). eviren.
10 Mi'ykr al-lm de Gazzalrnin mant a dair bir eseridir. Bu eserin Mihekk an-
Nazar'dan az nce yaz ld anlalmaktadr. Mihekk an-Nazar'da (s. 133, Msr basks)
Mizn al-Amel'de (s. 3, Msr 1328) ve al-Mustasfa'da (c. I, s. 27) Mi'yeir al-lm'den bah-
sedilmektedir. eviren.

17
nc metot, kendi davarnza temas etmeksizin hasm n davas-
nin imkanszlru, bunun muhalle neticelenece ini ve muhalle netice-
lenenin phesiz muhal olacan ortaya koymaktad r. Mesela: Hasmn
"felein dn leri sonsuzdur" sz do ru olursa, "sonsuzluk sonlu
olup nihayet bulur" diyenin sznn de do ruluu gerekir. Halbuki
bu ikinci hkm muhaldir. O halde, bu ikinci hkm gerektiren bi-
rinci hkm de muhaldir. Hasm n davas da budur. Burada iki has m
vardr. Bunlardan biri, "fele in dnleri sonsuzsa, sonsuz olan son
bulur" szdr. Biz ise fele in dnlerinin sonsuzluu davasna da-
yanarak, sonsuz olan n son bulacana hkmediyor ve bunu iddia edi-
yoruz. Hasm n bunu kabul etmesi veya ben bunun gerekti ini teslim
etmiyorum diyerek inkrda bulunmas dnlebilir. kincisi, bu gerek-
menin muhal olduu szdr. Bu da bir as ldr. Hasmn "birinci asl
kabul ettim, fakat bu ikinci asl kabul etmiyorum" diyerek inkrda
bulunmas da mmkndr. Bu da, sonsuzlu un son bulmasnn im-
kanszln iddia etmektir. E er hasm iki asl kabul etmi olsayd,
bu asllarn gerektirdii nc hkm de kabul etmek zorunda kahr-
d. Bu ise, muhale varan davas = imkanszln kabul etmek-
tir. stidlala dair olan metot bunlard r. Bu metotlarla bilgi elde
edilebilecei phesiz aktr. Elde etmek istenilen bilgiye medll
ve bu bilgiyi gerektiren iki asl n birlemesine delil denir. ki asln bir-
18 lemesinden istenilen bilginin doma tarzn bilmek, delilin dellet etme
tarzm bilmek demektir. Zihinde iki asl hazrlamaktan ibaret olan fikir
ve bu iki asldan doan nc bilginin doma tarzn anlama istei,
dnmeyi meydana getirir.
O halde, istenilen bilgiyi kavramak iin insana iki vazife d mek-
tedir. Birincisi, iki asl zihinde hazr bulundurmaktr. Buna fikir denir.
Dieri, bu iki asln birlemesinden istenilen bilginin do u tarzm an-
lamak arzusudur. Buna da istek denir. Bunun iin d nmenin tarifi-
ni yapan kimse, birinci vazifeye gre ona fikir, ikinci vazifeye gre ise,
bilgi istei veya zannn kuvvetlenmesi der. ki vazifeye gre d nme,
kendisiyle ilim veya kuvvetli zan elde edilen fikirdir. Delili, medllu,
dellet etme eklini ve dnmenin hakikatn bylece anlamalsm.
Susam kimsenin susuzluunu gidermiyen ve istek sahibinin iste ine
cevap vermeyen dola k ifadeler ve lzumsuz szlerle dolu karalama-
lardan ibaret olan ka tlara ehemmiyet verme. Bu zl szlerin de e-
rini, ancak bir ok eserleri gzden geirdikten sonra maksad na ula-
amayan kimse anlayabilir. Bundan sonra d nmenin tarifi hakknda
sylenenlerin dorusunu aramaya koyulursan, bu senin sylenilenler-
den bir nasip almadna ve bir ey elde etmediine delalet eder. E er

18
sen hususi bir surette tertiplenmi iki asl bilgiyle, bu asllardan kan
nc bilgiden ibaret bilginin mevcut olduunu kabul edersen,
sana sadece iki vazife d mektedir : Birincisi, iki bilgiyi zihinde haz r 19
bulundurmaktr. kincisi, bu bilgiden nc bilginin do u eklini
bilmektir. Sen d nme szyle iki bilgiyi haz rlamaktan ibaret olan
fikri yahut nc bilginin do ma eklini renmek iin sarfedilen
abay veya her iki i lemi birlikte kasdetmekte serbestsin. Ifade ekil-
leri muhayyerdir. stilahlar hakknda mnakaa edilmez "Benim ga-
yem, kelmclann istilahlarn bilmektir; onlar d nmeden, neyi kas-
detmilerdir" dersen, bilmelisin ki, bir kimsenin d nmeyi, fikirle,
dierinin netice karmak arzusuyla ve bir ba kasmn kendisiyle neti-
ce karlan fikirle tarif ettiini iittiin takdirde, trl istilah kul-
landklarndan phe etmezsin. Bu incelikleri kavramayarak, d n-
menin tarifi hakknda ihtilafl bir meseleymi gibi faraziye ileri sren
kimsenin haline hayret etmek laz mdr.
Byle bir kimse, tariflerden birinin do ruluunu ileri srebilir;
halbuki bu tariflerden makul, mnah olanlar hakk nda ihtilaf bulun-
mad ve istilahlar zerinde mnaka a yapmann manaszli bazan
bilinmez. Dikkat edip do ru yolu bulursan, birok yanli liklann,
mnalan lafzlarda arayan sap klardan do duunu kesin olarak bilir-
sin. Halbuki bu hususta insan n vazifesi, evvela manalan tesbit etmek,
sonra lafizlan incelemektir. Bylece insan lafalann istilahlardan iba-
ret olduunu ve onlarla manalann de imeyeceini bilir. Fakat mu-
vaffakiyetten nasibi olmayan yoldan kar ve aratrmay terkeder. 20
"Hasm bu iki ash bu surette kabul etti i takdirde, neticenin do ru ola-
candan phe etmiyorum, fakat hasm n bu iki ash kabul etme mec-
buriyeti nerden kyor, zorunlu olarak kabul etmesi gereken bu as l-
lar nereden alyorsun" dersen, bunlar n mteaddit kavramlar oldu-
unu bilmen icabeder. Fakat biz, bu kitapta kullanaca mz kavram-
larn alty gememesine alacaz:
Birincisi, i ve d mahedeye dayanan kavramlar demek olan
hissiyattr. Mesela: "Her olayn bir sebebi vardr; alemde bir ok olay-
lar vukua gelmektedir; o halde bu olaylar n bir sebebinin var olmas
icabeder" dediimiz zaman, "alemde bir ok olaylar vukua gelmekte-
dir" sz hasmn kabul etmek mecburiyetinde oldu u bir asldr. n-
k d mahede ile hayvan, bitki, bulut, yamur gibi varlklar ve ses,
renk gibi arazlar idrk edilir ve bunlar n yer deitirdiklerine ahit
olunur. Yer deitirme ise, bir olaydr. Biz burada belli bir olaydan
bahsetmediimiz gibi, olayn cevher veya araz, yer de itirme veya

19
baka bir ey olduunu da tayin etmedik. Bunun gibi, i m ahede ile
kalp ve bedende hasl olan elem, ne e ve zntlerin varl phesiz
olarak bilinir.
kincisi, srf akli kavramdr. "Alem ya hdis veya kad'imdir" de-
diimiz zaman, her d nr kimsenin, bu iki ihtimalin dnda bir
ncs olmadndan, bunu byle kabul etmesi gerekir. Mesela :
21 Hdis'ten nce bulunmayan her ey hdistir. Alem hdis'ten nce mev-
cut deildi. O halde lem hdistir. ki asldan biri "hadis'ten nce bu-
lunmayan eyin hdis olmas" szdr. Hasmn bunu kabul etmesi
lazmdr. nk hdisten nce bulunmayan ey ya hadisle beraberdir
veya ondan sonradr. nc bir ihtimal yoktur. E er nc bir
ihtimali iddia edecek olursa, aklen bedihi olan eyi inkar etmi olur.
Eer hadisle beraber veya ondan sonra mevcut olan eyin hdis ol-
duunu inkr ederse, bedihiyat inkr etmi olur.
ncs, tevatrdr. Mesela biz deriz ki, Muhammed -Allah
ona selt ve selam etsin- davas nda hakldr. nk o, mucize
gstermitir. Mucize gsteren herkes davas nda hakldr. O halde o da
davasnda hakldr Eer mucize gsterdi i kabul edilmezse deriz ki,
O, Kur'an' getirmitir. Kur'an ise mucizedir. O halde o mucize getir-
mitir. Birisi, iki asldan biri olan "Kur'an mucizedir" szn delil
veya delilsiz kabul ederse ve ikinci as l olan "Kur'an' Muhammed
getirdi" kaziyesini, Muhammed'in -Allah' n selt ve selam onun ze-
rine olsun- Kur'an' getirdiini kabul etmiyorum diyerek inkr ederse,
onun bu inkar imkanszdr. Bu ilmi biz tevatrle bildik. Nitekim Mu-
hammed'in (S.A.V.) varln, peygamberlik davasn. Mekke'nin mev-
cudiyetini, Hz. sa, H z. Msa ve dier peygamberlerin gelmi olduk-
larn tevatrle biliriz.
Drdncs, ashn, baka bir kyasla isbat edilmi olmasdr. Bu
22 kyas, ya bir dereceli veya bir ok dereceli olup, hisse, akla yahut da te-
vatre dayanr. nk iki asln neticesi, ba ka bir kyasda asl olabilir.
Mesela lemin hdis olduu neticesine vardktan sonra "lemin hdis
olmasn" baka bir kyasn tertibinde asl yapmak mmkndr. Me-
seM; Her hdis olan n bir sebebi vardr. Alem hdistir. O halde onun
da bir sebebi vardr. Alemin hadis olmas n deliller isbat ettikten sonra
bunu inkr etmek imkanszdr.
Beincisi, sem'iyattr. Mesela btn gnahlarn Allah'n dilemesiyle
vaki olduunu iddia ederken deriz ki: Her olay Allah' n dilemesiyle-
dir; gnahlar da birer olayd r. O halde, onlar da Allah'n dilemesiy-

20
ledir. Her olayn varl hisle bilinir. Bu olaylarn gnah oluu ise,
eriatla bilinir Her olayn Allah'n dilemesiyle olduu szne ge-
lince, muarz eriat kabul ettike veya delille ikna edildike bunu
inkar edemez. "Allah' n diledii oldu, dilemedii olmad" sznn
doruluunu, hakknda vaki olan icma- mmete dayanarak isbat
ederiz. Burada i itme yoliyle elde edilen delil inkara mani ol-
maktadr.
Affinc s , asl, hasmn kabul ettii ve inand eylerden semektir.
Hasmn aleyhine hisse veya akla dayanan bir delilimiz yoksa, onun
fikrini kyasta asl olarak alp istifade edebiliriz. O, davasn ykmak
demek olan inkr yoluna sapamaz. Bunun misalleri say sz derecede 23
oktur. Bunlarn zikrine hacet yoktur. ayet, "d nme kaidelerinde,
istifade etmek bakmndan bu kavramlar arasnda fark varmdr"
diyecek olursan, bunlar n umumiyetle farkl olduunu hatrlatrz.
nk akl ve hissi kavramlar, ak lsz ve hissiz kimseler mstesna,
btn insanlar iin m terektir. Ashn bir hisle bilinmesi icabediyorsa,
kaybolan o hisse dayanan asl kullanmak faydas zdr. Nitekim grme
duyusiyle elde edilen bir ash, anadan kr bir kimseye kar delil olarak
ileri srmek imkansadr. Sara gre, iitmeye dayanan delil de by-
ledir. Mtevtir ise, ula t kimseye fayda verir. Bu anda kendisine
davet ulamam bir kimse, uzak bir yerden kp yanmza gelse, biz
de ona tevatre dayanarak Muhammed'in -Allah'n selt ve selam
onun zerine olsun- Kur'an'la meydan okumu olduunu anlatmak
istersek, ona tevatr kesbedecek kadar mddet vermedike, bunu an-
layamaz. Bir kavme gre tevatr derecesine varan bir hadise, di er bir
kavme gre byle olmayabilir. afirnin -Allah ondan raz olsun-
zimmiye karlk mslmann ldrlmesine dair olan sz, kendi
mezhebinden olan fakihlere gre mtevtir ise de, mukallitlerinden
cahil kimseler nazar nda bu sz mtevtir de ildir. Onun mnferit
meselelere dair bir ok fikirleri fakihlerin nazar nda mtevtir
Baka bir kyastan elde edilmi asl ise, ancak bu kyas kabul et-
mi kimselerce' muteberdir.
Mezheplerin prensipleri ise, herhangi bir ara trcya kar kulla-
nhrsa fayda vermez. Bu prensipler, ancak bu mezheplere inanan mna-
zaraclara kar kullanlabilir.
Sem'iyat ise, ancak iitmeye dayanan delilleri muteber kabul eden
kimselere kar kullanlabilir. Bunlar, tertip ve dizili leriyle istenilen 24
mehul neticeleri bilme e yaryan asllarn kavramlardr. imdi giri-
leri bitirdik. Art k kitabn gayesi olan ksmlara geebiliriz.

21
BRNC KISIM

ALLAH'IN ZATI

Bu ksmda on dava vard r :


Birinci Dava:
Bu dava, her eyden mnezzeh olan Yce Allah' n varl ile
Bunun delili udur: Her hdisin huds bulmas iin bir
sebep lmmdr". Alem hdistir. O halde hudsunun bir sebebi
olmas lzmdr". Alemle, Yce Allah'tan ba ka var olan dier btn
11 Bak: al-ihyd, C. I, s. 105.
12 Bak: al-ihy, C. I, s. 106.
13 Gazzall, bu lemin bir yarat cs bulunduunu eitli delillerle isbatlamtr. Bu
delilleri imdi srasiyle zikredelim:
o- Gazzali, Kimya-y Saddeede sezgi ile Allah'n varlnn bilineceini ima etmitir.
"Allah' tanmak ve onun huzurunun gzelli ini mahede etmek kalbin s fatdr" (Kim-
y-y Saidet, c. I, s. 11) derken, kalple Allah' n varlnn bilineceini anlatmak istemi -
tir. Nitekim al-Munkiz Min ad-DalOcia da kalbine do an bir nurla pheden kurtulduunu
bildirmitir
b- nsann kendi varlnn, Allah'n varlna delil olduunu sylemitir. nsan bir
an dnceye dalsa kendi varl n anlar. nsan var olunca, onu yaratan bir Allah' n da
var olmas gerekir (Kimya-y Sadet, c. I, s. 11-12). Gazzali, ayn hususu deiik ifadelerle
al-Hikme f Mahlkt Allah (s. 33, 62-63, Msr 1903) adl eserinde de tekrarlamtr. Yani
"ben dnyorum. O halde varm. Ben var olunca, beni Yaratan da vard r" demek is-
temitir.
Gazzali, tabiattaki dzen fikrinden hareket ederek de Allah' n varln gstermek
istemitir. (hyd, c. I, s. 105 - 106). Bu hususta Kur'an'da bizi ikna edici birok ayetler de
vardr. Yce Allah "Yerin ve g n yaratthnda, gece ile gndzn birbirini takibinde...
dnen bir kavim iin deliller vardr" diye buyurmutur.
d- Mizn al-Amel'de ihtimal yoluyla Ahiretin ve Allah' n varln ortaya koyma a
almtr. Ayn zamanda Gazzall bu metotla Allah' ispatlamay, Pascal'dan ok nce ka-
leme alm bulunuyor (Bak. Ord. Prof. Hilmi Ziya lken, slam Felsefesi Tarihi, II, s.380-
387 , stanbul 1957). Gazzali, Hz. Ali'nin bir dinsize "Ahiret yoksa ben inanc mdan dolay
bir ey kaybetmem, fakat Ahiret ve Allah varsa ben kurtulurum, sen helk olursun" dedi-
ini hatrlatmaktadr. Bir tacir kazan hrsiyle nas l zarar ihtimalini de gze alarak yat rm
yapyorsa, bir insann da sonsuz hayat kazanmak iin inan yat rm yapmas lazmdr.
nanann sonsuz hayat kazanma ihtimali vard r. Fakat Allah' inkr edenin bu hususta
hibir midi ve kazanc olmayacaktr.
e- Nihayet Gazali, sebepler, karineler ve tecrbelerle Allah'a, Ahirete ve peygambere
inandm sylemitir (Bak. . A. ubuku, Gazzali ve phecilik, s. 85, Ankara 1954).
Gmali sebeplerle nedensellik prensibini kasdetmi tir. Her eyin bir sebebi vardr. Kffinatn
sebebi de Allah'tr. Gazzali, karinelerle sezgiyi kasdetmi olabilir. Tecrbelere gelince: Bu
da yapt incelemeler ve ibadetlerdir. Kendi ifadesine gre, zikir sonucunda mutasavv flar-
da olan baz hallere erimitir. Bu da onun Allah'a inanc n kuvvetlendirmitir. eviren.

22
varhklar kasdediyoruz. Yce Allah hari, dier btn varlklarla b-
tn cisimleri ve cisimlerin arazlar n kasdediyoruz. Bunlarn hepsinin
tafsilatl olarak aklanmas yledir : Biz varl n aslndan phe et-
miyoruz. Her mevcud, ya bir yeri i gal eder veya etmez. Yer i gal eden
herhangi bir ey, birleik deilse, ona cevher deriz. E er bu ey, ba-
ka bir eyle birlemise ona cisim ad veririz. Eer yer igal etmeyen
eyin varl bir cisme muhta ise, buna araz denir. E er yer i gal et-
meyen bir eyin varl, hibir eye muhta deilse, bu varlk yce ve
mnezzeh olan Allah'tr.
Cisimlerin ve arazlarn sbutu mahede ile bilinir. Arazlar hak-
knda mnazaa eden, bu hususta ba rp aran ve arazn varlna
dair muhatabndan delil isteyen kimsenin szne ald m edilmez. O-
nun karklk karmas, mnakaas, delil istemesi ve ba rmas 25
mevcut deilse, cevap verme e ve onu dinleme e lzum yoktur. ayet
bunlar mevcutsa, phesiz mnazaa edenin vcudundan ba ka ey-
lerdir. nk, daha nce kendisi var oldu u halde mnazaa mevcut
deildi. O halde cisim ve araz m ahede ile idrk edilir. Ne araz, ne
yer igal etmeyen bir cevher ve ne de cisim olmayan varl k ise, hisle
idrk edilmez Byle bir varln mevcudiyetini, lemin onunla ve onun
kudretiyle var oldu unu iddia ediyoruz. Bu hisle deil, delille idrk
edilir. Delili yukarda zikretmitik. imdi ise bunu inceliyelim: Bu
hususta iki asl ileri srmtk. Hasm belki bunlar inkar eder. O va-
kit ona hangi asl inkr ediyorsun deriz. ayet yalnz "her olayn bir se-
bebi vardr" sznze itiraz ediyor ve bunu nerden bildi inizi soru-
yorum derse, deriz ki: Bu asl kabul etmek mecburiyeti vard r. nk
bu aklen zorunlu bir kavramdr. Bu hususta bir kimsenin tereddd,
belki olay ve sebeb lafzlariyle kasdetti'imiz manay bilmemesinden
doar. Bu iki lfzn manalarm anlad takdirde, zorunlu olarak her
olayn bir sebebi olduunu kabul eder. Biz olay szyle yoktan var
olan eyi kasdediyoruz. Byle bir eyin yok iken var olu u, ya muhal-
dir veya mmkndr. Muhal olmas imkanszdr. nk muhal asla
var olamaz. Eer yoktan var olu u mmknse, bu mmknle, var ola-
bilen eyi kasdediyoruz. Fakat varl kendi zatnn icab olmad
iin henz mevcut de ildir. Eer varl zatnn iktizas olsa idi, mm-
kn deil zorunlu olurdu. Bilkis, varln yoklua tercih edecek bi-
rine muhtatr. Bu suretle yokluk, varlkla yer deitirir. Varl yok-
lua tercih eden biri olmadndan dolay yokluu devam edecek olursa,
tercih eden bulunmad ka o da var olamaz. Biz sebeble, sadece tercih 26
edeni kasdediyoruz. Hulsa varl , yokluun devamna tercih edecek
bir sebeb bulunmadka, yokluu devam eden bir yok, varl kla yer de-

23
itirmez. Bu lfzn mnas zihinde bylece belirdikten sonra ak l
onu mecburen kabul eder. Delil gstermeksizin sadece olay ve sebep
lafzlarmn manasm bylece aklam olduk.
kinci as l olan "lem hdistir" sznze yap lan itiraz niin
doru bulmuyorsunuz denirse, deriz ki: Bu as l zorunlu deildir. Biz
onu dier iki asldan tertiplenmi bir delille ispat edeceiz. Biz "lem
hdistir" dediimiz zaman, hali hazrda mevcut olan lemle, sadece
cisim ve cevherleri kasdediyoruz. Hibir cisim de imelerden hali
deildir. Dei melerden hali olmayan her ey hdistir. Bundan her cis-
min hdis olduu neticesi kar. Hangi as lda itiraz vardr?
Eer "niin, her cismin veya yer i gal eden her eyin deimeler-
den hli olmadn ileri sryorsunuz" denirse, deriz ki: Bunlardan hi
biri hareket veya skfn halinde olmaktan hli de ildir. Halbuki hareket
ve sldin hdistir. E er "nce varlklarn, sonra hdis olduklarn iddia
ettiniz. Biz onlar n varlklarn ve hdis olularn kabul etmiyoruz"
27 denirse, deriz ki: Bu suale ilm-i kelm kitaplar nda uzun boy-
lu cevap verilmi tir. Haddzatnda sz bu kadar uzatma a demez.
nk byle bir itiraz, do ru yolu bulmak isteyen bir kimseden sudur
etmez. Hibir akll kimse, kendisinde znt, hastahk, al k, susuzluk
gibi arazlarn bulunduklarndan ve bu arazlar n sonradan meydana
geldiklerinden phe edemez. Yine lemdeki cisimlere dikkat edecek
olursa, bunlara ara olan de iikliklerden phe edemez. Bu deiik-
liklerin hepsi sonradan olmad r. Byle bir itiraz inatc bir hasmdan
zuhur ederse, onunla uramann bir faydas yoktur. ayet szmze
inanan bir hasm farzedilirse, bu has m akll olduuna gre, bu iti-
raz muhal bir faraziye olur.
Alemin hdis Olmas konusunda bize d man olanlar felsefeciler-
dir. Onlarn aklamalarna gre lemin cisimleri u ksmlara ayrlr :
1Gk cisimleri: Bunlar daimi surette hareket halindedir. Bun-
larn baz hareketleri hdis olmakla beraber, semavat ezeli ve ebedi
olarak daimi bir silsile halinde birbirini takip ederler.
2Ay n feleinin ihtiva ettii drt unsur: Bu unsurlar kendi silret
ve arazlann tayan bir maddede birle irler. Bu madde kadimdir.
Sret ve arazlar ise hdis olup, bu madde zerinde birbirlerini ezeli
ve ebedi olarak takip ederler. Su, hararetle havaya ve hava hararetle
atee evrilir. Dier unsurlar da byle olup, birle me neticesinde yeni
yeni birleik cisimleri meydana getirirler. Bunlardan da madenler bitki-
ler ve hayvanlar vcuda gelir. Unsurlar n hi biri hi bir zaman h-

24
dis olan bu suretlerden ayr bulunmazlar. Gkler de hi bir zaman h-
dis olan hareketlerden hali kalamazlar. Felsefeciler, de iimlerden hali
olmayan eylerin hdis olduunu sylememize itiraz ederler. Bu as l
hakknda sz fazla uzatmaa lzum yoktur. Fakat det yerine gelsin
diye yle bir izahta bulunal m: Cevher, hareket ,ve sldndan zorunlu 28
olarak hali deildir. Hareket ve skanun kendileri de hadistirler. Hare-
kete gelince, onun hdis olu u bellidir. ayet yer gibi durgun bir cevher
farzedilirse, bunun hareketinin var olmas da imkansz deildir. Bu-
nun mmkn olduu zorunlu olarak bilinir Hareket mmkn olunca,
hdis olur ve sldnu yok eder. O halde, ondan nceki sktin da h-
distir. nk kadim yok olmaz. Bunu, Yce Allah' n beka sfatna
delil getirirken zikredece iz.
Cisme ilaveten hareketin varl na delil vermek istersek deriz ki:
Bu cevher hareket halindedir dedi imiz zaman, cevherden baka bir ey
ispat etmi oluruz. Eer cevher skfn halindeyken, bu cevher hareket
halinde deildir dersek, szmz do rudur. ayet hareket cevherin
ayn olsayd, hareketin nefyi cevherin nefyi demek olurdu. Skanun
nefy ve ispatndaki delil de byledir. Hulsa, a k ve belli olan eyleri
isbata kalkmak, manay aklamaz ve onu anla lmaz bir hale getirir.
ayet "bunlarn hdis olduunu nereden bildiniz, belki sakl iken mey-
dana kmlardr" denirse, deriz ki: Biz bu kitapta gayeden uzak bo
eylerle urasaydk, arazlarn sakhln ve kn dorudan doruya
iptal etmekle uram olurduk. Biz gayemize set ekmeyen eylerle
megul olmayz Bilkis deriz ki, cevher kendisinde hareketin gizlenme-
sinden ve grnmesinden hali deildir. Gizlenme ve grnme hadistir.
O halde cevher deimelerden (hdis olan eylerden) hali de ildir.
Belki hareket, cevhere ba ka bir yerden intikal etmitir, arazla- 29
rn intikalinin batl olduu ne ile bilinir, denirse, deriz ki: Bunun iptali
hakknda bir ok deliller ileri srlm tr. Biz bu delillerden uzun uza-
dya bahsederek ve onlar n rkln ortaya koyarak kitab mz
iirecek deiliz. Arazn intikalinin butlan hakknda sylenecek en
doru sz udur: Arazn ve intikalin hakikatlerini anlamaktan gafil
olmadka, hibir akl, arazn intikalini kabul etmez. Araz n hakikatini
anlayan kimse, onun intikalinin in kanszlm kavram olur.
Bunun aklanmasna gelince: Intikal cevherin bir yerden di er
bir yere gemesinden ibarettir. Akl, cevherin, yerin ve cevherin yerle
olan ilgisinin cevherin mahiyetine ek kavramlar oldu unu anlar.
Zaten cevherin bir yer tutmas gerektii gibi, arazn da bir yerde bu-
lunmas icabeder. Arazn yere olan nisbeti, cevherin mekna olan nis-
betine benzetilerek, cevherin intikali gibi araz n da intikal edebilece i

25
akla gelebilir. Eer bu mukayese do ru olsayd, cevherin meknla
olan ilgisi, cevherin mahiyetinden ve mekndan ayr fazla bir ey olduu
gibi, arazn yerle olan ilgisinin araz n mahiyetinden ve yerden ayr fazla
bir ey olmas lazm gelirdi. Bylece araz, arazla kaim olurdu. Araz n
arazla kaim olmas , kaim olanla, kendisiyle kaim olunandan ayr n-
c bireyin bulunmasn gerektirirdi. Bylece mesele uzay p gider ve
sonsuzlua giden arazlar bulunmad ka hibir araz n bulunamayaca
30 neticesine varr. Arazn yerle olan ilgisi ile cevherin meknla olan ilgisi
arasndaki fark gsteren sebebi ara tralm: Bu iki ilgiden hangisinin
ait olduu zattan ayr ve hangisinin ayr olmadn grelim. Bylece
intikali yanl anlamaktan do an hata meydana kar. Buradaki in-
celik, mekann cevhere lazm olmas gibi, yerin de araza laz m olma-
sndadr. Halbuki iki lazm arasnda fark vard r Lazmlarn bir ksm,
bir eyin mahiyetine dahildir. Bir k sm da dahil deildir. Zati olan, o
eydir ki, onun yokluu ile ey yok olur. Zati olan, varlk bakmndan
yok olunca, ey de yok olur; e er aklen yok olursa, aklen onu bilmek
de imkansz olur. Yer tutmak cevherin zati unsuru de ildir. Biz evvela
cismi ve cevheri bilir, sonra da yer tutman n mevcut olup olmadn
dnrz. Biz bunu delille elde ederiz. Cismi delile muhta olmaks zn
his ve mahede ile kavrarz. Bundan dolay belli bir yer tutma, mesela,
Zeyd'in cisminin zati unsuru de ildir. Bu tutulan yerin yok olmas
ve deimesi Zeyd'in cisminin yoklu unu gerektirmez. Mesela Zeyd'in
uzunluu byle deildir. O Zeyd'de mevcut bir arazd r. Zeyd'siz onu
dnemeyiz. Biz uzun Zeyd'i d nrz. Zeyd'in uzunluu, Zeyd'in
varlna tabi olarak bilinir Zeyd'in yok olmas , uzunluunun da yok
olmas demektir. Zeyd'in uzunlu unun, Zeyd'siz aklda ve d alemde
mustakil varl yoktur. Uzunluun Zeyd'le mnasebeti, Zeyd'in za-
tna ait bir eydir. Yani uzunluk, Zeyd'in zatnn gerektirdii bir ey
olup, onun zat na ilave edilmi bir ey deildir. Bu bir zelliktir. Bu
zellik yok olunca, Zeyd'in zat da yok olur. nk deime, zellii
iptal ettiinden zat da yok olur. Uzunlu un Zeyd'le mnasebeti, onun
zatna ilave edilmi bir ey deildir. imdi de sz araz n kendisine inti-
kal etti. Bu cevherin meknla olan ilgisine ayk rdr. nk mekn,
cevherin varl ndan fazla bir eydir. Intikal neticesinde mekan n dei-
3 1 mesi, cevherin zat n yok etmez. Sra, intikal etmenin yerle zelle meyi
reddettiine geldi. Yerle zelle mek zattan fazla bir ey olsa da, bu-
nunla zat yok olmaz. Eer fazla bir ey deilse, onun yokluu ile zat
yok olur. Bu byle anla lnca, sevherin meknla ilgisinin aksine, ara-
zn yerle zellemesinin, arazn zatndan fazla bir ey olmad sonu-
cuna varlr.

26
Yukarda cevherin meknla birlikte de il, tek bana, mekan n
ise cevherle d nldn sylemitik. Araz ise kendi kendine de il,
ancak cevher yard miyle dnlebilir. Arazn varl muayyen bir
cevherin arazi olmaktan ibarettir. Onun cevherden ayr olarak bir var-
l yoktur. Arazn ilgili bulunduu cevherden ayrlmasn dnmek
demek, yok olmasn dnmek demektir. Maksadmz anlatmak
iin uzunluk tabirini kullandk. Bu, araz olmasa bile, bir cihete do ru
cisimlerin uzamasndan ibarettir. Bu, maksad mz anlamaa yardm
eder. Bu byle anla lnca, arazlar aklamaya geebiliriz.
Bu inceleme ve ara trma her nekadar bu hlsada zikredilme e
layk deilse de, imdiye kadar ikna edici ve yeter derecede bir ey zik-
redilmediinden, buna ihtiya hissedildi. ki asldan birini isbat etmi
olduk; bu, lemin de imelerden hali olmamas meseledidir. nk
lem, hdis olan ve intikal etmeyen hareket ve skndan hali de il-
dir. Bununla beraber bu uzun izah, inanan bir hasma kar deildir.
Halbuki filozoflar, kainat n hdis olmasn inkr ettikleri halde, lem-
deki cisimlerin deimelerden hali olmadnda ittifak etmi lerdir. 32
O halde ikinci asl olan "deimelerden hali olmayan hadistir" sz-
nzn delili nedir denirse, deriz ki: E er deimelerden hali olmamakla
beraber lem kadim say lrsa, deimelerin balangcnn olmad
kabul edilmi olur ve felein dnlerinin sonsuz olmas gerekir. Bu
imkanszdr. nk imkanszla gtrr. imkans zlia gtren ey
ise muhaldir. Biz buna dair trl muhalin oldu unu aklayacaz:
Birincisi: Eer felein dnlerinin sonsuzluu sabit olursa, son-
suz olann son bulmas, bitmesi ve nihayete ermesi gerekir. Bitmek
(inkita), son bulma (intiha) ve nihayete erme (tenaha) kelimelerinin
manalar arasnda fark yoktur. Bundan dolay , sonsuz olann son bul-
mas gerekir. Sonsuz olan n son bulmasn iddia etmek, ak bir mu-
haldir. Keza sonsuz olan n nihayete ermesi ve bitmesi de a k bir mu-
haldir.
kincisi: Eer felein dnleri sonsuz deilse, ya ifttir ya tektir;
veya ne ifttir, ne de tektir; yahut hem ift, hem tektir. Bu k sm
da muhaldir. Bunlarn sebebi de muhaldir. nk bir say nn ne ift,
ne tek olmamas veya hem ift hem tek olmas imkanszdr. nk
ift olan ey, mesela 10 says gibi eit blme ayrlabilir. Tek olan ey
ise, mesela 7 says gibi iki eit blme ayrlamaz. Mnferit saylardan
meydana gelen her birle ik say eit iki blme ya ayrlabilir veya ayr-
lamaz. Bu say, ya blnmek ve blnmemekle muttas f olur veya bun-
larn hi biriyle muttasf olmaz. Bu ise imkans zdr. ift olmas batl-

27
33 dr; nk ift olan ey asla tek olmaz. Tek olmas iin bir saysna ih-
tiya vardr. Eer ona bir eklenecek olursa tek olur. Sonsuz olan, bire
nasl muhta olabilir. Tek olmas da muhaldir. nk tek, birin ek-
lenmesiyle ift olur. Bire muhta oldu undan dolay tek olarak kalr
Sonsuz olan ise, bire nas l muhta olabilir.
ncs: Buna gre, iki saydan herbirinin sonsuz olmas ve bi-
rinin dierinden daha az olmas gerekmektedir. Sonsuz olann, baka
bir sonsuzdan daha az olmas imknszdr. nk az olan, bir eye
muhta demektir. Muhta olduu ksm kendisine eklenirse, dierine
eit olur. Sonsuz olan, bir eye nasl muhta olur. Onlara gre Zhal,
her otuz senede bir dn yapar. Gne ise, her ylda bir dn yapar.
Zhalin dn, gnein dnnn otuzda biridir. nk gne otuz
senede otuz dn yapar. Zhal ise bir dn yapar. Birin otuza nis-
beti, otuzda bir demektir. Zhalin sonsuz olan dn leri gneinkin-
den azdr. Zorunlu olarak bir eyin otuzda birinin, o eyden az olduu
bilinir. Ay bir ylda on iki dn yapar. Buna gre gne in dn
aynkinin on ikide biridir. Bunlardan her birinin dn sonsuzdur.
Halbuki, birinin dn dierinin dnnden azdr. Bu ise akca
muhaldir. "Yce Allah' n takdir ettii eyler ve bildii eyler size gre
sonsuzdur; bununla beraber bildi i eyler, takdir etti i eylerden da-
34 ha oktur; zira Allah' n zat ve sfatlar bilinmektedir; varl devaml
olan mevcut da byledir; bunlar ise takdir edilmi eyler deildir" de-
nirse, deriz ki: Allah' n takdir etti i eylerin sonsuzluu ile kasdet-
tiimiz nesne, bildi i eylerin sonsuzluu ile kasdettiimiz nesnenin ayn
deildir. Halbuki biz bununla, Yce Allah'n yaratmaa muktedir
kudret sfatn kasdediyoruz. Bu kudret sfat asla yok olmaz. Bu
kudret sfat yok olmaz sz altnda herhangi bir ey ispat edilmi
deildir ki, sonluluk ve sonsuzluk bahis konusu olsun. Ancak m-
nay lfzlarda aryan, "malm" ve "makdr" kelimelerinin
lsn tasrif bak m ndan nazar itibara alan ve bu
sebeple iki kelimenin mnasnn bir olduunu zanneden kimse, bu
gibi hataya der. Halbuki, bu iki kelime aras nda hi mnasebet
yoktur. Sonra, "Allah' n bildii eyler sonsuzdur" sz alt nda ilk
anlalan mnaya muhalif bir incelik vard r. nk ilk anla lan mna,
sonsuz bilgiler denilen birtakm eylerin ispatdr. Bu ise muhaldir.
nk eyler, sonlu olan varlklardr. Bunun aklanmas uzun srer.
Takdir edilen eylerin sonsuzluunu aklamakla m kilat kalkm
olur. Geriye bilinen eylerin meselesi kalmtr. Buna cevap verme e
lzum yoktur. Bu ashn do ruluu, kitabn drdnc giri inde zikre-
dilen delillerin ncsyle aklanmtr. Bylece Allah'n varl

28
bilinir. Bu, zikrettiimiz kyasla ortaya konmu tur. Bu kyasta "alem
hdistir; her hdis'in bir sebebi vard r; lemin de bir sebebi vard r"
diye ifade edilmi tir Bu dava, bu metotla ortaya kondu. Fakat imdi- 35
ye kadar ancak sebebin varl n belirttik. lk sebebin kadim veya h-
dis olduuna ve dier sfatlanna temas etmedik. imdi bunlardan bah-
sedelim.

kinci Dava:
Alemin varl iin ispat ettiimiz sebebin, kadim olduunu iddia
ediyoruz". Eer o hdis olsayd, baka bir sebebe muhta olurdu. By-
lece teselsl, sonsuzlu a varr ki, bu muhaldir veya kesin olarak bir
kadimde son bulur. te aradmz ve lemin yaratcs dediimiz sebeb
de budur. Bunu zorunlu olarak kabul etmek laz mdr. Kadim szyle
varlna yokluk nz olmayan eyi kasdediyoruz. Kadim lfz altnda iki
ey vardr : Birisi, bir eyin varln ispat etmek ve dieri de, gemite
o eyin varlndan nce yokluunun bulunmadn ortaya koymak-
tr. Kadim sfatnn, kadim olan zat zerine ilave edilmi bir mna oldu-
unu zannetme. O vakit bu mana'n n da baka bir eyin ilavesiyle
kadim olduunu sylemen gerekir. Bylece i sonsuza uzayp gider.

nc Dava:
Alemin yaratcsnn ezeldenberi mevcut ve varl nn devaml
olduunu iddia ediyoruz. nk kdemi sabit olann yokluu muhal-
dir. Eer yok olsayd, yokluu baka bir sebebe muhta olurdu. nk
yokluk, varln kdemde devamndan sonra varh a 'am olurdu.
Halbuki nz olann, varl bakmndan deil, anz olmas bakmndan
bir sebebe dayandn sylemitik. Yokluun varlkla deimesi, 36
varl yoklua tercih eden bir sebebin var olmas n gerektirdii gibi,
varln yoklukla deimesi de yokluu varla tercih eden bir sebebin
var olmasn gerektirir. Bu sebep", ya yok eden bir fail veya z d bir
kuvvet yahut var olma artlarndan birinin eksilmesidir. Yoketmeyi
kudrete yklemek imkans zdr. nk varlk, kudretten hasl olabilen
sabit bir eydir. Kadir olan varl kullanmakla bir ey yapm olur.
Yokluk ise ey deildir. Yokluun, kudretin tesiriyle bir fiil haline gel-
mesi imkansadr. Acaba yokluu yapan bir ey yapm olur mu?
Evet denmesi muhaldir. nk menfi olan, ey deildir. Eer mutezili
olan bir kimse, "yok olan bir eydir ve bir zattr, fakat bu zat kudretle
14 Tafsilat iin bak: al-ihy, C. I, s. 106.
15 Bak: al-ihy, C. I, S. 106.

29
meydana gelmi deildir" demi olsa da, kudret vas tasiyle vuku bulan
fiilin bu zat meydana getirdiini iddia edemez". nk o ezelldir.
Sebebin ii, zatn varln nefyetmektir. Bir zat n varln nefyetmek,
ey deildir. O halde sebeb bir ey ortaya koymamtr. "Birey yap-
mad" szmz doru olduu takdirde "hibir surette kudreti kul-
lanmad" szmz de doru olur. Bylece sebep hibir ey yapmadan
olduu gibi kalm olur.
O eyi zdd olan bir kuvvetin yok etti ini iddia etmek batldr.
nk zt hdis farzedilirse, varl kadime mukabil olduundan ta-
hakkuk edemez. Bunun byle olmas , kadimin varlnn inkitaa ura-
37 masndan daha mnasiptir. Kdemde onunla beraber mevcut z t bir
kadimin olmas muhaldir. Bu zt kadimin, onu ancak imdi yokettiini
ileri srmek de imkans zdr. Varln gerektiren artn yok olmasndan
dolay mevcut olmadn sylemek batldr. art hdis ise, kadimin
varlnn hdis olan bir eye bal olmas muhaldir. art kadim ise,
artn yokluunun imkanszlna dair olan mnaka a, merftun
yokluunun imkanszl ile ilgili mnakaaya benzer. Bu durumda
onun yokluu tasavvur edilemez.
Cevherler ve arazlar size gre ne ile yok olur denirse, arazlar
kendi kendilerine yok olurlar deriz. Kendi kendilerine yok olurlar s-
zyle, zatlarmm bekas nn tasavvur edilemiyeceini kasdediyoruz.
Meselenin izah', hareketi yle farzetmekle yap labilir: Birbiri-
ne bitiik olan mekanlarda birbirini takip eden olu lar, ancak birbiri
peinden devaml surette var olup, yok olmalariyle hareket ad m alrlar.
Bu olularn baki olduklar farzedilirse hareket de il, skn olurdu. Ha-
reketin kendisi, varl ndan sonra yokluu dnlmedike dn-
lemez. Hareket hakk nda bunun byle anla lmas iin delile ihtiya
yoktur. Renkler ve di er arazlara gelince: Bunlar yukar da izah etti-
imiz ekilde anlalr. nk bunlar baki olsalard , kdem bahsinde
getii gibi, kudret veya zt bir eyle yok olmalar imkansz olurdu. .

Bu gibi yok olmalar, Yce Allah hakk nda muhaldir.


Evvela Allah'n kdemini, sonra ebediyen varl nn devam edece-
ini aklamtk. Allah'n var olduktan sonra yok olmas , mahiyetinin
varlndan zorunlu olarak kmaz. Halbuki hareketin var olduktan
sonra yok olmas, hareketin varl nn zorunlu bir neticesidir. Cevher-
16 Mu'tezile'den Hayyk, ma'dmun cisim olduunu iddia etmiti. H. 290 /M. 902
ylnda ld tahmin edilen Ebtrl-Hseyin al-Hayyar n Kitdb al-intisdr Va'r-Radd Ala
bn Ravendi adl eseri tannmtr. eviren.

30
lere gelince, bunlar n yok olmalar, hareket ve skfnun kendilerinde
yaratlmamasndandr. Bu suretle varlklarn gerektiren artn inkitaa
uramasiyle mevcudiyetleri tasavvur edilemez.
Drdnc Dava: 38
Alemin yaratcsnn yer tutan bir cevher olmad n iddia ederiz.
nk O'nun kdemi sabittir. E er bir yer tutsayd , orada hareket
ve skfindan hali kalmazd. Yukarda zikri getii gibi, dei melerden
hali olmayan ey hdistir. Eer "Allah'n bir cevher olduunu, fakat bir
yer tutmadn syleyen bir kimseye niin itiraz ediyorsunuz" denir-
se, deriz ki, akl herhangi bir sz sylemekten ekinmeyi icabettirmez.
Bu, ya eriat veya dil bakmndan do ru olmaz. Dile uygun olduu iddia
edilirse, bu husus incelenir. Bir kimsenin bir mnaya tahsis etti i ismin,
dilde gerek manas olduunu iddia etmesi, dile kar yalan sylemesi
demektir. Dildeki isimle ortak bir mnada birle tiklerini syleyerek
istiare olduunu ileri srse, bu iddia hakikaten istiareye uygun oldu u
takdirde, buna dil bak mndan itiraz edilmez. Uygun olmad takdir-
de, ona dil bakmndan yaruldn denir. stiarede isabetsizli i nisbetinde
cr'eti byk saylr. Bu hususta incelemeye koyulman n akii mese-
lelerle ilgisi yoktur.
eriat bakmndan bunun cevaz veya haramh, faldhlerin ara-
trmas gereken fkhi bir meseledir. nk yanl bir mna kasdetmek-
sizin lafzlarm sylenmesinin do ruluunu aratrmakla, fiillerin do -
ruluunu aratrmak arasnda fark yoktur. Burada iki gr vardr :
Izin almadka Allah'a bir isim isnat edilemez. Bu isim hakk nda 39
izin olmadndan dolay, onun Allah'a isnat edilmesi caiz de ildir.
Yahut bir ismin Allah'a isnad, ancak biri nefyedilince caiz olmaz.
Bir ismin isnadna dair nehy yoksa, ara trma yaplr. Eer bu isim bir
yanll a sebep olacaksa, ondan sak nmak gerekir. nk Yce Al-
lah'n sfatlar hakknda yanlla sebep olmak haramdr. Eer yan-
lla sebep olmuyorsa, haraml na hkmedilmez. Her iki husus da
ihtimal dehilindedir. Sonra yanlla sebep olmak, dil ve kullanma
tarzlarna gre deiir. Bir ksm szler, baz topluluk arasnda yanl-
la sebep olur; baz topluluk arasnda ise, yanlla sebep olmaz.

Beinci Dava:
Alemin yaratcsnn cisim olmadm iddia ederiz'. nk her
cisim, yer igal eden iki cevherden meydana gelir. Cevher olmas
17 Bak: al-ihyd, C. I, s. 107; lcmu'l-Avdm an lmi'l-Kelam, s. 33, Msr 1309.

31
muhal olunca, cisim olmas da muhaldir. Biz cisimle bu mnay kas-
dediyoruz. Eer birisi Allah'a cisim der ve bu manay kasdetmezse,
akl bakmndan deil, dil ve eriat bakmndan onunla mnakaa edi-
lir. nk akl lafzlarn sylenilerine, harflerin dizilmesine ve isti-
lahlarm tyin edilmesine mdahale etmez. E er O cisim olsayd, mu-
ayyen bir mikdarla tayin edilmesi mmkn olurdu. Buna gre, daha
kk, yahut daha byk olmas ihtimal dahiline girerdi. Yukarda
getii gibi, bu iki cihetten birini tercih etmek ancak tayin ve tercihi
gerektiren bir sebeple mmkndr. Bylece bunu takdir ve tayin edecek
birine ihtiya hasl olur. Bu takdirde O, var eden de il var edilen, ya-
ratan de il yaratlan olurdu.

40 Altnc Dava:
Alemin yaratcsnn araz olmadm iddia ediyoruz s. Arazla,
varl bir zata dayanan eyi kasdediyoruz. Bu zat, ya cisim veya cev-
herdir. Cismin hdis olu u zorunlu olunca, phesiz ona dayanan eyin
de hdis olmas gerekir. Zira arazlarn yer deitirmesi batldr. Alemin
yaratcsnn kadim olduunu akladk. O halde, araz olmas imkan-
szdr. Eer arazla, yer i gal etmeyen bir eyin sfat kasdedilirse, byle
bir arazn varlm inkar etmeyiz. Biz ise, Yce Allah' n sfatlarnn
delilini aratryoruz. Evet mnaka a Yaratc ve yapc isimlerinin
Allah'a verilip verilmemesine rcu eder. Bunlar n sfatlarla mevsuf
bir zata verilmesi, s fatlara verilmesinden daha uygundur. Yarat c
sfat deildir, dediimiz zaman, yaratman n, sfatlara deil, sfatlarm
dayand bir zata nisbet edilmesini kasdediyoruz. Nitekim marangoz,
araz ve sfat deildir dediimiz zaman, marangozluk sanat nn sfat-
lara deil, bir takm sfatlarla muttasf olmas .gereken bir zata nisbet
edilmesini kasdediyoruz. Ancak bu halde, O bir sanatkr olabilir.
Alemin yaratcsna dair olan sz de byledir. E er mnakaa eden,
araz szyle cisme dayanmayan ve zatla var olan bir s fata istinat et-
meyen bir ey kasdediyorsa, buna dil, eriat veya akl mani olabilir.
41 Yedinci Dava:
Allah'n alt ynden hibiriyle ilgili olmad n iddia ediyoruz.
Yn ve ilgi szlerinin manalarm bilen bir kimse, araz ve cevherlerden
baka bir varla yn isnat etmenin muhal olduunu anlar. Yer bili-
nen bir eydir. Cevher bununla ilgilidir. Yer, yer i gal eden bir eye
isnat edildii takdirde yn meydana gelir.
18 al-ihydda geen grlerle karslasnr: C. I, s. 107.

32
Ynler altd r : st, alt, n, arka, sa ve sol. Bir eyin stmzde
olmas demek, ba mzdan yukarda olan bir yerde bulunmas demek-
tir. Bir eyin altmzda olmas, ayak istikametinde bir yerde olmas
demektir. Dier ynler de byledir'. Bir ynde oldu u sylenen her-
hangi bir ey, bir nisbetin ilavesiyle bir yerde bulunuyor demektir.
Nesne bir yerdedir sz, iki ekilde anlalr: Biri, bulunduu yerde
kendine benzeyen bir eyin bulunmasna mani olma zelliidir. Bu
nesne cevherdir. kincisi, cevhere dahil olma zelliidir. Bunun iin
o, bir yndr, fakat bu, ancak cevhere uymak suretiyle mmkndr
denir. Arazn bir ynde oluu, cevherin bir ynde olu u gibi deildir.
Yn, evvela cevher ve onun yard miyle araza nisbet edilir. Yn husu-
sunda bu iki anlay da dorudur. Eer hasm bu iki anlaytan birini
kasdederse, bunun batl olduuna, bu anlayn cevher veya araz ol-
masnn butlann gsteren ey dellet eder. E er bundan ba ka bir 42
ey kasdediliyorsa, bu anla lmaz. nk hakikat, akldan deil, dil
ve eriattan anla lan manay yerinde kullanmaktr. Eer muarz,
"O'nun bir ynde oluiyle, baka bir mna kasdediyorum" derse,
bunu inkr etmeyiz. Senin lafz n inkar etmemin sebebi, sznn,
Allah' cevher ve araz anlayan ey olarak gstermesidir. Bu ise Yce
Allah'a iftiradr. Fakat maksad n inkr etmiyorum. Anlamad m eyi
nasl inkr edebilirim. Belki sen o lafzla O'nun ilmini ve kudretini kas-
dediyorsun. Alim ve kadir manas nda bir ynde olduunu inkr etmi-
yorum. Eer sen, lafzn vazolunmas ve dellet ettii mnadan ba ka
bir mna kasdetmesi kap sn aarsan, bu takdirde kasdetti in ma-
na= snr olmaz Anladma gre olu hakknda fikrini aklamadk-
a, ben onu inkr edemem. Olu 'a dellet eden her ey, Allah'n zat
hakknda imkanszdr. Bu, Allah' yne nisbet etmenin bat l olduunu
gsterir. nk bu, O'nun cevaz n ortaya koyar ve O'nu, olu ihti-
mallerinden birine dayanan tyin edici bir sebebe muhta k lar. Bu da
iki cihetten imkanszdr :
Birincisi: O'nu tyin eden yn, O'nu zatndan dolay tayin etmi
deildir. Yn kabul eden eye nisbetle, btn ynler musavidir. O'-
nun muayyen ynlere tahsis edilmesi, zat na nisbetle zaruri de il,
caizdir. Bu durumda O'nu tyin eden, bir sebebe muhta olur. Tayin 43
etme, O'nun zatna ilave edilmi bir mna olur. Kendisine cevaz
arz olan eyin kadim olmas imkanszdr. nk kadim, her ynden
varl zorunlu olan demektir. O, ynlerin en ereflisi olan "st"le
tyin edildi denirse, deriz ki, ynn st yn olmas , bu lemin bu yerde
19 Bak: al-ihyd, C. I, s. 107.

33
olduu gibi yaratlmasndan dolaydr. Alemin yarat lmasndan nce
st ve alt diye bir ey yoktu. nk bunlar ba ve ayaa nisbetle mey-
dana gelmi lerdir. O zamanda insan yoktu ki, ba taraf takip eden y-
ne st ve mukabiline alt densin.
kincisi: Eer O bir ynde olsayd , alemde herhangi bir cismin hi-
zasnda olurdu. Hizada olan herhangi bir ey ise, hizas nda olduu
eyden ya kk veya byk yahut da ona e it olur. Bunlarn hepsi bir
l ile llmeyi gerektirir. Aklen bu lnn daha byk veya daha
kk olmas dnlebilir. Bu takdirde bir tyin ediciye ve zellik
vericiye muhta olunur. ayet "Bir ynde olmak llmeyi gerekti-
rirse, arazn da llmesi icabeder" dendi i takdirde, deriz ki: Araz n
bir ynde olmas kendisinin mstakil varl iyle deil cevhere uymasiy-
,

ledir. phesiz ki, o da uyduu eyle llebilir. Biz on araz n, ancak


44 on cevherde bulunabileceini biliriz. Onlarn yirmi cevherde olmas
dnlemez. Arazn bir ynde bulunu u bakasna uyma yoliyle ol-
duu gibi, arazlarn on olarak tyin edilmesi, cevherlerin say sna uy-
mak suretiyle meydana gelmi tir. "Eer__(Allah) st ynde de ilse,
er'an ve normal olarak dualarda ellerin ve yzlerin g e doru,:
ynelmesinin sebebi nedir? Peygamber-Allah' n selt ve selam
ona olsun- azat etmei dnd cariyenin iman olup olma-
dm renmek iin, Allah nerede diye kendisine sordu u zaman,
cariyenin g gstermesi zerine, niin onun mmin oldu unu sy-
ledi" denirse, birincisinin cevab yle sylemee benzer: Allah,
evi olan Kbe'de deilse, niin biz oray hac ve ziyaret ediyoruz?
Niin namazda oraya yneliyoruz ? Yer yznde de ilse, niin
secde ederken al nlarmz yere koyarak kulluk ediyoruz? Bu bo
bir szdr. Belki eriat insanlarn namazda Kabe'ye ynelerek ibadet
etmelerinden tek bir ynde devaml bulunmalarn kasdetmitir. p-
hesiz bu, ynler hakknda tereddde d mekten kalbe daha ok hu u
ve huzur vericidir. Ynelme bak mndan ynler birbirine e it olunca,
Allah ereflendirdii ve ycelttii bir yeri tayin etmi ve onu kendine
nisbet ederek ereflendirmi tir. Oraya ynelenlere mkfat vermek
suretiyle orasn ereflendirerek, kalblerin ynelmesini sa lamtr.
Kabe namazda ynelinen yn oldu u gibi, gk de duada ynelinen
yndr. Namazda kendisine tap lan ve dua ile kaydedilen varl k, ge
45 ve Kabe'ye yerle mekten mnezzehtir. Dua esnas nda ge iarette
herkesin anlayamyaca ince bir sr vardr.
Kulun Ahirette kurtulu u ve muvaffak olu u, iinden Allah'a bo-
, yun emesi ve rabbini yceltme e inanmasiyledir. Boyun e me ve y-

34
celtme kalbin davran dr. Onun aleti akldr. Uzuvlar sadece kalbin
temizlenmesi ve arklanmas iin kullanlmtr. Uzuvlarn kalplerin
inanlariyle mteessir olacak ekilde yarath gibi, kalb de uzuvlarm
devamli davranlariyle mteessir olacak surette yarat lmtr. Maksat
Allah'n ulu ve yce varl karsnda insann kendi rtbesinin alak-
hn ve deerini bilerek, kalbiyle ve akliyle tevazuda bulunmas dr.
nsann tevazuunu gerektiren alakl na en byk delil, topraktan
yaratlm olmasdr. nsan eyann en aas olan topraa, uzuvlann
en deerlisi olan yzn koymakla mkellef k lnd. Bu teklif, onun
kalbinin yznn yere dokunmas fiili ile tevazuu hissetmesi iindir.
te bylece beden, kendi imkanlar lsnde cismiyle, ki iliiyle ve
sfretiyle Allah'a boyun eici olur. Bu da onun, alak ve de ersiz olan
toprakla kucak kuca a gelmesidir. Akln, Rabbinin bykl ne,
yceliine layk bir ekilde boyun eici olmas, yaratlm olduu mad-
deyle yorulduu zaman, kendi deersizliini, rtbe ve derecesinin
dkln bilmesidir.
Bunun gibi, Allah Teala'y yceltmek kalbin bir devidir. Bunda
onun kurtuluu vardr. Ayrca bu yceltme eylemine organlar n da
kendi gleri ve tahamml kudretleri oran nda katlmalar lazmdr.
Kalbin yceltmesi, bilgi ve inan yoluyla rtbenin yksekli ine, or- 46
ganlarn yceltmesi ise, inanla ilgili konularda en yksek ve en nemli
cihet olan uluv (ycelik) cihetine ynelme ile olur. nk organ n
yceltmesindeki esas gaye, bu yceltmenin cihetler (ynler) de kulla-
mlmasdr. Mesela insann, her hangi bir konuma esnasnda, bir kim-
senin rtbesinin yksekli inden, manevi derecesinin bykl nden
bahsedilirken, onun hakknda "onun derecesi g n yedinci katnda-
dr" demesi mutad olan ve bilinen bir husustur. Gerekte ise o, burada
sadece bu kimsenin derecesinin yksekli ini belirtmek istemitir. Fa-
kat buna dellet etmesi iin kinye yoluyla mekan n, yani ynn yk-
sekliinden bahsetmi tir. Bazan da insan yceltmek istedii bir kimse
iin, ban ge doru kaldrmak suretiyle onun derecesinin gkte,
yani ykseklerde olduunu anlatmak ister. Buna gre gk sadece yk-
seklikten, uluv'dan ibarettir.
Yce Allah' tazime ynelmede, eriatn yaratklann kalplerin
ve organlarna nasl mlyim, yumuak davrand na, kt grl
bir kimsenin, sadece organlar n ve cisimlerin zahiri mnalanna nem
vermek suretiyle kalplerin gerek s rlanna vakf olmaktan nasl uzak
kaldna, yceltmede Allah' n, ynlerin takdirinden mnezzeh ol-
duunu idrk edemiyerek, bu tzimde esas olamn sadece uzuvlar va-

35
stasiyle iaret olunan ey olduunu nasl zannettiine bakmaz msn ?
Oysa bu kimsenin anlayamad gerek udur : Yceltmede esas olan ilk
prensip, Allah'a yaplan tzimin kalp ile olmasdr. Kalbin tzimi ise,
ancak rtbenin yksekli ine inanmakla olup, mekann yksekliine
inanmakla deildir. Burada organlar, Allah' yceltmei kabul etmede,
kendi imkanlar lsnde kalbe yard m eden birer hizmeti ve tabi
durumundadrlar. Organlarn devi ancak cihetlere i arettir. Allah'
yceltme maksadiyle yap lan dualarda yzlerin g e doru evrilme-
47 siniu gerek s rr ve hikmeti ite budur. Buna ek olarak i aret edilmesi
gereken dier bir husus da, duann ancak yce Allah' n saysz nimet-
lerinden birisinin istenmesi iin yap lmasdr. Allah'n nimetlerinin ha-
zineleri gklerdir. O'nun rzklarnn haznedarlar Meleklerdir. Bunlar n
bulunduklar yer, gklerin melekt alemi olup, nzklarla megul olan-
lar ite bunlard r. Yce Allah bu konuda yle demitir : "R zk nz
da, size vadedilen azb da gkten iner" 20 . nsan doutan arzu edilen
nzkn bulunduu hazineye do ru yzn evirme e meyyal bir yarat-
ltadr. Mesel, hkmdarlardan az k ve yardm umanlar, hazinenin
kaps nnde erzakn datld ' n haber aldklar zaman, hkmdarm
orada bulunmad n bildikleri halde, derhal yzlerini ve kalplerini
hazinenin bulunduu yne do ru evirirler. te gerek do utan ve
gerekse er'an olsun, din adamlar nn daima yzlerini g e doru evir-
melerinin gerek muharriki ve sebebi budur.
Cahil halk tabakas , muhtemelen taptklan mabutlannn gkte
olduuna inanrlar. Bu gibi insanlarn dualarnda ge doru ynel-
meleri ite bu yzdendir. Oysa onlar bilmezler ki, Rablerin Rabbi olan
Yce Allah sap k ve sahtekarlann inand klarndan daha stn ve daha
ycedir.
Hz. Peygamberin, bir cariyenin g e iaret ettii zaman, onun
mmin olduuna hkmetmi olmasndan ak ve seik olarak u ger-
ei anlyoruz : Dilsiz olan bir kimsenin, rtbenin yksekli ini anla-
tabilmesi, ancak yksekli in ynne i aret etmesiyle mmkn olur.
Rivayete gre, ad geen cariye dilsizdi. Onun putperest oldu u ve Hah-
lannn putlar evinde bulundu una inand zannediliyordu. Bu yzden
gerek inanc= ne olduu kendisinden sorulunca, g e iaret etmek
suretiyle, onlarn kendisi hakkndaki inanlarn rtmek ve bylece
48 gerek mbudunun putlar evinde olmad n anlatmak istemi tir.
Eer, "ynn varln nefyetmek imkans zla sebep olur. nk
bu takdirde, alt ynn dnda bir varln mevcudiyeti kabul edil-
20 Bak: az-Zriyilt Stiresi, ayet: 22.

36
mi olur. Byle bir varlk ise, ne lemin iinde, ne de d nda olmad
gibi, onunla birle ik veya ondan ayr lm da deildir. Bu ise muhaldir"
denirse, deriz ki: Vcildu ne ayrlm, ne de birlemi olan bir
varln birlemeyi kabul etmesinin ve bir yne ynelme niteli ini haiz
her varln alt ynden hali olarak bulunmas nn muhal olduunu
herkes kabul eder. u kadar var ki, birle me ve bir yne ynelme nite-
liine sahip olmayan bir varl n, birbirine zt iki tarafn birisinden hali
olarak bulunmas muhal deildir. Bu, yle diyen bir kimsenin szne
benzer: Bir varln ayn anda, ne aciz, ne kadir veya ne alim, ne
de cahil olarak bulunmas imkanszdr. nk her hangi bir varl n,
birbirine zt olan iki eyin birisinden hali kalmas mmkn deildir.
Burada denilebilir ki: E er bu varlk, birbirine zt olan iki taraf kabul
etme niteliini haizse, onun bu iki tarafn dnda kalmas muhaldir.
ayet bunlar kabul etme niteliine sahip deilse, bunlardan hali ol-
mas muhal deildir. Hayat artndan yoksun olduu iin, bunlardan
hibirini kabul etmeyen cansz ve camid cismin, bunlardan hali olmas
muhal deildir. Kuk birle me, ynlere ynelme, bir yeri kaplama
ve kaplanlan yerde bulunma artlar da bunun gibidir. Bu artlar 49
kaybeden bir varl n, kendi ztlarnn dnda kalmas muhal
O halde dikkat edilmesi gereken husus, bir yeri kaplamayan ve kapla-
nlan her hangi bir yerde bulunmayan, birle me ve ayrlma artlarn
da yitiren bir varl n muhal olup olmamas keyfiyetidir.
Eer hasmlarmz, byle bir varln mevcudiyetinin muhal ol-
duunu iddia ederlerse, bu takdirde onlarn iddialarna kar u delili
ileri sreriz: Bir yeri i gal eden her varlk hadis ve her hadis olan varl k
da hdis olmayan bir faile muhta oldu una gre, bu iki nerme bize
mutlak olarak bir yeri kaplamayan bir varl n mevcudiyetini ispat
eder. Biz bu iki esas ispat etmi bulunuyoruz. Bunlar kabul edilmekle,
bunlardan doacak zorunlu davalar da inkr etmek imkans zlarm
olur.
Eer hasm, "ne srd nz delilinizin ispat etmi olduu byle
bir varlk anlalamamaktadr" derse, ona denir ki: Acaba "anla la-
mamaktadr" sznden kasdetti in ey nedir ? Eer bundan, onun
hayal edilemedi ini, tasavvuru mmkn olmadn ve her hangi bir
vehmi de ifade etmedi ini sylemek istiyorsan, gerekten sznde isa-
bet etmi oldun. nk O, vehme, tasavvura ve hayale s mad
gibi, rengi ve ls bulunan bir cicim de de ildir. Renk ve ls
olmayan bir cismi haylin tasavvur etmesi imkans zdr. nk hayal,
ancak gzle grlen eyleri tahayyl etme e alm olup, bir eyi an-

37
cak grd ekilde dnebilir. Gzle grlene uygun olmayan bir
eyi tahayyl etmesi imkans zdr.
Eer hasm, onun makul olmadn, yani akli delillerle bilinme-
diini sylemek istiyorsa, bu sz gerekten hakikata ayk rdr. nk,
O'nun varln ispat eden delilleri daha nce vermi bulunuyoruz. Bir
50 eyin makul olmas, ancak akln, muhalefet edilmesi imkansz olan de-
liller gereince, o eyi tasdik etmek mecburiyetinde kalmasiyle bir
mna ifade eder. Bu da gerekle mi bulunmaktadr.
Eer hasm, "hayal ile tasavvur edilmeyen ey mevcut deildir,
o halde haylin de bizatihi mevcut olmad na hkmetmemiz lazmdr"
derse, deriz ki: Bizzat hayal, haylin iinde dahil de ildir. Grme de
haylin iine girmez. Keza ilim, kudret, ses, koku ve hareket de by-
ledir. Eer vehim, sesin zatm tahkik etmekle mkellef k lnsayd,
bu sese bir renk ve l takdir etmesi ve bylece onu tasavvur etmesi
gerekirdi.
te utanma, korkma, sevme, k zma, sevinme, mteessir olma ve
taaccb etme gibi ruhla ilgili btn haller de buna benzer. Bu halleri
kendi nefsiyle zorunlu olarak idrk eden ve bu hallerin gerek mahi-
yetlerini incelemek maksadiyle hayalini i leten kimse, derhal kendi ha-
yalinin kusurlu olduunu ve ancak hatal bir takdirde bulundu unu
anlar. Bununla beraber, daha sonra da hayalinin iine girmeyen bir
varln mevcut olabilece ini de inkr eder. Bu meselenin a klanma-
snn yolu ve keyfiyeti i te budur.
Kza sz lsn tecavz etti imizde phe yoktur. Fakat bu
fende ksaltlm inanlarn dahi vuzuha kavu turulmas iin tafsilata
kalmas ve bir ok m kllerin dar geitlerini kolay a mann sa-
lanmas amacyla, nemli olan eylerin haricinde fazla baz maltimata
ba vurmann zorunluluuna kani bulunuyoruz. Bunun iin fafsilat,
ak ve seik olan yerlerden kapal ve anlalmas g olan yerlere nak-
letmeyi daha nemli ve daha faydal olarak grdk.

Sekizinci Dava:
Yce Allah'n Ar" zerinde kurulmu olmakla vasflandrl-
51 maktan mnezzeh" oldu unu iddia ediyoruz. Zira, cismiyeti kabul
21 Kerrmiye frkasma gre Allah ar zerine yerlemitir. Allah'n da, cisimler gibi
bir arl vardr. Gerekte Allah, cisimlere benzemekten mnezzehtir. Tafsilat iin bak:
Prof. Dr. Ne et aatay, Prof. Dr. brahim Agh ubuku, slam Mezhepleri Tarihi,
s. 128, 129, Ankara 1965. eviren.
22 Bak: ilctimu'l-Avm an limi'l-Kelm, s. 13 vd. al-Meymeniyye basks 1309.

38
eden ve bunun zerine kararla trlm olan her ey, zorunlu olarak bir
l zerine yaratlmtr. nk, byle bir ey cisimden ya daha b-
yk, ya daha kk, ya da ona e it olur. Btn bunlar takdirden yani
muayyen bir lden hli de ildir. Dier taraftan, e er bir cismin
bu ycelik ynnden ara temas etmesi caiz olsayd , bu cismin dier
ynlerden de ar a temas etmesi caiz olurdu. Bylece ar bu cisimlerle
her ynden kaplanm olurdu. Halbuki hasmmz kesin olarak buna
inanmamaktadr. O ancak kendi mezhebine ba l olarak kalmaktadr.
Genel olarak unu sylemek gerekir ki, belirli bir cisim zerine ancak
bir cisim istikrar eder. Cisme arazdan ba kas hull edemez. Yce
Allah'n ne cisim, ne de araz olmad akca bilinen bir gerek oldu-
una gre, bu davan n delillerle isbat ynne gidilmesine ihtiya yok-
tur.
Eer Allah Talann "Rahman Arsa kuruldu' sznn ve Hz.
Peygamber'in "Yce Allah her gece yer yzne iner" hadisi erifinin m-
nalar nedir denirse, deriz ki: Bu konuda zahiri mnalara dellet eder
ekilde irat edilen szler ok ve uzundur. Fakat biz bu zahiri mana-
lardan, bir metod olarak, sadece ikisini zikretmekle yetinece iz. Bu-
nunla, ayni zamanda dierleri hakknda da bir yol gsterilmi olacak-
tr. Biz diyoruz ki: nsanlar bu konuda avm ve lem tabakalar
olmak zere iki 'asma ayr lrlar : nsanlarn avm" tabakasna layk
olarak grd mz husus, onlarn bu gibi tevillere kar trlmayp,
tebihi gerektiren ve hudse dellet eden her eyin inan ve akidelerin- 52
den sklp atlmasdr. te bylece de onlarn nazarnda Allah, hi
bir benzeri bulunmayan, i itici ve grc bir yce varlk olarak ger-
eklemi olur. Eer bu yetlerin mnalarm soracak olurlarsa, kendi-
leri bundan iddetle menedilmeli ve onlara, "bu sizin anlayabilece iniz
bir mesele deildir. Bu gibi konulardan uzak kalmas n ve her ilmin
mtahassslar olduunu bilmelisiniz" denmelidir.
Buna ayrca seleften bir kimseye "istiv" hakknda sorulduu
zaman, onun verdi i cevaba benzer bir cevap ta vermek mmkndr.
Zira o bu hususta, "stiv malmdur, , keyfiyeti mehuldr ; onun hakk nda
sormak bidadtr ve ona inanmak vaciptir" demitir. Avm tabakas -

23 Th Sresi, yet: 5, 9; bu konu iin bak: licm al-Avm, s. 9, 11, 16; al-ihy,
C. I, s. 108.
24 Gazzali bu grn baka eserlerinde de zikretmi tir. Mesela Faysal at-Tafrika
Beyn al- skim va'z-Zandaka, :UMM al-Avm an limi'l-Kelam ve al-Kanan fi'l-Te'vil adl
eserlerinde ayki' tabakas nn, kltrsz kimselerin te'vil ve kelam ilmi ile me gul olmama-
lar gerektiini sylemitir. eviren.

39
nn akl, aklla bilinmesi gereken eyleri "maklat" kavrayabilecek
genilikte deildir. Bundan baka onlar, Araplarn kullanm olduklar
geni ve eitli istiare ekillerini anlayabilecek ekilde ve genilikte dil
bilgisini de bilmezler.
Fakat bilginlerin, phesiz bunu bilmeleri ve ara trmalar la-
zmdr. Bununla beraber ben, bunun onlar zerine farz' ayn olduunu
sylemiyorum. Zira bu konuda bir teklif vaki de ildir. Teklif, ancak
bakasna benzetilen her eyden Allah' tenzih hususunda varit olmu -
tur. eriat mmetin ileri gelenlerini, Kur'an' n manalannn tmn
anlamalar iin mkellef klmamtr. Bununla beraber biz, srelerin
balarndaki harfler gibi, bunlar da mte bih ayetlerdendir, diyen
bir kimsenin szne rza gsteremeyiz. Zira srelerin ba larndaki
harfler, bir takm mnalara dellet etmesi iin, daha nce Araplar ta-
rafndan istilahi bir deyim olarak vazedilmi deildir. Hi bir kimsenin
53 istilahnda olmayan birtak m harfleri veya kelimeleri telaffuz eden
kimsenin, bizzat kendisi, bunlarla ne kaydetti ini anlayncaya kadar,
bu ifadelerin manalannn gizli kalmas vaciptir. Eer bir kimse bunlar
aklarsa, bu takdirde bu harfler, onun ynnden icadedilmi yeni bir
dil haline gelmi olur.
Hz. Peygamber'in "Allah tala yer yzne iner" sz anlalan bir
lafz olup, anlatmak iin zikredilmi tir. Bilinen bir gerektir ki, ilk
anda bu hadisin vazedilmi olduu gerek mna veya istiare edilmi
olduu mna, derhal anlama erevesi iine girmektedir. Byle olunca,
nasl olurda bu mte bihtir denir? Hakikatta bu sz, cahilin nazar n-
da yanl bir manann tahayyl edilmesine sebep olurken, alimin na-
zarnda da do ru ve gerek bir mana= anla lmasm salamaktad r.
Mesela bu, Yce Allah'n u szne benzer : "Nerede olursanz olun,
O, sizinle beraberdir"25. Zira bu ayet cahile gre, O'nun ar zerinde ol-
masndan dolay birbirini nakzeden bir ictima eklinde bir intiba ya-
ratt halde, alim olan kimse derhal bundan, O'nun her eyi kuatmak,
bilmek suretiyle daima btn insanlarla beraber oldu unu anlar. Hz.
Peygamberin u hadisi de bunun gibidir: "Mu'minin kalbi, Rahman' n
iki parma arasndadr". Cahile gre bu hadisten anla lan ey,
elden treyen parmak ular n ve trnaklar iine alan etten, kemikten
ve sinirden meydana gelen iki organdr. ;klime gre ise, bu, kendisi
iin istiare olunmu bir mnaya dellet edip, vazedilmi olduu mna
iin deildir. Bu da parma n, kendisi iin vazedilmi olduu eydir.

25 Bak: al-Hadid Saresi, ayet: 4.

40
Sanki o, burada parma zikretmekle, O'nun kudretini zikretmi ol-
maktadr. Zira parman esas ve hakikati, insann istedii ekilde ha-
reket ettirme kudretine sahip olmas dr. Kez, Yce Allah' n "O si-
zinle beraberdir" szndeki beraberlik lfz da, beraberlikden kasto- 54
lunan eye dellet etmektedir. Bu ise ilim ve ku atmadr.
Fakat sebebi msebbYb'ten karmak ve sebebi kendisi iin istiare
edilmi olandan almak, Araplarn yaygn olan adetlerinden biridir.
Buna dellet etmesi bak mndan, Yce Allah' n hadis-i kudsrde geen
u sz nemlidir: "Bana bir kar yaklaana, ben bir kol boyu yakla-
rm. Bana yryerek gelene, ben ko arak gelirim". Zira burada cahil
bir kimseye gre ko mak, ayaklarn hareketine ve h zla yrmeye de-
llet eder. Bunun gibi, gelmek eylemi de aradaki mesafenin yak nla-
masma dellet eder. Akllya gre ise, bu, insanlar aras ndaki mesafe-
nin yaknlamasndan kasdedilen mnaya dellet eder. Bu da Allah' n
kerem ve nimetlerinin yak n olmasdr. Bunun gerek anlam , benim
rahmetim ve nimetim kullar mn bana olan itaatlarndan daha ok ve
iddetli olarak onlar zerine dklr, demektir. Bu ise, rivyet edilen
bir haberde Yce Allah' n "bana kavumak iin takva sahiplerinin arzu-
lar iddetlendi, oysa onlara kavumak iin benim duydu um arzu, bundan
daha da iddetlidir" szne benzer. Dil bakmndan arzu lfzndan an-
lalan mnadan Yce Allah mnezzehtir. Zira bu, bir e it elemdir
ve dinlenmeye bir ihtiyat r ki, bu, noksanln bizatihi kendisidir.
Fakat arzu, arzu edileni kabule, ona ynelme e ve onda nimet'in sa-
ysz oluuna bir sebeptir. te bununla da gerek msebbib'in bizatihi
Yce Allah olduu karlm olmaktadr.
Gadap ve rza ile, gadap ve r zann sonular olan ve genellikle 55 `
bunun sebeplerini te kil eden sevap ve ikab'm irade edilmesi anlam nn,
karlmas gibi, "Hacer i Esved, yer yznde Allah' n sadr"26 s-
-

znden, cahil olan kimse et, kan ve kemikten meydana gelen, be


parmaa ayrlan ve insann bir organ olan sol kolunun kart sa
kolunun kasdedildiini zanneder. Oysa bundan sonra o, gzn
iyice ap, bu meseleyi bir daha incelerse grr ki, O, ancak Ar -
tadr. O'nun sa Kbe'de olmad gibi, Hacer-i Esved de de ildir.
Bu taa en ufak bir dokunma ile, bu szn sadece musafaha'dan
istiare khndm anlam olur. Zira Allah, hkmdarlar n sa
taraflarnn plmesi emrolundu u gibi, bu ta a temas etmek ve onu
pmekle emretmi tir. Bu lfz da ite bundan istiare olunmu tur.
26 Bu sz, onun eref ve keremini belirtmek zere gelmi tir. Zira bu sz, zahiri m'a-
nasma terkedilirse, bu muhal olan bir eyi gerektirmi olur. Bak: al-illyc2, C. I, s. 108.

41
Dilde akl tam ve gr keskin olan kimseye gre, bu gibi mese-
leler o kadar nemli deildir. O, bunlarn manalarm bedihi ve ftri
olarak bilir.
imdi de istiv (yerle me) ve nzl (inme)'n manalarm grelim:
stiv (yerle ti, kuruldu), Ar 'n zorunlu olarak kendisine nisbe-
tidir. Ar'n istivya nisbeti ise, ancak onun (Ar n) bilinmesi, kaste-
dilmesi veya takdir olunmas, arazlar n mahalli gibi bir mahal veya
cismin bulunduu yer gibi bir mekn olmas ile mmkndr. Fakat
bu nisbetlerin baz lar akla gre muhal oldu u gibi, bazlar da lafzn
kendisinden istiare edilmesine elveri li deildir. Eer kendisinden baka
56 bir nisbet olmad halde, bu nisbetlerin tm iin de akl n muhal kil-
mad ve lfzn da dellet etmesi uygunsuz olmayan bir nisbet varsa,
bilinmelidir ki, kasdedilen i te bu nisbettir. Ar n, cevher ve arazda ol-
duu gibi, bir mekn veya mahal olmasnda kullanlmas, phesiz
lfzn bu anlama dellet etmesi ynnden muhal deildir. Fakat daha
nce de geti i gibi, akl bunu muhal klar.
Arn bilinmesini ve kastedilmesini ise, ak l muhal klmad hal-
de, lafz bu mnaya uygun d mez. Fakat Ar n, btn yaratklarn
en by olduu halde, Allah tarafndan takdir olunmu , O'nun kud-
retinin kabzas na dm, O'na musahhar k lnm ve Allah'n kendisi
zerinde kurulmas nn uygun olmasiyle vlmek ve byklkte ken-
disinin dnnda bulunanlar da bununla uyarmak eklinde bir anlam
tamasn phesiz akl muhal klmad gibi, lafz da bu mnaya
aykr dmez. Kanaatimce bundan kastedilen mna da kesin olarak
ite budur.
Lafzn bu mnaya uygun oluu, Arap diline vak f olan kimse iin
ak olarak meydandadr. Ancak bu gibi konularda grlen glk ve
anlamazlklar, genellikle Arap dilini iyice bilmeyen, bunu sonradan
renen ve buna, Araplarn Trk diline gsterdikleri ilgi gibi, ilgi gs-
teren kimselerden -ki bunlar, ancak bu dilin evveliyat n renmiler-
dir- ileri gelmektedir. Oysa dilde en do ru olan, "Emir lkesi zerine
yerleti" denmesidir. Bu konu ile ilgili olarak bir air de, "kl kullanl-
makszn, kan aktlmakszn, baz insanlar Irak'a yerle tiler" demitir.
te bundan dolay seleften baz lar, Allah'n "Ar zerine ku-
57 ruldu"" sznden, "sonra duman halinde olan gk zerine kuruldu"'
yetinden anlalan mana anla lr, demilerdir.
27 Bak: Ra'd Sresi, yet: 2.
28 Bak: Fussilet Sresi,yet: 11.

42
Hz. Pe ygamb e r'in -Allah' n selt ve selam onun zerine ol-
sun- "Allah yer yzne iner" hadisine gelince, burada tevile iki ynden
imkn vardr.
Bunlardan birincisi: nzl' (inmeyi) Allah'a izafe etmektir ki,
phesiz bu izafet mecazidir. Gerekte ise bu, "Karyeye (kyn halk na)
sorun"" yetinde olduu gibi, meleklerden bir melaikeye izafet edil-
mitir. Burada hakikatta sorulanlar kyn halk dr. Bu da, yani tabi
olan n hallerini metbu'a (tabi olunana) izafe etme, dillerde ok kullan -
lan bir keyfiyettir. Mesela bu konu ile ilgili olarak, "kral ehrin kap-
sna indi" denir; fakat bundan maksat, gerekte, onun ordusudur. Bu-
rada kraln ehrin kapsna indiini haber veren kimseye bazan,
"onu ziyaret ettin mi" diye sorulmas mmkndr. Bu takdirde o,
"hayr, zira o, ava kt ve henz dnmedi" dedi i zaman ona, "daha
nce kral indi, dediin halde, imdi de niin daha inmedi, diyorsun"
denilemez. Bylece kral' n iniinden anlalan mana, ordusunun ini i
olur ki, bu da gayet ak bir hakikattir.
kincisi: rtifa (ykseklik) tekebbr iin kullan ld gibi, nzl
lafz da bazan yarat klar hakknda incelik ve tevzu iin kullan lr.
Mesela, ban ge doru kaldran bir kimseye kibirli dendii gibi,
byklk taslayan kimseye de, a'l illiyyin'e ykseldi, denir. E er bir
kimsenin rtbesi ykselirse, kendisi iin, onun am yedi kat gklerde-
dir ve ayet bunun zdd olarak rtbesi inerse, bu kimse iin de esfel-i 58
sfilisn'e dt, denir. ayet bir kimse tevzu ve incelik gsterirse, kendi-
si iin, yerlerde srnd ve en alak dereceye d t, denir. te bu ger-
ek anlalp, nzl'n bir yerden inmede, terketmek veya d mek su-
retiyle rtbenin inmesinde, yumu aklk gstermek veya rtbenin yk-
sekliini ve kemlini gerektiren fiili terketmek suretiyle dereceden d -
mede kullanld bilindii zaman, hemen lafz n aralarnda dnp do-
lat bu mnaya bir bak lsn. Acaba akl bunlardan hangisini tec-
viz etmektedir ?
intikal yoluyla hasl olan nzl'e gelince, daha nce de geti i
gibi, akl bunu muhal klmtr. Zira bu, ancak mtehayyiz'de, kap-
lanlan bir yerde mmkn olur. Rtbenin d mesi, yok olmas ke-
sin olarak muhaldir. nk Yce Allah, s fatlariyle ve celaliyle kadim-
dir. O'nun yceliinin yok olmas mmkn deildir. Fakat ltuf, rah-
met, istina sebebiyle ve nem vermemek suretiyle yap lmas gerekli
olan fiili terketme manas nda bulunan nzl, phesiz mmkndr.
Bylece nzTn bu mnaya hamledilmesi de taayyn etmi olur.
29 Bak: Ysuf Sresi, yet: 82.

43
Rivayet edildiine gre, "varlklarn en ycesi, Ar sahibi olan
Allah"" yeti nazil olduu zaman, sahabe byk bir korku ve deh et
iine dtler. Bu byk cell ve azametin yan nda dua ve dilekleri
oaltmaktan ka nr oldular. Bunun zerine onlara Allah Tala'n n
cellinin byklne, nnn yceliine ramen kullarna ltfedici,
merhamet edici ve her ne kadar msta ni ise de, dua ettikleri zaman,
onlarn dualarn kabul edici olduu bildirildi. te burada duan n
59 kabul, bu cell'in gerektirdi i istina ve nem vermemeye izafetle bir
nzTdr. Bunun iin ve zellikle kullann kalpleriyle Allah'a ynel-
melerini, O'na okca dua ve niyazda bulunmalar n, rku ve secdeleri-
ni oaltmalarn te ci ve tevik etmek zere buna nzl dendi. Zira
kendi kudreti dahilinde, Yce Allah' n cellinin ba langcn hisseden
kimse, phesiz O'na rku ve secde etme e mustahak olur.
Zira Yce Allah' n cell'ine nisbetle, btn kullar n O'na yakla -
malar, kulun yer yzndeki krallardan birisine yakla mak, takarrb
etmek amaciyle parmaklar ndan sadece birini hareket ettirmesinden
daha basittir. ayet krallardan her hangi biri, bu hareketten dolay
kendisinde bir byklk hissederse, bununla tevbih'e mustahak olur.
Hatt, baz halifelerin adetlerinde oldu u gibi, hizmetlerinden alkoy-
makla kendilerini tahkir etmek, prens ve devletin ileri gelenlerinden ba -
kasn hizmetlerinde kullanmamakla byklk taslamak amaciyle,
dk ve hakir olan kimseleri hizmetlerinden al koymak, huzurlarn-
da secde etmekten ve saraylar mn kaplarnn eiini pmekten kendi-
lerini menetmek, hkmdarlarn geleneksel adetlerindendir. E er,
ltuf, rahmet ve isticabet ile, cell'in gerekli k ld eyden nzl ol-
masayd, phesiz bu cell, akllar durdurur, dilleri konuma kabili-
yetinden yoksun klar, dilsiz hale getirir ve uzuvlar n hareketini ta-
mamiyle felce uratrd. te bu cell'i ve bu ltfu idrk eden kimse,
kesin olarak nzl deyiminin cell'e mutab k olduunu ve bu deyimin
cahillerin anlaynn hilafna, yerinde kullanlm olduunu ak olarak
anlam olur.
60 Eer, "niin yer yz tahsis edildi" denirse, deriz ki: Bu, kendi-
sinden sonra bir derece bulunmayan en son dereceden ibarettir. rne-
in, topraa dt veya Sreyya yldzna ykseldi, denmesidir ki,
burada Sreyya, yldzlarn en yksei ve toprak ta yer yznn en
ala takdir edilmitir.
ayet, "Allah'n ini ini niin geceler ile tahsis ederek, her gece
iner dedi" denirse, deriz ki: Zira bo luk ve ssz olan yerlerin, dualarn
30 Bak: Mu'min Sresi, yet: 15.

44
kabul olunaca yerler olmas en byk bir ihtimaldir. Gecelerde bu-
nun iin hazrlanmtr. nsanlar gecenin iinde skn bulur, kalplerin-
den dnya me guliyetleri silinir ve temiz bir kalp ve zikirle Yce Allah'a
ynelirler. te kabul edilmesi umulan, bu gibi dualar olup, me guli-
yetlerin ba akn olduu anda, gaflet iinde yzen kalplerden kan
dualar deildir.

Dokuzuncu Dava:
Mute zil e'nin hilafna31 Yce Allah'n gzle grlece ini iddia
ediyoruz. Biz bu meseleyi, Yce Allah' n zatna bakmak suretiyle tan-
zim edilmi olan ksmda ancak iki sebepden dolay ortaya atm bu-
lunuyoruz.
Bunlardan birincisi: Gerekte ryeti (grme i) nefyetmenin,
cihetin nefyedilmesini gerektiren eylerden olmasd r. Bundan maksa-
dmz, cihetin nefyi ile ryet'in ispat nn nasl cemedilece ini ve ara-
larmn nasl telif olunacan beyan etmektir.
kincisi: Bize gre Yce Allah, kendisinin ve zat 'nn varlndan 61
dolay grlr. Bu ise ancak kendi zat ndan dolay olup fiilinden veya
sfatlarndan belirli bir s fattan dolay deildir. Bilkis her mevcut bir
zattr. Buna gre, O'nun bilinmesi vacip oldu u gibi, grlmesi de va-
ciptir. Bununla, O'nun bilfiil bilinir ve grlr olmasnn vacip oldu-
unu kasdetmiyorum. Maksad m, bunun ancak bilkuvve oldu udur.
Baka bir deyimle, O, zat itibariyle ryet'in kendisine taallk etmesine
hazr bir durumdadr. Kendi zatnda buna mni olacak veya bunu
muhal klacak hi bir ey yoktur. Eer ryet'in varl imkansz olursa,
bu, zatnn dnda baka bir sebepten dolay olur ki, bu senin, haki-
katta byle olmad halde, nehirde bulunan su, susuzlu u giderici
ve iede bulunan rak sarho edicidir, demene benzer. Zira bunlar

31 Mutezile'ye gre, Allah' n hirette gzle grlmesi imknszd r. nk onlara


gre Allah, cisimlere benzemez. Gzle grnen bir ey, cisimlere bir bak mdan benzemi
saylr. Allah'n gzle grlece ini syleyenler, O'nu cisimler gibi grlecek bir varl k olarak
vasflandrm olurlar. Onlar, bu akli gr lerini, nakli delillerle de teyit etmek isterler.
zellikle "sen beni gremezsin" (al-A'rf Sresi, ayet: 143) ve "O'nu gzler idrdk edemez,
halbuki O gzleri idrdk eder" (En 'dm Sresi, ayet: 103) ayetlerinin, Allah' n gzle gr-
lemiyeceine kesin birer delil oldu unu ileri srerler.
Ehl-i Snnet ise, sz geen ayetlerin hkmlerinin bu dnyayaya ait oldu unu,
Allah' n Ahirette gzlerle grlece ini sylemi ve buna delil olarak da "yzler vardr,
o gn taptazedir; Rablerini greceklerdir" (Kymet Sresi, ayet: 22-23) melindeki ayeti
gstermi tir. Bak: Dr. Kemal I k, Mutezile'nin Doup ve Kelmi Gr leri, s. 73, 74,
Ankara 1967. eviren.

45
ancak iildii zaman sarho eder veya susuzluu giderir. Eer gerekte
sen, O'nun zat buna hazr bir drdumdadr, sznden kaydedilen
mnay anlam isen, bu takdirde geriye incelenmesi gereken iki mesele
daha kalmaktad r.
Birinci mesele, ryetin aklen caiz olmas .
kincisi de, vuku'unun eriat'tan ba ka bir yol ile idrk edilmesinin
mmkn olmamasdr. Ryetin, vuku'una her ne kadar eriat dellet
etse de, cevazna zorunlu olarak akl ile dellet edilir. Biz burada rye-
tin aklen caiz olmasna iki yolla dellet edece iz.
Birincisi: Biz deriz ki, Yce Allah mevccuttur ve zatt r. O'nun bir
subt'u ve hakikati vard r. Allah'n dier varlklara benzememesi,
ancak O'nun hdis olmas nn veya huds'e dellet eden bir eyle vasf-
62 landrlmasnn veyahut ilim, kudret ve benzerleri gibi, ilahi s fatlarla
elien bir sfat ile vasflandrlmasnn imkansz olmasndan ileri gel-
mektedir. Bir mevcut iin sahih olan her ey, huds'e dellet etmedi i
ve sfatlarndan birisine zt olmad zaman, O'nun hakknda da sahih-
tir. Bunun delili, ilmin O'na taallk etmesidir. Zira bu taallfk, O'nun
zatnda bir deiiklie, sfatlarnn nakzedilmesine ve huds'e dellet
etmee sebep olmadndan, ilmin O'nun zatna ve sfatlarna taallfk
etmesinin caiz olmasnda, kendisiyle cisimler ve arazlar aras ndaki fark-
lar eit khnmtr. Grme, ilmin bir nevidir. Onun grlen eye taal-
ilik etmesi, bir sfatn deimesini gerektirmedii gibi, ayni zamanda bu,
huds'e de dellet etmez. O halde her varl a bununla hkmedilmesi
vacip olur.
Eer, "Allah'n grlr olmas, O'nun bir cihette bulunmas n, bir
cihette bulunmas da, O'nun araz veya cevher olmas n gerektirir. Bu ise
muhaldir; kyas esaslarna gre, eer O grlyorsa, gren kimseye na-
zaran bir ynde demektir. Oysa, bu gereklilik muhal oldu u gibi grme-
e sebeb olan ey de muhaldir" denirse, deriz ki: Bu k yasn iki esasn-
dan birisi, bizce de msellemdir ; bu da, bu gereklili in muhal olmasdr.
Fakat, ryete inanman n yasakll zerine in a edilen bu gereklilik id-
diasn tekil eden birinci esas hakknda biz yle deriz: "E er Allah g-
rlyorsa, gren kimseye nazaran mutlaka bir cihettedir" demenizin se-
bebi nedir? Siz bunu zorunlu mu veya bir ara trmann sonucu mu ola-
rak bildiniz? Zorunluluk davas nn ileri srlmesi imknszdr. Burada
ayrca ara trmann ve istidlal'in de aklanmas lzmdr. Zira bu hu-
susta onlarn dayandklar nokta, bu ana kadar kendilerinin gzle gr-
m olduklar eylerin, gren kimseye nazaran, ancak belirli bir ynde
bulunmu olmasdr. Buna kar lk onlara yle demek mmkndr :

46
Bir eyin gzle grlmemesi, onun muhal olmas n gerektirmez. E er 63
muhal olmas caiz olsayd, bir Mcessime'nin de Yce Allah' n cisim
olduunu ileri srmesi ve yle demesi caiz olurdu: "Allah bir cisim-
dir. nk O, fildir, yapcdr. Biz bu ana kadar cisim olmayan bir
fail grmedik". Veya onun "E er Allah fail ve mevcud ise, ya bu le-
min iinde ya da d nda veya onunla birle mi yahutta ondan ayrl-
mtr. Buna gre O'nun alt ynden hali kalmas imkanszdr. Zira
imdiye kadar bildiimiz ve grdmz btn varl klar ancak bu
durumda olmulardr" demesi mmkn olurdu. Bu gr e gre,
sizinle onlar aras nda bu konuda bir stnlk yoktur.
Netice olarak bu, hkme raci olan bir husustur. Zira ba ka bir
eyin bilinmesi, ancak o eyin mahede olunan ve bilinen belirli bir
eye uygun olmasiyle mmkndr. Bu da, cismi bildi i ve kabul et-
tii halde, arazi inkr eden ve e er var olsayd bir hayyizi (yeri) i gal
ederdi, diyerek, cisim olmas itibariyle varlklar iinde ondan ba kasn
kabul etmeyen bir kimsenin durumuna benzer. Bundan da, genellik
ifade eden hususlarla i tiraki mmkn olmakla beraber, zellik ifade
eden (havas) hususlarda varl klarn ihtilaf etmesinin imkans zl
meydana kar. Bu ise, asl olmayan bir hkmdr. Bununla beraber,
onlarn, Yce Allah'n kendi nefsini ve alemi grd , O'nun kendi
nefsinin veya lem'in iinde bir ynde bulunmad hususundaki iti-
razlarn da gz nnde bulundurmak laz mdr. Eer bu grn
caiz olduu kabul edilirse, onlar n bu hayali de kendiliinden batl
olur. Mutezile'nin o unluunun bu konudaki gr de ite budur.
Onlardan bu d nceye sahip olanlar, bunu hararetle savunmu lardr.
Mutezile'den bunu kabul etmeyenler ise, acaba insan n, aynada ken-
di nefsini grdn nasl inkar ederler ? Gerekte ise, bu kimse ayna-
da bizatihi kendi nefsinin kar snda deildir. Eer, aynada bizatihi
kendisini grmediini, fakat ancak herhangi bir resmin duvara nak e-
dilmesi gibi, aynaya akseden kendi suretine benzer bir sureti grd -
n iddia ederlerse, onlara denir ki: Bu szn bat l oluu apaktr. 64
Zira duvarda asl duran aynadan iki kol boyu kadar uzakla an kimse,
kendi suretini de aynan n iinde iki kol boyu kadar uzakla m olarak
grr. kol boyu kadar uzakla an kimse de bunun gibidir. O halde
aynadan iki kol boyu uzak olan kimse, nas l olur da aynann zerine
aksetmi olur? Aynann aksettirdii resim, belki de bir bu day tane-
sinden daha byk olmayabilir. Burada, bu resmin, aynan n arkasnda
bulunan ba ka bir eyden meydana geldiini de dnmek muhaldir.
Zira aynann arkasnda duvar ve havadan veya kendisine gizli olan ve
gremedii baka bir ahstan ba ka hi bir ey yoktur. Bunun gibi

47
aynann sanda, solunda, stnde, altnda ve alt ynnde de bir ey
yoktur. Bununla beraber, kendisi aynadan iki kol boyu uzakta bir
resim grmektedir. Bu resmi aynan n etrafnda aratrd zaman, eer
onu buluyorsa, gerekte grlen ey odur. Fakat hakikatta aynay ev-
reliyen cisimler aras nda aynaya bakan ahsn cisminden ba ka, grlen
bu resme benzer bir ey yoktur. O halde, grlen cisim zorunlu olarak
ite bu ahsn suretidir. Bylece mukabele ve yn gr nn batl
olduu meydana km olur. Bununla beraber, bu zorunlulu un k-
msenmemesi lzmdr. Zira Mutezile iin bundan ba ka bir kar
yol yoktur. Biz zorunlu olarak biliyoruz ki, asla kendi nefsini grmemi
ve aynay da bilmemi olan bir insana, "kendini aynada grmen mm-
kndr" dendi i zaman, derhal bunun muhal oldu una hkmedecek
ve yle diyecektir : "Ya ben bizzat kendi nefsimi aynan n iinde olarak
65 greceim ki, bu muhaldir; veya aynan n kapsam iinde veyahut bu
aynann arkasnda bir noktada kendi suretimin benzerini grece im
ki, bu da muhaldir. Zira aynan n bizzat kendisinin de bir sureti oldu-
u gibi, onu evreliyen cisimlerin de ayr ayr sreden vardr. Bir ci-
simde iki suretin toplanmas imkanszdr. nk bir cisimde, ayn
zamanda insan, demir ve duvar resimlerinin bulunmas muhaldir.
Bu itibarla, aynada kendimi bizzat oldu um gibi grmem imknszdr.
Zira ben bizzat kendi nefsimin mukabilinde, kar snda deilim ki,
kendimi olduum gibi grmem mmkn olsun! O halde mutlaka g-
ren kimse ile grlen cisim aras nda bir mukabele, bir kar lamann
bulunmas lzmdr". Bu taksim Mutezile'nin gr ne uygundur;
fakat bu, bilindi i gibi batldr. Bize gre bunun batl oluu, Onun,
"ben kendi nefsimin kar snda bulunmadm iin kendimi gremi-
yorum" sznden ileri gelmektedir. Yoksa sznn di er ksmlar
dorudur.
te bylece, onlarn almadklar ve duyu organlar nn nsiyyet
kesbetmedii hususlar tasdik etmekte ne kadar k t anlayl ve dar g-
r l olduklar aka meydana km olmaktadr.
kincisi: Ryetin mnasmn tam olarak aklanmasdr. Burada
yle dememiz mmkndr : Has m ryeti, yani grmei, ancak grme
ile ne kasdettiimizi, bunun mnasnn hakikatn gere i gibi bilmedii
ve bizim bununla, gren kimsenin cisimlere ve renklere bakt zaman,
kendisinin idrak etmi olduu ve onda has l olan duruma benzer bir
durumu kasdettiimizi zannettii iin inkr etmitir. Gerek ise, bu
anlaytan ok uzaktr. Zira biz bunun Yce Allah hakk nda muhal
olduunu itiraf ediyoruzjakat ittifak olunan bir yerde evvel bu lfz n

48
mnasn meydana karmamz, bir kalba dkmemiz, daha sonra da
bundan Yce Allah hakk nda muhal olan mnalan hazfetmemiz l-
zmdr. Eer bundan sonra, bu lfz n mnalarndan geriye Allah tela
hakk nda muhal olmayan bir mna kalrsa ve bu mnaya da gerekten
ryet dememiz mmkn olursa, hi ekinmeden bunu Yce Allah hak- 66
k nda da kabul eder ve O'nun gerekten grld ne hkmederiz.
ayet bu mnaya ancak mecz yoluyla ryet ad n vermemiz mmkn
oluyorsa, bu takdirde, o lfz ancak eriatn izniyle bu anlamda kul-
lanabilir ve akln dellet etti i ekilde bu mnaya inanabiliriz. Sonu
olarak unu syleyebiliriz: Gerekte ryet, mahalli, yeri olan bir m-
naya dellet etmektedir. Bu da gzdr. Gzn de taallk etti i eyler
vardr; bunlar da renk, adet, l, cisim ve di er grlen hususlard r.
O halde her eyden nce gzn ta d mnann hakikatna, mahal-
line ve taallk etti i hususlara bir defa bakal m; bundan sonra da bu
ismi ona vermemizi gerektiren esas n ne olduunu bir d nelim.
Burada hemen unu syliyelim ki: Mahal (yer), bu tesmiyenin
doru olu unda bir rkn, bir esas deildir. nk, mesel grlen
eylerden gzle idrk etti imiz her hangi bir durumu, e er kalp ile
veya herhangi bir yn ile idrk edersek, bu takdirde, o eyi grdk
ve anlad k deriz. Bu szmz de phesiz do rudur. Zira gz, bir
mahal ve bir alettir. Bu durum onun esas na olmayp, ancak hull
ettii mahalle racidir. Binaenaleyh bu durum meydana geldii anda,
hakikat tamamlanm ve bu tesmiye de gerekle mi olur.
Bu konuda yle diyebiliriz: Belirli bir eyi kalbimizle veya akl -
mzla idrk edersek, o eyi kalbimizle veya akl mzla bilmi oluruz.
Ayni eyi kalbimizle veya her hangi bir cihetle veyahut gzlerimizle
grmemiz de bunun gibidir.
Gzle ilgili hususa gelince, bu, kendisine bu ismin verilmesinde ve
bu gerein sabit olmasnda bir esas de ildir. nk grme, e er siyah'a
tank ettiinden dolay grme olsayd , beyaza tallk eden, grme ol-
mazd . ayet renge taallk etti inden dolay olsayd , harekete tallk 67
eden, eer araza taallk etti inden dolay olsayd , cisme taallk eden,
ryet olmazd . Bu da ak olarak dellet eder ki, taallk edenin s fatlan
bu gerein varlnda ve bu ismin verilmesinde bir esas de ildir. Bu-
rada asl olan, onun taallk eden bir sfat bulunmas itibariyle kendisi
iin, varl ve zat ne ekilde olursa olsun, var olan bir mtallak n
yni taallk edece i eyin bulunmasdr. O halde kendisine bu isim ve-
rilen rkn, nc meseledir. Bu da, mahalline ve taallk etti i eye
nem verilmeksizin, sadece mnan n hakikatndan ibarettir.

49
imdi de bu hakikatin ne olduundan bahsedelim:
Bunun, idrkin bir nevi olmas ndan baka bir hakikati yoktur.
Bu da keml olup, tahayyl olunan eye nisbetle, aklamann ziyade-
letirilmesidir. Mesela: Bir dostumuzu veya yak ndan tandmz
grdmz farzedelim. Daha sonra gzlerimizi kapatarak d nd-
mz zaman, hemen hayal ve tasavvur yoluyla bu dostun sreti zih-
nimizde hazr olur. Fakat biz gzmz at mz zaman bir tak m
farklar idrk ederiz. Bu farklar, esas nda hayal olunana ayk r olarak
baka bir sreti idrk etmekten ileri gelmemektedir. Bilakis grnen
sret, hi bir fark bulunmaks zn, tahayyl olunana uygun olup, ara-
larnda hi bir fark yoktur. Ancak bu ikinci hal, tahayyl halinin ta-
mamlaycs ve aklaycs mahiyetindedir. Bu itibarla gzmz a-
tmz zaman, bu dostun sreti bizim iin daha a k, daha tam ve daha
kamil bir ekilde meydana kmaktad r. Grme yoluyla meydana ge-
len sretin bizatihi kendisi, hayal ile meydana gelen srete uygundur.
O halde tahayyl, bir derecesi ve onun arkas nda da, aklk ve vuzll
bakmndan daha tam olan ba ka bir derecesi bulunan bir idrk e i-
didir. Bu ikinci derece, tahayyln tamamlay cs mahiyetinde olup,
68 hayale izafetle, i te bu tamamlama olayna grme ve bakma ad veri-
lir.
Keza, baz eyay bildiimiz halde, bunlar tahayyl etmeyiz.
Bunlar, Yce Allah' n zat, sfatlar ve sreti bulunmayan di er btn
hususlardr. Bunlarn kudret, ilim, sevgi, grme ve hayal gibi ne renkleri
ne de lleri vard r. Bu sfatlarn ne olduklarn bildiimiz halde,
bunlar tahayyl etmeyiz. Esas nda bunlar bilmek de bir e it idrktir.
Byle bir idrakin ise, grmenin tahayyle nisbeti derecesinde tamamla-
may arttran bir vasfnn bulunup bulunmadna bakmamz lazmdr.
Eer byle bir ey mmkn oluyorsa, tahayyle izafetle buna ryet
dediimiz gibi. ilme izafetle bu a klama ve tamamlamaya da ryet
deriz. Bilindi i gibi, bir eyin aydnlatlma ve aklanmasndaki bu ta-
mamlama ve kemalin takdiri, ilim, kudret ve benzerleri, keza Yce
Allah'n zat ve sfatlar gibi tahayyl edilmesi imkans z olmakla be-
raber, bilinen varl klarda muhal de ildir. Bilakis bizim, do utan gelen
bir zorunlulukla, bu takdirin Yce Allah' n zat ve sfatlar ve bilinen
btn bu kavramlarn zatlar ile ilgili konularda ziyadesiyle a klama
ve aydnlatmay gerektiren bir husus oldu unu idrk etmemiz mm-
kndr.
Bize gre bu muhal de ildir. nk ortada bunu muhal klacak
bir sebep yoktur. Aksine ak l, byle bir takdirin mmkn oldu una ve

50
insan tabiatnn gerektirdi i bir husus bulundu una dellet etmektedir.
Ancak aklama (kef) daki bu keml (tamlk), bu dnyada ok ve
mebzl deildir. rnein, bedenle ilgili sfatlarn bulank yani gere i
kadar ak olmay yznden nefis bedeni igal ederken, ondan gizli
ve kapal olarak kalmas dr. Bunun gibi, gz kapa mn veya belirli 69
bir perdenin veyahut gzde bulunan her hangi bir siyahl n, adetin
hkm gereince, tahayyl olunan eylerin grlmesini imkans z k-
lan bir sebep olmas uzak bir ihtimal deildir. Yine nefsin bulan k
olup, ak olmaynn ve adetin hkm gere ince, gaflet perdelerinin
birbiri zerine ylmas ve amel imkanlarn yok etmesinin, bilinenleri
grmee mani olmas da pekala mmkndr. Fakat "kabirlerde bu-
lunanlar karld ve kalblerde olanlar ortaya konulduu zaman...'"2,
nefisler temiz araplarla ykanp, her eit pislikten arnm olarak te-
mizlendii zaman, insan, bundan dolay kemalin ziyadele mesi, Yce
Allah'n zat ve dier bilgileri ile ilgili hususlarn akla kavumas
iin almaktan kanmyacaktr. Bylece, onun derecesinin kayde-
dilen ilimden ykseklii, tahayyle oranla grme derecesinin yksekli-
i gibi olur. te bu da, Yce Allah'a mulaki olmak, O'nu m ahede
etmek, grmek veya bunlara benzer bir tak m ibarelerle ifade edilir
Manalarn aklanmasndan sonra, bu konuda her hangi bir glk
kalmaz. Eer gerekten bu mmkn olup, bu hal gzde halkolunursa,
-ki bunun kalbde halkolunmas imkansz olmad gibi, gzde halko-
lunmas da imkansz deildir- dil durumu ynnden, buna ryet ad
verilmesi daha do ru olur.
Ryet, tabirinden hakikat ehlinin kasdetti i mna anla lrsa,
gerekten akln bunu muhal klmad, fakat aksine olarak vacip k l-
d anlalm olur. Ayrca eriat'da buna ehadet etti ine gre, artk
ortada, ancak inat kasdiyle veya ryet tabirinin verilmesi hakk n ba-
kasna kaptrmama gayretiyle, yahut'da zikretmi olduumuz derin ve
ince manalar idrk hususunda yaplan kusur ve hatalar dolay siyle
meydana gelenlerden ba ka, bu konuda tartlmas ve mnakaa edil-
mesi gereken bir mesele kalmamtr. Bu itibarla zetini verme e al-
tmz bu konuyu, daha fazla uzatmadan burada kesebiliriz.
kinci mesele: Grmenin er'an vaki olmasdr. eriat grme ola-
ynn meydana gelece ine dellet etmi ve bunu anlayabilmemiz iin
bize birok deliller gstermi tir. te bundan dolaydr ki, Selefin, Al- 70
lah'n gzel yzn grme lezzetini tatmak iin Yce Allah'a dua ve
niyazda bulunulmas nn gei.eklilii konusunda icma ettiklerini ileri
32 Bak: ;diyt Saresi, ayet: 10.

51
srmek mmkndr. Essen biz selefin itikadndan da, onlarn bu gr-
me olaynn hasl olacana yakinen inandklarn ve bunu beklemenin
caiz olduunu kesin olarak bildikleri iin Yce Allah'tan, gnderdi i
Reslnn -Allah' n selt ve selam onun zerine olsun- ahvali ile
ilgili karinelere, onun saylamyacak kadar ok, a k ve seik olan baz
szlerine dayanarak bunu istediklerini anl yoruz. Muhakkak olan bir
husus, icma'nn, anlam ve kavramlarn her trl kayt ve snrlamalarn
dnda kalmasna dellet etmesidir. Buna dellet eden en kuvvetli delil
de, Isa'n n -Allah'n selam onun zerine olsun- "Ey Rabbim!
Bana kendini gster, Sana bakayan' 33 szdr. nk bu hakikat n,
Yce Allah' n Peygamberlerinden, her eyden mnezzeh olan Allah
ile dudak dudaa konuabilecek kadar derecesi ykselmi bulunan bir
peygambere gizli kalmas ve dolaysiyle Yce Allah' n zat ile ilgili s-
fatlarn, Mutezile'nin dahi bildii kadar bilmemesi imknszdr. Byle
bir eyin zorunlu olarak batl oluu bilinmelidir. nk hasmlarmza
gre, Allah'n grlmesinin imknszlin bilmemek, dnmeyi veya
sapkl gerektirir. Bu ise, Allah' n zat'nn sfatn bilmemektir.
Onlara gre, bunun muhal olu u, O'nun zat ve bu zatn da her hangi
bir ynde bulunmayndan ileri gelmektedir. Buna gre, Msa-se-
lm ona olsun- Allah'n bir ynde bulunmadn niin bilmedi veya
O'nun bir cihette bulunmadn bildii halde, nasl oldu da bir ynde
bulunmayan eyin grlmesinin imknszln idrk edemedi? Acaba
hasm, bununla kalbinde neyi gizlemek ve Missa (A. S.)'nn zuhlnden
71 hangi hakikati karmak ister ? Acaba has m bu szyle,- Msa (A. S.)'
nn Allah'n rengi olan ve bir ynde bulunan bir cisim olduuna inan-
dn m sylemek ister? Peygamberleri byle bir eyle itham etmek
ak bir kfrdr. Dolaysiyle bu, Peygamberimizi -Allah'n selam
ona olsun- de tekfirdir. nk Yce Allah' n cisim olduunu syleyen
ile putlara ve gne e tapan kimse aras nda bir fark yoktur. Bunun gibi,
Peygamberin Allah' n bir cihette olmas mn imknszlm idrk etmesi-
ne ramen, bir ynde bulunmayan eyin grlemiyece ini bilemediini
ileri srmek de ayni ekilde kfrdr. Bu ise, Peygamberimizi -Allah'-
n selam ona olsun- techildir. nk has m bunun nazariyattan, yani
aratrma ile elde edilen hususlardan olmayp, ak ve bedihi olarak
bilinen eylerden bulunduuna inanmaktadr.

Btn bunlardan sonra, ey do ru yolu ve gere i bulmay arzu


eden kimse te imdi sen Hz. Peygamberi techil ile, Mutezile'yi techil

33 Bak: A'r4f Sresi, yet: 143.

52
klarndan birisine ynelmekte tamamiyle serbestsin. Bunlardan ken-
dine en uygun olan seer alrsn, hepsi o kadar.
Eer "her nekadar bu, sizin lehinize dellet etse de, Msa (A. S.)'n n
dnyada Allah' grmek istemesi ve Yce Allah'n "Beni gremezsin"
ve "O'nu gzler idrk edemez" szleri, phesiz aleyhinize dellet eder"
denirse, deriz ki: Msa (A. S.)'n n Allah' dnyada grmek istemesi,
onun grme olaynn caiz olaca vaktin vukuunu bilmemesine bir de-
lildir. Esasen btn Enbiya -Allah' n selam onlarn zerine olsun-
gaybden ancak kendilerine bildirilenden ba kasn bilmezler. Bu
ise ok azdr. O halde bir peygamberin endie duyulan bir eyin ak-
lanmas ve her hangi bir belan n izale edilmesi hususunda Allah'a
dua etmesi, nasl olur da uzak grlebilir? u kadar var ki, ad geen
Peygamber burada, duas na icabeti yle bir zamanda istemi tir ki, 72
bu zamanda duan n kabul, henz Yce Allah'n Ilahi ilminde takdir
olunmamtr. Bu mesele de i te bu kabildendir. Allah teala'n n "Beni
gremezsin" szne gelince: Bu, sadece Hz. Msa'n n Allah' Ahirette
deil de, derhal bu dnyada grmek dileini ve isteini reddetmekten
ibarettir. ayet Msa (A. S.) "hirette bana kendini gster, Sana ba-
kay m" deyip de Allah ona, "Beni asla gremezsin" deseydi, phesiz
bu, ryetin nefyine bir delil olurdu. Bununla beraber, bu, sadece Hz.
Mfsa'ya has olup, genellik ifade etmez ve dolay siyle ryetin imkan-
salna bir delil saylmazd. Esasen bu yet, grmenin derhal vaki
olmas hususundaki istee bir cevap te kil ettiine gre, bunu ebedi
olarak ryetin imkanszlna bir delil saymak nasl mmkn olur?
Yce Allah' n "gzler O'nu idrk edemez"' sz ise, gzler Allah' ,
grmenin btn cisimleri kaplad gibi, kaplayamaz ve O'nu her ta-
rafndan kuatamaz demektir ki, bu sz do rudur. Veya bu sz genel
olarak sylenmi ve bundan sadece bu dnya kastolunmu tur. Bu da
phesiz dorudur. Gerekte Yce Allah' n "Beni gremezsin" szn-
/k den kasdetti i mna budur.
imdilik ryet konusunda bu kadarla yetinelim. Ancak, insaf sa-
hibi herkes, bu konuda a a da zikredilen frkalarn birbirlerinden
nasl ayrldklarna ve nasl bir sapklktan dier bir sapkla dtk-
lerine ibret nazariyle bakmal dr.
Ha e vi y y e mensuplar, bir cihette, ynde bulunmayan bir varl
anlayamadklarndan her eyin bir ynde olmasn ispat etmee kalk-
mlardr. Bu ise, kendilerini zorunlu olarak cisimlilik, takdir ve bunun
34 Bak: En'am, Sresi, yet: 103.

53
gibi daha birtak m huds sfatlarn Allah'a isnat etme e kadar gtr-
mtr.
Mut e zile'ye gelince, bunlar yn nefyettiklerinden, yn olmak-
szn ryeti ispat etme e kadir olamamlardr. Bylece er'i hkmlerin
esaslarna muhalefet etmi ler ve ryetin ispat nda, cihetin de ispatnn
73 bulunduunu zannetmilerdir. Bunlar ayrca tebihten kanarak,
tenzih prensibinde ileri gitmi ler ve bunun bir neticesi olarak ifrata
dmlerdir.
Ha e vi y y e ta'til prensibinden ka narak, cihetin zorunluluunu
ispat etme e alrken, m eb bi he'den oldular. Bu konuda Yce
Allah Ehli Snneti hak ve hakikat zere kaim olma a muvaffak kld.
Bylece onlar do ru yolu bulmu lar ve ynn, cismilie tbi ve onun
tamamlaycs durumunda olmas itibariyle, ryet hususunda bunun
bahis konusu edilemiyece ini anlamlardr. Onlarn idrk ettikleri
dier bir husus da, ryetin sabit olmas dr. nk grme, filmin naziri,
benzeri ve yakn olup, onun bir tamamlay cs durumundadr. Cismi-
liin nefyolunmas, onun gereklilii olan cihetin de nefyolunmasm
icabettirir; filmin sabit olmas , onun benzeri, tamamlay cs ve hususiyet-
lerinde m terek olan ryetin de sabit olmas n gerektirir. Bununla
beraber, ryet, grlen eyin zatnda bir deiiklii gerektirmez. Bil-
kis, ona taniame-nilim - de olduu gibi taallk eder. Ak ll olan her kesin
bilmesi _gereken " tikatta Orta Y 3l" ite budnr.

Onuncu Dava:
Yce Allah'n gerekten bir oldu unu iddia ediyoruz ". nk
Allah'n bir olmas, Zat ilhrnin sabit olmas na ve ondan ba kasnn
nefyine racidir. Binaenaleyh bu, zat n stnde, onun zerine ilve edil-
mi bir sfatla ilgili bir gr deildir. Bu itibarla, bunu bu blmde zik-
retmek zorunludur. Bunun iin biz deriz ki: Bazan "bir" deyimi kul-
lanld zaman, bununla, onun her hangi bir blnmeyi kabul etmedi i,
yani onun bir kemmiyeti, bir haddi ve bir ls bulunmad kastedi-
lir. Yce Allah, kemmiyeti yoktur, anlam nda birdir demek, O'ndan
blnmeyi sahih klan kemmiyeti selbetme mnasna gelir. Bunun iin
Yce Allah blnmeyi asla kabul etmez. nk blnme ancak kem-

35 Allah'n birlii konusunda, slm frkalar arasnda nemli bir ihtilafa rastlan-
mamaktadr. Allah' n birliini, aa yukar insaf sahibi btn slam frkalar kurucular
kabul etmektedirler. Allah' n birlii eitli delillerle ve zellikle "eer yerde ve gkle Al-
lah'tan baka tanrlar olsayd, her ikisi de fesada urard" (Enbiy Sresi, yet: 22) yetiyle
ispatlanr. eviren.

54
miyeti olan eylere mahsustur. Blme, paralamak ve kltmek sure-
tiyle bir cismin kemmiyetinde icra edilen bir tasarruftur. Oysa kemmi-
yeti olmayan bir cismin blnmesi tasavvur olunamaz. Bazan da "bir" 74
deyiminden, gne birdir dediimiz gibi, rtbesinde onun bir naziri,
benzeri bulunmad kastolunur. Yce Allah'da, bu mnada birdir.
Zira O'nun bir ei, benzeri yoktur. Allah' n bir zddnn bulunamaya-
ca ak olarak meydandadr. nk zddan anlalan mna, kendisi-
ni belirli bir mahal zerinde dier bir eyin takip etmesi, fakat onunla
birlememesi, bir araya gelmemesidir. Bir mahalli bulunmayan eyin
zdd yoktur. Yce Allah' n da bir mahalli olmad na gre, O'nun
bir zddnn bulunabilece ini dnmek imkanzzdr. O'nun bir ben-
zeri, eriki yoktur szmzden maksad mz, Allah'tan ba ka her var-
ln sadece O'nun tarafndan yaratlm olmasdr. Bu hakikati u delil
ile ispat etmemiz mmkndr: E er Allah'n bir eriki bulunduu
farzedilseydi, bu erikin, ya her ynden O'na e it veya rtbe itibariyle
O'ndan yksek veyahut d k olmas gerekirdi. Btn bunlar Yce
Allah hakknda muhal oldu u gibi, bunlara gtren eyler de muhal-
dir. Byle bir erikin her ynden Allah'a e it olmasnn muhal oluu,
gerekte ikilik ifade eden her eyin birbirine aykr olup, yekdierine
benzememesinden ileri gelmektedir. E er bu aykrlk, bulunmasayd ,
ikiliin varlnn da dnlmesi imkansz olurdu. Mesela biz iki si-
yahln ancak iki mahalde veya iki zamanda bir mahalde bulunabi-
leceini aklmzla dnebiliriz. Bylece bunlardan biri, ya mahalde
veya zamanda di erinden farkl, dierine zd ve aykr olur. Bazan da
iki ey, hareket ve rengin birbirine benzememesi gibi, had ve hakikatin
deimesiyle deiik olur. Zira bu iki ey, her ne kadar bir mahalde ve
bir zamanda birbirleriyle birle iyorlarsa da, gerekte ikidir. nk
bunlardan biri hakikatnda dierine aykrdr. Eer siyahlk gibi, ha-
kikatta ve hadda iki birbirine e it olursa, bu takdirde aralar ndaki fark,
ya mahalde veya zamanda olur. Mesela, bir cevherde ve bir durumda 75
olan, birbirinin ayn iki siyahln farzedilmesi muhaldir. Zira bundan
ikilik ak olarak anla lmamaktadr. Eer bunlarn iki olduunun ve
aralarnda aykrlk bulunmadnn sylenmesi caiz olursa, bu takdir-
de bir tek insana i aret edilerek onun, iki, hatt on insan olduunu sy-
lemek caiz olur. Fakat bunlar n aralarnda hibir fark bulunmaks zn
sfatta, mekanda, btn arazlarda ve gereklilik vasf n tayan dier
hususlarda e it olduklarn ileri srmek, zorunlu olarak muhaldir. Bu-
nun gibi, Yce Allah'n da rakibi hakikatta ve s fatlarda tamamen O'-
na msavi ise, bu rakibin varl muhal olur. nk ne mekn ve ne
de zaman itibariyle O'na ayk r deildir. Gerekte ne mekn, ne de

55
zaman mevcut bulunmayp, bunlar ancak kadim olan mefhumlard r,
Buna gre Allah ile rakibi aras nda hibir fark yok demektir. Binaen-
aleyh, iki ey arasndaki btn farklar kalkt zaman, say mefhumu
da zorunlu olarak kalkm olacaktr. Bu ise hakiki birlik ve vandetten
baka bir ey deildir. Keza, Allah'n benzerinin Allah'tan daha yksek
olmakla, O'na muhalif bulunduunu ileri srmek de imkansad r.
Zira daha yksek ve daha yce olan Allah' n bizatihi kendisidir. n-
k ilah'n btn varlklarn en ycesi ve en ykse i olmas gereklidir.
Varl takdir olunan dieri ise, noksan ve kusurlu olduundan ilh
deildir. Bizim, ilahlann taaddd edebilece ini reddetmemiz, an-
cak, ilah'n kesinlikle btn varlklarn en yksei ve en ycesi olmas
zaruretinden ileri gelmektedir. E er bu rakibin derecesi Allah'tan da-
ha dk ise, noksan olduundan dolay onun ilh olmas muhaldir.
Biz ilah'tan ancak btn varl klann en ycesini kasdetmekteyiz. Yce
olan ise ancak birdir. Bu da Allah'tan ba kas deildir. Allah'n celal
76 s fatlarnda iki eyin eitliini tasavvur etmek imkans zdr. nk bu
takdirde, aralar ndaki farkllk kalkar ve dolaysiyle daha nce de sy-
lediimiz gibi, aded imkanszlam olur.
Eer, "hah ad verilen varlklarn birlemesi hususunda, sizinle
tartmayan bir kimsenin szn niin inkr ediyorsunuz? Her neka-
dar hah, varlklarn en ycesinden ibaret ise de, gerekte bu kimse, b-
tn lemin sadece bir tek yarat cnn yaratmas ile olmayp, bilkis iki
halikn yaratmasndan meydana geldiini ileri srmektedir. Bunlardan
birisi, mesela, gn, dieri de yerin yarat csdr. Veya biri cansz var-
lklar yaratrken, dieri de hayvanlar ve bitkileri yaratmaktad r.
Bunu imkansz klan sebep nedir? E er bunun muhal oluu hakknda
ortada esasl bir delil yoksa, bunlara ilh ad verilemiyeceine dair sy-
lediiniz szler size nas l bir fayda Salar? nk, gerekte bu sz
syleyen kimse, ilh tabiri ile yarat cy kasdetmekte veya bunlardan
birine hayrn, dierine errin, yahut ta birine cevherlerin, di erine de
arazlarn yaratcs adn vermektedir ki, bunun muhal olu una mutlaka
bir delil lazmdr" denirse, biz deriz ki: Bunun muhal olu una dellet
eden ey, soru sahibinin gr ne gre yarat klar bu ekilde iki yara-
tcya tevzi etmenin, iki ksmdan hali olmamasdr: Bu iki ksmdan
birincisi, btn cevherlerin ve arazlar n taksim edilmesi zorunlulu unun
farzedilmesidir. Bylece iki ilandan biri, ya cisimlerin ve arazlar n baz-
larn' yaratp, dier bazlarn yaratmam veya btn cisimleri birisi
ve btn arazlar da dieri yaratm olur. Halbuki mesela, g yaratp,
yeri yaratmamas gibi, bu ilhlardan birinin sadece baz cisimleri yarat-
tn ileri srmek kesin olarak bat ldr.

56
Bu konuda biz deriz ki: Acaba g yaratan ilh, yeri de yarat- 77
maa kadir midir veya de il midir? Eer O, gerekten kendi z kudre-
tiyle buna kadir oluyorsa, kudret bak mndan dieri ile kendisi aras nda
bir fark, bir stnlk bulunmad gibi, yaratlan ey ynnden de
dierine nazaran, kendisinin bir imtiyaza, bir stnl e sahip olmamas
gerekir. Bylece yarat lan ey de, birinin dierine nisbetle bir stnl
bulunmayan eit iki kudret sahibi ilh taraf ndan yaratlnn olur. Bu-
radaki imknszlk, daha nce temas etti imiz, aralarnda hibir fark
bulunmayan iki eit kuvvetin varl nn farzedilmesinden ileri gelmek-
tedir. Bu ise muhaldir. E er g yaratann yeri yaratmaa gc yet-
miyorsa, phesiz bunun ilh olmas muhaldir. nk btn cevherler
birbirlerine benzedikleri gibi, kapladklar ve tahsis olunduklar yerler
itibariyle de birbirlerine benzerler. Buna gre, belirli bir eyi yaratma a
kadir olann, onun benzerini de yaratma a kadir olmas gerekir. Eer
bu ilhm kudreti, iki yarata taallk etmesinin caiz olmas ynnden,
kadim ise ve bu iki ilh'dan her birinin kudreti de fiilen cisimlerden ve
cevherlerden bir kama taallk ediyorsa, bu kudretin sadece bir ya-
ratkla takyid edilmesi mmkn de ildir. Binaenaleyh, hdis olan kud-
retin hilafna, bu kudretin bir yarat tecavz etti i dnld
takdirde, baz aded ve say larn dier bazlarndan daha stn ve evli
olmamas, bilkis byle bir kudretin yaratma alan nn sonsuzluuna
hkmedilmesi icabeder. te bylece varl mmkn olan her cevher,
O'nun kudretinin snrlar iine girmi olur.
Dier taraftan yle dememiz de mmkndr: Bu iki ilhdan biri
cevherleri, di eri de arazlar yaratma a kadir olmaktad r. Bu duruma
gre, bunlar tamamen birbirinden ayr iki ilhtr. Bunlardan birine
vacip olan kudret, di erine vacip olmamaktadr. Bu ise phesiz mu-
haldir. nk araz n cevherden, cevherin de arazdan ayr lmas mm-
kn deildir. Binenaleyh, bunlardan her birinin fiili, di erinin fiiline
mutavakkftr. Eer arazn yaratcs bir arazi yaratmay dilerse, bunu
nasl halkedecektir ? O, arazi yaratmay istedii zaman, belki de cev-
her'in yarat cs cevheri yaratmak suretiyle, O'na yard m etmeyecek-
tir. Ve netice olarak da ciz ve ne yapaca n bilmez bir halde kalacak-
tr. cizin ise, kadir olmas mmkn deildir. Bunun gibi, cevherin 78
yaratcs da cevheri yaratmay diledii zaman, araz yaratann kendi-
sine muhalefet etmesi ve onun cevheri yaratmas na mani olmas pek-
la mmkndr. Bu da phesiz temnua, eliiklie yol aacakt r.
Eer "bu ilhlardan biri bir cevheri, di eri de bir arazi yaratmay
her istediinde, bunlar bu cevheri ve arazi yaratmada kar lkl olarak
birbirlerine yard m ederler" denirse, biz deriz ki: Acaba bu yard m,

57
aklca hilaf dnlemiyecek ekilde, gerekten zorunlu mudur veya
deil midir? ayet byle bir yard mn gerekten zorunlu oldu unu ileri
srerseniz, phesiz, bu bir e it tahakkm olur. Bununla ayni zaman-
da kudreti de iptal etmi olursunuz. nk, mesela. cevher, bu ilh-
lardan birisi tarafndan yaratld zaman, arazn da dieri tarafndan
yaratlmas sanki bir mecburiyet halini al r. Aksi de bunun gibidir.
Bylece o, bu fiili terketme kudretinden yoksun olur. Bununla da ger-
ek kudret tahakkuk etmi olmaz.
Genel olarak yle diyebiliriz: E er byle bir yard mn terkedil-
mesi mmkn oluyorsa, fiilin yap lmas imkanszlam ve dolaysiyle
kudretin de bir anlam kalmam olur. ayet bu yardm gerekten zo-
runlu ise, yardma kesin olarak muhta olan ilh, gerekli kudrete ma-
lik bulunmadndan, gsz ve zay f bir duruma d er.
Eer "bunlardan biri errin, dieri de hayrn yaratcsdr denirse,
deriz ki: Byle bir iddia, mutlak bir sap klktr nk er, bizatihi
er deildir. Bilkis o, zat itibariyle hayra eittir ve onun benzeridir.
Binaenaleyh, belirli bir eye kadir olmak, onun misline, benzerine de
kadir olmaktr. Mesela, mslman n bedenini ate te yakmak er ol-
79 duu halde, kfirin bedenini yakmak hay r ve erri defetmektir. Fakat
islamiyeti kabul ettii anda, o insann ate te yaklmas erre ink lap
etmi olur. Halbuki imn etti ine dellet eden kelimeyi sylemeyip
skfit ettii zaman, onun etini ate te yakmaa kadir olan, bu kelimeyi
syledii zaman da, phesiz onu yakma a kesin olarak kadirdir.
nk onun bu kelimeyi telaffuz etmesi, sadece geici bir sesten iba-
ret olup, bu kimsenin ne etinin mahiyetini, ne ate in ve ne de yanmann
zatlarn deitirmedii gibi, bunlar baka bir cinse evirme, ba ka bir
ekle sokma yetene ine de sahip deildir. Buna gre btn yanmalar
istisnasz birbirinin benzeri ve e iti bulunduundan, kudretin de bunla-
rn tmne taallk etmesi icabedecektir ki, phesiz bu da eli iklii ve
ylmay gerektirecektir. Hulsa bu mesele ne ekilde farzedilirse edil-
sin, bundan netice olarak, ancak birtak m karga alk ve fesatlar do-
maktadr. Ite Yce Allah' n da "Yerde ve gkte Allah'tan ba ka tanrlar
olsayd, her ikisi de bozulur ve fesada u rard' 36 szyle kasdettii hu-

36 Bunun izah udur: Allah' n iki tane olduu farzedilseydi ve bunlardan biri, bir
eyin varln diledi i zaman, di eri de O'na yard ma mecbur bulunsayd , phesiz bu ikin-
cisi ciz ve zay f olup, kudretli bir ilh olamazd . Eer O'na muhalefet etme e ve kendisini
mdafaa etme e kadir olsayd , bu sefer de, bu ikinci ilh kuvvetli ve kudretli bir ilh ol-
makla, birincisi zayf ve ciz bir duruma d er ve dolasiyle de kudret sahibi bir Hah ola-
mazd . Bak: al-hya, C. I, s. 108; al-Gazzali, al-Kstds al-Mustaktm, s. 52-59, Msr 1318 /
1900.

58
sus budur. Kur'an' n bu ak beyanna ekleyecek bir szmz yoktur.
Bu ksm, bu dava (Onuncu Dava) ile burada bitirelim. Bu konuy-
la ilgili olarak, ancak Yce Allah' n hdis olan varl klara mahal ol-
masnn imknszln aklamak kalmtr. Buna da, filmin, iradenin
ve benzerlerinin hdis oldu unu syleyenlere reddiye olarak, s fatlar-
dan bahsederken i aret edece iz.

59
IKINCI KISIM

A - ALLAH'IN SIFATLARI

Bu ksmda yedi dava vard r: nk biz, Yce Allah' n alim (bi-


lici), kadir (gl), hayy (diri), murid (irade sahibi), semi' (i itici)
bask (grc), ve mtekellim (konu ucu) olduunu iddia ediyoruz.
80 te bunlar Allah' n yedi sfatdr. Bu sfatlarn iki ynden incelenmesi
gerekmektedir: Bunlardan birisi, bu ilahi s fatlarn ayr ayr her biri-
siyle ilgili meseleler, di eri de btn sfatlarn mterek olduklar hu-
suslardr. O halde, imdi biz nce bu sfatlarn ayr ayr varlklarnn
ispat ve bunlarn hkmlerinin kapsadklar zelliklerin aklanmas
ile ilgili birinci ksmla konuya girelim.

1 - Kudret S fat :
Biz gerek olarak alemi yaratan n kadir olduunu iddia ediyoruz".
nk lem, zihinleri hayrette b rakacak birtak m harika ve ayetler-
den meydana gelen, muhkem, mrettep ve stn bir nizama, e iz
bir dzene sahip bir yaratktr. Bu ise phesiz stn bir kudrete de-
Met etmektedir. K yas yoluyla bu konuda yle diyebiliriz: Muhkem
olan her fiil, kudret sahibi bir fail tarafndan meydana getirildi ine,
lemin de muhkem ve mrettep bir fiil oldu una gre, lemin kadir
olan bir fail tarafndan yaratlm bulunduunda phe yoktur. Buna
gre acaba niza ve anla mazlik bu iki esas n hangisine racidir ?
Eer, "lem niin muhkem bir fiildir, dediniz" denirse, deriz ki:
Muhkem oluundan, lemin intizam, tertip ve dzenini kasdettik.
Bizzat kendisinin ak ve gizli organlarna bakan bir kimse, phesiz
bunlarda, saylamyacak derecede byk acayipliklerle dolu bir dzen
ve tertip rne ini grr. te bu esasn bilinmesi his ve mahedeye
dayandndan, bunu inkr etmek asla mmkn de ildir.
37 Bak: al-hyd, C. I, s. 90-108; al-Maksad al-Esnd erh Esmdi'l-ldh al-Husnd, s. 97,
Msr, at-Takaddum Matbaas , 1322.

60
ayet, "muhkem ve mrettep olan her fiilin fili mutlaka kadir
olur, gereine dayanan dier esas nasl anladnz" denirse, biz deriz 81
ki: Bu, akln zorunlu olarak bilmesi gereken bir husustur. Ak l bunu
hibir delile dayanmaks zn, kendiliinden idrk eder Akll olan bir
kimsenin de, bu gerei inkr etmesi mmkn deildir. Fakat biz bu-
nunla beraber, inkar ve inat sahiplerinin inkr ve inatlar nn ardn
kesmek ve bu gibi insanlar sindirmek amaciyle delile dayanarak, bu
konuda deriz ki: Allah' n kadir olmasndan maksadmz udur: Al-
lah'tan sadr olan her fiil, Allah' n zat veya zatnn stnde, zat nn
dnda kalan bir mna iin sad r olmutur. Byle bir fiilin srf zat
iin sadr olduunu ileri srmek batldr. nk, eer byle olsayd,
bu filin de zat ile beraber kadim olmas gerekirdi. Bu da dellet edi-
yor ki, o, ancak Allah'n zatnn dnda kalan bir anlam iin sad r ol-
mutur. te biz mevcut olan fiile ba lanmasn salayan bu zait s-
fata kudret ad n vermekteyiz. nk dil kurallar na gre kudret,
Milin fiili yapabilmesini ve kendisiyle fiilin vaki olmasn mmkn
klan bir sfattan ibarettir. Daha nce zikretti imiz kesin taksimin
dellet ettii vasf ite budur. Biz kudretten ancak bu s fat kasdet-
mekteyiz.Bunu da ispat etmi bulunuyoruz. Eer, "kudret hakknda-
ki bu gr nz sizin aleyhinize dnmektedir. Zira kudret kadimdir.
Oysa siz diyorsunuz ki, makdr kadim de ildir" eklinde bir iddiada
bulunulacak olursa, biz deriz ki: Bunun cevab , irade sfatnn hkm-
lerinden bahsedilirken verilecektir.
Kudret sfatn bu ekilde ispat etti imize gre, imdi de bu sfa-
tn hkmlerini aklayalm: Kudretin hkmlerinden birisi, onun
btn makdrata taallk etmesidir. Burada makdrat deyiminden mak- 82
sadmz, mmkn olan btn varlklardr. Muhakkak olan, bir husus,
mmkn varlklarn tmnn sonsuz oluudur. Buna gre, takdir olu-
nan hususlarn da sonsuz olmalar gerekir. Mmknatn sonsuz olu-
unu sylemekle unu kasdetmekteyiz: Hdis varlklarn birbirlerinin
pei sra, birbirlerini tkip edip gitmesi, daha sonra ba ka hdis bir
varln halkedilmesi aklen muhal olacak ekilde, belirli bir noktada
sona ermemektedir. Mmkn varl klar ebedi olarak devam etmekte
ve phesiz btn bunlar da kudretin kapsam iine girmektedir. Kud-
retin taalltik sahasnn umumiliini ifade eden bu davan n hedefi
alemi yaratann gerek birliinin kesin olarak ispat edilmesidir. O hal-
de Allah' n, makdikatn her biri iin ya ayr ayr bir kudreti vardr;
buna gre makdtirat sonsuz oldu undan, buna ba l olarak da sonu
bulunmayan e itli kudretlerin varl meselesi ortaya kmaktadr ki,
bu, daha nce sonu bulunmayan devirlerin iptalinde grld gibi,

61
muhaldir. Veya O'nun bir btn halinde tek bir kudreti vard r. Bu kud-
retin taallku ise, btn e itleriyle cevher ve arazlara taallk eden ey-
le birlemek suretiyle ve bizzat kendisinin de m terek bulundu u bir
ey iin olur ki, phesiz bu da ancak imkan'd r. Kudret, imkn'dan
bakasna taallk etmediine gre, bundan, her mmkn'n zorunlu
olarak makdfr, yni takdir olunmu ve kudret ile vuku bulmu olduu
gerei ortaya kar.
Bu konuda genel olarak unu diyebiliriz: Allah' n cevher ve araz-
lar yaratmas mmkn ise, elbetteki onlarn benzerlerini de yaratmas
muhal deildir. nk belirli bir eyin yaratlmas na kadir olmak,
makdfr'da taaddd mnteni olmad ka, onun benzerinin de yarat l-
masna kadir olmakt r. Bu kudretin btn hareketlere ve renklere nis-
83 beti, ayni ekilde ve ayni oranda olup, devaml olarak bir hareketten
sonra dier bir hareketin, keza bir rengin arkas ndan dier bir rengin
ve bir cevherin ard ndan da dier bir cevherin yarat lmasnda yararl
ve elverili olur. te biz Yce Allah' n kudreti, mmkn olan her var-
la taallk eder, szmzle bu gere i kasdetmi bulunuyoruz. Zira
imkn belirli bir adede inhisar etmedii gibi, bizzat kudretin nisbeti
de bir adedin dnda, muayyen dier bir adede inhisar etmez. Bu iti-
barla, mesela belirli bir harekete i aret ederek, kendi benzerine taal-
lk ettii halde, O'nun, kudretin taallkunun irr kanll dnda kal-
dn ileri srmek mmkn deildir. Zira biz zorunlu olarak biliyo-
ruz ki, belirli bir ey iin vacip olan, o eyin benzeri iin de vacip olur.
Bundan mesele ortaya kmaktadr :
Birinci mesele: Eer bir kimse, "siz bu sznzle malmun hi-
lafnn makdr olduunu mu sylemek istiyorsunuz" derse, biz bu
soruya cevap olarak deriz ki: Esas nda, ihtilaf konusu olan mesele de
ite budur. Oysa bu mesele iyice tetkik edildi i ve lafzlarn sebep ol-
duu glkler bertaraf edildi i zaman, burada herhangi bir ihtilaf n
bahis konusu edilemiyece i grlr. Bunu u ekilde aklamak mm-
kndr. Kesin olarak sabit olan bir husus, her mmkn'n makdf r
olduu ve her muhal'in ise makdr olmad keyfiyetidir. Buna gre,
her eyden nce malmun hilafnn muhal veya mmkn olup olma-
dn incelememiz gerekir. Esas nda bunu bilmek, ancak muhalin ve
mmkn'n manalarm bilmek ve bunlarn hakikatlerini meydana -
karmakla mmkn olur. Aksine olarak bu konudaki ara trma ve in-
celemelerimizde gsterece imiz en ufak bir ihmal ve ilgisizlik, belki de
malf.im'un hilafna, ayni zamanda muhal veya mmkn veyahut muhal
deildir, denmesinin do ru olduu gereini ortaya karabilir. Bu du-

62
ruma gre, ayni anda onun bir taraftan muhal oldu u, dier taraftan
da muhal olmad hususunun do ruluu meydana km olur ki,
phesiz, iki nakizin ayn anda do ru olmas mmkn deildir. 84
Bil ki: Bu lfzn tad ince bir mna vard r. Bunun aklanmas ,
ancak benim sana syliyeceim u szlerimle mmkn olacakt r:
Mesela, lemin vacip, muhal ve mmkn olduunu sylememiz mm-
kndr. Alemin vacip olmas , kadim'in iradesinin vudbi bir varlk
olarak mevcudiyeti farzedildi i takdirde, bu irade ile kastedilenin de
caiz olmayarak, bizzarure vacip olmas itibariyledir. Zira kadim olan
irade tahakkuk ettii halde, bundan kastedilenin tahakkuk etmemesi
imkanszdr.
Alemin muhal olu una gelince, mesela, lemin yarat lmasna ira-
denin taallk etmedii farzedildii takdirde, zorunlu olarak onun hu-
ds muhal olacaktr. Zira bu, sebepsiz olarak bir eyin meydana gel-
mesini gerektirecektir. Oysa bunun imkans zl kesin olarak bilin-
mektedir.
Alemin mmkn oluu ise, sadece onun zatna baklmas ve onun-
la beraber ne iradenin varl nn, ne de yokluunun nazar' itibare
ahnmamasdr. Bylece lem, imkn ile vas flandrlm olur. O halde,
bu konu ile ilgili olarak gr ortaya kmaktadr:
Birincisi, Alem'in var oluunda, iradenin varl nn ve ona taal-
lkunun art ko ulmasdr. Buna gre lem vaciptir.
kincisi, iradenin yokluunun farzedilmesidir. Buna gre lem
muhaldir.
ncs, iradeye ve sebebe iltifat edilmeksizin ve lemin varl
veya yokluu nazar itibara alnmakszn, sadece onun zat na bakl-
masdr. Buna gre, onun iin sadece nc k kalmaktadr ki, bu
da imkandr. Bu szmzle biz onun zatiyle mmkn oldu unu kasdet- 85
mekteyiz. Baka bir deyimle. zatndan baka bir eyi art ko mad-
mz zaman, lem mmkn olur. Bundan da bir eyin, ayn zamanda
hem mmkn, hem de muhal olmas nn caiz bulunduu gerei mey-
dana kar; fakat, bunun, ancak zat itibariyle mmkn, zatnn gay-
risi itibariyle muhal olmas ve ayn anda zat iin, hem mmkn, hem
de muhal olmamas icabeder. Zira bunlar birbirleriyle eli ik bir du-
rumdadr. Bu ise malm'un hilaf ile ilgili olan bir husustur.
Bu konu ile ilgili olarak mesela biz yle diyebiliriz: Eer Yce
Allah'n ilminde Cumartesi gn sabah nn erken saatlerinde Z e y d'i l-

63
drecei gemi ise, acaba ayn dakikada Zeyd iin yeniden hayat n
halkedilmesi mmkn mdr veya de il midir ? Gerekte ise bu,
hem mmkn, hem de muhaldir. Yani ba kasna iltifat edilmeyip,
burada sadece yaratman n zat nazar itibara alnyorsa, bu mmkn-
dr. Eer zat kasdedilmeyip, bundan bakas murat ediliyorsa, p-
hesiz bu muhaldir. Bu ise, ancak, yaratman n yan sra, Allah' n il-
minin ldrmee taalltiku nazar' itibara al nmak suretiyle olur.
Zat itibariyle muhal olan, siyah ile beyaz bir araya getirmede
olduu gibi, zatna nazaran muhal olmay gerektiren, fakat zat nn
dnda kalanlarn muhal olmasn icap ettirmiyendir. E er, mesela
Zeyd'in yaamas takdir edilmi ise, bu, yaamann zat itibariyle mn-
teni olmad halde, zat nn gayrisinde muhal olmay gerektirir. Bu da
phesiz filmin zatdr. nk bununla ilim cehle inklap etmi olur.
Oysa filmin cehle inklab muhaldir. Bylece u gerek ortaya km
olmaktadr ki, ilim, zat itibariyle mmkn, zatnn gayrisinde muhal
olmay gerektirdiinden dolay muhaldir.
Biz, Zeyd'in yaamas, o anda takdir olunmutur, dediimiz
zaman, bununla ancak siyahla beyaz cemetmede oldu u gibi, hayatn,
hayat olmas itibariyle muhal olmad n kasdetmekteyiz. Yce Allah'-
in kudreti, gerek kudret olmas itibariyle, hayat halketmee taallk
86 etmekten uzak olmad gibi, bu taallfktan, kudretin bnyesinde bu-
lunan herhangi bir kusur, zay flk veya onun zatnda bulunan bir se-
bepten dolay geri kaldn dnmek de mmkn de ildir. Bu iki
hususu inkr etmek gerekten imkans zdr. Bunlar da, kudretin za-
tndan her trl kusur ve noksanl klarn mefyedilmesi ve baka hi
bir eye iltifat edilmeksizin, sadece hayat olmas itibariyle, hayat n
zat iin imkann sabit olmasdr.
Eer hasm, "gayri makdr" sznden maksat, onun varl nn
imkanszla sebep olmasdr, derse, phesiz o, bu sznde do ru-
dur. Esasen biz de bunu inkr etmiyoruz. Bundan sonra da geriye sadece
bu lfz incelemek kalyor: Acaba lgat bak mndan doru olan, ona
bu ismin verilmesi midir, veya ondan bunun selbedilmesi midir? Mu-
hakkak olan husus, ona bu lafz n itlak olunmasnn doru olmasdr.
Zira insanlar, filan kimse harekete ve sldna kadirdir, dilerse hareket
eder, dilerse hareketsiz durur; insan n her an iin zd olan iki eyi yap-
maa kudreti vardr, dedikleri zaman, gayet iyi bilirler ki, Yce Allah'-
in ilminde cari olan, bunlarn birisinin vaki olmasdr. te bu szler
bizim zikrettiimiz hususlara ehadet etmektedir. Binaenaleyh burada
mana= oynad rol, inkr edilemiyecek derecede byk ve nemlidir.

64
kinci mesele: Bir kimsenin bu konu ile ilgili olarak yle demesi
mmkndr: Mmknata taallk etmesi ynnden, kudretin genellik
ifade etti ini iddia ettiinize gre, hayvanlar n ve yaayan dier yara-
tklarn kudretleri hakk nda ne diyorsunuz? Bunlar da gerekten Yce
Allah'n kudreti dahilinde midir veya de il midir? Eer Allah'n kud-
reti dahilinde de ildir, derseniz kudretin taalliikunun umumi oldu una
dair sylediiniz sznz nakzetmi olursunuz. ayet bu, Allah' n
kudreti dahilindedir, derseniz, bu takdirde de iki kadir aras nda bir
makdru ispat etmi olursunuz. Bu ise phesiz muhaldir. Veya in- 87
sann ve dier hayvanlarn kudretlerini inkr etmeniz gerekir. Bu da
zorunlu olarak elimeye dmeyi gerektirdi i gibi, ayn zamanda eri-
atn emir ve isteklerini de inkard r. Zira, bir ii yapmaa kudreti bu-
lunmayan bir insandan, o ii yapmasn istemek muhaldir. Baka bir
deyimle, Yce Allah'n kuluna senin kudretinin d nda bulunan ve
ancak benim kudretim dahilinde ve sadece benim ilahi gcmle yap l-
mas mmkn olan bir ii, senin yapman lazmdr" demesi elbetteki
imkanszdr.
Biz buna cevap olarak deriz ki: e itli kudretlerin birbirinden ay-
rlmas hususunda insanlar bir ok frkalara ayrlmlardr : Mesela
Cebriyye frkas kulun kudretini tamamen inkr etmi tir. Bundan do-
lay bu frka mensuplar cebri hareketle, ihtiyari hareketi ay rmann
zorunluluunu inkr etmek ve er'i tekliflerin imkans zhn ileri sr-
mek mecburiyetinde kalmlard r.
Mut e zile frkas ise, Yce Allah'n kudretinin, kullarn, hayvan-
larn, meleklerin, cinlerin ve eytanlarn fiillerine taallfk etmesini ta-
mamen inkr etmi ve bunlarn btn fiil ve hareketlerinin sadece kul-
larn kendi yaratmas ve icd etmesi oldu unu, dolaysiyle Yce Al-
lah'n bu yaratmada ne msbet, ne de menfi, bir kudreti, bir tesiri
bulunmadn ileri srm tr. Bu gr lerinden dolay Mutezile fr-
kas mensuplar korkun derecede byk iki hataya d mlerdir.

Bunlardan birisi, Selefin (Allah onlardan raz olsun) inand ve


savunduu Allah'tan baka bir yaratc, O'ndan gayri bir milcid bulun
mad hususundaki gr n inkr etmi olmalar ;
kincisi de, icad ve yaratmay, daha yaratt eyin ne olduunu
bilmeyen bir kimsenin kudretine nisbet etmi bulunmalard r. nk
bu kimseye, insanlardan ve dier hayvanlardan sad r olan eitli hare- 88
ketlerin adedinden, tafsilat ndan ve lsnden soruldu u zaman, p-
hesiz onun bu konuda hibir ey bilmedii ortaya kacaktr. Mesela,

65
ocuk, ana rahmini terkeder etmez, kendi ihtiyariyle hemen anne-
sinin memesine sar larak onu emer. Kedi yavrusu, do ar domaz ve
daha gzleri kapal iken, derhal annesinin memesine hcum eder.
rmcein rd' acayip ekilli alarn dzgnl , kenarlarnn bir-
birine eitlii ve uygunluluu, mhendisleri dahi hayrette brakacak
derecede stn bir sanat temsil etmektedir. Mhendislerin dahi bile-
medii ve onlar bu konuda ciz brakan bu hususun, filmin dnda,
ondan tamamen ayr bir konu bulunduunun kesin olarak bilinmesi
lazmdr Keza, arlarn kendi evlerini alt keli olarak yaptklar bir
hakikattir. Bunlar iinde drt k eli, yuvarlak, yedili veya ba ka her
hangi bir ekle rastlamak mmkn de ildir. Bunun sebebi, phesiz
alt keli ekilde, geometrik kurallar n dellet etti i ve baka hibir
ekilde bulunmayan ay rc bir zelliin bulunmasdr. Bu ise baz esas-
lar zerine kurulmu tur.
Bu esaslardan biri, do rultu'nun dnda kalan alardan ayrlan
dairevi eklin, gerekten en geni ekillerden biri olmas dr.
kincisi, dairevi ekiller, birbirine paralel olarak konuldu u za-
man, aralarnda mutlaka ay rc bir bo luun kalmasdr.
ncs, az kenarl ekillerden, ihtiva bak mndan dairevi
ekle en yakn bulunan alt kenarl olandr.
89 Drdncs, yedi, sekiz ve be kenarl ekiller gibi, dairevi ekle
yakn olan btn ekillerden bazlar, birbirine paralel ve yakn olarak
konulduu zaman, aralar nda birbirleriyle biti melerini nleyen ay-
rc bir bo luk kalr. Fakat drtgenlere gelince, bunlar her ne kadar
bitiik olmakla beraber, a lan merkez noktalar ndan uzak bulundu-
undan, dairevi ekilleri kaplamaktan uzakt rlar. te anlar, kendilerini
iine almas iin dairevi ekillere yakn bir ekle -ki phesiz alt kenarl
olan dairevi ekle daha yakndr- muhta olduklarndan ve kapladk-
lar yerlerinin darl, adetlerinin okluu ve dolaysiyle kendilerine
kfi gelmemesi yznden evlerinin (peteklerinin) aras na girecek her
hangi bir bo luu zayi etmemek zorunlulu unda bulunduklanndan,
esasen ekiller arasnda bu zellii tayan ve birbirine bitiik olmay,
ekillerin arasnda herhangi bir a kln, veya bo luun bulunmamasn
salayan eklin de ancak alt kenarl olanndan bakas bulunmad-
ndan, Yce Allah peteklerini yapmalar nda kendilerine alt kenarl
ekli tercih etmelerini myesser k lmtr. imdi, acaba bu anlar, s-
tn bir zekya sahip insanlar n ekserisinin dahi idrklerinin stnde
olan bu incelikleri kendi kendilerine mi bildiler veya yapmak mecbu-

66
riyetinde olduklar bu eyler, kendilerine, ceberutta tek olan yarat c
tarafndan mi musahhar k lnd 9 Oysa onlarn gerek bu petekler ze-
rindeki ve gerekse iindeki btn hareketleri, her ne kadar bilmeseler
dahi, sadece Yce Allah' n takdiri ve dilemesi ile cereyan etmekte ve
kendilerinin bu hareketlerden asla imtina etme kudretleri bulunma-
maktadr.
te hayvanlarn, insanlar hayrette b rakabilecek buna benzer
daha birok sanatlar vardr. Burada bunlarn sadece bir ksmn zik-
retmenin, btn kalpleri Yce Allah' n bykl ve celli ile doldur-
maa kafi geleceinde phe yoktur. Yce Allah' n yolundan sapan- 90
lara, kendi ksr kudretlerine ma rur olanlara, yaratmada, icad etmede
ve nihayet bu gibi harikalar ve yetleri meydana getirmede, Yce
Allah ile ortak olduklarn zanneden zavall lara yazklar olsun! Yara-
tklar elbetteki zelildir. Ceberutta tek olan ise, ancak gklerin yce
hakimi bulunan Allah Taala'dr.
Mutezile Mezhebinin srklendi i enat ve sapklklarn eit-
leri ite bunlardr.
imdi de Ehli Snnetin doru yolu bulmaa nasl muvaffak
olduuna ve gerekten itikadda iktisada nas l riayet ettiine bir bak-
mz : Onlar bu konuda yle derler: Cebri iddia etmek muhal ve bat l-
dr ; icad, yaratmay ileri srmek bir engeli zorlamak ve gcnn yet-
miyecei bir ie burbunu sokmaktr. Gerek ise, ancak bir fiil iin iki
kudretin ve iki kadir'e ba l bir makdrun varln ispattr. Buna gre
ortada, ancak, bir Ilik iki kudretin tallk etmesinin uzakla trlmas
meselesi kalmaktad r. Bunun uzakla trlmas ise, ancak iki kudret bir
tek fiil zerine ayn ekilde taallk ettii zaman olur. Bu iki kudret bir-
birine benzemedi i ve taallk ekilleri de yekdierinden ayr bulundu-
u zaman, daha sonra da aklyacamz gibi, bir ey zerine iki taal-
lkun varid olmas muhal deildir.
Eer, "iki kadir aras nda bir makdru ispat etme e sizi sevkeden
sebep nedir" denirse, cevap olarak biz deriz ki: Kesinlikle bilinen ve
delillerle sabit olan bir gerek, ihtiyari hareketin, her ne kadar mecbur
olan kimseye nazaran, mecburiyet farz ve zorunlu k lnsa dahi, mecbu-
riyetten ayr ve farkl bulunmasdr. Bu farkllk ise, ancak, kudretle
meydana gelir. Bundan ba ka, kesinlikle bilinen dier bir husus ta,
Yce Allah'n kudretinin mmkn olan her eye istisnasz taallk
etmesidir. Her hdis mmkn ve kulun fiili de hdis oldu una gre,
phesiz kulun fiili de mmkn demektir. Binaenaleyh, mmkn olan

67
bu fiile Yce Allah' n kudreti taallk etmezse, bu fl muhal olur. Bu-
rada biz diyoruz ki: ihtiyari hareket, hdis ve mmkn bir hareket
olmas itibariyle, cebri harekete benzer. Bu itibarla Yce Allah' n kud-
retinin bunlardan birisine taallak edip, benzeri olan di erine taallk
etmemesi imkans zdr. Hatt bu durumun gerektirdi i dier bir imkan-
szlk da udur: Mesela kul elini hareket ettirmek istedi i zaman, Yce
Allah' n onun elinin hareketsiz, sakin olarak kalmas n istediini farz-
91 edelim. Bu takdirde, ya hareket ve sknun her ikisi de vard r veya yok-
tur. Bu da, tabiatiyle hareket ve sknun itima na veya bunlarn yok-
luuna, terkedilmesine sebep olur. Oysa bu eli iklikle beraber, bunlarn
terkedilmesi veya yokluu her iki kudretin de bat l olmasm gerektirir.
Zira kudret, irade tahakkuk etti i ve mahalli kabul etti i zaman, ken-
disiyle makdfrun hasl olmasdr. Dier taraftan, Yce Allah' n kud-
retinin daha kuvvetli olmas dolaysiyle, O'nun makdar'unun ba kasna
tercih olunduunun zannedilmesi de imkans zdr. nk, bir kudretin
belirli bir harekete tallku ile dier bir kudretin de ayn harekete taal-
Mku arasnda bir stnlk, bir fark yoktur. Zira her iki kudretin de
faydas yaratma ve icad etmedir. Burada Allah' n kuvvetli oluu, an-
cak O'nun bakasn yaratmaktaki iktidardr. Bakasn yaratmaktaki
bu iktidar ise, phesiz sz konusu olan bu harkette bir tercih sebebi
deildir. nk hareketin, bu iki kudretin her birindeki nasibi, sa-
dece bu kudretlerden biriyle yarat lm ve icad edilmi olmasdr. Ya-
ratma eylemi ise, birbirine e it olup, bunda daha kuvvetlilik veya daha
zarfhl k gibi, herhangi bir tercihi gerektirecek bir husus sz konusu
edilemez. te bylece her iki kudreti kesin olarak ispat eden delil,
bizi de iki kadir arasnda bir makelfr'un varln ispata sevketmi
olmaktadr.
Eer, "delilin muhal'e gtrmeyece ine dair szn ve sizin bu konu
ile ilgili olarak zikretti iniz hususlann anlalmas mmkn olmamak-
tadr" denirse, biz deriz ki: Bunu size u ekilde izah etmemiz mm-
kndr: Yce Allah' n, kendi kudreti d nda olarak, hareketi kulun
elinde yoktan var etmesi akla uygundur. Buna gre, kulun halketti i
her hareketin ve bu hareketin zerinde yaratt her kudretin, gerek
kudret, gerekse makdr'un tmnn yegne mucidi ve yarat cs Yce
Allah olup, yoktan var etmekte tek olan sadece O'dur. Kesinlikle hare-
ketin varl kabul edildiine gre, hareket edenin zerinde de bir ka-
dir'in bulunduunun kabul edilmesi zorunludur. te bu kudret se-
bebiyle onun durumu, mecbur olan kimsenin durumundan tamamen
92 ayrlm ve bylece de btn problemler kendili inden halledilngir.
zet olarak yle diyebiliriz : Geni kudret sahibi olan mutlak kadir,

68
elbetteki kudreti de, makdru da bir arada yaratma a, yoktan var
etmee kadirdir. Esasen yarat c ve yoktan var edici ismi, kudretiyle
belirli bir eyi yoktan var edene itlak olunduundan, gerek kudretin
ve gerekse miktarn hepsi de Yce Allah' n kudretiyle meydana gelmi
bulunduundan, O'na yaratc ve yoktan var edici denmi tir O halde
makdr, kulun kendi kudretiyle meydana gelmemektedir. ayet onun
kudretiyle hasl olduu dnlse dahi, Ona ne yarat c ne de yoktan
var edici adnn verilmesi do ru deildir. Binaenaleyh bu gibi bir nis-
bete, bundan ba ka bir ismin verilmesi zorunludur ki, i te bu nisbete
Yce Allah'n kitabna uyularak "kesb" ad verilmitir. nk Kur'-
an- Kerim'de kullarn fiillerine bu ismin verildii grlmektedir. Bu-
nunla beraber, kulun fiiline bu ismin verilmesinde tereddde d l-
mtr. Halbuki mnalarn anlalmasndan sonra, isimlerde tart ma-
ya girmek yersizdir.
Eer, "esas olan mnalar anlamaktr, sznzn anla lmas
imkanszdr. nk kulda halkedilmi olan kudretin makdr' a taallk
etmemesini anlamak gerekten zordur. Zira malmu olmayan bir il-
min varl gibi, makdru bulunmayan bir kudretin de varl muhaldir.
ayet kudret makdiir'a taallk ediyorsa, bu tallkun, ancak tesir, yok-
tan var etme ve makdfrun kudretle has l olmas ynlerinden baka bir
ekilde olduunu dnmek imknszdr. Makdr ile kudret aras n-
daki nisbet, msebbeb'in sebebe olan nisbetidir; yani onunla has l
olmasdr. ayet makdr da kudret ile has l olmuyorsa, buna gre
aralarnda bir alka yok demektir. Bu ise phesiz onun gerek bir
kudret olmamasn gerektirir. Zira taallku bulunmayan bir eyin
kudret olmas imknszdr. nk, kudret, taallk eden s fatlardan- 93
dr" denirse, buna kar lk biz deriz ki: Gerekten kudret taallk eden
bir sfattr. Sizin "kudretin varl ancak taalltikunun var olmas na
baldr" sznz, iradenin ve ilmin taallku ile bat l olmaktadr.
Bunun gibi, "kudretin taallku, sadece onun bu kudret ile vaki olmas -
na baldr" sznz de batldr. nk size gre kudret bakidir.
imdi de fiilden nce kudretin varl n farzedelim. Acaba bu kudret
gerekten taallk etmekte midir veya etmemekte midir? ayet etme-
mektedir derseniz, byle bir kudretin varl size gre muhal olur,
Eer evet taallk etmektedir derseniz, buna gre kudretin mnas ,
makdfr'un kendisiyle hasl olmas deildir. nk makdr daha he-
nz meydana gelmi deildir. O halde, kudret ile has l olmann dnda
mutlaka baka bir taallk eklinin ispat zorunludur. Zira, taall'kun
hudfs, onun kudretle hdis olmas anlamn tar. Halbuki hdis
olmadan nce taallk kudrete muhaliftir. O halde bunun ba ka bir

69
taallk eidi olmas gereklidir. Kudretin makdra taallkunun ayn
ekilde olduuna dair sznz yanl tr. Onlara gre, kadim kudret de
bunun gibidir. nk kadim kudret ezelde ve daha lemin yarat l-
masndan nce ilme taallk etmektedir. Biz genel olarak bu kudretin
taallk etti ini sylersek, bu szmz do rudur, fakat lemin bu kud-
retle vaki olduunu ileri srersek, phesiz bu iddiam z gere e aykr
olur. nk lem daha henz yarat lmamtr. Eer bu iki ifade birtek
kavramdan ibaret bulunsayd, phesiz bunlardan birisinin do ru ol-
duu yerde dieri de do ru olurdu.
Eer, Mukdr vaki olmadan nce kudretin ona taallk etmesinin
manas, makdr vuku buldu u zaman, onun kudretle hasl olmasdr"
denirse, deriz ki: Bu derhal vaki olan bir taallk de ildir; bilkis bu
bir taallkun vukuunu beklemektir. Bu itibarla kudretin varh n,
onun taallku bulunmayan bir s fat olduunu, fakat makdr kendisiy-
le vuku bulduu zaman, onun iin bir taallkun d nlebileceini
94 sylemek laz mdr. te kadir olma meselersi de bunun gibidir. Bunun
iin de ortaya bir imkans zlk kmaktadr : Bu da, taallk etmeyen bir
sfatn, taallk eden sfatlardan olmasdr ki, phesiz bu muhaldir.
ayet, "bu szn manas , kudretin, makdrun kendisiyle has l
olmasna hazr bir durumda bulunmasdr" denirse, biz deriz ki: Kud-
retin hazr bir durumda bulunmas nn, makdrun onunla vuku bulma-
sn beklemekten ba ka bir anlam yoktur. Bu ise, derhal taallk etmeyi
gerektirmez. Mesela, sizin bir akl nz olduu gibi, makdfra taallk
eden bir kudretiniz vard r; fakat makdr bu kudretle vaki olmamak-
tadr. Keza, bizim de bir aklmz olduu gibi, bir kudretimiz vard r;
fakat makdr bununla vuku bulmamaktadr. Gerekte ise, btn bun-
lar sadece Yce Allah' n kudretiyle vaki olmaktad r. Demek oluyor ki,
burada, bizim gr mzle sizin gr nz arasndaki ayrlk, sadece
bizim, makdrun ancak Yce Allah' n kudretiyle meydana geldii
hususundaki szmzden ileri gelmektedir. Kudretin mevcudiyeti ve
onun taallku ile makdrun hasl olmas zorunlu deilse, bu kudretin
yokluunun Yce Allah' n kudretiyle olduunu ileri srmenin sebebi
nedir ? Buna gre, makdr'un Yce Allah' n kudretiyle var olmas ile,
onun hdis olan kudret ile aralar ndaki nisbetin, alakan n kesiklii
dolaysiyle yok olmas arasnda bir fark yoktur. Zira bu nisbet
makdr'un yokluu ile mnteni olmadna gre, nasl olur da onun
varl ile mmteni olur ? Binaenaleyh makdfr, ister var ister yok,
ne ekilde farzedilirse edilsin, makdr'u hemen bulunmayan taallk
edici bir kudretin varl zorunludur.

70
ayet, "Makdr'u has l olmayan bir kudret ile cizlik aras nda bir
fark yoktur; bunlar tamamen ayn mnay ifade ederler" denirse, ce-
vap olarak biz deriz ki: Eer bu sznzle, bir insan n kudreti olduu
zamanki durumunun, herhangi bir mecburiyet kar snda acze dt 95
zamanki durumu gibi oldu unu sylemek istiyorsan z, phesiz bu,
zarureti inkrdan ba ka bir ey deildir. ayet bununla, makdr'un
bu kudret ile has l olmamas itibariyle, onun cizlik anlamnda oldu-
unu kastediyorsanz, gerekten bu gr nz do rudur. Ancak buna
cizlik adn vermek doru deildir. Eer bu adlandrma, Yce Allah' n
kudretine nisbet edildi i zaman, cizlik hissini uyand ran bir kusur veya
noksanlktan ileri geliyorsa, phesiz bu, onlarn kabul ettikleri esas-
lara gre makdr'un hasl olmamas itibariyle, fiilden nceki kudretin
cizlie eit bulunduunu ileri srmee benzer ki, bu durumda da, in-
sann, aczi anlayna aykr bir anlayla idrk olunan bir durum ol-
mas itibariyle, kudret lfznn inkr edilmesi gerekir. phesiz makdr
iin de durum ayn olup, aralarnda bir fark yoktur.
Burada genel olarak unu diyebiliriz : Birbirinden ayr iki kudretin
varln kabul etmek zorunludur. Bu kudretlerden biri stn, di eri
ise acze daha yakndr. imdi sen, stn olana her ne kadar izafe edilse
de, bir ynden acze benzer hissini veren bir kudreti kula isnad etmekle,
bunu Yce Allah'a isnad etmek aras nda serbestsin. E er gerekten
insaf sahibi isen, noksana ve acze benziyen bir kudretin, yarat klara
isnad edilmesinin daha evl olduunda elbetteki pheye dmezsin.
Bu konu ile ilgili bu zetin ihtiva edebilece i eitli ihtimaller, ite
bunlardr.
nc mesele: Eer bir kimse, "btn hdis olan varl klara kud-
retin taallfkunun umumiliini nasl iddia ediyorsunuz? Gerek u ki,
dnya zerinde bulunan hareketlerin ve benzerlerinin ekserisi birbirin-
den domakta ve bunlarn bazlar zorunlu olarak di er bazlarndan
meydana gelmektedir. rnein, elin hareketinin zorunlu olarak par-
maktaki yzn hareketini, elin sudaki hareketinin de suyun hareke-
tini meydana getirmesidir. Bu hakikat m ahede ile sabit olduu gibi, 96
akl da buna dellet etmektedir. nk, e er suyun ve yz n hareketi
gerekten Yce Allah' n yaratmsiyle meydana gelmi olsayd, gerek
yzn, gerekse suyun hareketi bulunmaks zn, elin hareketini yarat-
mas caiz olurdu. Oysa bu, muhaldir. Birbirinden do an dier varhklar
da, btn e itleriyle bunun gibidir" denirse, cevap olarak biz deriz ki:
Anlalmayan bir ey zerinde, red veya kabul eklinde bir tasar-
rufta bulunmak mmkn de ildir. nk belirli bir mezhebin, red veya

71
kabul edilmesi, ancak onun akla uygun olmasiyle mmkndr. Bize
gre, tevelld ibaresinden anla lan ey, ceninin annesinin karmndan
ve bitkilerin yerden kt gibi, bir cismin dier bir cismin iinden
kmasdr. Bu ise arazlarda muhaldir. nk elin hareketinin, yz-
'n hareketinin kmasn salayan bir ii yoktur. Bundan ba ka el,
birtakm eyay ihtiva eden bir cisim de de ildir ki, bunlardan bazlar
bu elden szlm olsun. Eer yzn hareketi, elin hareketinin za-
tnda bulunmuyorsa, bu hareketin el vas tasiyle do masnn mnas
nedir? Bunun izah edilmesi ve anlat lmas lzmdr. Eer bunun an-
lalmas mmkn deil ise, sizin, bu hususun m ahede ile sabit
olduuna dair sznz phesiz cehalet ve hamakattan ba ka bir ey
deildir. Zira bu hareketin, sadece elin hareketi ile beraber meydana
geldiini mahede etmek mmkndr. Fakat onun gerekten elden
domu olduunu grmek imkn dahilinde de ildir. Binaenaleyh
sizin, "eer bunu gerekten Yce Allah yaratm olsayd, gerek yz-
n, gerekse suyun hareketi bulunmaks zn, elin hareketini halketmi
olmas gerekirdi" sznz, sama olmaktan ileri gidemez. phesiz
97 bu da, "ilim iradeden do mam bulunsayd, ilim olmakszn iradenin
veya hayat olmakszn ilmin yaratlm olmas gerekirdi" diyen bir
kimsenin szne benzer. Fakat biz burada diyoruz ki: Muhal'in mak-
dr ve art bulunmakszn, merft'un var olmas akla uygun de ildir.
Hakikatta iradenin art ilimdir; ilmin de art hayattr. Kez cevherin
bir yer igal etmesinin art, phesiz o yerin bo olmasdr. Yce Allah
bir eli hareket ettirdii zaman, o elin, daha nce igal ettii yerin yak-
nnda ba ka bir yeri i gal etmesi zorunludur. Eer bu yer bo olmazsa,
nasl olur da orasn igal etmesi mmkn olur? O halde elin oras n
igal edebilmesi iin, o yerin bo bulunmas arttr. nk, suyun veya
hareketin bulunmamas sebebiyle yer bo altlmadan elin hareket etti-
inin farzedilmesi, iki cismin ayn anda bir hayyizde itiman gerekti-
recektir. Bu ise muhaldir. Binaenaleyli, bunlardan birisinin o yeri
boaltmas dieri iin arttr. te bu gereklilik dolaysiyle, onlarn bir-
birlerinden tevelld etmi olduklar, birisinin dierinden meydana gel-
mi olduunu zannetmek yanltr. Balliklar art olmayan huuslara
gelince: Bize gre, ate e yaklatrld zaman pamuun yanmas , kar
veya buza dedirildii zaman elin so umas gibi, lzumluluu kendisi
iin det hkmn alan bir eyden ayrlmas caizdir. Zira btn bun-
lar, Yce Allah' n kanunlarna gre cereyan etmektedir. Yoksa Al-
lah'n kudreti, zat itibariyle buzda so uu, elde dokunma hassasn
ve buza dokunulduu zaman da, so ukluun yerine, elde scakh ya
98 ratmaktan ciz de ildir. O halde hasmn tevelld hakkndaki grleri
iki ksmda toplanmaktadr :

72
Birincisi, Tevelld'n art olmasdr. Burada mukarenet'ten ba -
ka bir ey tasavvur olunamaz.
kincisi, Tevelldn art olmamasdr. Burada adetin hkmnn
dna kld takdirde, mukarenetin bulunmamas d nlebilir.

Eer, tevelldn bat l oluuna dair bir delil ileri srmediniz,


ancak onun anlalmas hususunu inkr ettiniz. Oysa tevelld'n ma-
nas aktr. Biz bununla bir hareketin dier bir hareketin iinden s-
zlmek suretiyle kmasn veya buzun so ukluunun iinden kmak
suretiyle herhangi bir so ukluun meydana geldiini ve bundan inti-
kal ettiini veyahut bunun sadece so ukluun zatndan kmak suretiy-
le tevelld ettiini kasdetmiyoruz. Bilkis tevelld deyiminden bizim
kasdettiimiz, bir varln ardndan derhal dier bir varln meydana
gelmesi ve bununla onun mevcut ve hadis olmas dr. te bu hdis'e
biz tevelld eden, hdisi meydana getirene de mvellid, tevelld ettiren
diyoruz. Bu izah tarzmzdan anla ldna gre, bunun bat l oluuna
dellet eden nedir" denirse , biz deriz ki: Siz bu gere i kabul ettii-
nize gre, u hususu da kabul etmeniz gerekir ki, bunun bat l oluuna
dellet eden, phesiz hdis olan kudretin varl nn da batl oluuna
dellet eden eydir. Biz mesela, bir makdr'un hadis bir kudretle has l
olmasnn imkanszln ileri srd ' mze gre, herhangi bir kudretle
meydana gelmeyen bir makdiir'un has l olmas, nasl olur da muhal
deildir deriz? Byle bir makdar'un huslnn umkans zl, kudretin
taallkunun umumiliine ait olan bir husustur. Binaenaleyh, onun
ilahi kudretin kapsamnn dnda kalmas, phesiz bu kudretin taal-
lfkunun da umumiliini iptal eder. Bu ise muhaldir. Ayr ca bu durum,
daha nce de geti i gibi temnil'u de il, fakat aczi gerektirir.
te bylece, tevelld ileri sren Mutezile'nin, nazar, ara trma ve 99
inceleme, ilmi do urur ; ilmin tezekkr onun hatrlanmasna sebep ol-
maz, gibi ve uzatlmasnda fayda grmediimiz buna benzer daha birok
szleri, tevelldn aklanmasnda kendilerini tahmin edilemiyecek de-
recede byk hata ve eli melere srklemitir. Binaenaleyh, uzat lmas
gerekmiyen bir konuda sz uzatman n bir anlam yoktur. Esasen btn
bu anlattklarmzdan da anla lyor ki, canl veya cansz varlklarn
zatnda hdis olan, gerek cevher, gerekse araz, btn hadis varl klar
ancak Yce Allah' n kudretiyle vuku bulmaktad r. Bunlarn icad,
yoktan var edilmesi, ancak O'nun stn kudretiyle olmaktad r. Yara-
tklarn bazlar dier baz yaratklar vastasiyle meydana gelmeyip, b-
tn bunlar sadece Yce Allah' n kudreti ve yaratmasiyle var olmakta-

73
dr. Yce Allah' n kudret sfatnn ispatnda, bu sfatn genel h-
kmlerini ve daha bununla ilgili di er esaslar ve furflar beyan etmek
suretiyle ortaya karmak istediimiz gerek ite budur.

2 lim Sfat :
Yce Allah' n var veya yok, btn malfmat bildiini iddia edi-
yoruz". Zira varlklar, kadim ve hdis olmak zere iki k sma ayrlr.
Kadim O'nun zat ve sfat olduuna gre, ba kasn bilen bir kimse-
nin phesiz kendi zat n ve sfatlarn daha iyi bilmesi gerekir. Bina-
enaleyh ba kasn bildii sabit olduu zaman, kendi zatn ve sfatlarn
da bilmesi zorunlu olur. Allah' n kendisinden gayrisini bildi i bilinen
bir gerektir. nk gayr deyiminden kastedilen, O'nun stn sanat ,
100 dzenli ve muhkem fiilidir. Bu ise, phesiz daha ncede geti i gibi,
yaratcnn kudretine dellet etti i gibi, O'nun ilmine de dellet eder.
Zira bir ktibin stn sanat kabiliyetiyle meydana getirdi i dzenli bir
takm hatlar gren bir kimsenin, daha sonra onun yaz sanatn bil-
dii hususunda pheye d mesi, onun bu phesinin ne kadar sefih ve
yersiz bir phe olduunu gsterir. Bu da ispat eder ki, Yce Allah
kendi zatn ve zat dndaki varlklar' hakkiyle bilmektedir.
Eer, "Allah'n bildii eylerin bir sonu var m dr" denirse,
biz deriz ki: Hayr, bunlarn bir sonu yoktur. Zira, halde bulunan var-
lklar sonlu dahi olsa, istikbaldeki mmkn varl klar sonlu
Allah mevcut olmayan mmkn varlklar' icat edip etmiyece ini bilir.
Demek ki O, sonu olmayan eyleri de bilmektedir. Hatt biz, birtak m
vecihler ve ihtimaller nisbet etmek suretiyle bir tek eyi oalttmz
zaman, phesiz bu bir tek ey sonlu olmaktan km olur ki, btn
bunlar hakkiyle bilen Yce Allah'tr.
Mesela biz, iki saysnn iki katnn drt, drdn iki kat nn
sekiz, sekizin iki katnn onalt olduunu syleriz. te bylece, iki say-
sn sonsuz olarak kat say lar ile oaltmamz mmkn olur. Halbu-
ki insan, bu saylarn toplamndan ancak kendi aklnn takdir ettii
eyi bilebilir. Onun mr sona erdi i zaman dahi, bu kat saylar sonsuz
olarak devam edip gidecektir. O halde sadece bir adetten ibaret oldu-
u halde, iki saysnn kat saysnn kat saysn sonsuz olarak bilmek
imkansz olduuna ve btn saylar da buna benzedi ine gre, bundan
38 Yerde ve gkte olanlar n bir zerresi dahi, O'nun ilmi d nda kalamaz. Bilkis
karanlk gecede sessizce siyah ta zerinde yryen siyah bir kar ncann yryn dahi
bilir...
Bak : al-hyd, C. I, s. 90, 108; al-Maksad al-Esnd erh EsmCd'l-ldh al-Husnd, s. 95.

74
baka dier nisbetleri ve e itli takdirleri bilmek nasl mmkn olur ?
te gerek ilim -daha sonra di er sfatlardan bahsedilirken a klana-
ca gibi- sonsuz malmata taallk eden ve tek olan bu ilimdir.

3 - Hayat S fat :

Yce Allah' n hay, diri olduunu iddia ediyoruz39. O'nun diri oldu-
u zorunlu olarak bilinmektedir. Allah' n diri oluunu, O'nun alim
ve kadir olduunu kabul edenlerden hi biri inkr etmemi tir. Zira 101
alim ve kadir olann diri olmas zorunludur. nk bizim, O'nun
diri olmasndan maksadmz, ancak kendi nefsini idrk etmesi, kendi
zatn ve zatnn dndakilerini bilmesidir. Btn malfmat bilenin ve
btn makdrat yaratmaa kadir olann diri olmad nasl ileri s-
rlebilir ? Bu gayet ak bir gerektir. Bunun iin hayat s fat ile ilgili
aratrmamz daha fazla uzatmayaca z.

4 - irade S fat:
Yce Allah'n kendi fiillerinin muridi olduunu iddia ediyoruz".
Zira Allah'tan sad r olan her fiil, birbirinden ayr lmas ancak bir
mreccihle mmkn olan birtak m caiz varlklara taallk etmektedir.
Burada fiilin zat, tercih iin kafi bir sebep de ildir. nk bu fiilin
zatn iki zdda nisbet etmek ayndr. O halde iki zttan birisinin bir
durumda has l olup, dier bir durumda has l olmamasn gerektiren
sebep nedir? Kudret s fat da bunun gibidir. Bu da byle bir tercih
iin kfi deildir. nk, kudreti de iki z tta nisbet etmek ayn dr.
11min iradeyi iine aldm, ona kfi geldiini ileri sren K Nin
hilafna, ilim de tercih iin kafi de ildir. nk K a'b i'ye gre ilim,
malma tabidir. Dolaysiyle ilim, malma olduu gibi taallk edip,
ona tesir etmez ve kendisini de itirmez.
Eer belirli bir ey kendi nefsinde mmkn olup, kar snda bulu-
nan dier mmkne de e it olursa, filmin bu mmkne oldu u gibi,
taallk etmesi caiz olur. Burada bu iki mmknden birini di erine
tercih edemeyiz. Bilkis, her ikisinin de akla uygun ve e it olduunu

39 Bak: c. I, s. 90-108.
40 Kinatn varln irade eden, hdisat yneten ve dzenleyen Yce Allah't r.
O'nun diledii olur, dilemedi i olmaz. Hibir ey, bir an iin dahi olsa, O'nun iradesinin
dna kamaz.. lem'in bir zerresini hareket ettirmek veya durdurmak zere btn insan-
lar, cipler, melekler ve eytanlar bir araya gelseler, yine de Allah' n iradesi ve meiyyeti
olmakszn, buna gleri yetmez... Bak: al-111A, C. I, s. 90; keza bak: s. 109.

75
102 kabul etmemiz lazmdr. Yce Allah, lem yarat ld zaman, onun
varlnn mmkn olduunu ve bundan sonra veya nce var olmas -
nn da imkn bakmndan kendisi iin eit bulunduunu bilmektedir.
nk bu imkanlar birbirlerine e ittirler. lmin bu mmkne olduu
gibi taallk etmesi hakkdr. Eer irade sfat lemin belirli bir zamanda
vuku bulmas n gerektiriyorsa, iradenin ona taallku dolay siyle ilim
sfat da, lemin o vakitte var olmas nn tyinine taallk eder. Bylece
bu tyinin gerek illeti, sebebi irade olur. Ilim ise, sadece bu tyine
taallk etmi, ona tabi olmu ve onda bir tesir icra etmemi olur. Eer
ilmin iradeye kfi gelmesi caiz olsayd , phesiz onun kudret sfatna
da kafi gelmesi caiz olurdu. Hatt buna gre, kendi fiillerimizin var
oluunda da iradeye muhta olmamam z iin, sadece ilmin kfi gel-
mesi gerekirdi. Zira bu duruma gre, Yce Allah' n ilmine taallku
sebebiyle iki taraftan birisinin tercih edilmesi gerekmektedir ki, p-
hesiz bu muhaldir.
Burada yle diyenler bulunabilir: iradenin bizzat kendisi, sizin
bu grnz aleyhinize evirir. nk kadim olan kudret, iki z t-
tan birine uymad gibi, kadim irade de iki zttan birine uymaz. Bina-
enaleyh, iradenin iki z ttan birine tahsis edilmesi, ancak bir tahsis
edicinin varl iyle mmkn olur. Bu da bylece sonsuzlu a kadar
teselsl eder gider. Zira denir ki: Zat bir eyin hdis olmasna kfi
deildir. nk o ey, eer zattan hdis olsayd , geri kalmakszn onun
zatla beraber meydana gelmi olmas gerekirdi. Bunun iin phesiz
bir kudretin varl zorunludur; fakat gerek u ki, kudret buna kfi
deildir. nk eer kudret kfi gelmi olsayd, kudretin ayn ekil-
de ona taallk etmesinin caiz olmas ynnden, onun bu sre veya bu
srenin ncesi ve sonrasiyle tahsis edilmemesi gerekirdi. O halde, aca-
ba bu vakti tahsis eden nedir? phesiz byle bir tahsis iradeye muh-
tatr denirse, cevap olarak denir ki: irade bu konuda kafi de ildir.
nk kadim iradenin taallku, kudret gibi umumidir; Onun vakit-
103 lere nisbeti ayn olduu gibi, iki zdda nisbeti de ayndr. Mesela s-
kfinun yerine hareket has l olduu zaman, irade harekete taallk edip,
sukn'a taallk etmemi olur. Bununla ilgili olarak yle bir soru so-
rulabilir : Acaba bu iradenin sulama taallk etmesi mmkn mdr?
Buna hay r demek muhaldir. Evet dendi i takdirde de, bu ikisinin,
yani hareket ve sldnun kadim irade'ye olan mnasebetlerinde e it
olmalar gerekir. O halde kadim iradenin skna taallk etmeyip, sa-
dece harekete taallk etmesini gerektiren sebep nedir ? Binaenaleyh
bu, mutlaka bir tahsis ediciye muhtat r. Bu da, daha sonra ba ka bir
tahsis ediciyi gerektirece inden, bu tahsis ediciler sonsuz olarak devam
(teselll) edip gidecektir.

76
Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki: te bu sual btn frka
mensuplarnn akllarn hayrette brakmtr. Bunlar iinde gere i
bulmaa muvaffak olan ancak Ehli Snnet f rkas olmutur.
Bu konuda insanlar drt frkaya ayrlmlardr: Bu frkalardan
biri yle der : Gerekte lem, Yce Allah' n zatiyle var olmutur.
Bu zatn asla zait bir s fat yoktur. Allah' n zat kadim olduuna gre,
lem de kadimdir. Alemin bu zata nisbeti, mall'n illete, nurun g-
nee ve glgenin ahsa nisbetleri gibidir. Bu gr ileri srenler filo-
zoflardr.
kinci gurup yle der : Alem hdistir; fakat o sadece yarat l-
m olduu anda hdis olup, ne bundan ncedir, ne de sonrad r. Bu
hdis olma, bir mahalde bulunmayan ve kendisi iin var olan bir h-
dis iradeyle olmutur. Bu da lemin hdis olmas n gerektirmitir. Bu
gr ileri srenler Mutezile frkas mensuplardr.
nc gurup ise yle diyor: Alem Allah' n zatnda hdis bir 104
irade ile hdis olmu tur. Bunlar, Allah' n zatnn hdislere mahal ol-
duu fikrini ileri srenlerdir.
Drdnc gurup da bu konuda yle demektedir : Kadim irade,
lemin hudsne taallk ettii anda, Allah'n iradesi hdis olmakszn
ve kadim sfat deimeksizin, lem hdis olmutur. imdi bu eitli
frkalara bakp, bunlarn herbirisinin gr n yekdierine nisbet
ettiin zaman greceksin ki, bunlar n her biri halledilmesi mmkn
olmayan birtakm problemlerin iine d mlerdir. Ancak Ehli
Snnet'in ortaya att problemler bunlarn dndadr. Zira bunlarn
halledilmesi kolayd r.
Filozoflar daha nce de grd mz gibi, lemin kadim olduunu
ileri srmlerdir. Bu ise muhaldir. nk, bir fiilin kadim olmas
imknszdr. Alemin bir fiil olu unun mnas, onun yok iken sonra-
dan var olmasdr. Eer lem, ezelde Allah ile beraber var ise, onun bir
fiil olmas nasl mmkn olur ?
Byle bir eyin farzedilmesi, daha nce de geti i gibi, sonu bu-
lunmayan birtakm devrelerin farzedilmesini gerektirecektir. Bu ise,
birka ynden muhaldir. Bundan ba ka, onlar byle bir probleme
girmekle de, asl sorudan kendilerini kurtaramam lardr. Bu soru u-
dur: Zamanlarn iradeye nisbetleri e it olmakla beraber, irade, daha
nce veya sonra olmayp, niin belirli bir zamanda hudse taallk
etmitir ? ayet onlar zamann belirli oluu meselesinden kendilerini
kurtarabilseler dahi, sfatlarn zelliinden kendilerini kurtaramayacak-

77
lardr. nk lemin belirli bir ls, zel bir durumu vardr. Bun-
larn ztlarnn da olmas, aklen mmkn idi. Kadim olan zat n baz
mmkn varlklara uygun olup, dier bazlarna uygun olmamas
imkanszdr. Onlar bu konuda malup eden, aresiz brakan ve kendi-
leri iin bir mazeret kap s brakmayan en nemli husus, bizim, "Ta-
105 Wutu'l-Fela'sife" adl kitabmzda da zikretti imiz ve bir trl iin-
den kamadklar u iki meseledir :
Birincisi: Mesela feleklerin bazlar dousal olup, doudan
batya, bazlar da batsal olup, batdan douya doru hareket eder-
ler. Bunun aksinin de olmas , imkan ynnden birbirine e ittir. nk
hareketlerde cihetler birbirlerine e ittir. O halde, Allah' n kadim
zat veya onlara gre kadim olan Meleklerin zatlar , bir cihetin, her
ynden kendisine benzeyen ve e it olan dier bir cihet ile tayin edil-
mesini gerektirdi i nasl ileri srlebilir ? te bu sorunun cevab n
verememi lerdir.
kincisi: Onlara gre, btn gk cisimlerini bir gn bir gecede
zorunlu olarak, bir defa hareket ettiren "al-Falaku'l-Aksa" ad verilen
dokuzuncu felektir. Bu felek kuzey ve gney kutuplar zerinde hareket
eder. Kutup, kre zerinde birbirinin kar snda bulunan ve kre kendi
ekseni etrafnda dnd zaman, sabit kalan iki noktadan ibarettir;
mntaka (Ekvator) ise, krenin tam ortas nda ve iki kutba uzakl klar
eit olan byk bir daireden meydana gelmektedir.
Biz bu konu ile ilgili olarak deriz ki: al-Falaku'l-Aga'n n hacmi,
mtenasip ve mte bihtir. Dolaysiyle bir kutup olduunun drl-
mesi imkansz olan hibir nokta yoktur. O halde onlara gre, sonsuz
olan dier noktalar aras ndan sadece iki noktay tayin etme i gerek-
tiren sebep nedir? phesiz burada, bir eyi kendi benzerinden ay ran
zattan ba ka bir sfatn bulunmas zorunludur. Bu da iradeden ba ka
bir ey deildir. Biz bu iki ba layc hususu "at-TaMfut" adl eserimiz-
de derinliine incelemi bulunuyoruz.
Mutezile'ye gelince: Bunlar iki i ren ve batl meseleye kendilerini
kaptrmlardr :
Birincisi, Yce Allah'n bir mahalde bulunmayan hdis bir ira-
de ile murid olmasdr. Eer irade, gerekten Allah' n zatiyle kaim de-
106 ilse, bir kimsenin, O'nun irade ile murid oldu unu ileri srmesi gere e
aykr ve sama bir sz olur. Bu da onun, Yce Allah, ba kasiyle kaim
olan bir irade ile muriddir demesine benzer.
kincisi: Irade, zellikle niin o vakitte hdis olmu tur? Bu-
nun baka bir irade ile olduu dnld takdirde, ayn sorunun o

78
irade iin de tevcih edilmesi gerekir. Bu da bylece sonsuz olarak te-
selsl eder gider. Eer bu hdis olma bir irade ile de ilse, bu takdirde
lemin, zellikle o vakitte, bir irade bulunmaks zn meydana gelmi
olmas gerekir. Zira bir hdis'in iradeye muhta olmas , ancak o ha-
disin varlnn caiz olmasndan ileri gelip, onun bir cisim, bir isim, bir
irade veya bir ilim olmas ndan ileri gelmemektedir. Btn hdisler
bu hususta eittirler. te onlar bu mklden kendilerini kurtarama-
mlardr. nk onlara bu konuda yle demek mmkndr : irade
zellikle niin bu vakitte hdis olmutur? Niin safin iradesi de il de,
hareket iradesi hdis olmu tur? Onlara gre, her hdis iin hdis
olan ve ona taallk eden bir irade bulundu una gre, niin onun
zddna taallk eden bir irade mevcut de ildir ?
Iradenin Allah'n zatnda hdis olduunu ileri srenlere gelin-
ce: Bunlar iki problemden birini te kil eden, Allah'n kendi zatnn dn-
da bir irade ile murid olmas meselesini her ne kadar red etmi lerse de,
buna, Allah'n hdislere mahal olmas gibi, yeni bir m kl ilave et-
mekten kendilerini kurtaramam dr. Bu ise, phesiz O'nun hdis
olmasn gerektirir. te bylece, bu mkllerin bir ksmn cevapsz
brakmlar ve bunlarn iinden kamamlardr.
Hakikat ehli ise, hdis varl klarn kendilerine taallk eden ka-
dim irade ile hdis oldu unu ve bylece onlar, kendilerine benzeyen
ztlarndan ayrdn sylemilerdir. Burada bir kimsenin "imkan y-
nnden ztlar da kendilerine benzedii halde, kadim irade niin bu
hadislere taallk etmi tir" eklinde bir soru tevcih etmesi do ru deil-
dir. nk irade, ancak belirli bir eyi benzerinden ayrmay salayan
bir sfatt r. Burada bir kimsenin, "irade, niin bir eyi benzerinden ayr- 107
d" demesi, baka bir kimsenin, "ilim niin maltmun inkiafn gerek-
tirdi" demesine benzer ki, bu takdirde ona, filmin ancak malmun
inkiafn gerektirdii srece bir manas vardr, demek mmkn olur.
Bundan baka bir kimsenin, "ilim niin malmun inkiafn gerektirdi"
demesi, onun, "ilim niin ilim, mmkn niin mmkn ve vacip niin
vaciptir" demesine benzer ki, bu muhaldir. nk ilim kendi zatiyle
ilim olduu gibi, mmkn, vacip ve di er zatlar da buna benzerler.
te irade sfat da bunun gibidir. Bu sfatn esas bir eyi benzerinden
temyiz etmektir, ondan ayrmaktr. Burada bir kimsenin, "irade niin
bir eyi, benzerinden temyiz etti" demesi, onun, "irade niin iradedir,
kudret niin kudrettir" demesine benzer. Byle bir eyi sylemek ise
imkanszdr. Binaenaleyh, her frka belirli bir eyi benzerinden temyiz
edecek bir s fat ispat zorunluundadr. Bu da, irade sfatndan bakas
deildir. te eitli frkalar arasnda en doru sz syleyen ve en do ru

79
yolda olan frka, phesiz irade s fatn ispat eden, bu s fatn hdis
olmadn, bilkis bunun belirli bir vakitte hdislere taallk eden
kadim bir sfat bulunduunu ve bu sebepten dolay da huds'n o
vakitte meydana geldi ini syleyen frkadr. Btn frkalarn kabul
etmek zorunlulu unda bulunduklar gerek i te budur. Bylece, bu me-
selenin zorunlu kld teselsl de sona ermi olur.
imdi irade sfat hakkndaki bizim gr lerimizi aklayalm:
Bil ki: Bize gre irade, btn hdis varl klara taallk eden bir
sfattr. Kesin olarak meydana kmtr ki, btn hdisler Yce Allah'n
kudretiyle yaratlmtr. O'nun kudretleriyle yarat lan her ey, bu kud-
retin makdra iktiran ve ona tahsis edilmesi iin irade s fatna muh-
tatr. Buna gre her makdr murd, ve her hdis de makdf r'dur. Her
108 hdis, irade ile meydana gelmi ve er, kfr ve ma'siyet gibi kavramlar
da hdis olduuna gre, phesiz bunlarn da Yce Allah' n iradesiyle
yaratlm olmalar gerekir. phesiz Yce Allah' n diledii olur,
dilemedii olmaz. Selefin ve btn Ehli Snnetin itikad ite budur.
Delillerini bunun zerine bina etmi lerdir. Mutezile ise, btn ma'si-
yetlerin, btn er ve ktlklerin Allah' n iradesi olmakszn cereyan
ettiini, Allah'n bunlardan nefret etti ini sylemektedir. Bilinmekte-
dir ki, dnyada cereyan eden olaylar n ekserisini ma'siyetler te kil eder.
Onlara gre, Allah' n nefret ettikleri, dilediklerinden ok oldu u d-
nld takdirde, O'na cizliin ve noksanl n isnad edilmesinin
daha uygun olmas gerekir. Alemlerin Rabbi olan Yce Allah, phe-
siz zalimlerin szlerinden mnezzehtir.
ayet, "Allah istemedii bir eyi yapmakla nas l emreder ve iste-
dii eyden nasl nehyeder ? Ktl isteyen kimse sefih oldu u hal-
de, Allah nas l olur da ktl, ma'siyeti, zlm ve irkin olan
ister" denirse, derizki : Biz bu meselenin hakikatini ayd nlatmak
suretiyle, bunun iradeye z t olduunu, irkinin ve gzelin mahiyeti
ve bunlarn da gayelere uygun veya aykr olmalarna bal bulun-
duklarn - ki Yce Allah gayelerden mnezzehtir - a klad=
zaman, btn bu problemler kendiliinden halledilmi olacaktr. Yce
Allah dilerse, ilerde bu meseleye birka yerde temas edilecektir.

5, 6 iitme ve Grme S fatlart:


109 lemin yaratcs Yce Allah'n semi' (iitici) ve bask (grc)
olduunu iddia ediyor ve bunu efi ve akli delillerle ispat ediyoruz 41 .

41 Yce Allah iitici ve grcdr. Hereyi iitir ve grr. O'nun i itmesinden her
ne kadar gizli de olsa, hibir ey uzak kalamaz, Kez, her ne kadar dakik, ince de olsa,
hibir ey O'nun gr dnda kalamaz... O, Gz ve bak a muhta olmakszn grr, ku-
lak ve kulak zarlar olmakszn iitir... Bak: al-ihya, C. I, s. 91-109; al-Maksadu'l Esma
erh Esnki'l-rahrl-Husnd, s. 61-62.

80
ser't (nakli) deliller: Allah'n iitici ve grc olduuna dair Kur'an-1
Kerim'de birok ayetler vard r. Mesela Yce Allah'n "iitici ve grc
olan O'dur' ve brahim (A. S.)'in "iitmeyen, grmeyen ve sana bir
faydas olmayan eye neden ibadet edersin"" szleri, bu kabil yetlerden
bazlardr. Biz biliyoruz ki, bu delil, Mbud'u hakk nda Hz. brahim'in
aleyhinde deildir. Zira o, iitici ve grc olan Allah'a ibadet ediyor-
du. Byle olmasayd, Hz. brahim'in de malubiyette onlarla m te-
rek olmas gerekirdi.
Eer, "bu lafzlarla sadece ilim kasdedildi" denirse, yle deriz:
er'i lafalarn daha nce bilinen manalar ndan baka bir mnaya ham-
ledilmesi, ancak bu lafzlar zerine o manalarm takdir edilmesinin im-
kanszlamas ile mmkn olur. Halbuki burada, Allah' n iitici ve g-
rc olmasnda bir imkans zlk yoktur. Bilakis bunun byle olmas ,
O'nun hakk nda vaciptir. Binaenaleyh, cma Ehli'nin Kur'an'dan an-
anladklar manann inkar hususunda tahakkmn ve bask nn bir
anlam yoktur.
ayet bir kimse, "Allall' n Semi ve Bask olmas nn imkanszhl-
n u ekilde izah etmek mmkndr : E er Allah'n iitmesi ve grmesi
hdis olsayd, phesiz O'nun da hadislerin bir mahalli olmas gerekir-
di. Oysa bu muhaldir. Eer bunlar kadim olsayd, Allah'n yok olan bir
sesi iitmesi ve yokluundan dolay grlmesi imkansz olan alemi ezel-
de grmesi nas l mmkn olurdu" derse, yle deriz: Byle bir soruyu
ancak bir Mutezili veya filozofun sormas mmkndr. Eer bu so-
ruyu soran Mutezili ise, ona cevap vermek kolaydr. Zira Yce Allah' n 110
hdis olan varlklar bildiini kabul ve teslim etmitir. Binaenaleyh biz
de deriz ki: Yce Allah' n u anda, lemin bundan nce de var oldu-
unu bildiinde phe yoktur. Fakat Allah, daha yok iken ezelde ale-
min var olduunu acaba nas l bildi? Eer Allah'a ezeli bir s fatn isnad
edilmesi caiz ise, Allah' n lem var olduu zaman varln , var olma-
dan nce var olaca m ve var olduktan sonra da var idi ini bilmesi,
bu sfat ile olur ki, bunun baka trl olmas dnlemez. te bu s-
fata ilim ve bilginlik ad verilmitir. Bu, ayn ekilde iitme ve i itici,
grme ve grc s fatlarnda da caizdir.
ayet bu soruyu tevcih eden bir filozof ise, phesiz bu kimse bu-
nunla Allah'n mazi, hal ve istikbalde cereyan eden belirli olaylar bil-
mi olduunu inkr etmi olmaktadr. Bu hususta bizim takip edece-
42 Bak: Nis Sresi, ayet: 57, 133; isrd, ayet: 1, Hacc, ayet: 61, 75, Lukman, ayet: 28,
Mu' min, ayet: 20, 56; tr, ayet: 11; Mudidele, ayet: 1.
43 Bak: Meryem Sresi, ayet: 42.

81
imiz yol, daha sonra zikredece imiz gibi, sz ilim sfatna nakletmek
ve Allah' n hdis varlklara taallk eden kadim bir ilminin varlnn
caiz olduunu ispat etmek olacakt r. Ilim sfatnda bu husus sabit
olunca, buna daha sonra i itme ve grme sfatlarn da kyas ddece iz.
Akli deliller: Bu hususta bizim yle dememiz mmkndr:
Yaratcnn yaratklardan, gzleri grenin grmeyenden ve kulaklar
iitenin iitmeyenden daha kmil oldu u bilinen bir gerektir. Buna
111 gre keml sfatn yaratklara isnad edip, yarat cya isnad etmememiz
elbetteki imkans zdr. te bizim davamzn doruluunu kabul etmei
gerektiren iki esas bunlard r. O halde anla mazlk acaba bu iki esas n
hangisi iindir?
Eer, "anlamazlk, sizin yaratcnn yaratklardan daha kmil ol-
masnn vacip olduuna dair sznzdedir" denirse, yle deriz: Esasn-
da bu, er'an ve aklen ikrar ve kabul edilmesi vacip olan hususlardan
biridir. Btn mmet ve ak lclar bu hususta ittifak etmi lerdir.
Binaenaleyh byle bir sorunun, inanc tam olan bir kimse tara-
fndan tevcih edilmesi imkans zdr. Daha stn ve daha erefli bir eyi
yoktan var etme e gc yeten bir kadir'in varl n kabul'decek kadar
akl geni olan bir kimse, elbetteki be en duygu ve etkenlerden slyr l-
m ve bunu kabul etmekle, kalbinin syledi ini -eer ne demek iste-
diini anlyorsa- diliyle de ikrar etmi olur. te bundan dolay, byle
bir inanca sahip bir aklly grmemiz mmkn olmuyor.
ayet "anla mazlk ikinci esastadr. Bu da sizi gren kimse daha
kmildir. Binaenaleyh iitme ve grme birer keml sfatdr deme-
nizdir" denirse, yle syleriz: Bu da akl n aka ortaya koymasiyle
idrk olunan bir hakikattir. nk ilim bir keml s fatdr. Iitme ve
grme ise, ilmin ikinci birer keml s fatdr. Daha nce de a klad-
= gibi, iitme ve grme sfatlar ilim ve tahayyln bir e it tamam-
laycs durumundadr. Mesela bir eyi grmeden nce bilen ve daha
sonra da onu gren kimse, tabiatiyle o eyi daha ak ve daha kmil
bir ekilde anlamas ynnden, bu grme eyleminden istifade etmi
olur. O halde grme ve i itmenin sadece yarat klara has bir s fat olup,
yaratcya has olmadn veya onun bir keml s fat bulunmadm
ileri srmek nasl mmkn olur ? Eer bu bir keml sfat olmasayd,
bunun ya bir noksanl k sfat olmas, ya da ne bir noksanlk ve ne de bir
112 keml sfat olmamas gerekirdi. Halbuki btn bu gr ler ve faraziye-
ler muhaldir. Bundan da anla lyor ki, hakikat bizim daha nce a k-
lad= husustur.

82
Eer, "bu gr nz, koklama, tatma ve dokunma ile has l olan
idrak hususunda sizi g duruma sokar. nk bunlar n yokluu, id-
rak etmede bir noksanl k, varl ise bir kemldir. Mesela kokuyu bilen
bir kimsenin ilminin kemali, bunu koklamak suretiyle idrak eden kim-
senin ilminin kemaline benzemez. Tatmak suretiyle elde edilen bilgi-
nin kemali de bunun gibidir. Binaenaleyh bir eyin tadn bilmek baka,
onu fiilen tatmak suretiyle idrak etmek ba ka eydir" denirse, cevap
olarak yle deriz :
Bilginlerden aratrclar, dokunma ve karlatrma gibi normal ola-
rak iktiran ettikleri sebepler bulunmaks zn, idrakte bir keml derecesi-
ni tekil eden iitme, grme ve ilim ile, idraklerin e itlerinin ispat edile-
ceini aklamlardr. nk bunlar, kesin olarak Yce Allah hakk nda
muhaldir. Bunun gibi, bu bilginler, grme ile gren kimse aras nda bir
karlatrma yaplmakszn, grme'nin idrak edilmesini tecviz etmi -
lerdir. Bu kyasn kabul edilmemesi, bu sorunun da reddini gerektirir.
Esasen bunun iin bir mni yoktur; fakat er'i nasslar ancak Semi,
basar ve ilim lafalariyle varid olduklar ndan, bunlara bu isimlerden
bakas verilememitir. idrak hususunda noksan olana gelince, bu Yce
Allah hakknda asla caiz de ildir.
Eer, "bu, lezzet ve elem duyman n ispatna sebep olur. Zira, d-
vlmekten elem duymayan bir yanak, cinsi mnasebetten lezzet alma-
yan bir anin, yani cinsel kudretten yoksun bir kimse, phesiz naks-
dr, kusurludur. Keza ehvetin fesad da bir noksanlktr. Binaenaleyh,
onun iin ehvetin bulunmas zorunludur" denirse, biz deriz ki: B-
tn bu meseleler hudse dellet etmektedir. Bunlar iyice ara trld 113
ve incelendii zaman, bizzat kendilerinin de noksan ve hud ls gerek-
tiren birtakm hususlara muhta olduklar grlr. Mesela elem bir nok-
sanlk olup, mutlaka bir sebebe muhtat r ki, bu da dvme eylemidir.
Dvme ise, cisimler arasnda cereyan eden kar lkl birtakm temas ve
dokunmalardan meydana gelmektedir. Lezzet, tahakkuk etti i anda,
elemin yok olmasn veya insann muhta olduu ve zlem duyduu
eyin anlalmasn ifade eden bir kavramdr. zlem ve ihtiya duyma
ise noksanlktr; noksanla bal olan ey de phesiz noksandr.
ehvetin manas , uygun ve mnasip olan eyi talep etmektir. Talep
ise, ancak mathibun yoklu unda hasl olur. Bunun gibi, lezzet de,
ancak yok olan bir eyi elde etmekle has l olur. Yce Allah iin var ol-
mas mmkn olan her ey, gerekten vard r. Allah'n bir eyi arzu
etmee ve arzulad eye nail olmakla da lezzet duyma a ihtiyac
yoktur. Yce Allah hakknda bunlarn dnlmesi imkanszdr.

83
Eer "elem duymamn yok olmas ve dvme eyleminin hissedilme-
mesi, yz hakknda bir noksanlktr Bunun idraki ise bir kemldir.
nsann arzu ve isteklerinin yok olmas bir noksanhk ve bunlarn var-
l ise bir kemldir" denirse, yle syleriz : Bu szden maksat, phe-
siz bu noksanln, kendisini helk eden zddna izafetle kamil olmas dr.
te bylece bu noksanl k, helke izafetle keml s fatn kazanm olur.
nk noksanlk helktan daha hayrldr. O halde bu noksanl k,
ilmin hilafna kendi zatnda bir keml deildir. Bu konuda anlaman ge-
reken idrk e itleri ite bunlardr.

114 7 Kel'am Skt:


Btn mslmanlarn ittifak ettikleri gibi, biz de, alemi yaratan n
mtekellim (konuur) olduunu iddia ediyoruz". Bilmelisin ki, kelm
sfatn, yaratklarn devaml olarak Allah'n emir ve nehiylerinin tesiri
altnda kalmalarmn mmkn olduunu ve yaratklar hakknda caiz
olan her s fatn da, yarat cmn vacip sfatlarndan birine istinad etti-
ini akln zorunlu kldm sylemek suretiyle ispat etmek isteyen kim-
se, phesiz dallet ve sap klk iindedir. Zira ona yle demek mm-
kndr: Eer bu sznle, kelm tasavvur olunan yarat klar olmalar
hasebiyle, kendilerinin kelmla emrolunduklarm sylemek istiyorsan,
phesiz bunu biz de kabul ederiz. Fakat kelm n umumi olarak ya-
ratklar ve yaratc hakknda caiz olduunu sylemek istiyorsan,
phesiz bununla, mnaka a konusu olan bir eyi ayn delil ile kabul
etmi olursun ki, bunun kabul edilmesi mmkn de ildir. icma ile veya
Hz. peygamberin hadisi ile kelm' ispat etmek isteyen kimse, phesiz
kendi nefsine haks zlk etmi ve kendisini g bir duruma sokmu olur.
nk icm, Peygamber (A. S.)'in hadisine istinad etmektedir. Yce
Allah'n mtekellim olduunu inkar eden kimse, zorunlu olarak Pey-
gamberin risaletini de inkr etmi olur. nk Resl'n manas, ken-
disini gnderenin kelmn tebli eden kimsedir. Kendisinin Mursif
olduunu iddia eden bir kimse hakk nda kelm tasavvur olunamzsa,
Resrn tasavuur olunmas nasl mmkn olur? Mesela bir kimse,
Z "ben yer yRnn reslym veya size dalarn elisi olarak gnderil-
dim" derse, phesiz, kelm ve risletin da dan veya yerden gelmesinin
mmkn olamayacana inandmz iin, onun szne iltifat etmeyiz.
115 Dorusu, en stn rnekleri veren Allah't r. Fakat Yce Allah hakk n-
da kelm'n muhal olduuna inanan bir 'kimsenin, Resl' tasdik et-
mesi elbetteki muhaldir. Zira kelm' tekzib eden kimsenin, kel&

44 Bak: al-ihyk C. I, s. 91-109.

84
mn tebliini de tekzib edecei muhakkaktr. Oysa rislet, Allah'n
kelmn tebli:len ibarettir. Resl ise, ancak bu kelm n
yani tebli edicisidir. Belki de bu konuda takip edilmesi gereken en
doru metod, nc bir metoddur. Essen, bizim de i itme ve grme
sfatlarnn ispatnda takip etmi olduumuz metod i te budur. Bu da
kelmn ancak ya ayanlarla ilgili bir sfat olmasdr. Burada yle sy-
lememiz mmkndr : Bu s fat her bakmdan, ya bir keml sfat, ya
da bir noksanlk sfatdr veya ne noksanl k,ne de keml sfatdr.
Halbuki onun noksanl k sfat olduunu veya ne noksanlk ne de keml
sfat bulunmadn ileri srmek batldr. O halde zorunlu olarak sabit
oldu ki, o ancak bir keml sfatdr. Dolaysiyle, daha nce de syle-
diimiz gibi, yaratklar iin varl dnlen btn keml s fatlarnn,
Vacibu'l-Vdd olan yarat c iin de var olmas , phesiz daha do ru-
dur.
Bu konuda yle diyenler olabilir: Bu gr nzn menei ola-
rak ele aldnz kelm, sadece yarat klarn kelmdr. Bununla da ya
sesler ve harfler veya kadir'in nefsinde sesleri ve harfleri yaratma,
icad etme kudretinin bulundu u kastedilir; yahut da bunlardan ba ka
nc bir mana murad olunur. Eer bununla, sadece sesler ve harfler
kastediliyorsa, phesiz bunlar hdis olan eyleridir. Bizim hakk mz-
da kmil olan baz hdislerin bulunmas mmkndr. Fakat bunlar n,
her nekadar bakasiyle kaim olasa da, Yce Allah' n zatiyle kaim
olmas dnlemez. O halde Allah byle bir kelm ile mtekellim
deildir. Bu kelm ile mtekellim olan ancak kendisinin bulundu u
mahaldir.
Eer kelm ile sesleri yaratma kudreti kastolunuyorsa, phesiz 116
bu bir kemldir. Fakat byle d nld takdirde mtekellim,
sadece sesleri yaratma kudreti itibariyle mtekellim olmay p, bilkis
kendi nefsinde kelm yaratmas itibariyledir. phesiz Yce Allah
sesleri yaratma gcne sahiptir. O'nun tam ve kmil bir kudreti var-
dr. Fakat Allah' n byle bir kelm ile mtekellim olabilmesi, ancak
O'nun kendi nefsinde sesi yaratmas ile mmkn olur ki, phesiz bu
da muhaldir; nk bununla Allah hdislerin bir mahalli haline gelmi
ve dolaysiyle de, O'nun mtekellim olmas imkanszlam olur.
Eer kelm ile nc bir k kastedilmise, bunu anlamak
mmkn deildir. Anlalmas imkansz olan bir eyin ispat da el-
betteki muhaldir.
Bu iddiaya kar biz deriz ki: Bu taksim gerekten do rudur.
Ancak nc blmn inkar bir tarafa brakhrsa, bu taksimin dier

85
btn blmlerinde geen sorular olduu gibi kabul etmemiz mm-
kndr. nk biz de seslerin Allah' n zatiyle kaim olmalar nn imkan-
szln ve bu itibarla da O'nun mtekellim olmasnn muhal olduunu
itiraf ediyoruz. Fakat biz diyoruz ki : nsann mtekellim olabilmesi,
ancak iki ekilde mmkn olur. Bunlardan birincisi, birtak m ses ve
harflerden meydana gelen kelm, di eri de ne ses ve ne de harflerden
meydana gelmeyen nefsin kelm dr ki, kmil ve tam olan kelm i te
budur. Yce Allah hakk nda byle bir kelm muhal olmad gibi,
ayn zamanda o, hudfs'e de dellet etmez. Binaenaleyh biz, Yce
Allah'a ancak nefsin kelamm isnad ederiz. nsan hakknda, kudret ve
ses inkr edilemedi i gibi, nefsin kelmn da inkr etmek mmkn
deildir. Mesela bir insann, dn kendi nefsimde bir sz tahayyl
ettim, demesi mmkn oldu u gibi, filan kimsenin nefsinde sylemek
istedii bir sz var, demek de mmkndr.
Bu konu ile ilgili olarak air yle diyor :
117 "Bir kelimenin gzel bir hatla yaz lm olmas, seni hayrete d-
rmesin, nk asl olan, onun ihtiva etti i mana= gzel olmas dr.
Gerek kelm kelpte olan manad r. Dil ise, kalbin delili olmaktan ba-
ka bir ey deildir".
airlerin szleri, ak olan bu gerekleri btn halk n da anlad-
na dellet etti ine gre, bu hakikati inkr etmek nas l mmkn
olur ?
Bu konuda yle diyenler bulunabilir: Nefsin kelm n byle bir
tevil ile kabul etmek mmkndr. Fakat bu, ilimlerin ve kavramlar n
dnda kalmad gibi, bal bana kaim bir cins de deildir. nsan-
larn nefsin kelm ve nefsin konumas adn verdikleri szden maksat,
lafzlarn ve ibarelerin kurulu ekillerini, muayyen bir ekilde bilinen ve
anlalan manalarm birbirleriyle telif edilmesini bildiren ilimdir. Kalp-
te ancak malm olan birtak m mnalar vardr ki, bunlar ilimlerdir.
Yine kalpte duyulan birtakm lafzlar vard r ki, bunlar da ancak du-
yulmakla anlalm olur. Bu da phesiz lafzn dellet ettii manay
bildiren bir ilimdir. Buna ayrca, manalarm telifini ve lafalarn bir
tertip zere olmas hususunu da ilave etmek mmkndr. Byle bir
fiile fikir (dnce) dendi i gibi, fiilin km olduu kudrete de d n-
ce kuvveti (Kuvve-i Mfekkire) ad verilir. Eer nefiste, lafalann ter-
tibinden meydana gelen muayyen d nce, mna ve bunlarn telifin-
den, btn bunlar anlama kudreti olan d nce kuvvetinden, da nk
veya toplu bu mnalann bilinmesinden, keza da mk veya toplu, bir

86
takm harflerden meydana gelen lafzlarn bilinmesinden baka bir 118
eyi ispat etmi iseniz, gerekten bizim bilmedi imiz ve kabule ayan
grmediimiz bir eyi ispat etmi olursunuz.Bunu u ekilde aklaya-
biliriz: Kelm, ya bir emir, ya bir nehiy, ya bir haber, ya da bir istih-
bar (haber alma) olur.
Haber, habercinin nefsinde belirli bir ilme dellet eden bir lafa-
dr. Mesela dvme eyleminde oldu u gibi, bir kimse belirli bir eyi bilir
ve o eye dellet eden konuyu da lfziyle anlarsa, phesiz bu, duyu
organlariyle idrak edilen malm bir mna olur. Araplar n hissedilen
bir mnaya dellet etmesi iin vazetmi olduklar ve ad-Dd, ar-R,
al-B, harflerinden meydana gelen "ad-Darb" ( ) lafz nn, baka
bir mrife (bilme) ekli olduunda phe yoktur. Binaenalyh, haber-
cinin kendi lisaniyle bu sesleri iktisab etme kudreti oldu u gibi, o ses-
lerin ifade ettikleri kavramlar ve lafzlar da iktisab etme iradesi
vardr. te onun, bu esaslar n stnde ba ka bir eye muhta olmak-
szn, darb (dvme) sz bu cmledendir. Bundan ba ka ileri srd-
nz her ey, bizce makbul deildir. te bylece onun darb sz ta-
mamlanm olmakla, haber ve kelm niteli ini kazanm olur.
stihbara gelince, bu, nefiste olan bir renme istei ve arzusu-
na dellet eden bir deyimdir.
Emir ise, nefiste, emrolunann yaplmasn isteyen bir arzunun
varlna dellet etmesidir. Nehiy ve kelm n dier ksmlar da ite
bu esasa gre kyas edilir ve bunun dnda baka hibir ey dn-
lemez. Bu cmlenin baz lar, seslerde olduu gibi, Allah iin muhal-
dir; bazlar ise irade, ilim ve kudret sfatlarnda olduu gibi, Allah
iin mevcuddur; fakat bunun d nda kalanlar anlamak mmkn de-
ildir.
Biz btn bu itirazlara cevap olarak deriz ki Bizim kasdetti imiz
kelm, bu cmlenin stnde bir anlam ta maktadr. Bu hakikati sz
uzatmamak iin sadece kelm n blmlerinden birini tekil eden emir
bahsinde sz konusu edecek ve yle diyeceiz: Mesela bir efendi k- 119
lesine "kalk" dedi i zaman, phesiz bu sz belirli bir mnaya del-
let eden bir lafzdr. Bu lafzn kendi nefsinde dellet ettii mna da ke-
lamdr Bunun ise, sizin zikretti iniz eyle hibir ilgisi yoktur. O halde
blmleri oaltmak suretiyle sz uzatman n hi de lzumu yoktur.
u kadar var ki, bu sz ile gerekten o emrin veya onun dellet etti i
mana= kastedilmi olup olmad hususunda bir pheye dmek
mmkndr. Bu sz ile onun dellet etti i manann kastedilmi ol-

87
duunu sylemek muhaldir. nk dellet bir medllu gerektirir.
Oysa medll delilden ve delleti kastetmekten ba ka bir eydir. Keza
bu emrin, amirin gerek iradesi ve iste i olduunu da sylemek im-
knszdr. nk mir bazan yap lmasn istemedii, hatt nefret
ettii halde, bir eyin yaplmasn emredebilir. Mesela, klesini dv-
d iin kendisini ldrmek isteyen sultan n huzurunda amirin, onu
ancak kendisine isyan etti i iin dvdn sylemek suretiyle zr
dilemesini ve bunun do ruluunu ispat etmek iin de kleye bizzat
kraln huzurunda emretti i halde, onun gerekten bu emre itaat et-
memesini iinden arzulamas m, bunun bir delili olarak gstermemiz
mmkndr. Burada klenin kendisine isyan etti ini ispat etmek
amaciyle kraln huzurunda ona, kalk, herhangi bir mazeret kabul
etmeden u ii yapman kesin olarak sana emrediyorum, dedi i zaman,
gerekte o, klenin kalkmas n istememektedir. O, ayn anda klenin
kalkmasn asla istemedii halde, kalkmas iin ona kesin olarak emir
vermitir. Buna gre, emir lafz nn dellet ettii ve kendi zatiyle kaim
olan istek kelmdr. Fakat bu, kalkma eyleminin has l olmasn iste-
mek deildir. Binaenaleyh, insaf sahibi her insan n bu ak gerei ka-
bul etmesi lazmdr.
Eer "bu adam gerek olarak emretmi deildir; o, sadece emir
vermi olduu zannna kaplmtr" denirse, buna cevap olarak biz
deriz ki: Bu gr iki ynden batldr.
Bunlardan birincisi: ayet bu kimse gerekten emretmi olma-
sayd, kraln huzurunda onun zr kabul edilmez ve kendisine yle
denirdi: "Senin u anda emir vermen tasavvur olunamaz. nk em-
120 retmen, senin bu emre uyulmas n istemen demektir. Oysa u anda bu
emre uyulmas n istemen imkans zdr. nk bu senin helakine sebep
olacaktr. O halde sen, bu ekilde emir vermekten ciz oldu un halde,
nasl olur da emrine isyan edildi ini bir delil olarak gsterebilirsin ?
Zira senin, gerekte kendi helkin olan bir eyi istemen imkansizd r.
Bu emre uyma ise, phesiz senin helkin olacaktr". Hi phesiz onun
byle bir delili ileri srmee kudreti vardr. Esasen bu delili de kaim
olup, kendi mazeretini beyan eder mahiyettedir ki, bu da emre isyand r.
Uyulmasnn istenmedii kesinlikle sabit olan byle bir emrin, efendi
tarafndan bir delil olarak ileri srlebilece i asla tasavvur olunamaz.
Bu, dnenler iin ak bir hakikat olarak meydanda durmaktad r.
kincisi: Eer bu adam ad geen hadiseyi mftlere anlatsa ve
talak- selse ( talk) ile yemin edip, "ben kral n azarlamasndan
sonra, onun huzurunda klenin kalkmas m gerekten emrettim.

88
fakat o bu emre isyan etti" dese, her mslman n onun bu boamasnn
vaki olmad hususunda fetva verece inde phe yoktur. Burada
mftnn ona "ben eminim ki, senin byle bir anda, klenin, emrine
uymasn gerekten istemi olman imkanszdr ; nk bu senin hela-
kine sebep olacakt r. Oysa gerek emir, ona uyulmas n istemektir.
Binaenaleyh bir eyi emrettiine gre, ona uyulmasn istedin demektir"
demee hakk yoktur. ayet Mft ona byle bir ey derse, bu sz
ittifakla bat l olur. te bundan da ak olarak anlalmaktad r ki,
ihtiva ettii dier manalarn stnde lafzn, dellet etti i baka bir ma-
nas daha vardr ki, ite biz buna kelm ad n vermekteyiz. Bu ise,
ilim, irade ve inanlara ayk r olan bir cinstir. Bunun Yce Allah'a
isnad muhal deildir. Bilkis bu, O'nun hakk nda vaciptir. nk bu,
bir eit kelmdr. Binaenaleyh Kelam- Kadim'in manas da ite budur.
Harflere gelince, bunlar hdis olup, Kelm'a dellet ederler.
Delil ise, Medfrdan ba kadr ve her ne kadar delleti zati olsa da,
delil medlill'un s fatiyle vasflandrlamaz. Buna delil olarak alemi gs-
termemiz mmkndr. nk lem hdistir ve kadim olan bir yara-
tcya dellet etmektedir. Binaenaleyh, Hadis olan harflerin delletleri
stlahi bir dellet olduu halde, bunlarn kadim bir sfata dellet et-
mesinin imkanszln ileri srmek nasl mmkn olabilir ? Gerek 121
u ki, nefsin kelm ok ince ve anla lmas g bir mesele olduu iin,
anlaylar kt olan insanlarn ekserisi bunu idrak edememi ve dola-
ysiyle ancak birtakm harfleri ve sesleri ispat etmekle yetinmi lerdir.
Bu gr e gre, onlara birtak m soru ve imkans zlklar tevecch et-
mektedir ki, biz burada, ba ka soru ve imkans zlklarn bertaraf edil-
mesini salamak amaciyle, bunlar n bazlarna temas edecek ve gerekli
cevaplar vereceiz:
Birinci cevap: Mesela, bir adamn yle bir soru sormas mm-
kndr. "Msa (A. S.), Yce Allah' n kelmn nasl iitmitir ? Acaba
bunu ses ve harf olarak m duymutur ? Byle dedi iniz takdirde size
gre, Msa (A. S.) Yce Allah' n kelmm iitmemi olur. nk Yce
Allah'n kelm ne harftir, ne de sestir. Allah' n kel:alnn ne harf ne de
ses olarak i itmediine gre, onun ne harf ve ne de ses olan bir
eyi iitmesi nasl mmkn olur ?" Buna kar lk olarak biz deriz ki:
Evet, Msa (A. S.) Yce Allah' n kelmm iitmitir. Bu kelm, Yce
Allah'n kendi zatiyle kaim olan ve ne harf, ne de ses'den meydana
gelen kadim bir sfatdr. Binaenaleyh, Msa (A. S.) Yce Allah' n ke-
lamn nasl iitti, sznz, nasl sorusundan kastedilen manay an-
lamayan, bununla ne istediini ve buna nasl cevap verilebilece ini

89
idrk edemiyen bir kimsenin sznden ba ka bir ey deildir. Bu kim-
senin byle bir sorunun imkans zln anlamas iin, her eyden nce
bunu iyice bilmesi lazmdr. Biz bununla ilgili olarak diyoruz ki,
iitme idrkin bir e ididir. Binaenaleyh nasl iitti, diyen bir kimse-
nin sz, ekerin tatl olduunu, tatma duyusu ile nasl idrk ettin,
diyen bir kimsenin szne benzer. Bu sorunun cevab ancak iki yol-
la olur :
Birincisi, bu soruyu sorana bir eker verip bunu tatmas n, ta-
dn ve tathh m anlamasn salamanzdr ki, bylece kendisi, imdi
senin anladn gibi, ben de ekerin tad n anlam oldum, desin. Bu-
nun gerekli cevab ve tam tarifi i te budur.
122 kincisi, yukardaki yolun imkansz olmasdr. Bu da ya ekerin
bulunmamas veya o soruyu soran kimsede ekeri tatma hassas bu-
lunmamasndan ileri gelir. Bu durumda olan bir kimse yle der:
"Baln tadn sen nasl anladysan, ben de ekerin tad n yle anladm".
Hakikatte bu cevap bir ynden do ru, dier ynden yanltr. Doru
olmas, onun, btn ynlerden her ne kadar sorulan eye benzemedii
dnlse dahi, bir ynden kendisine benzeyen bir eyle tarif edilmi
olmasndan ileri gelmektedir ki, bu da phesiz tathhn esasdr.
nk, her ne kadar baln tad ile ekerin tad arasnda baz ynlerden
bir benzerlik bulunsa da, asl nda baln tad ekerin tadna benzemez.
Bu da tatili* meydana getiren esast r. te imkann gayesi budur.
ayet bu soruyu soran kimse asla bir eyin tadn tatmam ise, ona
cevap vermek ve sorduu eyi kendisine izah etmek imkans zlar.
Byle bir insan, cinsel kudretten yoksun ve asla cinsi mnasebette bu-
lunmam bir kimsenin, cinsi mnasebetin tad n sormasna benzer.
Bu tad ona anlatmak mmkn de ildir; ancak bunu yemee benzet-
mek suretiyle ona anlatmak mmkndr ki, phesiz bu da bir ynden
yanltr. nk cinsi mnasebetin tad ve bu mnasebet esnas nda
insann duyduu lezzet, yemek yiyen bir insan n, o esnada duyduu
lezzete eit deildir. Burada sadece lezzet deyiminin genel olarak ifade
ettii mana, her ikisine de mildir. ayet bu kimse asla bir eyi tat-
mam ise, phesiz ona verilecek cevap da kendili inden imkanszla-
m olur.
123 Msa (A. S.), Yce Allah' n kelmn nasl iitti, diyen kimsenin
durumu da ite bunun gibidir. Bu kimseyi, sorusuna cevap vermek su-
retiyle tedavi etmek mmkn de ildir; ancak bu tedavi, kendisine Yce
Allah'n kadim olan kelmn iittirmemiz suretiyle mmkn olabilir
ki, bu da imkanszdr. nk bu, ancak Allah' n kelimi olan Msa

90
(A. S.)'ya ait bir zelliktir. Binaenaleyh bu sz, bizim ona duyurmam z
mmkn olmad gibi, bunu onun duymu olduu birtakm eylere
de benzetmemiz mmkn de ildir. nk onun duyduu veya duymaa
altk eyler iinde Yce Allah' n kelmna benzer bir ey yoktur. Zira
onun duyduu ve duymaa alt eylerin hepsi de seslerden ibaret-
tir. Sesler ise, phesiz ses olmayanlara benzemez. Binaenaleyh, bizim
ona bunu anlatabilmemiz imkanszdr. Bunun gibi, hayatnda hibir
sesi duymam olan bir sar "siz sesleri nas l iitiyorsunuz" demek
suretiyle bize bir soru tevcih etti i zaman, bu soruyu cevapland rmaa
gcmz yetmez. nk, e er biz ona cevap olarak, biz sesleri senin
gzle grlenleri anlad n ekilde anlyoruz dersek, bu takdirde ku-
lakla duyulan eyin idrakini gzle grlen eyirt, idrakine benzetmi
oluruz. Oysa bu do ru deildir. nk, sesleri idrk etmek, renkleri
grmee benzemez. te bu da dellet eder ki, byle bir soru muhaldir.
Bunun gibi, bir kimse "rablerin rabbi olan Allah, Ahiret'te ne ekilde
grlr" eklinde bir soru tevcih etti i zaman, phesiz bunun cevap-
landrlmas da imkansz olur. nk o kimsenin byle bir soruyu
tevcih etmesi, onun keyfiyeti olmayan bir eyin keyfiyetinden sormas
demektir. Zira bir kimsenin, "o nasldr veya neye benziyor" sz,
o, bizim bildiimiz ve anladmz eylerden hangisine benziyor, an-
lamn tar. ayet, o kimsenin sorduu ey, kendisinin de bildii ve
anlad bir eye benzemiyorsa, onun bu sorusunu cavapland rrnak
imkansz olur. Hakikatte bu imkanszlik, Yce Allah' n zatnn bulun-
mayna dellet etmedii gibi, O'nun kelammn da yokluuna del-
let etmez. Binaenaleyh bu kimsenin, Allah' n kelmnn, kendisine hi-
bir eyin benzemedii kadim bir sfat bulunduuna, Allah'n zatnn
kadim bir zat olup, ona hibir eyin benzemediine, Allah'n zatn 124
grme, cisim ve arazlan grme e benzemeyip, bunun baka bir gr
ekli olduuna ve Yce Allah' n kelmn iitme, harf ve seslerden
meydana gelen kelm iitmee benzemeyip, bunun ba ka bir iiti
tarz olduuna inanmas gerekir.
kinci cevap: Burada yle demek mmkndr: Yce Allah' n
kelm, acaba Mushaflarda mevcut mudur veya de il midir? Mevcut
ise, kadim olan bir ey hdis olan bir eye nasl hulal etmitir? Eer,
siz buna hayr derseniz, icma'a muhalefet etmi olursunuz. nk
Mushafa hrmet etmede icma vardr; o kadar ki, temiz olmaya=
ona temas etmesi bile haram k hnmtr. Bu da, ancak, onda Yce
Allah'n kelammn mevcut olmasndan ileri gelmektedir.
Biz de deriz ki, Yce Allah' n kelm, Mushaflarda yaz lm,
kalplerde muhafaza edilmi ve dil ile okunmu olan bir szdr. Ka da,

91
mrekkebe, yaz ya, harf ve seslere gelince, bunlar n hepsi de hdistir.
Zira bunlar birtakm cisimlerden ve bu cisimlerin ihtiva etti i birtakm
arazlardan meydana gelmektedir ki, phesiz btn bunlar hadis
olan eylerdir. Yce Allah' n kelm'nn Mushafta yazl olduunu
sylediimiz zaman, -ki bundan maksad mz, Yce Allah' n kadim
sfatdr- bu szmz mutlaka kadim'in Mushafta yaz lm olmasn
gerektirmez. Mesela biz ate Kur'an'da yazldr dediimiz zaman,
bu szmz, bizatihi ate in Kur'an'a hulfil etmi olduunun anlal-
masn gerektirmez. nk, ate 'in zat gerekten Kur'an'a hulfl
etmi olsayd, phesiz onu yakmas gerekece i gibi, atein zat da ha-
kikaten bu sz syleyen kimsenin diline hulfl etmi olsayd, phesiz
onun da dilini yakmas gerekirdi. Zira ate , ( ) scak ve yakc bir
cisimdir. Buna dellet eden ayr ayr ve yekdierinden farkl birtakm
sesler vardr ki, bu seslerden de nun ( ,5), elif ( ) ve re ( ) harfleri mey-
125 dana gelmektedir. Burada yak c scakln anlam, onun dellet
mana= (medllun) zat olup, delletin kendisi deildir. te Yce
Allah'n zatiyle kaim olan kadim kelm 'da, onun dellet etti i mna
(medll) olup, delilin zat deildir. Binaenaleyh, harfler birtak m de-
lillerdir ve delillere de hrmet edilmesi zorunludur. Zira eriat bun-
lara hrmet edilmesini zorunlu k lmtr. te bundan dolay da Mus-
haf'a hrmet etmek vaciptir. nk Mushaf'da Yce Allah' n sfat-
larna dellet eden deliller vard r.
nc cevap, yle diyenler iindir: Kur'an' Kerim gerekten
Yce Allah'n kelm mdr veya de il midir ? Eer buna hayr derse-
niz, phesiz bu sznz ile icma bozmu ve ona muhalefet etmi
olursunuz; ayet bu soruya evet derseniz, bu takdirde de unu kabul
etmelisiniz ki, Kur'an' Kerim ancak birtakm harf ve seslerden mey-
dana gelmektedir. Essen herkesin de bildi i bir husus, bir eyi okuyan
bir kimsenin okuyu unun ancak harf ve seslerden meydana gelmesi-
dir.
Biz buna cevap olarak deriz ki, burada dikkat edilmesi gereken
husus vardr ki, bunlar da kraat, makr" ve Kur'an lafzlardr. Mak-
yni okunan ey, phesiz Yce Allah' n kelmdr. Bu szden mak-
sadm, kelmn, Allah'n zatiyle kaim olan kadim bir s fat bulunma-
sdr. Kraat lfz ise, lgat n:anasna gre, okuyucunun daha nce
terketmi olduu bir fiile tekrar ba lama eyleminden ibarettir. Burada
daha nce okuma fiili yok iken, okuyucunun bu fiile ba lamak sure-
tiyle, bunu ihds etmesinden ba ka hdis'in bir manas yoktur. ayet
hasmmz hdis lafzndan bu manay anlamyorsa, buna gre, hdis

92
ve mahlk (yaratlm) lfalarn terkederek diyelim ki, k raat, okuyu-
cunun daha nce yapmad bir fiile yeniden ba lamas eyleminden
baka bir ey deildir. Bu da duyu organlariyla hissedilen bir olayd r.
Kur'an'a gelince, bazan Kur'an dendi i halde, bundan makrti'
yni okunan ey kastedilir. E er Kur'an lfzndan gerekten bu mna
kastediliyorsa, buna gre Kur'an kadim olup mahlk deildir. Selefin
"Kur'an, yni dil ile okunan, Yce Allah' n kelm olup mahlk de-
ildir" szlerinden kasdettikleri i te budur. E er Kur'an lfzndan
karrin (okuyucunun) fiili olan k raat kastedilmi ise, hi phe yok ki,
okuyucunun okuma fiilinin, o okuyucunun varl ndan nce olmas
dnlemez. Hdisin varlndan nce olmayan ey de, phesiz
hdistir.
zet olarak diyebiliriz ki, "daha nce sylemediim halde, kendi 126
ihtiyarmla meydana getirdi im ses ve onun harflerle blnmesi fiili
kadimdir" diyen kimsenin phesiz hitaba ve teklife layk olmamas
gerekir. Zira bu szden, o zavalhn n ne sylediini bilmedii gibi,
gerek harfin, gerekse hdisin mnas n anlamadn da bilmemiz
gerekir. Eer bunlar gerekten bilmi olsayd, bizzat kendi nefsi ya-
ratlm olduuna gre, ondan sudur eden eyin de yaratlm olaca-
n ve kadimin hdis olann zatna intikal etmesinin imknszln bil-
mesi gerekirdi. Binaenaleyh a k olarak bilinen hususlarda sz uzat-
mamz yersizdir. nk "Bismillah" ( I H) diyen bir kimsenin szn-
de, ayet sin ) harfi be ( ) harfinden sonra gelmemi ise, bu kelime
Kur'an'dan deildir. Bu ancak bir hatadan ibarettir. O halde ba kasn-
dan sonra ve tertip itibariyle ondan geri kalan nas l olur da kadim ola-
bilir? Biz, kadim lfzndan, bakasndan asla geri kalmayan eyi kas-
detmekteyiz.
Drdnc cevap yle diyenlere kar dr : mmet icm (szbirli-
i) etmi tir ki, Kur'an- Kerim Hz. Peygamber'in gerek bir mucizesi-
dir. O, Yce Allah'n kelm olup, birtakm sre ve yetlerden meyda-
na gelmektedir. Bunlar n da birtakm balanglar ve sonlar vardr.
Buna gre, kadim olan bir eyin balangc ve sonu olduu, Kur'an'n
birtakm sre ve yetlerden meydana geldi i nasl dnlebilir ? Keza
kadim olan nas l Hz. Peygamberin mucizesi olabilir ? Oysa mucize,
olaan st bir fiildir; btn fiiller ise, phesiz mahlktur. O halde
Yce Allah'n kelm nasl kadim olur ?
Biz buna kar lk olarak deriz ki: Siz Kur'an' Kerim'in lfznn
kraat ile makr, yani okuma fiili ile okunan ey arasnda mterek

93
olduunu inkr m ediyorsunuz veya etmiyor musunuz? Eer bunu ka-
127 bul ederseniz, unu da hemen kabul etmeniz gerekir ki, mslmanlar,
Kur'an Yce Allah' n kelm olup, mahlk deildir, szlerinde oldu-
u gibi, Kur'an'n kadim olduu hususunda syledikleri btn szler-
den sadece okunan eyi (makr) kasdetmi ler ve Kur'an' n birtakm
sre ve yetlerden meydana gelmesi, bunlar n birtakm balanglar
ve sonlar bulunmas gibi, kadimlik ile badamayan vas flandrma-
larndan da, kadim s fata dellet eden okuma (k raat) fiilini kasdetmi -
lerdir. Zira isim m terek olduu zaman tenakuz mmteni olur (e-
lime olmaz). Esasen mmet de kesin olarak, Yce Allah'tan ba ka
kadim bulunmad hususunda ittifak etmi bulunmaktadr. Yce Al-
lah'da yle diyor : "... Sonunda kadim (kuru) bir hurma dalna dnd'''.
Bu konuda yle dememiz mmkndr : Kadim deyimi iki mna ara-
snda mterek olup, bir ynden sabit olmas , dier ynden onun nef-
yedilmesinin imknszln gerektirmez. Kur'an deyimi de i te bunun
gibidir. Bu da, her nekadar Kur'an' n mterek olduunu inkr etse-
ler dahi, onlarn bu konu ile ilgili olarak ileri srdkleri btn eli ik
grlerine bir cevapt r. Bylece de, kadim sznden kesin olarak mak-
r'un, yni okunan eyin kastedildii anlalm olur.
te selefin, bizzat kendileri de dahil olmak zere, gerek sesleri-
nin, gerek okumalarnn ve gerekse fiillerinin btnyle mahlk ol-
duunu bildikleri halde, Yce Allah' n kelm olan Kur'an mahlk
deildir, szleri buna delalet eder. Kadim lfz ndan kraatn (okuma-
nn) kastedilmi olduuna gelince, bu konuda air yle demektedir:
"Kendinizi, yaplan secdelerin bir belirtisi olarak salar n aar-
tan ve geceyi tesbih ve Kur'an'la geiren ak sal bir kimse gibi, Allah'-
n yoluna aday n". Burada geen Kur'an'dan maksat k raattr. Hz.
Peygamber de bu hususta yle demektedir: "Allah, Kur'an'n gzel
sesle terennm (okunmas ) hususunda bana vermi olduu izin gibi,
hibir Peygambere izin vermemi tir". Gzel sesle terennm ise, ancak
kraat ile olur. Bundan ba ka Selefin hepsi de Kur'an' n, Allah'n kel-
128 m olup, mahlk olmadn sylemekte ve Kur'an bir mucizedir, o
ancak Yce Allah' n bir fiilidir, demektedir. Zira onlar kadimin bir
mucize olamayaca n anlamlardr. Binaenaleyh bunlardan a ka an-
lalyor ki, kadim lfz mterek olan bir isimdir. Oysa, bu lfz n m-
terek bir lfz olduunu anlayamayan kimseler, bu adland rmalarda te-
nkuzun, elimelerin bulunduunu zannetmilerdir.

45 Yasin Saresi, ayet: 39.

94
Beinci cevap, yle diyenlere kar dr: Halen duyulmakta olan
eylerin sadece sesler oldu u bilinmektedir. Yce Allah' n kelm da,
icm ile sabit olduu zere halen duyulmaktad r ki, buna Allah'n
"Puta tapan mriklerden biri sana snrsa, onu, Allah'n szn du-
yuncaya kadar kabul et..."" sz dellet etmektedir.

Biz buna kar lk deriz ki: ayet m rikin, snd zaman iitmi
olduu ses, gerekten Allah'n kendi zatiyle kaim olan kadim kelm'
ise, Allah' n kelm' olmak sfatnn sadece Msa (A. S.)'ya tahsis
edilmi olmas, kendisine m rikler zerinde ne stnlk kazand ra-
bilir ? Zira buna gre, m rikler de Miasa (A. S.)'n n duyduu gibi,
Allah'n kelamm duyuyorlar. te buna, Mfsa (A. S.)'nn duyduu
ses, Yce Allah' n zatiyle kaim olan kadim bir s fattr. Mrik'in duy-
duu ise, bu sfata dellet eden birtak m seslerden ibarettir, demekten
baka bir cevap verilemez. Bu cevaptan da kesin olarak i tirkin bu-
lunduu anlalr. Kelm ise, medlUden delletin kastedilmesi ve
ona dellet denmesidir. Zira gerek kelm nefsin kelm dr; fakat
lafzlar bu mnaya da dellet ettikleri iin, bunlara ilim dendi i gibi
kelm da denir. Mesela filan kimsenin ismini duydum dendi i zaman,
bundan maksat, ancak onun ilmine dellet eden sznn duyulmu
olmasdr.
Duyulan (mesm') lafz nn manasna gelince: "Emirin szn, 129
elisinin diliyle duydum" sznde oldu u gibi, bakasn duymak su-
retiyle bilinen ve anla lan eye bazan duyulan (mesmia') ad verilir.
Burada, Emir'in sznn, kendi elisinin diliyle meydana gelmesinin
dnlemiyece i bilinmektedir. O halde duyulan sz, ancak emirin
kelmna dellet eden elinin szdr.
Kapal ve zor meselelerden addedilen nefsin kelm konusunda
Ehli Snnet'in grnn aklanmasnda bizim sylemek istedikle-
rimiz ite bunlardr. Kelm'n dier hkmlerine, Allah dilerse, ikin-
ci blmde sfatlarn hkmlerinden bahsederken temas edece iz.

B SIFATLARIN HKMLERI

Bu blm, genel olarak sfatlarn iine giren ve bunlardan ayr lan


hkmlerle ilgilidir. Bu da drt hkmden meydana gelmektedir.

46 Teybe Sresi, .yet: 7.

95
Birinci Hkm:
Daha nce delilleriyle zikretti imiz yedi sfat, zatn kendisi ol-
mayp, zatn dnda olan sfatlardr. Bize gre, lemin yarat cs olan
Allah, ilim ile alim, hayat ile hayy ve kudret ile kadir'dir. O, dier b-
tn sfatlarmda da byledir. Mutezile ve filozoflar ise, bunu inkr yo-
luna saparak yle demilerdir": Kadim sadece bir zattan ibarettir.
Dolaysiyle birok kadim zatlarn ispat caiz deildir. Bu konu ile
deliller, ancak Allah' n bizzat alim, kadir ve hayy oldu una de-
llet etmekte olup. ilim, hayat ve kudret s fatlarla dellet etmemek-

130 Burada btn sfatlar tekrar etmemek iin, bunlardan sadece


ilim sfatn ele alalm : Onlarn iddialarna gre, bilici olmak, zat'a
mahsus bir durum olup, sfat de ildir. Fakat burada Mutezile iki s -
fatta eli iklie dmtr. Zira onlar diyorlar ki, Allah zat mn dn-
da olan bir irade ile murid ve yine zat nn dnda olan bir kelm ile
mtekellim'dir". u kadar var ki, Allah iradeyi belirli bir mahalde
yaratmad halde, kelm cmid bir cisimde yaratmakta ve kelm ile
de bu camid cicim konu mu olmaktadr.
Filozoflar, onlarn irade konusundaki bu kya slarm red etmi ler
ve kelkit konusunda yle demilerdir : Allah' n mtekellim olmasnn
manas, O'nun, Reslnn zat nda manzum birtak m seslerin i itil-
mesiniyaratmas dr. Bu da, ya uyku esnasnda veya uyank iken olur.
Bu seslerin asla zat n dnda bir varlklar yoktur. Bunlar ancak Pey-
gamberin iitmesine inhisar ederler. Bu olay, t pk uykuda olan bir
kimsenin harite mevcut olmayan birtak m ahslar' grmesine benzer.
Bununla beraber, uykuda grd eylerin suretleri zihninde zel bir

47 Mutezile, tevhid meselesine en ok nem veren Kelm okuludur. Bunun iin on-
lar, Allah'n kdem sfat hari dier zati veya subuti s fatlarn te'vil etmekle, Allah' n
gerek birlii dncesini savunduklar n ileri srmlerdir. Onlara gre Allah, zatiyle
hayy'dr, zatiyle semi'dir, zatiyle limdir, zatiyle basir'dir, zatiyle kadir'dir ve zatiyle
mrid'dir. Ehl-i Snnet ise, metinde de grlece i gibi, onlarn bu tevillerini kabul etme-
mitir. Tafsilat iin bak: al-Cuveyni, Kitb al-ird, neredenler: Dr. M. Ysuf Msa ve
Ali Abd al-Mun'im Abd al-Hamid, s. 79, Kahire 1950; Dr. Kemal I k, Mutezile'nin Do-
um ve Kelrni Gr leri, s. 67-68. eviren.
48 Mutezile, Allah' n kelmnn yaratlm olduunu ileri srmtr. Bylece, Allah-
in kelm olan Kur'an' n da mahlilk, yaratlm olup, kadim olmad n iddia etmitir.
Ehl-i Snnet ise, Allah' n kelmnn kadim olduunu, fakat seslerin ve harflerin yara-
tldn sylemitir. Tafsilat iin bak : a-Sehristni, Nihyetu'l-licclam, s. 288, 324; al-
E'ari, c. I. s. 191 - 193; Dr. Kemal I k, anlan eser, s. 75, 76. evi-
ren.

96
yer i gal eder. Yine uykuda olan kimse mevcut olmayan, hatt uyuyan
kimsenin yannda bulunan kimsenin dahi i itmedii birtakm sesler
duyar. Bu kimse, uykusu esnasnda iittii sesler arasnda, bazan o
kadar yksek sesler duyar ki, bunlar kendisini rahats z eder, korku ve
dehet iinde uyanmas na sebep olur.
Onlara gre Peygamber, nbvvette yksek bir dereceye eri tii
zaman, onun ruhunun temizlii ve berrakl, kendisinin uyank iken
de acayip birtakm sfiret ve ekilleri grmesine ve bunlardan naz m
halinde birtakm sesleri duymas na sebep olur. Peygamber de derhal
bu iitmi olduu sesleri hfzeder. Bununla beraber, Peygamberin ya-
nnda bulunanlar bunlardan ne bir ey iitir ve ne de grrler. Onlara
gre, Melekleri grmenin ve Kur'an- onlardan duyman n manas ite
budur. Nbvvet derecesi yksek olmayan kimse ise, bunlar ancak
uykuda grebilir. te sapk mezheplerin bu konudaki gr leri budur.
Bizim gayemiz sfatlarn ispatdr. Bunun da kesin delili udur: Yce
Allah'n alim olduuna inanan kimse, phesiz O'nun bir ilmi bulun- 131
duuna da inanm demektir. nk bizim alim szmzn manas ,
Allah'n bir ilmi olmasdr. Zira akll olan bir kimse, hereyden nce
belirli bir zat akl ile bilir; sonra onu muayyen bir durumda akleder;
daha sonra da onu bir s fat olarak d nr. Bylece de onu, bir s-
fat ve mevsff olarak, aklla bilmi olur.
Burada mesela, ilmi bir s fat olarak ele ald mz zaman, bunun iki
aklama yolu olduunu grrz. Bunlardan biri uzundur. Bu da bi-
zim yle dememizdir : Bu zat bir ilim ile kaimdir. Ba ka bir deyimle,
onun bir ilmi vardr. Dieri ise ksa ve z olup, tasrif (ekim) ve i tikak
(treme) yoluyla ksaltlmtr. Bu da, zatn alim olmasdr. Bu, bir
insann bir kimseyi, bir ayakkaby ve o kimsenin bu ayakkaby giymi
olduunu grmesine benzer. Bunun uzun bir izah tarz vardr ki, bu
da yle demekle olur: Bu adam n aya ayakkabsnn iindedir veya
o ayakkabsn giymi durumdadr. Onun ayakkabsn giymi durum-
da olmasnn, ancak bir ayakkab sahibi bulunmasndan ba ka bir
manas yoktur. Binaenaleyh, Mutezile'nin ileri srd filmin zat ile
kaim olmas fikri, zata alimlik denen bir halin isnad n gerektirir ki,
bu da srf sapklktan baka bir ey de ildir. Gerekte ilim, belirli bir
durumdur, muayyen bir haldir. Binaenaleyh, zat n alim olmas , onun
belirli bir sfat ve hal zere bulunmas ndan ba ka bir mana ifade et-
mez. te bu sfat ve hal de sadece ilimdir. Fakat mnalan laf zlardan
alan kimsenin hata yapmamas imkanszdr. Bunun gibi, lafzlar da
itikak yoluyla tekerrr ederse, hata olmamas imkanszdr. Mesela

97
alim sfatnn ilim lafzndan tretilmesi, i te bu hatay meydana getir-
mitir. O halde buna itibar edilmemesi gerekir.
te bylece btn sylenenlerin ve illet ve malfl hakknda ileri
srlen eitli fikirlerin batl olduu meydana km oluyor. Bunun ba-
tl olmas da, bu lafzlar bir defadan fazla i itmemi olan bir kimse
iin dahi, ilk nazarda aklla bilinen bir husustur. Byle bat l bir dn-
132 ceyi zihnine iyice yerle tiren bir kimsenin zihninden bunu kolayca
skp atmak mmkn deildir. Ancak bu, bu zetin tahamml ede-
miyecei ekilde sz uzatmakla mmkn olabilecektir.
Netice olarak diyoruz ki: Filozoflara ve Mutezile'ye gre, bizim
alim szmzden, acaba mevcut szmzden ba ka bir anlam m -
kyor veya bundan ba ka bir varla bir iaret manas m anlalyor ?
Eer onlar buna hayr derlerse, buna gre Allah mevcuttur, limdir
diyen kimse, sanki, O mevcuttur, mevcuttur, demi olmaktadr ki,bu-
nun imkansz olduu aktr. Eer bunun manas nda bir ziyadelik
varsa, acaba bu ziyadelik mevcudun zat na m mahsustur veya de il-
midir? Zatna mahsus deildir demeleri imkanszdr. Zira byle bir
sz ile, o ziyadelik zatn bir sfat olmaktan kmaktadr. ayet bu zi-
yadelik mevcudun zatna mahsustur denirse, bizim de hakikatte ilim-
den maksadmz bundan baka bir ey deildir. Bu da, mevcud iin,
kendisinden alim isminin tretilmesi mmkn olan, varl ktan ayr ve
zel bir durumu bulunan mevcud bir ziyadeliktir. Buna gre, siz de
mna konusunda bizim gr mz desteklemi olmaktasnz. Dola-
ysiyle de aramzdaki tartma sadece lfza rcu etmi olmaktadr.
Bu konu ile ilgili olarak filozoflara kar da deriz ki: Acaba kadir
szmzden anlalan mna, alim szmzden anla lan mna mdr
veya bakas midir? Eer lim'in manas , kadir'in manasmn ayn ise,
buna gre sanki biz, Allah kadirdir, demi oluruz ki, bu da phesiz
lafzn tekrarndan baka bir ey deildir. ayet ba ka bir mana ifade
ediyorsa ve bu mnada tekinden ayr ise, buna gre iki ayr mna
ispat etmi olursunuz ki, bunlardan birisine kudret, di erine de ilim
denir. Bylece de iddianz sadece lfza rcu etmi olur.
Burada yle bir itirazda bulunulabilir : Acaba emir sznzn
anlam, emreden, nehyeden, haber veren ve benzeri gibi szlerinizden
133 anlalan mana= ayn midir? Eer ayn ise, bu, tekrardan ba ka bir
ey deildir. ayet gayri ise, bunlarn her biri iin emir, nehiy ve haber
gibi yekdierinden ayr bir szn bulunmas ve bunlarn her birinin
de hitap eklinin dierinin hitap eklinden ayr ve farkl olmas gerekir.

98
Bunun gibi, acaba Allah arazlar bilendir, sznzn anlam , O, cev-
herleri bilendir, sznzn manasm n ayn mdr veya baka midir?
Eer ayn ise, cevheri bilen bir insan n, aym ilim ile arazi da bilmesi
gerekir. Bu da bir ilmin taallk etti i eylerin sonsuz olmasn gerekti-
rir. ayet bakas ise, buna gre de, Yce Allah' n sonu bulunmayan e-
itli birok ilimleri olmas icabeder. te kelm, kudret ve irade s -
fatlar da bunun gibidir. Taallk etti i eyler sonsuz bulunan her s -
fatn da, saysnn sonsuz olmas gerekir. Bu ise muhaldir. Bir tek s-
fatn ayn zamanda emir, nehiy ve haber olmas ve bu eitli kavram-
lann yerini almas caiz olduuna gre, ayn ekilde bir tek sfatn ilmin,
kudretin, hayat' n ve dier sfatlarn da yerine gelmesinin caiz olmas
gerekir. Ayrca bu gr kabul edildii takdirde, zatn da kendi kendine
kaim olmas, kendi nefsiyle iktifa etmesi caiz olmu ve bir ziyadelik
dnlmeksizin zat n kudret, ilim ve dier sfatlarn mnalanm da
ifade ettii kabul edilmi olur. te Mutezile ve filozoflarn grleri
de bu merkezdedir.
Buna cevap olarak yle diyebilirsin: Bu soru, s fatlarla ilgili
problemlerden byk bir meseleyi ortaya atmaktad r ki, bunun ksa
izahlarla halledilmesi do ru deildir. Fakat bu mesele ortaya at ld-
na gre, bunu halletmek iin esas problemin ba langcna iaret et-
mek gerekir. Essen bu meseleyi ele alanlar n ekserisi de balangta 134
bu yolu takip ediyorlard, fakat daha sonra bu yoldan dnerek kitap
ve icma'a sarlmlar ve bu konuda yle demilerdir :

Bu sfatlar er'i hkmlerde varid olmu tur. Zira eriat ilme de-
llet etmi ve bundan kesin olarak sadece bir tek mna anla lmtr.
Binaenaleyh, eriatta onun birden fazla bir mnaya dellet etti ine
dair bir hkm gelmedi ine gre, bu fazlala inanmamz gerekmez.
Bu gr, belki de tatmin edici olarak grlmeyebilir. Zira eriatta
emir, nehiy, haber, Tevrat, Incil ve Kur'an lafzlan getiine gre, emir
nehiyden ve Kur'an'da Tevrat'tan ba ka bir eydir, denmesine mani
olan nedir ? Hakikatte eriat, Yce Allah' n gizliyi, aikn, zhiri,
batn, ya , kuruyu ve bunlara benzer her eyi bildiine dair Kur'an'-
da geen birok hkmleri ihtiva etmi tir.
Bunun doru cevab, byk bir ihtimalle, meselenin ilk defa in-
celenmesi esnas nda iaret etmi olduumuz husustur. Bu da, ak l-
clardan her gurubun, delilin, yarat cnn zatnn varlndan baka bir
mnaya dellet etti ini kabul etmek zorunlulu unda bulunmasdr. te
Allah'n alim, kadir ve benzeri gibi s fatlarla vasflandrlm olmas,

99
bundan ileri gelmektedir. Buna gre, problemin iki taraf ve bunlarn
ortas olmak zere ortaya ihtimal kmaktadr ki, kanaatimizce bu
konularda fazla ileri gitmemek, gere e ve doruya en yakn olan bir
yoldur.
Meselenin iki tarafna gelince: Bunlardan birisi tefrit, yni aksi-
ne arlk ile ilgilidir. Bu ise filozoflar n dedii gibi, btn bu mana-
lar ifade eden ve bunlar n yerine kaim olan bir tek zat ile iktifa etmek-
tir kincisi ise, ifrat, yni a rlk tarafdr ki, bu da ilim, kudret ve ke-
lam gibi sfatlarn taallk ettikleri eylerin saylar ynnden birey-
leri sonsuz olan bir sfat ispat etmektir. Bu ise gere e aykrdr. Bu
gr ancak Mutezile'den ve Kerrmiye'den baz lar ileri srm ler-
135 dir. nc gr , Orta ve iktisad yoludur ki, bu u demektir: e itli
olan eyler, eitli olular itibariyle, birbirlerine yakla ma ve birbir-
lerinden uzakla mada birtakm derecelere ayr lrlar. Mesela hareket ve
skn'un kudret ve filmin, cevher ve araz n eitli olmas gibi, iki eyin
zatlar ile eitli olmalar mmkndr. Bunun gibi, iki eyin ayn mna
ve hakikati ifade etmede birle tikleri halde, zatlariyle birlikte de ime-
meleri mmkndr. Byle bir de iiklik, ancak onlarn taallk ettikleri
eylerin deimesi ynnden olur. Mesela kudret ile ilim aras ndaki de-
iiklik, bir siyahl bilmek ile dier bir siyahl veya beyazl bil-
mek arasndaki deiiklik gibi deildir. Bu itibarla, ilim belirli bir ta-
rif veya mna ile tandit edildi i zaman, bu tarif veya manamn umlne
btn malmat bilmede girmi olur.
Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki: tikad'da iktisd (inanla
ilgili konularda ileri gitmeme) konusunda yle demek mmkndr:
Her ihtilaf, zatlar n bizzat kendi bnyelerinde has l olan aykrlklarla
ilgilidir. Bu zatlardan birisinin kfi gelmesi ve bunun di erlerinin yeri-
ni tutmas mmkn deildir. Binaenaleyh, filmin kudret'ten ba ka bir
ey olmas zorunludur. Hayat ve di er yedi sfatn hkmleri de buna
benzer. Sfatlarn zatn gayri olmalarnn zorunluluu, sfatlanan zat
ile sfat arasndaki aykrln iki sfat arasndaki aykrlktan daha id-
detli olmasndan ileri gelmektedir. Bir eyi bilmek, ba ka bir eyi bil-
mee ancak o bilginin taallk etti i eye taalltiku ynnden ayk r
olabilir. te bu zellikle de, kadim s fat dierlerinden temyiz edilmi ,
onlardan ayrlm olur. Bu da, taallk olunan eylerin eliiklikleri ve
aykrlklar, kendi bnyesinde de bir aykrlk ve taadddn hasl ol-
masn gerektirmemesidir.
136 Eer "bu sznzde, bu konudaki problemlerin ardna kesecek bir
hal aresi yoktur; zira taallk olunan eyin aykrl sebebiyle herhan-

100
gi bir ihtilfm varln kabul ettiin takdirde, bu problemler halledil-
memi olarak yerli yerinde duruyor demektir. nk byle bir ihti-
lafn kndan sonra, senin, onun sebebini ara trmaa hakkn yok-
tur" denecek olursa, derim ki: Belirli bir mezhebi savunan bir kimse-
nin gayesi, elbetteki kendi inancnn bakasnn inancndan daha stn,
daha ok tercihe lay k bulunduunu ortaya karmaktr. Bu hakikat
ise, kesin olarak hasl olmutur. Zira, bu konuda ancak bu yoldan
birini semek veya akl n almayaca drdnc bir yolu icad etmek
mmkndr. te bu tek yolun birbirlerinin kar sna den her iki
taraf yekdieriyle kar latrld zaman, kesin olarak bu yolun, ter-
cih edilmesi gereken bir yn bulundu u anlalr. Eer mutlaka bir
eye inanmak gerekiyorsa ve inan lmas gereken ey de, ancak bu
eyden birisi olup, bunlardan doruya en yakn olan da sadece bu
yol ise, buna inanmak zorunludur. Bunun bir sonucu olarak insann
zihninde baz problemlerin dmlenip kalmas mmkndr. Fakat
bakas ile ilgili olarak kalan problemler, bundan daha ok ve daha b-
yktr. Hakikatte bu problemleri zmek mmkndr. Fakat burada
incelenen ey, halkn anlama kabiliyetinin stnde olan Allah' n kadim
sfatlardr. Binaenaleyh bu problemleri tamamen halletmek, bu ki-
tabn tahamml edemiyecei ok uzun bir aklamay gerektiren im-
kansz bir itir. Genel olarak bu konuda syleyeceklerimiz i te bunlar-
dan ibarettir.
Mutezile'yi sadece kudret ile iradeyi birbirinden ay rmak suretiy-
le ele alacak ve bu konuda yle diyece''iz : Eer Allah'n, kudret olmak-
szn kadir olmas caiz ise, phesiz O'nun, irade olmakszn da murid
olmas caizdir. Zira bunlar aras nda bir fark yoktur.
ayet "Allah zatiyle kadirdir ve bundan dolay da O, btn mak- 137
drata kadirdir. Eer Allah, zatiyle murid olsayd , phesiz btn ira-
de olunan eyleri de kendisinin dilemi olmas gerekirdi. Oysa bu im-
knszdr. Zira birbirine zt dileklerin dilenmesi, ancak bedel veya cz-
ler hakknda mmkn olup, btnler hakknda deildir. Oysa kudre-
tin, bir birine zt olan iki eye de taallk etmesi caizdir" denirse, biz
buna cevap olarak deriz ki: Allah' n kudreti, ancak hdis olan baz
eylere taallk etti i halde, Allah zatiyle kadir'dir dedi iniz gibi, O'-
nun zatiyle murid olduunu, sonra da bunun irade olunan baz hdis
varlklara taallk ettiini sylemeniz gerekir. Zira size gre, hayvan-
larn ve yaayan varlklarn btn fiilleri Allah'n kudretinin ve irade-
sinin dndadr. Eer bu, kudret hakk nda caiz ise, phesiz irade hak-
knda da caizdir.

101
Filozoflar ise, bu konuda ileri srdkleri gr lerinde elimeye
dmlerdir. Onlarn grleri iki ynden batldr :
Birincisi, onlarn, nefsin kelmn kabul etmedikleri ve varl klar-
da seslerin bulunaca na inanmadklar halde, Yce Allah' n mtekel-
lim olduunu ileri srmeleridir. Halbuki filozoflarm bu konuda inan-
dklar ve ispat ettikleri ey, sadece, harite herhangi bir ses bulunmak-
szn, Hz. Peygamberin kulanda yaratlmak suretiyle meydana gelen
sesin iitilmesidir. Binaenaleyh, Yce Allah' n bakasnn zihninde
hasl olan eyle mtekellimdir eklinde vasflandrmak caiz olsayd,
hareket bakas tarafndan olduu halde, O'nun, ses karan ve bu se-
sin varl ile hareket eden eklinde vasflandrlmas caiz olurdu. Bu
ise muhaldir.
138 kincisi: Filozoflarn ileri srdkleri bu gr , eriatin tmn
red anlamn tar. Zira uykuda olan bir kimsenin grd rya, haki-
katle ilgisi bulunmayan hayalden ba ka bir ey deildir. Binaenaleyh,
Hz. Peygamberin Allah'n kelmn anlamas, kark bir ryaya ben-
zeyen tahayyle ba land takdirde, Peygamberin (A. S.) buna gven-
memesi ve bu eit bir haylin de bir ilim, bir bilme anlam n ta-
mamas gerekir. Szn z, onlar ne dine, ne de islam'a inanmaktad r-
lar. Ancak onlar kltan kendilerini korumak amac yle, gzel sandk-
lar birtakm sz ve ibarelerle ortaya kmaktadrlar. Halbuki bizim
onlarla olan tartmamz fiilin, lemin hdis olmasnn ve kudretin
esaslariyle ilgilidir. Dolaysiyle, onlarla kendimizi bu gibi tafsilatlarla
megul etmiyeceiz.
Eer, "Yce Allah' n sfatlarnn Allah'tan ba ka bir ey oldu-
unu mu sylyorsunuz" denirse, deriz ki: Bu, yanh tr. nk biz,
Yce Allah dediimiz zaman, bununla ayn zamanda, zat'la beraber
sfatlar da kasdetmi olup, tekba na zat kasdetmi olmuyoruz. Zira
Yce Allah' n isminin, ilahi sfatlardan hali oldu u takdir olunan bir
zat'a itlak olunmas doru deildir. Mesela fkh fakihten, Zeyd'in
eli Zeyd'den ve dlger'in eli de dlgerden ba ka ve birbirlerinden ayr
eylerdir. nk belirli bir ismin umlne giren baz eylerin, o ismin
iinde bulunmamalar dnlemez. Zeyd'in eli, Zeyd'in kendisi ol-
mad gibi, Zeyd'den bakas da deildir. O halde bu iki lafa da mu-
haldir. Bunun gibi, her cz, kl'den ba ka bir ey olmad gibi, ayny
le klln kendisi de de ildir.
139 Mesela, fkh insann gayridir demek caiz oldu u halde, fakih'in
gayridir demek caiz de ildir. Zira insan fkhn sfatna dellet eden bir

102
ey deildir. Binaenaleyh, birisinden anla lan mna, di erinden an-
lalan mnadan ayrdr anlamnda, cevher ile kaim olan araz, cevherin
gayridir denmesi gibi, sfat da, kaim oldu u zatn gayridir demek caiz
olur. Bu da ancak iki artla caiz olur :
Birincisi : eriatn bunu menetmemesidir. Bu da Yce Allah'a
mahsustur.
kincisi: Ba kas lfzndan, kendisine izafe edilen ey bulunmak-
szn, varl mmkn olan ey anlalmamaldr. nk bundan, e er
bu mna anla lrsa, Zeyd'in siyahl, Zeyd'den ba kadr demek caiz
olmaz. Zira siyahlk Zeyd olmadan mevcut de ildir. te bylece, gerek
mnann, gerekse lfz n ayr ayr oynadklar roller meydana km
oluyor. Binaenaleyh, a k olan hususlarda sz daha fazla uzatman n
bir anlam yoktur.

kinci Hkm:

Btn bu sfatlarn Allah'n zatiyle kaim olduunu iddia ediyo-


ruz. ster bir mahalde olsun, ister olmas n, bu sfatlardan hi birinin
Allah'n zat olmakszn, var olmas caiz deildir.

Mutezile'ye gre, Allah' n zatiyle kaim olmayan irade hdistir.


Allah hdislerin mahalli olmad gibi, O'nun baka bir mahalde kaim
olmas da mmkn deildir. nk bu, iradenin muridinin de bir ma-
hal olmasn gerektirir. Oysa iradenin varl hibir mahalle ilgili 140
deildir. Keza onlara gre, kelm Allah' n zatiyle kaim deildir. nk
kelm hdistir. Hakikatte kelm camid olan bir cisimle kaimdir.
Ancak mtekellim olan, bu cisim de ildir. Dolaysiyle kelm ile mte-
kellim olan ancak Yce Allah't r. Esasen sfatlarla ilgili deliller de, s-
fatlarn zat ile kaim olmalar gerektiini gstermektedir. Binaenaleyh,
yukarda iaret ettiimiz hususlar anlam olan bir kimse iin byle bir
delile ihtiya yoktur. Zira delil, Yarat cmn varlna dellet ettikten
sonra, O'nun belirli bir s fat bulunduunu bize bildirir. Yce Allah' n
byle bir sfat bulunmasndan maksadmz, ancak O'nun bu s fatla
muttasf olmasdr. Allah'n byle bir sfat bulunmasiyle, o sfatn
kendi zatiyle kaim olmas arasnda bir fark yoktur.

Daha nce beyan etti imiz, Allah limdir ve O'nun zatnda bir
tek ilim vardr, szmzn anlam, Allah murld'dir ve O'nun zat nda
bir tek irade vard r, szmzn anlam gibidir. Keza, Allah' n zatnda

103
bir tek irade yoktur, szmzn manas , O, birtek murid
szmzn anlam gibidir. Zira kendisiyle kaim olmayan bir irade ile
zat'n murid olduuna hkmetmek, kendisiyle kaim olmayan bir hare-
ketle zatn hareket edici oldu una hkmetmek gibidir. irade zat ile
kaim olmad zaman, varl veya yokluu birbirine e ittir.
Bu konuda yle diyenler bulunabilir : "Allah' n murid olduunu
sylemek manasz ve yanl olduu gibi, mtekellim lfz da, O'nun
hakknda yanl ve manaszdr. Zira Allah, kelma bir mahal olmas
itibariyle mtekellimdir. nk, Allah mtekellimdir szmz ile kelm
O'nunla kaimdir, szmz aras nda bir fark yoktur. Bunun gibi, Allah
mtekellim de ildir, szmz ile kelm O'nun zatiyle kaim de ildir
szmz aras nda da, Allah'n ses karc ve hareket edici olu unda
141 grld gibi, bir fark yoktur. Kelam Allah' n zatiyle kaim deildir
szmz, Yce Allah hakk nda doru ise, aym ekilde O'nun mtekel-
lim olmad hakkndaki szmz de do rudur. Zira bunlar aym
manay ifade eden iki ibareden ibarettir. insan hayrete d ren
husus, onlarn, irade'nin bir mahalde bulunmaks zn varlna dair
szleridir. Bir mahalde bulunmakszn, sfatlardan bir sfatn varl
caiz olduuna gre, bir mahalde bulunmaks zn filmin, kudretin, si-
yahhn, hareketin hatt kelam' n da varlnn caiz olmas gerekir.
O halde, niin seslerin bir mahalde yarat ldn sylyorlar? Bunlar da,
niin bir mahalde bulunmakszn yaratlm olmasnlar? ayet, bir
araz ve s fat olmasndan dolay sesin ancak bir mahalde bulunmas
gerektii dnlyorsa, her nekadar aksi de olsa, phesiz irade de
bunun gibidir. Eer Allah, kelm' bir mahalde bulunmaks zn yarat-
t halde, iradeyi bir mahalde yaratt denseydi, aykrlk, sanki zorun-
luymu gibi bir hal alm olurdu. Fakat ilk yaratklar irade'ye muhta
ve mahal ise yaratlm olduundan, onlar, irade'den nce iradenin
mahallinin var olabilece ini takdir edemediler. Zira, irade'den nce
Yce Allha'n zatndan baka bir mahal yoktur. Allah' n zatm da ha-
dislerin bir mahalli olarak d nmediler. Oysa bunu hadislerin bir
mahalli olarak dnen kimse, phesiz meselenin halline onlardan daha
ok yaklam olur. nk, bir mahalli bulunmakszn bir iradenin
varlnn, Allah'n kendisiyle kaim olmayan bir irade ile murid olma-
smn ve irade bulunmaks zn kendisinde hdis bir iradenin hasl olma-
snn imkanszl en basit akli bir muhakeme ile veya do al olarak
bilinmesi gereken bir husustur. Aka bilinmesi gereken imkan-
szlk ite bunlardr. Allah'n zatnn, hdis varlklarn bir mahalli
olmasnn imkanszh'na gelince, bunu, daha sonra da a klayacamz
gibi, ancak derin bir ara trma ile idrk etmek mmkndr.

104
nc Hkm: 142
Btn sfatlar kadimdir. nk bunlar hdis olsayd , kadim olan
Allah'n da hadis varlklarn bir mahalli olmas gerekirdi. Bu ise mu-
haldir. Yahut da Allah, kendisiyle kaim olmayan bir s fatla vasflan-
drlm olurdu ki, bunun da muhal oluu, biraz nce de getii gibi,
daha ak bir ekilde grlmketedir. Hibir kimse hayat ve kudretin
hdis olduunu ileri srmemitir. Fakat onlar ancak filmin, iradenin
ve kelmn hdis olduuna inanmlardr. Biz burada Allah' n hdis var-
lklann mahalli olmas nn imkanszln ynden ispat etme e al-
acaz :
Birincisi: Hdis olan her ey, cizul-vudid (varl caiz)' dur.
Ezeli olan kadim ise, vkibu'l-vucild (varl vacib)'dur. Eer Allah'n
sfatlarna caiz olmasnn isnad mmkn olsayd, phesiz bu, O'nun
varlnn vcubuna aykr derdi. Zira cevaz ile vcub birbirine ay-
kr olan iki kavramdr. Dolaysiyle zat vacib olan bir eyin sfatlarnn
caiz olmas imkanszdr. Bu ise akca bilinen bir gerektir.
kincisi ki, bu en kuvvetlileridir : Allah' n zatna bir hdisin hu-
Kl edebilecei dnld takdirde, bu hdisten nce dier bir hdi-
sin bulunmas ya imkanszdr veya deildir. Eer byle bir hdis var
ise, ondan nce de bir hdisin varl nn caiz olmas ve dolaysiyle,
akl her ne kadar kavrayamasa da, - Allah'n zatna sonsuz hadislerin
hull etmesinin caiz olmas gerekir. Bu da tabiatiyle, ncesi bulunma-
yan birtakm hdislerin varln gerektirir ki, byle bir eyin imkan-
szl delillerle sabit olmutur. Bu konuda aklclardan birisinin ileri
srd gr ite budur. ayet zihin, ncesinde dier bir hdisin 143
varl imkansz bulunan bir hdisi tasavvur edebiliyorsa, bu imkan-
szlk, Allah'n zatnn hdis'i kabul etmesi ynnnden, ya Allah'n
zat iin veya onun dnda kalan bir ey iin olur. Bu imkans zln
zat dnda kalan, onun zerine zaid bir ey iin olmas batldr. Zira,
farzedilen her zaid'in yoklu unun da takdir edilmesi mmkndr.
Bunun bir neticesi olarak da, hadislerin sonsuz olarak birbirlerini takip
etmesi gerekir. Bu ise muhaldir. O halde geriye ancak u ihtimal kal-
yor ki, bu imkanszl k, vacibu-1 vucd'un zat nn, kendisiyle beraber
hadisleri kabul imkans z olan bir sfat bulunmasndan ileri gelmekte-
dir. ayet bu, Allah' n zatnda ezelde muhal ise, phesiz muhal olan
bir eyin tekrar caiz'e dnmesi de muhaldir. Bu, ayn zamanda, Allah'n
zatnn ezelde renklerle vas flandrlmasnn imkanszlna da benzeti-
lebilir. nk bu imkans zlik devamldr. Bunun iin aklclar, Allah'-
in zatnn renklerle vas flandrlamayaca hususunda ittifak etmilerdir.

105
Binaenaleyh, bu imkanszln cevaza inklap etmesi caiz de ildir.
Dier btn hadisler de bunun gibidir.
Eer, "bu gr lem'in hdis olmasiyle batldr. Zira lem var
olmadan nce mmkn idi. Haylin, daha nce lemin varl muhal
olan bir zamana kadar uzanabilece ini de dnmek mmkn de-
ildir. Bununla beraber lemin ezelde var olmas muhal olup, genel
olarak varl muhal deildir" denirse, biz deriz ki :
Bu zorlayc gr fasiddir. Zira biz, ancak vacibu'l-vuctid olma-
sndan dolay hdisi kabul etmeyen bir zat n, daha sonra hadisleri kabul
etmesi caiz ekline inklap eden bir zat n varlnn imkanszlin sy-
144 lyoruz. nk lemin, varl ndan nce huds kabiliyeti vardr veya
yoktur eklinde vasflandrlabilecek ve dolaysiyle onun hdis olmas-
nn caiz'e inklap etmesini mmkn klacak bir zat yoktur. Bizim bu
delilimizin ispat ettii husus da i te budur.
Mutezile'ye gre, lem'in, yok iken kadim ve huds mmkn olan,
yok iken kendisine varlk am olan bir zat vardr Bizim gr mze
gre, byle bir zatn varl gerekli deildir. Bizim lem hakkndaki
grmz, sadece onun bir fiil olmas dr. Kadim bir fiilin varl ise
muhaldir. nk kdim'in bir fiil olmas mmkn deildir.
ncs: Bu hususta yle diyebiliriz : Bir hdis'in kendi zatiyle
kaim olduunu farzedersek, bu hdisin daha nce ya kendi z ddyle
birlemi veya ondan ayrlm olmas gerekir. ayet bu zd veya ayrlma
kadim ise, bunlarn batl ve yok olmas muhaldir. Zira kadim yok ola-
maz. Eer hdis ise, zorunlu olarak bu hdisten nce bir hdis ve on-
dan nce de baka bir hdis var demektir. Bu da ncesi bulunmayan
birok hadislerin varl na sebep olur. Bu ise muhaldir. Mesela, kelm
gibi belirli bir sfat farzedilmekle, bu gerek daha iyi anla lm olur.
Zira Kerrmiye frkas, Allah'n ezelde mtekellim olmas n, O'nun ken-
di zatnda kelam' yaratma kudretine sahip olmas anlamnda olduunu
ileri srmlerdir. Onlara gre, zat nn dnda yaratt her ey, Allah'-
in "ol" szyle kendi zat nda yaratm olur. O halde Allah' n, bu sz
sylemeden nce sldt etmi bulunmas ve bu sktunun da kadim
olmas zorunludur. ayet Cehm, Allah, ilmi kendi zatnda yaratyor
derse, Allah' n, bu filmin yaratlmasndan nce gafil ve bu gafletinin
de kadim olmas gerekir.
145 Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki : Daha nce kadim'in yoklu-
unun imkanszlin gsteren delilden de anlald gibi, kadim olan
skt'un ve gafletin bat l olmas muhaldir. Eer, "sldt ancak kelm'n

106
yoklu u ile ilgili olan, gaflet de ilmin yoklu una, cehalet'e ve ilmin
ztlarna dellet eden bir eydir. Binaenaleyh, kelm bulundu u zaman,
hibir ey batl olmaz. Zira, kadim olan zattan ba ka hibir ey yok-
tur. Baki olan sadece zatt r. Fakat bu zat'a ba ka bir varlk daha ilave
edilmi tir ki, bu da kelm ve ilim'dir. Bir eyin yokluunu sylemek
mmkn deildir. Alem'in varl meselesi buna bir misaldir. Zira
bununla, kadim olan yoklu un batl olduu anlalr. Fakat yokluk
esasnda bir ey olmadna gre, yokluun kadimlikle vasflandrl-
mas ve bat l olmasiyle hkmedilmesi nas l mmkn olur" denirse,
biz buna iki ekilde cevap veririz :
Birincisi: Bir kimsenin "skt kelm n yok olasdr. Dolaysiyle,
bu bir sfat deildir. Gaflet'de ilmin bulunmamas dr. Bu da bir sfat
deildir" demesi, o kimsenin "beyaz, sadece siyahl n ve dier renk-
lerin bulunmamasd r. Dolaysiyle bu bir renk de ildir. Skn da hare-
ketin yokluu olup, bir araz de ildir" demesine benzer. Bu ise muhal-
dir. Ite bu muhale dellet eden delil, aynen onun da muhal oldu una
dellet eder.
Hasmlarm z bu meselede skn'un, hareketin yoklu u zerine
zait bir vas f olduu gereini kabul etmektedirler. Zira skn'un,
hareketin yokluu olduunu iddia eden her kimse, lem'in hdis ol-
duunu ispat etme e kadir olamaz. Skn'dan sonra hareketin mey-
dana geli i, hareket eden eyin hdis olduuna dellet etti ine gre,
skft'tan sonra kelam' n meydana geliinin de, aynen mtekellim'in 146
hdis olduuna dellet etmesi gerekir. Skfn'da hareketin zdd bir
mna olduunu bildiren delilin ayn ile sldt'un, kelm' n ve gaf-
letin'de dinin zdd bir mna tad anlalr. Bylece de hareketsiz
zat ile hareketli zat n iki durumu arasndaki fark kavram oluruz.
nk zat, iki durumda olarak bilinmi ve ayrln da bu iki durum
arasnda bulunduu anlalm olmaktadr. Buradaki ayr lk, ancak
bir eyin yok oluuna ve dier bir eyin de var olu una racidir. Zira
belirli bir ey, hibir zaman kendi nefsinden ayr olamaz. Bu da belirli
bir eyi kabul eden her eyin, onun veya onun zddnn dnda kala-
myacana dellet eder. te bu, kelm ve ilim konusunda zorunlu
olan bir kuraldr.
Bu husus ilmin varl ile yokluu arasnda bir farkl lk gerek-
tirmez. Zira bu, iki zatn varln icap ettirmez. nk varl kesin-
leen bir tek zatn, ayn zamanda iki durumda bulunmas dnlemez.
Hatt, var olmasndan nce lem'in de bir zat yoktur, fakat kadim'in

107
hudsnden nce bir zat vardr. Bu zat kelm, varlndan sonra bil-
dii ekle aykr bir ekilde daha nce bitmi tir ki, ite bu ekle sktit
ve varlndan sonraki ekle de kelm denmi tir. Esasnda bunlar bir-
birinden ayr iki ekil olup, varl devaml olan bir tek zat tarafndan
147 iki halde idrk edilmitir. Bu zatn skt etmesi ynnden bir ekli,
bir sfat ve bir durumu vard r. Keza, O'nun mtekellim olmas itiba-
riyle bir ekli ve bir sfat olduu gibi, hareketsiz ve hareketli, beyaz ve
siyah olmas itibariyle de bir ekli, bir durumu vard r. te bu muvazene,
terkedilmesi imkans z olan bir mutabakat esas na dayanmaktad r.
kincisi, ayrlma ile ilgilidir. Bu konuda yle diyebiliriz: E er
skfit'un bir mna olmad ve ancak onun kelm'dan ayr lan bir zat'a
raci olduu kabul edilirse, bu kelm'dan ayr lma eylemi, ayrlann
zorunlu olarak bir hali olacakt r. Bu hal de, kelm' n ortaya k ile
yok olur. te bu ayrlma haline yokluk, varlk, sfat veya ekil denir,
Bu da kelam'n zuhuru ile yok olmutur ki, burada yok olan kadim'-
dir. Oysa biz daha nce kadim'in ister zat, ister hal veya s fat olsun,
hibir zaman yok olam yacan zikretmi tik. Bu imkanszlk sadece
kadim'in bir zat olmas ndan de il, aksine onun kadim olmas ndandr.
Buna gre lemi'n yoklu u gerekmez. Zira o, kdem ile yok olmutur.
nk lem'in yokluu zat ile olmad gibi, lemden zat iin herhangi
bir durumda hasl olmamtr ki, bu durum, zat zerine bir de iiklik,
bir tebeddl hasl etmee kadir olsun, Grlyor ki, aralarndaki fark
gayet ak ve seiktir.
148 Bu konu ile ilgili olarak yle diyenler olabilir: Arazlar pek ok-
tur. Hasmmz, Yce Allah' n renkler, elemler, lezzetler ve benzerleri
gibi arazlardan birisinin hudilsne bir mahal olaca n iddia etmemek-
tedir. Ancak tartma, sizin zikretti iniz yedi sfat hakkndadr. Bu s-
fatlarn iinde bulunan hayat ve kudret konularnda bir anlamazlk,
bir niz yoktur. Ancak niza, bunlarn , yani, kelm, irade ve ilim
hakkndadr. lmin manasnn iinde, varlklarn kabul edenlere gre,
semi (iitme) ve basar (grme) manalar da vardr. Bu sfatn mut-
laka hadis olmas ve Allah'n zatndan bakas ile kaim olmasnn mu-
hal olmas gerekmektedir. Aksi halde Allah' n bunlarla muttasf ol-
mamas gerekir. Bylece, bu s fatlarn Allah'n zat ile kaim olmas
zorunluluu ortaya kar ki, bu da, Allah' n hdislerin bir malhalli
olmasn gerektirir.
Hdisleri bilmee gelince, Cehm'e gre bu ilim, hdis olan bir
sfattr. Zira, Yce Allah halen lem'in daha nce de var oldu unu bil-
mektedir. Allah' n ezelde lem'in var olduunu bilmesi, bir ilim, bir

108
bilme deildir. Allah'n daha nce bilmedii bir eyi imdi bildii ka-
bul edildii takdirde, lemin, bu bilmeden nce var olmasiyle ilmin
hdis olduu kendiliinden meydana km olur. Dolaysiyle, her h-
dis iin de ayn eyi sylemek mmkndr.
rade'nin de hdis olmas zorunludur. Zira, e er irade kadim ol-
sayd, irade olunann da kadim olmas gerekirdi. nk kudret ve ira-
de tamamland ve engeller ortadan kalkt ' zaman, murad olunan
eyin hasl olmas vaciptir. Buna gre, irade olunan eyin, herhangi
bir engel bulunmakszn, irade ve kudretten geri kalmas nasl dn-
lebilir. te bundan dolay Mutezile, bir mahalde bulunmakszn ira-
denin hdis olduunu ileri srm tr. Kerrmiye ise, iradenin, Allah' n
zatnda hdis olduunu sylemitir. Onlarn byle sylemeleri, belki de
Allah'n her varl, var olduu anda kendi zat nda icad etmek suretiy-
le yaratmasndan ileri gelmektedir ki, phesiz bu da iradeye racidir.
Kelm'a gelince, kendisinde gemi ten haber verme zelli i oldu- 149
u - halde, nasl olur da kadim olur? Nasl olur da Allah ezelde daha
Nuh'u halketmedi i halde, "Biz kendi kavmine Nuh'u gnderdik" " der?
Keza nasl olur da daha Mfsa'y yaratmad halde, ezelde Allah onun
iin "Ayakkab larn kar, zira sen mukaddes vadidesin"," der? Daha
emrolunan ve nehyolunan bulunmad halde, Allah nasl emretti ve
nehyetti ? Eer bu muhal olduu halde, daha sonra emredenin ve neh-
yedenin kendisi olduunu zorunlu olarak bildi ine ve byle bir ey de
kadim hakknda muhal olduuna gre, daha yok iken, Allah' n kendi-
sinin emredici ve nehyedici oldu unu kesin olarak bilmi olmas ge-
rekir. Binaenaleyh. Allah' n hdislerin bir mahalli olmas nn bundan
baka bir mnas yoktur.
Bunlara cevap olarak biz deriz ki: Bu s fatla ilgili pheyi
incelediimiz zaman, bu phenin iinden, Allah' n hdislerin mahalli
olduunu iptal eden mustakil bir delilin kmamas imknszdr. Zira
bu gr savunanlar, ancak, i te bu phe yznden bunu savunmu -
lardr. Bu phe aydnlatld zaman, nasl ki, Allah' n vasflandrl-
masma dellet eden kesin bir delil olmad halde, renklerin ve benzeri
gibi eylerin mahalli olduunu sylemek batl oluyorsa, bunu da sy-
lemek ylece bat l olur. Yine biz deriz ki: Yce Allah ezelde lem'in
varln, var olduu anda bildi. Bu bilme tek bir sfattr. Bunun gerek-
lilii de, daha sonra lem'in var olaca n ezelde bilmedir. Var olduu
zaman, onun halen var oldu unu ve varln bildikten sonra da, daha
49 Nh Sresi, yet: 1.
50 T-h Sresi, yet: 12.

109
nce var idiini bilmektir. Bu haller, lem ile ilgili olarak birbirinin
peisra devam eder gider. Bylece, Allah ile ilgili bulunan bu s fat
150 ayd nla kavumu olur. Bu sfat asla deimez. Deien ey, sadece
lem'in ahvalidir. Bunu bir misal ile u ekilde aklayabiliriz: Mesela
biz, gne doduu zaman, Zeyd'in gelece ini bir kimsenin bildiini,
bu ilmin onda gne domadan nce hasl olduunu, bu ilmin zail
olmayp kendisinde kaldn ve gne doduu zaman da kendisinde
baka bir ilim yaratlmadn farzettiimiz zaman, bu kimsenin du-
rumu gne doduu zaman acaba ne olacakt r ? Acaba bu ahs,
gerekten zeyd'in geli ini bilmi mi veya bilmemi mi olacaktr ? O
kimsenin bunu bilmemi olmas muhaldir. Zira, bu gelme eylemini
bilmesinin kendisinde baki bulundu u ve bunun da gne doduu
zaman hasl olaca farzedilmitir. u anda gnein doduunu bil-
diine gre, zorunlu olarak gelme eylemini de o anda bilmekte olmas
gerekir. Eer bu bilmenin, gnein domasndan sonraya kadar devam
ettii farzedilirse, bu kimsenin, Zeyd'in daha nce geldi ini mutlaka
bilmi olmas lazmdr. Grld gibi, burada tek bir ilim, gelme fii-
linin ileride olacan, halen olmakta bulunduunu ve daha nce ol-
duunu ifade eden bir anlam ta maktadr. te Yce Allah'n, hdis
varlklar kuatmasn gerektiren kadim ilminin de bu ekilde anlal-
mas gerekir. iitme ve grme s fatlarnn da bu esasa kyas edilmesi
lazmdr. Bu iki sfattan biri, ayet hdis olmadan veya bu sfatlarda
bir ey hdis olmadan, grlenin ve i itilenin anlalmasn salayan
bir sfat ise, buna gre hdis olan, ancak i itilen ve grlen eylerdir.
Bunun kesin delili udur : e itli durumlar arasndaki deiilik,
bu deiikliin hali hazrdaki durumuna nazaran daha nce ne idi ine,
ne olduuna blnmesi itibariyle tek ey olup, eitli zatlar aras ndaki
deiiklikler zerine bir fazlal gerektirmez. Zatlarn taaddd ile,
ilim ile ilgili hallerin taaddd etmedii bilinmektedir. Buna gre, bir
tek zatn hallerinin taaddd ile ilim nasl taaddd eder? Kuk bir tek
151 ilim, birbirine zt eitli zatlar kuatabildiine gre, ayn ilmin ge-
mi ve gelecek zamana izafetle, birtek zat n hallerini kuatmas ma-
nasn ifade etmesi nas l muhal olur? Hi phe yoktur ki, Cehm,
Yce Allah'n malmatndan sonluluu nehyetmekte ve sonra da son-
suz olan ilimlerin var olabileceini kabul etmemektedir. Bu da kendisi-
ni birok e itli mallmata taallk eden birtek ilmin varl n itiraf et-
mek zorunluluunda brakmtr. Binaenaleyh bunu, bir tek malmun
halleri hakknda da nasl kabul etmez? Bunu u ekilde aklamamz
mmkndr: Eer her hdis iin Allah' n bir ilmi hadis oluyorsa,
bu ilmin yaratlmam olmas ve bunun da ya malm, ya da malm

110
olmamas gerekir. Bu ilmin malm olmamas muhaldir. Zira hdis-
tir. Kendi zatnda olduu halde, Allah'n bilmedii bir hdis'in var-
l caiz ise, -ki bunu a ka bilmesi daha uygundur- kendi zat na ay-
kr olan hdisleri bilmemesinin caiz olmas phesiz daha evld r.
Eer bu ilim mallim ise, ya sonsuz olan ba ka bir ilme muhta& ki,
bu muhaldir veya ayn ilim ile hdis bilinmi olur. Bir hdisi ayn ilim
ile bilmek ise, ilmin zatnn bir olmasn ve bunun da iki malikau bu-
lunmasn gerektirir. Bunlardan birisi zat ve di eri de hdis'in zatdr.
phesiz bu da, birbirinden ayr iki malcun'a taallk eden bir tek filmin
varlnn caiz olmasn gerektirir. Binaenaleyh, ilim birle tii ve dei-
kenlikten mnezzeh olduu halde, birtek malmun hallerine taallk
eden bir tek ilmin bulunmas nasl caiz olmaz ? Kabul edilmesi zorunlu
bulunan gerek ite budur.
rade'ye gelince, daha nce de syledi imiz gibi, ba ka bir irade
bulunmadan, iradenin hdis olmas muhaldir. Bir irade ile hdis olan
da sonsuz olarak teselsl eder gider. Kadim olan irade'nin hdislere
taallku ise muhal deildir. Ancak irade'nin kadim'e taallku imkan-
szdr. lemin kadim olmamas, irade'nin, lemin hdis olanlarna 152
taallk edip, ezelde onun varlna taallk etmemi olmasndandr.
Bunun izah' ise daha nce gemi tir. Eer Kerrmiye de, lemin var
olduu anda icad edilmek suretiyle kendi zat nda hdis olduunu ve
bylece, o anda lem'in varl nn hasl olduunu ileri srerse, onlara
deriz ki: Kendi zatnda hdis olan icad, o an ile tahsis eden ey acaba
nedir? phesiz bu da ba ka bir tahsis ediciye muhtat r. Binaenaleyh,
hdis olan irade konusunda Mutezile'ye kar sylenen szn ayn n,
icad konusunda da onlara sylemek mmkndr. ayet onlardan bi-
risi, "bu icad, yaratmay meydana getiren Allah' n "ol" sz, bir ses-
ten ibarettir" derse, bu iddia ynden muhal olur:

Birincisi: Sesin kendi zatiyle kaim olmas nn imknszldr.


kincisi: Allah'n "ol" sznn de hdis olmasdr. Eer "ol"
sz, "ol" demeden hdis olmu sa, lemin de "ol" demeden hdis ol-
mas (var olmas) gerekir. E er "ol" sznn hdis olmas , baka bir
sze muhta olursa, bu ba kas da bir ncye, bu da bir drdncye
muhta olur. Bu da bylece sonsuzlu a kadar devam eder gider. u-
rasn belirtmek lzmdr ki, Allah'n "kun" ol sznn, kendi zatnda,
her an btn hdisler say snca var oldu unu ve bylece her an binlerce
sesin bir araye geldi ini kendi akliyle bulan bir kimseyle tart mak el-
bette ki doru deildir.

111
"Nn" ve "kar harflerinin ayn anda sylenmesinin imkanszl-
bilinen bir gerektir. Bu harflerin telaffuz edilmesinin mmkn
olmas iin "MM" harfinin "kar harfinden sonra gelmesi laz mdr.
Zira iki harfin cemedilmesi muhaldir. Bunlar cemedildi i halde, bir
sraya gre dizilmedi i veya tesbit edilmedii zaman, bir anlam ta -
yan bir sz olmad gibi, bir kelam da de ildir. Birbirinden ayr iki
153 harfi cemetmek muhal oldu u gibi, ayn zamanda bir birine benzeyen
iki harfi de cemetmek muhaldir. Ayn anda "kaf" harfi ile "nfn"
harfinin bir arada bulunmas nn dnlemiyece i gibi, iki "elif" in
de bir arada bulunmas dnlemez. Yce Allah' n kendilerine akl
ve fikir vermesini dilemeleri, phesiz onlar iin nazariyatla u ramak-
tan daha hayrl ve daha nemlidir.
ncs: Yce Allah'n "ol" sz, ya lemin yokluu veya var-
l halinde Mem ile var olan bir hitapt r. Eer bu hitap Mem yok iken
vaki oluyorsa, phesiz yok olann byle bir hitab anlamas mmkn
deildir. Buna gre lemin, Allah' n "ol" szyle meydana geldi i
nasl dnlebilir ? ayet bu hitap alem var iken vaki olmu sa, var
olan bir ey iin "ol" demek nas l mmkn olur? Doru yoldan sapan
bir kimseyi Allah' n ne hale getirdiini grmez misin? Bu kimsenin,
aklmn zayf ve dncesinin kt oluu, Yce Allah' n "O, bir eyin
olmasn diledii zaman, sadece ona "ol" demesiyle derhal olur" " szn-
deki mallar anlamamas na, bunun, kudretin ve kemlin yokluundan
kinaye olduu grn kendisinde uyandrmasna ve dolaysiyle bu
da, kendisinin byle bir sapkla ve hezeyana dmesine sebep olmu-
tur. Allah'n cahillerin her trl ktlkleri zerinden perdeleri
kaldrp, bunlar apak olarak ortaya koyaca , kalplerin iindekileri
ve gizlenen eyleri aa karaca en byk korku gnnde unutmak-
tan ve hsrana uramaktan Allah'a s nrz te o gn Yce Allah ve
O'nun sfatlar hakknda doru dnmeyen, do ru bir inanca sahip
olmayan cahil iin "And olsun ki, sen, bundan gafildin; i te senden
gaflet perdesini kaldrdk, bu gn artk grn keskindir"" denecektir.
154 Kelam konusuna gelince, phesiz kel:am kadim'dir. Yce Allah' n,
"ayandakileri kar" ve "Biz Nuh'u kendi kavmine gnderdik" 54
szleri hakkndaki itirazlar, ancak onlarn kelm' bir ses olarak kabul

51 Yasin Sresi, ayet: 82.


52 Kaf Sresi, ayet: 22.
53 Ta-ha Sresi, ayet: 12.
54 A'raf Sresi, ayet: 58; Had, ayet: 25, Mu'minan, ayet: 23; Ankebat, ayet: 14;
Nah, yet: 1.

112
etmelerinden ileri gelmektedir. Bu ise burada muhaldir, fakat nefsi
kelm anlald zaman, bu muhal de ildir. Binaenaleyh, bu konu
ile ilgili olarak biz deriz ki: Yce Allah' n zatnda Nfll'un gnderilme-
si hakk nda bir haber, bir bilgi mevcuttur. Bu haber, Nifh'u kavmine
gndermeden nce, "Biz Nlfu gnderece iz" gnderdikten sonra
da "Biz gnderdik" eklinde bir anlam ta r. Lafz, durumlarn dei-
mesiyle deiti i halde, Allah' n zatiyle kaim olan mna dei mez.
Bu haberin hakikati, o haberi verenle ilgili bir haber olmas dr ki,
bu da bilinen o zamanda 1\liih'un gnderilmesidir. Bu ise, daha nce
ilim konusunda geti i gibi, hallerinin de imesiyle deimez. Bunun
gibi, Yce Allah' n "ayandakileri kar" sz de belirli bir emre
dellet eden bir lafzdr. Emir ise, emredilene uyulmasn gerektiren
o emrin zatnda bulunan bir taleptir. Emrin kaim olmas iin me'mu-
run, emrolunan n bulunmas art deildir. Fakat me'murun varl-
ndan nce emrin kendi zatiyle kaim olmas caizdir. Emrolunan var
olduu zaman, uyulmasn gerektiren di er yeni bir emre ihtiya kal-
makszn, ayn emirle emrolunmu saylr. Mesela ocuu olmayan bir
insan dndmz zaman, bu kimsenin, ocu u varm farzederek,
ondan ilim renmesi isteinde bulunmas gerektii duygusunun kendi
zatnda kaim olduunu grrz. Zira bu kimse, kendi nefsinde ocu-
una "ilim ren" demek ihtiyacn duymaktadr. te bu ihtiya,
kendi nefsinde ocuunun varln farzetme e zorlamtr. imdi
eer bu ocuk var olup, kendisine ak l verilseydi ve ayn zamanda ha- 155
rite duyulmas mmkn olan bir sz sylenmeden, babasnn nefsin-
de bulunan bu gizli emir kendisine bildirilmi ve bu emrin de o var
oluncaya kadar babas nn nefsinde baki kalaca farzedilmi olsayd,
phesiz bu ocuk, babas nn uyulmasn gerektiren dier yeni bir emri
vermesine ihtiya kalmadan ve baki oldu u farzedilen ilk emir uyarn-
ca, kendisinin babas tarafndan ilim renmekle emredilmi bulun-
duunu bilmi olurdu. nsanlar aras nda adet olan, ocuun ancak ba-
tni emre veya gereklilie dellet eden bir lafz ile ilim sahibi olmasdr.
Kendi dili ile ona syledii "ilim talep et" sz ister o vakitte has l
olsun, ister ocu unun varlndan nce kendi zat nda kaim olsun, o-
nun zatnda uyulmas gerekli bulunan bir emrin varl na dellet eder.
Ite emrin, Yce Allah' n zatiyle kaim olmasnn da bu ekilde anlal-
mas lazm gelir. Bylece, bu emre dellet eden lafzlar hdis ve med-
lfl da kadim olur. Bu medlill'un varl, me'murun varln gerektir-
mez. Ancak me'murun varl , her ne kadar farzedilmi olsa da, tasav-
vur olunur. Eer tasavvur olunan bu me'murun varl imkansz ise,
bu imkanszl bilen bir kimse iin, uyulmas gereken byle bir emrin

113
varlnn tasavvur olunmamas mmkndr. te bunun iindir ki,
varl muhal olan bir fiilin Yce Allah' n zatiyle kaim olmas mn zo-
runlu bulunduunu syleyemez. Ancak bu fiil varl mmkn olanlar-
dan ise, phesiz onun Allah'n zatiyle kaim olmas muhal
Eer, bu sznzle Yce Allah' n ezelde emredici ve nehyedici ol-
duunu mu sylemek istiyorsunuz ? Evet Yce Allah ezelde emredi-
cidir derseniz, emretti i ey bulunmad halde, Allah ezelde nas l em-
redici olur ? ayet, Yok, Allah ezelde emredici de ildir derseniz, daha
nce emredici de il iken, daha sonra Allah' n emredici olduunu kabul
156 etmi olursunuz denirse, cevap olarak deriz ki: Dostlar mz buna ce-
vap vermek hususunda ihtilafa d mlerdir. En dorusu bizim bu
konuda yle dememizdir : Bu, dil ynnden iki tarafndan birisi m-
naya, dieri de ismin verilmesine taallk eden bir gr tr. Burada
mana'nn durumu ak olarak ortaya kmtr. Bu da kadim gerekli-
liin, yani uyulmas gereken kadim emrin ak lla bilinmesidir. Eer,
ad geen ocuk hakknda olduu gibi, bu emir de emrolunan n varl-
ndan nce hasl olmu ise, acaba buna, emrolunan n var olmasn-
dan ve onu anlamasndan sonra m veya nce mi emir ad verili-
yor, denmesi gerekir. Bu, ara trcnn, benzeri eylerle uramas
doru olmayan lafzla ilgili bir mesele olmaktan ba ka bir ey deildir.
Bununla beraber do ru olan, daha makdr (takdir olunan) yok iken,
Yce Allah'a kadir adnn verilmesini caiz grdkleri gibi, emrolunan
yok iken de Allah'a mir ad nn verilmesinin caiz olmasdr.
nk onlar, mevcud bir makdru bulunmad halde, bir kadir'in
var olabileceini kabul etmiler ve kadir, fiilen mevcut olan bir mak-
daru deil, malm olan bir makdru gerektirir demi lerdir. te bunun
gibi, mir de sadece malm olan bir me'muru gerektirip, onun fiilen
mevcud olmasn gerektirmez. Yok olan' n varl, var olmadan nce
maltmdur. Emir, emredilen bir me'murun varln gerektirdii gibi,
emreden bir amirin de varl n gerektirir. Bununla beraber me'murun,
yni emrolunann bulunmamas da mmkndr. Burada emrolunan
bulunmad halde, amirin var olmas nasl mmkn olur, denemez.
Fakat sadece bunu yapmakla emrolundu, bu ise, malmdur, denir.
Zira, emrolunan eyin var olmas art deildir. Aksine art olan, onun
yok olmasdr. Mesela, vasiyet etmek suretiyle ocu una bir eyi emre-
den ve sonra da vefat eden kimsenin ocu u, babasnn vasiyetini yerine
getirdii zaman, babas nn emrine uydu, dendii halde, hakikatte byle
157 bir emir yoktur. Haddzatnda byle bir emir olmad halde, biz buna
emre uymak adn veririz. Bu da, emrolunan n emre uymasn, hatta
emrin ve mir'in varln ve bu emrin de bir emir olmas hasebiyle

114
mutlaka emrolunan eyin varln gerektirMediine gre, me'murun
varln getektirdi ini ileri srmek nasl mmkn olur? te bylece
gerek lfzn gerekse mana= bu konudaki rolleri a ka anlalm
oluyor. Essen nemli olan da i te bu ikisidir. Yce Allah' n hadislerin
mahalli olmasnn imkanszl hakknda gerek ksaca, gerekse uzun
uzadya anlatmak istediimiz gerek de ite budur.

Drdnc Hkm:
Yce Allah iin bu yedi sfattan treyen isimler, O'nun hakk nda
ezeli ve ebedi olan isimlerdir. Allah ezelde hayy, alim, kadir, semi,
bask ve mtekellim idi. u kadar var ki, ar-Raz k (rzk veren), al-
halk (yaratan), al-Muiz (ykselten) ve al-Muzil (alaltan) gibi, Allah' n
sfatlarmdan treyen fiillerinin ezeli bulunduklar nn doru olup olma-
dklar hususunda ihtilafa d lmtr. Oysa bunlarn zerindeki perde
kaldrld zaman, bu konuda herhangi bir ihtilafa d menin imkan-
sizi* kendiliinden ortaya km olacaktr.
Genel olarak, Yce Allah'a verilen isimler drt k sma ayrlr:
Birincisi, sadece Allah'n zatna dellet eden isimlerdir ki, bunlar
ezeli ve ebedidir.
kincisi, kadim sfatnda olduu gibi, selb'in ziyadesiyle, zata de-
llet eden isimlerdir. Zira kadim, baki s fatnda olduu gibi, zerine
yokluk gemeyen bir varh a dellet eder. nk beka, varh a ve daha
sonra da kendisinden adem'in (yoklu un) selbedilmesine dellet eder.
Birlik de bunun gibidir. nk birlik de varl a ve kendisinden erik- 158
liin, ortakln selbedilmesine (kaldrlmasna) dellet eder. Zenginlik
de bunun gibidir. Zira bu sfat da varla ve ihtiyacn selbine dellet
eder. phesiz btn bunlar da Allah hakk nda ezeli ve ebedi olan isim-
lerdir. nk Allah'tan selbedilen, ancak O'nun zat iin selbedilmekte
ne dolaysiyle bu da devaml olarak zatla beraber kalmaktad r.
ncs, varla ve bunun d nda kalan mna sfatlanndan biri-
ne dellet eden isimlerdir. Bunlar hayy, kadir, mtekellim,alim,
murid, semi, bask gibi sfatlar ve bu yedi s fata raci olan mir (emre-
den), naili (nehyeden), habir( haberdar olan) ve benzerleri gibi s fat-
lardr. Btn sfatlarn kadim olduuna inananlara gre, sphesiz bun-
lar da, Allah hakknda ezeli ve ebedi olan s fatlardr.
Drdncs, cevd (cmertlik), raz k (rzklandran), halk (yara-
tan), muiz (ykselten), muzil (alaltan) ve benzerleri gibi, Yce Allah'-

115
n fiillerinden birine izafet edilmek suretiyle varl a dellet eden isim-
lerdir. Bu isimler hakk nda ihtilaf edilmitir. Bazlar bu isimlerin
ezeli olduunu, nk eer ezeli olmasayd , Allah'n bu isimlerle vasf-
landrlmas tagayyr (de imeye) gerektirece ini sylemiler, baz-
lar da bu isimlerin ezeli olam yacam, zira ezelde halk (yaratma)
olmadna gre, bir halk'm (yaratcnn) varl nasl mmkn olur,
demilerdir. Bu meseleyi a klamak iin yle demek lazmdr : Mesela
kl iin, daha knnda iken keskin dendii gibi; kl ile herhangi bir
kesme eylemi has l olduu zaman da, fiile iktiranndan dolay keskin
denir. Halbuki bunlar esas nda iki ayr manay ifade ederler. Kl,
knnda iken bilkuvve ve kesme eylemi has l olduu zaman da bilfiil
keskindir. Bunun gibi su iin, daha bardakta iken susuzlu u giderici
dendii gibi, iildii zaman da kendisi iin ayn ey sylenir ki, esasnda
159 bunlar da iki ayr anlam tarlar. Kl iin, daha knnda iken keskin-
dir denmesinin manas, kesme eylemi kendisiyle has l olan sfatn ger-
ekte klta bulunmasdr. Bununla beraber kesme filinin derhal mey-
dana gelmemesi, keskin ve haz r bir durumda olmamas gibi, klcn
zatnda bulunan bir kusurdan ileri gelmeyip, bu, onun zat nn dnda
olan baka bir sebebe dayanmaktad r. te daha knnda iken klc'a
keskindir denmesine sebep olan mnaya uygun olarak, Yce Allah'a
da ezelde halk'dr denmesi doru olur. Zira yaratmann bilfiil cereyan
etmesi, Allah'n zatnda bulunmayan bir eyin yeniden maydana
mesinden dolay deildir. Aksine, yaratma fiilinin gerekle mesi iin
art olan her ey ezelde mevcuttur. Halbuki klla kesmee baland
anda, kendisine keskindir denmesine sebep olan mnamn ezelde bulun-
mas doru deildir. Mana'nn oynad rol ite budur. Bundan da
anlalyor ki, bu ismin ezelde bulunmas sahih deildir, diyen bir kim-
se, eer ikinci manay kastediyorsa, phesiz bu sznde hakldr. Bu-
nun gibi, bu ismin ezelde bulunmas sahihtir, diyen kimse de hakhdr.
nk bununla, o da birinci manay kasdetmi olmaktadr. te bu
hakikat anla ld zaman, her trl anla mazln ortadan kalkaca-
nda phe yoktur. Esasen, bizim de s fatlarla ilgili ksmda tam olarak
anlatmak istediimiz ite budur. Bu k sm yedi davay ihtiva etmitir.
Bu davalarla ilgili kudret s fatndan kol ayrlm, kelm sfatiyle
olarak be itiraz ortaya at lm ve sfatlar arasndaki mterek h-
kmlerden de drt hkm meydana km ve bylece bunlar n toplam
yirmi davaya yakla mtr. Fakat her dava, her nekadar ispatlanmas n
salayan birtakm davalara dayanmakta ise de, gerekte bunlardan
sadece yedisi, bu davalar n esasen te kil etmektedir. imdi de bu kita-
bn nc ksmn inceliyelim.

116
NC KISIM 160

ALLAH'IN FLLER

Yce Allah'n btn fiilleri caiz olup, bunlardan hibiri vacip


(zorunlu) olmakla vas flandrlamaz. Bu ksmda yedi gr ileri sr-
yoruz :
Biz iddia ediyoruz ki, Yce Allah iin, kullar n bir teklif ile m-
kellef klmamas caiz olduu gibi, onlar kendi kudretlerinin dnda
olan eylerle mkellef klmas, herhangi bir kar lk bulunmadan
onlara sknt vermesi ve eziyet etmesi de caizdir. Yine kullar iin
aslah'a (en iyi olana) riayet etmesi, itaat mkfatlandrmas ve gnah
cezalandrmas da Allah zerine vacip de ildir. Bir eyin kul zerine
vacip olmas, akl ile olmayp, sadece eriat iledir. Peygamberleri gn-
dermek, Allah zerine vacip de ildir. Fakat gndermesi kabl. (kt)
olmad gibi, muhal da deildir. Allah, gnderdii Peygamberlerin
doruluklarnn ortaya kmas iin, kendilerine mucize gstermeleri
imknn salar. te btn bu davalar, vacib'in, hasen (iyi)'in ve kabl-
(kt)' in mnalann n aratrlmas esasna dayanr. Bu meseleler hak-
knda birok kimseler fikir yrtm ler ve akln bunlar iyi, kt veya
gerekli grp grmedi i hususunda uzun tartmalar yapmlardr.
Onlarn bu konularda karkla dmelerinin sebebi, bu Mfalar n
tadklar gerek mnalan ve bunlarla ilgili terimlerde bulunan ihti-
laflan kavrayamamalarndan ileri gelmitir. Hal byle olunca, daha
aralarnda ittifak edebilecekleri ekilde vacib'in mnasn anlamadk-
lar halde, akln bir eyi vacip klp klmad hususunda iki hasmn
birbiriyle ekimesi nasl mmkn olur? Binaenaleyh, her eyden nce
stlahlar (terimler) konusunu ele al p incelememiz gerekiyor. Burada
alt lfzn mnas zerinde titizlikle durmak gerekir. Bunlar da vacip
(zorunlu,) husun (iyi), kubuh (kt), abes (faydas z), sefeh (sefahat) 161
ve hikmet (bilgelik, sebep) lfizland r. Zira bu lfzlar mterektir.
Hatalarn menei de bunlarn mcmel oluudur.

117
Bu gibi konularda en do ru yol, lafzlar bir tarafa b rakp, nce
baka ibareler kullanmak suretiyle ak lla manalar aratrmamz,
sonra da ara trlan lafzlara dnerek, bu lafalardaki terimlerin de i-
ikliine bakmamzdr. Bu itibarla bu konuda biz deriz ki :
Vacip : Varl muhal olmayan bir fiile vacip denir. Fakat kadim'e
vacip ad verilmesi ve gne batt zaman da, bir batma eylemine
vacip denmesi bizim esas gayemiz de ildir. Aka bilinen bir husus,
yaplmas terkedilmesine tercih olunmayan ve bir kimsenin bir i i i-
lemesi, terketmesinden evli bulunmayan bir fiile vacip denmesinin im-
kanszlidr. Bunun gibi, herhangi bir tercihle tercih olunan ve ba -
kasndan evla bulunan bir fiilin de vacip olmas dnlemez. Bunun
iin mutlaka o fiili tercih ettiren zel bir sebebin, bir tahsis edenin bulun-
mas gerekir. Bilinmektedir ki, genellikle fiil bazan terkedildi i zaman,
onu bir zararn takip etmesi bilinen veya tevehhm edilen bir durumda
bulunur. Bu zarar, ya dnya'da iken derhal verilir veya ahiret'e terk-
edilir. Bu, ya ok yaknda meydana gelmesi muhtemel olan veya ta-
hamml edilmesi imkansz olan byk bir zarard r. te fiilin bu b-
lmlere ayrlmas ve onlara tercih edilmesinin sebepleri, rafz olmadan
da aklla bilinmektedir. O halde imdi de lafzdan bahsedelim:
Bu hususta biz deriz ki : Kendisinde yak n ve muhtemel bir za-
rarn bulunabilecei bir fiile, vacip denilemiyece i bilinmektedir.
nk, mesela susam olan bir kimse, hemen su imee balamad
takdirde, onun pek yak n bir zarara u ramas mmkndr. Fakat
162 bununla beraber, su imek ona vacip'tir denemez. Ve yine bilinmekte-
dir ki, esasnda zarar bulunmayan, fakat yap lmasnda fayda bulunan
eye de vacip denmez. Zira, mesela ticarette, mal edinmede ve nafile
ibadetlerde birtakm faydalar vard r, fakat bunlara vacip denmez.
Gerekte vacip denen ey, terkedilmesinde ak bir zarar bulunan fiil-
dir. Eer bu zarar, teki dnyada, yani Ahirette olacaksa ve bu da e-
riat vastasiyle biliniyorsa, biz buna vacip deriz. E er bu zarar dnya-
da ise ve bu da akl ile biliniyorsa, buna da bazan vacip demek mmkn-
dr. Zira eriata inanmayan bir kimsenin, al ktan len bir kimseye,
bulduu zaman yemek yemesinin kendisi iin vacip oldu unu sylemesi
mmkndr. Burada yemek yemesinin vacip olmas ndan maksadmz,
terketmesinden do acak zarardan dolay , onun yemek fiilini terke
tercih etmesidir. Biz bu terimi er'i hkmlerin tahrim etmedi ini
kabul ediyor ve diyoruz ki:
eriata ve akla gre, btn stlahlar (terimler)' n istenildii ekilde
vazedilmesinde (konulmasnda) bir mahzur yoktur. Ancak, bilinen

118
konuya uygun olmad zaman, bu terimin kullan lmasn mahzurlu
gren ve bunu meneden dildir. Daha nce vacibin iki manas olduunu
ve bunlarn her ikisinin de meydana gelecek zararla ilgili bulundu unu
grmtk. Fakat uras da bir gerektir ki, bunlardan biri di erin-
den daha geni ve daha umumi bir anlam ta maktadr. Zira bu mna
bakasiyle zellememektedir. Di eri ise daha dar ve daha zel bir an-
lam tar ki, bu da stlall bir manadr. Bunlardan ba ka bazan nc
bir mnaya da vacip denir. Bu da, vacibin muhal olan bir eye taallk
etmediini bildiren ~adn Bu ise, varl bilinen bir eyin varl
vaciptir, deme e benzer. Bunun manas udur: Varl bilinen bir e-
yin var olmamas, ilmin cehle, bilginin bilgisizlie inklap etmesini
gerektirir. Bu ise muhaldir. Binaenaleyh, bir eyin vacip olmas, o eyin
zddnn muhal olmas anlamn tar. te bundan dolay bu nc
mnaya da vacip denmi tir.
Husun: Bu lafzda mana= oynad rol, fail ile ilgili filin 163
ksma ayrlmasnda grlr. Bunlardan birisi, bu fiilin failin gayesine
uygun olmas, ikincisi, bu gayeye ayk r olmas ve ncs de, failin,
bu fiili yapmasnda veya terketmesinde hibir gayesi bulunmamas dr.
Bu blnme akl ile de sabittir. Bunlardan failin gayesine uygun olan
fiile husun (iyi) denir. Burada bu fiilin husun (iyi) olmas nn manas,
ancak onun failin gayesine uygun olmas dr. Failin gayesine aykr
den fiile de kubuh (kt) denir. Bu fiile kt denmesinin, onun
failin gayesine aykr dmesinden baka bir anlam yoktur. Failin
gayesine aykr veya uygun olmayan fiile de abes ad verilir. Bu da asla
hibir faydas bulunmayan fiil demektir. Abesi i leyen kimseye bis
(faydasz ilerle uraan) dendii gibi, bazan da sefil" denir.
yani kendisine zarar veren kt bir fiili i leyen kimseye de sefil" denir.
Gerekte sefil isminin abis'e yani bo eylerle uraan kimseye verilmesi
daha uygundur. Btn bunlar, fiil, failden ba ka bir eyle ilgili veya
failden baka bir gayeye bal bulunmad zaman, bu anlam tarlar.
Fakat failden baka bir eyle ilgili ve bu da failin gayesine uygun oldu-
u zaman, uygun olduu kimse iin buna husun( iyi), ayk r olduu
kimse iin de kabl. (kt) denir. Ba ka bir deyimle, eer bu fiil, bir
kimsenin gayesine uygun, ba kasnnkine aykr ise, uygun olan kimse
hakknda husun (iyi), dieri hakknda kabih (kt)'dir. Zira husun ve
kubuh deyimleri, uygunluklar veya aykrlklarna gre deiirler.
Bunlar izafi olan iki kavram olup, ahslara gre de iirler. Bunlar,
bir ahsla ilgili durumlara gre de itii gibi, bir durumla ilgili gaye-
lere gre de de iirler. Mesela belirli bir fiil, bazan bir ahs hakknda
bir ynden uygun oldu u halde, dier bir ynden aykr olabilir. By-

119
lece bu fiil, bir ynden hasen, di er ynden de kablh, olmu olur. Yine
164 dinle, inanla ilgisi bulunmayan bir kimsenin, ba kasnn zevcesi ile zina
etmeyi iyi bir fiil olarak grmesi ve bu kad n zerinde emeline nail
olmay bulunmaz bir nimet olarak kabul etmesi mmkndr. Bu-
nunla beraber kendi aybnn, iledii ktln meydana kmasna
sebep olan bir fiili de kt grmesi ve bunu yapam gammazl kla, kt
bir i yapmakla vas flandrmas mmkn olduu gibi, dindar bir kim-
senin, onun bu kt fiilinin ortaya karlmasn iyi bir fiil olarak kar-
lamas da mmkndr. Bu da gsteriyor ki, herkes kendi gayesine
gre bir eyin iyi veya kt oldu una hkmetmektedir. Mesel, bir
hkmdar ldrld zaman, bu hkmdar n btn d manlar
katilin bu fiilini iyi kar larken, dostlar bunu kt bir fiil olarak kar-
lar. Hatt bu mna de iiklii, gzellii ve iyilii hissedilen fiiler hak-
knda da variddir. Yarat l itibariyle, siyah renge kar sempatisi
bulunan ve ona meyleden bir kimse, phesiz esmeri daha iyi, daha g-
zel bulur ve tabiatiyle ona a k olur. Fakat krmzy andran beyaz
renge kar daha ok sempatisi bulunan bir kimse ise, esmeri kt,
irkin grr ve bundan nefret eder. Ayr ca bu rengi iyi ve gzel gren
kimsenin aklszhn ve aptallm ileri srer ve onunla alay eder.
te bylece kesin olarak ortaya kmaktadr ki, btn insanlar
nazarnda husun ve kubuh, yni iyi ve kt, bir eye izafetle mnalar
deien ve byle bir izafetle mnalar deimeyen zatlarn sfatlar ndan
olmayan iki izafi kavramdan ibarettir. te bundan dolay, Zeyd'in
165 nazarnda bir ey iyi iken, Amr' n nazarnda aym eyin kt olmas
caizdir. Fakat renkler izafi vas flardan olmadndan, Zeyd'in naza-
rnda siyah olan bir eyin, Amr'n nazarnda beyaz olmas caiz deil-
dir.
Eer bu mnay gerei gibi anlam isen, husun lfznda da s-
tlahi mnann bulunduunu bilmen gerekir. Baz kimseler dnyada
veya hirette kendi gayelerine uyan her eye hasen (iyi) dedikleri halde,
bazlar da bu lfz sadece hiretteki gayeye uygun olan fiile tahsis eder-
ler. Esasen, eriatn da iyi grd, yaplmasn tevik ettii ve yapl-
masna sevap vadetti i fiil ite budur. Bu, bizim taraftarlar mzn
da stlahdr. Btn frkalara gre kubuh, husun'un kar t olan eydir.
Birincisi daha ummi, ikincisi ise daha hasusidir. te bu stlahi mna
ile Allah'tan korkmayan baz kimseler, kendi gayelerine uygun gelme-
dii zaman, Yce Allah' n fiillerine kt diyebilirler. Ve i te bundan
dolay onlarn felek'e ve zaman'a kfrettiklerini ve "felek sap tt, za-
man alt st oldu, bunlarn fiili ne kadar ktdr" dediklerini grrsn.

120
Oysa onlar bilirler ki, bunlarn gerek faili, feleki ve zaman yaratan
Allah'tr. te bundan dolay Hz. Peygamber, "dehr'e (zamana) kfret-
meyin, zira Allah dehrin ta kendisidir" buyurmu tur. Burada nc
bir stlahi mna daha vard r. Zira belirli bir gaye bulunmad halde
ve her ne ekilde tezahr ederse etsin, Yce Allah' n fiiline bazan iyi
denir. Buna gre bu lfz n manas, Allah'a bu fiilinden dolay asla bir
mesuliyet terettp etmez, bundan dolay kmanamaz ve O mlknn
gerek faili, yapcs olup, bir orta, bir yardmcs yoktur, demek
olur.
Hikmet lafzna gelince: Bu, iki mnaya gelen bir lafzdr. Bu
mnalardan birisi, e yann dzenini ve bunlarn en ince ve en nemli
manalarm mcerred olarak ku atmak ve onlardan beklenen gaye ta-
mamlanncaya kadar bu e yann nasl ve ne ekilde olmalar nn gerek-
tii hususunda belirli bir hkme varmaktr. kincisi, eyam tertip ve
dzenini salamaa ve bunlar tam ve salam bir ekilde tesis etmee
sebeb olan bir kudretin lfza eklenmesidir. Bununla ilgili olarak me-
1 sel, iman bir e idi olan hikmet lafzndan karlmak suretiyle hakim 166

(alim, bilgin) dendii gibi, fiilin bir eidi olan ihkm (salam ve tam
olma) lafzndan tretilmek suretiyle de hakim (tam ve sa lam yapan)
denir. Bylece, bu lafzlarn esas manalarm ak olarak anlam oldun,
Fakat, burada d nceyi yanlla sevkeden hata vard r. Bu hata-
lar anlald zaman, birok frka mensuplarnn bu konu ile ilgili
olarak karlatklar problemler halledilmi olacaktr.
Birinci hata: nsann bazan, ba kasnn gayesine uygun olduu
halde, kendi gayesine uygun olmayan bir eye kabih (kt) demesi
mmkndr. nk, bir eyin bakasnn gayesine uygun olmas , onun
iin nemli deildir. Zira her yarat k kendi nefsini ba enir ve ba kas-
n hakir grr bir ekilde yaratlmtr. Bunun iin, kesinlikle belirli bir
filin kt olduuna hkmeder. Bazan, asl nda bu flin onun hakk nda
kt olduu sylenebilir. Bu fiilin onun hakknda kt olmasnn se-
bebi, kendi gayesine aykr olmasdr. Ona gre her ey kendi gayelerine
uygun olmaldr. Bunun iin, kendi gayesine ayk r olan bir eyin,
kendi nefsinde de ayk r bulunduu kuruntusuna kaplr. Bylece
ktl o eyin zatma izafe eder ve mutlak olarak onun kt oldu-
una hkmeder. Belki de bu kimse, bu kt grmenin esas nda hak-
ldr, fakat mutlak olarak bir eyin kt olmasiyle hkmetmesinde ve
ktl o eyin zatma izafe etmesinde hatal dr. Bunun sebebi de,
kendisinden bakasna, hatta. bizzat kendi nefsinin baz hallerine dahi
nem vermeme gafletine d m olmasdr. Zira, bu kimsenin baz

121
hallerinde, her nekadar kendi gayesine uygun olsa da, kt grd
ayn eyi bazan gzel ve iyi olarak grmesi mmkndr.
167 kinci hata: nsann, bazan nadir olan bir hal mstesna, di er
btn hallerde, bu nadir olan hali unutup, di er hallerin aklna iyice
yerlemesi ve zihnini kaplamas yznden, mutlak olarak gaye ve ama-
lara aykr den hususlarn ktlne hktmetmesi mmkndr.
Mesela insan, btn hallerde yalan n mutlak olarak kt oldu una hk-
meder. Burada yalan n kt oluu, sadece kendi zatiyle yalan olmas n-
dan ileri gelip, bunun d nda kalan baka bir mnadan dolay deil-
dir. Bunun sebebi, insan n baz hallerde, yalanla yak ndan ilgili bulunan
birok fayda ve karlar aklna getirememi ve bunlar dnememi
olmasdr. Bu durumun hasl olduu dnlse dahi, insan n doutan
kt grme e alt yalan iyi grmemesi ve ondan nefret etmesi mm-
kndr. nk insan, daha ocukluk a ndan itibaren terbiye ve
telkin yoluyla yalandan nefret ettirilmi , yalann haddizatnda kt
olduuna ve onun asla yalan sylememesinin gerekti ine inandrl-
mtr. Yalann kt oluu, her zaman kendisiyle beraber olan ve ancak
nadir hallerde kendisinden ayrlan bir arta baldr. te insann bu
arta dikkat etmemesi ve onu kavrayamamas yznden, kendi yarat -
lnda bulunan bir duyu ile yalan mutlak olarak kt grmekte ve
ondan nefret etmektedir.
nc hata: Vehm (kuruntu)'in, bir eyin tabiatndakinin aksine
tezahr etmesidir. nk vehim (kuruntu), belirli bir eye bali olarak
grd eyin, mutlaka o eye bal olmasnn zorunlu bulunduunu
zanneder ve kesinlikle hususi olan bir eyin umumi olana bal oldu-
unu, umuminin ise hususi olana ba l bulunmasnn gerekmediini
bilmez. Bu hususta yle bir misal vermek mmkndr: Y lann sok-
tuu bir kimse, daha sonra da renklerle sslenmi bir ipi grd za-
man, ondan korktuu bir gerektir. Bunun sebebi, o kimsenin ac veren
168 eyi renkli bir ip eklinde tasavvur etmek suretiyle idrk etmi olma-
sdr. Bu kimse, bunun gerekten bir ip oldu unu anlad zaman,
vehim onun tabiatndaki kavramn aksi bir kavrama ynelir ve bylece
onun insana ac veren bir ey olduuna hkmeder. Dolaysiyle akl,
her nekadar bunu kabul etmese de, insandaki bu tabiat, yarat l vehme
ve hayale tabi olarak ondan nefret eder. Hatt insan bazan, insan pis-
liine benzettiinden, rengi sar olan helvay yemekten nefret eder ve
bir kimsenin, bunun, insann pislii olduunu sylemesi, kendisinin der-
hal kusmasna sebep olmas da mmkndr. Binaenaleyh, ak l onun bu
kuruntusunu kabul etmemekle beraber, kendisinin bu helvay yemesi

122
imkans z hale gelir. Zira burada vehim, tabii olan n aksi bir kavrama
ynelmitir nk o, insan pisliini sar ve yumuak bir karm olarak
anlamakta ve buna benzer bir kar m grd zaman, derhal onun
pislik olduuna hkmetmektedir. Hatta insan n tabiatnda bundan daha
nemli olanlar da vard r. Mesela Hintlilere ve zencilere verilen isimler,
sahiplerinin irkin grnne baland zaman, bu isimlerin insan
tabiat zerinde olumsuz bir etki yaratmas mmkndr. Bu etki ba-
zan o kadar byk olur ki, Trklerin ve Rumlarn en gzeline dahi bu
isimlerden birisi verildii zaman, insann tabiat derhal bundan nefret
eder. nk vehim, irkini bu isme ba l olarak idrk etmi tir. Bylece
vehim, tabii olann, yani gerein aksi ile hkmetmi olur. Binaenaleyh
vehim bu ismi kavrad zaman, akla uygun olmad halde, onunla
isimlendirilenin de irkinli ine hkmeder ve insan tabiat da bylece
ondan nefret eder. O halde, bu hakikati daima gz nnde bulundur-
mak lazmdr. nk yarat klarn szlerinde, inanlarnda ve fiil-
lerinde ileri gitmeleri veya hareketsiz kalmalar , ite bu gibi vehimlere
ve hayallere baldr.
Bu konuda sadece akla uymak meselesine gelince, buna, ancak Y-
ce Allah'n kendilerine hakikati, hakikat olarak gstermi olduu ve
buna uymak iin kuvvet ve kudret verdi i sekin ve sevgili kullar
kadir olabilirler. E er sen bu gerei inanla ilgili konularda tecrbe
etmek istersen, Mutezile'nin avam tabakas ndan bir kimseye akla uy- 169
gun ve gayet a k olan bir meseleyi tevcih etmen kfidir. Greceksin
ki, bunu derhal kabul edecektir. Fakat sen ona, bu gr n E'ari'-
nin mezhebi olduunu sylediim zaman, bu sefer de hemen bundan
nefret edecek ve bunu kabul etmekten vaz geecektir. Bylece, de,
E'arrye kar olan kt zannndan dolay, daha nce do ruluunu
kabul ettii ayn gr yalanlamaktan ekinmiyecektir. nk, bu
grn ktl, daha ocukluk a ndan beri onun ruhunda yer
etmi bulunmaktadr. te bunun gibi, akli bir mesele E 'ari'nin avam
tabakasndan birine tevcih edilip, sonra da ona, bu, Mutezile'nin g-
rdr dendi i zaman; bu kimsenin de daha nce kabul etti i halde,
ondan nefret etti ini ve onu yalanlama ynne dnd n greceksin.
Ben bunun sadece avam n yaratlnda olduunu iddia etmiyorum.
Aksine, kendilerinin ilimde ileri gittiklerini ileri srenler aras nda gr-
dklerimin ekserisi de i te bu yaratltadr. nk bunlar, taklidin
esasnda avamdan ayrlmamlar, bilakis belirli bir mezhebin taklidine,
delilin taklidini de eklemilerdir. Onlar kendi gr lerine gre gere i
istememekte, aksine, i itme ve taklid yoluyla inanm olduklar husus-

123
lar savunmada hile yolunu ara trmakta ve bunu talep etmektedirler.
Onlar kendi inalar n te'kid edecek bir eye rasladklar zaman,
gereken delili bulma a muvaffak olduklarn ve bu grlerini zayf
drecek bir ey ortaya kt zaman da, kendilerine phe geldiini
ileri srerler. Bylece, taklid ile elde edilen inanlar esas olarak kabul
ederler. Daha sonrada, bu esasa ayk r olan hereyi phe ile karlar ve
buna uygun olanlar da delil olarak kabul ederler. Halbuki hakikat
bunun zdddr. Bu da, kesin olarak bir eye inanmadan nce delilin
aratrlmas, sonra da bu delile uygun olana hakikat, uygun olmaya-
na da batl adnn verilmesidir. Btn bunlarn menei, alkanhn
ncelik kazanmasndan ve ocukluk a ndan itibaren birtakm
det ve ahlaklarn edinilmesinden meydana gelen iyi veya kt grme
eyilimidir. te bu ger&leri kavrad n zaman, senin iin btn prob-
lemlerin halledilmesi kolaylam olacaktr.
170 Eer, "sizin bu sznz, husun ve kubuh'un gayelere uygun veya
aykr olmasna racidir. Mesela biz, akll olan bir kimsenin hibir fay-
das bulunmayan bir eyi iyi grd halde, faydal olan dier bir eyi
kt olarak kar ladn grrz. Mesela, helk olmas na ramak kal-
m bir insan veya hayvan gren kimse, bir yudum su ile de olsa onu
kurtarmay iyi bir fiil olarak grr. Halbuki o, bunu yaparken belki
de eriata inanmamakta, dnyada bu fiilinden dolay bir karlk da bek-
lememektedir. Ayr ca bu adamn, bu iyilii insanlarn gznden uzak
olarak yaptndan, onlardan herhangi bir vgy de beklemesi sz
konusu deildir. Burada her trl art d nce ve gayelerin yoklu u
farzedildii halde, yine de iyi grlen kurtarma yn, kt grlen
ihmal yani kurtarmama ynne tercih edilmi olmaktadr.
Kl kuvvetiyle kfr kelimesini syleme e zorlanan bir kimsenin
durumunda olduu gibi, gayeye aykr olan bir ktl e gelince, eriat
bu hususta ona izin verdi i halde, kendisinin, kl kuvvetine kar
sabretmek suretiyle bu kelimeyi telaffuz etmemesinin iyi kar lanmas
da mmkndr. Bunun gibi, eriata inanmayan bir kimse de kh kuv-
vetiyle andini bozmaa zorland zaman, onun bu andi bozmas nda
bir zarar yoktur. nk, bu ande sad k kalmasnda onun helaki var-
dr. nk ande sad k kalmak ve onu bozmaktan imtina etmek iyi
karlanan bir husustur. te bylece husun (iyi) ve kubuh (kt)'un
sizin zikretti iniz mnalardan ba ka bir mnas olduu ortaya km
171 olmaktadr" denirse, buna cevap olarak biz deriz ki:
Yukarda zikredilen hatalara vak f olmakta, bu problemi hallet-
mee kfi gelen hususlar vard r. eriata inanmayan bir kimsenin, g

124
duruma d eni kurtarmay, kurtarmamaya tercihi meselesine gelince,
bu insann yaratlnda bulunan hassasiyet ve inceli in bir gerei ola-
rak, byle bir s kntnn defedilmesidir. Bu yarat ln insandan ayr l-
mas. imkanszdr. nk insan, nce kendi nefsini bu belan n iindey-
mi gibi tasavvur etmekte, sonra da ba kasn, imtina etmekle beraber,
kendisinin iinde bulunduu bu beldan kurtarma a kadir olarak farz-
etmektedir. Bylece, kendi nefsinde edindi i tecrbeye dayanarak, bu
imtinann ktlne hkmeder. Daha sonra ayn duruma dnerek,
kendisini, helal( olmaa ramak kalan bir kimsenin durumunda farzeder.
Bunun tabii bir sonucu olarak, helal( olma a ramak kalan bir kimse-
nin kendisi hakknda d necei eyden, kendi yaratl nefret eder.
Bu da, kendisini o kimseyi kurtarma a sevkeder. Byle bir durumu bir
hayvann kt grmesi beklenemez. Fakat ince, hassas bir ruha ve
merhamet duygusuna sahip olmayan bir insan n ayni durumla kar-
lat zaman, onun bunu kt grmemesi tasavvur olunamaz. nk
insann byle bir duygudan yoksun olmas mmkn deildir. nsann
byle bir duygudan yoksun olabilece i farzedilse dahi, geride ba ka
bir mesele daha kalr ki, bu da gzel ahlakn vlmesi ve gzel ahlka
kar duyulan sevgidir. Binaenaleyh, byle g bir durumu hibir kim-
senin bilmedii bir an iin farzedilse dahi, bunun daha sonra insanlar
tarafndan bilinmesi mmkndr. Keza bu durumun, bilinmesi im-
kansz olan bir yerde hasl olduu farzedildii zaman da, insann nef-
sinde bir tercih meselesi ortaya km ve salam olan bir kimsenin has-
tahk veya delilikten nefret etme temaylne benzer, bir temayl mey
dana gelmi olacaktr. nk insan, vgy daima buna benzer bir
fiile bal olarak grm tr. Binaenaleyh insan, her nekadar akliyle
vgnn bulunmadn bilse de, yaratlnn gerei olarak vgye ve
ona bali olanlara temayl gstermekten kendisini alamaz. Bunun gibi,
insan, skntnn da hastalk veya delilik haline ba l bulunduunu gr-
m olduundan, her nekadar akl ile byle bir skntnn bulunmad- 172
m bilmi olsa dahi, yine de onun yarat l skntdan ve buna ba l
olan eyden nefret eder. Keza insan n tabiat', a k olduu bir kimseyi
belirli bir yerde grp, onunla beraber orada uzun mddet ya ad za-
man, kendisinin o yer ve orada bulunan duvarlar ile di er yerler ara-
snda birtakm farklarn bulunduunu hisseder. te bundan dolay air
bu konuda yle demektedir: "Leyla"n n lkesinden geerken, o duvar
bu duvar pyorum. Benim kalbimi o lkeyi sevmek de ildir Ba-
layan, fakat o lkede oturand r bunu yapan".
bn ar- R umi de, insanlar vatan sevmee tevik ederek yle der
ki, bu onun en gzel szlerinden birini te kil eder:

125
"insanlara vatanlarn sevdiren, genlik a larnda orada geir-
dikleri gzel gnlerdir. Onlar vatanlar n hatrladklar zaman, orada
geirdikleri genlik a larn! hatrlar ve bunun iin ona zlem duyarlar".
nsan, ahlak ve adetleri inceledii zaman, bunun rneklerinin say -
lamyacak kadar ok oldu unu grr. Essen meselelerin zahiri gr-
nlerine aldananlarn, insanlarn ahlaklarnda bulunan srlardan ha-
berdar olmayanlar n ve bu gibi temayllerin yarad ln gerei olarak
nefse itaata raci olduunu bilmeyenlerin yanl lklarnn sebebi ite bu-
dur. Aslnda yaradl, daha ok mcerred vehme ve hayale dayanmak-
tadr. Bu ise yanl olup, akli hkmlere uygun deildir. Fakat nefsin
173 yaps, alkanlklarn gerei olarak, vehimlere ve hayallere itaat eder
bir durumda yaratlmtr. Mesela insan, hat rlamak veya grmek
suretiyle gzel bir yeme i tahayyl ettii zaman, derhal dama sula-
nr ve aznn suyu akar. Bu da, o yeme in azda inenmesini sa-
layan belirli bir a z suyunun hasl olmas iin Yce Allah' n yaratt
kuvvetin, bu hayal ve vehme itaat etmesidir. Zira bu kuvvet, her ne
kadar insan, oru veya di er bir sebepten dolay yemek yemeyi arzu
etmediini bilmi olsa da, tahayyl yoluyla ortaya kma zelliini
tar. Bunun gibi, insann, cinsi mnasebette bulunmay arzulad
gzel bir yz tahayyl etmesi mmkndr. Bu yz onun hayaline
iyice yerle tii zaman, tenasl organ n tahrik eden kuvvet canlan r.
Bu da, insanda bulunan sinirlerin gerginle mesine ve cinsel arzular n
kamlanmasna sebep olur. Bylece, canlanan bu kuvvet, cinsi m-
nasebeti kolaylatran kaygan bir s vy dkmek iin hareket etmi olur.
te btn bunlar, o anda byle bir fiilin tahakkuk etmesinin im-
kanszl aklla bilindii halde, bu ekilde cereyan eder. nk Yce
Allah, trelerin gerei olarak bu kuvveti, ak l vehmi (kurguyu) destek-
lese de, desteklemese de, hayal ve vehmin hkmne itaat eder ve boyun
eer bir durumda yaratm tr. te belirli bir fiilin iki ynnden birini
dierine tercihin sebebinde hasl olan yanlln menei, bu ve benzer-
leridir. Btn bunlar da gayelere racidir.
Kfr kelimesini telaffuz etme e (sylemeye) gelince : E er durum
gerekten yukarda anld gibi ise, phesiz akl sahibi bir kimse,
kl tehdidi altnda bulunan bir kimsenin bu sz sarfetmesini asla
kt gremez. Aksine direnmesini kt grmesi ve bunda israr etme-
sini takbih etmesi mmkndr. ayet bu srar iyi karlyorsa, bu, iki
174 sebepten ileri gelmektedir. Bunlardan biri, onun, sabretme ve Allah'a
snmadaki sevabn daha ok olduuna, dieri de, dine tam olarak
bal kalmann ve bunda salbet gstermenin insanlar n vgsne

126
rnazhar olaca na inanmasdr. Mesela yle cesur insanlar vardr ki,
kendilerini, baa kamayacaklarn bildikleri halde, s rf ldkten sonra,
gsterdikleri cesaretten dolay insanlarn vgsne ve sevgisine ve bu-
nun verece i lezzete nail olmak iin tehlikeye atar ve kendilerinden s-
tn olan dmanlarna hcum etmekten ekinmezler. Ahdi bozmaktan
imtina etmek te bunun gibidir. Bunun sebebi, insanlar n, genellikle
ahitlerini, verdi i szlerini yerine getiren kimseyi vmesi, zellikle bu
ahitleri yerine getirmede insanlar n saysz menfaatlan, karlar bu-
lunduundan, bunlar yerine getiren kimseyi as rlar boyunca hayrla
anmalandr. Bu kimsenin, bu fiilinden dolay insanlardan herhangi
bir vg beklemediinin de farzedilmesi mmkndr. Buna gre onun
bu ekilde davranm sebebi, byle bir davrann devaml olarak
insana ho ve tatl gelen vgye ba l ve onunla yakndan ilgili bulun-
duuna vehmin hkmetmesidir. nk, daha nce geen misallerde
de grld gibi, lezzetli (tad gzel) olan bir eye bal olan, lezzetli
olduu gibi, mekruh (iren) olan bir eye bal olan da mekruhtur.
Bu blmn tad srlarn zmlenmesi ve aydnla kavuturul-
mas hususunda bu zetimizin ihtiva edebilece i bilgi ite budur. Bu-
nun kadrini ve kymetini ancak akli ilimlerde uzun zaman ara trma
ve incelemelerde bulunmu olanlar bilir. Bu giri ten, belirli davalarda
szn ksa olmas ynnden istifade etmi olduk. imdi bu davalar
grelim.

Birinci Dava:

Yce Allah' n bir eyi yaratmamas caizdir. Yaratt zaman da,


bu yaratma O'na vacip deildir. Varlklar yaratt zaman, dilerse
onlar mkellef klmaz; mkellef k ld zaman da, bu, O'na vacip
olmaz '. Mutezile'den bir gurup, yaratman n ve yaratmadan sonra da 175
teklifin Allah'a vacip olduunu ileri srmtr ". Onlarn yaratma ve
teklifin Allah'a vacip oldu u hakkndaki bu szlerini anlamak gerek-
ten mmkn deildir. Zira biz daha nce, vacip lafz ndan anlad-
mz manamn, ister bu dnya'da, ister teki dnya'da yni ahrette ol-
sun, vacibi terkedene mutlaka bir zarar gelmesi veya bunun kar tnn
muhal olmas olduunu aklamtk. Yce Allah hakknda byle bir

55 Yce Allah halk ve icad , kendi dilek ve ltfu ile yapt gibi, kullann mkellef
klmak, yine O'nun dilek ve arzusu ile olur. Binaenaleyh, halk ve teklif asla O'nun zerine
vacip deildir. Bak: al-ihy, C. I, s. 111.
56 Zira, onlara gre bunda kullarn menfaatlar vardr. Bak: al-ihy, C. I, s. 111.

127
zararn dnlmesi muhaldir ". nk Allah' n, teklifi ve yaratmay
terketmesinin muhal olmasn gerektiren bir ey yoktur. Ancak bunun,
Allah'n ilmine ve iradesine ayk r deceini ve bunun da muhali
gerektirece ini ileri srmek mmkndr ki, bu sz do rudur. phesiz
byle bir te'vil ile, Allah'n teklifi ve yaratmay terketmemesi vacip
olur. nk, iradenin varl veya filmin bir eye taallk ettii farzedil-
dii zaman, irade olunan ile malmun has l olmas zorunlu olarak
vacip olur.
Eer "yaratma ancak yarat klann faydas iin Allah'a vacip olup,
yaratcya raci olan bir faydadan dolay deildir" denirse, biz deriz ki:
"Yaratklarn faydas iin" sznz illeti (sebebi, nedeni) bildirmek iin-
dir. Sebebi bildirilen hkm ise vcubdur, vacip olmad r. Biz sizden
176 sadece hkmn a klanmasn istiyoruz. Binaenaleyh, illetin (nedenin)
zikredilmesi sizi ilgilendirmez. Buna gre, "yaratma, yarat klarm fay-
das iin vaciptir" sznzden ve vcup lfz ndan acaba neyi kastedi-
yorsunuz ? Biz vcup lfz ndan ancak bu manay anlyoruz. Bunlar
da madamdur, yoktur. E er siz bunlardan ba ka bir drdnc manay
kastediyorsanz, her eyden nce bu manay tefsir etmeniz, aklama-
ruz, daha sonra da bunun illetini, nedenini zikretmeniz gerekir Bizim
yaratmada yarat klar iin bir fayda bulunduunu inkr etmememiz
mmkn olduu gibi, teklif konusunda da bunu inkr etmememiz
mmkndr. Fakat ba kasnn faydas bulunan birey, Allah'a da bir
fayda salamyorsa, bunun Allah'a vacip olmas mmkn deildir.
Bunun byle olmamas imkanszdr. Bununla beraber unu da syle-
memiz gerekir ki, bu sz ancak yaratma konusunda do ru olup, teklif
konusunda doru deildir. Yine, bu szn halen var olan yarat klar
hususunda da do ru olduu sylenemez. Aksine bu szn, sadece
Allah'n, yaratklar her trl tasa, znt ve ac lardan uzak olarak
saysz nimetler iinde Cennet'te yaratmas hususunda do ru olmas
mmkndr. Fakat bu dnyada halen ya amakta olan yarat klara ge-
lince, akll olan btn insanlar yoklu u varla tercih etmiler ve yok
olmay dilemilerdir. Mesela bunlardan baz lar, "keki unutulmu ve
kimsenin hatrlamad kimselerden olsaydm", bazlar "keki hibir

57 Vacip lfzndan murat, iki eyden biridir: Bu da, ya kulun Ahirette Cehennem
azab grmemesi iin itaat etmesi vaciptir dendi i gibi, terkinde daha sonra vk olan bir
zarar bulunan fiildir, veya susayan bir kimsenin lmemesi iin derhal su imesi vaciptir
dendii gibi, hemen yki olan bir zarar bulunan fiildir. Ya da, malmun varl vaciptir;
zira bunun yokluu muhaldir, nk bu, filmin cehalete, bilginin bilgisizli e dnmesine se-
bep olur sznde oldu u gibi, yokluu muhal olan bir eyin kastedilmesidir. Bak: al-hy,
C. I, s. 111.

128
ey olmasaydm", bazlar yerden kaldrd saman pne bakarak
"keki ben de bu saman p gibi olsayd m" ve bazlar da havada uan
bir ku u gstererek "ke ki ben de bu ku gibi olsaydm" demilerdir.
te bunlar aklc olan peygamberlerin ve velilerin szleridir ki, grl-
d gibi, bunlarn bazlar yaratlmam olmay ve bazlar da cansz
bir madde veya bir ku olmak suretiyle teklife muhatap olmamay te-
menni etmilerdir.
Akll olan bir kimsenin, teklifte yarat klar iin fayda vard r, 177
szn gerekle nas l badatrdn anlamamz hakikaten ok g-
tr. Zira fayda kelimesinin manas , klfet (sknt) 'in yok olmasdr.
Oysa teklif bizatihi klfeti gerektiren bir eydir ki, bu da elem ve s-
kntdr. ayet bu szyle, gerekten kendisinde fayda bulunan sevab
kastediyorsa, phesiz Allah hibir teklifte bulunmaks zn da kullarm
bu sevaba nail k lmaa kadirdir. Eer "hakkiyle kazan lan sevap, bir
ltuf ve kar lksz olarak verilen sevaptan daha lezzetli ve daha s-
tndr" denirse, buna cevap olarak deriz ki: Yce Allah'a kar byk-
lk taslamaa kadar ileri giden, O'nun ltfuna tahamml edemiyecek
kadar kendini yksek gren ve kar lksz olarak Allah' n verdii ni-
metin lezzet vermedi ini farzeden bir akldan-Alah'a snmak, phesiz
lnetlenmi seytandan Allah'a s nmaktan daha evl ve daha hay rl-
dr. Bu gibi vesveseleri hatrna getiren bir kimsenin, nas l akll insan-
lardan sayldn anlamak mmkn deildir! Hibir yorgunluk ve
teklifle karlamakszn ebedi olarak Cennet'te kalaca n zanneden
bir kimsenin, muhatap olarak kabul edilmeye ve bu konuda kendisiyle
mnakaa edilmee layk olmadnda phe yoktur. Hatt, teklif-
ten sonra sevab n hakkiyle kazan lan bir hak olaca tezi bir an iin ka-
bul edilse dahi, biz yine bunun do ru olmadn aklayacaz. Bu ko-
nuyla ilgili olarak baz sorular tevcih etmemiz mmkndr : Mesela,
acaba kulun sevaba nail olma a hak kazand iyi bir ii yapmasna,
itaat etmesine sebep olan nedir? Bunun hakikatte kendi varl ndan,
kudretinden, iradesinden, organlar nn salamlndan ve itaat neden-
lerinin hazr ve tam olmasndan baka bir sebebi var midir? Btn
bunlarn acaba Allah'n fazlndan ve nimetlerinden ba ka bir menei,
bir dayanak noktas var midir ?Kesin
Kesin olarak, gerek akldan beni uzak-
latrmamas iin Allah'a snrm. Ayrca byle bir sz syleyen ve
byle bir d nceye sahip olan kimseye de, Yce Allah' n akl ve fikir
vermesini ve kendisiyle bir kimseyi tart maa girimekten koruma-
sn dilerim.

129
178 kinci Dava:
Biz Yce Allah'n, kullarn, kudretleri iinde ve d nda kalan
eylerle mkellef klmasnn caiz olduunu iddia ediyoruz". Mutezile
frkas bunu inkar etmitir. Ehli Snnetin inancna gre, teklifin kendi
bnyesinde bir hakikat vard r; bu da onun bir kelm olmas dr. Bu
kelmn da bir menei, bir k noktas vardr ki, bu da klfeti ykleyen
veya mkellef klandr. Mkellef klann mtekellim olmasndan ba ka
bir art yoktur. Ayrca bu kelmn taallk ettii bir yer vardr ki, bu
da mkelleftir. Bunun art da mkellefin, bu kelm anlamasdr.
Dolaysiyle cansz varlklar ve delilerle olan kelma hitap denmedi i
gibi, teklif de denmez. Teklif hitab n bir eidini tekil eder. Bu tekli-
fin taalliik etti i bir yer vardr ki, phesiz bu da, bu teklif ile mkellef
klnan kimsedir Bunun art ise, sadece bu teklifin anla lm olma-
sdr. Teklifin mmkn olmas , kelmn tahakkuk etmesi iin art de-
ildir. nk teklif bir kelmd r. Bu kelm, anlama kabiliyeti olan bir
kimseden, anlayan bir kimseye anlad bir konu iin sad r olursa ve
hitap olunan kimse de hitap edenin durumunda bulunursa, bu sze
teklif denir. Eer hitap olunan, hitap edenin misli, e iti olursa, buna
iltimas ve hitap olunan hitap edenden daha stn olursa buna da dua
ve dilek denir. Teklifin kendi zat ndaki gereklilik birdir. Ancak teklif
ile ilgili bu isimlerin deimesi, nisbetin deimesinden ileri gelmek-
tedir.
Yce Allah iin teklifin caiz olmas nn delili udur: Teklifin muhal
oluu, siyah ile beyazn ictima gibi, teklifin zaten tasavvur etmenin
imkanszlndan ileri gelir ki, buna gre, bunun takbih edilmesi gere-
kir. Hakikatte ise, teklifin kendi zat nda mmteni olmas batldr. Zira
179 siyah ile beyazn ictima etmesinin farzedilmesi mmkn de ildir.
Baka bir gr e gre, siyah ile beyazn ictima etmesinin farzedilmesi
mmkndr. nk onlara gre teklif bir laf zdan ibarettir. Bu gr
hasmlarmzn grdr. Buna gre bir adam n ktrm olan kle-
sine, "kalk" demesi muhal deildir. Bu gr onlarn mezhebinde daha
ak olarak ortaya kmaktadr. Biz ise, bunun nefiste kaim olan bir
iktiza, gereklilik olduuna inanyoruz. Kudreti olan bir kimsenin nef-
sinde, kalkma eyleminin gerekli bulunduunun kaim olmas tasavvur
olunduu gibi, ciz bir kimse hakk nda da bunun tasavvur olunmas
58 Yce Allah hakknda eer bu, caiz olmasayd, kendisinden, kudretlerinin d nda
kalan eylerin kaldrlmas iin bir istekte bulunmalar muhal olurdu. Halbuki Allah'tan
bunu istemiler ve yle demi lerdir: Ey Rabbimiz! bizim takat m z dnda olan eyleri
bize ykleme" (Bakara Sresi, yet: 286); al-hyli, C. I, s. 112.

130
mmkndr. Hatta kadir olana nisbetle cizin nefsinde bu gereklili-
in kaim olmas ve daha sonra da ktrm olmas na ramen, devam
etmesi mmkndr. Burada klenin durumunu efendisi bilmedi i
iin bu gereklilik, klenin zat nda kaim olan bir gereklilik olur. Bu da
her nekadar mkellef k lan tarafndan bilinmese de, cizin nefsinde
kaim oldu u Yce Allah tarafndan bilinen bir gerekliliktir. Hatt
efendi, klesine verdii emri yerine getirmekten ciz oldu unu bilse
de, bu emrin gerekliliinin devam etmesi muhal de ildir. Muhal olma
ynnden bunun batl oluunu ileri srmek mmkn de ildir. nk
bizim szmz Yce Allah hakk ndadr. Dolaysiyle bu, Yce Allah
gayelerden mnezzeh oldu u ve bu da gayelere raci oldu u iin, O'-
nun hakknda batldr. Akl sahibi ve gayelerin ekserisini tam olarak
kavram olan bir insan n, bunu kabih (kt) grmesi mmkndr.
Bununla beraber kul tarafndan kt grlen eyin, Yce Allah tara-
fndan da kt grlmesi art deildir.
Eer, "bunlar faydas z olan eylerdir. Faydasz olan eyler de abes
(bo )' tir. Abes olan eyler ise, Yce Allah hakk nda muhaldir" denirse,
biz deriz ki: Bu sznzde zerinde durulmas gereken mesele var- 180
dr :
Birincisi, byle bir teklifin faydasz olduu hususundaki sznz-
dr ki, bizim bunu kabul etmemiz imkns zdr. nk bunda, belki de
kullar iin Yce Allah'n bildii bir fayda vard r. Fayda, sadece emre
uymak ve bundan dolay sevap kazanmaktan ibaret de ildir. Aksine,
belirli bir meselenin ortaya karlmasnda ve onunla ilgili teklife ina-
nlmasnda fayda bulunmas mmkndr. Allah'n nce Hz. brahim'e
olunu kurban etmesini emredip, daha sonra brahim (A. S.) bu emre
uymadan nce, bunu neshetti i, kaldrd, yine Eb Cehl'e, iman et-
mekle emredip, daha sonra kesin olarak onun iman etmeyece ini haber
verdii gibi, bazan uyulmdan nce bir emrin neshedilmesi, kald rl-
mas mmkndr. Oysa bir eyin Allah'n haber verdiinin aksine ol-
mas muhaldir.
kincisi, faydas bulunmayan eyin abes olmas meselesidir ki,
gerekte bu, ayn ibareyi tekrarlamaktan ba ka bir ey deildir. Zira biz
daha nce abes kelimesinden kastedilenin, ancak faydas bulunmayan
ve bu kelimeden ba ka bir mna kastedildii takdirde, bunun anlala-
mayacam aklamtk.
ncs, "abes olan eyler Yce Allah hakknda muhaldir" s-
znzdr ki, burada bir iltibas vard r. nk abes, faydaya muhta

131
olan bir kimseye nisbetle, faydas bulunmayan bir fiilden ibarettir.
Binaenaleyh, byle bir faydaya muhta olmayan bir kimse iin abesle
megul oluyor demek, sadece mecazi anlamda olup, bunun gerekle
bir ilgisi yoktur. Bu ise, rzgr a alarn dallarn sallamak suretiyle
onlarla oyna yor, alay ediyor, diyen bir kimsenin szne benzer.
nk rzgarn, aalarn dallarm sallamasnda bir faydas yoktur.
Kuk duvar gafildir ; yani ilim ve cehaletten yoksundur diyen bir
kimsenin sz de buna benzer. nk gafil deyimi, ancak ilim ve cehli
kabul etme niteliine sahip olana itlak olunur. Binaenaleyh, ilim ve
181 cehli kabul etme yetene ine sahip olmayana gafil denmesi mecazi olup,
bunun gerekle bir ilgisi yoktur. te Yce Allah'a bis (bo ve faydas z
eylerle uraan) adnn verilmesi ve her eyden yce ve mnezzeh
olan Allah'n fiillerine de abes (bo ve faydasz) denmesi bunun gibidir.
Bu konu ile ilgili ikinci delil": Herkesin kabul etmek zorunlulu unda
bulunduu bir gerek udur ki, Yce Allah Eb Cehl'in iman etmeye-
ceini bildii ve bundan haber verdii halde, onu iman etmekle mkel-
lef klmtr Buna gre sanki Yce Allah ona, iman etmiyece ine iman
etmekle emretmi olmaktadr. Bunun gibi, Hz. Peygamber Allah' n
salt ve selam ona olsun de kendisini tasdik etmekle emrolunmu
olduu halde, Eb Cehl'in kesin olarak kendisine iman etmiyece ini
sylediine gre, sanki ona "beni tasdik etmeyece ini tasdik et!" demi
olmaktadr ki, phesiz bu muhaldir.
Bunu u ekilde izah etmek mmkndr : Kesin olarak bilinmek-
tedir ki, malm (bilinen)'a ayk r olarak bir eyin meydana gelmesi
muhaldir. Fakat bu muhal olu, o eyin kendi zat iin olmayp, ba-
kas iindir. Bir eyin meydana gelmesinin mmteni olmas ynnden
bakas iin muhal olma, kendi zatnda muhal olma gibidir. Mesela,
iman etmeyen kfirlerin, iman etmekle emrolunmam olduklarn ileri
sren bir kimse, phesiz eriat inkr etmi olur. Yce Allah, iman et-
meyeceklerini bilmekle beraber, onlar n iman etmelerinin tasavvur olun-
duunu syleyen kimse de akli inkr etmi olur. Bylece her frka, emri,
uyulmas mmkn olmayacak bir ekilde tasavvur etmek zorunlulu-
unda kalmtr. Bir kimsenin kfir hakk nda bunun mukadder oldu-
unu ileri srmesi de, bu hususta bir fayda sa lamaz. Zira kfirin bunu
yapmaa kudreti vard Bizim inancmza gre ise, fiilden nce bir kud-
ret yoktur. Biriaenaleyh, kfirlerin, ancak kendilerinden sad r olan
kfr ve ktl ileme kudretleri vardr. Bunun dnda onlarn ba-
182 ka bir kudretleri yoktur. Mutezile'ye gre, kudretin varl imkansz

59 Birinci delil zikredilmemitir.

132
deildir; fakat kudret, makdr (takdir olunan)'un vaki olmas iin kfi
deildir. Bilkis kudretin de irade ve benzerleri gibi bir tak m artlar
vardr. Bu artlardan birisi de, Yce Allah' n ilminin cehle inklap et-
memesidir. Kudretten murat, bizzat kendisi olmay p, ancak fiilin ya-
plmasn salamasdr. Buna gre, filmin cehle ink lap etmesine sebep
olan bir fiilin varl nasl mmkn olur? Bu da gsteriyor ki, ba ka
bir sebep iin muhal olan bir ey hususunda teklifin sabit olmas nda;
una gre, kendi zatnda muhal olann dabudrmfilenvako
buna kyas edilmesi gerekir. Zira gerek telaffuzun mmkn olmas ,
gerek gerekliliin dnlmesi, gerekse iyi veya kt grlmesi ynn-
den, bu iki durum aras nda bir fark yoktur.

nc Dava:
Biz Yce Allah'n, ktlklerden sorumsuz bulunan bir hayvana
ac ve azap verme e kadir olduunu ve bundan dolay Allah'n onu
mkafatlandrmasnn gerekmediini iddia ediyoruz." Mutezile ise,
bunun muhal olduunu ileri srm tr. nk onlara gre byle bir
ey ktdr. te bundan dolay, Mutezile, bir pireye veya tahtakurusu-
na dahi, parmaklar aras nda oymak veya arpmak suretiyle bir ac ,
bir sknt verildii zaman, Yce Allah' n, onu tekrar diriltip, kendisine
ektirilen bu eziyetten dolay sevap vermesinin vacip oldu unu ileri
srmek zorunluluunda kalmtr. Bu konuyla ilgili olarak baz in-
sanlar da, bu gibi hayvanlarn ruhlarnn tenasuh yoluyla ba ka be-
denlere hull ederek tekrar avdet edeceklerini ve dnyada iken kar -
latklar aclarn karl olarak, lezzet ve nimetlere nail olacaklar n
ileri srm lerdir ki, bu gr n samah ve basitlii ak olarak
meydandadr. Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki: Hayvanlar, erginlik
ana ermemi kk ocuklar ve deliler gibi, yapt klar ktlkler-
den sorumsuz olanlara elem verilmesi, azap ektirilmesi Allah' n bir
takdiridir. Hatt, bu, gnlk hayatmzda her zaman grlen ve his-
sedilen olaylardandr. Binaenaleyh hasmn, bu durumun, Allah' n on- 183
lar yeniden harederek (dirilterek) mkfatland rmasm gerektirece i-
ne dair sz, vacibin manas na raci olan bir husustur. Oysa vcubun

60 nk Allah, kendi mlknde diledi i gibi tasarruf eder. O'nun tasarrufunun, ken-
di mlkn amas tasavvur olunamaz. Zulm ise, izni olmaks zn bakasnn mlknde
tasarrufta bulunmaktan ibarettir. Bu da Yce Allah hakk nda muhaldir. nk gerek
mlk sahibi ancak Allah olup, ba kasnn bir mlk yoktur. Dolay siyla, Allah'n kendi
mlknde tasarruf etmesi zulm de ildir...
Bak: al-ihyk, C. I, s. 112.

133
Yce Allah hakknda muhal olduu, daha nce kesin olarak ortaya k-
m bulunmaktadr. Eer vcuba ba ka bir mna veriyorlarsa, bu ma-
na= anlalmas imkanszdr. ayet onlar, vcubun Allah hakk nda
muhal olmasnn, O'nun Hakim sfatna aykr deceini ileri srer-
lerse, biz deriz ki : Daha nce de geti i gibi, ayet hikmet lafz ndan
varlklarn dzeninin ve bunlarn dzenlenmesindeki kudretin bilin-
mesi kastediliyorsa, phesiz bunda Allah'n hakim oluu ile bada-
mayacak bir husus yoktur. E er hikmet lfzndan baka, bir mna
kastediliyorsa, bize gre, daha nce zikretti imiz hikmetten bakas
Allah'a vacip deildir. Bunun dnda kalan her sz, manas z birtakm
lafzlardan ibarettir.
Eer, byle bir durumda Allah' n mkfat vermemesi, O'nun zalim
olmasn gerektirir. Oysa Yce Allah "Senin Rabbin, kullarna zulme-
dici demektedir denirse, biz deriz ki: Zulm, duvardan gaf-
letin, rzgardan abesin, selbedildi i gibi, kesin olarak Allah'tan nefye-
dilmitir. Zira zulm, ancak ba kasnn malnda, mlknde tasar-
rufta bulunan kimse hakk nda dnlebilir. Bu ise Yce Allah hak-
knda tasavvur olunamaz. Yahut da bir emir alt nda bulunduu halde,
fiili o emre uymayan bir kimse hakknda zulmn dnlmesi mm-
kndr. nsan kendi mlknde diledi i gibi tasarruf etmekte serbesttir.
eriatn emrine aykr dmedii mddete, insan n bu tasarruffundan
dolay zalim olmas dnlemez. Ancak onun, bu tasarrufunun eri-
atn emrine aykr dmesi anlamnda, zalim olmas d nlebilir. Bina-
enaleyh, bakasnn mlknde tasarruf etmesi ve ba kasnn emri al-
tnda bulunmas dnlmeyen bir kimseden kesin olarak zulm sel-
184 bedilmi olur. Byle bir kimseden zulmn selbedilmesi, zulmn kendi
nefsinde mevcut olmamasndan ileri gelmeyip, zulm tamamlayan
artn yokluundan ileri gelmektedir. te bu incelii iyice kavraman
gerekmektedir. nk, insann ayan kaydran ve yanlha srk-
leyen nemli nokta i te budur. Zulme bundan ba ka bir mana= veril-
mesi ve onun baka bir ekilde tefsir edilmesi, anla lmas imkansz
olan bir husustur. Binaenaleyh, bu konuda msbet veya menfi bir fikir
yrtmek mmkn deildir.

Drdnc Dava:
Yce Allah'n kullar iin en iyiyi (aslah) yapmas, O'nun zeri-
ne vacip deildir ". Aksine Allah, istedii ekilde hareket etmekte ve di-
ledii gibi hkmetmekte serbesttir. Mutezile bu gr kabul etmemi-
61 Secde Sresi, yet: 46.
62 Bak: al-ihyCi, C. I, s. 112.

134
tir. nk onlar, Yce Allah' n fiillerine birtak m kaytlar koymular
ve O'nun, kullar iin en iyiyi (aslah) yapmasnn vacip olduunu ileri
srmlerdir. Bu grn batl oluuna, daha nce de geti i gibi,
Yce Allah hakknda vcubun nefyedilmesine dellet eden delil, del-
let etmektedir. Ayrca buna mahede ve varlklar da dellet etmektedir.
Zira bizim onlara Yce Allah' n fiillerinden, kul iin hibir faydas
bulunmadn kendilerinin de kabul etmek mecburiyetinde kalacak 2
birtakm deliller gstermemiz mmkndr. Mesela biz, bu konuyla lar
ilgili olarak kk ocuk farzedelim. Bunlardan birisi, daha kk
yata iken mslman olarak lm tr kincisi, bulua erdikten sonra
mslman olmu ve bulua eren bir mslman olarak vefat etmi tir.
ncs ise, kfir olarak bulTa ermi ve kfir olarak lm tr.
Mutezile'nin adalet anlayna gre, bula eren kfir ebedi olarak
Cehennemde kalacak ve bulfa eren mslmann Cennetteki derecesi,
mslman olan kk ocuun derecesinden daha yksek olacaktr.
Bu durumda mslman olan bu kk ocuk Allah'a "Ey Rabbim!
Niin benim derecemi onun derecesinden daha d k kldn" dedii
zaman, Allah ona yle cevap verecektir: "nk o bulu a ermi ve
bana itaat etmi tir. Sen ise bulua erip, ibadet yapmak suretiyle bana
itaat etmedin". Bunun zerine kk ocuk Allah'a yle diyecektir :
"Ey Rabbim! Sana ibadet edemememin sebebi, bulu a ermeden nce
beni ldrmendir. Oysa bulu a erip sana itaat edinceye kadar hayat -
m uzatman, benim iin phesiz daha faydal olacak ve dolaysiyle de 185
onun derecesini kazanm olacaktm. Binaenaleyh, sen buna kadir ol-
duun halde, niin beni ebedi olarak bu dereceden mahrum ettin ?"
Allah'n buna kar cevab ancak yle olacaktr: "Ben ezeli ilmimle
bildim ki, sen eer bulua erseydin, Bana isyan edecek ve itaat etmeye-
cektin. Dolaysiyle benim ikabma ve gazabma mruz kalacakt n.
te bundan dolay bu dk dereceyi, senin iin cezaland rlmaktan
daha hayrl ve daha iyi olarak grdm". Di er taraftan bulu a ermi
olan kfir, d t Cehennem ukurundan hayk rarak, yle diyecek-
tir : "Ey Rabbim! Bulua erdiim zaman benim kfir olaca m bil-
medin mi? Beni kk ya ta ldrp, bu d k rtbeye indirmi ol-
saydn, phesiz bu benim iin ebedi olarak Cenennemde kalmaktan
daha hayrl ve daha aslah idi. Beni niin yarattm ? Halbuki lmek be-
nim iin daha hayrl idi !" te Allah, kesin olarak buna verecek bir
cevap bulamayacakt r. Bilinmektedir ki, bu durum fiilen vard r.
Binaenaleyh, bundan da kesin ve ak olarak anlyoruz ki, tm kullar
iin en iyiyi (aslah ) yapmak vacip olmad gibi, aslnda byle bir
ey de mevcut de ildir.

135
Beinci Dava:
Yce Allah'n, mkellef kld kullar kendisine itaat ettikleri
zaman, bu itaatlar ndan dolay onlar sevaplandrmas ve mkafat-
landrmasmn vacip olmadn iddia ediyoruz. Aksine Yce Allah,
dilerse onlar sevaplandrr, dilerse cezaland rr, dilerse yok eder ve
haretmez. Btn kfirleri affetmesi ve btn mu'minleri de cezalan-
drmas, O'nun iin bir ey ifade etmez. Bu, O'nun nefsinde imkans z
olmad gibi, ilahi sfatlarndan herhangi bir sfata da ayk r dmez.
nk teklif, Allah' n, kendi kullar ve mlkleri zerinde bir tasarru-
fundan ibarettir. Sevap ise, kar lksz ve mkfat kabilinden verilen
baka bir eydir. Binaenaleyh, bu anlamda sevab n vacip olmasnn
anlalmas imkanszdr. Ayrca husun (iyi) ve kubuh (kt) deyimle-
rinin de bu konuda bir anlam yoktur. ayet bu lafzlardan, baka bir
186 mna kastediliyorsa, bu mana= da anla lmas mmkn deildir.
Ancak, burada Allah' n vadinin yalan olaca n ileri srmek mmkn-
dr ki, phesiz bu da Yce Allah hakk nda muhaldir. te biz vcub'u
bu mnada anhyor ve inkr etmiyoruz.
Eer "mkellef klann sevap verme e kudreti olduu halde, se-
vap vermemesi kt bir fiildir" denirse biz deriz ki:
Eer siz kubuh (kt) lfziyle, teklifin, mkellef k lann gayesine
aykr olduunu kastediyorsanz, hi phesiz mkellef klan Yce
Allah her trl gayelerden mnezzeh ve ycedir. ayet bu sznzle,
teklifin mkellefin gayesine uygun olmad n sylemek istiyorsanz,
phesiz biz de bunu kabul ederiz. u kadar var ki, husun (iyi) ve kubuh
(kt) mkellefin nazar nda ve onun hakknda eit olduu zaman,
mkellefin nazarnda kt olan eyi yapmamas gerekmez. Bununla
beraber, biz, her nekadar onlarn bu batl ve sapk inanlarn bir an
iin kabul etsek de, klesini hizmetinde kullanan bir kimsenin, bu hiz-
mete karlk ona bir mkfat vermek zorunluluunda bulunduu
fikrini kabul edemeyiz. nk sevap veya mkfat ancak yap lan bir
iin karl olarak verilir. Buna gre de, kleli in faydas ortadan
kalkm olur. Halbuki kle kar lksz olarak efendisine hizmet etmek
durumundadr. nk onun klesidir. E er bu hizmet bir bedel kar-
lnda oluyorsa, bu bir hizmet de ildir. Onlarn acayip szlerinden
dier biri de, insanlarn, Allah' n kulu olmalarndan ve onlara verdi i
saysz nimetlerden dolay , Allah'a kretmelerinin zerlerine vacip
olduunu, daha sonra da bu krlerinden dolay Allah'n kendilerine
sevap vermek zorunlulu unda bulunduunu ileri srmeleridir. Bu ise
phesiz muhaldir. nk hak sahibine hakk nn verilmesi, onun bir

136
karlk vermesini gerektirmez. E er byle bir ey gerekli olsayd,
her sevap iin bir kr ve her kr iin de bir sevap gerekir ve bu da
bylece sonsuz olarak teselsl eder giderdi. Dolay siyle de kul ile Allah
ebedi olarak birbirinin hakkiyle bal olarak kahrd ki, phesiz bu
muhaldir. Bundan daha kts, daha beteri de, onlar n, kfir olan bir 187
kimseyi ebedi olarak cezaland rmasnn, ebedi olarak Cehennem'de
brakmasnn, hatt byk gnah i leyip de tvbe etmeden nce len
herkesi ebedi olarak Cehennem'de b rakmasnn, Yce Allah'a vacip
olduunu ileri srmeleridir. Bu ise phesiz iyiliin, nimetin, rahmetin,
ltfun, insanln, akln, detin, eriatn ve tm gereklerin anlamn
bilmemek ve bunlara kar cahil kalmaktan ba ka bir ey deildir.
Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki : Adet olan ve ak lla da bili-
nen bir husus, affetme ve ba lamann, cezalandrma ve intikam al-
madan daha iyi olmas, insanlarn genellikle affeden ve balayan bir
kimseyi, intikam alandan daha ok sevmesi ve vmesi, ba lamay
daha iyi kar lamas ve gzel grmesidir. Buna gre acaba ba lamak
ve iyilikte bulunmak nasl knanr ve intikamn devam etmesi nas l iyi
karlanr ? Sonra bu, daha ok, i lenen cinayetlerden elem ve ac du-
yan, yaplan ktlklerden dolay kudreti zayflayan ve gcn yitiren
kimseler hakkndadr. Yce Allah iin ise, kfr ve iman, itaat ve isyan
arasnda bir fark yoktur. Btn bunlar Allah' n ulhiyet ve ycelii
karsnda eittirler. Binaenaleyh, cezaland rma yolunun takip edilme-
si ve dolaysiyle bir anda ve bir kelime ile yap lan bir isyana karlk
verilen cezan n ve azabn ebedi olarak devam etmesi nasl iyi karlanr ?
stihsan (iyi grme) konusunda akl bu derece k tlaan bir insan iin,
bilginler topluluu yerine akl hastanesi daha layktr. Bununla beraber
biz diyoruz ki: Bir kimse, bu yolun tam z ddm takip etmi olsayd,
phesiz bu ahs daha doru bir sz sylemi ve daha nce de geti i 188
gibi, birtakm kuruntu ve hayallerin mahsul olan iyi gr ve kt
gr kavramlarn daha iyi anlam ve daha iyi uygulam olurdu.
Burada bizim yle dememiz mmkndr: nsann, daha, nce iledii
ve telafisi gle en bir suundan ve cinayetinden dolay cezalandrl-
mas, ancak u iki durumun dnda kt grlebilir:
Birincisi, cezalandrma eyleminde zorlay c bir sebebin ve gele-
cekle ilgili bir faydann bulunmasdr. Binaenaleyh, gelecekle ilgili bir
gaye veya faydann kaybedilmesi endiesi varsa, cezaland rmamn iyi
karlanmas mmkndr. ayet cezalandrmada gelecekle ilgili asla
byle bir fayda yoksa, s rf ceza vermek iin cezaland rmak, daha nce-
de getii gibi, phesiz ktdr. nk bunda cezaland ran kimse

137
iin bir fayda bulunmad gibi, bakas iin de bir fayda yoktur. Zira
cani, bu cezadan faydas z olarak ac ve elem duymaktad r. Ondan bu
elemi ve acy kaldrmak, phesiz iyi ve gzel bir fiildir. nk elem
ve eziyet, ancak bir fayda iin olursa, iyi ve gzel olur. Halbuki burada
byle bir fayda yoktur. Dolay siyle gemiteki bir suun telfisi kabil
olmadna gre, bu suun cezaland rlmas da son derece kt ve ir-
kindir.
kincisi, bizim yle dememizdir: Caninin i ledii sutan madur
olan kimse skntya dt ve bundan dolay da kzgnl ve kini id-
detlendii zaman, phesiz bu durum ona byk bir elem verecektir.
Bu kin ve kzgnln tedavisi, giderilmesi ise, onu huzura ve rahatl a
kavuturacaktr. Binaenaleyh, byle bir elem ve ac ya cani daha l-
yktr. Bu sebeple, caninin cezas byk olduu lde, kin ve kz-
gnln madura verdii elem hafiflemi olacaktr. Dolaysiyle byle
bir elemi sadece caninin duymas n salamak daha iyidir. Her ne kadar
bu, akln noksanlna ve kzgnln akla galip gelmesine dellet edi-
yorsa, da, yine de bu konunun bir izah tarz n te kil etmektedir. Ge-
189 lecekte hibir kimsenin faydas ve kan bulunmadn ve madurdan
da sknty kaldrmadn Yce Allah'n ezeli ilmiyle bildii bir ce-
zann vacip olduunu ileri srmek, son derece kt ve irkindir. Bu
sz, phesiz, cezalandrmann terkedilmesi zon derece kt ve ir-
kindir diyen kimsenin sznden daha do rudur. Aslnda btn bun-
lar batl olup, gayeleri tahayyl etmek suretiyle meydana gelen birta-
km kuruntularn gerektirdii hususlara uymaktan ibarettir. phesiz
Yce Allah btn bunlardan mnezzehtir. Fakat biz burada sadece
sapkl sap klkla karlatrmak ve bunlar birbiriyle arptrmak
suretiyle, onlarn hayallerinin batl olduunu meydana karmak iste-
dik.

Altnc Dava:

Biz iddia ediyoruz ki, eer eriat olmasayd , Yce Allah' bilmek
ve O'nun verdii nimetlere kar kretmek kullara vacip olmazd.
Mutezile bu gr kabul etmeyerek, yaln z akln bile bunu gerektire-
ceini ileri srm tr. Biz gr mz ispat etmek iin yle diyebili-
riz : Akl, aratrmay ve bilgi edinmeyi ancak bunlardan do an bir
faydadan dolay zorunlu klmtr. Yahut ta imdiki ve gelecekteki fay-
dalar hakknda akln varlnn ve yokluunun eit olduunu ve bunda
asla byle bir fayda bulunmad n kabul etmekle beraber, yine de bu-

138
nun aklla bilinmesi zorunludur derseniz, phesiz bu sznz, bilgi-
sizliin ve cehaletin verdi i bir hkm olup, akln ve gerek bilginin
sonucunda varlan bir hkm olmaz. nk akl, faydasz ve bo olan
eylerle uramay emretmez. Binaenaleyh, faydadan yoksun olan her-
ey botur, abestir. E er akln bu emri bir fayda iin ise, bu fayda da
kesinlikle ya Allah'a veya kula racidir. Bu faydan n her trl faydadan
mnezzeh olan Yce Allah'a raci olmas muhaldir. ayet bu fayda kula
raci ise, bu da kesin olarak, ya hemen veya daha sonra has l olur.
Bunun derhal hasl olmas, faydasz bir yorgunluktan ba ka bir ey 190
deildir. Daha sonra has l olmasndan maksat ise, bir sevaba nail
olmay ummaktr. Binaenaleyh bu kimse, fiilinden dolay sevap gre-
ceini acaba nereden ve nasl bilmitir ? Aksine onun, bu fiilinden do
lay cezalandrlmas da mmkndr. Dolaysiyle, kesinlikle ona sevap
verileceine hkmetmek, aptallktan baka bir ey olmayp, bunun ger-
ekle asla bir ilgisi yoktur. Bu konuyla ilgili olarak "bir kimsenin bir
Rabbi olduunu, O'na krederse kendisine sevap verece ini ve bu
krden dolay kendisini nimetlendireceini, bu nimetlerini inkr
ettii takdirde de cezaland racam dnmesi mmkndr. Fakat
asla Allah'a yapt krden dolay cezalandrlmasnn caiz olacan
aklna getirmesi mmkn deildir. Binaenaleyh, akl konusunda mev-
hum (sanal) zarardan kanmak, malm (bilinen) zarardan ka nmak
gibidir", denirse, biz deriz ki : Ak ll olan bir kimsenin tabiat, kendi-
sini, ister mevhum, ister malm olsun, kesin olarak zarardan ka n-
maa tevik edeceini biz inkr etmiyoruz. Binaenaleyh ak l, bu tevike
icap (gereklilik) ad nn verilmesine mani deildir. nk stlahl
(terimsel) mnalar konusunda bir niza yoktur. Fakat burada as l ze-
rinde durulan mesele, krn yaplmas veya terkedilmesinin Yce
Allah hakknda eit olduu bilinmekle beraber, sevab n ve ikabn tak-
dirinde, fiil ynnn terk ynne tercih edilmesidir. kretmenin veya
etmemenin Yce Allah hakk nda eit olmas, phesiz bizim durumu-
muza benzemez. Zira insan kr ve vgden rahatlk, huzur ve lezzet
duyduu halde, nimetin inkr edilmesinden ac duyar ve bundan s k-
lir. Binaenaleyh, iki eyin Yce Allah hakknda eit olduu ortaya k-
t zaman, bu iki eyden birini dierine tercih etmek muhal olur. Hat-
t, insann aklna bunun aksinin de gelmesi mmkndr. Bu da, in-
sann, krne kar lk iki ynden cezaland rlmasmn mmkn ol-
masdr.
Birincisi, kulun krle megul olmas, kalbini ve dncesini
yoran, onlan trl lezzet ve ehvetlerden uzakla tran bir tasarruftur.
Oysa insan, kendisi iin bir ehvet yaratlm ve bu ehvetine nail olmak 191

139
iin de kendisine gereken kudret verilmi bir kuldur. Binaenaleyh, -
krden maksat, belki de insann, kendi nefsinin arzulad nimetlerle
megul olmas, Yce Allah'n nimetlerinden tam olarak faydalanmas
ve Yce Allah iin faydasz olan eylerle bo u bo una nefsini yorma-
masdr. Bu ihtimal burada daha a k bir ekilde grlmektedir.
kincisi, nsann kendi nefsini, bir hkmdar n sfatlarm, ahlak-
larm, oturduu yeri, ailesi ile yat p kalkt odasm ve dier btn giz-
li srlarn aratrmak suretiyle, verdi i nimetlere kar kendisine te-
ekkr eden bir kimseye kyas etmesidir. Bu durumda ona yle den-
mesi mmkndr: " phesiz sen bu te ekkrnle boynunun vurul-
masn haketmi oldun. Senin bu gereksiz merak nn sebebi nedir ?
Sen kimsin ki, hkmdarlar n srlarn, sfatlarn, fiillerini ve ahlak-
larm ara trmaa cesaret edebiliyorsun! Niin sadece sen, sadece ken-
dini ilgilendiren eylerle me gul olmazsn ?" te bunun gibi, Yce Al-
lah' bilmek isteyen bir kimsenin de sanki O'nun btn s fatlarn,
hikmetleriri, fiillerini ve bu fiillerindeki s rlarnn en ince noktalar n
bilmesi gerekmektedir! Btn bunlar ancak yksek bir makama veya
dereceye sahip olan bir kimsenin bilebilece i eylerdir. Dolaysiyle,
acaba kul kendisinin bu makama lay k olduunu nasl ve nereden bil-
mitir ? Bu da gsteriyor ki, onlar n bu konudaki grleri ve knama-
lar, sadece zorunlu olarak birbirleriyle eli en detlerin sebep oldu u
birtakm kuruntu ve hayllerden ibarettir.
Eer "zorunlu bilgi, akla uygun ve onun gerektirdi i bir bilgi ol-
masayd, phesiz bu durum, Hz. Peygamberin g duruma d mesine
sebep olurdu. nk Hz. Peygamber belirli bir mucize ile gelip, insan-
lara, "bu mucizeye bakma" dedi i zaman, muhatabn yle demesi
mmkn olur : "E er bu mucizeye bakmak vacip de ilse, bunu yap-
192 mayacam, vacip ise, bu zorunluluu kavrayann akl olmas imkan-
szdr. nk akl byle bir zorunlulu u kabul etmemektedir. Ayr ca
bu zorunluluun eriat yoluyla da bilinmesi imkans zdr. nk eriat
ancak mucizeye bakmak suretiyle sabit olur. Dolay siyle, eriat sabit
olmadan nce mucizeye bakmak vacip olmaz". Grld gibi, bu
da, nbvvetin do ruluunun asla ortaya kmamasna sebep olur'

63 Biz deriz ki: Bu, belirli bir yerde duran bir insana: "Arkanda y rtc bir hayvan
var. Eer yerinden kmldamazsan seni ldrecek; arkana dnp bakarsan, sana do ru
sylediimi anlarsn" diyen bir kimsenin szne ve orada duran kimsenin de cevap olarak
ona: "Arkama bakmad m mddete, senin sznn doruluu sabit olmaz. Binaenaleyh
sznn do ruluu meydana kncaya kadar arkama dnp bakmayaca m" demesine
benzer. Bu cevap, phesiz bu sz syleyenin ahmaklna dellet eder ve bu tutum da

140
denirse, cevap olarak biz deriz ki: Bu sorunun men ei, vcubun haki-
katini gerei gibi bilmemektir. Halbuki biz daha vcubun gerek ma-
nasmn, bir eyin terkedilmesinin sebep olabilece i mevhum (sanal)
veya malfm bir zarar n defedilmesi iin, o eyin yaplmas ynnn,
terkedilmesi ynne tercih edilmesi olduunu aklamtk. Binaenaleyh,
vcubun (zorunlulu un) manas bu olduuna gre, mucip (gerektirici)
de tercih ettirenin bizzat kendisi olur ki, bu da Yce Allah't r. Zira
ceza, ara trmann terkedilmesine ba land zaman, byle bir aratr-
mann yaplmas , terkedilmesine tercih olunur. Binaenaleyh, Hz. Pey-
gamberin sznn manas udur : Aratrmann vacip ve mreccah (ye )
olmas, Yce Allah'n cezay bu aratrmann yaplmas veya terkedil-
mesi klarndan birine balanmasdr. idrak olunan ise, sadece vcubun
bilinmesinin yn olup, bizzat vcubun kendisi deildir. Binaenaleyh,
vacibin, vacip olduunun bilinmesi art deildir. Aksine art olan, arzu
eden bir kimse iin, vacibin bilinmesinin mmkn olmas dr. te bunun-
la ilgili olarak Hz. Peygamber yle diyor: "Kfr insan helk eden 193
bir zehir, iman ise mes'ut eden bir ilat r. Yce Allah bunlardan biri-
ni saadet verici, di erini de helal( edici klmtr. Ben sana hibir eyi
vacip klmyorum. nk vacip klima, tercihi gerektirir. Oysa tercih
ettiren sadece Yce Allah't r. Ben ancak bunun bir zehir oldu unu sana
haber veriyor ve seni, benim do ru olduumu anlamam salayan yola
aryorum. Bu da sana gsterdi im musizeye bakmand r. Eer sen
bu yolu takip edersen gere i anlar ve kurtulursun. ayet bunu terk-
edersen helk olursun".
Bu, bir hastaya giden ve nnde bulunan iki e it iltan hangisi-
ni seecei hususunda tereddde d erek, hastaya yle diyen bir dok-
torun durumu gibidir: "Bu ilac sakn alma! nk bu ila hayvan
helal( eder. Sen bu ilac u kediye yedirmek suretiyle bu gere i anla-
maa kadirsin. Bunu yaptn zaman greceksin ki, bu kedi derhal
lecek ve dolay siyle benim sana syledi im szn doruluu da ak-
onun helkine sebep olur...
te Hz. Peygamberin de, "kesinlikle bilmelisiniz ki, arkan zda lm ve onun ardnda da
y rtc hayvanlar var" sz buna benzer. te bu sze inanarak arkas na bakan kimse,
kendisini bekleyen tehlikeyi oldu u gibi grecek ve bundan kanmak suretiyle de kendisini
hela olmaktan kurtaracakt r. Fakat arkas na bakmayan ve bakmamakta direnen kimse
de phesiz hela olacakt r... eriat lmden sonra y rtc hayvanlarn varln bildirmekte
ve akl da onun bildirdii hakikatin ve bu hakikatin de gelecekte tahakkuk etmesinin mm-
kn oldu unun anlalmasn salamaktad r. Ayrca yaratl da insan zarardan ka nmaa
zorlamaktadr. Binaenaleyh bir eyin vacip olmas nn anlam, onun terkinde bir zarar n
bulunmasdr. Bir eyin de vacip (zorunlu) olmas nn mnas, onun zarardan uzakla tr-
masdr... Bak: al-ihyd, C. I, s. 113.

141
ca ortaya kacaktr. Fakat u ilaca gelince, i te senin iyilemen bun-
dadr. Sen bunu tecrbe ile renmee de kadirsin. Bu da ancak senin
bu ilac imen ve iyilemenle mmkndr. Gerek benim, gerekse ho-
cam iin, bu ilacn seni helk etmesi veya iyile tirmesi arasnda bir fark
yoktur. nk hocam senin hayatta kalmana muhta olmad gibi,
ben de muhta de ilim". Bu sz zerine hasta doktora: "Bu tecrbeyi
yapmam acaba akl m veya senin szn m gerektiriyor ? Bu haki-
kati kesin olarak renmedike, bu tecrbeyi yapmam imkans zdr"
demek suretiyle kendisini helk etti i, lme terkettii zaman, phe-
siz doktora bundan dolay hibir zarar gelmeyecektir.
te Hz. Peygamberin de durumu t pk bu doktorun durumu gi-
194 bidir. Zira. Yce Allah ona itaat n bir ila ve gnah i lemenin de bir
hastalk olduunu, imann insana saadet, mutluluk verdi ini ve kfrn
ise onu helk ettiini haber vermitir. Yine ona bildirmi tir ki, Yce
Allah, ister mutlu ister mutsuz olsunlar, btn varl klardan msta-
nidir, onlara asla muhta de ildir. Peygamberin vazifesi, sadece tebli
etmek, bilim yoluna irad etmek ve bununla yetinmektir. Binaenaleyh,
bu gere i kim kabul ederse, bu ancak kendi lehine, kim inkr ederse
bu da onun aleyhine olur. Bu, a ka bilinen bir hakikattir.
Eer, "buna gre mesele kesinlikle u noktaya rcu etmi oluyor
ki, bu da gerek mucib'in akl olmasdr. Zira insan Peygamberin ke-
Mym' ve davas n iittii zaman, bir cezay , bir ikab bekler. Akl ise,
onu bundan kanmaa sevkeder. Bu da ancak ara trma ile has l
olacandan, ona bu ara trmay yapmas vacip olur" denirse, biz
deriz ki:
Herhangi bir eyi taklid etmeksizin veya belirli bir ekle tabi
olmakszn, bunu aka ortaya koyan hakikat, daha nce de a k-
land gibi, vcubun fiil ile ilgili bir e it tercihten ibaret olmas dr.
Gerek mucip ise, Yce Allah't r. nk bir eyi tercih ettiren ancak
O'dur. Bu tercihi insanlara haber veren Allah' n elisidir. Mucize de,
onun verdii haberin do ruluuna dellet eden bir delildir. Ara trma
veya bu mucizeye bakmak, do ruyu bilmee bir sebep olduu gibi,
akl da, aratrmann ve verilen haberin manas nn anlalmasm sa-
layan bir alettir. Yarad l, aklla kamlmas gereken ey bilindikten
sonra, ondan kam lmasn tevik eden nemli bir unsurdur. Binaen-
aleyh, byle bir tercihin var olabilmesi iin, verilece i bildirilen ceza-
nn kendisine aykr ve vadedilen sevabn da uygun olduu bir yarat-
ln bulunmas zorunludur. Fakat bu yarad l, mahzuru, kanulmas
gereken eyi tam olarak anlamad ka, bunun bir zan veya gerek bir

142
bilginin sonucu oduunu iyice bilmedike, buna te vik etmez. Bunu
anlamas ise, ancak akl ile mmkn olur. Oysa akl kendiliinden bu 195
tercihi anlamayp, aksine bunu Peygamberden i itmek suretiyle anlar.
Peygamber de bir i in yaplmasn, terkedilmesine kendili inden tercih
ettiremez. Aksine, gerek tercih ettirici ancak Yce Allah olup, Pey-
gamber sadece bir haberci durumundad r. Peygamberin doruluu
kendiliinden meydana kmam, ancak bir mucize ile ortaya kar.
Mucizenin Peygamberin do ruluuna dellet etmesi, ancak ona bak-
makla, onu incelemekle ve bu da ancak ak l ile mmkn olur. te
bylece mnalar aklanm olmaktadr.
Lfzlarla ilgili hususlarda do ru olan ise, yle demektir: Vcup,
rchan (stnlk, ye lik)'dan ibarettir; gerek mucip Yce Allah't r.
Haber veren ve mahzuru, ka nlmas gereken eyi bildiren ise Pey-
gamberdir. Peydamberin do ruluunu bildiren akldr. Kurtulu yo-
luna ynelmee tevik eden ise yaratltr. te bu meselede gere in
bu ekilde anlalmas ve dolaysiyle hibir derde deva olmayan, ka-
pal ve gizli kalan hususlar aydnla karmayan bu gibi, mtat,
allm szlere nem verilmemesi gerekir.

Yedinci Dava:

Biz, Peygamberlerin gnderilmesinin caiz olup, muhal veya vacip


olmadn iddia ediyoruz". Mutezile'ye gre Peygamberlerin gnderi l-
mesi vaciptir. Bizini onlar n bu grn reddeden cevab mz daha nce
gemitir. Brahmanlar ise, Peygamberlerin gnderilmesinin muhal ol-
duunu ileri srmlerdir. Peygamberlerin gnderilmesinin caiz olma-
snn delili udur:
Yce Allah' n mtekellim (konuur) ve kadir (gl) oldu una
dellet eden deliller bulundu una gre, O, birtak m sesleri, rakamlar
veya bunlara benzer di er delilleri yaratmak suretiyle de Kelm-
NefsVnin varln ispat etmekten aciz de ildir. Peygamberlerin gn-
derilmesinin caiz oldu una dair kesin deliller vard r. Biz bundan ancak,
detin hkm gereince, Yce Allah' n zatnda, ahiret'te faydal ve
zararl olan bildiren bir haberin kaim olmasn kasdetmekteyiz. te
Peygamberin grevi, bu haberi tebli etmek ve bu suretle de Allah' n
emrine dellet etmek ve insanlara bunu bildirmektir. Bunun iin Pey- 196
gamberden, kendi rislet davasiyle yak ndan ilgili olaanst bir fii-

64 Bak: al-ihy, C. I, s. 113.

143
lin sadr olmas mmkndr. Btn bunlardan hibiri Allah' n zat
iin muhal de ildir. nk bunlar Kelm- Nefsrye, Kelm'a dellet
eden eyin icadna, yaratlmasna ve Peygamberin risaletini do rulayan
eye raci olan hususlardr. ayet iyi ve kt grme ynnden bunun
muhal olduuna hkmedilirse, Yce Allah hakk nda byle bir esas n
(husun ve kubuh) varln asla kabul etmez ve bunu tmyle red ede-
riz. Bundan ba ka, srf kubuh (kt grme) esas na dayanarak, Pey-
gamberlerin gnderilmesinin ktl n iddia etmek de mmkn de-
ildir. Mutezile kubh'a meyletmekle beraber, bunu kabih (kt) gr-
memitir. Binaenaleyh, bunun ktl n ve Allah'n zatnda mmteni
olmasn idrk etmek zorunlu de ildir. Onlarn bu konudaki phe-
lerini burada zikretmek gerekmektedir. Onlar ba lca u pheye
dmlerdir :
Birinci phe, onlarn yle demeleridir : "E er Yce Allah, Hz.
Peygamberi akla uygun hususlarla ilgili olarak gndermi ise, phesiz
akl buna muhta olmadndan, Peygamberin gnderilmesi abes ve
faydasz olur ki, bu da Yce Allah hakknda muhaldir. ayet akla ay-
kr hususlarla ilgili olarak gndermi ise, buna gre Peygamberin
tasdik ve kabul edilmesi imkns zlam olur".
kinci phe, Peygamberin gnderilmesinin kesinlikle muhal ol-
masdr. nk Peygamberin, davas nda doru olduunu anlatabil-
mek imknszdr. Zira, Yce Allah'n bizzat yarat klara hitap etmek ve
onlarla aka konumak suretiyle Peygamberi tasdik etmelerini,
dorulamalarn kendilerinden istedi i farzedildii takdirde, ayrca
Peygamberi gndermesine ihtiya kalmayacakt r. ayet, yarat klarla
bizzat konu mak suretiyle bunu kendilerinden istememi ise, bu tak-
dirde de Peygamberin, do ruluunu olaanst bir fiil ile ispat etmesi
gerekecektir. Oysa ola anst bir fiil ile sihir, tlsm ve baz sekin ki-
ilerin insanlar hayrete d ren acayip fiilleri aras ndaki fark kavra-
mak gtr. Binaenaleyh, bu gibi fiillerin ne oldu unu iyice bilmeyen-
lere gre, bunlar da ola anst fiillerdir. Binaenaleyh, bu fiiller de
olaanst birer fiil olmalar itibariyle dieriyle eit olduuna gre,
197 phesiz insanlar bu fiile inanmazlar ve bu da Peygamberin tasdik edil-
mesi, dorulanmas iin gereken bilginin has l olmamasna sebep olur.
nc phe: Bir insann bu olaanst fiili, sihir, tlsm ve asl-
sz birtakm hayllerden ayrmasn bildii farzedilse de, gerekten
bu fiilin doruluunu bilmesi nasl mmkn olur? Belki de Yce Al-
lah, Peygamberi tasdik etmekle bizi sap kla drmeyi ve aldatmay
kasdetmitir. Belki de Hz. Peygamberin saadet verdi ini syledii

144
her ey, aslnda bedbaht adici ve bedbaht edici olarak nitelendirdi i
her ey de, gerekte saadet vericidir! Fakat Yce Allah bununla bizi
helk etmeyi ve Peygamberin sz ile de bizi aldatmay kasdetmitir!
nk size gre, Yce Allah' n insanlar sapkla drmesi ve aldat-
mas muhal deildir. Zira akl bunu ne iyi, ne de kt kar lar. Akln
takbihini, ktlenmesini kabul ettirmek istendi i zaman, bir Mutezile
mensubu ile mcadele edilmesi gereken en kuvvetli phe ite budur.
Zira bu mutezile mensubuna gre, e er aldatmak ve sapkla drmek
kt olmasayd, Peygamberin do ruluu asla anla lamayacak ve onun
sapkla drc olmadnn bilinmesi imkanszlam olacakt.
Bu iddialara cevap olarak biz deriz ki : Birinci phe, zayf bir
phedir. nk Hz. Peygamber, genel olarak akl n tek bana bil-
mesi mmkn olmayan bir eyi haber vermek iin gnderilmi tir.
Fakat akl bunu bildii zaman, tek ba na anlam olur. nk akl,
tek bana amellerin, szlerin, ahlak ve inanlar n faydal ve zararl
olanla= bildiremez. Ak l birtakm ilalarn ve kimyasal maddelerin
zelliklerini tek ba na idrk edemedi i gibi, insan bedbaht yapanla,
mutlu klan birbirinden ayramaz. Fakat ak l bir eyi anlad zaman,
o eyi i itme yoluyla bilir, tasdik eder ve ondan faydalan r. Bylce de,
akl, helal( eden eyden kanm ve saadet veren eye ynelmi olur. 198
Binaenaleyh, akln, bir hastal ve bu hastaln ilacn bilmede dok-
torun sznden faydalanmas ile, daha sonra o doktorun sznn do -
ruluunu birtakm hallerin delletiyle bilmesi aras nda bir fark yoktur.
kinci phe ise, mucizenin sihir ve tahyylden ay rdedilememesi
meselesidir ki, gerek byle deildir. nk akl sahibi hibir insan,
sihrin lleri diriltme e, sopann ylana inklap etmesine, ayn iki para-
ya blnmesine, denizin yarlmasna, anadan do ma krlerin tekrar
grmesine, alaca hastal na tutulanlarn tekrar dzelmelerine ve bun-
lar gibi daha birok ola anst hallere sebep olabilece ini asla kabul
etmez. zet olarak burada unu sylemek mmkndr ki, bu gr
ileri sren kimse, eer Yce Allah'n kudretinde olan her eyin sihir ile
elde edilmesinin mmkn olduunu iddia ediyorsa, phesiz onun bu
iddias zorunlu olarak muhal oldu u bilinen bir iddia olur. Veya bu
szyle belirli bir fiili dier bir fiilden ay rmay kastediyorsa, buna gre
de sihir olmadn bildii bir eyle, Peygamberi tasdik etmeyi tasavvur
etmi olur. Bundan sonra geride sadece Peygamberlerin ahsiyetlerinin
ve mucizelerinin teker teker incelenmesi, gsterdikleri mucizelerin si-
hirle elde edilmesi mmkn olan cinsten olup olmad klarnn arat-
rlmas kalmaktad r. Mucizenin do ru olup olmad hususunda p-

145
heye dld zaman, Peygamber, mucizeyi en byk sihirbazlar n
gzleri nnde ak olarak gsterip, onlara meydan okumad ka, ve
kendilerine muarazada bulunmak ve tart mak iin gereken mddeti
vermedike veya bu sihirbazlar aciz kalmad ka, mucizenin tasdik edil-
mesi, doruluuna inanlmas mmkn deildir. imdilik mucizeleri
ayr ayr ve teker teker ele al p, incelemek niyetinde de iliz.
nc phe ise, Yce Allah' n insanlar aldatabilece inin ve
sapkla drebileceinin tasavvur edilmesi ve dolay siyle de pheye
dlmesidir. Bu konu ile ilgili olarak biz deriz ki: Bir insan, muci-
zenin Hz. Peygamberin do ruluuna nasl dellet ettiini bildii za-
man, phesiz onun kendi emniyetini de sa ladn bilmi olur. Bu
da, onun, risletin mahiyetini, manas n ve mucizenin bu rislete ne
199 ekilde dellet ettiini bilmesi ile mmkn olur. Bunun iin mesela
yle dememiz mmkndr: Bir insan, bir hkmmdar n huzurunda,
onun askerlerine kar meydan okuyarak, kendisinin hkmdar ta-
rafndan onlara gnderilmi olan bir eli bulunduunu, erzakn ve ara-
zilerin taksiminde kendisine itaat etmelerini hkmdarm emretmi
olduunu iddia ettii ve askerler de bu iddias n delille ispat etmesini
kendisinden istedikleri zaman, hkmdar susarsa, ona yle der:
Ey Yce Hkmdar! E er ben iddiamda gerekten do ru isem, detin
hilafna, oturduun yerden arka arkaya defa aya a kalkp tekrar otur.
Onun bu ricas zerine gerekten bu hkmdar arka arkaya defa
ayaa kalkp tekrar oturursa, phesiz orada bulunanlar n zihinlerinde,
insanlar aldatma ve sap kla drmenin bu hkmdarn deti veya
onun hakknda byle bir eyin imkansz olduu dnlmeden nce,
bu ahsn gerekten hkndarn elisi olduuna dair zorunlu bir ilim,
bir bilgi hasl olur. Hatt hkmdar ona: "Do ru syledin, gerekten
seni eli veya vekil tyin ettim" derse, phesiz bu szden onun hem
eli, hem de vekil olduu anlalm olur. Bu hkmdarm, davram iyle
kendi detine aykr hareket etmesi, onun "sen gerekten benim el-
imsin" demesine benzer. Bu andan itibaren de tayin kesinle mi ve
elilik veya vekalet grevi ba lam olur. Bu elilik grevinin yalan ol-
duu dnlemez. Ancak elinin verdii haberlerin yalan olabilecei-
ni dnmek mmkndr. Binaenaleyh, bunun gerek bir elilik oldu-
unun bilinmesi ve tasdik edilmesi zorunludur.
te bundan dolay, Peygamberlerin do ruluunu bu ynden kim-
se inkr etmemitir. Ancak Peygamberlerin gsterdikleri mucizeleri
inkr etmi ler veya bunlar by ve dolandrclk olarak vasflandr-
mlar, yahut ta konu an, emreden, nehyeden, tasdik eden ve Peygam-

146
berleri gnderen bir Rabb'in varlm inkar etmi lerdir. Btn bunlar
olduu gibi kabul edenler ve mucizenin Yce Allah' n bir fiili olduu-
na inananlar ve Allah'n, "ite bu benim elimdir, sizin mutlu veya mut-
suz olmanzn yollarn gstermek iin size gnderdim" szn kulak-
lar ile dinleyenler hakk nda, Allah'n, Peygamberleri ve gnderildik-
leri insanlar aldattna ve dolandrdna dair olan inancmz nereden
geliyor ? Allah, bedbaht edenin mutlu, mutlu yapan n da bedbaht et-
tiini bildirmi tir. Bu ise, akl takbih etmediiniz, kt grmedi iniz,
srece muhal deildir. Hatt, mesela Peygamberin yoklu u farzedile-
rek, Yce Allah' n ifahen "sizin kurtuluunuz oru, namaz ve zekat- 200
tadr, helakiniz ise bunlar terketmenizdedir" dedi i zaman, acaba
O'nun doru sylediini nasl anlayacaz? Belki de Allah bizi sap k-
11a drmek ve helk etmek iin yalan sylemektedir. . nk yalan
size gre bizatihi kabih (irkin) de ildir. Eer yalan bizatihi kt ise,
buna gre Yce Allah hakk nda ktlk, zulm ve btn yarat klarn
helkine sebep olan her ey mmteni deil demektir.
Bu iddiaya kar biz yle deriz: Allah yalan sylemekten mnez-
zehtir. nk yalan ancak kelmda, szde olur. Oysa Yce Allah' n
kelm bir ses olmad gibi, bir harf de deildir. Bu itibarla Allah'n
kelamma yalana ve doland rcl isnad etmek mmkn de ildir. Zira
Allah'n kelm kendi nefsinde kaim olan bir manad r. Mesela, insann
bilmi olduu her ey iin, kendi zat nda bu bilgisine uygun olan bir
haber kaim olur. Bu haberde yalann tasavvur olunmas imknszdr.
Ite Yce Allah' n durumu da bunun gibidir. Genel olarak diyebiliriz
ki, nefsin kelm nda yalann tasavvur olunmas imkansadr. Dolay-
siyle, Yce Allah onlarn sylediklerinden mnezzeh olup, sznde
doru olandr. Bu da aka gsteriyor ki, bir fiilin kesinlikle Yce
Allah' n fiili olduu, bu fiilin beerin, yaratklarn kudreti dnda bu-
lunduu ve nbvvet davas na iktiran ettii bilindii zaman, bu fiilin
doruluunu bilmek zorunlu bir bilgi haline gelir. Bu husustaki phe
ise, ancak phe olmas itibariyle, bu fiilin be erin kudreti iinde olup
olmad meselesine dayan r. Fakat Yce Allah' n fiillerinden oldu u ke-
sinlikle anlaldktan sonra pheye dmek iin asla bir sebep kalmaz.
Eer, "kermet caiz midir?" denirse, cevap olarak biz deriz ki:
nsanlar bu konuda ihtilaf etmilerdir, fakat gerek olan kerme-
tin caiz olmasdr". nk bu, bir insann duas veya muhta olmas
65 Ehl-i Snnete gre kermet gstermek caizdir. Ancak, riyadan sak nmak iin ke.
rmetleri gizleme e almaldr. Kermet bir vnme vas tas olmamaldr. ilham, Allah'-
n insana bahetti i bir ltuftur; fakat ilham, f kh uslnde bir delil olamaz. Peygam-
berler akibetlerinden emin olurlar. Veliler ise, akibetlerinden emin olamazlar. De imeyen
kutsal ibareler, ancak vahiy olabilirler. Kul sz her zaman degi ebilir. Kur'an-
Kerim vahiy mahsul oldu u iin asla deimez. eviren.

147
201 sonucunda, Yce Allah'n meydana getirdii olaanst ve insanlar
hayrette brakan bir fiille ilgili olan bir husustur. Bu ise, phesiz Allah'-
in zatnda muhal olmayan hususlardand r. Zira, bu, mmkn olup, ba -
ka bir imknszli a gtrmedii gibi, mucizenin de bat l olmasna sebep
olmaz. nk kermet, ortada bir meydan okuma veya iddia bulunma-
dan meydana gelen olaanst bir olaydan ibarettir. E er bu olay mey-
dan okumak suretiyle has l oluyorsa, biz buna mucize adm veririz ve
bu da zorunlu olarak meydan okuyan n doruluuna dellet eder.
Kermet'in, ortada bir dava konusu bulunmad zaman, bazan bir
fsk vastasiyle de gsterilmesi caizdir. nk kermet biz'atihi
kudretin iinde bulunan bir eydir. ayet "bir yalanc vastasiyle muci-
zenin de gsterilmesi mmkn mdr" denirse, biz yle deriz:
Meydan okumaa bal olan mucize", Yce Allah' n "doru sy-
ledin, sen gerekten benim elimsin" sz gibidir. Oysa Allah' n ya-
lancy tasdik etmesi, do rulamas muhaldir. Allah' n kendisine "sen
benim reslmsn" dedi i her kimse gerekten O'nun resl olur ve
bylece de yalanc olmaktan km olur. Binaenaleyh, bu kimsenin
yalanc olmasiyle, Allah'n "gerekten sen benim reslmsn" sz
ayarnda grlen mucizenin bir araya gelmesi muhaldir. nk bu
ahsn yalanc olmasnn mnas, ona "sen benim reslmsn" den-
memi, mucizenin mnas ise, "sen benim reslmsn" denmi olma-
sdr. Yukarda rneini verdiimiz mislde de grld gibi, hkm-
darn davran da kesin olarak onun, "sen benim elimsin" sz gi-
bidir. Bylece meydana km oluyor ki, bu, kudretin iinde bulunan
bir ey deildir. nk bu muhaldir. Muhal olan bir ey iin de kudret
sz konusu deildir. Bu ksm da, bu konuyla tamamlanm olmakta-
dr. imdi de Peygamberimiz Hz. Muhammed'in nbvvetini ve onun,
Yce Allah hakknda verdii haberleri ispat etme e balayalm. p-
hesiz Allah en iyi bilendir.

66 Peygamberler mucize gsterirler. Bizim Peygamberimizin getirdi i en byk


mucize Kur'an-1 Kertn'dir. Bundan ba ka, ay iki paraya ay rmak ve parmaklar ndan
su ak tmak da onun mucizeleri aras ndadr. En son peygamber Hz. Muhammed'in
doruluuna dair pek ok akli ve nakli delillerin gsterilmesi mmkndr. eviren.

148
DRDNC KISIM 202

Bu ksmda drt blm vardr:


Birinci blm, Peygamberimiz Muhammed'in -Allah'n selt ve
selam ona olsun- nbvvetini ispata dairdir.
kinci blm, Hz. Peygamber vas tasiyle bize bildirilen, ha r, ner,
srat, mizan ve kabir azabnun hak olduuna dairdir. Bu blmde bir
giri ve iki fasl vardr.
nc blm, imamet hakkndadr. Bu blmde ynde ara -
trma yaplmaktadr.
Drdnc blm, frkalarn hangisinin tekfir edilmesinin vacip
olduunu, hangisinin vacip olmadn aklamakta ve tekfir konusun-
da dayanlmas gereken kanun ve kurallara i aret etmektedir. Bu blm
ile de bu kitap sona ermektedir.

149
BIRINCI BLM

HZ. MUHAMMED'N NSNVETININ SPATI MESELESI

Bu blm, Peygamberimiz H z. Muhammed'in nbvvetini"


ispata dairdir.
Hz. Peygamberin nbvvetini ispat etmek iin, zellikle f rkann
durumunu grmemiz gerekmektedir :
Birinci firka, seviyye frkasdr. Bunlara gre Hz. Peygamber,
sadece Araplarn Peygamberi olup, ba kalarnn deildir. Bu gr n
batl oluu aikrdr. nk onlar Peygamberin Allah taraf ndan
gnderilmi bir eli olduunu itiraf etmilerdir. Peygamberin ise yalan
sylemiyecei bilinmektedir. Bundan ba ka Hz. Peygamber, kendisinin
btn insanlk lemine gnderilmi bir eli olduunu ileri srm tr.
Hatt bunun iin elilerini Kisr'ya, Kayser'e ve btn yabanc devlet
krallarna gndermitir. Bu hakikat da tevtren sabittir. Binaenaleyh
onlarn bu szleri muhaldir ve gere e aykrdr.
kinci firka, Yahudi frkasdr. Bunlar Hz. Peygamberin gerekten
peygamber oldu unu inkr etmilerdir. Onlarn bu inkr, Peygam-
berle veya mucizeleriyle ilgili bir ara trma ve incelemelerinden ileri
gelmeyip, daha ok Msa (A. S.)'dan sonra bir peygamberin gelmeye-
ceini zannetmelerinden ileri gelmektedir. Bunun iin Isa (A. S.)'n n da
203 peygamberliini inkr etmilerdir. Bu itibarla, bizim, her eyden nce
onlara is (A. S.)'nn peygamberliini ispat etmemiz gerekmektedir.
nk onlar, belki de Kur'an' n bir mucize olduunu anlamakta g-
lk ekerler, fakat llerin tekrar diriltilmesi, anadan do ma krlerin
yeniden grmesinin sa lanmas ve alaca hastalnn tedavi edilmesi
mucizelerini anlamakta byle bir gl e uramamalar ve bunlar
kolaylkla idrk etmeleri mmkndr. Bunun iin onlara yle denir:

67 Bak: al-Munkiz s. 24, 26, Msr 1309.

150
Sizi, lleri diriltmek suretiyle do ruluunu ispat eden bir kimse ile
bir sopay ylana evirmek suretiyle do ruluunu ispatlayan bir
kimseyi birbirinden ayrmaa, aralarnda fark olduunu sylemee
sevkeden sebep nedir? Onlar bu soruya asla bir cevap veremiyecek-
lerdir. nk onlar, ba lca iki phe yznden bu sapkla dm-
lerdir.
Bu phelerden birincisi, neshin bizatihi muhal oldu unu syle-
meleridir. Zira nesih, bir hkmn yerine dier bir hkmn getirilme-
sine ve mevcut olan bir hkmn de itirilmesine dellet etmektedir.
Bu ise Yce Allah hakknda muhaldr.
kincisi, baz mlhidlerin (tanrszlarn) M f s a (A. S.) 'nn "gk-
ler ve dnya durduka, benim dinime ba l olarak kalmz. Ben Pey-
gamberlerin en sonuncusuyum" dedi ini ileri srmelerini kendilerine
telkin etmi olmalardr.
Birinci phenin batl oluu, neshin gerek manasnn anlal-
masma baldr. Nesih, kendisini yrrlkten kald ran yeni bir hitabn
gelmemesi sebebiyle, devam etmesi zorunlu bulunan sabit bir hkmn
kaldrlmas na dellet eden bir hitaptan ibarettir. Mesela bir efendinin
klesine sadece "kalk" demesi ve ona kalkma sresini sylememesi
muhal deildir. Zira o, kalkmada klenin menfaati ve faydas bulun-
duu srece, kalkma eyleminin devam etmesi gerekti ini bilmektedir,
fakat bunu klesine aklamamaktadr. Kle de kendisinin mutlak
olarak kalkmakla emrolunmu olduunu, bu kalkmasna da, efendisi
kendisine oturmas n emredinceye kadar sresiz devam etmek zorun-
luluunda bulunduunu ve ancak onun "otur" demesiyle oturabile-
ceini bilmektedir. Burada efendinin daha nce bilmedi i ve ancak
imdi bildii bir faydann kendisine akland veya zahir olduu d- 204
nlemez. Aksine ayakta kalmam_ faydas nn sresini ve bu sreyi k-
leye bildirmemesinde, kle iin fayda bulundu unu kesinlikle bilmi
olmas mmkndr. te bunun iin de kleye verdi i emri mutlak ola-
rak, hibir arta balamadan vermekte ve bylece de klenin bu emre
uymasna devam etmesini salam olmaktadr. Daha sonra da, kle-
nin bu kyam hareketindeki menfaati de itii zaman, ona oturmas n
emretmektedir. te er'i hkmlerin deimesinin de bu ekilde an-
lalmas gerekir. Zira Hz. Peygamberin gnderilmesi, ondan nceki
bir eriatm veya hkmlerin o unluunun derhal neshedilmesini,
kaldrlmasn gerektirmez. Fakat bununla, k blenin deitirilmesi,
Muharrem'in helal klnmas ve benzeri gibi baz hkmlerin neshedil-
mesi mmkndr. phesiz bu meselelerle ilgili faydalar, as rlara ve

151
durumlara gre de imektedir. Binaenaleyh nesihte, de iiklie veya
daha nce bilinmeyen bir eyin daha sonra bilinmesine, yahut da her-
hangi bir eli iklie dellet eden bir husus yoktur. Bundan ba ka, Ya-
hudiler iin Msa (A. S.)' nn mbvvetinin ve eriatnn devam etmesi,
ancak onlarn Hz. Adem'den Hz. Msa'ya kadar geen sre iinde bir
eriatn gelmediine inanmalariyle mmkn olur ki, bylece gerek Hz.
Nh'un, gerekse Hz. Ibrahim'in varl klarn ve eriatlarn inkr etmi
olurlar. Tabiatiyle bu da, onlarla Hz. Msa'n n nbvvetini ve eriat-
ni eden kimse arasnda bir fark n kalmamasna sebep olur. B-
tn bunlar ise, tevatren kesin olarak bilinen gerekleri inkrdan ba ka
bir ey deildir.
Ikinci pheye gelince, bu da iki ynden samad r :
Birincisi: Eer onlarn Ms (A. S.) hakk nda syledikleri doru
olsayd, Isa (A. S.)' nn herhangi bir mucizeyi gsterememesi gerekirdi.
nk bu, zorunlu bir tasdiktir. Binaenaleyh, Msa (A. S.) 'y yalan-
layan bir kimseyi Allah mucizeyle nas l tasdik eder? nk Allah,
Msa'un da peygamberliini tasdik etmektedir. Acaba onlar bu ha-
reketleriyle, Isa'nn mucizesinin varl n m, yoksa lleri diriltmenin,
meydan okuyann doruluuna dellet edece ini mi inkr ediyorlar ?
Bunlardan birisini inkr ettikleri takdirde, bizzat Msa (A. S.)' n n eri-
205 at nda iinde kamayacaklar birtakm glklerle kar laacaklar
ve bu da onlarn boyun emelerine sebep olacakt r. Bunu kabul ettik-
leri takdirde de, Msa (A. S.)'dan "ben peygamberlerin sonuncusu-
yum" szn nakleden kimseyi yalanlamak zorunlulu unda kalacak-
lardr.
kincisi: Onlara bu phe, ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed'-
in -Allah'n selt ve selam ona olsun- peygamber olarak gnderil-
mesinden ve lmnden sonra ar z olmutur. Eer bu pheleri ger-
ekten do ru olsayd, daha Hz. Peygamber hayatta iken Yahudiler
bu phelerini ortaya atar ve bunu davalar na bir delil olarak gste-
rirlerdi. Zira onlar k l kuvvetiyle Islamiyeti kabul etme e zorlanm-
lardr. Sonra, Peygamberimiz de Msa (A. S.)'n n Peygamberli ini
tasdik ediyor ve Yahudiler iin recm ve benzeri gibi hkmlerde Tevrat
ile hkmediyordu. Bu itibarla, ayet Tevrat'ta byle bir hkm bu-
lunsayd, acaba Peygamberimiz bunu grmez miydi? Sonra, Peygam-
ber'e itiraz etmekten kendilerini al koyan sebep nedir? Kesin olarak
bilinmektedir ki, onlar asla byle bir eye teebbs etmemiler ve byfe
bir delili ileri srmemi lerdir. ayet Tevrat'ta byle bir hkm bulun-
sayd, phesiz buna verilecek bir cevap bulunamaz ve bu da tevatren

152
nakledilir ve insanlar aras nda yaylrd. Bundan baka onlarn, Tev-
rat' terketme kudretinde bulunduklar halde, terketmedikleri bi-
linmektedir. Zira onlar, kendi canlar n, mallarn ve kadnlarn ko-
rumak iin btn imknlariyle Peygamberin eriatn ktlemee gay-
ret ediyorlard. Binaenaleyh, onlara kar Hz. sa'nn nbvvetibi ispat
ettiimize gre, Hristiyanlara kar da ispat edeceimiz ekilde, kendi-
lerine Peygamberimizin nbvvetini ispat etmemiz mmkndr.
nc frka, Hristiyanlardr. Bunlar neshin caiz oldu unu syler-
ler, fakat Peygamberimiz Hz. Muhammed'in -Allah' n selt ve selam 206
ona olsun- nbvvetini, mucizesini inkr etmek suretiyle inkr ederler.
Peygamberimizin nbvvetini mucizeyle ispat etmenin iki yolu vard r :
Birinci yol, Kur'an'a balanmaktr. Zira biz diyoruz ki, Peygam-
berin, doruluunu ispatlamak iin mucizeyi halkn huzurunda gs-
terip, onlara meydan okumad ka ve onlar da buna kar ciz kalma-
dka, mucizenin bir anlam yoktur. Hz. Peygamber'in, fesahatta ok
ileri gitmi ve sz sanatn ok iyi bilmi olmalarna ramen, Araplara
kar meydan okuduu ve onlarn da karlk vermekten ciz kald k-
lar tevatren bilinmektedir. ayet byle bir kar lk verilmi olsayd,
phesiz bu derhal meydana kard. nk baz rezil ve kendini bil-
mez airler, iirleriyle Peygambere meydan okuduklar ve kendilerine
gereken kar lk verildii zaman, aralarnda meydana gelen tartmalar
ve eliiklikler hemen ortaya kmtr. O halde, Peygamberin onlara
Kur'an- Kerimie meydan okudu unu inkr etmek imkans z olduu
gibi, Araplarn fesahattaki stn kudretlerini ve kendi dinlerini, can-
larn ve mallarn korumak ve mslmanlar n hkm ve idaresinden
kurtulmak iin, btn gleriyle Peygamberin nbvvetini kabul et-
memee gayret ettiklerini inkr etmek imkans zdr. Yine onlarn, b-
tn abalarna ramen ciz kald klarn da inkr etmek mmkn de-
ildir. Zira, eer onlarn kudretleri kfi gelseydi, bunlar yapacakk in-
da phe yoktu. nk kesinlikle bilinen bir husus, kendi nefsir 'en
helak defetmeye kadir olan bir kimsenin, phesiz bunu defetr ye
aliacadr. Eer gerekten bunu yapm olsalard, phesiz bu r
dana kacak ve nakledilecekti. te btn bunlar konuya giri n-
tamaktadr. Bunlarn bazlar tevatren, baz lar da adet' -in
cereyan tarzlariyle bilinmektedir. Btn bunlar da kesin ve do ru
gerektiren hususlardand r. Dolaysiyle bu konuda sz daha Lzla
uzatmaa lzum yoktur.
te buna benzer bir yolla, s (A. S.)'n n nbvveti de ispat edil-
mi olur. Herhangi bir Hristiyann da, bunlardan birini inkr etmesi

153
mmkn deildir. nk byle bir ey yapt takdirde, karsna sa'-
nn durumunu karmalar' ve nbvvetini ispat iin lleri diriltmek
suretiyle meydan okumasm, llerin diriltilmesi diye bir eyin var-
ln veya sa'nn meydan okumasna karlk verilmediini, yahut da
karlk verildii ve itirazda bulunuldu u halde, bunun meydana kma-
207 dnn ileri srlmesini inkar etmeleri mmkndr. Grld gibi
btn bunlar, Peygamberli in esasn kabul edenlerin cevap vereme-
yecekleri birtak m inkarlardr.
Eer "Kur'an hangi ynden mucizedir" denirse, biz deriz ki :
Kur'an- Kerim'in slbunun ak cl, insana hayret veren nazmiyle
bir arada bulunan fesahat , Araplarn gerek iirlerinde, gerekse hutbe-
lerinde kulland klar metodlardan bamba ka bir metod kullanmas ve
byle bir nazmla byle bir akcln bir araya gelmesi, phesiz insan-
larn kudretleri d nda kalan bir mucizedir. Burada hemen unu da
belirtmek gerekir ki, Araplar n baz iirlerinde ve hutbelerinde de byle
akc bir slbun bulunduuna hkmetmek mmkndr. Yine Kur'-
an- Kerim'in mucizeliine inanmayan ve bunu tart ma konusu yap-
mak isteyen baz kimselerin, Kur'an'dan rendikleri nazma benzet-
mek suretiyle birtakm ibare ve cmleleri dzmeleri de mmkndr;
fakat Mseyleme al-Kezzab' n samalarnda ve zellikle "sen fil'in ne
olduunu bilir misin ? Fil'in ince bir kuyruu ve uzun bir hortumu var-
dr" sznde olduu gibi, bu nazmlarda genellikle bir ak clk vasf
bulunmamakta, aksine bunlar d k, krk ve anlamsz birtakm cm-
lelerden meydana gelmektedir ki, i te gerek fesahat ve belagat sahibi
insanlarn aypladklar ve alay ettikleri bu gibi d k ve krk cmle-
lerin yaplmas mmkndr.
Kur'an'n slbunun akclna gelince, btn Araplar bu ak -
clk karsnda hayrete d mler ve onlardan hibirinin Kur'an' n
fesahatini ktlemeye kalk t grlmemitir. O halde Kur'an'
Kerim ite bu iki ynden, yani nazmla slp akcln birletirmeyi
ynnden insanlar aciz brakan bir mucizedir.

Eer "belki de Araplar n savalarla ve birtakm mcadelelerle


megul olmalar veya birtakm engellerin bulunmas, Kur'an'n mey-
208 dan okumasna karlk verememelerine ve bununla gere i gibi megul
olamamalarna sebep olmutur. ayet Kur'an'la gere i gibi ilgilene-
bilselerdi, phesiz ona kar lk vermee gleri yeterdi" denirse, cevap
olarak biz deriz ki: Onlar n bu szleri sama olmaktan ileri gidemez.
Zira meydan okuyan bir kimsenin meydan okumas m, birtakm sz-

154
leri ve cmleleri bir araya getirmek suretiyle defetmek, kad n ve er-
kekleri esir etmek, ldrmek ve ani hcumlarda bulunmak suretiyle
Mslman Araplara kar giriilen hareketlerde oldu u gibi, kl
zoruyla defetmekten phesiz daha kolay ve daha hay rldr. Bundan
baka onlarn bu szleri, bizim esas gayemize de ayk r dmemek-
tedir. Zira onlarn Kur'an'n meydan okumasna karlk vermek fr-
satn bulamamalar, ancak Yce Allah' n onlara bu frsat vermemi
olmasndan ileri gelmektedir. Binaenaleyh, yap lmasnn mmkn
olduu bilinen bir eyi yapmaa frsat bulamamak, mucizelerin en b-
ydr. Mesela bir peygamber "do ruluumu ispat etmek iin, ben
bu gn parmam hareket ettirece im; greceksiniz ki, dnyada hi
bir kimse benim bu hareketimi yapma a kadir olamayacakt r" dedii
zaman, gerekten o gn, onun bu hareketini yapma a hibir kimse kadir
olamazsa, peygamberlik davas nda doru olduu meydana km
olur. Zira o gn insanlar n, cisimleri her bak mdan salam olmasna
ramen, parmaklarn hareket ettirmek kudretlerini yitirmeleri, muci-
zelerin en byn te kil eder. Hatt onlar n bu hareketi yapmaa
kudretleri oldu u ve Peygamberin canlar ve mallar zerindeki bas-
ksn kaldrmaa iddetle muhta olduklar halde, bu hareketi yapma-
malar ve karlk vermemeleri phesiz en byk bir mucizedir. B-
tn bunlar, zorunlu olarak bilinen hususlard r. te Hristiyanlara kar
Hz. Peygamberin nbvvetini ispat etmenin yolu budur. Onlar bu a k
gereklerden birini inkr etme e kalktklar zaman, sadece karlarna
s (A. S.)'n n mucizeleri konusunu karma= ve bu ekilde kendi-
lerine gereken kar l vermemiz kfidir.
kinci yol, Peygamberin nbvvetinin birtak m doast fiillerle
sabit olmasdr. Nitekim Peygamberimizin gsterdi i ayn iki paraya 209
ayrlmas, dilsizlerin konumas, parmaklar arasndan suyun fkr-
mas, avucundaki ta krntlarnn Allah' tesbih etmesi, az yeme i
oaltmas ve benzerleri gibi birtakm doast mucizeler bu cmle-
dendir ki, btn bunlar Hz. Peygamberin do ruluunu ispatlayan de-
lillerdir".
Eer "bu olaylar, tek kimselerin rivayet ettikleri haberler olmala-
r ynnden tevatr derecesine ula mamtr" denirse, biz deriz ki:
Bu gr her nekadar kabul edilse de, bu olaylarla ilgili rivayetlerin
toplam tevatr deresesine ula m olduundan, bunlarn nakledili
ekilleri mucize olmalarna bir zarar vermez. Mesela Hz. Ali'nin -Al-
68 Bu gibi fiiller k sma ayrlr: Bunlardan birincisi hissi, ikincisi hayali ve nc-
s de aklidir... Bak : al-Madnn al-Kebfr, s. 18, al-Meymene basks 1309.

155
lah ondan raz olsun- cesareti, kahramanl ve Hatem'in cmertli i
kesin olarak tevatren bilinmektedir. Oysa bu olaylar tek haberler
eklinde rivayet edildiklerinden, tevatren sabit olmam tr. Fakat bu
tek haberlerin bir araya gelmesinden, cesaret ve cmertlik s fatlarnn
kendilerinde bulunduu kesin olarak bilinmektedir. te bunun gibi,
Hz. Peygamberin insanlara hayret veren mucizeleri de tek haberlerin
bir araya gelmesiyle tevatr derecesine ula mtr ki, bunlar hakk nda
bir mslman asla pheye demez.
Bu konuyla ilgili olarak ayet Hristiyanlardan biri "benim iin
bu olaylarn, ne toplu, ne de ayr ayr kimseler tarafndan rivayet edilme-
leri tevatr derecesinde de ildir" derse, ona denir ki: Mesela bir Yahu-
di'nin herhangi bir lkeye yerle tiini, orada inzivaya ekilip H ris-
tiyanlarla asla temas etmedi ini, onlarn iine girmediini ve Hristi-
yanlarn nazarnda Hz. sa'nn mucizeleri mtevatir olmakla beraber,
kendi nazarnda mtevatir olmad n ileri srdn farzedelim.
imdi bu durumu inceleyip, kendilerini ondan ay ran noktay aratr-
dklar zaman greceklerdir ki, ortada sadece ona "Hz. sa'nn mucize-
leri senin iin de tevatr derecesinde olabilmesi iin, bu mucizelerin,
210 aralarnda tevatr derecesine ula t halkla temas etmen, onlarn iine
girmen gerekir" demekten ba ka are yoktur. nk, gerekten sa r
olan bir kimse hakk nda haberlerin tevatr etmesinin sz konusu edi-
lemiyecei gibi, kendisini sar gstermek isteyen kimse iin de sz
konusu edilemez. te Hristiyanlardan biri tevatr inkr etti i zaman,
bizim de kendisine verece imiz cevap bundan ba ka bir ey deildir.

156
IKINCI BLM

ERATIN HKMLERININ TASD K MESELESI

Bu blm, eriatn getirdii hkmleri tasdik etmenin vacip oldu u-


na ve akln da bunlar gerektirdiine dairdir. Bu blmde bir giri ile
iki fasl vardr.
Giri : Bilinmesi zorunlu olmayan eyler, eriat olmakszn sadece
akli delillerle bilinenler, yaln z er'i delillerle bilinenler ve her ikisiyle
bilinenler olmak zere ksma ayrlr.
eriat olmakszn sadece akli delillerle bilinen eyler, lemin h-
dis olmas, hdis klan'n vcbu, kudreti, ilmi ve iradesi gibi bilgiler-
dir. nk btn bunlar sabit olmadka eriat sabit olamaz. Zira e-
riat kelm'a dayan r. Dolaysiyle nefsin kelm' sabit olmaynca, eri-
at da sabit olmaz. Binaenaleyh, rtbe ynnden nefsin kelm ndan
nce gelen her eyin, nefsin kelmiyle ve ona istinad eden eylerle ispat
edilmesi imknszdr. Bundan baka, bize gre nefsin kelmn da efi-
atla ispat etmek mmkn de ildir. Baz aratrclar ise, bunun mm-
kn olduunu ileri srm lerdir. Bunlarn iddialarna daha nce i a-
ret edilmitir.
Yalnz iitmek suretiyle elde edilen bilgiye gelince, i itme has l 211
olduu anda, iki caizden birini tahsis eder. nk bunlar, ak lla bilinen
hususlardandr. Bunlarn anlalmas ise, ancak Yce Allah' n vahyi
ve ilham ile olur. Biz har, ner, sevap, ikab ve benzerleri gibi hususlar,
vahiy gnderileni i itmek suretiyle biliriz.
Her ikisiyle -akli ve er'i deliller- bilinen hususlar, Allah' gr-
me meselesi, btn hareketleri ve arazlar yaratmada Yce Allah' n
teklii ve benzerleri gibi, akln kapsam iine giren ve rtbe itibariyle
Yce Allah'n Kelm'mn ispatndan sonra olan btn konulard r.
eriatn getirdii bir hkm akla uygun ise, onu kesin olarak tasdik
etmek vaciptir. E er er'i deliller, gerek metinleri, gerekse senedleri

157
ynnden kesin iseler, bunlar hakk nda herhangi bir ihtimal sz ko-
nusu edilemez. ayet bunlar zanni iseler, zanni olarak tasdik edilme-
leri gerekir. Zira dil ve kalp ile tasdik etmenin vacip olmas , dier amel-
lerde olduu gibi, zanni delillere istinad eden bir ameldir. Mesela
biz sahabenin, herhangi bir eyi veya arazlardan birini kulun yaratm
olduunu ileri sren bir kimsenin szn iddetle reddettiini kesin
olarak biliyoruz. Onlar n bu inkarlar, sadece Yce Allah' n "her eyi
yaratan Allah'tr"69 szne dayanyordu. Halbuki bu szn umumi
olduu ve tahsis kabiliyeti bulunduu bilinmektedir. Bu szn umumi-
lii ise ancak zannidir. Binaenaleyh, bu meselenin kesinlik kesbetmesi,
212 ancak daha nce a klad= akl delillerin aratrlmas sonucunda
mmkn olmutur. Biz biliyoruz ki, onlar akl aratrmalar yapmadan
nce bunu inkr ediyorlard . O halde, onlarn zanla idrk olunan hu-
suslara ancak fkhi meselelerde itibar ettiklerine inan lmamas gerekir.
Aksine onlar, zanni kavramlara inanla ve nassla ilgili tasdiklerde de
itibar etmilerdir.
Akln imkansz grd konularla ilgili olarak gelen nasslar
te'vil etmek zorunludur. Zira nass n akla uygun olmayan hkmleri
ihtiva etmesi, kesinlikle d nlemez. Mteabih hadiselerin ortaya
koyduu hkmlerin ekserisi do ru deildir. Bunlardan do ru olan-
lar da kesin olmayp, te'vil edilmeleri mmkndr. Akl bir meselede
durduu ve o meselenin muhal veya caiz oldu u hususunda bir hkm
vermedii takdirde, er'l delillere dayanarak, onun tasdik edilmesi de
vacip olur. Burada tasdikin vacip olmas iin, akln o eyin muhal
olduuna hkmetmesi kafi olup, caiz oldu una hkmetmeyi gerektiren
bir eyi ihtiva etmesi art deildir. Bu iki derece aras nda fark vard r.
Mesela aptal olan bir kimsenin zihninin, bir insan n "bu meselenin caiz
olduunu biliyorum" sz ile, "bu meselenin muhal mi veya caiz mi
olduunu bilmiyorum" sz arasndaki fark kavrayamayacak ekilde
kendisine ihanet etmesi mmkndr. Oysa bu ikisi aras nda dalar
kadar fark vard r. nk birincisi, Yce Allah hakk nda caizdir;
ikincisi ise caiz deildir. Yine birincisi, caiz oldu unu bilmek, ikincisi
ise, muhal olduunu bilmemektir. Bu her iki ksmda da tasdikin vacip
olmas caizdir. te giri bundan ibarettir.
213 Birinci fasl: Bu fasl, har, ner, kabir azab, srat ve mizn
gibi, eriatn getirdii hkmler karsnda akln durumunun ak-
lanmasna dairdir.

69 Bak: Ra'd Sresi, yet: 18; Zumer Saresi, yet: 62.

158
Har : Bu, yaratklarn tekrar diriltilmeleri, iade edilmeleri anla-
mn tar. Buna er'i hkmler dellet etmi tir. Bu ise, ilk yaratma de-
liliyle mmkndr. nk iade, ikinci bir yaratmad r. Binaenaleyh,
bununla ilk yaratma aras nda bir fark yoktur". Buna iade denmesi,
ancak daha nceki yaratmaya nisbetendir. phesiz bir eyi ina et-
meye ve ilk defa yaratmaya kadir olan, onu iade etme e, yeniden ya-
ratmaa da kadirdir. te Yce Allah' n "De ki, onlar ilk defa yaratan
dirilteeektir' sznn manas budur.
ayet "ne dersiniz, btn cevherler ve arazlar yok edilip, sonra
hepsi de mi iade edilecektir ? Yoksa cevherler b raklp, sadece arazlar
yok edilecek ve sonra da yaln z bu arazlar m iade edilecektir" denirse
biz deriz ki: Her ey mmkndr. eriatta bu mmkn eylerden bi-
risinin tyinine dair kesin bir delil yoktur. Mesela iki ktan birisi,
arazlarn yok olmas ve insan cisminin de toprak eklini alarak kal-
masdr. Bylece insandan hayat, renk, rutubet, terkip ve ekil gibi
arazlarn zelliklerinden olan btn hususlar zail olmu olur. Bu in-
sann daha sonra iade edilmesi, yeniden diriltilmesi, kendisine bu araz- 214
larn aynen veya benzerlerinin iade edilmesi anlam n tar. nk
bize gre, araz baki de ildir. Hayat bir araz oldu u gibi, her an var
olan da baka bir arazdr. nsan, cismi itibariyle insand r. nk in-
sann bir insan olmas, araz itibariyle de ildir. Zira deien her araz
dierinden ayrdr. Dolaysiyle bir eyin iadesi iin arazlar n iadesinin
farz olmas art deildir. Biz bunu ancak baz sahabelerin, arazlar n
iadesinin imkansz olduunu sylemelerinden dolay zikrettik. Zira
byle bir ey batldr. Fakat, bunun batl olduunu izah etmek uzun
zaman alacakt r. Bu aklamamzda buna ihtiya yoktur. kinci k
ise, cisimlerin de yok olmas , sonra da yeniden yarat lmak suretiyle
bu cisimlerin iade edilmesidir.
ayet "iadeyi, ikinci yaratmay birincisinden ayran nedir? kinci
yaratln birincisinin ayn olduunu sylemenizin manas nedir?
nk, yok olamn ayms da kalmamtr ki, iade edilmesi mmkn
olsun!" denirse biz deriz ki: Yce Allah, ezelde yok olamn daha sonra
var olacan ve o anda yok oldu unu bildii gibi, yok olann da daha
nce var oldu unu bilmektedir. Yce Allah' n ilmindeki bu bilgiyi
inkr etmek imkanszdr. Zira Allah' n ilmi her eyi kuatt gibi,
kudreti de sonsuzdur. Binaenaleyh, iadenin manas , daha nce var
olan bir yokluu yeniden varla tebdil etmektir. Ba langcn, yani ilk
70 Bak: al-Madnanu'l-Kebir, s. 22, Msr 1309; ilcmu'l-Avm, s. 19.
71 Bak: Yasin Saresi, yet: 79.

159
defa yaratmann mnas ise, zerinden varlk gemeyen bir yoklu un
varln icad etmektir. ade'nin mnas ite budur. Binaenaleyh,
cismin bakilii takdir edildii ve mesele, ilk defa yarat lanlara benzeyen
birtakm arazlarn yeniden yaratlmasna baland srece, er'i h-
215 kmler tasdik edilmi ve bylece de iade problemleri halledilmi ve
ikinci yaratma, ilkinden temyiz edilmi olur. at-Taldfut adl kitabmz-
da bu konudan uzun uzadya bahsederek, onlarn grlerini rtmek
iin, kendilerine gre bir yeri i gal etmeyen nefsin baki odu unu ve bu
nefsin ister insann kendi cismi, ister ba kasnn cismi olsun, bedene
dnerek onu yeniden ynetece ini ispat etmee alt k. Halbuki bu,
bizim inancmza uymayan bir zorlamad r. Zira ad geen kitap, onlarn
gr lerini rtmek iin yaz lm olup, hak mezhebi ispat iin yaz l-
mamtr. Zira onlara gre insan n insan oluu, nefsi itibariyledir.
Onun bedeni ynetmekle me gul olmas, kendisine rz olan bir ey
gibidir. Beden ise onun letidir. te bu gr lerinden dolay , bizde
kendilerini, zellikle nefsin baki olduuna inanmalarndan sonra, ia-
denin, yeniden yaratlmann tasdik edilmesinin vacip oldu una inan-
maya mecbur ettik. Bu iade de, tabiatiyle, nefsin bedenlerden birine
dnerek, onu ynetmesi suretiyle olacakt r. Bu blmn incelendi i
u anda gnl, ara trmann ruhun, nefsin, hayat n ve bunlarn hakikat-
lerinin ne olduuna kadar uzamas n ve bunlar n da incelenmesini
istiyor. Fakat inanla ilgili konular n, akli meselelerde bu dereceye
kadar derinlere inmeye tahamml yoktur. Dolay siyle, eriatn getir-
dii hkmleri tasdik etmek iin, inanla ilgili konularda iktisada ria-
yet etmenin gerekliliinin aklamasnda imdiye kadar syledikleri-
miz kfidir.
Kabir azab : Bunun varlna er'i hkmler dellet etmi tir. Zira
dualarda kabir azab ndan Allah'a s nmak iin, gerek Hz. Peygam-
berden -Allah'n selt ve selam onun zerine olsun-, gerekse sahabe-
lerden -Allah onlardan raz olsun- eitli hadis ve szler rivayet edil-
216 mi tir. Hz. Peygamberin, iki kabrin nnden geerken iindekilerinin
azab grdne dair sz mehurdur. Ayrca kabir azab na, Yce
Allah'n "kt azab, Fir'avun'un adamlarn sard. Onlar sabah akam
atee sunulurlar"" sz de dellet etmektedir. Kabir azab nn varl
mmkndr. Dolaysiyle bunu tasdik etmek vaciptir. Bunun mmkn
oluu aktr. Mu'tezile'nin bunu inkr etmesi, ancak u szlerine da-
yanmaktadr : "Mahede suretiyle gryoruz ki, lnn cesedi azap
grmemektedir. Hatta. belki de ly kurtlar paralay p yiyebilirler,
72 Bak : Mu'min S 2resi, yet, 45-46.

160
fakat yine de byle bir azab mahede etmemiz mmkn olmamakta-
dr". Bu gr samadr. Zira lnn cesedini grmek, ancak cismin
zahirini grmektir. Oysa gerekte azab gren, hangi ekilde olursa
olsun, kalpten veya bat ndan bir czdr. Azap iin bedenin zahirinde
bir hareketin meydana gelmesi zorunlu de ildir. Aksine mesela, uyu-
yan bir kimsenin zahiri grn ne bakan bir insan, onun grd r-
yadan dolay duyduu lezzeti veya ryas nda grd dvlme ve
benzeri gibi fiillerden dolay ektii acy mahede etmez. Dolaysiyle
uyuyan kimse uyan p, uykusunda grdklerini, ekti i aclar ve duy-
duu lezzetleri anlatt zaman, phesiz uykusunda asla byle bir ey
grmeyen bir insan, hemen onun sylediklerini, cisminin zahirdeki
hareketsizliine dayanarak inkr edecektir. te Mu'tezile'nin kabir
azabn inkr etmesi bunun gibidir. Kurtlar n yedii cisme gelince,
sylenecek sz sadece kurdun karn n n o cismin kabri olmas dr.
Binaenaleyh, burada da azab ekecek bir cz'e hayat n iade edilmesi
mmkndr. Zira her ac duyan, bu acy btn bedeninde duymas
art deildir.
M nk ir ve N e k ir meleklerinin sorular haktr ve gerektir. 217
eriat bu sorular n mmkn olduunu bildirdii iin, bunlar tasdik
etmek vaciptir. Zira bu iki melek iin art olan, sadece sorduklanm
sesli veya sessiz lye anlatmak ve lnn de bunlar sesli veya sessiz
anlamasdr. lnn bunlar anlamas art olduu gibi, anlamas iin
de hayat arttr. nsan, bir eyi btn bedeniyle anlamayp, sadece
kalbinin batnndaki bir czle anlar. Binaenaleyh, soruyu anlayacak
olan byle bir czn yarat lmas mmkndr ve bu Allah'n kudreti
dahilindedir. Geriye bir kimsenin yle demesi kalyor: "Biz ly
grdmz halde, Mnkir ve Neklr'i grmyoruz. Ayr ca soru sorar-
larken seslerini i itmediimiz gibi, lnn de onlara cevap verirken se-
sini duymuyoruz". Byle bir sz, phesiz Hz. Peygamberin -Allah' n
selt ve selam ona olsun- Cib r il (A. S.)'i grd n, onun szn
i ittiini ve Cibril'in de Peygamberin cevab n duyduunu inkr etme-
yi gerektirir. Oysa bu gere i eriata inanan bir kimsenin inkr etmesi
imkanszdr. nk bu, Yce Allah'n onda bu sesi duyma ve o kim-
seyi grme duygu ve kudretini yarat p, yannda bulunanlarda bunu ya-
ratmam olmasndan ba ka bir ey deildir. Hatt ilk vahiyler yava
yava nazil olmaa balad zaman, devaml olarak Hz. Peygamberin
yannda bulunan Hz. Tki e'ye dahi bu duygu ve kudret verilmemi tir.
O halde bu gerei inkr etmenin tek sebebi, ilhad ve Allah' n kudre-
tinin geniliini inkardr. Bu gr de bu ekilde rtm oluyoruz.
Sonra bu gr kabul edildii takdirde, uykuda olan bir kimsenin gr- 218

161
d ryalarn ve duyduu korkun seslerin de inkar edilmesi gere-
kecektir. E er tecrbe ile sabit olmasa, uykuda olan bir kimsenin o
esnada grd ve duyduu eylere dair anlatt klarn duyan herkesi
hemen inkr edecek ve yalanlayacaklard r. Gkleri, yeri ve bunlar n
ihtiva ettii hayret verici varlklar yaratt halde, bu kadar de ersiz
eyler karsnda Yce Allah' n kudretinin geniliini ve sonsuzluunu
takdir etmekten ciz olan bir kimseye yaz klar olsun! Sap klarn tabi-
atlarn n bu meseleleri tasdik etmekten nefret etmesine sebep olan,
aynen insann da stn bir varlk ve akllar hayrette brakan bir yara-
tk olmasna ramen, pis bir meni (sperma)'den yarat lm olduunu
tasdik etmekten nefret etmesine sebep olmaktad r; fakat ne var ki,
mahede, gzle grlen gerekler, onlar n bunu tasdik etme e zor-
lamaktadr. Bu da gsteriyor ki, imkans zlna dair delil bulunmayan
bir eyin, s rf itiraz olsun diye inkr edilmesi do ru deildir.
Mizn (terazi)" : Bu da haktr. er'i hkmler buna dellet etmi tir.
Bu mmkndr. Dolaysiyle bunu tasdik etmek de vaciptir.
Bu konuda yle diyenler bulunabilir: "Ameller nas l tartlacaktr?
nk bunlar araz olup yok olmu lardr. Yok olan ise tartlamaz. Bun-
larn yeniden iade edilmeleri ve terazinin bnyesinde yarat lmalarnn
dnlmesi de muhaldir. Zira arazlar n iade edilmesi imkanszdr.
Bundan baka, mesela insan n elinin hareketi nas l halkedilecektir ?

219 nk bu, hareketin terazide insana itaat etmesidir. Buna gre acaba
bu hareketle beraber terazi de mi hareket edecektir ki, bu takdirde,
bu hareket terazinin hareketi olup, insan n elinin hareketi de ildir.
Veya terazi hareket etmeyecek midir ? Buna gre de elin hareketi,
kendisiyle hareket etmeyen bir cisimde meydana gelmi olacaktr. Bu
ise phesiz muhaldir. Sonra terazinin hareket etti i dnlse bile,
bu terazinin meyli (e iklii), hareketlerin uzunluu ve okluu nisbe-
tinde deitii halde, bunun ecir ve mkfatlar derecesinde olmamas
mmkndr. Belki de bedenin bir cz'nn hareketinin gnah', btn
bedenin hareketinin gnahndan kat kat daha oktur. Dolay siyle by-
le bir ey muhaldir".
Biz bu sze karlk deriz ki: Hz. Peygamber'den bu mesele so-
rulduu zaman yle demitir : "Amel defterleri tart lacaktr. Zira
"Kirmen Ktibin" melekleri amelleri cisimlerden meydana gelen sahi-
felerde yazmaktadr. Bu sahifeler teraziye kondu u zaman, Yce Al-
lah onun kefesi (bir gz) iin, yap lan itaat ve sevaplarn bykl
73 Bak: al-ihya, C. I, s. 114.

162
derecesinde bir meyil yaratacakt r. phesiz O, dilediini yapmaa ka-
dir olandr".
ayet "bunun faydas ve bu hesapla mann manas nedir" de-
nirse biz deriz ki: Yce Allah' n fiili iin bir fayda talep edilmez. Zira
O, iledii fiilinden dolay sorumlu deildir. Onlar ise, bundan sorum-
ludurlar. Bu hakikati delillerle ispatlam bulunuyoruz. Sonra bundaki
faydan n, kulun kendi amellerinin miktarn bizzat grmesi ve adaletle
cezalandrldn veya Yce Allah'n ltfu ile bu cezay affetti ini bil-
mesi olduunu dnmek mmkn deil midir? Mesela, mallar zerin-
de iledii bir sutan dolay bir kimsenin vekilini cezaland rmaa veya
bu sutan beraat ettirmeye azmetmesi halinde, o kimsenin verilen ce-
zann adil olduunu ve bu cezann affedilmesini ise, mvekkilinin bir
Kis tfu bulunduunu bilmesi iin, suunun ve ktlklerinin miktar n 220
en ak bir ekilde bilmesi kadar byk bir fayda tasavvur olunabilir
mi ? Fakat sen bununla beraber, yine de Yce Allah' n fiillerinin fay-
dasn renmekte israr edersen, bunun bat l olduu daha nce ge-
mi bulunmaktadr.
Srt": Bu da haktr ve ona inanmak vaciptir. Zira s rat'n varl-
mmkndr. Srt Cehennem'in zerinde uzanan bir kprden iba-
ret olup, btn yarat klar bunun zerinden geecektir. nsanlar bu kp-
rnn zerinden geerken, Meleklere "durdurun onlar ; zira onlar
mes'uldrler" denecektir. ayet "bu nas l mmkn olur? Rivayete gre
Suat kprs kldan ince ve kltan keskindir. Binaenaleyh, Onun
zerinde yrmek nasl mmkn olur" denirse deriz ki: E er bu sz
Yce Allah'n kudretini inkr eden bir kimseden kyorsa, szmz
ona Allah' n kudretinin geniliini ve umumiliini anlatmak konusun-
da olacaktr ki, bunu daha nce a klam bulunmaktayz. Eer bu
sz syleyen Allah'n kudretini kabul eden bir kimse ise, ona hemen
diyelim ki, Sra kprsnn stnde yrmek, havada yrmekten
daha hayret verici de ildir. Yce Allah bunu yapmak iin gereken
kudreti yaratma gcne sahiptir. Bunun mnas , Allah'n insan iin
havada yrme kudreti yarat p, onun zatnda aa dme olana
74 Srt'm vasfnda, onun k l kadar ince oldugu konusunda sylenenler do ru deil-
dir. Aksine S rt, kldan da incedir. Hatt onun inceli i ile kln incelii arasnda bir m-
nasebet yoktur... Zira bu, do ru yolun kar ldr. Doru yol ise, birbirlerine ayk r taraf-
larn gerek ortas ndan ibarettir. te bunun iin Yce Allah, bu duay Ftiha Sreinde
aklam ve "bizi doru yola sevket" demi tin.. Bu aykrlklarn ifrat ve tefrit taraflar
vardr... Doru yol ise, her iki tarftan birine ynelmeyen ve b iki taraf n arasnda kalan
tam ve gerek ortad r. Bu da kldan daha incedir...
Bak: al-Madnnu'l-Kebtr; al-ihy, C. I, s. 114.

163
yaratmamas ve havay da onu bolukta tutabilecek bir kesafette halk-
etmesidir. Havada bu mmkn oldu una gre, her haliyle havadan
daha sabit olan Srt kprsnde de bunun mmkn olabilmesi p-
hesiz akla daha uygundur.
221 kinci Fasl: Bu fasl itikadi konularla dolu olan birtakm fasllar
tam olarak anlatama-mak endiesiyle, bunlar zikretmekten imtina et-
mee dairdir. Bunun iin bunlar zikretmekten vazgemeyi daha uygun
grdm. nk zet olarak sunulan itikadi konular iin gerekli olan,
bunlarn ancak sahih olmalar iin zorunlu bulunan nemli hususlar
ihtiva etmeleridir. Hatrlanmas gerekli olmayan ve hatrland za-
man da gerek kendisinin, gerekse hkmlerinin bilinmemesinde bir
gnah bulunmayan meselelere gelince, bunlar incelemek sadece mese-
lelerin hakikatlerini ara trmaktan ileri gidemez. Bu ise, inanc n saf-
landrlmak ve arklanmak istendii bir ey hususunda elbetteki do ru
deildir. Bu mesele akli, lfzi ve fkhi olmak zere balca meseleden
meydana gelmektedir.

hdis kudretin iki zdda taallk edip etmedii, bu kudretin


eitli olan eylere taallk edip etmedii ve byle bir kudretin, kendi
mahalline aykr veya benzeri olan bir fiile taallfkunun caiz olup ol-
mad hususlarmn aratnlmasdr.

Lafzi ise, mesel rzk, baar, baarszlk ve iman gibi deyimle-


rin ne olduunun, bu deyimlerin hudutlarmn ve bunlara niin bu isim-
lerin verildiinin aratnlmasdr.

Fkii olan meseleye gelince, bu al Emr


yni iyilik-
le emretmenin ve tvbenin ne zaman vacip oldu unun, bunlarn h-
kmlerinin neler olduunun ve benzerleri gibi hususlarm ara trl-
masna benzer. Btn bunlar din konusunda nemli de ildir. Ancak
bu konuda nemli olan, bu kitabn birinci ksmnda getii gibi, Yce
222 Allah'n zat, ikinci ksmnda zikredildii gibi, Allah'n sfatlar ve h-
kmleri, nc ksmnda olduu gibi, Allah'n fiillerinin vacip ol-
mayp, caiz olduuna inanlmas ve bu ksmda da zikrettiimiz gibi,
Allah'n elisi olan Hz. Peygamberin do ruluunun bilinmesi ve onun
getirdii her eye olduu gibi inanlmas hakkknda insann kendi nef-
sinden her trl pheyi uzakla trmas ve yok etmesidir. Bunlar n
dnda kalan hususlar nemli de ildir. Bu itibarla biz burada daha
nce temas etti imiz her meseleden sadece bir meseleye temas etmek su-
retiyle, bununla, benzerlerinin bilinmesini ve benzeri meselelerin inanla

164
ilgili konularda nemli olanlann d nda kallannn nedenlerinin an-
lalmasn salamaa alacaz.
Aklla bilinen mesele: Bu mesele, ldrlen bir insann kendi
eceliyle lp lmedii hususunda insanlarn ihtilaf etmesine benzer.
Eer bu kimsenin ldrlmedi i farzedilseydi, acaba onun o vakitte
lmesi vacip olur muydu veya olmaz myd ? te bu, terkedilmesi
zararsz olan filmin bir meselesini tekil etmektedir. Fakat biz burada
bu meselenin aklanmas yollarn gsterecek ve bununla ilgili olarak
da yle diyeceiz : Aralarnda bir balant bulunmayan iki ey, daha
sonra var olmada birbirlerine iktiran ettikleri zaman, bunlardan biri-
sinin yokluunun takdir edilmesi, dierinin de yok olmasn gerektirmez.
Mesela, Zeyd ile Amr beraber ldkleri halde, daha sonra biz Zeyd'in
lmediini farzettiimiz zaman, bu, Amr' n lmemi veya fiilen lm
olmasn gerektirmez. Bunun gibi, mesela ay tutuldu u zaman Zeyd
ld halde, daha sonra biz onun lmedi ini farzedersek, bu, zorunlu
olarak ayn tutulmadn da farzetmemizi gerektirmez. Ay n tu-
tutulmad n farzetmemiz de, lmn has l olmamasn icap ettirmez.
nk bunlar aras nda bir ilgi, bir balant yoktur.
Aralannda bir bilgi ve ba lant bulunan iki eye gelince, bunlar
ksma ayrlr:
Birincisi: Bu ilginin sa ve sol, st ve alt deyimleri aras ndaki
ilgide olduu gibi, birbirlerini tamamlayan bir ilgi olmas dr. te bu
iki eyden birisinin yok oldu u farzedildi i zaman, dierinin de ona tabi 223
olarak yok olmas gerekir. Zira bunlar birbirlerine s k skya bal
olan eylerden olup, bunlardan birisinin gerekten var olmas , ancak
dierinin varlyla mmkn olur.
kincisi: aralarnda byle bir tamamlay c ilgi bulunmamakla bera-
ber, bunlardan birisinin, art ve artl' da olduu gibi, rtbece di erin-
den nce gelmesidir. Bilindi i gibi, artn yokluu artlmn da yoklu-
unu gerektirir. Mesela bir kimsenin ilmini hayatta olmas na ve ira-
desini de ilmine bal olarak grdmze gre, bu kimsenin hayatta
olmadn farzettiimiz an, onun ilminin de yokluunu farzetmemiz
gerekecei gibi, ilminin yokluunu takdir ettiimiz anda da, iradesinin
bulunmadn takdir etmemiz zorunlu olacakt r. te buna art ad
verilmektedir ki, bir eyin var olabilmesi iin bu artn bulunmas
zorunludur. Fakat byle bir eyin varl, sadece o artn varl ile
meydana gelmeyip, ancak onun yan nda ve onunla beraber olmasiyle
meydana gelmektedir.

165
ncs, neden (illet) ile nedenli (mall) aras ndaki ilgidir.
Nedenli'nin birden fazla nedeni yoksa, bu neden'in yoklu unun farz-
edilmesiyle, nedenli'nin de yok olmas gerekir. ayet bu nedenli'nin
baka bir nedeni daha bulundu u dnlrse, btn bu nedenlerin
nefyedilmesiyle, o nedenli'nin de nefyedilmesi icap eder. Burada be-
lirli bir nedenin yokluunun farzedilmesiyle nedenli'nin mutlaka yok
olmas gerekmeyip, sadece o neden'in nedenli'sinin yok olmas gerekir.
Bu hususu bu ekilde akladktan sonra, tekrar ldrme ve lme ko-
nularna dnelim: ldrme, boynun vurulmas ve kesilmesinden iba-
rettir. Bu ise, boynu k hla vurann elinin hareketlerinden meydana
gelen birtakm arazlara racidir. Bu arazlar, boynu vurulan n boynu-
nun czlerinde birtak m paralanma ve ayr lmalarn hasl olmasndan
domaktadr. te bu arazlara ba ka bir aran daha iktiran etmektedir
ki, bu da lmdr. ayet boynun vurulmas ile lm arasnda bir ilgi
yoksa, boynun vurulmasnn yokluunu farzetmekle, lmn de yok-
224 luunu farzetmek gerekmez. Zira bunlar det oldu u zere, aralar n-
daki iktirandan dolay beraberce var olan iki eyden ibaret olup, as-
lnda aralarnda bir ilgi veya ba lant yoktur. Dolaysiyle bunlar, ikti-
ranlar det olmad halde, birbirlerine iktiran eden iki ey gibidir.
Eer bu vurma eylemi lmn nedeni ve men ei olup, ortada ba ka bir
neden yoksa, bu vurma eyleminin ortadan kalkmasiyle, lm olay da
kendiliinden ortadan kalkm olur. Fakat uras da bir gerektir ki,
nedenler ilkesini ileri srenlere gre, lmn boynun kesilmesinden
baka, hastalk ve gizli sebepler gibi birtak m nedenleri daha vardr.
Binaenaleyh, kesme eyleminin ortadan kalkt m farzedilmesi, dier
nedenlerin de buna bal olarak ortadan kalktklarnn farzedilmedi i
srece, lm olaynn da ortadan kalkt' nn farzedilmesini gerektir-
mez.
Bu hususu bu ekilde aklandktan sonra esas gayemize dnerek,
yle diyebiliriz: Ehli Snnet'ten, herhangi bir tevelld, yani bir eyin
dier bir eyden do duu dnlmeksizin, ihtira'nm, bir eyi yoktan
var etmenin Yce Allah'a has oldu una ve bir yarat n dier bir ya-
ratn nedeni olamyacana inananlar iin biz deriz ki: lm, boy-
nun vurulmasiyle beraber Yce Allah' n ihtira ettii, yoktan var et-
tii ve bunu kendisine tahsis ettii bir olaydr. Binaenaleyh, boynun
vurulmasnn yokluu farzedilmekle, lmn yoklu u zorunlu olmaz.
Hakikat olan da budur. Bir kimse, daha nce cismin sa lam oluunu
ve dtan helke sebep olabilecek herhangi bir etkinin bulunmad n
mahede etmesine dayanarak, boynun vurulmas eyleminin lmn
gerek nedeni olduuna inanrsa, bu kimse boynun vurulmas eylemi

166
yok olduu ve baka bir neden de bulunmad zaman, btn neden-
ler yok olduundan, nedenli'nin de yok olmas nn zorunluluuna inan-
m olur. Bu inan nedenlendirme ve nedenlerin yoklu u bilinen ey-
lere hasredilmesi gr kabul edildii takdirde do ru olur. Binaen-
aleyh, bu mesele uzun tart malara sebep olduuna ve bu tartmalara
girenlerin ekserisi de gere i gibi bu meselenin esas n ve meneini kav-
rayamadna gre, bu hakikatin, bizim daha nce Yce Allah' n kud-
retinin umumilii ve tevelld'n rtlmesi hakk nda zikrettiimiz
kanundan alnmas ve renilmesi gerekir. te bu esasa gre, ldr-
len bir kimsenin, kendi eceliyle ld n sylemek lazmdr. Ecel, 225
Yce Allah'n, insann lm iin yaratt bir vakitten ibarettir. Bu
vakitle beraber boynun vurulmas nn veya ayn tutulmasnn, yahutta
yamur yamasnn hasl olmas veya olmamas nemli deildir. Zira
btn bunlar, bize gre birtak m yaklak nesnelerden ibaret olup,
birbirlerinden tevelld etmi , domu eylerden deildir. Fakat bun-
larn bazlarnn iktiran etmesi, yakla mas det gereince tekerrr et-
mekte, bazlar ise tekerrr etmemektedir.
lm doutan gelen tabii bir sebep olarak gren ve her mizac n,
insan tabiatnn kuvvet ynnden belirli bir rtbesi bulundu unu, bu
kuvvet kendi ba na brakld zaman, mddetinin en sonuna kadar
devam ettiini fakat herhangi bir d tesirle bu kuvvetin yok edilmesi
veya ifsat edilmesinin kendi tabiat nn gereine izafetle, bir istical ol-
duunu ileri sren bir kimseye gre ecel, tabii olan mddetten ibaret-
tir. Mesela bu hususta yle denilebilir: Bir duvar n, yaplnn
salamlna gre yz sene sa lam olarak kalmas mmkndr.
Bunun yansra, ayn duvarn kazma ile derhal yklmas da mmkn-
dr. O halde ecel, kendi zati ve kuvvetinin gere i olarak meydana gelen
bir mddetten ibarettir. Buna gre, duvar kazma ile y kld zaman,
kendi eceliyle yklmamtr. Fakat dtan herhangi bir tesir veya m-
dahele bulunmad halde, bu duvar kendiliinden paralanm ve y-
klm ise, buna kendi eceliyle y kld denir. Ecel lafznn istinat ettii
esas ite budur.
kinci mesele lafzi'dir ki, bu, iman n ziyadeleip, noksanlamas
veya ayn derecede kalmas hususunda insanlar n ihtilaf etmesine ben-
zer. Bu ihtilaf, bu ismin yani iman isminin m terek bir isim olduunu
bilmemekten ileri gelmektedir. Binaenaleyh, bu lafz n dellet etti i
isimler iyice anla ld zaman, bu ihtilaf da kendiliinden ortadan
kalkm olacaktr. Bu lafz mna aras nda mterektir. Zira iman
lafzndan, bazan yakini delillere dayanan tasdik, bazan her hangi bir

167
phe bulunmamak artiyle, taklid ile elde edilen inan kastedildi i gibi,
bazan da bu isim, tasdikin bir gere i olarak, kendisiyle beraber ame-
lin de bulunduu bir inanca verilir.
226 Birinci mnaya bu adn verilmesinin delili, Yce Allah' delil ile
bildikten sonra, hemen len bir kimsenin m'min olarak ld ne hk-
metmemizdir.
Taklidi tasdik'e bu adn verilmesinin delili, Araplar n byk bir
ksmnn, H z. Peygamber'in -Allah' n selt ve selam ona olsun-
kendilerine en ufak bir iyilikte ve ltufta bulunmas nn ve onlarn da
Allah'n birliine dellet eden delillerin hibirine bakmaks zn, muci-
ze'nin ne ekilde dellet ettiinin incelenmesine ihtiya duymaks zn,
sadece Peygamberin durumuna, hareket tarzlar na bakmalarmn, onu
tasdik etmek, onun do ruluuna iananmak iin kendilerine son derece
kfi gelmesidir. I te Hz. Peygamber, bu gibi insanlar n m'min ol-
duklarna hkmediyordu. Yce Allah'n bu konuda "sen bize iman etmi
deilsin'', yani bizi tasdik etmi deilsin demesine ramen, Hz. Pey-
gamber bir tasdiki dier bir tasdikten ayrmamtr.
Amel ile beraber olan inanca bu lfz n verilmesinin delili ise,
Hz. Peygamber'in "bir insan zina etti i zaman, m'min olarak zina
etmez", "iman yetmi ksr ksma ayrlr, bunlarn rtbece en ala
yoldan ezay kaldrmaktr" demesidir. Bundan sonra esas gayemize
dnerek diyelim ki: Delile dayanan tasdik anlamndaki imann ziya-
delemesi dnlemiyecei gibi, noksanlamas da dnlemez.
nk eer hakikat, imann tam olmasiyle hasl oluyorsa, bu bir zi-
yadelik deildir; eer imann kemliyle hasl olmuyorsa, bu da bir
hakikat deildir. Binaenaleyh, bunlarn her ikisi de ayn olup, bunlarda
bir ziyadelik veya noksanl k dnlemez. Ancak insan MI-zindan ak-
layc bir ziyadeliin, yani nefsin, kendisiyle huzura ve gvene kavu tuu
bir ziyadeliin kastedilmesi mmkndr. Zira nefis, ba langta bir
dereceye kadar nazari hakikatlere kar huzur duyar ve onlara gve-
227 nir. Birtek ey zerine bir ok delilin gelmesi ise, delillerin a kla-
yc nitelikleri itibariyle huzur ve gvenin de artmas na sebep olur.
limleri inceleyen herkes, zorunlu bilgiyi elde etmek ve ona kar
kendi nefsini huzura ve gvene kavu turmak iin bu ilimler ara-
snda bir takm farklarn ve aynliklann bulundu unu idrk eder. Bu
da, mesela. iki'nin bir'den fazla, lem'in hdis oldu unu ve bu hdis
klarm da bir olduunu kesinlikle bilmektir. Bundan ba ka, byle bir
75 Bak: nisuf Sresi, yet: 17.

168
kimse, delillerin okluu veya azl orannda konularn bireyleri ara-
snda birtakm farklarn ve ayrlklarn bulunduunu da idrk eder.
Bu gibi farklar nefsin huzur ve gvene kavu masnda imann aslna,
batnna bakan herkes iin m ahede olunan hususlard r. Eer imann
ziyadelemesi bu anlamda tefir ediliyorsa, phesiz bu tasdikin, yani
delile dayanan tasdik'in de ziyadele memesi iin bir mani yoktur.
man, taklidi tasdik anlamnda kabul edildii takdirde, imamn
artmas veya azalmas konusunda bir takm farkllklarn bulunduunu
inkr etmee imkan yoktur. Zira biz m ahede yoluyla anlyoruz ki,
inanlarna ballk ynnden bir Yahudinin durumu ile bir H risti-
yann veya bir Mslmann durumlar arasnda bir takm farklar var-
dr. O derece ki, bunlardan hibiri yekdi erinin inancna tesir edeme-
dii gibi, kalplerinin kesin olarak ba land bir eyden ayrlmasna da
her trl tehdid, korkutma eylemleri, ilmi ara trma veya hayali inan-
drma metodlar da tesir edemez. Bir insan kendi inancna kuvvetle
bal olmasna ramen, yine de gere i kabul etmee meyyal bir yara-
tltadr. Bundan dolay kalbinin baland ey, kendisi iin kesin
huzur ve ferahl salamayan bir d m gibidir. Bu dm de kuvvetli
veya zayf olmas bakmndan eitlidir. Binaenaleyh, bu e itlilii insaf
sahibi bir kimsenin inkar etmesi d nlemez. Bunu ancak ilimlerin
ve inanlarn adlarn duyduklar halde, kendi ruhlarmda bunlar n ta-
dm alamayanlar, bunlarn durumlarnn ve bunlarn iindeki baka-
larnn durumlarnn eitliliini kavrayamayanlar inkr edebilirler.
man, nc mnada kullan ld zaman -ki bu tasdikle beraber 228
ameldir- amelin bnyesine e itliliin arz olacanda phe yoktur.
Fakat acaba amele devam edilmesi yznden, tasdikin bnyesinde de
byle bir eitlilik arz olacak mdr ? Dnlmesi gereken nokta i te
budur. Binaenaleyh, bu gibi konularda muraili i terketmek daha do -
ru olur. Zira hakikat, sylenen szn hakikat olmas dr.
Bu konuda ben derim ki: Nefsin taklidi imana kar duyduu
gven ve huzurun te'kidinde ve bu iman n nefiste iyice yerle mesi
ve kuvvet kazanmasnda, emirlere uymaa devam etmenin byk bir
tesiri vardr. Bu gere i, ancak kendi nefsinin halleriyle yakndan il-
gilenen, emre uyduu veya uymad zamanlarda bunlar kontrol eden
ve halin de kendi bat nnda eitli bulunduunu anlayan kimse bilir.
nk insan, amele devam etmesi sebebiyle kendi inanlar na kar bir
yaknlk duyar ve bununla da huzur ve gveni artar. Bundan dolay ,
kendi inancna uygun olarak uzun zaman amel eden bir kimsenin,
bu inancn dei tirmek veya bu konuda kendisini pheye drmek

169
isteyen bir kimsenin, bu isteini yerine getirebilmesi, amele devam uzun
olmayannkinden daha zor olur. Esasen gelenekler de bunu gerek-
tirmektedir. Zira bir yetime kar kalbinde merhamet duygusu bulunan
bir kimse, o yetimin ba n okad ve durumu ile ilgilendii zaman,
merhamet duygusunun gerektirdi i bu ii yapmasndan dolay, kalbin-
deki merhamet duygusu daha da artar ve kuvvet kazan r. Keza, baka-
sna kar kalbinde hrmet besleyen bir kimse, bu hrmet gere ince
onu yceltir veya elini perse, kalbindeki bu hrmet ve tzim (ulu-
lama) duygusu daha da artm olur. te bundan dolay, amellere de-
vam etmek suretiyle ibadet ederiz. Bu da kalbin tzimi gere ince rku
ve secdeleri yapmak suretiyle olur ki, bununla da kalplerin tzimi zi-
yadelemi olur. te bunlar, sz konusunda maharet sahibi olduklar n
taslayan ve ilmi, sadece lafzlan duyduklar ekilde tertip edip, bu ko-
nuda nazar (istidial, ara trma) zevkinin roln idrak edemeyen kim-
selerin inkr etmi olduklar gereklerdir. Bu meselenin hakikati i te
budur. Onlarn rzkn manas zerindeki ihtilaflar da tpk bunun gi-
bidir.
229 Mutezile'ye gre rzk, insann malik olduu eylere mahsustur.
Bunun iin onlar, Allah' n hayvanlara rzk vermekle mkellef bulun-
madn sylemek zorunluluunu ortaya atm lardr. Onlarn, rzkn,
yenilmesi haram olmayan ey olduunu sylemeleri de mmkndr.
Bu takdirde onlara denir ki: Zalimler ld ne gre, acaba bunlar
mrleri boyunca rzklandrlmam m saylacaklar ? Bizim gr -
mzde olanlar, rzkn, ne kilde olursa olsun kendisinden faydalan lan
bir ey olduunu sylemilerdir. Bundan ba ka rzk, helal ve haram
olmak zere iki k sma ayrlr. Ayrca onlar, rzkn ve nimetin tarifleri
konusunda sz alabildiine uzatm ve bylece de zamanlar n bou
bouna harcam oldular. Buna benzer hususlar, mhim olanla olma-
yan ayrmayan, geri kalan mrnn k ymetini bilmeyen ve aslnda bu
gibi konularn bir kymeti bulunmad n anlamayan bir kimsenin
alkanlklarndandr. Halbuki bu kimse, zaman n ancak daha nemli
olan meseleler iin harcamal dr. Mesela, aratnclann karlatklar
birtakm meselelerin ara trlmas ve incelenmesi problemi, lafzlann
gerekesinin ve bunlara bu isimlerin verilmesinin nedeninin ara trl-
masndan daha nemlidir. Yce Allah'dan, bizi ilgilendiren konularla
megul olmaa muvaffak klmasn dileriz.
nc mesele fkhklir. Bu ise, kelmclann, faskn hesaba eki-
lip ekilmiyecei hususundaki ihtilaflan gibidir ki, phesiz bu fkhi
bir aratrmadr. Mesele bu konuda sze nas l ve nereden ba lanmas ve

170
sonra da bunun ne ekilde zetlenmesidir. Fakat biz bu konuyla ilgi-
li olarak deriz ki: Gerek olan fas kn hesaba ekilmesidir. Bunu ted-
rici olarak tasvir edebilmemiz iin yle deriz: Acaba iyili i emretme
ve ktlkten nehyetme (al-Emr va'n-Nehy ani'l-Munker)
meselesinde, emreden ve nehyedenin kk ve byk btn gnah-
lardan masum olmas art midir? Eer art ise, phesiz bu icma'a
aykrdr. nk Peygamberlerin byk gnah i lemekten msum
olduklar ancak eriat yoluyla bilinmektedir. Kk gnahlardan ma-
sum olduklar meselesi ise ihtilafldr. Binaenaleyh, ne zaman dn- 230
yada tam bir masum bulunmutur? Eer siz "bu art deildir. Hatt,
mesela ipekli elbise giyen bir kimsenin, bunu yapmakla asi oldu u hal-
de, bir kimseye zina etmekten ve iki imekten menetmesi caizdir"
derseniz biz deriz ki: Buna gre, acaba iki ien bir kimsenin kfiri
hesaba ekmee, kendisini kfrden menetme e ve bundan dolay da
onunla sava maa hakk var m dr ? Eer bu soruya hayr, derlerse,
bu szleriyle icma' bozmu olurlar. Zira Mslman ordular her za-
man asileri de iaatkarlar da bnyesinde toplam olduu halde, ne
Hz. Peygamberin -Allah' n selt ve selam onun zerine olsun- zama-
n nda, ne de sahabelerin ve Tabiin'in as rlarnda sava tan menedil-
memilerdir. ayet bu sorumuza evet, derlerse yine biz deriz ki: Acaba
iki ien bir kimsenin, ba kasn, insan ldrmekten menetmeye hakk
var mdr veya yok mudur? E er yoktur, derlerse biz onlara deriz ki :
Buna gre, acaba bununla, ipekli elbise giydi i halde ikiden meneden
ve zina ettii halde kfrden meneden kimse aras nda ne fark vardr?
Binaenaleyh byk gnah, kk gnah n stnde olduu gibi, byk
gnahlar da kendi aralar nda e itlidirler. ayet, evet hakk vardr,
deyip bu szlerini, bir eyin stnde olan ne kendi misliyle, ne de dnu
ile menedilebilir; o ancak kendisinden stn olan bir eyle menedilebi-
lir, dmek suretiyle tekid etmek isterlerse, hemen syleyelim ki, bu h-
kmlerinin de bir mesnedi, bir dayana yoktur. Zira zina fiili, iki
imenin stndedir. Dolay siyle, zina etti i halde bir kimsenin ba ka-
sn ikiden menetmesi ve kendisinin de ikiden imtina etmesi uzak bir
ihtimal deildir. Hatt kendisi iki iti i halde, ocuklarn ve arkada -
larn ikiden menetmesi ve onlara yle demesi de mmkndr:
"kiyi terketmek bana da, sizlere de vaciptir. Haram olan bir eyin
terkedilmesini emretmek vacip oldu u gibi, onu terketmek de vacip-
tir. Binaenaleyh benim, bu iki vacipten birini semek hakk mdr. Bun-
lardan birini terketmem, di erini terketmemi gerektirmez". Buna gre,
bu kimsenin ikinin terkedilmesini emretmemesi caiz oldu u gibi,
onun, iki itii halde bundan menetmesi de caizdir. O halde bunlar, 231

171
birini terketmek, di erini de terketmeyi gerektirmeyen iki vaciptir. Bu
hususta belki de, bu ok kt birtak m olaylarn meydana gelmesine
sebep olabilir, diyenler bulunabilir. Bu cmleden olarak, mesela bir
erkein, bir kadna zor kullanmak suretiyle malik olmas ve iradesi
dnda onunla zina etmesi, ve bu zina fiili esnas nda kadn kendi ih-
tiyariyle yzn at zaman, kendisine "yzn ama; zira ben senin
zevcen veya mahremin de ilim, mahreminden bakasna yzn amak
haramdr. Halbuki sen zinaya zorlandn halde, yzn amakta ser-
bestsin; binaenaleyh, seni bundan menederim" demesi mmkndr.
phesiz bu gibi emirler ve hesapla malar ok so uk ve kt emirler
ve hesapla malar olup, bunlara ak ll bir kimsenin iltifat etmesi d -
nlemez. Bundan ba ka, "benim iin vacip olan iki eydir: Bunlar
da, amel ve ba kasna emirdir. Bu itibarla, ben hernekadar bunlardan
birini terketsem de dierini yapyorum. Mesela bana vacip olan, abdest
almak ve namaz k lmaktr. Fakat ben abdesti terketti im halde na-
maz klyorum. Yine benim iin snnet olan, oru iin sahura kalk-
maktr. Fakat ben sahura kalk p, orucu terkediyorum" sz de t pk
bunun gibidir. Dolaysiyle bu da muhaldir. nk sahura kalkmak,
oru iin snnet oldu u gibi, abdest almak da namaz iin arttr. Bun-
lardan herbiri di eri iin arttr. Bu art da rtbe ynnden artldan
nce gelmektedir. te bunun gibi, insann kendi nefsi de ba kasndan
nce gelmektedir. O halde insan n nce kendi nefsini, daha sonra da
bakasn slah etmesi gerekmektedir. Gerek bu iken, insan kendi nef-
sini ihmal edip, bakasiyle me gul olduu takdirde, zorunlu olan tertip
ve dzenin aksine hareket etmi olur. Bunun aksine olarak insan n,
kendi nefsini slah ettii halde, bakasna gereken emri vermemesi ve
onu slah etmemesi de, phesiz Allah'n emirlerine kar gelmektir.
Fakat o, bu hareketinde herhangi bir eli iklie dm olmaz. Ite
kafirin durumu da bunun gibidir. Onun, nce bizzat kendisi mslman
232 olmad mddete, ba kalarn islmiyete davet etme e hakk yoktur.
Binaenaleyh onun, "bana vacip olan iki eydir. Bunlardan birini terk-
edip, dierini yapmak benim hakkmdr" demesi asla kabul edilemez.
Btn bunlara cevap olarak biz deriz ki: Zina eden bir erke in,
zina ettii kadnla hesaplamas ve onun yzn amasn menetmesi,
bize gre caizdir. Dolay siyle, bunun ok so uk ve irkin bir hareket
olduu hakkndaki sznze gelince, hemen syleyelim ki, burada bu
hareketin scak veya so uk, yahut da tatl veya irkin olmas sz ko-
nusu deildir. Aksine burada sz konusu olan, sadece bu hareketin hak
veya batl olmasdr. Aslnda souk ve ar olan pek ok hak olduu gibi,
muhal ve ac olan pek ok da bat l vardr. Binaenaleyh, hak ile lezzetli

172
ayr ayr eyler olduu gibi, batl ile irkin de ayr ayr eylerdir. Bunun
kesin delili bizim yle dememizdir : Zina eden kimsenin kad na "y-
zn ama; zira bu haramd r" demesi ve onu ameli olarak bu hareketi
yapmaktan ahkoymas, bir sz ve fiilden meydana gelmektedir. Bu sz
ve fiil de ya haramdr, ya vaciptir ya da mubaht r. ayet bunun vacip
olduunu sylerseniz, maksat has l olmu olur. Eer bunun mubah ol-
duunu ileri srerseniz, phesiz bir kimsenin mubah olan bir eyi
yapmaa hakk vardr. Yok, eer bu haramdr derseniz, buna gre aca-
ba bunun haram olu unun dayana nedir? Zira bu, daha nce yani
o kimse daha zina fiilini i lemeden nce vacip idi. O halde nasl olur da
mahrem sz ortaya at lmak suretiyle, vacip olan bir ey haram
olabilir? Binaenaleyh, onun bu son sznde, eriatn haram kldn
dorulamaktan ba ka bir anlam bulunmad gibi, fiilinde de haram
olan bir eyi yapma menetmekten baka bir husus yoktur. Dolay -
siyle, bunlardan sadece birinin haram oldu unu sylemek muhaldir.
Bizim "faskn bakasna emir verme ve onu hesaba ekme hakk var-
dr" szmzden, onun sznn hak ve fiilinin de haram olmad n
belirtmekten ba ka bir maksadmz yoktur. Bu ise, phesiz namaz ve
abdest gibi deildir. nk asl emrolunan namazd r. Abdest ise, na-
mazn artlarndandr. Binaenaleyh, abdestsiz namaz masiyettir, 233
namaz deildir. Byle bir namaz, phesiz namaz olmaktan kmak-
tadr. Buna gre, onun bu sz hak olmaktan kmad gibi, fiili de
haramdan menetme olmaktan kmamaktadr. Bunun gibi, sahura kalk-
mak da, yeme i ne almak suretiyle oruca dayan klk kazanmaktan
ibarettir. Bu dayan kl salayacak eyi elde etmee almadan da,
byle bir dayankl . n hasl olmas akla uygun de ildir.
"nsann kendi nefsini terbiye etmesi, ba kasn terbiye etmesi
iin arttr" sznze gelince, bu da mnaka a konusu olan bir husus-
tur. Bunun byle olduunu siz nasl anladnz ? Mesela bir kimsenin,
"kendi nefsini slah etmesi ve gnahlardan al koymas, bakas ve
kafirlerin ba kalarn kfrden menetmesi iin art olduu gibi, in-
sann kendi nefsini kk gnahlar ilemekten alkoymas da, byk
gnahlardan menetmesi iin arttr demesi, tpk sizin sznz gi-
bidir ki, phesiz bu icmaa aykrdr. Zira, mesela bir kafir dier bir
kfiri kl zoruyla mslman olma a zorlad zaman, biz onun bu ha-
reketini menetmeyip yle deriz : Allah'tan ba ka bir ilah bulunmad-
n sylemesi ve bununla da ba kasna emretmesi onun zerine bir bor-
tur. Fakat onun bu emri verebilmesi iin, mutlaka bu sz sylemesi art
deildir. Dolaysiyle onun, bu sz syledii halde, bununla emretmeme-
si mmkn olduu gibi, sylemedi i halde, emretmesi de mmkndr.

173
te bu meselenin hakikati de bundan ibarettir. Biz bu meseleye
ancak bu gibi konular n kelm ilmine, zellikle, zet olarak sunulan
itikadi konulara lay k olmadn belirtmek iin temas etmi bulunu-
yoruz. Do rusunu bilen Allah't r.

174
NC BLM 234

MAMET MESELESI

Bil ki: imamet meselesinin'' incelenmesi de nemli bir mesele de-


ildir. Ayrca bu mesele aklla bilinen konulardan biri de de ildir. Bu,
ancak fkhis olan meselelerden birini te kil etmektedir. Sonra, bu konu
insanlar arasnda birtakm taassuplarn, gr ayrlklarnn domasna
da sebep olmaktad r. Bundan dolay, bu konuya girmekten ka nan
kimse, her nekadar gr nde isabetli olsa da, bu meselenin iine giren
kimseden daha do ru hareket etmi olur. Bir de o kimsenin gr nde
hata etmi olduunu dnn! te o zaman bu meselenin iine girmek-
ten kammakla, o kimsenin ne kadar do ru hareket etmi olduu da-
ha da iyi anlalm olur. Bununla beraber, inanla ilgili konular n
daima imamet meselesiyle sona erdirilmesi bir gelenek halini ald n-
dan, biz de bu geleneksel metoda uymak zorunlulu unda kaldk. n-
k alkanl klara ve geleneklere ayk r bir metodun takip edilmesi,
daima kalplerin byk bir nefretle kar ladklar bir husustur. Bununla
beraber biz, bu konuda sz k sa kesecek ve yle diyeceiz : Bu ko-
nunun incelenmesi ba lca u noktada toplanmaktad r :
Birinci nokta, imamn tyinin vacip olmas nn aklanmasna dair-
dir. Burada hemen i aret edelim ki, bunun vacip olmas nn akl yoluyla
olduunu zannetmemiz gerekmektedir. Zira biz, daha nce de a k-
ladk ki, vcub eriattan alnmaktadr. u kadar var ki, bunun yap l-
masndaki eitli faydalar veya terkedilmesindeki en kk zararlar
bize aklayan ancak ak ldr. Buna gre, bu dnyada birok faydalar
salayp, birok zararlar da uzaklatrdndan dolay, imamn t-
yininin vacip olduunu inkr etme e imkan yoktur. Buna ilave olarak
biz, sadece bunun vacip oldu una dair kesin er"i delili ortaya atmakla,
76 bn Keysn mamet'in vacip oldu u esasnu inkr etmi tir. Ona gre, imameti
inkr eden bir kimsenin tekfiri gerekmedi i gibi, imamet meselesini bytenlere ve imama
iman etmenin, Allah'a iman etme gibi oldu unu syleyenlere nem verilmemesi gerekmek-
tedir. Bak: Faysalu't-Tafrika, s. 57.

175
hatt bu konuda mmetin icma' bulunduunu sylemekle de yetin-
miyoruz. Aksine biz, insanlarn, gzlerini icma' n dayand eye evir-
melerini isteyerek diyoruz ki : Din i lerinin dzenlenmesi, kesinlikle
eriatn sahibi olan Peygambere -Allah' n selt ve selam ona olsun-
235 aittir. Bu ise, her trl tart may kabul etmeyen kesin bir mukaddime
(nerme)'dir. Buna ba ka bir mukaddime daha ilave ediyoruz ki, bu
da, din ilerinin tanzim edilmesinin ancak kendisine itaat edilen bir
imamn varliyle mmkn olaca keyfiyetidir. Bylece, bu iki mukad-
dimenin toplamiyle asl davann doruluu ortaya km olmaktadr
ki, bu da imamn tayininin vacip olmasdr.
Eer "din i lerinin tanzimi ancak bir imamn tyini ile mmkn
olur, anlamndaki son nermenizin kabul edilmesi imkans zdr" de-
nirse, biz deriz ki : Bu nermenin do ruluunun delili, din ilerinin dze-
ninin ancak dnyann dzeniyle, dnyann dzeninin de ancak kendisi-
ne itaat edilen bir iman n varliyle hasl olmasdr. Buna gre acaba
niz (ekime), bu iki nermeden hangisi hakkndadr ? ayet "niin
din ilerinin dzeni, ancak dnyan n dzeniyle hasl olur dediniz?
Hakikatte ise dinin dzeni, ancak dnyan n harap olmasiyle hasl olur.
nk, din ile dnya birbirine z t olan iki eydir. Bunlardan birini
tamir etme e almak, dierini ykmak demektir" denirse, biz deriz
ki: phesiz bu sz, bizim dnya'dan kasdettiimiz eyi anlamayan bir
kimsenin szdr. Zira dnya kelimesi, mna bak mndan mterek
bir lafzdr. Mesela bu lafa, bazan her trl nimet ve lezzetin ziyadeli-
inin, zaruri ihtiyatan fazla olan eylerin karh olarak kullanld
gibi, bazan da insann lmeden nce muhta oldu u btn zaruri ih-
tiyalarnn karl olarak kullanlr. Grld gibi, bunlardan birisi
dinin zdd olduu halde, dieri dinin bir artm tekil etmektedir.
Binaenaleyh, bu gibi m terek lafalarm ta dklar manalar birbirin-
den ayramayan kimse, i te bu ekilde hataya der. Bu konuda biz
diyoruz ki: Dinin dzeni ancak bilgi ve ibadet ile has l olur. Bunlar
elde etmek de ancak vcudun sa laml, hayatn varl ve selmeti,
ihtiya oran nda yiyecek, iecek ve yatacak yerin bulunmas , btn
tehlike ve afetlerden uzakla mak ve korunmakla mmkn olur. Ben
una eminim ki, bulundu u topluluk iinde emniyette olan, vcudu sa -
lam ve gnlk az bulunan kimseye, sanki btn dnya oldu u gibi
bahedilmitir. phesiz insanolu btn hallerde kendi ruhuna, be-
236 denine, mallarna, meskenine ve az na kar kesin bir gvene sahip
olmayp, ancak baz hallerde sahip olur. Dinin dzenlenmesi ise, an-
cak bu zorunlu maddelere kar gvenin salanmasiyle mmkn olur.
Aksine btn zamanlar n, nefsini zalimlerin klcndan korumakla,

176
azn galiplerin ve kudretlilerin a zndan kapmaa almakla geiren
bir kimsenin, kendisini ne zaman ilme ve amele vermesi mmkn olur ?
Oysa ilimle amel, Ahiret" saadetinin en nemli iki unsurudur. Bu da
gsteriyor ki, dnyann dzeni, yani ihtiya lleri, dinin nizam ,
dzeni iin arttr.
Dier nermeye gelince, -ki bu da dnyan n dzenlenmesinin, in-
sanlar, mal ve mlkler iin gven ve huzurun sa lanmas nn, ancak
kendisine itaat edilen bir sultan n varliyle mmkn olmas esasna
dayanmaktad r- bunun birok rneklerini, sultanlar n ve imamlarn
lmleriyle meydana gelen birtak m fitne ve fesat hareketlerinde gr-
mek mmkndr. nk, ayet bu trl fitne hareketleri devam etti i
ve kendisine itaat edilen ba ka bir sultan tyin etmek suretiyle, bun-
larn ard alnmad takdirde, phesiz bu karklklar devam edecek,
khlarn akrds her tarafa yaylacak ve bu da, o lkede k tln ba
gstermesine, hayvanlar n lmesine ve snai tesislerin durmasna sebep
olacaktr. Bu arada galip gelen, ma lubu soymakla ura acak, hayatta
kalanlarn ekserisi de kllarn glgesinde helk olacak ve dolay siyle,
kendisini ibadete ve ilme verecek kimse kalmayacakt r. te bundan
dolay dendi ki : Din ile sultan iki ikiz karde tir. Yine bundan dolay
dendi ki: Din esas ve sultan koruyucudur. Esas , temeli bulunmayan
bir bina yklma a mahkfm olduu gibi, koruyucusu bulunmayan bir
ey de yok olmaa mahkrrdur. Binaenaleyh, ak ll olan bir kimse u
hususu kesinlikle kabul etmek zorundadr ki, insanlar, e itli snf-
lariyle, iinde bulunduklar muhtelif durumlariyle, arzulariyle ve bir-
birine aykr grleriyle babaa braklsalard ve aralarnda gr -
ne hrmet ve itaat edilen ve onlar bir fikir etrafnda toplayabilecek
gte bir kimse bulunmasayd , phesiz hepsi de en son ferdine kadar
helk olurdu. Bu hastaln ilac ise, ancak bu dank ve birbirine ayk r
fikirleri bir araya getirebilecek, e itli grlere sahip insanlar bir
fikir etrafnda toplayabilecek gce, kudrete sahip ve kendisine itaat edi-
len bir sultann varldr. Bu da bize gsteriyor ki, dnya dzeni iin
sultann varl ve din dzeni iin dnya dzeni zorunlu oldu u gibi,
Ahiret saadetini kazanmak iin de din dzeni zorunludur. te Peygam- 237
berlerin kasdettikleri, arzulasel klar ey, kesin olarak budur. Bylece
anlalm olmaktadr ki, imamn varlnn vacip olmas, eriatn,
terkedilmesi imkans z olan zorunluluklarndan biridir.
kinci nokta, imam tayin edilmesi iin, insanlar aras ndan kimin
seilmesi gerekti inin aklanmas hakkndadr.
77 Ahiret hayatnn varl konusunda btn semavi dinler ittifak etmi lerdir. eviren.

177
Bu konuda biz deriz ki: A ka bilinmesi gerekmektedir ki, s rf
kendi arzumuza uyarak, geli igzel bir kimseyi ba mza imam olarak
tayin etmemiz mmkn deildir. Zira imamn, dier insanlardan ayrl-
d birtakm zelliklere, birtak m niteliklere sahip olmas zorunludur.
Bu zelliklerin bir ksm bizzat kendisinde bulunmas gereken, bir ks-
m da bakas ynnden olan zelliklerdir.
Bizzat kendisinde bulunmas gereken zelliklere gelince, her ey-
den nce imamn halk idare etme ve onlara szlerini, tavsiyelerini ve
emirlerini dinletebilme yetene ine sahip olmas lazmdr. Bu da, o
kimsenin her ynden yeterli, ilim ve takva sahibi olmasiyle mmkn-
dr. Btn bunlara ilave olarak, hkmdarlar n zelliklerinden dier
biri de, onlarn Kurey kabilesine mensup olmalar artdr. Bu dr-
dnc art bize bildiren Hz. Peygamberin -Allah' n selt ve selam
ona olsun- "mamlar Kurey' ten olur" szdr. te imam dier in-
sanlarn ekserisinden ayran bir vasf da budur, fakat Kurey kabile-
sinde bu sfatlar haiz bir gurubun bulunmas da pekala mmkndr.
Bu itibarla, imamn kendisini bunlardan ay ran baka bir zelli i daha
bulunmas zorunludur. Bu da ancak onun, ba kas tarafndan imam
olarak grevlendirilmesi ve bu grevi yapmak iin seilmesidir. Onun
hakknda bu tyin ve grevlendirme devam etti i srece, imamet ma-
kam sadece ona has olarak kalir ve bu makama ba kas getirilemez.
imdi de geride imam tyin edenin ve kendisine bu grevi yapmak iin
seenin sfatlarnn incelenmesi kal yor. Zira imam tyin ve seme g-
revinin herkese verilmesi mmkn de ildir. Bunu yapann mutlaka
bakasnda bulunmayan bir zellie sahip olmas lazmdr. Bundan
dolay bu tyin veya seme i inin, ancak kiiden birisi tarafndan ya-
plmas mmkndr ki, bunlar da unlardr : Bu greve ya do rudan
doruya Hz. Peygamber -Allah' n salt ve selam ona olsun- tarafndan
tyin edilmek suretiyle getirilir veya ocuklar ndan veya Kurey 'in
238 dier mensuplarndan belirli bir kimseyi kendisine veliaht tyin etmek
suretiyle zamann imam tarafndan getirilir, yahut da kendisine ve ih-
tiyarna bakalarnn da biat etmesi, uymas gereken gl ve nfuz
sahibi bir kimse tarafndan seilmek suretiyle bu greve getirilir. Bu
seme grevinin, bazan kendi nefsine gvenen, lider olma vasfn haiz
ve halkn arasnda zel ve stn bir durumu bulunan bir tek ki iye
verilmesi mmkndr. Dolay siyle, bu ahsn imama biat etmesi ve
onu bu grev iin semesi, bakasnn da ayn eyi yapmasna ihtiya
brakmaz. nk gaye, da nk ve eitli fikirlerin itaat edilen bir ahs
zerinde toplanmas dr. Binaenaleyh, kendisine itaat edilen bu ahsn
imama biat etmesi, ona itaat etmesiyle ba kalar da imama itaat etmi

178
olurlar. Bu seme grevinin, bazan bir ki iye verilmesi do ru ,olmayp,
aksine bunun iki veya ki iye, ya da bir guruba verilmesi daha uygun
olur. Bu takdirde, itaatin tamamlanmas ynnden, bunlarn mutlaka
bir araya gelmeleri, yeni imama biat etmeleri ve onu seme hususunda
birbirleriyle uyu malar lazmdr. Hatt bu konu ile ilgili olarak ben
derim ki: Mesela, mevcut imam n vefatndan sonra, Kurey 'ten geride
kendisine itaat edilen ve emirlerine uyulan sadece bir tek ki i kalsayd
ve bu da derhal imamet davas na kalkp, bu makama otursayd ve fii-
len de bu grevi zerine alsayd , kudreti ve yeterlilii ile de btn halk
kendisine tabi klsayd, ayrca kendisi de imamlar n haiz olmas ge-
reken vasflar haiz bulunsayd, phesiz bu kimsenin imameti tam ve
sahih olur ve kendisine itaat edilmesi vacip olurdu. Zira bu kimse,
kendi kudret ve yeterlili inin bir gerei olarak bu makama gelmi tir.
Dolaysiyle, kendisiyle eki mek ve tartmak birtakm fitnelerin ve
karklklarn domasna sebep olacaktr. ukadar var ki, bu durumda
olan bir kimse, phesiz zamannn byklerinden, ileri ellerinde
tutan nemli ki ilerden kendisi iin biat almaktan da ciz
Bu ise, her trl pheden uzak olan bir hakikattir. Binaenaleyh
bu gibi meseleler, genellikle halkn kendisine biat etmesiyle ve onu ima-
met makamna getirmesiyle sona ermektedir.
Eer "maksat e itli fikirleri bir araya getirebilecek, halk birbir-
leriyle savatan ve ktaldan (bo azlamadan) menedebilecek ve btn 239
glerini dnya ve hiret saadeti iin sarfetmelerini sa layabilecek ni-
telikte, kendisine itaat edilen ve sayg duyulan gl bir kimsenin or-
taya kmas olduuna gre, filmin d nda kalan dier btn artlar
haiz bulunan ve kendisinin yoksun bulundu u ilim iin de alimlerin
bilgisine bavuran ve onlarn szleriyle amel eden bir kimsenin, bu g-
revi zerine almas halinde, bu kimse hakknda acaba siz ne d nr
snz ? Size gre byle bir kimsenin tahtndan indirilmesi ve kendisine
muhalefet edilmesi vacip midir? Yahut bu durumda da ona itaat edil-
mesi gerekli midir" denirse, biz deriz ki: Bizim bu konudaki kesin
inancmz ve gr mz udur : Bu kimsenin, yerine, her hangi bir
fitnenin ve ktaln domasna sebep olmakszn, btn imamet sfat-
larn haiz bir ahsn getirilmesi mmkn olduu takdirde,hal'i, tah-
tndan indirilmesi vaciptir. ayet bu, ancak bir sava n veya bir fitnenin
meydana gelmesi suretiyle mmkn oluyorsa, bu takdirde ona itaat
etmek ve imametini kabul etmek vacip olur. Zira imam n bizzat kendi-
sinin bilgili olmas veya bakasnn bilgisine dayanarak fetva vermesi
ve ileri yrtmesi hakkndaki tartmalardan vazgemekten do acak
kaybmz, phesiz, akibetini bilmedi imiz byk bir fitnenin do ma-

179
sna sebep olmas halinde, bakasna uymak ve onu taklid etmekten
doacak kaybmzdan ok daha azd r. nk bu fitne ve karklklar,
belki de insanlarn ve mallarnn helkine sebep olacakt r. mamet
artlarna ilim sfatnn ilave edilmesi ise, ancak bu s fatn bir meziyet
ve ilerin yrtlmesini salayan tamamlayc bir sfat olmasndan ileri
gelmektedir. Binaenaleyh, birtakm meziyetlere ve tamamlayc vasfla-
ra kaplarak, onlara kar yaknlk ve arzu duyarak, en nemli ve en do -
ru olan iin terkedilmesi caiz deildir. Grld gibi btn bunlar,
birtakm fkhi meselelerden ibarettir. Dolay siyle itirazcmn, itiraznda
nefsine hakim olup, bu husustaki muhalefetinde ifrata d memesi ve
her trl mbala al hareketlerden ka nmas gerekir. Zira mesele,
onun zannettiinden daha kolay ve basittir. Biz bu mana= incelen-
mesi ile ilgili hususlar, Batmiler'e reddiye olarak yaz lan "al-Mts-
tazharr 78 adli kitapta toplam bulunuyoruz.
240 ayet "ilim hususunda msamaha gsterdiiniz zaman, adalet
hususunda ve dier hususlarda da msamaha gstermeniz gerekir"
denirse biz deriz ki: Bu ihtiyari bir msamaha de ildir, fakat zaruretler
mahzurlu olan eyleri mubah klmaktadr. Mesela biz biliyoruz ki,
l eti yemek mahzurludur, fakat lmek bundan daha mahzurludur.
Binaenaleyh, bir kimsenin bu gerei anlamamas ve imamet artlar-
n haiz olan, olmayanm yerine getirmekten ciz oldu u, hatt, bu
artlar haiz olan bir kimseyi dahi bulamad halde, artlarnn yok-
luundan dolay asrmzda imametin batl olduuna hkmetmesi na-
sl mmkn olur? Bu durumda acaba onun, "hkmdarlar n hkm
yoktur, valilikler batldr, nikahlar sahih deildir, dnyann her ta-
rafnda valilerin, hakimlerin btn tasarruflar hkmszdr ve do-
laysiyle btn insanlar haram olan . eyleri ilemektedir" demesi mi,
yoksa, hal ve zorunlulu un bir gerei olarak imametin ve valiliklerin
sahih olduunu, verilen emirlerin uyguland m sylemesi mi daha
dorudur? Binaenaleyh, bu kimse eyden birini semek durumun-
dadr : Bunlardan biri, bu ahsn, insanlar nikhlanmaktan ve kad larla
ilgili btn tasarruflardan menetmesidir ki, bu imkans zdr. Ayn za-
manda byle bir ey hayatn tmyle durmasna, felce uramasna,
fikirlerin paralanmasna, insan topluluklarnn ayaklanmasna ve helk
olmasna da sebep olur. kincisi, insanlarn, nikahlandklann, verilen
emirlere uyduklarn, fakat bununla beraber, harama da el uzatt k-
78 Bu, "Fadih al-Btniyye" denen eserdir. Bu kitap, her nekadar Ignaz Goldziher
tarafndan 1916, 1956 yllarnda Leiden'de iki defa bas lm isede, tam olarak bas lmas
mmkn olmamtr. nk nair, noksan olan bir nshaya dayanm tr. Bu kitabn ta-
mam olan birer nshas, Fas ve Suriye ktphanelerinde bulunmaktad r.

180
larn, ancak iinde bulunduklar durumun gerei olarak, bu fiillerin-
den dolay onlarn fask ve gnahkr olduklar na hkmedilemiyece-
'ini sylemesidir. ncs ise, artlar bulunmamasna ramen, duru-
mun gerei olarak, imametin sahih oldu una hkmedilmesinin ileri
srlmesidir.
Bilinen bir gerektir ki, daha uza a oranla uzak yak ndr. ki er-
den en hafifi, dierine nisbetle daha hay rldr. Dolaysiyle aklli olan,
bunlardan daha iyi ve daha hay rl olan semek zorundadr. Bu b-
lmn incelenmesi ite bundan ibarettir. Do ruyu gren bir kimse
iin bu kadar kfi olup, konuyu daha fazla uzatma a lzum yoktur.
Fakat bir eyin hakikatini ve sebebini, ancak o eyi birok defalar duy- 241
mak ve ona kar lfet kaybetmek suretiyle anlayan ve yarad li de-
vaml olarak bunun zddndan nefret eden bir kimsenin, elbetteki bu
kadarla iktifa etmesi d nlemez. Zira, iradesi zay f olan kimseleri,
altklar eylerden ayrmak ok zordur. Peygamberler dahi bu konu-
da ciz kaldklarma gre, ba kalar nasl ciz kalmaz?
Eer "mamiye mensuplarndan bazlarnn syledii ve vacip
olduunu iddia ettii gibi, siz de, ihtilaflarn ortadan kalkmas iin
Hz. -Peygamberin -Allah' n salt ve selam ona olsun- veya halifenin
bir kimseyi kendisine halef olarak tayin etmesinin vacip oldu unu ka-
bul etmez misiniz" denirse, biz deriz ki: E er bu, gerekten vacip
olsayd, phesiz Hz. Peygamber -Allah' n salt ve selam ona olsun-
buna iaret eder ve kendisine bir halef tyin ederdi. Oysa Hz. Peygam-
ber byle bir ey yapmad gibi, Hz. mer de yapmam tr. Aksine
Hz. Elya Bekir, Hz. mer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin -Allah onlardan
raz olsun- imametleri seim yoluyla gerekle mitir. Binaenaleyh,
Hz. Peygamber -Allah' n selt ve selam ona olsun- anlamazl or-
tadan kaldrmak iin Hz. Ali'nin imametine i aret etmi olduum ,
fakat sahebelerin bu i areti, bu nass inkr ettiklerini ve gizlediklerini
iddia eden bir kimsenin, gerek d szne iltifat edilmez. Bu gibi sz-
lere, benzerleriyle kar lk verilerek denir ki: Peki, siz Hz. Peygamberin
Hz. Eb Bekir'in imametine i aret etti ini syleyen bir kimsenin s-
zn neye dayanarak inkr ediyorsunuz? Hakikatte, Peygamberden
sadr olan bir nassa muvafakat etme ve tabi olma hususunda sahabe-
ler icma etmi lerdir. Bu da, tabiatiyle onlar n byle bir nass inkr
ettiklerini ve gizlediklerini sylemekten daha do ru ve akla daha uygun- 242
dur. Bundan ba ka, byle bir i aretin veya nass n vacip olmas, ancak
ihtilaflarn ortadan kald rlmasnn imkanszlamas halinde dnl-
mesi mmkndr. Oysa bu, imkansz deildir. nk aslnda imama

181
biat, ihtilaf konusunu tamamen ortadan kaldrm olmaktadr. Bunun
delili, gerek Hz. Ely Bekir, gerekse Hz. Osman -Allah onlardan raz
olsun- devirlerinde byle bir ihtilafn domam olmasdr. Bu iki ha-
life, halkn biatiyle hkm ellerine alm lardr. Bununla beraber, Hz.
Ali'nin -Allah ondan raz olsun- devrinde hilafet konusundaki ihtilaf-
lar alabildiine oalmtr. Oysa imamiyye gr nde olanlara gre,
Hz. Ali hkme nass'la gelmitir".
nc Nokta, Ehl-i Snnetin Sahabeler ve Hulaf-i Ra idin
-Allah onlardan raz olsun- hakkndaki inancmn aklanmasna dairdir.
Bil ki, insanlar gerek Sahabeler, gerekse Hulef-i Ra idin -Allah
onlardan raz olsun- hakknda birok ynlerden ifrata d mlerdir.
Mesela bunlardan baz lar, imamlarn da mastm olduklarn iddia ede-
bilecek derecede kendilerini vmekte ileri giderken, baz lar da Saha-
belere iddetle hcum etmi ve onlar her frsatta yermek, ktlemek
iin diline alabildiine bir hrriyet vermi tir. Bununla beraber, sen
asla bu iki guruptan olmayp, ancak inanta iktisd yolunu tutanlar-
dan olmalsn.
Yine bilmelisin ki, Yce Allah'n kitabnda gerek Muhacirin'i,
gerekse Ansr' ven birok yetler vard r. Kez Hz. Peygamberden
-Allah'n salt ve selm ona olsun- "benim Sahabelerim gkteki y l-
dzlar gibidir. Hangisine uyarsanz doru yolu bulursunuz" ve "insan-
243 larn en hayrls, benim yak nlarm, sonra onlar takip edenlerdir" sz-
lerinde olduu gibi, Sahabeleri e itli ekillerde ven ve tezkiye eden
birok hadisler rivayet edilmi tir. Peygamberimiz, onlar n her biri-
sini zel bir ekilde vm tr ki, bunlarn tmn burada anlatmak
uzun srer. te Sahabeler hakknda bu ekilde d nmek, byle bir
inanca sahip olmak ve hsn zann n gereine aykr olarak sylenen
szlere ve anlatlan durumlara dayanarak, onlar hakknda kt zanda
bulunmamak lzmdr. Zira onlar hakknda nakledilen szlerin ekserisi,
sadece koyu bir taassubun icad etti i szler olup, bunlarn asl ve esas
yoktur. Sahabeler hakk nda nakledilen haberlerden, do ruluklar sabit
olanlarn te'vil edilmesi gereklidir. Zira hata ve sehvin (unutman n) tec-
viz edilmesi iin, akln almayaca bir eyin caiz olmas mmkn deil-
dir. Binaenaleyh, Sahabelerin fiillerini, her nekadar bu fiillerinde isabet

79 iiler Hz. Ali'nin nassla imam tayin edildi ini, Hz. Ebi Bekir'in onun srasn hak-
sz yere ald n ileri srmlerdir. Halbuki, Hz. Ali de ilk halifeye biat etmi ti. Hz.
Muhammed, imamlk meselesini seime brakmtr. Sahabeye svmek doru deildir.
Onlar, Mslmanlar iinde en hay rl olanlard r. eviren.

182
etmemi olsalar da, hayr, iyiyi istemelerine hamletmek laz mdr. Mesela,
slam tarihinde Muaviye ile Hz. Ali -Allah ondan raz olsun- arasnda
geen sava ve Hz. ie'nin Basra'ya yry , herkesin bildii bir olay-
dr. Burada Hz. i e -Allah ondan raz olsun- hakknda hsn zanda bu-
lunarak, balangta onun, ortaya kan fitneyi yattrmak ve yok etmek
amaciyle byle bir harekete ba vurduunu, fakat sonunda i rn-
dan karak zaptedilmez bir hal ald n sylemek lazmdr. Zira mu-
hakkak olan bir husus, ilerin, genellikle ba langta istendii, arzu-
land ekilde sona ermemesi ve zaptedilmez bir hal almas dr. te
Muaviye'nin de bu ekilde te'vilde bulunduunu ve yapt ileri de
daima byle bir te'vile dayanarak yapt n zannetmek ve kabul
etmek lazmdr. Bundan ba ka, dier "al:M rivayetler" konusunda sy-
lenen szler hakk nda da ayn eyin sylenmesi mmkndr. Zira
bunlardan do ru olanlar da, batlla karm durumdadr. Aslnda bu
konulardaki ihtilaflarn ekserisi Rafiziler, Hariciler ve ilgilendirmedi i
halde, bu gibi fenlere burunlarn sokan kimseler tarafndan icad edil-
mitir. O halde, do ruluu sabit olmayan her eyin inkar ve doruluu
sabit olan her eyin de te'vili cihetine gidilmelidir. Anlayamadn bir
mesele ile kar latn zaman, "belki de bunun, benim anlayamad m
ve kavrayamadm bir te'vili ve sebebi vard r" demelisin. Bil ki, p-
hesiz burada sen, bir mslman hakk nda kt zanda bulunmak, onu 244
ktlemek ve dolay siyle yalanc olmak veya onun hakknda hsn
zanda bulunmak ve onu ktlemekten dilini tutmak durumundas n.
Bu konuda mesela, senin hataya d tn farzedelim. Mslmanlar
hakknda hsn zanda bulunmada hataya d mek, elbetteki onlar
ktlemek konusunda isabet etmekten daha hay rldr. Mesela bir in-
san, mr boyunca blis'i, Eb Cehl'i, Eb Leheb'i veya kt insan-
lardan herhangi birini lnetlemekten dilini tutsa, phesiz onun bu
skutu, kendisine bir zarar vermez. Fakat bu kimse, Yce Allah in-
dinde masum, gnahs z olduu bir konu ile ilgili olarak, bir mslman
hakknda en ufak bir trizde, bir sulamada bulunsa, phesiz bu,
onun helakine, mahvolmasna sebep olur. Bundan ba ka, insanlar
hakknda bilinen her eyin sylenmesi do ru deildir. Zira sylenen
szler ve yaplan sulamalar, bir kimse hakk nda her nekadar do ru
da olsa, eriat kesin olarak g ybet'ten kanlmasn emretmi ve bu
konuya byk bir nem vermi tir. te bu hususlar' iyice anlayan ve
yaradlnda kendisini ilgilendirmeyen eylere meyletme hassas bu-
lunmayan bir kimse, bu gibi konular karsnda susmay tercih edecek,
btn mslmanlar hakknda hsn 'zanda bulunacak' ve dilini btn
gcyle Selef-i Salihin'in tmn vme e tahsis edecektir. Btn Sa-
habelerin hkni i te budur.

183
Hulef-i Raidin'e gelince, phesiz bunlar dierlerinden daha
stn, daha faziletlidir. Ehl-i Snnet'e gre bunlar n fazilet ve stn-
lkteki sralar, imametteki sralar gibidir. Burada bizim "filan, fa-
landan stndr" szmzn manas , ASiret'te Yce Allah'n indinde
onun derecesinin ve makamuun, di erinden daha yksek olmas dr.
Bunu da Yce Allah'tan ve e er bildirmise, O'nun Reslnden ba-
245 kasnun bilmesi imkans zdr. eriat sahibi tarafndan, bunlarn, fazilet
ve stnlk ynnden, bu ekilde bir tertibe ve s ralandrmaa tabi
tutulmalarn gerektiren mtevatir ve kesin bir nass n varid olduunu
iddia etmemiz mmkn de ildir. Bilkis, nakledilen btn nass'lar,
bizim onlarn tmn vmemizi bildirmektedir. eriat sahibinin fazilet
ve stnlk ynnden onlar vmesindeki incelikten bir tercih hkm
karmak, krkrne hkm yrtmekten ve Yce Allah' n bizi
sorumlu klmad bir eye burnumuzu sokmaktan ba ka bir ey deil-
dir. Bundan baka, insanlarn zahiri amellerine bakarak, Allah' n
indindeki fazilet ve stnlklerini de bilmek gtr. Bu gibi bir hkm,
zandan ileri gidemez. Mesela yle insanlar vard r ki, d grnlerine
gre haramla me gul olduklar zannedilir. Oysa onlar Allah'n indinde
yle yksek bir makama sahiptirler ki, onlar n kalplerinde Allah'tan
baka bir dnce, batmlannda gizli olarak, O'nun korkusundan ba -
ka bir korku yoktur. Yine yle insanlar vard r ki, d grnlerine
gre kendilerini ibadetle tezyin etmi olarak grndkleri halde, ha-
kikatte batnlarnda gizlemi olduklar kt ve habis d ncelerinden
dolay, Allah'n gazabm ve en iddetli azabm haketmilerdir. Bina-
enaleyh, gizli olan eyleri bilen ancak Yce Allah't r. Bununla beraber,
fazilet ve stnln, ancak vahiy ile ve Peygamber'in de ne oldu u,
ancak iitme yoluyla bilinebilecei sabit olduuna gre, insanlarn da,
her zaman Peygamberin -Allah' n selt ve selam ona olsun- mecli-
sinde bulunan ve onun ahvaline tamamiyle vakf olan kimselerin, fa-
zilet ve stnlk ynnden, Sahabelerin derece ve tertiplerine dair
syledikleri szleri dinlemeleri ve bu szlerin gere ine uymalar daha
doru olur. Bu sahabeler, Hz. Eb Bekir'in -Allah ondan raz olsun-
hilafette ne geirilmesi konusunda ittifak etmi ler, sonra Hz. Ebl
Bekir, Hz. mer'i di erlerine tercih etmi , daha sonra da Sahabeler s -
rasiyle Hz. Osman ve Hz. Ali'nin -Allah onlar n hepsinden raz olsun-
halifelikleri zerinde icma etmi lerdir. Bunlarn her hangi bir gaye veya
sebebe istinaden, Yce Allah' n dinine hiyanet edebileceklerini zannet-
246 mek doru deildir. Onlarn bu konuda icma etmeleri, halifelerin fazi-
let ve stnlk ynnden derecelerine dellet eden en gzel bir rnek-
tir. te bundan dolay Ehl-i Snnet, fazilet ve stnlk bak mndan bu

184
tertibe inannu tr. Bundan sonra da, rivayet edilen haberleri ara trm-
lar ve bu haberlerde ad geen tertip ve s ralandrmada, sahabelerin
ve icma ehlinin istinad ettikleri hususlar bildiren delilleri bulmulardr.
imametin hkmleri konusunda bizim k saca anlatmak istedi imiz
hususlar i te bunlard r. Dorusunu Allah bilir.

185
DRDNC BLM

TEKFR VACIP OLAN FIRKALAR

Bu blm, tekfiri vacip olan frkalarn aklanmasna dairdir.


Bil ki, bu konuda frkalar ok ileri gitmiler ve byk bir taassuba
kaplmlardr ". O kadar ki, baz guruplar, kendilerinin mensup ol-
duklar frkann dnda kalan dier btn frkalan tekfir etmekten
ekinmemilerdir. Eer sen bu konuda hakikati renmek istersen,
hereyden nce unu bilmelisin ki, bu mesele fkhi bir meseledir. Yani
belirli bir sz syleyen veya bir fiili i leyen kimsenin tekfirine hk-
metmek, fkhn konusuna giren bir husustur. Zira bu meseleler bazan
sem'i delillerle bilinmekte, bazan da ictihad yoluyla elde edilen zanni
delillerle anla lmaktadr. Binaenaleyh, bunlar n akli delillerle anla-
lmas imknszdr. Bunun anla lmas ise, ancak "filan kimse kfirdir"
szmzn manasnn anlalmas ile mmkndr. Bunun mnas,
o kimsenin ebedi olarak Cehennemde kalaca na dair teki dnyada-
ki, hiretteki durumundan ve onun ldrlmesiyle k sas gerekmiye-
248 ce ine, bir mslman kzla nikhlanmas nm mmkn olmadna,
cannn ve mallarnn hem! olduuna ve bunlara benzer di er hkm-
lere dair dnyadaki hkmnden haber vermektir. Ayr ca bu szde,
ondan sadr olan szn yalan ve inanc nn cehalet olduunu haber
verme anlam da vardr. Byle bir szn yalan veya inanc n cehalet
olduunu" akli delillerle de bilmek mmkndr. Fakat bu yalann ve
cehaletin tekfiri gerektirmesi ba ka bir konudur. Zira bunun mnas ,
bu kimsenin kannn aktlmasnn ve mallarnn alnmasnn her an
mmkn olmas ve ebedi olarak Cehennemde kalaca na dair her
eyin serbeste sylenmesinin mubah olmas dr. phesiz btn bun-
lar er'i meselelerdir. Bize gre eriatta yalanc nn, cahilin veya yalan-
layann ebedi olarak Cennette kalaca na, bu kimsenin kfrnn nem-
80 Bak: Gazali, Faysalu't-Tafrika, s. 81 vd.
81 Bak: Gazali, Faysalu't-Tafrika, s. 19.

186
li bulunmadna, mallarnn ve cannn dokunulmazlna dair bir hk-
mn gelmesi caiz olduu gibi, bunun tam aksini bildiren bir hkmn
de gelmesi caizdir. Fakat btn bunlara ra men, eriatta yalann do-
ru ve cehlin ilim olduuna dair bir hkmn gelmesi asla caiz deil-
dir.
Aslnda, bu meselede matlup olan bu de ildir. Aksine matlup olan,
istenilen ey, eriatn, bu cehli ve yalan o kimsenin dokunul-
mazlnn kaldrlmas ve bylece onun ebedi olarak Cehennemde
kalmas iin bir sebep klp klmaddr. Bize gre bu una benzer :
Mesela, kk bir ocuk kelime-i ehadeti telaffuz etti i zaman, acaba
bu ocuk kfir midir veya mslman midir? Ba ka bir deyimle, acaba
bu ocuun diliyle syledii bu lfz, kendisi bilfiil tasdik etmekte
midir veya kalbinde bulunan inan do ru ve hak mdr ? Acaba eriat
bunlar, o ocuun cannn ve mallarnn dokunulmazlna bir
sebep klm mdr veya klmam mdr ? te btn bunlar eri-
ata raci olan hususlard r. Fakat onun szn yalan veya inanc n cehl
olarak vasflandrmak, eriatn konusuna girmemektedir. O halde, ya-
lann ve cehlin bilinmesinin akli olmas caizdir. Fakat byle bir kim-
senin kfir veya mslman oldu unu anlamak, ancak er'i hkmlerle
mmkn olan bir husustur. Yine bizim fkh konusundaki grmz-
de olduu gibi, acaba bu ahs kle midir veya hr mdr ? Ba ka bir 248
deyimle, acaba eriat, bu ahsn kle olmasn, ahitliinin ve vel-
yetinin iptali, emlakinin izalesi ve kendisi, mlkiyetini elinde bulundur-
duu efendisi tarafndan ldrld zaman, ksas gerekmemesi iin
bir sebep klm mdr ? te btn bunlar, er'i hkmlere dayanan ve
delilleri ancak eriattan al nan konulardr. Bu gibi konularda bazan
kesin olarak, bazan da zanna ve ictihada dayanarak fetva vermek caiz-
dir. Bu esas kabul edildi i takdirde, fkhn esaslar ve ayrntlar hak-
knda yle bir karara varmamz gerekmektedir: Bir meselenin er'i
bir hkm olduunu iddia eden bir kimse, bu hkm ya eriatn esas-
larndan olan icma ve nakil gibi bir esasa dayanarak veya bu esasa k -
yas ederek bilmektedir. Ayn ekilde bu kimse, bir ahsn kfir oldu-
unu da ya er'i bir esasa dayanmak veya bu esasa k yas etmek sure-
tiyle idrk etmektedir. Kesinlii sabit olan bir esas da udur ki, Hz.
Peygamberi -Allah' n selt ve selam ona olsun- tekzib eden, yalanla-
yan kimse kfirdir. Yni ldkten sonra ebedi olarak Cehennemde
kalacaktr; hayatta kald mddete can ve mallar mslmanlara
mubahtr. Onun hakknda, bunlara benzer di er er'i hkmlerin
de uygulanmas zorunludur. u kadar var ki, tekzib, yalanlama birta-
km derecelere ayr lmaktadr :

187
Birinci derece, Yahudilerin, Hristiyanlarm82, btn Mecusilerin,
Putperestlerin ve benzerlerinin tekzibidir. Bunlar n tekfiri Kur'an-
Kerim'de nassan sabit oldu u gibi, mmet de bu konuda icma etmi-
tir. Asl olan ite budur. Bunun d nda kalanlar ise, bu hkme ek du-
rumundadrlar.
kinci derece, nbvvetin esasn inkr eden Brahmanlar n ve
lemin Yaratcsn inkr eden Dehrilerin (Tabiatc larn) tekzibidir.
249 Bunlar da ncelikle Kur'an- Kerim'de geen nassn mulne girmek-
tedir. Zira Brahmanlar, gerek Hz. Peygamberi ve gerekse di er btn
peygamberleri tekzib etmi ler, bunlarn peygamberliklerini kabul et-
memiler ve bylece de Hristiyanlardan ve Yahudilerden daha ok
tekfir edilme e layk olmulardr. Dehriler ise, Brahmanlardan daha
ok tekfire lyktrlar. nk bunlar, peygamberleri yalanlama a il-
yeten, bu peygamberleri gndereni de inkr etmi lerdir. Bu inkr da,
zorunlu olarak nbvvetin inkr n gerektirmektedir. te bu dereceye,
syledii szn batl olduu anlalmadan nce, genel olarak peygam-
berliin ve zellikle Peygamberimiz Hz. Muhammed'in - Allah' n se-
lt ve selam ona olsun- nbvvetinin sabit olmadn gerektirecek
ekilde bir sz syleyen herkes girmektedir.
nc derece, lemin Yaratcsn, nbveti ve Peygamberimizi
tasdik etmekle beraber, er'i nasslara ayk r den birtakm inanlara
sahip olan insanlard r. Bunlara gre Peygamber hakl dr; syledii
szlerden ancak insanlarn salhm, iyiliini kasdetmitir; fakat in-
sanlara gere in anlatlmas ve onlarn da bunu anlamas= gl,
hatt imkns zlndan dolay hakikati aklamaa kadir olamamtr.
te bu inanca sahip olanlar filozoflard r. Bunlarn kesin olarak
konuda tekfir edilmeleri vaciptir:
Birincisi, ha r' (llerin yeniden diriltilmesini), Cehennem aza-
bini ve mslmanlarn Cennette Hurilerle ve e itli yiyecek, iecek
ve giyeceklerle nimetlendirileceklerini inkr etmeleri;
kincisi, Yce Allah' n cz'ileri ve hdislerin tafsilat n bilmeyip,
ancak kllileri bildi ini, cz'ileri ise, ancak gk Meleklerinin bildii-
ni sylemeleri;
ncs ise, lemin kadim olduunu, Yce Allah' n, illet'in (ne-
250 den'in) (nedenli'ye) takaddm gibi, lem'e rtbe itibariyle
takaddm ettiini, aksi takdirde bunlarn, varlkta iki e it varlk gibi
82 Bak: Gazali, Faysalu't-Tafrika, s. 19.

188
grleceini ileri srmeleridir. Bunlar, Kur'an- Kerimin yetleri ile
karlatklar zaman, bu ayetlerin ihtiva etti i akli lezzetlerin insan-
lara anlatlmasnn ve onlarn da bunlar anlamasnn imkansz oldu-
unu ileri srerler. Bylece bu lezzetleri hissi lezzetlere benzetmi olu-
yorlar ki, bu da ak bir kfrdr. Zira byle bir sz sarfetmek, eri-
atn faydalarn iptal etmek, Kur'an- Kerimin nuru ile hidayete erme
yolunu kapatmak ve Peygamberin szlerinden do ruluk vasfm kal-
drmaktr. Bununla beraber, onlar n, birtakm faydalardan dolay ya-
lan sylemeleri caiz olduu takdirde, szlerine itimat edilmez ve sy-
ledikleri her sze yalan nazariyle bak lr. Gerek u ki, onlar da bu sz-
leri ancak belirli bir faydan n salanmas iin sylemi lerdir.
Eer "bununla beraber, niin onlar n kfir olduklarn syledi-
niz" denirse, biz deriz ki:
Kesin olarak eriatn bize bildirdiine gre, Allah' n elisini
-Allah'n selat ve selam ona olsun- tekzib eden, yalanlayan kimse k-
firdir. Onlar da Peygamberi yalanlamakta, sonra da bu yalan iin bir
takm fasit mazeret ve sebepler uydurma a almaktadrlar. Bu da
phesiz yalan yalan olmaktan karmaa kfi
Drdnc derece, filozoflarn dnda kalan Mu'tezile, M eb-
bihe ve dier btn frkalardr". Bunlar inanla ilgili konular tasdik
ederler. Bir fayda olsun veya olmas n asla yalan tecviz etmezler. Ya-
lann faydasn incelemekle de me gul olmayp, ancak te'vil ile me gul
olurlar. Fakat te'villerinde hataya d mlerdir. Bunlarn gr leri 251
ictihad durumundadr. Binaenaleyh, bunlarla ilgili olarak yap lmas
gereken ey, elden geldii kadar bu kimseleri tekfir etmekten ka n-
maktadr. Zira, kbleye dnerek namaz k lanlarn ve "Allah'tan baka
tanr yoktur. Muhammed O'nun elisidir" szn aka syleyenlerin
canlarnn ve mallarnn mubah klnmas hatadr. Bir kfiri hayatta
brakmak suretiyle yap lan hata, bir hacamatc nn bir mslmann ka-

83 nk her frka, kendisine muhalefet eden frkay tekfir ediyor ve onun Hz.
Peygamberi yalanlad n ileri sryor. Mesela al-Hanbeli, Yce Allah' n yksekte bulun-
duunun ispatnda ve Ar istivasnda Peygamberi yalanlad n ileri srerek, al-Es'arryi
tekfir ediyor. Es'ari de onun M ebbihe'den oldu unu ve "O'nun benzeri yoktur" ye-
tinde Peygamberi tekzip etti ini ileri srerek, kendisini tekfir ediyor. Keza al-Es'ari, Yce
Allah'n grlmesinin caiz olmas ve O'nun ilim, kudret ve di er sfatlarla muttasf olmas
konularnda Peygamberi tekzip ettiklerini ileri srerek, Mu'tezile'yi tekfir ediyor. Mu'tezile
de ayn ekilde, sfatlarn ispatnn birok kadimin varl n ve bu da tevhid konusunda
peygamberin tekzibini gerektirdi i gerekesine dayanarak, al-E 'ari'yi tekfir ediyor...
Bak: Gazali, Faysalu'-Tafrika, s. 33.

189
Ilim aktmada yapt en ufak bir hatadan daha ehvendir. Zira Hz.
Peygamber -Allah' n selt ve selam ona olsun- "Allah'tan baka tanr
yoktur, deyinceye kadar insanlarla savamak iin emrolundum; bunu
syledikleri an, benim iin onlar n canlar ve mallar dokunulmaz olur.
Ancak bunu hakkiyle sylemek arttr" demitir.
Bu frkalar, gr lerinde ileri gidenler, mbala aya kaanlar ve
bunlara nisbetle iktisada riayet edenler olmak zere bir tak m gurup-
lara ayrlrlar. Bu frkalar tekfir etmeyi ngren bir mctehidin, baz
meselelerde zanna kap lmas ve bu zannnn da uzayp, ksa zamanda
bir karara varamamas mmkndr. Bu da tabiatiyle birtak m fitne ve
kinlerin domasna sebep olacaktr. Zira, bu gibi konularn iine gi-
ren kimselerin ekserisini tahrik eden ey, dini gereklere bakmakszn,
sadece kuru bir taassuba kap lmalar, hev ve heveslerine uymalar-
dr. Bunlarn tekfir edilmesini meneden delil udur: Bizim nazar mz-
da nass ile sabit olan, Peygamberi tekzib edenin tekfir edilmesidir. Oysa
bunlar asla byle bir yalanlamada bulunmam lardr. Bundan ba ka,
bizim nazarmzda te'vilde hataya d menin de, tekfiri gerektirece i
sabit olmamtr. O halde, bunlarn tekfiri iin ba ka bir delilin bulun-
mas zorunludur. Bylece sabit olmaktad r ki, smet, yani dokunul-
mazlk kesin olarak "Allah'tan ba ka tanr yoktur" sznden gelmek-
tedir. Binaenaleyh, kesin bir delil bulunmadan bu dokunulmazln
kaldrlmas mmkn deildir. Tekfir konusunda israfa ve mbala aya
kaan bir kimsenin, kesin bir delile dayanarak bunu yapmad n an-
latmak iin bu kadar kfidir. Zira burada aranan delil, ya bir as ldr,
ya da asl olana bir kyastr. Asl olan, ak olarak yaplan tekziptir.
Buna gre, tekzib etmeyen kimse, asla tekzib eden kimse anlam nda
olamaz. Binaenaleyh, bu kimse Kelime-i ehadeti sylemekle, genel
kavramiyle dokunulmazl n himayesi altna girmi olur.
252 Beinci derece, ak olarak tekzib etmemekle beraber, Hz. Peygam-
berden -Allah'n selt ve selam ona olsun- tevatren rivayet edilmek
suretiyle bilinen er'i esaslardan birini inkr eden ve bu esas n gerek-
ten Hz. Peygamber taraf ndan konup konmad m bilmediini syle-
yen kimsedir. Bu kimsenin durumu, be vakit namazn farz olmadn
syleyen kimsenin durumuna benzer. Mesela bu kimse, kendisine Kur'-
an- Kerim'in ayetleri ve hadisler okundu u zaman, "bunlarn Hz.
Peygamberden sad r olup olmadn bilmiyorum; belki de bunlar yan-
l ve tahrif edilmi eylerdir" der. Keza "ben hacc n farz olduunu
kabul ediyorum, fakat Mekke'nin ve Kabe'nin nerede oldu unu bilmi-
yorum, Ayrca ben insanlar n yneldikleri ve hac ettikleri memleketi

190
de bilmiyorum. Acaba bu memleket, Hz. Peygamberin gerekten hac
ettii ve Kur'an- Kerhn'in vasfetti i memleket midir veya de il midir"
diyen kimse de bu dereceye girmektedir. Byle diyen bir kimsenin kfir
olduuna hkmetmek laz mdr. nk Peygamberi tekzib etmektedir.
Fakat dorudan doruya bu tekzibini a klamaktan kanmaktadr.
Oysa mutevtir olan haberleri anlamakta gerek avm (halk tabakas ),
gerek havs (bilginler) birle mekte ve her iki gurup da bunlar ayn
lde anlamaktadr. Binaenaleyh, bu kimsenin syledi i szn batl
olmas, Mutezile mezhebinin batl olmas gibi deildir. Zira bu mezhe-
bin anlalmas, geni grl bilginlere ve ara trclara has olan bir
husustur. Ancak bu kimse yeni mslman olmu veya bu gibi mese- 253
leler kendisi iin henz mutevtir derecesine ula mam ise, bunlar,
kendisi iin de mutevtir derecesine ula ncaya kadar, kendisine mh-
let verilir. Ayrca bu ahs, tevtren sabit olduu bilinen bir meseleyi
inkr etmesinden dolay da tekfir edemeyiz. nk, mesela bu kimse-
nin, tevtren bilinen Hz. Peygamberin -Allah' n salt ve selam ona
olsun- sava larmdan birini veya onun Hz. mer' n kz Hafsa ile ev-
lenmesini veyahut Hz. Ebil Bekr'in varl n ve hilafetini inkr etmesi,
onun tekfirini gerektirmez. Zira bu, hac, namaz ve islam n dier r-
knleri gibi, tasdik edilmesi farz olan dinin esaslar ndan birini tekzib
etmek deildir. Bunun gibi, icma'ya muhalefetinden dolay da kendisi-
ni tekfir edemeyiz. Zira icma'n n esasn inkr eden Na z z m' n " tek-
firi konusunda, bizim de bir gr mz vardr. Zira icma'n n kesin bir
delil olabilecei hususunda birok pheler vardr. Bize gre icma, an-
cak nazari bir mesele hakk nda mutabakata, gr birliine varlmasn-
dan ibarettir. Bizim burada anlatmakta oldu umuz konunun, rivayet
edilen haberlere uydu unu duyu organlar mzla biliyoruz. Birok
kimsenin duyu organlariyle bildikleri e itli haberler ve rivayetler ze-
rinde tevatr derecesinde birle meleri, zorunlu bir bilgiyi gerektirir.
Hkm ve kudret sahibi kimselerin, nazari bir fikir etrafnda birle -
meleri ise, ancak eriat ynnden bilinmesi gereken bir bilgiyi gerek-
tirir. te bunun iin, as lemin hadis oldu una hkmeden ara trclar-
dan rivayet edilen haberlerin tevatr derecesine ula masn, gerekten
lemin hdis olmas iin bir delil saymak caiz de ildir. Zira bu gibi
haberler, ancak duyu organlariyle bilinen hususlarda tevatr derece-
sine ular.
Alt nc derece, bir kimsenin tekzibini a klamamakla ve din esas-
larndan do ruluu tevatr yoluyla kesin olarak bilinen bir eyi de 254
84 Nazzm icma'n n bir delil olabilecegini kesinlikle reddetmi tir. Bylece, icma'n n
bir delil olmas , ihtilafl bir konu haline gelmi tir. Bak: Faysalu't-Tafrika, s. 58.

191
tekzib etmemekle beraber, do ruluu sadece icma ile bilinen ve icma-
dan baka bir yolla bilinmesi mmkn olmayan bir eyi inkr etmesi-
dir. Bu kimse Nazzam gibi, tevtr de bir delil olarak kabul etmez.
Mesela, Nazzm, icma'n n esasnda kesin bir delil olamayacan ileri
srerek yle diyor : " cma ehlinin hataya dmesinin imkanszlna de-
llet eden, akli kesin bir delil bulunmad gibi, te'vil edilmesi mmkn
olmayan mutevatir er'i bir delil de yoktur". Ona gre, delil olarak gs-
terilen her haberin ve yetin bir te'vili vard r. phesiz o, bu sz ile
Tabirnin icman bozmu ve kabul etmemi olmaktadr. Oysa biz bili-
yoruz ki, onlarn, sahabelerin icma ettikleri esaslar zerinde icma etmi
olduklar kesin olarak bilinen bir gerektir ki, bunun aksini d nmek
mmkn deildir. te bunun gibi, bu kimse de icmay inkr etmi ve
bunu bir esas olarak kabul etmemi tir. Bu ise, phesiz bir ictihad du-
rumundadr. Bu konuda benim grm udur : cmann bir delil ol-
masnn keyfiyeti hakknda birok glkler vard r. te bu glkler
de hemen hemen bu konudaki mazereti haz rlayc bir nitelik ta m
olmaktadrlar. Fakat bu kap ald zaman, bu, birtak m kt cere-
yanlarn ve vahim meselelerin ortaya kmasna sebep olacakt r. Buna
gre mesela, bir kimsenin ortaya kp, Peygamberimiz Hz. Muham-
med'den sonra baka bir peygamberin gnderilmesinin caiz oldu unu
ileri srmesi ve bundan dolay da kendisinin tekfir edilememesi mm-
kndr. Ara trld zaman grlecektir ki, bunun muhal olmas ,
kesin olarak icma'ya dayanmaktad r. nk bunu akl muhal klma-
maktadr. Hz. Peygamber'den nakledilen "benden sonra nebi yoktur"
szn ve Yce Allah' n "o, peygamberlerin sonuncusudur"' szn,
bu kimsenin te'vil etmek suretiyle, Yce Allah' n "peygamberlerin
255 sonuncusudur" szyle resllerden sebat ehlini, kuvvetli irade sahibi
olanlarn kasdettiini, zira "peygamberler" sznn umumi oldu unu
ve bunun da tahsis edilmesinin imkn dahilinde bulundu unu syle-
mesi mmkndr. Kez onun, Hz. Peygamberin "benden sonra nebi
yoktur" szyle, Resl'n varln reddetmi olmadn, zira Nebi
ile Resl arasnda fark bulunduunu, Nebrnin rtbe bak mndan Re-
sl'den daha yksek oldu unu sylemesi ve daha bunun gibi birok
hezeyanlarda bulunmas mmkndr. te bu ve bunun gibi szlerin,
srf lafz ynnden muhal olduklar n iddia etmek mmkn de ildir.
Zira biz, mtebih ayet ve hadislerin zahiri manalann te'vil etmede,
bundan daha ok ihtimaller zerinde durmu bulunuyoruz. Bu da asla
nasslann gerek manalann iptal edici deildir. Binaenaleyh, bu sz

85 Bak: Alzab Saresi, ye: 40.

192
syleyen kimseye verilecek cevap, gerek mmetin icma ile bu lf zdan,
gerekse Peygamberin e itli tavr ve hareketlerinin dellet etti i kari-
nelerden kesin olarak anlad mna, kendisinden sonra asla bir nebr-
nin veya resl'n gelmeyece i ve bunda asla bir te'vil veya tahsisin bu-
lunmaddr. Bu hususu inkr eden kimse, ancak icmay inkr etmi
olur. Bundan da grld gibi, birbirine yakn, hatt birbirinin iine
girmi ve anlalmas iin herbirinin ayr ayr incelenmesi gereken bir-
takm meseleler doar. Mctehid de, btn bunlar reddetme veya ka-
bul etme konusunda kendi ictihad na gre hkm verir.
Burada bizim gayemiz, tekfirin dayand esaslarn bal bulun-
duu hususlar tesbit etmektir. Bunlar bazan, bu alt dereceye raci
olurlar. Bu derecelerden birinin iine girmeyen bir eyi farzetmek veya
dnmek mmkn deildir. Binaenaleyh, bir kimsenin bu esaslar
gz nnde bulundurmak suretiyle ictihad etmesi mmkndr. nk
gaye, tafsilata kamadan as l olan anlamaktr. Eer "puta secde etmek
kfrdr. Bu, bu rabtalarn, balantlarn iine girmeyen mcerred
bir fiil olduuna gre, acaba bu fiil ba ka bir asl mdr" denirse, biz 256
deriz ki: Hayr, zira onun inanc na gre kfr, putu yceltmektir.
Bu ise, Allah'n elisini -Allah'n selt ve selam ona olsun- ve Kur'an-
Kerim'i tekzibtir. Fakat bu kimsenin putu yceltti ine dair inanc,
bazan ak olarak syledii sz ile, bazan e er dilsiz ise yapt ia-
retle ve bazan da, Yce Allah iin yap lmas ihtimali bulunmayacak
ekilde bir eye secde etmesinde olduu gibi, kesin olarak inanc na
dellet eden bir fiili ilemesiyle bilinir. O, bu fiili yaparken, put, onun
nnde sadece bir duvar gibidir. O bundan ya gafildir, ya da bu putun
yceltilmesine inanmamaktad r. Bu ise, ancak karine ile bilinir Bize
gre bu, una benzer: Bir kfir bizim cemaat mzla beraber namaz kl-
d zaman, acaba onun mslman oldu una m hkmedilecektir ?
Baka bir deyimle, bu fiil, onun iman ettiine mi dellet edecektir?
O halde bu, bizim zikrettiimizin dnda kalan bir gr deildir.
Tekfir konusu ile ilgili eitli grleri ve inanlar anlatmada
bu kadarla yetinece iz. Biz bunlar, ancak fakihler bu konulara de in-
medikleri ve kelmclar da bunlara fkhi bir nazarla bakmad klar iin
anlattk. Zira kendi bran larndan olmad iin, baz kimseler, bu ko-
nularn fkhi konulardan olduunu anlayamadlar. nk, yalan ve
cehalet olmas ynnden kfr gerektiren sebeplerin ara trlmas,
aldi bir ara trmadr. Fakat bu yalan ve cehaletin, dokunulmazli n
kaldrlmasn ve insann ebedi olarak Cehennem'de kalmas n gerek-
tirmesi bakmndan aratrlmas ise, fkhi bir ara trmadr. Matlup
olan da budur.

193
Bu kitab burada sona erdirirken unu da belirtmek isteriz ki, biz
bu kitapta inanla ilgili konularda iktisada riayet ederek, esas inan-
larn ve kaidelerinin dnda kalan faydas z ve gereksiz birtak m faz-
257 lalklar ve fuzuli bilgileri hazfettik ve zikretti imiz hususlar!, insanlar n
ekserisinin anlamakta glk ekmeyece i gayet ak ve kesin delil-
lere dayandrmakla yetindik. Yce Allah' n bundan dolay bizi mes'ul
klmamasn ve teki dnyad amellerimiz kar mza karld za-
man, O'nun byk ltfu ve geni cmertlii ile, bu amelimizi de iyi
ameller zmresine ilhak etmesini dileriz.
"al-ktisd fi'l- tikd" adl kitabmz burada sona ermektedir.
Hamd, lemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Allah' n selt ve se-
lm ebedi olarak resllerin efendisi ve nebilerin sonuncusu Hz. Mu-
hammed'e, line ve ashab na olsun.

Bu kitabn yazlmas, onun sahibi al-Mubrek b. Muhammed b.


Abd al-Kerim al-Cezeri -Allah onu bununla faydaland rsn ve rahme-
tiyle onu bilgi ve tvbe ile rzklandrsn- tarafndan, Yce Allah'a
hamd edilerek, be yz altm ylnn aban aynn onikinci g-
nne rastlayan Cumartesi gn bitirilmi tir.
Bu kitap, be yz altm ylnn Ramazan aynn onuncu g-
nne tesadf eden Sal gn, Yce Allah' n inayetiyle, nakledilmi
olduu asl nshas ile karlatrlm ve bu eserin, elden geldi i kadar
iyi tashih edilmesine ve hatas z olmasna allmtr.

194
BBLYOGRAFYA

Bouyges, Maurice: Essai de Chronologie Des Oeuvres de al- Gazali,


Beyrouth (tarihsiz).
al-Cuveyni, mam al-Haremeyn: Kitbu'l-ird, ne redenler: Dr. M.
Ysuf Msa ve Al Abd al- Mun'im Abd al-Hamid, Kahire 1950.
aatay, Neet ve ubuku, brahim Agh; slm Mezhepleri Tarihi,
Ankara 1965.
ubuku, brahim Agh: Gazzali ve Kelm Felsefesi, Ankara 1970.
ubuku, brahim Agh: Gazzati ve phecilik, Ankara 1954.
al-Gazzall, ENI Hmid Muhammed b. Muhammed: Faysalu't-Tafrika
Beyne'l- slm Va'z-Zandaka, Msr 1319, 1325.
al-Gazzall: al-Hikme fi Malkt Allah, Msr 1903.
al-Gazzali: al-ktisd hazrlayanlar: Prof. Dr. brahim
Agh ubuku ve Do. Dr. Hseyin Atay, Ankara 1962.
al-Gazzali: ilcmu'l-Avm an lrni'l-Kelm, stanbul 1287, Kahire 1303.
al-Gazzali: hy Uliim ad-Din, stikamet Matbaas, Msr
al-Gazzall: al-Kistsu'l-Mustakim, Msr 1318.
Kimy-y Sadet, Tahran 1333.
al-Madnnu'l-Kebtr, Msr 1309.
al-Gazzall: al-Maksadu'l-Esn erh Esmi'l-lh al-Husn, Msr 1322.
al-Gazzali: al-Munkiz Mina'd-Dall, Msr 1309.
al-Mustasf Min lmi'l-Usid, Msr 1356.
al-Gazzali: ar-Rislet al-Ladunniyye, Msr 1328.
Ik, Kemal: Mutezile'nin Do uu ve Kelmi Gr leri, Ankara 1967.
bn Hallikn: Vefaytu'l-A'yn, Msr 1357.
bn Teymiye: Kitb Bugyat al-Murtd fi'r-Radd ala'l-Mutefelsife Va'1-

195
Karamita Va'l-Btniyye, al-Fetv, Kahire 1359.
Massignon, Louis: Recueil de Textes ddits, Paris 1929.
as-Subld: Tabakt a-4fiiyye, Msr 1324.
lken, Hilmi Ziya: slm Felsefesi Tarihi, stanbul 1957.
az-Zebldt: thf as-Sde, Msr 1311.

196
GENEL NDEKS

A 99, 101, 102, 103, 104, 105, 108,


109, 110, 111, 112, 113, 114, 115,
Abd al-Hamid, Ali Abd al-Mun'im: 96.
116, 117, 120, 121, 123, 126, 127,
Abes: 117, 119, 131, 132.
128, 129, 130, 131, 132, 133, 134,
Abis: 119, 132.
135, 136, 137, 138, 139, 140, 141,
Adem (Hz.): 152.
142, 143, 144, 145, 146, 147, 148,
Adiyt Sresi: 51.
150, 151, 152, 153, 155, 157, 158,
Ahd rivayetler: 183.
159, 160, 161, 162, 163, 164, 166,
Aliret: 11, 22, 34, 45, 53, 91, 118, 120,
167, 168, 170, 171, 172, 173, 174,
128, 143, 177, 179, 184, 186.
175, 176, 178, 181, 182, 183, 184,
Ahiret hayat : 5, 10, 15. 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194.
Ahzb Sresi: 192. Allah'n birlii: 54.
Aie (Hz.): 161, 183. Allah'n fiilleri: 117.
Akl: 8, 13, 50, 138, 139, 140, 142, 144, Allah'n ilmi: 159.
145, 157, 158, 175. Allah'n kelm : 90, 91, 92, 93, 94, 95,
Aklclar: 105. 102, 147.
Akil deliller: 80, 82, 157, 158, 186. Allah'n kudreti: 161, 162, 163, 167.
Akil ilimler: 16, 20, 21. Allah'n varl : 22.
Akli mesele: 164, 165. Allah'n zat : 22, 52, 91,
Akil ve nakli delillerle bilinenler: 157. Alt yn: 33, 47.
A'l illiyyln: 43. Anr: 120, 165.
Alem: 9, 17, 19, 20, 22, 23, 24, 27, 29, 31, Ankebt Sresi: 112.
33, 34, 37, 47, 56, 60, 61, 63, 70, 75, Ansr: 182.
76, 77, 78, 79, 80, 81, 84, 89, 96, al-A'rf Sresi: 45, 52, 112.
102, 106, 107, 108, 109, 110, 111, Araplar: 40, 41, 42, 150, 153, 154, 155, 168.
112, 168, 188, 191. Araz: 9, 19, 23, 24, 25, 26, 27, 30, 32, 33,
Ali (Hz.): 22, 155, 181, 182, 183, 184. 34, 39, 42, 46, 47, 49, 55, 56, 57, 62,
Alim: 10, 33, 60, 75, 96, 97, 98, 99, 103, 72, 73, 91, 92, 99, 100, 103, 108,
115. 157, 158, 159, 160, 162, 166.
Allah 5,7, 8.. 9, 10, 12, 13,14,15, 20, 21, Ar : 38, 41, 42, 189.
22, 23, 25, 28, 30, 31, 32, 33, 34, Aslah: 117, 134, 135.
35, 36, 38, 39, 41, 42, 43, 44, 45, 46, Atay, Hseyin: 6.
47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, Ate : 24, 92.
58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, Avm: 39, 191.
68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, Ay: 28, 165.
78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, Ayet: 14, 22, 39, 40, 42, 43, 189, 192.
89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, Ayn felei: 24.

197
B D
al-Bakllni, Kad Eb Bekir: 5. Dehr: 121,
Badad: 17. Dehriler: 188.
Bakara Sresi: 130. Din: 177.
Baki: 9, 115. Din ileri: 176, 177.
Basar: 108. Doktor: 16.
Bask: 60, 80, 81, 115. Dnya: 16, 53, 80, 118, 120, 124, 128,
Basra: 183. 176, 177, 179, 186.
Batniler: 180.
E
Beden: 51, 160.
Beka: 25, 115. Eb Bekir (Hz.): 181, 182, 184, 191.
Bid'atiler: 13. Eb Cehl: 131, 132, 183.
Bir: 54, 55. Eb Leheb: 183.
Bouyges, Maurice: 17. Ecel: 167.
Brahmanlar: 143, 188. Ehli Snnet: 5, 6, 8, 15, 45, 54, 67, 77, 80,
Byk ve kk gnahlar: 137, 171. 95, 96, 130, 147, 166, 182, 184.
Ekvator: 78.
C Emir 87, 98, 99, 113, 114.
al-Emr bi'l-Ma'rf va'n-Nehy ani'l-Mun-
Cizu'l-vucd: 105. ker: 164, 171.
Ceberut: 67. En'm Sresi: 45, 53.
Cehri hareket: 65, 68. Enbiya: 53.
Cebriyye: 65. Enbiy Sresi: 54.
Cehennem: 11, 128, 135, 136, 163, 186, Esfel-i Safilin: 43.
187, 188, 193. Essai de Chronologie Des Oeuvres de al-Ga-
Cehm: 108, 110. zali: 17.
Cell: 43, 44. al-E'ari: 5, 96, 123, 189.
Cennet: 128, 129, 135, 186, 188.
F
Cevd: 115.
Cevher: 9, 19, 23, 24, 25, 26, 27, 30, 31, Fachlih al-Biltnlyye: 180.
32, 33, 34, 42, 46, 55, 56, 57, 58, 62, Fil: 47.
72, 73, 99, 100, 103, 159. Fakih . 16, 21, 31, 102, 193.
al-Cezeri, al-Mubrek b. Muhammed b. al-Falaku'l-Aks: 78.
Abd al-Kerim: 194. al-Falaku'l-A'l: 78.
Cibril: 161. Farz- Ayn: 9, 15, 40.
Cihet (yn): 54. Farz- Kifye: 9, 15, 16.
Cin: 65, 75. Fas: 180.
Cisim: 9, 23, 24, 25, 26, 27, 31, 32, 38, 39, Fsk: 170, 171, 173.
45, 47, 48, 49, 52, 56, 57, 72, 91, 92, Ftiha Sresi: 163.
159, 160, 161, 162. Faysalu't-Tafrika Beyne'l-sldm Va'z-Zan-
Cismilik: 54. daka: 5, 6, 12, 15, 39, 175, 186, 188,
al-Cuveyni, mmu'l-Harameyn: 5, 96. 189, 191.
Cz'i: 188. Felek: 18, 27, 78, 120, 121.
Fkhl mesele: 164, 170, 175, 186, 193.
Fkh: 15, 16, 102, 187.
Filozoflar (felsefeciler): 24, 25, 27, 77, 81,
aatay, Neet: 38. 96, 98, 99, 100, 188, 189.
ubuku, brahim Agh: 5, 6, 22, 38. Fussilet Sresi: 42.

198
G Hava: 24.
Havs (bilginle* 47, 191.
Gayb: 53.
Hayl: 38, 50, 126.
Gayri makdr: 64.
Hayat: 10, 96, 99, 105.
al-Gazzali, Ely Hmid Muhammed b.
Hayat sfat : 75.
Muhammed b. Muhammed: 5, 7,
Hayr: 58.
14, 15, 16, 17, 22, 39, 58, 186, 188,
Hayy: 10, 60, 75, 96, 115.
189.
al-Hayyt, Ebl-Hseyn: 30.
Gazzall ve Kelm Felsefesi: 5.
Hayyiz (yer): 47, 72.
Gazzall ve phecilik: 22.
Hristiyan: 153, 155, 156, 169, 188.
Goldziher, ignaz 180.
al-Hikme f Mahlkati'l-lh: 22.
Gk: 9, 25.
Hikmet: 117, 121, 134.
Gk cisimleri: 24, 78.
Hintliler: 123.
Gk melekleri: 188.
Hissiyt: 19, 21.
Grme: 10, 81, 82, 83, 85.
Huccetu'l-Islam: 5.
Grc: 10, 80, 81.
Hd Sresi: 112.
Gz: 49, 51.
Iluds: 39, 46, 54, 77, 80.
Gne : 28, 110, 118.
Hulef-i Raidin: 182, 184.
H Huriler: 188.
Haber: 7, 41, 87, 98, 99, 191, 192. Husun: 117, 119, 120, 124, 136, 144.
Hacc Sresi: 81.
Hacer-i Esved: 41.
al-Hadid Sresi: 40. Ismet (dokunulmazl k): 190.
Hdis: 17, 22, 24, 27, 29, 46, 59, 67, 68, Ik, Kemal: 45, 96.
74, 76, 77, 79, 80, 81, 89, 91, 92, 93,

105, 106, 108, 109, 111, 113, 168,
188, 191. Iade (ikinci yaratma): 159, 160.
Hadis: 14, 20, 39, 40, 43, 84, 160, 190. Iblis: 183.
Hdis irade: 77, 78. bn Hallikk 5
Hadis-i Kudsi: 41. bn Keysn: 175.
Hdis kudret: 164. bn ar-Rumi: 125.
Hdis varlklar: 61, 73, 80, 82, 101, 104, bn Teymiye: 5.
105, 110. brahim (Hz.): 81, 131, 152.
Hafsa: 191. cma: 52, 84, 171, 173, 176, 191, 192, 193.
Hakikat Ehli: 79. crna Ehli: 81.
Hakim: 121, 134. cma- mmet: 21.
Halifelik: 10. frat: 7, 100.
al - Halk: 115, 116. hkm: 121.
Halk (yaratma): 116, 127. htiyari hareket: 65, 67, 68.
al-Hanbeli: 189. hy Ullim ad-Din: 15, 16, 22, 29, 31, 32,
Hareket: 24, 25, 30, 31, 64, 68, 76, 79, 33, 39, 41, 58, 60, 74, 75, 80, 84, 127,
100, 104, 107. 128, 130, 133, 134, 141, 143, 162,
Hariciler: 183. 163.
Hasen: 10, 117, 120. al-ktisad fi'l-rtikd: 5, 6, 9, 16, 17, 194.
Hasta: 16. lh: 56, 57, 58.
Haeviyye: 7, 53, 54. letim al-Avinn an lm al-Kelm: 6, 15, 31,
Har: 158, 159, 188. 38, 39.
Htem: 156. lham 147.

199
Ilim: 10, 72, 73, 74, 75, 76, 79, 81, 83, 89, Kabih: 10, 117, 119, 120, 121.
96, 97, 98, 99, 100, 103, 104, 105, Kabir azab : 158, 160, 161.
107, 108, 109, 110, 111, 113, 128, Kadim: 9, 14, 17, 20, 25, 29, 30, 32, 33,
133.
43, 56, 61, 63, 70, 74, 77, 80, 81, 89,
lim sfat : 74, 82, 96.
91, 92, 93, 94, 95, 96, 105, 106, 107,
lk sebeb: 29.
lk yaratma: 160. 108, 109, 111, 113, 115, 118, 188.
lk yaratma delili: 159. Kadim ilim: 82, 110.
llet (neden, sebep): 77, 98, 128, 166, 167, Kadim irade: 76, 77, 79, 111.
188. Kadim kelm: 90, 92, 95.
lm-i Kelm: 24. Kadim kudret: 70, 76.
ltimas: 130. Kadim zat: 78.
mam: 15, 167, 169, 175, 176, 177, 178, Kadir: 10, 33, 60, 61, 67, 68, 75, 96, 98,
179, 181, 182. 99, 101, 114, 115, 143.
mamet: 179, 180, 181, 184. Kf Sresi: 112.
mamet meselesi: 175. Kfir: 13, 58, 132, 135, 136, 171, 172, 173,
mamiye 181. 187, 189, 191, 193.
man: 141, 142. Kinat: 9, 22, 27.
imkan 62, 63, 76, 90. al-KantM fi't-Te'vtl: 39.
Kari': 93.
Incil: 99.
nsanlar: 75, 77, 122, 125, 126, 127, 134, Kayser: 150.
137, 140, 147, 160, 163, 170, 172, Kelm: 10, 84, 85, 86, 87, 89, 95, 96, 99,
173, 177. 100, 103, 104, 105, 106, 107, 108,
rade: 10, 63, 68, 72, 75, 76, 78, 79, 89, 109, 112, 130, 144, 147.
96, 99, 101, 103, 104, 105, 108, 109, Kelmc lar: 19, 170, 193.
111, 128, 133. Kelam- Kadim: 89.
rade s fat : 75, 80. Kelam- Nefsi (nefsin kelm): 86, 89,
rtifa: 43. 95, 102, 113, 143, 144, 147, 157.
Isa (Hz.): 20, 150, 152, 153, 154, 155, 156. Kelm lmi: 5, 6, 12, 15, 16, 39.
seviyye: 150. Kelm sfat : 84.
slam 102, 191. Kelim: 90.
slam Felsefesi Tarihi: 5, 22. Kelime-i ehadet: 187, 190.
islmiyet: 58, 152, 172. Kemal: 51, 82, 83, 84, 85.
slam Mezhepleri Tarihi: 38. Kemal sfat : 82, 85.
sra Sresi: 81. Kermet: 147, 148.
stiare: 40. Kerrmiye: 38, 100, 109, 111.
istidlal: 46. Kesb: 69.
stihbar: 87. Kef: 51.
stihsan: 137. Kdem: 15, 29, 30, 31.
istiva: 39, 42. Kdem: 15, 29, 30, 31.
itici: 10, 80, 81. Kraat: 92, 93, 94.
itme: 10, 81, 82, 83, 85, 90. al-Kstsu'l-Mustakim: 58.
itme ve grme sfatlar : 80. Kyamet gn: 14.
ithaf as-Sde: 5. Kyamet Sresi: 45.
tikad'da iktisad: 67, 100. Kyas: 21, 29, 46.
tikad'da Orta Yol: 54. Kimya-y Saadet: 22.
Kirmen Katibin Melekleri: 162.
K Kisr: 150.
Kbe: 34, 41, 190. Kitb Bugyat al-Murtad fi'r-Radd ala'l-
Ka'bi: 75. Karamita va'l-Btniyye, al-Fetv: 5.

200
Kitdb al-ntiseir va'r-Radd ald ibn Rkvendi:Mecusiler: 188.
30. Mekn: 27, 55.
Kitdb al-rdd: 96. Mekke: 190.
Kubuh: 117, 119, 120, 124, 136, 144. Melek: 36, 43, 65, 75, 78, 97, 163.
Kudret: 10, 29, 30, 33, 57, 58, 60, 61, 62, Melekt alemi: 36.
64, 65, 67, 68, 69, 70, 71, 73, 74, 76,
Menkul eriat: 7.
79, 80, 96, 99, 100, 101, 102, 105, Meryem Sresi: 81.
109, 132, 133, 159. Mesmil' (duyulan): 95.
Kudret s fat : 60, 74, 75. Mert (artl): 30, 72, 165, 172.
Kun (ol): 111, 112. Mihekk an-Nazar: 17.
Kur'an-1 Kerim: 8, 14, 20, 21, 22, 40, 59, Mi' ydr al-lm: 17.
69, 81, 92, 93, 94, 96, 97, 99, 147, Mizn (terazi): 158, 162.
148, 150, 153, 154, 155, 188, 189, Mizdn al-Amel: 17, 22.
190, 191, 193. Muaviye: 183
Kurey : 178, 179. Mucadele Sresi: 81.
Kutup: 78. Mucize: 11, 20, 93, 117, 140, 142, 143,
Kuvve-i Mfekkire: 86. 145, 146, 147, 148, 150, 152, 153,
Kfr: 80, 126, 141, 142, 193. 154, 155, 156, 168.
Klli: 188. Muhacirin: 182.
Kre: 78. Muhal: 62, 63, 64, 72.
Muhammed (Hz.): 7, 10, 20, 21, 148, 150,
L
152, 153, 182, 188, 192, 194.
Lafzi mesele: 164, 167. Muhammed'in Nbvveti: 150.
Leiden: 180. Muharrem: 151.
Leyla: 125. Muhkem: 60, 61.
Lukman Sresi: 81. al-Muiz: 115.
Mu'min Sresi: 44, 81, 160.
M Mu'minn Sresi: 112.
Mbud: 81. al-Munkiz Min ad-Daldl: 5, 15, 22, 150.
al-Madniin al-Kebfr: 155, 159, 163. Murid: 78, 79, 101, 103, 104.
Ma'cliim: 30. Mursil: 84.
Mahal (yer): 49, 55. Msa (Hz.): 20, 52, 53, 89, 90, 95, 109,
Mahlk: 93, 96. 150, 151, 152.
Makaldtu'l-islmiyyin: 96. Msa, M. Ysuf: 96.
Makdr: 28, 62, 65, 67, 68, 69, 70, 71, 72, Mushaflar: 91.
73, 80, 114, 133. al-Mustasfil Min 6, 15, 16, 17.
Makdrat: 61, 75, 101. al-Mustazhari: 180.
Makrir: 92, 93. Mutasavvflar: 22.
al-Maksad al-Esn'd erh Esmdi'l-liih al- Mutezile: 7, 30, 45, 47, 48, 52, 54, 65, 67,
Husnd: 60, 74, 80. 73, 77, 78, 80, 96, 97, 98, 99, 100,
Ma'kul Gerek: 7. 101, 103, 106, 109, 111, 123, 127,
Ma'klat: 40. 130, 132, 133, 134, 135, 138, 143,
Ma'll (nedenli): 77, 98, 166, 167, 188. 144, 145, 160, 161, 170, 189, 191.
Malni: 28, 62, 63, 69, 75, 79, 110, 111, Mutezile'nin Do uu ve Kekimi Gr leri:
132. 45, 96.
Massignon, Louis: 17. Mutezili: 29, 81.
Ma'siyet: 80. al-Muzil: 115.
Masum: 171, 182. Mcessime: 47.

201
Mksefe ilmi: 15. 102, 121, 132, 140, 141, 142, 143,
Mlhid: 151. 144, 145, 146, 150, 151, 152, 153,
M'min: 168. 155, 156, 160, 161, 162, 164, 168,
Milnkint (mmkn varlklar): 61, 65, 171, 176, 178, 181, 182, 184, 187,
78. 188, 189, 190, 191, 192, 193.
Mmkn: 62, 63, 64, 67, 68, 75, 76. Put: 193.
Mnkir ve Nekir Melekleri: 161. Putperestler: 188.
Mricl: 10, 60.
Msebbeb: 41, 69. R
Mseyleme al-Kezzb: 154. Rabb: 147.
Mslman: 13, 21, 58, 84, 135, 169, 171, Ra'd Sresi: 42, 158.
172, 173, 183, 187, 188, 189. Rafiziler: 183.
Mebbihe: 54, 189. ar-Rzk: 115.
Mrik: 95. Recueil de Textes inclits: 17.
Mtekellim: 10, 60, 84, 85, 86, 96, 102, Resl: 52, 84, 85, 96, 148, 184, 192, 193.
103, 104, 106, 107, 108, 115, 143. Rzk: 170.
Mtesbih yetler: 40, 192. Rislet: 85, 143, 146.
Mtesbih hadisler: 158, 192. ar-Rislet al-Ladunniyye: 5, 15, 16.
Mtevtir: 21, 156, 191, 192. Rivyet: 191.
Mvellid: 73. Rumlar: 123.
Ryet (grme): 45, 46, 48, 49, 50, 51, 52,
N
53, 54.
Nakil: 7.
Nass: 181, 182, 184, 190, 192. S
Nazzm 191, 192. Sahabe: 13, 15, 16, 44, 160, 171, 181, 182,
Nebi: 192, 193. 183, 184, 192.
Nedensellik prensibi: 22. Sapk frkalar: 10.
Nefis: 51, 160, 168, 169. Sapklk: 14, 15.
Nehiy: 87, 98, 99. Sebeb: 22, 30, 41, 69.
Nesih: 151, 152, 153. Sebr: 17.
Nesne: 33. Secde Sresi: 134.
Ner: 158. Sefeh: 117.
Nildyetu'l-Ikddm: 96. Sefih: 119.
Nis Sresi: 81. Selef: 39, 42, 51, 52, 65, 80, 93, 94, 183.
Nh: 109, 113, 152. Semi': 60, 80, 81, 108, 115.
Nh Sresi: 109, 112. Sem'i bilgiler: 157.
Nbvvet: 97, 140, 148, 188. Sem'l deliller: 186.
Nzl: 42, 43, 44. Sem'iyyat: 20, 21.
O Sezgi: 22.
Srat: 158, 163, 164.
Osmn (Hz.): 181, 182, 184. Su: 24.
as-Subki: 5.
mer (Hz.): 181, 184, 191. Sultan: 177.
Sret: 24, 48.
P Suriye: 180.
Pascal: 22. Skfin: 24, 25, 30, 31, 64, 68, 76, 79, 100,
Peygamber (Hz.): 9, 10, 12, 22, 34, 36, 107.
39, 40, 43, 52, 84, 93, 94, 96, 97, Sreyya yldz : 44.

202
Tp: 16.
Trk: 42, 123.
afii: 13, 21.
art: 30, 72, 165, 172. U
as-ehristni: 96. Uluv: 35.
er: 58, 80.
eriat: 8, 12, 21, 31, 32, 33, 34, 40, 46, 49,
51, 65, 99, 102, 103, 117, 118, 120, lema: 39.
124, 132, 134, 137, 138, 140, 141, lken, Hilmi Ziya: 5, 22.
152, 157, 159, 160, 161, 171, 173, V
176, 177, 183, 184, 186, 187, 189, Vacip: 10, 63, 79, 117, 118, 119, 127, 128,
191. 141.
er'l (nakli) deliller: 80, 81, 158. Vacibu'l-Vcd: 85, 105, 106.
erl hkmler: 159, 160, 162, 186, 187, Vandet: 56.
188. Vahiy: 147, 161, 184.
er'l hkmlerin tasdiki: 157. Varlk: 29.
er'l ilimler 16. Vefayt al-A'yn: 5.
eytan: 14, 65, 75, 129. Vehm: 122, 123, 126, 127.
ler: 182. Veli: 147.
r Sresi: 81. Vcb: 128, 133, 134, 135, 136, 141, 142,
143.
T
Y
Tabakt a-Wiiyye: 5. Yahudi: 150, 152, 156, 169, 188.
Tabn: 171, 192.
Yakini deliller: 167.
Tahfut al-Felsife: 78, 160.
Yaratc : 31, 32, 69, 82, 84, 85, 103, 128,
Ta-ha Sresi: 39, 109, 112.
188.
Tahayyl: 50, 51.
Yaratma: 127, 128.
Taklid: 13, 124, 168.
Yasin Sresi: 94, 112.
Taklidi iman: 169.
Yer: 9, 32.
Taklidi tasdik: 168, 169.
Yokluk: 29.
Tasdik: 12, 13, 158, 167, 168, 169.
Yn: 32, 33, 34, 35, 36.
Ta'til prensibi: 54.
Yn: 32, 33, 34, 35, 36.
Tecrbeler: 22.
Ysuf Sresi: 43, 168.
Tefrit: 7, 100.
Tekfiri vacip olan frkalar: 186. Z
Teklif: 40, 127, 128, 129, 130, 131, 133, Zaman: 55, 56, 120, 121.
136. Zannl deliller: 158, 186.
Tensuh: 133. az-Zariyat Sresi: 36.
Teselsl: 29, 76, 79, 101. az-Zebidl: 5.
Tesbil : 39. Zenciler: 123.
Tevatr: 20, 21, 155, 156, 191, 192. Zeyd: 26, 63, 64, 102, 103, 110, 120, 165.
Teybe Sresi: 95. Zimmi 21.
Tevelld: 72, 73, 166, 167. Zulm: 133, 134.
Te'vil: 39, 182, 183, 189, 190, 192, 193. Zhal: 28.
Tevrat: 99, 152, 153. Zmer Sresi: 158.

203
EVRLEN kYETLER
. NDEKS *

A "Ey Rabbimiz! Bizim takat mz dnda


"And olsun ki, sen bundan gafildin; i te olan eyleri bize ykleme." (Bakara
Sresi, yet: 286): 130.
senden gaflet perdesini kald rdk;
bu gn artk grn keskindir." H
(Kf Sresi, yet: 22): 112.
"Her eyi yaratan Allah'tr." (Ra'd S-
"Ar zerine kuruldu." (Ra'd Sresi,
resi, yet: 18; Zmer, yet: 62): 158.
yet: 2): 42.
"Ayakkablarn (ayamdakileri) kar, zira
sen mukaddes vadidesin." (Ta-M
"itici ve grc olan O'dur." (Nis S-
Sresi, ayet: 12): 109, 112, 113.
resi, yet: 57, 133; 'sit, yet: 1;
B Hacc, ayet: 61, 75; Lukmn, yet:
28; Mu'min, ayet: 20, 56; r,
"Bizi doru yola sevket." (Ftiha Sresi,
yet : 11; Mucadele, ayet: 1): 81.
yet: 5): 163.
"Biz Nh'u kendi kavmine gnderdik." "itmeyen, grmeyen ve sana bir faydas
(Ntlh Sresi, yet: 1; A'raf, ayet: olmayan eye neden ibadet edersin."
58; Hd, ayet: 25; Mu'minfn, ayet: (Meryem Sresi, ayet: 42): 81.
23, Ankebt, ayet: 14): 109, 112. K
"De ki, onlar ilk defa yaratan diriltecek-
"Kabirlerde bulunanlar karld ve kalb-
tir." (Yasin Sresi, yet: 79): 159.
lerde olanlar ortaya konuldu u za-
E man..." (Adiyat Sresi, ayet: 10):
"Eer yerde ve gkte Allah'tan ba ka tan- 51.
rlar olsayd, her ikisi de fesada u- "Karyeye (kyn halk na) sorun." (Y-
rard." (Enbiy Sresi, yet: 22): suf Sresi, ayet: 82): 43.
54, 58. "Kt azab, Fir'avun'un adamlar n sard .
"Ey Rabbim! Bana kendini gster, sana Onlar sabah akam atee sunulur-
bakaym." (A'rf Sresi, ayet: 143): lar." (Mu'min Sresi, ayet: 45, 46):
52. 160.

* Ayetlerin tercmesinde say n Do. Dr. Hseyin Atay ve say n Do. Dr. Ya-
ar Kutluay' n, Diyanet leri Bakanlnca 1961 y lnda Ankara'da yay nlanan "Kur-
dn- Kerim ve Trke Anlam (Medi)" adl eserlerinden yararlanlmtr.
Bu eserin gerek tercmesi esnas nda, gerekse konu ile ilgili hususlarda k ymetli
ilgi ve yard mlarn esirgemiyen say n Do. Dr. Hseyin Atay'a te ekkrlerimi sun-
may zevkli bir bor bilirim.
eviren

204
N S
"Nerede olursanz olun, O, sizinle bera- "Sen beni gremezsin." (al-A'rf Sresi,
berdir." (al-Hadid Sresi, yet: 4): yet: 143): 45, 53.
40. "Sen bize iman etmi deilsin." (Ysuf
Sresi, yet: 17): 168.
O
"Senin Rabbin, kullarna zulmedici deil-
"O, bir eyin olmasn diledii zaman, dir." (Secde Sresi, yet: 46): 134.
sadece ona "ol" demesiyle derhal "...sonunda kadim (kuru) bir hurma da-
olur." (Ysin Sresi, yet: 82): 112. lna dnd." (Yasin Sresi, yet: 39): 94.
"O'nu gzler idrk edemez, halbuki O, "Sonra duman halinde olan gk zerine
gzleri idrk eder." (En'm Sresi, kuruldu." (Fussilet Sresi, yet:11):
yet: 103): 45, 53. 42.
"O, peygamberlerin sonuncusudur." (Ah-
zb Sresi, yet: 40): 192.
"Varlklarn en ycesi, Ar sahibi olan
P
Allah..." (Mu'min Sresi, yet: 15):
"Puta tapan mriklerden biri sana s - 44.
nrsa, onu, Allah' n szn duyun-
caya kadar kabul et..." (Teybe S- Y
resi, yet: 7): 95. "Yerin ve gn yaratlmda, gece ile
gndzn birbirini takibinde... d-
R
nen bir kavim iin deliller vardr."
"Rahman Ara kuruldu." (n-h Sresi, (Bakara Sresi, yet: 164; m-
yet: 5, 9): 39. rn, yet: 190): 22.
"Rzknz da, size vadedilen azb da gk- "Yzler vard r, o gn taptazedir; Rab-
ten iner." (az-Zriyt Sresi, yet: lerini greceklerdir." (K ymet S-
22): 36 resi, yet: 22-23): 45.

205
YANLI - DO RU CETVELI

Sayfa Sat r Yanl Doru

6 4 rnanavi manevi
26 38 sevherin cevherin
41 6 msebbib'ten msebbeb'ten
55 11 imknzzdr imknszdr
72 33 huuslara hususlara
82 18 eecek edecek
84 31 tasavuur tasavvur
96 9 olup. olup
98 3 sylenenlerin sylenenlerin
118 6 bir bu
129 20 seytandan eytandan
134 8 Lfzndan baka, Lfzndan, baka
141 22 musizeye mucizeye
143 14 Peydamberin Peygamberin
146 14 hkmmdarn hkmdarn
192 39 ye yet

207
Fiyat: 24. TL.

You might also like