You are on page 1of 666

1900'den Gnmze

BYK DNRLER

11. CLT

Editr: etin Veysal


Anthony GIDDENS mit TATLICAN / Berivan BNAY
Mihail M. BAHTIN Siyave AZER
Max WEBER Adnan GM
Francis FUK U YAMA Il BAYAR BRAVO
William JAMES Zeliha Burcu YILMAZ
Friedrich August von HAYEK lkay YILMAZ
Louis ALTHUSSER Tuncay SAYGIN
B. Kaspar MALINOWSKI Sibel ZBUDUN

ETIKe
YAYINLARI
l 900'den Gnmze BYK DNRLER - il

ETiK YAYINLARI

Dizgi ve Dzenleme

KARE YAYINLARI

Kapak film
MAT YAPIM

Bask-Cilt:

BARI MATBAASI
Ban Matbaa Mcellit Ali Lain Davupaa Cad.
Gven San. Sit. C Blok No: 291Topkap-stanbul
Tel: (0212) 674 85 28 Fax: (0212) 674 85 29

Bask Tarihi
NSAN 2010

ISBN 978 - 975 - 8565 - 60 - 3

ETiN VEYSAL

Tm haklar sakldr. Bu kitabn tamam ya da bir ksm 5846


sayl yasann hkmlerine gre, kitab yaynlayan etin Veysal'n
izni olmakszn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir
kayt sistemi ile oaltlamaz, yaynlanamaz, depolanamaz.

ETiK

YAYINLARI

ETiK YAYINLARI KiTAPSAN KUR ULUUDUR


..;.. ....

Ca!}alolu Yokuu Narlbahe Sokak Narl Han No: 3


Caalo!}lu-STANBUL Tel: (0212) 5116391-92 Fax 51162 99
e-mail: etikyayinlari@yahoo.com kitapyurdu.com
Dizi Editr ve Diziyi Yayma Hazrlayan

etin VEYSAL

Danma Kurulu

Prof Dr. Yksel AKKAYA


Prof Dr. Kadir CANGIZBAY
Prof Dr. Betl OTUKSKEN
Prof Dr. Adnan GM
Prof Dr. Ulug NUTKU
Prof Dr. Sinan ZBEK
Dr. Sibel ZBUDUN
Prof Dr. Dogan ZLEM
Prof Dr. . Naci SOYKAN
Prof Dr. Afar TMUN
indekiler

1 Anthony Giddens
Hayat ve Eserleri ......................................... ,.............................................3
A) Ortodoks Konsenssn Krizi ve Giddens'n zm nerisi .
......... ..... 6
B) Sosyolojik Bir Zaman-Mekan Ontolojisi ....... .. .
........... ........................ 19
1. Giddens'n Zaman (ve Mekan) Anlaynn Felsefi Temeli ............. 21
2. Zaman ve 'Toplumsal Dzen Problem'i . . . ... ... .. ......... . . .. .................. 25
3. Zaman ve Sosyal Analiz . . . . . ...
...... . . . . .. .
....... ......... .. . .. .... .... .. .... .......... 28
4. Zamansallk Dzlemi . . ......
...... . .. . .
........................... .. ................. 29
5. Varolusal Bir Bileen Olarak Mekfin . .
.............. .. ............ ..... ......... . . 32
6. Blgeselleme . .
...... .................................. ........................................ . . 35
7. Zaman- Cografyasnn Snrllklar .
................ .......................... .. . . . .36
8. Zaman ve Degime zdeligi Eletirisi . . .
................ .... .. ....... . ...... .. .37
9. Ontoloji ve Toplumsal Hayatta Nedensellik; veya
Bir Potansiyeller Ontolojisi ...... .. . . .. .
. ... .. ... .................................... .. . 38
C) Giddens'n Eylem Sosyolojisi . . . .. . .. . .. .
.......... ..................... .. . .. . . ... . ... .... .42
1 . Eylem Felsefesi ve Sosyoloji . .
..... ................. .................. .................. . 43
2. nsan Eyleminin Dogas . . . .
....... ........... ... ... .................. .... ............. . . .53
D) Toplumsal Hayatn retimi ve Yeniden-retimi .
........... .......... .. . . 59
. ... .

1. Toplumsal Dzen Problemi .


....... .............................. ... . . . .. ........ . ..... .. 59
2. kar atmalar ve Toplumsal Dzen . . . .
.. ... ..... ........ ......... ........... . 61
3. Toplumsal Etkileimin (ve Dzenin) nas . .
............ .. .................... 65
E) Giddens'n Bilim ve Y ntem Anlay . .. . .
... ....... . ....... .. ....................... .74
1. Pozitivizm Eletirisi .
................................................... .... ................ . 75
2. Rlativizm ....................................................................................... 81
Y iindekiler

3. Uygunluk Problemi veya Bilimsel Dil/Gndelik Dil likisi .......... 84


4. Yorumcu Sosyolojilerin Katklar ve Zayflklar .......... . .. . .. . .88
... ... .. .. .

5) Giddens'n Y ntem Anlay . ...... ....... ............. ... . .


. . . . .. . . ................... 91
F) Giddens'n Epistemolojisi . . . .
... . ............ .... .... . .. . . ..
....... ...... ...... . ............. 94
1. Sosyolojinin Aratrma-Nesnesi ve Epistemoloji ... .
............. . . .. .... .. . 94
2. Saduyunun ki Anlam . . . . .
................ ...... ....... .... ............ . ..... . ..... .. .. 99
3. Sosyal Aratrmacnn Karlkl Bilgi Karsndaki Tutumu ....... 101
4. Sosyal Bilimlerde Aklamann Doas . .
.. ........... ........................ ..106
5. Sosyal Bilimlerde Yasalarn Mevcudiyeti ve T r ........................ 109
6. ifte Hermeneutik . . . .
.... .. ....... ................................. ........................ 118
G. Giddens'n Eletirel Teorisi ............................................. .......... ....... . . 122
1 ) DUzeltilebilirlik .
....................................... .................. .................... 123
2) Drt eletiri dzeyi . . .
....... ................. ..... ........................................ 127
Kaynaka . . .
......................................... ........ ... .................................... 133

2 Mihail M. Bahtin
Syleim, Eylem, zne . .
............................. ............................................ 139

Birinci Blm
Giri ........................................................................................................ 141

kinci Blm
znenin geleri . 146
......................................................................... ...........

Sylem . .. .. .
.. . .. . . .. 146
..... .............. ........... ............................................. . ..........

Bitimsizlik . .. . . . . 151
.... ........ . ..... .. ........................................ ..................... .......

Sylei . . . . . . . 158
.......................... ..... ........ ........ .. ...... .......... .............................

lk (ide) . . . . . . . 166
.......... .......... ...... ............. ........... ................. .................... ..

Karlk-verebilme (sorumluluk) ............................................................. 173

nc Blm
Dil ve Eylem ........................................................................................... 177
Olay, eylem ............................................................................................. 177
Gsterge ..................................................................................................180
Ostyap olarak dil ...................................................................................183
Dil ve bilin ............................................................................................185
Anlamn toplumsal zgll ............................................................... 186
Konuma ve ifade....................................................................................189
indekiler vii

zlek ve anlam . .
............................. ................................ ......................... . 192
Konuma trleri . .
... ................................................................ .... .......... . . . 194

Drdnc Blm
Kahraman . . .. .
...... ..... ........ . . 199
.. ............................. .......... ............. ................

Edim ve itiraframe . .. . . .
............... .. 202
.. ....... ..... ............................................

zyaam yksndeki kahraman ...........................................................205


Karakter . . . 207
............ ....................... .......................... .......... .........................

Tip 209
...........................................................................................................

Syleimsel kahraman . . 210


........................ ............................................ .......

Beinci Blm
Metin ve Yazar ....................................................................... ................ . 214
erik, biim, madde . .
..... .......... ........... ..... . .. . .
.... ....... ......................... ..... . 214
Yazar .
......................................... ........................................ ........... ......... . 219
Metin . . . . .
............ ....... ............. .................................... ........... .... .............. . 222

Altnc Blm
Sonu . ..
............................................................................... .. . ..... ........... . 227
Seme Kaynaka ...................... ... . .
...... ........... ............................ .... .. .. . . . 230

3 MaxWeber
1 . Ksa Yaam yks ve Eserleri .
..... .................................................... 235
2. Weber'in Temel Sorusu ve Sorunlara Bak: ktidar, Aklclatrma,
Tipletirme ve Anlama . . . 241
............ .................................... ............... .....

3. Weber'in Belli 8al alma ve Degerlendirmeleri .


........... .............. .243
3.1 . Toprak Aristokrasisi ve Burjuvazi: Krsal Toplum ve Kapitalizm 244 ..

3.2. Dinler ve Gdler Sosyolojisi: Din, Etik, Deger ve


Tutum almalar . .
..... .................................................. ......... ....... . . . 248
3.2.1. Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu: Dnyevi ilecilik ve
Kapitalizm . . .. . . . .
........ ... . . 249
. ... ......... .... ........... .................... ..........

3.2.2. Gven Berat: Protestan Mezhepler ve Kapitalizmin


Ruhu -Protestan Etik'e Ek (1906) . . . .. . .. .... ..... ......... . .. ............. 251
3.2.3. Dnyevi Kurtulu ve Meslek Ahlak: Dnya i ilecilik
( Askesetizm) ve Mistisizm, Model ve Misyoner Dinler,
Takva ve Tefekkr, Etkili Tabakalar . . . . 256 ........ ........ ........... ........ ..

3.2.4. Dnya Dinlerinin ktisadi Etigi: Saf ve deal Tipler,


Meruiyet Biimleri, Snf, Stat ve Literatisi . .. . .. . . .262 .. .. .. . . . .. .
viii iindekiler

3.2.5. Konfysyanizm, Taoizm, in Patrimonyalizmi ve


Literatr Zmresi ..................................................................265
3.2.6. slam zerine Dnceleri: Bireysel ileciligi Yok Eden
Patrimonyalizm .....................................................................267
3.3. Ekonomi ve Toplum: G ve ktidar Yaplar .............................268
3.3.1. "Byk Devletler"in Gc ve tibar....................................268
3.3.2. Millet, Devlet ve Entelektellerin Rol.................................273
3.3.3. Snf, Stat, Parti ...................................................................276
3.3.4. Brokrasi ve Devrim (Aydnlanma ve Akl ag).................281
3.3.5. Disiplin ..................................................................................289
3.3.6. Karizmatik Otoritenin Sosyolojisi ........................................290
3.3.7. Meslek Olarak Siyaset ............................................................292
3.4. Sosyoloji ve Bilim Anlay: Toplumsal Eylem, Gdler,
Anlamac Sosyoloji, Nesnel Bilgi ve deal Tip ...........................297
3.4.1. Eylem, Toplumsal Eylem ve liki..........................................298
3.4.2. Rasyonalizasyon Biimleri: Karizma, Gelenek ve Yasa.
(Brokrasi)...............................................................................299
3.4.3. Yntem Katks: zclge Kar ogulculuk, Pozitivizme
Kar Anlama ve deal Tip.....................................................300
4. Degerlendirme ....................................................................................305
4.1. Marx ve Marksizmle likisi ve Ayrmas:
Weber "Burjuva Marx" M? .....................................................305
4.2 "Karizma" Konusu veya almalarnn Baz Siyasal Sonular:
Kurumlama, Brokratik Despotizm, Demokrasi, Liderlik .......308
4.3. Saf ve Pratik Ahlak: Sorumluluk Ahlak veya Konvensiyonalizm.311
4.4. dealizm ile Pozitivizm, Kesinlik ile Bilinemezcilik,
zne ile Toplum Arasnda Gelgitler ...........................................312
4.5. Toparlama: Anlama ve ktidar .................................................... 314
Yararlanlan Kaynaklar ......... .......................... ....................... .....320
. . ..

4 Fracis Fukuyama
Hayat .....................................................................................................325
Eserlerindeki Temel Sorunlar...................................................................325
F. Fukuyama'nn Tarih Gr ..............................................................327
F. Fukuyana'nn Tarih Gryle Kreselleme Arasnda Kurdugu
Baglant...................................................................................................352
iindekiler ix

Birey, Sivil Toplum, Devlet ve Birey-Devlet likisi ................................. 354


Kii Haklar, lerleme ve zgrlk Fikri .................................................. 355
Biyoteknoloji Devrimi .
................................. .......... ................................... 357
Kaynaka ...................... ......................................................................... 373

5 William James
Hayat ve Eserleri ...................................................................................379
Genel Yaklam ve Ele Ald Problemler 380
.............................................

/ames ve Psikoloji ....................................................................................382


Bilin ya da Dnce Ak .384
.................................... ..............................

Gereklik Anlay ve Epistemolojisi 390


......................................................

/ames'e Gre Felsefe ve Rasyonalite 393


............. ................................... .......

Radikal Deneyimcilik .396


............................................. ................................

Bilin Nasl Var Olur? ...........................................................................397


Saf Deneyim Metafizii 399
............ ............................. ................................

Deneyimci/iin Radikallemesi zerine .405


...............................................

Epistemik Realizm ve Objektif Referans 412


..............................................

Hmanizm 419
......................................... .....................................................

Pragmatizm . ... .........................................................................................421


zgrlk ve Ahlak .................................................................................428
Eitim Anlay .431
............................................ ..........................................

nan ve Din ...........................................................................................434


/ames Dncesinin Siyasi ve Toplumsal Uzanmlar . .436
.................... ....

Sonu Yerine .438


............ ....................................................................... .......

Kaynaka ............................................................................................... 441

6 Friedrich August von Hayek


Yaam ve nemli Eserleri . . ................................................................... 451
Giri........................................................................................................ 453
ZGRLK ANLAYIl ...................................................................... .457
zgrln Anlam ve Deeri ............................................................. .457
Gelenekler, lerleme ve zgrlk .......................................................... .461
zgrlk ve Sorumluluk . .......... ......... ................................................... .463
zgrlk ve Eitlik .
.......... ................................ ..................................... .466
zgrlk, Yasalar ve Hukukun stnl .......................................... 468
SPONTANE TOPLUMSAL DZEN DNCES.. . . ..................... .471
Toplumsal Kurumlara ve Dzenlilik/ere Bakmann ki Yolu ................ .471
X iindekiler

Spontane Dzen ve Organizasyon .473 .


................................ ......................

Piyasa Ekonomisi . . . . . .479


.... ...... .. ......................................................... ....... .
SOSYALZM ELETRS . .485
........................................ .........................

Sosyalizm ve Planlama Kavramlarna likin Yanl Anlamalar ... .485 .. .....

Merkezi Planlama Kanlmaz Degildir . .. . . . . . ...487


.... .... .............. .. .... ....... . ..

Merkezi Planlamann Demokrasiyle Uyumazlg .488 ...............................

Kolektivist Rejimler En Kt nsanlar Tarafndan Y netilirler .492 ..........

Sosyalist Sistem Mutlak ktidar Yaratr . . .. . . . . ... . .494


.... ..... ......... ...... ............

SOSYAL ADALET ELETRS . .. . . . ..497


.................................... ....... . ... .. ..

zgr Bir Toplumda "Sosyal Adalet"in Anlamszlg . .497 ..... ..................

Adil Toplumsal Fiyatlar Yoktur . . . . ........ ..498


.................. ............... ...... .. .......

"Sosyal Adalet" Taleplerinin Siyasal Yozlamaya Yol Amas ..............500


zgr Bir Toplumda Ekonomik Gvenlik . .. . . 502
............ ................ . ....... ....

KOLT OREL EVRM VE LOMCOL KBR. . . . . . . . . . 503


. .. . . .. . .. . ................ ..

Uygarlk, Kltrel Evrimin Sonucudur . .. . . . .503


............................... . . ...... ..

Kltrel Evrimin Rehberi nsan Akl Degildir. . . 505


........ ...........................

zel Mlkiyetin ve Ticaretin nemi . . . ... . .. ...... ..... . . 507


... ...... . .. ...................

lmcl Kibir . . . . ..
... ...... .................. . ... . .
..... ... . . . 508
......... . . ... ... ................ ... ...

Kaynaka . . . . . ... . . .. . . . .. . . . . . . .
........ .. ...... .. . . ........ . . .... ... 511
.. .. . . .. .. .. .....................

7 Louis Althusser
Hayat ve Eserleri . . . .. . . .. . . . ..519
......... .. .. ... . ............... ... ..... . . . ....... . .................

20. Y zyl Marksizmi ve Althusser . . . . . .. . .


...... .. .... ......524 .... ... .....................

Marx'ta Epistemolojik Kopu ve Bilimsel Marksist Teori 526 ......................

Yapsal Marksizm . . .. . . . . . ..... 534


..... ... ....... . ............. . . . ... .... .... ................... . ..... .

Ekonomik Yap ve Yeniden Oretim......................................................... 544


Siyasal Yap. . .. . . . ...... . .. .... . . .... . . .
.... ... . . .. . .. .... .. . . . .. . . 547
......... . ................. .. .. .. ....

Yeniden Oretim, deoloji ve Devletin deolojik Aygtlar . . 551 .. ............... ....

Teorik-Pratik ve Bir Devrim Silah Olarak Felsefe . . . 561 ................ .. ......... ..

Sanat Ozerine . . . .. . . . . . .. 568


..... ..... . .............. . ......... .. ... .. ........... ..... . ..................

Marksizmin Gncel Sorunlar . .. ... . . .... . . . . .. . 570


.................................. .. ..... . . .

Lenin ve Marksist Felsefe . . . . . . . 573


........... .... ............. ............................. ..... . .

Althusserci Etkiler: Poulantzas, Kuhn, Foucault . ... ... 578


........................ . . .

Sonu 583
......................................................................................................

Kaynaka . . . . .. . . ...
..... .. .. .................. ... . ....... ..... ............... .586 .........................
iindekiler xi

8 Bronislaw Kaspar Malinowski


1. Giri . . . . . .. . . .
....... .. ..... .. .. .......................... . ...... .. ........... ..................... .. . .. 591
.

II. Malinowski'nin Yaam ve Entelektel Biimlenii . . .. .


.. .... ... . ..... .. . 593
...

III. Malinowski Antropolojsi .. . .


............... ............................................... 601
IV. Alan almas Teknikleri .. .. . . .. . .
. . ........ ............................................. 614
V. Malinowski'nin Kltr Kuram . .
.......................... .............. ............... 616
Vl. Kltrel Degiim . ya da " Pratik Antropoloji" . . .
.. . .
.. .. ...... ....... . . .. . . 628
. .

VII. Malinowski'nin Gnlg ya da Bir konun Yapbozumu ...............633


Vlll. Sonu Yerine . . . . .
............. ........................ ..... ... ........... .............. ...... . 636
Kaynaka .
......................... ........................................................ ............. 638
Dizin ............................................................................................................... 641
Yazarlar Hakknda ......... ................. ... .......................................................... 647
Anthony GIDDENS
( 1 8 Ocak 1 938 )
1
-
Omit TATLICAN / Berivan BNAY

HAYATI VE ESERLER

1 8 Ocak 1938'de, Edmonton, Londra'da dnyaya gelen, Londra Ula


m'da alan bir katibin olu olan Giddens bir orta snf ailenin ocu
u olarak byd. Giddens 1959'da Hull niversitesi Sosyoloji ve Psiko
loji Blmnden mezun oldu. Yksek Lisansn Hull niversitesi'nde ta
mamladktan sonra, LSE'de agda Britanya'da Spor ve Toplum adl bir tez
hazrlad. lk makalesi 1960'da "Bir niversite Salonunun Toplumsal Ya
ps" adyla yaynland. 1961'de Leicester niversitesi Sosyoloji Blm
ne atand.
1964-1968 arasnda dier lkelerdeki baz aratrmaclarla birlikte
empirik intihar sosyolojisi aratrmalar srdrd. Fransz Ulusal Bilimsel
Aratrma Merkezi tarafndan desteklenen bu almann sonulan ntihar
Sosyolojisi adyla 1971'de basld. Giddens Bat Avrupa lkeleri zerine
demografik materyallerden yararlanarak karlatrmal bir aratrma
gerekletirdi ve bu aratrmann sonularn 1973'te yaynlanan leri Top
lumlarn Snf Yaps'nda kulland (Birey Yaynclk, 1999, ev. mer Bal
dk). 1970'de "Marx, Weber ve Kapitalizmin Gelimesi" makalesi, 1971'de
Marx, Durkheim ve Weber'in grlerini kapitalizm karsndaki konum
lar balamnda ele ald Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori adl kitab ya
ynland (letiim Yaynlan, 2009, ev. mit Tatlcan). Giddens 1971-76
yllar arasnda ngiliz Sosyoloji Demei'ne ait olan Macmillan'n yayn
lad 11 kitaplk Sosyolojide Aratrmalar serisinin editrln yapt.
1972'de Max Weber'in Dncesinde Siyaset ve Sosyoloji'yi yaynlad (Vadi
Yaynlar, 1992, ev. Ahmet idem) ve Durkheim'n yazlarndan olu-
4 birinci blm

turduu, setii ve editrln yapt sekisi Durkheim: Seme Yazlar


adyla basld.
1972-1976 yllar arasnda Cambridge niversitesi Uygulamal kti
sat Blmnde Britanya Sosyal Bilim Aratrmalar Merkezi'nin destein
de Cambridge Sekinler Aratrmas Projesi'ni balatt ve Mdrln
stlendi. Bu projenin bir rn, editrln P.H . Stanworth ile birlikte
yapt ngiliz Toplumunda Sekinler ve ktidar adyla 1974'te yaynland.
1975-1978 yllar arasnda Hutchinson Sosyoloji serisinden yaynlanan 1 0
kitabn editrln stlendi.
1976'da kendi 'yaplama teorisi'nin temel erevesini ortaya koy
duu Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'n (Paradigma Yaynlar, 2003, ev.
mit Tatlcan, Bekir Balkz) ve ilevselcilie en keskin ve kapsaml eleti
rilerden biri olan "levselcilik: Toz Duman Daldktan Sonra" isimli maka
lesini yaynlad (Sosyal Teorinin Temel Problemleri iinde, Paradigma Yayn
lar, 2005, ev. mit Tatlcan). 1997'de editrln yapt Macmillan'da
50'nin zerinde kitap yaynland.
Arlkl olarak yapsalc ve post-yapsalc yaklamlarn ele alnd
Sosyal Teorinin Temel Problemleri'ni yaynlad 1 979'da T heory and Soci
ety dergisine ba editr olarak atand. 1 981'de ciltlik bir alma olarak
tasarlad, kapitalizm ve sosyalizm arasnda bir ara yol arayrun ilk ba
sama olan Tarihsel Materyalizmin ada Eletirisi'ni yaynlad (Paradig
ma Yaynlar, 2000, ev. mit Tatlcan). 1 982'de editrln yapt, ilki
kendi yazlarndan oluan kitap yaynland: Sosyal Teoride ahsiyetler ve
Eletiriler; Snflar, atma ve ktidar (Davih Held'le birlikte) ve Snflar ve
blm (G.G. N . McKenzie'yle birlikte).
1983'te ngiliz Sosyoloji Demei'nin Ynetim Kuruluna seildi.
1984'te baz arkadalaryla birlikte Polity Press'i kurdu. 1 984'te kendi ya
plama teorisini en sistematik biimde sunduu Toplumun nas'ru yayn
lad (Bilim ve Sanat yaynlan, 1999, ev. Hseyin zel). 1985'te Cambrid
ge niversitesi'ne Sosyoloji Profesr olarak atanan Giddens, ayru yl Ta
rihsel Materyalizmin ada Eletirisi serisinin ikinci kitab Ulus-Devlet ve
iddet'i yaynlad (Devin Kitap Yayn Datm, 2005, ev. Cumhur Atay).
Cambridge niversite'sinde 1986'da "Sosyologlar Ne Yaparlar?" adl bir
al dersi verdi. 1 997'de yazlan ve baz derslerinden oluan (bu al
dersi dahil) Sosyal Teori ve Modern Sosyoloji adl derleme almasn bastr
d. 1989'da daha sonra birok kez baslacak olan (6 bask) ders kitab Sos
yhji'yi yaynlad (Ayra Yaynevi, 2000, Yay. Haz. Cemal Gzel, Hseyin).
anthony giddens 5

Daha sonra modemite teorisine younlaan Giddens, 1990'da Mo


dernligin Sonular'n (Aynnh Yaynlan, 1994, ev. Esin Kudil), 1991'de
Modernite ve Bireysel Kimlik (Vintage) ve 1993'te Mahremiyetin Dnm:
Modern Toplumlarda Cinsellik, Ak ve Erotizm'i (Aynnh Yaynlan, 1994, ev.
dris ahin) yaynlad.
1997-2003 yllan arasnda LSE'nin Mdrln yapan Giddens'n
son dnem eserleri, eletirel sosyolojisinin bir uzanhs olarak, gelecein
modem veya (kendi deyimiyle) gerek anlamda post-modem toplumun
aynntlannn tasarlanmasyla ilgilidir. Bu giriimin balang almas
Sag ve Solun tesinde: Radikal Politikalarn Gelecegi'dir (Metis Yaynlan,
2002, ev. Mge Szen). Bu kitap aslnda "Tarihsel Materyalizmin ada
Eletirisi" adl ciltlik kitabn sonuncusudur ve burada bir 'hayat politi
kas', yani yeni bir hayat tarz kurmann temelleri arahrlr. Bu kitapla be
raber "nc Yol Tezi"ne odaklanmaya balayan Giddens Elimizden Ka
p Giden Dnya: Kreselleme Hayatmz Nasl Yeniden ekillendiriyor? (Al
fa Basm Yaym Dahm, 2000, ev. Osman Aknhay), nc Yol-Sosyal
Demokrasinin Yeniden Dirilii (Birey Yaynclk, ev. Mehmet zay), n
c Yol ve Eletirileri (Phoenix Yaynevi, 2001, ev. Nihad ad), nc Yol
Sosyal Demokrasinin Yeniden Dirilii (Birey Yaynclk, 2000, ev. Mehmet
zay), Risk Toplumu: Yeni Bir Moderniteye Dogru (Ulrich Beck'le birlikte,
Polity Press, 1999), lerlemeci Manifesto: Merkez Sol iin Yeni Fikirler (Black
well, 2003), Kresel nc Yol Tartmas (ed. Polity Press, 2001), Yeni Emek
Artk Nereye (Polity Press, 2002), Yeni Eitlikilik (ed. Patrick Diamond'la
birlikte, Polity Press, 2005), Kresel agda Avrupa (Polity Press, 2006), Ken
dinizi An Bay Brown: i Partisi Nasl Yeniden Kazanabilir? (Polity Press,
2007), klim Degiimi Politikas (Polity Press, 2009) gibi almalar yaynla
mtr.
Anthony Giddens'n hem sosyolojisini hem de felsefi anlayn da
ha iyi kavrayabilmek iin zellikle 1970'lerde hem ana-akm sosyolojide
(onun deyimiyle, 'ortodoks konsenss'te) hem de ana-akm bilim anlay
pozitivizmde yaanan krizi gz nnde bulundurmamz gerekir. Asln
da Giddens'n btn abalan bu krizin yarath boluu doldurma ve
(tek ve egemen deilse de) bir alternatif sunma amaarun rndr. Gid
dens bir yandan yaklamnn felsefi temellerini (zellikle pozitivizm ele
tirisi ve pozitivizm-hermeneutik tartmas balamnda) ortaya koymaya
alrken, te yandan bu felsefi temellerden (ve eletirilerinden hareket
le) kendi sosyolojisini, daha doru bir ifadeyle sosyal teorisini ina etme-
6 birinci blm

ye alr. Bu kapsaml giriim, tamamen sistematik bir tarzda deil de,


birok farkl yazda yapld, daha sonra baz yazlarda ekler ve dzelt
meler yapld, hatta baz ifadeler farkl mnasebetlerle tekrar tekrar yer
ald iin, onun grlerini sistematik olarak sunmak zordur. Ancak Gid
dens'n niyetini, yani projesini anlamak istiyorsak yaplmas gereken tam
da budur. Bu yazda Giddens'n sosyolojisi ve (zorunlu olarak) felsefesi
mmkn olduu kadar tekrara dmemeye alarak sistemletirilmeye
allacakhr.

A) Ortodoks Konsenssn Krizi ve Giddens'n zm nerisi


20. yzyl, sosyoloji asndan olduka nemli gelimelere sahne olmu
tur. 19. yzyln ilk yarsnda filizlenen sosyoloji, bir disiplin olarak ku
rumlamasn 20. yzylda gerekletirmitir. te yandan akademik bir
disiplin olarak yerleen sosyoloji, yine bu yzyl iersinde kendi konumu
nun temel kabullerini sorgulamaya balamtr. Bu sorgulama alannn en
stratejik kodlarndan biri sosyolojideki kriz tezidir. George Steinmetz ve
Ou-Byung Chae'ye gre, 1920 ylnda Siegfried Kracauer ve dierleri by
lesi bir krizden bahsetmilerdir (2002: 113). Bu yllarda fazla rabet gr
meyen kriz tezi, uzun bir araaan so.ra 1970 ylnda Alvin W. Gouldner ta
rafndan Bat Sosyolojisinin Yaklaan Krizi'nde ifade edilmitir. Yaklak
olarak 1970 ylndan sonra yazlan birok makale de sosyolojideki krizle
ilgilidir (Boudon; Holmwood'dan akt. Steinmetz and Chae, 2002: 113).
Kriz konusunda eitli yaklamlar mevcuttur. rnein John K. Roads
(1972) ve Michel Wieviorka (1996) gibi baz sosyologlar byle bir krizin
yaandn reddederken (Steinmetz; Chae, 2002: 113), Randall Collins
(1981), Stephen P. Tumer (1996/2008) ve Anthony Giddens gibi baz sos
yologlar da u veya bu ekilde kriz tezini benimserler. Ancak, bu d
nrler arasnda en kapsaml kriz tezi Giddens'a aittir.
Giddens, byk lde Gouldner'n tezine benzer ekilde, leri Top
lumlarn Snf Yaps'nda (1973/1999), sosyolojide bir 'kriz' durumu oldu
unu Gouldner'n da adm anarak ifade eder. O, ilk temel kitab Kapita
lizm ve Modern Sosyal Teori'rin (1971/2009) nsznde de, kitab sosyolog
lar arasnda yaygn bir kam olan ada sosyal teorinin kkl bir revizyo
na ihtiyac olduu gr etrafnda yazdn belirtir.
Giddens'a gre, il. Dnya Savandan sonra uzunca bir dnem,
zellikle ngilizce konuulan dnyada, sosyal bilimlerde yaygn bir fikir
anthony giddens 7

birlii vard (Giddens, 1984: xiv, xv). Giddens tarafndan kimi zaman ana
akm sosyal bilim kimi zaman da ortodoks konsenss terimiyle ifade edi
len bu fikir birlii 1960'larn sonlar ve 1970'lerin balarnda bozulmaya
balamtr. Sosyal teorideki kriz de, ona gre, sz konusu fikir birliinin
bozulmasyla ortaya kmtr.
Giddens'n ortodoks konsenss olarak kavramsallatrd bu fikir
birlii esas itibariyle 19. yzyl Avrupa sosyal biliminin mirassdr. Bu
yzyldan kalan gelenein kurumsallamas Giddens'n ortodoks kon
senss olarak adlandrd eyle sonulanmtr (Hekman, 1990: 156). Or
todoks konsenss terimi genelde Amerikan Sosyolojisine, zelde Par
sons' n almalarna iaret eder. Giddens'a gre, Parsons'n dncesinin
kaynaklarn Avrupa sosyal teorisinde bulmaya almas da gerekte
Amerikan Sosyolojisinin egemen konumunu pekitirmitir. Dolaysyla,
sosyolojinin asl teorik kaynaklan Avrupa'da olsa bile, alann daha fazla
gelimesi byk lde Amerikan Sosyolojisi zerinden mmkn olmu
tur (Giddens, 1984: xiv).
Giddens eitli yazlarnda ortodoks konsenssn n plana kan
-tm Avrupa kkenli- baz zelliklerinden bahseder. Giddens, 1971'de
Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori' de, 1973'de leri Toplumlarn Snf Yap
s'nda ksaca sz ettii sosyolojideki kriz tezini ilk olarak 1979'da yaynla
d Sosyal Teorinin Temel Problemleri'nde ayrntl olarak ele alr. Kitabn
"Gnmzde Sosyal Teorinin Genel Grnm" balkl blmnde
konsenssn iki temel eiliminden bahsedilir. Bunlardan ilki, sanayi top
lum teorisi, ikincisi sz konusu teoriyle ilikili ilevselcilik ve natralizm
dir. Giddens "Sosyal Teoride Zaman ve Mekan: levselcilik zerine Ele
tirel Szler" (1981/2005) balkl makalesinde de konsenssn felsefi tara
fn natralizmin, metodolojik tarafn ilevselciliin ve toplumsal dei
me tarafn evrimcilik ve sanayi toplumu teorisinin karakterize ettiini
ifade eder. Bir baka makalesi "Sosyal Bilim Nedir?" de (1996) konsens
sn zellikleri natralizm, ilevselcilik ve toplumsal nedensellik fikri ola
rak belirtilir. Son olarak Giddens, Toplumun nas'nda (1984) nesnelcilii
konsenssn bir baka "-izm"i olarak ifade eder.
Pozitivist eilimli ortodoks konsensste sosyoloji doa bilimlerine
benzer bir model olarak tasarlanr. Bu tasarmda Camap, Hempel ve Na
gel tarafndan gelitirilen 'mantk pozitivizm' dorudan etkili olmutur.
Bu gelenek, felsefeyi bilimsel alandan dlayarak, mantk ampirist te-
8 birinci blm

melde bir doa bilim modeli gelitirir. Giddens'a gre, bu etki albndaki
ortodoks konsenss taraftarlar, sosyal bilimin amalarn belirli bir doa
bilim modeliyle iliki iinde anlamlardr. Giddens, manbk ampirizm
de gelitirilen doa bilim modelinin ou kez 'kriter model' olarak alnd
n, hatta ou sosyal bilimcinin bu modeli olduka dikkatsiz bir biim
de kullandn belirtir. Ayrca, ona gre, gnmzde bilim felsefecileri
nin byk bir ounluu kriter modeli byk lde terk etse de, sosyo
lojide tortulan varln srdrmektedir ve "bi' lde paradoksal olarak,
manhk ampirist bilim modelinin naif bir kabul en zelde sosyal bilim
lerde 'metodoloji' aklamalar olarak ele alnan metinlerde halen ortaya
kma eilimindedir" (Giddens, 1 987b: 54-55).
Giddens konsenssn bu niteliini ifade etmek iin (kendi aktar
myla, Durkheim'n yapt gibi, ancak farkl kayglarla [1977a: 38)} pozi
tivizm terimi yerine natralizmi tercih eder. Bununla beraber, pozitivist
sosyolojide natralizmin tm doa bilimleri iinde daha ziyade genelde
biyolojiyle, zelde evrimci teoriyle ilikiyi anlatbn belirten Giddens'a
gre, Comte'un sosyal fizik fikrinin etkisiyle fizii sosyal bilim iin bir
model olarak almak ok yaygn olsa da, daha yaygn bir perspektif tipi
sosyal bilimleri biyolojiyle ilikilendirmektir. Baka deyile, sosyal bilim
lerde ilevselcilik savunusuyla yaknlaan natralist bir perspektif, biyo
lojik sistemlerin mekaniklerinin sosyal sistemlerin ileyiiyle yakn iliki
iinde olduu dncesi tarafndan biimlendirilmitir. Dolaysyla, sos
yoloji doa bilimleri iinde biyolojiye daha yakndr, fakat buna ramen,
sosyoloji ve biyoloji arasnda simetrik deil, biyolojinin egemen olduu
bir iliki vardr. Giddens'a gre, bu eitsiz ilikiyi Comte'un bilimler hiye
rarisi ayrm ok net olarak aklar. Comte'un bilimler hiyerarisinde sos
yoloji, en tepede, en son ortaya kan ve henz geliimini tamamlamam
disiplindir. Bu teze gre, doa bilimleri ve sosyal bilimler arasnda evren
sel nitelikte yasalar gelitirme konusunda farkllklar varsa, bunun nede
ni sosyolojinin bilimsel bir temel zerine kurulma sresinin nispeten ye
ni balam olmasdr. Dolaysyla, henz geliimini tamamlamam bir
disiplin olarak sosyolojinin kendine 'kriter model' olarak genelde doa
bilimlerini, zelde biyolojiyi almas doaldr. Bu da, bilimler hiyerarisin
de disiplinler arasndaki ilikinin yatay deil dikey olduunu gsterir
(Giddens, 1979/2005: 425, 426). Bununla beraber, Giddens natralist ka
nattan baz yazarlarn, dier belirli doa bilimi alanlarnda yerleik yasa
lar var gibi grnse de, biyolojide ilevselci-tarzda kavramlarn yaygnl-
anthony giddens 9

yasa-benzeri genellemeleri formle etmeyi engelleme eiliminde oldu


u iin, sosyoloji ve biyoloji arasnda yakn bir benzerlik olduu iddiasn
dan rahatsz olduklarn belirtir. Neticede, onun ifadesiyle, arada tama
men sorunsuz bir ittifak asla olmamsa da, natralizm ve ilevselcilik
arasndaki iliki uzunca bir sre -hem savunanlar hem de eletirenler ta
rafndan- sosyal bilimlerde egemen yorum olarak alnmbr (Giddens,
1987b: 55).
te yandan, sosyoloji ve biyoloji arasndaki dikey ilikide Darwin
ve Comte'un katklan, Giddens'a gre, zel bir anlam tar. Darwin'in ev
rim teorisi ve Comte'un "dzen iinde ilerleme" temal sosyal statik kav
ram, Spencer ve Durkheim (zellikle Durkheim'n yntem zerine Com
te yorumlar) araclyla ilevselci yaklamlarn geliiminde etkili ol
mutur. Tm bu yazarlarn almalarnda ilev kavram u veya bu ekil
de evrim kavramyla birlikte arulmbr (Giddens, 1977/2005: 512). Bura
da Comte ve Spencer'n almalarndan ilham alan Durkheim'n alma
larnn zel bir konumu vardr. 'levsel aklama'yla ilgili tek nemli ak
tarbma Durkheim tarafndan Sosyolojik Yntemin Kurallar'nda sadece
birka sayfada yaplsa da, onun almalar Giddens'a gre ilevselciliin
geliiminde kesinlikle tek nemli gtr (Giddens, 1 977/2005: 513). Spen
cer'dan biyolojik organizma benzetmesini alan Durkheim, toplumu, her
zel paras kendine ait bir yere sahip olan ve kendini yeniden retebile
cek biimde zel bir ilev yklenen bir organizma olarak dnr (Kas
persen, 2000: 15). Bununla beraber, Durkheim'n zellikle mekanik ve or
ganik dayanma kavramlahrmasnda evrim vurgusunu grmek mm
kndr. Ancak Giddens'a gre bu vurgu, Durkheim'n sonraki almala
rnda soyut bir tipolojiye dnerek nemini yitirmitir. lev kavramyla
evrim teorisinin birbirinden aka ayrlmas ise esas itibariyle Radcliffe
Brown ve Malinowski araclyla gereklemitir. Giddens'a gre, ilev
kavramnn bu yazarlarn almalar araclyla antropolojiye girmesiy
le evrimci teorilerin reddi arasnda dolaysz bir iliki vardr. Zira gerek
Malinowski gerekse Radcliffe-Brown zellikle farkl toplumlardaki din,
evlilik vb. toplumsal kurumlarn kkenlerinin toplumsal balamlar dik
kate alnmadan speklatif bir biimde genel olarak aklanmasna kar
kmbr. Ancak evrim ve ilev terimini birbirinden ayran bu yazarlarn
almalarnda ilev kavram yap kavramyla birlikte yer almaya balar.
Aynca bu kavramlar Amerikan Sosyolojisine yine bu yazarlar sayesinde
girer. Gerek Radcliffe-Brown'un Chicago'da eitimci olarak bulunmas,
1 O birinci blm

gerekse Parsons'n ngiltere' de Malinowski'nin danmanlnda alma


s, ilevselciliin Amerikan sosyolojisine giriinde etkili olmutur (Gid
dens, 1977/2005: 51 3; 1 977b: 37-41 ). Kukusuz bu noktada Parsons'n
Radcliffe-Brown ve Malinoswki gibi evrim teorisinden uzaklamadn
da eklemek gerekir. Parsons kendi evrimci teorisini, T nnies'in Gemens
chaft/Gesellschaft ayrmndan hareketle 'kalp deikenler' kavramlatr
mas etrafnda gelitirir (Giddens, 198lb/2005: 560). Ortodoks konsens
sn Parsons'la birlikte bir dier nemli temsilcisi Merton da, ilevselcili
in sonraki gelimeleri adna nemli katklarda bulunmutur. Merton'n
ak ve gizli, olumlu ve olumsuz ilev ayrm ilevselcilii revizyondan
geirmeye dnk bir giriimdir. Ancak gerek Durkheirn ve Parsons'n ge
rekse Merton'n almalar Giddens tarafndan iddetle eletirilir. Gid
dens, 1 976'da ilevselcilie kar ilk kapsaml eletirisinde ("levselcilik:
Toz Duman Daldktan Sonra") ilevselcilie kar mcadelenin kazanl
mas, aksi takdirde kesinlikle tartmaya kapatlmas gerektiini vurgular.
Ona gre, ilevselciliin zayfl kullanl bir sosyolojik teori olutura
mayacak kadar ciddidir. 1 980'lerde ilevselcilikteki rnesansla Giddens
bu konudaki grn deitirir. Ancak ilevselcilik yeni, daha sofistike
bir klkta yeniden ortaya ksa da Giddens temel eletirisini srdrr"
(Kaspersen, 2000: 1 6). Bu dorultuda Giddens en azndan Durkheim ve
Parsons'n temsil ettii ekliyle ilevselciliin esas itibariyle drt temel
noktada yetersiz kaldn ifade eder:

lki, insan failliin 'deerlerin iselletirilmesi'ne indirgenmesidir.


kincisi: toplumsal hayat, onu meydana getiren bireylerin eylemleri
vastasyla aktif olarak ina edilmi bir ey olarak ele almamasdr. n
cs: toplumsal etkinliin ve dolaysyla sosyal teorinin asli zellii
olan norm veya 'deer'i balamndan soyutlayarak, gc ikincil nem
de bir olgu olarak almadr. Drdncs: normlarn -toplumdaki farkl
ve atan karlarla balantl farkl ve atan 'yorumlar'a ak olma
anlamnda- mzakereye ak niteliklerini kavramsal olarak ne karma
daki baarszlktr (Giddens, 1976/2003: 34).

Giddens'a gre, bu baarszlklar ayn zamanda ilevselcilii fark


l trden perspektiflerle uzlatrarak kurtarma ynnde herhangi bir giri
imi baltalayacak denli olumsuzdur (Giddens, 1976/2003: 34). Bununla
beraber, Giddens'n ilevselcilie eletirilerinden ilk ikisi zellikle nem
lidir. Kaspersen'e gre, Giddens burada ilevselci dncenin Durkhe-
anthony giddens 11

im'dan Parsons ve Merton'a kadar genel bir eletirisini sunar (Kaspersen,


2000: 17). Ona gre:
Giddens, ilevselcilerin insan aktrleri kltrel aptallar olarak grdk
lerini dnr: insanlar sosyal sistemin kontrolndeki bamsz bir
iradeden yoksun kuklalar olarak grlr. Baka trl ifade edilirse, i
levselcilik, aktrlerin geni becerileri ve bilgililikleri pahasna, sistem
ci ve organizmac perspektifleri vurgular. nsanlarn eylemleri ve bi
reylerin iradeleri sistem iinde kaybolur (Kaspersen, 2000: 17).
Giddens'n ilevselcilik zerine eletirilerinde de aka grld
gibi, bu gelenein en nemli zelliklerinden bir toplumsal nesnenin birey
fail zerindeki nceliidir. Durkheim'n almalar bu noktada da zel
bir nem tar. "Durkheim, bazen toplumun zelliklerini doadaki ele
mentlerin bileimiyle karlahrr. Suyu meydana getiren hidrojen ve ok
sijen ilikisi bu elementlerde bulunmayan veya onlardan treyebilen zel
likler yarahr; ayn ilke toplum ve onu oluturan bireyler iin de geerlidir.
Dolaysyla, Durkheim iin toplum onu oluturan unsurlarn -bireylerin
toplamndan daha fazla bir eyi ifade eder" (Giddens, 1979/2005: 188).
Bata Durkheim olmak zere konsenssn nerdeyse tm temsilcileri iin
geerli olan bu vurgu, ayn zamanda konsenssn bir baka zelliine
iaret eder. Konsenssn zelliiyle -natralizm, evrimci teori, ilev
selcilik- ilikili bu zellik nesnelciliktir (Giddens, 1984: xx). Giddens nes
nelcilik ile toplumsal nesnenin -toplumun- birey fail zerinde ncelie
sahip olduunu dnen ve temel ilgi alan olarak toplumsal kurumlarn
analizini alan sosyal teorileri anlatr. Her ne kadar sosyal teori adna nes
nelciliin cazip yanlar olsa da, Giddens onu zellikle eylem konusunda
zayf olmas sebebiyle eletirir (Giddens, 1986/2005: 576, 577).
Konsenssn bir baka zellii 'toplumsal nedensellik' fikridir. Bu
rada da doa bilimlerindekine benzer trden bir nedensellik anlayndan
hareket edilir. Bu dnceye gre, insan failler, szde doadaki nesneler
mi gibi, gerekte farknda olmadan hareket ederler. Sosyal bilimcilerin,
bireylerin davranlarn onlardan daha iyi bildiklerinin varsayld bu
yaklama gre, sosyal bilimlerin rol, aktrlerin haberinde olmadklar
toplumsal nedensellik biimlerini ortaya karmakhr (Giddens, 1996: 65).
Bu anlayta, gerekletirdii eylemlerin farknda olan birey yerine, yap
tarafndan kstlanan ve ynlendirilen bir birey anlay sz konusudur.
Son ve dierleriyle ilikili bir zellik de sanayi toplumu teorisidir.
Toplumsal nedensellik, natralizm, evrimci teori ve ilevselcilik, temelde,
12 birinci blm

evrensel ilkeler olarak parann btnle uyumlu ilevsel birlikteliine,


dzene ve bu dzen iinde ilerleme fikrine iaret eder. 1950 ve 1960'larda
Bat kapitalizmi nispeten istikrarl bir ekonomik gelime sreci iindedir
ve sosyal teorideki tm bu kavramlar ayn zamanda atmann, kargaa
nn olmad bir refah toplumunu temsil eder. Bylesi bir toplumsal at
mosferde ortaya kan sanayi toplumu teorisi de sanayi dzeyinin olgun
lamasyla snfsal atmalarn gcn yitirecei tezi etrafnda gelimi
tir (Giddens, 1979/2005: 423).
Giddens, yukarda ifade edilen zelliklerin karakterize ettii kon
senssn yetersizliklerinin belirlenmesi gerektiini, bylece onun ihmal
ettii problemlerin teoriletirilmesinin mmkn olabileceini dnr.
Bu dorultuda Giddens konsenssn be temel yetersizliinden bahseder
(Giddens, 1979/2005: 429).
lk yetersizlik, konsenssn, sosyolojinin kkenlerine ynelik yo
rumlaryla ilgilidir. Giddens'a gre, ana-eilim sosyoloji doa bilimleri
karsnda kendi kkenleriyle ilgili yanl bir yoruma sahiptir. Bu yorum iki bo
yutludur. lki, sosyal bilimlerin gemiteki geliimiyle ilgili iddialan, ikin
cisi, sosyal bilimler ve doa bilimler arasndaki kartlklarla ilikili geli
melerden kartlabilecek sonulan ierir. lk boyut, Comte'un bilimler hi
yerarisinde de aka ifade ettii gibi, sosyolojinin doa bilimlerinden
daha gen bir bilim olduu dncesine karlk gelir. kinci boyut ise sos
yolojinin genlii anlayn savunarak sosyal bilimin doa bilimlerine
gre grnte ilkel geliim dzeyini aklayan karmlar yaplmasdr.
Giddens, sosyal bilimler ve doa bilimlerin farkl kesimlerinin eit dzey
de gelimediini kabul etmekle beraber, sosyal bilimlerin doa bilimleri
ne gre daha gen bir bilim olduu grne ve bu grten hareketle ya
plan karmlara kar kar. Ona gre, sosyal bilimler doa bilimleri ka
dar eskidir. kisi de kabul edilebilir 'modern' haliyle Avrupa'da Rnesans
sonras dneme kadar gtrlebilir. Sosyal bilimin sonradan gelen bir bi
lim olduu tezini reddeden Giddens, ayn zamanda doa bilimi ve sosyal
bilim arasndaki farkn bir 'gecikme' gstergesi olduunu reddeder. Ona
gre, doa bilimi ve sosyal bilim arasndaki en belirgin fark sosyal bilim
lerde doa bilimlerindeki gibi kesin yasalarn olmaydr (Giddens,
1979/2005: 429-431 ).
Giddens'a gre konsenssn ikinci yetersizlii, a gemi ve kusur
lu bir dil felsefesine dayanmasdr. Bata Russel ve gen Wittgenstein olmak
zere mantk pozitivizmin etkisi altndaki ortodoks sosyoloji, Giddens'a
anthony giddens 13

gre, eski yerleik dil anlayn sorgulamadan benimsemitir. Bu anlay


a gre dil, fiziksel ve toplumsal dnyay betimleme aracdr ve dilin ya
psal biimi veya belirli temel zellikleri ile ele ald nesne dnyas ara
snda bir ebiimlilik vardr. Ayn zamanda konsenssteki yerleik dil an
lay gndelik dili nemli bulmayarak, onunla sosyal bilimlerin teknik
st-dilleri arasndaki ilikiyi gz ard etmitir (Giddens, 1 979/2005: 434,
435). Giddens, zellikle konsenssn dil anlayn gndelik dil ve sosyal
bilimlerin teknik dili arasndaki ilikiyi vurgulayarak eletirir.
Konsenssn nc yetersizlii natralist n-kabullere bal ar
basitletirici bir sosyal bilim modeline dayanmas (Giddens, 1 979/2005: 438),
drdnc yetersizlii bir eylem teorisinin olmaydr. Giddens'a gre, kon
sensste kendi eylem koullarnn ksmen farknda olan toplumsal aktr
lerin davranlarn temel alan bir yaklamn eksiklii sz konusudur
(Giddens, 1 979/2005: 444) .
Son olarak beinci yetersizlik, ortodoks konsenssn pozitivist bir
doga bilim modeliyle yakn iliki iinde olma sdr (Giddens, 1 979/2005: 448).
Giddens'n konsenssn yetersizliklerine ynelik tespitlerinden drdn
cs Eylem Sosyolojisi, dierleri Bilim Anlay bal alhnda daha de
tayl olarak ele alnacakhr.
Gerek Giddens'n belirledii yetersizliklerden gerekse toplumsal
hayattaki deiimler sonucunda, bata Parsons olmak zere Merton ve
Lipset gibi dnrlerin de iinde bulunduklar ve 1950'lerin balarndan
itibaren hkm sren konsenss, 1960'larn sonlar ve 1970'lerin balarn
da bozulmaya balamhr. Dolaysyla, natralist sosyal bilim anlaylar
nn etkisini yitirmeye balamasyla artc eitlilikte rakip teorik gr
ler, sosyal teori okullar ortaya kmhr. Hibiri konsenssn Mkimiyeti
ne benzer bir stnlk elde edemese de, sembolik etkileimcilik, gnde
lik dil felsefesi, fenomenolojik ve hermeneutik sosyolojiler gibi teoriler n
plana kar (Giddens, 1 984: xv). ne kan dnce tarzlarndan bir ksm
dorudan felsefi kaynakldr ve Kta dnrleri kadar ngilizce yazan
dnrleri de ierir. Gerekte doma byme Anglo-Sakson bir d
nr olmayan Wittgenstein'n fikirleri Anglo-Sakson dnyada olduka et
kili olur. Wittgensteinc temalar Austin'in gndelik dil felsefesiyle bir ara
ya gelerek sosyal teoride kuvvetli bir biimde su yzne kar. Giddens'a
gre, burada Winch etkili olsa da, Wittgenstein'n etkisi Wnch'in zel yo
rumunun yarath etkiden ok daha kapsamldr. Wittgensteinc kavram
larn en etkili kullanm biimlerinden bazlarnn kayna gerekte Ktal
14 birinci blm

toplum teorisyenleridir. ngilizce yazan dnrler ve Ktal adalar


arasnda dier tarafn yazlarn fazla ciddiye almama eilimine ramen,
Habermas ve Apel Wittgenstein'n almasndan ve daha genel olarak
analitik felsefeden yararlanr ve bilinli olarak dier dnce akmlaryla
iliki iinde bir sosyal teori ina ehneye alr. 'Hermeneutik' arlk ngi
lizce yazan sosyal bilimciler iin sradan bir terim haline gelir ve herme
neutik gelenein yeniden kefi yakn gelime eilimleri iindeki en nem
li oluumlardan biridir. Giddens'a gre, uzun vadede arlk Haberrnas'n
eletirel teorisi, farkl Marksizm yorumlar ve neo-Marksizm dahil, birok
farkl dnce okulu ne kmtr ve bunlara Kuhn ve dierleriyle iliki
li yeni bilim felsefesinin etkisi de eklenmelidir. Burada ayrca, rnein
Bachelard ve Canguilhem gibi 'Kta ilikisi' de vardr (Giddens, 1987b: 56-
57). Konsenssn egemen konumunu yitirmesiyle ortaya kan bu gr
ler, farkllklarna ramen, birok bakmdan konsenssn ihmal ettii bir
ok konuda ortak bir zemine sahiptir. rnein, birounda insan davra
n, konsenssn vurgusunun aksine, etkin, refleksif bir karaktere sahip
tir. Birou dile ve bilisel zelliklere temel bir rol atfeder. Ayrca konsen
ssn empirist doa bilimleri felsefesine tand ayrcalk bu teorik g
rler iin geerli deildir (Giddens, 1984: xvi).
te yandan, konsenssteki bozulma ve beraberinde ortaya kan
saysz eitlikte teori sosyal bilimler alannda grnte bir kargaann,
ciddi bir kafa karklnn ortaya kmasna sebep olur. Zira Giddens'a
gre, bu teorik perspektifler karsnda sosyal bilimcinin kendini nerede
konumlandraca tam bir muammaya dnr ve bu kargaa ve belirsiz
lik sosyal bilimlerde iki tr tepkiye yol aar. lki, ortodoks konsenssn
zlmesiyle ortaya kan teorik perspektifler okluuna olumsuz bakan
grlerden oluur. Giddens bu olumsuz grlerin iki tepkisini ayrt
eder. lki, mutsuzluk ve by-bozumudur. Buradaki tepki daha ziyade
felsefenin ve felsefi problemlerin sosyolojiye giriine yneliktir. Buna g
re, konsenssn bozulmasyla ortaya kan teoriler en temel meselelerde
bile bir fikir birliine sahip deillerdir. Bu tepki, sosyal teoriyle ilikili bir
ok meselenin sosyolojik deil felsefi olduuna inanarak, empirik sosyal
aratrmalarn srdrlmesini vurgular. Ancak, empirik almalarn ko
numlandrlabilecei net teorik ynelimler olmad iin, bu durum onla
ra basite empirik almann srdrlmesi karsnda bir engel olarak
grnr ve sosyal teoriye ilgilerini srdrdklerinde onu eski natralist
ti pte bir ey olarak tercih ederler. Teorik giriimlere bir ekilde kukuyla
anthony giddens 1 5

bakanlar, kendi grlerinin, kayda deer tek sosyal bilim trnn kesin
likle srekli empirik alma yaparak korunabilecei gryle teyit edil
diini ve bu fikir ayrlklar engellenemiyorsa, sosyal teorinin daha teorik
yanlarnn tamamen ihmal edilebileceini dnrler. Giddens'n belirle
dii ikinci olumsuz tepki, konsenssn yaratt gven duygusunun ko
runmas talebini ierir. Giddens' a gre, dogmatizme dn ieren bu
tepki iinde ortodoks Marksizm'e dnen baz dnrler bulunmaktadr.
Onlara gre, ortaya kan yeni teoriler de konsenss gibi ayn lde k
srdr (Giddens, 1979/2005: 427; 1987b : 57).
Sosyal teorideki 'egemen-eilim'in zlmesine olumsuz tepkinin
yan sra, sosyal teoride alanlarn olduka sk benimsedii kart, bu
durumu olumlu karlayan bir hareket noktas vardr. Bu ikinci gruba da
hil olanlar iin, grnte ok sayda teorik gelenein varl sosyal bilim
de ho karlanmas gereken bir oulculuun gstergesidir. Onlar, farkl
perspektiflerin kapanma giriimlerini dogmatizmin yeniden canlanmas
olarak grr, teoriler okluunun tek bir teorik hakimiyetten doan dog
matizmden ok daha arzu edilir bir ey olduunu vurgularlar ve Gid
dens, ortodoks konsenssn savunucusu Merton'n da sosyolojide reka
bet halindeki perspektifler eitliliine, gnlsz de olsa, olumlu bakt
n ne srer (Giddens, 1996: 66) ve bu grn ortaya kartt sorunla
rn sosyal teoride (ve doa bilim felsefesinde) yeni ortaya kan felsefi ko
numlarn yol at tartmalarn temel unsurunu oluturduunu belirtir
(Giddens, 1987b : 57).
Giddens'n sosyolojisi, sosyal teorisi ve sosyal bilim felsefesi en iyi
ekilde bu kriz sonucunda ortaya kan olumlu ve olumsuz tavrlar kar
snda kendini nasl konumlandrdna baklarak anlalabilir.
Tm bu tepkiler karnda Giddens, olumlu kutba daha yakn g
rnmekle beraber, iki tepkiyi de reddeder. "Sosyal Bilim Nedir?" de olum
lu tepkiye daha yakn olduunu aka dile getirir. Ancak iki tepkinin de
yetersiz kald noktalar olduunu ekler. Giddens, sz konusu iki tepkiye
ynelik tutumunu yle ifade eder. Bu tepkilerden teorik perspektifler
okluunu olumlu karlayan ilki,

teorileri deerlendirecek rasyonel kriterlerin bulunmas ihtimalini gz


ard ettii iin kusurludur. Onlarn bu tespitine katlmyorum. Zira, ba
z teoriler dierlerinden daha iyi ve baz perspektifler dierlerinden
ok daha verimlidir (Giddens, 1996: 67).
1 6 birinci blm

Grld zere, Giddens teoriler okluuna olumlu bakan gr


leri kah rlativizme srkleyebilecei iin reddeder. Ancak bu reddetme,
sosyal teoride mutlak bir fikir birlii anlamna da gelmez:

insan toplumsal davrannn nasl ele alnabilecei konusunda sonu


gelmeyen tartmalar ve srekli anlamazlklar, mantken, aslnda insan
toplumsal davrannn doasyla ilgili eyin ifadesidir; insan davran
nn doas hakknda derinlere kk salm fikir uyumazlklarnn kay
na bizzat bu davranlardr ve onlar, bu yzden, zorunlu olarak felse
fi ve sosyal teorik sylemin merkezini igal eder. Ancak, bunun nemi
ni kabul etmek, insan toplumsal davran hakknda mmkn olduu
kadar deiik soyu t perspektif oluturmann uygun olduunu savun
may gerektirmez. Farkl yaklamlar arasnda ilikiler kurmann ve
onu amaya almann nemini vurgularken . . . fikir ayrlklarnn de
vam edebilecei ihtimalini kabul etmeliyiz (Giddens, 1979/2005: 428).

te yandan, Giddens felsefe ve sosyal teoriyi sosyolojiden dlaya-


rak empirik arabrmay srarla srdrmeye alan tepkileri de reddeder:

kinci gr sorguya aktr, zira teorik tartmalarn empirik aratr


mada bir fark yaratt kolayca kantlanabilir. C. Wright Mills'in 'akl
sz empirizm' olarak adlandrd ey giriimci ve kmlatif olmayan
bir almaya yol aar. En iyi empirik aratrma tr teorik olarak bi
imlendirilmi empirik aratrmadr. Teori ve aratrma arasnda gre
li bir zerklik vardr; ikisi birletirilemez. Fakat, tpk teorisyenlerin
empirik aratrma problemlerine duyarl olmalar gerektii gibi empi
rik aratrmaclarn da teorik tartmalara duyarl olmalar gerekir
(Giddens, 1996: 67).

Tm bunlarla beraber, Giddens, Sosyal Teorinin Temel Problemle


ri'nde kendi konumunu aka yle ifade eder:

sz konusu teorik kemeke karsndaki bu tepkileri tamamen redde


diyor ve sosyal teoriyi sistematik olarak yeniden kurmay neriyorum.
Bu giriimi, eskisinin yerine yeni bir ortodoks anlay geirme beklen
tisi iinde deil, sosyal teorideki temel problemlerin tartlmas iin
eski konsenssn saladndan veya -mevcut teorik yaklamlar e
itlilii iinde yer alma eilimindeki- hermeneutik tecridin izin verdi
inden daha doyurucu bir zemin oluturmak umuduyla neriyorum
(Giddens, 1979/2005: 428).
anthony giddens 17

Giddens, ne ortodoks konsenss olarak adlandrd teorik yneli


me ne de konsenssn bozulmasyla ortaya kan saysz teoriye scak ba
kar. Bu nedenle Giddens' belirli bir teorik gelenek iinde konumlandr
mak mmkn deildir. O, kendi teorik konumunu, daha ziyade sz ko
nusu teorilerle eletirel diyalogla ina etmeye alr. Giddens teorilerle
diyalogunu Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar mn "kinci Baskya Giri"
'

ksmnda yle ifade eder:

Bu kitab yazarken, onu, ele ald toplumsal ve felsefi dnce biim


lerinin 'diyaloga dayal eletiri'si olarak dnmtm -bugn de ay
n dncedeyim. Yani bu alma, temel nemde grdm, ancak u
veya bu nedenle, ilk doduklar perspektifler iinde yeterince amlan
mayan dncelerle eletirel bir hesaplamadr. Bazlar byle bir stra
tejiyi yanl konumlandrlm bir eklektizm olarak grd; ancak ben,
diyafoga dayal bu tr bir eletirinin sosyal teorideki verimli kavram
sal almlar iin hayati nemde olduunu dnyorum (Giddens,
1993/ 2003: 3).

zetle, Giddens' a gre,

'Kr empirizm'e ekilmek kesinlikle onu takdir etmekten baka bir ey


deildir. Sosyal teorideki baz tartmalarn sosyal aratrma pratiini
fiilen deitirmedikle doru olsa bile, sosyal teorideki problemlerin
ou kez empirik aratrma yapanlarn stlendikleri grevin doasna
derinden szd kantlanabilir. Kstl teorik oulculuk neren bir g
r de kesinlikle savunulamaz. Farkl hakikat-iddialarnn doruluu
nu deerlendirecek kriterlerin olduu, aksi takdirde tm sosyal bilim
sel giriimin ortadan kalkaca kabul edilmelidir. Sosyal teoride kesin
likle teoriler eitliliine ihtiya olsa da, bu durum farkl bak alar
n ilikilendirmekten ve onlar bir lde uzlatrma giriimlerinden
vazgemek anlamna gelmez. Halihazrda sosyal teorinin yeniden in
asna benzer bir ey gerekleir grnmektedir ve onun temel gelime
izgilerinden bir ksm ortaya konulabilir. Natralizm ve ilevselcilii
terk etmek sosyal teoride ileri bir hareketti; ve daha doyurucu sentez
ci bir yaklam halihazrda gerekleme yolundadr. O, ngilizce konu
ulan dnyadaki felsefe ile Kta felsefesinden eilimleri birletiren ye
ni oluan bir perspektiftir. Byle bir sentezin ortodoks konsenssn i
gal ettii ara zemini tamamen ele geirmesi mmkn deilse de, yine
de olduka kapsaml bir fikir birliine ulamay vaat etmektedir (Gid
dens, 1987b: 57-58).
18 birinci blm

Sentez ve diyalog Giddens'n sisteminde merkezi bir noktadan ha


reketle kurulur. Ontolojik zeminde bu nokta onun sosyal teoriyi igal et
tiini dnd dalizmlerdir. zne-nesne, yap-fail, makro-mikro,
toplum-birey vb. kartlklar sosyal teorinin her yanna kkleerek yayl
mbr. Bu anlamda konsenssn bozulmasyla saysz eitlikte teori or
taya kmsa da, Giddens iin sosyal teorideki temel kartlk, ilevselci
lik ve eylem ynelimli sosyoloji arasndadr (Kaspersen, 2000: 9). Bu kar
tlk esas itibariyle yapsalclk ve ilevselcilik gibi yap kavramn n pla
na karan sosyal teori gelenekleri ile eylem kavramn n plana karan
yorumcu sosyolojilere iaret eder. Baka ifadeyle, kartlk genel anlamda
eylem ve yap arasndadr. Bununla beraber, her iki teorik ynelim de bir
ok anlamda sosyal teoriye olumlu katklar salambr. Giddens, bu kat
klar kabul etmekle beraber, ikisinin de toplumu aklama konusunda
ciddi yetersizliklere sahip olduunu dnr. Temel amac bu teorileri
aklamaktan ziyade eletirel analizlerini yapmak olan Giddens'.n, bu te
mel teorik geleneklerle eletirel diyalogu ayn zamanda onun kendi teo
rik alternatifini oluturmasna yol aar. Sz konusu alternatif, yukarda
ifade edildii gibi, yeni egemen bir sylem gelitirme amac tamaz. Bu,
daha ziyade sosyolojiye yeni kavramsal almlar kazandracak bir alter
natif olarak kurgulanr. Giddens'n temeldeki arzusu da geleneksel da
list yaklamlardan kurtulmakbr (Layder, 2006: 181).
ada bir sosyal teorinin esasen epistemolojiyle deil ontolojiyle
megul olmas, yani arabrma nesnesinin ne olduunu tanmlayarak ba
lamas gerektiini iddia ettii iin, Giddens'n ontolojik anlayyla, top
lumsal antolojisiyle devam edeceiz. Giddens kendi yaplama teorisini
(eletirel) bir yorumcu sosyolojiler incelemesi temelinde eylem sosyoloji
si olarak konumlandrmaya ve ardndan yapsalclk ve ilevselcilik, zel
likle Parsons ve Durkheim eletirisi temelinde bir toplumsal yap teorisi
gelitirmeye alb iin, ardndan onun ayn gerekliin iki farkl boyu
tunu akladn ve aralarnda karlkl ilikiler olduunu dnd
eylem sosyolojisine ve toplumun (toplumsal hayabn) retimi ve yeniden
retimi yaklamna geeceiz. Giddens, bu iki farkl boyutun nasl temel
lendirilmesi gerektiini belirleyebilmek iin bilim ve sosyal bilim felsefe
sindeki baz konulan seici olarak tarbr ve sosyolojik yntemin dayan
mas gereken temel ilkeleri belirlemeye alr, daha dorusu kar-poziti
vist bir manifesto yazar. Bu yzden sonraki duramz onun sosyal bilim
ve yntem anlay olacakbr. Aslnda Giddens epistemolojiyi ikinci plana
anthony giddens 19

iter (hatta bastrr) gibi grnse de, dikkatli incelediimizde ciddi bir bil
gi teorisi, bir epistemoloji gelitirdiini grebiliriz . Ancak Giddens bunu
'bilgi'nin sosyal bilimlerde hangi anlamlarda alnmas gerektiini arah
rarak ve bylece egemen pozitivist (daha ziyade empirist) bilgi, bilme, bi
lim ve yntem anlayn sorgulayarak yapar. Normalde bir epistemoloji
tartmasnn byle bir incelemede ontolojinin ardndan gelmesi gerekse
de, eletirel sosyolojisini epistemolojisinden hareketle temellendirdii
iin, Giddens'n bu konudaki grlerini sona almay uygun bulduk. Za
ten okuyucu Giddens'n benzer temalar ve kavramlar teorisinin farkl
ynleriyle iliki iinde farkl yerlerde tekrar tekrar ele aldn fark ede
cektir. Bu tekrarlardan mmkn olduu kadar kanmaya, en aza indir
meye alsak ve bunu byk lde becersek de, Giddens'n kendi yap
lama teorisini sunu tarz baz tekrarlar kanlmaz klacakhr.

B) Sosyolojik Bir Zaman-Mekan Ontolojisi


Heidegger'in Varlk ve Zaman da tekrar tekrar vurgulad gibi, felsefe,
'

Batl dncenin epistemolojiyle srarl ura nedeniyle aprak ha


le gelmi olan Varlk sorununa geri dnmelidir. Bu uraya hem zne
den 'yola kanlarda' hem de nesneden 'yola kanlarda' rastlanr. Ni
tekim, Kartezyen cogito bilen znenin temeli olarak varsaylan "Ben va
rm"n 'var'n aratrmad. Aksine, 'nesneler' veya 'eyler'in doasy
la ilgilenen felsefeler ise, Heidegger'in deyimiyle, 'ontolojik' olana n
fuz etmekten daha ok, nispeten yzeysel bir 'ontik' dzeyinde kald
lar (Giddens, 1981 / 2000: 32).

Sosyal teorinin esasen epistemolojiden ziyade ontolojiye odaklan


mas ve bu erevede ' insan', 'insan davran', 'toplumsal yeniden-re
tim' ve ' toplumsal dnm' sorunlarn yeniden ele almas gerektiini
vurgulayan Giddens, sosyal teorinin merkezi ilgi alanlarndan birini olu
turmas gerektiini dnd zaman-mekan ilikilerine Sosyolojik Yn
temin Yeni Kurallar'nda snrl dzeyde deinir. Bu konudaki grlerini
Sosyal Teorinin Temel Problemleri'nde daha ayrnhl olarak gelitirmeye
balar ve bunlar Tarihsel Materyalizmin ada Eletirisi'nde genel bir top
lumlar tipolojisi, zellikle kapitalist toplum analizi balamnda uygula
maya alr. Giddens bu konudaki grlerini en derli toplu biimde Top
lumun nas 'nda ortaya koyar ve farkl yazlarnda tamamlayc nitelikte
katklarda bulunur.
20 birinci blm

Bir yanl anlamaya, daha dorusu belirli bir dnemin (ulus-dev


letler ann) yaygn toplum tipinin tm tarihe genelletirilmesine daya
l 'toplum' kavramnn yeniden tanmlanmas (yap-bozumuna urahl
mas) gerektiini dnen Giddens, Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nda
ontolojiye iki yerde deinir: Gadamer'in, bugn ve gemi arasnda onto
lojik bir boluk bulunduu, varln zaman iinde yer almas ve zamansal
mesafe varlkta bir farkllama anlamna geldii iin, 'bir yazarn iletme
yi amalad ey' tekrar ele geirilemez iddiasnda bulunurken byk l
de Heidegger' e dayandn ve etkileimin zamansal ve mekansal ola
rak konumlandn, aktrlerin etkileim esnasnda bu konumlanrnla
tipik olarak bavurduklarn veya ondan yararlandklarn belirtirken. Gid
dens burada etnometodolojinin kurucusu Garfinkel'in 'balama-gnde
rimlilik', yani hibir eylem veya anlamn balamdan-bamsz olamaya
ca fikrine 'zamansallk' erevesinde deinir. Zira ona gre, "Bakalar
nn tepkileriyle ilgili beklentiler her aktrn belirli bir andaki etkinliine
araclk eder ve nceden yaplanlar sonraki tecrbeler nda gzden ge
irilir. [Ve] Bu bakmdan, Gadamer'in de vurgulad gibi, somut toplum
sal hayat, ontolojik olarak, 'hermeneutik daire'nin zelliklerini sergiler"
(Giddens, 1976 / 2003: 92-93, 140-141 ). Nitekim, onun ifadesiyle, 'zaman'n
etkileim iindeki konumunun asl ilgi merkezi haline geldii etnometo
doloji, eylemin zamansal ve balamsal konumunu aydnlatmaya katkda
bulunur. Szgelimi bir konuma srasnda, konumada yer alanlarn ko
numay tipik bir biimde 'sylenilen'i refleksif olarak nitelendirmekte
kullandklarn ve ayrca, 'sylenilen'i nitelendirmek iin bu konumann
gidi ynn tahmine altklarn vurgulayan etnometodoloji, anlamla
rn etkileim iindeki balam-baml veya balama-gnderimli karakte
rinin zamann yan sra baka unsurlar da gerektirdiini anlamaya yar
dmc olur (Giddens, 1977c: 169; 1996: 246).
Giddens ayrca Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nn 2. Basksnn
nsznde ontolojik olarak toplumun yeniden tanmlanmas srecinde
farkllk, balam ve tarihin temel neminin hesaba kahlmas gerektiini
ne srer. Zira onun ifadesiyle:
Somut toplumsal yeniden-retim sreleri -zamansal-mekansal
'genilemeler'ine, gcn oluumu ve dalmna ve kurumsal refleksivi
teye gre- birbirleriyle olduka farkl ekillerde kesiirler. Toplumsal ye
niden-retime ilikin bir incelemenin asl odak noktas etkileimin doru
dan kurulma srecidir, zira tm toplumsal hayat aktif bir icradr; ve top-
anthony giddens 21

lumsal hayatn her an btnln izlerini tar. Ne var ki, 'btnlk' ku


atc, snrlar belirli toplum deil, aksine btnlk kazandra farkl tr
den dzen ve kuvvetlerin bir bilekesidir (Giddens, 1993 / 2003: 12-13).

Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nda etkileimci, mikro sosyolojilere


odaklanan ve S osyal Teorinin Temel Problemleri'nde yapsala ve post-ya
psalc teorilere ynelen Giddens, "eylem ve yapnn karlkl bam
lln gstermek iin, her toplums al etkileime ikin bir zellik olan zaman
meki n ilikilerini kavramamz gerektiini" (Giddens, 1979/ 2005: 123)
ne srer. Burada asl amac, daha sonra belirttii gibi, sosyal teori ve
felsefedeki temel dnce geleneini, yani 'yorumcu sosyolojiler'
ile ilevselcilik ve yapsalcl tamamen gz ard etmeden amaya a
lmaktr (Giddens, 1981 /2000: 27).

1. Giddens'n Zaman (ve Mekin) Anlaynn Felsefi Temeli


Giddens kendi yaplama teorisine temel tekil eden zaman-mekan anla
ynn Heidegger'in varlk ve zaman anlayndan byk lde etkilen
diini, ancak ondan "daha ziyade, ontoloji olarak deil, sosyal sistemlerin
zamansal-mekansal inasn kavramlatrmay salayacak felsefi bir kay
nak olarak" yararlandn belirtir (1979 / 2005: 124). Zamann, daha do
rusu zamansalln (hem doada, hem toplumda, hem de birey dzeyin
de) bir ak (duree), bir sre olduunu, onu zamanda sabit bir ey olarak
almann yanl olduunu dnen Gfddens, zellikle Kant'n zaman ve
uzay anlayn eletirerek, kendi anlaynda rehber olarak James'in tes
pitini, Heidegger ve Leibniz'in grlerini ve post-Newtoncu fizikteki za
man-uzay analizlerini dikkate alr. Ona gre, William James zamandan
sz ederken Heidegger'in grn yanstr:

Tam anlamyla mevcut an sadece szel bir varsaymdr, yoksa bir du


rum deil; tek mevcut, zamann daima somut bir biimde sona ererek
gemite kal ve ufukta beliriinin srekli birbirine kart "akp gi
den an" olarak gereklik kazanr (akt. Giddens, 1979/ 2005: 124).

Dolaysyla Giddens'a gre,

Doa ve toplumun i ie geen zamansall . . . sadece 'temel' ve 'ikin


ci doa'nn srekliliindeki tek balant noktas olan insann, Das ein'in
sonluluu ve olumsallnda ifadesini bulur . . . Das ein'in olumsall
sadece zaman-iinde-olmann mekan-iinde-olmayla ilikisinde deil,
22 birinci blm

Heidegger'in gsterdii gibi, ayn zamanda 'varolanlar'n inasnda


(sosyal teoride, yaplama iindeki toplumun inasnda) mevcuttur.
Onun belirttii gibi, zaman sadece -mekanda-bulunmayla olumsal
iliki iindeki- bir imdiler ardkl olarak anlalrsa, zamann niin
geriye gitmediini kavramak imkansz hale gelir: zamann 'ilerleme' si
zaman ancak 'mmknn olmas' anlamna geldii takdirde aklanr
(Giddens, 1979 /2005: 124).

Zamansallk ve eylem problemlerinin imdiye kadar en ak biim


de Heidegger tarafndan ifade edildiini belirten Giddens' a gre, Heideg
ger Kant apriori zaman ve varln karlk.lln ima etmesine, bir eyi
olduu ey klann ondan 'nce-geldii'ni belirtmesine ramen, "Kant
felsefe Klasik felsefenin temel teoremini -gerek olan zaman ve uzaydr
tezini- grnler zamanda ve uzayda yer alrlar nermesine" dntr
d iin Leibniz'in grnn daha doyurucu olduunu ne srer. Zira
"zaman ve uzayn -aslnda 'varolan eyler' (existents) olmadk.lan iin
sadece nesneler veya olaylarla iliki iinde kavranabileceine, nesneler ve
olaylar arasndaki ilikilerin ifade tarzlar olduklarna inanan Leibniz, on
larn ilerinde deneyimleri barndran, birbirleriyle ilikisiz bo kaplar
olarak alnamayacaklarn dnr", zaman ve uzay nesneler yahut
olaylarn 'olu' veya meydana gelme biimleri olarak grr. Giddens'a
gre, zaman ve uzayn Kant tarafndan zihinsel kategoriler olarak ko
numlandnl, zaman ve uzay eyden, yani bizzat Varlktan uzak.lahrl
d iin ksmen geri bir admdr (Giddens, 1979 / 2005: 192; 1981 / 2000:
32).
Sosyal bilimlerde alanlarn zaman ve uzay zerine felsefi tart
malarn farknda olmak.la kazanl kabileceklerini dnen Giddens'n
Heidegger'e ynelmesinin nemli bir nedeni, Heidegger'in ou sosyal
analiz geleneinin sorgulanmadan kabullenilen bir temeli haline geldii
ni ve yanl olduunu dnd Kant zaman-uzay anlayna ynelt
tii eletirilerdir. Zira, "Kant'n zaman-uzay felsefesi, zaman ve uzaya z
g tm karakteristiklerin deil, modem Bahl gelimeye zg zelliklerin
bir ifadesidir". Ancak o, Heidegger'in zamann doas zerine dnce
leri yeterince ak olmasa ve bir ekilde dorudan sosyal teoriye dahil edi
lebilecek bir zaman felsefesi ortaya koymasa da, onun Varlk ve zaman
konusundaki grleri dikkate alnarak bunun baarlabileceini d
nr ve zaman corafyas zerine baz arabrmalardan da yararlanarak
bunu gerekletirmeye alr (Giddens, 1987c: 141).
anthony giddens 23

zetle ona gre, Kant'n anlaynda zaman ve uzay gerekliin


dzenleyici boyutlar olarak dnlebilir. Kant iin, uzay kadar zaman
da bo kategoridir. rnein, "bir nesneyi bir konumdan uzaklatrabilir
ve bir baka konuma yerletirebiliriz, bylece terk edilen uzay boalr" .
Giddens'n ifadesiyle, zaman ve uzayn dnyaya biim veya form kazan
dran sezgi araclyla balantl olduunu dnen Kant'a gre, "'Bo
zaman' hibir eyin var olmad zamandr. Zaman ve uzay blnemez
veya daha uygun bir ifadeyle, sonsuza kadar blnebilir bir sreklilie
sahiptir" (Giddens, 1987c: 140-141 ).
Giddens'a gre, Kant'n bu grn tartmaya aan Heidegger,
zaman ne iinde nesnelerin var olduu bir evre ne de zihnin bir grs
olarak dnr. Varlklarn sadece "zamanda" var olmakla kalmayp, za
mann nesneleri oluturan eyin doasn ifade ettiini belirten Heideg
ger, Leibniz' den farkl olarak, zaman birbirini izleyen olaylar arasndaki
bir iliki olarak almaz. Giddens bu noktada, zellik.le yapsalc ve ilevsel
ci deime anlaylarna eletirilerinde asl temel olarak ald Heideg
ger' in bir grne gelir: "Zaman deime ile bir tutulamaz, zira bir nes
ne sadece 'zaman iinde' bir srekliliesahip olduu srece bir kimlie
sahiptir" . Zaman tm varln ufku olduu iin, insan (Dasein) anlamn
zamansallk iinde bulur (Giddens, 1987c: 141).
Sosyolojik balamda, evrimci, dorusal zaman ve deime anlay
larn eletiren, Weber gibi tarihsel ve toplumsal olaylarn balamsall
ve olumsalln vurgulayan Giddens' Heidegger'e eken ey aslnda
mmknn ontolojisi, daha dorusu varlk ve zamann sabit bir ey olma
yp, muhtemel potansiyellerin aa kmas fikri olsa gerektir. Onun ifa
desiyle:

Heidegger iin seiend bir eylem formudur: her varlk zamansal bir ol
utur (be-ing). Bir yorumcunun ifade ettii gibi, "Varlk zamanda ken
dini bize Mmknn Olmas biiminde gsterir... gelecek (futurity)
olaslara gre gr alanmza girer... zaman problemi akn dzeyde
mmknn antolojisidir" (Giddens, 1979 /2005: 192-193).

likisel bir varlk ve zaman anlay gelitirmeye alan Giddens


burada Heidegger'in 'bulunuluk' veya 'mevcudiyet' fikrini zaman co
rafyasna ve sosyal teoriye uyarlar. Ona gre, "Heidegger zamann ' bo
yutlu' (gemi, bugn ve gelecek) deil, aksine 'drt boyutlu' olarak d
nlmesi gerektiini ne srer; drdnc boyut, dierlerini bir araya ge-
24 birinci blm

tiren ve ayr tutan 'orada-bulunuluk' tur" (1981 / 2000: 34). Hatta o, arala
rnda baz keskin ztlklara ramen, bu grn G.H. Mead'in 'sembolik
etkileimciler'in asla belirgin biimde dikkate almadklar, 'uzayda yer
al'm / 'bulunuluun' gereklii tamamen akladin, gemiin 'mev
cut iinde' daima sadece bellek olarak var olduunu vurgulayan zaman
felsefesiyle dikkate deer baz benzerlikler tadn dnr {Giddens,
1981 / 2000: 34). {Gemiin 'mevcut iinde' daima sadece bellek olarak var
olduu fikri aslnda Giddens'n yap tanmnn da bir zelliidir.) Netice
'
de, Giddens btn toplumlar veya sosyal sistemlerin orada-bulunanlar
ve bulunmayanlar diyalektiini ierdiini, yani hem o-an-orada-bulunan
lar arasndaki yz yze ilikileri hem de bizzat orada-bulunanlar ile ora
da-bulunmayanlar arasndaki farkl dolaymlar ve iletiim aralaryla ger
ekletirilen ilikileri ierdiini tekrar tekrar vurgular.
Giddens'n Heidegger etkisindeki {ve zellikle fenomenolojik sos
yolojiyle, Schutz'un duree kavramyla balanbl) ve kendi eylem tanmn
ekillendiren bir baka gr de, onun 'anlar' ve 'zaman aralklar' fikri
ne ve dolaysyla modem dnyayla balanbl olan 'llebilir zaman
uzay' kavramna eletirisidir. Ne zamann ne de zaman deneyiminin 'an
lar' toplam olmadn belirten Giddens'a gre:

Bu vurgu farkl nedenlerle nemlidir. Dorudan analitik felsefecilerin


eylem anlayna dayanan [bir neden] eylemler, amalar, gerekeler
vb.nin kavramsallabrlmasyla ilgilidir. Gndelik ngilizce kullanm
da bu son kavramlardan, sanki eylem iinde bir ekilde bir araya gel
mi veya dizilmi bamsz birimler veya unsurlarm gibi sz edilir.
Birok ngiliz ve Amerikan eylem felsefecisi bu kullanm biimini sor
gulamadan benimser. Ancak onlar, bunu yaparken, farkna varmadan
faillii zaman iindeki yerinden, gndelik davrann zamansalln
dan soyutlarlar. Bu literatrde gz ard edilen faktr, sylem iinde yer
alan ve insan znelerin gndelik faaliyetlerini oluturan eylem akna
zorunlu olarak karan refleksif dikkat andr. Bu dikkat an 'bir' eylem
veya edimin oluumuna yaanlan-tecrbenin sresinde (duree) bile
karr (Giddens, 1979 /2005: 193-194).

Heidegger'in "llebilir zaman-uzay fikrinin Bab kltrndeki


zaman-mekan ilikilerinden tretildii -yani, empoze edildii- ve bu yz
den zaman-uzayn asl doasyla karbrlmamas gerektii" yargsnn
byk nem tadn belirten Giddens'a gre, 'anlar' kavramnn yerine
anthony giddens 25

'aralklar' kavramnn geirilmesi de bu anlayn bir rndr ve dola


ysyla zamann zne, yani "bir ak olarak zaman" fikrine terstir. Bu
yzden:

Byle bir sknhnn stesinden gelmek iin -Heidegger'in yolunu izle


yerek- aralklarn anlar olmadklarn ve ne de zaman-uzayn onlardan
'olumad'n kabul etmemiz gerekir. Daha ziyade, aralklar ister bir
kadrandaki saatler, ister bir mzik ritmindeki notalar veya isterse bir
cetveldeki santimetreler olsun, ierie biim kazandran yaplamfark
llklardr. Bunu sylemek, baka deyile, zaman-uzay nesnelerde va
rolan 'ieriksiz biim' olarak almaktan ziyade 'orada-bulunu' (presen
cing) olarak yeniden teyit etmektir (Giddens, 1981 /2000: 35).

Giddens bu arada, zamann insanlar iin sahip olduu kltrel an-


lamlarn dorudan Varlk ve zaman arasndaki ayrlmaz ilikiden elde
edilemeyeceini, insani varoluu 'tarihsellik' karakterize etse de, bu varo
luun doas gerei 'tarihsel' olmadn, baka deyile, zaman deneyimi
nin toplumsal kurumlarn erevesini dzenleyebilmesi ve ilikilendire
bilmesinin farkl yollan olduunu belirtir. rnein o, 'gelenek' insan tari
hinin ok uzun bir dneminde zaman-deneyimini ele geirmenin baat
ancak 'tarih'e riayet etmeyen bir yolu olsa da, Heidegger'in hakl olarak,
kkten tarihsel olan bizimki gibi bir an insani varoluun tarihselliini
ihmal edemeyeceini vurguladn belirtir (Giddens, 1987c: 141 ).

Modem kltrde, zaman gemiten gelecee doru ilerleyen bir yne


sahip bir tr olaylar ak olarak dnme eilimindeyiz. Hem zaman
hem de uzay llebilir eyler olarak ve hem nesnelerin mevcudiye
tinden hem de etkinliklerimizin oluumundan bamsz olarak alma
eilimindeyiz. Heidegger'i okumak, bu kabullerin -son iki- yz yl
dr gelitii ekliyle Bat kltryle snrl- spesifik bir zamansal ve
mekansal ufukla snrl olabileceini gsterir (Giddens, 1987c: 142).

2. Zaman ve 'Toplumsal Dzen Problem'i


'Dzen problemi' Parsons -ve birok muhalifi- tarafndan byk l
de bir itaat problemi, yani bireylerin ait olduklar toplumsal gruplarn
normatif taleplerine nasl bal kaldklar problemi olarak grlr. An
*
cak, 'dzen problerni'ni s reksizlikte sreklilik olarak ifade etmek sos-

italikler bize aittir


26 birinci blm

yal teorideki daha temel sorunlarn deerlendirilmesine kapy ak b


rakr: bana gre, bu son gr, gdlenme ve normlar ilikisi konu
unda Parsons'n gelitirdiinden daha farkl bir yaklam salar (Gid
dens, 1981a/2005: 510).
Parsons gibi, 'dzen problemi'ni sosyolojik analizin, sosyal teorinin
problemi olarak gren Giddens, bu sorunu aynca 'zaman' kavram etra
fnda temellendirmeye alr. Ancak ona gre, Parsonsc sosyolojide 'd
zen' 'zlrne'nin antitezi olarak anlalr ve bu nedenle dzen prolemi
bir sosyal kontrol problemi olarak alnr ve aynca sorular ilevselci terim
ler iinde sorulur ve cevaplandrlrken, gerekte dzenin kaos veya bi
imsizliin antitezi olarak alnmas gerekir. Bu yzden Giddens'a gre,
"Sosyal teoride dzen problemi, toplumsal ilikilerde formun nasl mey
dana geldii veya . . . sosyal sistemlerin zaman ve mekan nasl 'birbirine
balad' problemidir" (Giddens, 1 981 / 2 000: 31 ). Burada sosyal sistem
lerin zaman ve mekan birbirine balamasyla kastedilen ey, ilikilerin
farkl yerler ve zamanlarda nasl retildii, daha dorusu belirli yerler ve
zamanlarda retilen toplumsal ilikilerin corafi ve tarihsel dzlemde
farkl yerler ve zamanlara nasl yayld, nasl genilediidir. Mevcut bir
etkileim kalbnn zamanda yer aldn, etkileimlerin sadece zaman
iinde yaandklarnda 'kalplar'a dntn, bu olgunun en ak ha
liyle, muhtemelen, bireylerin yz-yze karlamalarnda grlebilecei
ni (Giddens, 1 979/ 200 5: 3 81 ) belirten Giddens, bir-arada-bulunulan or
tamlarda oluan ilikilerin yaylma srecini aklamak iin 'zamansal
alansal uzaklama' kavramn gelitirir ve ona gre, "sosyal sistemlerin
zaman ve mekanda genilemesi insan toplumunun genel geliiminin ak
bir zelliidir ve etkileimin zamanda genilemesinin yolu . . . esasen yaz
nn icadyla almbr" (Giddens, 1 979/2 005: 3 82-3 83). Giddens 'zaman
sal-alansal uzaklama' kavramn aslnda Spencer, Durkheim gibi evrim
ci sosyologlarn 'farkllama' kavramlarna bir alternatif olarak gelitirir.
Yani, ona gre, toplumlarn gelimesinin nedeni, szgelimi basitten kar
maa doru farkllamalar deil, belirli bir yer ve zamanda retilen ili
kilerin (rnein, gnmzde kresellemede olduu gibi) ne kadar geni
bir zaman ve mekan dilimine yaylddr.
Giddens aynca, zamansal-alansal uzaklama kavramn kendi yap
anlayyla Durkheim zerinden yle ilikilendirir. Ona gre, Durkheim,
toplumsal btnlklerin, kendi faaliyetleri iinde yeniden-rettikleri bi
reylerden nce gelmekle ve onlarn yaanhlarndan bamsz olarak var
anttony giddens 27

olmakla kalmayp, ayn zamanda tekil bir bireye gre daha geni bir za
man ve mekana yayldklarn vurgular ve bu anlamda sosyal sistemlerin
yapsal zellikleri kesinlikle bireyin etkinliklerinin ' dnda' dr. nsan top
lumlar veya sosyal sistemlerin insan eylemi olmadan var olamayacakla
rn, ancak bunun aktrlerin sosyal sistemleri yarathklar anlamna gel
meyeceini, gerekte insanlarn praxisin sreklilii iinde daha nceden
yaplanlar yeniden yaparak bu sistemleri yeniden-rettikleri ve deitir
diklerini ne sren Giddens'a gre, zamansal-alansal uzaklamann ge
nilii bununla ilikilidir. nk her zaman deilse de, genelde, zaman
sal-alansal uzaklama derecesi arttka, yani kurumlar zamana-mekana
yayldka sosyal sistemlerin tekil bireyler tarafndan ynlendirilme veya
deitirilmesine kar diren de artar. Ancak bu zorlayclk kendi iinde
mmkn klmay da tar, zira zamansal-alansal uzaklama insan yaan
hsyla ilikili baz imkanlarn yolunu kapahrken baka imkanlarn yolu
nu aar (Giddens, 1984: 1 70-171 ).
Giddens burada yapsalc ve post-yapsalc zamansallk analizle
rinden ve zellikle Derrida'nn ' fark', 'erteleme olarak farkllk' kavram
larndan yararlanr. Sosyal teoride zamansal-mekinsal kesimelerin esasen
tm toplumsal varolula ilintili olarak grlmesi gerektigini ne sren Gid
dens'a gre, her toplumsal etkinlik ilikili fark-yarahc an iinde (i) za
mansal olarak, (ii) paradigmatik olarak (sadece somutluk kazand an
larda mevcut olan yap sayesinde) ve (iii) mekansal olarak biimlendirilir
ve bunlarn birliktelii toplumsal pratiklerin durumsal karakterini ifade eder
(Giddens, 1 979/2005: 1 92; 1 981/2000: 31 ) .
Bir insani faillik anlaynn zamansallg ierdiini, 'eylem' veya fa
illiin bir araya gelmi bir dizi farkl fiile/edime deil, srekli bir davran
akna iaret ettiini, eylemi fiziksel varlklarn dnya-iindeki-olaylara
fiili veya tasarlanm sebepli mdahalelerinin seyri olarak tarumlayabile
ceimizi dnen Giddens, daha genel bir eyleyen benlik teorisinden ba
msz olarak dnlemeyecek bu faillik anlaynn ekillendirilmeye
ak bir nesneler-dnyasna 'mdahale'yi de ieren daha genel bir kav
ram praxisle dorudan ilikili olduunu kabul eder ve bu kabulden hare
ketle, dzenli eylemleri durumsal pratikler olarak ve bu pratikleri de eylem
teorisi ve yapsal analiz arasndaki temel bir iliki biiminin ifadesi olarak
alr (Giddens, 1979/2005: 1 92, 1 94-1 95) . Ona gre, hem bir eylem teorisi
hem de yapsal analiz toplumsall zamansallk dzleminde ele alma
ldr.
28 birinci blm

3. Zaman ve Sosyal Analiz


Giddens'a gre, zaman ve mekan kavramlarnn sosyal teoriyle iliki iin
de (ve Heidegger'in vurgusuyla balanhl olarak) yeniden ele alnmas en
azndan drt unsurun varln kabul etmeyi gerektirir:
1 ) Zamann, doa nesneleri rneinde olduu gibi, toplumsal olay
larn iinde ortaya khklar ve 'ilerledikleri' bir ortam olarak deil, top
lumsal etkinlik biimlerinin kurucu unsuru olarak alnmas. Toplumsal
unsurlar veya kurumlarn zamansallnn, Marksist teorem "insanlar dq
alan gerei 'tarihsel' dir" nermesine ilikin genel yorumlarda ne sr
lenin aksine, bir tr ikin deime eilimine sahip olmadnn kabul edil
mesi.
2) Farkl kltrlerin yelerinin zaman farkl biimlerde yaadkla
rnn dikkate alnmas. Bu durumun bir lde zaman hesaplama biim
leri karlahnlarak anlalabileceini belirten Giddens, ancak zaman e
saplama biimlerini karlabrmann zaman deneyimleri arasndaki fark
llklar tm boyutlaryla ortaya koyabileceini varsaymann etnosantrik
bir kabul olduunu belirtir. Zira ona gre, zaman sadece llebilir bir
ey olarak var olmayp, toplumsal etkinliklerin doasndaki, kltrlere
gre deien farkllklarla ilikilidir. rnein, "zamansalln gemi ve
bugnn ayrlamazl biiminde yaand gelenee doymu bir kltr
formel zaman hesaplama biimlerinin yer ald bir kltrden muhteme
len tamamen olduka farkldr".
3) Dorusal zaman anlaynn Levi-Strauss'un 'tekrarlanabilir za
man' adn verdii eyle, yani tekrar olarak zaman, yeniden-retim olarak
zamansallk fikriyle tamamlanmas gereklilii. Giderek daha fazla kltr
kesin zaman dzenleme biimlerinin hakimiyeti albna girdii iin, gn
delik hayatn olaylar ve etkinliklerin tekrarna ayarl olarak kaldnn g
rlmesi.
4) Toplumsal etkinliklerin zaman-mekan iinde analiz edilmesi .
Ona gre, mekan, sosyal teorinin amalan bakmndan, en iyi ekilde, et
kileim ortamlanna iaret eden bir ey olarak anlalabilse de, ortamlarn
sadece etkinliklerin 'dalm'larn deil, ayn zamanda onlarn bu etkin
liklerin gerekletirildii mekanlarn zellikleriyle koordinasyonunu ier
diinin, bu tr bir koordinasyonun daima mekan kadar zaman da kapsa
dnn, bunlar arasndaki balantnn toplumsal etkinliklere belirli bir
anthony giddens 29

'biim' kazandran tekrarn arac olduunun kabul (Giddens, 1987c:


144).
Giddens'a gre, sosyal bilimciler yukardaki bilgiler nda top
lumsal hayatn retimi ve yeniden-retimini 'zamansallk' dzlemin
de ele almaldr.

4. O Zamansallk Dzlemi
Toplumsal aktrlerin kurucu unsuru olarak bir zaman-mekan ontoloji
si zamansallktan ve bylece bir anlamda 'tarih'ten yola kan yapla
ma anlay iin temel nemdedir.
Bu yaklam, genelde birok ada Anglo-Amerikan yazarn 'eylem'
tanmna dayal analitik eylem felsefesinden ihtiyatl bir biimde ya
rarlanabilir (Giddens, 1984: 3).

Her toplumsal yeniden-retim anyla ilgili rten, toplumsal ha


yatn her annda devreye giren i ie gemi zamansallk dzlemi bu
lunduunu belirten Giddens'n sosyal teorisinin temel amalarndan biri,
aslnda bu dzlemler arasndaki balantlar kurmak, hangi ekillerde i
ie getiklerini, yani dolaymlandklann ortaya koymak ve bylece sos
yal teoriyi igal ettiini dnd mikro / makro, faillik / yap gibi da
lizmleri zmektir. Ona gre, bu zamansallk dzlemleri veya katmanlar
unlardan oluur:
(1) Schutz'un -Bergson'u izleyerek- etkinliin sresi (duree) adn
verdii, dorudan deneyimin (tekrarlanabilir zaman iinde ifadesini bulan)
zamansall, gndelik hayatn srekli ak. Giddens'a gre, toplumsal aktr
ler tarafndan olumsal bir biimde gerekletirilen dorudan etkileim ekse
ni toplumsal yeniden-retimin en temel biimidir.
(2) Dasein'in zamansall, organizmann hayat-dngs, yaayan in
san organizmas olarak varoluu, lm karsnda hayatn ve biyolojik ye
niden-retimin olumsall. Ona gre, "mrn sresi / ak tekrarlanamaz
zaman olarak, sabit bir kuantuma sahip bir zaman olarak yaanr".
(3) Braudel'in vurgulad kurumsal zamann uzun sresi (longue
duree), yani toplumsal kurumlarn uzun dnemli tortulaml veya ge
limesi; kurumlann kuaklar boyu uzun-sreli yeniden retimi, dn
m / dolaym ilikilerinin sistem organizasyonu iinde yer alan olumsall
(Giddens, 1981 / 2000: 20, 29; 1987c: 144-145).
30 birinci blm

Giddens bu zamansallk dzlemi arasndaki ilikiyi zetle yle


aktarr:

Toplum olarak adlandrlmay hak eden her ey, etkinlikleri belirli bir
anda onlar ina eden bireylerin yaanhlarnn tesine uzanr. Hem s
reklilik hem deime rntlerinin belirli bir bireyler kuann mr
lerinin ok tesine tand gzlenebilir. nsan toplumsal hayahnn za
mansal organizasyonunun bu ynlerinin birbirlerinden sadece analitik
olarak ayrlabilecei akhr. Gndelik hayattaki karlamalar kurum
sal zamann uzun dnemli yaylmalarndan uzak grnebilir. Ancak,
kurumlar sadece gndelik hayat ortamlarnda srekli olarak retildik
leri ve yeniden-retildikleri srece bir forma sahip olabilirler. te yan
dan, gndelik davran sadece kurumlam etkinlik biimlerine kah
lmlarla sreklilik kazanr. nsan organizmasnn mevcudiyeti zaman
salln dier iki boyutunun nkouludur. Yine de, onlar kendilerinden
karsanabilecek mrn sresinden karsanamaz (Giddens, 1987c:
145).

Ksaca, 'birey', 'gndelik hayat' ve 'toplumsal kurumlar' biiminde


adlandrabileceimiz bu gereklik katmanlar, belirli lde Parsons'n
sistem dzeylerini andrr biimde, toplumsalln birbiri zerine kurulu,
birbirlerine karlkl olarak nfuz eden tamamlayc boyutlanru ierir.
Giddens aslnda birok almasnda bunlar arasndaki ilikileri zellikle
zamansallk boyutunda aklamaya, ancak hibirine dierleri stnde n
celik tanmadan toplumsalln dinamik ve btncl bir resmini suruna
ya alr. Bu boyut zellikle toplumsalln temel varolusal boyu
tu olarak grlebilir.
Toplumsal yapnn bireylerin eylemleriyle retildikleri anlarn dn
da var olmadklarn dnen, dolaysyla Randall Collins gibi gndelik
etkileim ekseninde, bireylerin karlamalar, yz yze ilikileri iinde
retildiini ve yeniden-retildiini dnen Giddensl, bu srelerin
(kendi deyimiyle, dzenli eylemler olarak durumsal pratiklerin) uzun va
dede rutinler, tekrarlar temelinde nasl gerekletiini anlamak iin sosyal
sistemlerin yeniden-retiminde uzun zamansal-alansal mesafelere 'yay
lan' pratikler olarak tanmlad 'kurumlar', 'kurumsal zamann uzun-s-

Giddens'n farkl yap tarumlan hakknda kapsaml ve aynnhl bir aklama, bir yeniden sis
temletirme denemesi iin, bkz. Tatlcan, 2005a.
anthony giddens 31

resi' temelinde bir aklamaya gerek olduunu dnr. Zira ona gre,
"Sosyal sistemlerin yapsal pratikleri, gndelik-hayat-dnyasnn sresi
nin (duree) zamansalln insan bireyin varoluunun sonlu mrnn
iinde yer ald kurumlarn uzun s resine (longue duree) 'balar"' (Gid
dens, 1981 / 2000: 30).
Giddens, byk lde yapsalalk ve ilevselcilikteki ezaman
l / artzam:anl ayrmnn etkisiyle, zamann insan aktrn sresi dzle
minde bir kenara itilmesinin sosyal teoride toplumsal kurumlarn zaman
sallnn arka plana itilmesine, bu ayrmn ayrca yanl ve kat disipliner
bir iblmne yol atn dnerek, zamansallk ekseninde bir kurum
lar analizi gerekletirmeye alr. zetle onun ifadesiyle:

. . . zaman ve mekann toplumsal hayatn 'ortamlar'n oluturduklar


fikri disipliner aynmalan pekitirmeye hizmet etmitir. Bu yzden,
zaman tarihilerin, uzay / mekan corafyaalarn nde gelen ilgisini
olutururken, dier sosyal bilimlerde bu boyutlarn anlalmas gerei
fiilen gz ard edilmitir (Giddens, 1987c: 142).

Toplumsal iliki 'kalplar'nn (Heidegger'in etkisiyle) sadece za


mann ak iinde yeniden-retilen sistemler olarak dzen kazandk.lan
srece var olduklarn (1979 / 2005: 202) belirten, kurumlan, Radcliffe
Brown gibi, sosyal sistemlerin zamansal-mekansal inasnda temel bir rol
oynayan 'standart davran biimleri' olarak, Tumer'n ifadesiyle toplum
lardaki zaman iinde varln srdren ve insanlar belirli mekanlara da
tan etkileim sistemleri olarak (Tumer, 1991: 527) dnebileceimizi
varsayan Giddens' a gre, davrann zaman-mekan iinde standartlama
s bu srecin olumsal yapdaki gndelik toplumsal etkinlik koullarnda srek
li yeniden-inasn gerektirir ve zamansallk sosyal sistemlerin yeniden
retiminde ekilde yer alr:
1. Yakn etkileim ekseninde, toplumsal yeniden-retim (en temel an
lamnda) aktrler tarafndan koullara bal olarak 'baarlr' veya ger
ekletirilirken.
2. Sosyal sistemlerin elemanlarnn (biyolojik yeniden-retimin ak
iinde kk salm sonlu bir mre sahip varlklar, lml Varlklar olarak)
yeniden-retiminde.
3. Tarihsel zamann uzun sresi (longue duree) iinde kelmi ku
rumlarn yeniden-retiminde (1979/2005: 247-248).
32 birinci blm

Bu yzden,

bir kurumsal formlar anlay, sadece, dzenli toplumsal pratikler ola


rak kurumlarn akp giden ammn sresi (duree) ile derinlere kelmi
zamansal-mekansal ilikilerin uzun sresi (longue duree) arasndaki
balant iinde nasl ina edildikleri ve yeniden-ina edildikleri gste
rildiinde oluturulabilir (Giddens, 1979 /2005: 264).

5. Varolusal Bir Bileen Olarak Mekin


. . . ou sosyal teoride sadece toplumsal davrann zamansallnn deil,
bu davranlarn mekanla ilikili zelliklerinin de yeterince dikkate alnma
dn iddia ediyorum (Giddens, 1979 /2005: 380).

Ne zamamn ne de mekamn sosyal teorinin merkezinde yer almad


m, onlarn ou kez (Kant zaman ve uzay anlaynn etkisiyle) top
lumsal etkinliklerin gerekletirildii 'ortamlar' olarak alndn vurgu
layan Giddens' a gre, zaman konusundaki bu tutumun asl nedeni eza
manl / artzamanl ayrmnn etkisiyken, sosyal teoride mekann bir kena
ra itilmesinin bir nedeni sosyologlarn almalarm corafi determinizm
sulamasndan uzak tutma kayglardr (Giddens, 1979 / 2005: 380).
Bir varlk olarak Dasein'n zamansallnn varolusal, bireysel/ al
gsal, toplumsal boyutlarnn insanlarn etkileimlerinde, gndelik hayat
ta nemli olduunu, gerek bir sosyal teorinin psikolojik, sosyal psikolo
jik, etkileimsel, kurumsal, yapsal (ve sistemsel) yanlan bir araya getir
mesi ve onlar karlkl ilikileri ve btnlkleri iinde kavramas gerek
tiini dnen Giddens, ilikilerimizi, iinde gerekletii zamansal ve
mekansal ortamlar da dahil, mikro ve makro btn sreler temelinde
dikkate alan bir teori gelitirmek ister. Bu nedenle Giddens, sosyal bilim
sel aratrmann temel alannn ne sadece birey aktrn deneyimi, ne de
sadece zel bir toplumsal btnlk biimi olmadn, zaman ve mekan
da dzenlilik kazanm toplumsal pratikler olduunu vurgulama gerei
duyar (Giddens, 1984: 2).
Bu amala, Toplumun nas 'nda bireyler olarak insanlara ilikin be
lirli psikolojik tespitler yaptktan sonra kendi zaman corafyasnn (me
kan anlaynn) da nemli bir parasn oluturan "bir-arada-bulunulan
konumlardaki etkileimi" (zellikle Goffman'n grlerini dikkate ala
rak) analize alr. Zira ona gre:
anlhony giddens 33

Aktrlerin etkileim balamlarndaki konumlanlar ve bu balamlarn


i ie geileri bu konular iin temel nemdedir. Ancak, bu sorunlarn
sosyal sistemlerin daha genel zellikleriyle ilikilerini gstermek iin,
sosyal teorinin etkileimin zaman ve uzayda 'konumlanml' proble
mi ile -soyut felsefi bir dzeyde deil, daha ziyade somut olarak- nasl
yzlemesi gerektiine baklmas gerekir (Giddens, 1984: UO).

Toplumsal etkileimlerin, pratiklerin (ve bylece sosyal sistemle


rin) zamansal ve mekansal inasnn ve yeniden-retiminin ' dzen prob
lemi' nin dayath bir problem olduunu dnen Giddens, daha nce
belirttiimiz gibi, ou sosyal analizi zaman ve mekan sadece eylemin
iinde gerekletii ortamlar olarak almakla ve zaman kavramn, sorgu
lamaya gerek duymadan, modem Bab kltrne zg bir olgu olan l
lebilir saat zamanyla zdeletirmek.le, corafyaclarn olduka yeni a
lmalar dnda, sosyal bilimcileri dncelerini sosyal sistemlerin za
mansal-mekansal boyutta ina edilme biimleri etrafnda kurmay baara
mamakla eletirir. Ona gre:

bu konuyu arahrmak -yaplama teorisinde yeniden kavramlatr


lan- 'dzen problerrii'nin dayath temel bir grevdir. O peine d
lecek veya bir kenara itilebilecek zel sosyal bilim tipi veya 'alan' de
ildir. Yaplama teorisinde sunulduu ekliyle sosyal teorinin tam
merkezinde yer alr ve bu yzden sosyal bilimlerde empirik arahrma
lar asndan byk bir neme sahiptir (Giddens, 1984: UO).

Giddens kendi zaman ve mekan anlayn olutururken byk l


de zaman-corafyacs Hagenstrand'n grleri ve aklamalarndan,
zellikle "gndelik hayahn rutinlemi karakteri"ne vurgusundan yarar
lanr. Zira ona gre, bu rutinleme aynca insan bedeninin zellikleri, be
denin hareketlilik ve iletiim aralar ve ilgili kiinin 'hayat dngs' iin
de izledii yolla ve bu yzden, bir ' biyografik proje' olarak insanla iliki
lidir; Hagenstrand'n yaklamnda bir yandan esasen bedenin doasnn
ve etkinliin gerekletii fiziksel balamlarn insan etkinliini kstlayan
kaynaklan tespite allrken, te yandan bu kstlayclarn davran za
manda-mekanda kstlayan genel 'snrlar' olduk.lan belirtilir (Giddens,
1984: 111 ). Bu kstlayclar zetle yle sralanr:

(1) nsan bedeninin, ve insann var oldugu ortamlardaki diger canl ve


inorganik varlklarn, blnemezligi. Bedenin, insan aktrn hare
ket ve alg kapasitelerine kesin snrlamalar getirmesi.
34 birinci blm

(2) "lml bir varlk" olarak insan aktrn mrnn sonlulugu. n


sanlk durumunun bu temel unsurunun zamanda-mekanda et
kileimle ilgili alamaz belirli demografik parametreler yarat
mas. Zamann birey iin kt bir kaynak olmas.

(3) nsanlarn bir defada birden fazla grev stlenme kapasitelerinin s
nrllg, bu yzden belirli eyleri sra-ile-yapmada olduu gibi,
her grevin belirli bir zaman igal etmesi.
(4) Mekdnda hareketin ayn anda zamanda hareket olmas.
(5) Zaman-mekdnn snrl 'sgtrma kapasitesi'. ki fizik nesnede ol
duu gibi, iki insan bedeninin ayn anda ayn yeri igal edeme
mesi (Giddens, 1984: 111-112).

Giddens'n szleriyle, Hagenstrand'a gre insan varoluunun


maddi eksenlerini ifade eden ve bir-arada-bulunulan ortamlardaki tm
iliki balamlarnn temelini oluturan bu be 'zaman-corafi gereklik',
ona gre, gcn hem oluumu hem de dalmnda yer alan kaynaklar
olarak dnlebilir ve bireylerin karlkl etkileimlerinde izledikleri
gnlk, haftalk, aylk ve daha genel hayat gzergAhlarnn biimlendir
dii etkileim alarn dzenler. Dolaysyla, Hagenstrand'n ifadesiyle,
bireylerin gzergahlar, dnyevi mekan ve zamandaki ortak varolula
rndan kaynaklanan basklar ve frsatlara uyum salamak zorundadr
(Giddens, 1984: 112).
Giddens'n ifadesiyle, bireylerin hayat gzergAh.lan veya 'biyogra
fi'lerindeki ardkl kavramak amaoyla zaman-corafyasn kullanmak
iin zel aba harcayan Hagenstrand'a gre, (1) kiinin biyografisi nce
likle beden ve evredeki olgular arasndaki karlkl etkileimle ilgili 'i
zihinsel deneyimler ve olaylar' dan olusa da, (2) bireyin gndelik haya
tndaki davranlar onun etkileim ortamlarndan hasl olan mevcudiyet
bekleriyle, yani (i) dier aktrler, (ii) blnemez nesneler (eylem ortam
nn kat maddi nitelikleri) ve (iii) blnebilir nesneler (hava, su, mineral
ler, gda maddeleri) ile belirli ardklk iinde iliki kurmasn gerektirir
(Giddens, 1984: 115) Giddens' a gre, zaman-mekan alanlar biiminde bl
geselleir, yani bireyler farkl mekansal snrlara sahip etkileim ortamla
r araolyla hayat patikalarnda hareket ederler ve "alanlarn snrlan,
dorudan, belirli bir 'istasyonlar' ve 'etkinlik bekleri' dalmnn -et
kinlikleri bu alanlar iinde younlaan genel nfus iin- yaratt st-
anthony giddens 35

nc kstlayclara gre incelenebilir". Zira etkileim iindeki toplumsal


rntlerin zaman-uzam alanlan iindeki doas imkan/ kapasite kstla
yclar ve st?nc kstllklarn genel organizasyonuyla snrldr. Gid
dens 'shrma' biiminden kaynaklanan iki 'ekolojik' kstlaycdan
sz eder:

(1) maddeler, insan eserleri, organizmalar ve insan nfusunun za


mansal-mekansal yerleimlere shnlmas;
(2) nfus iindeki zamansal aktivitelerin farkl zaman planlamala
rna shnlmas; nfus sistemine farkl byklk, say ve s
re ynlarnn shnlmas (Giddens, 1984: 115-116).

6. Blgeselleme
Toplumsal ilikilerin farkl mekanlar ve farkl zaman dilimleri iinde bl
geselleme eiliminde olduunu belirten Giddens' a gre, toplumsal et
kinliklerin zamansal-mekansal koordinasyonunu analiz etmek, aktrlerin
gndelik gzergahlar iinde hareket ettikleri mekanlarn balamsal zel
liklerini ve mekanlarn zaman-uzaya yaylarak blgesellemelerini ara
hrmakhr ve bu analiz zamansal-alansal uzaklamay aklamann ve by
lece, daha byk topluluklarn ve genelde sosyal-btnlkler-aras-sis
temlerin heterojen ve karmak doasn ele almann ayrlmaz bir paras
dr (Giddens, 1984: 286). Aynca, ona gre, etkileim balamnn veya ba
lamsallklanrun arahrlmas toplumsal yeniden-retim aratrmasnn
ayrlmaz bir parasdr ve 'balam' unlar gerektirir:
(a) etkileim unsurlarn evreleyen (genellikle sembolik veya fiziksel
belirtelere sahip) zamansal-alansal snrlar; (b) yz ifadeleri, bedensel
hareketler, dilsel ve dier trden birok farkl iletiim aracnn gr
nrln salayan, aktrlerin bir-arada-bulunuluklan; (c) bu olgu
larn farknda olmak ve etkileimin ynn etkilemek veya kontrol al
tna almak iin onlar refleksif olarak kullanmak (Giddens, 1984: 282).
Yukardaki alnh, Giddens'n tm teorisinde olduu gibi, etkilei-
min mikro ve makro, bireysel ve yapsal (sistemsel) boyutlarn ilikilen
dirme abasnn bir gstergesidir. Giddens burada da, teorisinin farkl
yanlarnda yaph gibi, bireyler aras etkileimlerin ele alnd 'stratejik
davran analizi' ve yapsal ve sistemsel srelerin ele alnd 'kurumsal
analiz ayrmna bavurur. Ona gre, ncelikle, her toplumsal etkileim,
36 birinci blm

kimi noktalarda, bedensel mevcudiyet balamlarnda ve araalyla, ya


ni mikro karlamalarda sergilenir. Bu mikro karlamalarn analizin
den, yani stratejik davran analizinden yapnn ikilii fikrine geerken
onlarn zaman ve mekana 'yaylma'yla balamamz, baka deyile birok
farkl balamda uygulanan pratiklerin daha geni zamansal ve mekansal
alanlarda nasl gml olduklarn gstermemiz, zetle kurumsal pratik
lerle ilikilerini ortaya koymamz gerekir (Giddens, 1984: 297-298).
Belirli bir konumdaki aktrlerin durumsal etkinlikleriyle ilgili stra
tejik analizden kurumsal analize gei, Giddens' a gre, hususu arabr
may gerektirir:

1 . Eylemin yer ald balamlarn blgesellemesi ile daha genel


blgeselleme biimleri arasndaki ilikileri;

2. Aktrlerin etkinliklerinin zamanda gmlmlklerini, yani yer


leik pratikleri veya pratiklerin belirli yanlarn nasl yeniden-rettikleri
ni;

3. Sz konusu etkinlikler ve ilikileri toplumlarn genel zellikleri


ne veya sosyal-btnlkler-aras-sistemlere balayan zamansal-alansal
uzaklama biimlerini (Giddens, 1984: 298).

7. Zaman-Corafyasnn Snrllklar
Zaman-corafyasnn gndelik hayahn rutinlerini biimlendiren kstlay
clarla ilgilendiini ve gndelik etkinliklerin pratik karakterinin bir-ara
da-bulunulan ortamlardaki toplumsal davrann inas asndan nemli
olduu dncesinin yaplama teorisiyle ortak bir noktasn oluturdu
unu vurgulayan Giddens, btn bunlara ramen, zaman corafyasn u
noktalarda eletirir:

(1) Naif ve kusurlu bir insan fail anlayna sahip olmas. Hagens
trand'n, yaplam zamansal-mekansal balamlarda insann bedenselli
ini vurgularken 'bireyler'in gndelik hayatlarnda karlahklan top
lumsal ortamlardan bamsz olarak ina edildiklerini dnme eilimin
de olmas; aktrleri, etkinliklerinin ulamaya alhklan 'projeler' tarafn
dan ynlendirilmesi anlamnda amal varlklar olarak almasna ramen,
bu projelerin doas ve kaynan aklamamas.

(2) Hagenstrand'n analizlerinin eylem ve yap dalizmini tekrarla


ma eiliminde olmas. 'stasyonlar', 'alanlar' vb.nin verili eyler, yorum
lanmam kurumsal oluum ve deiim srelerinin sonulan olarak aln-
anthony gidclens 37

mas; en rutinlemi biimlerinde bile, tm insan etkinliklerinin znde


dntrc karakterinin ok az vurgulanmas.

(3) Sadece bedenin kstlaya zelliklerine, onun zaman-mekanda


ki hareketine younlamas. Zira Giddens'a gre, "tm kstlayalk tiple
ri ayn zamanda frsat tipleri, yani eylemin mmkn klnmas araadr" .
(4) Zaman corafyasnn ok az gelitirilmi bir g teorisi ierme
si. Hagenstrand'n, kapasite (imkan kstllklar ve shra kstllk.lan
birbirine balayan 'otorite kstlayclan'ndan sz etmesine ramen, bun
lar net olarak formle etmemesi ve eylem zerindeki kstlayalann kay
na olarak bir sfr-toplam g anlayna bavurmas (Giddens, 1984:
116-117).

8. Zaman ve Deime zdelii Eletirisi

Toplumsal etkinliklerin zamansal karakteriti uygun ekilde kavrad


mzda, ne istikrar/deime ne de sreklilik/sreksizlik iftinin birbiri
ni karlkl dlayan kutuplar olmadklarn grebiliriz. Sosyal sistem
ler sadece zaman iinde srekli yaplaarak var olurlar . . . sosyal analiz
de yaplama-maya yer yoktur (Giddens, 1979 /2005: 399).

Giddens'n sosyal bilimler asndan (kendi toplumsal deime an


lay balamnda) en ok vurgulad noktalardan birisi, zellikle hzl
bir deiim srecine tank olan modem adaki zaman algsnn (etnosan
trik) etkisiyle, zaman kavramnn deimeyle zdeletirilmesidir. Ona
gre, sosyal teoride bu konuda en problemli olan yaklamlar, ezamanl
ve artzamanl ayrmm vurgulayan ve zellikle ezamanlya artzamanl
karsnda (deiimden ziyade istikrara) ncelik tanyan yapsalclk ve i
levsekiliktir. Kant uzay ve zaman dalizmini gerektirdii iin bu ayr
mn terk edilmesi gerektiini dnen Giddens' a gre, bunun zm
zamann ve zaman-mekan ilikilerinin sosyal teorinin merkezine yerleti
rilmesidir. Zira, ezamanl/artzamanl ayrmyla ilgili karakteristik gr
te, bir sosyal sistemi ezamanllk ltne gre ele almann onun bir tr
'zaman-d ipak resim' ini ekmek anlamna geldii savunulur. Bu yak
lamlarda, ilevsel ilikiler zamandan soyutlandnda bir sosyal sisteme
katkda bulunan farkl faktrlerin birbirleriyle nasl bir iliki iinde olduk
larnn belirlenebilecei, te yandan sistemler artzamanl olarak incelen
diinde zamanla nasl deitiklerinin analiz edilebilecei varsaylr (Gid
dens, 1981/2000: 17-18). Ancak Giddens'a gre, aksine "sosyal sistemler
38 birinci blm

sadece zaman boyutunda 'ileyi'leri (yeniden-retim) iinde ve bu ile


yi araclyla sistemler olarak var olurlar" (Giddens, 1981 / 2000: 18).
Giddens'n bir baka nemli tespitinin, Cohen'in daha sistematik
olarak ifade ettii 'potansiyeller ontolojisi' olduu sylenebilir. Giddens
dorudan bu ekilde ifade etmedii iin, bu noktada Cohen'in aydnlat
c olduunu erevelendirme giriimini zetle aktaracaz. Cohen'e gre,
yaplama teorisinin kavramlar bir potansiyeller ontolojisi statsne sa
hiptir. Onlarn ontolojik olmasnn nedeni, empirik olaylara deil, daha
ziyade toplumsal hayatn ina edildii, kalplat, yeniden-retildii ve
deitii genel insani kapasiteler ve koullara iaret etmeleri, toplumsal
hayatn farkl tarihsel ortamlarda ve farkl karlamalarda ina edilme bi
imindeki eitlilikleri vurgulamalardr (Cohen, 1990: 34).

9. Ontoloji ve Toplumsal Hayatta Nedensellik; veya Bir Potansiyeller


Ontolojisi
Pozitivist sosyal teori ontolojik bir ilkeyi, tarih-an dzenliliklerin
mevcudiyetini varsayan tekbiimlilik ilkesini temsil eder . . . [Ancak]
Giddens'n insani faillik ve toplumsal pratikler aklamas . Praxis'in
. .

tekbiimliliklerini reddetmeyi gerektir[ir] (Cohen, 1987: 274).


'Tekbiimlilik ilkesi'nin, her zaman (doaya ters dsn dmesin)
ortak deneyimler tekrar tekrar ortaya ktnda birok farkl doal d
zenliliin ayn koullarda benzer biimlerde ilediklerini varsaydn be
lirten Cohen'e gre, Giddens yaklamn "Toplumsal hayat doayla s
reklilik iinde midir, yoksa belirli temellerde doadan ayrlabilir mi?" so
rusu zerine konumlandrr (Cohen, 1987: 283) ve soruyu yle cevaplan
drr:
Toplum ve doa arasndaki fark, doann insanlar tarafndan retilme
mesidir. . . Toplum, tek bir kii tarafndan yaplmasa da, hi deilse en
azndan, her toplumsal karlamada katlmclar tarafndan yaratlr
ve yeniden-yaratlr. Toplumun retimi, insanlar tarafndan srdrlen
ve 'mmkn klnan' becerili bir icraattr (Giddens, 1976/2003: 15).
Sosyal bilimlerde yasalar zerine aklamalarnda deineceimiz
gibi, btn evrensel genelleme biimlerine, dolaysyla tekbiirnliki bir
bak asna kar kan Giddens'n doa ve toplum arasnda ak bir ay
rm yaparken tekbiimlilik ilkesine nasl baktnn yeterince ak olmad
n belirten Cohen, onun bu tavr niin benimsediini aklamaya alr.
anttony giddens 39

Bir nedeni, pozitivizmin kurucularnn temel amalarndan birinin, "top


lumsal hayahn yn ve karakterine, zellikle metafizik terimler iinde al
glanan soyut gler veya niteliklere etkin faillik veya sonu atfeden b
tn teoriler ve yntemleri toplumsal dnceden ahnak" istemeleri olabi
lir (Cohen, 1987: 277). Sosyal teoride faile ve faillie yer amak isteyen
Giddens, aslnda "pozitivizm ve pozitivist sosyal teoriyle yzlemekten
ziyade . . . yaplama teorisi iin temel nemde olan grleri gelitirmeyi
seer" ve "bu yolda ilerlemek onu pozitivist sosyal bilimin gl ve zayf
yanlarn tartanlarn zmsz braktklar sorunlara boulmaktan kur
tarr" (Cohen, 1987: 275).
Cohen'e gre, Giddens'n pozitivizmden uzak durmasnn bir ba
ka nedeni, bilim felsefesindeki post-pozitivist tartmalardan etkilenmesi
ve kurucusu Bhaskar olan 'eletirel realizm'le belirli lde benzer bir bi
lim anlayna sahip olmasdr. Sosyal teorinin temel amaann temel yap
lar ve toplumsal sreler hakknda teoriler oluturmak ve empirik aratr
malarn gelitirilmesine hizmet etmek olduunu belirten Giddens (Gid
dens, 1984: xviii) kendi toplumsal olgular anlayn ontolojik terimlere
dntrr (Cohen, 1987: 276). Bu bilim anlaynn etkisinde, Cohen, bi
limsel teorinin ontolojik unsurunun, bir aratrmann alann oluturan ta
rih-an olgularn (yani, farkl durumlarda farkl biimlerde harekete ge
ebilen veya gerekleebilen temel sreler veya zelliklerin) potansiyelle
ri olarak anlalabileceini, olaylarn empirik aklar iindeki tezahrleri
dikkate alnmadan formle edildikleri iin bu potansiyellerin mevcudi
yetlerinin empirik temellerde rtlemeyeceini belirtir. Ona gre, an
cak ayn nedenle, temel teorilerin geliimi, bu sreler ve zelliklerin be
lirli bir balamda nasl iledikleri ve ortaya ktk.lan ve bu teorilerin na
sl empirik olarak rtlmeye ak olduklarn belirlemeyi gerektirmi
tir. Dolaysyla, bu trden ontolojik kavramlar formle edilirken farkl or
tamlarda ortaya kabilen eitlilikler ve olumsallklann en geni muhte
mel kapsamlar hesaba katlmaldr. Cohen, bu yzden, atfedilen balam
larn tarih-an belirlenimi veya olaylarn evrensel yrngeleri zerine
aklamalarn ne zorunlu ne de arzu edilir olduklarn, aksine kabul edi
lebilir bir potansiyeller ontolojisinin, ayn inceleme-nesnesine ynelik bir
ok farkl temel teorinin gelitirilmesini salayacak esneklikte olabilecei
ni belirtir (Cohen, 1987: 279). Bunun bir rnei de, Giddens'n kendi yak
lamnn bir teoriden ziyade, ok farkl durumlar ele alabilecek bir 'ara
trma program' olarak grlebileceini ne srmesi ve bu aratrma
40 birinci blm

programnn kavramlarnn da (Blumer'in deyimiyle) her arahrmada,


her empirik durumda yeniden tanmlanmaya ak 'duyarl kavramlar' ol
mas gerektiini vurgulamasdr. Nitekim Cohen'in de ifadesiyle, Gid
dens "sosyal bilimsel bilginin doas ve eletirel amacn ele alrken baz
nemli nermelere sahip olsa bile, kendi arahrmalanr nceden belirlen
mi bir epistemolojik ilkeler btnne uyacak biimde ekillendirmekte
isteksizdir. Onun yerine, kendi dayanaklarn sosyal bilimsel bilginin in
celeme-konusuyla ilikili merkezi problemlerden alr" (Cohen, 1987: 276).
Yaplama teorisi toplumsal gereklik hakknda genellemeler gelitir
mek anlamnda, bir eyin 'teori'si olmay amalamamtr. Bu vurgu,
baz eletirmenleri ileden karsa da, daha nceden belirtilen anlam
da bir toplumsal etkinlik ontolojisi salama giriimi iin gereklidir. Ya
plama teorisi, eylem ve yap problemlerini zmeye alrken, aktr
lerin sosyal sistemlerin yarahclan iken ayn zamanda onlar tarafndan
nasl yaratldklarn anlamay mmkn klan bir kavramsal ema su
nar (Giddens, 1990a: 204).

Cohen'in ifadesiyle, yaplama teorisi toplumun toplumsal failler


tarafndan retimi ve yeniden-retimine younlati iin, ontolojik ner
melerin sistemletirilmesi aynca toplumsal praxis'le ilgili sreler ve so
nularn ir lde tarih-ar sistemletirilmesini gerektirmesine ramen,
Giddens'n yazlarnda sistematik nermelerin bulunmamas sadece me
todolojik bir tedbirlilik meselesi deildir. nk Giddens btn yazla
rnda toplumsal faillerin kendi tarihsel koullarn yeniden-retici ve d
ntrc deiken kapasitelerine derin bir sayg duyar ve toplumda
mevcut her tr 'sistemlilik' dzeyinin sosyal teorisyenler tarafndan de
il, toplumsal failler tarafndan retildii, srdrld ve deitirildii
ni vurgular (Cohen, 1987: 280). Nitekim, Cohen'e gre:
Yaplama teorisi bu post-empirist ontolojik grlerin doas ve
amalar anlayyla tamamen tutarldr. Yaplamac ontoloji bilhassa top
lumsal hayatn kurucu potansiyellerine, yani toplumsal sreler ve olaylarn
yn ve sonularnn empirik olarak birbirinden ayrt edilebilir birok farkl
biimde retildigi ve ekillendirildigi genel insani kapasiteler ve temel koul
lara ynelir. Yaplama teorisinde bu atfn yokluu Giddens'n kendi
ontolojik kavramlarna temel snrlamalar empoze etmekten kanma
snda aktr. Bu kavramlarda belirli pratiklere ve toplumsal retim ve
yeniden-retim srelerine tarih-ar ncelikler atfedilmez: toplumsal
btnlkler veya aktrlerin 'evrensel ihtiyalar' olmadklar ne sr-
anthony giddens 41

lr; ve Giddens srarla ilevsel ereklilikten ve genel toplumsal evrim


yrngesinden bahseden veya ima eden btn teori biimlerinin ya
nltc ve hatal olduunu vurgular (Cohen, 1987: 279).

Aslnda tekbiimlilikler, doa yasalarndakinden farkl olarak,


Winch'in deyimiyle toplumsal uzlamlara, adetlere dayal 'dzenlilikler'
ve 'kurallar' olarak anlaldnda veya birey faillerin etkilerinden kasa
lar da bu etkilerden tamamen bamsz olmayan 'sistemin yeniden-re
tim koullar' anlaldnda, Cohen'in de vurgulad gibi, bu faillik an
laynda toplumsal tekbiimliliklerin mevcudiyetini yadsmann hibir
anlam yoktur. Zira doal sonularn retimi ilgili varlklarn kontrol al
tnda olmasa da, toplumsal faillerin mdahaleleri, u veya bu lde, her
zaman kendi kontrolleri altndadr, yani Giddens'n ifadesiyle bir fail be
lirli bir davranlar dizisinin herhangi bir evresinde yaptndan daha
farkl bir biimde davranabiir. Cohen'e gre, bu husus dikkate alndn
da, toplumsal etkinliin her yerde ve her zaman doann dzenine uygun
biimde retileceini varsaymak zor olur. Prensipte, mevcut bir toplum
sal davran kalb onun retimine katlan bireyler tarafndan dntr
lebilecei iin, bu tespit, toplumsal hayatn byke bir ksmnn davra
nsal dzenlilikleri ierdiini yadsmak anlamna deil, bu dzenlilikler
deki tekbiimliliklerin tarih-ar bir dzenin unsurlar olarak alglanma
sn nlemek anlamna gelir. Giddens'n bu tezi btn aktrlerin davra
nlarnda genel bir zgrlk derecesine sahip olduklar anlamna gelir.
Byk lde tekil bireylerin deitiremeyecekleri toplumsal ve maddi
kstllklara ynelen Giddens, belirli bir koullar seti iinde failliin uy
gulanmasyla ilgili elverili snrl seeneklerin bol miktarda bulunduu
nu syler (Cohen, 1987: 284-285). Cohen bu noktada, yine de, yaplama
c faillik anlayndan determinizm ve zgrlkle ilgili sonular kartma
nn nemini vurgular.

Determinizm ve zgrlk dalizmi


Giddens; tm yazlarnda olduu gibi, muhtemelen eyletirmeme ve
mmkn olabilecek btn ihtimalleri ele alabilecek aklkta bir aratrma
program gelitirme kaygsyla, tam kesin tespitler yapmaktan kanr.
Cohen'e gre, ontolojik teorilerin, uygulanabilecekleri eitli konumlar ve
olaylar dikkate almalar gerekir ve bir teori veya empirik aratrma geli
tirmeden nce failliin uygulanmasnda zgrlk veya kstllk derecesi
42 birinci blm

konusunda sabit bir konumu benimsemek yaplama teorisinin alann k


stlamak olacaktr. Bu yzden, Giddens'n failliin uygulanmasnda
mmkn klc ve kstlayc faktrlerin farkl tarihsel balamlarda byk
farkllklar sergileyecei iddias zgrlk veya determinizm problemleri
konusunda apriori bir konum oluturma isteksizliinin iaretidir. Nite
kim, prensip olarak, faillerin her zaman 'baka trl davranma' kapasite
sine sahip olduklar fikri failliin eyleyenin otomatik olarak tepki verme
si gereken gler tarafndan tamamen belirlendii fikrinin yadsnmasn
temsil eder. Ona gre, Giddens tam determinizme olduu kadar tam z
grle de iki nedenle kar kar.
1 . Her toplumsal ilikide, bireyler / faillerin birbirlerinin davranla
rn etkileyecek kaynaklara eitsiz ulamay ve bunlar ynlendirebilmeyi
ieren bir kontroln diyalektii bulunur. Yani, Giddens'n g anlayna
gre, ok snrl koullar dnda, en zayf konumda olan birey bile daha
gl olana kar farkl kaynaklan harekete geirebilir. En gl olanlar
bile daha zayflar zerinde tam bir kontrol kuramazlar.
2. Eylem zgrl derecesi byk lde bir bireyin icra edebile
cei pratiklerin kapsamna bal olsa da, hibir fail iliki iinde olduu ak
trlerin hakim olduklar her pratik tipini icra edebilecek yeterlilikte deil
dir (Cohen, 1987: 285). Bu yzden:

Yaplamac ontoloji bilhassa toplumsal hayaln kurucu potansiyelleri


ne -toplumsal sreler ve olaylarn birok farkl tarzda ortaya kh
ve biimlendirildii genel insani kapasiteler ve temel koullara- yne
lir (Cohen, 1989: 17).

C) Giddens'n Eylem Sosyolojisi

Yaplama teorisi bir eksikliin tespitiyle, sosyal bilimlerde bir eylem


teorisi olmad teziyle balar (Giddens, 1979/ 2005: 122).
Eylem felsefesinin karakteristik hatas, sadece 'retim' problemini ele
almas, bu yzden, yapsal analizle ilikili bir kavram gelitirmemesi
dir; te yandan, gerek yapsalclk gerekse ilevselciliin snrll, 'ye
niden-retim'i aktif znelerin eylemleriyle gerekletirilen ve bu ey
lemlere bal aktif bir ina sreci olarak deil, daha ziyade mekanik bir
sonu olarak almalardr (Giddens, 1976/2003: 161).

kinci alnhdan da anlalaca zere, Giddens kendi eylem sosyo


lojisini eylem felsefesinde ve yapsalclk (post-yapsalclk) ve yapsal-i-
anthony giddens 43

levselcilikte tarhlan baz temalar ve "toplumsal hayahn retimi ve yeni


den-retimi" kavramlar etrafnda ina eder. Onun eylem anlayn nce
(toplumsal) eylem felsefesindeki aklamalara yaklamlar erevesinde
ele alacak; ardndan, birey (aktr) anlayn byk lde yapsalclk ve
yapsal-ilevselcilik eletirisi ve byk lde (kendi deyimiyle) 'yorum
cu sosyolojiler' etkisinde (dolaysyla, pozitivizm ve hermeneutik bilim
felsefelerine yaklamlar etrafnda) biimlendirdii iin, tarhma onun
bu yaklamlara ilikin deerlendirmeleri balamnda srdrlecektir.
Ancak Giddens inceledii yaklamlar, ayrnbl olarak deerlendirmek
yerine, onaylad ve eletirdii ynleri etrafnda ele ald iin, bu ara
hrmamz onun zet deerlendirmeleri etrafnda ilerleyecektir.
Giddens bu konuda ilk ve en kapsaml grlerini Durkheim'n
Sosyolojik Yntemin Kurallan nda ortaya koyduu 'sosyolojik pozitivizm'e
'

kar yazd Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nda, nce 'yorumcu sosyo


lojiler'e temel oluturan fenomenolojik sosyoloji (Schutz), etnometodolo
ji (Garfinkel), post-Wittgensteinc sosyal bilim felsefesi (Winch), herme
neutik (Gadamer) ve eletirel teori (Habermas) balamnda, ardndan
'sosyolojik pozitivizm'in tamamen veya byk lde temsilcileri olarak
grlebileceini dnd Durkheim, Parsons ve Marx'n aklanmala
r balamnda ortaya koyar. Giddens bu karlabrmalar sonucunda sos
yal bilim felsefesindeki temel problemlere odaklanr ve neticede, byk
lde 'yorumcu sosyolojiler'in, zellikle etnometodolojinin etkisinde
(ancak eletirel bir mesafe iinde) kendi sosyolojik yntem anlayn or-

taya koyar.

1. Eylem Felsefesi ve Sosyoloji


Giddens, hacimli yapsna ramen verimliliinin olduka snrl dzeyde
kaldn dnd (Anglo-Amerikan arlkl) 'eylem felsefesi'nin, bir
btn olarak post-Wittgensteinc felsefenin toplumsal yap, kurumsal ge
lime ve deimeye ynelik ilgi eksiklii ieren snrllklarn byk l
de paylahn ne srer. O, aynca, eylem felsefesinin, kurumsal analiz
problemlerini teoriletirme baarszlnn yan sra, genelde iki snrlay
c kaynaktan etkilendiini dnr. (i) nsani edim / faillik anlaynn bir
eyleyen zne teorisiyle ilikilendirilmemesi, (ii) eylemi davrann zaman
da ve mekfinda srekli ak olarak aklamak yerine, amalar, gerekeler
vb.ni bir ekilde yan yana gelmi eyler olarak grme. Ona gre, dnemin
eylem felsefesi literatrnn mul!k doasnn daha dolaysz bir nedeni,
44 birinci blm

birbirinden aka ayrt edilmesi gereken farkl meseleleri ayrma baar


szldr. Giddens'a gre, bu meseleler yle sralanabilir: (i) "eylem veya
faillik kavramnn formlasyonu; (ii) eylem kavram ile niyet veya ama kav
ramlar arasndaki balanhlar; (iii) edim tiplerinin tehisi (nitelendirilmesi);
(iv) gerekeler ve gdlerin faillik asndan nemi ve (v) iletiimse[ edimle
rin doas" (Giddens, 1976/ 2003: 99-100; 1979 / 2005: 123). Biz de onun bir
eylem sosyolojisi gelitirme giriimini bu meseleler konusundaki tart
malar balamnda zetleyebiliriz.
Bu arada, Giddens eylemin amalan, gerekeleri ve gdleri hak
knda hacimli felsefi literatre ramen, bu alandaki almalarn gn
mz sosyal bilimlerini fazla etkilememesinin kaynanda ngiliz ve Ame
rikan filozoflarn gelitirdikleri eylem felsefesinde sosyal teorinin temel
problemleriyle, yani kurumsal analiz, g ve toplumsal deime konula
ryla fazla ilgilenilmemesinin yathn, ancak dikkatlerini bu problemlere
younlahran dnce okullarnda, zellikle ilevselcilik ve Ortodoks
Marksizm' de olaylara toplumsal determinist adan bakldn, bu d
nce okullarnn, davranlarn arahrmak istedikleri toplumsal aktrle
rin 'arkalarnda olup biten'i anlama arzusuyla, eylem felsefesinde insan
davran iin temel nemde olduu dnlen olgular byk lde
grmezden geldiklerini belirtir (Giddens, 1979 / 2005: 122-123).

a) Eylem ve faillik
Giddens'n temel problemlerinden biri (sosyal teoriyi igal ettiini dn
d dier birok dalizmin yan sra) eylem ve yap dalizmine zm
bulmakhr. Bu yzden, bir yandan eylemi ve dolaysyla bireyin, failin ey
lemlerdeki roln anlamaya alrken, te yandan yapy ve faillikle
(Marx'n deyimiyle, praxis'le) yap arasndaki iliki ve etkileimi kavra
maya alr. Buradaki temel kavramlar da eylemin retimi ve yeniden
retimidir.
Faillik kavramn sosyal teoriye sokmak iin mevcut eylem felsefe
si anlaylarnda deiiklikler yaplmas, bir eylem analizinin uygun refe
rans biriminin kii, yani eyleyen ben olmas gerektiini dnen Giddens,
eylemi 'yaanlan tecrbeler'in oluturduu srekli bir ak olarak grr.
Eylemlerin tehis edilen 'unsurlar' veya 'paralar'n, gndelik davran
n yaanma srecini anlatan 'eylem' veya 'faillik' kavramndan ayrt ede
rek, edimler olarak niteler ve eylem veya faillii somut varlklarn dnyada
anthony giddens 45

sregiden olaylarn gidiatna fiili veya tasar/anlm sebepli mdahaleleri ola


rak tanmlar (Giddens, 1976/ 2003: 103-104; 1979 /2005: 123). Ayrca, faillik
kavramnn Praxis kavramyla dorudan ilintili olduunu, dzenli edim
tiplerinden sz ederken sregiden 'pratik etkinlikler' olarak insani pratik
leri kastettiini vurgulayan Giddens iin, faillik' kavram asndan iki
faktr nemlidir: ( 1 ) aktrn "baka trl davranabilmesi" ve (2) aktr
den bamsz olarak sregiden-olaylann akyla kurulan dnyann, n
ceden-belirlenmi bir gelecee dayanmamas (Giddens, 1976/ 2003: 104).

b) Eylem kavram ile niyet veya ama kavramlar arasndaki balantlar


'Niyet' ve 'ama' terimlerini ayn anlamda kullanmay tercih ettiini
belirten Giddens' a gre:
Baz felsefecilerin yapt gibi, sadece aktrlerin gndelik yaantlarn
da aklama isteme eiliminde olduk.lan tipten davranlarn amal
olarak adlandrlabileceini varsaymak hatadr . . . ou sradan gn
delik davran biimi, tamamen isabetli bir biimde, niyetli olarak ni
telendirilebilir. Bunu vurgulamak nemlidir, aksi takdirde rutin veya
alkanla dayal davrann (Weber'in yapma eiliminde olduu gi
bi) amal olamayacan varsayma hatasna deriz (Giddens,
1976 / 2003: 106 ).

Eylemler ve ama arasndaki ilikiyi aklamaya alan Giddens


bu konuda u tespitleri yapar:
1. " Aktrn ulamaya alb bir amacn mutlaka farknda olnas
gerekirmi gibi bir dnceyle, ne niyetler ne de projeleri, bir hedefe d
nk bilinli-olarak-aklda-tutulan ynelimlerle ayru eyler olarak grmemek
gerekir. Gndelik davran oluturan rutin eylemlerin ou bu anlamda
pre-refleksiftir" .
2. Yine de, ama 'bilgi'yi gerektirir. "Aktrlerin, belirli bir durum ve
ya sonuca sahip olabileceini bildikleri (veya inandk/an) ve bu bilginin onlar ta
rafndan sz konusu durum veya sonuca ulamak amacyla kullanld herhan
gi bir edimi 'niyetli' veya 'amal' edim olarak" tanmlayabiliriz.
3. Eylemin amal olmas iin aktrlerin kullandklar bilgiyi mut
laka soyut bir nerme biiminde formle etmeleri gerekmez; stelik bu
'bilgi'rin mutlaka geerli olmas da gerekmez.
4. " Amal davran 'bilgi'nin belirli bir sonuca veya sonulara ula
acak ekilde kullarulmasru gerektirir: elbette bu uygulanabilir nitelikte bir
46 birinci blm

bilgidir. Ancak, aktrn davrannn niyetli olarak nitelenmesi, onun kul


land bilgi parametrelerinin mutlaka ortaya konulmasn gerektirir".
5. 'Niyet' ve 'ama' terimleri olduka yanltadr veya kolayca ya
nltc hale gelebilir; zira "bu terimler aktrn sregiden hayat etkinlikle
ri ak.nn bir dizi niyetlenilmi hedefe ayrtrlabileceini ima eder. Kii
nin zihninde, sadece nadir durumlarda -enerjisini kesin olarak tek bir
ynde toplad- ak bir 'hedef' vardr" .
6. "Gndelik eylemin amal ierii, aktrn kendi etkinliini srekli
olarak baarl bir biimde gzetimiyle oluur; davrann gzetimi aktrlerin
gndelik olaylarn seyri iinde sergiledikleri -normalde doal bir ey ola
rak grdkleri- sradan bir beceridir".

7. "Aktrn davrann yapma amacn aratrmak, onun, sz ko


nusu olaylarn ak.na nasl veya hangi ynleriyle katldn aratrmak
tr".

8. "Kiinin hayat-etkinlii birbirinden bamsz bir dizi ama veya


projeyi deil, aksine amal etkinliin bakalaryla ve doa dnyasyla
olan ilikilere srekli dih.il olmasn ihtiva eder".
9. 'Amal bir edim', genelde dier edim-trleri gibi, aktr tarafn
dan sadece refleksif olarak kavranabilir veya bir baka aktr tarafndan
kavramsal dzeyde anlalabilir.
10. "'Amalar hiyerarisi' . . . bu erevede anlalmaldr; insan ak
trler, karlkl etkinliklerini uyumlu eylem aklar olarak dzenleyebi
lirler: bu etkinliklerin ou, zaman iinde belirli bir noktada (Schutz'un
deyimiyle) 'sabitlenir', ancak birey -karlalan bir olay veya duruma
bal olarak anmsayabilmesi anlamnda- bunlarn varlnn 'fark.n
da'dr".
1 1 . "Ama sadece insan eylemine has bir ey deildir . . . birok hay
van davran amaldr".
12. Ama. . . 'renilmi prosedrler' in uygulanmasna dayandr
11

larak laykyla tanmlanamaz . . . her amal davran 'renilmi prose


drler'i (sonulara ulamak iin bavurulan bilgiyi) gerektirse bile, koul
lu refleksler gibi renilmi ancak amal olmayan davranlar da vardr".
13. "Btn amal davranlar faillik iermez", zira (i) aktrler ni
yetlerini, yani yapmaya niyetlendikleri eyleri fail konumunda olmadan
da gerekletirebilirler, yani niyetlenilmi sonu bizzat aktrn mdahale
siyle deil de, belirli lde tesadfi, ngrlmeyen olaylar neticesinde meyda-
anlhony giddens 47

na gelir; ve (ii) niyetli edimler tipik bir biimde, aslnda aktrlerin niyetlenme
dikleri, ancak hakl olarak, onlarn davranlar olarak dnlen bir dizi
sonuca yol aar.
14. Sosyal teori asndan byk neme sahip olan 'niyetli edimle
rin 'niyetlenilmemi sonulan' farkl ekiller alabilir. kinci tip rneklerde (i)
niyetlenilen eye ulalmayp, aksine aktrn davran -ya 'ara' olarak
kullanlan 'bilgi', ulalmaya allan hedefe uygun olmad veya onun
la ilgisiz olduu iin ya da aktr ilgili 'aralar'n hangi durumlarda kulla
nlmas gerektii konusunda yanl fikre sahip olduu iin- farkl trden
sonuca veya sonulara yol aar; (ii) niyetlenilen eyin gereklemesinin
bir dizi baka sonucu da beraberinde getirdii durumdur (Giddens,
1976 / 2003: 106-107, 113-115).

c) Edimlerin tehisi
Giddens edimlerin tehisinde eylemleri anlamakta (aslnda Gadamer'in
'ufuklar' fikrinden uyarlad) 'anlam ereveleri'nin nemi ve yerini tar
hr, doa bilimleri ve sosyal bilimlerdeki kullanmn karlabnr. Ona
gre, insan davrannn doa dnyasndaki oluumlarda grlmeyen bi
imde 'anlamlar'a sahip olduu veya 'anlaml' olduu doru olsa da, do
ann maddi olarak dntrlm veya 'insaniletirilmi' ksmlan ka
dar, bizzat doga dnyas da bizler iin anlamldr. Doa dnyasru, hpk
toplumsal dnyada olduu gibi, normalde dzenlemeye ve 'anlalr' kl
maya alrz (Giddens, 1976 /2003: 108-109). ster toplumsal dnya ister
doa dnyas olsun, olaylan anlamak iin 'anlam ereveleri'ne bavuru
ruz. Bu anlam ereveleri asla tamamen 'betimsel' olmayp, daha kap
saml aklama emalaryla skca i ie gemilerdir ve onlan birbirlerin
den tamamen bamsz olarak ele alamayz ve sz konusu betimlemele
rin anlalrl bu balanhlara baldr (Giddens, 1976/2003: 109).
Giddens'a gre, hem toplumsal hem de doal olgular anlam ere
veleri sayesinde kavranr ve bu ereveler gndelik deneyimleri 'kavra
maya' yarayan 'yorumlama emalan'n (Schutz'un deyimiyle, 'bilgi stok
lar'n) elde etmek ve mevcut olanlar gelitirmekte kullanlr ve bu sre
ten sokaktaki insanlar kadar bilim adamlar da yararlanr. Ancak o, bu an
lam erevelerinin i-btnln her iki grup asndan da abartmann
ciddi bir hata olacan belirtir, aslnda onlar paradigmalar olarak grlebi
lir.
48 birinci blm

'Yorumlama' srecinin sadece sosyal bilimlere zg olmadn be


lirten Giddens'a gre, Gadamer'in de vurgulad gibi, "Doa dnyas
hakknda farkl anlam ereveleri iinde -ve bu ereveleri ilikilendirerek
retilen betimlemeleri anlamak zaten hermeneutik bir meseledir" (Gid
dens, 2003: 109).
Daha nce belirttiimiz gibi, pozitivizme (ve onun doal uzanhs
olduunu dnd natralizme) byk lde eletirel ve hermeneu
tik felsefeye daha olumlu bakan Giddens burada toplum ve doa dnya
sn ve buna bal olarak doa bilimleri ve sosyal bilimlerin bu anlama ve
yorumlama abalarn karlatrr. Ona gre, doa dnyas, toplumsal
dnyadan farkl olarak, 'anlaml' olarak teekkl etmese de, "doann sa
hip olduu anlamlar, insanlar tarafndan pratik yaam-sreci iinde ve
doay kendi alarndan anlama ve aklama abalarnn bir sonucu ola
rak retilir". Aslnda anlama ve aklama abalarnn bir paras olan top
lumsal hayat ise, kendini oluturan aktrler tarafndan, kendi deneyim
lerini tasnif etmekte kullandktan anlam erevelerini aktif bir biimde
ina ve yeniden-ina etmeleri temelinde retilir. Bundan dolay, sosyal bi
limlerdeki kavramsal emalar "hem sosyal aktrlerin toplumsal hayaln
retiminde kullandklar anlam erevelerine nfuz etmeyi ve kavrama
y, hem de bu ereveler iinde teknik kavramsal emalarla ilgili yeni art
lam ereveleri ina etmeyi gerektirmeleri balamnda bir ifte hermene
u tii yanshr". Bu konu aynnhl olarak "ifte Hermeneutik" bal alhn
da ele alnacaktr. Ancak, Giddens'a gre, sosyal bilimlerde hermeneutik
ift ynl iken (yani hem sosyal bilimcilerin hem de zerinde arahnlma
yaplan kiilerin yorumlarn ierirken), doa bilimlerinde iliki tek yn
l olduu (yani, sadece doa bilimcinin yorumlama abasn ierdii)
iin, ikisi arasnda yorumlama sreci ve nitelii bakmndan zsel bir
farkllk vardr. Nitekim doa bilimlerinde retilen kavramlar ve teoriler
gndelik sylem iinde tamamen dzenli aralklarla szgeten geirilir
ve gndelik referans erevelerinin unsurlar olarak benimsenirken, "sos
yal bilimcilerin gelitirdikleri teknik kavramlar ve teorilerin benimsen
mesi, bu kavram ve teorilerin nitelemeler yapmak amacyla gelitirildik
leri temel 'inceleme-konusu'nun kurucu unsurlar haline gelmelerine yol
aabilir ve bu sebeple, onlar kendi uygulama balamlarn deiiklie u
ratabilir". Dolaysyla, sosyal bilimlerde eylem tiplerinin tehisi bu ifte
hermeneutiin yarath glklerle kar karyadr (Giddens, 2003: 110-
111).
anthony gidclens 49

Bu arada, sokaktan bireyleri ve bilim adamlarn doadaki olayla


rn anlamna ilikin tespitler yapmaya iten sorular ayn trden deildir:
'Ne oluyor?' sorusuna verilecek cevap, ilk olarak arahrmay gdleyen
ilgilere, ikinci olarak arahrmacnn nceden sahip olduu bilgi dzeyi
veya tipine gre deiir (Giddens, 1976/ 2003: 111 ). Ayrca, iki farkl alan
daki tehislerin benzer bir yan, insan-d glerin nedensel zellikleri
hakkndaki inanlarn doa olaylarna ilikin tehislerimize karmas gi
bi, amallk hakkndaki n-kabullerin de edimlere ilikin tehislerimizle
skca i ie gemesidir. Bu yzden, "aktrn davrann sadece anlalr
bir biimde nitelendirmeye deil, ayn zamanda onun kendi davranyla
ilikili 'gerekeler'i yahut ' gdler'ine de nfuz etmeye alan arahr
malar, kesinlikle aktrn yapmaya niyetlenmi olduu eyi de tehisleri
ne katmak zorundadr" (Giddens, 1976/ 2003: 112) .
.

d) Gerekeler ve gdlerin faillik asndan nemi


(i) Gerekeler
'Niyetler' veya 'amalar' hakknda sylenenlerin 'gerekeler' iin de sy
lenebileceini belirten Giddens, faillerin belirli davranlar yapma ne
denlerini aklarken 'eylemin rasyonalizasyonu'yla ilikili olduunu d
nd 'gerekeler'in (eylemi kendilerince yapma nedenlerinin) ve
farkl dzeylerde ilerlikte olan 'gdler'in dikkate alnmasnn nemini
vurgular. O, sembolik etkileimci, fenomenolojik ve etnometodolojik kk
lerinin etkisiyle, bireylerin amal (niyetli / ynelmi) varlklar olduklar
n, olaylara refleks benzeri otomatik tepkiler vermek yerine, olas sonu
lar, dierlerinin muhtemel tepkilerini dikkate aldklarn, refleksif failler
olarak kendi eylemleri, kararlar ve hatta dnceleri zerinde dn
dklerini, yani davranlarn refleksif olarak gzettiklerini vurgular. Bu
refleksif boyut kiinin hem (gerektiinde veya istendiinde) dierlerine
hem de kendine aklamalar sunmas, eylemini rasyonel olarak temellen
dirmesi anlamna gelir. Nitekim, bu anlaya gre, sokaktaki her insan,
kendisi, ilikileri, dier insanlar, nesneler, olaylar vb. hakknda betimle
meler, yorumlar, aklamalar yapmas nedeniyle, aslnda birer teorisyen
dir. Baka deyile, "Her ehliyet sahibi toplumsal aktr, hem kendi davra
nlar hem de bakalarnn niyetleri, gerekeleri ve gdleri hakknda,
toplumsal hayatin retimi iin tamamlaya nitelikte rutin yorumlar ya
pan bir toplum teorisyenidir" (Giddens, 1976/ 2003: 201 ). Bu yzden ona
gre,
50 birinci blm

'Gerekeler' . . . aktrlerin davranlann refleksif gzetimlerinin rutin


bir unsuru olarak 'el alhnda tuttuklan' temellendirici eylem ilkeleri
olarak tanmlanabilir . . . [Dolaysyla] amal davrann rasyonalizas
yonunu [gerekelendirmeleri] arahrmak . . . (1)farkl trde amal edim
ler veya projeler arasndaki mantksal balanty ve (2) amal edimlerde, be
lirli sonulara ulamak iin, 'ara' olarak kullanlan bilginin 'teknik temellen
dirili'ini aratrmakhr (Giddens, 1976/2003: 115, 116).

Dolaysyla,
'Gerekeler'in insan davranndaki nemi, en iyi ekilde, gerekeler
davrann refleksif gzetiminin 'teorik boyut'u olarak anlaldnda
kavranabilir ve insanlar birbirlerinden bu gzetimi srdrmelerini
beklerler; yle ki, neden o ekilde davrand sorulduunda, aktr ya
plan bu edim hakknda ilkeli bir aklama getirebilsin (Giddens,
1976/2003: 126).
Ona gre, gndelik kullanmda ' ama' ve 'gereke' kavramlan ara
sndaki rtmeye ramen, sosyolojik analizde sokaktaki bireylerin bir
birlerinin etkinliklerini anlamlandrmakta . kullandk.lan farkl arahrma
dzlemlerinin birbirinden aynlmas gerekir. rnein, (i) bir aktrn dav
ran, yani 'yaph ey' mulak olduu durumlarda, bir baka kii bu
davran ncelikle anlaml biimde nitelendirerek anlamaya alacakhr;
(ii) ancak o dier kiinin ne yaphn bilmekle yetinebilir; (iii) onu yapma
amacn veya zaten yapmsa, neyi kastl/niyetli olarak yaphn ren
mek isteyebilir; ancak yine de (iv) bundan daha derinlere inerek, aktrn
davrann 'temellendirme' biimine nfuz etmek, yani onun kendi et
kinliklerini gzetiminin mantksal btnln ve somut ieriini renmek
isteyebilir (Giddens, 1976/2003: 11 5).
Giddens bu noktada (eylem felsefesinde hararetle tarhlan, Trk
e literatrde "Sebepler (reasons) nedenler (causes) midir?" biiminde
yanl bir eviriyle ifade edilen) "Gerekeler nedenler midir?" sorusunu
tarhr. Ona gre, tarhmann bir tarafnda, "gerekelerin nedenler olma
dklarn syleyenler, gereke ve faillik arasndaki ilikinin ' kavramsal' ol
duunu ne srerler. Onlara gre, gerekeleri rasyonalize ettikleri davra
nlara atfta bulunmadan betimlemek mmkn deildir; 'gerekeler' ve
' eylemler' eklinde birbirinden bamsz iki olay veya durum kmesi ol
mad iin, onlan birbirine balayan nedensel bir ilikinin mevcudiyeti
gibi bir sorun da sz konusu olamaz" . Ancak te yandan, gerekelerin ne
densel etkisine dair delil sunmak isteyen yazarlar onlan ilintili olduk.lan
anthony giddens 51

davranlardan ayrmaya almlardr. Sorunun esas itibariyle ksmen


nedensellik kavramyla balanhl olduunu dnen Giddens, tarhma
ya katklardan ounun aka veya dolayl olarak Humecu bir nedensel
lik anlay erevesinde yapldn dnr ve nedensel analizin manh
yla ilikili ayrnhl bir tarhmaya girmeden bir fail/aktr nedensellii an
layna gerek olduunu ve buradaki nedenselliin deimez iliki 'yasa
lar'n deil, daha ziyade ( 1 ) neden ve sonu arasnda zorunlu ilikiyi ve
(2) nedensel etki fikrini varsaydn belirtir (Giddens, 1976 / 2003: 116-
117).
'Detenninizm'in sosyal bilimlerde, aslnda, insan eylemini sadece
'olay nedensellii' ne indirgeyen teorik bir emay anlathn belirten Gid
dens, bu yaklamn zgrl nedenselliin karsna koyduunu, bu
yzden olaylardaki nedensellikle insan davranlarndaki nedensellii
birbirine kartrdn, dolaysyla insan eylemlerindeki nedenselliin
nemli bir boyutu olan amall gz ard ettiini dnr. insanlar tm
davranlarn tamamen amal ve bilinli olarak yapmasalar ve hatta ey
lemleri amalamadklar (niyetlenmedikleri) sonulara yer asa da, reflek
sif birer fail olmalar, yani "eylemin, aktrn kendi niyetlerini -hem istek
lerini hem de 'd' dnyann gereklerini hesaba katarak- refleksif olarak
gzetimi neticesinde olumas" belirli dzeyde 'davran zgrln'
aklayabilir. Giddens bu yzden, 'olay nedensellii'nin karsna 'fa
il / aktr nedensellii'ni koyar (Giddens, 1976/ 2003: 117).
Neticede, davrann rasyonalizasyonunun, "gndelik hayatn s
regiden Praxis'i iinde, amalarn kendi gerekletirilme koullaryla irti
batlandrlmas anlamnda, eylemin nedensel temellendirilii"ni ifade et
tiini dnen Giddens'a gre:

Gerekelerin basite nedenler olduklarn veya olabileceklerini syle


mek yerine; rasyonalizasyonun, aktrn, amalln kendi hakkndaki
bilgisi ve -eyleyen ben olarak evresini oluturan- toplumsal ve maddi
dnya hakkndaki bilgisi dahilinde temellendiriinin nedensel ifadesi ol
duunu sylemek daha isabetli olacakhr (Giddens, 1976/ 2003: 117-
118).

(ii) Gdler
'Gd' terimini eyleme sevk eden istekleri anlatmakta kullandn belir
ten Giddens'a gre, gdlerle kiiliin duygusal unsurlar arasnda do-
52 birinci blm

laysz bir iliki vardr ve gdler "hem aktrlerin kendi isteklerinin far
knda olduklar durumlar, hem de ayn zamanda davranlarn etkile
yen ancak bilinlerine kmayan durumlar ierir" (Giddens, 1976 / 2003:
118). Giddens daha sonra bu tespit erevesinde, Freud'a nazire olarak,
'bilind', 'pratik bilin' ve 'szel bilin' kavramlar etrafnda bir 'kiilik
tabakalamas' yaklam gelitirir. Bu kavramlardan ilki, Freud' daki 'bi
lind'nn / 'id'in yan sra, bireyin kiiliinin ilk geliim dnemlerinin
etkisiyle, daha dorusu Erikson'un deyimiyle gelime alarnn 'kriz
ler'inin zlme biimi veya zlememesiyle ilikili olan, varolusal te
mele sahip 'kayglar' ierir. Pratik bilin, nasl yaplacan bildiimiz,
ancak ou kez niin yaptmz aklayamadmz veya belli belirsiz
farknda olduumuz 'bilgilerimizi', szel bilin ise, bilincinde olduu
muz bilgileri ierir.
Ayrca, 'karlar / ilgiler'in aktrlere ait isteklerin gereklemesine
yardmc etkiler veya durumlar olarak tanmlanabileceini dnen Gid
dens u tespitleri yapar: (i) 'karlar / ilgiler'le 'gd' kavram arasnda
yakn iliki vardr; (ii) iinde isteklerin barnmad hibir kar/ ilgi yok
tur; (iii) ancak, insanlar kendilerini belirli bir biimde davranmaya iten
gdlerin her zaman farknda olmadklar iin mevcut bir durumda
karlarnn / ilgilerinin ne olduunun da mutlaka her zaman farknda de
illerdir; (iv) bireylerin her zaman kesinlikle karlarna uygun davran
lar sergiledikleri sylenemez; (v) niyetlerin her zaman isteklerle uygun
luk iinde olduunu varsaymak hata olacaktr: "gerekte kii istemedii
eyleri yapmaya niyetlenebilir veya bunlar yapabilir; balatmak niyetin
de olmad bir eyleme yol aabilecek eyleri isteyebilir" (Giddens,
1976/ 2003: 118-119). Giddens son tespitten hareketle, Popper'n 'niyetle
nilmeyen sonular' kavramndan ve Merton'un 'kendini dorulayan ke
hanet' tartmasndan yararlanarak, "niyetlenilmi eylemin niyetlenilme
mi sonular" fikrini gelitirir. Yani ona gre, btn insanlar (tam olarak
tanmlanm olsun olmasn) belirli amalar / niyetlerle hareket eden, yani
kendilerince belirli amalara ulamaya alan, ancak bu niyetli eylemleri
kimi (muhtemelen ou) zaman (eylemin ifade edilmemi veya bazen
edilemeyen koullarnn da etkisiyle) niyetlenmedikleri sonulara yol
aan failler, aktrlerdir. Bu yzden, ona gre, 'kar\k niyetsellik' koulla
rnda, insanlarn farkl balamlardaki eylemlerini bu niyetlenilmi ve ni
yetlenilmemi unsurlarn farkl bileimleri, karmlar olarak grebiliriz.
anthoy giddens 53

e) Anlam ve iletiimse} niyet


Giddens burada bireylerin farkl eylere ilikin sahip olduklar anlamla
rn ve amalarnn (niyetlerinin) iletilmesi ve 'karlkl anlama'nn sa
lanmas sorununu ele alr. Bu amalar sadece szl olarak deil, farkl ha
reketler ve tepkilerle veya sezdirmeye allarak aktarlabilir. Giddens'n
buradaki anahtar temas, toplumsal etkileimde 'saduyusal anlaylar'n
veya (gndelik hayatta sorgulanmadan benimsenen) karlkl bilginin ro
ldr ve bunlarn iki eyi gerektirdiini belirtir: (i) 'ehliyetli bir aktrden',
kendisi ve bakalar dahil, ehliyetli aktrlerin zellikleri hakknda 'bilme
si (inanmas) beklenebilecek eyler' ve (ii) aktrn belirli bir zamanda
iinde bulunduu konumu ve szn yneltildii kii veya kiiler (Gid
dens, 1976/ 2003: 120-123). Giddens bu aklamalarn, aynca onun sosyal
bilim anlaynda aacamz, Schutz'un 'uygunluk problemi' olarak ad
landrd ey etrafnda tartt 'anlam ereveleri' veya Kuhn'un deyi
iyle, 'paradigmalar'n dolaymlanmas, ilikilendirilmesi problemi ere
vesinde amlar.

2. nsan Eyleminin Doas


Eylem felsefesindeki insan eyleminin doasna ilikin baz tarhmalan
dikkate alarak, be temelde tespitler yapan Giddens iin, sonraki bir yaz
snda belirttii gibi, bu problem birbirinden ayrlmas imkansz znellik
ve anlam problemlerine gtrr Ona gre, bu problemleri analiz eder
ken, Aglo-Sakson eylem felsefesinin yan sra, bir baka Kta felsefesinin,
yani yapsalclk ve post-yapsalcln etkileriyle yzlemek gerekir ve bu
son dnce okullarna ngilizce yazan dnrler genelde belirli lde
kukuyla yaklasalar bile, onlar gndelik dil felsefesi ve Wittgensteinc
felsefede karakteristik biimde zerinde durulan temalarla dorudan ili
kili sorunlara yol aarlar (Giddens, 1987b: 58 ) .

nsan eyleminin doas probleminin sosyologlarn ilgileri bakmn


dan sosyal teorideki geleneksel bir blnme, znelcilik ve nesnelcilik di
kotomisi balamnda anlaldn belirten Giddens, bu dikotominin ta
raflarn yle tanmlar:

Bu kavramlardan ilkiyle, sosyal teoride toplumsal nesnenin ('toplum')


tekil bireyler zerinde bir tr ncelie sahip olduunu ve toplumsal
kurumlarn sosyal analizin tek temel ilgisini oluturduunu savunan
perspektifi anlatmak istiyorum. znelcilik esasen onun karhn anla-
54 birinci blm

tr. nsan, eyleyen sosyal analizin temel odak alan olarak alnr. Baka
deyile, sosyal bilimlerin temel ilgisini amal, muhakeme yapan birey
oluturur (Giddens, 1987b: 59).

Giddens'a gre, ortodoks konsenssn hem iinde hem dndaki


nesnelci gelenee dahil olanlar 'toplum'un veya 'toplumsal kurumlar'n
toplumun tekil yelerinin etkinliklerinin 'tesine' uzanan yapsal zellik
lere sahip olduklarn ne srmekte, znelcilie eilimli olanlar insanlar
kendi eylemlerinin yer ald koullan anlama gcnde, belirli bir niyet
le davranan ve yaptklarnn gerekelerine sahip olarak grmekte kesin
likle hakldr. Ancak te yandan, nesnelci bak asna eilim duyanlar, ti
pik olarak kesinlikle insan bireylere yklenmesi gereken nitelikleri, yani
kendini-anlama, niyetsellik, belirli gerekelerle hareket etmeyi kavrama
da fazla becerikli deilken, znelcilie eilimli olanlar nesnelcilerin tama
men hakl olarak insan toplumsal davrannn aratrlmas iin temel
nemde olduunu dndkleri bu olgular yeterince analiz etmemiler;
znelcilik, uzun-dnemli deime sreleriyle ve byk-lekteki ku
rumsal organizasyonlarla ilikili konularn evresinden dolama eili
minde olmutur (Giddens, 1986/ 2005: 576-577; 1987b: 69-70).
Nesnelcilik ve znelcilik arasndaki dalizmin kklerinin derinler
de yattn ve sosyal teoriyi etkisi altna alan birok tartmann bu b
lnmenin yol at sorunlar etrafnda dndn dnen Giddens, bu
blnmeyi (dalizmi) amak iin, eylemin hem nesnel hem de znel bo
yutlarn karlkl ilikileri (bir 'ikilik') iinde ele almay amalayan "ya
pnn ikilii"2 kavramn gelitirir. Burada, insan failleri amal, muhake
me yeteneine sahip varlklar olarak gren yaklamlarda, eylem kavra
mnn ou kez bir niyetler toplam olarak anlaldn, yani fail / aktrn
gndelik hayat oluturan rutinler altnda ele alnmadn, eylemin ken
di oluumunun bir paras olan temel bir zamansalla sahip olduunu
belirten Giddens'a gre, faillii kendi ak (duree) balamnda yorumla
mak, eylem kavramn nesnelci sosyal bilimciler iin olduka nemli olan
-yap, kurumlar gibi- kavramlarla ilikilendirmeye yardmc olur (Gid
dens, 1986/ 2005: 576-577).
Bu ban nasl kurulabileceini grmek iin yap kavramna dn
memiz gerektiini belirten, ngilizce konuan sosyal bilimciler arasnda

2 Giddens'n yapnn ikiligi kavramnn aynnhh bir aklamas iin bkz. Tathcan ve ein, 2007.
antlony giddens 55

genellikle bir kriter kavram olarak alnan yap kavramnn sorunlu oldu
unu dnen Giddens'a gre, kavram Anglo-Sakson sosyal bilime ya
banc yapsalc ve post-yapsala geleneklerdeki yap anlay dikkate al
narak yeniden tanmlanmaldr. Dilin yapsal zelliklerinin, hpk toplum
sal iliki kalplarnda olduu gibi zaman ve mekanda konumlanm ka
lplar olarak var olmadklarn, bu zelliklerin dilin somutlamasnda, ko
numada veya metinde gml olan orada-bulunanlar ve bulunmayanla
rn ilikilerinden olutuunu ne sren Giddens, burada yap teriminin
(Saussure'n) orada-olmayan-btnlk kavramn gerektirdiini belirtir.
Bu kavrama gre, konumaann kurduu cmleyi anlamak, konuma edi
minde yer almayan, ancak yine de onu anlamak veya retmek iin temel neme
sahip olaand eitlilikte szdizimsel ve semantik kural bilmeyi gerek
tirir. Bu anlay yapy bir mevcudiyetler seti (Derrida) olarak kavramla
hrmay engeller ve bu tr bir kavramlahrmarun yol aaca yapy
(Durkheim'n yaph gibi) 'kstlayclk' olarak grmeyi engeller. Ona g
re, kendi gelitirdii 'yapnn ikilii' anlay, yapy aslnda insan eylemi
dnda bir ey ve kstlayalk olarak deil, tekrar tekrar dzenledii in
san etkinliklerinin araa ve sonucu olarak almay salar (Giddens,
1986/ 2005: 578-579).

a) Eylem ve znellik

Sosyal bilimlerde ve dier alanlardaki znelci yaklamn problemlerin


den birinin znelliin veri olarak alnmas olduunu, aklanmas gere
ken bir fenomen olarak grlmeyip, bir insan fail olmann temeli olarak
alndn belirten Giddens' a gre, yaplama teorisinde fail nceden
olumu bir znellik olarak anlalmaz. Giddens burada yapsalalk ve
post-yapsalclkta gelitirilen znelcilik eletirisinin, znenin merkezi ko
numdan uzaklatrlmas tartmalarnn nemli olduunu kabul eder.
Post-yapsalalktaki bilin ve bilind ilikisi ve bilindnn dille ba
lants zerine tarhmalann deerli olsalar bile, znenin merkezi konum
dan uzaklahnlmas temasnn fail olarak benliin ortadan kaybolmasna
yol amamas gerektiini vurgulayan Giddens' a gre, post-yapsala fail
lik ve bilind aklamas iki temel noktada yetersizdir: (a) 'pratik bilin'
hakknda hibir aklama yaplmamas; (b) pratik bilinte gml 'metot
lar'n kullanm olarak bir anlam yorumu ortaya koymann imkanszl
(Giddens, 1986 / 2005: 580-582).
56 birinci blm

Gndelik dil felsefesi ve fenomenolojinin insanlarn gndelik ili


kilerinde pratik bilincin neminin ortaya kmasna byk katkda bulun
duunu belirten Giddens' a gre:
Aktrlerin niyetleri ve yaptk.lan eyler konusundaki gerekeleri, ba
zen onlarn kendi eylem koullan hakknda syleyebildikleri eylerde
ifade edilebilir. Baka deyile, aktrler kendi eylem koullan hakknda
bir lde -tarihsel olarak, mevcut koullara gre deien- szel ak
lamalar sunabilirler: Ancak bu, kesinlikle, onlarn belirli davranlar
niin yle yapbklanru btnyle anlabnaz. Eylemlerimizde yer alan
ve bu eylemlerin kurucu unsurunu oluturan ustaca ve gz kamabn
c karmaklkta pek ok bilgi biimi, icra ettiimiz pratikler iinde ve
bu pratikler araclyla oluturulur. Onlar bilgili olarak meydana geti
rilseler de, her zaman aktrn szel bilincine ak deillerdir. Birey bir
dili konumak iin dil kullanmyla ilgili olaand karmaklkta bir
ok kural, strateji ve taktii bilmek zorundadr. Fakat, bildii bu kural
lar vb. hakknda bildikleri aklanmas istendiinde, kii bunu yap
makta gerekte byk lde zorlanacakhr. Olduka sradan bir ak
lama, bir dili konumak iin bilinmesi gerekenleri szel olarak aktara
bilir (Giddens, 1986/ 2005: 582).
Ona gre, nesnelcilik dahil, pratik bilincin nemini gz ard eden
bir toplumsal etkinlik aklamas, insan faillerin toplumsal hayatta sergi
ledikleri bilgililik biimlerini ortaya koyma konusunda byk lde ye
tersizdir. Bu dnce okullarnn insanlar anlayamamalarnn nedeni, in
sanlarn kendi eylem koullar hakknda bildiklerinin szel olarak ifade
edebilecekleri eylerle snrl olduunu dnmeleridir ve onlar szel ola
rak ifade edilebilenlerin dndaki eyleri ya toplumda ileyen glerin
(ilevselcilik) ya da bilindnn (yapsalclk ve post-yapsalclk) rn
olarak grrler (Giddens, 1986/ 2005: 582).

b) Eylem ve Anlamn Oluumu


Giddens, kendi 'anlamn oluumu' anlayn, Freud ve Erikson'un kiilik
geliimi konusundaki aklamalarnn yan sra, post-yapsalclktaki,
zellikle Derrida'nn ve Lacan'n tarbmalanndan yararlanarak ve ikinci
lerin bilin ve bilind, bilind ve dil arasndaki ilikiler konusundaki
aklamalarn dikkate alarak 'pratik bilin' kavram etrafnda gelitirir.
Ona gre, pratik bilin hem bashnlan semboller ve bilme biimlerinin bi
linsiz olmas anlamnda bilinsiz deilse de, dorudan sze dkememe
anlhony giddens 57

anlamnda bilinsizdir ve dolaysyla bilind ile 'bilin' arasnda yer


alr. Bilgililiin unsurlar bilind, pratik bilin (sze dklmemi) ve s
zel bilincin (sze dklen) kiiliin temel bileenini oluturduunu
ne sren Giddens'a gre, yaphklarmzn ou bilgili bir biimde pratik
bilin iinde ve araclyla dzenlenir (Giddens, 1986/ 2005: 583). Gid
dens buradan hareketle (ve etnometodolojiden yararlanarak) kendimizin
ve bakalarnn eylemlerini anlama eklimizin ve anlam yaratma biimle
rimizin en temel anlamda metodolojik olduklar sonucuna ular. Yani,
szckler ve eylemlerin anlamlan (post-yapsalc vurgunun aksine) sade
ce gsterge kodlarnn veya daha zelde dilin yaratt farkllklardan
kaynaklanmaz. "Onlarn kayna, daha temel dzeyde, konumaalar ve
faillerin pratik eylemleri srasnda kendilerinin ve dierlerinin yaptklar
eylerin "yorumlar"na ulamak iin kullandklar metotlardr" ve "Anla
mn kayna gndergeye veya bir semiyotik sistem olarak dili oluturan
farkllklara deil, aksine gndelik toplumsal hayatn rutinlerinde gm
l metodolojik aygta gtrlebilir" (Giddens, 1986/ 2005: 583).
Ancak Giddens, anlamn oluumu konusunda Wittgenstein'n Der
rida' dan daha nemli olduunu dnr. Hem eylem teorisiyle ilgili ks
mn balarnda deindiimiz, hem de daha sonra ontoloji tartmalarnda
greceimiz gibi, Giddens hem varln doasnda hem de insan eylemin
de zaman-mekan, daha dorusu zamansallk ve konumlanmln temel
nemde olduunu srekli vurgular. Ona gre, Derrida iin anlamlandr
ma srecinin kayna dil ve eylemin zamansal ve mekansal inasnda
farkllklarn oyunu olmasna ve bu yzden, en temel dil biimi olan yaz
mada farkllklarn zamansal / mekansal organizasyonu sergilenmesine
ramen, Wittgenstein'da dilin zamanlamas ve konumlandrlmasyla il
gili ok ey vardr ve bu zamanlama ve konumlandrmann, dilin bir zel
lii olarak, gndelik hayattaki sradan etkinliklerin zamanlanmas ve ko
numlandrlmasyla ilgili daha genel balamlarda anlalmak zorunda ol
duu vurgulanr. Yani, "Aktrler -anlamn kaynaklan ve doasn kefet
tiimiz- gndelik toplumsal etkinliklerini dzenlemek iin zamansal-me
kansal ortamlardan yararlanrlar" (Giddens, 1986/ 2005: 584).
Giddens burada ge dnem Wittgenstein'la Marx arasnda bir ba
lant kurar: Wittgenstein'n, dili toplumsal pratiin araa olarak grerek,
bir yanda gndelik dilin kullanm temelinde, te yandan gndelik top
lumsal hayattaki sradan pratiklerin gerekletirilmesi balamnda geli
tirilen bir praxis teorisi salamas (Giddens, 1986/ 2005: 584). Wittgenste-
58 birinci blm

in'n olgun dnem felsefesinin sosyal teorinin mevcut problemleri asn


dan byk neme sahip olduunu dnen Giddens burada bir uyanda
bulunur.
. . .bu yazlar, sosyal teori asndan, dilin toplumsal pratiklerle ilikisini
kurmalar nedeniyle deerlidir, yoksa onlar 'post Wittgensteinolar'n
genelde anladklar haliyle bizim iin o kadar nemli deildir. . . Marx
ve Wittgenstein arasnda toplumun Praxis olarak retimi ve yeniden
retimi konusunda dorudan sreklilik olduunu ne sryorum
(Giddens, 1979/ 2005: 125).

zetle, anlamn oluumunun kayna, gndelik hayatta dil araal


yla gerekletiren pratikler ve bu srete aktrlerin dierlerini 'anlama'
abas iinde kendi yorumlarn (ounlukla gndelik karlkl konuma
larda) birbirlerine iletmeleridir. Dolaysyla, anlam (i) balamsal ve (ii)
(etno)-metodolojiktir. Ona gre, Derrida yazy temel anlamlandrma tar
z olarak alrken tamamen manhkl olsa bile, dil ve anlamn anlamlarn
aklamada en temel olan unsur, metin veya yazma deil, zamansal-mekan
sal olarak konumlanm konumadr. Bu yzden, sosyal analizin kavramsal
merkezi olarak bilgili aktr kurtarmak ve "bilgililii" oluturan eyi top
lumsal hayahn sregelen balam iinde konumlandrmak gerekir. zet
le, "Toplumsal hayat . . . faillik dnda bir olgu olarak ortaya kmaz, aksi
ne zamansal-mekansal balamlara yaylan toplumsal etkinlik anlarnda
retilir ve yeniden-retilir" (Giddens, 1986 / 2005: 584-586). Fakat bunu
sylemek, Giddens'a gre:
znelcilie dmek deildir, zira o niyetler veya gerekeleri verili ola
rak ve toplumsal hayat nceden ekillendirilmi faillerin yaphklar e
yin sonucu olarak almay gerektirmez. te yandan, bu bir nesnelcilik
biimi de deildir, zira yaplama teorisine gre, sosyal sistemlerin ya
psal zellikleri sadece belirli davran biimleri olarak somutlatklan
anlarda var olurlar (Giddens, 1986 / 2005: 586).

Neticede, gelimi bir eylem teorisinin bir yandan gdler, gerek


eler ve amalar arasndaki ilikileri arahrrken, te yandan, ilevselci
teorisyenlerin her zaman yapmaya alhklar gibi, bir kurumsal dzen ve
deime aklamas sunmas gerektiini belirten Giddens' a gre, ilevsel
cilik, Parsons'n almalarndaki en sofistike biiminde bile, uygun bir
eylem teorisi retmezken, zellikle post-Wittgensteina felsefe ve varolu
sal fenomenoloji dahil, eylem felsefesiyle en fazla megul olan dnce
anthony giddens 59

okullar da kurumsal dzenler ve dnmleriyle ilgili problemleri atla


mlardr (Giddens, 1977b: 86). zetle, ona gre, bir 'toplumsal hayahn
ontolojisi', post-yapsalclkta bir 'zne teorisi' olarak betimlenen eyin
yan sra, eylemin doas hakknda ayrnhl bir aklama sunmaldr (Gid
dens, 1990a: 203).

0) Toplumsal Hayatn retimi ve Yeniden-retimi

Gid.dens eylem felsefeleri zerine tarhmalarnda, eylemin, dolaysyla


bir fail olmann ayrlmaz zelliklerinden biri olarak grd 'amal dav
ran' "Toplumsal Hayatin retimi ve Yeniden-retimi" bal alhnda
sosyal teoriye ve sosyolojiye tar ve burada esasen Durkheim, Parsons ve
Marx'a odaklanr; eylemin bileenlerinin 'toplumsal eylem' ve 'toplumsal
dzen'le ilikilerini ortaya koymaya alr. Buradaki merkezi kavram,
ncelikle Durkheim ve Parsons'n faydac bir yaklamn rnei olarak
grd 'Hobbescu dzen problemi' ve Marx'n (ahma ve g ilikile
ri ekseninde ilerleyen) Praxis kavramdr.

1. Toplumsal Dzen Problemi


Giddens'a gre, amalarn 'iselletirilmi deerler' olarak kabul edilebi
lecei gr sadece Durkheim'n yazlarnda deil, olduka farkl yerler
de ve ounlukla grnte Durkheim' den epeyce farkl ve gerekte do
rudan ona kar grlere sahip olanlarm almalarnda da karmza
kar ve bu yaygn grn ilgili temel aksiyomlar yle ifade edilebilir:
(i) toplumsal dnya, ahlaki ('normatif') niteliinden dolay, doa
dnyasndan z itibariyle farkldr;
(ii) ahlaki zorunluluklar doadaki zorunluluklarla simetri iinde
olmadklar ve bu yzden hibir ekilde onlardan tretilemeyecekleri
iin, bu kkl bir farkllkhr ve
(iii) 'eylem' normlar ve uzlamlara ynelik davran olarak grle
bilir (Giddens, 1976 / 2003: 128).
Birbirlerine kart olmalarna ramen bu temel aksiyomlar payla
an yaklamlardan Durkheimc kanatta toplumlar/ topluluklarn zellik
leri olarak normlar vurgulanrken, post-Wittgensteinci kanatta analizin
aktrlerin amalar veya gdlerine younlahn ne sren Giddens' a
gre, ikinciler, "amal davran 'anlaml' davran = 'kurala-bal' dav-
6o birinci blm

ran zdelii erevesinde arahrdklan, bu davranlarla ilgili kuralla


rn kaynaklarn aklamadklar (ve aynca, kurallarn yaptrma-dayal ka
rakterini gz ard ettikleri) iin", ister istemez Durkheimc kanatla ayn
ynde ilerlemiler ve benzer ekilde, "Wittgenstein'n takipisi olduunu
aka ifade edenlerin grlerinden etkilenen birok yakn dnem yazar
da ayn yolu izlemitir" (Giddens, 1976 / 2003: 128-129).
Giddens bu noktada sz konusu kusurlarn Durkheim'n olutur
duu -ve ok daha sonra nemli noktalarda Parsons'n izledii- muhake
me biiminin zayf noktalaryla ilikisini gstermeye alr. Ona gre, 'ey
lemin referans erevesi' aklamasnda Durkheim' dan byk lde et
kilenen Parsons, Toplumsal Eylemin Yaps'nda (iradeci) bir eylem anlay
gelitirmeye alrken, Weber'in eylemi ele al biimi ile Durkheim'n
(iselletirilmi) ahlaki ykmllk konusuna ilgisi arasnda bir paralel
lik tespit eder ve Parsons'n Hobbescu dzen problemini ortaya koyma ve
zme biiminin balca iki sonucu vardr:

(1) 'iradeciliin', sosyal teoriye, 'deerler'in hem eylemin gdsel un


surlarn hem de toplumsal istikrarn koulu olan genel konsenss' n te
mel unsurlarn ekillendirdii aksiyomuyla sokulabilecei tezi; (2)
toplumsal hayattaki kar ahmasnn 'birey' (soyut aktr) ve 'toplum'
. . . arasndaki ilikide odaklandnn kabul (Giddens, 1976/ 2003:
129).
Ona gre, Parsons erken dnem almasnda "'iradecilik' ve ahla
ki konsenssn ilevsel zorunluluu grn uzlahrmaya alr ve
'deer' kavram, kendi tanmlad ekliyle, 'eylemin referans ereve
si'nde anahtar rol oynar; zira bu temel kavram, kiiliin ihtiya-eilimle
rini -iselletirilmi deerleri- (sosyal sistem dzeyinde, normatif rol
beklentileri vastasyla) kltrel konsensse balar" (Giddens,
1976/ 2003: 130). Ancak Toplumsal Eylemin Yap s'nda ne kan 'iradecilik'
Parsons'n ikinci dnemini yanstan Sosyal Sistem' de ve sonraki yazlarn
da ortadan kalkar. Giddens'a gre, bunun nedeni Parsons'n iradecilik
kavramna ykledii anlamn zamanla deimesidir. Parsons ilk alma
snda (eyleyen zneyi n plana karan teorileri ifade eden) iradecilii
(eyleyen zneye ahlaki bir aktr olarak yaplan tm ahflan kmseme
ye alan 19. yzyl sosyal teorilerini ifade eden) ' pozitivizm' in karsna
koyar. Parsons erken dnemde yaklamn 'iradecilik' vurgusuyla yarab
c, yeniliki fail olarak aktr kavram erevesinde kurmaya alrken,
aktrler tarafndan 'iselletirilen' genel konsenss meydana getiren te-
anttony giddens 61

mel deerler ile kiiliin gdleyici unsurlannn aslnda ayn deerler ol


duunu dnerek, "iradecilik kavramn sadece 'normatif bir karaktere
ait unsurlar' anlatan bir ey olarak yorumlar; bylece 'eyleyen znenin z
grl' kiiliin ihtiya-eilimlerine indirgenir" (Giddens, 1976/ 2003: 130-
131 ). Neticede:
Sistem deterministtir. Burada, aktr dzeyinde znenin yaratc gc
ne yer olmad gibi, kurumsallam deer standartlarnn dnm
kaynaklarn aklamada da temel bir glkle karlalr -bu, Par
sons'n (ve Durkheim'in) teorik sistemiyle Winch'in eylem felsefesi
zerine aksi yndeki olduka farkl grlerinin ortak bir skntsdr,
zira her iki taraf da deer standartlarn ('kurallar') verilmilikler ola
rak almak zorunda kalr (Giddens, 1976/ 2003: 131).

2. kar atmalar ve Toplumsal Dzen


a) Ahlaki bir konsenss olarak dzen: Parsons ve Durkheim
Giddens ilk kez Hobbes'un ortaya koyduu 'toplumsal dzen proble
mi'nin nemli bir paras olduunu dnd 'karlar', 'kar atma
lar' kavramn Parsons ve Durkheim zerinden tartr. Ona gre, yaygn
yanl kanaatin aksine, Parsons'n dzen problemine nerdii zmde
toplumsal hayattaki gerilimler ve atmalarn varl dikkate alnr, hatta
onun asl hareket noktas kar atmalarnn mevcudiyetidir, zira ama
lar ve deerler btnlemesi teoremi Parsons'n farkl ve eitli karlarn
uzlatrlmas erevesinde tanmlanan 'Hobbescu dzen problemi'ne
nerdii zmn asl temelidir. Ancak bu atmalar Durkheim'n anomi
kavram etrafnda temellendirilmeye allr ve bu gerilim ve atmala
rn temel kaynaklan yle sralanr:
(a) toplumsal hayatn belirli alanlarnda 'balayc deer standart
lar'nn yokluu.
(b) aktrlerin ihtiya-eilimleriyle mevcut 'deer-ynelim kalb'
arasnda 'eklemlenme' olmay.
(c) eylemin 'koula bal' unsurlarnn aktr tarafndan yanl anla
lmas (Giddens, 1976 / 2003: 131-132).
Giddens'a gre, buradaki yetersizlik, Parsons'n (ve Durkheim'in)
sisteminde kar atmasna hibir rol tannmamas deil, bu konuda dar
ve kusurlu bir teori ortaya konulmu olmasdr. nk burada, kar a
tmalarnn, ancak ve ancak, toplumsal dzen bir toplum veya toplulu-
62 birinci blm

un farkl yelerinin amalarn -kendi iinde simetrik- bir konsensse


sahip btnlemi deer standartlaryla asgari dzeyde uzlabramad
durumlarda ortaya kh varsaylr. Bu dar tanmda da 'kar ahmas'
aktrlerin bireysel amalaryla toplum veya topluluun 'karlar'nn a
hmasndan, uyumamasndan baka bir anlam tamaz. Bu yzden, Gid
dens'a gre, karlarn uyumas aslnda sadece 'birey' ve 'toplum' arasn
daki iliki sorunu olarak alnd iin, 'g' olgusu toplumsal eylem iin
de somutlaan farkl grup karlarnn sorunlu bir unsuru olarak grl
mez (Giddens, 1976 /2003: 132).
Parsons'n bu konudaki grlerini temel ald Durkheim insan
doasnn ikili bir yapya sahip olduunu dnr. Ona gre, insanlar
faydaclarn savunduklar gibi kendi hallerine braklrlarsa, Hobbes'un
da vurgulad gibi srekli bir mcadele ve ahma iinde olacaklar, do
laysyla bencillik iddetini giderek arhracak ve bu nedenle toplumsal d
zen mmkn olmayacaktr. Durkheim insanlarn ayn zamanda doalar
gerei sosyal olduklar ve hatta olmak zorunda olduklarn, bilinli olarak
yetitirildiklerinde bencilce gdlerin yerine zverinin ortaya kabilece
ini ne srer ve onlar bir arada tutmann, ortak karlar iin ibirlii ya
pacak bireyler yaratmann yollarn arabrr ve bunun zm olarak da
ortak ahlaki deerlerin oluturulmasn, Parsons'n deyimiyle genel kon
senss grr. Zaten sosyolojiyi ahlakiliin bilimi olarak tanmlayan
Durkheim'n sosyolojik projesi de, znde, anomiyi giderecek bu ortak ve
paylalan deerler sisteminin temellerinin sosyoloji bilimi araclyla
arahrlmas, ortaya konulmas ve hatta reformcu bir sosyal politika ola
rak uygulamaya sokulmasdr.
Giddens'a gre, Durkheim, aralarndaki ilikiyi tam olarak akla
masa da, aktrlerin karlar ile kollektif bilincin/ vicdann ahlaki buyrukla
r arasnda iki farkl ekilde kopma yaanabileceini dnr; (a) toplu
mun ahlaki talepleriyle veya aktrn ikili kiiliinin sosyallemi ksmy
la srekli gerilim iinde olduu dnlen organik olarak verili ben-mer
kezci drtler arasndaki uyumazlk halinde ve, (b) aktrlerin amala
ryla yerleik ahlak normlar arasnda uyumun olmad anomik durum
larda (Giddens, 1976 /2003: 133).
Bunlardan ilkinde (Parsons'ta da olduu gibi) Freud'un bilind
teorisindeki id ve sper-ego ahmasnn rneini grrz. Durkheim'in
anomi yaklamnda, kar atmasnn, anomik 'dzensizlik' hali (ahla
ki bir boluktan, yani eylemler zerinde balayc gce sahip ahlak norm-
anthony giddens 63

larnn olmayndan ziyade) aktrlerin 'gerekletirilebilir' olmayan be


lirli zlemlere sahip olduklar durumlardan kaynakland lde bir de
receye kadar hesaba kahldn belirten Giddens'a gre, bu gr daha
sonra Merton tarafndan gelitirilir. Burada bir eksiklik, Giddens' a gre,
Durkheim'n 'zorunlu iblm' olarak adlandrd olgunun analizini s
nf atmasnn analiziyle ilikilendirmemesidir. Durkheim ve Parsons'n
almasn birbirine balayan ve bylece onlar sosyolojide egemen gele
nek haline getiren bu mantk izgisinde 'dzen problemi' 'bencillik' ve
'zgecilik' arasnda bulunduu dnlen bir merkezi gerilime oturtula
rak, zm, bireylerin zel karlarnn toplumsal ahlakla, yani kollektif bi
lin/vicdan veya 'ortak deerler sistemi'yle uzlahrlmas gerekliliine
balanr. Bylece Giddens'a gre, sosyal teoride byle bir yaklam temel
alndnda, bireylerin eylemleriyle toplumun geneli arasna giren kar
lar, bu karlara dayanan ahmalar ve onlarn i ie getikleri g ko
numlar doyurucu olarak analiz edilemez (Giddens, 1976/ 2003: 133).
Ahlaki konsenss olarak 'dzen' fikrinin Parsons'n almasnn
tanmlayc bir zellii olduunu, Durkheim kadar Weber'e de mal edile
bileceini belirten Giddens, kendi ifadesiyle, onlarn dar karlar ve kar
ahmalar yaklamnn yetersizliini Marx'n ahma anlay nda
deerlendirmeye alr. Ancak, greceimiz gibi, Marx'n ahma anlay
nn da snrlar olduunu dnr.

b) Dzen, g, atma: Marx

Giddens'a gre, "iselletirilmi deerler' olarak amalar fikrine "alterna


tif aranrken sre, ahma ve deimeye srekli olarak ak vurguda bu
lunan MaFksizm'e ynelme eilimi gsterilir'' ve Marx'n yazlarnda iki
si de tarih ve kltrn dntrlmesiyle ilintili iki diyalektik iliki bii
minden (a) insan ve doa arasndaki diyalektik ve (b) snflar diyalekti
inden sz edilir (Giddens, 1976 / 2003: 134). Marx'n genel 'felsefi antro
poloji'sini, yani insanlarn, daha alt tr hayvanlardan farkl olarak, mad
di dnyayla doal bir uyum iinde varlklarn srdremedikleri, nce
den hazr igdsel donanmlara sahip olmadklar iin evreleriyle yara
tc bir karlkl ilikiye girmek zorunda olduklar ve bylece, evrelerine
basite uyum salamaktan ziyade ona egemen olmak zorunda kaldklar;
dolaysyla, dnya ile karlkl ve srekli bir iliki iinde deiirken onu
da deiime urathklan fikrini benimseyen Giddens, yaplama teorisini
gelitirirken, Marx'n kendi teorisi iin hayati nemde olmasna ramen
64 birinci blm

yeterince sistematik analizi veya amlamasru yapmadn dnd


praxis kavramn amaya alr; ve Marksist praxis ontolojisiyle kesinlikle
tutarl olduunu dnd toplumsal hayatn retimi ve yeniden-retimi
fikri temelinde u tespitlerde bulunur (Giddens, 1976/ 2003: 134-135):
1. Toplumun retimi veya inas yelerinin ustalkl bir icrasdr,
ancak bu sre yelerin tamamen istedikleri veya bilincinde olduklar ko
ullarda gereklemez.
2. 'Toplumsal dzen'i anlamann anahtar, 'deerlerin iselletiril
mesi' deil, aksine, toplumsal hayatin -onu ina eden aktrler tarafn
dan- retimi ve yeniden retimi arasndaki deien ilikilerdir.
3. Ancak, her yeniden-retim zorunlu olarak retimdir; 'dzenli' bir
toplumsal hayat biiminin yeniden-retimine katkda bulunan her eylem
kendi iinde deimenin nvelerini barndrr.
4. Yeniden-retim sreci insani varoluun maddi koullarnn yeni
den-retimiyle, yani trn yeniden-remesi ve doann dntrlme
siyle balar ve ona dayanr.
5. nsanlar, Marx'n syledii gibi, doayla alveri halindeyken
'zgrce' retimde bulunurlar, fakat paradoksal olarak, maddi evreleri
ne mekanik uyumu mmkn klan igdsel donanmdan yoksun olma
lar nedeniyle, hayatta kalabilmek iin maddi dnyay aktif bir biimde
dntrmek zorundadrlar.
6. Ancak, her eyin tesinde insanlar hayvanlardan ayran zellik,
d!lerek evrelerini 'programlayabilme'leri, bylece onun iindeki yer
lerini dzenleyebilmeleridir.
7. Bu sre sadece insani pratik etkinliklerin en temel arac/ortam dil
sayesinde mmkn olur (Giddens, 1976/2003: 137-138).
Toplumsal hayatin yeniden-retilen pratikler bei olarak alnabile
ceini belirten Giddens (Giddens, 1976/ 2003: 139), bu praxis anlay
nda etkileim yaplarnn yeniden-retimiyle ilgili koullan yle sra
lar: (i) toplumsal aktrlerin ina-edici becerileri, (ii) bu becerilerin eylem
biimleri olarak rasyonalizasyonu, (iii) bu tr kapasitelerin geliimine
yardmc olan veya imkan salayan etkileim ortamlarnn -gdlenmenin
unsurlar temelinde analiz edilebilecek- sze-dklmeyen zellikleri (bi
lind unsurlar; veya pratikte kullansak bile ou kez farknda olmad
mz ve szel olarak ifade etmediimiz unsurlar) ve (iv) yapnn ikiligi
(Giddens, 1976 / 2003: 138).
anthony giddens 65

Neticede, toplumsal eylem ve yap arasndaki ilikinin nasl kurul


duunu, daha dorusu ilgili aktrlerin eylemleriyle toplumsal yapnn
nasl retildii ve yeniden-retildiini aklamaya alan Giddens' a g
re, toplumsal pratikler (1) meydana gelmeleri bakmndan, aktrler tara
fndan 'icra edilen / baarlan' bir dizi edim olarak; (2) anlam aktarm da
hil, etkileim biimlerinin oluumu olarak; (3) 'kolektiviteler' veya 'sosyal
topluluklar'a zg yaplann oluumu olarak incelenebilir (Giddens,
1976/ 2003: 139).
Giddens bu tespitten hareketle toplumsal etkileimin retilme d
zeylerini temel boyutta aklamaya alr.

3. Toplumsal Etkileimin (ve Dzenin) nas


Giddens'ta toplumsal etkileim (a) 'anlaml' olarak; (b) ahlaki bir dzen
olarak; (c) g ilikilerinin ileyii olarak kurulur ve yeniden-retilir ve
bu unsurlar toplumsal hayatta ayrlmas zor bir biimde skca i ie ge
erler (Giddens, 1976/ 2003: 139). Giddens eylem ve toplumsal dzen te
orisini bu eksen etrafnda ina eder ve eylem sosyolojisiyle ilgili kav
ramlarn bu ereve iinde gelitirir.

a) Etkileimin anlaml olarak retimi:


Giddens'a gre, ilk boyut etkileimin anlaml olarak retimi (a) ncelikle ile
tiimse} niyetin karlkl olarak 'kavranmasna" baldr; (b) her etkile
imde, ayrca, her zaman dier kiinin davranlarn -rnein, gdleri
ni- anlama ve aklama abas sz konusudur; (c) ancak bu 'anlamllk',
sadece nceden oluturulmu anlamlarn programlanm bir aktarm ol
mayp, aktif olarak ve srekli mzakere edilir; (d) etkileim zamansal ve
mekansal olarak konumlanr. Aktrler etkileim esnasnda bu konumlan
mla tipik olarak bavururlar; (e) bakalarnn tepkileriyle ilgili beklen
tiler her aktrn belirli bir andaki etkinliine araclk eder ve nceden ya
planlar sonraki tecrbeler nda gzden geirilir; (f) 'balama-ballk'
etkileim esnasnda anlamn retiminin tamamlayc bir unsurudur; (g)
etkileimin anlaml olarak kurulmasn salayan beceriler, prensip olarak,
nerme biiminde ifade edilmeye elverili 'bilgi'yi aka gerektirseler bi
le, iletiim ortamnn zamansal ve mekansal zellikleriyle donanm ol
malar, onlarn salt formel terimler erevesinde ele alnmalarn engeller
(Giddens, 1976/ 2003: 140-142).
66 birinci blm

Giddens burada 'anlamlarn iletilmesi'ni, yani 'karlkl 'anlama'y


mmkn klan etkileim aralar olarak (zellikle Schutz'un 'bilgi stokla
r' teriminden uyarlayarak gelitirdii) 'karlkl bilgi' ve 'yorumlama e
malar' kavramlarn devreye sokar. Ona gre, 'karlkl bilgi', genel an
lamda, toplumun 'ehliyetli' yelerinin, teki insanlarn da sahip oldukla
rn varsaydklar ve etkileim srasnda iletiimi srdrmekte yararlan
dklar (gerekliini sorgulama gerei duymadan bavurduklar) 'zmnr
bilgidir. Bu bilgi yorumlama emalar biiminde kullanlr ve iletiim ba
lamlar etkileim esnasnda bu yorumlama emalar araalyla oluturu
lur ve srdrlr (Giddens, 1976/ 2003: 143). Ancak Husserl (doal tu
tum) ve Schutz'un da vurgulad gibi, bu:
"sorgulanmadan benimsenen bilgi asla tamamen olduu gibi be
nimsenmez"; aktrn, baz zel unsurlarn karlamayla ilintili olduu
nu 'gsterme'si ve bazen bunun iin mcadele etmesi gerekebilir; bu bil
gi aktrler tarafndan basmakalp bir biimde benimsenmez, aksine onlar
tarafndan, hayatlarnn srekliliinin bir paras olarak retilir ve yeni
den-retilir (Giddens, 1976/ 2003: 144).

b) Etkileimin ahlaki olarak kurulmas


. . . etkileimde anlamn iletilmesini salayan aralar -dier btn yap
sal unsurlar gibi- normatif bir yana sahiptir (Giddens, 1979 / 2005: 233)

Giddens ikinci boyutu, yani etkileimin ahlaki olarak kurulmasn


'norm' kavram etrafnda tarbr. Tarbh iki kart eilimin (yani nat
ralist ve kar-natralist yaklamlarn) 'normlar' kavramn merkeze yer
letirseler de farkl ynlerini vurguladklarn belirten Giddens bu konu
da sentezci bir konumu benimser. Durkheim yaptrmlar kavramna ba
vurarak normlarn kstlayc veya zorlayc nemlerini vurgularken3,
Schutz, Winch ve dierleri daha ziyade normlarn mzakereye dayal veya
mmkn klc zellikleri zerinde durmulardr (Giddens, 1976/ 2003:

3 Giddens daha sonraki bir eserinde, Durkheim'n ilk almalarnda, zellikle Sosyolojik Ynte
min Kurallar'nda 'toplumsal olgular'n zorlayc niteliini sadece olumsuz bir biimde ileyen
bir ey olarak grrken, bu yzden 'zorlayolk' ve 'bask'y ayn anlamda alrken, daha son
ra normlarn -su veya korkuyla olduu kadar psikolojik veya maddi dllerle de ilikili
olan- olumlu ve olumsuz yanlarnn olduunu, yani yaptnmlann bask kadar ikna ile de i
lediini savunan bir gre ulatn belirtir ve kendi yaptnmlar emasnda yaptnmlann
bask ve kstlama kadar ikna ve mmkn klmayla de ilediini vurgular (Giddens,
1981 /2000: 62).
anthony giddens 67

144). Btn normlarn (aynca yapnn) hem kstlayc hem de mmkn k


lc olduunu vurgulayan Giddens, post-Wittgensteinc dnrlerin o
u tarafndan geliigzel bir biimde ayn anlamda kullanldn dn
d normlar ve kurallan birbirinden kavramsal olarak ayrmaya alr ve
normatif veya ahlaki kurallar ok daha genel bir kavram olan 'kural'n
birer alt kategorisi olarak alr. Bu erevede, ona gre, "Etkileimin ahla
ki bir dzen olarak kurulmas, haklann kullanlmas ve ykmllklerin
yerine getirilmesi olarak anlalabilir" ve bu yzden, "etkileimin kurul
masyla ilgili her normatif unsur, uygulanmas, ykmllklerin dier
kablmclarn uygun tepkileriyle laykyla yerine getirilmesine bal olan
bir dizi talep olarak alnmaldr" (Giddens, 1976 /2003: 144, 145). Ancak,
ona gre, etkileimin ifte olumsall4 ikisi arasndaki dengenin, somut top
lumsal davranta, ilikinin niteligine gre bozulmasna yol aabilir (Giddens,
1979 / 2005: 234). lk kez Parsons'n kulland ifte olumsallk kavram,
(en az) iki farkl aktrn (ego ve tekinin) ilikilerinin birok farkl kou
la bal olarak farkl biimler alabileceini varsayar. Ancak Parsons'n
(roller biiminde yaplam) karlkl beklentilerin normatif kurumsal
lamasnn aktrlerin etkileim sreleri iindeki etkinliklerini kontrol et
tiini varsaymakla bu noktada kendisiyle elitiini, bylece 'ifte olum
salln' olumsallnn Parsons'n eylemin referans erevesinden buhar
lama eilimi sergilediini ne sren Giddens iin, yaplama teorisine
_
gre, yz yze ilikiler dzeyinde (stratejik eylem analizi) normlar top
lumsal karlamalarn seyri iinde her an teyit edilmek ve yeniden-re
tilmek zorundadr ( Giddens, 1979 / 2005: 234).
Yaphnmn ifte olumsallkla ilemesi yznden, normatif yapb
nmlarn -bir davran ve ilikili yapbnm arasnda 'mekanik' trde bir
ba bulunan- teknik veya faydac talimatlarn inenmesiyle ilgili yapb
nmlardan z itibariyle farkl olduunu, ancak Durkheim'n faydac ve ah
laki yapbrmlar ayrm yaparken kablmclann etkileim esnasnda norm
lardan 'faydac' bir biimde yararlanabileceklerini, normlar ile normatif
taleplerin uygulamaya geirilmesinin olumsal karakteri arasnda kav-

4 "Etkileim, bir aktrn dierine kar tepkileriyle gerekleir ve tersi de dorudur: bir akt
rn (olumsal) tepkileri bir bakasnn veya dierlerinin (olumsal) tepkilerine baldr. Her bir
kiinin etkinlii dierinin davran zerinde bir yaptnm olarak iler. Bu yaptrmlarn ou,
-(rnein) dilin her gnk konumalar iinde ve bu konumalar araolyla yenidenreti
minde olduu gibi- sorgulanmadan uygulanr'' (Giddens, 1981 /2000: 61). Parsons, Luhmann,
Habennas ve Giddens'n 'ifte olumsallk' anlaylarnn ayrntl aklamas iin bkz. Tatlcan,
2005a.
68 birinci blm

ramsal iliki kurulmas gereini gz ard ettiini belirten Giddens'a gre,


"bir aktr, karlar sz konusu olduunda, ahlaki talepler / gereklere ay
nen teknik talimatlar gibi yaklaabilir. Her iki rnekte de birey, ilgili yap
trmlarn fiilen uygulanma ihtimalini dnerek, yaptrmlardan kurtul
ma ihtimalini gz nnde bulundurarak, belirli bir toplumsal davraru
yapldnda karlalabilecek 'riskleri hesaplayabilir', onlar belirli bir
hedefe ulamarun bedeli olarak kabul etmeye hazr olabilir" ve bu yz
den, "Ahlaki bir ykmlle uyulmasnn zorunlu olarak bu ykml
le ahlaki ballk anlamna geldiini varsaymak temel bir hatadr"
(Giddens, 1976/ 2003: 145-146; 1979: 234-235).
Giddens bu tespitlerinin meruluk ve itaat asndan iki nedenle
nemli olduunu syler. Bu tespitler (i) merulatrma teorisini Durkhe
im ve Parsons'n 'normatif ilevselcilik' anlaylarnn ayrt edici zellii
olan 'iselletirilmi deer-norm-ahlaki konsenss' teoreminden uzak
latm; (ii) ilgiyi normlarn -anlam retimini normatif bir dzenin reti
mine balayan- mzakereye dayal karakterine yneltir. Zira ona gre:

Normlara kar 'hesapl' tutumlar 'kendini sunu biimi', 'pazarlk' vb.


gibi srelerle geniletilebilir: bu srete, normatif emirlere itaat eden
veya onlan ineyen aktrler, itaat veya ihlalin kendi davrarulan ba
lamnda ne anlama geldiini davranlaryla bir lde mzakere konu
su haline getirebilir, bylece uygulanacak yaptrmlar etkileyebilirler
(Giddens, 1979 / 2005: 235).

Ayrca,

. . . aktrler dier birok ortam ve koulda normatif yaptrmlara kar


'hesapl' bir tutum iindedirler, zira onlann ierdikleri vaatlere ya ka
ytsz kalrlar ya da muhaliftirler (Giddens, 1981 /2000: 61).

Baka deyile, post-Wittgensteina anlayn da vurgulad gibi,


ahlaki gereklerin ihlali ile yaptrmlar arasnda doadakine benzer meka
nik karulmazlk olmayp, aksine bakalarnn tepkilerini de ierdii iin,
sergilenen yaptrmlarda bireylerin mzakere etmek iin yararlanabilecekle
ri tipik bir 'serbestlik alaru' vardr (Giddens, 1976/2003: 146). Bu mzake
re srecinde:

Etkileim iindeki bireylerin normlara ilikin 'yorum'lan ve 'yorum'u


hesaba katma kabiliyetleri ile ahlaki talepler / gereklere boyun emeleri
arasnda ok girift bir iliki vardr. Bu ilikiyi grememe ya da ierim-
anthony giddens 69

lerini ortaya koyamama, hem Durkheimci-Parsonsc ilevselciliin


hem de post-Wittgensteinci felsefenin baz temel yetersizlikleriyle ilin
tilidir (Giddens, 1976/ 2003: 146-147).

Giddens' a gre, genel toplumsal btnlemenin ortak (ahlaki) de


erlerin 'iselletirilrne'sine dayand tezi (normatif dzen teorisi), top
lumsal aktrlerin bilgililiklerinin belirli temel zelliklerini grmeyi engel
ler, nk o sorgulanmadan benimsenenin zorunlu olarak meru-kabul
edilenle ayn anlamda alnmas anlamna, bu da yerleik bir toplumsal
dzen'in zorunlu olarak ' meru bir toplumsal dzen' olarak alglanmas
anlamna gelir. Ona gre, aksine:

toplumsal hayat, her toplumda, toplumsal aktrlerin bilgileri dahilin


de ve bu bilgiler araclyla srdrlen ancak normatif ballk soru
nu olarak yeniden-retmedikleri birok tarz veya pratik oluumu ie
rir. Buradaki bir unsur . . . normlara kar 'hesapl' tutumun yaygnl
dr. Bu tr hesapl veya gdml tutumlar, esas olarak szel bilin d
zeyinde iledikleri iin, bir anlamda buzdann grnen ksmn olu
tururlar (Giddens, 1981 / 2000: 70-71 ).

p
Giddens bir ya trmlar snflamasnn yaphrm etkisi yaratmada
kullanlan unsurlar esas alnarak gelitirilebileceini, bu unsurlarn her
zaman, hatta g kullanmay gerektiren durumlarda bile aktrn (bilin
li veya bilinsiz) ihtiyalar zerinde bir lde zorlayc etkide bulunabi
leceini, dolaysyla yaptrmlarn sadece aktrlerin dier bireyleri aka
belirli bir 'izgi'ye sokmaya altklarnda var olduunun dnleme
yeceini, neticede,_ etkileimde karlkl adaptasyonlar yaygn ve ustaca
olabilse de, yaphnmlara bavurma veya 'yaphrm alhna alma'nn her
toplumsal karlamann, ancak ayn zamanda anlamn retilmesinin ay
rlmaz bir zellii olduunu ne srer (Giddens, 1979 / 2005: 235).
Giddens meruluk ve normlar arasndaki ilikiyi inceledii bir tar
hmasnda, Parsons'n Durkheim ve Weber'den ald dnceleri kendi
ne zg bir biimde birletirmeye almasna ramen, onun dnce sis
teminde Weber'deki 'meruluk', 'meru dzenler' kavramlarna yer bul
mann zor olduunu, zira Weberci 'meru dzenler' kavramn -'Hobbes
cu dzen problemi'nin zmnn bir paras olarak- Durkheim'in kol
lektif bilin kavramna yedirdiini ne srer. Neticede, dzen problemini,
bireysel iradeler arasndaki mcadeleye ve herkesin herkesle savana
ramen, toplumun zaman iinde bir lde istikrarn koruyarak varl-
70 birinci blm

n nasl srdrdyle balanhl olarak aklad iin, Parsons teorileri


ni byk lde karlarn esasen birey/toplum kartlg temelinde kavran
d bir teze dayandrr (Giddens, 1979 / 2005: 254).
Giddens, iki nedenle normatif konsenss yerine merulahrma
kavramn tercih eder. Zira merulahrma terimi (i) haklar ve ykml
lkler eklinde somutlaan deer standartlar zerinde zel bir mutabaka
t anlatmaz ve (ii) belirli bir toplumdaki deer standartlaryla (yani, etki
leimde yaptrm salamakta kullanlabilecek normatif kurallarla) zel
karlar arasndaki etkileimi daha net olarak deerlendirmemize yardma
olur (Giddens, 1979 /2005: 254-5). Bu yzden, ona gre, nispeten istikrarl
her toplum, zorunlu olarak, merulatrmayla ilgili deer standartlar ile
bu topumun yelerinin davranlar iinde ve bu davranlar araclyla
dzenlenen gdler arasndaki yakn bir paralellie veya bu ikisinin 'kar
lkl etkileim'ine dayanr diyen bir teoriye kukuyla baklmas gerekir.
Zira bu teori (a) genel bir kiilik ve genel konsenss yorumu asndan ve
(b) bu emann bir paras olarak psikanalitik teoriyi benimsemesi asn
dan Parsons'n aklamasyla ilikilidir (Giddens, 1979 / 2005: 255).
Meru dzenlerin, ancak en azndan bir topluluk veya toplumun
belirli oranda yesinin eylemlerinin yapsal koulu haline geldiklerinde
balaya bir gce sahip olabileceini belirten Giddens' a gre, gerekte bir
topluluk veya toplum ksmi bir istikrara sahip olaca iin, bu durum il
gili aktrlerin byke blmne genellenemez. Sosyal sistem iindeki
egemen gruplarn normatif btnleme dzeyi, bu sistemlerin genel s
reklilii zerinde, ounluun ayn deer standartlarn 'iselletirme' sin
den ok daha nemli bir etkiye sahip olabilir. Bu faktrler sadece toplu
mun geneli veya byk-lekli dzenler seviyesinde deil, btn etkile
im koullan asndan da nemlidir (Giddens, 1979 / 2005: 255-256) .

Toplumsal dzenin boyutu arasndaki etkileimleri ortaya koy


maya alan Giddens'a gre, etkileimin ifte olumsall, Parsons'n ile
ri srd gibi, sadece davrann no;matif kurumsallamasyla deil,
g kullanmyla da ilikilidir. Normatif yaphnmlar g ilikilerinde kul
lanlan genel bir kaynak biimidir (Giddens, 1979 / 2005: 233-234).

c) Etkileimde g ilikileri
Yaplama teorisine gre, toplumsal etkileimin bileenleri ne 'anlam
llk' ne de 'normatif ierik' ile snrldr. G, tm toplumsal hayatin
-anlam ve normlar gibi- tamamlayc bir unsurudur . . . Her toplumsal
anthony giddens 71

etkileim -insan eylemi ve dntrme kapasitesi arasndaki manbksal


ilikinin zorunlu bir sonucu olarak- g kullanmn ierir. Sosyal sis
temlerde yer alan g, egemenligin yapsal zelliklerinden yararlanan
ve bu zellikleri yeniden-reten aktrler arasndaki zerklik ve bam
llk ilikileri olarak analiz edilebilir (Giddens, 1981 / 2000: 30).

Giddens nc boyut etkileimde g ilikilerini ncelikle Marx,


Weber ve Parsons'n g anlaylar (ve Parsons'n 'eylemin referans er
evesi' kavramna etnometodolojik eletiriler) etrafnda aklamaya al
r. 'Eylem' ve g kavram arasnda mantksal bir iliki oldugu nu dnen
Giddens' a gre, "Eylem, doas gerei, belirli sonulara ulamak iin
aralarn kullanlmasn gerektirir; bu sonulara, bireylerin olaylarn ak
na dorudan mdahalesiyle, yani. . . 'niyetli eylem' sayesinde ulalr"
ve "G, bireyin bu 'aralar' oluturmak iin kaynaklan harekete geire
bilme kapasitesini'.', en genel anlamda "insan eyleminin dntrme kapa
sitesi"ni anlabr" (Giddens, 1976/ 2003: 147).

Ona gre, "insan eyleminin dntrme kapasitesi Marx'ta n


planda yer alr ve praxis kavramnn temel unsurunu oluturur. Aynca b
tn sosyal teori yaklamlar doann dntrlmesi ve insan toplumu
nun srekli olarak kendini-dntrmesiyle ilgilenmesine ramen, ou
toplumsal dnce okulunda eylemin dntrme kapasitesi bir da
lizm, yani doa dnyas ile insan toplumunun 'deer-ykl' dnyas ara
snda soyut bir kartlk olarak alglanm, zellikle 'ortam'a toplumsal
'uyum'u vurgulayan ilevselcilik.le ilikili olanlarda tarihsellik fikri kolay
ca gz ard edilmi, sadece "Hegelci felsefeyle ilgili geleneklerde ve belir
li Marksist anlaylarda eylemin dntrme kapasitesi, emein kendini
dolaymlamas sreci olarak toplumsal analizin odak-noktasn olutur
mutur" (Giddens, 1 976 / 2003: 147-148).

Marx', sonradan, aktrn 'dntrme kapasitesi' olarak emekten


ziyade, onun kapitalist-snai iblm iinde bir 'meslek' olarak defor
masyonuyla ilgilenmekle, insanlar arasndaki toplumsal etkileimlerde
yer alan gc genelde toplumsal etkileime deil, snfsal ilikilere ait bir
zellik olarak analiz ederek snrlamakla eletiren Giddens' a gre, "nsan
aktrlerin dntrme kapasitesi anlamnda 'g', aktrn -seyrini de
itirmek iin- olaylara mdahale yeteneine iaret eder; bu sfatla g,
niyetler yahut istekler ile peinden gidilen amalarn fiilen gereklemesi
arasnda arabulucu bir rol stlenen 'yapabilmek' / 'edebilmek'tir" ve g
en dar, ilikisel anlamnda "etkileimin bir zelliidir ve amalara ulama
72 birinci blm

yetenei olarak tanmlanabilir: amalarn gerekletirilmesi, burada, ba


kalarnn eylemlerine baldr. Bu anlamda, bazlar bakalar 'zerinde
gce' [hakimiyet olarak gce] sahiptir" (Giddens, 1976/ 2003: 148-149).
Giddens aynca ' g'le ilgili aadaki tespitleri yapar: (1 ) "G, is
ter dar isterse daha genel anlamnda, muktedir olmay anlahr. . . anlamn
iletilmesinden farkl olarak . . . sadece 'uyguland' anlarda varlk kazan
maz". Aynca, gelecekte kullanlmak zere 'saklanabilir'. (2) "G ve a
hma arasnda olumsal bir iliki vardr", g manhken ahmay zorunlu
olarak gerektirmez. Weber'in "bireyin kendi iradesini bakalarnn muha
lefetine ramen kabul ettirebilme kapasitesi" olarak g tanm eksiktir.
(3) "ahma ve dayanmayla dorudan ilikili olan, aslnda 'g'ten zi
yade 'kar' kavramdr. G ve atma sklkla birlikte yer alyorsa, bu
nun nedeni, ilkinin ikincisini manhken gerektirmesi deil, aksine gcn
karlarn srdrlmesiyle ilikili olmasdr. nsanlarn karlar rtme
yebilir" . zelde, "g her tr insani etkileim biiminin bir zellii iken,
kar farkllamas deildir". (4) "Ancak bu sz, kar farkllamalarnn
herhangi bir somut toplumda alabileceini ima etmez; ve 'kar' kavra
mnn varsaymsal 'doa durumlar'yla ilikilendirilmesine kesinlikle
kar klmaldr" (Giddens, 1976/ 2003: 149-150).

. Giddens 'g' olgusuna ilikin tespitlerden sonra etkileimde g


kullanmnn kaynaklar veya olanaklar temelinde kavranabileceini, zira et
kileimde yer alanlarn, bu kaynaklar ve olanaklar etkileimin retiminin
unsurlar haline getirerek kullandklarn ve bylece etkileimin akn
ynlendirdiklerini belirtir.
Dolaysyla bu iki faktr, etkileimin 'anlaml' olarak kurulmasn sa
layan becerileri, ancak ayrca . . . dier kaynaklan, yani bir kahlmcnn
etkileimin taraflar durumundaki dier kiilerin davranlarn etkile
mek veya kontrol alhnda tutmak iin kulland -'otorite', tehdit veya
g kullanmn ihtiva eden- kaynaklan da ierir (Giddens, 1976 /2003:
150).

Giddens, bu tespitlerin ardndan, asl yaplmas gerekenin "bu g


analizini etkileim srasnda anlamn retilmesi analiziyle ilikilendir
mek" olduunu ve bu amaca, en iyi ekilde ve en ksa yoldan, Parsons'n
'eylemin referans erevesi'ni tersine evirerek veya daha zelde, etnome
todolojiden etkilenen baz yazarlarn Parsons'n bu kavrama eletirilerin
den faydalanlarak ulalabileceini belirtir (Giddens, 1976/ 2003: 150).
anthony giddens 73

Kurucusunun Harold Garfinkel olduu etnometodolojik yaklam


lar, Giddens'a gre, Parsons'n teorisinde "aktrn (eylemin normatif-ol
mayan 'koullar'nn yan sra) kiiliin ihtiya-eilimleri olarak 'iselle
tirdii' deerlerin bir sonucu olarak davranmaya programland"nn
vurgulandn; aktrlerin kendi kltrlerinin dnmeyen aptallar ola
rak tasvir edildiini ve onlarn dier kiilerle etkileimlerinin, bir dizi us
taca performanstan ziyade, ihtiya eilimlerinin karlanmas olarak aln
dn vurgular. Bu eletirilere katlan Giddens, ancak onlarn bu eletiri
lerin ierimlerini yeterince aklayamadklarn, daha dorusu Garfinkel'i
izleyerek, sadece 'aklanabilirlik'le, yani iletiim ve etkileim ortamlar
nn bilisel dzenleniiyle ilgilendiklerini; bu sreci aktrlerin karlkl
'emek'lerinin bir rn olarak almalarna ramen, daima, sanki tek kay
glan 'varlksal gvenlik', varln gvende hissetme duygusunu srdr
mek olan ve hepsi de etkileimin retimine eit katkda bulunan denk ko
numdaki bireylerin ortak bir abaym gibi grdklerini ne srer. Ona
gre, burada "Parsons'n dzen problemi aklamasnn gl bir tortusu
gzlenebilir, fakat problemin iradi boyutu ortadan kaldrlr ve olay soyut
bir diyaloga indirgenir" (Giddens, 1976/ 2003: 150-151).
Giddens etnometodolojik yaklamlara bu eletirisi balamnda,
toplumsal etkileimde g ve normlar arasndaki karlkll ortaya koy
maya alan bir sosyal teorinin "anlam erevelerinin yarablmasnn,
hem pratik etkinliklerin ilikilendirilmesi olarak ortaya kb[n] hem de ak
trlerin devreye sokabildikleri farkllk-yarahc g temelinde gerekle
tii[ni]" vurgulamas gerektiini ne srer (Giddens, 1976/ 2003: 151).
Gcn egemenlikle ilikili olduunu, sosyal teoride 'egemenlik'
kavramnn, ounlukla (z gerei zararl bir olgu olduu dnlerek)
olumsuz anlamnda kullanldn belirten Giddens, egemenliin z ge
rei olumsuz ve doas gerei kendisine maruz kalanlar zerinde eylem
zgrln engelleyici olarak ele alnmas eiliminin, gcn siyasal a
dan doas gerei zorlayc olduu ve g kullanmnn kanlmaz olarak
atmann mevcudiyeti anlamna geldii fikri ile yakndan ilikili olduu
nu, fakat bu fikirlerin sk arahrmaya gelmediini, her ikisinin de genel
likle gcn toplumsal hayahn tamamlaya ve birincil boyutu olmad
n-kabuln yanstbn ne srer. Ona gre, bununla beraber, gc do
as gerei zorlayc ve ahmac nitelikte grmeyen, aksine toplumsal
hayah esasen g mcadelelerinin biimlendirdiini kabul ederek gerek
te gcn toplumsal hayattaki roln daha da radikalletiren Fouca-
74 birinci blm

ult'nun kar tezi vardr (Giddens, 1981 /2000: 54-55). Giddens egemenlik
ve g ilikisi konusundaki kendi grn yle zetler:

egemenlik/ g ikilisini yapnn ikilii nda anlarsak, iki yaklam


birbirlerinin tamamlaycs olarak grlebilir. Sosyal sistemlerin yap
sal zellikleri olarak alnan kaynaklar aktrler tarafndan etkileim
annda kullanlr. Sosyal sistemlerin kurucu esi olan dzenli pratik
ler iinde srdrlen g ilikileri, etkileim esnasnda zerklik ve bagm
llk ilikilerinin yeniden-retilmesi olarak dnlebilir. Egemenlik ise,
bu g ilikilerinde kullanlan ve yeniden ina edilen kaynaklarn ya
plam dengesizliklerini gsterir. 'Egemenlik' burada 'zerinde haki
miyet kurma' anlamnda kullanlr, burada 'hakimiyet' aktrlerin dier
aktrler ve iinde yaadklar dnya zerinde sahip olduklar etki ile
ilikili bir kavramdr (Giddens, 1981 /2000: 54).

Toplumsal etkileimlerin retilmesi ve yeniden-retilmesinin bu


temel boyutunu ortaya koyan Giddens, kendi yaplama (eylem ve yap
nn karlkl birbirini retmesi ve yeniden-retmesi) teorisinin temel kav
ramlarn, zetle bu srete rol oynayan faktrler ve mekanizmalar ak
lamaya alr. Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nda balatt bu giriim
yaplama teorisi zerine sonraki tm yazlarnda ayrntlar ve farkl bo
yutlaryla amlanmaya allr. Bu giriimde bir yanda olayn aktr/ fail
yn ve bunun farkl boyutlar, te yandan yapsal (ve sistemsel) sreler
belirlenmeye allr. Bu anlamda, Giddens psikanalitik teori, psikolojik
teori, gd teorisi, sembolik etkileimci, fenomenolojik ve etnometodolo
jik yaklamlardan hareketle (ve eletirel bir yaklam iinde) bir "bi
rey / zne/ fail teorisi"nin yan sra, yapsalc, post-yapsalc ve ilevselci
yaklamlarn eletirel deerlendirmesinden hareketle bir "toplumsal ya
p teorisi" gelitirmeye alr.

E) Giddens'n Bilim ve Yntem Anlay

Giddens, bilim ve sosyolojik yntem anlayn "sosyal bilimlerin genel


likle doa bilimleriyle ayn mantksal ereveyi paylatn vurgulayan"
(1984: xiv) pozitivist (kendi deyiiyle, natralist) bir bilim anlayna sa
hip olan Durkheimc-Parsonsc yapsal-ilevselcilik karsnda konumlan
drarak ve byk lde hermeneutik felsefe (genellikle mikro sosyoloji
ler olarak bilinen sembolik etkileimcilik, fenomenolojik sosyoloji ve bil
hassa etnometodoloji) etkisinde ekillendirir. Burada Popper'n empiriz-
anthony giddens 75

me farkl eletirilerinden (eletirel bir gzle) yararlanr. Ancak, bunu ya


parken hem Kuhn'un 'paradigmalar' hem de kar-pozitivist kanattan
Winch'in 'hayat tarz' kavramn 'anlama', 'karlkl anlama' erevesin
de deerlendirmeye alr. Hem bu iki kavramn snrllklarn ortaya
koymaya, hem de onlar kendi bilim anlayna uyarlamaya alr.
Giddens sosyolojik kanatta natralist bir bak as sergilediklerini
ve nesnelcilie eilimli olduklarn dnd Anglo-Sakson ilevselcilik
(ve yapsal-ilevselcilik) ile Fransz yapsalcln zellikle bilim anlay
lar konusunda eletirir. Onun ifadesiyle:
levselci dnce, Comte'dan beri, sosyal bilim iin en yakn ve uygu
lanabilir model salayan bir bilim olarak zellikle biyolojiye bel bala
mhr. Biyolojinin sosyal bilimlerin yaps ve ileyiini kavramlahr
mak ve evrim srelerini adaptasyon mekanizmalar araclyla ana
liz etmek iin bir klavuz salad dnlr. Yapsalc dnce, zel
likle Levi-Strauss'un yazlarnda, evrimcilie kar tavr alm ve biyo
lojik benzetmelerden uzak durmutur. Burada sosyal bilimler ve doa
bilimleri arasndaki benzerlik, esasen -her birinin zihnin genel yaps
nn benzer zelliklerini ifade ettii varsayldnda- biliseldir. Gerek
yapsalclk gerek ilevselcilik toplumsal btnn kendi tekil paralar
(yani, kurucu elemanlar olan insan zneler) zerindeki egemen konu
munu kuvvetle vurgular (Giddens, 1984: 1 ).
Oysa Giddens'n yaplama teorisine gre, sosyal bilimlerin arahr
ma alan toplumsal btnlk biimleri deil, aksine zamansal ve meUn
sal olarak dzenlenmi toplumsal pratiklerdir (Giddens, 1984: 1 ).

1. Pozitivizm Eletirisi
Giddens pozitivizm konusuna ilk kez farkl kanattan sosyal bilim anlay
lar zerine, zellikle pozitivizmi farkl alardan sorgulayan yazarlarn
yazlarnn bir derlemesi olan Pozitivizm ve Sosyoloji'nin (1974) 'Giri' ya
zsnda deinir. Giddens bu giri yazsnda bilim (ve sosyal bilim) felsefe
siyle ilgili sorunlar "znellik ve anlam", "genellemeyle ilgili problemler"
ve "deerler, karlar ve bilimsel bilgi" balklar alhnda ana hatlaryla de
erlendirir.
Comte'un 'bilim', 'bilimlerin birlii' (dolaysyla, sosyal bilimlerin
doa bilimlerini, zellikle 'fizik' bilimini esas ve model alnas), 'bilimler
hiyerarisi' ve 'toplumsal mhendislik' anlaynn pozitivizmin temelini
76 birinci blm

oluturduunu belirten Giddens'a gre, ou dnr "Pozitivizmi esa


sen Comte'la deil, 1930'lann Manhk pozitivizm'iyle zdeletirmitir
(Giddens, 1974: 2). Gnmzde pozitivizm terimini kullanan dnrler
ve sosyologlarn akllarnda farkl referans noktalan olduunu syleyen
Giddens, bu farkl ve tutarsz kullanm biimlerine bir dzen getirmeye
alr. Ona gre, burada dikkat ekilmesi gereken husus, Comte'un 'po
zitif felsefe'sinin, her biri doa bilimleri ve sosyal bilimler arasndaki ili
kiyle balanhl zel zellie sahip olmasdr (Giddens, 1977a: 9-10).

lk olarak, sosyal bilim, kendi inceleme-nesnesi bakmndan, doa bi


limlerinin karakteristiklerini oluturduuna inanlanlara paralel tarz
da bir aklayc bilim olarak alnmaldr; ikinci olarak, hem doa bilim
lerinde hem de sosyal bilimlerde, teorilerin 'tarafsz olgular' temelinde
tam ve nihai bir snama kapasitesine sahip olduklar varsaylr; n
c olarak, kimya ve biyoloji bilimi arasndaki iblmnn biyoloji ve
sosyoloji arasndaki iblmyle eit nemde veya muhtemelen daha
nemli olduu, son iki disiplin organik btnlerle ilgiliyken, kimyann
ve hiyeraride onun altndaki sentetik-olmayan bilimlerin sistemler
den ziyade toplamlarla ilgilendikleri varsaylr. Bu grlerden hibiri
dorudan Comte' a ait deildir. Kesinlikle aksi dorudur; onlarn her
biri sosyolojideki en merkezi geleneklerin, zellikle ilevselciliin birer
paras olarak kalmhr. Onlar, ayrca, felsefede . . . mantk pozitivizm
den gl bir destek almlardr (Giddens, 1977a: 10).

Pozitivizm terimi Giddens'n sistematiinde daha genel bir kulla


nma sahiptir. Giddens terimin iki temel kullanm biimini esas alr. Bun
lardan ilki, Comte'un ve daha sonradan Viyana evresi'nin nde gelen
ahsiyetlerinin grleriyle iliki iinde, kendini pozitivist olarak adlan
drmaya hazr olan kiilerin grlerine karlk gelir. kincisi ise poziti
vizmle balanhl aadaki bir dizi perspektifin ounu veya tmn be
nimseyen felsefecilerin almalarna iaret eder. Giddens bu perspektifle
ri yle sralar:

(1) fenomenalizm, yani 'gerekliin' duyu-izlenimleriyle olutuu te


zi. . . (2) (safsata veya yanlsama olarak aalanan) metafizik kartl;
(3) felsefenin bilimin bulgularndan aka ayrt edilebilir, ancak ayn
zamanda bu bulgular zerinde asalak durumunda bir analiz yntemi
olarak sunulmas; (4) olgu .ve deer ikilii, yani empirik bilginin man
tksal olarak ahl!ki hedefler arayndan veya ahl!ki standartlarn uy
gulanmasndan bamsz olduu dncesi; (5) 'bilimin birlii' fikri,
anthony giddens 77

yani doa bilimleri ve sosyal bilimlerin ortak manhksal, hatta muhte


melen metodolojik bir temele sahip olduklan dncesi (Giddens,
1977b: 29; 1995 / 2001 : 145).

Giddens ilk kullanm iin 'pozitivizm', ikincisi iin 'pozitivist felse


fe' terimi kullanr ve bu iki kullanm dnda nc bir kategori daha
oluturur: 'pozitivist sosyoloji'. Ona gre, felsefi pozitivizm veya poziti
vist felsefe iki temel unsura iaret eder. (1) Bilginin temeli olarak deneyi
min biricikliini ne sren ve Kolakowski'nin 'fenomenalizmin kural'
olarak adlandrd ey. Bu vurguda, bilgi olarak nitelenebilecek tek ey,
bir anlamda bir alglayc tarafndan dorudan alglanabilecek bir 'ger
eklik' le ilikili olabilir. Soyut bir kavram veya genelleme, rnein bilim
le ilgili olanlar, Kolakowski'nin ifadesiyle, "bize (soyutlamalar araaly
la, empirik olarak ulalamaz alanlara ulamay salamas anlamnda)
hibir fazladan, bamsz bir bilgi sunmaz". Ancak Giddens'a gre, "ger
ekte bunlar, tm (geerli) bilginin deneysel temelinin duyusal olarak
kavranlan 'gereklik' iinde bulunduu temel kabulnn sadece farkl
tezahrleridir". (2) "deer yarglar, deney nda 'geerlilikleri' snana
bilecek trden hibir empirik ierie sahip deildir. Duyusal ortamla ili
kili, deer yarglan veya normatif iddialarn ieriiyle dorudan ilgisi
olabilecek hibir gzlem tr yoktur" (Giddens, 1974: 2-3).
Bu ekilde tanmlandnda pozitivizmin kesinlikle Comte'la bala
madn, aksine Bah felsefesinde ok daha uzun bir tarihe sahip olduu
nu ne sren Giddens'a gre, 'pozitivizm'in felsefeciler ve sosyologlar
iin bir lde farkl anlamlara sahip olmasnn nedeni, ksmen, "poziti
vist kabullerin sosyolojiye giriinin genel felsefi dzeyde zme kavu
turulamayacak olduka zel bir dizi glk yaratmasdr" ve felsefede
pozitivizm, bir anlamda, u iddia veya rtk kabul etrafnda gelimitir:
"bilimdeki fikirler ve nermeler bir bilgi biiminin doasnn belirlenebi
lecei referans noktas araclyla bir ereve oluturabilir". Giddens'a
gre, sosyolojik pozitivizm ise, doa bilimlerinde kullanlan kavramlar ve
yntemlerin bir 'insan bilimi' veya 'toplumun doal bilimi'ni oluturmak
iin de kullanlabilecei iddiasna dayanr. Giddens iin, bu iddia doa bi
limlerinin karakterine ilikin aka veya zmnen ifade edilmi bir gre
dayand iin, akas bir lde, felsefi pozitivizmin epistemolojik ka
bulleriyle ilikili trden problemlerle balanhldr. Giddens, pozitivizmin
sosyolojiye giriiyle ilikili temel sorun ayrt eder. Yukarda belirttii
miz gibi, bunlar "znellik ve anlam"la, "genellemeyle" ve "deerler, -
78 birnci blm

karlar ve bilimsel bilgi"yle ilgilidir. Kklerini Comte ve Durkheim'dan


alan sosyolojideki pozitivist tutum (herhangi birini kabul ebnenin mutla
ka dierlerini de benimsemeyi gerektirmedii) temel kabul ierir
(Giddens, 1974: 3). Giddens Pozitivizm ve Sosyoloji balkl kitabnn ns
znde bu kabulleri u ekilde aklar:

1. Doa bilimlerinin metodolojik prosedrlerinin dorudan sosyolojiye


uygulanmas gereklilii. Bu bak asna gre, insani znellik, ka
rar ve irade gibi olgular toplumsal davran doa dnyasndaki
nesneler gibi bir 'nesne' olarak ele alma konusunda zel engeller
yaratmaz. Pozitivizm burada "toplumsal 'gerekliin' gzlemcisi
olarak sosyolog"la ilikili zel bir tutumu ima eder.
2. Sosyolojik arahrmalarn sonucu veya nihai-sonucu doa bilimle
rindeki sonulara paralel bir biimde formle edilebilir: yani, sos
yolojik analizin hedefi, doal gereklikle iliki iinde oluturulabi
lecek trden 'yasalar' veya 'yasa benzeri' genellemeler formle
edebilmek ve etmektir. Pozitivizm, burada, "kendi inceleme-nesne
sinin analizcisi ya da 'yorumlaycs' olarak sosyolog" anlayn ie
rir.
3. Sosyoloji, biim olarak, salt 'arasal' nitelikte bilgi salayan teknik
bir karaktere sahiptir; baka deyile, sosyolojik arahrmann bulgu
lar pratik politikalarla veya deerlere ulamayla ilikili manhksal
olarak verili ierimler tamaz. Sosyoloji, doa bilimleri gibi, deer
ler konusunda 'tarafsz' olmaldr. Bu adan pozitivizm, "toplum
sal dzenle pratik olarak ilgili biri olarak sosyolog" fikrine dayal bir
bak asna dayanr (Giddens, 1974: 3-4).

Giddens, 1976'da yaynlanan Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar'nda


-zellikle epistemolojik tarhmalarn yer ald- "Aklayc Yorumlarn
Yaps' balkl blmde ise pozitivizm terimini iki anlamda kullanr: (1)
tm 'bilgi'nin veya 'bilgi' olarak alnabilecek her eyin dorudan gerek
lie ya da gerekliin duyularla kavranabilecek ynlerine atfta bulunarak
ifade edilebilecei gr ve (2) bilimin yntemleri ve mantksal formu
nun toplumsal olgularn incelenmesinde kullanabilecei inanc. Ona gre,
zellikle ikinci anlamnda pozitivizmin, yani "doa bilimlerinde oluturu
lanlarla ayn mantksal forma sahip aklayc emalar ieren ' toplum hak
knda bir doa bilimi' kurmann mmkn olabilecei tezi"nin sosyolojiye
(ve dolaysyla sosyal teoriye) en cretkar yansmas Durkheim'in Sosyolo
jik Yntemin Kurallar' dr (Giddens, 1976/ 2003: 171, 173).
anthony giddens 79

Giddens burada ayrca, manbk pozitivizm ve uzanblarnn, (Fe


ighl'in deyimiyle) 'ortodoks' doa bilim anlaynn muhakeme izgisini,
yani bilimsel teorileri hipotetiko-dedktif sistemler olarak alan anlay,
gzlem dili ve teori dili ayrmnS ve neticede u iki iddiay eletirir: (1) bi
limsel bilginin 'kesin' nihai temellerini arabrmann mmkn ve gerekli
olduu; ve (2) bu temellerin teorik olarak tarafsz / ntr bir dil erevesi
iinde betimlenebilecek ya da snflandrlabilecek baz deney alanlarna
oturtulmas gereklilii (Giddens, 1976/ 2003: 176).
Giddens, Popper'n 'dorulamac' ve empirist bilim ve bilgi anlay
na baz eletirilerinden yararlanr. Bu eletirilerden ilki, teoriden bam
sz bir gzlem dili dncesine kar klmas hususunda empirizmle ba
koparmann nemi; ikincisi "bilimin atak ve yeniliki olduu veya bu
ynde bir aba iinde olmas gerektii, ancak kendi bulgularna kar (ol
duka kesin gibi grndkleri durumlarda bile) derin kkl bir kukucu
luu daima koruduu" dur. Fakat Giddens, yanllamann Popper'n d
nd kadar basit bir prosedr olmadna, yanllayc bir gzlem ola
rak alnan eyin bir ekilde gzlenen eyi betimleyen teorik sistem veya
paradigmaya bal olduuna, teorilerin ayn zamanda temel teorik yakla
m gz ard etmeden aklanabilecek grnte 'yanllayc mekler'i
dahil edecek farkl yollara sahip olduklarna inanr. O aynca Popper'n
naif yanllamaclnn yerine Lakatos'un sofistike yanllamaclnn
geirilmesi gerektiini savunur. Ona gre Lakatos'un yaklamnda zel
likle deerli olan yan, bilimde gelitirilen yeni bir arabrma programnn
ncekilere gre daha kapsaml olduu, 'yeni olgular' ngrp aklaya
bildii veya yerini ald program iindeki tutarszlklara ya da 'ak nok
talar'a zm getirebildii lde 'yarabc' olduu vurgusudur (Gid
dens, 1976 / 2003: 185, 186-187).
Tucker'n ifadesiyle, Parsons sosyolojide bir toplumsal eylem teorisi
oluturmaya alrken, doa bilimsel modelle ilgili problemlerden ken-

5 Bu anlaya gre, teorilerin oluturulmas farkl kavramsal aynmlahrma dzeylerini gerekti


rir: bir yanda empirik ieriklerden bamsz soyut postlalar, yani teori dili, te yanda duyu
sal gzlem alanna atfta bulunan gzlem dili bulunur. Bu aynndan dolay gzlem dili ve teo
ri dili arasndaki ilikileri belirleyen tekabliyet kurallarnn bulunmas gerekir. Giddens'n
burada eletirdii ey, gzlem dili ve teori dili arasndaki aynndan ziyade, bu anlayn teori
ve gzlem dili arasnda oluturduu tekabliyet kurallandr. Bu yaklam tekabliyet kural
ru yle ifade eder: gzlem dili d gerekliin resmini sunar, teori dili bu gereklii sunacak
tarafsz bir dil erevesinde baz deney alanlan 'oluturur. Giddens ise bir tekabliyetin olma
s gerektiine inanr ancak bu yaklamdaki asl problem tekablliyet kurallarn ieriinin ok
net olarak ortaya konulmamasdr (Giddens, 1976/2003: 176, 177).
80 birinci blm

dini kurtaramayan Popper daha ziyade bilimsel aklamann dogasyla il


gilenmesine ramen, onlar yorumcu yaklamlarn temel saldr merke
zi olan bilimsel modele ilikin u n-kabulleri paylarlar: (1) gzlemci
den bamsz olarak nesnel bir olgular dnyas vardr; (2) bylece, kii
dnyay empirik olarak snanabilecek gzlemlerle anlayabilir; (3) bilim
sel bilginin kavramlar kendi iinde tutarl ve zaman iinde istikrarldr;
ve (4) bir nermenin gereklii onun kkenlerinden ayrdr (Tucker,
1998: 39).
Giddens, Popper zerine deerlendirmelerinin ardndan Kuhn ve
Winch'in benzer snrllklar paylahn dnd 'paradigmalar' ve
'hayat tarz' kavramlarn eletirir ve onlar yeniden uyarlamaya alr.
Ona gre, bu snrllklar noktada toplanabilir.
ncelikle, Kuhn paradigmalarn, Winch hayat tarzlarnn i-btn
lklerini abarhr (Giddens, 1976/ 2003: 187, 209), dolaysyla onlar bln
meler ve aynmalan dikkate almazlar. kinci ve ilkinin doal bir uzanhs
olarak, Kuhn bilimin ve Winch hayat tarzlarnn d faktrlerden etkilen
me derecesini yeterince dikkate almaz. "Kuhn, sanki 'd' etkiler sadece
'devrimci' deime dnemlerinde rol oynuyormu gibi bir iddiada bulun
ma eilimindedir" . Ancak Giddens' a gre, bilimin geliimi, srekli ola
rak, bilimin dnda kald veya kalmas gerektii varsaylan toplumsal
etkiler ve karlarla i ie geer ve onlardan etkilenir; eletirel akl olarak
bilimin kurumsal zerklii hibir zaman ksmi olmaktan teye gemez;
dogmatizmler kadar bilimsel teorideki gz kamatrc yenilikler de
normlar ve karlar tarafndan koullandrlr. Fakat Giddens buradan bi
limsel teorilerin geerliliinin kendi oluumlarnda belirli lde rol oy
nayan karlara indirgenebilecei sonucunun karhlamayacan ve bu
tavrn aslnda eski 'bilgi sosyolojisi'nin klasik hatas olduunu belirtir.
nc ve ilk ikisinin doal bir uzanhs olarak, Kuhn paradigmalar 'ka
pal' sistemler olarak alma eilimindedir. Bu durum zellikle Giddens'n
ve hermeneutiin temel problemi olan 'anlama' ve 'karlkl anlama'yla
ilikili bir sknhya yol aar. Zira, paradigmalar birbirinden kopuk ve ka
pal birer evren iseler, anlam ereveleri birbirlerinden bamsz olarak
var oluyorlarsa, bir anlam erevesinden dierine gemenin nasl mm
kn olaca aklanamaz (Giddens, 1976/ 2003: 187-189). Bu arada Gid
dens, Kuhn'un 'paradigma' terimini kullan biimi ile 'anlam erevesi'
adn verdii kavramn farkl versiyonlar arasnda nemli ortak zellik
ler olduunu belirtir (Giddens, 1976 / 2003: 208).
anthony giddens 81

Giddens bu kmaz amak iin hareket noktas olarak her paradig


mann ('dil oyunu', 'hayat tarz' vb.nin) dierleriyle i ie getii, dola
ymland nermesini alr. Bu nerme aslnda nceki ve sonraki paradig
malar, eski ve yeni hayat tarzlar arasnda (temel ve nemli ayrlklar ve
uzlamazlklara ramen) belirli 'sreklilikler' olduu anlamna gelir
(Giddens, 1976/ 2003: 189-190).

2. Rlativizm
Giddens, Kuhn ve Winch'in yaklamlarnn bu snrllklarnn ve zellik
le Kuhn'un 'paradigmalarn karlahrlamazl' fikrinin, dolaysyla a
n rlativizmin 'anlam' ve 'karlkl anlama' konusunda yol aabilecei
problemleri zmeye alrken bilgi sosyolojisindeki nl ve eski mut
laklk ve rlativizm tarhmasna bular ve bir ara zm bulmaya al
r.
Giddens bu zm araynda iki tr rlativizm ayrt eder: (1) an
lam dzeyinde rlativizm: anlam erevelerinin 'kapal karakter'ine an
vurgudan kaynaklanma eilimindeki, anlamlar bir ereveden dierine
aktarmann imkansz gibi grnd rlativizm biimi ve (2) yargsal r
lativizm: farkl anlam erevelerinin, -her biri marihksal olarak bir dieri
ne denk ve bu yzden rasyonel olarak dierlerine gre deerlendirileme
yen, aksine 'verili' olarak alnmas gereken zel bir tecrbe/yaanh evre
ninden mteekkil- farkl gereklikleri temsil ettikleri gr. Ona gre,
iki rlativizm biimi de belirli paradokslara yol aar: (i) "ikisi de, her bil
ginin -daima n-kabuller gerektiren, ancak bu n-kabullerin de bizzat
kendileri zerine kurulu bilgilerden hareketle aklanabilecei- verimsiz
ancak niceliksel bir arh kaydeden bilgiye dnt bir ksrdng ya
rahr" ve (ii) 'btn bilgiler rlatiftir' eklindeki her evrensel iddiada ol
duu gibi, bu anlaylar kendilerini-olumsuzlamadan ifade etmenin hi
bir yolu yoktur (Giddens, 1976 / 2003: 190-191).
Yargsal rlativizmi amak iin anlam ereveleri konusunda anlam
ve referans ayrmn srdrmenin zorunlu olduunu dnen Giddens'a
gre, anlam erevelerinin, bilimde paradigmalarn veya farkl teorik e
malarn ilikilendirilmesi problemi, ister paradigmalar arasndaki veya
bilim iindeki ilikiyle, isterse uzak tarihsel dnemler veya yabana kl
trlerin anlalmasyla balanhl olsun, bir yorumlama problemidir" ve
"Hermeneutik analiz birbiriyle i ie geen anlam erevelerinin sahiligini
82 birinci blm

dikkate almay gerektirir", zira bu tutum "dier hayat tarzlarn anlamak,


yani bu hayat tarzlar hakknda, ilerinde dorudan yer almayanlarn da
potansiyel olarak faydalanabilecei betimlemeler yapmak iin" gereklidir
(Giddens, 1976 / 2003: 191). Baka ifadeyle, "sz konusu ilikilendirilme
probleminin hareket noktas olarak alnmas, bu erevelere ilikin her
hangi bir rasyonel deerlendirme imkann ortadan kaldran bir rlativiz
me dmeden, anlam erevelerinin sahiliini hermeneutik anlamda he
saba katmann nemini kavramamz salar" (Giddens, 1976/ 2003: 209).
Giddens burada, 'karlkl bilgi' ve 'saduyu' ayrm yaparak, an
lam dzeyinde sahilii yakalama (yani, zerinde arahrma yaplanlarn
anlam dnyalarn kavrama ve yanstma) ile dnya hakknda belli bir an
lam erevesi iinde inanlar eklinde ifade edilen nermelerin geerlilii
meselesini birbirinden ayrr. rnein ona gre, "bir Bahlrun Zande b
ysn anlamas, anlam erevelerinin ilikilendirilmesini gerektiren bir
yorumlama problemidir. Byle bir anlama, szgelimi, bir mikrobik hasta
lk teorisinin geerliliini hastaln bysel ritellerle iyiletirilebilecei
ni savunan bir teori ile karlahrma imkanm manhksal olarak dlamaz,
aksine bu imkann nkoullarndan birini oluturur" (Giddens,
1976/ 2003: 191). Giddens burada bir noktada Winch'e yaklar grnr.
Bir aklama, hayat tarz veya anlay (rnein, bilim) kendi manhru ta
yin eden kriterler temelinde rasyonel olarak merulahrlamaz, daha do
rusu o kendi kriterlerinden hareketle bir baka hayat tarzn yarglayamaz
veya ondan stn olduunu iddia edemez. Zira onlar farkl kozmolojile
ri, dnyaya farkl bak alarm temsil ederler.
Neticede Giddens'a gre, (i) sosyolojide olduu gibi doa bilimle
rinde de teoriden-bamsz gzlemler veya 'veriler' olmad; (ii) 'sofisti
ke yanllamaclk' emasnn snanabilirlik problemlerine (tam anlamyla
yeterli olmayan) bir n-yaklam getirdii; ve (iii) paradigma teriminin
doa bilimleri mi yoksa dier bilimler iin mi kullanldna bakmadan,
hakim teorik bir perspektifi kavramann veya bu trden perspektifleri
ilikilendirmenin hermeneutik grevler olduu kabul edilebilir
(1976 / 2003: 192-193).
Giddens aslnda doa bilimlerinde de aklamann yam sra (anla
ma ve) yorumlamann, yani hermeneutik boyutun nemli olduunu d
nse bile, sosyal bilimleri doa bilimlerinden ayran kapsaml farkllk
larn sosyolojide ve sosyal bilimlerde baka problemleri ne kardm
belirtir. Ona gore, bu problemler yle sralanabilir: (i) sosyolojinin, doa
anthony giddens 83

bilimlerinden farkl olarak, kendi 'arahrma nesnesi'yle zne-nesne iliki


si iinde deil, bir zne-zne ilikisi iinde olmas, onun ura alann n
ceden-yorumlanm bir dnya, yani aktif zneler tarafndan yaratlan an
lamlarn bu dnyann inas veya retimine fiilen dahil olduu nceden
yorumlanm bir dnyann oluturmas, dolaysyla bu dnyada, anlam
erevelerinin yarahlmas ve yeniden-retiminin, sosyolojinin analiz et
meye alt eyin, yani insani toplumsal davrann temel bir koulunu
oluturmas, (ii) bu yzden, sosyal teorinin inasnn baka hibir alanda
benzeri olmayan ifte hermeneutii gerektirmesi; ve (iii) sosyal bilimler
deki genellemelerin mantksal statsnn doa-bilim yasalarnn manhk
sal statsnden olduka anlaml bir farkllk sergilemesi (Giddens,
1976/ 2003: 193, 209).
Doa bilimlerinde, bilim adamlar (topluluklar) farkl anlam er
evelerine sahip olsalar bile, bizzat kendi arahrma-nesneleri aralarnda
bir anlam ayrlklar meselesi olmamas doa bilimcilerin iini kolayla
trr ve burada nermelerin tutarllklar ve geerliliklerini belirlemede
formel mantk daha fazla yardmc olabilir. Fakat anlam erevelerinin
ilikilendirilmesi gereklilii toplumsal hayah veya farkl hayat tarzlarn
"rasyonel her dncenin riayet etmesi gereken 'zorunlu' bir ilikiler k
mesi olarak empoze edilen formel mantn nclleri erevesinde" ele
almay engeller, zira toplumsal hayatn ve anlamlandrmann farkl tarz
lar olan "metafor, ironi, ineleme, kastl eliki /mugalata ve -pratik et
kinlik olarak- dilin dier incelikleri" formel mant ilgilendirmez. Buna
ramen, Giddens bunun hermeneutiin, zdelik ve eliki kavramlarn
dan vazgemesi anlamna gelmediini, aksine bu ilkelerin farkl anlam
ereveleri iindeki ifade tarzlarnn, balamsal olarak, yani zel yaant
biimleri pratiinin unsurlar olarak kavranmas gerektiini, ancak ayr
ca anlam erevelerindeki tutarllklar kadar tutarszlklar ve tartmal ya
da ihtilafl anlamlarn da hermeneutik olarak kavranmas gerektiini vur
gular (Giddens, 1976 / 2003: 193-195). Neticede, bu yorumlamann nasl
yaplmas gerektii, aratrmacnn veya herhangi bir birey ya da grubun
anlam erevesinden (paradigmas veya kltrnden) hareketle bir ba
ka anlam erevesinin nasl anlalabilecei veya kavranabilecej soru
nuna geliriz. Giddens bu meseleyi Schuzt'un 'uygunluk problemi' olarak
adlandrd aklama tarz balamnda (eletirel bir tutum iinde) tarh
r.
84 birinci blm

3. Uygunluk Problemi veya Bilimsel Dil/Gndelik Dil likisi


Sosyoloji ve antropoloji arasnda ayrlmaz bir iliki olduunu dnen
Giddens, bir sosyolojik analiz konusu olarak toplumsal davran hakkn
da genellemeler yapmann gzlemcinin bir hayat tarzna dalmasn gerek
tirdiini, dil oyunlarnn (hayat tarzlar, kltrler, paradigmalarn) her
meneutik olarak bu yolla ilikilendirilebileceini vurgular. Fakat burada
ki bir sorun, bir hayat tarzna (anlam erevesine) ne kadar 'dalmamz'
gerektiidir. Bu dalma ileminin tam yelik benzeri bir ey olarak alna
mayacan belirten Giddens' a gre, "Yabanc bir kltr ziyaret eden an
tropolog, bu kltr hakkndaki bilgini derinletirirken asl kimliini fe
da edemez: antropologun esas grevi, gerekte, bu kltre ilikin betim
lemeleri kendi kltrel kimliinden yola karak diyaloga sokrnakbr".
Giddens burada olgun dnem Wittgenstein'n u grn uyarlar: bir
hayat tarzn bilmek, kiinin onun iinde yolunu bulabilmesi, yani baka
laryla olan karlamalar srdrebilmek iin gerekli karlkl bilgiye (fii
len kullanmasa da) sahip olabilmesi demektir (Giddens, 1976/ 2003: 196-
197).
Ona gre bu anlama srecinde iki farkl sorun karmza kar: (i)
karlkl ilikiler arahnlan kiilerin tepkileri veya yansyan tepkileri ks
tas olarak alnd, onlann da arahrmacnn tespitleri veya sylediklerini
'sahi' veya 'tipik' olarak kabul etmeye hazr olduk.lan lde srdrle
bilecei ve 'uygun' olarak deerlendirilebilecei iin, bu tespitin ierimle
rinin nasl aklanabilecei; ve (ii) hayat tarzlarna ilikin betimlemelerin
ilikilendirilmesiyle ilgili hermeneutik grev ile sosyal bilimlerde geliti
rilen teknik kavramlar arasnda nasl bir iliki olduu (Giddens,
1976 / 2003: 197). Bu ksaca, sokan, gndelik hayahn kavramlar ile bili
min (meta) kavramlar arasndaki ilikinin, aradaki mesafenin ve karlk
l dolaymlanmalannn aklanmasn gerektirir. Mesele, bir yandan, bili
min sokan kavramlarn kullanp kullanamayaca, kullanabilirse bu
nun snrlar ve kriterlerinin ne olaca, te yandan, ilkine olumlu cevap
verildiinde, sosyal bilimlerin davranlarna ahfta bulunduk.lan bireyle
re yabanc kavramlar kullanp kullanamayacaklan, kullanabilirlerse bu
nun snrlar ve kriterlerinin ne olacadr.
Giddens'a gre, yukarda ifade edilen "iki soru, Schutz'un, Weber'i
izleyerek, 'uygunluk problemi / postlas' olarak szn ettii eyin iki
farkl boyutunu oluturur" (Giddens, 1976/ 2003: 197). Baka ifadeyle,
Schutz'a gre, sosyal bilimlerde genel, balamdan bamsz bilgiler bulu-
anthony giddens 85

nurken, sokaktaki bireylerin gndelik hayatlarnda kullandklar bilgi


stoklar 'yemek kitab' bilgisi biimindedir. Dolaysyla, sosyal bilimcile
rin oluturduklar kavramlar ile sradan aktrlerin gndelik hayattaki
kavramlar birbirinden farkldr. Ancak Schutz'a gre, sosyal bilimlerin
kavramlar gndelik hayattaki kavramlara uygun olmaldr. Giddens,
Schutz'un aklamalarnn doyurucu olmadn dnr. Gndelik ha
yatin dili ile bilimlerin uzmanlk dilleri arasndaki ilikiye dair bir dier
yaklam Winch'e aittir. Giddens, Schutz'dan ziyade Winch'in yaklam
nn daha doru olduunu dnr (Giddens, 1979 / 2005: 436, 437).
Giddens'n ifadesiyle, "Winch, tipk Schutz gibi, sosyal bilimlerin
davranlarna atifta bulunduklar bireylere yabanc kavramlar rahata
kullanabileceklerini kabul eder" (Giddens, 1976 / 2003: 197). Ancak
Schutz'un aksine Winch, sosyolojik kavramlarn sokaktaki bireylerin kav
ramlarna dntrlmesi gerekliliini deil, aksine sosyal bilimcilerin
kavramlarnn toplumsal aktrlerin kavramlarna hakim olmay gerektir
diini vurgular (Giddens, 1979 / 2005: 437). rnein, Winch'e gre, ia
damlannn kendi etkinliklerinde kullandklar kavramlarla mantiksal
balanti iinde olduu, iktisatnn kavramn i etkinlii asndan ne an
lam ifade ettiini nceden kavram olmas gerektii iin, iktisatlar so
kan bilmedii kavramlar kullanabilirler ve aynca bu kavray para,
maliyet, risk gibi i dnyasyla ilgili kavramlar anlamay da gerektirir
(Giddens, 1976/ 2003: 197). Winch'in aklamasnda bu 'mantiksal balan
t' ile ne kastedildiinin ak olmadn belirten Giddens' a gre, bu prob
lemi aklamak iin doal (gndelik) dil ve bilimsel dil (teknik meta-dil)
arasndaki ilikinin 'etkileimin inas', 'edim tespitlerinin Praxisle ba
lants' ve 'zneler-araslk ve gndelik dilin rol' balamnda ele alnma
s gerekir.
Giddens burada bilimsel terminolojinin niin gndelik dilin kav
ramlarna bavurmadan ekillendirilemeyeceini, niin ondan beslenmek
zorunda olduunu gstermeye alr. ncelikle 'gndelik dil' insan fail
lerin ina edici becerilerinin rn olan etkileimin kurulmasnda bir
yandan bireylerin dierlerinin eylemlerini betimleme (niteleme) arac ola
rak, te yandan onlar arasnda iletiim arac olarak temel bir role sahiptir;
ve ikinci olarak, bunlar gndelik hayatin pratik etkinlikleriyle skca i ie
getikleri iin dil kullanm (dierleri gibi) pratik bir etkinliktir. Bireylerin
(kendilerinin ve dierlerinin) eylemlerine ilikin tespitleri sregiden Pra
xis olarak toplumsal hayatin basit bir ayrnts olmayp, toplumsal haya-
86 birinci blm

hn retiminin ayrlmaz (ve olmazsa olmaz) bir parasdr; nk zneler


araslk, yani niyetlerin aktarlmas bakalarnn yapbklar eyleri ve on
lar hangi niyetler ve gerekelerle yaphklanru tespit ederek (niteleyerek,
betimleyerek) mmkndr. Bu erevede anlama (Verstehen) sadece sos
yal bilimlerin ilgi alann oluturan toplumsal dnyaya zel bir giri yn
temi deil, ayn zamanda yeleri tarafndan retilen ve yeniden-retilen
bir varlk olarak insan toplumunun varolusal/ ontolojik bir kouludur.
Neticede, ona gre, "doal (gndelik) dil hem eylemin 'anlaml' olarak in
as hem de etkileim srasnda iletiim sreci asndan merkezi konum
da olduu iin, sosyolojide hibir 'arahrma materyali'ne [gndelik] dile
bavurmadan ulalamaz" ve "sosyolog gzlemci doal dil kategorilerin
den bamsz teknik bir meta-dil kuramaz" (Giddens, 1976 / 2003: 198-
199).
zetle, Giddens'a gre, Schutz'un "sosyal bilimlerdeki teknik kav
ramlar bir ekilde gndelik eylemlerde kullanlan sradan kavramlara in
dirgenmeye elverili olmaldr" tezine dayal aklama biimi yanlbr ve
aslnda yaplmas gereken, "gzlemci sosyal bilimcinin ncelikle bu gn
delik kavramlar kavramas, yani zelliklerini analiz etmeye veya akla
maya alh hayat tarzna hermeneutik olarak nfuz etmesi" dir. Zira,
sosyal bilimlerin teknik sz daarc ile sokan kavramlar arasnda
geiler vardr: nasl sosyal bilimciler anlam', 'gd', 'g' vb. gnde
lik kavramlar benimseyip onlar daha spesifik anlamlaryla kullan
yorlarsa; ayn ekilde sradan aktrler de, sosyal bilimlerdeki kavram
ve teorileri benimseyip onlar kendi davranlarnn rasyonalizasyo
nunda kurucu unsurlar olarak kullanma eilimindedirler (Giddens,
1976/2003: 209-210).

Giddens bu arada doa bilimleri ve sosyal bilimler arasndaki u


benzerlik ve farkll vurgulama gerei duyar. Ona gre, az ok farkl ge
rekelerle, doa bilimci gzlemci de sosyologla ayn konumda olsa bile,
sosyal bilimler zneleri tarafndan nceden 'yorumlanm' bir dnya ile
megul olduklar (ve bu zneler dnyay 'anlaml' biimde reterek/ sr
drerek onu incelemeye elverili bir dnya olarak ina ettikleri) iin, gn
delik (doal) dille ilikileri ayn deildir. Giddens'a gre, doal dil ve tek
nik meta-dil ilikisi hakkndaki bu tespitin ierimleri, (1) sosyolojik yn
tem asndan ve (2) sosyal analiz veya teoriyle ilintili meta-dillerin inas
asndan ele alnabilir (Giddens, 1976/ 2003: 199).
anthony giddens 87

Sosyolojik yntem asndan: sosyal bilimlerde her arahrma tarz 'in


celeme-nesnesi'ni oluturan kiiler veya topluluklarla belirli lde (r
nein kablarak gzlem, soru-kad, grme vb. teknikler araclyla fii
len) iletiime girmeyi gerektirir. Dorudan veya tarihsel arabrmalarda
olduu gibi, dolayl yoldan toplumsal davranlarnn arabnlmas da
karlkl bilgiyi kullanabilme becerisine baldr (Giddens, 1976/ 2003:
199-200).
Sosyal analizle veya sosyal teoriyle ilintili meta dillerin inas asndan:
Giddens burada (hermeneutik analizde) kendi 'karlkl (paylalan) bil
gi' anlayn olutururken belirli lde yararland Schutz'un 'insan
eylemi modellerinin rasyonel inas' ve 'rasyonel insan eylemleri model
leri inas'. ayrmna bavurur. Bu aynnda, Weber'de olduu gibi rasyo
nel temelde, aktrlerin birbirlerini anlama abas iinde ina ettikleri ras
yonel eylem modelleriyle (Schutz'un deyimiyle, 'birincil dzey inalar'la)
sosyal bilimcilerin onlann eylemlerini kavramak iin il.a ettikleri rasyo
nel modeller ('ikincil dzey inalar') arasnda 'uygunluk' olmas gerekti
i, ksaca sosyal bilimcilerin eylemleri betimlemekte kulland.klan kav
ramlar ve betimlemelerin eylemleri betimlenen insanlara sahici gelmesi,
bu betimlemeler ve kavramlarda kendilerinin yansbldn hissetmeleri
gerektii anlablmak istenir. Neticede, aradaki anlam farkllklarn aynen
yanstmak zorunda olmasalar da, "aktrlerin kavramlarnn etkileim
arac olarak kullanld anlaml davrana abfta bulunan sosyolojik kav
ramlarn, etkileim kurmayla ilintili anlam farkllklarn 'yakalamalar'
gerekir. Giddens burada kendi sosyal bilim anlaynda merkezi konum
da olan ve sosyolojide teorik meta-dillerin oluturulmasnda nemli oldu
unu dnd 'ifte hermeneutik' kavramna bavurur. zetle, "Sos
yolojik kavramlar yeniden formle edilirken, hem onlann gndelik ha
yattaki kullanmlarna riayet edilir, hem de bu kullanm biimleri -kesin
lik vb. kriterler temelinde- 'deiiklie urablr"' (Giddens, 1976/ 2003:
200-201 ).
Giddens'a gre, teori retmek sadece bilim adamlarna zg olma
yp, her yetikin (ehliyet sahibi) birey "hem kendi davrantan hem de
bakalarnn niyetleri, gerekeleri ve gdleri hakknda, toplumsal haya
bn retimi iin tamamlayc nitelikte rutin yorumlar yapan bir toplum
teorisyeni" olduu iin, "toplumdaki yeler tarafndan kullanlan kav
ramlarla sosyolog gzlemcilerin kullandklar veya oluturduklar kav
ramlar arasnda karlkl iliki vardr". Giddens sosyal bilimler iin ol-
88 birinci blm

duka nemli olduunu dnd bu ilikiyi, doa bilimlerinin kapsa


mnn toplumsal hayatn incelenmesini de ierecek biimde geniletilme
siyle insanlar sadece bulank ve mistik bir biimde algladklar glere
bamllktan kurtaraca kabulnn etkisi altndaki 19. yzyl toplumsal
dncesinin, Comte' dan Durkheim' a ve belirli Marx okumalar zerin
den Marksist-Leninist determinizme kadar uzanan geliim izgisinin
temsil ettii 'ortodoks' pozitivist sosyoloji okulunun grmezden geldii
ni iddia eder (Giddens, 1976 / 2003: 201). Dolaysyla bu sosyoloji gelenei
sradan toplumsal faillerin bilgili failler olduunu gz ard ederek sosyal
bilimlerin uzmanlk bilgisiyle sradan faillerin bilgisi arasna keskin bir s
nr eker. Bu iddiann temelinde de (yukarda ifade edildii gibi) sosyal
bilimlerin kendini, tpk doa bilimlerinkine benzer ekilde nesne-nesne
ilikisi erevesinde tanmlamas yatmaktadr.
Bu noktada Giddens'n zellikle bilim anlay erevesindeki tes
pitlerinin entellektel temellerinde yorumcu sosyolojilerin olduunu, an
cak bununla beraber aralarnda belli bir entellektel mesafe de bulundu
unu bir kez daha ifade etmek gerekir. Bu dorultuda Giddens'n bilim
anlayn daha iyi anlayabilmek iin yorumcu sosyolojilere ynelik u
tespitlerini belirtmekte fayda vardr.

4. Yorumcu Sosyolojilerin Katklar ve Zayflklar


Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar, kitabn alt balndan da anlalaca
zere, sosyal analizde -farkl dzeylerde- anlamn yorumlanmas
nn merkezi nemini kabul eden, ancak ayn zamanda sosyolojinin ni
in tamamen 'yorumlayc' olamayacan gsteren bir konumu biim
lendirmeye alan, yorumcu sosyolojiler zerine eletirel bir amla
maya odaklanr (Giddens, 1990a).

Yapsalaln kuvvetle kar olduu 'hmanizm' in yuvas olan her


meneuitik dncenin sosyal bilimler ve doa bilimlerini tamamen farkl
eyler olarak aldklarn vurgulayan Giddens'a gre, rnein Dilthey'n
ortaya koyduu ekliyle hermeneutikte zne ve toplumsal nesne arasn
daki uurum en st dzeydedir, znellik kltr ve tarih deneyiminin n
ceden kurulu merkezi ve bu sfatla sosyal bilimler ve insan bilimlerinin
ana temeli olarak grlr, znel deneyim alan dnda ve ona yabana
olarak kiisel-olmayan neden-sonu ilikilerinin ynettii bir maddi dn
yann varl kabul edilir. Neticede,
anthony giddens 89

znellik natralizme eilimli dnce okullar tarafndan gizemli bir


ey veya hemen hemen tortu trnden bir olgu olarak grlmesine
ramen, hermeneutikiler iin bulank olan -insan etkinliinden farkl
olarak sadece dardan kavranabilen- doa dnyasdr. Yorumcu sos
yolojilerde, insan davrannn aklanmasnda eylem ve anlamaya n
celik tannr; yapsal kavramlar belirgin biimde ne kmaz ve kstla
yclktan pek fazla sz edilmez. Ancak, ilevselcilik ve yapsalalk iin
yap (kavrama yklenilen farkl anlamlarnda) eylem zerinde nce
likli konuma sahiptir ve yapnn kstlaya zellikleri kuvvetle vurgu
lanr (Giddens, 1984: 1-2).

Giddens birok noktada yorumcu sosyolojilere daha yakndr. Ona


gre, 'yorumcu sosyolojiler' in zellikle sosyal bilimlerin mantk ve ynte
minin aydnlatlmasna baz temel katklan yle sralanabilir:

(a) toplumsal dnyann, doa dnyasndan farkl olarak, aktif in


san znelerin ustalkl bir icras olarak kavranmas gereklilii;
(b) bu dnyann ' anlaml', 'aklanabilir' veya 'anlalr' bir biim
de inasnn (sadece bir iaretler ya da semboller sistemi olarak deil, ak
sine pratik etkinliin bir arac olarak alnmas gereken) dile bal oldu
u;
(c) sosyal bilimcinin davranlarn betimleyerek analiz etmeye a
lt kiilerin becerilerine benzer trden becerilerden faydalanmak zo
runda olduu ve

(d) toplumsal davran hakknda betimlemeler yapmann, sokakta


ki bireylerin toplumsal dnyay kurar ve yeniden-kurarken faydalandk
lar anlam erevelerinin hermeneutik olarak kavranmasna bal olduu
(Giddens, 1976/ 2003: 205).

Aynca, Tucker'n da zetle ifade ettii gibi,

(e) gzlemci ve gzlenen ayrlnn kesinlikle srdrlemeyecei


(nk sosyal bilimlerde aklama fiziksel ve doal srelerin aklanma
sna benzer bir ekilde salanamaz, bilim adam zelliklerini betimledii
aratrma nesnesine katlmak zorundadr).
(f) Anlamn zneler-aras bir temele sahip olduu (nk anlamlar
bireylerin gndelik hayattaki etkileimleriyle yaratlr ve yeniden retilir;
znel anlam kltrlere ve alara gre deien zneler-aras bir balam
da ina edilir).
90 birinci blm

(g) Bilginin ortaya kt balamdan bamsz olarak alnamayaca


(nk her bilgi, ister bilimsel ister saduyusal olsun, toplumsal haya
tn zneler aras doasndan kaynaklanr) (Tucker, 1998: 53).
Bu katklara ramen Giddens yorumcu sosyolojilerde baz ortak
problemler olduunu dnr. Ona gre yorumcu perspektifler toplu
mun retimine younlarken onun sistemli olarak yeniden-retimiyle
yeterince ilgilenmemiler, rnein Schutz toplumsal eylemin koullarn
aklamaya alrken, onun niyetlenilmi ve niyetlenilmemi sonulan
arasndaki ilikileri yeterince ortaya koymam, bu ihmal toplumsal haya
tn yapsal boyutlarn yeterince teoriletirmemeye dnmtr. Aynca
Winch bir yandan sosyolojinin temel konulan olan kurumsal ve toplum
sal deime ve farkl kltrlerin dolaymlanmalar sorunu gz ard eder
ken, te yandan toplumsal hayatn balam ve uzlamlar Winch'in ana
lizinde insanlar tarafndan mzakere edilen bir ey olarak grnmez
(Tucker, 1998: 53). Bu grlerin kaynan felsefi idealizme yakn duran
ve sosyal analiz alanna aktarldnda bu felsefenin geleneksel yetersiz
liklerini sergileyen dnce okullarn oluturduunu dnen Giddens,
onlarn yetersizliklerini yle sralar:
(a) insani toplumsal hayatn maddi etkinlie ynelik pratik ilgileri
ni ihmal ederek sadece 'anlam'la ilgilenme (zira ona gre, insanlarn do
a dnyasn retmedikleri doru olsa bile, onlar yine de bu doadan ya
rarlanarak retimde bulunurlar ve bunu yaparken de kendi varolu ko
ullarn aktif bir biimde dntrrler};
(b) eylemin nedensel koullarn gz ard ederek, btn insan dav
ranlarn gdleyici ideallere gre aklama eilimi;
(c} toplumsal normlar toplumdaki g eitsizlikleri ve kar farkl
lamalar temelinde ele almama (Giddens, 1976 / 2003: 205-206). rnein,
etnometodologlar 'g'le ve toplumsal ve ekonomik kar atmalaryla
ilgili sorunlar aratrmazlar, amal kar araylarnn ou kez bireysel
davran nasl yaplandrdn ele almazlar (Tucker, 1998: 53},
Aslnda bu zayflklar Giddens' a gre sosyolojik pozitivizmin (na
tralizmin) rnekleri olarak grd ilevselcilik ve yapsalaln stn
yanlardr. Bu zayflklarn ortaya k.tklan felsefi idealist dnce gele
nekleri iinde dzeltilemeyeceini belirten Giddens, aynca bu gelenekle
rin yaptklar katklarn insan eylemini toplumsal determinizm temelinde
aklayan ve felsefedeki pozitivist anlayla gl balarn srdren ra-
anthony giddens 91

kip teorik emalarla kolayca uzlabnlabileceini dnmez. Ona gre,


yorumcu sosyolojinin snrllklarn amak iin i ie gemi u soru
nun zlmesi gerekir: (i) eylem kavramnn ve onunla ilikili niyet, ge
reke ve gd terimlerinin aklanmas; (ii) eylem teorisinin kurumsal ya
plarn zelliklerine ilikin analizle irtibatlandrlmas; ve (iii) sosyal bi
limler ynteminin manhn aklama giriiminde karlalan epistemo
lojik glkler (Giddens, 1976/ 2003: 206).
Bu noktada Giddens'n daha ziyade sosyal bilimsel arabrmann
doas hakkndaki tarhmalarla ilgilendiini belirtmek gerekir. Ona gre,
sosyal bilim teorik ynelimli ve empirik temelli olmaya almaldr. Gid
dens yaplama teorisini farkl yaklamlar eletirerek gelitirirken, sz
konusu farkl teorik ve metodolojik perspektiflerin problemlerini amay
amalayan alternatif bir sosyal bilim anlay gelitirmeye alr ve sosyal
bilimlerin yeni bir sosyolojik teori iinde btnletirilmesi gereken da
lizmlerle dolu olduunu dnr (Tucker, 1998: 55)

5) Giddens'n Yntem Anlay


Giddens sosyal bilimlerin ounu istila ettiini dnd gereksiz
dalizmlerin bir rneini sosyolojideki nitel /nicel sosyoloji ayrma
snda bulur. O pratik ve eletirel bir sosyolojinin toplumsal hayahn di
namiklerini uygun biimde kavramak iin bu dalizmlerin tesine
gemesi gerektiini ne srer. Bundan dolay, sadece nitel / nicel da
lizmini sorunsallatrmakla kalmayp, aynca sosyologlarn arahrma
laryla ilikilerini yeniden dnmeyi tavsiye eder ve sosyal bilimciler
ve sosyologlari arahrdklar sosyal bilimin karlkl etkileimi konu
sunda duyarl olmaya tevik eden yeni sosyolojik yntem kurallar
nerir . . . Giddens iin, nicel /nitel metodolojik dalizmi ne yazk ki
sosyologlar birok verimsiz yola sevk eden mikro /makro ayrmnn
aynasdr ve bu ayrm pekitirir. Giddens merkezine refleksiviteyi yer
letiren bir sosyolojik arahrmaya taraftardr.
Giddens, genelde yapt gibi, metodolojik yaklamn birok farkl
sosyolojik ve felsefi yaklamn eletirisi ve sentezini yaparak gelitirir.
(Tucker, 1998: 35).

Giddens bilim felsefesi konusundaki tarhmalar sonucunda,


Durkheim'a nazire olarak, baz yeni 'sosyolojik yntem kurallar' ortaya
koyar. Ancak buradaki kural ifadesinin sosyal bilimlerde genelde kullan-
92 birinci blm

lan anlamnda 'kurallar' anlamna gelmediini, bir btn olarak kendi in


celemesinde yer alan baz temalarn kabataslak ifadeleri olduunu belir
tir. Ona gre, bu nermeler kendi balarna sosyolojik bir arahrma 'prog
ram' oluturmayp, bu tr bir programn tamamlaya paralardr. Gid
dens bu kurallar drt ana balk alhnda toplar.

A: 'Sosyolojinin inceleme-konusu', yani toplumun retimi ve yeni


den-retimiyle ilgili kurallar:
1. Sosyoloji 'nceden-verili' bir nesneler evreniyle deil, aksine zne
lerin aktif eylemleriyle ina edilen veya retilen bir evrenle ilgile
nir. nsanlar doay toplumsal olarak dntrp onu insa
niletirirken kendilerini de dntrrler; ancak kukusuz,
insanlar, zaten kendi varolularndan bamsz bir nesne
dnyas olarak kurulmu olan doa dnyasn retmezler.
nsanlar dnyay dntrrken tarihi yarahyor ve o yz
den tarih iinde yayorlarsa, bunun nedeni, toplumun reti
mi ve yeniden-retiminin . . . 'biyolojik olarak programlan
m' olmamasdr.
2. Toplumun retimi ve yeniden-retimi bir dizi mekanik sre
olarak deil, aksine yelerinin beceri gerektiren bir icras olarak
alnmaldr. Fakat, bunu vurgulamak, kesinlikle, aktrlerin
bu becerilerin neler olduklarnn veya sadece onlar nasl
kullanabileceklerinin tamamen farknda olduklarn; veya
hut aksine toplumsal hayat tarzlarnn, en doru ekilde, ey
lemin niyetlenilmi sonular olarak grlebileceini syle
mek deildir (Giddens, 1976 /2003: 211).

B: Eylemin snrlan ve retim / yeniden-retim srelerinin ince


lenme biimleriyle ilgili kurallar:
1. nsani faillik alan snrldr. nsanlar toplumu retirler, ancak bu
retimi tarihsel olarak konumlanm aktrler olarak ve kendi se
medikleri koullar altnda gerekletirirler.
2. Yap, sadece insan eylemine kstlamalar getiren bir ey olarak de
il, ona imkan salayan bir faktr olarak da kavramlatrlmaldr
(yapnn ikilii). Yap, her zaman, esas itibariyle kendi yap
lamasndan hareketle incelenebilir. Toplumsal pratiklerin
anthony giddens 93

yaplamasn arabrmak, yapnn eylem araclyla ina


edilerek nasl olutuunu ve buna mukabil, eylemin yapsal
olarak nasl ina edildiini aklamaya almakbr.
3. Yaplama sreleri anlamlar, normlar ve gcn karlkl etkilei
mini ierir. Hem niyetli eylem hem de yap kavram bu unsu
ru mantken ierir: her bilisel ve ahlaki dzen ayn zamanda
'meruiyet ufku' ieren bir g sistemidir (Giddens,
1976/ 2003: 212).

C: Toplumsal hayatin 'gzlemlenme' ve yerleik toplumsal etkin


liklerin betimlenme biimleriyle ilgili kurallar:
1. Sosyolog gzlemci, -'aratrma-konusu 'na kaynak tekil eden- sos
yal hayat, ona ilikin bilgisini kullanmadan bir gzlem 1enomen'i
haline getiremez. Bu noktada, gzlemcinin konumu toplum
daki dier herhangi bir yeninkinden farkl deildir; 'kar
lkl bilgi' bir dizi dzeltilebilir malumat deildir, aksine
hem sosyologlarn hem de sradan aktrlerin toplumsal et
kinlikleri 'anlamak' -yani, bu etkinlikler hakknda 'kabul
gren' betimlemeler yapmak- iin kullandklar ve kullan
mak zorunda olduk.lan 'yorumlama emalan'n anlabr.
2. Bir hayat tarzna dalmak gzlemcinin bu trden betimlemeler ya
pabilmesinin zorunlu ve yegane yoludur. 'Dalmak', burada
-szgelimi yabanc bir kltr sz konusu olduunda- toplu
luun 'tam bir yesi olmak' anlamna gelmez ve gelemez.
Yabanc bir hayat tarz 'hakknda bilgi sahibi olmak', onun
iinde nasl davranacan bilmek, bir pratikler toplam ola
rak ona itirak edebilmektir. Ancak, sosyolog gzlemci asn
dan bu, sosyal bilimsel sylemin kategorilerine uyumlu k
lnmas, yani dntrlmesi gereken betimlemeler yapma
nn bir yoludur (Giddens, 1976 /2003: 212-213).

D: Kavramlarn, sosyal bilimsel anlam ereveleri iinde meta-dil


ler olarak formle edilmesiyle ilgili kurallar:
1. Sosyolojik kavramlar ifte hermeneutige tabidir:
(a) Doa bilimleri veya sosyal bilimlerdeki teorik emalar,
kesinlikle, birer hayat tarz, yani belirli trden betimleme-
4 birinci blm

lerin yapld pratik birer faaliyet biimi olarak grlme


si gereken perspektiflerdir. Bu faaliyetler zaten herme
neutik bir grevdir.
(b) Ancak, sosyoloji, bizzat toplumsal aktrlerin anlam er
evelerinden hareketle daha nceden ina ettikleri bir ev
renle megul olur ve sz konusu anlam erevelerini gn
delik dil ve teknik dilin ilikilendirildii teorik emasna
gre yeniden-yorumlar. Anlam ereveleriyle sosyoloji
nin teorik emalan arasnda basit tek-ynl bir iliki ol
mad iin, ifte hermeneutik olduka kompleks bir s
retir; sosyolojide oluturulan kavramlar srekli 'dola
m' halindedir: ilk etapta, davranlan hakknda analiz
yapmak amaayla oluturulan sosyolojik kavramlar bu
insanlar tarafndan benimsenir ve, bylece, sz konusu
davranlarn tamamlaya paras haline gelir. te yan
dan, ilgili kavramlarn balangtaki anlamlan sosyal bi
limlerin teknik sz daara iinde deiime urar.
2. zetle, sosyolojik analizin temel amalar unlardan ibarettir:
(a) Farkl hayat tarzlarnn, sosyal bilimlerin betimleyici meta-dil
leri iinde hermeneutik olarak aklanmas ve ilikilendirilmesi;
(b) Toplumun retimi ve yeniden-retiminin, insani failligin bir
rn olarak aklanmas (Giddens, 1976/2003: 213-214).

F) Giddens'n Epistemolojisi
Giddens'n sosyolojinin arahrma-nesnesine ilikin tespitleri (yani, onto
lojisi) ve dolaysyla bu arahrma nesnesine nasl yaklalmas gerektii
konusundaki grleri (yani, bilim anlay) bize onun epistemolojisini,
yani aratrmaorun bilme-nesnesiyle nasl bir bilgi iliki iinde olduu
konusundaki grn verecektir.

1. Sosyolojinin Aratrma-Nesnesi ve Epistemoloji


Ontolojik dzlemde, sosyolojinin arabrma-nesnesinin ne olduu veya
olmas gerektii konusunun zme kavuturulmas gerekir. Daha nce
yazmzda farkl vesilelerle deindiimiz gibi, burada temelde iki farkl
yaklam, Giddens'n deyimiyle 'dalizmler' vardr. Bir yanda, byk l-
anlhony gicldens 95

ilde pozitivizm ve dolaysyla 'nesnelcilik' kaynakl, sosyolojinin arahr


ma-nesnesinin ilgili aktrlerden bamsz, nesnel varlklar olarak 'top
lum'u, 'yap'y vurgulayan yapsalc ve ilevselci sosyolojiler (ortodoks kon
senss), te yanda hermeneutik felsefe ve dolaysyla 'znelcilik' kaynak
l, 'birey'i, 'zne'yi, znel 'anlamlar' vurgulayan yorumcu sosyolojiler (We
bercilik, sembolik etkileimcilik, fenomenolojik sosyoloji ve etnometodo
loji, Winch'in temsil ettii post-Wittgensteinc sosyal bilim felsefesi) yer
alr. Aslnda Giddens ayn toplumsal gerekliin (ayn aratrma-nesnesi
nin) farkl yarlan, boyutlarn oluturduu dnd bu (kart!) un
surlar, dier yanlarndan koparmadan btnlkleri ve karlkl ilikileri
iinde sunacak bir yaklam gelitirmeye alr ve bu giriim de onun 'ya
plama teorisi' dir.
Giddens, bu giriim iinde, sz konusu perspektifler arasnda sos
yal bilimler konusundaki farkllklar ou kez epistemolojik olarak grl
se de, gerekte ayn zamanda ontolojik olduklarn ve yaplmas gereke

nin eylem, anlam ve znellik kavramlarnn nasl ele alnmalar gerektii


nin ve onlarn yap ve kstlayclk kavramlaryla nasl ilikilendirilebile
ceklerinin belirlenmesi olduunu belirtir (Giddens, 1984: 2). Ona gre,
bunlar baarmak iin de, sosyal teoride insan davranyla ilgili kavram
larn yeniden ele alnmas (ve hatta tanmlanmas) gerekir ve burada d
len yaygn bir hata, epistemolojik problemlere (bildiimizi iddia ettii
miz eyleri nasl biliriz ile ilgili konulara) ontolojik sorulardan (szgelimi,
bildiimiz eylerin nasl bir doaya sahip olduklar, onlarn gereklikleri
gibi konulardan) daha fazla zaman ayrlmasdr (Layder, 2006: 186). Ar
cak Giddens, daha sonra yaplan bir syleide, bu iki strateji (ontoloji ve
epistemoloji) arasnda bir seim yapmay verimli bulmadn, zel bir
felsefi temelde belirli bir epistemoloji ortaya koymay veya aksine, doa
nn gereklii konusunda bir eyler syleyen bir sosyolojik teori biimin
de ak bir ontolojiyi tercih etmediini, bunun yerine, "gereklie eletirel
ahlann yapld" bir orta yol strateji nerdiini belirtir. "Bu ablar sos
yolojik teoriler ve kavramlar ierecek ve mevcut gerekliin paralarn,
rnein, ulus devleti, geleneksel ve modem toplum arasndaki kartl
betimlemeye alacakhr (Bleicher ve Featherstone'dan akt. Kaspersen,
2000: 13)
Burada pozitivizmi (daha ziyade empirist bilgi anlayn) iddetle
eletiren, ancak pozitivizmi empirizmden kurtarmaya alan (Bhaskar'n
96 birinci blm

kurucusu olduu) 'eletirel realizm'e nemli lde yakn duran6, yani il


gili faillerden deil de, onlarn kendileri hakkndaki bilgilerinden bam
sz olarak ileyen sreler, mekanizmalarn (sistemlemenin) mevcudiye
tini kabul eden Giddens, hermeneutiin sosyal teoride post-Wittgenstein
c filozoflar, Gadamer, Ricoeur ve dierlerinin ellerinde yeniden canland
rlm ekline gereken nemin (ancak eletirel bir gzle) verilmesi gerek
tiini belirtir. Neticede, bu balamda yaklamn hermeneutik olarak de
il, "hermeneutik olarak biimlendirilmi bir sosyal teori" olarak tanm
lar.
Loyal'n ifadesiyle, Giddens'n hermeneutik olarak biimlendiril
mi bilgi teorisinde znde ayn ancak ilikili iki alan vardr. "Bunlardan
ilki, sosyolojinin 'saduyusal bilgi' den veya gndelik hayattaki inanlar
dan bamsz bir ey olarak statsyle ilgiliyken, ikincisi aktrlerin 'bil
dikleri' eyler ve 'bilebilecekleri' eylerle [bilgililik, karlkl bilgiyle] ilgi
lidir" (Loyal, 2003: 29). Baka deyile, bu bilgi teorisinde, bir yandan sos
yal bilimcinin bilimsel bilgileriyle kendi bilgi-nesnesi ve kayna olan so
kaktaki insanlarn kendi gndelik hayatlarnda rettikleri bilgiler arasn
da nasl bir iliki olduu ve olmas gerektii sorusunun cevab aranrken,
te yandan ('bilgililik teoremi' olarak adlandrd ey temelinde) gnde
lik hayata ilikin birok farkl ve hatta stratejik, durumsal bilgiye sahip
olan faillerin bilgililiklerinden ne anlalmas gerektii ve dolaysyla bil
gililiklerinin snrllklar aratrlr.
Giddens bu sorularn cevaplarn aramaya alrken, farkl aratr
a-nesnelerine sahip olan doa bilimleri ve sosyal bilimler arasndaki
farkllklar, dolaysyla farkl alanlarn aratrmaclar olarak doa bilim
ciler ve sosyal bilimcilerin kendi farkl aratrma-nesneleri konusundaki
konumlarn, yani 'bilen-bilinen ilikisi'nin kazand biimleri aratrr.
Ona gre, sosyal bilimleri doa bilimlerinden ayran farkllk, sosyolojinin
kendi 'aratrma-nesnesi'yle, hakknda olduu eyle zne-nesne ilikisi
iinde deil, bir zne-zne ilikisi iinde olmas, onun ura alann nce-

6 "Bhaskar'n 'dntrmsel toplumsal etkinlik modeli' benim yaplama aklamamla birok


ortak yana sahip bir sosyal bilimler anlayna bamsz olarak ulamtr" (Giddens, 1982).
Eletirel realizmin etkisi Giddens'n u szlerinde de aktr: "Elbette, belirli bir konumdaki
aktr yapabilecei eylerden tamamen bamsz olarak varln srdren farkl toplumsal
formlarla yz yzedir, nk bu formlar zaman ve mekanda kurumsal 'gmlmlkleri'ne
bal olarak yaylmlardr (1985: 108). Sosyal sistemlerin tm yapsal zellikleri birey karsn
da . . . bir nesnellie sahiptir. [Ancak) bunlarn hangi lde kstlayc zellikler olduklar be
lirli bir eylem ak ve etkileim paralarnn yer ald balama ve onlarn doalarna gre de
iir (1984: 177).
anthony giddens 97

den-yorumlanm bir dnyann, yani aktif zneler tarafndan yarahlan


anlamlarn bu dnyann inas veya retimine fiilen dahil olduu bir ger
ekliin oluturmasdr. Giddens' a gre, bundan dolay, doa bilimlerinin
teorileri ve bulgular ilgili olduklar nesneler ve olaylar evreninden ba
mszken ve bu zellik bilimsel bilgi ve nesne dnyas arasndaki iliki
nin 'teknolojik' olarak kalmasn salarken, yani birikmi bilgiler bam
sz olarak ina edilen bir olgular setine 'uygulanrken', sosyal bilimlerde
bilgiler ve bulgular toplumsal dnya zerinde, ilgili aktrler, yani arahr
ma-nesnesi zerinde 'pratik etkiler'e sahiptir (Giddens, 1976: 193; 1984:
348). Giddens bu durumu farkl bir balamda yle ifade eder:
Sosyolojik kavramlar, teoriler ve bulgular basite bamsz olarak veri
li bir inceleme-nesnesini analiz etmenin yollar deillerdir, aksine mo
dern kurumlar oluturan eylere dorudan dahil olurlar. Moderniteye
bu inac katlm tm sosyal bilimleri ve bir lde insan bilimlerini
karakterize eder; ancak sosyoloji, analitik ilgi oda modern toplumsal
hayat olmas nedeniyle, bu adan zellikle merkezi bir konuma sahip
tir (Giddens, 1990a: 207).
Giddens, iki bilim tr arasndaki fark belirttikten sonra, sosyal bi
limlerin temel aratrma-nesnesi ve znesi insan failler zerine tespitler
de bulunur. Zira, sosyal bilimlerde, doa bilimlerinden farkl olarak, ara
trma-nesnesi ayn anda znesi oluyorsa, bu bilimsel sosyolojik bulgular,
teoriler ve kavramlarn sokan sosyolojik bulgular, teorileri ve kavram
laryla etkileime girmesini gerektirecektir. Bu durum, pozitivizmin vur
gusunun aksine, sosyal bilimlerde ' aklama'nn niteliini, genellemelerin
zelliklerini nemli lde etkileyecek, 'yasalar'dan sz edilip edileme
yeceini, edilebilirse doa bilimlerindeki yasalardan farkllklarn tarh
may gerektirecektir. Nitekim, anlam veya gerekeleri 'anlama'nn gzle
nen davran kurallarla ilikilendirmeyi gerektirdiini, ancak bu kuralla
rn doa bilimlerinde kullanld anlamda 'yasalar'a karlk gelmedii
ni, ne yasalarn formlasyonunun ne de nedensel analizin sosyal bilimler
de bir yeri olmadn belirten Winch'e gre, bu yzden "sosyal bilim yo
rumlayc veya herrneneutik bir abadr; aradaki manhksal uurum bu tr
bir faaliyeti doa bilimlerinin mant ve ynteminden ayrr" (Giddens,
1982). Giddens' a gre, doa bilimlerinde de bulgular ve teorilerin yorum
lanmas asndan herrneneutik bir boyut olsa da, "Doa biliminin herrne
neu tii kendisine bir cevap / karlk vermeyen ve kendi etkinliklerinin
anlamlarn ina etmeyen ve yorumlamayan bir nesneler dnyasn analiz
g8 birinci blm

eden bilim adamlarnn teorileri ve sylemleriyle ilgilidir", baka deyile


"Doa bilimlerinin teknik dili ve teorik nermeleri ilgili olduklar dnya
dan soyuttur, zira bu dnya onlara karlk veremez. Fakat sosyal teori bir
zne-dnyas olan kendi 'nesne-dnyas'ndan soyutlanm olarak yer
alamaz" (Giddens, 1982). "Doa bilimci ve arabrma nesnesi arasndaki
iliki, bilim insanlar arasndaki veya onlarla sradan insanlar arasndaki
ilikilerden farkl olarak ne karlkl bilgiyle kurulur ne de bu bilgiyle do
laymlanr . . . kimse doa dnyasnn kendi hakknda aklamalar yaph
n ileri sremez" (Giddens, 1993 /2003: 20). Aynca, onun ifadesiyle, "top
lumsal sreler hakkndaki dnceler (teoriler ve gzlemler) betimlenen
olaylar evrenine srekli dahil olur, onlarla i ie geerek bu srelere ye
niden karr. nsanlarn hakknda bilgi sahibi olduklarn iddia edebile
cekleri her eye kaytsz olan cansz doa dnyasnda byle durumlarla
hibir ekilde karlalmaz". Bu yzden, "sosyal bilimlerin ifte herme
neutii", yani hem sosyal bilimcinin hem de onun aratrma nesneleri ve
zneleri toplumsal aktrlerin karlkl yorumlar, Giddens' a gre,
"Winch'in sradan aktrlerin gndelik dili ile sosyal bilimcilerin yarathk
lar teknik terminolojiler arasndaki 'manhksal ba' olarak adlandrd
eyi gerektirir" (Giddens, 1982). nsanlarn toplumsala ilikin dncele
ri, gzlemleri, betimlemeleri ve teorilerinin ilikili olduklar olaylar evre
nine yeniden girdiini Giddens burada 'bilgililik teoremi'yle aklar.
Ona gre, btn insanlar bilgili faillerdir, yani "her toplumsal ak
tr gndelik hayatta yaph eylerin koullan ve sonulan hakknda ok
ey bilir" (Giddens, 1984: 281). Baka deyile, insan failler, (Garfinkel'in
ifadesiyle) yapsalcln ima ettiinin aksine, kltrel aptallar deillerdir.
Bu grn eylem, daha dorusu faillik kavramnn bileenlerinin ak
lanmasn gerektirdiini vurgulayan Giddens, insan davrannn iki te
mel bileenini belirler: (i) kapasite ve (ii) bilgililik. Failin 'baka trl dav
ranabilme' imkann ima eden 'kapasite', aktrlerin 'karar alma' yetenek
leriyle ayn ey deildir, daha ziyade bireylerin birok farkl potansiyel al
ternatifle bilinli olarak yzletikleri, bu alternatifler arasndan baz se
imler yaptklar durumlar anlatr ve bu haliyle de 'karar alma'nn bir alt
kategorisini oluturur. 'Bilgililik' ise, toplumun yelerinin toplum ve
onun iindeki kendi etkinlik koullan hakknda bildikleri btn eyleri
anlatr, ancak sadece 'bilinli olarak' bilinen eylerle snrl deildir. Bilgi
lilik, kiilik tabakalamasnn temel bileeniyle, yani szel bilin, pra
tik bilin ve bilindyla ilikilidir. Bu bileenden, insanlarn gndelik
anthony giddens 99

hayalnda ou kez daha etkili olan, bilgili insan fail fikrinin temelinde
yatan 'pratik bilin'tir (Giddens, 2005: 123).
lk kez Wittgenstein tarafndan tanmlanan, etnometodolojide em
pirik bir ilgi konusu olarak ortaya kan ve Goffman'n yazlarnda gn
delik hayattaki tezahrleri ayrntl bir biimde betimlenen 'pratik bilin',
Giddens' a gre, toplumsal aktrler olarak mutlaka sze dkemesek de,
toplumsal hayahmz srdrmek iin bildiimiz ve bilmek zorunda oldu-
umuz tm eyleri ifade eder (1996: 69). Baka deyile, pratik bilin aktr
lerin toplumsal iliki kurarken yararlandklar zmni bilgi stoklardr
(Giddens, 1979 / 2005: 126 ). Szel bilincin aksine genellikle nermeler bii
minde ifade edilmeyen pratik bilin, toplumsal karlamalarn 'zeminini'
oluturan, gereklii sorgulanmayan zmni bilgileri ierir. Sz konusu
zmni bilgi ayn zamanda Giddens'n 'karlkl bilgi' olarak kavramlatr
d eyi gerektirir (Loyal, 2003: 30).
Giddens burada (daha sonra sosyal bilimin eletirel greviyle ili
kili olduunu belirttii) saduyu ve karlkl bilgi ayrm yapma gerei
duyar. Zira ona gre, "inancn sahiligine saygy inancn hakllgn eletirel
gzle degerlendirmekten ayrmamz" gerekir" (Giddens, 1979 /2005: 442).
Ancak bu ayrma gemeden onun saduyusal bilgiyle ilgili u tespitini
aktarmak aydnlahc olacakhr:
Modem felsefenin 'sosyolojik' yn gndelik veya sradan yeni
den ele geirmeyi gerektirir. Gndelik etkinliklerimiz, daha kapsaml ola
rak aratrmaya demeyen basit nemsiz alkanlklar olmayp, aksine
felsefe ve sosyal bilimlerdeki en temel sorunlarn aklanmasyla ilikili
dir. Bu yzden, saduyusal bilgi, sadece yerlemi alkanlk veya sosyal
analiz iin hibir nem tamayan yan-formle edilmi bir fikirler toplu
luu olarak gz ard edilemez. Ancak. . . 'Saduyusal bilgi' terimini, zo
runlu olarak, saduyusal bir biimde anlayamayz (Giddens, 1987b: 65).

2. Saduyunun ki Anlam
1. Genelde 'saduyu' olarak adlandrlan ey.
2. Karlkl bilgi (Giddens, 1987b: 65).
Burada temel problem, daha nce bilim anlayyla ilgili ksmda,
Giddens'n Winch'e ilikin deerlendirmesinde deindiimiz gibi, sokak
taki insanlarn aklamalarnn bilime bir temel olarak alnp alnamaya
ca, alnabilirse bunun snn ve llerinin ne olmas gerektiidir. Sokak-
1 00 birinci blm

taki insanlarn 'gndelik' bilgileriyle sosyal bilimcilerin 'bilimsel' bilgile


ri arasnda bir etkileim, bir 'ifte hermeneutik' olduunu dnen Gid
dens, saduyu ve karlkl bilgi ayrmn hem bu alveriin hem de do
laysyla sokan bilgisinin eletirisinin snrlan ve kriterlerini belirlemek
iin gelitirir. nk ona gre, "Bilimsel dnceler saduyu inan ve
kavramlarn sorguladklar kadar, aynca onlardan tretilebilir" (Gid
dens, 1993/ 2003: 20).
Giddens bu ayrm gelitirirken byk lde etnometodolojiye
yaslanr. Karlkl bilgiyle, aktrlerin, kendilerinin ve dierlerinin gnde
lik toplumsal hayatn ak iinde yaphklar eyleri anlamakta kullandk
lar uzlamlarn bilgisini kasteden, anlamlarn "herkesin bildii eyler" in
pratii iinde, pratik uygulamalar ve sregelen dzeltmelerle retildii
ve yeniden-retildiini vurgulayan Giddens' a gre, temelde szel-olma
yan bir yapda olan, yani Wittgenstein'n ifadesiyle, toplumsal hayahn ru
tinleri iinde 'yer alma' kapasitesini ieren "karlkl bilgi, sokaktaki bi
reylerin toplumsal hayatn dokusunun kurucu unsurunu oluturan pra
tikleri gerekletirmekte kullandklar metotlar anlahr" (Giddens, 1987b:
65-66).
Giddens (Husserl'de 'doal tutum' ve Schutz'da 'bilgi stoklan' ola
rak adlandrlan) gndelik hayatta sorgulanmadan benimsenen ve ou
kez zmnen bavurulan (Giddens, 1976/ 2003: 121) 'karlkl bilgi'yi daha
ayrntl olarak yle tanmlar:
Karlkl bilgi terimini, genel anlamda, toplumun ehliyetli yelerinin
teki insanlarn da sahip olduklarn varsaydklar ve etkileim srasn
da iletiimi srdrmekte yararlandklar (ylece kabul edilen) bilgiyi
anlatmak amacyla kullanyorum. Bu . . . 'zmni bilgi'yi ihtiva eder . . .
Karlkl bilgi, sorgulanmadan benimsenmesi ve ounlukla aka s
ze dklmemesi anlamnda 'artalan / zemin bilgi' dir; te yandan bu
bilgi etkileim esnasnda toplumun yeleri tarafndan srekli olarak
gncelletirilmesi, kullanlmas ve deiiklie uratlmas bakmndan
da bu 'zemin' in bir paras deildir. Baka bir deyile, sorgulanmadan
benimsenen bilgi asla tamamen olduu gibi benimsenmez; aktrn,
baz zel unsurlarn karlamayla ilintili olduunu gstermesi ve ba
zen bunun iin mcadele etmesi gerekebilir; bu bilgi aktrler tarafn
dan basmakalp bir biimde benimsenmez, aksine onlar tarafndan, ha
yatlarnn srekliliinin bir paras olarak retilir ve yeniden retilir
(Giddens, 1976 /2003: 143, 144).
anthony giddens 101

Gndelik hayah srdrebilmenin bir paras olan karlkl bilginin


'pratik' doasn vurgulayan Giddens'a gre, bu bilgi tr pratik bilince
ait olan, eylemin rasyonalizasyonu ve aktrn bilgi stoklan arasndaki
ilikide mevcut gri alanlardan biridir. Zira onun ifadesiyle, Schutz'un de
yimiyle bilgi stoklan yahut kendisinin karlkl bilgi olarak adlandrd
ve aktrlerin toplumsal karlamalarda yararlandklar eyler, ounluk
la pratik olduklar, yani toplumsal hayatin rutinleri iinde 'yer alabilme'
gcnn doal unsuru olduklar iin, onlar tarafndan genellikle kodlan
m haliyle bilinmezler, yani bu bilgilere aktrlerin bilinciyle dorudan
ulalamaz. Aktrlerin davranlar hakkndaki aklamalar zmnen kul
lanlan karlkl bilgiyle snrldr veya farkl ifade derecelerine tabidir
(Giddens, 1979 / 2005: 179: 1984: 4). Burada bir baka terim 'yorumlama
emalan' dr: "aktrlerin etkileim kurarken yararlandklar bilgi stoklar
nn standart unsurlar". Bu emalar "aklanabilir bir anlam evreninin et
kileim sayesinde ve etkileim iinde devam ettirildii karlkl bilginin
odadr" (Giddens, 1979/2005: 230).
Giddens'n yukardaki tespitleri, ayn zamanda, saduyu bilgisini
genel olarak temelden yoksun olarak nitelendiren ortodoks sosyolojiyle
olan mesafesine iaret eder.

3. Sosyal Aratrmacnn Karlkl Bilgi Karsndaki Tutumu


Giddens, karlkl bilgiyle ilgili hibir dnceye yer vermeyen natra
list sosyal bilimde, sosyal analizin betimsel terminolojisinin sadece pro
fesyonel bir biimde ifade edilen teoriler iinde gelitirilebileceinin var
sayldn, ancak aksine, sosyolog aratrmacnn, toplumsal hayat hak
knda geerli betimlemeler yapmak iin ilikide yer alan bireylerin yap
tklar eyleri 'baarmak' iin kullandklar karlkl bilginin unsurlarna
bavurmak zorunda olduunu belirtir. Farkl yerlerde belirttiimiz gibi,
Giddens Wittgenstein'n 'dil oyunlar' ve Winch'in kurallar hakkndaki
tartmalarndan yararlanarak, toplumsal etkinlik hakknda geerli be
timlemeler yapabilmenin, prensip olarak, bu etkinlik iinde 'yer alabil
mek', onun kurucu unsurlar aktrlerin yaptklar eyleri baarmak iin
bilmeleri gereken eyi bilmek anlamna geldiini syler. Bunun zengin
ierimleri olduunu belirten Giddens'a gre, bundan dolay, her sosyal
analizde 'hermeneutik' ve 'etnografik' bir an/ urak vardr (Giddens,
1987b: 66).
102 birinci blm

Bu etnografik veya hermeneutik uran temel koullarndan biri,


ona gre, karlkl bilginin anlam erevelerini ilikilendirebilmenin zo
runlu bir araa olmasdr ve burada, bir gzlemcinin haklarnda niteleme
ler yapmak iin davranlaruu arahrd kiilerle paylah rtk ve s
zel anlaylarn olgusal stats (yani, dorudan gerek olup olmadklar)
paranteze alnr, baka deyile inancn sahiliine sayg gsterilir. U bir
rnek verilirse, hermeneutik bir aba olarak izofrenlerle diyalog, sadece
onlarn szleri ve davranlarnn 'metodolojik adan' sahi olarak alna
bileceini kabul ettiimizde gelitirilebilir ve dolaysyla, bu szler ve
davranlarn doru veya yanl olma ihtimallerini paranteze almay ge
rektirir (Giddens, 1979 / 2005: 442). Her aktr toplum teorisyeni olduu,
ayn zamanda sosyal aktrler olarak yle olmalar gerektii ve toplumsal
hayatn dzeni iinde varlan mutabakatlar asla birer 'kr alkanlk' ol
mad iin (Giddens, 1993/ 2003: 9) bu 'paranteze alma' nemlidir.
Ksacas, aktrler bilgili faillerdir ve bu tanm baz epistemolojik
ierimlere sahiptir. Gerekte aktrler toplum ve toplumun yeniden-re
tim koullan hakknda ok ey bilen bilgili faillerse, "sosyal bilimlerin ve
zellikle sosyolojinin bulgular sradanlamaya mahkumdur, zira bu bi
limler toplumsal hayatn iindeki aktrler olarak zaten bilmemiz gereken
eyleri betimlemekten fazlasn yapamazlar" (Giddens, 1976/ 2003: 172).
Giddens'n yapsalc dncede yer almayan veya nemsenmeyen pratik
bilinci n plana karmasnn (Giddens, 1979/2005: 484) nedeni de muh
temelen bu epistemolojik ierimdir. Giddens, aktrlerin bilgililiinin her
zaman bir yanda bilindyla, te yandan eylemin ifade edilmemi koul
lan / niyetlenilmemi sonulan ile snrl (Giddens, 1984: 282) olduunu
ifade eder. "Giddens'a gre bu snrllk iki ynldr. lk olarak bir failin
bilgisi mekansal anlamda suurldr. Failler, zamanlarnn ounu iinde
bulunduk.lan mekanlarda geirdikleri iin, toplumsal hayahn dier yan
larnda olup biten eylerin farknda deillerdir. kinci olarak bir failin bil
gililii eylemin hem ifade edilmeyen koullan hem de niyetlenilmeyen
sonular tarafndan snrlandrlr (Loyal, 2003: 31).
Bu dorultuda sosyal bilimin en nemli grevlerinden biri bu snr
lar, niyetlenilmemi sonularn sistemin yeniden-retimi asndan ne
mini ve bu suurlann ideolojik ierimlerini arabrmakhr (Giddens, 1984:
282). Dolaysyla, sosyologun temel grevi de, aktrn toplumsal yeniden
retime bilisel nfuzunun snrlln ortaya karmakhr. Bu yzden,
sosyologun ii insan eylemlerini sadece niyetsellikleri balamnda deil,
anthony giddens 103

ayn zamanda gdleri ve sonraki etkileri erevesinde aydnlatmakhr


(Loyal, 2003: 31). Giddens'a gre, sosyal bilimlerin sradan aktrleri ay
dnlatabilecekleri koullar natralist sosyal bilim anlaynda varsaylan
dan daha komplekstir (Giddens, 1987b: 66). Giddens sosyal bilimin bu ay
dnlatma grevinin koullarn zetle yle aklar:

(1) Sosyal bilimin etnografik grevlerinin gerekte temel nemde oldu


u kabul edilmelidir. Baka deyile, hepimiz dnyada farkl yerlere da
lm olan ve tarihsel aratrmalarla 'ortaya karlabilen' dier kl
trlerden farkl zel kltrler iinde yaamaktayz . . . Kltrel olarak
yabanc ortamlarn etnografik betimlemesinin 'haber deeri' kesinlikle
sosyal bilimlerdeki nemli bir unsurdur. (2) Sosyal bilim sokaktan bi
reylerin karlkl bilginin kendi davranlar iinde szle veya yazyla
ifade etmeden kullandklar ynlerini 'sergileyebilir' -yani onlara s
zel bir biim kazandrabilir . . . (3) Sosyal bilim amal eylemin niyetle
nilmemi sonularn aratrabilir. Aktrler her zaman . . . yaptklar ey
ler hakknda bilgi sahibidir, ancak onlarn yaptklar eylerin sonular
karakteristik olarak niyetlendikleri eylerden kaar (Giddens, 1987b:
67-68).
Sosyal bilimin aktrlerin bilgilerinin snrll tespitinden hareket
le tanmlanan grevleri ayn zamanda bir baka epistemolojik probleme
yol aar. ayet sosyal bilim pratik bilincin karlkl bilgisine szel bir bi
im kazandracak ve aktrlerin eylemlerinin niyetlenilmemi sonularn
arahracaksa, sosyal teoride bir baka arahran / aratrlan veya z
ne / nesne dalizmiyle kar karya kalrz. Bu dalizm ayn zamanda
aratran ve aratrlann kullandklar dillerin keskin farkn ne karr.
Baka deyile, gndelik hayatin dili ile sosyal bilimlerin teknik dili arasn
da da temel bir fark olduu vurgulanr.

Kaspersen'a gre, Giddens'n zne / nesne dalizmini (teori / veri


ayrmn) ama giriimi, onun 1960'lar ve 1970'lerde gelien post-poziti
vist ve yakn dnem hermeneutik eletiriyle fikir birlii balamnda daha
iyi anlalabilir. Onun ifadesiyle, gzlenebilen, aklanabilen ve ngrle
bilen yasalar betimleyecek gerek bilgi yarahlamayacaru, bilimsel sre
cin gzlemci znenin gzlemler temelinde teoriler sunan, sunduu tek
yanl bir iliki olarak grlemeyeceini belirten Giddens' a gre, bilim tek
yanl bir 'Erkliiren' sorunu, aklamalar retme meselesi deildir. Bilim,
yorum ve aklama arasnda kompleks bir etkileimdir:
104 birinci blm

Bu nedenle, bilgi iin kesin temel bulamayz. Bilen varlklar olarak,


kendimizi bildiimiz eyden ayramayz. Bilme nceden alglanan d
ncelerimiz ile toplumsal gerekliin yarath mevcut arasnda bir
karlamadr. Biz her zaman belirli bir gelenein ve belirli bir anlam
geleneinin 'tutsa'yzdr. evremizi 'anlamaya alrken' bu anlam
erevesini yanmzda tarz. Bilgi belirli bir anlam ufku iinde kendi
gidi noktasna sahip bir yorumlama sreci iinde yaratlrken, yeni
bilgi bu gelenek ve tarih ile somut toplumsal gereklik arasndaki sz
konusu karlamadan daima etkilenecektir. Ayrca, bu bilgi her zaman
belirli lde greli olacaktr. nsanlar olarak bizler toplumsal gerek
lie katlan ve onu reten ve bylece onun hakknda bilgilere sahip
olan varlklarz. Farkl anlam ufuklar arasndaki karlama bilgimizi
gzden geirmemizi gerektirebilir (Kaspersen, 2000: 11).

Bu kesin ve sabit bir temel bulamamann, yani insan etkinliinin fi


zikteki belirlenemezlik.le sadece yzeysel bir benzerlik gsteren zellikle
riyle ilintili olan 'belirlenemezliin' bir baka nedeni, Giddens' a gre, bil
ginin amalanan hedeflere ulamak iin bir ara olarak kullanlmasdr
(Giddens, 1976/ 2003: 203).
Giddens bu felsefi dalizmi, daha sonra amlayacamz, ifte her
meneutik kavramlatrmasyla amaya alr. Ancak buna gemeden n
ce pozitivist/ natralist bak asnn bu aratran/ aratrlan ayrmn
nasl merulatrdna ksaca deinmek gerekir. Giddens pozitivist sos
yolojinin bu bak asn Durkheim zelinde yle ifade eder:

Durkheim'a gre sosyolojinin amac, insan davran hakknda, bu


davran zerine nceden yaplm gzlemler temel alnarak, tmeva
rm yoluyla teoriler ina ehnektir: teoriler bu gzlemlerden hareketle
oluturulduklar iin, davrann dardan 'grlebilir' nitelikleri ze
rine yaplm bu gzlemler ister istemez 'teoriyi-nceler'. Sz konusu
gzlemlerin aktrlerin hem kendi davranlar hem de bakalarnn ey
lemleri hakknda sahip olduklar fikirlerle hibir zel ilikisi olmad
na inanlr; gzlemci, gzlemlerini sradan aktrler tarafndan ifade
edilen saduyuya dayal deerlendirmelerden mmkn mertebe uzak
tuhnak zorundadr, zira, bu saduyu anlaylar gerekte ounlukla
temelden yoksundur. Durkheim, bu grn aklarken sosyal bilim
ciye, kendi kavramlarn aratrmann banda formle etmesini ve
gndelik hayatta kullanlan kavramlardan uzak tutmasn salk verir
(Giddens, 1976 / 2003: 173, 174).
anthony giddens 105

Giddens gndelik ve bilimsel teknik dil arasndaki balanhy, da


ha nce deindiimiz Schutz ve Winch balamnda tarhmas sonucunda
ulah grler ve pozitivist sosyolojinin aklamada gndelik dile bak
asna eletirileri balamnda temellendirmeye alr. Ortodoks sosyolo
jinin aklama konusunda natralist n-kabullere bal ar basitletirici
bir sosyal bilim modeline dayandn belirten Giddens'a gre, bu modelin
ana tezleri yle sralanabilir:

1. Doa bilimlerinin bulgular fizik dnya hakkndaki saduyusal


. inanlara aklamalar getirir veya onlar anlalr klar.

2. Bilim dnyaya ilikin saduyusal grler ve tutumlar gzden


geirir, bazlarnn yanl olduunu gsterir ve doru olanlar nesneler ve
olaylar hakknda gndelik bilgidekilerden daha ayrnhl ve kapsaml
aklamalar gelitirecek bir hareket noktas olarak kullanr.

3. Bilimsel ilerlemeler geleneksel inanlarn deersizliini ispatlar.


4. Baz koullarda bilim adamlarnn ortaya koyduklar bulgular
yerleik inanlar ve anlaylarna skca sarlmay seenlerin direnciyle
karlar. Bu bulgular, yerleik karlar tehdit ettikleri iin veya alkan
lk ya da nyargnn ataleti yznden reddedilebilir yahut gz ard edile
bilir.

5. nsanlar sosyal arahrmalarn bulgularna doa bilimlerinin baz


iddialar karsndaki tepkilere benzer bir 'diren' gsterebilirler.

6. Ancak, sosyal bilimlerde alanlar, ortaya koyduklar bulgular


karsnda muhtemelen tamamen farkl bir direnle karlarlar. nsanlar,
sosyolojik arabrma bulgularna, aslnda renmek istemedikleri iin de
il, zaten bildikleri ve aina olduklar gerekesiyle kar kacaklardr. Sosyolo
jinin sokaktan bu eletirisine gre, ou kez, sosyolojinin, aslnda bildii
miz eyleri -yeni bir eymi gibi zel bir sylemle ssleyerek- aktard
ne srlr (Giddens, 1979/ 2005: 438-439)

Giddens'n sosyolojik pozitivizmin aklama anlayna eletirileri


ni daha iyi anlayabilmek iin, onun 'sosyal teori'deki 'teori' den ne anlad
n ve bu balamda 'sosyal bilimlerde aklama' zerine grlerini ver
mek uygun olacaktr. Ayrca onun aklama konusundaki grleri sosyal
bilimlerde 'genellemeler' ve 'yasalar' konusundaki anlayyla da tamam
lanmaldr.
106 birnc blm

4. Sosyal Bilimlerde Aklamann Doas

Giddens, byk lde geliigzel bir biimde kullanldn belirttii


' pozitivizm' terimini, burada, eski konsenss ekillendiren dnceler
balamnda, olduka snrl bir anlamda, baz dnrlerin doa bilimle
rinin 'kriter model'i olarak adlandrdklar yaklam anlatmak iin kulla
nabileceimizi syler. Manhk pozitivizmin Camap ve dierleri tarafn
dan gelitirilen liberal biiminden kuvvetle etkilenen, ancak daha sonra
'Bedin grubu' yeleri (zellikle Hempel) ve (rnein, Nagel'in temsil et
tii) yerli Amerikan felsefe akmlar tarafndan yerletirilip gelitirilen,
sosyolojiye uygun dt varsaylan bu kriter modelde hipotetiko-de
dktif yntem yaygn kabul grmtr. Giddens'n ifadesiyle, bu anlay
lara (i) sosyal bilimin (uzak bir hedef olsa da) birbiriyle tmdengelimsel
olarak ilikili yasalar hiyerarisi formle etmeye almas gereini vur
gulamak ve (ii) gerek doa bilimleri gerekse sosyal bilimlerde, aklama
nn bir gzlem veya olayn bir yasa alhnda tmdengelim yoluyla snflan
drlmasn ierdiini kantlamak iin bavurulmutur. Bunlardan ilkinin
doa bilimlerin bile nomolojik formunun uygun genel yorumu olarak al
namayacan ve hatta, sosyal bilimlerdeki yasalar, ilke olarak, ilgili ol
duklar 'evre'nin etkisine ak olduu iin, insan toplumsal davrann
tarihsel karakteri dikkate alndnda sosyolojiyle ok az ilikili olduunu
belirten Giddens'a gre, "aklama bir olayn bir yasayla tmdengelim
yoluyla ilikilendirilmesidir" vurgusu, hem doa bilimleri balamnda,
hem de bilhassa sosyal bilimler alannda zellikle dogmatik ve snrlayc
bir yaklam olarak ortaya kar (Giddens, 1 979 / 2005: 448-449). Gid
dens'n aklama anlayna gemeden 'sosyal teori'den ne anladna
bakmakta fayda vardr.
Giddens kendi teori anlayn ortaya koyarken sosyal bilimlerdeki
belirli ' teori' anlaylaryla arasna mesafe koyar. Sosyal bilimlerde 'teori'
terimine farkl anlamlar yklendiini ve gnmzde artk yaygn kabul
grmese de, bunlardan birinin ortodoks konsenssle ilikili baz kiiler
arasnda gzde olduunu belirtir. Ona gre, baz manhk empirist doa
felsefesi yorumlarndan etkilenen, teori adn hak eden tek 'teori' biimi
nin birbirleriyle tmdengelimsel olarak ilikili yasalar veya genellemeler
btn olarak ifade edilebileceini ne sren bu anlay doa bilimlerin
de bile olduka snrl bir uygulama olarak ortaya kmhr ve ancak sa
dece belirli doa bilim alanlarnda belirli llerde mmkndr. Sosyal
bilimlerde bu tr bir teorinin hibir ekilde bulunmadn, gnmzde
anlhony giddens 107

baz taraftarlar olsa bile, sosyal teorinin peinden koabilecei veya ko


mas gerektiine inand eyden olduka uzak olduunu belirten Gid
dens'a gre, bu empirist doa bilim yorumunun kabul ettii daha fazla
tarhmay gerektiren "zayf teori" biimi de mevcuttur: sosyal teorideki
'teori', aklayc ierie sahip olacaksa, esasen genellemeler iermelidir
ve 'sosyal teori' olarak kabul edilen eylerin ou, (olmas gerektii gibi)
genelleyici tipte 'aklayc nermeler'den ziyade kavramsal emalardan
oluur (Giddens, 1984: xviii).
Giddens'a gre, sosyal bilimlerdeki en iyi ve ilgin fikirlerin, (a) or
taya kmalarna katkda bulunan dnce iklimlerini ve toplumsal s
releri belirli llerde beslemeleri, (b) bu srelerin oluumuna az veya
ok katks olan kullanmdaki-teorilerle i ie gemeleri ve bylece (c) bir
toplumun yeleri kullanmdaki-teorileri sze dkebildikleri veya geliti
rebildikleri srece, onlar sokaktaki bireylerin etkileyebildikleri dnce
lerden aka ayrmann imkanszlamas, zellikle sosyoloji asndan,
hem empirik aratrmann srdrlmesini hem de teorilerin formle edil
mesi ve kabuln etkileyen sonulara sahiptir. Bu da, aratrmalarda uy
gun biimde snama yollarn ararken, teorilerin kabuln 'salama'nn
doa bilimlerdekine gre ok daha zor olmas anlamna gelir. Zira, "top
lumsal hayat hareketini srdrr; ilgin veya pratik potansiyele sahip te
oriler, hipotezler veya bulgular, toplumsal hayat iinde, snanabilecekleri
asl zeminler deiebilecek biimde ele alnr. Burada, birbirlerini karlk
l olarak 'besleyen', ayrca kontrol deikenleri, gzlemlerin tekrar ve
sosyal bilimlerin karlatklar dier metodolojik amazlara zg glk
lerle birleen, birok kompleks olas permtasyon sz konusudur". Dola
ysyla ona gre, doa bilimlerindeki teoriler, sokaktaki bireylerin veya
uzman bilim adamlarnn ahfta bulunduklar nesneler veya olaylar hak
knda nceden inandklar eyleri sorgulama bakmndan zgn, yenilik
i vb. zelliklere sahiplerken,
sosyal bilimlerdeki teoriler (aslinda bireyler tarafndan szl olarak
ifade edilmeleri zorunluluu olmasa bile) kendilerine atfta bulunan
bireylerin nceden inandk.lan fikirler zerine kurulmak zorundadr.
Onlar eyleme yeniden kartklarnda zgn niteliklerini yitirirler
(Giddens, 1984: xxxiv).
Giddens'n ifadesiyle, sokaktaki bireyler (teorileri uzman aratr
maclar veya sosyal bilimcilerin arahrma alann oluturan etkinlikler ve
kurumlar inaya yardmc olan) birer toplum teorisyeni olduklar, sosyal
108 birinci blm

bilimlerin kavramlar ve bulgular ilgili olduklar anlam ve eylem evrenin


den tamamen ayr tutulamayaca iin, arada tam kesin olmayan ve ge
irgen nitelikte blnme izgileri olsa da, sokaktaki insanlarn srdr
dkleri 'biimlenmi' sosyolojik dn ile uzmanlarn benzer abalar
arasnda ak blnme izgileri yoktur ve sosyal bilimciler zerinde al
tklar alanlarla ilgili yeniliki teoriler veya empirik aratrmalar konu
sunda mutlak bir tekele sahip deillerdir (Giddens, 1984: xxxii-xxxii).
Giddens bu tespitten sonra sosyal bilimlerde aklamann nasl olmas ge
rektiine geer.
Giddens' a gre, aklama, genel dzeyde, aslnda bulmaca veya so
ru zme olarak dnlebilir ve mevcut bir teori veya anlam erevesi
balamnda kolayca yorumlanamayacak gzlemler veya olaylarn anlal
mas, akla kavuturulmasdr. Aklamann betimlemeyle ilikisi ve far
kna bakldnda, bir olgunun belirli bir anlam erevesi iinde tespiti ve
ya betimlenmesinin bu tespit ancak (balamsal) bir sor.yu zmeye yardm
c olduu srece aklayc olduu sylenebilir. Bu yzden, bilimdeki ak
layc sorularla gndelik hayattaki sorular arasnda yakn bir iliki vardr
ve dolaysyla, aklama mantksal olarak kapal bir biim kazanmaz (Gid
dens, 1979 / 2005: 450). Baka deyile, sosyal bilimlerde deimez ilikilerin
(evrensel yasalarn) ifadesi anlamnda aklamalardan sz edilemez.
Ancak Giddens, sosyal bilimlerde ilgiye deer sorularn en genel
trde olduklar, bu yzden sadece soyut genellemelere bavurularak ce
vaplandnlabilecekleri inancnn, sosyal bilimcilerin (veya ayrca, doa
bilimcilerin) yaptklar ou eyin aklayc nemini ortaya koymaya
yardmc olmad iin, fazla vgye deer olmadn, zira ou 'niin?'
sorusunu cevaplandrmak iin bir genellemeye gerek duyulmadn, ne
de cevaplarn manbken cevaplar desteklemekte kullanlabilecek, ortalk
ta gizlice dolaan baz genellemelerin bulunmas gereine iaret ettiini
ne srer. Hatta ona gre:
. . . sosyal teorinin en nemli grevi genellemeler gelitirmek deildir.
'Aklayc genelleme olarak teori' taraftarlar, 'aklama'nn doasn
dar bir biimde snrladklarnda bu hatay sosyal bilimlerde genelle
menin ne olduu ve olmas gerektiini yeterince aratrma baarszl
yla bir araya getirmilerdir (1984: xviii-xix).

Nedensel analizi dlamayan Giddens, aklamann balamsall


tezinin 'gevek' (soft) veya hmanist bir sosyoloji anlayn savunmak
anthony giddens 1 og

anlamna gelmediini, hermeneutik gelenekteki sosyal bilimlerin grev


lerini doa bilimlerinkilerden ayrmaya hizmet eden verstehen ve erkli:iren
kartlna dnmenin sz konusu bile olamayacan zellikle belirtir.
Nitekim ona gre:

. . . sosyal teorinin bu mevcut evresinde srekli iki eksen etrafnda d


np durmaktayz: insani toplumsal etkinliin karakteri ve doa bilimi
nin mantksal formu. Bunlar birbirinden tamamen bamsz abalar deil
lerdir, aksine ortak bir problemler havuzundan beslenirler. Zira, hermeneu
tik sorunlarn felsefi bir doa bilim anlaynn zorunlu bir paras ol
mas gibi, nedensel analizi dlayan sosyal bilimsel kavramlarn snr
llklar da ayn lde aktr. Doa bilimleri ve sosyal bilimler, karak
teristik zellikleri birbirinden bamsz olarak ekillenen ve bu yzden
sonradan bir araya getirilip karlatrlabilecek farkl iki ente/lektael a
ba olarak grlemez. Dnrler ve sosyal bilimci aratrmaalar doa
bilimlerindeki gelimeleri izlemelidir; ancak, bir doa bilim felsefesi de
sosyal teorinin problemleri karsnda belirli bir tavra sahip olmay ge
rektirir (Giddens, 1979 /2005: 451 ).

5. Sosyal Bilimlerde Yasalarn Mevcudiyeti ve Tr


Sosyal bilimler ve doa bilimleri arasndaki -natralizm taraftarlarn
zorunlu olarak uratran- en belirgin fark, bir meslek grubu yeleri
tarafndan genel kabul gren kesin yasalar topluluunun sosyal bilim
lerdeki grnr yokluudur (Giddens, 1979/2005: 431).

Giddens bir bilimde 'yasalar'n mevcudiyetiyle onun gelimilii


arasnda bir ba kurulduunu, pozitivistlerin ve yaygn olarak ou kii
nin sosyolojide yasalarn olmamasn onun en son gelen bilim olmasna,
yani henz yeterince olgunlamam olmasna baladklarn belirtir. An
cak ona gre, doa bilimleri de kendi ilerinde bu konuda btnlk ser
gilemez, baz disiplinler veya disiplinlerin baz kesimleri nomolojik a
dan dierlerine gre daha fazla 'gelimi'ken, sosyal bilimler de, ekonomi
dikkate alnrsa, bir btnlk arz etmez. Aynca, nomolojik bakmdan, do
a bilimlerinin daha az 'gelimi' alanlan ile sosyal bilimlerin en 'geli
mi' alanlan arasndaki kartlklar yeterince ak olmasna ramen, sos
yal bilimlerde alanlar, fizikilerin kendi inceleme-nesneleriyle ilgili en
temel problemler zerinde nemli yaygn fikir aynlklar sergilediklerini
muhtemelen gz ard etme eilimindedirler. Sosyolojinin 'gecikmilii' ve
11 O birinci blm

bu yzden 'olgunlamaml' tezini reddeden Giddens, sosyal bilimler


de yasalarn varl ve manhksal biimi problemini aa kavuturmama
mz gerektiini belirtir (Giddens, 1979/ 2005: 431).
Giddens bu arada 'bilimsel yasalar' anlayna 'eyletirme' eili
minin damgasn vurduunu, natralist sosyoloji ve eyletirme eilimi
nin sosyal bilimlerin ideolojik zellikleriyle dorudan ilikili olsa bile, bu
duruma benzer ancak daha az dorudan bir ilikiye hermeneutik felsefe
ler (nedensel yasalarn insan toplumsal etkinlii iinde ilediini yads
yan felsefeler) arasnda kolayca rastlanabileceini ne srer. Bu yzden
ona gre, belirli toplum biimlerindeki nedensel dzenlilikleri analiz ede
meme bu genellemeleri doa bilimlerindekilerle ayn manhksal karakter
de grmeyle benzer ideolojik ierimlere sahip olabilir (Giddens,
1979 / 2005: 371 ).
Ona gre, 'yasalar' daha genel nedensel genellemelerse, sosyal bi
limlerde yasalarn olduu kesinlikle sylenebilir ve bu genellemeler, be
lirli doa bilim alanlarndaki yasalar karsnda nemsiz veya yetersiz g
rlerek gz ard edildiklerinde sosyal bilimlerde yasalar yokmu gibi g
rnr. Bu tespitin doa bilimleri veya sosyal bilimlerin tek uras kesin
likle yasalar ortaya koymakhr anlamnda deerlendirilmemesi gerektii
ni belirten Giddens' a gre, nicelletirmeye en uygun alanlarda bile sosyal
bilimlerdeki yasalarn fizik bilimlerinin deiik alanlarndaki yasalardan
farkllklar sergileyeceklerini dnmek iin iki ana neden vardr ve bun
lardan biri manhksal yapdadr (Giddens, 1979 / 2005: 431-432).
Sosyal bilimlerde nedensel yasalann nemiyle ilikili nceki kav
ramlarn yeniden formle edilmesi gerektiini dnen Giddens, doa
bilimlerindeki yasalarn manhksal stats tarhmal olsa da, ne doa bi
limleri ve sosyal bilimlerde yasalarn ayn olmadklarn savunan poziti
vist anlayn, ne de nedensel yasalarn sosyal bilimlerde kesinlikle bulun
madn savunan hermeneutik anlayn kabul edilebilir olmadn, zira
sosyal bilimler ve doa bilimlerindeki yasalar arasnda temel manhksal
bir farkllk olduunu ne srer.
Mantksal yapda olmayan, teorilerin olgular tarafndan belirlen
mesiyle ilgili olan ilki bilim felsefesinin olduka kkl bir ilkesidir: "biri
ken olgu miktar zel bir teorinin kabul edilip dierinin reddedilmesini
bizzat belirleyebilir, zira teoride yaplan deiikliklerle veyahut baka
yollarla, ilgili gzlemler bu teoriye uygun hale getirilebilir". Teorilerin ol
gular tarafndan belirlenme dzeylerinin, birok sosyal bilim alannda o-
anthony gidclens 111

u doa bilimleri alanna gre muhtemelen daha yksek olduunu var


saymak iin iyi nedenlerimiz olduunu dnen Giddens', burada etkili
glkler olarak, gzlemlerin aynen tekrarlanmasnn imkanszl, de
ney imkanlarnn nispeten olmay, btn toplumlar ilgilendiren teori
lerle ilgili karlahrmal analiz 'mekler'inin ktl gibi zellikleri sayar
(Giddens, 1979 / 2005: 432).
kincisi, sosyal bilimler ve doa bilimlerin yasalar arasnda man
hksal form bakmndan daha kkl bir farkllkla ilgilidir. Giddens'n ifa
desiyle:
doa yasalarnn yaps hala tartmal olmasna ve fazlaca tarhlmas
na ramen, "onlarn ounun kendi uygulama alanlarnda, varsaym
gerei, evrensel bir forma sahip olduklarndan kuku duymak iin ok
az neden vardr: btn yasalar belirli snrl koullar altnda ilerler,
ancak onlarn belirledikleri nedensel ilikiler bu koullarn ortaya
klar bakmndan sabittir. [Ancak] ilgili nedensel ilikilerin srekli ye
niden-retilen davranlarn niyetlenilmi ve niyetlenilmemi sonula
rnn 'kanmlar' anlamna geldii sosyal bilimsel yasalarda bu zelli
e rastlanmaz (Giddens, 1979/2005: 432).
Giddens iki bilim trndeki yasalarn mantksal yaplarnn farkl
ln 'evrensel yasalar' fikri balamnda ksaca aar.

a) Sosyal bilimlerde niin evrensel yasalar olamaz?


Giddens bu soruyu cevaplandrrken "sosyolojinin merkezi probleminin,
yani genelde toplumsal olgularn doas hakknda aklamalar sunma
nn bizzat felsefeyi ilgilendiren bir problem" olduunu ne sren
Winch'in anlaml eylemin kurala-bal eylem olarak tanmlanabilecei,
bu yzden insan davran hakknda doa dnyasndaki fenomenler
hakknda yapabileceimize benzer genellemeler yapamayacamz fik
rinden ve bylece "bir insan toplumu fikri doa bilimlerindeki sunulan
trden aklamalarla mantksal olarak badamayan bir kavramlar e
masn gerektirir" tespitinden yararlanr (Giddens, 1974: 12-13). nk
"Winch' e gre, anlam veya gerekeleri anlamak gzlenen davran ku
rallarla ilikilendirmeyi gerektirir. Kurallar, terimin doa bilimlerinde
kullanld anlamnda 'yasalar'a karlk gelmez. Ne yasalarn form
lasyonu ne de nedensel analiz sosyal bilimlerde bir yere sahiptir. Sosyal
bilim bu yzden yorumlayc veya hermeneutik bir abadr; aradaki
1 1 2 birinc blm

mantksal uurum bu tr bir faaliyeti doa bilimlerinin mant ve yn


teminden ayrr" (Giddens, 1982).
Dolaysyla, toplumun, insanlar tarafndan yaratld ve insan z
nellii ve niyetlerinin rn olduu iin, kendine has bir varlk olduu
nu, kltrel deerler temelinde davranan, znel deneyimlere sahip ve her
zaman davranlarn deitirebilen insanlardan olutuu iin, insan dav
rannn, szgelimi, molekllerin davranlarna benzer biimde lle
meyecei ve kaydedilemeyeceini savunan hermeneutik bilim anlayn
dan etkilenen Giddens, yine onlar gibi, toplumsal hayatn evrensel 'yasa
lar' olamayacan ne srer. Ona gre, insan davranlar doa bilimle
rinde mmkn olan kesinlikte nceden kestirilemez, zira bu davranlar
insanlarn niyetleri, amalar ve onlara bir anlam ve balam kazandran
tarihsel olarak deien 'anlamlar'a gre farkllklar sergileyecektir. Top
lumsal hayat hakknda baz genellemeler yapmak mmkn olsa bile,
bunlar zel zamana, yere ve koullara gre deiecektir. Aynca, Gid
dens' a gre, sosyal bilimlerde evrensel yasalarnn olamamasnn bir ba
ka nedeni, ncelikle, empirik snama ve geerlilik tekniklerinin bir lde
yetersizlii deil, aksine insan toplumsal davran hakkndaki genelle
melerle ilgili nedensel koullarn, doalar gerei, aktrlerin kendi eylem
ortamlar hakknda sahip olduklar bilgiler veya inanlara bal olarak
farkllklar sergilemesidir. Bununla beraber, Giddens, hermeneuitik bilim
felsefesine scak baksa da, onun da pozitivizm gibi, aamayaca bir z
ne-nesne dalizmine dtn ve znenin evresini nasl anlayabildii
sorusuna doyurucu cevaplar vermediini dnr (Giddens, 1 984: xxxii;
Layder, 1994: 128, 129; Kaspersen, 2000: 10, 11).

b) Sosyal bilimsel yasalarn zellikleri


Giddens, iki bilim tr arasndaki bu mantksal form olarak farkllktan
hareketle, sosyal bilimlerdeki yasalarn zelliklerini yle sralar.
1 . Tarihsel bir doaya sahip olmalar, dolaysyla ilke olarak, biim
lerinin deiebilmesi. Sadece bilgili olarak yeniden-retilen sosyal etkile
im sistemlerinin 'snrl' zel koullarnda etkili olmalar. Yeniden-reti
len eylemin niyetlenilmi ve niyetlenilmemi sonularnn birlikteliini
ifade eden yasalarla ilgili nedensel ilikilerin birlikteliklerinin bizzat sos
yal analizin diyalojik uygulamasyla deitirilebilmesi. Giddens burada
rnek olarak Marx'n rekabeti kapitalizmde 'piyasa yasalar' analizini
anthony giddens 113

verir: "'Piyasa yasalar' sadece 'anarik' kapitalist retim koullarnda,


reticiler tarafndan ekonomik hayat hakknda genel bir anlay ve kon
trol yokluunda sz konusudur. Onlarn ifade ettikleri balanhlar bu ba
lantlarn bilgisi temelinde yaplan eylemler nda deiebilir".
2. Sosyolojik yasalarn 'tarihsel' olduklarn sylemek, onlarn ifade
ettikleri ilikilerin, ilke olarak, eylemin rasyonalizasyonuna (gerekelen
dirilmesine, ilgili aktrlerin kendilerince sebeplerine) bal olarak istik
rarsz olduklarn iddia etmektir.
3. Her dzenli toplumsal davran biiminin, eylemin ifade edilme
mi koullar, eylemin -amal refleksif gzetim balamnda- rasyonali
zasyonu ve eylemin niyetlenilmemi sonular arasndaki tipik ilikiler
btnn ierecek biimde analiz edilebilmesi.
4. Sosyal bilimsel yasalarla ilikili snrl koullarn, aktrlerin -be
lirli bir kurumsal balamda- kendi eylemleri hakkndaki bilgilerini ier
mesi. Bilgililik ve kapasitenin sosyal sistemlerin sreklilii ve deiimin
de yer almas.
5. fade edilmemi koullarn, eylemin rasyonalizasyonu ile niyet
lenilmemi sonular birbirine balayan tipik yerleik ilikilerin toplum
sal yeniden-retim biimlerine dnmesinin bir yasa veya yasalarn be
lirledii nedensel ilikilerde muhtemel deiikliklerle sonulanmas.
6. Bu deiikliin kaynann bir yasa veya yasalar hakknda bili
nenler olabilmesi.
7. Yasalarn, ilgili bireyler tarafndan bilindiklerinde, yapnn ikilii
iinde, kurallar ve kaynaklar olarak kullanlabilmesi (bu Giddens'a gre,
'yasa'nn hem temel eylem ilkesi hem de eylem hakknda genelleme ola
rak ikili anlamnn kaynadr).
8. Sosyal bilimlerdeki btn yasalarn tarihsel ve bu yzden ilke ola
rak, deiebilir olmasnn insan organizmasnn -toplumsal davran ara
hrmasyla ilintili olabilecek- fiziksel yanlaryla balanhl, insan etkinlii
nin snrlar ve teknik imkanlarn etkileyen evrensel yasa trleri olabilece
ini yadsmak anlamna gelmeyecei (Giddens, 1979 / 2005: 418, 433; 1982).

c) Yasalarn deikenlii
Ortodoks konsenssn, sosyal bilimsel yasalarn deikenliine 'kendini
dorulayan' ve 'kendini-olumsuzlayan kehanetler' biiminde aina oldu-
114 birinci blm

unu syleyen Giddens' a gre, burada bilginin refleksif kabul /benimse


nii ile eylemin koullan arasndaki iliki iki ekilde deerlendirilir: (i) sa
dece aratrmacnn karlat bir 'problem' olarak; ve (ii) bizzat genelle
melerin karakteriyle ilikili epistemolojik sorunlarn amlanndan ziya
de, bu genellemelerle ilgili kantlarn kullanmn olumsuz ynde etkile
yen bir faktr olarak. Kendini-dorulayan veya kendini-olumsuzlayan
kehanetler, ifade edilmeleri veya ortaya konulmalanyla kendilerini geer
li klacak veya aksine, ters sonular retecek koullarn yaratlmasna kat
kda bulunan ngrler olarak dnld iin, onlarn yarattklar
'problem', sorun yaratabilecek durumlarn hipotezlerin snanrnasndaki
zararl etkileri en dk dzeyde tutulmaya allr. Giddens, buna kar
lk, sosyal bilimlerdeki her genelleme deiken/ deiebilen bir yapda
olduu iin byle bir yaklamn tamamen uygunsuz olduunu; aksine
sosyal bilimlerdeki teoriler ve gzlemlerin kendi 'nesne'leri -insan- ak
trlerin refleksif rasyonalizasyonlanna karmalar ihtimalini engelleme
ye almak ve onu sadece bir 'problem' olarak grmek yerine, bu feno
meni sosyal bilimlerin temel kazan ve ilgilerinden biri olarak almamz
gerektiini savunur. Zira ona gre:
mevcut bir toplumla ilikili her genelleme veya arabrma biimi bu top
luma potansiyel bir mdahaledir: ve bu mdahale bizi eletirel teori olarak
sosyolojinin grev ve amalarna gtrr. (Giddens, 1979/2005: 431-
434)

d) Genellemeler ve niyetlenilmemilik
Winch'in hermeneutik sosyal teorisinin en nemli snrllklarndan biri
nin, her zaman hakl olarak ilevselciliin temel ilgisini oluturan eyden,
yani eylemin ngrlmeyen koullan ve niyetlenilmeyen sonularndan
hibir ekilde sz etmemesi olduunu vurgulayan Giddens' a gre, her
meneutik olarak biimlendirilmi bir sosyal teori (anlaml) 'eylem'in uy
gun (ancak Weber'in yaptndan farkl) bir aklamasnn eylemin bekle
nilmeyen koullan ve niyetlenilmeyen sonulan analiziyle ilikilendiril
mesi gerektiini kabul etmesi gerektiini ne srer (Giddens, 1982). Gid
dens yasalarn somut empirik dzeyde ortaya klarnda niyetlenilme
miliin etkisini aklarken doa bilimlerindeki nedensel genellemeleri
sosyal bilimlerdekilerle karlatrr.
anthony giddens 1 1 5

Ona gre, doa bilimlerindeki --olaslklar temelinde veya evrensel


balanhlar eklinde ifade edilen- nedensel genellemeler deimez iliki
ler btnn gerektirir. Hepsi koullu olan bu tr genellemeler ve byle
ce evrensel yasalar, doaya insan mdahaleleri sonucunda belirli lde
deiiklie uratlabilseler bile, bu uygulamalar yasay hibir ekilde et
kilemez. Ancak, sosyal bilimlerdeki yapsal analizde, teorik genellemele
rin temsil ettii nedensel ilikiler, iktisattakiler de dahil, doadaki dei
mez mekanik balanhlara deil, insan eylemlerinin rnlerine iaret
ederler. Esasnda, bu genelleveler niyetli edimlerin yeniden-retilmi ni
yetlenilmemi sonulan olduk.lan ve insan bilgisinin geliimine gre ekille
nebilecekleri iin, bilgi girdileri ile insanlarn bizzat nesneler gibi grnd
koullarn dnme urahlmas arasnda basit bir iliki olduu sonu
cuna ulalamaz, yani bu iki deiken arasndaki sz konusu ilikinin in
san zerkliinde mutlak bir arha yol ab sylenemez. Giddens'a gre,
bunun nedeni vardr: (i) bu koullar, -geerli olduu kadar yanl da
olabilen- 'kendi-hakkndaki-bilgi' araalyla dntrlebilir; (ii) insan
eyleminin koullarna ilikin bilgi arb bilgiye ulamada eitsizliin ol
duu farkllam bir toplumda meydana gelir ve (iii) rasyonel 'kendini
anlama' 'zerklik'le ayn ey deildir. Zira, tabi konumunun tamamen
farknda olan bir kle yine de kle olarak kalabilir, ancak te yandan, in
san eylemini etkileyen 'nesnel' nedensel koullar dikkate alnabilir ve d
ntrlmek amacyla sz konusu eylemin bir paras haline getirilebilir
(Giddens, 1976/ 2003: 202-203).

e) Genelleme trleri olarak yasalar


Giddens sosyal bilimlerde iki genelleme tr bulunduunu, bunlar 'ya
sa'lar olarak ifade edilebilse de, doa bilimin yasalarndan farkl oldukla
rn ne srer (1996: 70). Winch aslnda sosyal bilimlerde yasalar ve dola
ysyla nedensel aklamalar olamayacan, aksine uzlamsal kurallar
anlamnda 'dzenlilikler'den sz edebileceimizi syler (rnein, bazen
hukuki yasalar biimini de alabilen, adetler, grg kurallar, krmz k
ta durmak). Aslnda bunlar, Giddens'n deyimiyle 'pratik bilin' temelin
de, ou kez sorgulamadan zmnen bavurduumuz kurallar/ normlar ve
bunlarn rettii dzenliliklerdir. Ancak Giddens, Winch'in aksine, top
lumsal aktrler tarafndan bilgili olarak uyulan kurallar veya uzlamlara
dayanan veya Tucker'n ifadesiyle, "belirli bir kltrn toplumsal adetle
ri hakkndaki" (Tucker, 1998: 59) bu genellemeleri (yasann ilk anlamnda)
1 1 6 birinci blm

birinci tr genellemeler olarak niteler. Bunlar "aktrlerin haklarnda -baz


yollarla- bilgi sahibi olduklar ve onlar belirli davranlarnda kullandk
lar" ve sosyal bilimci arahrmacnn, yeni bir ifade kazandrabilse de,
gerekte 'kefetme'si gerekmedii genellemelerdir (Giddens, 1984: xix).
Baka deyile, Winch'e gre, toplumsal dnyada sadece uzlamlar teme
linde oluan dzenlilikler varken, Giddens'ta bu dzenlilikler toplumsal
yasalar olarak alnabilir.
Giddens'a gre, 'yasa'nn, ikinci tr genellemeler olarak terimletir
dii dier anlam ortodoks konsensste oluturulan genelleme anlayna
ok daha yakndr ve insan eyleminin niyetlenilmemi sonularyla ilgili
dir. Bunlar, bireylerin farknda olmadklar ve gerekte 'ona gre davran
dklar', inanp inanmamalarnn sorun oluturmad durumlara veya bu
durumlarn belirli ynlerine iaret eden, yapsalc sosyologlarn zellikle
ilgilendikleri ve sosyal teorideki ' teori'yi aklayc genellemelere skhr
dklar trden genellemelerdir (Giddens, 1984: xix). Onun ifadesiyle;

Hepimizin her zaman bilgili olarak eylemlerde bulunduumuz -hepi


mizin bir ekilde ne yaphmz ve niin yaphmz konusunda bilgi
sahibi olduumuz- dorudur. Fakat, Max Weber'in hakl olarak vur
gulad gibi, hepimiz niyetli aktrler olsak bile eylemlerimizin etki
alan ona yol aan niyetler ve amalardan srekli olarak sapar (1996:
71).
Ortodoks konsenssn savunucularnn, niyetlenilmemi sonula
rn yol at, ayrca toplumdaki faillerin eylem koullarn biimlendiren
toplumsal faktrlerle megul olduklarn ne sren Giddens' a gre, nat
ralist sosyal bilimin ilgilendii genelleme tr genellemi niyetlenilme
mi sonular kabule dayanr. Giddens, bu 'yasalar' doa bilimlerindeki
yasa-benzeri genellemelere yakn bir ekilde anlalabilse de, doa bilim
lerindeki yasalara asla tamamen benzemediklerini, zira nedensel balan
hlarn amal eylemin niyetlenilmemi sonularna dayandn, yani bu
tr genellemelerin tmnn insan faillerin deien bilgililiklerine bal
olarak deiebileceini ne srer (1996: 71 ).
ki genelleme trnn ortaya kartlmasnn da sosyal bilimsel a
lmann bir hedefi olmas gerektiini vurgulayan Giddens, ikinci tr ge
nellemelere 'yoksulluk dngs'n rnek verir. Bu dngye gre, yoksul
blgelerdeki okullarn yetersiz imkanlara sahip olmas, rencilerin aka
demik deerlere gdlenme dzeylerinin dkl veya yokluu ve
anthony giddens 117

retmenlerin snf iinde kontrol problemleri yaamalar b u tr okullar


daki ocuklarn okuldan aynldklannda vasfsz bir ekilde emek piyasa
sna kmalarna, nispeten dk-cretli ilere girmelerine ve yoksul bl
gelerde yaamalarna yol aar. Bu da sonuta, buralarda yaayan yoksul
ailelerin ocuklarrun kendi ebeveynlerinin koullarn yeniden-retmele
rine yol aar. Aslnda bu, ilgili aktrlerin (veliler, eitimciler, renciler
vb.nin) niyetlenmedii bir sonu, yoksulluk dngs rneinde bir ksr
dngdr (Giddens, 1996: 71). Bu ikinci tr genellemeler aslnda Gid
dens'n 'sistemler teorisi'yle ilikilidir. Onun bu iki tr genelleme ayr
myla aslnda mikro ve makro sreler arasndaki balanhy aklamaya
alhn syleyebiliriz: bir yanda eylemin, failliin daha etkili olabildii
birinci tr genellemeler (yasalar), te yanda yapsallam faktrlerin, siste
min ilgili aktrlerden nispeten bamsz biimde daha etkili olduu ikinci
tr genellemeler (yasalar).
Dolaysyla ona gre,

Birinci tr genellemeler (davran kurallar ve uzlamlar) ile (niyetle


nilmemi sonulara dayanan) ikinci tr genellemeler arasnda ikin bir
iliki vardr. zel bir eylem balamnda, insanlarn uzlarnlar n
da bilgili olarak yapbklan eyler zamanla deiir ve bylece ikinci tr
genellemeleri etkiler (Giddens, 1996: 71).

kisi de sosyal bilim iin nemli olan bu iki genelleme biimi, Gid
dens' a gre, dieri asndan deikendir. Zira, bireylerin 'yaadklar'
eyler hakkndaki genellemelerin yer aldklar balamlar, bu insanlarn
bilgi sahibi bireyle olarak 'mmkn klrna'y renebilmeleri bakmn
dan deiiklik gsterir. Dolaysyla, sosyal bilimler kendi 'ilgi alanlan'
zerinde etkiye sahip olabilirler, Ancak, ikinci tipten genellemelerin kefi
sosyal bilimin teorik ierii bakmndan eit neme sahip dier etkenler
arasndan sadece biridir. O, "aktrlerin belirli davrantan niin yaphkla
n konusunda ne bildiklerini -zellikle, ya onu (szel olarak) bilip farkn
da olmad.klan ya da dier ortamlardaki aktrler bunun farknda olma
dklar yerlerde- analiz edecek kavramsal aralar" salar. Ksaca:

Aslnda hermeneutik nitelikte olan bu grevler sosyal teorinin doal


ve gerekli unsurlardr. 'Sosyal teori'yle ilikili 'teori' sadece, hatta as
lnda (ikinci tipten) genellemeler formle etmeyi iermez. Ne de, 'sos
yal teori' bal alhnda gelitirilen kavramlar sadece bu genellemeler
iinde gelitirilebilecek kavramlardan oluur. Aksine, bu kavramlar di-
118 birinci blm

er kavramlarla, onlarla kanlmaz olarak balanbl olan bireylerin


bilgililiklerine iaret ederek ilikilendirilmelidir (Giddens, 1984: xix).

Neticede, Giddens'a gre, hem sosyal bilim salt 'yorumcu' olamaz


ve birinci tr genellemelerin sosyal bilimlerin insan davrann btn
ynlerini aklayabileceini dnmek kadar, natralistlerin yaphklar
gibi, insan davrannn ikinci tr yasalar ortaya koyarak kapsaml bir bi
imde aklanabileceini varsaymak da hataldr. Zira, sosyal bilim, zel
tarihsel koullarda uzlamlar ndaki bilgili etkinlik ile niyetlenilme
mi bir biimde ortaya kan toplumsal yeniden-retim arasndaki iliki
yi kavramay gerektirir (1996: 72).

6. ifte Hermeneutik
Giddens sokaktaki insanlarn bilgileri, betimlemeleri, teorileri ve akla
malaryla sosyal bilimlerinkiler arasndaki balanhy ve ayrca, sosyal bi
limcinin bunlar karsndaki tutumunu belirlemek amacyla gelitirdii
ve genilettii ifte hermeneutik kavramn Harbers ve Vries'ten alr. Bu
iki yazara gre:

ifte hermeneutik tezi u iki hipotezi ierir: toplumsal olgularn kuru


cu unsuru olan saduyusal yorumlarn tarihsel deimeye tabi olduu
yerlerde, sosyal bilimlerde ortaya konulan yorumlar da buna bal ola
rak deiecektir; ve sosyal bilimlerde gelitirilen yeni kavramlar ve
bulgular, sadece sosyoloji camias iinde deil, ayrca 'sradan bireyle
rin saduyusal deerlendirmeleri'yle balanh iinde savunulmaldr.
ifte hermeneutik kavram, doa bilimlerindeki durumun aksine, sos
yologlarn, sadece vatanda olmann getirdii ykmllklerden ziya
de, dncelerini halka sunmak gibi 'bilimsel' bir ykmlle sahip
olduklarn ima eder (akt. Giddens, 1993/ 2003: 14-15).

ifte hermeneutiin iki yn


Giddens ifte hermeneutiin iki boyutundan sz eder: manbksal ve em
pirik.
1 . Manhksal yan: Belirli bir balamda 'kiinin yaph ey'i betimle
yebilmek bizzat aktr veya aktrlerin etkinliklerini gerekletirirken bil
dikleri ve bavurduklar eyleri bilmeyi gerektirdii iin, btn sosyal bi
limler herrneneutiktir. Bu da ancak (esas itibariyle) betimlenen eyin 'iin-
anthony giddens 119

de yer alabilmek'le, sradan aktrler ve sosyal bilimci arahrmaclann


paylatk.lan karlkl bilgiye vakf olmakla mmkndr ve (belirli l
de hermeneutik bir unsur ierseler de) bu tr bir hermeneutik unsura bil
gi-sahibi faillerle bu tarzda megul olmayan doa bilimlerinde rastlan
maz (1993 / 2003: 18).
2. Empirik yan: Bu boyut zellikle modern toplumsal dzenin ge
limesiyle yaygnlk kazanan kurumsal refleksivite olgusuyla daha belir
gin hale gelmitir. Burada iki ynl bir iliki vardr. likinin bir tarafnda
toplumsal aktrler olarak sokaktaki bireyler, teki tarafnda sosyal bilim
ciler yer alr. lk olarak, sokaktaki bireyler, kavramlar yapbklan eye in
a edici bir tarzda dahil olan kavram-tayc varlklar olduklar iin, sos
yal bilimlerdeki kavramlar, gndelik eylem iindeki muhtemel benimse
nileri ve bizzat bu eyleme dahil olularndan soyutlanarak ele alnamaz.
kinci olarak, sosyal bilimlerin bulgular ahfta bulunduklar 'inceleme
nesnesi'nden soyutlanm halde kalmaz, aksine ona srekli dahil olur ve
onu yeniden biimlendirir. Burada geri-besleme mekanizmalarndan sz
edilmediini belirten Giddens, betimleme yapmak iin oluturulan kav
ramlar ve bilgi-iddialarnn olaylar evrenine yeniden girmesinin (ifte
hermeneutik yaps gerei moderniteyle, zellikle 'st modernite' evresi
nin yerinden edici ve zc doasyla ilikili olduu iin) nemli kar
klklar yaratabileceini vurgular (1993/ 2003: 13). Burada, Giddens'n
ifadesiyle, empirik bir olgu olarak kurumsal refleksivite fikri devreye gi
rer. Sosyal bilimlerin (her ynyle ele almaktan uzak olsalar da) girift bir
iliki iinde olduunu ne srd kurumsal refleksivitenin modernitey
le balanhs, ona gre, ifte hermeneutik bir boyut ierir. Bir yandan, r
nein siyaset bilimindeki kavramlar balangta sokaktaki insanlarn kav
ramlarndan beslenmi ve onlar zerine (ancak ilenerek ve yeni 'bilim
sel' bir biime sokularak) kurulmu, hem de aynca, o dnemde etkili olan
ve farkl biimlerde gnmzde etkili olmay srdren, dolaysyla mo
dem dnyay biimlendiren ve biimlendirmeye devam eden birok uy
gulamaya temel oluturmutur. Giddens'a gre, sosyal bilimci gzlemci
ulah sonulan kamuya mal ederek onlar zerindeki kontrolnden fe
ragat ettii iin, refleksiviteden tmyle kamas imkanszdr (1993 / 2003:
18-19). Giddens, ancak sosyal bilimcilerin genellikle bu tr kurumsal etki
leri (kendini-dorulayan veya kendini-olumsuzlayan kehanetler/ ng
rler biiminde deerlendirerek), sosyal bilimler ile bu bilimlerin 'incele
me nesnesi' arasndaki ilikiye ikin eylerden ziyade arahrma srecinin
1 :.o birinci blm


zaaflar olarak grerek kurumsal refleksiviteyi kreltme abalarnn bey
hude olduunu belirtir (1993/ 2003: 19).
Giddens' a gre, ortodoks sosyologlar, aynca, yasalar temelinde n
grnn sosyal bilimlerin ana grevi .olduu dncesinin etkisi alhnda
ifte hermeneutii sadece ngryle iliki iinde 'kendini dorulayan ke
hanet' ve 'kendini yanllayap kehanet' biimlerinde anlad.klan iin, do
a bilimlerindeki tekli hermeneutii, yani doa dnyasnn kendisi hak
kndaki grler ve yorumlara karlk vermemesini sosyal bilimlere yan
starak, sosyal teoriyi bir zne-dnyas olan kendi 'nesne-dnyas'ndan
olabildiince soyutlamaya almlardr. Bunun sonucunda, gndelik
dil, gndelik toplumsal hayat ile sosyal teori arasndaki ba zellikle ba
sit bir aynnh, genellemelerin geerliliini gstermek iin ngrlerin s
nanmas biimini alan bir ey olarak grlmeye balamhr. Giddens,
Winch'in, bu tr bir hareket noktasnn manhksal srurlann gsterse de,
onun sosyal bilimler ile davran analiz edilen insanlarn yaanhlan ara
sndaki ilikilerin bir ifade biimi olarak niin yetersiz kaldn gstere
mediini, ifte hermeneutiin (Gadamer'in srarla vurgulad gibi) bu
ilikilerin diyaloga dayal olmasn gerektirdiini ne srer. Yani:

Sosyal bilimlerin 'bulgular'nn davranlarna ahfta bulunulan kiiler


tarafndan kabul grmesi kmsenecek veya kmsenmesi gereken
bir ey deil, aksine onun tamamlaya bir unsurudur. Sosyal bilimle
rin toplumla ilikilerini dzenlemenin iki muhtemel yolu vardr: ya s
mrye dayal ilikilere katkda bulunmak ya da zgrlemeyi sala
mak (Giddens, 1982).

Giddens ifte hermeneutii hermeneutiin sosyal bilimlerin manb


asndan sosyal teoriyle ilikisinin farkl bir yan olarak grr. Modern
hermeneutiin, gndelik inanlar ve pratiklerin nemini, toplumsal etkin
liin inasnda sradan ve 'gereklii sorgulanmayan'n nemini vurgular
ken fenomenolojiyle birlikte hareket ettiini belirten Giddens'a gre, sos
yal bilimlerde arahrma-nesneleri kavramlabnlrken daha zel bir herme
neutik olgu tipine gerek vardr. O, ortodoks konsenssle ilikili pozitivist
hareket. noktasnn temel bir hedefinin, gndelik, sradan dilin yerine sos
ri
yal bilimle n teknik terminolojisini (farkl doa bilim alanlarnda kullan
lanlara paralel trden bir teknik terminolojiyi) geirmek olduunu, ancak
gndelik dil ve dil kullanmnn iinde yer ald hayat tarzlar ile sosyal
bilimlerin teknik dilleri arasndaki ilikinin nceki ortodoksinin varsayd
ndan ok daha kompleks ve nemli olduunu belirten Giddens' a gre,
anthony giddens 1 21

hermeneutik toplumsal dnyaya iki ekilde dahil olur: sokan yorumlar


ve sosyal bilimcinin onlarn yorumlan zerine yorumlan (Giddens, 1982).
Ancak Giddens'a gre, bilimsel bilginin, en st bilgi biimi ve u
runa mcadele edilecek yegane bilgi tr olduu inancnn zayflamas
veya gcn yitirmesiyle birlikte, daha nceleri fikri temelden yoksun
adetler ve kr nyarglar bileimi olarak byk lde gz ad edilen ge
leneksel ve yerleik inan ve eylem biimlerinin yeniden deerlendirilme
si gndeme gelmitir. Bylece felsefede, 1920'ler ve 1930'larda, bir yanda,
bilimsel bilgiiin ayrcalkl statsnn ncekilere gre ok daha radikal
bir savunusunu yapan manhk pozitivizm, te yandan hem bir arahr
ma konusu hem de arahrma kayna olarak saduyuya ynelik ilginin
canland fenomenoloji ve dil felsefesi arasnda kesin bir blnme yaan
mhr. Giddens' a gre fenomenolog dnrler bir doa bilim eletirisi
yaparken, ilgisini doa dnyasyla snrlandran dil felsefesi srarla top
lumsal dnya ve doa dnyas arasnda manhksal bir ayrm bulunduu
nu vurgulamhr (1976 / 2003: 172). Giddens toplumsal dnya ve doa
dnyas arasndaki ayrma kahlr. Ona gre:
Toplum ve doa dnyas arasndaki fark, ikincisinin 'anlaml' olarak
teekkl etmemesidir: doann sahip olduu anlamlar, insanlar tara
fndan pratik yaam sreci iinde ve doay kendi alarndan anlama
ve aklama abalarnn bir sonucu olarak retilir. te yandan, aslnda
anlama ve aklama abalarnn bir paras olan toplumsal hayat, ken
dini oluturan aktrler tarafndan, kesinlikle kendi deneyimlerini tas
nif etmekte kullandklar anlam erevelerini aktif biimde ina ve ye
niden-ina etmeleri temelinde retilir (Giddens, 1979 / 2003: 110).

Onun tekrar tekrar vurgulad gibi, yeni bilim felsefesinde ak-


land zere doa bilim de bir hermeneutik iermesine, 'bilim' (teorilerin
anlam ereveleri oluturduklar) yorumlayc bir ura olmasna ra
men, sosyal bilimlerde gelitirilen kavramlar ve teoriler bireylerin kav
ramlahrma ve teoriletirme etkinliklerinin ina edildii bir dnyaya uy
guland iin, sosyal bilimler doa biliminden farkl olarak bir ifte her
meneutik ierirler (1996: 75-76).
Dolaysyla toplum ve doa arasndaki farkllk, ona gre, sosyal
bilimlerdeki kavramsal emalarn hem aktrlerin toplumsal hayahn re
timinde kullandklar anlam erevelerine nfuz etmeyi ve kavramay,
hem de bu ereveler iiilde teknik kavramsal emalarla ilgili yeni anlam
122 birinci blm

ereveleri ina etmeyi gerektirmeleri balamnda bir ifte hermeneutii


yanstr. Baka deyile, "her sosyal aratrma zorunlu olarak kltrel, et
nografik veya 'antropolojik' bir yana sahiptir". Yani, sosyolog nceden
anlaml-olarak-ina-edilen bir arabrma alanna 'girme'ye alr. Bu 'gi
ri'in koulu da, hem aktrlerin zaten bildikleri eyleri, hem de toplumsal
hayatta gndelik etkinlikler iinde 'yer almay' bilmektir. Giddens bura
da Schutz'un ayrmna bavurur: birinci ve ikinci dereceden (yani, srasy
la, sokaa ve sosyologa ait) kavramlar. "Sosyolog gzlemcilerin gelitir
dikleri kavramlar, davranlarndan sz ettikleri aktrlerin belirli kavram
sal yeteneklerine dayandklar srece, 'ikinci-dereceden' kavramlardr.
Ancak bunlar, sosyal bilimlerde, bizzat toplumsal hayatta benimsenen
'birinci-dereceden' kavramlar olabilirler". Dolaysyla, ifte hermeneutik
teki 'hermeneutik' ikili sre evirme ve yorumlamay ierir. "Sosyolojik
betimlemelerin grevi, aktrlerin davranlarn dzenledikleri anlam
erevelerini ilikilendirmektir. Fakat bu betimlemeler, ayn zamanda,
sosyolojik teorilerle ilikili anlam ereveleri iinde ve dnda bir dn
trme/ evirme abasn gerektiren yorumlayc kategorilerdir". Baka de
yile, "sadece doa dnyasyla ilintili bir ey olmasa da, doa bilimlerin
de retilen kavramlar ve teoriler gndelik sylem iinde tamamen dzen
li aralklarla szgeten geirilir ve gndelik referans erevelerinin unsur
lar olarak benimsenirken, sosyal bilimcilerin gelitirdikleri teknik kav
ramlar ve teorilerin benimsenmesi, bu kavramlar ve teorilerin nitelemeler
yapmak amacyla gelitirdikleri temel 'inceleme-konusu'nun kurucu un
surlar haline gelmelerine yol aabilir ve bu sebeple, kendi uygulama ba
lamlarn deiiklie uratabilir. Neticede, Giddens'a gre, saduyusal bil
gi ve teknik teori arasndaki bu karlkl iliki sosyal aratrmaya has ol
duka ilgin bir zelliktir (1976/ 2003: 110; 1984: 284).
ifte hermeneutiin bir ierimi dierini veya dierlerini, yani ba
ka hayat tarzlar veya kltrleri 'anlama' iken, dier ierimi 'eletiri' dir.
Giddens burada yapt 'saduyu' ve 'karlkl bilgi' ayrmndan hare
ketle bir eletirel sosyal bilim fikrini temellendirmeye alr.

G. Giddens'n Eletirel Teorisi


Sosyal teori kanlmaz olarak bir eletirel teoridir. Bu szle genelde bir
Marksizm yorumunu veya zelde Frankfurt toplumsal dncesiyle
ilikili zel aklamalar savunmay amalamyorum. Sosyal bilimlerde
alanlarn kendi teorilerinin ve toplumun benzer yelerinin aratr-
anthony giddens 123

malarna ilgisiz ve kaytsz kalamayacaklarn vurgulamak istiyorum.


Toplumsal failler/ aktrleri 'bilgili' ve 'muktedir' olarak almak sadece
bir eylem analizi meselesi deildir; o ayn zamanda zmni bir siyasal
tavrdr. Doa biliminin pratik sonular 'teknolojik'tir; onlar insanla
rn edindikleri bilgileri bu bilgiden bamsz olarak var olan bir nesne
ler dnyasna uygulamalaryla ilgilidir. Bununla beraber, insanlar salt
eylemsiz bilgi nesneleri deillerdir, aksine failler sosyal teoriyi ve ara
trmay kendi eylemlerine dahil edebilirler -ve bunu yapma eilimin
dedirler (Giddens, 1982).

Bir eletiri olarak -toplumsal hayatla pratik bir biimde ilikili bir
ey olarak- sosyal bilim fikrini savunan Giddens'a gre, doa bilimleri
modelinden tretilen ortodoks konsenssn 'teknolojik' eletiri yorumu
nu paylamak mmkn deildir. Zira, bu teknolojik eletiri anlay, sos
yal bilimin 'ierden eletiri'sirin -bu alanlarda alanlarn birbirlerinin
grlerini eletirel gzle deerlendirmelerinin- pratik toplumsal mda
haleye temel oluturabilecek sradan inanlarn 'dardan eletiri'sini ko
layca saladn ne srmesine ramen, 'ifte hermeneutik' dikkate aln
dnda sorunlar ok daha karmak hale gelir. Bu yzden ona gre, bir
eletirel teori gelitirilmesi tercih meselesi deil, zorunluluktur, nk
"sosyal bilimlerdeki teoriler ve bulgular, sosyolog gzlemci veya politika
oluturan kii belirli bir pratik soruna 'uygulanabilecekleri' kararn ver
sin vermesin, pratik (ve siyasal) ierimlere sahiptir" (1984: xxxv). Burada
nemli bir mesele, sokaktaki insanlarn gndelik hayatlarn srdrrken
ve srdrmek iin rettikleri bilgiler, teoriler vb.nin nereye kadar sahi ola
rak alnacadr. Bu da 'dzeltilebilirlik problemi'ni ortaya kartr.

1) Dzeltilebilirlik
'Saduyu' teriminin daha dikkatli bir biimde tanmlanmas gerektiini
ve 'saduyu bilgisi'nin, yani gndelik hayatn bilgisinin (ou nesnelci
anlayn inancnn aksine) 'dzeltilemezlii'nin onun bir arabrma konu
su olarak statsn grmemizi engellememesi gerektiini belirten Gid
dens, toplumsal aktrlerin hem gndelik hayatlarnn hem de sosyal sis
temlerin retimi ve yeniden-retiminde yararlandklar bilginin manbk
sal statsnn iki dzlemde deerlendirilmesi gerektiini dnr: (i)
metodolojik dzlem ve (ii) sahilik dzlemi. Bir hayat tarzn bilmek (veya
'anlamak') prensip olarak ona 'ehliyetli' bir aktr olarak kablabilmek ol
duu iin, Giddens' a gre, saduyu -yani, bir kltrn yeleri tarafndan
124 birinci blm

paylalan karlkl bilgiler- sosyologlar ve antropologlarn kullanmas


gereken bir kaynaktr ve metodolojik dzlemde sosyal analizcilerin top
lumsal hayata ilikin 'geerli' betimlemeler yapabilmek iin kesinlikle ge
rek duyduklar dzeltilemez bir kaynaktr. Ancak, sahilik dzleminde,
toplumsal etkinlikler zerine betimlemeler veya nitelemelerin geerlilii
ile aktrlerin sylemleri iinde oluturulan inan-iddialan olarak 'bil
gi' nin geerlilii ayn ey deildir (1979 / 2005: 126-127). nk, bizzat so
rulduunda, aktrlerin gndelik toplumsal yaanttanndak.i davranlar
hakknda szel olarak beyan ettikleri gerekeleri eylemin esas nedeni/ g
ds ile eliebilir (1979/2005: 179).
Giddens'a gre, Winch'in Zande bys zerine yorumlan etrafn
daki ve Garfinkel'in 'etno-metodolojik kaytszlk' ilkesinin yol at tar
tmalardan grlebilecei gibi, "gndelik dilin ve doal tutum dnyas
nn nemsiz olarak gz ard edilemeyeceini veya sosyal analizci tarafn
dan dzeltilemeyeceini gren baz yazarlar, yabanc bir kltrel sistemin
bir paras olmas durumunda bu inanlar ve pratiklerin hibir ekilde
eletirel gzle deerlendirilemeyeceklerini dnmeye baladlar". Nite
kim bu yzden:
Etnometodolojik yazlardan etkilenen ou kiinin hatas, saduyunun
-prensip itibariyle sosyal bilimlerin bulgular nda titiz incelemeye
ak inanlar olarak sunulan- bir baka anlamnn olmadn dn
meleridir. Saduyu bizzat bir 'aratrma-konusu' olabildiine gre, il
gili inanlar, ister toplum isterse doa hakknda olsun, prensip itibariy
le, rasyonel incelemeye aktr. Szgelimi, tanmad bir kltrdeki
byclk uygulamasn aratrmak iin, antropologun, bu kltr
iinde bir etkinlik olarak bycl dzenleyen anlam kategorileri
ne hakim olmas gerekir. Ancak, bu yargdan, antropologun byyle
hastaln tedavi edebilecei inancn geerli olarak kabul etmesi ge
rektii sonucu kmaz (Giddens, 1977c: 176-7).
Bir hayat tarzm, bir kltr veya Wittgenstein'n deyimiyle bir 'dil
oyunu'nu bilmenin onun 'saduyusal' veya zmni n-kabullerini bilmeyi,
bunun da bir yorum, hermeneutik boyutunu gerektirdiini belirten Gid
dens, buradan (ideoloji eletirisi de dahil) hayat tarzlaryla ilikili inan
lar veya pratiklerin eletirilemeyecekleri sonucunun kmayacan ne
srer. Bu yzden, dil oyunlar arasndaki hermeneutik karlamann bir
koulu olarak, inancn sahiliine sayg ile inancn haklln eletirel gzle de
erlendirmeyi birbirinden ayrmamz, ancak bunun iin de, nceden aktar-
anthony giddens 125

dmz gibi, 'karlkl bilgi'yi sadece 'saduyu' olarak adlandrlabilecek


eyden ayrmamz gerekir (Giddens, 1 979 / 2005: 441-442).
Sadece sagduyu olarak adlandrlabilecek eyin sosyal bilimler ve
doa bilimlerinin bulgular nda dzeltilebileceini ne sren Gid
dens, karlkl bilginin paranteze-alnma-mas, yani hayat tarzlaryla ilgi
li (zmni veya szel) inan-iddialarnn manhksal ve empirik statsnn
gz nnde bulundurulmas gerekliliini vurgular. Buradaki anahtar
kavram rasyonelliktir. rnein, arahrlan kltr veya grubun yelerinin
belirli betimlemeler yaparken yararlandklar tutarl ereveler sz konu
suysa, onlarn nitelemelerinin rasyonel, dolaysyla sahi olduklar kabul
edilebilir, ancak bu ilgili inanlar eletirel gzle deerlendirmeyi engelle
mez. Karlkl bilgi bir pratik gerekletirildiinde olanlar anlamay sa
lar, ancak bu sz konusu pratikle ilgili inan-iddialarnn geerliliini des
teklemekte kullanlabilecek empirik temellendirmeyi veya onlarn muh
temel ideolojik ierimlerini eletirel olarak arahrmay kesinlikle engelle
mez (Giddens, 1979 / 2005: 442-443).
Giddens bu aklamasnn 'rasyonalite'yle ilgili problemleri tama
men zdn iddia etmez, inancn manhksal adan dorulanmasyla il
gili problemlerin arahrlmasnn nemini kabul eder. Burada, bir eletirel
irade felci karsnda pasif kalnmamas, bir 'eletirilemezlik' fikrine kapl
mamas gereini vurgular. nancn manhksal cdan dorulanmasyla ele
tirel teori arasnda birok ince balanh olduunu, inanlar ve pratiklerin
eletirel gzle deerlendirilmesinin sosyal bilimsel sylemin ayrlmaz bir
zelliini oluturduunu, yani saduyusal inanlar eletirel gzle deer
lendirmenin sadece karlkl bilgiden yararlanmay gerektirmeyip, eleti
rinin teki taraftan da yaplabileceini kabul eder. Zira, ona gre, sosyolog
gzlemcilerin inanlar veya pratikler hakkndaki nitelemeleri bu niteleme
lerin dorulanmasn gerektirir, bu zellikle bakalarnn bu nitelemelerin
geerlilikleri veya uygunluklar hakknda eletirel deerlendirme yapma
lar ihtimali karsnda nemlidir (Giddens, 1979 / 2005: 443-444) . Neticede:

Sosyal bilim, sokaktaki aktrlerin toplumsal dnyaya ilikin sahip ol


duklar yanl inanlarnn eletirisini gerektirir. Fakat, bu eletirel fi
kirler ve teorilerin formle edildii balamlar ve bunlarn pratik ie
rimleri doa bilimlerindekilerden tamamen farkldr. [Zira] Sosyal bi
lim, yaptklar eyler kadar onlarn koullan hakknda da teoriler geli
tiren kavram-tayc /ykl ve kavram-yaratc faillerle ilgilidir (Gid
dens, 1996: 75).
1 26 birnci blm

Gnmz sosyologlarnn, iddialarnn sokaktan eletirisini, genel


likle derine kk salm dnce alkanlk.lan veya nyarglann etkisine
balayarak, ciddiye almama eiliminde olduklarn ve sosyal bilimlerin
bulgularna gsterilen direnci, insan toplumsal davrannn bilimsel yol
la arahrlmas dncesine kar bir tepki olarak grdklerini belirten
Giddens' a gre, sosyolojinin sokaktan eletirisini, tamamen deilse de,
ciddiye almamz gerekir. Zira, her birey, bizzat iinde yer ald iin, men
subu olduu toplumun ileyii hakknda (gerek pratik gerekse szel d
zeyde) ok ey bilir, daha dorusu, bu bilgi, yapnn ikilii araolyla, il
gili toplumun retimi ve yeniden-retiminin bir paras haline gelir
( 1979 / 2005: 438-439).
Sosyolojinin amacnn saduyusal inanlar derinlemesine arabr
mak olduunu, ancak aktrlerin kendi eylem koullar veya iinde yaa
dklar toplumlarn dier zellikleri hakknda bildikleri aklandnda
sosyal arahrmalarn bulgularnn sradan ve aydnlahclktan uzak eyler
olduklarnn grlebileceini belirten Giddens'a gre, sosyal analizlerle
saduyusal inanlarn aslnda geersiz olduklarn gsterebilecek rnek
ler de vardr ve bunlar gsterildiinde sosyal bilimler aklayc grne
cektir (1979 / 2005: 439-440).
Giddens, sosyal bilimin sradanlnn ana-akm sosyolojinin uygu
layclar iin, hatal bir biimde, temel bir endie kayna olduunu, sos
yal bilimlerde toplumsal dnya hakknda doa bilimlerinkine benzer bu
lularn gelitirilmemesinin bir zayflk olarak grldn, bu tr bulu
lar olmadnda sosyal bilimin pratik ierimlerinin dayand toplumsal
teknolojilerin retilemeyeceinin dnldn belirten Giddens'a g
re, sosyal bilimler, modem dnyada bandan beri, toplumsal dnya ze
rinde kapsaml pratik bir etkiye sahipti ve olmaya devam etmektedir ve
gerekte, sosyal bilimin toplumsal dnya asndan dntrc sonula
rnn doa bilimlerinin 'kendi' dnyas iin sahip olduu dntrc so
nulardan daha byk olduu ne srlebilir. Fakat sosyal bilimin pratik
etkisi esas itibariyle teknik bir etki deildir. Zira, sosyal bilimsel kavram
lar, sokaktaki aktrler tarafndan benimsenir ve toplumsal dnyaya dhil
edilirken toplumsal rutinlerin bildik unsurlar haline gelirler ve sosyal bi
limsel kavramlar, doa bilimlerindeki kadar parlak bir bulu olduklarn
da bile zgnlklerini yitirir, sradanlarlar. Giddens, bu yzden, sosyal
bilimin kavramlarnn kanlmaz olarak sokaktaki aktrlerin pratikleri ve
teorilerinde bilindik hale geldiini ve mesleki bir sylemle snrl olmadk-
anthony giddens 127

larn, bir teknolojik deiim arac olarak sosyal bilim toplumsal dnyay
la ilikisinde tarafsz olmad iin, eletirinin gndelik yanl inanlarn
eletirisiyle snrl tutulamayacan ne srer. Neticede ona gre, ifte
hermeneutiin ierimi, sosyal bilimcilerin, kendi kavramlar ve teorileri
nin analiz etmeye altklar eyler zerindeki dntrc etkileri konu
sunda uyank olmaktan kanamayacaklandr (Giddens, 1996: 76).
Giddens, bunlara ramen, sosyal bilimlerin, bir toplumun -kendi
inceleme-nesnesi olan- yelerini aydnlatabilecek koullar salamasnn
ortodoks konsenssn varsayd kadar kolay olmadn, insan toplum
sal davrann bu davrann yaplma gerekelerine gre aklama gre
vinin, yani toplumsal etkinliin -ortodoks sosyolojide ihmal edilen- te
mel bir unsuru olan eylemin rasyonalizasyonunun sosyologlar tarafndan
kesinlikle gz ard edilemeyeceini ne srer. Fakat burada dikkatli olun
mas gerekir. Zira eylemin rasyonalizasyonu, yani ilgili aktrlerin kendi
davranlarna ilikin aklamalar her tr tarihsel balamda daima snr
ldr ve bu snrlarn doasn ve devam etme nedenlerini aratrrken sos
yal bilimlerin grevlerini belirlemek mmkndr. Giddens bu snrllkla
ilikili, sosyal sistemlerin yeniden-retiminde bir araya gelen koul t
rnden sz eder: (i) eylem iindeki bilinsiz unsurlar, (b) pratik bilin ve
(c) eylemin niyetlenilmemi sonulan (Giddens, 1979 / 2005: 440).
Giddens bir sosyal bilimcinin drt farkl eletiri dzeyi iinde yer
alabileceini syler.

2) Drt eletiri dzeyi


1 . Entellektel eletiri: Onu entellektel aratrmann doasnn ayrlmaz
bir paras olarak gren Giddens'a gre, Popper'n da vurgulad gibi,
entellektel eletiriyi de ieren disiplinli aratrma bir bireyden ziyade bir
topluluk tarafndan srdrlen bir ey olarak grlmelidir ve ne sr
len btn teoriler, kavramlar ve bulgular eletirel aklamalar ve deer
lendirmelere aktr (1989: 288).
2. Pratik eletiri: Burada Giddens geleneksel sosyal bilim anlayla
rnn, sosyal bilimin bamsz olarak verili toplumsal dnya hakknda bil
gi rettii, bu malumatn veya yeni bilginin doa bilimlerindekine benzer
anlamda birikimli olduu, bu yzden, yeni bilginin toplumsal hayata pra
tik mdahaleler salamak iin 'teknolojik olarak' uygulanabilecei gr
n eletirir. Ona gre, bu teknolojik sosyal bilimsel bilgi anlaynda
1 28 birinci blm

gzden karlan ey, ifte hermeneutik, yani sosyal bilimlerin teorileri,


kavramlar ve bulgularnn betimlemek veya aklamak iin gelitirildik
leri olaylar evrenine geri dn, yeniden dahil olmalardr ve bu durum
sosyal bilim topluluunun bilgi birikimini engellemese de, doa bilimiyle
karlahnldnda onun karakterini kkten deitirir. Bunlardan biri, o
u sosyal bilimcinin teorileri ve aklamalarnn toplumun sradan yele
rine sradan, zaten bilinen eyler olarak grnmesidir. Ancak ona gre, bu
grnte sradanlk sosyal bilimcinin sahip olduu ve nemli lde mo
dernitenin kurucusu olan muazzam etkiyi grmeyi engeller. Zira, sosyal
bilimlerin kavramlar ve bulgular dnme biimlerimizi 'etkilemek'le
kalmayp, ayn zamanda byk lde modernitenin kurumlarn oluturan
pratiklerin kurucu unsurlar haline gelmilerdir ve Foucault'nun psikiyatri
ve delilik analizinde gstermeye alh ey budur. nk, modern psi
kiyatrinin terminolojisi ve empirik iddialar, ilk ortaya kbklarnda, sade
ce uzun zamandr mevcut olgular daha iyi anlamamza yardma olmak
la kalmam, ayn zamanda yeni toplumsal eylem ve pratik biimleri olu
turmaya hizmet etmilerdir. Daha nce 'kurumsal refleksivite' olarak de
indiimiz bu sre, Giddens' a gre, sosyal bilimlerdeki yenilikler top
lumsal aktrler asndan olas dnyalar hakknda ufuklar aaca iin
eletiriyle yakndan ilikilendirilmelidir (Giddens, 1989: 288-289). Zira:

Sosyal bilim fiilen her zaman prensip olarak sadece inan-iddialan


karsnda deil, toplumun yelerinin benimsedikleri dnceler ve
eylem ereveleri karsnda da eletirel bir tutum iindedir. Bu pratik
eletiri sosyal bilimsel arahrmalarda yer almann ikin ve ayrlmaz bir
parasdr. Bu, Frankfurt Okulunun anlad ekliyle 'eletirel teori'den
baka bir ey deildir. Sosyal bilimcinin aratrmas, her halkarda bu
eletiri dzeyinde, kendini toplumsal pratiklerin eletirel bir deerlen
diricisi veya normatif eylem standartlarnn klavuzluunu salayas
olarak konumlandrmas deildir (Giddens, 1989: 289).

Pratik hayata, toplumsal hayatta karlalan pratik sosyal prob


lemlere mdahalenin nemli olduunu dnen Giddens, modernite
zerine fakl almalarnda, bir 'cehennem kamyonu'na benzettii rno
dernitenin kresel apta yol ah sorunlar ve ykmlar tespite ve zm
yolu nermeye alr. Ona gre, 'kar-olgusal' bir dnme biimiyle,
olaylarn nasl farkl ynde geliebileceklerinin tasarlanmas ve bunlarn
nda 'realist topyalar'n gelitirilmesi gerekir. Sosyoloji, daha doru-
anttony giddens 1 29

su sosyal teori de bilim adamna, politikaclara ve ilgili dier birok uz


man kiiye bu konuda byk lde yardmc olabilir.
3. deoloji eletirisi: Giddens'a gre, bu geleneksel olarak Frankfurt
Okulu tarafndan anlald ekliyle eletirel teorinin megul olduu id
dialarla ilgilidir. Burada temel bir sorun, arahrmacnn rettii bilgilerin
kimler tarafndan, hangi amalarla ve nasl kullanlacayla ilikilidir. Bir
arahrmacnn bizzat bu kontrol konusunda yapabilecei veya yapmas
beklenebilecek fazla ey yoktur. Zira kavramlar ve bulgular toplum iin
de kendi 'kaderleri'ne sahip olacaklardr ve fikirler ve bulgular sadece
kah snrlan izilmi bir gzlemci sosyal bilimciler topluluuyla snrlan
drmann hibir ak yolu yoktur. Sosyal bilimciler arasnda 'eletiriye
aklk' kanlmaz olarak dierleri tarafndan 'kullanlrla akl' ima
eder. Bununla beraber, ona gre, sosyal bilimci g sistemlerinin boyutla
r olarak bilgi-iddialarnn rol daha fazla analize tabi tutulabilir ve bu
ideoloji eletirisi olarak ald eyle ilikilidir (Giddens, 1989: 289-290).
Giddens, ideolojinin bilim (doa bilimi veya sosyal bilim) tarafn
dan iddia edilen geerli bilgiyle eklemlenmi yanl bilin olarak anlala
mayacan, anlamlandrma veya sylem tarzlarnn smrye dayal
egemenlik sistemlerine dahil edilme tarzlarnn koullarnn analiz edil
mesi gerektiini dnr. Ona gre, sosyal bilim hakknda olduu eyler
le refleksif olarak yakn ve yaygn biimde ilikili olduu (onlarla farkl
biimlerde i ie getii) iin, ideoloji eletirisi zorunlu olarak aynca biz
zat sosyal bilimle ilikili olmak zorundadr. Burada, belirli bir arahrma
da retilen bilginin eitsiz g ilikilerine nasl dahil olduu fiilen veya
kar-olgusal biimde arahrabilir (Giddens, 1989: 290).
Giddens ideoloji eletirisinde, Marx'n bilim ve ideoloji kartl
nn da etkisiyle, (i) bir sylemi anlatan ideoloji (veya bir sylem olarak
ideoloji) ile (ii) yaanlan varolu biimleri iindeki inanlara (yani, top
lumsal hayatin pratik icrasna) kahlmay anlatan ideoloji (yaanlan hayat
olarak ideoloji) arasndaki farkn gzden kahn vurgular. Onun ifade
siyle, ilk aynnda, genellikle, ideoloji sylem dzeyinde geerli bilginin
retimine engel bir ey olarak alnrken, ikincisi ideolojinin pratik gnde
lik toplumsal davranlar iinde yer aldn kabul etmeyi gerektirir (Gid
dens, 1979 / 2005: 356). Baka deyile, ikincisinde bir sahilik, dolaysyla
'karlkl bilgi' sz konusudur.
Giddens bir ideoloji eletirisinde be temel sorunun akla kavu
turulmas gerektiini dnr: (i) deolojiyle gerek doa bilimleri gerek-
130 birinci blm

se sosyal bilimler arasndaki iliki nasl ele alnmaldr? (ii) Bilim / ideolo
ji ve zel kar/ ideoloji kartlklar arasnda ne gibi balar kurulabilir?
(iii) deolojinin sylemle, somut toplumsal davranlarla veya her ikisiyle
ilikisi nasl deerlendirilmelidir? (iv) deoloji, bir bakma, bilimden fark
l bir fikir -inan- sistemi olarak alnabilir mi, yoksa sadece sembol sistem
lerinin ideolojik tezahrlerinden mi sz etmemiz gerekir? ve (v) deolojinin
sonundan sz edilebilir mi? (1979/ 2005: 356-357)
Giddens' a gre, ideoloji analizi iki dzeyde yaplabilir: (i) stratejik
eylem dzeyinde ve (ii) kurumsal dzeyde. Daha mikro, dolaysyla yz
yze, karlkl ilikiler dzeyinde srdrlen stratejik eylem analizinde,
bir yandan bireylerin eylemlerini refleksif gzetimlerinin, yani kiilerin
kendi eylemleri zerindeki dncelerinin sylem biimleri, yaanlan
deneyim biimleri ve dolaysyla sembolik dzenleri, te yandan eylemin
rasyonalizasyonunun, yani eylem gerekelerinin zerklik ve bamllk
ilikilerini, davrann bilinsiz kaynaklarn, kaynaklarn yapsal denge
sizliini nasl etkiledikleri aratrlr. Burada, egemen snflar veya grup
larn karlarn artrmak iin iletiim becerilerini kullanma veya iletiimi
dorudan ynlendirebilme biimlerine, yani iktidarn belirli kesimlerinin
karlarn gizlemek iin gc nasl kullandklarna odaklanlr
(1979 / 2005: 365, 368).
Kurumsal ideoloji analizinde ise, sembolik dzenlerin her gn 'ya
anlan deneyimler' balamnda egemenlik biimlerine nasl destek ol
duklar, egemenliin hangi yollara bavurularak gizlendii gsterilmeye,
anlamlandrma ve merulatrma arasnda egemen karlara destek ola
cak biimde balanty salayan en temel yapsal zellikler tespite al
lr (1979/ 2005: 366, 368).
Giddens, sonuta temel ideolojik form belirler: (i) zel karlarn
evrensel karlar olarak sunulmas veya gsterilmesi, (ii) elikilerin inka
r veya arptlmas ve (iii) mevcudun doallatrlmas, eyletirilmesi
(1979 / 2005: 368-372).
Neticede, Giddens'a gre ideoloji eletirisi, sosyal sistemlerin sre
gelen ve zorunlu bir zelliini ele ald iin (nk tm g sistemleri
ideolojik ynlere sahiptir), sosyal bilimin temel ilgilerinden birini olutu
rur ve salt analitik bir grevdir (1989:290).
4. Ahlaki eletiri: Bu eletiri tr farkl eylem politikalar ve seyir
lerinin dorulan ve yanllarnn deerlendirilmesiyle ilgilidir. Bu dzey
de karmza klasik 'olan' ve 'olmas gereken' problemi kar. Giddens bu-
anthony giddens 131

rada aratrmalar ve ahlaki eletirileri farkl biimlerde dzenlemenin,


aralarnda her zaman tam bir btnlk olduunu varsaymadan, "gerek
lie eletirel atlar yapma"nn nemini vurgular. Baka deyile, bir ele
tirel teori programnn, rnein Habermas'n yapmaya alt biimde,
ahlaki eletirinin kapsaml rasyonel temellerini salayabilecek tarzda te
mellendirilebileceini dnmez. Habermas'n "ideal bir konuma duru
mu kar-olgusal tarzda bir dilsel iletiim giriimini ima eder" iddiasn
gereklemesi imkansz bulur. te yandan, Adomo'nun nerdii trden
ikin eletiri fikrini de cazip bulmaz. Gerekte hepimizin grnte kar
lkl birbirini dlayc iki alternatif karsnda ister istemez birine bal
kaldmz dnr. Burada "kii 'olmas gerekir'i savunduunda 'olan'
eye referansta bulunmaz m?" sorusu nem kazanr Ahlaki yarglarn ge
nellikle tamamen olgusal iddialarla ilikili olan argman zincirlerinin
paras olduunu ne sren Giddens, bu konumu "olumsal ahlaki rea
lizm" olarak adlandrr (1989: 293-294).
zetle, bu perspektife gre, aratrma yapan sosyal bilimciler olarak
ilikiler durumlarna dair ahlaki eletiriler yapabiliriz, fakat ayn zamanda
eletirilerimizi hakl temellere oturtmak, meru klmak zorundayz.

Ahlaki eletiriyi bizzat bu meru klma (veya argmantasyon) tarz


iinde veya "saf temeller" bulma anlamnda temellendiremeyiz. Ancak
bu, ahlaki eletirinin salt hevesler veya duygulardan kaynaklanmas
veya bizim zel bir tarihsel konjonktrn rn olduumuz anlamna
gelmez. Belirli bir veya farkl ahlaki bak alaryla diyalog mmkn
dr ve her zaman ahlaki ve olgusal tartmasnn bir karmn gerek
tirir (Giddens, 1989: 294).

Giddens bu konuda Weber'in varsayd "olan" ve "olmas gere


ken" ayrmnn srdrlemeyeceini dnr. Giddens'n zet aktar
myla, Weber'e gre, sosyal bilimsel bulgular hedeflere ulalabilecek
aralar belirlemek iin kullanlabilir ve onlara ulamann muhtemel so
nularn gsterebilir, olgusal gzlem ve ahlaki yarg mantksal olarak ta
mamen birbirinden ayn olduu iin, sosyal bilimcinin almas hibir e
kilde bizzat hedeflerin seiminde dorudan bir etkiye sahip olamaz. Ay
nca, hedeflerin (baz nihai deer veya deerler tipine kadar gtrlebile
cek) bir hiyerari iinde var olmas gerekir. Giddens, Weber'in bu akla
mas karsnda, sosyal bilimcilerin "Modem bir toplumda yoksulluun
byk lde mevcudiyetini hogryle mi karlamalyz, yoksa geliri
yoksulun yaam koullarn kkten iyiletirecek biimde yeniden data-
132 birinci blm

cak refah emalarn m devreye sokmamz gerekir?" gibi sorulardan ka


amayacaklarn, bu sorunla ilgili tarhmalarn, refah devleti hakkndaki
argmanlar balamnda, normalde -teorik ve olgusal olduu kadar de
erleyici de olan- ekonomik tarhmalar erevesinde gerekletirilecei
ni ne srer. Ona gre, bu konuda benimsenen farkl teoriler ve yaklam
lar, taraflarn sorun karsndaki tavrlarn farkl ve bazen uzlamaz bi
imlerde etkileyebilse de, aradaki diyalog imkfullan olabilir, farkl deer
iddialan arasndaki 'kapanma' asla salanamaz (Giddens, 1989: 291-292).
Bu nedenle, Giddens' a gre, nadiren her zaman belirli bir tarhma
da yer alan kahlmclar arasnda genel konsenss salanabilse de, ahlaki
eletiri her zaman yerindedir. Bir baka mesele, sosyal bilimcilerin pratik
reform programlarna ne kadar mdahale etmeleri gerektiidir. Neticede,
"ahlaki eletirinin sosyal bilimin dier grevlerinden aka ve kesin bir
biimde ayrlamayaca doruysa, akademi ve siyaset arasnda tam bir
ayrlk fikrini srdrmenin zor olduunu belirten Giddens, kendi konu
munu yle aklar: entellektel eletiri, akademiyi pratik kahlmlardan
soyutlayacak bir giriimden ziyade, snrsz kresel sosyal bilim toplulu
unun mevcudiyetine bal olmaldr (1989: 292).
Yaznn bu ksm, Tucker'n Giddens'n ifte hermeneutik ve eleti
rel bir sosyal bilim arasndaki balanh zerine almalarn zetle ifade
eden u tespitle bitirilebilir:
ifte hermeneutie bir rnek Giddens'n Modernite ve Bireysel Kimlik
(1991) ve Mahremiyetin Dnm (1992) adl . . . almalardr: Giddens
burada feminizmin, gay ve lezbiyen hareketlerin gndelik hayah d
ntrdklerini ne srer. Bireysel kimlik arhk refleksif, mzakere
edilen bir projedir ve cinsiyetler aras ilikiler daha nce hep olanlara
gre daha demokratik ve daha ak bir hale gelmitir. Giddens, mahre
miyetteki bu deiimlerin bir lde, insanlarn hayatlarna giren, da
ha ak, daha az bastrmaya ynelik bir kiisel deneyim anlayn g
lendiren terapi ve kendine yardm kitaplarnn sonucu olduunu gs
terir. Cinsiyetler arasndaki ilikilerdeki bu demokratikleme mahrem
alan aan sonulara sahiptir. Mahremiyet pratikleri deiirken hukuki
ve toplumsal yaplar zorunlu olarak dnr. Bu deiimler yeni o
cuk haklarndan kiisel zerkliin yeermesine izin veren uygulanabi
lir, katlmc bir kamusal hayata kadar uzanr. Gndelik ve bilimsel
sylemler, yeni toplumsal yap ve bireysel kimlik tipleri yaratarak her
yere nfuz eder (Tucker, 1998: 60).
Kaynaka

BAERT, Patrick (1998), Social Theory in the Twentieth Century, Polity Press
COHEN, Ira ..., J. (1987), "Structuration Theory", Social Theory Today, Ed. Ant
hony Giddens and Jonathan H. Tumer, polity press
CLARK, Jon (1990), "Anthony Giddens, Sociology and Modem Sociology",
Anthony Gid.dens: Consensus and Controversy, ed. Clark, Jon, Modgil,
Celia & Modgil, Sohan (1990), The Falmer Press
CLARK, Jon, MODGIL, Celia & MODGIL, Sohan (1990), Anthony Giddens:
Consensus and Controversy, (ed.) The Falmer Press (Giddens'n bi
yografisi ve eserleri ksmnda byk lde bu kitaptan yararlanl
mhr)
COLLINS, Randal (1981), "Gouldner's Dialectics", Sociology Since Midcentury:
Essays in Theory Cumulation, Academic Press
CRAIB, lan (1990), Anthony Giddens, Routledge (Giddens'n yaplama teorisi
zerine kapsaml ve eletirel bir inceleme)
ESGN, Ali (2005), Anthony Giddens: Sosyolojisi, An Yaynclk (Giddens'n ya
plama teorisi, modernleme teorisi ve nc yol tezi hakknda
sistematik bir alma)
GIDDENS, Anthony (1974), "Introduction", Positivism and Sociology, ed.
Anthony Giddens, Heineman Educational Books
GIDDENS, Anthony (1976/2003), Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar, ev. mit
Tatlcan, Bekir Balkz, Paradigma Yaynlar
GIDDENS, Anthony (1979/2005), Sosyal Teorinin Temel Problemleri: Sosyal Ana
lizde Eylem, Yap ve eliki, ev. mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1977a), "lntroduction: Some lssues in Social Sciences
Today", Studies in Social and Political Theory, Hutchinson
GIDDENS, Anthony (1977b), "Positivism and Critics", Studies in Social and Po
litical Theory, Hutchinson, 1977 ("Comte, Popper ve Pozitivizm", Si
yaset, Sosyoloji ve Toplumsal Teori: Toplumsal Dncenin Klasik ve
ada Temsilcileriyle Hesaplamalar, ev. Tuncay Birkan, Metis
Yaynlan, 2001)
134 birnc blm

GIDDENS, Anthony (1977c), 'Hermeneutics, Ethnomethodology and


Problems of Interpretative Analysis', Studies in Social and Political
Theory, Hutchinson
GIDDENS, Anthony (1977 /2005), "levselcilik: Toz Duman Daldktan Son
ra", Sosyal Teorinin Temel Problemleri: Sosyal Analizde Eylem, Yap ve
eliki, ev. mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (l 981 /2000), Tarihsel Materyalizmin agda Eletirisi, ev.
mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1981a/ 2005), "Faillik, Kurum ve Zaman-Mekan Anali
zi", Sosyal Teorinin Temel Problemleri: Sosyal Analizde Eylem, Yap ve
eliki, ev. mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1981b/2005), "Sosyal Teoride Zaman-Mekan", Sosyal
Teorinin Temel Problemleri: Sosyal Analizde Eylem, Yap ve eliki, ev.
mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1982), "Hermeneutics and Social Theory", Profiles and
Critiques in Social Theory, Macmillan Press ("Hermeneutik ve Sosyal
Teori", ev. mit Tatlcan, www.umittatlican.com
GIDDENS, Anthony (1984), The Constitution of Society, University of
Califomia Press
GIDDENS, Anthony (1985), 'Marx's Correct Views on Everything', Theory and
Society 14
GIDDENS, Anthony (1986/2005), "Eylem, znellik ve Anlamn Oluumu",
Sosyal Teorinin Temel Problemleri: Sosyal Analizde Eylem, Yap ve eli
ki, ev. mit Tatlcan, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1987a), "What do Sociologists do", Social Theory and Mo
dern Sociology, Stanford, Stanford University Press
GIDDENS, Anthony (1987b), "The Social Sciences and Philosophy", Social
Theory and Modern Sociology, Stanford University Press
GIDDENS, Anthony (1987c), "lime and Social Organization", Social Theory
and Modern Sociology, Stanford University Press
GIDDENS, Anthony (1989), "A Reply to My Critics", Social Theory of Modern
Societies: Anthony Giddens and His Critics, ed. David Held & John B.
Thompson, Cambridge University Press
GIDDENS, Anthony (1990a), "Structuration Theory: Past, Present and
Future", Giddens' Theory of Structuration: A Critical Appreciation, ed.
Christopher Bryant and David Jary, Routledge
anthony giddens 135

GIDDENS, Anthony (1990b), "Structuration Theory and Sociological


Analysis", Anthony Giddens: Consensus and Controversy, ed. Jon
Clark, Celia Modgil & Sohan Modgil, The Falmer Press
GIDDENS, Anthony (1993 /2003), "kinci Baskya Giri", Sosyolojik Yntemin
Yeni Kurallar, ev. mit Tatlcan, Bekir Balkz, Paradigma Yaynlan
GIDDENS, Anthony (1996), "What is Social Science", in De/ence of Sociology,
Polity Press
GIDDENS, Anthony (2001) Siyaset, Sosyoloji ve Toplumsal Teori: Toplumsal
Dncenin Klasik ve ada Temsilcileriyle Hesaplamalar, eviren:
Tuncay Birkan Metis Yaynlan (Giddens'n daha nceki ve sonraki
yazlarndan oluturduu bir derleme)
GIDDENS, Anthony ve PIERSON, Christopher (2001), Modernlii Anlamlan
drmak: Anthony Giddens'la Syleiler, Trkesi: Serhat Uyurkulak -
Murat Salam, Alfa Yaynlar
GREGORY, Derek (1990), "Grand Maps of History': Structuration Theory and
Social Change", Anthony Giddens: Consensus and Controversy, ed. Jon
Clark, Celia Modgil & Sohan Modgil, The Falmer Press
HEKMAN, Susan (1990), "Hermeneutics and the Crisis of Social Theory: A
Critique of Giddens's Epistemology", Anthony Giddens: Consensus
and Controversy, ed. Jon Clark, Celia Modgil & Sohan Modgil, The
Falmer Press
KASPERSEN, Lars Bo (2000), Anthony Giddens: A lntroduction to a Social
Theorist, Translated by Steven Sampson, Blackwell Publishers
LAYDER, Derek (2005), Sosyal Teoriye Giri, ev. mit Tatlcan, Kre Yaynlar
PRED, Allen (1990), "Context and Bodies in Flux: Some Comments on Space
and Time in the Writings of Anthony Giddens", Anthony Giddens:
Consensus and Controversy, ed. Jon Clark, Celia Modgil & Sohan
Modgil, The Falmer Press
RITZER, George and GOODMAN, Douglas J. (2009), "Faillik-Yap Sentezi",
ev. mit Tatlcan, Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet Cevizci, Cilt 6,
Ebabil Yaynclk (Giddens'n yan sra Margaret Archer, Pierre
Bourdieu ve Jurgen Habermas'n faillik-yap sentezi giriimlerinin
tanhld sistematik bir yaz)
STEINMETZ, George & CHAE, Ou-Byung (2002), "Sociology in an Era of
Fragmentation: From the Sociology of Knowledge to the
Philosophy of Science, and Back Again", The Sociological Quarterly,
Cilt: 43, Say: 1, (111-137).
136 birinci blm

TATLICAN, mit (2005a); "evirmenin Sunuu", Sosyal Teorinin Temel Prob


lemleri, Anthony Giddens, Paradigma Yaynlan
TATLICAN, mit (2005b), "ifte Olumsallk", Felsefe Ansiklopedisi, ed. Ahmet
Cevizci, Cilt 3, Babil Yaynclk
TATLICAN, mit ve ECIN, Gney (2007), "Bourdieu ve Giddens: Habitus
ve Yapnn kilii", Ocak ve Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi, Derle
yenler: Gney ein, Emrah Gker, Alim Arl, mit Tatlcan, leti
im Yaynlan
TUCKER, Kenneth Jr. (1998), Anthony Giddens and Modern Social Theory, Sage
Publications
TURNER, Jonathan H. (1991), "Structuration Theory: Anthony Giddens", The
Structure of Sociological Theory, 5lh Edition, Wadsworth
TURNER, Stephen P. (1996/ 2008), "Giri: Sosyal Teori ve Sosyoloji", eviren,
Nazan Gece, Sosyal Teori ve Sosyoloji: Klasikler ve tesi, Editr,
Stephen P. Tumer, Redaksiyon ve Hazrlayan mit Tatlcan, Kre
Yaynlan
wikipedia.org Iwjki I Anthony Giddens
Mihail M. BAHTIN
(Kasm 1 895 - Mart 1 975)
Siyave AZER

SYLEM, EYLEM, ZNE:


SYLEMSEL ZNE KURAMINA GRi

Myzyla dayanan eski bir asil ailede dodu. Douduunda ailesinin


ihail Bahtin 16 Kasm 1895'te Orel kentinde kkleri on drdnc

hibir mlk yoktu. Bahtin'in babas eitli kentlerde alan bir banka
memuruydu, bu yzden Bahtin ocukluunu farkl yerlerde geirdi. n
celeri Orel'deydi, daha sonra Litvanya'run Vinilius kentin'de bulundu.
Son olarak Odesya'ya gitti, burada Gimnazyum'u bitirip 1913'ta yerel
niversitenin tarih ve filoloji blmne girdi. Ksa bir sre sonra daha
sonra Birmingham niversitesi'nde Yunanca ve Dilbilimi profesr olan
kardei Nikolai Bahtin'in bulunduu Petersburg niversitesi'ne geti.
Bu aralar Petersburg byk hareketlilik iindeydi. Bahtin'in bu
kente geliiyle ayn yl iinde kolovski biimcilerin ilk nemli yaptn
yaymlatt. Bu sralarda nl Hispanist Petrov, filozof Vvedenski ve kar
lahrmal edebiyat eletirisinin kurucusu Veselovski niversitede ders
ler verenler arasndaydlar. Ancak Bahtin bu dnemde en ok nl klasik
dnem uzman Zelinski'den etkilendi. Bahtin'in ana kavramlarnn bir
ksm, zellikle de Romen aratoriiyle ilgili olanlar, Zelinski'nin yaptlar
na dek izlenebilir. Ayn dnemde Bahtin felsefi bilgisinin temellerini olu
turuyordu. zellikle klasik felsefe ve Alman felsefesini rendi. Vvedens
ki nde gelen Rus Kantsyd, Bahtin'in bir baka hocas Losski Windel-

1 "Mebti batan sona okuyan, anlahm bozulduklanru ve yazm yanblanru gideren zlem Ak
kurt'a teekkr ederim."
140 ikinci blm

band ve Wundt yannda eitim grmt. 1918'de Bahtin okulu bitirerek


Nevel kentine tand, burada iki yl retmenlik yaph. lk "Bahtin evre
si" yeleriyle burada tanh (Medvedev hari, onunla 1920'de ilikiye
geti), bunlar arasnda daha sonra Leningrad niversitesi filoloji profes
r olacak Pumpianski, dilbilimci, mzikolog ve sembolist air Voloinov,
sonralar Sovyetler'in en nl konser piyanisti olan M.V. Judina, daha
sonra Leningrad Filarmoni Orkestras sanat ynetmeni olacak Sollertins
ki, arkeleog Zubakin bulunmaktadr. Toplanblara daha seyrek kahlan
baka isimler de vard. Topluluun en nemli tarhm; konusu Alnan fel
sefesiydi.
Topluluun nemli bir yesi yakn zamanda Almanya' dan dnen
ve daha sonra Sovyetler'in Enerji Kaynaklar Ansiklopedisi adl dev yapbn
editr olan Kagan'd. Kagan Marburg yeni-Kantlar'na yaknd, Nat
rop'u Rusa'ya evirdi ve nemli lde Hermann Cohet ve Emst Cassi
rer'in etkisindeydi. Kagan'n Bahtin zerineki etkileri zellikle ilk yapt
larnda "deer-bilim" ve dnya-bilin kartl konularn yeniden . ele
alnda grmek olanakldr. Bu tarhmalar dnda topluluun yeleri
genel tarhmalara da kahlyor ve genele ak konumalar dzenliyorlar
d.
1920'de Bahtin Vibetsk'e tanr, burada Voloinov, Pumpianski'nin
yansra Medvedev toplulua kahlr ve Bahtin evresi yeniden kurulur.
Ressam Marc Chagal da bu toplulua kahlr. Bu aralar Bahtin estetik ve
edebiyat dersleri verir. 1921'de Elena Aleksandrovna Okolovi'le evlenir.
Ayn yl bir kemik hastalna yakalanr (bu yzden 1938' de bir baca ke
silir).
Bahtin'in ilk yaptlar zaman zaman talihsizlikten zaman zaman da
resmi baskdan dolay yaymlanamaz. rnein "Yazl Yaptlarda Esteti
in Yntembilimi Sorunu zerine" adl yazs sipariini yapan Russki Sov
remwnnik dergisinin kapanmas zerine ancak elli bir yl sonra yaymla
nabilir. Yine de bu yllar verimli yllardr Bahtin iin. Bu sralar nc
Bahtin evresi olumu durumda. Voloinov ve Medvedev dnda air
Kliuev, biyolog Kanaev, deneyselci yazarlar Vaginov ve Kham\S ve ndo
log Tubianski de halkaya kablrlar.
almay ve dnmeyi srdrmesine karn Bahtin'in ilk nemli
yapl Dostayevski Sanatnn Sorunlar adl kitab 1929'da yaymlanr. lk bi
imi 1923 ylnqa yazlan bu kitap birok deiiklik yaplarak alb yl son
ra yaymlanm olur. Bu yaptta devrimci nemde olan Bahtin'in diyaloji
mihail m. bahtin 141

ve okseslilik kavramlar ilk kez dnyaya duyurulmu olur. Kitap olduk


a iyi karlanr ancak yaymlanmasnn hemen ertesinde Bahtin tutukla
nr ve alh yllk sreyle Kazakistan bozkrlarna srlr. Alh yl Kustani
adl kk kasabada ktphaneci olarak alr. Bu arada, 1930'lu yllarn
terrnde birok arkada kaybolur. Kustani' de de almalarn srdren
Bahtin en nemli yaptlarndan bazlarn kaleme alr, bunlardan biri "Ro
man' da Sylem" adl almasdr.
1936'da Saransk'ta Mordova Pedagojik Enstits'nde ders verir,
1937'de Moskova'nn 200 kilometre uzandaki Kimry kentine tanr. Bu
rada Alman Erzienhungsroman'yla ilgili bir almasn bitirir ancak al
mann tek kopyas Nazi igali dneminde, yaymlanmak zere bulundu
u Sovietski Pisatel yaynevinde kaybolur. 1940'da doktora tezini bitirir
ancak eitli ekimelerden sonra tezi reddedilir (tez savunmalarndan bi
ri yedi saat srer). 1963'te Dostayevski ile ilgili yapl baz eklemelerle ye
niden baslr. Aslnda doktora tezi olan Rabelais ve Dnyas adl kitab
1965'te yaymlanr.
Bahtin'in son yllan olduka hareketli ve dolu gemitir. Yadsnan
etkisi bu dnemde iyice ortaya kar. Moskova'da Turbin'in nderliinde,
Gorki Enstits'nde ise Boarov ve Kozinov nderliinde yeni Bahtinci
evreler ortaya kar. Aynca nl dilbilimci vanov'dan da byk destek
alr. lmnn hemen ardndan Bahtin'in edebiyat kuramyla ilgili bir
ok almas yaymlanr. almalar arasnda Bir Eylem Felsefesine Dogru,
Sanat ve Karlk-verebilme, Estetik Etkinlikte Yazar ve Kahraman, erik, Mad
de ve Biim Sorunu, Epik ve Roman, Roman Syleminin Tarihncesinden, Ro
man'da Zaman ve Kronotop Biimleri, Roman'da Sylem, Konuma Trleri ve
birok baka yaz bulunmaktadr.
Bahtin 1969' da salnn iyice bozulmasnn ardndan Moskova'ya
tand. Son yllarn Moskova yaknlarndaki Klimofsk yallar yurdunda
geirdi. Mihail Bahtin Mart 1975'te seksen yanda ld. Cenaze treni
Ortodoks mezhebinin kuralarna uygun olarak gerekletirildi.

Birinci Blm (Giri)


"Beeri Bilimler iin Yntembilim"2 ile ilgili notlardan birinde Bah
tin yle yazar: "Yapsalclk konusundaki tutumum: Metnin snrlandrl-

2 M. M. Bahtir. Konuma Ttlrleri ve teki Ge Di!nen Denemeler (ngilizce eviri), sayfa 159-172.
142 ikinci blm

masma karym." Bahtin' e gre yapsalcln en temel eksiklii, znenin


bir kavrama dnemeyecek ekilde kavramsallahnlmasdr. Yapsalc
lk, aratrma znesini biricik zne olarak ne srmekle, bilinler arasn
daki her trden sylei (diyalog) olanan ortadan kaldrr. Bu yolla z
nenin eylemi, kiinin kendi benliini sorgulayp yantlad basit, tekses
li bir etkinlie dnr. Byle bir anlay, anlamn oluumunu da olanak
szlatrr. nk balamsal, kiisel bir anlam olarak herhangi bir anlamn
ortaya kabilmesi "bir soru, bir muhatap ve bir yantlanma ndeyisi" ge
rektirmektedir. Byle bir anlay oulluk zerine kurulmaldr; zira sy
leim "her zaman (syleirnsel bir asgari olarak) iki'yi ierir."
te yandan, zne ve anlam herhangi bir syleimsel kavramsalla
trmadan yoksun olduundan, yapsalclk karlk verme srecini de son
lulatnr. Syleimsel srete bir ilk veya bir son anlam bulunmaz, nk
bir syleinin ne bir balangc bulunmaktadr ne de bir sonu. Btn an
lamlar bu sonsuz sylei zinciri iinde belirir. Buna kout olarak btn z
neler yalnzca belirli gstergeler, yaam sorusuna verilen belirli yantlama
eylemleri olabilirler. Bu, dorudan doruya kendi bana (soyutlanm bi
imde) varln srdrlebilen deimez, sonlanm, bamsz bir ekir
dek olarak zne kavramsallabnlmasnn yadsnmasna gtrr. Byle
bir anlay, Foucault'un Bilginin Kazbilimi'nde tarihin anlalmasnn "ye
ni" yordam diye adlandrd bak imlemektedir. Tkellerin tarihiyle ge
nelliklerin tarihi konunun iki ayn deerlendirilmesini kartlahnr. Bu
deerlendirmelerden biri tarihi, son zmlemede tek bir merkeze indir
genebilecek ''btnsel" bir grng olarak ele alr; tarihin bir "genellik"
olarak deerlendirilmesinde ise merkezsizletirilmi grng "yaylma
uzamn genileterek" aradan grnr.3 Tarihin btnsel anlay, zaman
sallk iindeki olaylarn tek-merkezli deerlendirilii ve bamsz, tarih
st "btnsel" bir varlk olarak zne dncesi arasnda yakn bir iliki
bulunduu savlanabilir. nk ''btnsel bir aklama tm grngleri
tek bir merkez evresinde betimler -bir ilke, bir anlam, bir dnya gr,
genel geer bir biim [evresinde]".4 Bab dnce tarihinde zne kavram
nn ounlukla byle btnsel bir merkez grevi grdn gzlemle
mek olanakldr. Bah dncesine egemen sz-merkezcilik (logosentrizm)
bir anlamda bir zne-merkezcilik biiminde ilev grmtr.

3 M. Foucault, Bilginin Kazbilimi (ngilizce eviri), say fa 10.


4 Agy, sayfa 10.
mihail m. bahtin 143

Tarihin btnsel anlay, Marx'n, retimi ve ekonomik belirlenimi


tarihsel olarak zmlemesi ile birlikte sorgulanmaya, temelleri sallan
maya balamtr.5 zne kavramnn baskn anlay da buna kout olarak
sorgulanmaya balamtr, zira Marx, zmlemeleri dorultusunda z
neyi verili salt bir varlk olarak deil, tarihsel ve toplumsal varoluunun
toplam olarak ortaya atmtr. Tarih de, gerekten var olan tarihsel6 (Bah
tinci anlamyla) "olaylar" da bir genellikler toplam olarak kavramsallat
rldklarnda, bizzat tarihin kendisi verili, nceden belirlenmi tarih-st
bir sre olmaktan kar ve devinimlerinden ayrtrlamayan, devinimle
riyle varolabilen bir uzama dnr. rnekseme yoluyla, tarihin byle
materyalist alglanna kout olarak zne, uzamm bir krlmas olarak
kavramsallatrlabilir: zne, salt bir zemin zerinde devinen bir varlk
deil, o zeminin belirli bir noktasnn (o zemin zerinde deil) o zeminle
birlikte belirli bir zamanla devinmesidir.7
zne kavramnn sorgulanmas Marx'a kadar dayandrlabilir, ne
var ki byle bir grev -znenin kapsaml bir eletirisi- bununla birlikte b
tnyle yerine getirilmez. Belirli bir perspektifle ilikilendirilip deer-len
dirilebilen bir kavram olarak istem ilkesini ortaya atmak yoluyla Nietzs
che8, zne, doruluk, gereklik vb. soyutlamalarn gvenirliklerini sorgu-

5 "Tarihin bu bilgibilimsel mutasyonu daha tamamlanm deildir. Ancak kklerinin yakn za


manda olduu da sylenemez, zira ilk dnemi kukusuz Marx'a kadar geriye doru izlene
bilir. Ancak etkili olabilmesi epey zaman gerektirdi. Gnmzde bile ne hakk verilmitir ne
de zerine dnlmtr, oysa teki, daha yeni dnmler -rnein dilbilimi- deerlen
dirilmitir." M. Foucault, agy, sayfa 11-12.
6 Marksist toplum ve doa kavrayna ilikin Marx ve Engels'in Alman deolojisi'ne baklabilir.
Bu yaptta Marx ve Engels yle derler. Dnrler imdiye dek insan itli zelliklerine
dayanarak teki canllardan ayrmaya almlardr, bazlar insann konuma yetisine teki
leri dnme becerisine bavurarak insann ayn bir varlk olduunu kantlamaya almhr.
nsan ille de teki canllardan ayracaksak bunu retim etkinliine dayanarak yapabiliriz: n
san yalnzca varoluunu srdrecek gerekli maddeleri deil, bu maddelerin retilmesine ya
rayan aralar da retir. insann ayna zelliini srekli biim deitiren ve yeni biimler er
evesinde belirlenen retim etkinlii olarak tanmlamak zellikle modemizmin ussalc zc
lgne keskin, vurucu bir eletiridir.
7 Gilles Deleuze de benzer biimde, zneyi zamann bklmesi olarak tanmlar.
8 Kuruntu olarak llzne sorununa ilikin Nietzsche'nin itli almalarnda deinmeler bulun
maktadr. Bunlardan bazlar yle: Hala "dolaysz kesinlikler"in bulunduuna inanan ve za
rarszca kendi kendilerini gzlemleyenler vardr, rnein, udnyorum" veya Schopen
hauer'un hurafesinin ortaya koyduu gibi "istiyorum"; sanki burada bilgi, gerek nesne ge
rek zne tarafnda herhangi bir yanllamaya yol vermeyecek biimde nesnesini 'kendinde
ey' lsnde an ve plak kapsayabilirmi gibi. Ne var ki udolaysz kesinlik" hpk usalt bil
gi" ve "kendinde ey" gibi bir contradictio in adjecto'ya yol aar, bunu yzlerce kez yinelemek
zorunda kaldm; gerekten kendimizi szcklerin kkrtmasndan zgrletirmeliyiz! (yinin
ve Ktnn tesinde, lngilizce eviri, I, 1 6). Baka bir yerde, sorunu dilsel alkanlklarla ili-
144 ikinci blm

!atmaya balad. Ancak yakn zamana dein, en azndan Anglo-Arnerikan


gelenek iinde, akademik topluluklar ve aratrmaolar Marx ve Nietzsche
gibi dnrlerin bak alarn grmezden gelerek Foucaultu anlamda
Marx' "insaniletirmeye" ve "btnselletirmeye" Nietzsche'ci soykt
n ise "aknsallatrmaya" abalamlardr ve bu yntemle onlar ge
leneksel metafiziin alanna iselletirmek istemilerdir (bunun ilgin bir
rnei Heidegger'in Nietzsche deerlendirmesidir).9
Doal olarak byle bir anlayn tm durumlarda btn felsefi ve
entelektel urann ana akmn oluturduunu syleyemeyiz. rnein,
Bat dnce dnyasnda Saussure tarafndan nerilen yapsal dil anlay
[znenin] byle bir sorgulamaya yol aabilecek tohumlan ve gizil g
leri iinde barndryordu. te yandan Rusya'da yazn, sanat, metin ve
genel olarak dile biimci ve ftrist yaklamlar, dil ve yaznn gizemsiz
letirilmesine yarayan aralar olarak ilev grd. 10
Bahtin'in konuya yaklam ise bal bana baka bir tutumu sergi
ler. Bahtin'in eylem kavramn deerlendirii ve vurgulamas, zne dn
cesinin kavramsallatrlmasn ve biimlerle "verili" ve bitimli bir ey
olarak dil dncesini sorgulamas, yukarda adlan geen durularn
ufuklarnn ok tesinde yer alr. Her ne kadar Bahtin'in (ve Bahtin ev
resi'nin) temel ilgi alan dil, yazn ve belli llerde psikoloji ise de; o en
telektel yaam boyunca tm beeri bilimler alann kapsayacak genel bir
anlay oluturmaya almtr (bu eletirel bak as, kanmca, doa bi
limleri, bilimsel bilgibilim ve varlk bilim alann bile kapsayacak biimde
genelletirilebilir).
Bahtin zneyi eyleme, tarihe ve toplum-ii varolua sk skya ba
l bir olay-olu olarak ele alr. Bu arada olay-olu ile dile getirilmeye al-

kilendiriyor: Dil, gerekte, tinin kuruluunun ilk dnemlerine aittir... bu, her yerde zneyi ve
znelletinneyi gren dildir... "ben"e inanr, varolu olarak ben... Her yerde varolu neden
olarak varsaylmaktadr. Kanmca imdilik Tarr'dan kurtulamayacaz nk hala dilbilgi
sine inanyoruz (Putlarn Alacakaranlg, lngilizce eviri, il, 5). Baka yerde daha ak biimde
yle yazar: (zne kavramnn asgari dzeyde gelitii) Ural-Altaik diller erevesinde filo
zoflann "dnyay" baka trl grmeleri, lndo-Gennanik ve Mslman insanlardan baka
dnce yordamlan izlemeleri olduka Qlasdr: Belli dilbilgisel ilevlerin bys, son kerte
de, fizyolojik deerlenmeler ve rksal koullann da bysdr (yinin ve KtUnan tesinde, 1,
20).
9 rnein, Derrida Gramatoloji urine'de "Nietzsche'nin Heidegger'e kar korunmasuun ge
reklilii"nden sz eder. Daha aynnbl bir tartma iin bkz. Jacques Derrida, Gramatoloji ze
rine, (ngilizce eviri), 1976, John Hopkins University yaynlan.
10 Yaznsal yntemin geliiminde ve geleneksel yntemden kopuunda biimciliin katks ze
rine bkz. Yaznda Biimsel Yntem, Blm il, 111 ve v.
mihail m. bahtin 145

lan dnce, belirli uzamsal ve zamansal koordinatlarda beliren ve yiten


zamansal bir grng deildir. Olay-olu, zne(ler)in birlikte-oluu'dur
(Bahtin'in anlad anlamda so-bytie'dir).11 Byle bir birlikte-olu bir yan
dan znenin gelien zelliinin altn izmektedir. Bu anlay zneni} bi
timsiz doasn vurgulamaktadr. te yandan byle gelien bir birlikte
olu, herhangi bir birlikte-varolmann anlaml olabilmesi iin znenin bir
zden yoksun olmas gerektiini imlemektedir. znenin bir ze sahip ol
duu varsayldnda zneler arasnda edimsel (gerek) bir etkileimden
sz etmek olanakszlar.12 Bahtinci zne yalnzca dil, sylei, eylem ve bi
ricik olay-olu genellii erevesinde anlalabilir. Bu zne bitimsiz bir
eydir, (kaba grgcln anlad biimde) verili deildir. Tersine bu
bitimsizlik yalnzca teki zerinden anlalabilmektedir. Bahtin'in zne
anlaynn bir baka zgnl de yazn alanndaki zneyi deerlendiri
iyle ilgilidir. Bahtin'e gre yaznn znesi yalnzca yazar deildir, yazn
sal kahraman da yaznn znesidir. Byle tasarlanmadnda zne eletiri
sine ilikin her trden kavray ve deerlendirme yetersiz ve eksik kalr.
Bu almada Bahtinci zneyi, kahraman ve yazarn baz gelerini,
eylem kavram ve Bahtinci dil kavrayn deerlendirmek zere yeniden
kurulmaya allacaktr. Ardndan byle bir yaklam sonucunda ortaya
kabilecek baz uygulamalara ve kavramsallatrmalara ksaca deinile
cektir. Temelde Bahtin ve Bahtin evresi'nin alt yapt bu almann oda
nda yer almaktadr: Bir Eylem Felsefesine Dogru, Sanat ve Karlk-verebil
me, Marksizm ve Dil Felsefesi, Yaznsal Aratrmada Biimsel Yntem, Dosto
yevski Poetikasnn Sorunlar ve Konuma Trleri ve teki Ge Dnem Dene
meler. 13

11 "Olay-olu" ve "birlikte-olu" arasndaki iliki konusunda Dostoyeski Poetikasnn Sorunlar


adl yaphn ngilizce evirisisnin 6. sayfadaki evirmenin dipnotuna baknz.
12 Edimsel (gerek) etkileim ancak ve ancak etkin olarak ilikili g birimleri arasnda var ola
bilir. Salt atomlar karlkl balanhl olamazlar. Benzer bir yaklam iin bkz. Gilles Deleuze,
Nietzsche ve Felsefe: "lstemgizemli bir biimde kaslan veya sinirleri, daha az lde.de "genel
olarak maddeyi" deil zorunlu olarak baka bir istemi etkiler" (sayfa 7). Benzer bir biimde
doktora tezinde Marx, Epikrc Atomculuk'la Demokritusu Atomculuk'u kartlatnp Epi
krclk'n atomun dz izgi zerinde devinimini yadsmasn deerlendirirken yle ya
zar: "Ne var ki atomlarla kar karya gelen grece varolu, degillemek durumunda oldugu, do
laysyla da uzamsal olarak tasarlanabilen varlk kps dz izgiden sapmadr" (Marx ve Engels,
Toplu Yaptlar, Cilt !, sayfa 48).
13 Marksizm ve Dil Felsefesi, Yaznda Biimsel Yntem gibi kitaplann yazannn kim olduu konu
sunda ok sayda tarhma srmektedir. Aynnhl bir tartma iin Todorov'un Mihail Bahtin:
Syleimsel lke kitabna, Maksizm ve Dil Felsefesi'nin ngilizce evirmeninin giriine ("Giri:
Bahtin /Medvedev"), yine ayn kitabn ikinci ekinde yer alan 1. R. Titunik'in "Rus Yazn Ku
ram ve zmlemesinde Biimsel Yntem, "Toplumbilimsel Yntem (M. M. Bahtin, P. N.
146 ikinci blm

kinci Blm: znenin geleri


Sylem
Bahtin'e gre sylem, "dilbilimin belirli nesnesi olarak dil deil, somut
yaayan btnlndeki dildir [ . ] daha dakik sylenecekse dilbilimin
. .

soyutlad szcn yaamndaki geler, bizim ereimiz iin, temel ne


me sahiptir".14
Bahtin'in dncesinde zsel bir ge saylan okseslilik ayn za
manda beraberinde ok-seslemlilii zorunlu klmayan syleimsel bir
gedir. Bahtin bu ikisi arasnda bir aynn izer; bir yapt oksesli olduu
halde tek-seslemli olabilir, ayrca bunun tersi de dorudur: Teksesli bir
yapt ok-seslemli olabilir. "nemli olan btnyle dilbilimsel ltlerin
oluumuna yol aan belirli dilsel biemlerin, toplumsal diyalektlerin
vb.nin varolmas deil; bu biemler ve diyalektlerin yan yana getirildii
veya kartlahnld syleimsel adr" .15 Syleimsel iliki sz(ck) ala
nna aittir, ancak stizck basite salt dilbilimsel bir olgu, dil dzeninin bir
gesi -bitimli, yapsna kavumu, kapal bir btnlk- olarak tasarlana
mayacana gre, syleimsellik bu alana zorunlu bir biimde ait deildir.
Gerekte sz(ck), gerek znelerin ifade edimleri yoluyla isel olarak
balanhl bir biimde ele alndktan dil-tesi dzleme aittir.16
Syleimsel ilikiler, yleyse, dilselin tesindedir. Ancak ayn za
manda somut, btnlkl bir grng olarak dilden, sylemin alanndan
koparlmamaldrlar. Dil yalruzca onu kullananlarn syleimsel karlkl
etkileimleri iinde yaar. Syleimsel etkileim gerekte dilin yaad
soylu (otantik) alandr... sylem doas gerei syleimseldir.17

Medvedev, V. N. Voloinov)" adl makaleye ve Ladislav Matejka'nn "Bahtin'i Yap-bozuma


Uratmak" adl yazsna baklabilir. Tm bu almalarn ortak noktasysa, anasoylu adan
soykt aka ortada olan, oul ve oksesli bir biimde seslemlendirilebilen Bahtin ev
resi'nin yaptlarna atasoylu bir kk bulmak, onlar eril ve teksesli/ tek-sesli bir sesleme indir
gemektir. Bu yaklamlar, son zmlemede, Bahtin evresi'nin yaptlarnn da oluumuna
ve ortaya kna uygulanmas gereken syleimsel yarahm srecinin sakatlanmasna yol .
aar. Bu almaya ikin ereklerden biri ise gerek Bahtin'e gerek Bahtin evresi'ne atfedilen
yaptlarn i-ilikilerini gstermektir.
14 POP, 181.
15 POP, 182.
16 "Dil-tesi"gelerin zl bir deerlendirmesi iin Susan Stewarrt'n "Shouts on the Street:
Bahhn's Anti-linguistics" (Sokakta lk: Bahtin'in Kar-dilbilimi) balkl makalesine bak
labilir. Makale, G. S. Morson'un derlemesi olan Bahtin adl kitapta yer almaktadr. Morson'un
deerlendirmesinin bir eletirisi iin Ladislav Majetka'run MPL'e ikinci ek olarak yaymlanan
"Deconstructing Bakhtin" (Bahtin'in Yapbozumu) balkl makalesinin 265. sayfasna ve son
rasna baklabilir.
17 POP, 183.
miha m. bahtin 147

Bahtin'in sav yeterince aktr: Dil, "dilbilimsel" olarak anlalabi


lir, ancak sylemin bir grngs olarak da kavranabilir. nceki kavram
latrma biimsel geye karlk gelir: Bu biimsel ge, Saussure'un "ay
rm" olarak adlandraca eye dayanarak belirli sonularn karsanrna
sna yol aabilen bitmi, tamamlanm gedir. kinci kavramsallatrma
ise dilin "kullanm" srecinde, sylem boyunca retilme srecinde, yaa
yan insanlarn yaayan sylemi ierisinde zmlenmesidir. Byle kavra
nldnda, dil, bir dil-olu veya Bahtinci terminolojiye gre "dil olay"
olarak belirir.
Sylem veya dildeki syleimsel iliki yaayan ifadedir. fade dil
iindeki bir konumdur. Syleimsel iliki yalnzca bir konuma eylemin
deki konum zneler arasnda gerekleebilir (burada konuma en geni
anlamnda dnlmelidir). Burada altnn izilmesi ve akla kavutu
rulmas gereken nokta, ne srlen karlkl etkileimin bitimli, zerk
varlklar olarak (modem, Kartezyan) znelerin zneler-aras (inter-sub
jective) ilikileri deil; znelerin oluum srelerini de kapsayan, oluum
larnn olmazsa olmaz gesi olan konumlar-aras ilikidir. Sylei, ifade
konumlan arasnda gerekleir. rnein, bir metinle olan syleimsel ili
ki bu ekilde anlalmaldr. Byle bir konulanma, alglaya /yorumlay
a ile metin arasndaki syleimsel ilikinin olanan imler. Metin, syle
iyi edimselletirmek zere ifade dzleminde okur/ ortak-yaratcnn kar
karya gelmesi gerektii bir konumdur. Byle kavranldnda, bir ifa
de ediminin taraflarnn hazr bulunduu veya bulunmad durumlarn
her ikisinde de konumlar arasnda syleimsel bir ilikinin varlndan
sz edilebilir. Syleimsel ilikiler; "sylem klna girmelidir, ifadeye
dnmelidir, zneler arasndaki syleimsel ilikinin ortaya kabilmesi
iin eitli znelerin sylem iindeki aklanan konumlarna dnmeli
dir" .18 Birka satr sonra Bahtin yle srdrr:
Bu anlamda, dilsel ifade srecinde o ifadenin yaratas olarak duy
duumuz btn ifadelerin yazarlar bulunmaktadr. Dilsel ifadenin dn
da varolduu biimiyle gerek yazar hakknda kesinlikle hibir ey bile
meyiz... btn durumlarda [ifade] iinde syleimsel olarak tepki gste
rebileceimiz birleik yaratc bir istem, belirli bir konum duyarz. Syle
imsel bir tepki yantlad dilsel ifadeyi kiiletirir.19

18 PDP, 183.
19 PDP, 184.
148 ikinci blm

Dilsel ifade konumlan, etkileebilen g birimleri olarak anlalma


ldr. Bitimsiz konumlar dzlemi dnda bir etkileimden sz edilemez.
Syleimsel ilikinin zneler-aras diye adlandrlan ilikiye indirgeneme
yii bundandr; zira bu ikincisi, znelerin varln etkileimlerinden nce
de varsayar. Buna kar, Bahtinci syleim (karlkl) eylem (etkileim) d
nda bir zne tanmaz. Sylemin syleimsel iliki iindeki dilsel ifade
nin kiisellemesi olarak kavranmas bu geree dayanr. Kiisellemi
dilsel ifadenin o belirli dilsel ifadenin yarahcs olarak bir kimseyi varsay
d dorudur, ancak bu yarahc dilsel ifadeye karn varolamaz ve yalnz
ca konuma edimi iinde oluur.20 Dilsel ifadenin znesi, syleimsel a
ya uygun bir biimde gdmlenen21 ve edimsellemi sylem olan dilsel
ifadenin konumudur.
Bahtinci bak asna gre aynhnlmas gereken eit sylem
bulunmaktadr: 1 . adlandrma, bildirme, aklama ve yantlama gibi (do
laymsz) nesne-merkezli sylem; 2. "karakterlerin dorudan konumas"
olarak beliren temsili veya nesnelletirilen sylem; 3. biemselletirilen
sylem.
Bahtin'in ortaya ath biimiyle sz (skaz) sorunu, szel konuma
nn da iinde yarahcsn tad, dolaysyla skaz'n bir biimi olarak bir
"metin" biiminde "okunabilen" bir konuma biimi olduu savn do
rular niteliktedir. tekinin konumasna yneltilmi olma zellii metin
olmann zglldr. "Skaz sorunu ilk kez Boris Eike::.baum tarafndan
bizim almalarmzn dzlemine tand ... [Eikenbaum] Skazn ou kez,
her eyden te baka birinin konumasna bir ynelim olduunu ve ancak
bundan dolay szel konumaya yneldiini btnyle gzden kar
d."22 Gerekte, daha nce kendi iinden belirli bir konuma sahip olma

20 Paul Ricoeur, "Structure, Word, Event" (Yap, Szck, Olay) adl makalesinde (The Conflict of
lnterpretations, sayfa 79-96) bir yandan yapsalolk ve Saussure' eletirir, te yandan znde
Bahtin'in bak asna kout grler dile getirir: "Ayn zamanda [yapsalolkta) tarih de d
lanr; yalnzca bir dzenein bir durumundan tekine gei deil, kltr ve insann dil re
timi araalyla retimi [de dlanr).
21 Gdmlenmek, Gdml (lngilizce'si directedness): Kendi zgn felsefi jargonunu geliti
rirken Bahtin dnemin balca felsefi akmlanyla ayrln da belirginletirmeye alyordu.
Gdml, Husserlci grngbilimde "ynelim" veya "niyet" anlamlarna gelen "intention"a
kar kullanlmaktadr. Ynelim veya niyet daha znel bir vurguya iye, oysa gdm -askeri
vurgusu da gz nnde tutularak bu znel vurguya kar basit bir nesnelcilii deil, hem z
nel olann -niyetin- hem de bu znel olann nesnel olarak gereklemesinin, bu gerekleme
sinin de etki olarak llebilirliini kapsamaktadr. Bir btn olarak benden balayarak sre
giden varlk olayna etkin kahlm srecini, etki-oluu dile getirmektedir.
22 PDP, 191.
mihail m. bahtin 149

zgll tadn sylediimiz dilsel ifade olarak szel konuma, yal


nzca tekiye yneltildiinde syleimseldir. yleyse syleimsellik, sz
cn en yaygn anlamnda, bir syleide bulunmann biimsel gesini
deil, teki'ne gdmlenmilii imler. Bundan dolay, gizil olarak yley
seler bile, btn metinlerin gerekte syleimsel olduklar syleneme
mektedir.23
Syleimsellik ve oksesliliin temeli tekinin szdr. Kendi ko
numa edimimize teki ve tekinin sz sunulmakszn oksesli bir kuru
lu olanakl deildir; "szmze baka birinin sz sunulduunda sz
mz kanlmaz olarak yeni (bizim olan) bir yoruma kavuur ve bizim o
sz deerlendirmemizin nesnesi olur, bir baka deyile ift-seslileir."24
Byle bir kavray, Ricoeur'un edimsel dilsel ifadeyi, anlamn 'ak' gs
terimsel ifadesine25 indirgedii tarzdaki szmerkezci yaklamlara eili
mi dlar. Kiinin kendi i konumasnn bile syleimsel olarak deerlen
dirilebileceini tantlamak iin Bahtin modern zneyi akkanlahrr. Oy
sa Ricouer'un yaklam, konuulan sz yorum alanndan dlama yo
luyla aka bitimli, kapal, btnsel ve kendine yeterli bir znel(l)ik var
sayar. Buna kout olarak Ricoeur konuma ve dil iin her szn ayn an
lama, ayn dzeye, ayn gce, ayn erime ve ayn etkililie sahip olduu

23 Ken Hirschkop "Response to the forum on Mkhail Bahtin" (Mihail Bahtin zerine foruma
yant) balkl makalesinde (G. S. Morson'un Bahtin adl derlemesinde, sayfa 73-79) Bah
tin'deki sylei ve syleim kavramlan ve bunlann monolog ve monoloji ift anlaml kav
ramlaryla olan ilikisi zerine nemli bir soruna parmak basyor: "Bu yorumlarda mzake
re konusu olan ey 'syleim' kavramnn ift anlaml!dr: [Syleim) dilin doal varolu
durumunu yan sra belirli bir sylemin deerlenmi bir ulamn imler. [Bu terim] hem Saus
surec dilbiliminin eletirisinde hem de Bahtin'in anlatt deesel yazn tarihinde yer alr.
Szcn bu iki anlamnn rtt durumda romanda syleimin brnd zgn bii
min dilin monolojide bastnlan gerek doasnn davurumu olduu varsaylr. Gerekte so
runlu olan ey monolojizmin statsdr: Dil znde syleimselse monolojizme yol aan ne
dir?" Gary Saul Morson "Dialogue, Monologue, and the Social: A Reply to Ken Hirschkop"
(Sylei, Monolog ve Toplumsal: Ken Hirschkop'a Yant) balkl makalesinde (Morson'un
ad geen derlemesinin 81 ile 88 arasndaki sayfalarnda) ayn soruna farkl bir adan yakla
r (zellikle 83 ve 84. sayfalara baknz). Bizzat Bahtin'in sylei, monolog. i sylei ve i
monolog konularyla ilgili zl, ilgin deerlendirmesi iin PDP'nn 73. ve sonraki sayfalar
na baklabilir.
24 POP, 195.
25 Riceour'un yazlannda kulland "metin" kavramnn olduka dar bir anlam bulunuyor.
Ona gre metin, sadece yazl olandr ve anlamn yorumlanmas sorunu sadece yazda orta
ya kar: "Sylem metine dntnde gnderiye ne olur? Szel sylemde, sorun son
zmlemede sylemin gsterme (ostensive) ileviyle zmlenir... Yazda iler deiir. nk
yazar ve okurun paylat bir durum sz konusu deildir ve gsterme ediminin somut ko
ullan bulunmamaktadr." Bkz. "The Hermeneutical Function of Distanciation" (Yabanala
trmann Yorumsal levi), Hermeneutics and Human Sciences adl derlemenin 131-144. sayfala
r (Cambridge University Press, 1981).
150 knc blm

simgesel-sesli bir z varsayar. Bahtinci baka gre, sz edilen (Ricoeur


cu) terminoloji, szc bir gsterge olarak deil de bir simge olarak ele
almaktadr. Gstergeyi bir simge gibi deerlendiren anlay, modern z
neye ilikin nyarglara dayanmaktadr. Bu anlay syleimsel yaklama
btnyle yabanadr: "Baka birinin tmcesini bir soru biiminde intikal
ettirmek ayn sylem iinde iki farkl ynelimin abmasna neden olur:
nk bunu yaparak yalnzca soru sormuyor bakasnn tmcesini so
runsallahryoruz. Gnlk, pratikteki dilimiz baka kiilerin szleriyle
doludur." 26
Syleimsel bir iliki etkin bir ilikidir. Buraya kadar dilsel ifade ve
ifadeye bal konumlara ilikin sylenenlerden syleimin konumlarn et
kinliklerine, edimselliklerine bal olduu aka ortaya kmaktadr. Her
konum tekinin konumuyla kartlaan ve ondan ayrlan kendi bak a
sn ortaya koyar. Farkl konumlar (kendi ve teki) her zaman polemik
durumundadrlar ve bu polemie etkin bir biimde kahlrlar. Karlkl
eylemlerde bulunurlar, etkileirler ve tekinin konumunu deitirmek is
terler. Ayn durum biemselletirme, "gizli polemik" ve "sylei" iin de
geerlidir: "Gizli polemik ve syleide, tekinin sz yazarn konumas
n etkin bir biimde etkiler, kendi etkisi ve insiyatifi altnda tekini ve
kendini deitirmeye zorlar." 27
Bahtin biemselliin dilbilim temelinde deil; dilsellik-tesi olarak
adlandrd yaklam temelinde deerlendirilmesi gerektiinin altn i
zer. Dilsellik-tesi; dilin kullanmda dil olarak, bir baka deyile dil-olu
veya syleimselleme olarak asl biimde varolduu dzlemin temelidir.
Buna gre sz fiziksel bir cisim deil; sonsuz devingenlik iindeki bir g
birimidir. Bu g birimi, yaayan syleiler iinde bir balamdan tekine
geer durur. Sz sonsuz olu sreci iinde konumlanmhr. Bu yzden de
sze (dilbilimsel sistemlerde olduu gibi) soyut bir biimde yaklalmad
srece tek bir anlam yklenemez.
Konuan bir kolektifin yesi, bir szckle karlahnda bu sz
ck dildeki ntr bir szck, bakalarnn istekleri ve deerlendirmelerin
den bamsz, bakalarnn sesinin konumlanmad bir szck deildir.
Hayr, kii szc tekinin sesinden ve tekinin sesiyle dolu biimde

26 POP, 195.
27 PDP, 197.
mihail m. bahtin 151

almlar. Szck kiinin balamna baka bir balamdan, bakalaruun yo


rumuyla dntrlm olarak girer.28
Szcn yorumlama ve yeniden-yorumlama dzlemi dnda var
olabildii ntr bir zeminin varsaylamamas bu gerekten kaynaklanmak
tadr. Byle ntr bir zemin istemek; szcn kullanm dnda olduu,
ifade edilmedii (dile gelmedii) ve edimselletirilmedii bir dzlem is
temeye benzer. Byle (ntr) bir dzlem ancak ve ancak biimsel dilbilimin
soyutlamasnda olanakldr. Szn katld herhangi bir dilsel ifade, te
kinin dncesiyle bir karlama demektir; zira szck, ncelikli olarak
tekinin sylemince kaplmtr.
Anlam yerine seslemin, dilsel ifadenin ve vurgunun altm izmek;
te-dile bal dilin etkin formlasyonunun zgllklerindendir. Biimsel
anlay ise, ironik bir biimde, eletirmeye yeltendii selefleriyle ayn an
lam-merkezli anlay paylamaktadr. Kapal, bitimli ve i (diferensiyal)
(
ilikileri [dilin] temel ve sanal zemini olarak varsayarak biimciler, her
szck iin ilitirilmi -daha doru bir deyile her szce ikin- ve is
tikrara kavumu bir anlam varsayarlar. Bu yzden de biimciler, dilin
farkl kullanmlarn kavramakta glkle karlarlar. Buna kar Bah
tinci yaklamn seslemsellii, dilsel ifadeyi vb. geleri vurgulamas, k
sacas dilin temelinde yatan dil-tesi geleri olumlamas, anlam ierie
bamllktan kurtarr (bu ise biimciliin baarszlnn baka bir iro
nik tescilidir: erikten bamsz anlam biimciliin "fantazisi"dir).
"van'n szyle eytan'n yant ierikte deil yalnzca seslemde, yalnz
ca vurguda farkllar. Ne var ki bu vurgu deiiklii, anlam btnyle
deitirir. "29

Bilimsizlik
Bitimsizlik basite, kiinin btnyle tkenemeyecei (veya kiinin ''b
tnl"nn kavuulamaz olduu) anlamna gelmektedir; kiinin, gerek
iten gerek dtan tmyle kavranlamayacaru ve ele geirilemeyecei
ni imlemektedir. Bu durum birka temel olguya dayanmaktadr: Herhan
gi bir kii, (grgl olarak varolduu anlamnda) btnyle "verili" bir ol
gudur, bir baka deyile kendi btnl iinde bir sestir.

28 PDP, 202.
29 PDP, 222.
152 ikinci blm

Dnyaya sanatsal bak, her zaman insana -gerekte tekine- ilikin


bir sorgulamadr. nk; rnein, itirafname veya zyaamyks du
rumlarnda bile gerekte deerlendirilen kii "teki"dir ve bu tekiyi de
erlendiren de bir baka tekiyi imlemektedir. Bu gibi ilikilere yukarda
da deinildi: Verili olann dnda olmak, insann birey olarak btnselli
e kavuabilirliini ve tketilebilirliini nleyen kouldur. Bu durum r
gtl btnlne kavu(turul)mu bir dnya olarak sanahn (yapnh)
dnyas ile daha-oluamam ve "anlamdan bamsz" insan varlnn
deerbilimsel varoluu arasndaki en temel kartlkhr.
Bitimsizlik, tarihsellik veya bir teki olarak varolmak anlamna gel
mez. Bu ikisinden birine indirgenemez. Sz edilen bu iki ilkenin izgisel
bir toplam da deildir. Bitimsizlii belki de eylem iinde tarihsel bir ve
rilmilik olarak formle edebiliriz. Bu ilkelerin hibiri tekinden ayn (so
yutlanm biimde) dnlmemelidir. Tarih, "benim" eylemim boyunca
(benim eylemimin iinde) [veya tekinin eylemi boyunca ve eyleminin
iinde] oluan zemindir. Bu eylemlilik ise teki varolmakszn var olamaz.
teki, "ben" den ayn bir ulam olarak tasarlanmaldr, mbadeleyi olanakl
klan bir deer ulam olarak formle edilmelidir. "Bu ayrmn (ben ve te
ki arasndaki ayrmn) snrlan dnda deerbilimsel adan tasarlanabi
len hibir eylem olanakl deildir. yleyse ben ve teki herhangi bir edim
sel deerlenmeyi ilk kez olanakl klan temel deer ulamlardr."30
te yandan kiinin bitimsizlii o belirli kiinin varoluunun zgl
durumuna baldr. Kii gerekletirilmesi-gereken tarihsel bir "kiilii"
yerine getirmekle ykml bir ge deildir. yle olsayd, kiisel varolu
u evrensel usun bir urandan baka bir ey olamazd. Yinelenen iki
olayn ayn olay olduklar savlanabilirdi. Ussakln herhangi bir gerek
lik oluumuna ilikin temel paradigmas hep byle olmutur. Benzer e
kilde, bilimsel salhklk da, yasalar -daha dorusu ieriksiz yasalar- elde
etmek iin savlarn bu paradigmaya dayandrm ve tm evrende geer
lilii olan nsel bir yinelenme dzeneinin varln ileri srmtr. Ne
var ki, tekini btnyle tketebilen byle bir nsel dzenek tasarlana
maz, kiinin basite erevesine sabilecei nsel bir dzenlilik ileri s
rlemez. Byle varsaymlar, gerekte, vurdumduymaz varoluun, tarafsz
varln mazeretleridir; eylemlerin karlk-verebilen eylemlere dnece
i mazeretsiz konuma srklenmesini nleyen engellerdir.

30 AA, s7.
mihail m. bahtin 153

Doruluun [pravda] yalnzca, evrensel uraklardan oluan ger


eklik [istina] olabileceini, bir durumun doruluunun o durumdaki
tam olarak yinelenebilen deimez olan olduunu dnmek talihsiz bir
yanl anlamadr (usuluun egemenlii). Bundan da te [usulua gre]
evrensel ve zde (mantksal olarak zde) olan temel, birincildir; tekil
doru [pravda] ise sanatsal, olanaksz, bir baka deyile verili tekilliinde
soyutlannu olandr.31
Ussalcln gzden kard ey, (daha doru bir ifadeyle grmez
likten gelmek istedii, ey) yinelenemez yaam olaynda etkilemekte
olan insanlarn edimleri olarak doruluun kuruluudur. Kiinin bitim
sizlii, te yandan ussalaln snd mazereti yadsma olanan da
yaratr, bu da son zmlemede trel ve estetik varoluun biimselliinin
yadsnmas anlamna gelir. Biimselliin yadsnmas yaam olaynda biri
cikliimin bilincinde oluumdur. Benim eylemimin biriciklii gereini
imleyen konumdaki mazeretsiz varlmn yerini bir baka kii doldura
maz. Kiinin tkeniinin olanakszl, e deyiiyle bitimsizlik bir yandan
kiinin bamszlnn altn izer. te yandan, bamszl zneye ilikin
bir nsel inan dzeneine gre belirlendii anlamda biimsel olan, salt,
tamamlanm ve mazeretli bir varlk olarak zne dncesini (tasarmn)
eletirir. Kiinin bamszl, varla ynelik karlk-verebilen eyleme
mazeretsiz katlm demektir; bu katlma sorumluluk kiiyi olu srecin
de konulandran zemindir.
Syleimsel roman ve kahramann geliimi incelendiinde sylei
ve bitimsizlik konusundaki tartma daha aklk kazanacaktr. Bahtin bu
konuyu tm almalar boyunca gz nnde bulundurmutur; ancak so
runu tm aynntlanyla Dostoyevski Poetikasnn Sorunlar'nn Dostoyevs
ki'de Tr ve Uzam konulu blmnde irdelemitir. Bu blmde Bahtin
"serven kahraman"ndan balayarak syleimselliin artsremliini
aklamaya balyor.32 Serven anlatmn kahraman, syleimsel kahra-

31 PA, 37.
32 Bahtin'in yaznsal kiilik ve kahraman oluumu konusunda sylediklerinin genel zne kav
ramna da uygulanabileceine dikkat etmek gerekir. PDP'nin sonu blmnde Bahtin un
lan syler: "Bize gre yaznsal bir tr olarak romann tesine taan zel bir oksesli sanatsal
dn ten dorudan sz edilebilir. Bu dn tarz insann monolojik konumlardan sanatsal
biimde zmsenemeyen ynlerini, daha nemlisi dUnen insan bilincinin tmn ve varolu
unun syleimsel alann [zmseyiini) salayabilir." iki blmck sonraysa yle srdr
yor: "Dnen insan bilinci ve bu bilincin zerinde varoldugu syleimsel dzlemin derinliine ve
zgllne monolojik sanatsal yaklamla varlamaz." Bu konu Bahtin asndan sanatsal
yaratmn znesinin insan olduu gz nnde tutulduunda daha da aklk kazanyor.
154 ikinci blm

mann temel zelliklerine sahiptir; nk kiiliini tek bir zdelie indir


gemenin olana bulunmamaktadr. "Serven kahramann ilgilendirdii
kadaryla da onun kim olduunu sylemek olanakl . . . Serven kahrama
n, Dostoyevski'nin kahramanlar lsnde, son-suzdur ve imgesi tara
fndan nceden belirlenmemitir." 33
Bu nokta -kahramann bitimsizlii konusunun vurgulanmas- bir
yandan modem zne tasarmyla te yandansa zneyi "zne kim?" soru
sundaki "kim"le zdeletiren anlayla kartlk iindedir. Bahtinci bak
asndan zne, zne-olu demektir (bu noktann alh srekli izilmelidir);
zne bitmeyen bir olutur. Eylemin gerekletirilmesi (icra edilmesi); b
tnyle tamamlanm, deimez ve kendinde bir varlk olarak znenin va
roluunu deil; "eylem-eyleyen" denkleminin her iki tarafnn olu sre
cini olumlar. Buna karn; rnein, Ricoeur'n anlay bitimli zne anla
yn korur. (Ricoeur, konuma eyleminin znesinin varoluunu her tr
den yorumu dlayan ve ancak gsterme edimiyle btnyle anlalabi
len "anlamn varoluu"yla zdeletirir. Ricoeur'n bu yaklam ona ili
kin dile getirilen deminki sav dorular niteliktedir.) (Btn terimsel ben
zerliklere karn) Ricoeur'n tasarlad zne, sznn ilk ve son sahibi
dir.34 Bunun yan sra, Bahtinci zne kavramsallahnlmasrun, gerekle
tirilen eylemlerin (trel) sorumluluunun veya zneye ilikin ahklarn
basit, ayakst bir mazeret yoluyla yadsnmas anlamna gelmediini de
eklemek gerekir. Bahtinci zne kavram zdelii bulunmayan znenin
bitimsiz doasn vurgular.
Serven uzam kahramann ne olduuna deil, yaamda igal etti
i yere deil, ne olmadna, (verili gereklikte bir st konumdan) ondan
beklenmeyecek ve belirlenimsiz olana dayanr . . . [Buras] herhangi bir ki
inin bir kii olarak belirdii konumdur. Bundan da te serven uzam is
tikrarl toplumsal blgeletinneleri sona-erdirici gerek yaam biimleri
olarak deil, tam tamna yalnzca 'konum' olarak kullanr.35

33 POP, 102
34 Ricoeur asndan zne dilin edimsellemesinden nce vardr. Dil veya dilsel doku zne iin
yalnzca bir dolaym ilevi grr. "Dil bir temel olmaktan ok bir nesnedir; bir dolaymdr;
znenin iinde ve zerinden kendisini koyutlad, dnyann kendisini gsterdii ortam ve
ya 'evre'dir" ("The Question of the Subject: The Challenge of Semiology" (zne Sorunu:
Gstergebilimin Karlah Glk) balkl makale The Conjlict of the lnterpretations adl der
lemenin 236-266 sayfalannda yer alyor). Bu durumda konuma edimi koyutlama edimi ta
rafndan nceleniyor. zne, dilsel edimin srekliliinde deil kendini "dilin aknsal" olarak
koyutlad anda ortaya kyor. Bu bak as, metni "yazl konuma", sylemi ise "kar
' lkl konuma" olarak deerlendiren dar anlayla balanbldr.
35 POP, 104.
mihail m. bahtin 1 55

Olumsuz ge, kahramann varolmaydr. Bahtin bylesi tepkisel


edilgen bir noktada durmaz. Bu noktadan daha ileri gider ve olumlu,
olumlayc bir ge nerir: "Konum". Konum bir yandan kahramann ve
eylemlerinin olusa! gesini imlerken, te yandan eyleyenlerin devingen
uzamn, e deyiiyle bitimsiz zgllklerini gsterir. Konum igal edil
mesi gereken bir blgedir, ancak bu geici bir igaldir. Konum, insanda gi
zil olarak varolan "sava makinesi" gesini vurgular. Stratejik bir uzama
doru gdmlenmi olmay imler. Konum, znenin kuvvet birimlerinin
bir oulluu olrak teki znelerle iten banbsnn kuvvet karakterinin
altn izer:
Dostoyevski' de serven uzam derin, keskin sorunlarn ortaya atl
masyla birletirilir; bundan te [uzam] btnyle dncenin (ide) hiz
metine sokulur. Dnceyi ve dnce sahibi kiiyi, bir baka deyile 'ki
i iindeki kiiyi' denemek ereiyle kiiyi teki insanlar olaand, beklen
medik koullara tabi tutan ve bu koullarda kkrtan olaanst konum
larda konulandnr.36
Bitimsizlik ve syleinin kavramlabnlmasnn artsremli gelii
mindeki bir baka ge de enlikli folklordur. enlikli folklor dnyann'"
enlik biiminde duyumsanmasdr. Bu canl ve en bir duyumdur. Byle
bir canllk ve enliklilik, retoriin tek ynl ciddiyetini zayflatr ve tek
anlamlln ve ussalln bozar. Usd, ok anlaml geleri gz nnde
tutulduunda enlikli folklorun syleimsel romann eski karl oldu
u sylenebilir. Bahtin, enlikli folklorun iinden fkrp gelien yazn;
birok gesinin ada, syleimsel romana ve yazna miras kald "en-

likli yazn" olarak adlandrr.


enlikli yazn, gereklikle yeni bir iliki tasarmlar. Gereklii de
erlendirmek ve anlayabilmek iin imdiden, sregiden yaam olayndan
balar. "Gereklii anlamak, deerlendirmek ve biimlendirmek iin ba
lang noktalan yaayan imdidir, dahas gndelik olandr."37 Bu zellik
epik ile trajiin temsil edilenle varsayd uzakl bir yana brakr. "Cid
di-komiin alannda, sonu olarak, sanatsal imgenin yaratld zaman ve
deer blgesinde kkten bir deiiklik gerekleir."38 Bu anlamda ciddi
komik alannda yazn, yaam olayna dorudan katlr. Bunun yannda

36 PDP, 105.
37 PDP, 108.
38 PDP, 108.
156 ikinci blm

enlikli yaznn sylen veya destandan ok deneyimle balantl olduu


nu gz nnde bulundurmak gerekir. Deneyimle olan bu iliki destan ve
sylene ilikin eletirel bir konum varsayar. Bu geye bal olarak enlik
li yazn "ok-biemli" ve "ok-sesli" bir yapya brnr.
enlik znesi ile nesne arasndaki uzak.ln (kuram) bir yana bra
klmasnn yan sra enlik katlmalar arasnda gerekleen ikinci bir
"yaknlama" biiminden de sz edilebilir. Buradan yola karak etkilei
me dayal bir iliki ulam ortaya kar: nsanlar arasndaki zgr ve yakn
iliki." 39 Bu yaknlamay "eeleme" eylemi izler; zira enlikte her trden
"kutsal deer" sorgulanmaya balar. enlik kendi kurallarna sahiptir;
gndelik dnyada gerekleen yeni bir dnyadr (bir topyadr). enlikli
eylemin en nemli gelerinden biri enlik kralnn yalandan tahta k
ve bunu izleyen tahttan indiriliidir: Bu eylemin altnda deiim, lm ve
yenilenme dnceleri yatmaktadr; "enlik btnsel yok ediliin ve b
tnsel yenileniin zamandr."40
Gerek ta giyme trenlerindeki g ve kuvvet gibi btn simgeler
enlikteki tahta k-tahtan indirili srecinde yer alr. Ancak bu simgeler
enlikte ift katmanl bir anlam kazanrlar. Tekdze ciddiyetlerini yitirir
ler. enlikte btn ta giyme simgeleri olumsuzlanma ve daha sonra ye
niden olumlanma perspektifine yerletirilir. "Doum lmle yklenir,
lmse yeni bir doumla."41
enlikte nemli olan nokta bu kaymalarn sonularnn deil, bu
kaymalarn ta kendilerinin yceltilmesidir: Bu kaymalar "zsel deil i
levseldir." enlik, saltk.l greceletirir. En geni anlamyla toplumsal
olann bitimsizliini imler: Kiinin, sradzenin, konumlarn vs.nin bitim
sizlii. Ksaca sylenecek olursa; enlik, konuma dnmektir, yapnn
grecelemesi ve bitimsizliidir. Ayrkslk (sradan, genel olarak olumla
nann inenmesi), ate (srekli bozulu ve olu simgesi), en yceye (r
nein, gnee gdmlenmi) yneltilmi glme ve dnyevi gcn alaya
alnp yenilenm_eye zorlanmas gelerinin hepsi enlikli eylemin grecele
tirici zglln imler.
enliin snn uzamsal deil zamansaldr. enlik birok sayda so
kan kesimesinden oluan alanda gerekleir ve kanlmaz olarak evle-

39 PDP, 123.
40 PDP, 124.
41 PDP, 125.
mihail m. bahtin 157

re de taar. Bu ynyle enlik, uzam kavramn zaman ve kullanmn ile


vi olarak greceletirir. enlik asndan uzam, enliin gerekletii yer
dir. "Ancak merkezi alan yalnzca bir meydan olabilir, zira temel dn
cesi gerei enlik herkesindir, evrenseldir, yakn ilikisine herkes kablmal
dr."42 Meydan kamuya ait olduundan enlikli eylemin merkezidir;
meydanda birok kii bir araya gelebilir ve bundan dolay etkilemenin fi
ziki olanan elde edebilir. Bu yzden her yer, "sokaklar ve evler bile",
enliin igaline urayabilir. nk enlikte nemli olan ortak eylemdir.
enlikte kablmclarn niceliksel okluu belirleyici deildir. nemli olan,
kuvvetin yaylmas olarak da yorumlanabilen, dardaki (kiinin dnda
ki) alann igal edilmesidir. Byle bir zellik te yandan enliin merkez
sizlemesini de imlemektedir. Bu anlamyla enlik kuvvetlerin en geni
lekte etkileimi anlamna gelmektedir. Bundan dolay -enlik yaylma
ya eilimli olduundan- enlik alan bir eik biiminde belirir. Bu dorul
tuda Bahtin, Dostoyevski'nin enlikli romannda bir ge zerinde durur:
"Dostoyevski'nin yaptlarnda edim 'noktalar' biiminde ortaya kar: Yu
kar, aa, eik, yerleme, bunalm, kkten deiim, yazgnn beklenmedik
bir deiiklie urad 'npktalar' anlamna gelir."43
"Rnesans enlik yaamnn en st noktasdr. Bu dnemden sonra
d balar." Bir anlamda enliin de gemesinin ada znenin
ykselie gemesiyle balanbl olduu ileri srlebilir, nk enlik bi
timsizliin, greceliin ve ortaklaa etkileimin srecidir. Bu yzden
"enlik ve dnyann enlikli duyumsannn ktye gidii ve dal ile
karlalr; [enlik] kamuya ait alanda ortaklaa eylem asil anlamn yiti
rir."44
Bu enlikli yaam veya enlik yaam enlikli yazna dnr ve
tam anlamyla bir yaznsal tr biimine brnr. Yaznsal bir tr olarak
enlikle "seyreltilmi glme grngs"nde karlarz. "Glme gerek
likle estetik ilikinin zgn bir biimidir, ancak bu biim manbksal dile
evirilemez; [glme] . . . sanatsal bir imge, uzam veya tr yaratmann z
gn bir aygbdr."45 Glme, grngnn ikircikliinin, ok-yanllnn
altn izer. Tek ynl ciddiyeti (askl) istikrarszlabrr. Byle bir ikir-

42 PDP, 1 28.
43 PDP, 169.
44 PDP, 132.
45 PDP, 164.
1 58 ikinci blm

ciklik gzlnden kartln varl grnr: lm yaamda belirir ve


yaam lmde. Yazar ilgilendirdii ynyle karakterlerin oul sylei
sinin yok oluunu nler. Yazan, bir konumu teki konumlara kar salhk
latrmaktan al koyar. Bu anlamda bitimsizlii gvenceye alr. Bu anlam
da glmenin yazarn varoluuna karn yokluunu ve yokluuna karn
varoluunu imledii ileri srlebilir. Glme, yazarn bu ift anlaml yok
luunda okur/ dnrn teki-yaratc olarak varlrun gstergesidir.
Glme metnin kendisini bile son-suzlatnr; metin, olumaktaki bir olaya,
sre boyunc yaratlmas gerekene dnr. Bu anlamyla glme, olu
taki en temel yaratc ge olarak belirir.

Sylei
Yukardaki sylenenlerden sylei (diyalog) kavramnn Bahtinci dn
ce erevesinde ne ifade ettii anlalabilir. Sylei benin olay iindeki
varldr. Olay ve benin olaya biricik ve yinelenemez katlm birbirinden
soyutlanamad iin bir ses olarak benin varl ok-ynl bir varolu ol
maldr. Bu okseslilik, benin sregiden bir sylei olduu gereini imle
mektedir. Sylei karlk-verebilen bir edimdir. Benin trel eree doru
gdmlenii verili olanla, el altnda olanla atma iinde olduundan
karlk-verebilmenin kendisi de bir sylei biiminde ortaya kacaktr.
yleyse sylei kltr alanlarnn (ideoloji alanlarnn) insann varoluu
iindeki birliidir.
Bahtinci sylei, gerek Platonik syleiden gerek Hegelci diyalek
tikten ayrdr. Platonik sylei batan beri, syleiden nce Sokrates'in
zihninde varolan nceden belirlenmi bir eree, belirli bir sonuca ula
mak istemektedir; bu syleinin sonucu syleinin kurulu sreci boyun
ca olumaz, tersine balangta zaten sona ermitir. Hegeki diyalektik ise,
tinin (Geist) nceden belirlenmi serveni sona erir ermez ayn tin iinde
diyalektik bireimine ulaan yalanc} bir syleidir.46 Ksacas, Bahtinci
sylei bitimsizdir; nk (oluan) olayn ta kendisidir, oysa gerek Plato
nik sylei gerek Hegeki diyalektik sonludur. Bu yzden her ikisi de tek
sesli yalancl-olulann gstergesidir.

46 "Sylei ve eytiim. Bir syleiden sesler (ses aynmlan) karldnda, (duyarllklar ve bi


reyselletiren) seslemler kanldgtnda, yaayan szckler ve karlktan soyut kavramlar ve
yarglar biiminde yonhlup her eyi soyut bir bilince hkabasa doldurulduunda eytiime
varlr" (SGE, 145).
mihail m. bahtin 159

Ancak Sokratik (Platonik) sylei, soysuzlap Platon'un son d


nem yalanol-syleilerine dnmeden nce gvenilir baz geler ier
mektedir. Sokratik sylei, doruluk kavramna ilikin syleimsel bir an
lay sergiler. "Doruluk, ne bireyin kafasnda doutan mevcuttur ne de
bu bireyin kafasnda aranmaldr, doruluk onu birlikte (kolektif) arayan
insanlarn arasnda, syleimsel etkileimleri sreci boyunca doar."47
Doruluk bir sretir, bir syleimsel birlikte kurulu srecidir. n
sanlar arasndaki syleimsel etkileimde kurulur. Ancak Bahtin'e gre
kesin ve teksesli bir doruluk koyutlamaya eilimli olduklan anlamda
Platonik syleilerin ierii biimleriyle eliki iindedir. Bu teksesli ei
lim Platon' un ilk iki dnemki syleilerinde daha belirsizdir; ancak n
c dnem syleilerinde ak seik bir biimde belirginleir. Platon'un bu
dnemki syleileri enlikli ve ok-ynl syleimsel gelerini yitirir, ha
zr doruluklan dorulayan basit soru-yant rnekleri biiminde soysuz
lar ve Sokrates figrnn ta kendisi bir "ebe" den ok bir retmene d
nr.
"Sokratik syleinin iki temel gereci sinkrisis ve anakrisistir."48 Sin
krisis etin dorularn yan yana yerletirilmesidir, anakrisis ise etin do
rulann onlara sahip kiiler tarafndan dile getirilmesidir. Anakrisis szn
szle kkrhlmasdr.49 "Sinkrisis ve anakrisis dnceyi syleimselle
tirir, dnceyi akla tar, onu bir bu l umaya ve insanlar arasndaki
syleimsel etkileime dntrr."50

47 PDP, 110.
48 POP, 110.
49 Aaron Fogel, Coercion to Speak: Conrad's Poetics of Dialogue (Konumaya Zorlanmak: Conrad'n
Sylei Poetikas) adl yapbnda (sayfa 28-9) Bahtin'in 'anakrisis' terimini kullanmasna ili
kin unlar syler: "Mihail Bahtin Eski Uhit Grek szc 'anakrisis'i tekini konuturma an
lamnda canlandrmaya giriti. Bahtin iin bu szck tekini konuturmaya yarayan, okluk
la incelikli, aygtlara gndermede bulunur. Sokrates incelikli, alaya anakrisisin ilk metidir...
Bahtin zorunlu olarak, Dostoyevski'yi irdelerken, szc bakasn konuturmaya yarayan
ve zekice tasarlanm szel bask stratejileri anlamnda kulland. Ancak szlkler bize szc
n kklerinin daha ok konuturmaya yarayan an fiziksel basklar imlediini anmsat
yor." Fogel bu yaptta Bahtin'in syleim kuramnn syleide bask ve iddeti grmezden
geldiini savlyor. Ancak, bu eletiri, en iyi olaslkla, Marksizm'den ve "zararl" kktenci
gelerinden arndrlm Bahtin'in Kuzey Amerika'da sunulan deikesine yneltilebilir. Sy
leimi, sylemi ve en basit konuma edimini toplumsal konumlarn karlamas ve kartla
mas olarak deerlendiren ve szcn ideolojiler aras savan en ak grlebildii bir alan
olduunu belirleyen bir bak asnn doruluunun; dourtacak szel karlamalarn daha
temel, maddi ve toplumsal karlamalarn yansmas olduunu teslim etmeyeceini varsay
mak olanakl deildir.
50 POP, 111.
16o ikinci blm

"Sokratik syleinin kahramanlar ideologlardr"; bir baka deyi


le, dorulua ilikin konum sahibidirler. Konum sahipleri olarak doru
luu tartabilmek iin baka konumlarla karlamaldrlar. Birbirleriyle ve
dorulukla karlamalar ise btnyle ideolojik bir doadadr. Konum
lar olarak Sokratik kahramanlar varolularnn eiindeki syleiye kah
lrlar. Durum byle olunca, nve durumunda olsa bile, dnce, (ide) or
ganik bir biimde kiiyle birleir. (Sokratik kahraman, oluumunun ba
langcndan itibaren etkin ve syleimseldir denebilir.) Dnce-imge ola
rak Sokratik kahraman herhangi bir doruluk biimini yeniden ifade et
mez. Sokratik kahramanlar canl ve syleimsel etkileimleri boyunca,
dorunun bir olay olarak oluumuna etkin bir biimde kahlrlar.
Minnepili mizah ksaca deerlendirdiimizde Bahtinci syleiye
ilikin deerlendirmelerimiz daha da btnselleecektir. Minnepili mi
zahta komik gelerin artmas, tarihsel snrlamalardan kurtulma ve teki
zelliklerin yan sra alhnn izilmesi gereken bir baka nokta bulunuyor:
"Felsefi bir dncenin, sylemin, doruluun kkrhlmas ve tarhlabil
mesi iin olaanst durumlar yaratrnak."51 Minnepili mizah, ar sorular
sorma ve sregiden yaam olayndaki btn konum ve uzamlarda bu so
rularla karlaabilme olaslnn gsterilmesi edimidir. Minnepili mizah
ta ortaya ahlan dnce ile konum arasndaki ilikiyi deerlendirmek
aklayc olabilir. Minnepili mizah insan kiiliinin deil dncenin tar
tlmasdr ve bu da felsefi konumlar sorgulamaya kouttur. Gerekte
Minnepili mizahn canll, syleimsellii ve ok-sesli doas dnceyi
bir konum olarak kavrama anlayndan kaynaklanmaktadr. Bir konum
olarak dnce, bir g birimi olarak dnce anlamn tamaktadr. Ko
numdan sz edildiinde bunu bitimli insanlar, kiiler veya bireylerin ko
numuna indirgememek gerekir. Bu ynyle kiilik konum kavramyla r
tmez ve teki kiiliklerle etkileemez. Ne var ki akkanlahrlm zne
olarak dnce, teki konumlar ele geirip dntrme ve karlkl ola
rak dnme urama yetisine sahiptir. Akkanlahnlan kii kendisiyle
rtemez duruma gelir ve zdeliini yitirir. Bylesi bir akkanlama;
olaylarn geliiminin, normlarn, etiketlerin, konuma yordamlarnn
vb.nin genel kabul gren, geleneksel biimlerinin olumsuzlanmasna yol
aar. Byle bir yaklam etkin doas gerei iteki kiinin kefedilmesiyle
sonulanr: "teki insann, kendi benliinin kefi, edilgen kendi iini gz-

51 PDP, 114.
mihail m. bahtin 161

lemleyerek deil kendi benligine etkin syleimsel yaklam yoluyla gerekle


ebilir." 52
Bunun sonucunda benliin btnl yok olur. teki benlik (ite
ki insan) de kendisi iin, kendinde varolabilecek bir btnlk deildir.
Ancak ve ancak ona syleimsel ve etkin bir biimde yaklalabildii s
rece vardr. Eylem dnda benliin varl sz konusu deildir. Bu yz
den "zel kiilik" dncesi (hpk zel dil dncesi gibi) olanaksz hale
gelmektedir. "Kiinin kendisine syleimsel yaklam benlik imgesinin
d kabuunu, bakalar iin varolan, kiinin dsal deerlendiriliini be
lirleyen kabuu krar."53 Bylece i ve d kiilikler arasndaki kuruntulu
ayrm da ortadan kalkm olur. Gerekte karlkl eylemek olan eyleme
kahlmakszn benlik var olamaz. Bunu benliin syleimsel ilkesi olarak
adlandryoruz.
Kii, Bahtinci bak asna gre, yalnzca syleimsel bir veridir. Bu
anlamyla (birim olarak) "bir" saysnn deil "oul"un balang oldu
u sylenebilir. Benim varlm, karlnda kendi varl iin benim var
lm gereksinen (zorunlu klan) tekinin varl olmakszn varlk deil
dir. Bu karlamalarn ve karlkl zorunlu klma edimlerinin sregiden
yaam olaynda gerekletiini gz nnde tuttuumuzda her eylemin
genin birleiminden kaynaklandn sylemek olanakl olur: "Ben",
"teki" ve "olay". Olay, ben ve tekinin etkileiminden kaynaklanan or
tamdr; ancak ne birine ne de bu iki genin izgisel toplamna indirgene
bilir.
Bahtin, Dostoyevski'nin kahramanlarn irdelerken aslnda ayrla
maz iki ge olan syleimsel zne ve syleinin baz ynlerini aa ka
rr: "Dostoyevski' de bir kiiliin z-bilinci btnyle syleimseldir . . . Bu
anlamda Dostoyevski' de kii, hakknda konuamad, yalnzca hitap
edebildii bir muhatabn znesidir."54 derinlik yalnzca gnderme (mu
hatap alma) edimiyle aa kabilir. yleyse iletiimden ve syleimsel
edimden bamsz bir i kiiliin varl sz konusu deildir, zira gnder
mede bulunma gndermede bulunann yan sra en az bir gndermede
bulunulan gereksinir. Bu durumda zdeleyime dayal kavray da ola
nakszlar. nk zdeleyim znenin bir baka zneyle empatik zde-

52 POP, 120.
53 POP, 120.
54 POP, 251.
162 ikinci blm

lemesidir; oysa benlie ilikin syleimsel anlay, benlii (kiinin kendi


kendisiyle bile) bir zdelik olarak kavramaz. Syleimsel benlik bir z
ne-olutur, eylem araclyla sregiden olaya kat.lan srekli olu srecin
de bir zneye dnmedir. "Dostoyevski'nin anlad, iteki insan ize
bilmesi, ancak onu tekiyle iletiim iinde betimlemesiyle olanakldr. 'n
sann iindeki insan' yalnzca iletiim iinde, kiinin bir bakasyla etkile
imi yoluyla bakalar iin olduu gibi kiinin kendisi iin de aa ka
bilir."55 Benlie "sahip" kii bile benliine dolaymsz bir biimde ulaa
mamaktadr. Benin kendisiyle karlamas yalnzca kiinin varoluunun
eylem yoluyla da doru yaylmasyla gerekleebilmektedir.
Burada sylei, eyleme alan eik deil, eylemin ta kendisidir. Ki
inin zaten elde hazr bulunan kiiliini su yzne karma, anlama arac
deildir; hayr, syleide kii kendini da dnk gsterdii gibi ilk kez
neyse o olur -ve yineliyoruz, sadece tekiler iin deil, kendisi iin de y
le. 56
Gerekte ne bir derinlik mevcuttur ne de bir yzey, ne varsa eyle
yen znedir, zneyse baka glerle etkileen ve ilikilenen bir g birimi
gibi etkileebildii, karlkl eyledii lde olumaktadr. "Var olmak
syleimsel biimde iletimektir. Sylei sona erdiinde her ey sona erer.
Bu yzden sylei sona ermemelidir."
Bu noktada sylei kavramn ve tekiyle ilikisini daha da akla
kavuturabilmek iin Bahtin'in szn ettii "i monolog" ve "i diya
log" kavramsallatrmalarn da deerlendirmemiz gerekmektedir. Sorul
mas gereken sorular unlardr: Acaba bu kavramsallatrmalar birbirle
riyle eliiyorlar m? Bahtinci erevede yaygn bir biimde kullanlan
"sylei" kavramyla eliiyorlar m? Bu sorulara yantn, aadaki ge
rekelerden dolay olumsuz olduunu belirtmek gerek.
monolog Bahtin tarafndan, kahramann bilincine tekilerin bi
lincinin syleimsel bir biimde "szmas" olarak tanmlanmaktadr. di
yalog ise, kahramann szabilen, teki bilinlerin tmyle syleimsel
syleisi olarak tanmlanmaktadr.
Burada zerinde durulmas gereken nokta "zne", "dnce" veya
"ideoloji" gibi kavramlardan ok "bilin" kavramnn vurgulanmasdr.
Bahtinci terminolojide bilin, "olma" ile kartlk iinde "olu"u temsil

55 POP, 252.
56 POP, 252.
mihail m. bahtin 163

eder. Dnce veya ideoloji, eylem ve olaya kablmay dlayan (Rusa' da


sobytie terimiyle karlanan "olay" veya "olu" gelerine ayrhrldnda
-birlikte anlamna gelen "so" ve olmak anlamna gelen "bytie" - tekiyle
olma anlamna gelir), ak soyutlamalar olan ve bitimli konulanmalardr.
Dostoyesvski'ye ilikin almasnda yle srdryor Bahtin:
[Dostoyevski] iin son ayrhrlamayan birim gnderimlerinden
ayrhrlan dnce, nerme, varsaym deil, i ie geen bak asdr,
kiiliin i ie geen konumudur. Onun iin gnderimi bulunan anlam,
ayramaz biimde kiiliin konumuyla i ie gemitir.57
Kendini bu biimde tekine doru, tekine gdmlenmi olarak
koyutlama edimi yalnzca bitimsiz bilin iin iine kahldnda olanakl
dr: yleyse herhangi bir sylei veya oksesliliin gerekleebilmesinin
koulu bitimli bir dnce olarak deil, -zamansall bulunmayan ide
alizmin znesi deil-, zne-oluu imleyen bilin biiminde znenin orta
ya kmasdr. Bu yaplama (yap-olu) olaya kahlmarun yolunu aar; zi
ra bu anlamyla bilincin kendisi (sregiden) bir olaydr.
Yukarda sz edilen iki ge (ii monolog ve i diyalog) ayn ola
yn iki yzdr; Janus'un iki yzdr. evreyle syleimsel ilikinin
gerekleebilmesi ve bilincin olaya katlmnn salanabilmesi iin birbir
leriyle etkileirler; bu anlamda "syleimselleen i monolog mikrodiya
log'un grkemli bir rnei"ne dnr. monologdaki ''btn szck
ler ift-seslileir. Her birinde seslerin bir ahks yaanr."58 Bu konuyla
ilgili Bahtin uslamlamasn yle srdrr: "Sylei btn szcklere s
zar, ilerinde bir sesler sava kkrhr ve seslerin birbirlerinin [szne]
karmalarna neden olur. Mikrodiyalog ite budur."59 yleyse mikrodi
yalog, gerekte (szcn en geni anlamyla) syleimsel bir doada
olan ve monolog biiminde beliren iselletirilmi bir syleidir. Bah
tin'in mzikal benzeimlerine uygun olarak mikrodiyalog, dizonant do
ada da olabilen oksesli bir lnn solo kesimi gibi dnlebilir.
selletirilen sylei tmdengelimsel veya tmdengelimli-tmevarmsal
bir zincirleme tepkime gibi devinen basit bir Kartezyen i dnme de
il; iselletirilen bir kartlama, konulanma ve (kar-) etkidir. "ah
an doruluklarn bu syleisi dnda tek bir eylem veya ana karakter-

57 PDP, 93.
58 PDP, 74.
59 PDP, 75.
164 ikinci blm

!erden birinin zsel bir dncesi dahi gereklemez." atan doruluk


larn syleisi olua (tekiyle-olua) bu urakta balanr. Ksacas, syle
i; kiinin olaydaki konumunun biricikliinin ayrdnda olarak mazeret
siz ve tarafl bir biimde varlk olayna gdmlenmesidir. Byle bir ayr
dnda olma durumu -uyanklk- bilincin bir durumu olarak, yalnzca ki
inin ediminin biricikliini teslim etmekle kalmaz, tekinin de eyleminin
biricikliini onar. Syleinin bir mikrodiyaloga dnecek biimde isel
letirilebilmesinin nedeni budur. "Romann devamnda ieriine katlan
hibir ey -kiiler, dnceler, nesneler- Raskolnikof'un bilincinin dn
da kalmaz; her ey ona doru tasarmlanr ve syleimsel biimde iinde
yanstlr." Kii kendi iinde, bedene kavuturulan eyler hakknda sy
leimsel bir biimde dnd lde teki'ne dnr ve tekine d
ntke kendisine ynelik tasarmlanan eyleri baarl bir biimde i
selletirebilir. Bu balamda ve bu lde tekilik olarak bir kendilik olu
turmaya balar. "Her ey syleinin iine ekilir, sorularn karlar ve
karsna yeni sorular yerletirir." Bu durum, olay karlk-verebilir bir
biimde karlamak ve olayla sregiden bir olu olarak, oluan bir teki
olarak yz yze gelmektir.
nsann bitimsiz syleimsel niteliinin bir baka gesi de kiinin
teki tarafndan olum(suz)lanrnas ve kiinin tekiyi olum(suz)lamasyla
ilintilidir. Gerek yaam srecinde bu olum(suz)lama tekinin sznn
kiinin kendi sznde var olmas ve seslerin bir birine katlmasyla ger
ekleir. Olumlanan kii olumlama ediminin edilgen taraf olduundan
(kii olarak) olumlanmay yadsr (olumsuzlar). Yoksa tekinin
olum(suz)lamasna basite boyun emek yoluyla Nietzsche'nin "eek
olumlamas" 60 diye niteledii, edilgen bir biimde her eyi olumlad bir
duruma der.
Btn ngrlen yantlar gibi "teki kiinin" de gerek-yaam sy
lemi perpetuum mobile devimine ekilir. Kahraman, sylemden btnsel

60 Nietzsche'nin te nsan'nda olumlamayla olumsuzlamann ilikisi konusunda ilgin blm


ler bulunuyor. Bunlardan birinde Nietzsche kukucunun safdil bir liberal olduunu syler.
Ahlak alannda "her ey gider" dsturuna sahip olduu gibi, bilim alannda doru okluu
na inanr. Safdil liberal her eyi doru diye olumlar ancak bu olumlama eein "aa-ii" diye
anrmasna benzer. "Dionisosu grevin olmazsa olmaz koullan arasnda eki kadar sert ol
mak, ykmdan bile haz duymak bulunur" (te nsan, Z, 8). Daha sonra yle srdryor: "Ge
en yllann grevi imdi aka ortadadr. Grevimin evetleme blm zmlendikten son
ra hayr deme dnemi gelip atb; olumsuzlama (yok-etme) grevi: Deerlerimizin yeniden
deerlendirilmesi, byk sava, [bizi) karar gnne anyor" (Agy, iyinin ve Ktnn te
si, 1).
mihail m. bahtin 165

olarak tannma ve olumlanma talep eder. Ancak ezamanl biimde bu ta


nnma ve olumlanrnay yadsr zira bu sylemde o, gsz ve edilgen ta
raftr. 61
Basite olumlamaya boyun emenin olanakszl insanlar arasn
da bitimli syleinin olanakszlndan kaynaklanmaktadr. Kiinin te
kinin olumlamasn olumlamas, bu olumlamann btnln tketebi
lecek yetide deildir. Bu yetersizlik, ikinci bir admda, kiinin ve tekinin
olumlamasn yine de tketemeyen olumsuzlama ediminin ortaya k
masna yol aar. Dolaysyla bu olum(suz)lama evrimi asla sona ermez;
nk "gerek-yaamdaki insan sesi ve tekinin ngrlen karl da
ayn lde kiinin i-diyalounu sona erdirme yetisinden yoksun
dur." 62 Syleinin syleimsel nitelii, yleyse, u ekilde zetlenebilir:
Kii kendini, tekini ikna ettii lde ikna eder. Ancak kiinin kendisi
ni daha younluklu olumlayabilmesi iin teki ikna edilmemelidir. Da
has, teki kii son zmlemede olumlanan olumladnda bir kez da
ha kii olumlamay yadsmaldr. Olumlanma evriminin bitimsiz bir bi
imde srdrlmesi olumlamamaya dayanmaktadr. " kna edici sesle
min younlamas kahramann teki sesi asndan bir i direncin gster
gesidir." 63
Syleirnsel benlik, yleyse, tekbenci bir eylem znesi deildir. Bu
sav iki nermeyle desteklemek olanakldr: Syleirnsel zne ancak te
kiyle birlikte vardr. Syleimsel zne kaba grgcln tasarlad gibi
dnyay (salt duyumsal veriler araclyla) kurgulayan / kuran zne de
ildir. Syleimsel zne "duyumlar dzeyinde" kalmaz, dnyay salt du
yumlar dnyas o\arak tasarlamaz. Grgcln tasarlad zne, btn
teki duyumlar gibi, verili bir duyumdur; bir duyumlar toplamdr ve
dnyay bu duyumlar anmsayarak kurar. Oysa syleimsel zne yalnz
ca anmsama ve duyumsama yoluyla dnyay bir taslak olarak kurgula
maz; duyumsama ve anmsama eylemsel varlnn uraklar olduun
dan, dnyayla kendini-anmsama-sreci olarak oluur. Syleimsel zne
dnyada deil, dnyaya katlmaktadr. Bu ynyle son zmlemede ka
ba zcle indirgenebilen -psikoanalitik yaklam gibi eilimlerin- ve

61 PDP, 253.
62 PDP, 254.
63 POP, 262.
166 ikinci blm

kiinin belleinin derinliinde, znenin "gerek zn" arayan yalancl


tarihsel yaklamlardan da ayrlr.64

lk (ide)
Romantik karakteri klasik karakterlerden ayran ey romantik karakterin
insiyatif sahibi oluu ve kendi kendine etkinleebilmesidir. Romantik ka
rakter, bitimsiz kii gibi eylemlerinden sorumludur ve anlamlar ve deer
ler evreninde iyi olana gdmlenmitir. Bu ynyle romantik karakter,
yalnzca karakterin kurucu gelerinin gereklemesi deildir; yazarn s
tesinden gelmekle ykml olduu trel-bilisel bir konum sahibidir.
Klasik kahraman, kurucu gelerine indirgenebilir ve bu kurucu
gelerin toplamdr. Yazgnn yerine gelmesi ve gereklemesidir, bundan
dolay bu karakter tryle almlayc / okur arasnda gerek bir sylei
gereklemez. Klasik karakter, olanaklar ve gizillikleri nsel bir dzene
e uyabilecek bir biimde tasarlanp sunulan bir "kii" dir. Bir ynyle ev
renselliin rndr, kendi evrensel tarihinin sonucudur. Sanatsal birlii
ve btnln bu yazgsndan karsar.
Klasik kahramana kart olarak romantik kahramann birlii ve b
tnln salayan ey, onun bir eree gdmlenmiliidir. Bu gdm
lenme ise deerler ve yarglardan kesinlikle bamsz deildir. Anlam ve
ya eree gdmlenme "lk" tarafndan belirlenir. Romantik kahrama
nn bireysellii bu lkden veya "lknn bedene kavumas"ndan kay
naklanmaktadr. Bu anlamda romantik karakter gerek-yaamdaki kiiye
daha fazla benzemektedir. lkyle dile getirilmek istenen ey Platoncu
"ide" deil, yaall1olayndaki gdmlenme olduundan gerek-yaam
daki kii gibi o da bitimsizdir. Kahramann gereklemesi, bundan dola
y, dncenin gereklemesi / edimsellemesi olarak nitelendirilebilir.
Kahraman/ kii bu edimselleme araclyla kii-haline-gelir ancak bu
edimselleme her seferinde btnlerunekten kaar. Bu btnlenmekten
ka, koulan ufuun ele geirilemeyiine benzer bir durumu imler. Bu

64 Bahtinci anlay; znenin, kiinin zel tarihine, kiinin kendi perspektifine veya psikanalizin
varsayd trden bir bilin derinliine indirgenebileceini yadsr. Bu anlay bir yzey felse
fesini andnr: Yzeyin, derinliin ast veya st olmad gkyz gibi. Yzeyle derinliin
atmas konusunda Toumier'nin Cuma ya da Pasifik Araf adl romanndan bu alnb akla
yc olabilir: "rnein u derinlik kavramn ele alalm, 'derin bir zeka', 'derin bir ak', bu
szcn kullanmn bir gn zmleyeceim asla aklma gelmezdi. Oysa derinlik kavram
n slk kavramna kar dncesizce kullanmak, bunun ille de az derinlikli deil 'geni y
zeyler" anlamna gelebileceini grmemek ne tuhaf bir nyarg."
mihail m. bahbn 167

zgllk, romantik kahramann yaam olaynn yinelenemez bir nitelik


kazanmasna yol aar; bu yinelenemezlik ise kahramann yazara ve alm
layc / okura kar dsalln gvence alhna alr. Yazar/ okur olarak
"ben" karsnda kahramann tekinin konumuna yerlemesini salayan
ey, lknn bu edimsellemesidir. lk kavram bu noktada bitimsizlik
kavramyla rtr.
Romantizm bir eit sonsuz kahramandr: Kahramana ilikin yazarn
kafa yormas kahramnn iinde(n) sunulur ve onu yeniden yaplandrr;
kahraman yazarn teye geen tm belirlenimlerini alr ve kendini geli
tirmek ve kendini belirlemek iin kullanr, bu da bu kendini belirleme s
recinin sonsuzlamasna yol aar.65
Bahtin, srekli olarak kendi kavramsallatrmasn Platoncu ve
benzeri idealist-monolojik kavramsallahrmalardan ayrmaya alyor.
"oksesli proje sradan tek-lkl ereveyle uyumazlk iindedir." 66
Herkesin paylah "genel" ve "saduyusal" bir lk -kavram olarak d
nce- yoktur; biricik dnsel edimin tesinde, ardnda bir z bulunma
maktadr. Tersine yalnzca lknn yaam olayna oksesli mdahalesin
den sz etmek olanakldr. yleyse varolu Varlk olarak lk'den pay al
mak deildir, e deyile varolu lksel Varlk'tan karsanmaz. Tersine,
varolu lknn yaam olayna oksesli kablmdr -lkler oulluu
nun veya lklerin yaam olayna oul mdahalesidir. Bu yzdendir ki,
"Dostoyevski'nin kahraman yalruzca kendine ve evresine deil, dnya
ya ilikin bir sylemdir; o yalnzca bili sahibi deil, ayn zamanda bir
ideologdur." yleyse varolu Varlk'n mdahalesi deil varla katlm
dr. Varolu, yaamn olusa} niteliine gdmlenmi kahramann lk
snn tarafl eyleminin rndr. Byle kavramsallatrldnda varo
lu, yalnzca kahramanlar arasnda deil kahraman ile yaam olaynn
arasnda da karlkl olarak gelitirilen etkileimin / ilikinin domasna
yol aar. "Kiisel yaam biricik biimde bencillikten arnr ve ilkeselleir,
kaba ideolojik dnme, tutkulu kiilikle yakn biimde ilikili bir biime
brnr." 67 Bu durum bireyleme ve oulluk ilkesi olarak eylem diye
adlandrlabilir. zne (veya lk) edimselletii lde biricikleir ve et
kili olur. Dolaysyla zne yaam olayna daha etkin bir biimde katlr,
onun kurucu urana dnr ve o lde etkilenir.

65 AA, 180-1.
66 POP, 78.
67 POP, 79.
168 ikinci blm

Bahtin oksesliyle mopolojik olan kartlatnrken yle srdr-


yor:
[Monolojik yaptn] yazan iin yalnzca doru bir dncenin dile
getirildii verili bir yaptn balamnda birilerinin bu doru dnceyi di
le getirmesi yeterlidir. [Monolojik yapt] kompozisyona ilikin deerlen
dirmeler, geerli veya uygun olan veya tmyle olumsuz olan ltler ta
rafndan belirlendiinde onu dillendirenin imgesininin olanaklln ze
delememelidir. Byle bir dnce, kendinde, kimseye ait deildir.68
Bylece lknn (dncenin) kahramann gelerinden biri oldu
unu varsaymalyz. Bunun da tesinde lk, kahramann raslantsal ve
olumsal bir gesi deil, kahramann gdml69 eyleminin zorunlu sonu
cudur. stelik bu edim kahramann azna laf koymak deildir, bizzat
kahramann konuma eylemidir. Bu durumda lknn gerek tarihsellii
gerekse soykt (lknn kime ait olduu sorusu) nem kazanmakta
dr. Bu, belirli koullar albnda, belirli bir uzamda ve belirli bir zamanda
gerekleen belirli bir eylemin sonucu olan belirli bir lkdr. Yeri doldu
rulamazlnn, biricikliinin ve yinelenemezliinin kayna bu belirlilii
dir. Bu zellik Bahtinci lk kavramyla Platoncu lk kavram arasnda
ki baka bir ayrlktr. Platoncu lk bir kereliine ve sonsuza dek vardr
ve monolojik yaptn lks gibi sonludur. Bundan dolay lkyle sahibi
arasndaki iliki olumsaldr. Bu lk; kendinde, kendisi iin ve kendi ba
na olduundan ne soyktnden ne de tarihinden sz edilebilir. Oysa
Bahtinci lk bitimsizdir; olay oluturmak zere olaya katlmakla kal
maz, kahramann olaya biricik ve yinelenemez katlm yoluyla oluur ve
bir lkye dnr. Monolojik metin yazarnn lks bu yarato geden
yoksundur, Nietzsche'nin anlad anlamda olumsuz ve tepkisel bir tutu
mun gstergesidir.70 Monolojik lkyle birlikte olumlama-olumsuzlama-

68 PDP, 79.
69 Gdml (ngilizce'si directed): Kendi zgn felsefi jargonunu gelitirirken Bahtin dnemin
balca felsefi akmlanyla ayrln da belirginletirmeye alyordu. Gdml, Husserlci
grngbilimde "ynelim" veya "niyet" anlamlarna gelen "intention"a kar kullanlmakta
dr. Ynelim veya niyet daha znel bir vurguya sahip, oysa gdm -askeri vurgusu da gz
nnde tutularak- bu znel vurguya kar basit bir nesnelcilii deil, hem znel olann -ni
yetin- hem de bu znel olann nesnel olarak gereklemesinin, bu gereklemesinin de etki
olarak llebilirliini kapsamaktadr. Bir btn olarak benden balayarak sregiden varlk
olayna etkin katlm srecini, etki-oluu dile getirmektedir.
70 "Edilgin" ve "tepkisel gler" konusunda bkz. Gilles Deleuze, Nietzsche and Philosophy (Ni
etzsche ve Felsefe) (lngilizce'ye eviren: Hugh Tomilson, Columbia Unversity Press, New
York, 1983), sayfa 40 ve sonras.
mihail m. bahtin 169

nn indirgemeci diyalektik (ikili) kartlnn erevesinde hapsoluruz.


Aynca byle bir olumlamann herhangi trden bir etkinlikten yoksun ol
duunu unutmamak gerekir. "Monolojik sanatsal bir dnya gr te
kinin lksn temsil nesnesi olarak tanmaz. Byle bir dnyada ideolo
jik olan her ey iki ulama blnr."71 Monolojik lk ya dorudur ya da
yanl; bir baka deyile ya yazara aittir ya da deildir. Bu ulamsal ayr
trma, lknn yaratcs olarak kahramann ve lknn etkin kavramsal
latrmasndan yoksunluun sonucu olan etkin kahraman kavramsalla
trmasnn yokluundan kaynaklanmaktadr. Szn ettiimiz kahrama
na ilikin etkin kavramsallatrma ancak byle bir "ulamsal ayrtrma"
bir yana brakldnda olanakldr. Ulamsal olarak farkl olanlar ilkile
nip etkileemezler. Varolu birlikte varolmak demek olduuna gre
(Trke' deki ite atnn kullanmnn da imledii gereklik) etkileimin
.
yokluu (etkin, biricik ve yinelenemez) varoluun yokluu anlamna ge
lir. Yalnzca g birimleri farkllklarn yaayarak deneyimleyebilir ve et
kinleebilirler ve yalnzca byle bir durumda gerek bir oulluktan (ve
buna bal olarak okseslilikten) sz edilebilir.
Heidegger'in tekinin lm olarak lm deneyimleme olanak
szl hakkndaki gr bu bak asyla kartlandnlabilir.72 Heideg
ger asndan teki dncesi -yukarda ifade edilen anlamyla- temsil
edilebilir deildir. teki dncesi benim kendi benlik dnceme olma
sa bile ulamsal aknsalla dntrlerek teksesliletiriliyor: Dasein bu
teksesliletinne ynnde ilev gren kavramdr. Son zmlemede, zel
de Heidegger felsefesi ve genelde monolojik dnce asndan tekinin
varl olanakszdr. teki, bu gre gre, en iyi olaslkla stesinden ge
linmesi gereken bir eydir. Bahtin'in dedii gibi "olumsuzlama genel ola
rak dncenin ar kuramsal olumsuzlamas (olarak) kald srece teki
nin olumsuzlanm dncesi bilincin yan sra baka zerk bir bilin
oluturamaz."73 Baka bir deyile olumsuzlama yle aklanabilir: Kii

71 PDP, 79.
72 Varlk ve Zaman'da (lngilsizce'ye eviren: John Macquarrie & Edward Robinson, Harper &
Row Publishers, 1962) Heidegger yle yazar: "lenin arbk-orada-olmayru ahmlamamza
yarayan grngsel uygunluk arttka lenin asil sonu-gelen-Varhk'run l y le Birliktelii
mizin araclyla deneyimlenemeyecek trden bir ey olduu aklk kazanr. lm, gerekte
kendini bir yitim olarak aa vurur, ancak bu geride kalanlann deneyimleyecei bir yitim
dir. Ne var ki byle bir yitime tabi kaldka lenin 'tabi kald' Varlk-yitimine hibir yoldan
eriemeyiz. tekilerin lm gerekten deneyimleyebileceimiz bir ey deildir, en iyi olas
lkla ancak lenin 'yan banda' olabiliriz" (282, H 239). Daha fazla aynnh iin agy'n 279. say
fasna ve sonrasna bkz.
73 PDP, 80.
170 ikinci blm

dnceyi belirli bir bireyin belirli bir eylem sonucunda yarath belirli
bir dnce biiminde anlamad srece tekinin bamsz bir bilin ola
rak ortaya kmas olanakszdr. Byle bir olumsuzlama veya deilleme
yalnzca teksesliletirilen bir dnyay amalamaktadr; bu dorultuda far
kn yadsnmasnn tesinde bir erek izlenmemektedir.
Farkn yadsnmas her trden ideolojik monolojizmin temelidir.
"deolojik monolojizm en ak, en keskin kuramsal aklamasn idealist
felsefede bulur. Teki ilke, e deyile varoluun birliinin olumlanmas,
idealist felsefede bilincin birliine dnr."74 Byle teksesli bir duru,
ironik bir biimde, varln birliinin yadsnmasna ve varolutaki ulam
sal farkllamann olumlanmas sonucuna gtryor ve bunun sonucun
da yanllanyor. Thomas Aquinas'n Varln tekanlamll veya ikizan
lamll sorununa kar nerdii "rnekseme ilkesi" varln birliinin
idealist felsefede kendisiyle elimesinin ilgin bir meidir.75 dealist fel
sefede varln birliinin yerini alan bilincin birlii kanlmaz bir biim
de belirli bir bilincin birliine dnr. Modem dncede de tekseslili
e doru byle yapsal bir eilimin bulunduunu unutmamak gerekir. Bu
eilim, zellikle olgucu felsefenin ada felsefi dncede baskn eili
me dnt urakta iyice belirginlik kazand. Bahtin'in dedii gibi:
"Tek bir bilincin kendine yeterliliine bu inan, belirli bir dnrn ret
tii bir dnce deildir; hayr, bu, btn isel ve dsal biimlerini belir
leyen ada dnemin yarata ideolojik etkinliinin derin yapsal bir z
glldr."76
lknn, znenin bir zellii olduu daha nce sylendi. imdiy
se bu konuya daha yakndan baklmal. Dostoyevski'de kahraman ile l
k arasndaki baa ilikin olarak Bahtin kendi bak asyla Engel
hardt'n bak asn karlatrr: "Dostoyevski'de kahraman Engel
dardt'n ne srd gibi kendinde-lk deildir; tersine, kii lkden
doar. Dostoyevski'de kahramann lk adam olduunu yeniden vurgu-

74 PDP, 80.
75 Aquinas asndan "rnekseme" ve ulamsal olarak ayn varlklar arasndaki sradzen ve bu
nun "tekanlamllk" ve "ikizanlamllk" ile kartl konusunda Gilles Deleuze'un "Seminar
Session on Scholasticism and Spinoza" (Spinoza ve Skolastizm zerine Ders) (Vincennes, 14
January 1974) balkl almasna bkz: "Bu nc topluluk [Aquinas ve ardllan) varln ne
tekanlaml ne de ikizanlaml olduunu, meksemeli olduunu savunuyordu. rneksemeli
varlk bu anlama gelir: Varlk dendiginde szcugun degifik anlamlannda sylenir. Ancak bu anlamlar
ortak bir lUden yoksun degildir: Anlamlar rnekseme kurallanna belirlenir" (sayfa 2).
76 PDP, 82.
mihail m. bahtin 171

lamak gerekir."77 lkden doan lk adam ayn zamanda lky ta


yan kapbr. lkden domak, lky gerek bir birey biiminde edimsel
letirmek demektir. Kahramann ve lknn bitimsizliinin kayna bu
dur; bu, kahraman dsal (mekanik), toplumsal veya psikolojik karakter
veya tipe indirgenmeye kar korur. Bu durum -kahramann lky birey
biiminde edimselletirmesi-lky "btnyle geerli bir lk"ye d
ntrr. Btnyle geerli bir lk kahramana isel etkileime ve syle
ime dayaldr. Kiinin imgesini yitirmesi durumunda "Raskalnikov'un
lks derhal btnyle geerli bir lk olarak imleme gcn yitirir
teki btnyle geerli lklerle srekli syleimsel etkileimini srdr
d savamdan ekilirdi,".78 bir baka deyile, byle bir kopu duru
munda kiinin imgesi kahramanla olan isel ilikisini yitirir: Btnyle
geerli olan lk "insan iindeki insandr."
Kahramann lk insanna dnmesi iin ben-merkezciliin tesi
ne gemesi zorunludur. Ben-merkezcilii amak, oulluu basit okluk
kavramna indirgeyen liberal tutumun tesine gemek anlamna gelir. Li
beral dnce bireye deimez bir z atfederek ironik bir biimde bireyi
eyletirir (bireyi, teki nesnelerle birlikte bir nesneler okluuna yol aan
baka bir nesneye indirger). Ben-merkezci ve eylemi kiiliin tekiler
le.ilikisi mekaniktir; varl birlikte-olu (so-bytie, birlikte-olu olay) bii
minde kavrayamadndan yalnzln stesinden gelemez. Kahraman,
lk insanna dnmek iin lkye adanmaldr. Byle bir adanmaysa,
ancak tekilere gdmlenmekle olanakldr. Byle bir adanma teki lk
ler oulluu olmakszn olanakszdr; nk lk yalnzca onu evrele
yen sesler oulluunda somut bir lk olarak edimselleebilir: "evre
deki seslemlerin varl sayesinde (lk) soyut anlndan arnr, ancak ve
ancak bundan sonra ( ... ) asil bir yaam srmeye balar." 79
Bahtin asndan lknn etkin doas kendini lk-g olarak l
k kavramnda gsterir: "lkler lk-g olarak yaar ve yaama kah
lr." lk-g ayn zamanda g birimi biiminde de yorumlanabilir. Ses
ler aras syleimsel iliki yalnzca lk en etkin biim olarak bir g bi
rimi biiminde kavramsallahnldnda gerekleebilir. G-lk, Dosto
yevski oksesliliinin temelidir. Byle bir bak, Bahtin'in neden Shakes-

77 PDP, 85.
78 PDP, 86.
79 PDP, 89-90.
172 iknci blm

peare' i oksesli romann kurucusu olarak grmediini de aklar. okses


lilik, yukarda da belirtildii gibi sesler okluu demek deildir. okses
lilik bir yandan her tekil sesin kendisine dnme sreci ve tekil sesin bi
timsizliidir, te yandan etkileerek ilikilenen glerin dizonant oullu
udur. Farkl grleri olabilen kiilikler okluu tek bana okseslilie
yol amaz. Kiilikler eylemde bulunmak durumundadrlar ve yaam ola
ynda bu olay araclyla olumaldrlar. Bu eylem ayn zamanda tekine
dorultulmu bir eylem olmaldr ve birlikte-olua dayal bir eylem bii
minde gereklemelidir. oksesli kiilikler zaman zaman belirli bir bak
asndan bile yoksun kalan kiilik sreleridir. Kiilikler oluurlar, gr
leri ve sesleri de yle. Olay oluturuyor, bir yandan da olay araclyla
oluuyorlardr. Bu kiiliklerin belirli bir yazglar yoktur ve (belirli bir er
eveye skp kalmamak anlamnda) inanszdrlar. Ufuklar srekli de
iip genilemektedir. Varolan ufku oluturan sorular dizgesini yadsya
rak ve bylece varolan ufka sonal sorular ynelterek ufku etkin bir biim
de deiime uratp dna taabilirler. Kiilik, varolan ufuklar ve ere
veleri istikrarszlatrarak oluur.80
lk-gcn zaman gesi de baka bir atma zeminidir:
Kendi zamanndaki syleilerde Dostoyevski gemiin ses-lkle
rinin de titreimlerini duydu ... Aynca ... gelecein ses-lklerini de duy
maya alh, imdiki zamanda sren bir syleide onlar iin tasarlanm
bir konumdan gelecek nasl yalvaca ndenebiliyorsa, onlar, henz am
lanm bir syleide dillenmemi bir yant olarak ndemeye abalad.
Bylece gemi, imdi ve gelecek imdiki zaman dzleminde bir araya ge
lip tartmaya giriti.81
Zaman, bu bak asnda, kahlmc lk-gcn etkin zaman bii
minde kavramsallahnlr. G-olarak-varlk, zamann belirsiz ve soyut
ayrmlamasn krar. Demek ki zaman, gemi-imdi-gelecek zamansal
konumlarn etkilemine katlan glerin etkin varlndan baka bir ey

80 Bahtin'in ufuk kavramna ykledii anlam Heidegger'in Varlk ve Zaman'da bu kavrama


ykledii anlamla karlabrmak konuyu anlamak asnda aklaya olabilir. Varlk ve 'Z.a
mar' n ngilizce evirmenleri Heidegger'in bu kavramla imlemeye alh anlam konusun
da unlar dile getiriyorlar: "Bu alma boyunca 'ufuk' kavram ngilizce konuan okurun
alk olduundan farkl imler ve vurgulara gndermede bulunuyor. ngilizce okur ufuun
genileyebilecek, derinleebilecek veya tesine geilebilir bir ey olduunu dnmeye ei
limlidir. Oysa Heidegger, ufuun genilemeyen. tesine geilemeyen, 'iinde sren' belirli
anlaksal etkinliklerin srunn belirleyen bir ey olduunu dnyor" (sayfa 19, 4 notu dip
not).
81 PDP, 90.
mihail m. bahtin 173

deildir. Bu anlamda zaman salt aknsal bir dzlem olarak anlalmama


ldr. Zaman izgisel bir sreyi imledii anlamda tarihsel deil uzamsal
dr (etkileen glerin konumuna baldr). Zaman bylece, mekanik de
vimin metrik ls olmaktan kurtulur ve eylemin younluk lsne
dnr, bizzat eylem oluverir. Zamanda ayrmlama bylece etkilerin
younluundaki ayrmlama biimine brnr; rnein, "gemi"in et
kin bir almas, imdiki zamann edilgin bir almasndan daha "vakit
li" olur: Zaman eyleyen konumlarn gerek younludur.

Karlk-verebilme (sorumluluk)82
Karlk-verebilme daha, 1919'da Bahtin'in en erken baslm yapt olarak
bilinen "Sanat ve Karlk-verebilme" balkl ksa makalesinde kullanl
maya baland. Bu kavram Bahtin'in btn almalarnda kullanlyor;
sylei, konuma edimi ve dinleyici sorunsal gibi konularla yakndan
ilikilidir.
Bandan beri bu kavramla vurgulanmak istenen ey mekanizmin
ve Rus Biimciler'in mekanik materyalist anlaynn grmezden geldii
bir konudur: zelde yazar ile metin ve okur ile metin arasnda sren sy
lei, genelde ise kiinin eylemi ve eylem sorumluluu arasndaki ba (bi
rinciler ikinci ilikinin zel biimleri olan belirli eylemler olarak grlebi
lir). "Bir btne, geleri zaman ve uzamda yalnzca dsal balanhlarla
ilikilendiinde, anlamn isel birliince olgunlahnlmadnda 'meka
nik' denir."83

82 "Karlk-verebilme": Sorumluluk (otvetsvennost') terimi yerine tercih edilen bu kavram Rus


a'daki sorumluluk teriminin kk olan "yant vermek. karlk vermek" (otvet) gibi anlam
lar korumak iindir. Karlk-verebilme sorumlulua gre daha etkin bir vurgu iermektedir;
bu seslem, kanmca, Bahtin'in dncesinin dokusuna daha uygun bir karlktr. Yine de yer
yer, metnin iinde "sorumluluk" kullanlacaktr.
83 AA, 1. Ladislav Majetka "Deconstructing Bakhtin" adl almasnda 1920'li yllarn erken d
nem Bahtin'ini 20'1erin sonu ve 30'1u yllarn Bahtin'iyle kartlatnyor. tk.inin, Kant felse
fenin etkisinde, ikincisinin ise diyalektik materyalizm ve Hegelci felsefenin etkisi altnda ol
duunu ne sryor: "1924'te Bahtin'in yazd metin aka Broder Christiansen ve Alman
yeni-Kant hareketten esinlenmiti, ancak Voloinov adyla imzalanan metinler diyalektik
materyalizm retisi ve Alman Hegelci hareketten etkilenmiti" (sayfa 261). Bahtin ile yeni
Kantlk arasndaki iliki konusundaki tartmalar bir yana Bahtin'in erken dneminden
balayarak, rnein, Bir Eylem Felsefesine Dogru'da bile, Kant ve yeni-Kant felsefeye ele
tirel yaklatn sylemek olas (Bir Eylem Felsefesine Dogru'da psikolojizm ve soyut kuram
salaln eletirildii blmlere bkz). lk bilinen yaynlanm almas "Sanat ve Karlk-ve
rebilme" de ise mekanik anlay eletirirken Hegel'in Felsefe Tarihi Dersleri'nde Demokri
tos'un mekanik anlayn aklad kavramlarla i grr. Etkilendii kaynaklar ne olursa ol
sun Bahtin'in zgn bir dnr olduunu sylemek yine de olanakldr.
174 ikinc blm

Byle bir birlik hangi zeminde belirebilir? Bu zemin kiidir: Kii ge


nelgeer anlaytaki zne deil; byle bir birlii retmek zere olua etkin
bir biimde katlan znedir. Buna gre, rnein, bilim, sanat ve felsefe
ls mekanik olarak yanyana getirilecek ayn dzlemler deil isel biim
de ilikili olan ve kiinin eylemi boyunca isel biimde ilikilendirilmesi
gereken dzlemlerdir.
Yine de bu birlik mekanik, dsal bir biime brnebilir. Mekaniz
me yatkn bir bak asna gre sanat ve insan, kiide genelde safa, o
u zaman mekanik bir biimde birletirilir: Kii zaman zaman "gndelik
yaamn skntlarn brakr ve bir sreliine baka bir dnyaymcasna
yaratc eylem dzlemine, 'esin, tatl sesler ve arklar' dnyasna girer."84
Karlk-verebilme sanatn etkin gesini yaratc esin deil, yaratc
eylem olarak grdnden kiinin kltr birliinin olutuu odak nokta
s olarak vurgulanmas gizemsizletirici bir etkiye sahiptir. Bir yandan bu
etkin z vurgulayarak ve sanatsal edimi sregiden yaam dzleminden
ayrmayarak bu anlay sanat rnyle gerekten karlaabilir. Byle bir
birlii olanakl klan ey karlk-verebilmedir:
Peki, kiinin kurucu gelerinin isel balantsn gvenceye alan
ey nedir? Byle bir gvenceyi yalnzca karlk-verebilme salayabilir.
Sanatta deneyimlediim ve anladm hibir eyin yaamm etkilemeden
kalmamas iin sanatlarda deneyimlediim ve anladm eye kendi yaa
mmla karlk vermeliyim.es
Bu bak, sanatla yaam zdeletirmeye abalamaz. Bu anlay
yaamn, etiin, siyasetin vb. estetize edilmesi deildir. Ne var ki karlk
verebilen bir birlik zerinden bu dzlemlerin birlii olana doabilir ve
aralarnda gerek bir sylei ba gsterebilir. (Yazar veya almlayc ola
rak) sanatsal etkinliim yaammdaki bir sorunun karl, yaamm da
sanatn yol at bir sorunun karl olmaldr yoksa etkinliim herhan
gi bir anlamdan yoksun kalr.
Karlk-verebilme, konuma eylemleri ve yaznda alc (muhatap)
ve gnderi (hitap) sorunlaryla da ilintilidir. Her ifadede -yazn ifadenin
zel bir biimi olarak dnlmelidir-anlamn ortaya kabilmesi iin
gnderenin (hatip) yan sra alc da gereklidir. Alc olmakszn hibir ifa
de, sylei ve anlam gerekleemez. Gerek bir rn olarak anlam ve sy-

84 AA, 1.
85 AA, 1.
mihail m. bahtin 175

lei yalnzca gnderen ve alc arasndaki eikte gerekleebilir. Kii bir


muhataba hitap etmedike konumaz; yalnzca ses karr. Dostoyevski
yazn ve gelerini deerlendirirken Bahtin bu yaznda alc gesini, gerek
ierikte gerek biimde nemli bir yarah olarak sunar.
Yeraltndan Notlar'n sylemi btnyle bir gnderi-sylemdir. Ye
ralt Adam iin konumak birine hitap etmektir... Ancak kendisine, ba
kasna, dnyaya konuurken ezamanl olarak nc bir kiiye de sesle
nir: Gzlerini yana, dinleyiciye, tana, yargca evirir. Syleminin bu e
zamanl l-gdm ve hibir nesneyi gndermede bulunmakszn ta
nmay gerei ayn zamanda syleminin olaanst canl, hareketli, te
lal, yer yer sknh veren doasnn ortaya kmasndan sorumludur.86
Bu yzden karlk-verebilme Bahtin'in dneminin "zorunluluk
lar"ndan kaynaklanan basit bir terminolojik seim olarak dnlmeme
lidir (geri bu zorunluluklarn belli bir etkisi sz konusu olabilir; byle bir
durum dolayl bir biimde Bahtin'in szcklerin toplumsal ve ideolojik
deiime duyarl olduu savn destekler). Karlk-verebilme bakasna
gdml ahlaktan kaynaklanr; bu kanlmaz bakas olmakszn sylei
ve anlam olanakszlar; bakas kiiyi syleinin sonsuz sarmalna srk
ler.
Karlk-verebilme ve gnderi, gler ve lkeler dnyasnda ortaya
kar. Karlk-verebilen syleiye kablanlar teki kahlmclan etkileyebi
len konumlar edinmelidirler. Byle bir sylei ve gnderi nesneler arasn
da deil yalnzca zneler arasnda gerekleebilir. "Dostoyevski'nin dn
yasnda, genelde, nesnemsi eyler, salt madde, nesne yoktur, yalnzca z
neler vardr... sz yalnzca gnderi biiminde ortaya kar: teki sz
syleimsel olarak ieren, teki sze ilikin, teki sze gndermede bulu
nan sz."87 Gsterge olarak zne szle ortak bir z paylatndan teki
ni syleimsel bir biimde iermeyen ve tekine gndermede bulunma
yan bir zne sz konusu olamaz.
Karlk-verebilme, tekinin karlk veren ve yantlayan etkin var
ldr. "Kimsin?" (kimlik) sorusu tekinin yalnzca varlna ve stelik
belirli bir lde yneltilebilir. Bu soru asla btnyle yantlanamaz, b
tnle kavuamaz ve sonsuz sylei sarmalna kablmadka btn yn
lerini davurmaz. Bu anlamda karlk-verebilme byle sonsuz bir soru-

86 PDP, 236-7.
87 PDP, 237.
176 iknci blm

yant eylemi ve kahraman sona-erdirme (btnle kavuturma) olanak


szldr. tekinin ele geirilemezlii, sanat yaplnda kahramann yazar
tarafndan epeevre kuahlamay eklinde yansr. Yazar, okur/ almla
yc olarak, kahramanla yalnzca karlkl sorgulama-yantlama srecin
de ilikilenebilir: Byle bir srete yazar da kahraman da deiime urar.
"Kimsin?" (kimlik) sorusu da zneleme olanaklarn btnle
kavuturamaz. zneyi eylemin "kii"si ("kim") ile zdeletirdiimizde
eylemden nce btnle kavumu bir zne varsaym oluruz. Oysa
karlk-verebilen anlay yle biimlendirmek gerekir: zne yalnzca
eyledike eylem znesidir. Bu zne, eylemden sonra baka bir "kii"dir;
nk bu eylem boyunca bizzat kendisi de deiime uramtr. Bu du
rumda imlemeye dayal bir yant olanakszdr. te yandan, eylem boyun
ca byle bir soru yneltmek de olanakszdr. Ksacas, kii varken eylem
yoktur, eylemin olduu yerdeyse kii yiter. Biricik olaslk, karlk-vere
bilen ve etkilemeyi vurgulayan yanttr. Eylem yalnzca baka bir eylem
le (yant veya karlkla} karlanabilir.
Karlk-verebilme g birimleri arasndaki ilikidir. Karlk-vere
bilme, tekinin doruya gre hakknn tannmasdr, olaya katlmn
onaylamak ve onunla ilikilenme istemidir. Karlk-verebilme tekiyle
syleiye girimektir.
Bu bak as, kesinlikle yazarn yalnzca tekilerin bak alarn,
dorularn bir araya getiren, kendi bak asn ve dorularn yadsyan
edilgin bir konumda olduunu varsaymyor. Durum kesinlikle byle de
ildir; tersine durum, yazarn ve tekinin dorulan arasnda zel bir i
ilikidir. Yazar adamakll etkindir, ne var ki etkinlii zel syleimsel tr
dendir. lgn, sesten yoksun zdekle etkin biimde ilikilenmek baka bir
kiinin yaayan, zerk bilinciyle etkin biimde ilikilenmekten farkldr.88
Karlk-verebilme, okurun nc ahs olarak varldr. Okur,
ayrma yol aan gzlemcidir. "Uzakl, kapall, edilginliine bakl
makszn gzlemcinin varl, olay baka bir olaya dntrr."89 teki
nin varl tketilemez; teki sorgulama-yantlama sonsuz srecinde ta
raftr. Doruluk bu sorumluluk zerinden biimlenir. Doruluk Bahtin'e
gre, yalnzca yaayan grnn, etkin anlan konusu olabilir: Doru, ku
ramsal dncenin soyutlamas deildir. Doru, bir kurulutur; benin ve

88 PDP, 285.
89 SGE, 136.
mihail m. bahtin 177

tekinin dolaymnda kurulabilir. Bir karlama rn olduundan salt


(duraan) bir yapdan ok syleimin sonsuz balamnda belirli bir yant
hr. Bu yzden dorunun istikrarszlahrc bir etkisi vardr. te bu yny
le doru dlem grngsyle balanhldr. Dlem de "olaan yaamn
tuhaf grnmesine neden olur." Dlem, karlk-verebilen yaznn
nemli bir gesidir. Karlk-verebilen yazn, yaam edilgin bir biimde
temsil etmek yerine; yaam istikrarszlahrc bir d dorultusunda g
lendirmeye ynelir. Dzeni biimsizletirir, saltl greceliletirir ve her
eyi dnme tabi klar. Bu durumda ortada znenin sonsuz bir syle
im boyunca sren eyleminden baka bir ey kalmaz. Dlem gerein
olanadr; dlenen gereklemekten alkonamaz.
Bu balamda doruluk asil varoluun z deildir; nk doru
luk bulunmaz, ina edilir. "Asalet ve doruluk bizzat varoluta bulun
maz, tannan ve dillendirilen varoluta ortaya kar."90 Doruluk, eyle
yen znenin karlk-verebilen ifadesi ve varlnn teslim edilmesidir.
Karlk-verebilme, olua katlmn ve ayrma yol amann tannmasdr;
doruluun inasna ynelik sorumlu eylemdir ve olanakl yantlar bi
imleyerek sonsuz sylei sarmalna katlma giriimidir: "Sz iin (dola
ysyla da insan iin) karlk alamamaktan daha kt bir ey dnle
mez."91

nc Blm: Dil ve Eylem

Olay, eylem
Bahtin'in dnsel evreninde olay ve eylem kavramlar yan yana d
nlmelidir. Olay, benin var-oluudur. Bu olu; bitimli, sonal bir verilmi
lii deil, gdml, eyleyen zneyi imler. te yandan olay, sadece benim
tekilerle birlikteliim biiminde gerekleebilir. Benin varlnn bir olay
biiminde gereklemesi, ancak ve ancak tekilerle etkileim ve kartlk
iinde olanakldr. Benin varlnn olay biiminde gereklemesi, bizzat
bir arada varoluu -benin, tekinin ve aralarndaki etkileimin bir arada
ln-imleyen ve sregiden yaam olayna ynelik karlk-verebilen
edimde bulunmak anlamna gelir.92

90 SGE, 138.
91 SGE, 127.
92 10 numaral nota bkz.
178 ikinci blm

Olay, sregiden yaam olaynda varln birliidir. Yaanann ala


nnda sregiden ve bu alanda da nesnellemesi gereken eydir.
Bu biricik birlii ancak edimselleme srecindeki yinelenemeyen
Varlk olay kurabilir; kuramsal ya da estetik ne varsa yinelenemeyen Var
lk olaynn kurucu ura olarak belirlenmelidir; doal olarak artk ku
ramsal ya da estetik terimlerle deil.
Gerekte olay kuramsalclk ve estetizme ikin bir zayfln gster
gesidir: Kuramsal veya estetik bir btn, anlaymz ne denli glendi
rirse glendirsin, bitimli olduundan yinelenemeyen yaam olayna ula
amaz. Bu kuramsal veya estetik btn karlk-verebilen bir eylemi imli
yorsa, ancak eylemi merkezsizletirme yoluyla yaam olayna kahlrna
olasl elde eder. Avant-garde sanat da dahil, estetik arayn paradig
mas, estetii yinelenemeyen yaam olaynn yerine yerletirmektir. Ola
yn yinelenemezlii olay uzamda ve zamanda ba ve sonu olan bir sre
gibi dnmemize yol amamaldr. Tersine, olay belirli bir eylem boyun
ca biimlenen belirli bir varln biricik birliini imlemektedir. Dahas, bu
yn, olayn, belirli bir biricik bir varln zorunluluunu vurgular. Avant
garde' n savlad sanatsaln bamszl; bu anlamda yinelenemez ya
am olayna karlk-verebilen kahlm grevinden yan izme bahanesidir.
Avant-garde, hala sanatsal etkinliin ereinin byk sanat yaph olduu
nu varsayar. Oysa eylem, olaya kabldka, karlk-verebilen yapsndan
dolay kendisine deil de bir baka uraktaki yinelenemez yaam olayna
gndermede bulunur. Bu, Brecht'in ifade ettii sanatsal yarahm ve alm
lamann yzn yaam olayna dndren yabanalahrma etkisini and
ran bir baktr.
Yaamn estetize edilmesi ve estetize varlk kavram, kuramsalal
n yan sra sregiden bu edimsel olay kavrayamaz; nk sanat veya
kuram dn, "ben" ve ''benin eylemleri" kavramlarnn hibir deike
sini gereksinmez. Byle bir kuram veya sanat dn, benin yinelenemez
varln dlayan bir soyutlamadr.
Olay, dardan ne nesnel ne de znel bir biimde anlahlabilir; olay
yalnzca kahlm yoluyla, benin iinden deil de bizzat olay iinden ak
lanabilir. Byle bir kahlm (taraf tutmak), ne "ben"i ne de "nesnel"i soyut
layan karlk-verebilen bir eylemdir.
ada felsefe bylesi bir ierleme durumu salamakta baarsz
kalmhr; bunalm durumunu oluturan ey de budur. Gerekletirilen ey-
mihail m. bahtin 179

lem veya davran, biri ieriin / anlamn nesnel teki yapmann znel s
releri olarak ikiye blnmtr. Birinci paraya dayanlarak son derece
apakl iinde gerekten gsterili olan tek, dzgl bir kltr birlii
yaratlmtr. kinci paraya dayanlarak, btnyle kullansz diye d
lanmad takdirde (nk ierik/ anlam bir kez ayrtrld m an, bt
nyle znel birey olur), en iyi durumda Bergson'un duree'si veya elan vi
tal i gibi [12 okunamayan szck] belirli estetik veya kuramsal bir ey el
'

de edilir ya da kabullenilir. Ancak ne ilk dnyada ne de ikincisinde bir ey


lemin gerek, karlk-verebilen biimde gerekletirilmesine yer yoktur.93
Sorun, daha nce deinilen benin benden baka olabilmesi sorunu
nu andryor. Oysa gerekte bu soru geersizdir; nk ben, olayn, szn
gelii, "izgisi" zerindeki "noktadr". Ben olaya zdetir: Olayn bkl
mesidir. Ne var ki kuramsalc, soyut yaklam, bu soruyu ciddiye alp
olumlu bir biimde yantlar. Bu yanlgsnn temelindeyse, duyusal-istem
sel biriciklik anlamndaki "ben"in edimsel, olay iindeki varoluunu an
layamamas yer almaktadr. Kuramsalcln soyut znesi yalnzca evren
sel biimde gerekleebilir. Biricik deildir. Marks bir rnek kullanacak
olursak, kuramsalc bakta emek, bireyin emeini bask altna alan, ona
kart uzam-zaman birliinden soyutlanm ve yeri doldurulabilen genel
emei temsil eder. Bu durumda zne olmak, uzam-zamandan soyutlanm
devim gibi biricikliinden arndrlm olan olas herhangi bir zne olmak
demektir.
Olay; katlm gerektiren, yanl ve mazeretsiz bir edim olduundan
u sonuca varabiliriz: Kii olmak, kii olarak kavranmak/ anlalmak de
mektir; kii olarak alglanmak, tekinin yaamna katlan olmak ve yaa
narak olaya dnmektir. tekinin algsysa, ancak benin konumuna ba
l olarak merulaabilir. "Gzlemcisi bulunan bir olay, gzlemci ne denli
uzak, edilgin olursa olsun, baka bir olaydr."94 Elde kalansa yinelenemez
olaydr. Bu, znenin, "kendinde zne" kavramna kar, bizzat olay oldu
u anlamna gelir.95

93 PA, 21.
94 SGE, 136.
95 Bu sonu, olayn veya "olu"un bir arada olmas anlamn daha da akla kavuturuyor.
SGE'de Bahtin, uslamlamasn benzetmeler kullanarak yle srdryor: "Tank ve yarg.
Biline; dnyada (varlkta) belirdiinde kkten bir deiiklik yaand. Ta hala ta gibidir, g
nese gne gibi parlamaktadr, ancak varolu olay (bitimsiz) bir btn olarak tmyle de
iir. nk bu olayda ilk kez dnyasal varolu sahnesine yeni, nemli bir kiilik kahlr: Ta
nk ve yarg" (sayfa 137).
180 ikinci blm

Gsterge
Gsterge kavram, ideoloji ve anlam kavramlaryla yakndan ilikilidir.
deoloji, en genel anlamyla bilimsel, sanatsal, yaznsal vb. styapy olu
turan ey ve bu alana ait yaplarn btn olarak kavramsallahrlabilir.
Bu etkinliklerin ortak yn, anlama kavumak iin, yle veya byle, gs
tergeye dayanmasdr. deoloji alan dnda anlamdan sz edilemez.
"deolojik olan her ey anlama sahiptir: Bir baka deyile bir gstergedir.
Gsterge olmakszn ideoloji olamaz." 96
Anlam veya gsterge, insani bir etkinliin sonucudur. Gstergeler
insanlara aittir; bu da sessizlii deil suskunluu bozmak zere dillendi
rildikleri anlamna gelir. 9 7
Fiziksel bir nesne, baka gereklikleri yanstacak bir imge veya sim
ge olarak belirlendike ideolojik bir rn olabilir. Bu fiziksel nesneye ancak
ve ancak bu koulda anlam yklenebilir; "ayn durum retim aralar iin
de geerlidir."98 Gstergeler dnyas, doal veya toplumsal grnglerin
tesinde veya stnde bir yerde deil; bu grnglerin yarubanda, z
gn bir dnya olarak varln srdrr.
deolojiden konutuka karlk-verebilen eylemler olarak anlam
ve anlak.la ilikili deer konusu da hemen konuya dahil edilmelidir. "de
olojik olan her eyin gstergebilimsel bir deeri vardr": Gsterge basite
var deildir (ntr bir varlk srdrmez); gsterge doru veya yanlhr.
Gsterge deerlendirilmelidir ve her almlandnda, anlaldnda, kul
lanldnda vb. da deerlendirilmektedir. Sz, biem, yazn vb. nin gsterge
bilim alannda yer ald dnldnde, ideolojik rnlerin kullarunu
run neden deerlendirmeyle yan yana ilerledii daha bir aklk kazanr.
Gsterge, en temel aamadaki kullanmyla bile znenin eyleme etkin ka
hlmru imler. Bu etkin kahlma yol ahndan "ideolojik gsterge gere
in salt yanss, glgesi deil, gerein bizzat maddi bir parasdr."99

96 MPL, 9.
97 "Sessizlik" ve "suskunluk" arasndaki fark iin bkz. SGE, 133: "Sessizliin sesle bozulmas
mekanik ve (algnn bir koulu olarak) fizyolojiktir; suskunluun szle bozulmasysa kiisel
ve anlalabilirdir: Bu, btnyle baka bir dnyadr. Sessizlik hibir eyin (veya herhangi bir
ey) ses yapmamas demektir; suskunluktaysa kimse (veya herhangi biri) konumuyor demek
tir. Suskunluk yalruzca insanlar dnyasnda (ve yalnzca kiiler iin) olanakldr. Doal ola
rak sessizlik ve suskunluk greceli kavramlardr."
98 MPL, 10.
99 MPL, 11.
mihail m. bahtin 181

Bu aamada sormamz gereken soru, insann ksmen de olsa ide


olojik zgnlkten (anlamdan) yoksun bir dnyada yaayp yaayamaya
cadr. Yukardaki sylenenlere dayanarak bu soruyu olumsuz bir biim
de yantlama gerei ortaya kar. nsann "anlam" dzlemindeki varl,
"altn a" romantik imgesi kadar (insana zg anlaml) insan varoluu
nu soyut varlk dzlemine yerletirmek isteyen eilimi de yadsr. nsan,
anlam dzlemine doar. Bu dzlemse Varlk'a ait bir dzlemi deil, insa
ni etkinlik dzlemini imler.
dealizm ve psikolojizm, anlamann yalnzca belli trden gsterge
bilimsel materyalle (rnein, i konumayla) olanak kazandn, gster
genin gstergeye dayandn, bilincin yalnzca gstergenin maddiliinde ci
simleerek olanakl olduunu grmezden gelmektedir. Bir gstergeyi anla
mak, her eyden te, almlanan gsterge ile teki ve fiilen bilinen gster
ge arasnda bir gnderme edimidir, e deyile, anlamak bir gstergeye
gsterge yoluyla karlk vermektir.100
fade, sorulmu sonsuz sorular dizisine bir soru biiminde, yantla
ma ve gnderi edimleri olarak verilen bir karlkhr. Bu ynyle ifade,
ideolojik belirleme / gsterme eyleminin syleimsel doasna gnderme
de bulunur. deolojik herhangi bir ey ve gstergesel herhangi bir anlam
yalnzca teki anlaml gsterimlerle ilikili olduu lde anlamldr.
Byle olunca bizzat anlam da belirsizlemeye balar; nk her gsterme
ediminden sonraki yeni gndemeler, ilikiler ve etkileimlerin sonucun
da anlam deiir ve yeni anlamlar yklenir. Bu, te yandan, retilen bir
gsterge olarak anlamn zgnlyle de ilgili bir gerekliktir.
Bilincin maddilii, bir baka deyile, varolabilmek iin bilincin
maddi olarak retilen gstergeyle ilikili olma zorunluluu, kendinde, an
bir bilincin olamayacan tantlar. Bilin, bir eyin bilinci olmak zorunda
dr: Etkilerinden soyutlanamayan kuvvet gibi, bilin de gdmlendii
nesnelerden soyutlanamaz. Bunun tesinde, bilin evresindeki olay ve
olgular edilgence -yanstan bir yzey deil; anlam yklenebilen ideolojik
gstergeleri retecek olan edimlere etkince kablan bir sretir.
Bu ideolojik zincir belirli bir bilinten baka bir bilince uzanr, bi
linleri birbirlerine balar. Her eyin tesinde, gsterge yalnzca bir bilin
cin baka bir bilinle etkileimi sonunda ortaya kar. Bizzat bireysel bilin
cin ierii de gstergelerden oluur. Bilin ideolojik (gstergebilimsel) ie-

lOO MPL, 11.


182 ikinci blm

rikle doldurulduktan sonra, e deyile toplumsal ilikiler srecinde bilin


ce dnr. 101
deolojinin toplumsall, ideolojinin insanlarca, gerek, yaayan ve
etkin bir biimde ilikilenen ve etkileen insanlarca retilmesine dayanr.
Anlam, gsterge ve ideoloji bu "aradaki" alana ait gerekliklerdir, bu yz
den de "gsterge yalnzca bireyler aras blgede ortaya kabilir." Gsterge,
toplumsal bir gerektir; zira anlam, evreninin bir paras olabilmek iin
teki gstergelerle ilikilenmek durumundadr. Bu yzden, nasl ki bir
"ilk ifade" den sz edilemiyorsa bir ilk anlamdan da sz edilemez.
deoloji gibi bilin de toplumsal bir belirlenmedir. Bilin, syleim
sel srelerde anlamn etkin reticisi olarak tasarlanmaldr. Bilin, "top
lumsal ilikiler srecinde rgtl bir topluluk tarafndan yaratlan gster
gelerin maddiliinde oluur ve biimlenir... Bilin yalnzca imgede, sz
ckte, anlaml iarette vb.de barnabilir."102
Gsterge, toplumsal biimde rgtlenmi bu bilinlerin iletiimle
rinin gerekletii maddi zemindir. Varoluu, "iletiimin maddilemesin
den te hi bir eyi" imlemez. Bir gsterge olarak szcn zel bir ko
numu bulunmaktadr. Szck bir yandan bir gstergedir, bu yzden gs
tergeler konusunda aklananlar szck iin de geerlidir. Szck, top
lumsal biimde rgtlenen bireylerin eylemlerinin ideolojik rndr.
Bu yzden de "toplumsal ilikilerin gerekletii en an, en duyarl or
tamdr." Ayn zamanda szcn bir baka zellii de bulunmaktadr:
Szck, "ideolojik olarak ntr bir gstergedir," bir baka deyile szck be
lirli bir ideolojik alana ait deil, alanlar aras zgllklere sahiptir. Sz
ck farkl ideolojik edimlerde (bilimsel, dini, estetik, etik, vb.) kullanla
bilir. Bunun yan sra, en nemlisi toplumsal topluluklarn iletiimlerinin
dorudan gerekletii dzlem szcktr. Sz(ck) bir yandan retim
koullaryla, te yandan ideolojik dzlemlerle ilikilidir. Dahas, szck
bu koullar, baka dzlemleri ve kendisini ifade eder. Bu, szcn en
gz kamatrc yndr. Bunun yan sra, bizzat etkin bir biimde etki
leen bilinlerin rettii ve iletiim iin kullanlan aygt olan sz (ck)
hem bilin ii yaamn gstergesi hem de "(i konuma olarak) bilincin i
yaamnn gstergebilimsel ierigi"dir. "Bilincin dolaym olma, bu zgl
konumundan dolay, szck btn ideolojik yaratma elik eden zsel bir ie-

101 MPL, 11.


102 MPL, 3.
mihail m. bahtin 183

rik olarak iler. Sz, btn ideolojik eylemlere elik eder ve onlan yorum
lar." 103

Ostyap olarak dil


Dilin veya ideoloji alanna ait herhangi bir etkinliin altyapyla ilikisi
dsal birlemeler biiminde, bir baka deyile ok erken tarihte, Sanat. ve
Karlk-verebilme' de mekanik anlay olarak eletirilen ekilde tasarlan
mamaldr.104 "Verili herhangi bir ideolojik deiimin anlamn ona uy
gun ideolojik balamda belirlemek, her ideolojik dzlemin btn kurulu
uyla temeldeki deiime bir btn olarak tepki gsterdiini grmek z
sel nemdedir." 105 Temel, edimsel varolutur. Szck, "ideolojik bir im
ge"dir. Bu imge, anlamna dilsel topluluun heterojen dokusunda kavu
ur. Bu heterojen topluluk; ideolojik edimler, gndelik yaam, siyaset vb.
araalyla mbadele edilen, eliik birok kardan oluur. Bahtin asn
dan szcn anlam basite sorulup belirlenebilen ntr bir ge deildir.
Szck, anlamna toplumsal snflarn, topluluklarn ve kalabalklarn et
kinlik tarihi boyunca kavuan ideolojik bir birimdir. Bu anlamda "szck
toplumsal dnmn en duyarl gstergesidir." Bu deiimin imledii en
nemli nokta szcn anlamnn bitimsizlii, tamamlanmam doas
ve henz son biimine kavumam olmasdr. "Szck henz yeni ide
olojik nitelie kavumam, btnlkl ideolojik biime brnmemi de
iimlerin niceliksel, yava birikiminin gerekletii ortamdr. " 106
deolojik ifade biimlerine, anlam vb.deki deiimlere kar duyar
l olan szck; toplumsal bir snfta, bir toplulukta veya kesimde kullanm
biimine uygun olarak dzenlenir. "nsan davrannda ideolojik iletiim
iin her toplumsal topluluun ve her dnemin kendi konuma biimleri
repertuan bulunur." 107
Buraya kadar sylenenlerden gstergenin biim ve ieriiyle iliki
sinin iki ynl olduunu syleyebiliriz. Biim szcn deimeyen, du
raan yz ve ezamanl varldr, ierikse konuma biiminin artza
manl (tarihsel) srete gereklemesidir. Bunun yan sra, gstergenin bi-

103 MPL 15.


104 Baknz AA, sayfa 1.
105 MPL, 18.
106 MPL, 19.
107 MPL, 20.
184 ikinci blm

iminin bizzat ideolojiyle, somut toplumsal ilikilerle ve iletiimin maddi


temelleriyle ilikili olduunu da anmsamak gerekir. Bu ba olmazsa bi
im, yinelenemeyen konuma eylemi somutluu iinde edimselleecek
gizilliini ve canl gerekliini yitirir. "Yalnzca toplumsal bir degere kavuan
ey ideoloji dnyasna girip biimlenir ve yerleebilir." 108
Btn vurgular, seslemler ve sesler toplumsal biimde anlalmal
dr, aksi halde (sz) anlamndan yoksun kalr; salt fiziyolojik bir varla,
mekanik biimde oluan bir sese dnr. Bu toplumsal tanmlanma s
zel edimin izlekini oluturur:
deolojik izlek her zaman vurguludur [ . ] bu vurgunun kayna bi
..

reysel bilin deildir. Vurgu, vurgu olarak, bireyler-arasdr. Hayvann


l, organizmann aaya kar an karl vurgudan yoksundur, bt
nyle doal bir grngdr. Byle bir lk toplumsal atmosfere ilgisiz
dir, bu yzden de gsterge retiminin en ufak bir krntsn bile ier
mez.109
Konuma biimleri toplumsal durum ve koullar balamnda i g
rr. Konuma biimleri; toplumsal atmosferde, btn deiim ve dn
mlerin gerekletii toplumsal alann gerekliinde anlalmaldr.
"Gstergelerin biimi her eyden ok iletienlerin toplumsal rgtlenii ve iliki
lerinin dolaymsz koullar tarafndan koullanr." 110 Bu yzden dili toplum
st, soyut bir gstergeler dizgesi olarak deil "iletienlerin" ilikisi bo
yunca varolan edimsel bir sre olarak deerlendirmek gerekir.111 Bunun
yan sra metinsel balamlarda (yazn, bilim, felsefe balamlannda) orta
ya kan bunalmlar bu soyut yaplarn "biimsel" bunalmlar deil, top
lumsal dzlemin bunalmdrlar.
Szn ideolojik ntrl, toplumsal snflarla "gsterge topluluk
lar"nn zdeletirilemeyeceini gsterir. Bu yzden, vurgunun bireyler-

108 MPL, 20.


109 MPL, 22.
110 MPL, 21.
111 SGE, sayfa 118-19'da Bahtin unlar syler: "Dilin geleri dil dizgesi veya (szcn dar an
lamyla) "metin" iinde syleimsel ilikiye giremezler. Diller ve azlar (blgesel, toplumsal
jargonlar), (ilevsel) dil biemleri (rnein, tandk gnlk konuma, bilimsel dil vb.) byle
bir ilikiye girebilirler mi, baka bir deyile, birbirleriyle konuabilirler mi? Yalnzca onlara
dilbilimsel olmayan bir biimde yaklalrsa, e deyile, "dnya grne" (veya dnyann
anlamna ilikin bir dile veya konumaya), "bak asna" ve "toplumsal sese" dnrler
se." Dil-tesi gelerin nemine ilikin aynca Susan Stewarts'n G. S. Morson'un derledii
Bakhtin adl kitabn 41-57. sayfalarnda yaymlanan "Shout on the Street: Bakhtin's Anti Lin
guistics" (Sokakta lk: Bahtin'in Kar-Dilbilimi) balkl makalesine baknz.
mihail m. bahtin 185

aras doas durumunda olduu gibi, anlam da, bu kez seslem ve vurguy
la balanhl olarak snflar aras alanda bulunur. Snf savam gibi bir g
rng ite bu yolla dilde seslemlendirilip vurgulanabilir. Szn iki yze
ye sahip olmas, bir yandan ezamanl gelerle artzamanl gelerin ayr
masna ve ilikisine dayanr (biimi gstergedeki deimez doruluk ola
rak saklanma eiliminden sz edilebilir). Bir yandan da dildeki ayn vur
gular ve seslemler arasndaki ayrmlar ve ilikilere dayanr.
Gerekte her ideolojik gstergenin Janus gibi iki yz bulunuyor.
Gstergenin isel diyalektik nitelii yalnzca toplumsal bunalm veya devrimci
dnm dnemlerinde btnyle ortaya kar. Yaamn olaan koullarn
da, ideolojik gstergelerde yatan elikiler btnyle ortaya kamazlar,
nk kurulu, egemen ideolojideki ideolojik gsterge her zaman belli l
lerde gericidir ve toplumsal yarahc srecin diyalektik aknda nceki
etmeni, dnn dorusunu bugnn dorusu gibi gstermek iin vurgu
layarak duraanlahrmaya alr.112
Ksacas, dil dorudan altyapdaki ilikilere indirgenemez, ancak,
grece bamszlna karn canll, toplumsal retim ilikileri ve edim
lere dayanan altyap ile ilikili olarak anlalmaldr. Dil; salt bir yansma,
soyutlama veya ifade deildir. rnnn ve maddi varlnn toplumsal
ahmalar ve syleimler yoluyla anlama dntrld maddi bir re
tim aracdr.

Dil ve bilin
Bilin, kendi dnda duran toplumsal-ideolojik bir rndr. Bu yzden,
bilinle ilgili sorularla uraabilmek iin zgn bir arahrma biimi, bir
ideoloji bilimi gereklidir. Bilincin toplumsal yaps syleimsel zgll
n imler: Bilin bir gstergedir. Bilin, kendinde verili bir grng; ken
dinde bir z veya tz deildir. Bilin, ancak gsterge ve anlamn edinilip
uyguland toplumsal srecte sz konusu olabilir. Bilincin bilin-haline
gelme olduunu sylemek, bir baka deyile, bilincin bir sre boyunca bi
lince dntn dile getirmek bu sreci aklamaz; nk bilin, rne
in, hayvan organizmasnn oluumuyla sonulanan sreten ayn ve be
lirli bir srecin sonucudur. Bilin, etkin bir toplumsal srecin sonucudur:
"Bilinli bilin, toplumsal-ideolojik bir gerekliktir, bu anlamyla fizyoloji

112 MPL, 23-4, vurgular bana aittir.


1 86 ikinci blm

veya herhangi bir doa biliminin ynteminin kapsam dndadr... Bilin


cin katsaysn tanmlayan sreler, bireysel organizmann iinde deil d
nda gerekleir; geri bizzat bilincin [bu srelere] katlmn da gerekti
rir."113 Bilincin ortaya k sreci, bilincin yaam olayna karlk-verebi
len bir ekilde katlm srecidir; bilin znel bilincin (znenin) oluumuy
la sonulanan toplumsal etkileimin sonucudur.
"erideki bilincin gereklii gstergenin gereklii ile zdetir."
Bu yzden bilincin gereklii retilen bir eydir. Bilin yalnzca teki gs
tergelerle ve teki bilinlerle ilikilendiinde anlamldr. Bilin, fizyolojik
benle tekinin toplumsal nesnellii arasndaki alanda yerelletirilebilir.
Bu anlamda zne, bu aralkta edimselleen etkinliktir. zne, kendinde
olan deil; her zaman teki iin ve teki olarak kendisi iin znedir. "Or
ganizma ve nesnel dnya bu aralkta gstergede buluur... ierideki bilin bir
nesne olarak zmlenemez, yalnzca bir gsterge olarak anlalp yorumlanabi
lir."
Anlalp yorumlanmas gereken bir sre olarak bilin, her seferin
de ve yalnzca teki bilinlerle karlatnda yeniden retilir. Bu anlam
da, zneyi anlamaya ynelik toplumsal edim dzlemi dnda bir zne
yoktur. Arlama ve yorumlama edimlerinin, anlayan/ almlayan/ yorum
layan kiinin etkin katlmn gerektirdiini unutmamak gerekir. zne,
teki znelerce etkin bir biimde almlanp yorumland srece vardr.
Bu yzden zne, sz geen aralkta, etkin bir biimde bu srece katld
ve etkin, karlk-verebilen bir biimde almland lde oluur. Bu
oluun bir sre olarak "olmak"tan ayn, ona kart bir ey olduunu da
unutmamak gerekir.

Anlamn toplumsal zgll


dealizm; anlam, gstergeyi, bilinci ve zneyi tamamlanm ve btnlk
l bir ey gibi grp aklamaya eilimlidir. Anlam ve gstergeden ba
msz olan (ve bunlardan nce), ite ve btnlkl bir bilin varsayarak
idealizm, gstergeyi iteki benliin birebir davurumuna indirger. Byle
bir yaklam, teki znelerle etkilemeden ve ilikilenmeden nce bir z
veya tz biiminde btnlkl bir zne varsaydndan; zneyi sona eren
(bitimli) biimde tasarlar. te yandan, bu yaklam, anlam ve gstergeyi

l13 MPL, 25.


mihail m. bahtin 187

bu ze balayarak, ondan treterek ve onlar da bitimli yaplar olarak ta


sarlayarak oksesli ve ok-vurgulu ynlerini sakatlar. Bu baka gre, gs
terge btnyle iteki bilince baldr. Oysa Bahtinci bak asna gre,
gsterge olarak bizzat benlik veya bilin, yalnzca znelerin karlamas
nn gerekletii ite zemin biiminde anlalabilir. yleyse idealizmin
btn ortak eilimini yle biimlendirebiliriz: "Anlam maddi dnya
dan skp zamansz, uzamsz Tne yerletirmek." 114
Anlam, gstergeler arasndaki ilikinin bir ilevidir. Bu ilevsel ger
ekliin tesinde bir anlamdan sz edilemez. Herhangi bir deneyim, ken
disine anlam yklenebilmesi iin gstergelerle ilikilenmelidir. Deneyim,
yalnzca gstergeler araclyla akland lde anlalabilir. Bir baka
deyile, deneyimin gstergeler yoluyla aklanan anlamnn tesinde ba
ka bir anlamndan sz edilemez. Bu yzden "dile gelmez deneyim,"
"kendinde anlam" gibi iteki benlie bitimli bir varolu ykleyen anlay
n kurmacasna benzer bir kurmacadr. "Maddi olann dnda kendinde
bir deneyimden sz edilemez. Bu anlamda btn deneyimler aklanabilir
dir, e deyiiyle, gizil bir aklamadr. Btn dnceler, duygular, istem
sel eylemler aklanabilir."115
Deneyim, her zaman gdml bir deneyimdir. tekine gdmlen
mesi gereken bir eylemdir. Kiinin kendi deneyimi bile bir teki olarak
kendisine gdmlenmi olan kendi eylemi olarak kavranmaldr. Benlik
le benin deneyimi arasnda dolaymsz bir ba yoktur; nk hem dene
yim hem de benlik birer dolaym imler. Kendi deneyimimin anlam, y
leyse, tekine gdmlerirni deneyimimin aklanmasdr. "yleyse, isel
deneyimle aklanmas arasnda bir srama, gerekliin nitel bir dzle
minden baka bir nitel dzlemine geme sz konusu deildir. Deneyim
den deneyimin dsal aklamasna gei, ayn nitel dzlemin kapsamn
da beliren nicel trden [bir eylemdir]."116 Deneyim darda gerekleebil
diinden ancak ve ancak yukarda sz edilen eikteki dzlemde ortaya
kabilir.
Anlamn toplumsallyla ilgili bir baka konu, syleimle monolog
arasndaki ilikidir. konuma, i monolog biiminde gerekleen i sy
leimdir. Bilincin iteki uzam; iselletirilen dandanlktan, iselletiri-

114 MPL, 28.


US MPL, 28.
116 MPL, 28.
188 ikinci blm

len tekilikten ve teki olarak kendilikten baka bir ey deildir. Bilincin


teki gstergelerle ilikili bir gsterge olan "sz" den te bir anlam. ve
nemi yoktur.
Bilincin anlambilimsel maddesi en bata sz veya i konumadr...
sel yaayn temelini, erevesini oluturan ey szdr. Szden yoksun
kalsayd bilin belirgin lde daralrd; btn teki alma biimlerinden
yoksun kaldndaysa tmyle yok olurdu. 117
Bahtin, birey ile toplum arasnda varsaylan kartl yadsr. 118 Ge
leneksel olarak bilincin bireye, ideolojininse topluma ait olduu varsay
lr. Oysa gstergenin taycs olarak konuan, aklayan, dnen ve ey
leyen olan zne bizzat toplumsal dzleme aittir. Bireysel bilin bir gster
gedir ve (isel veya dsal) bir gsterge olarak da ideolojik, dolaysyla da
toplumsal bir gerekliktir. "Gsterge olarak gsterge toplumsaldr, bu da
dsal gsterge iin olduu kadar isel gsterge iin de geerlidir." 119
Btn konuma edimleri -ifadeler- birer karlktr. fadenin an
laml olabilmesi iin onun soru-karlk sonsuz zincirine katlmas gerekir.
Ancak bylesi syleimsel bir ifade anlamldr ve anlalabilir. fade bir
soruya karlk deilse canlln yitirir. Bu durumda ifade bir konuma
edimi deil; mekanik bir biimde yan yana dizilmi kapal bir halka ola
rak dil dzeneinin birimidir. Syleimsel iliki, hem bir sylei biiminde
hem de kartlklar arasndaki bir atma biiminde gerekleebilir. An
lam, yalnzca konuma ediminin taraftan arasndaki bu canl karlama
da ortaya kabilir.
Konuma ediminde znel deneyim dillendirilen szel ifade nesnel
deneyiminde zlr, dillendirilen sz ise, er ya da ge bir kar-nerme
retmek zere karlk-verebilen anlan eyleminde znelletirilir. Bildi
imiz biimde her szck farkl biimlerde konulandrlm toplumsal
vurgularn karlab ve i ie getii kk bir dzlemdir. Belirli bir ki
inin dilindeki szck toplumsal glerin canl etkileiminin rn
dr. 1 20

117 MPL, 29.


118 Konuyla ilgili ayrntl bir tartma iin Gary Saul Morson'un "Dialogue, Monologue, and the
Social" (Syleim, Monolog ve Toplumsal) adl makalesinin zellikle "Self and Society" (Ben
lik ve Toplum) balkl blmne baknz. Makale, Morson'un derledii Bakhtin adl kitabn
81-88. sayfalarnda bulunabilir.
119 MPL, 34.
120 MPL, 41 .
mihail m. bahtin 189

Konuma ve ifade
Dil, toplumsal bir olgudur. Bu yzden, dilin znesinin snrlarn izme,
ieriini belirleme ve herhangi bir gsterge felsefesinin konusunu tanm
lama giriimi dili toplumsal bir atmosferde deerlendirmelidir. Dilsel
al-veri yalnzca gerek kiiler, ayn dilsel toplulua ait ve belirli bir top
lumsal temel tarafndan evrelenen gerek bireyler, arasnda gerekleebi
lir.
yleyse, dil-konuma gerekliine dnebilmesi iin fiziki-tinsel
fizyolojik varlk kompleksimizi dille, konumayla ilikilendirmede top
lumsal ortam birliinin ve iletiim toplumsal olay birliinin olmazsa ol
maz zsel koullar olduunu syleyebiliriz... Dilsel gerekliin hakiki
merkezi nedir? Tikel konuma edimi -ifademi- yoksa dil dzenei mi? Di
lin varoluunun gerek kipi hangisidir? Kesintisiz yarahc olu mu, yok
sa kendisiyle zde normlarn duraan deimezlii mi?121
znel bilinle dil dzenei arasnda belirli bir iliki kurmak ola
nakldr. Dilin doasndan bamsz olarak -dil; nesnel, tamamlanm bir
dzenek ve deimez bir btnlk olsa da olmasa da-szn ettiimiz
iliki gerek ve nesnel bir ilikidir. Bu anlamda dil dzenei, dili konuan
znel bilin karsnda nesnel bir varolu modundadr. Yine de dil dze
nei, bilin karsnda normatif olarak zde biimlerden olumu soyut
bir dzenek biiminde belirmez. Konumac dil dzeneine, dolaysyla
da zde biimlere akl yrterek varmaz. Konumac, szn belirli bir
balamda kullanm sonucunda ortaya kabilecek yeni ieriin izini s
rer. "Konumac asndan bir dilsel biimde nemli olan ey, bu biimin istikrar
l ve srekli kendisiyle zde bir im olmas deil, srekli deiebilen ve edinilebi
len bir im olmasdr ." 122
in aslna baklrsa, dinleyici asndan da durum ayndr. Konu
ma ediminde konumacnn muhatab olarak dinleyici de, ifadede kendi
siyle zde ve deimez biimler bulma peinde deildir. O da belirli bir
ifadenin anlamn belirli bir balamda anlamaya alr: "Ayn dilsel top
lulua ait [ifadeyi] anlayan kii de dilsel biimlere sabit, kendisiyle zde
imler biiminde deil; deiebilen, edinilebilen gstergeler olarak
uyar." 123

121 MPL, 47.


122 MPL, 68.
123 MPL, 68.
1 90 ikinci blm

Srasyla, "gsterge" ve "im"le ilikili "anlama" ve "tanma"y ka


rtrmamalyz. Gsterge, ideoloji (anlam) alanna ait ok-boyutlu ve ok
sesli bir gedir. Buna kar im, her seferinde ayn eyi imleyen sabit bir
malzemedir. Anlama, verili bir ifadeden anlam retmek zere imi deil;
gstergeyi baka gstergelerle ilikilendirir. Buna kar im, tanndnda
temsil ettii "olgu"yla ilikilendirilir. Anlama, anlamn belirli bir balam
daki oluum srecine gdmlenen bir tutumdur. Anlama, "karln, e
deyile szel etkileimin altnda yatan" sreci anlamaktr. "Anlama ve
karlk arasnda keskin bir izgi izilemez. Anlama edimi karlk ver
mektir, bir baka deyile anlalan iinde bir karln oluturulabildii
yeni bir balama evirmektir." 124
Toplumsal bir biimde etkileen zneler olarak konumac ve din
leyici, hibir zaman (imler dzeneine indirgendiinden monolojik) so
yut dil dzenei araclyla deil; her zaman anlama gebe olan ifade edi
miyle ilikilenir. Konumac ve dinleyici szcklerle deil; doru veya
yanl, nemli veya nemsiz, gerek veya yalan vb. ile ilgilenir. "Szckler
her zaman davran veya ideolojiden karsanan ierik ve anlamla doludur.''125
Kiiler onlar yalnzca birbirlerine davransa! (edimsel) veya ideolojik bir
biimde ilikilendirildikleri balamda anlayp onlara karlk verebilirler.
deolojik balamdaki bu birliktelik ve szcn anlamll, dilin syle
imsellii ve karlk-verebilirliine zemin oluturulabilmesinin temelidir.
Bahtin, (kendi dnemindeki) Avrupa dilbiliminin ve filolojisinin
btnyle edilgin anlama kavrayna dayandn syler.1 26 Edilgin an
lama, metni veya ifadeyi balamndan soyutlayan (ayran) anlama bii
midir. Her ifade, gerekte daha nceden sorulmu bir dizi soruya verilen
bir yant veya karlktr. Her ifade ancak bu sorular zincirinin bir halkas
olarak anlama kavuur. Bu ynyle, monolojik ifade yalnzca kuramsal
soyutlamadan te bir ey deildir.
Anlama her zaman karlk-verebilen (sorumluca) bir biimde olu
ur. yleyse anlama, teki ifadeler btnl iindeki (balamsal varl-

124 MPL, 69, n. 2.


125 MPL, 70.
126 Anlamnn etkin doas konusunda, SGE llS'te, Bahtin unlan sylyor: "Bir nesneyi ilk kez
grmek, bir nesnenin ilk kez ayrdna varmak, ona kar bir tutum taknmak anlamna gelir:
[Nesne) kendisi iin veya kendinde deil, her zaman bakas iin (bilinle ilikili) olarak var
dr. Anlamak nemli bir tutumdur (anlamak asla bir totoloji veya kopyalama deildir, nk
anlama her zaman ikiyi ve gizil bir ncy gerektirir).
mihail m. bahtin 191

n srdren) belirli bir ifade olayna etkin bir biimde kahlmakhr. Me


kanik (dsal) deil karlk-verebilen ve bu yzden de ikin bir yanttr.
Buna kar edilgin anlama, mekanik ve biimsel bir yapdadr. fadeleri
rastgele ifadeler olarak deil; srekli, deimez ve monolojik olduu var
saylan normlar biiminde yan yana getirir. Edilgin anlama, gstergeyi
"imletirme" srecidir. Anlamn oluumuna yol aan her trden etkin
karl dlar. Karl dlad lde monolojik ve bitimlidir. "Edil
gin anlamann zgnl dilsel bir gstergedeki zdelik etmeninin ay
r biimde anlalmasdr, bir baka deyile, dilsel gstergenin reti-im
olarak alglanmas, buna bal olarak da ayrmsama etmeninin stnl
cni "' 11 127
0 dur.

Dil, srekli olarak olumaktadr; "srekli bir olu srecidir." Ko


numac, dili edilgince devralmaz ve dile "boyun emez;" yinelenemez
bir edimsellik olarak dil olayna katlr. Konumao, bilincine bu kahlm
dolaymyla kavuur ve dilin ve bilincin oluumuna ifade edimiyle katlc
da bulunur. Bu belirli ifade yalnzca teki ifadeler balam ierisinde an
lamldr: Her ifade bir yanttr. "fade toplumsal bir grngdr," dilin
syleimsel bir biimde kavranmas yalnzca bu karlk verme edimi do
laymyla olanakldr.
znel dil anlay ifade kuramna dayanr. Bu bak asna gre ifa
de, son zmlemede, ierideki benliin da vurulmasdr. fade, bu ie
rideki her neyse neyin biimlenen, tanmlanan ve da vurulan ifadesidir.
Bu baka gre, en bata iki kesin genin varlndan sz edilebilir: fade
edilebilen ey ve ifade. Bu iki ge ak ve belirgin bir biimde ayrmtr,
nitelike farkldr; ifade edilebilenin ifadesi ilkinden ikinciye niteliksel bir
geii temsil eder. "fade kuram kanlmaz olarak i ve d geler arasn
da belirli bir ikilik varsayar ve nesnelletirme (ifade) edimi, iten da iler
lediinden itekinin dtakine kesin ncelliini ileri srer."128 eride ol
duu varsaylan bu genin ifadesinin dtaki edilgin maddeyi denetledi
i ve bizzat "isel"in bu ifade sonunda deitiini dndnden ifade
kuram "ierideki genin arln bozduundan ifadenin kktenci biim
de yadsnmas gerektii yargsn banndnr." 129 eride yatann ifade edi
lemediini savunan grlerin altnda yatan bu varsaymdr.

127 MPL, 73.


128 MPL, 84.
129 MPL, 84-5.
1 92 ikinci blm

Bahtinci bak asna gre, ifade ve ifade edilen arasnda bylesi


niteliksel bir ayrm sz konusu deildir. fade edilen ancak ifade iinde
var olabilir. fade edilebilene dnme sreci, ifade srecinden yalnzca
niceliksel olarak farkldr. Buna gre ieride olduu varsaylan benlik, ifa
deyi dzenleyen bir etmen deildir; bizzat deneyim ifadece belirlenmek
tedir: "Dzenleyen, biimleyen merkez ieride deil darda yer almak
tadr."
fadenin gerekten edimselleebilmesi iin muhatabn olmas zo
runludur. Gerek bir muhatabn olmad durumlarda bile toplumsal dil
sel topluluu temsil eden bir muhatab varsaylr. fade "muhataba yne
liktir, olas muhataba gdmlenmitir."
Deinilmesi gereken baka nemli bir nokta sz(ck)n syleim
sel doasdr. Muhatap konumacnn (hatibin) etkince ona ynelttii ifa
deyi edilgince almlayan taraf deildir. Byle monolojik konuma mode
linde anlamn belirmesi olanakszdr. fadenin iki-yzeyli karlkl bir
edim olmas gibi szn de iki yz var. Sz konumac ve muhatap ara
sndaki zeminde anlama kavuur. Sz "iki-yzeyli bir edimdir. Kime y
nelik olduu kimin sz olduu lde sz belirler. Szck aka konu
macyla dinleyici, hatip ile muhatap arasndaki karlkl ilikinin rndr. '' 130
fade bu anlamda konumacya ait olduu kadar muhataba da ait
tir; konuma, toplumsal balamn belirlenmesiyle gerekleebilir. Konu
mac her ifadesinde, gstergeleri gstergelerin toplumsal deposundan
dn alr, "somut bir ifadede toplumsal gstergenin maniplasyonu, b
tnyle toplumsal ilikilerce belirlenir." Toplumsal ilikiler, bu belirleme
yoluyfa dilsel topluluklarda yalnzca iletiimsel ifadenin deil; buyruk ve
istek belirten ifadelerin de anlalmasn salar. "fadenin ve ifade edilen
deneyimin yaps toplumsal bir yapdr. fadenin biemsel biimlenimi top
lumsal bir biimlenimdir, dilin edimsel olarak gereklemesi olan ifadele
rin szel ak toplumsal bir akhr." 131

zlek ve anlam
zlek, ifade btnnn birletirici temelidir. zlek, ifade gibi yinelenemez
dir. fadeye yol aan somut, tarihsel durumun da vurulmasdr. zlek

130 MPL, 86.


131 MPL, 93-4.
mihail m. bahtin 1 93

yalnzca szel gelerce deil; toplumsal durumun somutlamas yoluyla


da belirlenir.
Konuma ediminin -ifadenin- tarihsel yinelenemezliini imleyen
izlein yan sra anlam olarak adlandrlabilecek yinelenebilir bir genin
varlndan da sz edilebilir. Anlam "yeniden retilebilen, yinelenen btn
durumlarda zde kalan ifadenin gelerinin" btnldr.132
zlek, gelerine blmlenemez. Varl paral deil; btnlkl
dr. Buna kar anlam kendisini oluturan gelere zmlenebilir. Yine de
gerekte anlam izlekten koparlamaz.
zlek yarahc srecin verili bir urana uymaya alan karmak,
dinamik bir gstergeler dizgesidir. zlek, varoluun yarahc srecine bi
lincin yarahc srecindeki tepkisidir. Anlam, izlein uygulanmasnn tek
nik ayghdr.133
Anlam bir bana bir anlam tamayan gizilliktir. Anlam izlek ara
clyla edimselleir. zlek ise anlamn edimselliidir. zlek belirli bir an
lam ifade eden anlamdr. zlek, gizil anlamn ifade edilmesine yarayan ve
anlama yklenen dolaymdr.
zlek dilsel deerin edimsel, st snrdr, yalnzca izlek belirli bir an
lam tar. Anlam dilsel deerin alt snrdr. Anlam znde bir anlama gel
mez; yalnzca gizillik, somut bir izlekte anlamlanma gizillii banndnr.134
Anlam "znde" anlamszdr; nk anlam iselin deil dsaln
dr. Anlam, bir gstergenin teki gstergelerle olan ilikisinde retilip ifa
de edilebilir. Yalnzca belirli bir balamda anlam tar. Anlam, benlikle ay
n yapdadr. Anlam olarak tekil (biricik, birletirici), konuma ediminde
edimselleebilecek bir gizilliktir. Bu izleksel birlik dnda yalnzca bir so
yutlama olan ise boluktur.
Anlama, kiinin tekinin ifadesine gdmlendii etkin bir sretir.
Bir gstergenin teki "bilinen" gstergelerle karland edimsel bir eyle
midir. Bu erevede "anlama, znde syleimseldir." Anlama konumac
ile dinleyici arasndaki dolaym zerinde anlam retimidir. Bu yzden an
lam ne szce aittir ne de tine. "Anlam, belirli ses kompleksleri malzemesi
araclyla retilen konumac ve dinleyici arasndaki etkileimin etkisidir."135

132 MPL, oo.


133 MPL, oo.
l34 MPL, 100.
135 MPL, 103-4.
1 94 ikinci blm

Gerek konuma edimlerinde izlek ve anlamn yan sra, kullanlan


szcn bir nc gesinden de sz edilebilir: Deger. Deerlendirme
yapmakszn anlamdan sz edilemez. Anlama, ntr bir eylem deildir;
her gerekleme ura bir deerlendirme eylemidir. Her ifadede "akla
yc seslem" araclyla edimselleen bir deerlendirme vurgusu bulunur.
Ayn sz ve ayn izleksel birlikte farkl seslemlendirmeler sonucunda
farkl anlamlar tayabilir. "Deer yarglan ve bunlara karlk gelen ses
lemler, konumann dolaymsz toplumsal durumunca belirlenir."136
Anlam gibi deerlendirme de gerek, edimsel konuma ediminden
ve bu edimden doan anlamdan ayn ve soyutlanm olarak dnle
mez. Anlam tamak, gstergelerin bir konuma eyleminin taraflar tara
fndan anlamla yklenmesi demek olduundan, deer yargsndan ba
msz bir anlamdan sz edilemez. Toplumsal-ideolojik evrenin geleri
olarak gsterge ve konumac, anlama edimi yoluyla szce yklenebi
lecek belirli deer yarglarnn taycsdr. Anlan karlk-veren eylemi
her zaman deersel bir yk tar.
Szel anlamn, deerlendirmeden ayrlmas, kanlmaz biimde
anlam (anlamn her zaman deer yarglarn iine ilettii) yaayan top
lumsal sreteki konumundan yoksun brakr, anlam varlkbilimsel bir
varla, tarihsel olutan ayn lksel bir Varla dntrr.137

Konuma trleri
Konuma trleri, Bahtin'in daha erken bir dnemde ele ald, dnce
lerinin ve kavramlarnn olgunlab ve kavramsal bir akla kavutuu
bir alandr. Bahtin'in yaklamnda sabit kalan gelerden biri konumann
znde toplumsal bir etkileim ve etkinlik olduudur. Dil, buna gre, i
ten balantl imlerin oluturduu deimez bir dizge deil; tekil olarak
gerekleen anlamn edimselletii somut bir ifade srecidir. "Dil (szel
veya yazl) tekil, somut ifadeler biiminde, eitli alanlarda kahlmclann
insani eylemleri sonucunda gerekleir."138 Bahtin'in ifadeyi yalruzca s
zel ifadeyle zdeletirmediine dikkat etmek gerekir.
fade, gdml bir eylemdir. fade gerekletii belirli alana ikin
bir erekle balanhldr ve bu erekle gerek ieriinde gerek biiminde ili-

136 MPL, 104.


137 MPL, 105.
138 SGE, 60.
mihail m. bahtin 195

kilidir. Bu erevede ilikili geden sz edilebilir: zleksel ierik, biem,


bileimsel yap.
fade edimi tikel, yeniden retilemez ve yinelenemez bir eylemdir.
Ancak eylemin gerekletii alan grece istikrarldr. Eylem alan istikra
rn iten deil; dili kullanan konumaalarn ediminden alr. Konuma
trleri, ite bu grece istikrarl ifade trleridir. Konuma trlerini basite
szl ifade biimleri olarak dnmemek gerekir. Bahtin'in grnde
ifadenin kapsam ok daha genitir. Yaznsal bir yapt, bilimsel veya felse
fi bir metin de ifade biimleri olarak deerlendirilebilir. fadelerin ayrk
l (heterojenlii), konuma trlerinin veya yaznsal trlerin szellik or
tak paydas zerinde deerlendirilebilecei gereiyle elimez. Yazn
(veya herhangi bir tr) kendinde, kendi bana deil, zgl bir ifade bii
midir.139 Dahas, teki trlerle ilikili oluunun temelinde bu zgll
yatar.
Yaznsal trler ... [imdiye dein] teki ifade trlerinden farkl an
cak onlarla ortak szel (dil) ze sahip zgl ifade trleri olarak deil, z
gl yaznsal ve sanatsal zellikleri, onlar teki yaznsal trlerden ayran
(yazn alanndaki) farkllklar bakmndan aratrlmtr. 140
Bahtin' e gre iki temel ifade biiminden sz edilebilir: Birincil (ba
sit) ve ikincil (karmak). Basit ifade, gndelik sylei ve konumalara
gndermede bulunur; karmak ifade ise bilim, politika ve sanat gibi da
ha dizgeli, karmak ve gelitirilmi iletiim biimlerini imler. Karmak
ifade basit ifade gelerini zmser. Bu zmsemeden dolay basit ifade,
gndelikle dolaymsz ilikisinde deil, karmak ifade zemininde ortaya
kar. Bunun yan sra, bir btn olarak karmak ifadenin gndelik sy
lei veya kiisel mektuplamalardaki karlklar trnden bir ifade biimi
olduunu ve basit ifadeyle ortak bir temele dayandn ancak ierik ve
biiminin daha karmak olduunu unutmamak gerekir.
Szl iletiimin birimi ifadedir. Bahtin'e gre, znelci veya nesnel
ci dil felsefelerinin ortak yanl, iletiimi azmsamalar veya btnyle
grmezden gelmeleridir. Byle anlaylar, almlayay ve almlaycnn

139 SGE, sayfa 119-20'de Bahtin unlar syler: ttlfade hi bir zaman ifade dnda varolan, verili,
bitimli bir eyin salt yansmas, da vurulmas deildir. ifade her zaman daha nce var olma
yan, kesinlikle yeni, yinelenemez bir eyler yarabr. Dahas, her zaman deerle (dorulukla,
iyiyle, gzelle, vb.) belli trden bir iliki iindedir. Ne var ki yarablan her ey her zaman ve
rili olandan yarablr... Verili olan yarablanda btnyle dntrlr.n
140 SGE, 61.
196 ikinci blm

konuma ediminin gereklemesindeki konumunu btnyle yok sayar,


monolojik dil anlayna yol aar.
[Bu bak alarnda dil] yalnzca konumacnn asndan, szel ile
tiime katlan teki katlmclarla hibir zorunlu ba bulunmayan yalnzca
tek bir konumac varmcasna ele alnr. tekine biilen rol yalnzca ko
numacy edilgince anlayan dinleyici roldr. 141
oulluk, yalnzca bir eylemler oulluu olarak anlamldr. Bu da
syleimin gereklemesinin n koulunun etkin katlm olduu sonucu
na varlmasna yol aar. Dilin iletiimse} (oul) zn yadsyan bak,
dilsel edimi bireyin iteki benliini, dncesini vb. ifade etme aygt ola
rak ele alr. Bu yadsma tekinin edilginletirilmesi yoluyla gerekleir. Bu
edilginletirme, dilin oluumunda tekinin belirleyici ve kurucu konu
munun grmezden gelinmesine yol aar. Baka yaklamlar da, rnein,
"uluslar psikolojisi," oulluu trde bir zneye indirgeyerek ayn yolu
izlerler. Bu eilim, Bahtin'in Dostoyevski Poetikasnn Sorunlar'nda "btn
idealizmlerin zsel eilimi" diye nitelendirdii eydir.
Dinleyici konumann anlamn (dilsel anlamn) alglayp anlad
nda ezamanl olarak konumaya kar etkin, karlk-veren bir tutum
taknr... Anlama yantlarla doldurulmutur, zorunlu olarak bu yant u
ya da bu biimde ortaya karr. [Bylece] dinleyici konumacya dn
r.142
Dinleyiciyi konumacya dntren anlamn oluumuna etkin bir
ekilde katlmann bu yn znde, herhangi bir metnin gereklemesin
de de, rnein, yaznsal metinlerde, mzikte vb. ayn biimde i grr.
te yandan bu karlk-veren edim, metin olayna karlk-verebilen bir
biimde katlmann ve metni karlk-verebilen bir biimde almlayp an
lamann da temelini oluturur. "yleyse gerek, eksiksiz anlama edimi et
kin biimde karlk-verendir, (hangi biimde edimselleecekse edimsel
lesin) gerek bir karln hazrln ilk admlan dnda hibir ey kur
maz." 143
Gerekte konuma, yantlama sreciyle zdetir. Konuma, teki
(ister Dostoyevski'nin szn ettii anlamda "iteki" kii olsun ister kii
nin fiziksel snrlar dnda konumlanm bir bakas olsun) ile karla-

141 SGE, 67.


142 SGE, 68.
143 SGE, 69.
mihail m. bahtin 1 97

mada ortaya kan yanthr. Konuma, tekinin anlamasn salamak de


ildir; nk anlama edilgin alglama biiminde gereklemez. Konuma
c, etkin-edilgin ikilisinin etkin taraf deildir. Konuma, yarutlamayla ol
duu kadar anlamakla da zdetir; anlamaksa karlk vermektir; karlk
vermekse en geni anlamda konumakla zdetir. Bahtin'in "etkin konu
ma iletiim sreci" diye adlandrd ey budur. "Her konumac u ya da
bu lde yant verir. Konumac hibir zaman evrenin ebedi sessizliini
bozan bir ilk konumac deildir... Her ifade teki ifadeler karmak zin
cirinin bir halkasdr."144
fade, ses karmaktan ibaret fizyolojik bir sre deil; bilinli ve
gdml bir konuma edimidir. fade, evrenin "sesizlii"ni bozmak eyle
mi deildir; evrende ifadeden deil sesten, mekanik bir biimde retilen
seslerden, sz edilebilir ancak. fade, insan dnyasndaki sessizliin bo
zulmasdr. Bu dnyevi sessizlik szle (sylemle) bozulur. Byle bakld
nda ifade edimi olarak ses dizgelerinin oluumu, gdml konuma
ediminin zgl bir biimi olan yazl metnin oluumuna zde saylabilir.
Sese bylesi bir bak, sessizlii sesin olmay deil; zgl bir ses dizgesi
olarak kavramaya yol aar. Bylece rnein, mzik rgtlenmi bir grl
t olarak deil; seslerin oluturduu bir metin olarak kavranr: Mzik, sa
dece biimsel olarak rgtlenmi seslerin btn deildir; bir metin ola
rak anlam tadndan bir ifade dizgesidir.
Anlamn karlk verme yoluyla ortaya kmas iin her zaman ba
kasnn varl gereklidir. Tek bana konumac dnldnde bile be
ninin bir bakas _biiminde ortaya kmasndan dolay, konumacrun bir
konuan bir de karlk veren iki benliinden sz edilebilir. Yantlayan,
karlk-verebilen biimde eylemde bulunan ve olaya kablan bakasdr.
Bakasnn edimi "etkin biimde karlk-veren anlan gerek eylemidir,
bu anlak bir yandan karlk kkrtr te yandan konumacrun kkrhlan
bu yanh ngrmesini salar."145 Konuma ediminde mbadele edilen
ey ne tmcelerdir ne de szckler. Cmleler ve szckler konuma edi
minin malzemesidir. Konuma ediminde mbadele edilen ey, tekil dz
lemde gerekleen dilin edimselletii ifadedir. Bakasnn konuma edi
mine bu etkin kahlm, zgl ifade biimleri olan sanat yaptlan veya bi
limsel ideolojilerin de kurucu gelerindendir.

144 SGE, 69.


145 SGE, 69.
198 ikinci blm

Tmce, ifadenin bir gesine dnmedike gereklikten yoksun


dur. Bir bana tmce anlamdan yoksun dilbilgisel bir birimdir. Anlamn
ortaya kmas, dil biriminin szck veya tmce olarak ifade birimi bii
minde edimsellemesini gerektirir. Bylece anlamn ancak syleimsel bir
oluum biiminde belirdii sylenebilir. Anlam syleimsel olduundan,
ortaya kmas tekinin varln gerektirir; nk anlam yalnzca ifadede
ortaya kar. Anlamn ortaya kmas, tmcenin edimsellemesine kout
olarak ifadeye dnm srecinde gerekleir.
Bir sanat yaphrun edirnselleme srecini deerlendirirken de ben
zer bir durumdan sz edilebilir. Sanat yaph da, karlk-verebilen bir bi
imde karlanarak yantlanacak bir karlk eklinde anlalmaldr. Sanat
yaphnn anlamnn ortaya kmas tekinin varln varsayar. Yapln
tekisi, edilgin bir kahlmc ve yazarn perspektifini edilgince onaylayan
bir okuyucu deil; syleiye yanhyla kahlan etkin bir gedir. Sanat yap
h teki sanat yaptlanrun, dnce akmlarnn ve yaam biimlerinin
varln teki olarak kavramsallahnr. "Syleideki taraflar gibi [sanat
yaph], gerek kendisine karlk veren gerek karlk verdii teki yapt
larla, ifadelerle ilikilidir."146
tekinin etkin kahlm, anlamn ortaya knn gerekli kouludur.
Szcklerin dilbilgisel konumlarnda doru bir ekilde yan yana dizilii
anlamn sonsuz olaslklanru tketemez. Anlam tmceden deil ifadeden
doar. Dil birimi olarak tmce, szck gibi soyut bir sonluluk arz eder.
Bu, parann btnle ilikisinin sonluluudur. Tmcenin yazan yoktur;
tmce kimseye ait deildir. te bu noktada ifadeye ilikin nc bir ge
den sz edilebilir: "fadenin bizzat konumac (ifadenin sahibi) ve szl ile
tiimin teki kahlmclar ile ilikisi."147
Szcn konumayla ilikisinde geden sz edilebilir. Bunlar
dan ilki, daha nce izlek olarak ele alnan gsterimse! ve anlamsal gedir.
kincisi, konumacnn izlee ilikin deerbilimsel tutumunun ifadesi
olan anlahm gesidir. nc ge ise konumacnn konuma topluluu
snrlan iinde konulandrlmasdr. Konumac ayn dilsel toplulua
mensup tekilere kar tarafl bir tutum taknr. fade edimi her eyden
nce tekilere yneltilmi bir karlkhr. "Verili bir iletiim alannda ifade

146 SGE, 76.


147 SGE, 84.
mihail m. bahtin 199

zgl, belirli bir konuma yerleir. Bu konumu teki konumlarla ilikilen


dirmeksizin belirlemek olanakszdr." 148
tekinin konuma ediminde, bir topluluk olarak, konuma edimi
nin gerekletii alan olarak, varl dilin toplumsal doasn, ifadenin
syleimselliini imler. zleksel birliin yan sra ifadeyi bir karla d
ntren ey bu toplumsallktr. fade yalnzca konuma nesnesiyle ilgi
lenmez. Bir baka deyile ifade, "bir eyler sylemek" deil, ayn zaman
da birine bir eyler sylemektir. fade, konuma topluluu zincirinin alt
halkalaryla da ilikilidir.
tekinin varl, dilin iletiimsel doasnn muhatap sorunu olarak
da biimlendirilebilir. Muhatap "ifadeyi kuran zsel gedir." Konuma
edimleri, u veya bu ekilde bir muhataba gdmlenmitir veya belirli bir
hitap konumu koyutlar. Gndelik syleide muhatap, ifadenin kar tara
f olan gerek kiilikle rtr. Muhatabn gereklilii, konumann etkin
doasndan kaynaklanr. Btn teki etkinlikler gibi bir g deneyimi
olarak konuma; teki g birimleriyle, bu edimden etkilenen birimlerle,
ilikilenmelidir. Sevi deneyiminde sevme eyleminin etkin almlaycs ola
rak sevgilinin varlnn zorunluluu bu duruma iyi bir rnek oluturur.
Muhatap, bir teki olarak varolma hakkn koruyan tutku nesnesidir. Mu
hatap olmakszn, en soyut biiminde olsa bile bir st-muhatap varsayl
makszn hibir konuma edimi gerekleemez.

Drdnc Blm: Kahraman

Bahtinci bakn kahraman, kavrayna ilikin ne kan temel


ge, kahramann btnl sayesinde yazardan bamsz grlmesidir.
Yazar ve kahraman zde deillerdir. Dahas, yaznn tarihsel geliimine
bal olarak bunlarn zde olmamas gerektii de sylenebilir. Bahtin,
"gerek yaamda bizim de evremizdekilerin btn grnmlerine de
ersel olarak tepki gstermemiz gibi, yazar, kahramann btn zgl, ki
isel zelliklerini, yaamndaki olaylan, gerekletirdii eylemleri, d
nce ve duygularn seslemlendirir" diye yazar.149 "evremizdekiler"
konusunda zsel olan ey; onlarn bitimsizlikleri, gerek iten kendilerin
ce gerekse dardan bizim tarafmzdan gizil olarak btnyle kavrana-

148 SGE, 91.


149 AA, 4.
200 ikinci blm

mamazlklar ve darda konumlanm olmalardr. Bu da gerekte, "biz"


ve "onlar" arasnda bir sylei gereklemesine yol aar. Yazar ile kahra
man arasndaki iliki iin de ayn ey sylenebilir. Yazar, kahraman ieri
den btnyle kavrayp tketemez; ancak dardan onunla btnlkl
bir syleide bulunabilir. Ne var ki, bizim gerek kiiliklere tepki gster
memizle yazarn kahramana tepki gstermesi arasnda temel bir ayrm
vardr: Biz gerek kiilere zgl, paral tepkiler gsteririz; zellikle bu ki
ilerin "yaammz srdrrken uramamz gereken" eylemlerine tepki
gsteririz. Oysa yazar-kahraman ilikisinde, yazar kahramann btnne
tepki gstermek zorundadr. Kahramann btn birletirici, biricik ve te
kil eylemleri onun btnln kurmasnn kurucu uraklar olarak ele
alnmaldr. Yazar bu btnle tepki gstermelidir ve tekillikleri "somut,
sezilebilir, ayn zamanda bir anlam btnl olan birleik, biricik bir b
tn biiminde bir araya getirmelidir."
Yukarda alt izilen bu ayrm daha geni kapsaml bir ayrma da
yanr. Yaam dzlemiyle estetik dzlem zde deildir. Bu zdesizlik, es
tetik dzlemin yaam dzleminin bir st-dzlemi ve ayn zamanda gi
zemli ve sanatsal bir dzlem olmasndan deil; estetik dzlemin oluum
srecinin yaam dzleminin oluum srecinden farkl olmasndan kay
naklanr. Bahtin, "estetik etkinlik de Varln geisellii, sonu ak olay
lk' tarafndan kurulan ura yakalama gcnden yoksundur. Estetik et
kinliin rn, anlam gz nnde bulundurulduunda, olu srecinde
ki gerek Varlk deildir" diye yazar.150 Edimselin (gerek varln) dn
da olmak, te yandan, almlaya olarak yazar ile kahraman arasndaki
syleiyi olanakl klan yndr. Yazar da sregiden biricik yaam olayna
katldndan kahramann varlk alannn dnda yer alr. Yazar kahrama
n deerlendirirken, "kahramanlarn sanatsal imgeler biiminde zerinde
rettikleri izlenimleri [bakalarna] iletir; toplumsal, ahlaki veya baka
alardan yaayan, belirli bir kii olarak onlara kar taknd tutumu dil
lendirir [ifade eder]; kahramanlar artk ondan bamszdrlar." te bu
yzden yazar dahil hi kimsenin kahraman(lar) veya sanat yapt konu
sunda sonal bir aklamaya ve btnlkl bir bilgiye sahip olmad ileri
srlebilir. nk sanat yaptnn btnl, kahramann btnln
salayan kurucu uraklarn btnldr. Kahraman ile ilikisi d
nldnde yazar, ok saydaki almlayadan biridir. Sanat yapt, yaza-

150 PA, 1.
mihail m. bahtin 201

nn bilinci dolaymyla yinelenemez yaam olayna belirli bir "alrnlaya


nn bilincinin kurucu gesi biiminde kahlr." Byle bakldnda bir sa
nat yaph veya yaznsal bir metin yaratmak, yazan yaam dzleminin bir
st-dzlemine yerletiren tanrsal bir eylem deil; birok olas syleim
sel okuma/ yorumlama ile karlahnldnda (en iyi okuma en etkili oku
ma olarak anlalmas kouluyla) en iyi okumayla rtmek durumunda
olmayan bir ilk okumadr.
Ksacas kahraman, varolutaki "anlamca-ynetilen" tutumdur.
Anlam da bir olu srecidir. Kahraman metindeki anlamn bitimsiz olu
um srecini imleyen znedir. "Kahramann varoluta anlamca-ynetilen
tutumu onun btncl ve biricik yaam olaynda kaplad isel yerdir,
olaydaki deer-kuramsal konumudur."151 Bahtinci "anlam btn", sa
nat yaph, Merleau-Ponty'nin felsefenin felsefe tarihiyle olan ilikisiyle il
gili Eloge de la Philosophie' de dile getirdii kavrayna benzemektedir:
"Her felsefe, zorunlu olarak, [felsefi] bir tarihtir, sorunla zm [yaruh]
arasnda bir dei tokutur [syleimdir]."152 Bahtin'e gre de anlam b
tn olarak kahramann btnl, kendisinin de "iki yz olan bir Ja
nus" olduu bylesi bir (metinsel) tarihin iinde belirlenir. Bu yzlerden
biri metnin kendisinin oluumudur, tekiyse metni oluturan koullarn
oluum srecidir. nceki yn, gerekte yazarn yetkesinin sonunu, yaza
rn lmn imlemektedir. Okuyucu/ yorumcu, okuma /yorumlama s
recinde metnin bu isel tarihini devindirmekte ve onu oluturmaktadr.
Bu anlamda metnin kendisi de bitimsiz bir olu olarak karmza kar.
nk her okuma/ yorumlama olaynn yarusra (gizil olarak sonsuz sa
yda) olanakl olan baka okumalar da bulunmaktadr; metin ve anlam
btn her seferinde yeniden balayp sonulanmaktadr. zne-kahra
man, hikayesi anlahlmakta olan zne her okuma olaynda oluup sona er
mektedir. Bu da, onun bitimsizliinin ve dandanlrun temelini olu
turmaktadr. Byle olunca kahraman, burjuva znenin biimine deil,
olumakta olan znenin biimine brnmektedir. Yazarla birlikte zne-

s AA, 138.
152 Ben Merleau-Ponty'nin kitabnn 1953 Guallimard Yaynlan, Paris basksndan S. Hooman ta
rafndan yaplm (76 sayfalk bir giri yazs eklenerek) Farsa evirisini kullandm. Yukan
daki alnt bu basknn 90. sayfasndan yapld. Birka sayfa sonra (s. 96) Merleau-Ponty y
.
le srdryor: "[ .. ) tarih, aratrlabilecei lde retilebilirdir de. Bylece artk tarihte b
tnyle anlamsz olan bir ey kalmaz. Tarihin ikili kartlklan, kmazlar. braklm yollara
geri dnleri, paralanmalan, savamlan ancak ve ancak tarihin glklerini dncelerin
glklerine indirgemek isteyen soyut bir bak asnn gzne anlamsz ve usd grne
bilir."
202 ikinci blm

kahraman da kaybolur (saltln yitirir, saydamlar). Bunun yan sra bir


de metnin isel ve dsal tarihlerinin arasndaki diyalektik syleimden
sz edilebilir. Okur/ yorumlaycnn dsal tarihiyle anlam btnl ola
rak kahramann isel tarihi arasnda bir gerilim/ syleim mevcuttur. Bu
"gerek deneyimlememizin eylemi iki yzl Janus'a benzer. ki kar y
ne bakar: Kltr alannn nesnel birlii ile gerekten yaanan, deneyimle
nen yaanhnn asla-yinelenemeyen biricikliine bakar."153

Edim ve itirafname
Yaayan bir insann eylemlerini belirleyen ey kiinin niteliklerinin daha
nceden varolan geerli bir balamda gereklemesidir. yleyse her edim;
bizim alglama biimimizi, bakalaryla olan ilikilerimizi ve deerlerin
deiimini belirleyen ahlaki deerler, siyasal inanlar ve bak alan dz
lemi iinde gerekleir. Hepsinden nemlisi, gerekleen her edim iin
"uygun bir etik dzlem (iyi ve ktyle dolaysz bir iliki) bulunur. Tm bu
nesne-dnyalar eylemci iin eylemin deerini btnsel olarak belirler."
zne, "ben", bu yinelenemez bir biimde oluan karlkl ilikiler zerin
den bir olu srecine kahlr. Eylemcinin bu eylemlerini nesnelletiren ey
aka (Husserki anlamdaki) bir ynelmilik deildir; ynn bu deerler,
yarglar, siyasal inanlar vb. dzlemine dorultmu olmakhr (gdmlen
mektir). Dnyaya ve edimlere soyut yaklamn, dnyay kuramsal olarak
"paranteze ald" bir durumda bizim uygun bir karlktan ok an de
recede kuramsallahnlm bir yaruhmz var olabilir. Bu kuramsal soyutla
mann sunduu tek ey ise, "olan" lksel znedir; oysa Bahtinci zne, s
regiden olaya karlk verme srecinde "olumaktadr". Ynn karlk
verebilme'ye dorultmu (karlk-verebilecek biimde gdmlenmi) ol- .
ma, zneyi sz edilen biricik zne durumuna getiren olaydr:
Kendi bana yinelenemez dnyadaki gerek konumundan bam
sz varolan bir nesnenin, bir tarafn biricik konumu asndan kuramsal
bilii mkemmel biimde gerekelendirilmitir. Ancak bu kkten bir bili
salamaz; bylesi kkten bir biliin yalnzca yardmc, teknik bir ura
n oluturur [ ... ] bu yolla elde edilmi belirlenmi ierii olan btn bilgi
ler . . . benim tarafmdan bir bedene kavuturulmaldr, tarafl (vurdum
duymaz olmayan) dnmenin diline evrilmelidir.154

153 PA, 2.
l54 PA, 48-9.
mihail m. bahtin 203

yleyse sanatsal dzlemle (gerekte her trl kuramsal dzlemle)


"gereklik" arasndaki temel ayrm, ilkinin belirlenmiliine kar tekin
deki eylemcinin gdmlenmiliidir. Sanatsal dzlemde, klasisizm gibi
karakter veya tip yaratmay analayanlarda, kahramann btn ettikleri
yalnzca bir zorunluluk ya da eylem gereksiniminden deildir; kahra
man, eylemleriyle birlikte olduu biime kavutuundan ortaya kmak
tadr. "Demek ki eyleme, onun konumu ya da durumu tarafndan olduu
kadar kiiliiyle de belirlenmitir, bu onun karakterini davurur, tabii ki
kahramann kendisi iin deil, onun dnda konumlanm yazar / yorum
layc iin."155 Burada vurgulanmas gereken nemli nokta, burjuvazinin
genel zne anlayn ynlendiren "gerek" zneye ilikin klasik tutum
dur. Gerekliin, olutan deil de "bitmi" soyutlamadan hareket edilme
sinden dolay, estetik dzlem ile etik dzlemin kanhnlmas sonucu ola
rak znenin, ettiklerine indirgendiine tank oluyoruz (bu edimlerin, z
nenin biricik ynleri ve btnsellikleri olmalar asndan, bu eylemlerin
zorunlu ve kanlmaz olmalar ve znenin znn sonulan olmalar a
sndan; burada eylem iindeki zneyle deil, eyleyerek bitimsiz bir olu
taki zneyle deil, yalnzca ettikleriyle zn aa karan bitmi bir z
neyle karlayoruz). Bylece gerekleen ya da gerekletirilen her ey
lem (belirlenmi, gizil olarak ya da tinin tarihinin bir kps olarak, fakat
her durumda bitmi bir biimde verilmi olan) znenin gerekleme aa
malar olarak sunulmu olur. Byle bir bak asnn deimez ilkesi ise
benlikle, o benlik tarafndan (bakas iin deil yalnzca kendinde vaya
kendisi iin) gerekletirilenlerin eitlenmesi olur. Benlik, ettiklerinin top
lamdr; daha dorusu benliin aamalarnn gereklemesi olarak benli
in gerekletirdiklerinin ilk ve son kez ki toplamdr.
Buna kar benlik, eylemleri haline gelebilir. Fakat bu kez, bu ey
lemler eylemcinin deerleri, inanlar ve gdmnden bamsz olarak
deil, gereklemi benlik olarak deil, her seferinde bitimsiz bir gelecek
teki bir sonuca gdmlenmilik iinde ve edimselleen bir biimde ger
ekleir. "Gerekletirilen eylem, gdmlenmi olduu sonun belirlen
miliini, bu sona ulahracak olan aralarn da belirlenmiliklerini gerek
sinir, ancak eylemcinin belirlenmiliini gereksinmez -bir kahramana ge
reksinimi yoktur."156 Bu, Hollywood filmlerinin burjuva zne dncesi-

l55 AA, 139.


156 AA, 140.
204 ikinci blm

ne nasl hizmet ettiklerini akla kavuturan bir bak asdr. Baka bir
yerde de deindiimiz157 gibi zellikle korku filmlerindeki kar-kahra
mann gerekletirdii ktlklerin, bu kiinin zsel ktlnn sonu
cundan baka bir ey olmad sylenir bize. Bu filmlerdeki btn "kar
kahramanlar" mutlak bir biimde o kii olarak gerekleecek edimlerin
toplamndan baka bir ey deillerdir. Bylece olaylar, baka olaylar k
mesinin karlkl etkileimlerinin sonucu deil de, kahramann tininin
kesin sonulan olarak karmza kar.
tirafname, te yandan, gerekte var olmayan fakat varsaymsal
olarak "kendimle olan an, deer-kuramsal bir ilikidir," Burada tekine
benin oluturucu bir ura olarak deil; "beni, estetize etmeksizin, be
nim kendimi yargladm gibi yarglayan" biri olarak gereksinim duyul
maktadr. Fakat kullanlan dil ve biimler, bakasnn deerlerine dayal
olan bir dzlem ve karlkl etkileim iinde belirlenmi olan malzemeler
olduklarndan dolay, bu davurum diliyle dtaki biimler arasnda s
rekli bir ahma oluur. Byie olunca, bu biem beni tam olarak tket
mekten uzak kalr; nk benim szlerim benim hakkmda olabilecek son
szler olmaktan ve beni btnyle kapsayacak szler olmaktan uzakbr
lar. Kullandm szckler ve kendi hakkmdaki yorumlar, olaylarn b
tncl dzlemindeki eylemlerim olduklarndan sonu akhrlar, bitirnsiz
dirler. nk yukarda da deinildii gibi benim eylemlerim sonsuzca ve
nesnel olarak gdmlenrnitir. "tirafnarne kendisini btncl varlk ola
yndan soyutlamaz, yleyse gizil olarak sonsuzdur."158
tirafnamede yazar ile kahraman rtt iin gerekte ne bir ya
zar ne de bir kahraman bulunmaktadr; bu yzden de yazar-kahraman
ilikisinin olumas olasl ortadan kaldnlmhr. Ayn biimde okur
kahraman ilikisinin de olasl ortadan kalkrnhr; nk bir kahrama
nn varl szkonusu deildir. Bu yzden itirafnameyi yazar veya kahra
manla birlikte yeniden retiyor deiliz, tersine yinelenemez varlk olay
iinde tekine kar konumlandmz gibi ona kar da konumlanyoruz.
Bir anlamda itirafname; ada estetik anlayn zel bir biimidir, sanat
yaplnda yazar ile kahraman zdeletirme madalyonunun teki yz
dr. Onun ada estetik anlayla olan ilikisi, Kant znel idealizmin
Hegelci nesnel idealizmle olan ilikisiyle koutluklar tar.

157 Bu konuya Evrensel Kltr dergisinin Aralk %, 60. Saysnda "Pantha Rei" adl yazda de
inmitik.
158 AA, 143.
mihail m. bahtin 205

yleyse tirafname okurunun itirafyla ya da metinle olan ilikisi


nedir?
tirafnamenin znesi, varlk olaynda kendi eyleminin gerekleti
ricisi olarak benim karmda konumlanmaktadr, ben de bu eylemi ne
(yknmeci biimde) yeniden retmeli ne de onu sanatsal olarak yorum
lamalym; ona kendi karlk-verebilen eylemimi gerekletirerek tepki
gstermeliyim [ .. ] ya bunu gerekletirmeli ya da bunu yapmay yads
.

malymdr; bu eylem sorguya ikin deildir, oysa estetik yorumlama -bir


likte-yarahm- sanat yaphna ikindir, her ne kadar grgl olarak verilmi
sanat yaphna ikin deilse de.159

zyaam yksndeki kahraman


zyaam yksnde yazarla kahraman ayn kiilerdir. Bu durumda ken
dim iin olan "ben" benim kurucu ve rgtleyici uram deildir. Bu du
rumun kendisi Bahtin'in contradictio in adectio diye niteledii bir konumu
imlemektedir. Varolan gerilimin contradictio'ya dnmesine neden olan
ey sanat eylemi dzleminde, bir btn olarak sanatsal dzeyde, yazarn
o btnn kurucu ilkesi olarak ilev grmesi; buna karn, daha nce de
belirtildii gibi, kahramann ise anlamca ynetilen bir varlk olarak bu sa
nat yaphnn btnlnn kendisi olmasdr. Sorun, meru bir soru bi
imi olan "ben kimim?" cinsinden deil "kendimi nasl imgelerim?" cin
sindendir.
Yaam yks ile yinelenemez-yaam-olay arasndaki en belirleyi
ci ayrm bunlarn bellekle (anlarla) olan ilikilenme biimleridir. "Her tr
den gemi ans estetize edilmi bir eydir; gelecek ansysa etiktir."160 So
runsaln zn oluturan durum estetik genin, estetik yorumlamann yi
nelenemez varl ve biriciklii iinde kavrayndaki yetersizliktir. Bun
dan dolaydr ki, zyaam yks gibi giriimler yaam estetize etmeye
ynelirler. Bu zellik, "kuramsal dnyay olu-srecinde-yaamn birlii
ne dahil etmeye alan . . . yaam belli trden estetize" eden ve "an ku
ramsalcln apak yetersizliini belli bir lde rten" Bergson'un Le
benphilosophie'si gibi felsefelerin de belirleyici zelliidir.161 Bu durumda
estetik olann kendisi de estetik deildir; anlabcnn "kk kirli gnah-

159 AA, 148-9.


l60 AA, 133.
161 PA, 13.
206 ikinci blm

na" dayal bir hikaye oluvermektedir. Yaamn ve gemi anlarn estetize


edilii, sanab, yzn yaam-olayna evirmi karlk-verebilen bir eylem
olmaktan alkoymaktadr. Bu, bir btn olarak yaam-olaynn "gemi
letirilmesi" ve gemiin estetize edilmesidir.162 Kiiyle sanatnn bu tr
den mekanik birlii, "kiinin 'gndelik yaamn yprabc ilgilerinden' kur
tulmasn, bir sreliine baka bir dnya olarak 'esin, tatl sesler, namaz ni
yaz' dnyasna, yaratc eylemin dzlemine girmesini salar."163 in do
rusu, benim sanatsal eylemim benim szmona "yeteneklerimin" basite
gereklemesi deildir. Bir baka deyile durum, baz becerilerin bir arma
an olarak bana verilmi olmas bu yzden de benim bir sanat olmam
deildir; bunun tersine sanatsal eyleme kabldmdan dolay ben bir sa
natym. Sz edilen yetenekler ve beceriler sanatsal eylemin edimselle
mesidir. Bu, Barthes'n Sylen/er' de sanatsal retim srecinin ve sanatnn
karakterinin mitletirilmesi olarak adlandrd eyin temelidir.164
te yandan (z)yaam yksndeki kahramanla yazarn rtme
si mekanik bir iliki biiminde gereklemek zorunda deildir. (z)yaam
yks, benim kendi hakkmdaki dncelerim ve yorumum olduun
dan dolay, aslnda bakalarnn benim hakkmdaki yorumlardr; "ben"
her zaman "teki"nin bu belirli "ben" hakkndaki yorumlan dolaysyla
olumaktadr. Bu durumda teki, ben tarafndan retilmi bir teki deil,
bizzat "ben"in varln belirleyen deer-kuramsal bir gtr. "Bu teki,
tekinin varl boyunca oluturulmu benin kendisi deil, bendeki de
erlenmi (tarafl) tekinin kendisidir."165 yleyse (z)yaam yksnn
oluturucu ilkesi soyutlanm bir "ben" deil, tekilerce anlatlm yk
lerdir. Benim yaam ykmn anlatas bendeki tekinin deer-kuramsal
konumudur.
(z)yaam yksnde yazar ile kahraman arasndaki iliki konu
sunda imdiye kadar sylenmi olanlar zetlemek iin alt uran alt i-

162 Gemiin estetize edilmesine en iyi rnek olarak Proust'un Yitik Zamann Pinde adl dev ro
man gsterilebilir (yine de bu yapt ad geen ulama tam olarak indirgenemez).
163 AA, 1 .
164 Burada sz konusu olan Barthes'n agda Sylenler'delci "Yazar Tatilde" adl denemesidir
(ben A. Lavers tarafndan yaplan ngilizce evirisinden yararlandm, Hill & Wang, 29. bask,
1995). rnein, yle diyor: "Bu, yaznsal retimi tabu olan bir eit istemd salg olarak
grmektedir. nk insann belirlenimlerine tabii deildir: Daha abartl bir deyile yazar s
rekli konuan, bir tiran olan bir i tanrnn kurbandr, konumasn aracsnn tatil yapmas
bile engelleyememitir. Yazar tatilde fakat Mze'si uyank, durmakszn dourmakta."
165 AA, 153.
mihail m. bahtin 207

zilmelidir: 1 ) Dnyann oluumuyla ilgili olarak yazar ile kahramann de


erlerinin aynl. "Yaam yks uzlamc (syncretic) olduu" iin bu
rada bir almal durumdan sz edilemez, nk estetik ile etik dzlem
leri arasnda bir ayrm bulunmamaktadr; 2) yazarn naiflii; yazar ile
kahraman akrabalk bayla ilikilenmilerdir; 3) tekinin snrlarnn d
nda bir dnya yoktur. Yazarn etkinlii bir eyleme deil, bir karlk de
il ve bir olu deil, sadece bir varolma durumudur. Burada "ben" ile
"teki" olarak ayrlm iki kiinin durumu deil, ikisinin de teki olarak
varolduu bir durum szkonusudur. Bu her iki teki, uyumlu olduklarn
dan ve edeeriyle anlama iinde olduklarndan dolay birok-seslilikten
deil de tek-seslilikten szedilebilir ancak; 4) yaam yks bir sanat ya
ph olmad ve estetik bir dzleme ait olmad iin sonu ak bir eydir
(Proust'un "sonulanm biricik yaam yaznsal yaamdr" diye niteledi
i duruma kar); 5) yaam yks, bir sanat yaph olmadndan retil
mi bir yapt deil, estetize edilmi yaam-olaydr; 6) eletiri ok-seslilik
ve syleimi imlediinden dolay "eletirel" bir okumay deil, tekilik
dnyasnda kahlmc bir okumay gereksinir.

Ksaca sylersek, "yaam yksnde temel gndem yaam yk


sne dayal bir deer olarak yaamdr, temel erek, kahramann isel ve d
sal belirlenmilii deil, kiiliinin bitmi bir imgesi deil, kahramann
yaamdr. " 166

Karakter
Karakter, btnl iinde, yazardan bamsz btnlkl ve anlamca
belirlenen bir varlk olan kahramann olumas gereksinimine karlk ve
ren sanatsal bir rndr. Karakter, tamam ile bizim dmzda yer almak
tadr. Ayn ekilde karakter, yazarn da snrlarnn tesine yerlemitir.
Karakterle ilgili btn geler, o karakterin oluumundaki kurucu yaplar
ilevini grmektedir; btn yaplanlar ve tm eylemler, "karakter kim
dir?" sorusunun yaruhru imlemektedir.

Bahtin, karakter ile ilgili iki deer-kuramsal dzlem tanmlar: 1)


"Kahramann ufku" ve 2) iinde karakterin btn oluturucu gelerinin
kahramann zgllklerine dnt "yazar-yorumlayann balam".
Karakterin bamszl, yorumcunun (yazarn) kahramana kar daha

166 AA, 173.


208 ikinci blm

eletirel bir tavr taknabilmesini salar. Ayn ekilde karakterin kendisi


de daha canldr; deerlerin dei-tokuunu gerekletirmek, yaama kar
karlk-verebilen eylemlerini yerine getirmek ve yarglar ile deerler
dzleminde gdmlenmiliini davurmak iin bamszla sahiptir.
Karakter, iki ayr nitelikte tanmlanabilir: Klasik karakter ile roman
tik karakter. Klasik karakterin yaplanmas "yazgnn sanatsal deerince
salanmaktadr." Yazg, kiinin yaantsnn tmn kuatan nceden be
lirlenmiliin yaam olarak gereklemesidir. "Yazg bireyselliktir, kiinin
tm bir yaamn, btn eylemlerini belirleyen o kiinin varoluunun z
sel belirlenmiliidir." 167 Bundan dolay yazg, kahramann yaplannn
btnldr. Bu anlamda klasik kahraman sadece "vardr", oluma
maktadr" . nk varoluu deiemez olan bir gemiin verilmiliidir.
Gereklemesi bir anlamda ereksel bir etkinliktir, gdml bir manta
sahiptir, ancak bu, yaam-olayndaki gibi bir eree gdmlenmi olmak
deildir.
Klasik karakterin yazar/ yorumcudan bamsz olmasna karn
aralarndaki iliki oksesli (polifonik) deildir (okseslilii teknik anla
mnda); armonilerin temel bir ezgi ile onun deikeleri ve trevleri zeri
ne kurulu olduu oksesli bir yap deil, konturpuanlar ve dizonant ile
konzonant arasndaki atkya dayal olan bir yapdr.168
Klasik karakterdeki atmalar (teki olmann deere dayal doal
gleri arasndaki atma, fiziksel veya psikolojik byklkler arasnda
ki deil), anlam geerlilikleri olan farkl biimler arasndaki atma deil,
atan varlk gleri arasndaki arpmalardr (grev ile zorunluluun
ikisi de bu balamda doal, deere dayal glerdir). Gler arasndaki
bu savam hibir yerde verilmilik-olarak-varln snrlarnn tesine
tamayan isel dramatik bir sretir, trel bilinteki anlam-ilikili diyalek
tik bir sre deildir.169
Bunun kendisi, gerekte klasik karakterdeki kahraman ile yazarn
darda olmalarnn snrdr. kisi de hala ayn zde zemine aittirler,
dnya grleri hala rtmektedir ve aralarndaki syleim dizonant bir

167 AA, 175.


168 okseslilik kavramyla ilgili bkz. Dimitri Nikulin'in "Mikhail Bahtin on Dialogue# adl ma
kalesine. Burada Prof. Nikulin'e bu yazy basmndan nce bana iletmi olduundan dolay
teekkr ediyorum.
169 AA, 177.
mihail m. bahtin 209

bruy andracak farkl iki dnya gr arasndaki cinsten deil, klasik


armoniyi andran yazgs belli trdendir.
Bahtin, romantik karakter ile klasik karakteri romantik karakterin
kendi kendini eyleme srkleyen doasna ve "deerler karsnda insi
yatiflerle dolu" olmasna dayanarak birbirinden ayrr. Romantik karak
ter, yaamn sorumlulukla (karlk-verebilmekle) balatr. "Yazarn es
tetik olarak stesinden gelip tketmesi gereken ey, kesin biimde kah
ramann anlama ve deere dayal tutumu, btnyle etkin konumu ve
bir banal, edeeriyle onun dnyadaki bilisel-trel konumu
dur."170
Byle olunca romantik karakterin oluturucu gesi yazg deil, "l
k" dr (buna daha sonra yeniden dnlecektir). yleyse, kahraman ken
di iinden, lksnn cisimlenmesi isteinden yola karak eylemde bu
lunmaya balar. Bylece yazarn bir deerler oda olarak kahramann ya
amndan silinmesiyle kahramann yaam merkezsizleir. Arhk karm
za kan sonsuz bir kahraman tipidir. Kahramann yaamnn bylesi bir
merkezsizletirilmeye uramasyla "btnlkl, yekpare insanlk dn
cesi"nin temelleri sarslmaya balar. zetle, romantik karakter syleim
sel olandr; Bahtin'in Dostoyevski zerine almasnda "yazardan bt
nyle bamsz" diye niteledii ve yazarla, dier kahramanlarla ve okur
la byk bir syleme yetisine sahip olan ve esin kayna olabilecek bir
trdr.

Tip
Tip, karakter ile iliki iinde, karakterin karh olarak anlalmaldr. Ka
rakter plastiktir, tip ise grseldir. Karakter dnya gryle iliki iinde
oluur ve kkleri gemitedir. Buna kar tip, dnya grnden bam
szdr ve insann "durumunu bir dnem ya da ada somutlap belirlen
mi olan deerlerle iliki iinde" aklar. Tip imdidedir; zetle sylersek
"tip kollektif bir kiiliin edilgen konumudur."171
Tip daha nceden belirlenmi olan imdiki yazgdr; bu, imdiyi
gemi olarak ortaya karan ve gerekleecek kiisel bir yazg deil, ti
pi.kliin imdideki nlenemez varldr.

170 AA, 180.


171 AA, 183.
210 ikinci blm

Btn durumlarda tip belirli nesnel bir birlikten (toplumsal bir d


zenden, kollektif yaamn belli bir dzenleniinden, gnlk yaamn or
tak bir durumundan vb.) ayrlamaz biimde ve bu birlik tarafndan koul
lanm olarak tasarlanr; bir baka deyile, onun tarafndan ortaya karl
m olarak [ ... ] Tip yazann kahramana stnln, kahramann dnya
sndaki deerlerden btnyle uzak olduunu nceden varsayar; byle
ce genelde yazar tmden eletirel bir konumda olabilir.172
Tipte kahramann bamszl nemli lde yitirilir.173

Syleimsel kahraman
Dostoyevski iin kahraman, "dnyaya ve bizzat kahramana ilikin belirli
bir bak asdr."174 Soru, kahramann dnyada nasl grnd deil,
dnyann veya bizzat kahramann kahramana nasl grnddr. "Ke
fedilmesi gereken ey kahramann belirli bir varoluu ve deimez imge
si deil, son zmlemede kahramann kendisi ve dnyasna ilikin son sz
olan bilincinin ve z-bilincinin toplamdr." 175 Deerlendirilmesi gereken
ey, en geni anlamyla bitimli bir soyutlama olan kahramann bitimli va
roluu deil, dnyada etkin bir biimde varolduu bilincidir. Kahrama
nn ifade edecei "son sz" de monolojikten nasl kanlabileceini ve
oksesliliin nasl kurulabildiini gsteren bir eylemdir, konuma edimi
dir. Bu anlamda yazann basite kahraman icat etmediini (uydurmad
n); bOincinde etkin bir biimde karlkl bir iliki iinde yarattn (bir
likte-yaratm) syleyebiliriz. Burada etkin konumda olmak, sregiden ya
am olayna duyumsal-istemsel biimde gdmlenmi olmak anlamna
gelir. "Sonuta kahramann imgesinin yaratld geler, gerekliin -biz-

172 AA, 184.


173 imdiye kadar sylediklerimizin nda, rnek olarak A. Schnitke ile L. Nono'nun mzikle
rinin yaplann karlatrmak ilgin olabilir. Schnitke'nin yaptlannda, kahraman (genelde
bu yaptlarda bir kiiden fazla olan solist) ile kalabalk (genelde olaan llerden daha b
yk boyutlardaki orkestra, rnein, 2. Conerto Grossi'de kat daha kalabalk bir orkestra
kullanlyor) arasndaki elikide belirleyici bir zellie sahip olan ey dizonant ile konzonant
arasndaki mzikal ve syleimsel ilikidir. Mzik, dizonant bir temele dayal konzonanhn
da dizonant gibi hnlamasn salayan bir biimde yaplanmtr. Bu, dzlem zerindeki ge
ni ll syleimsel atky imlemektedir. Nono'nun mziinde doruuna ulam olan
dizonant son zmlemede daha gl bir (estetik olmayan anlamda) etik vurgu edinir. n
k mzik burada, yeri kolektif olan tarafndan geni lekli bir olayca doldurulmu bireyin
lmn imler. Schnitke'deki etik ge ise daha ok enlik havasndaki bireyin bir yandan
saydamlamasna, te yandan trel duruundaki biricikliine gndermede bulunur.
174 PDP, 47.
175 PDP, 48.
mihail m. bahtin 21 1

zat kahramann veya gndelik evresinin-geleri deil, bu gelerin bizzat


kahramann nemli ynleridir."176 Bu geler, verili gerekliin ve deer
den bamsz olgularn vasflan deil; kahramann bilincinin, kendi ey
lemlerinin bilincinde oluunun ve varlk olaynda bu edimlerin biricikli
inin bilincinin gstergesidir. "Kahramann kim olduuna deil, nasl
kendi bilincine eritiine tank oluruz; sanatsal grselletirme edimimiz
kahramann gerekliine kar deil, bu gerekliin bilincinin ar bir ile
vine kar ortaya kar."177 yleyse deimez ve srekli verili (kendinde)
bir gereklikle, bilimde karlalabilecek nermeler biiminde bir gerek
likle deil, kah1lmann edimine bal deiken bir ilevsellikle kar kar
yayz; kahramann gereklik bilincinin ilevsellii ite bu anlama gelir.
Benim etkinliim, beni ve gereklii salt znel anlamda deil, nesnel an
lamda dntrr; nk gereklikle bu gdmlenmi karlamann d
nda baka bir biimde karlalamaz: Edimimin ilevinden baka bir
gereklik sz konusu deildir. yleyse varln varolmasndan deil, yal
nzca oluundan sz edilebilir. Syleimsel ve oksesli olan ancak byle
akkan bir bilin dolaymyla ortaya kar. "Yazar kahramann her eyi kap
sayan bilincine kar yalnzca tek bir nesnel dnya karabilir: K:hramankiyle
eit haklara sahip teki bilincin dnyas . " 178
Dostoyevski'nin kahraman bitimsizdir ve belirlenimlerinin topla
mna indirgenemez nk etkinlik dnyasna brnr. Kahraman, evre
siyle karlamasnda edilgin bir konum deildir; gerekliin kendisine
g uygulamasna kar o da gereklie g uygular. Kahramanla ilikili
olan gerekliin btn teki ynleri, kahramann bilincinin ilevleri ola
rak bu bilin tarafndan zmsenir. Bu da, Bahtinci bak asn tek ben
cilikten ayrr; nk eylem ile bilincin zsel benzerliklerinin (eylemimin
bilinci dnda bir bilinten sz edilemez) yan sra bilinle eylemin iliki
sinin yol at kahramann bitimsizlii de kahramann zgll olarak
karmza kar. rnein, Bahtin'in bak as grngbilimin bak a
syla kartlatnlabilir: Grngbilim, nesnelerin "z"nn peindedir
ve bununla gereklii monolojikletirir. Buna kar Bahtin, gerekliin
syleimselliinin yadsnamazlrun alhn izer ve bunu grmezden ge
len baklarn yaam olayna katlamayacaklarn belirtir. Grngbilim,

176 POP, 48.


177 POP, 49.
178 POP, 49-50.
212 ikinci blm

gerein przl grntsnn stesinden gelindii kuruntusuna yol


aan monolojik akln gvenli limann arar; oysa Bahtin iin gerekli
i belirli bir edimsellie dntren gerekliin przl yapsdr. Ger
ekliin bu belirli edimsellii sabitlenemez. Grngbilim, gereklii ay
raca aldnda gerei biimselletirir ve gereklikle "tekil" (bireysel) kar
lamalarn elenmesini ister. Bahtin, Racine'in kahramanlarn Dosto
yevski'ninkilerle karlahnrken grngbilimin bu ynn eletirir gibi
dir:

. Racine'in kahraman nesnel varolutur, istikrarl ve sabittir, plastik


heykellere benzer. Dostoyevski'nin kahramanysa btnyle z-bilintir.
Racine'in kahraman devimsiz, sonlu tzdr, Dostoyevski'nin kahraman sonsuz
ilevdir. Racine'in kahraman kendisiyle zdetir, Dostoyevski'nin kahra
manysa bir an bile kendisiyle rtmez.179
Monolojik tasarmda her ey -eylem, deneyim, bilin bile- gerek
liin geleri olarak gereklikten tretilir. Burada yalnzca kahraman deil,
bizzat gereklik de bitimlidir; zira kahramann eylemleri gerekliin be
lirmesi dnda bir anlam tamaz. Bu bakta varlk olua kar konulur:
Monolojik bakta gereklik gibi kahraman da vardr. oksesli anlaysa
kahraman kahramanlama sreci, gereklii de kahramann yanl eylemi
asndan bir olay olarak ele alr. Monolojik tasarmda yazar, metnin dn
yasna gre sabit bir konuma sahip tanrnn kopyasdr. oksesli baktay
sa yazar, olaya katlan taraflardan sadece biridir.
Monolojik tasarmda kahraman kapaldr, anlamsal snrlan keskin
biimde tanmlanmhr: Ne olduunun snrlan iinde, bir baka deyile,
gereklik olarak tanmlanan imgesinin snrlan iinde eyler, deneyimler,
dnr ve bilincinde olur. Kendisi olmaktan feragat edemez, e deyile,
yazarn kahramana monolojik tasarmn ihlal etmeksizin tipik veya yara
dlndan kaynaklanan kiiliinin snrlarn aamaz.180
Monolojik anlay kahraman ilk ve son kez tanmlar. Bu bakta
kahraman bitimlidir, kendisini tmyle ele verir ve tanmlanm gerek
liinin tesine taacak herhangi bir varolu artsndan sz edilemez.
Yaznsal yaptn kahraman olarak zne, zneye ilikin sylemdir.
znenin sylem olarak varoluu gerekte eyleyen, fail (ajan) olarak etkin
ve etkili varln imler. zne, edirnselli.k olarak gereklemeden nce va-

179 PDP, 51, italikler benimdir.


180 PDP. 52.
mihail m. bahlin 213

rolan bir z deildir; bitimsizdir ve btnlkl bir tanmlamann snrla


rna smaz. Ne yazar ne bakas ne de kahramann kendisi, kahramann
ne ve kim olduu konusunda son sze sahiptir. Kahraman da hpk teki
ler gibi kendisine ilikili olduu deneyimlerin dsall araclyla eriir;
yazn durumunda bu dsallk kahramana ilikin yaznsal sylemdir. Sy
lem sonsuz bir sylei edimi olduundan oksesli ve syleimsel kahra
mann bitimsizlii sylemin bitimsizliinden kaynaklanr. "Yazar bir kii
lik, tip veya yaradl, kahramann nesnelletirilmi imgesini deil, kahra
mann bizzat kendisi ve dnyasna ilikin sylemini ina eder."181
Dorunun doruluu, dorunun sahibinin soyktne baldr.
zneye ilikin, znenin kendi dorusunun bilincine erimesi dnda nes
nelletirilmi olan evrensel bir dorudan sz edilemez. Dorunun asaleti
konumacnn soyktnde aranp gzlemlenmelidir. Bu soyktksel
dorunun zgll, doruluk sylemini oluturan gelerden olan ko
numacnn ifade ediminde irdelenmelidir. Sylemin dorusu, yalnzca
szce deil, edimselleen sz olan seslem ve vurguya dayanr. Bu do
runun ne olduunu ve sylemin nasl ifade edilmesi gerektiini etkin bir
biimde belirleyen gdml ifade edimidir. yleyse, doruluun okses
li doasn onaylamak zneler okluuna bal olarak doruluun dei
tiini varsaymak deil; doruyu koyutlayan znenin eyleminin sonucu
olan doruluun etkin doasn teslim etmektir. Bahtin, "kahraman an
sestir, onu grmeyiz duyarz"182 diyerek, kahramanla sesi zdeletirir
ken ne (bilinten dnceye) dzlem deitirmekten ne de Varlk'n a
rsna kulak vermekten sz etmektedir. Bahtin bu szle, ifade ediminde
edimselleen sylem olarak doruluun soyktksel etkin doasn vur
gular. Sylem, bakalarnn sylemiyle uyumlu veya uyumsuz olabilir,
ancak nemli olan, sylemin teki sylemlerle canl bir ilikide ve etkile
imde varolabilmesidir. Btn teki sylemler gibi tekil doruluk sylemi
de birey ile toplum arasndaki elikiyi deil, dsaln iselletirilmesi yo
luyla toplumsaln tekillemesini imler. Sylei dnda baka bir sylem
olamayacandan, doruluun oluum srecinin vurgulanmas dorunun
syleimsel doasnn vurgulanmasdr. "Doru [kahramann] zbilincine
ilgisiz kalamaz. Baka kiilerin dilinde, ierikleri zde szckler veya ta
nmlar baka anlamlar ve seslemlere brnr doruluklarn yitirirler."183

181 PDP, 53.


l8l POP, 53.
183 PDP, 55.
::l 14 kinci bhm

Beinci Blm: Metin ve Yazar

erik, biim, madde


Dil, yaznsal retinin ham maddesidir (malzemesidir): Dil szel bir mad
dedir. Yazar bu maddeyi kullanp biimlendirerek belirli bir ierik olutu
rur. yleyse sanat yaph veya sanatsal retide kurucu geden sz edi
lebilir: erik, biim ve madde.
Biim, ierik ve maddeden bamsz olarak anlalamaz. Sanatsal
reti de dil gibi bir etkinlik ve bakalaryla etkileimde ortaya kan soru
lara karlk verme edimi olduundan biim, sz edilen teki iki geden
ayr dnlemez. te yandan sanatsal reti salt maddi (fiziksel) bir et
kinlik deildir; nk sanatsal veya yaznsal etkinlik dilbilim deildir
(iin dorusu bir bilim olarak dilbilim bile daha nceden sz edilen b
tn toplumsal belirlenimlere tabidir). Sanatsal reti, sz biricik verisi
olarak alamaz; "her eyden nce belirli bir ieriin alma aygh olmal
dr, bunu da belirli bir madde araclyla yapmaldr."184 Sanat, sanat
rnn dil dnyasnda (meddede) retmez; bizzat bu maddenin ste
sinden gelmek iin maddeyi kullanr. Dilin byle bir ekilde stesinden
gelinmesi edimi maddenin basit bir deillemesi olarak deil, maddenin
"estetik-tesi" belirlenimlerinin stesinden gelen karlk-verebilen bir
eylem olarak anlalmaldr. Bu, bir eree gdml olan ve yn gereksi
nen olumlu bir stesinden gelme eylemidir. "Kaba olguculuk, dnyada
uramamz gerekenlerin madde, bilin, matematiksel saylar olduunu,
bunlarn eylemlerimizin anlam ve amacn belirlediini, eylemlerimizi,
yarahc etkinliimizi aklayabileceini varsayar."185 Ne var ki, bu geler
ce aklanan ey, yarahc eylemin manb deil maddedir (malzemedir).
Bylesi soyut bir yaklam, yaratc eylemi anlamlandran "deer-anlam
yaps"n gremez. "Yazar-sanatnn yaratc bilinci asla dil bilinciyle r
tmez." 186 in dorusu bu bilin, sanatsal bir btnlk yaratacaksa kah
ramann da bilinciyle rtmemelidir. Yazarn bilinci, gerek dil bilincine
gerekse kahramann bilincine karlk vermelidir. Yazar ve kahraman ola
rak salt znenin lmnn yolunu aan ve syleimsel znenin oluumu
na yol veren ey sanatsal eylemin bu karlk-verebilen doasdr. Biim
cilik (ve kaba olguculuk), zneyi yadsma niyetinde olsa bile, zneyi zne

184 AA, 192.


l85 AA, 193.
186 AA, 194.
mihail m. bahtin 21 5

olarak koyutlamak ister. Biimcilik, tarihin stesinden gelme isteine kar


n, kahramann dzlemini ilgilendirdii kadaryla, metni bitimli bir ya-
pya sahip biimsel bir nesne biiminde kavramsallabrarak bitimli bir
zne tasarmna varr. Biimciliin zneyi yadsmas, yaklamnn biim
selliinden dolay kendi karbna dnr: Tarih-st zne kavram.
"Temel sorun, ncelikle sanatsal grevi ve gerek ieriini, e de
yile sanatsal grevin kurgulanp edimselletii deerbilimsel dnyay
belirlemektir."187 Sanabn maddeye (malzemeye) indirgenmesi sanabn
dilbilime (daha akas gstergebilime) indirgenmesine yol aar. Bu in
dirgeme yoluyla stesinden gelinen ey bizzat sanat olur. Oysa yantlan
mas gereken soru, sanat yapbn neyin sanat yapb yapbdr. Biimsel
malzemenin zel bir konumunun buna yol abn ileri srmek mekanik
bir yant olur. te yandan baz isel ilikiler varsaymak, biimsel ve dilbi
limsel yntemin kendisiyle elimesine yol aar. Bylece biimci yntem
bizi iki seenekle (daha dorusu yapay bir ikilemle) kar karya brakr:
Sanat yapbn sanat yapb yapan ya yetkeli bir konumdur ya da sanat ya
pbnn sanatsall bir ilinektir (sanatsall olumsaldr). Her iki durumda
da biimci yntem kendisiyle eliir. Bahtin'in biimcilie kar bu eleti
risi mekanik materyalizmin eletirisidir. Mekanik materyalizm, madde
nin (malzemenin) sanat yapbn dolaymsz bir biimde ilk elden belirle
diini ileri srer. Bu da insan dnyasnn dorudan, ilk elden madde ta
rafndan ve insan eylemine yer braklmakszn belirlendiini varsaymak
la kouttur.
[Oysa] sanatnn nesneyle ilikisi, dnya olaynn kurucu bir ge
si olarak nesneyle dolaymsz ilikidir. Bu da yazarn ar dilsel bir bala
mn kurucu gesi olarak szcn nesne-gnderimli anlamlamasyla ili
kisini belirler. Bir baka deyile sesil, duyumsal, grsel vb. zelliklerin
kullanmn belirler.188
"Madde, erik ve Biim Sorunu" adl denemesinde Bahtin, yazn
sal zmlemenin konusunun ne olduunu aklamaya giriir. Burada,
anlam ve toplumsal belirlenimlerle ilikili olan bir yazn kuramnn zel
liklerini aa kavuturmaya alr. Poetika incelemesinde dizgesel belir
lenimler yoluyla basit olgusalln (psikolojik veya tarihsel verilmitik)
stesinden gelinmeye allr. Bu dizgeletirme sanabn zerkliini g-

187 AA, 194.


l88 AA, 195.
Z1 6 ikinci blm

venceye almak iindir. Bu zerklik, sanahn kltr birlii iindeki biricik


lii ve tarafllndan kaynaklanr. Bu da sanahn biricik, yeri doldurula
maz, yinelenemez ve karlk-verebilen doasn teslim etmek anlamna
gelir. Byle bir anlay kanlmaz olarak biimci yaklam yneten olgu
culuu eletirir. Sanahn zerkliinin yadsnmas, sanat kuramsal ayrtr
mann "ham maddesi"ne dntrr. Dikkat edilmesi gereken bir baka
noktaysa anlam ile olgu arasndaki aynn ve kartlkhr. Bu aynn ve kar
tlk anlam-gnderi ikiliine benzer. Anlam, varlk birliine etkin kahlm
eklinde tanmlanr. Bu yzden soyutlanm anlamdan sz edilemez. An
lam tarafsz olamaz; bitimli deildir. Yalnzca gnderi bitirnlidir.
Bahtin' e gre poetika yalnzca metinleri deerlendirmekle snrlan
drlmamaldr. Poetika "dile dayal sanatsal yaratmn estetii olmaldr."
Metin, ham biimiyle raslanhsal ve monolojiktir. Buna kar estetik; yazn
kuram, sanat yaptnn yaratm edimi ve bunun temelleriyle uramal
dr. Yaznsal yaratm hem yazar hem de okur asndan incelenmelidir. Sa
nat yaptnn btnl ve syleimsel z yalnzca byle etkin bir kav
rayla anlalabilir.
Biim, yazar veya almlaycnn sanat yaphnn maddesinin dnda
ki baka bir eyle olan deerbilimsel ilikisinin ifadesi olarak anlalmal
dr. Biim, maddenin tikelleme ilkesi deil, sanat yaptnn biricikliinin
ilkesidir. Bu biriciklik, yazar ve almlaycrun etkin duyumsal-istemsel va
roluuyla ilikilidir. Biim, duyumsal-istemsel edimin ayrc biricikliidir.

Estetik ierik, eyleyenlerin deersel ve etik yaklamlaryla balan


tldr. Deersel ve etik yaklamlar, estetik nesne olan ierie yneliktir.
Estetik edim, sanat yaptn znel bir yorum biiminde deil, nesne bii
minde ve ierik olarak ele alr. Bu ynyle estetik anlay bilimsel biliten
btnyle farkldr. Sanat yoluyla gerekliin biliinden sz edilemez. Bi
limsel bili sanatsal anlaytan ayr olarak bilimsel-bilisel bir birlik elde
etmeye alr. "Bili dnyasnda ilkece ayn edimler ve ayn yaptlardan
sz edilemez."189 Bilimsel bili, son zmlemede, dnyaya ilikin mono
lojik bir imgeye ulamaya abalad lde yetkecidir. Estetik anlay
iinse byle bir imge olanakszdr. Ona gre, etik ve deersel deerlendir
melerden bamsz bir gereklik yoktur. "Gereklik gzele kar iyi veya
doru bir ey olarak sanatn karsnda kartlabilir."190 Bilimsel ve etik

189 AA, 227.


190 AA, 276.
mihail m. bahtin 217

bili, estetik edim konusunda olumsuz bir deerlendirmeye sahiptir. Bu


na kar estetik edim, kendi gerekliini yaratma yoluyla bili ve etiin
gerekliini olumlar ve bu gereklii kendi dnyasnda dntrr. Bu
nun nedeni, bilimsel bili ve etie karn estetik anlayn, nesnesinin z
deliklerinin belirlenimlerini gz nnde bulundurmasdr. Bili ve etik
edimin gereklii estetik nesnenin ieriini oluturur, biim bu ierikle
ilikili olarak anlalmaldr.
Sanat sanat yantlamaldr. Bir baka deyile, estetik eski veya ye
ni baka estetik biimlere karlk vermeli, "onlara kar veya onlarn ya
nnda savamaldr." Ancak daha nemli bir atma, estetik almlamann
zdeleyiminden veya karlkl deneysel birliinden kaynaklanan "ey
lem ve biliin gerekliine kar" olan savatr. "Sanat, yapt belirgin ve
nemliyse, yaptnda bir ilk sanat biiminde belirir. Sanat ivedilikle este
tik-tesi edim ve bilie ilikin estetik bir konum edinmelidir." 191 Sanat yalnzca
teki alanlarn gerekliini etkin bir biimde temsil etmekle kalmaz; ken
di gerekliini bu gerekliklere kar, onlarla iliki iinde olarak ve onlar
yeniden biimlendirmek zere ortaya koyar.
Bahtin'in srekli altn izdii ey, sanatsal etkinliin karlk-vere
bilen doasdr: Sanatsal etkinlik btn eylemlerde ortaya kan bir zo
runluluktur. "lk sanat" kavramnn ortaya atlmas da karlk-verebil
meye atfedilen nemin baka bir gstergesidir. Karlk-verebilme, sanat
nn dolaymsz bir biimde nceki veya teki sanatsal biimlerle deil,
teki yaam biimleriyle karlamasdr. Yaam biimlerinin karlama
s sanatsal biimlerin de karlamasna yol aar, ancak bunun tersi geer
li deildir. Bu yzden sanatn sanatsal alanla snrlanmasn istemek, sa
natsal etkinliin yaam damarn kesmek olur (Baudlaire'nin ikircikli
tmcesi buna iyi bir rnek oluturur: "Bugn bir aslanla dvr gibi bir
airle dvtm!"). Sanatsal deerlerin mbadelesi yalnzca "yaanan ya
amn bilisel-etik ham geleri" zemininde gerekleebilir. Sanat, bu bi
lisel-etik gelere, yaam olayna gdml insani bir yaamla karlk ve
rebildiinde bir "ilk sanat" olur.
Karlk-verebilmeye yaplan bu vurgu, kahraman ve sanat-yaza
n verili btnlkler olarak deil oluan sreler olarak aldndan say
damlamalanna yol aar.

l9l AA, 284.


218 ikinci blm

Sanat yaph iki yasa dzenei tarafndan dzenlenir: Kahramann


dzeriei, yazarn dzenei, bir baka deyile ierik yasalar tarafndan
bir de biim yasalar tarafndan. Sanatnn batan estetik nicelikler dn
da hibir eyle uramad durumda sonu suya sabuna dokunmayan,
bu yzden deerbilimsel arl olan hibir ey retmeyen zoraki, bo bir
almadr. Kahraman batan sona ar estetik gelerle yarahlamaz, kahra
man "yaplamaz": Byle bir kahraman yaayamaz, ar estetik geerlilii
ni "duyumsayamaz." Yazar kahraman olumlayp biimlendiren yazarn
yarahc eyleminden bamsz konumdan yoksun bir kahraman uydura
maz. 192
Kahramann bu ikili belirlenimi gz nnde tutulmazsa bitimli,
"hazr" kahraman imgesi ve anlalmaz, belirlenimsiz bir zsel zneyle;
e deyile bir eit Robinson'la karlarz. ncelikli olan, yazarn varl
n nceleyen, tekinin varoluudur. teki hibir zaman btnyle zm
senemez, her zaman yazara direnir. Sanat yaph ve estetik gzlemin nes
nesi, tekinin bu estetik-tesi varl araclyla biimlenip kurulur. te
kinin, kahramann ele gelmezlii ve btnyle zmsenemeyii, sylei
yi imleyen ilkedir: Her trden karlk-verebilirlik ve oksesliliin temeli,
tekinin zmsenmesinden arta kalan arhkhr.
Sanatsal gerekliin ve nesnelliin lt yinelenemez varlk olay
dr. Varlk, ilgisiz ve tarafsz bir varolu deil, kendisini gereklik olarak
ortaya koyan deersel bir olaydr. "Yaptta olay araclyla varln ger
ekliinin direncini duyumsamalyz. Bu diren yokluunda, dnyann
deerbilimsel olayna bir kap olmadnda, elimizdeki yapt sanatsal
inandrclktan yoksun dnsel bir kuruntudur."193
zetle, Bahtin'in yazar konusundaki deerlendirmesi ne an ustan
ne de grngbilimden balamaz. Bahtin'in balang noktas eylemdir:
Yinelenemez varlk olayna gdml gerek insan eylemi. Byle bir kav
ray, sanat yaphnn oluumunda okuyucu-alrnlaycnn da rolnn de
gz nnde bulundurulmasn salar; sanat yaphn verili ve bitimli bi
imler anlamnda deil estetik etkinliin merkezsizletirilmesi ve yaam
olaynda yeniden konulandrlmas anlamnda gizemsiletirir.
"Sanatsal nesnellik sanatsal sevecenliktir. Sevecenlik nesnesiz ola
maz, [nesnesiz sevecenlik] arlkszdr, bolukta sallanr: Deerbilimsel

l92. AA, 199.


193 AA, 200.
mihail m. bahtin 219

biimde zerinde duracak bir teki gereklidir." Ar ustan balayp yarg


gcnde biten Kant leme gerekte meru bir hareket deildir. Kant'n
biimcilii, salt ieriksizliinden dolay, pratik usa dolaysyla da yargya
geii olanakszlatrr. Hegel'in tin grngbiliminde tin, tinin zel tari
hi olduundan dolay gerekte ierie kavuamaz, bu yzden de yargda
bulunamaz. Hegel, Kant'n znel idealizmini ayaklar zerine oturtur. Ne
var ki nesnel idealizmin tin grngbilimi an grngbilim olduundan
ieriksiz kalr. Marx, eylem (praxis) kavramndan balayarak Hegel'i de
ayaklan zerine oturtur. Ancak ba aa dndrme hareketini biimsel
ve mantksal bir olumsuzlama olarak deil, diyalektik sarmal zerinde
bir srama olarak kavramak gerekir. Deersel ve tarafl eylemden, gerek
insan eyleminden, dolaysyla da yargdan balayan Marx, belirli tarafl
ieriklerini de gz nnde tutarak grngbilime, oradan da usa geebi
lir. Benzer biimde Bahtin, eylem ve gdmle ie balar. rnek olarak psi
koloji konusunda unlar syler: "[Grngbilimsel psikoloji de] olay z
gllnden yoksun teknik bir uraktr" nk btn teki olguculuklar
gibi an grngyle ie baladm ileri srer. Eylem, yarg, toplumsal va
rolu ve etkileim, ve retkenliin vurguland uraklar Marx'n Bah
tin'le rttrlebildii, aralarnda salnabildii uraklardr.

Yazar
Sanat ve yazn ile ilgili "gizemli" anlaylar sanat yaphna, metne vb.ile
ilikisi konusunda yazara gizemli bir konum atfeder. Daha nce de belir
tildii gibi, bu gibi yaklamlara gre sanatsal dzlem "yaratclk, esin,
... " dzlemidir. Tabi ki metnin oluumunda yazarn rol yadsnamaz; an
cak sorun yazarn metinle, tarihle, okurla vb.ile olan ilikisinin biimidir.
"oksesli romanda yazarn yeni konumunun olumlu, etkin niteligiri vur
gularsak yeridir. Dostoyevski romanlarnda yazarn bilincinin hibir yer
de ifade edilmediini dnmek sama olur."194 Byle bir varsaym mo
nolojik anlayn tuzana der. Syleimsellik, yazar/ almlayc ile kah
raman arasnda srekli bir syleiyi gerektirir. Byle bir sylei ayn kii
liklerin ayrmlarnn ve bitimsiz doalarnn olumlanmasdr. Yazar ile
kahraman arasndaki bu srekli syleide taraflar hem etkiler hem de et
kilenirler. "Yazarn bilinci tekinin bilincini nesnelere dntrmez, onla
r ikinci el, snrlayc tanmlarla tanmlamaz." Yazar kahramanla olan ay-

l94 PDP, 67.


220 ikinci blm

rmlarn deneyimler ve bilinlerinin "asil bitimsizliinde" bu ayrmlar


karlkl etkileerek yeniden yarabr ve yeniden biimlendirir. Yazarn ye
ni konumu, kahraman ciddiye alan ve kahramanla olan ayrmlarn
zme kavuturup elemeyi amalamayan gdml ve yanl bir ynelitir.
Bu yeni konumdan tekinin konumu baka bir bak as olarak deer
lendirilir ve baka trden bir doruluk sylemi retebilecei kabul edilir.
Bu anlay tekini, zmlenip snrlar belirlendikten sonra tanmlana
cak salt bir nesne olarak grmeyi kabul etmez.
(Rusya' daki) biimci ve (Bah Avrupa'da, zellikle Fransa' daki) ya
psalc hareketler metnin oluumuyla ilgili sorunlarda gizemsizletirici
bir ilev yklendiler. Biimciler ve yapsalclara gre, verili bir gsterge
nin anlam, onun gsterdii eyle olan ilikisi iinde anlalmamalyd; so
run bir temsil sorunu deildi, tersine, bir gstergenin anlamnn aray
(tabii ki bu kendinde bir anlam deildi) bu gstergenin teki gstergeler
le olan ilikisi iinde anlalmalyd. Bu, ablmas gereken devrimci bir
admd. Son zmlemede anlam, gstergelerin belli trden bir i ilikisi
ne -bir biime- indirgeniyordu; bu da baka bir ey deil de bir metin ol
mann belirleyici zelliiydi. Biimciliin ve ayn biimde yapsalcln
da en temel zellii her hangi trden bir anlabrun ieriinin ayraca aln
masyd. rnein, Masaln Biimbilimi adl yaphnda Vladimir Propp, pe
ri masallarnn snrl saydaki belli trden biimlere indirgenebileceini
gsterir.
Saussure'un dilbilimi de benzer bir ekilde dilin de gizeminin bo
zulmasnda devrimci bir ilev grr. Onun peinde olduu ey dilin "e
zamanl" arahnlmasyd; belirli bir konumda belli bir dil dzenei olu
turmu gstergeler arasndaki i ilikilerin arahrlmas. Saussure iin bir
gstergenin gizemli, isel bir anlam szkonusu deil, sadece baka gs
tergelerle olan ilikisi iinde varolan ilevsel bir anlam, bir fark szkonu
suydu. Saussure, dili Yaz dili (Langue) ve Konuma dili (Parole) olmak ze
re iki ayn dzleme bler; ikinci alanla, gerek insanlarn konutuu alan
la, arb-anlamn retilip karbna ve kavrama dnt ve birikmi an
lam olarak kendi zerine bask kurduu alanla ilgilenmez. Dil ile sadece
yaz dili olarak karlamak, gizem bozucu etkisine karn gizemliletirici
bir etki de yaratmaktayd (bu, Hegel'in Kavramn yaylmasna ilikin gi
zemli anlayndan farkl olsa da her iki yaklam da kavramn genileme
sini ya da anlam gerekten retildii zemine yabanclahrd iin zde
ayn kalr): Dilin sregiden yaam olaynn bir "st-dzlemi" olarak de-
mihail m. bahtin 221

erlendirilmesi. te yandan biime ve anlamn kurulmu yapsna yap


lan vurgu merkezsizletirici bir etkiye sahipti; anlam bu erevede zel
bir ey olarak deil (Wittgenstein'in Aratrmalar' da herhangi bir zel di
lin olanakszlna ilikin formlasyonlar anmsanabilir), tanrsal bir ey
olarak deil ama biimsel bir dzenein ilevi olarak anlalr. Ancak yu
karda sz edilen konuma dili (canl dzlem) tarzndaki gelerin d
lanmas, dili yeniden gizemliletirme gibi bir niyet tamasa da, dili, her
trden dzenei yaayan insanlar arasndaki ilikilerin hibir biimde et
kileyemedii "verilmi" mekanik bir dzenee dntrr. unu kolayca
grmek olanakldr: Sadece "fark" gibi geler deil; arm, benzerlik
vs. gibi geler de anlamn oluumuna katkda bulunabilirler. te yandan,
anlamn retildii zemin olan toplumsaln dlanmas bizi tek bir "nes
nel" anlamla ba baa brakr. Bylece nesnelci-olgucu anlayla yapsalc
anlay arasndaki fark sadece hangi genin anlam birimi olduuna yne
lik "skolastik tarhma"ya dnr.
Anlamn oluum sreci pratik iindeki karlkl edimler sreci ola
rak ele alnabilir. Gerekte biimciliin gszl pratikten korkusudur.
Bu, Marx'n Tezler' de dile getirdii "iren, Yahudice grnm biimi ie
risinde" eylemden uzak duran pratikten bir honutsuzluk durumudur
(Feuerbach zerine Tezler, birinci tez). Bylesi biimsel yaklamlarn eit
li alanlarda yandalar vard, halen de bulunmaktadr. Bilgi kuram ve bi
lim felsefesi alanlarnda; rnein, paradigma deiimine gtren Kuhncu
yapsal Bilimsel Devrim benzer bir anlaya dayanr. Kuhncu dzenekte
eksik olan ey, bilimsel inanlarn (ya da yapsalalar ve biimcilerin ad
landrd gibi " diziler" in) oluum srecidir. Bilimsel topluluklarn yele
ri pratik olanla, gndelikle hibir ilikileri yokmu gibi ele alnrlar. Oysa
ki inanlar kamudaki etkinlikler dolaysyla oluur. Eagleton'un da dile
getirdii gibi bilimsel nceliklerin kendileri bilimsel alanda belirlenmi
deillerdir. Bu yzdendir ki Kuhn, "deiim"in dinamiklerini aklaya
maz duruma gelir. Kuhncu tasarmda btn yaplar sonsuz, deimez ve
kristalize biimler (diziler) biimini alrlar; tarihinse basknlk ve nemini
yitirme arasnda salnan bu paradigmalarn bir oyunu olmak dnda ba
ka bir anlam kalmaz.
Byle bir anlay erevesinde ele alndnda biimci yntemin
kendi savlaryla bile elitii ne srlebilir, nk anlam birimleri, an
lamlarna nceden belirlenmi bir biimde ve teki paradigmalarla bile
herhangi bir ilikileri olmakszn kavumulardr (Kuhncu terminolojide-
222 ikinci blm

ki rakip paradigmalar) 195. Bylece dilsel biimlerin, yaznsal ura bi


imlerinin, trlerin vb.nin eitlilii aklanamamaktadr.
Yapsalc metin zmlemesi, tarihi ve her trden olu dncesini
dlayarak "zne" dncesini sorgulamak ister; ne var ki bu uras ger
eklemekten ok uzakta kalr ve bir eit yalana sorgulama srecine d
nr. in dorusu, soruya verilen yant znenin kalc, degimeyen bir ya
pya (dil) kaymas eklinde olumutur. Bu, Feuerbacha materyalizmden
bile geri bir konuma kaymakhr (dilden Tin'e, Us'a, Geist'a gei ahlmas
g bir adm deildir). Bu, tanr benzeri bir znenin yeniden yarahl'dr.
Bu anlamda metnin ncelii dncesi, "Kitabi" (biblical) metnin kutsal
lnn bir deikesi biimine brnr: Kutsal Sz.
Bahtinci dil deerlendirmesiyse bu gibi anlaylara kyasla bt
nyle farkl bir konumdadr. Ksaca syleyecek olursak onun ilgi alan, di
lin oluum srecine kahlrn olan, yaayan ve yinelenemez varlklarn
karlkl eylemlilikleridir. Bu durumda dil toplumsal bir etkinlik olan ko
numann (retim alannn), sona-ermeyen sylei alandr. yleyse an
lam; gerek konuma, yazma, okuma, dinleme vb. olarak "gerek insan
larn" etkinlikleri boyunca retilir. Anlam Bahtin iin dnyay ayraca alan
yaz diline doru bir ynelmilik deil, konuma ediminde "teki"ne g
dmlenmi olmakhr. Bu durumda gsterge yerli yerine oturan verilmi
bir birim deil; "deiken toplumsal seslemlerle, belirli toplimsal koul
larda yklendii deerler ve kendi iinde younlahrd armlar yo
luyla farkllaan ve biim deitiren konumann etkin bir bileenidir."

Metin
Metin, beeri bilimleri olanakl klan temel zorunlu gedir. Bahtinci anla
yta metin kavram birok alan kapsayacak genilikte kullanlr. Buna
gre metin, "tutarl bir gstergeler dzeneidir." Bu yzden "(mzik, g-

195 Lukacs Estetik'in balanganda (Trke eviri Ahmet Cemal, Payel yay, 2. bask, 1985) bilgi
kuramndaki baskn eilimleri tanmlarken u noktay vurgular: "nk bilgi kuram bug
ne dein gnlk dnce ile ok az ilgilenmitir. Her trl burjuva bilgi kuramrun, zellik
le tm idealist bilgi kuramlarnn belirleyici zellii, bunlarn bir yandan bilginin oluuna
(genesis'e) ilikin tm sorunlar insanbilimin (antropolojinin), vb. bilimlerin alaruna itmesi,
te yandan da aratrma konusu olarak yalruzca gelime izgisi dorua varm ve en katksz
bir biim ierisinde olan bilimsel bilgiyi almasdr." Her ne kadar Lukacs'n deer yarglan
Bahtin'inkinden farklysa da (bunu zellikle alntdaki "en katksz bir biim..." ifadesinden
de anlayabiliriz) bu nokta; olguculuu, biimcilii ve bilimsel sreleri gizemliletiren anla
ylar eletirmeye balamak iin nemlidir.
mihail m. bahtin 223

zel sanatlar kuram ve tarihi arahrmas dahil) sanat zmlemesi bile


metinle (sanat yaphyla) urar." 1 96 Byle bakldnda bilimsel model
ler, matematiksel almalar vb. de metinler biimde dnlebilir. Ne
var ki beeri bilimleri doa bilimlerinden ayran nemli bir etken sz ko
nusudur. Doa bilimleri doaya ilikin metinlerdir, beeri bilimsel metin
lerse metinlere ilikin metinler btnldr. Tn iinse doann doall
nn doa bilimlerince oluturulan metinsel bir doallk olduu sylene
bilir.
Bahtin'in anlayna gre, konuma ve yazma etkin bir biimde an
lalmas gereken metinlerdir ve aralarnda zsel bir ayrm bulunmamak
tadr. Yazl metin, anlamlanabilmek iin baka metinlerle karlk-verebi
len bir syleiye girmesi gereken zgl bir ifade biimidir. Metni ifade
olarak tanmlamaya yol aan iki geden sz edilebilir: Tasan (niyet) ve
(gerek yazar gerek okur asndan) yarahm edimini imleyen bu tasarnn
gerekletirilmesi.
Metin yalnzca yaraha edimin orta olan okur tarafndan yant
landnda metne dnr. Okumak, bir metin yaratma ve onu erevele
me yoluyla yaph yeniden retme edimidir; metni etkin bir biimde anla
yp yorumlamakhr. Metni deersel adan ele alp ona kar karlk-vere
bilen bir konum edinmeksizin anlamadan ve dolaysyla da metinden sz
edilemez. Deerlendirme ve etkin anlama kanlmaz olarak yarahm or
tann ve yorumlaya okurun konumunu gz nnde bulundurmak du
rumundadr. in aslna baklrsa doal bilimsel paradigmalar konusunda
da benzer bir sav ileri srlebilir. Bahtin kendi kavrayyla ada fizik
biliminin zaman ve uzam kavramsallahrmasn karlahnrken bu nok
tay vurgular: "Fizikte ve astronomide gzlemcinin bak as (uzam ve
zamanda konumu) sorunu." 197
Metinde iki kutuptan sz edilebilir: lki, metnin alhnda yatan dil
dzeneidir. Bu ge metnin yinelenebilir -maddi-yndr. kincisi, bir
metinler zincirinin halkas olarak ortaya kan metnin ifade olarak yinele
nemez tekilliidir. Bu ikinci ge sonsuz bir syleinin paras olarak met
nin syleimsel zglln imler.
Metnin yeniden retimi ve okur/ yorumlayann eylemiyle yeni
den yarahlmas biricik bir urakhr. Metin olayna yinelenemez bir biim-

196 SGE, 103.


197 SGE, 04.
224 ikinci blm

de kahlmak, metne taraf olmakhr. "Metnin yaamnda biricik, yinelene


mez bir olaydr, szl iletiim zincirinin yeni bir halkasdr."198
Metin bir ifadeler btnldr. Metin gstergeler dizgesinden
farkldr. Metin ve gstergeler dizgesi arasndaki ayrm, dil dzenei ile
konuma trleri arasndaki ayrma benzer. Gstergeler dizgesi anlamnda
dil dzenei dnldnde bir gstergeler st-dizgesinden (pro sis
temden} sz edilebilir. Gstergeler dizgesi olarak dil baka dillere evrile
bilir. Ancak bir metnin eksiksiz evirisinden sz edilemez. Bu; ilkece ev
rilemezlikten ve diller arasndaki geisizlikten deil, metnin kendini b
tnyle ele vermeyiinden ve olanaklarnn btnyle tketilemediin
den kaynaklanr. Metnin kendini ele ermeyii metnin bitimsizliinin bir
gesidir. Metnin yarahm (ve okurun kahlmyla yeniden yarahm} yine
lenemez biricik bir eylemdir. Metnin yarahm ve almlanmas yoluyla her
yaratmda baka, yeni bir sonula_ karlalr. Bu durum tek bir okurdan
sz edilirken bile geerlidir. Metin, yazar ile okurun bilinlerinin karla
mas ve etkilemesi sonucunda ortaya kar. Metin bu iki bilincin karla
ma dzlemidir: "Metnin yaam olay, bir baka deyile gerek z her za
man iki bilin, iki zne arasndaki snrda geliir."199
Bu urakta, eylem dnda bir zneden sz edilemedii anmsan
maldr. Bir gsterge olarak bizzat insan bilinci bir metindir (toplumsal bir
adr}. Bu bilin, znenin kendi eyleminin ve bakalarnn eyleminin bi
lincinden farkl bir ey olmadndan "insan eylemi gizil bir metindir ve
yalnzca dneminin syleimsel balamnda anlalabilir."200 zne, insan
_
eylemlerinin btnlnn metin olarak bilincidir. Bu durum znenin
olay biiminde gerekletii savn dorular niteliktedir. zne, karlkl
eylemle gerekleen bir metindir. Eylem, var olan deil oluan bir edim
selliktir. nsan yalnzca oluturduu metin (a) araolyla anlalabilir, e
deyile kii yalnzca eyleminde gerekliine kavuur. Kii yalnzca syle
iye katlp konum edindiinde, karlk verdiinde anlalabilir. "Gerek
konu konuan, kendini baka yollarla ifade eden toplumsal (kamu) insan
dr. Yaratt veya yaratmakta olduu metinden baka bir yolla bu insana
ve yaamna (emeine, savamna, vb.) yaklamak olanakl m? " 201

98 SGE, 106.
199 SGE, 106.
200 SGE, 107.
20l SGE, 113.
mihail m. bahtin 225

Metnin gereklemesinin baka bir gesi ikinci sestir. Burada ikin


cilik, zgn olmay (sesin yazara ait olmayn) imler. fade biimi a
sndan bakldnda ikinci sesin metnin birlik ilkesi olarak ilev grd
grlr. Metnin birliini ilk ses deil ikinci ses kurar. fadenin bir muha
taba yneltilmedike ifade olarak edimselleemediinden sz edilmiti.
Benzer biimde metin yalnzca almlanp yorumlandka metin olarak
edimselleebilir. Dil, metnin almlaya / yorumlayayla bu syleiyi ger
ekletirebilmesinin zorunlu kouludur. Ne var ki syleim dilde barn
maz. Syleim yalruzca "seslerin btnlkl ifadesinde, konuan zne
lerde gerekleir. Ses, konuma, nesneler veya manbksal zellikler ... dil
geleri arasnda gereklemez."202 Bu balamda anlama, muhatap ile me
tin arasndaki etkileimin sonucunda gerekleen btnyle syleimsel
bir sre olarak ortaya kar.
Yazl bir metnin metinsellii edimselletirrnesinin koulu ok sesli
olmasdr. Yazl metin, szckler toplam veya konumann kayd deil
dir. Metin yaam olayna kahlmal ve konum edinip taraf olmaldr. Da
has, okur/ yorumlaya da metne kablmal ve metne kar konulanmal
dr. Bylece metin, oksesliliin edimselleme srecine ynelebilir. ok
sesli metin, okur / yorumlaycnn konulanmasnn olanaklarn salaya
bilen metindir. Metin, doann sessizliinden ayn olarak insann suskun
luunu bozan sestir; suskunluk eklinde ifade edilen soruya verilen sy
leimsel karlkbr. Metnin olanakll sessizliin olanakszldr. Daha
s, sessizlik yant olarak suskunluun olanaklldr.
Yapt (metin) tarihsel balamnn tarih yazm (kitabeti) biiminde
kavramsallahrlmamaldr. Byle bir kavray yapbn geni zaman lek
lerine kahlmn aklayamaz. Bu kavray, yazn edilginletirir, onu kar
lk-verebilen ilevini yerine getirmekten alkoyar ve evresinin basit bir
yanssna dntrr. Byle bakldnda sanat yaph, onu etkileyen g
leri edilgin bir biimde bile yanstamaz. i boalblan byle bir yaznn s
regiden yaam olayna kahlmas beklenemez. Bu kavray artzamanl s
nrlan salbklahran soyut deerlendirmelere dayanr. Byle bakldnda
yaznn yaamla sylemesi olanakszlar; yaz kendi zgll iine
hapsolur ve sonlanr. Sanat yapbnn yaam olayna kablm ve taraf tut
mas, onun gelecekte yaam olayna kahlmasn gvenceye alan biricik
gedir.

202 SGE, 117.


226 ikinci blm

Yapt bir biimde eski alar zmsemek.sizin gelecek yzyllarda


yaayamaz. Yapt gemiin devam veya zsel olarak gemile balanbl
deil, btnyle bugne ait olsayd (e deyile, kendi dneminin rn
olsayd) gelecekte yaayamazd. Btnyle bugne ait eyler gnn sona
ermesiyle lr.203
Metne ilikin gz nnde bulundurulmas gereken son konu kl
trdr. Kltr metinle benzer bir dokuya sahiptir. Kltr, kltr hakkn
daki yorumlarn toplamdr. Yine de kltr bu yorumlarn toplamyla z
de deildir; nk hibir yorum bitimli deildir ve kltrn sunduu
olanaklar btnn tketemez. Metin de, sylendii gibi, metne ilikin
btn metinlerin toplamdr. Kltrn ve metnin bu dardal (yabanl
l) ikisini de bitimsiz ve syleimsel olaylara dntrr. zne de bu iki
kavrama kout geliir. zne de, znenin eylemlerinin toplumsal alanda
serpilip yaylmasna dayanan zneye ilikin yorumlarn toplam olarak
dnlebilir. Bu her durumda da anlam benlikle tekinin karlah
dolaymda (ara alanda) aranmaldr. Bylece kltr birlii "ak birlik" bi
iminde gerekleebilir. Metin ve zne birlii de benzer biimde oluur.
Benlikle tekinin karlamas sonucunda ortaya kan anlay ya
rahc bir anlay olur: Bu, kiinin kendi perspektifine bal olan anlayhr.
Yalnzca "hibir ey unutmayan" byle bir anlay, tekinin -teki metnin,
teki kltrn, teki kiinin-yeni ynlerini aa karabilir ve anlaym
z zenginletirebilir. Yarahc anlay (aslnda yarahc olmayan, edilgin an
lay kendisiyle elien bir ifadedir) tekiyi gerektirir. "Anlamak iin an
layann yarahc anlaynn nesnesinin -zamansal, uzamsal, kltrel ola
rak-dnda konulanmas olduka nemlidir."204 Byle bakldnda zbi
lincin de kiinin kendisi hakknda dolaymsz bir bilgisi olmad ortaya
kar. Bizim kendimizi anlamamz, tekinin bize ilikin dsal anlaynn
tarafmzdan iselletirilmesini gerektirir. Anlak ve anlama byle bir e
kilde kavramsallahrldnda, metne ilikin yetkeli ve tek bir konumun
varlndan sz edilemeyecei ortaya kar. Kltr, metin ve benlik, te
kilerin syleimsel karlamalar sonucunda oluur. "Byle syleimsel
bir karlama kltrlerin karmas veya kaynamasyla sonulanmaz.
Her biri birliini ve ak btnln korur, ancak hepsi karlkl olarak
zenginleir."205

203 SGE, 4.
204 SGE, 7.
205 SGE, 7.
mihail m. bahtin ll7

Altnc Blm: Sonu


Bahtin'in dncelerinin deerlendirilmesi sonucunda baz noktalar sra
lanabilir:
1. Sanabn gizeminin bozulmasnn sonucu olarak sanat iin (asln
da her trl entelektel-kuramsal ura iin) karlk-verebilen bir eylem
olarak yaam olayna katlma olana ortaya kmaktadr.
2. Bahtin'in syleimsel znesi -sona-ermemi zne- yapsalclk
sonras yapbozumcu hareketi ve bu hareketin zne kavramna kar k
n ncelemektedir. Bununla birlikte Bahtinci karlk-verebilen eylemin
bu noktann epey tesine tat sylenebilir. nk yapbozumculuk,
zellikle de Anglo-Amerikan versiyonunda, liberal "her ey gider" ilkesi
ne dayanan akademik bir ura biimine brnmtr; buna kar Bah
tinci karlk-verebilen eylem yaam olayna dorudan mdahaleyi zo
runlu klmaktadr. Yaps bozulacak olan metin yaamn kendi dokusudur
(texture); gerek kiilerin karlkl karlk-verebilen gerek eylemlerinin
sonucunda oluan dokudur.
3. te yandan Bahtin btn sanat yaptlarnn, metinlerin ve anlab
lann toplumsalln vurgulamaktadr ve syleimsel karlkl eylemde
bulunmann, deer dei tokuunun ve znenin bunlara gre taraf tutma
s gerektii katlm uraklanrun ilgili gelerinin altn izmektedir. Toplum
saln vurgulanmas, terminoloji seiminde dahi kendini gstermektedir; r
nein, syleimsel terimi teki(ler)in etkin katlmn gerektiren daha canl
ve daha tarafl bir etkinlii anbnrken; metinler-araslk (intertextuality ),
Todorov'un syleimsel kavramnn karl olarak kulland terim, daha
az toplumsal, daha biimsel ve daha yapsal renkte bnlamaktadr.
4. Syleinin vurgulanmas, insan anlayna ilikin bir baka
nemli geye gndermede bulunmaktadr. Yapsalclk sonrasnn yan
dalar iin kiiler aras ilikiler raslantsal ve olumsaldr. Yapsalclk son
ras zne konusunda hala bir "u veya bu" oyunu oynamaktadr; salt bil
ginin olanakszlna dayanarak bilginin salt olanakszlna varan oyuna
benzer bir tutum sergilemektedir. Oysa ki Bahtin'e gre kii, ancak ve an
cak toplumsaln araclyla ve yaam olaynda tekiyle karlkl etkile
im dolaymyla anlalmaktadr. Bu, znenin sregiden yaam olayyla
ilgili mazeretsiz yaamasn salamaktadr.206

206 Bahtin ve Yapsalahk-soruas arasndaki eitli karlabrmalar iin bkz. Nikulin agy, Eagle
ton'un Against The Grain adl yapbrun 99-130'uncu sayfalar. yine Eagleton'un Literary The
ory, a introduction (Trk'de Edebiyat Kuramna Giri olarak bulunmaktadr) s. 95-os.
228 ikinci blm

5. Tm bunlarn tesinde en nemli nokta edimselliin vurgulan


masdr. Entelektel etkinliin merkezsizlemesi yalnzca entelektele ka
hlmc kuramsallk veya karlk-verebilen sanatsall salamakla kal
maz, ayn zamanda toplumsal olan imleyerek gerekte onun enlik hava
sndaki lmn gsterir. Yapsalclk sonrasnn haz duyduu ey (met
nin hazz), henz-ulalmam-olann ahlaki karlk-verebilen doasnn
varolduu anlamda "sona-ermi olan"dr. yleyse, metnin hazz "sava
makinas"ndan duyulan hazdr ve yaam olaynn bitimsiz olanaklarna
kar bu hazzn bitimli olduunun bilincidir. Kendi lmnn haz dolu
ayrtediliidir. Bir beden vgsdr. Son zmlemede, karlk-verebi
len yaam olay sresince olanak kazanabilen glme sevdasdr.
6. Ladislav Matejka "Bahtin'in Yapbozumu" adl almasnda
"Yazar ile Kahraman"n yazan Bahtin ile Dostoyevski'nin yazar Bahtin'i
kartlatryor: lki Kant, ikincisi Hegelci bir Bahtin'dir. Bu savn da
Bahtin terminolojisinin, sesleminin ve perspektifinin okluuna dayan
drmaya alr. Matejka, ii, bu eitliliin izofrenik bir bilincin sonucu
olabilecei savn ileri srmeye kadar gtryor. Majetka'nn gzden ka
rd nokta, Bahtin'in dncesinin birliini salayan mihenk tann
znde yer alan toplumsal olan eylem kavramdr. Gerek "Kant" gerek
"Hegelci" Bahtin bakasn anlamaya, bakasn deneyimlemeye ve onun
la bir arada yaamaya olanak veren eyin eylem olduunu vurgular. An
lam, anlama ve deneyim bir gstergeler topluluunda rgtlenen ve ey
leyen zneler arasndaki blgede, eikte gerekleebilir. Syleinin ger
eklemesi de eylemin edimsellemesine baldr. Gerek bir sylei an
lam ortaklklar zerinde gerekleebilir, anlam ortaklklarysa gsterge
ler topluluu yeleri arasndaki etkileimin sonucunda ortaya kar. Ey
lemden bamsz bir gsterge, anlamdan bamsz bir eylem ve gsterge
den bamsz bir anlamdan sz edilemez.
7. zne bir olaydr nk zne bir g lksdr. zne etkin bir
biimde anlar ve etkin bir biimde anlalr. Btn teki olaylar gibi gz
lemlenmesine bal olarak deiime urar. Bir gsterge olarak teki gs
tergelerle balanhldr. zne bizzat kendisinin tekisidir. Olay tekiyle
bir arada olmakhr. Yalnzca teki olduka zne syleimsel alanda konu
lanabilir. Yazar yarattka yazardr. Yazar bu yaratm ediminden ne fazla
bir eydir ne de eksik. Yazar yaratmnn tekisidir. Bu tekilik karlkl
olduundan metin de yazarn tekisidir. Metnin oksesliliinin ve son
suz, bitimsiz bir yoruma ak olmasnn temelinde bu tekilik yatar. Yaza-
mihail m. bahtin 229

n yarath imgeyle zdeletirmek, onu natura naturata olarak dnmek


kendi kendimizi kendi samzdan tutarak kaldrmaya almaya benzer.
Yazarn yetkesi yarath srece srer. Benzer biimde zne de eyledii s
rece znedir. Her iki durumda da varoluun varlndan deil oluundan
sz edilmektedir. Benliin tekiyle syleimsel ilikisi olu srecine yol
aan durumdur. Varolu, yaam olayna kahlmak ve yaamda taraf olmak
biiminde anlalrsa bu sonu kanlmaz olur. znenin zneye dn
mesi, znenin oluum srecidir. zne syleimsel etkileimden baka bir
ey deildir.
Seme Kaynaka*

Ahmadi, Babak, The Text-structure and Textual lnterpretation, Nashr-e Markaz,


Tahran: 1992.
Azeri, Siyave, "Mihail Bahtin ve zne Sorunu," Cogito, say 44-45, stanbul:
2006.
Akhutin, Anatolii & Bibler, Vladimir, Bakhtin 's Legacy and the History of Science
and Culture, an Interoiew, The John Hopkins University Press and
the Society for Literature and Science: 1993.
Bakhtin, Mikhail Mikhailovich, Art and Answerability, Edited by Michael
Holquist and Vadim Liapunov, Translation and Notes by Vadim
Liapunov, Supplement Translated by Kenneth Brostrom, University
of Texas Press, Austin: 1990.
- / Volosinov, Marxism and the Philosophy of Language, Translated by
Ladislav Matejka and l.R. Ttunik, Sixth printing, Harvard
University Press, Cambridge, Massachusetts, London: 1996.
- Problems of Dostoevsky's Poetics, Edited and Translated by Caryl Emerson,
Sixth printing, University of Minnesota Press, Minneapolis,
London: 1994.
- / Medvedev, The Forma/ Method in Literary Scholarship, Translated by
Albert J. Wehrle, The Johns Hopkins University Press, Baltimore
and London: 1991.
- Toward a Philosophy of Act, Translation and Notes by Vadim Liapunov, Edi
ted by Vadim Liapunov and Michael Holquist, Second printing,
University of Texas Press, Austin: 1995.
- Speech Genres and Other Late Essays, Translated by Vem W. McGee, Edited
by Caryl Emerson and Michael Holquist, Fifth printing, University
of Texas Press, Austin: 1994.
Barthes, Roland, Mythologies, Translated by A. Lavers, Hill & Wang, New
York: 1995.

Seme kaynakada belirtilmeyen ancak metinde gndermede bulunulan dier kaynaklarla il


gili bilgi dipnotlarda verilmitir.
mihail m. bahtin 231

Emerson, Caryl, "The Outer Word and Inner Speech: Bakhtin, Vyotsky, and
the Intemalization of Language," Bakhtin: Essays and Dialogues on
His Work, pp. 21-40. Edited by Gary Saul Morson, The University of
Chicago Press, Chicago and London: 1986.
Hirschkop, Ken, "A Response to the Forum on Mikhail Bakhtin," Bakhtin:
Essays and Dialogues on His Work, pp. 73-79. Edited by Gary Saul
Morson, The University of Chicago Press, Chicago and London:
1986.
Holquist, Michael, "The Architectonics of Answerability," AA, pp. ix-xlix.
- "Answering as Authoring: Mikhail Bakhtin's Trans-Linguistics," Bakhtin:
Essays and Dialogues on His Work, pp. 59-71. Edited by Gary Saul
Morson, The University of Chicago Press, Chicago and London:
1986.
Lukacs, George, Estetik, eviren: Ahmet Cemal, Payel Yaynlan, stanbul:
1985.
Matejka, Ladislav, "Deconstructing Bakhtin," Fiction Updated: Theories of
Fictionality, Narratology, and Pathos, pp. 257-266. Edited by Calin
Andrei Mihailescu and Walid Hamameh, University of Toronto
Press, Toronto and Buffalo: 1996.
- "On the First Russian Prolegomena to Semiotics," MPL, pp. 161-174.
Morson, Gary Saul, "Dialogue, Monologue, and the Social: A Reply to Ken
Hirsschkop" in Bakhtin Essays and Dialogues on His Work, pp. 81-88.
Edited by Gary Saul Morson, The University of. Chicago Press,
Chicago and London: 1986.
Nikulin, Dimitri, "Mikhail Bakhtin: A Theory of Dialogue" in Constellations
Volume 5, No. 3, Blackwell Publishers, Maiden: 1998.
Todorov, Tzvetan, Mikhail Bakhtin: The Dialogical Principle, Translated by Wlad
Godzich, Sixth printing, University of Minnesota Press,
Minneapolis, London: 1995.
Max WEBER
(1 864 - 1 920)
Adnan GQMQ

MAX WEBER (1864-1920): DEVLET (BROKRAS) KURAMCISI


1. Ksa Yaam yks ve Eserleri

ax Weber, Alman Sosyolojisinin kurucularndan biri olnann te


Msinde kuram, etki ve misyonu asndan Marx'tan sonraki ve ou
kez Marx'a seenek grlen, sadece sosyoloji iin deil, tm sosyal bilim
ve metodoloji alannda 20. yzyla damgasn vuran balca sosyologlar
dan biridir.
Hukuku, iktisat (iktisat tarihi), sosyolog ve politikaa Max Weber
21 Nisan 1864'te Erfurt'ta (Prusya / Almanya) dodu. 14 Haziran 1920'de
Mnih'te (Almanya) zatrreeden ld.
Max Weber, Sir Max Weber'in yedi ocuunun en bydr. Kar
delerinden Alfred de, kendisi gibi bir sosyolog, tarihi ve ekonomisttir.
Weber'in babas Sir Max Weber kuma tccarl ve tekstil imalatl
yapan yksek burjuva bir aileden geliyordu. Baba; profesyonel bir
hukuku, sa liberal politikac (Ulusal Liberal Parti), belediye meclis
yesi, 1869'da Bismarck'n parlak bakenti Berlin'e tandktan sonra da
Reichstag' da etkinlik gsteren bir politikaayd (Milletvekillii 1872-1884).
Bertin'de komulan ve aile tarudklan arasnda Dilthey, Mommsen, Julian
Schmidt, Sybel, Treitscke ve Friedrich Kapp gibi kiiler bulunuyordu
(Gerth ve Mills, 1987:3).
Annesi Helene Fallenstein; babas yksek memur, ailesinin kimi
yeleri de retmen ve kk memur olan Kalvinisit (Protestan) kltr
l liberal bir kadnd. Thuringial olup Heidelberg'e tanmlard. Aile
236 nc blm

dostu tarihi Gervinus'tan baz beeri bilimler dersleri almh. Kz kar


delerinden ikisi Strassburg'ta birer profesrle evliydi (Gerth ve Milis,
1987:3, 9).
Baba kendini beenen ve hakl gren ataerkil bir tarz iindeydi ve
dini inanlara bal anne de bu duruma uyum salam grnse de arala
rnda ruhsal bir btnlk yoktu (Hughes, 1985:257). Kocas Sir Max We
ber ile Berlin'e tandktan sonra evdeki younluu ve ocuklarn yk
arth gibi, sanayi iilerinin durumuna ve yoksullua da zlyor, din
sel ve hmanist grleri kocas ile pek rtmyordu. Max Weber anne
siyle (l. 1919) samimi bir ilikiye sahipti; srekli mektuplayorlar, edebi
ve fikri deeri de olan baz grlerini onunla paylayordu (Gerth ve
Milis, 1987:3, 9).
Bismarck dnemi 1870-71'de Almanya'nn Fransa'ya kar galip
de geldii, lkenin merkezi ulusal devlete dnt yllard. Bu geli
melerle aile yakndan ilgiliydi (Giddens, 2000:23). Max Weber Berlin' de
ki lise eitimi sonras 1882'de Heidelberg'te baba meslei olan Hukuk
Eitimine balad. niversite renimini Heidelberg'te ve aralklarla
Strasbourg'da srdrd. Hukuk dersleriyle birlikte, ekonomi, ortaa
tarihi ve teoloji derslerine de kahld. Arkadalar arasnda yardmsever
di ve seviliyordu. Okuldaki hocalarn geleneksel otoritesine ise ok
saygl deildi ancak baz hocalarnn toplanhlarna da davet ediliyor
du. Heidelberg'te dello kulbne, subaylk eitimine de kahld. iki
iiyor, iskambil oynuyor, eitli gezilere kahlyordu (Gerth ve Milis,
1987:7).
1883-1884 yllarnda Strassburg'da bir yl askerlik yaph. 1885 yazn
da ve 1887'de askerlik iin yeniden Strassburg'a gitti. 1888'de Posen'deki
askeri manevralara kahld. Strassburg'ta iki teyzesinin kocas profesrd
ve Weber bu evrelerde ok dostlukla karlamh. zellikle 1882' de ta
nt ve giderek yaknlah teyzesinin ei tarihi Hermann Baumgar
ten'n Bismarck Dnemi politikalarna ynelik pesimist-eletirel yakla
mlarnn etkisi alhnda ilk genlik yllarndaki liberal muhafazakar ei
limleri ile yzlemeye balam (Mommsen, 2003:1-12); annesinin dini et
kisinden de, babasnn ataerkil ve geleneksel tarzndan da, sonuta her
ikisinin telkinlerinden de giderek uzaklayordu. Bu dnemde kendisini
"leh Welhnensch" [Dnya nsan] olarak tanmlyordu (Gerth ve Milis,
1987:7-9).
ma weber 237

Yine de Weber bir yandan baba ve onun evresinin Bismarck ei


limi, dier yandan teyzesinin ei Hermann Bawngarten'n etkisi alhnda
Bismarck dnemine ikircikli bir yaklam iindeydi (Giddens, 2000:23).
Treitschke'nin emperyalist-yaylmac grlerine yakn bulunuyordu
(Mommsen, 2003:1-12).
1884 Sonbaharnda, baba oca da saylan Berlin'e dnd ve Ber
lin' de (1885'te bir dnem Gttingen niversitesi'nde) renimini srdr
d. 1889 ylnda "Ortaa letme Organizasyonlar Tarihi" zerine dok
tora tezini verdi. Bu dnemde Roma dnemine ait farkl dildeki binlerce
metni inceleyebilmek iin talyanca ve spanyolca rendi (Gerth ve
Mills, 1987:10).
1888' de "Sosyal Politika Dernei'ne" (Verein fr Socialpolitik) ye
oldu. "Verein fr Sozialpolitik", zellikle Almanya'nn sanayi kapitaliz
mine geii srecinde karlat sorunlarla ilgilenen "akademik sosya
listlerin" oluturduu bir demekti ve bu evrede bir dizi gen iktisat
ve tarihiyle tartma ve gr alverii olana buldu (Giddens,
2000:24).
"Sosyal Politika Demei'nin (Verein fr Sozialpolitik) 1890'da Po
lonya Sorunu "Ostflucht" diye bilinen, yabanc iftilerin Dou Alnan
ya'ya girileri ve yerli iftilerin ise hzla sanayileen Alnan ehirlerine
g etmeleri zerine at aratrma programna Elbe Irma boyundaki
Junkerler, Toprak imtiyazlar ve tann iileri konusunda inceleme yapt.
Burada istatistik ve anketlerden yararland. Ulusal ekonominin nemine
vurgu yapyordu. Bu aratrma ve bildirisi, saf bilimsel empirik bir al
ma olarak vg ald. Junkerlann (toprak soylularnn ) gerici niteliine
kar kapitalizmin dntrc gcn gryordu (Mommsen, 2003:23-
24).
1890'da Berlin'de ikinci hukuk snavn geti. 1891'de "Roma Tann
Tarihi ve Roma Tarm Tarihinin zel ve Halk Hukukundaki nemi" ko
nulu teziyle (makalesiyle) Berlin'de Ticaret, Cermen ve Roma Huku
ku'ndan yeterliliini ald (Gerth ve Mills, 1987:10). 1892'de Berlin niver
sitesi'nde Roma ve Ticaret Hukuku konusunda doent oldu.
1893'de, Berlin'e mesleki bir renim iin gelen kuzini ve gelecein
feminist yazarlarndan Marianne Schnitger ile evlendi (Gerth ve Mills,
1987:10). 1894'te Weber, Freiburg'da Politik ktisat profesrlne kabul
edildi. 1895'te "Ulusal Devlet ve ktisat Politikas" adl niversite al
238 nc blm

konferans verdi ve burada emperyalist Real Politik yaklamlar savundu


(Almanya'nn ulusal olgunluunu emperyalist yaylmda gryordu). Bu
konuma tarhma yarath (Gerth ve Milis, 1987:11).
1895'li yllarda sol liberal "Protestan Sosyal Birlik"te (Protestant
Social Union) aktif olarak yer ald (marxists.org 2009). 1896' da Heidel
berg'te "tarihi okulun" nemli isimlerinden Knies'in emekli olmasyla
"Antik Roma ve Ortaa Ticaret Topluluklarnda 'alma Ahlak"' adl
eitli aratrmalaryla profesrle kabul edildi (Gerth ve Mills,
1987:11).
Babas ve ailesi, Weber'in askerlii srasnda (1883'ler) balad
tarih ynelimine kar km ve aralarnda uzun yllar atma yaan
mt (marxists.org 2009). 1897'de Heidelberg niversitesi'nde iken sert
bir tartmadan iki ay sonra babasnn lm zerine yaad nevro
tik (akut depresyon) durumu yznden 1899'da derslerden ayrld,
1900-1902 aras dinlenme-tedavi amal iki yl italya'ya gitti. Heidel
berg'e geri dndkten sonra da derslere girmekte glk ekti ve
1903'ten itibaren derslere girmeyen sadece fahri profesrlk dzeyi
ne dt. 1913'lere kadar da olduka dikkatli bir programda yaad
(Hughes, 1985:258).
1903'te "Archive fr Sozialwissenschaften und Politik" (Archives
for Social Science and Social Welfare) adna meslektalar Edgar Jaffe ve
Wemer Sombart'n ortak editrlk teklifini kabul etti, 1904'te baz maka
lelerini bu dergide basmaya balad. Aynca 1904'te A.B.D.'ye gitti ve Con
gress of Arts and Sciences'da World's Fair (Louisiana Purchase Expositi
on)'a kahld. Archive editrlk teklifi ve ABD ziyareti onun moral moti
vasyonunu yeniden toparlamasnda olumlu katklarda bulundu (Hughes,
1985:260).
1905'te ilk Rus Devrimi dikkatini ekmeye balad ve Rusya'y izle
yebilmek iin Rusa rendi. Rusya' daki sruflar ve partiler zerine iki
yaz kaleme ald ve bir an sol devrimin brokratiklemeye yol aaca
grlerini ifade etti (Gerth ve Milis, 1987:38). En yaraha eseri olan "Pro
testan Etik ve Kapitalizmin Ruhu" almasn nevrotik dneminde kale
me ald ve eser 1905' te "Archive fr Sozialwissenschaften und Politik" te
yaynland (marxists.org 2009).
Sombart, Schultze-Gaevemitz, Tnnies ve Weber kapitalizmin
doas ile yakndan ilgileniyorlard ve Marx'tan ok etkilenmilerdi
max weber 239

(Giddens, 2000:24). Marxizmin Kapitalizm ile ilgili zmlemelerine al


ternatif olarak getirdii Protestan Ahlak tezini olutururken nemli l
de W. Sombart ile G. Simmel'in gelitirdii kapitalizm ve para kuramlar
n temel almhr (marxists.org 2009).
Weber'in Alman Kapitalizmini Kalvinizmin psikolojik uzanhlarna
balamas, Stefan George ve benzeri gen avant-garde edebiyat evreleri
tarafndan eletiriye urad ve Stefan George ve air Friedrich Gundolf'la
giritii tarhmalar a,lmalarn daha da gelitirmesinde etkili oldu. Bu
dnemde Weber, deerden zerk metodolojiye uygun bir sosyal teori ih
tiyao iinde Hristiyanlk ile Dou dinlerinin karlahrmal arahrmas
na yneldi (marxists.org 2009).
1908'de Alman Sosyoloji Dernei'nin kurucular arasnda yer ald.
Wirtschaft und Gesellschaft eserini de dernein sosyal bilim incelemesi
dizisinden tasarlamh. 1910'lu yllarda temel kavramlar ve sosyal kura
mn ekillendiren kapsaml almas "Ekonomi ve Toplum"u [Wirtschaft
und Gesellschaft] yazmaya giriti (bu almas tamamlanamadan ancak
lmnden sonra yaynlanabildi) (Gerth ve Mills, 1987:22).
1910'lu yllarda Sosyal Demokratlar ile liberalleri buluturmay de
nedi. ki grubun bu konuda uzak kalmalar, onun emperyalist mcadele
srecine iyi nderlik edilemediine dair ileriki grlerine kaynaklk ede
cekti (Gerth ve Mills, 1987:39).
1. Dnya Sava ncesi Varova ve tesine kadar askeri sler kurul
mas ve igalcilii savunuyordu (Gerth ve Mills, 1987:39). 1. Dnya Sava
srasnda, Heidelberg'deki bir askeri hastanede yedek subay olarak m
drlk yaph. 1915 ve 1916'da Belika ve Polonya'daki Alman stnl
nn srdrlmesi iin grevlendirilen komisyonda grev ald. Ancak
nerileri Berlin'de ok dinlenmedi. 1918'de fiziki stnlkten daha ok it
tifaklarn nemine dikkat ekiyordu (Gerth ve Mills, 1987:41 ).
Weber 1. Dnya Sava sonras ise yaylmao politikalar eletirmi
ve gl bir parlamento arzusu iinde anayasa oluumuna ve Alman De
mokrat Partisinin kuruluuna destek vermitir (marxists.org 2009).
1918'de Heidelberg'deki "i ve Asker Konseyi"nin devrimci hkmeti
kuruldu ancak Weber bu konuda mesafeliydi. Alman Demokrat Parti'nin
kuruluunda yer ald ancak bakanla getirilmedi. Yine ayn yl, Versay
Anlamas'na kahlan Alman Atekes Komisyonu'na danmanlk yaph ve
"Weimar Anayasas komisyonuna ye olarak atand. zellikle 48. madde-
240 nc blm

nin (halk seimine dayal bir bakanlk sisteminin) bu anayasada yer al


masn salad. Bunu meclisteki brokrat arln dengeleyeceini umu
yordu (Gerth ve Mills, 1987:41).
Weber, 1918'de ders vermeye yeniden balad. Viyana niversite
si'nde "Materyalist Tarih Tezinin Pozitif Bir Eletirisi" bal alhnda
dnya dinleri ve siyaseti zerine konferanslar (dersler) verdi. Viya
na' daki derslerinde ekonomik hayatla kapitalist gelime hakkndaki ana
tezlerini zetliyordu. Bu konferanslar byk ses getirdi (Bu dersler daha
sonra Genel ktisat Tarihi olarak basld) (Gerth ve Mills, 1987:23; Gid
dens, 2000:27).
Viyana ve Bonn'un tekliflerini geri evirerek Mnih niversitesi'e
geti. Mnih'te Almanya'nn ilk sosyoloji enstitsn kurdu ve bana ge
tirildi ancak sosyoloji blm iin yeterli personel bulunamad (Momm
sen, 2004:459). Oswald Spengler ile gr al veriini srdrd. Bu d
nemde "Bir Meslek Olarak Bilim" ve "Bir Meslek Olarak Siyaset" (1918)
konferanslarn verdi (Hughes, 1985:283).
1919 ve 1920'de Weber, saclarn kkrtmalar ile siyasetten ayrl
d. Bununla birlikte politikadan ilgisini tmden kesmedi. Bavyera Sovyet
Cumhuriyeti'ne destek oldu (Hughes, 1985:283).
Annesi 1919 sonbaharnda ld. Birka ay sonra da kocasru daha
nce savata kaybetmi olan kz kardei ld ve 4 yeeninin sorumlulu
unu Weber'ler ald ancak daha yeenleri eve tanmadan Max Weber'in
sinirsel depresyonlar yeniden nksetti. Haziran 1920' de zatrree olduu
(spanyol gribi?) anlald ve Haziran ortalarnda ld (Hughes,
1985:283).
Max Weber'in ocuu olmad. 1893'te evlendii kuzini de olan ge
lecein feministlerden Marianne ile birlikte Heidelberg'deki evlerinde pa
zar gnleri dzenli olarak gerekletirdikleri seminerlerle, yirminci yz
yl banda Almanya'nn en etkileyici entellektel evresini oluturdular
(marxists.org 2009).
zetle Weber'in yaad yllar iinde tarihi olarak 1870/71 Fransa
Almanya Sava, Bismarck ve daha sonra Wilhelm il Dnemi ile 1. Dn
ya Sava nemli olaylar arasnda yer alyor. Babas, kendisi ve kardei
Alfred Weber dnemin politik simalar arasndayd. Annesi dini ve sos
yal olaylarla ilgiliydi. Weber'in ei ise kadn haklan ve hareketleri ile il
giliydi.
max weber 241

Weber'in ocukluu ve aile evresi Kalvinizmin ve sa liberal poli


tikalarn etkisi alhndayd. Grleri zerinde Alman felsefesinin ve Al
man Tarihi Okulunun tesirleri vardr. Dnce sisteminde Kant ve Hegel
gibi filozoflarn yan sra, W. Dilthey'in izleri bulunur. M. Weber'in d
nce sistemi ve sosyoloji anlaynda K. Marx'n felsefi ve siyasi grle
rine kar giritii tarhmann da ok ynl tesirleri bulunmaktadr. Ba
umgarten, Hugo Mnsterberg, Pastor Neumann, Schmoller, Wildelband,
Wilhelm Rickert, Georg Jellinek, Paul Hansel, Kari Neumannn, Emst Tro
eltsch, Tnnies, Jaffe, Sombart, Simmel gibi isimler iliki iinde olduu
evreleri oluturuyordu (Gerth ve Mills, 1987:11; marxists.org 2009):

Eserleri
Weber'in yaarken yaynlanm tek kitab "Protestan Etik ve Kapitalizmin
Ruhu " {Die Protestantische Ethik und der Geist des J<apitalismus] adl yapt
dr (1905). 1903'ten lmne kadar meslektalar Edgar Jaffe ve Wemer
Sombart ile birlikte "Sosyal Bilimler ve Politika Arivi" [Archive fr Sozi
alwissenschaften und Politik] Dergisinin editrln yapt. Temel kav
ram ve genel sosyal kuramn ele ald ve 1910'lardan itibaren yazmaya
balad "Ekonomi ve Toplum" "Sosyal Ekonominin Temel lkeleri" [Wirts
chaft und Gesellschaft - Grundriss der Sozialkonomik] tamamlanmam hal
de ei Marienne'nin toparlamas ile ancak lmnden sonra baslabildi
(1922). Dier almalarna gelince 1889 ylndaki doktora tezi ile balaya
rak 1920'de lmne dein ok sayda inceleme, makale, konuma ve r
portaj yaynlad. Bunlar lmnden sonra kitaplar halinde de topland
(bkz. blm sonundaki yayn listesi).

2. Weber'in Temel Sorusu ve Sorunlara Bak: ktidar, Aklclatrma,


Tipletirme ve Anlama
Weber'in kulland ana kavramlara baklrsa, ncelikli duru noktas da
anlalabilir. Belli bal kavramsal erevesi ve ele ald konular u ekil
de sralanabilir:
Tarm, tarm iileri, tarm aristokrasisi ijunkerlar vb.), tann ta
rihi,
Antik, Roma ve Ortaa tarihi, iktisadi durumlar ve devlet (y
netim) tarzlar,
2.42 <:nc blm

Hiyerokrasi, feodalizm, patriyarkalizm, patrimonyalizm, mo-


nari, demokrasi,
Snf, stat, parti,
Millet, etni, kast,
Kapitalizm,
Brokrasi,
Protestanlk ve Katoliklik,
Karlabnnal din ve kltr konulan (Musevilik, Hristiyanlk,
slam, Hinduzim, Budizm, Taoizm . . . ),
Mezhepler hakknda eitli gzlem ve deerlendinneler,
Mzik, ehir vb.,
G ve egemenlik ilikileri.
Tm bu alma konular zerinden toplu ve toplumsal eylemi,
onun arkasndaki itkileri / gdleri ortaya koymaya; daha stn bir
ynetimin (iktidarn) nasl salandn anlamaya ve aklamaya; rt
l bir beklenti olarak da daha stnn /etkili olann kurmaya al
yor.
Freund'a (1997:172) gre siyaset, ekonomi, hukuk, tarih, cinsellik,
tahakkm, yasama, miras, karizma, akl, deer, ahlak, mzik, ehir . . . hak
knda zmleme ve deerlendirmeleri saygnln hal! korumakta ve
bugn de sosyal bilimlerin hemen btn alanlarndan ahf almaktadr.
sorun serisi halinde bunlar ilemektedir:
lk olarak finansman, fiyat ve i idaresi gibi ekonomik sorunlar,
kinci seri ekonominin siyaset, din ve teknoloji gibi dier etkin
liklerle birlikte belirlenme biimi,
ncs de ekonomi veya her bir enin bir dierini nasl et-
kiledii, nasl belirledii sorunudur.
Weber olaylan ele alrken
Tarihi ve kltrel karlabnna (tarihiletinne) ile
Tpletinneyi (ortaklahnna, "ideal tip")
hem konuyu betimlemede, hem de sentezlemede (anlama ve yorumlama
da) ana yol-yntem olarak kullanyor.
max weber 243

tkiler/ gdler sosyolojisi, eer bir analoji kurulacaksa, Pareto'nun


tortu ve trevlerine denk dyor. Marksizmin, yaamn maddi temelle
rine oturtulmas aray, Weber ve Pareto' da toplumsal maddi yaamn
bir tr "tinsel temellerine" oturtulmas arayna dnyor. Yani yeni
den Hegeki, Comteu bir ynelim grlyor. Pozitivizmden ok Kant
eilime yakn bulunuyor.
Dolaysyla:
ktidar,
Rasyonalite ve
Meruiyet
sorunu birbiriyle koparlamaz ekilde ilikilendiriliyor ve toplumsal eyle
min temel k noktas "iktidar/ erk" (Macht) ve "egemenlik" (Herrs
chaft) gdsne balanyor. Ele ald tm konu ve tartmalarda doru
dan veya dolayl olarak "iktidar" gds ona elik ediyor.
Weber'in deerlendirmelerinde;
Rasyonalite ve meruiyet biimleri mi, yoksa
ktidar gds m

toplumsal eylem ve ktlarda daha etkili bulunuyor? Zaman zaman dn


gsel veya yer deitirmi gibi gzkse de, soncul durumda, ou kez
"iktidar" ana deiken, rasyonalite ise daha dolayl ve bal deiken gi
bi ekilleniyor. Aradaki ba daha ok akl; amac (iradeyi-istenci) ise ikti
dar oluturuyor.

3. Weber'in Belli Bal alma ve Deerlendirmeleri


Weber nce empirik (tarihi ve kltr karlatrmal) malzemeyi toplayp
tipletirmeye almakta, sonra ana kavramlarn (ideal tip) ekillendir
mektedir. Dolaysyla burada da ayn (biraz da kronolojik) sra izlenecek
tir. Bu ereve iinde Weber'in inceleme ve deerlendirmeleri srayla drt
balk altnda ele alnacaktr. Bunlar;
nc almalar saylabilecek tarm, toprak ve antik iletme
ynetim biimleri,
Gd ve rasyonalite dolaymnda din almalar,
244 nc blm

Rasyonalite ve iletmecilik biimleri eliinde toplum ve siyaset


tiplemeleri.
Eylem kavramlahrmas eliinde sosyoloji ve yntem anlay
.

Burada izlenecek yol olarak her bir alma grubundan belirli tipik
almalar ele alnmaya, bu eser etrafnda yararland ve gelitirdii kav
ramlar ile katklan aktarlmaya allacakhr.

3.1. Toprak Aristokrasisi ve Burjuvazi: Krsal Toplum ve Kapitalizm


Antik ve Ortaa tann, tabakalama ve ynetim tarzlar Weber'in ilk
grup iktisat tarihi ile ilgili almalarn oluturmaktadr.
Weber'in bu gruptan saylabilecek deerlendirmeleri 1906'daki
"Krsal Toplumun Bilimin Dier Branlar he hikileri" [The Relations of
the Rural Community to other Branches of Sciences]; Congress of Arts
and Science, Universal Exposition, St. Louis. Baston and New York: Ho
ugton-Mifflin. C 7, s. 725-746 makalesi eliinde aktarlacak. Makale iin
Gerth ve Mills'in "Almanya'da Kapitalizm ve Krsal Toplum" (1987:297-
327) bal ile derledii halinden yararlanlmhr.
Weber'in buradaki ana tezi u ekilde ifadesini bulmaktadr:
"Kyl, tarmn sonularndaki farkllklar tayin eden, topran fiziksel
ve kimyasal niteliindeki doal farklar ya da rklarn ekonomik yete
nekleri deil, tarihin belirledii ekonomik ortamdr" (Weber,
1987[1906):311).

Avrupa ve ABD' deki artlar (Weber, 1987[1906):305).

Nfus Toprak iletmecilik


Aristokrasisi
Avrupa Yksek younluklu Eski tip krsal top- Arazi, rant,
ABD lum, aristokrasi, lord mlkiyet

Dk younluklu Toprak aristokrasisi iftlik.


yok letmecilik
max weber 245

Makalenin detaynda, aristokrasi, iktisaden zerk gruplar (Weber,


1987(1906):303) olarak tanmlanmaktadr. ki ana tipi bulunmaktadr.
Toprak sahibi (Grundherren) zgr kyll esas almaktadr.
Bat ve Gney' de mlkiyet haklan ile kamu otoritesinin birlikte
geliimi topran gasp yerine gelir kayna (faiz fonu) olarak
grmtr.
Aa (Gutesherren), eraf ve kyl "Dou ise bir kolonizasyon
alan olmutur."

"Ataerkil Slav toplum yaps


stn reninleri sonucu Alman din adamlar,
stn teknik ve ticari yeteneklerinin sonucu Alman tccar ve
esnaf,
stn askeri teknikleri sonucu Alman valyeleri,
Ve stn tarm bilgileri sonucu da Alman kylleri tarafndan
istila edilmitir."
Hatta Dou'nun fethi srasnda feodallemitir. Tm ky zerinde
veraset, ngiliz tipi malikane (manor) sz konusudur (Weber,
1987(1906):309).
Bat ile Dou (zel mlkiyet ve aalk) farkllamasnn artlan u
ekilde saylmaktadr:

Toprak varl,
Toprak ynetim biimi,
Mlkiyet haklan,
valyeliliin toprak mlkiyeti zerine kurulup kurulmamas;
Endstrileme dzeyi, sanayi kapitalizmi,
Para ekonomisine geilip geilememesi,
Geim ekilleri (Batda toprak sahibi kyllerin dedii vergi
ler, resimler, yzdeonlar ve kiralarla geiniyor. Douda bunlar
yerine daha ok tefecilik ve pazard ilikiler... ),
Kamu otoritesi,
Nfus younluu,
Ulam ve iletiim, demiryollan,
246 nc blm

Ticaret, blgedeki kent-pazar says vb. sonucu


Dou' da kyl, toprak sahibi iin bir trl "faiz fonu" konumuna
ulaamyor.
(Weber, 1987[1906]:310-312).
ngiliz tipinde, toprak sahibi topran kiralar, ileyen de kyl de
il iftidir, veraset blnmeyi engellemektedir, ilebneciliin mlkiyet
ten ayrlmas sz konusudur (Weber, 1987(1906]:313). Doudaki Junker
ise, topran mlkne sahiptir ve kendi konumu mlklerini, mlkteki de
iim kendi konumunu dorudan etkilemekte, bu anlamda srekli al
malarn iinde olmaktadr. Kyller nce dorudan o toprak zerinde ya
arken, giderek proletarlemekte (c,.etli tarm iisi), efendi-kle ilikisi
iftlik sahibi-ii ilikisine dnmektedir. Aynca askeri monari ve aris
tokrat ile yeni yebne zengin ve sonradan grme arasndaki gerilim sr
mektedir (Weber, 1987(1906]:315).
ABD'de ise kapitalizmin kurumsallamas, hatta gelenekselle
mesi sz konusudur. Weber, daha o gnden ok nemli bir noktaya dik
kat ekiyor. Bir tr kapitalist soylulama.
"Toprak maliyetleri belli bir rant salayamayacak kadar arhnca;
byk servet birikimleri bugn olduundan daha da yksek bir
noktaya ulanca;
ayn anda, ticaret ve sanayide srekli yeni yabnmlar yoluyla ye
terli kar salama olanak.lan azalp,
sanayi krallar, dnyann her yerinde olduu gibi, hem kar hem
de risk getiren yeni yahnmlar yerine mlkiyet haklarn veraset
yoluyla korumaya balaynca;
ite o zaman, kapitalist ailelerde, ek.len deil gerekten, bir 'soylu-
lar snf' kurma arzusu doacakhr. ( ... ) Sermaye bu noktaya ulanca, ( ... )
esirler sorunundaki gibi klla zlemeyecek bir sorun doacakhr. (... )
tekeller ve trstler, aristokrasilerin otoriter vasflarndan ve siyasal etike
tinden yoksundur" (Weber, 1987(1906]:315-316).
Weber, "Amerika' da bir aristokrasi yoktur; dolaysyla otoriter ge
lenek ile modern ekonomik koullarn salt ticari nitelii arasndaki eli
kinin yarath gerginlikler de yoktur. ( ... ) Ama bu derece zgr ve byk
gelime koullan bir daha varolamaz, nk dnya zerinde hibir yerde
arhk sahipsiz toprak kalmamhr" (Weber, 1987(1906]:317) grndedir.
max wcber 247

Bu grleri tablodaki gibi gsterebiliriz.


-

Burjuva Junker, Aristokrasi Kyl


--

Mlkiyet + +

letmecilik +

Emek- 1-

Kar +

Rant +

Geim +

Modem +

Geleneksel + +

- -
Kamera +

- -
Profesyonel, Uzman Pol. +

Dier snf veya gruplara


- -
bamllk +

ABD +

ngiltere + +

Fransa + +

Almanya + +

Weber bu almasnda da eylemin arkasndaki gd ve tutumla


ra dikkat ekmektedir. Toprak aristokrasisinde iki grubun yapt mca
delenin birbirinden farkl gdlere dayandn ileri srmektedir. ki
farkl stat grubuna denk den iki tip mcadele (atma) sz konusu
dur:
Ekonomik varolu (Kyl),
Sosyal onur, stn toplumsal konumun srdrm (Aristokra
si, Junker)

(Weber, 1987(1906):302). Toprak aristokrasisinin kendi arasnda da


bir paradoksa dikkat ekmektedir:

"En tutumlu olann, yani en kltrsz olann mlkn koruya


bilmesi" durumu sz konusudur (Weber, 1987(1906):302).
248 nc blm

Yine 1892'deki makalesi nsleute'de (szlemeli) rgatlarn Do


u' dan Bab'ya gn, salt karn tokluuna balamyor, daha ok "kur
tulma" arayna balyordu (Giddens, 2000:39).
Bu makalede, aynca, Weber'in Hanedan ve Sezaryenizm (Monari
ve Otoriter Rejimler) baznda bir baka sav (siyasal eilimi) daha yans
ma bulmaktadr: "Demokratik kurumlarn kararl taraftarlar - ki ben y
leyim- kurulu bir hanedann kaldrlmasn arzulayamaz. nk o, aske
ri devletlerde, grgsz komutanlarn Sezaryen iktidarn nleyecek, tek
ekil olmasa bile, en iyisidir" (Weber, 1987(1906):304).
Giddens'a gre, Weber daha 27 yandayken 1891'de Roma'nn ik
tisadi tarihinin zgll fikrine kar kyor, Ortaa Avrupa'snda ka
pitalizmin oluumu srasnda ortaya km olan baz zelliklerle ortakla
alklar (benzerlikler) tadm ileri sryordu (Giddens, 2000:26).
"Weber, Almanya'run siyasi yapsna ilikin analizinde ana un
surun etkileimiyle ilgileniyordu:

Geleneksel olarak kurulmu 'feodal' Junker toprak sahiplerinin


konumu;
Devlet memurlar snfnn 'denetimd brokratik tahakkm"
kurma eilimleri;
Ve bu faktrlerle balanhl siyasi liderlik ktl" (Giddens,
2000:44).
Geleneksel Junkerlere ve memur tahakkmne kar "karizma
tik" liderlik (gl siyaseti) neriyordu (Giddens, 2000:46).

Tm yaam boyunca grlerine elik etmi olan; Rusya ve Al


manya' da askeri brokrasi ve geleneksel kr sekinlerinin liderlii yerine,
burjuva liderlikleri nemsiyordu (Giddens, 2000:26).

3.2. Dinler ve Gdler Sosyolojisi: Din, Etik, Deer ve Tutum almalan


Weber'in en ok ses getiren ve Marksizm ve pozitivizme bir tr yant ara
y niteliinde saylan almalar din zerine yaph deerlendirmeleri
dir.
Metodolojik almalarnn uygulamal bir ksm saylabilecek e
kilde din incelemelerine 1904'te balayp lmne kadar srdrd. Ay-
max weber 249

rca din almalar bir yandan Durkheim ve Pareto gibi akld ile, di
er yandan Marx ile yzleme anlamna geliyordu. Kendisini de dindar
saymyordu. 1909'daki kendi ifadesiyle "Mutlak olarak duyarszm ...
kendimi ne din kart, ne de din d buluyorum" (Hughes, 1985:272).
Ancak "kahramans Pritanln yce simalarnda kendi zelliklerinin
bazlarn" bulduu ve baz Yahudi Peygamberleri ile imgesel zdelik
kurduu sylenebilir (Marianne Weber, 370, 382, 385, 639 al. Hughes,
1985:273).
Bununla birlikte Weber son almalarn oluturan Genel Ekonomi
Tarihi ile ilgili 1920 ylnda yazd Sunu blmnde kendi analizinin
"nedensel zincirinin sadece bir yan"n ele aldn vurguluyordu (Swin
gewood, 1998:184).

3.2.1. Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu: Dnyevi ilecilik ve Kapi


talizm
"Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu", kapitalizmi kar hrs ve smr
yerine mesleki baar gdsne ve tutumlulua, onlar da dini kklere,
daha zgl olarak Protestan deer ve tutumlara balayan Weber'in temel
almasdr, ki nn ve nemini bilimsel deerinden ok ykseli halin
deki Marksist materyalizme kar yeniden Hegel'in tinini [Geist) temel al
masna borludur.
Weber'e gre, insan pasif durumda yorumlayan Marksist akla
madaki maddi glerin nesnel gereklii yeterli deildi; o eylemdeki
motivasyon yapsna dikkat ekmekteydi. Kapitalizm; Simmel'in "Para
Felsefesi" veya Sombart'n "Modern Kapitalizm" eserlerinde dillendir
dii ekliyle para sevdas veya lks tketimi iin daha fazla kazan
gibi bir ey deildi. dev veya meslek nosyonu etrafnda "isel bir dn
yevi ilecilik" esast. ileci Protestanlk (Kalvinizm); tutumluluk (tke
timde tutumlu olma), bor ve kredi geri demesinde titizlik, alkanlk,
zaman iyi kullanma veya aylaklk etmeme gibi toplumsal bir ahlak
kuruyordu (Weber, 1930:47-53; 81-85; 153, 197). Tm bunlar bu dn
yada gerekletirmekle ykmlyd (Swingewood, 1998: 186-189).
"Protestan ahlak" "kapitalizmin tinini" (tin kltrle birlikte bu tutum
ve deerlerin bir toplam veya oluturduu sentez saylabilir) oluturu
yordu.
250 nc blm

Weber, kapitalizmi byk oranda reformasyonun rn olarak de


erlendiriyor, ancak ayn zamanda dinin kapitalist kltrn oluumunda
ve bu tinin yaylmasnda hangi somut ynlere etki ettiini, reformasyon
srecinde maddi oluumlarla fikirler arasndaki karlkl etkilerin neler
olduunu gstermeye alhn belirtiyordu (Hughes, 1985:276). Protes
tanln, zelikle de Kalvinizmin sert ve perhizci ynleriyle tasarruf ve
yahrm arasnda ilikiler kuruyordu. Kapitalizmin aklc klma sreci
(aklc brokrasi) neden srf batda ortaya kyordu da dier toplumlarda
ayn ekilde gzlemlenmiyordu? Weber'in temel k sorularndan biri
buydu (Hughes, 1985:277-278).
"Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu" kitabnn sorunu tanmlad
ilk ksm "Mezhep ve Sosyal Tabakalama" alt bal ile balyor. We
ber'e gre mezheplerle aprazlanm mesleki istatistikler, hemen btn
blgelerde "i dnyasnn st katmanlar oluturan eitimli sermaye sa
hiplii ve iverenliin olduu kadar, ayn zamanda modern iletmelerde
ki yksek teknik ve pazarlamac eitimli insanlarn da Protestan karakter
de" olduunu gsteriyordu. Weber'e gre bunun sebebi, onlarn gemi
te de daha fazla sermayeye sahip olmalar deildir. nk ayn sermaye
ye sahip Katolikler arasnda eitim de, giriimcilik de daha dk dzey
de seyrediyor. Bu giriimcilik materyalist veya anti-ileci bir geliime de
bal bulunmuyor. rnein Montesquieu, Kanunlarn Ruhu kitabnda n
gilizler iin, "Dindarlk, Ticaret ve zgrln" tayclar diyor (Weber,
2004(1905]:65-73).
Protestan Etik' te askesetizmin (dnyevi ileciliin) dier mezhep
ve dinlerde ayn ekilde gzlemlenmedii belirtiliyor; zellikle slam' da
ok temel olan belirlenmilik yerine Kalvinizmde kendi eliyle biimle
nen bir "kadercilik" anlaynn ve bunun mesleki yaama uyarlanmas
nn kapitalizme geii kolaylatrd vurgulanyor: '"slam'da nceden
belirlenme deterministtir, kaderci deildir, [Kalvinizmde] kader bu tarafta
kk bulur, kutsal yanda deil, ( . . . ) Kadercilik olarak 'esirgeme/ kurtulu'
slam' da bir yere sahip deildir" (Weber, 2004(1905]:212). "zgl olarak
Tauler, dini psikolojik anlamda ok ilgin savlarnda, uykusuzluk vb.
iin de tavsiye ettii her tr gece tefekkrnn [kontemplationlarnn]
pratik etkileri olarak, ayn zamanda dnyevi meslek iine uygulanabile
cek fikirler de karlabilecek dzeni ileri sryor: 'salt bylece (uyuma
dan nce geceleyin Tanr ile mistik rabtalar yoluyla) akl slah edilmekte
max weber 251

ve bylece zihin glendirilmekte, insan btn gn isel dnyasnda daha


barl ve tanrya uygun hareket etmekte, Tanr ile hakikaten btnle
mektedir: ylece btn ileri dzene girmektedir. ( ... ) artk bu i fazilet
li ve tanrsaldr ' (Predigten, Fol. 318). Burada her halkarda grlen ve
yeniden vardmz nokta: Mistik tefekkrler ve rasyonel meslek fikri
b6rbirinden ayrlamaz. Aksine, btn mistiklerde ve Pietistlerde olduu
gibi, dindarlk histerik karakter kazandnda daha da i ie geer"
(Weber, 2004(1905):216). "Electi, seilmilik temelinde fatalizmi ola
naksz klar, bylece fatalistik ktlar dladnda kurtarc hale gelir"
(Weber, 2004(1905):219).
Weber, tarihi olarak dnyevi ileciliin hem rasyonalizme ve sos
yal politik etie, hem de teknik ve grglclk dahil, bilimlerin gelime
sine etkilerini analiz ettiini belirtiyor. Weber, "sadece tek ynl 'mater
yalist' veya tek ynl ruhsal gerekeleri" esas alan grleri deil, her
ikisi de mmkn olmakla birlikte, en ok da tarihi hakikati dikkate al
mak gerektiine vurgu yaparak kitabn tamamlyor (Weber,
2004(1905):201-202).
Giddens'a gre, Protestan Etik, Marksizm'e kar olmaktan ok Ye
ni Kant gelenekteki Rickert'in olgu-deer ikiliine dayanyordu ve bu
nu hem idealizme, hem materyalizme ynelik eletirel bir k olarak
grd. Kalvinizmi (Protestanl) daha ilerici gryordu: "Protestanlk,
devleti bir iddet arao olarak, mutlak ilahi bir kurum olarak ve zellikle
de meru g-devleti olrak merulatrd. Luther, savan ahlaki sorum
luluunu bireyden alp devlet otoritesine aktard; din, inan dnda b
tn meselelerde bu otoriteye itaat etmek hibir zaman sululuk duygusu
yaratamazd" (Weber Gesammelte politische Schriften - Toplu Politik Ya
zlar). Weber'in vurgusu, "ekonomik olan" karsnda "siyasi olan"n ba
msz bir etkisi olduudur (Giddens, 2000:40-41).

3.2.2. Gven Berat: Protestan Mezhepler ve Kapitalizmin Ruhu-Protestan


Etik'e Ek (1906)
Weber 1904'teki ABD ziyaretinden sonra, "Die Protestanische Sekten und
der Geist des Kapitalismus", makalesinde Protestan Etik'te dile getirdii
grleri daha da desteklemeye alyor. Protestan Etik'e ek olduundan
yine eylemin ardndaki [dini] gd ve rasyonaliteleri sorgulamaya de
vam ediyor.
252 nc blm

Weber ABD seyehatinde, Baptis'ler arasndaki vaftiz trenine kah


lr ve bunun ilevlerini sorgular. Weber'e gre kilise ve vaftiz, bir kalite
sertifikas ve hatta bir miktar da sigorta ilevi gryordu. Kilise'den ka
rlmak da tersi anlamna geliyordu. " . . . bir kere vaftiz edilince btn bu
blge onun mterisi olacak ve rekabette bakalarn altedecek". Cemaat,
ocukluundan bugne kadar ahlaki meziyet ve gvenilirliini arahr
yor ve "Cemaate alnmak bir centilmenin ahlaki meziyetlerinin, zellikle
i hayatnda gerekli olanlarnn, mutlak garantisi saylyordu. Vaftiz, o ki
iye btn blgenin frsatlarn ve hi rekabetsiz, snrsz gven kaplar
n ayordu". Ayrca "Kendi kusuru olmakszn, ekonomik kmazlara
derse, mezhebi onun ilerini dzeltiyor, alacakllarna garantiler veri
yor ve her trl yardm yapyordu". Bunun daha arkadaki nemi ise "ol
duka iyi nl bir mezhebin . . . ahlak yeterliligi bulunan birini kabul ede
bilecei inancyd" (Weber, 1987[1906):260).
"Bugn artk kiinin hangi mezhepten olduunun pek nemi kal
mamtr. Mason* olmak yahut Hristiyan Scientist, Adventist, Quaker
ya da herhangi bir ey olmak nemli deildir. nemli olan, yelie 'giz
li oyla', bir snavdan ve ahlaki denemeden geerek, Protestanlk'n dnya
ii asetizmine, yani eski priten geleneine gre ok deerli meziyetlere
sahip olduunu kantlamak suretiyle kabul edilmektir. O zaman da hep
ayn sonu gzlenir." (*"Mason" ibaresine dipnot: "Doudaki niversi
telerinin birinin Semitik diller blmnden bir asistan, bana 'krs sahi
bi' olmadna zldn, bu yzden i hayatna giremediini syle
di. Bunun ne yarar olaca sorduumda, gezici sahc olarak kendisini
saygnlyla nl bir rolde tantabilecei yolunda cevap verdi. Bylece
hi rakip tanmayacak ve arlnca alhn deerinde olacakb" (Weber,
1987[1906):263).
" . . . yaka deliindeki nian, 'Ben soruturma ve denemeden gemi,
yeliimin garantisi altnda bir centilmenim' demekti. Bu da yine en ba
ta i hayabnda olmak zere, inanlr-gvenilir olmak demekti. ok zaman
byle bir meruiyetin i frsatlarn belirledii bilinir" (Weber,
1987[ 1906] :263-264). "Dinsel dernekler, zellikle, giriimci orta snf evre
lerine ykselmenin tipik aralaryd" (Weber, 1987[1906):264).
Dinin, insann ekonomik ve sosyal yaamna etkileri zerinde du
ran Weber, aadaki bilgiler zerinde durur: "Amerikan demokrasisinde,
hangi konumda olursa olsun, tam kabul grmek isteyen kiinin yapaca
max weber 253

ey, en titiz erkek modas dahil, yalnzca burjuva toplum adetlerine uy


mak deil, ayn zamanda da mutlaka tarikatlardan, kulplerden ya da
kardelik cemiyetlerinden birine oylamayla kabul edilmi olduunu ka
ntlamakb" (Weber, 1987(1906]:266).
" . . . ncelikle dini olmayan kulplerin ve derneklerin oylamayla
ye kabul etine aamasna gelmelerinin, bir laikleme srecinin -rn ol
masyla ilgiliyiz. Bu aamaya, gnll birliklerin ok daha kapal proto
tipleri olan tarikatlardan gelinmitir . . . Amerika' da . . . Dinsel cemaat, ger
ekten, siyasi yurttalk statsnn verilip verilmemesini belirliyordu"
(Weber, 1987(1906]:269).
" . . .'kilise' ilkesi ile dindar kiilerin gnll olarak kurduklar
'mezhep' ilkesi atmas" (Weber, 1987(1906]:269). Weber'in syledii
mezhep deil, "sekt" olsa gerek. Parla'nn evirisinde mezhep kullanl
mas uygun olmamtr. Belki tarikat deneb.ilirdi. Trkiye' de buna "mez
hep" ile "tarikat-tasavvuf" arasndaki atma veya iliki rnek olutura
bilir.
"Yalnzca yeterli olanlarn cemaat yeliine alnmas", "o yerin
kutlu topluluunun egemenlii", "Yerel cemaat ancak kendi ye saysn
kstlayabilirse ayrm yapabilir. Dolaysyla ilke, cemaatleri kk tut
maktr" (Weber, 1987(1906]:271).
"Kendi kendini yneten cemaatin nc ilkesi, kah manevi disip
lin idi" "Ne eitim ne makam, yalnz karizma kabul grmeliydi". "Kiile
rin, mezhep kardelii yeleyecei akt. Metodistlerde bu aka emre
diliyordu" (Weber, 1987(1906]:272-273).
Yine speklatrlerin de kentsel alanlara yakn yerlerde geni arazi
ler alp, sonra ayda 500-600 dolara bir ilahiyat rencisini vaiz tutup kili
se yapm iin karlksz arsa vererek, o ssz topraklan yerleime ab,
buradan kazan elde ettikleri syleniyor (Weber, 1987(1906]:262). Yine
"rakip mezheplerin ki bir ksmnda vaizlerin maddi karlar byk rol
oynar . . . " (Weber, 1987(1906]:262).
Bu deerlendirmeden snf ve stat hakkndaki anlayna gnder
me yapar: "tek bana 'para' da g satn alabilir, ama toplumsal onur sa
lamaz" (Weber, 1987(1906]:265).
254 nc blm

Sosyete,
Unvan soyluluu,
Kiisel baar ve kolej ocuklarnn derneklerinden birine ye-
lik,
Sekin bir mezhep yelii,
Sekin bir kulbe yelik,
Nerede oturduu,
Ne giydii,
Soyu,
Miras kalm zenginlii (Weber, 1987(1906):265-266)

gibi etmenler de kii ve gruplara stat / saygnlk kazandrmaktadr.

Weber, bu makalesinde Protestan Etik'te temel ald ilecilik


ve yazg anlayn gelitirmeye devam eder. Temel sav u ekilde
dir:
"Yineleyecek olursak, nemli olan, bir dinin ahlaki doktrini deil,
zerine dller konulan ahlaki davran biimidir. Bu dller, eitli kur
tulu inanlarnn biim ve zne gre datlr. Ahlaki davran da, 'kii
nin' sosyolojik anlamda 'z-ahlakn' [ethos] oluturur. Pritenlik'te o ah
laki davran, belli bir metodik, aklc yaam biimidir ki -belli koullar
la - modem kapitalizm ruhunun hazrlaycs olmutur. ( . . . ) kendini 'ka
ntlamas' ve . . . Pritan mezheplerden birinin cemaati arasnda yer alna
yeterliliini 'kantlamas' . . . Bu ikisi birbirlerinin tamamlaycsdr ve ayn
dorultuda iler: modem kapitalizmin 'ruhuna' kendi z-ahlakn [ethos]
alamtr: modern burjuva orta snflarnn ahlak" (Weber, 1987(1906):276).
"Yalnz asetik mezheplerin metodik yaam biimi, modem kapitalist z
ahlakn 'bireyci' ekonomik drtlerini meru ve kutsal klabilirdi" (We
ber, 1987(1906):277).
"Her ynden olduu gibi bu ynden de, Priten mezhepleri dnya
ii askesetizmin mutlak ncleridir. Dahas bunlar, evrenselci Katolik Ki
lisesi'ne -iradenin uygulanmasndaki zorlayc kurum- kar gelitirilmi,
en tutarl, bir anlamda tek tutarl, antitezdi. Priten mezhepleri, en gl
bireysel kar olan kiinin toplum iinde kendine olan saygsn iyi haslet
lerini gelitirme iinin hizmetine vermitir. Bylece bireysel gdler ve ki
isel z-karlar da, btn sonularyla birlikte, 'burjuva' Priten ahlak-
max weber 255

nn korunmasnn ve yaylmasnn hizmetine verilmi olmaktadr" (We


ber, 1987(1906]:275).

Baka bir dille bir tr "seklerleme /dnyevi ethos" ne kyor.


Bu iddialar, zet olarak tablodaki gibi toparlanabilir.

Kilise Priten Tarikatlar,


(daha ok Katoliklik) Protestanlk ve Kapitalizm

Ahlak tipi Evrenselci, zorlaya Sorumluluk verici, bireysel ahlak

Disiplini salayan Dini makam sahipleri Dnyevi kiiler

Disiplin ekli Zorlayo, Kendi haline brako,


Bask.laya, Kendi vicdan,
Emretme veya Akla yetitirme ve seme
yasaklama

Somut bireysel Cezalandrma veya Belirli nitelikleri zendirme veya seme:


davran dllendirme "Mezhep [ya da tarikat) yesi, cemaate kah-
labilmek iin, belli trden niteliklere sahip ol-
mak zorundayd. Bunlarla donahlm olmak,
'Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu'nda
belirttiimiz gibi, akla modem kapitalizmin
gelimesiyle yakndan ilgilidir. Cemaat iin-
de sayg kazanabilmek iin, ye tekrar tekrar
byle niteliklerle donahlm olduunu kant-
lamaldr. Yetenekleri tam ve srekli olmal-
dr." (Weber, 1987(1906):275).

zetle Weber'e gre;


Tann kavramnn, dnya st veya ii olmas onun ahlak siste
mini de byk oranda etkiler,
Etkili tabaka, dinin ahlaki sistemi zerinde etkide bulunur,
Dinin dogmasndan-doktrininden ok, nerdii yaam biimi,
yani dllendirdii ahlaki davran biimi (ethos) daha nemli
dir (ayrt edici, belirleyici).
256 nc blm

Etkili tabakaya gre takva ekilleri


Etkili Tabaka Takva-Zht ekli
Aydn Tefekkr
Hiyerokrasi Kutluluk, byk ltuf, adalet,
Siyaset eriat, szleme, demokrasi, brokrasi
Kyl By
Tcaret Model-tefekkr ve misyoner-aktif.
valye Akbet, kahramanlk

3.2.3. Dnyevi Kurtulu ve Meslek Ahlak: Dnya i ilecilik (Askese


tizm) ve Mistisizm, Model ve Misyoner Dinler, Takva ve Tefekkr,
Etkili Tabakalar
Weber'in Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu'na [Die Protestanische Et
hik und der Geist des Kapitalisrnus] ynelik eletirilere ynelik toparlay
c yant niteliindeki makalesi 1915'teki "Zwischenbetrachtung'"tur (Ka
sm 1915 Archiv). Bu serideki en zengin kuramsal yazs da bu makale sa
ylabilir.
Weber'e gre dnya ii askesetizrn kutsalla, mistisizm dnyevi
olanla gerginlikleri kanlmazsa da her tr inan bu gerilimleri azaltma
ya ynelik baz stratejiler gelitirmitir. Burada nce gerilimler, sonra ge
rilimleri azaltma yollan irdelenmektedir.
" . . . Dnya st Tanr kavram, misyonerlik dinlerine ve aktif aske
setizrne yaknlna karn, yalnz bana deil, daima baka koullarla
birlikte ilerlik kazanmtr. Bu koullardan en etkili olanlar, dini vaat
lerin mahiyeti ve gsterdikleri kurtulu yoludur" (Weber,
1987(1915]:280).
: " . . . kehaneti ve kurtarc dinlerden ou ve tarihsel gelime a
sndan en nemlileri ile dnya ve dnya dzeni arasnda iddetli ve s
rekli bir gerilim olduunu veri kabul etmitik. Kullandmz terminolo
jiye gre bu kesindir. Dinler gerekten kurtuluu dinler olduu lde
gerginlikler artmtr. Kurtuluun anlam ve dinsel retinin z, bir ah
lak sistemine dnr dnmez, gerginlik artar. Ahlak ilkeleri rasyo
nelletike ve kurtulu yollar olarak iteki kutsal deerlere yneldike
gerginlik daha da oalr. Yaln bir dille bu dernektir ki, din ibadetten
max weber 257

kurtulup 'dini mutlakiyetilie' ykseldike gerginlik fazlalar. Gerek


ten de, maddi ve manevi, en geni anlamda 'dnya mal' edinme anla
y aklclatrlp yceltildike, din buna kar daha fazla cephe alr.
nk insann i ya da d, dinsel ya da dnyasal, eitli deer alanla
ryla ilikisinin rasyonalizasyonu ve bilerek yceltilmesinden sonra, tek
tek alann i ve yasal zerklii'nin bilincine varlmas zorunlu olmutur;
d dnya ile safiyane olan ilikiler bylelikle gerginlik iine itilmi
tir. Aklcla, bilinli davrana ve bilgi yoluyla anlamaya ynelik dn
yasal ve dnya tesi deerlerin gelitirilmesi genellikle bu sonucu ver
mitir. Bu sonu dinler tarihi iin ok nemlidir" (Weber, 1987(1915):282-
283).
Weber, burada daha ok "dnyay inkar biimleri" ve bu gerilimi
ama biimleri zerinde duruyor. Bunlar da iki tip albnda topluyor: Ak
tif askesetizm-ilecilik ve (pasif) mistisizm: "Bir yanda Tanr'run aletle
ri olan mminlerin Tanrca-emredilen eylem demek olan aktif askesetizmi,
br yanda ise dnce yoluyla kutsal varlktan bir para olma demek
olan mistisizm. Mistisizmin amac bir olu halidir, eylem deil; birey ila..lti
gcn aleti deil 'kab'dr. Dolaysyla dnyada eylem, mistiklere gre,
mutlak akl-d ve br dnyaya ait iman halini tehlikeye drr. Aktif
askesetizmin ilem alan ise dnya ierisidir; aklc aktif askesetizm, dn
yaya sahip karken, orada vahi ve zalim ne varsa, dnyevi bir :'le u
raarak, ehliletirmeye alr (dnya ii askesetizm). Bu askeSPtizm ile
dnyadan kan (tefekkr yoluyla dnyadan ka) tm sonucanru be
nimseyen bir mistisizm arasnda kkl bir kartlk vardr' (Weber,
1987:281 ).
Weber'in niteleme ve karlahrmalanru dikkate alrsak yle bir
tablo kurgulanabilir:
Yani Weber, eitli alardan askesetizmi ve mistisizmi karlabr
makta ve konumlamaktadr. Bunlar tablodaki gibi zetlenebilir.
258 nc blm

Tabaka Din ekli, Takva, Yol, Tann, Gereklqme


Motif, Konum, liit,
Aktif-Pasif zdeim Dlinya

Konfys- Literati, Mistik, Dnyevi,


in Memur Kei Kabul

Hinduizm Model, Mistik, Dnyay Red Olu


Pasif- mistik Kei,
Tefekkr,
Para

Budizm Model, Mistik, Dnyevi


Pasif Kei, Olu
Tefekkr,
Para

Taoizm Model, Mistik, Olu


Pasif Kei,
Tefekkr,
Para

Hristiyanlk Misy., Aktif asetik, leme, Eylem


Kurtulu, Ahlak, Kul Vahiy-emir
Aktif-asetik

Katoliklik Misy., Aktif asetik, leme, Eylem


Kurtulu, Aktif Ahlak, Kul Vahiy-emir

Protestanlk- Orta snf- Misy., Aktif asetik, Dnya ii, Eylem


Baptizm Burjuva Kurtulu, Aktif Ahlak, Kul Vahiy-emir

lslam Cihat-Asker Misy., Aktif asetik, Allah, Dnya Eylem


Kurtulu, Ahlak, Kul st,
Aktif Vahiy-emir

Sufizm, Model, Mistik, Olu


Dervilik Ennilik, Kei,
Erdem, Pasif Tefekkr,
Para

Yahudilik Model, Mistik Mistik, Ahlak Dnya st, Eylem


Vahiy-emir

* Asketisch: Zht, takva, dnya nimetlerinden kaan

El ekme, Ac, Sevgi, Kardelik: "Kurtulu dinlerinin toplumsal


balarn kuran ilke, btn mminlerin ortak ac ekiiydi. . . 'Etkilen-
ma weber 259

mek'ten balayp, Tanr'yla birleme duygusuna varmaya kadar giden


btn coku halleri, insanlar usuz bucaksz bir sevgi boluuna uurur.
Kurtulu dinlerinde akozmik sevgiye ulaabilenlerin huzur ve skuneti,
insann kendininkilerle birlikte tm doal kusurlar hogryle anlaya
bilmesiyle kaynar. Bu i tutumun akla, ahlaki olduu yorumu kadar
psikolojik tonu da ok deiik olabilir. Ama ahlaki hedef, her zaman, ok
kez insann kendi inancnn da tesinde ve btn toplumsal birimleri
aan, evrensel bir kardelik olmutur.

Kardelik dinleri daima dnya dzeni ve deerleriyle ahm, di


nin buyruklar daha tutarl biimde uygulandka ahma sertlemitir.
Dnya deerleri kendi yasalarna gre rasyonel ve makbul hale getirildik
e de uurum genilemitir" (Weber, 1987(1915):285).
Ekonomik Alan: "Kardelik dini ile dnya dzeni arasndaki ger
ginlik en ak ekonomik alanda grlmtr.

Ruhlar ve ilahlar etki alhna almaya alan btn ilkel by ve


dinsel gizemi aklama yntemlerinin arkasnda zel karlar vardr: Zen
ginlik, uzun mr, salk, onur, mritler ve belki de br dnyada daha
iyi bir mevki" (Weber, 1987(1915):285).
"Din ile ekonomik dnya arasndaki gerginlikten ilkeli ve ie dnk
biimde kamann yalnz iki tutarl yolu olmutur. Birincisi priten ahla
knn 'i' paradoksudur. Bir ustalar dini olarak Pritenizm, sevginin ev
renselliinden vazgemi ve bu dnyadaki btn ileri, Tanr'run iradesi
ne hizmet eden ve kiinin Tanr nazarndaki yerini snayan bir sre ola
rak rasyonalize etmitir" (Weber, 1987(1915):286). " . . .ikinci tutarl yol
mistisizmdir. Mistiin . . . fedakarca yapt iyilikler . . . " {Weber,
1987(1915):286).
Para ve Ahlak: Weber'e gre ahlakn yerini para almakta ve iliki
ler kiisellikten giderek uzaklamaktadr. "Akla bir ekonomi, insanlarn
piyasadaki kar mcadelelerinden doan para fiyatlarna ynelik ilevsel
bir rgtlenmedir. Para fiyatlarn ve dolaysyla piyasa ahmalanru dik
kate almadan hesap yapmak olanakszdr. Para, insanolunun yaamn
daki en soyut ve 'gayri ahsi' edir. Modern kapitalist ekonomi dnyas
kedi i yasalarna ne kadar uyarsa, kardelik tleyen bir dini ahlak sis
temiyle iliki kurmas o derece zorlaacakhr. Kapitalizm daha rasyonel,
dolaysyla daha az kiisel hale geldike bu zorluk artacakhr. Gemite,
26o nc blm

efendi ile kle arasndaki kiisel ilikileri, tam da kiisel olduklar iin, ah
lak ilkeleriyle dzenlemek mmknd. Ama deien ipotek sahipleri ile
deien banka borlular arasndaki ilikiyi ahlaken dzenlemek olas de
ildir ( . . . )"(Weber, 1987(1915):285).
Siyasal Alan: Rasyonelleme arthka, dinlerin dnya ile gerilimle
ri artmaktadr. "Kurtulu dinlerinin tutarl kardelik ahlak, dnyann si
yasal dzeniyle de ayn derecede keskin bir ahrna iine girmitir. Bu so
run byye inananlarda ve ilevsel tanrlara tapanlarda yoktu. ( . . . ) Sorun
evrensel dinlerin, yeryznde tek bir Tanr's olan dinlerin bu ky, kabi
le, airet duvarlarn ykmasyla ortaya kb. Sorunun iddeti, bu Tanr bir
'sevgi' Tanrs olunca da ok artb. ( . . . ) Ve siyasette de, ekonomideki gibi,
siyasal dzen rasyonelletike gerginliin dourduu sorunlar keskinle
ti" (Weber, 1987(1915):287).
Devlet, Brokrasi, Siyasal Topluluk, Sevgi ve iddet: Weber'e
gre, tm bunlar da giderek dnyevilernektedir. "Brokratik devlet ay
gh ve devletle btnleen akla homo politicus, devlet ilerini ( . . . ) devlet
dzeninin aklc kurallarna gre yrtr. Siyasal insan, hpk ekonomik
insan gibi, doallkla, 'kiiyi dikkate almakszn', ( . . . ) nefret ve dolaysy
la sevgi duymadan hareket eder ( . . . ) Devletin mutlak amac, iktidarn i
ve d dalmn korurnakhr (veya deitirmektir) ( . . . ) dmanlarn sal
drsna urayan siyasal grup mutlaka kaba kuvvetin zorlayo aralarna
bavurur. Bu iddete bavurmadr ki, terminolojimizde siyasal topluluu
ifade eder. Devlet, iddetin meru kullanmn tekelinde tutan bir toplu
luktur ve baka trl de tanmlanamaz" (Weber, 1987(1915):287-288).
"Zor ya da zor tehdidinin baars, sonunda, kuvvet dengesine dayanr,
ahlaki 'hak'ka deil" (Weber, 1987(1915):288).
Sava, Sevgi, Cemaat, ehitlik (lm): Weber'e gre tm bunlar
ortak dayanma ve kardelii zorlar; ancak dininkinden ok ayn eyler
dir. "Din ile siyasetin karlkl yabanclklar, ikisi de tmyle rasyonali
ze olduunda zellikle artar, nk ekonomimin tersine politika, dinsel
ahlak ile ok nemli noktalarda dorudan doruya rekabet etme duru
muna gelir. ada siyasal topluluklar arasnda iddet tehdidinin sonuna
vardrlmas dernek olan sava, bir patos ve cemaat duygusu yaratr. Bu
nedenle sava, savalar arasnda kaytsz artsz ballk ve zveri duy
gularyla dolu bir topluluk meydana getirir ve gereksinim iinde olanlara
max weber 261

kar etkin bir kitlesel efkat ve sevginin tamasna yol aar. ( . . . ) kendile
rini lme dek birlemi, en yce bir cemaat olarak grrler. ( . . . ) Sava
meydanndaki lm ecelden ayran nokta, bireyin bir 'dava iin' ld
n bildiine inanabilecegi tek durumun sava olduudur. ( . . . ) Yine de,
lmn bu tr abalar iinde kazand anlamla lm teodisinin karde
lik dinleri iindeki ifade ettii anlam apayr eylerdir. ( . . . ) Savata karde
liin ve savata lmn olaanst nitelii de kutsal karizma ve Tann'yla
birleme duygusuna benzer; bu olgu, din kardelii ile sava toplulu
un kardelii arasndaki rekabeti u noktasna gtrr" (Weber,
1987[1915]:288-289).
Gerilimleri Azaltma Stratejileri: Weber tm bu gerilimlerin belir
li ekilde yumuatldn, uzlahrldru ileri srmektedir. Askesetizm
(dnyevi ilecilik) dnya st olanla arasndaki gerilimleri, "Priteniz
min Tanr katnda seilmilik ve mesleki asetizm", bunlarn "iddetle
empoze edilmesi gerektii" biiminde yorumlanmas ile alr (Weber,
1987[1915]:289-290). Organik toplumsal ahlak, doal hukuk, kutsal ve
hakl savalar, hal seferleri, cihat vb . . . (Weber, 1987(1915]:290).
Mistisizm de dnyadan (siyasal alandan) uzak duruuyla bu geri
limi aar (Weber, 1987[1915]:289-290). Dinsel erdeme ermi kiilerin mis
tik ve karizmatik kurtulu araylar, apolitik ya da anti-politiktir. (Weber,
1987(1915):291). "Tanr'ya sahip olmaktan Tann'run mal olmaya psikolo
jik gei her zaman olanakldr ve bu sre mistikte kendini tamamlar"
(Weber, 1987(1915):293).
"Ancak eer aktif askesetizm yalnz kullarn kendi benliklerinde
ki salimlii yenmek ve yok etmee urarsa, aykrlk biraz azalr. Bu
takdirde, Tanr'nn emrettii salam ve aktif arndrma mekanizmalarna
saplanmay o noktaya getirir ki, dnyann dzenine ilikin hibir ey
lemde bulunamaz (askesetizm yoluyla dnyadan ka). Bylelikle, ak
tif askesetizm, d grnte, tefekkr yoluyla dnyadan kaa ok
yaklar. Askesetizm ile mistisizm arasndaki kartlk baka biimde de
yumuar; tefekkrc mistik dnyadan kamas gerektii sonucuna var
maz ve dnya ii askesetizmdeki gibi, dnya dzeni iinde kalrsa (dn
ya ii mistisizm)" (Weber, 1987:281 ).
262 inci blm

Askesetizm Mistisizm Orji

Dnya ii aktif Dzeltim: Dnyadan ka, Diizeltim: Dzeltim: Toplu


askesetizm, "" Dnya dzeniy- "Tefekkr" Dnya dzeni ayin, coku ve
le uramama iinde tefekkr kendinden ge-
(Askesetizm yo- gerekletirme me ile d dnya
luyla dnyadan (Dnya ii misti- ile balanhya
ka) sizm) geme

3.2.4. Dnya Dinlerinin ktisadi Etii: Saf ve deal Tipler, Meruiyet


Biimleri, Snf, Stat ve Literatisi

"Dnya Dinlerinin ktisadi Etii" [Wirtschaftsethik der Weltreligionen]


1913'te yazlm, 1915'te Archiv'de yaymlanmtr (Gerth ve Mills,
1987:227-257). Weber "Zwischenbetrachtung"a benzer tarzda dinlerin
rasyonalizasyon ve meniyet biimlerini deerlendiriyor.
Rasyonalizasyon Biimleri veya Ynetici Glerin Meruiyeti:
"( . . . ) 'rasyonalizm' ok deiik anlamlara gelebilir. Bir anlam, sistemci
dnrn, dnyann alglanmasna getirdii rasyonalizasyondur: Ger
eklik stnde, gittike ince ve soyut kavramlar kullanarak, artan bir
kuramsal egemenlik kurmak." "Baka bir anlam, kesin olarak belirlen
mi pratik bir amaca, eldeki verilerin gitgide daha doru hesaplanma
syla, metodik olarak varlmasdr." "Metafizikten ve dinsel balarn ka
lntlarndan tamamen arnm olma anlamnda, Konfysyanizm akl
cdr ( . . )."
.

"Rnesans'n yce sanat lks, geerli bir 'kanun'a inanma


anlamnda 'aklc' idi ve Rnesans'n hayat gr de, geleneksel ba
lar red ve naturalis ra tio 'nun gcn kabul anlamnda aklcyd."
" 'Rasyonel', 'sistemli dzenleme' anlamlna da gelebilir" (Weber,
1987(1915):250).
"Genel olarak, sistemli ve ak biimde, sabit kurtulu hedeflerine
ynelen btn pratik ahlak ilkeleri 'rasyonel'dir - ksmen ekilci yntem
ler rasyonel olduundan, ksmen de 'geerli' normlar ile verili gereklii
birbirinden ayrabildikleri iin" demektedir.
max weber 263

"Bir dinin btn iinde pratik hayat tarzn belirleyen eler ile bir
dini tekinden ayrmaya yarayan noktalan daima vurgulammdr" (We
ber, 1987(1915):251). "Btn ynetici gler, din-d veya dinsel, siyasal
ya da apolitik, belli saf tiplerin eitlemeleri olarak ya da benzerleri ola
rak dnlebilir. Bu saf tipler, ynetici gcn sahip olduunu iddia etti
i meruiyetin temeli arahrlarak yarahlr" (Weber 1987(1915]:251).
Weber' e gre tip meruiyet saylabilir:
1) Yasal otorite: "( . . . ) dernekler ve siyasal partiler ( . . . ) Anayasa ( . . . )
Buyruklar ( . . . ) kiisel olmayan normlar adna verilir. ( . . . ) emir vermek bi
le bir norma itaat etmek demektir" (Weber, 1987(1915):251).
Grevli belirli bir yetki alan ile snrldr. 'zel alan' ile 'kamusal
alan' birbirinden ayrlm, grevli ynetim aralarndan (doal veya pa
rasal) kopanlmhr -kapitalizmde iinin retim aralarndan koparlma
s gibi (Weber, 1987(1915]:252).
Tortular gnmze kadar gelen dier otorite kaynaklar da u e
kildedir:
2) Karizma: "her hangi bir kimsenin olaganst bir yetenei olarak
anlalmaldr ( . . . ) ynetilenlerin belli bir kiideki olaanstle inan
dklar iin itaat etikleri otorite ( . . . ) geleneksel ya da rasyonel genel norm
lara gre ilemez ( . . . ) irrasyoneldir ( . . . ) ihtilalcidir." (Weber
1987(1915):252).
3) Gelenekilik: "( . . . ) teden beri var olduu bilinen, sanlan ya da
edilen bir eye inana dayanan hakimiyet, 'geleneki otorite' olarak an
lacaktr.
Meruiyeti gelenee dayal en nemli hakimiyet tipi patriyarka
lizmdir. Patriyarkalizm babann, kocann, evin en yal erkeinin, en ya
l akrabann aile ve klan zerindeki; efendinin ve patronun uaklar, ( . . . );
prensin kk ve saray grevlileri, memuriyet soylular, kiraclar ve vassal
ler; patrimonyal lordun ve aann (Landesvater) 'teba' zerindeki otoritesi
demektir. ( . . . ) kar konulmaz normlar sisteminin kutsal saylmasdr. ( . . . )
'fonksiyonel' yerine "kiisel' ilikiler erevesinde hkm veren efendi
nin kstlanmam keyfilii ve ltuflar ( . . . ) irrasyoneldir" (Weber,
1987(1915):253).
Hiyerokrasi: "Tam olarak gelimi, dinsel demek ve topluluklar bir
eit kolektif otoriteye tabi olurlar. . 'Hiyerokratik' rgtler haline gelirler,
264 tnc blm

yani ynetme kudretleri, kutsal deerlerin dahmnda sahip olduk.lan


tekele dayanr" (Weber, 1987(1915):251). Hiyerokraside ( . . . ) edinilmi ve
ya devralnm yetenekleri bulunduu ( . . . ) Kalplama sreci ve dolay
syla gelenekselleme arhk balamhr.
Patrimonyalizm: Belki bundan nemlisi, otoritenin rgtlenmesi
sreklilik kazandnda, karizmatik yneticiyi destekleyen kadro da ka
lplar. ( . . . ) meru gcn ok eitli aamalar bulunan msadere, arazi
gasp, ihsanlar ve tayinlerden alyordu. Bu, prensin yetkilerinin patrimon
yal hale gelmesi demekti. ( . . . ) stat verasetilii ( . . . )" (Weber,
1987(1915):254).
Brokratik hakimiyet, hukuk, aklc ynetim: "Ancak gelime na
diren bu aamada durmutur. ( . . . ) efendi ile stat grubu arasnda ( . . . ) bir
mcadele balamhr. Yneten daima yerleik zmreleri, onlar da daima
yneteni mlkszletirmeye almhr. Yneten yalnzca kendine bal
ve karlar onunkiyle ayn grevliler kadrosu yaratmay baard lde
mcadele, yneten yararna sonulanm ve ayrcalkl zmreler giderek
zayflamhr. ( . . . ) Ynetenin stat ayrcalklarn krma mcadelesinde
gvendii grevliler tabakas ( . . . ) Ortaa balarnda Asya'da ve Bah'da
din adamlaryd; Dou'nun Orta anda kleler ve yanalard; Roma
Prensliinde bir lde azat edilmi esirlerdi; in iin tipik olan hmanist
literati idi; ve son olarak modem Bah'nn tipik tabakas, dinsel ve siyasal
derneklerdeki hukukulard. Prenslerin gcnn stn gelmesi ve belirli
ayrcalklarn geri alnmas ou kez aklc bir ynetimin kurulmas sonu
cunu, en azndan olasln dourmutur. Ancak, ( . . . ) byle bir rasyona
lizasyonun derecesi ve anlam ok deiken olmutur. En bata patrimon
yal prens tarafndan yrtmenin ve yargnn zl rasyonalizasyonu ile
meslekten hukukular tarafndan yaplan biimsel rasyonalizasyon arasn
da bir ayrm yapmak gerekir. ( . . . ) Ve modem Bahl 'devlet'e de Bah 'kili
seleri'ne de hayat vermek esas itibariyle, hukukularn eseri olmutur"
(Weber, 1987(1915):255).
\
Weber, "( . . . ) Brokratik hakimiyet, yasal otoritenin tek eidi olma
makla birlikte en saf biimidir. Modem devlet ve belediye yetkilisi, mo
dem Katolik papaz ve vaizi, modern bankalarn ve kapitalist irketlerin
ynetici ve alanlar, ( . . . ) bu hakimiyet yapsnn en nemli tipleridir"
(Weber, 1987(1915):255). "( . . . ) itaat ( . . . ) 'resmi grev' kavramnda kiisel
olmayan ballk yer alr. Resmi grev ( . . . ) rasyonel olarak konulmu norm-
ma weber 265

larla, yasalarla, kararnamelerle ve ynetmeliklerle saptanr" (Weber,


1987(1915):256) dncesindedir.
Stat grubu: "'Stat' durumu deyince, belli toplumsal gruplarn
onur kazanma koullarn anlamalyz. ( . . . ) yaam tarzlar arasndaki fark-
lar, dolaysyla grenim fark.lan belirler. ( . . . ) ikinci planda da, sk sk ve
aka, ilgili tabakalarn yasal gvence alhna alnm ve tekellemi ege
men haklaryla ya da belirli gelir ve kar olanaklaryla balanhldr. Dola
ysyla ( . . . ) bir 'stat grubu', belirli yaam tarzyla, kalplam ve zgl
onur anlayyla ve yasayla tekelletirdii ekonomik olanaklaryla top
lumda yerini alm bir gruptur. Bir stat grubu her zaman u ya da bu bi
imde toplular, ancak her zaman bir birlik olarak rgtlenemez" (Weber,
1987(1915):257).
Snf: "Buna karlk, 'snf durumu' deyince, tipik, ekonomik ba
laml, koullarn belirledii geim ve gelir olanaklarn anlamamz gere
kir. ( . . . ) ncelikle piyasalarda belirlenir: igc piyasas ve mal piyasas.
( . . . ) 'rantiye' gruplarnn piyasaya ballklannn biimi ve derecesi; top
rak sahibi, kle sahibi ya da senet ve tahvil sahibi olarak rantlarn olu
turmalarna gre ok deikendir. O nedenle, 'mlk sahibi snflar' ile da
ha ok piyasa koullarnca belirlenen 'gelir snflan'n birbirinden ayr
mak gerektir. Bugnk toplumda snflar, en byk lde de gelir snf
lar arasnda tabakalama arlk tar. Ancak 'tahsilli' tabakalarn stat
saygnl asndan, toplumumuzda hala statye gre tabakalama e
lerinin korunduu grlmektedir"(Weber, 1987(1915):257).

3.2.5. Konfysyanizm, Taoizm, in Patrimonyalizmi ve Literatr


Zmresi
Weber, in' i bir yandan patrirnonyal saf tip albnda deerlendirirken, di
er yandan literasi anlamnda modem memurluun antik rnekleri (tari
hi balangc) olarak grr. "in'de oniki yzyl boyunca sosyal mevki
zenginlik deil, grev ehliyeti belirlemitir. ( ... ) Literati, bu lkede rasyo
nel ynetime geiin ve btn 'zeka'nn ncs olmutur" (Weber,
1987(1915):346).
Weber' e gre, dier din ve kltrlerden farkl olarak sektiler bir
eitimdi ve baarl halk ocuk.lan da kabul ediliyordu. Branlama vard,
devlet iin yaplyordu, raklk, bakalorya, diploma, snama-sicil sz ko
nusuydu (Weber, 1987(1915):346-372).
266 nc blm

Weber'e gre halkla, tccarla, sultanlktaki dier grevlilerle belir


li asimetriler sz konusu ise de patrimonyal sistemin esas kralln ve
memurlarn birbirine sahip kmas ile patrimonyal bir yaplanmada s
reklilik ve meruiyetini salyordu.
Memurun Saygnl: "Tebaann btn patrimonyal ynetimlerde
grlen nefret ve gvensizlii, her yerde olduu gibi, in' de de hiyerar
inin halkla en yakn i ilikisi iinde bulunan alt kademelere yneliyor
du. Tebaann kesinlikle zorunlu olanlar dnda 'devlet'le her trl temas
tan gayri-siyasi olarak kanmas, btn patrimonyal sistemlerdeki gibi
in' de de sz konusuydu. Ama bu gayri-siyasi tutum in halknn karak
terinin biimlenmesinde resmi renimin nemini azaltmyordu" (Weber,
1987[1915]:366).
"Kadrolu memuriyetlere atananlar ve snav kazanm memur
adaylar, sihirli karizmalar ve hamileri sayesinde -zellikle kk burju
va evrelerinden geliyorlarsa- akrabalarnn btn nemli ilerinde doal
'gnah kana' ve danman olmulardr. Bu bakmdan, Hindistan'da ay
n ilevi gren Brahmanlar'a (Gurular) benzerler." "( ... ) servet edinme fr
sahna en ok sahip olanlardan biri de yksek memurlard" (Weber,
1987[1915]:367).
Tccar/Ekonomi: Patrimonyal brokratik ortamlarda ynetim tc
car loncalarnn tutumunu dikkate almak durumundayd. Ama tccar
loncalarnn ynetim zerinde kendi hizmetlerine ekecek gte yaylma
c kapitalist kartan (artk!) yoktu (Weber, 1987[1915]:369).
Sultanclk ve Harem Aalan: Literatiye kar 'gl aileler', ka

pitalistler, uzmanlam rgtler muhalefet ediyordu a a o kadar etkili
deildi. En nemli rakip, sultanclk ve harem aal sistemi olmutur
ama hep literati kazanmtr. nk her felaket, harem aalndaki bo
zulmaya balanyor ve geleneksel literati tekrar etkinlik kazanyordu.
Harem aalarnn bylerine ve mneccimlere gvenmek felaket geti
rirdi.
"Literati, ynetimi her ele geirene, kendi ekilci ve trensel istemle
rine uyar ise teslim olmu ve ancak o zaman durumu kabullenerek 'gereki'
bir tutum alabilmitir. 'Temel kanun'a gre (Konfysyanler'in teorisi)
mparator ancak diplomal literatiyi greve getirerek hkmet edebilir;
'klasik reti'ye gre de ancak Ortodoks Konfysyan memurlar kullana-
max weber 267

bilirdi. Bu kuraldan her sapma felaket getirebilir ve hala inat edilirse de im


parator tahtndan der, hanedan yklabilirdi" (Weber, 1987(1915):372).
Weber'e gre, kapitalizmin maddi altyaps (piyasalar, iblm,
para ekonomisi, ticaret yollar) Hindistan, Filistin ve in' de de vard, an
cak kapitalizmin ortaya k yalnzca Bab Avrupa'ya zg olmutu.
Weber Hindistan' da geometri, doa bilimleri, bp, politik ve tarihsel d
ncenin gelikin olmasna ramen sistematik kavramlar ve metodolo
jiden yoksun olduklarm; in'de de "rasyonel, sistematik ve uzmanla
m bir bilimsel ura"n olmadn belirtiyordu (Swingewood,
1998:184).

3.2.6. slam zerine Dnceleri: Bireysel ilecilii Yok Eden Patri-


monyalizm
Weber, kapitalizm iin gerekli olan burjuva snf, para ekonomisi, ehir
leme, zgr emek pazar ve rasyonel hukuk gibi n koullarn slam
siyasi kurumlarnn patrimonyal zellii tarafndan engellendiini ileri
sryor (Tumer, 1997:20). Bat'run hukuk, bilim ve sanayi alanlan bata
olmak zere rasyonel ve sistematik karakterinin Dou, zellikle de
slam uygarlklarnda keyfi ve istikrarsz (irrasyonel) siyasi ve ekonomik
koullan arasnda kartlk gryor ve bunu slam'n sava karakteri
ile prebendel feodalizm (gl merkezi devletin retimin bir ksmna
vergi veya hara yoluyla el koymas) ve patrimonyalizme balyor. Bu
koullar altnda zel mlkiyet ve tutumcu ilecilik gibi oluumlar da
geliememektedir (Turner, 1997:38-42).
Ayrca slam zerine yaz ve deerlendirmelerinde, anlamac bir
yaklamdan daha ok pozitivist bir yaklam sergiliyor (Tumer, 1997:20).
Rodinson da Weber'in savlarm eletirmektedir. Rodinson'a gre, sorun
deerler ve rasyonalizasyon sorunundan daha ok "Az gelimi lkeler
sorunu, endstrilemi toplumlarn mutlu ve karn tok dnyas ile, insan
ln geri kalan ksmnn iinde rpnd, alk eken dnya arasndaki
byyen eliki sorunu zamanmzn en nemli iki byk sorunundan
birisidir" (Rodinson, 1996:18). "Ticari sermayenin varl ve belirli bir d
zeyde gelimi alnas, Marx'a gre, kapitalizme gei iin gerekli ancak
yeterli bir koul deildir. Kapitalist retim biimi, ancak greli olarak yay
gn olan bir kapitalist 'sektr' iinde yaayabilir" (Rodinson, 1996:20-29).
slam ve Hint toplumlar kapitalist servene belki Protestan ve Katolikler-
268 nc blm

den nce bile atldlar ancak emperyal bir stnlk kuramadlar (Rodin
son, 1996:219).

3.3. Ekonomi ve Toplum: G ve ktidar Yaplan


"Ekonomi ve Toplum" [Wirtschaft und Gesellschaft] 1909-1920 arasnda
kaleme alnd ve tamamlanmadan Weber ld. Kans Marianne, "Ekono
mi ve Toplum" yazlarnn 1909'da ekonomik sosyolojiye temel tekil ede
cek kk bir yaznn genilemesinden ve uzun yllara yaylmasndan
oluan bir deneme niteliinde, klasik dipnot ve bilgi balan zayf, dn
celerinin "ideal tipler" halinde sralanmas, bir tr "bildiri" eklindeki
metinlerden olutuunu belirtir (Hughes, 1985:279-280).
Dukheim'in tersine Weber, devletin zor kullanm yoluyla tanmlan
m bir yeryz blgesini sahiplenme kapasitesini vurguluyordu. Mo
dem devlet, "bir toprak temeli olan mecburi bir rgtlenme" idi ve snr
lar iinde g kullanmnn meru denetimi zerinde tekel kurmutu.
"Siyasi" bir grup (Verband), yalnzca bir gcn tasarrufu zerinde kurdu
u tekelle tanmlanabilir -ki bu da "ama"tan ok "ara"b (Giddens,
2000:42-43 ) .

Weber'e gre, siyasal yaplarn (bata devletlerin) bykl, sal


drganlk (yaylm) niyet ve derecelerine gre deiir. artlarna bal ola
rak baz devletler, ticaret yoluyla daha barl yaylmaol tercih edebi
lir. Byk devletler de ekonomik yaylm ve sosyal onur ve byklk iin
tehdit unsuru olduu gibi, kendisi de tehdit albnda kalr. Yaylmaalktan
da bir devletteki farkl zmre ve katmanlar farkl ekillerde nemalanr. Bir
baka deyile, devletler de salt ekonomik stnlk veya g arayyla
deil, ayn zamanda "saygnlk" aray ile de hareket etmektedir. Saldr
ganlk kkten de gelebilir.
"Millet" kavram ve konusunun da bu balkta ele alnmas Weber
deerlendirmeleri iin dikkate alnmas gereken nemli bir durumdur.

3.3.1. "Byk Devletler"in Gc ve tiban


Weber, byk devletleri sava ve yaylmaalkla zdeletiriyor.
"Btn siyasal yaplar iddet kullanr, ama bunu dier siyasal r
gtlere kar kullanma tehdidinde bulunma ya da kullanma biim ve de
receleri bakmndan ayrlrlar. Bu farkllklar, siyasal topluluklann biimi-
max weber 26g

ni ve geleceini belirlemekte somut rol oynar. Btn siyasal yaplar ayn


lde 'yaylmac' deildir. Hepsi de gcnn da dnk olarak gelime
si iin almaz ve gcn baka topraklar ve topluluklar zerinde ilhak
ya da baml klma yoluyla siyasal egemenlik kurmak zere hazr tut
maz. Bu nedenle siyasal rgtler, iktidar yaplan olarak, saldrganlk de
receleri bakmndan farkllarlar" (Weber, 1987(1922):155).

tibar ve sava: "Siyasal yaplarn darya kar tutumlar daha ok


'tecriti' ya da daha 'yaylmaa' olabilir. ( . . . ) Saygnlk iddialarnn her za
man sava nedenleri arasnda yer aldru deneyimler gstermitir. ( . . . )
'tibar' konusu, ki bir toplumsal yapdaki 'stat onuru'na benzer, siyasal
yaplarn karlkl ilikilerinde de sz konusudur" (Weber,
1987[1922):156).
G ve byk devlet: . . .btn byk siyasal topluluklar saygn
"

lk peinde kotuklar ve tm komular iin tehdit unsuru olduklar gibi,


salt byk ve gl ol.malan nedeniyle, gizli ve srekli bir tehlike iinde
dirler. ( . . . ) imdilerde, gce dayal saygnlk iddias tayan siyasal toplu
luklara 'Byk Devletler' deniyor'' (Weber, 1987(1922):157).

Emperyalizmin Ekonomik Temelleri, Zmreler ve Ganimetler


Yaylmaclk ve ekonomi: Byk glerin, iddete veya iddet tehdidine
dayal yaylmac eilimleri, her zaman sabit olmayp arlkl ekilde eko
nomik etmenlere bal olarak deiiklik gsterir (Weber, 1987(1922):157).
Yaylmacln kapitalist karlara salad yarar kritik nemdedir (We
ber, 1987(1922]:158). " . . . ekonomik yap genel olarak siyasal genilemenin
derecesini ve biimini belirleyen etmenler arasndadr" (Weber,
1987(1922]:161).
Roma, kapitalist emperyalizm: "Roma'run denizar yaylmas . . .
'Romal' zellikler belirli bir kapitalist ilikiler trne zgdr, daha
dorusu bu trn varl iin gerekli koullan oluturur. Biz buna em
peryalist kapitalizm adn vermek istiyoruz. . . . Bu zellikler, mltezim
lerin, devlete bor veren sermayedarlarn, devlete mteahhitlik yapan
larn, devletin ayrcalk tand denizar tacirlerin ve smrgelerdeki
kapitalistlerin kapitalist karlarndan kaynaklanr. Tm bu gruplarn
kar olanaklar ve frsatlar, yrtme gcn elinde tutanlar, yani yayl
maclk politikasn belirleyenlerce dorudan etkilenir" (Weber,
1987(1922]:163).
270 nc blm

Miri toprak, sr sahibi: "Topraa ynelik kapitalist karlar, ge


lime dneminde, kyllerin toprak karlaryla atabilir. ( . . . ) Byk
sermaye, sr ve kle sahipleri, doal olarak, fethedilen topraklarn kira
lanabilir kamu arazisi (agrari publicus) olarak kullanlmasn istemilerdir"
(Weber, 1987(1922):162).
Klecilik, kapitalist mltezim: "Yerleik nfusun zorla kleleti
rilmesi ya da en azndan topraa balanarak (globae adscription) plantas
yonlarda igc olarak kullanlmas sayesinde, denizar smrgelerin
elde edilmesi kapitalist kar gruplar iin muazzam kar frsatlar yaratr.
( . . . ) Smrgeci devletin ynetim aygtnn, smrgeletirilen topraklar
dan vergi toplanmasna uygun olmad durumlarda kapitalist mltezim
ler iin byk Ur frsatlar dourmutur" (Weber, 1987[1922):163).
Sava endstrisi ve bankerlik: "Savan maddi aralar, saf feoda
lizmde olduu gibi, dorudan doruya ordu tarafndan salanan donan
mn bir blm olabilirdi. Ama bu aralarn ordu tarafndan deil de dev
let tarafndan saland durumlarda, sava yoluyla genileme ve sava
hazrl iin gerekli donanmn ikmali, ok byk lekte bor verme i
leri iin en karl frsat olutururdu. Devlete bor veren kapitalistlerin kar
olanaklar artard." "Asl devlet bankerlerinin kalabalk bir devlet rantiye
tabakas olduu yerlerde, bu borlar tahvil karan bankalar iin nemli
kar olanaklar yaratmtr" (Weber, 1987(1922]:163).
Ordunun kendi donatmn kendisi salad durumlarda "sanayi
leri, savatan kar salayanlar ve bartan kar salayanlar olarak ikiye
ayrlmt. ( . . . ) o zaman bile byk zel ticari depolar (ki 'fabrika' denir
di) her eyden nce silah depolan idi. Bugn devlet, sava gere ve maki
nelerini smarlayan tek kurum gibidir. Bu da srecin kapitalist niteliini
ykseltir. Bankalar da . . . imalatlar da . . . baarl savalar kadar yitirilmi
savalarda da . . . kar salar. Bu kar, siyasal dmanlar da dahil, btn
dnyaya fabrikalarn rnlerini pazarlamaya iter onlar (Weber,
1987(1922]:164).
Yaylmacln koullan, zel veya kolektif ekonomi: Weber'e g
re, Emperyalist kapitalizmin karlarnn ne kadar frenlenebilecei, her
eyden nce, pasifist kapitalist karlara kyasla emperyalizmin karllk de
recesine baldr. Bu ise, ekonomik gereksinimlerin zel ya da kolektif sek
trn ar bast bir ekonomi tarafndan m karlandyla yakndan ilgi
lidir. ( . . . ) . . .nerede bir siyasal topluluk ya da blmleri (belediyeler gibi)
max weber 271

gereksinimlerinin karlanmas iin ciddi lekte bir kamusal kolektif eko


nomi kurmularsa, orada emperyalist kapitalizm ortaya kmtr. Kolektif
ekonomi ne denli gl olmusa, emperyalist kapitalizm de o denli nem
kazanmhr" (Weber, 1987(1922):164).
Tecriti veya yaylmaclkta (iddet ve iddet tehdidinde) motifler:
Meydan okuma, iktidar,
Saygnlk ve gven aray,
Kapitalist kar aray,
kar ve hak iddias (zellikle toprak kiras, ova),
Sava endstrisi (devletin orduya donatm salamas durumun
da bor ve tahvil satma, dolaysyla bankerlik; ordunun kendi
donanmn kendisi retmesi durumunda silah sahlan vb.),
an, eref aray

iddet ve yaylmaclktan beklentiler (Ganimetler)

G, Saygnlk Hak, Rant, K4r, Pazar, Tekelci an, eref, ehitlik


iktidar Vergi. Tmar, Ticaret, rgtler, Makam Sosyal
Hara Arpalk, imtiyaz, Tekel onur
Toprak Demiryolu, imtiyazlan
inaat, ve devlet
borlan

Hanedan + + + + + + +

Yksek + + + + + + +
Brokrat

Subay + + + + +

valye + + + + + +

Memur + + + + +

Vassal + + +

Burjuvazi + + + +

Tccar-
+ + + +
Pltokratik
ticaret

Kyl +

ii + +
272 tnc blm

Emperyalizm (tekelci ticaret), Protektorasi (serbest ticaret) ve gal

"Bir yerdeki tekelci kar olanaklann bir devletin kendi yeleri iin garan
ti alhna almasnn en salam yolu, o lkeyi igal etmek ya da en azndan
'protektorat' gibi bir eyler kurarak o lkeyi egemenlik alhna almakbr. Bu
nedenle, 'emperyalist' eilim, salt 'serbest ticaret'i amalayan 'pasifist' ya
ylmaalk eiliminden ar basar. Pasifist serbest ticaret, ancak arzn zel
kapitalizm tarafndan rgtlenmesinin optimum kapitalist kan tekelci ti
carete deil, banl ticarete kaydrd zaman stnlk kazanabilir'' (We
ber, 1987[1922]:165).

Savan kayb durumunda


Kral tahhn,
Cumhuriyetiler egemenliklerini (muzaffer 'generalin' emrine
girmekten),
Burjuvazi ticari imtiyaz haklann ve karlann,
Ynetici eraf da ynetsel glerini kaybetmekten (mlkszle
rin glenmesinden) korkarlar.
Kitlelerin hayatlanru kaybetmekten baka bir korkulan olamaz
(Weber, 1987[1922]:167).

Burada Weber, en ok da Makyavel, Marx ve Nietzsche' den etkilen


mi gzkyor.
"Byk Devletler", "Emperyalizm" ve "Millet" balklarna ayn
blmde yer verilmesi; bunlar arasndaki sreklilik veya ilikileri gster
mek iin alm olmal. Weber, burada zel ekonomileri sanki daha pasi
fist ve sava olmayan endstriler gibi alglyor ki, bu ABD'nin daha son
raki yllardaki yaylmacl dikkate alnrsa, hi de doru deildir.
Bugn iin aristokrat, vassal-feodal, brokrat gibi gruplann sava
veya igalden bir ganimet almas pek mmkn gzkmyor. Subaylar
iin de ayn durum sz konusu, yani onlann da savan cefasn ekme d
nda sadece kk bir an-eref alma anslan ve riskleri dnda nemli
bir beklentileri olamaz. O halde geriye birbirine bal iki byk grup ka
lyor:
Sanayi burjuvazisi ve
Ticaret burjuvazisi.
max weber 273

Bugn iin sava ve yaylmaclk, bu iki gruba hizmet ediyor dene


bilir. Bunlarn dnda bir de toplam halkn tanmlad yaam alanlarnn
kayb ile ilgili bir "tehdit" veya "savunma" esi kalabilir ki, bu da byk
bir olaslkla kar tarafnda emperyalist kapitalizmin bulunduu bir du
rumla kar karyadr.

Yani savalarn halklar arasndaki srtmenin bir sonucu deil,


yaylmac kapitalizmin (emperyalizm) bir sonucu olduu iddia edilebilir.
Daha ak bir ifadeyle, silah, ila, dolar, petrol vb. gibi dorudan savatan
belirli bir kazan elde etmeyi uman ve eden gruplarca srdrld id
dia edilebilir.

Bu analizler saldrgan (yaylmac) taraf iin geerli olmakla birlik


te, saldn altndaki devletler ve halklar iin, daha oklu sebeplere bakmak
gerekmektedir.

3.3.2. Millet, Devlet ve Entelektellerin Rol


Weber millet ve devleti birlikte ele alyor ve en genel anlamda "devleti
olan" "devlet olma iradesinde olan", bir baka deyile siyasal bir irade
gsteren topluluklar "millet" sayyor. 'Millet'in nemi, genellikle, ancak
bir grubun zelliklerinin ilenmesiyle korunabilecek ve gelitirilebilecek
kltr deerlerinin stnl ya da en azndan eitsizlii savna dayanr.
Millet duygusunun salanmasnda ise entelekteller nemli rol oynuyor.
lahi misyon yklenerek, milli duygular ortak dayanma duygulanrun
kaynaklarndan en nemlisi saylyor. Gc de saygnlk unsurlarna ba
lanyor.

Millet ve devlet: "Bu duygunun manevi gc esas olarak ekono


mik kaynaklardan gelmez. Saygnlk duygularna dayanr; bu da, tarihle
ri kudretli baarlar asndan zengin siyasal yaplarn kk burjuva kit
lelerinde ta derinlere iner. Siyasal saygnla bu ballk, gelecek nesillere
kar belli bir sorumluluk inancyla da birleebilir. Bylece byk siyasal
yaplarda, g ve saygnln baka yabanc siyasal topluluklarla nasl
paylaldna ilikin bir sorumluluk doar. Belirtmeye gerek yok ki, bir
siyasal topluluun ortak davrann belirleyecek gc elinde tutan grup
lar, bu gce-dayal saygnlk lksnn ateiyle en ok yanp tutuan
gruplardr. Devletin kaytsz artsz ballk isteyen emperyalist bir ikti
dar yaps olduu fikrinin somut ve en gvenilir tayclar bunlar olur-
274 uc:unc blm

lar. Yukarda sz edilen dolaysz ve maddi emperyalist karlara ek ola


rak, bir siyasi topluluk iinde eitli biimlerde entelektel ayrcalklar ka
zanm tabakalarn da ksmen ideolojik karlar sz konusudur. Bunlarn
banda, kendilerini belli bir 'kltr'n belli 'temsilcileri' sayanlar gelir.
Bu erevenin etkisiyle, 'g'n plak saygnl, kanlmaz olarak say
gnln teki zel biimlerine ve zellikle 'millet' dncesine dnr"
(Weber, 1987(1922):167-168).
'Millet' kavramnn, ( . . . ) bir milletin yesi saylabileceklere zg
ortak ampirik nitelikler olarak ifade edilemeyecei kesindir. . . . belli bir
grup insanda baka gruplara kar belirli bir dayanma duygusun hare
kete geirilebilecei anlamna gelir. Bu demektir ki millet kavram deer
ler alemine ait bir kavramdr" (Weber, 1987(1922):168).
Milliyeti eilimler daha ok
Dolaysz ve maddi emperyalist karlar olanlar,
Entelektel ayrcalklar kazanm olanlar (kltr tayclar)
arasnda bulunur.
Millet;
" 'Bir devletin halk' yani belli bir siyasal topluluun yeleri ile
zde deildir."
"Ayn dili konuan bir toplulukla da zde deildir."
"te yandan, zel bir 'millet' olma iddias ( . . . ) ortak dil dn
cesiyle yan yana gider."
"Ortak dayanma br kltr deerleri ( . . . ) dini inanlar, . . .
farkl sosyal yap ve trelere, dolaysyla etnik elere de bala
nabilir."
" 'Milli' ballklarn kan birliine dayanmas gerekmez."
"Yahudiler'in bir 'millet' saylp saylmayaca ( . . . )"
Ayn dil farkl alg (duygu). Almanca konuan Fransz olduu-
nu iddia edenler.
in millet mi, rk m?
Duygusal ba reddetmesi durumunda, rnein proletaryada.
Kaytsz kalmas durumunda (Lksemburg rnei).
"Devlet-birlii ( . . . ) Milli duygu ( . . . ) Millet dncesi verili siya-
max weber 275

sal birliklerin ampirik siyasal kapsam ile elikili hale gelebi


lir."
"Da kar duyulan dayanma" (Weber, 1987(1922):167-171).
. . . tm bunlarla zde veya en azndan snrl deildir.
"Millet bir kltr topluluu gibi dnlmemelidir" (Weber,
1987(1922):173).
"Onun yerine, millet dncesinin, savunucular iin 'saygnlk'
iddia ve karlaryla ok sk bir iliki iinde bulunduu gereini biraz
daha irdeleyeceiz. Millet dncesinin en erken ve en hararetli ifadele
rinde, st rtl de olsa, u ya da bu biimde, ilahi 'misyon' sylence
sinin yer aldn grrz. ( . . . ) 'Millet'in nemi, genellikle, ancak bir
_
grubun zelliklerinin ilenmesiyle korunabilecek ve gelitirilebilecek
kltr deerlerinin stnl ya da en azndan eitsizlii savna daya
nr. Bu nedenledir ki, imdilik ksaca entelekteller diye adlandrd
mz kiilerin bir bakma 'millet dncesi'ni yaymak gibi bir yazglar
vardr.
'Entelektel' derken, zellikleri sayesinde, kltr deerleri say
lan kimi deerlere zel ulama olanaklar olan ve dolaysyla bir kltr
topluluunun liderliini gasp eden insanlar grubunu kastediyoruz.
Mutlak bir belirsizlik tayan 'millet' teriminin ardnda herhangi
bir nesnel e varsa, o da siyaset alanna ilikindir. Millet kavram peka
la yle tanmlanabilir: Millet, kendini bamsz bir devlet biiminde ifa
de edebilen bir duygu birliidir; o halde millet, normal olarak kendi dev
letini yaratma eilimini de tayan bir topluluktur" (Weber,
1987(1922):171-172).
" . . . gazeteler, kitleleri en gl biimde birletiren bir harhr"
(Weber, 1987(1922):173). . . . kadnlar, dile bal milli duygularn biim
"

lendirilmesinde somut katkda bulunmulardr. ( . . . ) erotik lirikler. ( . . . )


vaaz dili ( . . . )" (Weber, 1987(1922):174). "Bugn popler dilin korunmas
ve gelitirilmesine bel balam nemli parasal ve kapitalist karlar var
dr. ( . . . )
Ortaa'n sonlarna doru papaln niversalizmine kar ortaya
kan konsler tepkinin (ki ayn zamanda milliyeti idi) kkeninde, nem
li lde lkelerindeki arpalklarn kendilerine ayrlmasn ve Roma ze
rinden yabanclarn igaline uramamasn isteyen entelektellerin kar-
276 nc blm

lar vard. Zaten rgtl topluluklar iin kullanlan bir hukuki kavram
olarak natio adna ilk kez niversitelerde ve kilisenin reform konsllerin
de rastlyoruz. Ama o dnemde bunun ulusal dille balanhs yoktu; bu
balanh ( . . . ) tmyle modern bir olgudur.
Milliyet duygusunu apayn ve belirli bir ey olarak grmekte her
hangi bir yarar bulunduuna inananlar, bunu ancak zerk devlete doru
bir eilim olarak tanmlayarak srdrebilirler. Ayrca unu da bilmelidir
ler ki, hem nitelii hem de kkeni bakmndan ok kank ve belirsiz olan
dayanma duygular da milli duygularn bir parasdr" (Weber,
1987(1922):174-175).
Weber; emperyalizm-yaylmaclk, burjuvazi, entelekteller ve mil
li duygular devlete (devlet ile kar ve tinsel zdeime) balyor. "Byk
devlet" olmay, verili olarak olumluyor. Milleti de, objektif bir olgu ol
maktan daha ok, bir "misyon" (ilahi bir misyon) etrafnda duygu ve da
yanma olarak yorumluyor.

3.3.3. Snf, Stat, Parti


Weber,
"ktidar" (Macht),
"Egemenlik" (Herrschaft) [ou kez "meru egemenlik/ yet
ke/ otorite" (legitime Herrschaft) anlamnda] ve
Disiplin aynn yapar.
ktidan daha ok potansiyel, egemenlii somut bir durum olarak
ayrhrr. Disiplinle de ilikilendirir. Siyasal kuruluu (politischer Verband)
bunlarla ilikilendirir.
"Her hukuk dzeninin yaps, ekonomik vb. gcn toplum iinde
ki dalmn dorudan etkiler" (Weber, 1987(1922):176). "ktidar (Macht),
bir toplumsal iliki iinde, neye dayal olursa olsun, kendi istencini, ba
kalarnn direnlerine ramen, yerine getirebilme olasln anlahr. Ege
menlik (Herrschaft), belli ierikte bir emre boyun emeye hazr belli kiile
rin bulunmas olasl demektir; belli bir grupta, edinilmi bir alkanlk
sonucu, annda, kendiliinden ve kalplam biimde boyun emenin
grlmesi olaslna ise disiplin diyoruz." "Bir kurulu, yrtme grev
lileri dolaysyla, her zaman bir lye dein bir egemenlik kuruluudur"
(Weber, 1995(1922):92-93).
max weber 277

"Egemenlie sahip bir kurulu, varlnn ve dzenlemelerinin ge


erlilii, snrlan belli bir corafyasal alan iinde yrtme grevlilerince
bir fiziksel zorlama uygulanarak ya da uygulama tehdidi alhnda srekli
biimde gvenceye alnmsa, ona siyasal kurulu [politischer Verband] di
yoruz. Devlet dediimizde de, kurallarnn uygulannda, ynetsel g
revlileri yasal olarak fiziksel g kullanma tekeline sahip olan "kurumla
m nitelikteki siyasal giriim'i [politischer Anstaltsbetrieb] anlatmak istiyo
ruz (Weber, 1995(1922):93-94).
Zor kullanma [Gewaltsamkeit] hakk olan btn kurulular siyasal
kurulutur. Devlet, aile, airet vb. belirli bir fiziki alan iinde, kilise dini
alanda dahil bu yetkisini kullanr. Hepsi de "ussal bir iletme ve ku
rum olma yanlar"na sahiptir. Kurallar ve yrtme... (Weber,
1995(1922):94-97).
Roma Dneminden beri iktidar potestas-fiziki zora dayal; auctori
tas yasa uzmanlk, ideolojik stnlklere ve bunun kabul edilmesine da
- ,

yal olarak ikiye ayrlyor. Weber de ayn ayrm srdryor ve iktidar


yetke (otorite) ve disiplinle ilikilendiriyor. Otorite meru iktidar, disiplin
ise bir tr alkanlktr (Weber'de g-Macht, kavramsal olarak iktidar an
lamnda kullanlmaktadr). Ancak Parsons, "meru iktidar" ayrmn be
nimsememekte, iktidarn zaten ona kar kabilme kanallarn kontrol
ederek "zorunlu" olarak meru olduunu belirtmektedir (Giddens,
2000:208 vd.).
"G, ekonomik g de dahil olmak zere, 'kendi bana' bir de
er ifade eder. Getirecei 'sosyal onur' iin de iktidar peinde kouldu
u ok olur. Ama her iktidar, sosyal onur salamaz" (Para, speklasyon
vb.). "Kald ki sosyal onurun tek temeli g deildir. Gerekten de sos
yal onur ya da itibar, siyasal ve ekonomik gcn temelini oluturabilir ki
bu hi de ender deildir." "Hukuk dzeni gc ve onuru koruma ans
n artran ek bir etmendir ama bunlara garanti salamaz" (Weber,
1987(1922):177). "O halde: 'snflar', 'stat gruplar' ve 'partiler' bir top
luluk iindeki g dalmyla ilgili olgulardr" (Weber, 1987(1922):177).
Snf: 'Snf konumu' son kertede 'piyasa konumudur'. ( ... ) Yazg
lar ve hizmetleri piyasada kendileri iin kullanma olana ile belirlenme
yenler, rnein 'kleler' terimin teknik anlamnda 'snf' deildirler. An
cak bir 'stat grubu' olabilirler" (Weber, 1987(1922):179).
278 nc blm

Snf ve eylem: "Ortak snf konumundan toplumsal eylemin, hat


ta toplu eylemin domas ise hi de evrensel bir durum deildir." "[Toplu
(communal) eylemden kastmz, aktrlerin aidiyet duygularndan kaynak
lanan eylemdir. Toplumsal (societal) eylem ise karlarn rasyonel yntem
lerle zlmesine ynelik eylemdir)" (Weber, 1987(1922):179).
1. Mlkiyet dalm ve 2. Somut ekonomik dzenin yaps. "a
da proletaryann snf kurumu" (Weber,1987(1922):180). "inin ve gi
riimcinin snf konumunu dorudan belirleyen toplu eylemler; igc
piyasas, meta piyasas ve kapitalist iletmelerdir. ( ... ) "mallarn mlki
yetinin korunmas" Dier ilikiler aradan karldnda "mlkiyet g
cnn piyasadaki mutlak egemenlii gerekleir" (Weber,
1987(1922):181 ). " 'Stat gruplar' ise piyasa mekanizmasnn saf ileyii
ni bozarlar" (Weber, 1987(1922):181 ). "inin gazabna urayanlar ranti
ye, yarc ve banker deil, hemen her zaman iilerin fiyat savalarnda
ki dolaysz kartlar olan fabrikatrler ve i yneticileridir." (Weber,
1987[1922):182).
Stat Onuru: "Snflarn tersine, stat gruplar genellikle sosyal
topluluklardr.". "Tmyle ekonomi tarafndan belirlenen 'snf konu
muna' kar tanmlamak istediimiz 'stat konumundan' kastmz in
sanlarn yaam yazgsnn somut, pozitif ya da negatif toplumsal
onur ls tarafndan belirlenen tm tipik eleridir" (Weber,
1987(1922):182).
"Birey, belirli bir grubun hayat tarznn taklitisi olmaktan kp, o
grubun kabul edilmi ie dnk eylemlerine uyum gstermeye balad
zaman 'stats' gelimeye balam demektir" (Weber, 1987(1922):183).
"Stat kazanmak, esas olarak gaspa dayanan bir tabakalamann sonucu
dur." "Salam bir yer kazanldktan sonra, bu salt geleneksel konumdan
yasal ayrcala (pozitif yada negatif) giden yolda ok kolay ilerlenir"
(Weber, 1987[1922):184).
Etnik ayrm ve Kast: "Alm sonuna kadar tamamlanm stat
gruplar, kapal bir 'kasta' dnr. Stat aynmlar artk yalnz teamller
ve kanunlarla deil, ayinlerle de gvence altna alnr" (Weber,
1987(1922):184).
"Ancak genelde stat yapsnn bylesi an ulara varmas, 'etnik'
nitelikte temel farkllklarn olduu yerlerde grlr. Gerekten de 'kast'
max weber 279

etnik topluluklarn 'sosyallemi' bir biimde yan yana yaamalarnn


normal biimidir" (Weber, 1987(1922):184).
"Kasta dnm bir stat grubunun yaps normal olarak bir et
nik grubunkinden farkldr: kast yaps etnik bakmdan ayr gruplarn ya
tay ve balanhsz yanyana varln, bamllk ve egemenlik ilikileri ge
tiren dikey bir sisteme dntrr. Tam sylersek kapsaml bir sosyalle
tirme, etnik olarak blnm topluluklar belirli bir pratik ve toplu eylem
iinde btnletirir" (Weber, 1987(1922):185).
"Pozitif ayrcalklara sahip stat gruplarna zg vakar duygusu
( ... ) 'gzellik' ve 'kusursuzlukla' ilikilidir. Onlarn dnyas bu 'dnya
dr'. anl gemilerine dayanarak bugn iin yaarlar. Buna karlk ne
gatif ayrcalkl tabakalarn vakar duygusu doal olarak bugnn tesin
de duran bir gelenekle ilikilidir; bu gelenek bu dnyada da br dnya
da da yaanabilir. Baka bir deyile 'ilahi' bir grev inanc ve tanr kahn
da belirli bir onur anlay tarafndan beslenir" (Weber, 1987(1922):185).
Snf konumu: "Kukusuz snf konumu bugn birinci etmen hali
ne gelmitir; nk bir stat grubunun yelerinden beklenen hayat tarz
n gerekletirebilmesi, doal olarak, genellikle ekonomik etmenlerce be
lirlenmektedir" (Weber, 1987(1922):186).
"Her zaman 'mesafe' ve dlamaya dayanan belirli bir stat onuru
nun yan banda bir eit maddi tekelleri de grrz." "Bu tekelleme,
stat grubu mlkiyet ve iletme hakkna tek bana sahip olduu zaman
pozitif biimde, stat grubu belirli bir hayat tarzn korumak iin mlki
yet ve iletme hakkna sahip olmamak zorunda bulunduu zaman nega
tif biimde gerekleir" (Weber, 1987(1922):187).
Kiisel ve ilevsel ayrmlar: "Piyasa ve piyasadaki sreler iin 'ki
isel ayrmlar' sz konusu deildir; piyasaya 'ilevsel karlar' egemen
dir. Stat dzeni ise bunun tam tersidir: Tabakalama 'onura' ve stat
gruplarna zg hayat tarzlarna gre belirlenir" (Weber, 1987(1922):187).
" 'Snf' tabakalamas, retim ve mlkiyet ilikilerine, 'stat' tabakala
mas ise zel 'hayat tarzlanrun' temsil ettii tketim biimlerine gre belir
lenir" (Weber,1987(1922):188). "Meslek grubu' da bir stat grubudur"
(Weber, 1987(1922):189).
Teknoloji ve ekonomi daha belirleyici: "Her teknolojik gelime ve
ekonomik dnm stat gruplamasn tehdit eder ve snf tabakalama
sn n plana karr. plak snf tabakalamasnn daha nemli olduu
28o nc blm

dnemler ve lkeler amaz biimde teknik ve ekonomik dnmlerin


gerekletii dnemler ve yerlerdir. Ekonomik tabakalamann neminin
azalmas ise, stat yaplarnn yeniden gelimesine ve toplumsal onurun
neminin yeniden artmasna yol aar" (Weber, 1987(1922):189).
Weber'e gre, farkl stat gruplarnn toplumsal eylemi, farkl mo
tif ve zlemlere dayanr. Dolaysyla sosyal eylemleri de deiir.
Partiler: "'Snflarn" asl yerinin ekonomik dzen iinde olmasna
karlk, 'stat gruplarnn' asl yeri sosyal dzen, yani 'onur' dalmnn
yer ald toplumsal alan iindedir. ( . . . ) 'Partiler' ise 'g ve iktidar' bina
s iinde yer alrlar.
Partilerin eylemleri, sosyal 'g ve iktidar' kazanmaya yneliktir;
baka bir deyile, ierii ne olursa olsun bir toplumsal eylemi etkilemeye
alrlar. Kural olarak partiler bir 'sosyal kulp' iinde de, 'devlet' iinde
de varolabilirler. Snf ve stat gruplarnn eylemlerinin tersine, partilerin
toplumsal eylemleri her zaman bir 'toplumlahrmay' (socialization) ie
rir. nk parti eylemleri hem planl bir ekilde ulalmaya allan bir
hedefe yneliktir. Bu bir 'dava' da olabilir (maddi veya manevi amalar
olan bir program gibi), 'kiisel' amalar da olabilir (maddi veya manevi
maal grev, g ve iktidar, bunlar sayesinde de partinin liderine ve yan
dalarna onur kazandrma gibi). Genellikle parti eylemi bunlarn hepsini
ezamanl olarak hedefler. Bu nedenle partiler ancak toplumlam toplu
luklarda, yani belli lde rasyonel bir dzene ve bu dzeni yaptrmlar
la uygulamaya hazr bir grevli kadrosuna sahip topluluklarda varolabi
lir. nk partiler tam da bu kadroyu etkilemeyi ve mmknse onu par
tinin yandalar arasndan semeyi amalarlar" (Weber, 1987(1922):189-
190).
Partiler "ou zaman ksmen snf, ksmen stat partileridir ama
kimi zaman da bunlarn hibiri deillerdir. Geici ya da kalc yaplan
temsil ediyor olabilirler. ktidara gelme yollar ok deiik olabilir. (. . . )
plak iddet, ( . . . ) para, sosyal nfuz, svlev gc, ima, hile ve ( . . . ) engel
leme taktikleri gibi." "Partilerin sosyolojik yaps, esas olarak, etkilemek
istedikleri toplumsal eylemin trne gre deiir. Topluluun stat ya da
snf esasna gre tabakalam olmasna gre de deiebilir. Ama partile
rin yaps, her eyden nce o topluluktaki egemenliin yapsna gre be
lirlenir. nk parti liderlerinin asl ii, bir topluluun fethedilmesidir.
( . . . ) Her zaman egemenlik iin mcadele eden yaplar olan partiler, ou
zaman ok kat 'otoriteryen' biimde rgtlenmilerdir" ( . . . ) "partiler be-
max weber 281

lirli bir siyasal topluluun iine hapsolmazlar. Tersine toplumlama, siya


sal snrlarn dna taar. ( . . . ) Ama ama mutlaka yeni bir uluslararas si
yasal, yani teritoryal egemenliin kurulmasn gerektirmez. Buna karn,
genellikle varolan egemenliin pekitirilmesi amalanr" (Weber,
1987(1922] :190).

3.3.4. Brokrasi ve Devrim (Aydnlanma ve Akl a)


"Brokrasinin", Weber'in en nem verdii alma ve tarbma konusunu
oluturduu sylenebilir. Hatta brokrasi; devlet veya iletmelerde "ras
yonalizasyonun" en st biimi olarak grd "yasal meruiyetin" so
mutlam biimidir.
Weber'in yasal meruiyete verdii nem ise, bunun, Rousseau'da
ki gibi, szlemeye dayal (anlam dnlerek) olutuunu varsaymas
dr . . . Weber' e gre yasal meruiyet, duygusal ve toplu-kitlesel eylemden
daha yksek nitelikli bir toplumlamann esasn (toplumsal eylemi) olu
turur. Bir baka deyile, "ama ynelimli" eylemdir.
Weber'e gre mlkszletirme, meru rasyonel ynetimin temel
mekanizmasdr. nce devlet brokrasisinde byle bir sre yaanm,
brokrat/ idari personel devletin maddi aralarndan mlkszletirilmi
tir. Yani mlkszleme de, salt idari bir tasarruf deil, siyasi bir tasarruf
tur (Giddens, 2000:43).

Brokrasinin zellikleri:
"I. Genellikle kurallar, yani yasalar ya da ynetsel ynetmeliklerce dzen
lenmi belirli ve resmi yetki alanlar ilkesi geerlidir" (Weber,
1987(1922]:192).
"il. Grev hiyerarisi ve kademeli yetki dzeylerine ilikin ilkelere
gre, kk grevlilerin yksek grevlilerce denetlenmesini salayan iyi
ce belirlenmi bir ast-st ilikisi vardr."
"III. ada brokrasinin ynetimi ( ... ) yazl belgelere ('dosyala
ra') dayanr." Daire, bro (Weber, 1987(1922]:193).
"iV. "( ... ) ok esasl bir uzmanlk eitimini gerektirir." (Weber
1987(1922]:194).
"V. ( ... ) resmi faaliyet, grevlinin tm alma kapasitesini kullan
masn gerektirir"
282 cnc blm

"VI. yeri ynetimi, belli bir istikrar ve kapsam olan, renilebi


lir genel kurallara baldr" (Weber, 1987(1922]:194).
Memurun konumu: Weber'e gre, memur, bir snf unsuru deil;
bir stat konusudur. Bir baka deyile, toplumlar ve modem devlet salt
iktisadi elere deil, toplamda rasyonel bir ynetim (brokrasi), yani
hukuk ve siyasete de (daireler ve partiler) baldr. Ancak memurun ko
numu, klelikle karlahrlr, hatta ondan daha baml grlr. Bunu,
stat onuruna balar. Vergilendirme ve merkezi hkmete aylklarn
denmesi bunun en temel koulunu oluturur. Aylk ve kariyer (yksel
me ans) ise en nemli mekanizmasdr.
"I. Memuriyet bir 'meslek'tir. ( ... ) iyi bir eitim ( ... ) ve ie alnmak
iin gerekli; genel kurallara bal zel snavlardan gemek vardr. Dahas
memurun konumu, doas gerei bir grev niteliindedir." likilerinin i
yaps: "grev ve makam sahibi olmak ( ... ) rant ya da maddi kazan kap
s olarak kullanlamaz."
"sadk bir ynetim gsterme taahhd ( ... ), gnmzde greve
balln somut ayrdedici zellii ( ... ) kiisel bir iliki, tek bir kiiye ba
llk ilikisi yaratmamasdr. ( ... ) ilevsel amalara adanmtr. ( ... ) 'kltr
deerlerine ilikin dnceler' yaratabilir. ( ... ). Bunlar [ilevsel amalar]
( ... ) kiisel efendileri.l yerine geer (ersatz'dr): 'Devlet', 'kilise', 'toplum',
' 'parti' ya da 'iletme' gibi kavramlarn topluluk iinde gerekletii d
nlr; bunlar, efendi iin bir ideolojik hale ilevi grrler" (Weber,
1987(1922]:195).
"il. Memurun kiisel konumu"
" l . ( ... ) ynetilenlere kyasla apayr bir sosyal itibar kazanmak ister
ve genellikle de bunu elde eder. ( ... ) rtbe srasnn emredici konumu ( ... )
'memura hakaret' ( ... ) 'tahkir ve tezyif'e ilikin ek hkmleriyle garanti
alhna alnr" (Weber, 1987(1922]:195).
"2. Saf brokratik grevli tipi, daha yksek bir grevli tarafndan
atanr. Ynetilenlerce seilen bir grevli, tipik bir brokrat deildir. ( ... )
st dzey yneticisi ve yardmclarnn genel seimlerle belirlenmesi, ge
nellikle hem grevlilerin uzman nitelii tamas hem de brokrasi meka
nizmasnn doru ve duyarl almasn tehlikeye sokar" (Weber,
1987(1922):196-197).
"( ... ) rgtl bir otorite biimi olarak 'Sezarizm'in verimlilii esas
olarak, 'Sezar'n gelenee aldrmayan kitlelerin (ordunun ya da yurttala-
max weber 283

rn) gvendii zgr bir kii olma konumuna dayanr. Bylece 'Sezar' ge
lenee ya da baka herhangi bir kstlamaya aldrmakszn kendi setii
yksek nitelikli bir subaylar ve memurlar topluluunun efendisi haline
gelir. Ne var ki 'dahi bireyin ynetimi', genel oyla seilmi grevlilerin
ynetimi demek olan biimsel 'demokratik' ilkeye ters der." (Weber
1987(1922]:197).
"3. ( ... ) mr boyu memuriyet fiili bir kural kabul edilir" (Weber,
1987[1922]:198). gvencesi. Bazen yneticiye ball zayflathndan
sosyal itibarn ykseltmeyebilir. "Bamllk duygusunun zayflamasna
yol aabilir". 'Cemaatin efendiliinden hizmetkarlna dme' korku
sundan kaynaklanmaktadr" (Weber, 1987[1922]:199).
"4. ( ... ) aylk ve emekli ayl ( ... ) yaplan ie gr deil, 'stat'ye g
re yani ilevin trne ('rtbeye') gre ve buna ek olarak belki bir de hiz
met sresine gre llr" (Weber, 1987[1922]:199).
"5. Memur, kamu hizmeti hiyerarisi iinde kendine bir 'kariyer'
edinmeye girimitir. Daha kk, nemsiz ve dk aylkl grevlerden
daha ykseklerine doru ilerler" (Weber, 1987(1922]:199).
Brokrasinin Temelleri ve Nedenleri: "ada brokratik yapnn
sosyal ve ekonomik nkoullan unlardr:
Para ekonomisinin gelimesi, memurlarn hizmetlerinin karln
parasal olarak verme nedeniyle, brokrasinin nkoullarndan biridir"
(Weber, 1987[1922]:200).
" ( ... ) vazgeilemez bir nkoul olmamakla birlikte ( ... ) sabit bir ge-
lir kesinlikle arthr. ( ... ) istikrarl bir vergilendirme sistemi ( ... ) iin salam
bir temeli ise ancak ancak tam gelimi bir para ekonomisi salayabilir"
(Weber, 1987[1922]:204).
Brokratik ynetimden uzaklamalar: "ayni gelir aktar
m" /"kaynak tahsisi", "makam ve grev sab" Naiplik. "Kiraclk d
zenlemeleri yoluyla lord, ayni geliri para gelirine evirme zahmetini, g
revi kiralayana ya da sabit bir miktar deyecek grevliye devreder'' (We
ber, 1987[ 1922] :201 ).
"Lordun resmi grevliye mr boyu rant toplama hakkn verdi
i ( ... ) 'arpalk' ( ... ). Bir makamn ( ... ) ekonomik bir ey gibi grlmesi,
dorudan doruya makam satna da yol aabiliyordu" (Weber,
1987[1922]:202).
284 nc blm

Weber'e gre, "Lorda kiisel hizmet kouluyla onun ayncalklann


dari. yararlanma haklarndan da yararlanld durumlarda, aylkl brok
rasinin modelinden bir adm daha uzaklalm olur. ( ... ) Grevliler iin
tahsisat ya da arpalk olarak verilen her trl hizmet ve ayni intifa hakk
brokratik mekanizmay gevetme eilimi tar, zellikle hiyerarik ast
st ilikisini. Bu iliki, en gelikin ifadesini modern brokrasinin disipli
ninde bulur" (Weber, 1987[1922):203).
"ada Bah'nn szlemeyle istihdam edilen memurunkine ben
zer doruluk ve verimlilikteki bir alma ( ... ) grevlilerin Lorda kiisel
ballklarnn mutlak olduu, ynetimde klelerin ya da kle gibi alh
rlan grevlilerin kullanld yerlerde bulunabilir. ( ... ) Ne var ki bu tr
dorudan iddet aralarnn srekli ve kalc bir ilev grmesi olasl d
ktr. ada deneyimler gstermitir ki, brokratik ayghn tam meka
nizasyonunun baarlmas ve korunmasnda grece optimum dereceyi
salayan asil etmen, gvenceli parasal aylk ve bunun yannda da salt
rastlantya ve keyfilie bal olmayan kariyer frsatdr. Tam mekanikle
meye gtren etmenler, ayn zamanda memurun onur duygusuna da yer
veren kah bir disiplin ve denetim, bir stat grubu olarak saygnlk zlem
lerinin gereklemesi, hatta kamuoyundan eletiri gelmesi olanaklardr.
Btn bunlar sayesindedir ki, brokrasi aygh, grevlilerin yasal olarak
kleletirilmesi durumundan ok daha salam iler. Gl bir stat duy
gusu, memurun hibir iradi zorlama duymadan kendini amirine baml
hissetmeye hazr oluuyla gayet iyi badamakla kalmaz, subaylarda da
olduu gibi, stat duygusu zaten bylesi bir bamlln sonucudur"
(Weber, 1987[1922):203-204).
Burada en dikkati eken nokta, "rasyonalizasyonun" (ltn) hep
etkili bir ynetim mekanizmasna gnderme yapmas, yani iktidarn ze
rinden kurgulanmasdr.
Memurun ykselme ans ise, sanki snflarn geikenliine benzer
bir durumdur.
Brokratik rgtlenmenin teknik stnlkleri: "Brokratik rgt
lenmenin gelimesinin belirleyici nedeni her zaman iin tm teki rgtlen
me biimlerine olan salt teknik stnlkleridir. (... ) Makineyle yaplan re
timin mekanik olmayan tm teki retim biimlerine olan stnlnn
aynsdr. Doruluk, hz, kesinlik, dosya bilgisi, sreklilik, gizlilik, birlik,
tam bamllk, srtmenin ve maddi ve kiisel maliyetlerin azalhlrnas
max weber 285

-ite tm bunlar tam brokratiklemi bir ynetimde, zellikle monokratik


trnde, optimum noktasna getirilir" (Weber, 1987(1922):204).
Ona gre, "Eraf ynetiminin olanakl ve srekli olabildii durum
lar, ancak resmi ilerin bir yan faaliyet olarak yeterli biimde yrtlebil
dii durumlardr. Ynetimin zmek zorunda kald iler arthka, eraf
ynetimi snrlarna dayanm demektir ( ... ) Kollegyal kurullarca rgtle
nen resmi iler srtme ve gecikmelere yol aar ve atan karlar ve g
rlerin uzlatrlmasn gerektirir. Bu nedenle de ynetim daha hatal ve
stlerden bamsz yrr; dolaysyla birlii ve hz da dk olur. Prus
ya' daki ynetsel rgtlenmenin btn ilerlemeleri, brokratik ve zellik
le de monokratik ilkenin gelimeleri olmutur; gelecekte de byle olacak
tr" (Weber, 1 987(1922):205).
Bugn resmi ynetim ilerinin hatasz, net, srekli ve olabildiince
hzl grlmesini talep edenlerin banda kapitalist piyasa ekonomisi gel
mektedir. Normal olarak ok byk modem kapitalist iletmelerin kendi
leri de kat brokratik rgtlenmenin balca modelleridir" (We
ber,1987(1922):205). " 'Kiisellikten arndrlmlk', ayn zamanda 'piya
sa'nn ve genelde her trl plak ekonomik kar urasnn da parola
sdr."
"( ... ) ikinci e, 'hesaplanabilir kurallar' ( ... ) sine ira ac studio ilkesi
ne baldr. Brokrasinin kapitalizme ok uygun gelen zgl nitelii, b
rokrasi ne denli 'insanlktan uzaklarsa', o denli kusursuz geliir; resmi
ilerden sevgi, nefret ve tm hesaplanamaz kiisel, irrasyonel ve duygu
sal eleri ne denli ayklanrsa, brokrasi asl niteliine o denli yaklar.
Brokrasinin bu zgl nitelii, onun zel erdemi olarak kabul edilir" (We
ber, 1987(1922):206).
"Aslnda rasyonel bir yasal sistemin uygulamasnn temelini atan
da brokrasidir." Roma, adliyenin brokratizasyonu... (Weber,
1987(1922):206). Weber, "makineye" dayal endstriyel stnl, "b
rokratiklemeye" bal teknik rgtlenme stnlne tamak istiyor.
Erdemi ise "insanlktan uzaklamas" dr.
Brokratik aygtn kalc nitelii: "Brokrasi, bir kez tam kurul
duktan sonra artk ortadan kaldrlmas en zor olan sosyal yaplanmadr.
Brokrasi, 'toplu eylemi' rasyonel dzenlilik kazanm 'toplumsal ey
lem'e dntrmenin balca araadr. Bu nedenle, g ilikilerini 'toplum-
286 unc blm

latrmaya' yarayan bir ara olarak brokrasi, bu aygt denetleyenler iin


birinci derecede nemli bir iktidar arac olagelmitir. ( ... ) yi planlanan ve
ynetilen bir 'toplumsal eylem', her trl 'kitle eylemi' ve hatta 'toplu ey
lem' den stndr. Ynetimin brokratizasyonunun tamamland yerler
de de, neredeyse hi sarslmayacak bir iktidar ilikisi biimi kurulmu de
mektir" (Weber, 1987[1922):207).
Weber'e gre, "Brokrasinin disiplini, kamu sektrnde olsun
zel sektrde olsun, resmi grevlilerin her zamanki almalar iinde
mutlaka itaate ynelik bir tutumlar yumana sahip olmalar anlamna
gelir. Bu disiplin giderek her trl dzenin temeli haline gelir; disiplin,
ynetimin dosyalanm belgelere dayanlarak yrtlmesinin byk
pratik neminden bile nde gelir. ( ... ) dzenlerin yeniden kurulmas da
( ... ) emirlere itaat konusundaki eitimli alkanlklara hitap edilerek ger
ekletirilmitir. Bu itaat duygusu, bir yanda resmi grevlilere, br yan
da ynetilenlere alanmtr. Harekete geirilebilirse, aksayan mekaniz
ma yeniden iler hale getirilebilir. Bir kez kurulmu olan aygtn nesnel
vazgeilmezlii, zgl ve 'kiisellikten arnm' niteliiyle birlikte, b
rokratik mekanizmann -kiisel inanmla dayanan feodal dzenlerde
kilerin tersine- onu denetlemesini bilen herkesin elinde kolaylkla ala
bilmesi anlamna gelir. ( ... ) yksek grevlilerin deitirilmesi yeterlidir.
( ... ) Bylesi bir makine, rasyonel i yaps sayesinde, otorite oluumlar
nn iddet yoluyla yaratlmas anlamnda 'devrimi' teknik bakmdan ok
daha olanaksz hale getirir. Hele bu makine teknik modem iletiim ara
larn da (telgraf vb. gibi) denetliyorsa. Devrimler yerine ( ... ) Fransa'da
ki tm baarl dnmler, hkmet darbelerinden ibarettir" (Weber,
1987[1922):208).
Brokrasinin gc: "Tam gelimi bir brokrasinin gc, olaan
koullarda hep ok yksek olmutur. 'Siyasal efendiler', 'uzmanlarn'
ve ynetim ilerinde yer alan eitilmi memurlarn karsnda ken
dilerini 'diletant' ya da amatr konumunda bulurlar." Seimle gelmi
bakan da, mutlakiyeti kral da ayn durumdadr (Weber,
1987[1922):209).
Kar stratejiler: Kral ve st ynetim, ancak brokratik eflerle s
rekli iletiim iinde etkili olabilir.
max weber 287

"Memurlar mlksz tabakalardan devirmek hkmdarn gc


n arhnr" (Weber, 1987[1922]:210). "Brokrasinin uzman bilgisinden s
tn olan tek ey, 'i hayat'ndaki zel ekonomik kar gruplarnn uzman
bilgisidir" (Weber, 1987(1922]:211). Weber, zel ekonomi ve modem ilet
meleri brokrasiden daha stn ve ilevsel grmektedir.

retim ve eitimin 'rasyonalizasyonu': "Btn egemenlik tr


lerinin brokratiklemesi, 'aklc gerekliin' ve profesyonel uzmann
kiilik tipinin gelimesini ok gl ekilde etkiler" (Weber,
1987[1922):212).
"Kta Avrupa'sndaki ( ... ) retim kurumlan ( ... ) ada brokrasi
iin giderek vazgeilrnezleen uzmanlk eitimi ve zel snav sistemi re
ten bir retim trne olan gereksinimin etki ve egemenliine girmi bu
lunmaktadr" (Weber, 1987(1922]:212).
" 'Demokrasi' uzmanlk snavlarna kar, brokrasi olay konu
sunda da olduu gibi, ikircikli bir tutum iindendir - bu gelimeleri te
vik eden ta kendisi olduu halde. ( ... ) ayrcalkl bir 'kast' douracandan
korkan, bu nedenle de zel snavlara kar kan demokrasi vardr" (We
ber, 1987[1922]:213).
"Ekonomik yarar dntke bu belgelerin nemi arbnaktadr. ( ... )
renim belgesi: eitlik salar, kilise ve devlet grevleri iin yeterlik bel
gesi yerine geer."

"Snav ( ... ) bu grevlere olan arz snrlama ve renim diplomala


rna sahip olanlar tekeline alma arzusudur. 'Snav' bugn bu tr tekelle
menin evrensel arac olmutur. ( ... ) renim sresi ( ... ) masraflar arthka,
yetenek (karizma) sahiplerinin aleyhine ve mlk sahipleri lehine bir du
rum sz konusudur" (Weber, 1987[1922]:214).
Ona gre, " 'Demokrasi', brokrasinin ite bu 'stat' zelliine tep
ki gsterir. Demokrasi atanm grevlilerin yerine, ksa sre iin seimle
gelen grevlileri koymak, grevden uzaklabrmada ise disiplin ynetme
liklerinin yerine seimi geirmek ister. Demokrasi bylelikle hiyerarinin
tepesindeki 'efendi'nin keyfi tasarruflarn, ynetilenlerin ve onlar yne
ten parti eflerinin ayn derecede keyfi tasarruflaryla deitirmek ister"
(Weber, 1987(1922]:214).
288 nc blm

Weber, demokrasi ile brokrasinin eliik olduunu belirtiyor. Brokra


si; patrimonyalizm, patriyarkalizm, feodalizm ve karizmatik otoriteyi ykyor.

Demokrasi Brokrasi
Seim Snav
Seilme Atama
Seimi kaybetme Disiplin, Ablma
Ynetilenlerin keyfiyeti Rasyonalizm

Weber, "( . . . ) yapsal ilkeleri ksaca ve ok basit ( . . . ):


1 . Ynetsel yaplar ne lde ekonomi tarafndan belirlenir? Ya da
gelime koullar ne lde baka koullar, rnein salt siyasal etmenler
ce yaratlr? Ya da, son olarak, ne lde teknik yapnn kendine zg
'zerk' mant tarafndan belirlenir?
2. Bu yapsal ilkelerin ( . . . ) ekonomi zerinde ( . . . ) ne gibi etkileri ol
duu ( . . . )" (Weber, 1987[1922):216) eklinde dile getirmektedir.
"Brokratik yap her yerde olduka yeni bir gelimedir. (. . . ) Brok
rasi, 'rasyonel' bir zellie sahiptir; varlna kurallar, aralar, amalar,
gerekilik egemendir. Bu nedenle douu ve yayl her yerde 'devrim
sel' sonular yaratmtr. ( . . . ) Bu, rasyonalizmin gelimesinin genelde ya
ratt sonularn aynsdr. Brokrasinin gelimesi, rasyonel olmayan
egemenlik yaplarn ykmtr" (Weber, 1987[1922):216).
Weber'in aklama erevesi u tr bir emayla gsterilebilir:

Ekonomik G
(Snf, Ekonomi,
Para)

Siyasal G
Hukuk, Devlet,
(Parti,
Brokrasi
Egemenlik)

Sosyal Onur
(Stat, Toplum,
Saygnlk)
max weber 289

Weber, bu haliyle aydnlarunarun sosyolojisini oluturmaya al


makta, Kant'n sosyal bilimlerdeki yanss gibi durmaktadr.

3.3.S. Disiplin
Weber'e gre disiplin, egemenliin (meru egemenliin) salanmasnn
en nemli aralarndan biridir. Hatta rasyonaliteye balanr.
"Bireysel eylemin nemini azaltan gler arasnda en kar konul
maz da rasyonel disiplindir. Disiplin gc, kiisel karizmay silmekle kal
maz, stat tabakalamasn da kaldrr. En azndan stat tabakalamas
run rasyonel dnmne yol amak gibi bir sonu yaratr. Disiplinin
ierii, alnan emrin tutarl bir rasyonellik ve metodik bir uzmanlkla
tam olarak yerine getirilmesinden ibarettir. ( . . . ) Disiplini belirleyen, in
sanlarn itaatinin rasyonel bir homojenlik tamasdr". (Weber,
1987(1922):221 ).
Manik sava veya feodal valye disipline yabancdr: "Birincisi
eylemleri irrasyonel olduu iin; ikincisi, tutumu gerekilikten yok
sun olduu iin. Disiplin, tek bir kahramana tapnma ve inanmann, n
derin kiiliine cokuyla balanmann, 'onur' kltnn, kiisel yete
nein bir 'sanat' olarak kullanlmasnn, btn bunlarn yerine, tek
dzelemi ustaln alkanln koyar. Disiplin, 'ahlaki' nitelikteki
motiflere hitap ettii lde, bir 'grev duygusu ve manusu'nu da var
sayar (Cromwell'in deyimiyle: 'Vicdan Adamlar'na kar 'Onur Adam
lar')".
"Hcumdaki optimum fiziksel ve psikolojik glerinin rasyonel
olarak hesaplanabilmesi iin; kitleler birlik ve btnlk iinde disipline
altrlp koullandrlmaldr. ( . . . ) sosyolojik olarak belirleyici noktalar
dan birincisi, her eyin ( . . . ) hesaplanabilir olduudur. kincisi balln,
amal oluu yznden ve normal ieriine gre, nesnel bir nitelik tad
dr" (Weber, 1987(1922]:222).
"Birey bylesi mekaniklemi bir rgtlenmenin dna kamaz,
nk rutin koullandrma onu yerli yerine oturtur ve 'srklenip gitme
ye' mahkum eder. Bu btnletirme, her eit disiplinin iyi ilemesinde
gl bir edir ( . . )"
.

"Byk lekli Ekonomik rgtlerde Disiplin: Btn disiplin


ler, askeri disiplinden doar. Byk lekli ekonomik organizasyon, in-
290 cnc blm

sanlar disiplin iin eiten ikinci byk kurumdur" (Weber,


1987(1922):223)
Weber'e gre, "( . . . ) plantasyonun tersine, fabrikadaki rgtsel di
siplin tmyle rasyonel bir temel zerinde kurulmutur. ( . . . ) Son meyve
ler de fabrikann mekanizasyon ve disiplini sayesinde toplanmakta ve in
sann psikofiziksel aygh tmyle d dnyann, aletlerin ve makinelerin
istemlerine, ksaca tek bir 'ilev'e uyarlanmaktadr. ( . . . ) Disiplinin her an
genileyen bu egemenlii, ekonomik ve politik taleplerin karlanmasnn
rasyonalizasyonunda kar konulamaz bir ilerlemeye yol amaktadr. Bu
evrensel olgu, karizmann ve farkllam bireysel davrann nemini gi
derek daha da zayflatmaktadr" (Weber, 1987(1922):224).

3.3.6. Karizmatik Otoritenin Sosyolojisi


Weber'e gre, karizmatik otorite rasyonalizme de, kahlam her tr ya
pya da aykr; yarahc, devrimci bir durumdur.
"Brokratik ve patriyarkal yaplar birok bakmlardan zt olmakla
birlikte, ok nemli bir ortak zellie sahiptir: Kalclk. Bu adan ikisi de
gnlk tekdze ileyii sahip kurumlardr. ( ... ) Bu bakmdan brokratik
yap, rasyonalite kazanmaya alan patriyarkalizmin aynadaki grnt
sdr."
"( ... ) psikolojik, fiziksel, ekonomik, ahlaki, dini, siyasi bunalm d
nemlerinin 'doal' nderleri ne resmi grevliler ne de bugnk anlamn
da 'meslek' sahipleri yani uzmanlam bilgi kazanm ve para iin al
an kiiler olmutur. Bunalm dnemlerinin doal nderleri, bedence ve
ruha zel yeteneklere sahiptirler" (Weber, 1987(1922):217).
Brokratik rgtleniinin tersine, hibir atama ve atma prosedr,
kariyer, ykselme, aylk, uzmanlk vb. kavramlara gerek yoktur (Weber,
1987(1922):218). Genelde karizma rasyonel olan tm ekonomik davran
lar reddeder (Weber, 1987(1922):219). Saf karizma her trl patriyarkal,
patrimonyal egemenlie aykrdr (Weber, 1987(1922):220).
Weber'in "Toplum ve Ekonomi" albnda toplad sosyolojik deer
lendirmeleri ve anlay aadaki tablodaki gibi zetlenebilir.
max weber 291

irrasyonel, irrasyonel, iktisadi Rasyonalite Bilimsel-Aklc-rgUii


Bireysel, Alkanlk, Rasyonalite
Karizma Gelenekcilik

Karizmatik ege- Feodalizm, Patriyarka- Pltokrasi, Kapitalizm Brokrasi


menlik lizm, Patrimonyalizm
Yetenek aynm Geleneksel aynm iktisadi (ilevsel) aynm ilevsel aynm
Yetenek (kariz- Deer ynelimi (Wert) iktisadi ynelim Ama ynelimi (Zweck), Rasyona-
ma), olaanst lizm. Nesnelleme, Arasallama
yetenek
Cephe Gelenek Piyasa Hukuk, resmi kurallar
iktidar, liderlik Onur, saygnlk Ekonomik kar iktidar. kurumsal hegemoni
Bireysel stnlk Konumsal stnlk Ekonomik stnlk Topluluun fethi, ynetim
Kiiye ballk itaat Kitlesel ballk Kiisellikten annm, hesaplana-
bilir. makine
Karizmatik lider- Teokrasi, feodalite Kitle, yn. ar Resmi ynetim, Brokrasi, mo-
lik dem iletme, modem devlet
Lider Aristokrasi, Junker Kapitalist, Burjuva Monark. Brokrat
Destan Teoloji, Edebiyat iletme Muhasebe, hukuk
Militan Serf, Kle Kitle, yn. Proletar Memur
itaat, sadakat itaat, sadakat itaat. sadakat itaat, sadakat
lrgatlk. retim i, retim Dosyalama, egdm
Feodalite, Lorda (Kii- ie bal iliki Monari.
sel hizmete) bal g- Hiyerarik ast-ilst ilikisi.
rev ve makam Disiplin.
Cesaret, Kahra- Hayat tarz, tketim, Para, piyasa, mlkiyet Manhk. hesap kitap, plan. devlet
manlk patronaj adaml,
Akl, bilim, siyaset
Kiide vrut bulma Tekelleme, kapal Aklk, alnp satlma Planlama, liyakat, meritokrasi
Hrs-irade ve ga- Arpalk. naiplik. mili- Para ekonomisi, zel Para ekonomisi (ve buna bal
nimet tezimlik. angarya mlkiyet hakk. Sermaye vergilendirme sistemi)
hareketinin garanti edil- Maalann garanti edilmesi
mesi. iinin asgari gei-
minin salanabilmesi.
Onur, saygnlk bulma Geikenlik (piyasa. sa- Kariyer, ykselme ans, daha
hip olma objektivitesi) fazla saygnlk (onur)
stnlk. irade "zel" tketim biimi retim ve mlkiyet ilikileri G ve iktidar ilikileri
Sosyal dzen, toplum- Ekonomik dzen Rasyonel dzen
sal alan
Kabile Kategori Birlik
Aalk. Vassallk Ekonomi Devlet. iletme
Onur dzeni, onur tarzlan retim ilikileri.11e tarzlan Ynetim, siyaset. hukuk
MAdam", VajDll, mmin ii Memur
Huzur, kap Fabrika, iyeri, ofis Daire, bro
Tarla, toprak Makine Brokrasi
Karizma Stat, Onur Sruf Parti
Sosyal eylem, Toplu eylem Toplumsal eylem, "Toplumla-
Bireysel eylem "Cemaatleme" trma"

Devrim (yapda deiik- Darbe (iist ynetimde, kadroda


lik) deiifildik)
292 nc blm

Weber modem iletme ile, hukuk ve devlet ynetimini "brokrasi"


alhnda rttrmekte, teknikletirmektedir.

3.3.7. Meslek Olarak Siyaset

Bu makalesi 1918 Mnih'te verdii konferanstan oluuyor ve 1919'da


baslyor. Bu konumas, "Ekonomi ve Toplum" yazlaryla koutluk
iinde bulunuyor. Weber, yeniden aktif siyasetle yzleiyor; etik ve pra
tik arasndaki ilikileri sorguluyor. Burada saf akl (mutlak erekler ahla
k) yerine, pratik akl (sorumluluk ahlakn); hesaplama ve uzlamay
neriyor.
"Siyaset ya 'fahri' olarak . . . yani varlkl insanlar, zellikle rantiye
ler tarafndan yrtlr. Ya da siyasal nderlik mlksz insanlara da ak
tutulur, ki o zaman bunlarn dllendirilmesi gerekir . . . Profesyonel poli
tikacnn alaca karlk . . . ya harlar ve ayrcalklar ki bahiler ve r
vetler bu gelir kategorisinin sadece dzensiz ve resmen kanunsuz olan
trleridir ya da sabit bir mal geliri (ayni gelir), bir maa geliri ya da bun
larn karmdr. Profesyonel politikac bir 'giriimci' kimliini de br
nebilir . . . (boss). Btn parti mcadeleleri, nesnel amalar iin olduu ka
dar makam patronaji iin yrtlen mcadelelerdir" (Weber, [1918)
1987:88).
"Makamlarn dahlmasnda uradklar baarszlklar, partileri,
nesnel amalarna kar yrtlen eylemlerden daha ok ypratmaktadr"
(Weber, [1918) 1987:88). "Szde 'seimler' de veya szde ' devrimler' de ol
sun, hedef hep galiplerin beslenmek istedikleri devlet arpalklar olmu
tur" (Weber, [1918) 1987:89).
yle devam eder; "'Profesyonel politikaclar'n gemite prens
lerin 'zmre'lerle mcadelesi srasnda ortaya khn ve prenslere hiz
met ettiini grmtk. Bunlarn ana trlerini ksaca gzden geire
lim:
Prensler 'zmre'lere kar mcadelelerinde, 'zmre' sisteminin d
ndaki, politik olarak kullanlabilecek tabakalardan destek buldular.
Bunlarn banda ruhban snf geliyordu . . . kinci bir tabaka, hmanist
eitim grm literali idi. . . " (Weber, [1918) 1987:93).
max weber 293

"nc tabaka, sarayl soylulard. Prensler, soylularn bir 'zmre'


olarak gcn krmay baardktan sonra onlar saraya ektiler . . . Dr
dnc kategori, zgl bir ngiliz kurumuydu. Kk soylulardan ve
kentli rantiyelerden oluan bir patrisyen tabaka gelmiti . . . 'gentry' . . . Be
inci kategori olan, niversiteden yetimi hukuku Batya, zellikle Kta
Avrupas'na zgdr . . . " (Weber, 1987:94).
Siyaset ve memurlar: "Yksek ahlakl memurlar doalar gerei
kt politikacdrlar; . . . szcn siyasal anlamnda, sorumsuz politikac
drlar . . . " (Weber, 1987:96).
Demokrasi ve demagoji: " . . . demokratik dzenin yerlemesinden
bu yana 'demagog' Bat'daki tipik siyasal nder olmutur . . . Tm dema
goglar gibi, bu arada avukat (ve sanat) gibi, gazeteci de belki bir ka
tegoriye sokulamaz . . . Gazeteci, bir t r parya kastndandr; 'sosyete'
bu kast, ahlakn en dk temsilcisine gre deerlendirir . . . Gerekten
deerli bir gazetecilik baarsnn en az herhangi bir bilimsel haan ka
dar bir deha gerektirdiini ok az kii anlayabilir . . . " (Weber, [1918]
1987:97).
"Belli bykle ulam tm siyasal partilerde ... siyasal rgtlen
me zorunlu olarak siyaset ynetimine ilgi duyan kiilerce yrtlr... Ak
tif nderler ve bunlarn gnll yandalar her partinin yaamnda gerek
li unsurlardr. Yanda kitlesi ve onun araclyla da pasif semenler ise,
nderin seimi iin gereklidir..." (Weber, [1918] 1987:99).

Parti Aygtlar ve T_rleri:


1 . Ortaa-Zmre Gruplar: Eraf-Lonca rgtlenmeleri
" ...Ortaa partileri baz bakmlardan Bolevizm'i ve Sovyetler'i
anmsahr . . . mlklere el konulmasn, grev alma ve oy verme yasan,
blgeler aras parti komitelerini, kah askeri rgtlenmeyi ve muhbirlere
dl verilmesini dnn. ...te yandan yksek para alan giriimciyi,
grup cretlerini, Taylor sistemini, askerlik ve atlye disiplinini ve yaban
c sermaye arayn koruduunu, daha dorusu yeniden gndeme getir
diini dnrsek... Ksacas Bolevizm'in burjuva snflar kurumlan
olarak savat her eyi Sovyetler yeniden tmyle kabul etmek zorunda
kalmtr . . . " (Weber, 1987:100).
294 nc blm

1868'e dein ngiltere'de Whig'ler... " ...ksmen ekonomik, ksmen


dinsel, ksmen de aileden gelen siyasal grler bakmndan deiiklik
gsteriyordu. Ama eraf her zaman siyasal rgtlenmenin temel direiy
di" " ...yars eraftan, yars maal grevlilerden oluan bir giriimci r
gt..." (Weber, [1918) 1987:105) olarak tanmlanr.
2. Modem Parti: Profesyonel Politikaa
"Bugnk anlamnda partiler, ilk olarak... aristokratlarn kiisel
yandalar olarak ortaya kmlard" (Weber, [1918) 1987:100).
" ... 1868'den sonra 'caucus' sistemi gelimeye balad... Demokratik
bir dernekler mekanizmas... tici g yerel parti evresiydi... Finans ev-
releriyle ilk iliki kuranlar da bu yerel seim rgtleriydi... Sonu, siyasal
gcn birka kiinin elinde toplanmas oldu ... " (Weber, [1918) 1987:105).
"Bu sistemin etkisi ne olmutur? Bugnlerde parlamento yeleri,
birka kabine yesi (ve birka asi hari), normal olarak disiplinli 'evet
efendim'cilerden baka bir ey deillerdir" (Weber, [1918) 1987:102-103).
3. Amerikan- Plebisiter Parti Aygb
Weber'e gre, " . . . en modem parti rgt biimleri, eraf gruplar
nn ve onlardan nce de parlamento yelerinin siyasal ynetime egemen
olduu bu sistemden keskin izgilerle ayrlr. ada rgtlenme biim
leri demokrasinin, genel oy hakknn, kitlelere ho grnme ve onlar r
gtleme gereinin, tam bir ama birliinin ve en kat disiplinin ocuu
dur. Erafn ynetimi ve parlamento yelerinin rehberlii nemini yitir
mitir. Parlamento dndaki 'profesyonel' politikaalar rgte el koymu
lardr. Ya sabit maal parti grevlileri olarak, ya da siyasal 'giriimciler'
olarak alrlar... Adaylar ve st kurullara gidecek delegeleri seen artk
rgtl parti yelerinden oluan kurullardr... Anglo-Sakson lkelerinde
'makine' denilen insanlardan oluan bu aygbn, daha dorusu onu yne
tenlerin, parlamento yelerini denetim albnda bulundurmalar esastr..."
(Weber, [1918) 1987:102).
" ... yrtmenin bann - grev patronajnn bandaki kiinin
plebisit yoluyla seilen bir bakan olmasyd. 'Gler ayrl' sayesinde,
grevini yrtrken neredeyse parlamentodan bamszd. Dolaysyla,
grev patronajnn gerek ganimetleri zaferin bedeli olarak bakanlk se
imleri srasnda datlyordu." "Bakanlk seimi ve eyaletlerin valilik
leri iin programlar ve adaylar, partilerin ulusal kongrelerinde parla
mento yelerinin katlm olmakszn belirlenir... 300.000-400.000 resmi
greve atama yapma yetkisi Bakan'n elinde olacakhr" (Weber, [1918]
1987:107). "partilerde plebisiter liderlik, yandalarn 'ruhsuzluunu' ya
da entelektel olarak proletarletirilmesini gerektirir" (Weber, [1918]
1987:112). " ... yukardan aaya dek kab ve tam rgtlenmi, olaans
t istikrarl kulplerce desteklenen gl bir kapitalist parti aygh sz
konusudur. Bu kulpler... valye ocaklarna benzerler. Salt siyasal de
netim yoluyla k!r salamaya alrlar, zellikle ganimetin en nemli
kayna olan belediyelerde... Daha imdiden 100.000 makam, seimler
den sonra el deitirecek bir ganimet konusu olmaktan kmbr... By
lece ganimet sistemi yava yava geride kalacak ve belki parti liderlii
nin nitelii de dnme urayacakbr" (Weber, (1918] 1987:109) demek
tedir.

Almanya'da Durum Amerikan sisteminden;


Lider zellikleri olan kiilerin grevi kabul ebnemesi,
zel eitim grm memurlann varl,
Partilerin en azndan bir ksmnn dnya grne dayanmala
r asndan farkllamaktadr (Weber, 1987:110).

Ona gre, "1880'lerden balayarak burjuva partileri tam birer eraf


loncas haline geldi" (Weber, [1918] 1987:111). renci hareketleri ve ia
damlar aygtlar, belki bu sistemi dntrebilir (Weber 1987:111).
Etik ve Konvensiyonalizm; Hrs, Sorumluluk, Denge, Nesnellik:
"Kimi nemli ekicikleri bir yana, srekli d krklklarna yol aan bir
urahr bu. O halde bu kariyer nasl bir i tatmin vaadetmektedir ve onu
seecek kiide hangi kiisel nitelikler bulunmaldr?" "Politikac iin ba
lca niteliin bulunduu sylenebilir: Hrs, sorumluluk duygusu ve
denge" (Weber, [1918] 1987:113).
"Nesnellik ve sorumluluk... Salt 'g politikacs' gl etkiler ya
pabilir ama gerekte hibir yere varamaz ... " (Weber, [1918] 1987:114). "Sa
va defterini kapabnann tek yolu, nesnellik, valyelik ve her eyden n
ce de vakardr. Asla bir ahlak sorunu deildir..." (Weber, (1918] 1987:116),
" ...bir tr inan hep var olmaldr" (Weber, (1918] 1987:115).
Siyaset veya Dnyann rrasyonalitesi veya rrasyonelliin Ras
yonalitesi; Mutlak Erekler Ahlak ve Sorumluluk Ahlak: Weber, "Bir
296 nc blm

Meslek Olarak Siyaset"te belki en ok da politik eylemim ethosunu, "Bir


'dava' olarak siyaset ethosu" konusunu sorgular. Soru udur: "Politika,
amalarndan bamsz olarak, insan davranlarnn btnsel ahlak
ekonomisi iinde nasl bir grev duygusu tatmin ediyor olabilir?"
(Weber, [1918) 1987:115). "O halde ahlakla siyaset arasndaki gerek
iliki nedir? Kimi zaman sylendii gibi, ikisi arasnda hibir iliki yok
mudur? Yoksa tersi mi dorudur: Siyasal davran ahlak, dier alanlar
daki ahlakla ayn mdr?" (Weber, [1918) 1987:116). " 'Eline kl
alanlarn hepsi klla yok olacaktr' der 'Dadaki Vaaz'n ahlak; sava
her yerde savatr". "'Gcn ktlk iin kullanana kar direnme'
denir ama, politikac iin bunun tersi geerlidir" (Weber, [1918)
1987:117).
Ona gre, "Mutlak erekler ahlakna balanm olanlar dnyann
ahlaki irrasyonellii karsnda duramazlar, nk 'kozmik-etik rasyo
nalist' tirler. ( ... ) nsan sonucun aralar hakl kard ilkesine en ufak
bir taviz verdi mi, mutlak erekler ahlak ile sorumluluk ahlakn ayn
at altna sokmaya da, hangi sonucun hangi aralar hakl karacana
ahfaki olarak karar vermeye de olanak kalmaz" " .. .iyiliin ancak iyi
likten ve ktln ancak ktlkten doabilecei sz artk doru
deildir, genellikle bunun tersi dorudur. Bunu anlamayan, siyasal
olarak ocuk kalm demektir. Her biri deiik kanunlarla dzenlenmi
eitli yaam alanlan vardr. Dinsel ahlak bu olguya deiik biimlerde
yaklamtr. Helenik oktanrclk... Hint kast sistemi... bu tanrlarn
ou zaman atma iinde olduklarn bilmitir" (Weber, [1918)
1987:120).
iddet ve iktidar balamnda Weber, "siyasetin tm ahlak sorun
larnn zelliini belirleyen, insan topluluklarnn elinde hangi meru
iddet aralarnn bulunduudur. Hangi amalarla olursa olsun id
det aralaryla iliki kuran kii - ki her politikac bunu yapmak zorun
dadr- belli sonulara katlanmak zorundadr. (... ) Her nderin aygtn
da olduu gibi burada da baar koullarndan birisi, karizmann ku
rumsallamas ve kiisel olmaktan kmas, ksaca disiplin uruna
entelektel bakmdan proletarlemesidir. ktidara gelindikten sonra,
dava nderlerinin yandalar genellikle yozlar ve kolayca adi bir
frsat avclar kesimine dnr. Her kim politikaya karmak, zellik
le de meslek olarak siyasete girmek isterse, bu ahlaki paradokslar an-
max weber 297

lamak zorundadr" (Weber, [1918] 1987:123). "Makyavel... kentlerin b


ykln kendi ruhlarnn kurtuluundan stn tutan yurttalar v
drtr" (Weber, [1918] 1987:123). "Ama mutlak erekler ahlakna dayan
larak inanlar sava iinde mutlak iyilik aranrsa, amalar zarar grr
ve kuaklar boyunca gzden der, nk sonular iin sorumluluk
yoktur ve ie karan iki eytani g aktr iin karanlktr... " (Weber,
[1918) 1987:124) dncesindedir.
Weber, daha ok bir uzlam arayndadr: " ...mutlak erekler ahla
k ile sorumluluk ahlak mutlak ztlar deil birbirlerinin tamamlayasdr
lar; ancak ikisi bir araya geldiinde gerek bir insan - 'siyasete grev duy
gusu ile balanabilecek' bir insan - meydana gelebilir" (Weber, [1918]
1987:124) demektedir.
Weber'e gre, " ...hibir eyin olmad yerde, yalnz Kayzer deil
proleter de haklarn kaybetmi demektir". "nsanolu hep imkansza
erimek istemeseydi, mmkn olana da ulaamazd. Ama bunu yapmak
iin de insann bir nder olmas, hatta szcn en ciddi anlamnda bir
kahraman olmas gerekir. (... ) Siyasetin arsn, ancak ve ancak, nerdi
i eyler iin dnyay fazlasyla aptal ve fazlasyla adi bulduu halde te
reddt etmeyen kii yerine getirebilir. Ancak ve ancak btn bunlar kar
snda 'her eye karn' diyebilen kii, siyasetin ansna koabilir" (We
ber, [1918] 1987:125).
Weber iin siyaset, "sorumluluk ahlaknn" srekli dikkate alnma
s, pragmatik haan veya yenilgileri gze almay gerektiriyor. Hesaplama
ve uzlamay, ama-rasyonel meruiyet gibi burada da temel ncelik ola
rak gryor.

3.4. Sosyoloji ve Bilim Anlay: Toplumsal Eylem, Gdler, Anlamac


Sosyoloji, Nesnel Bilgi ve deal Tip
Weber'in sosyolojisini ve metodolojik yaklamn anlamak iin, onun te
mel kavramlarna, zellikle de aklalahrma ve meniyet biimleri ile
toplumsal eylem ve ilikilerden ne anladna; bu kavramlar arasndaki
koutluklara baklmas uygun olacaktr.
298 nc blm

3.4.1. Eylem, Toplumsal Eylem ve liki


Weber; "toplumbilimin temel kavramlar" blmnn giriinde Kari Jas
pers, Heinrich Rickert, Simmel, Friedrich Gottl, Ferdinand Tnnies, Ru
dolph Stammler'in almalarn esas aldn belirtiyor (Weber,
1995(1922):9-10).
Weber'e gre, "sosyoloji ( ... ) toplumsal eylemi yorumlama yoluyla
anlamak, bylece oluum ve etkilerini nedensel olarak aklamak isteyen
bir bilimdir. 'Eylem' den (... ) eylemde bulunan kii ya da kiilerin bir an
lam vererek sergiledii her tr insan etkinliini anlyoruz. Toplumsal ey
lem ile de eylemde bulunan kiinin ona verdii znel anlam dorultusun
da bakalarnn eylemlerini dikkate alan ve buna uygun olarak srdr
len eylemleri anlyoruz" (Weber, 1995(1922):10-11).
Her davran toplumsal deildir. Bakalarn dikkate almayan nes
nelere ynelmi, iktisadi faaliyet, tketim, yamur altnda kama vb.
toplumsal bir eylem deildir. Bir mana yklemeden yaplan kitlesel dav
ranlar, yani "kitle ile arasnda anlaml bir ba tamayan davran da
'toplumsal eylem' deildir" (Weber, 2004(1922):44-46).
"Her eylem gibi toplumsal eylem de:
Ama ynelimli (Zweckrational),
Deer ynelimli (Wertrational),
Duygusal (affektual),
Geleneksel (traditional) belirlenmi olabilir (Weber,
2004(1922):49).

Toplumsal eylemler meruiyetini de sonuta

Duygusal,
Geleneksel,
Deersel ve / ya
Yasal saylan bir yoldan kurulmu olmak.la kazanr (Weber,
1995(1922):65).
Bir toplumsal iliki, kahlanlarn ayn toplulua/ cemaate ball
yolundaki znel (geleneksel ya da duygusal) duygusuna dayal olduu
lde cemaatleme (Vergemeinschaftung) sz konusudur. Eer ama ve
deersel olarak kar gdleri arasnda bir karlabrma ve bir egdm
max weber 299

sz konusu ise toplumlama (Vergesellschaftung) sz konusudur (Weber,


1995(1922):72-73).
Toplumsal eylemlerde dzenlilikleri grenek, gelenek veya kar
lkl karlar salamaktadr (Weber, 1995(1922):52). Ancak "bir dzenin
'geerlilii', yalnzca bir gelenekle ya da karn gerektirdii bir durumla
belirlenmi toplumsal eylemin yrtlndeki dzenlilikten daha ok
eyi anlatr." "Eylem, zellikle de toplumsal eylem, daha da zel olarak
toplumsal iliki, meru bir dzenin varl tasarmna gre ynlendirilir."
Byle bir dzen "geerlilik" (Geltung) -meruiyet- tar (Weber,
1995(1922):56).
Meru dzen
ten kabulle (duygusal ballk, deer verme veya iman yoluy
la),
Dsal, yani adetler (konvensiyonlar) -knama vb.- ve hukuk
(Recht) -fiziki zorlama, kstlama- yoluyla gvenceye alnabilir
(Weber, 1995(1922)60-61).

Toplumsal ilikilerde "grgl bir 'anlamsal ierik' sz konusudur,


ama hibir zaman kural olarak 'doru, hakl' ya da metafizik adan 'ger
ek' bir anlam sz konusu deildir." Bu kavramlara "nesnelletirici" bir
anlaytan uzak durmak gerekir (Weber, 1995(1922):48).

3.4.2. Rasyonalizasyon Biimleri: Karizma, Gelenek ve Yasa (Brokrasi)


Weber, ada Bat toplumunun ana karakteristii olarak bilimde, sanayi
de ve brokraside aklclatrmay almbr. Kapitalizm de sosyalizm de
sonuta aklclabrmaya varmaktadr (Aron, 1986:544). Ancak Weber'e
gre her bir rasyonalite, sonuta bir soyutlama ve saflatrma yoluyla
kavramlabrmaya dayanmakta; gerekte her rasyonalite kendi iinde ba
z irrasyonaliteler, her irrasyonalite de kendi iinde baz rasyonaliteler ta
maktadr.
"Dinlerin ya da kurtarann emirlerinin z, kutsal deere ulatra
cak bir hayat silmekti. Byle olunca, din ya da emirler, hi deilse greli
olarak, hayat tarzn, belli noktalarda ya da btnyle, sistemletirmeye ve
rasyonelletirmeye yneliktir" (Weber, 1987(1915):282). "Nasl btn eko
nomik ve rasyonel siyasal eylemler kendi kanunlarn izliyorsa, dnyadaki
300 nc blm

tm teki rasyonel eylemler de kanlmaz biimde dnya koullarna ba


l kalr. Bu koullar kardelikten uzakhr ve rasyonel eylemin aralar ya da
amalan olmak durumundadr" Mistisizm de dnyadan (siyasal alandan)
uzak duruuyla bu gerilimi aar (Weber, 1987(1915):292).
zetle, Weber'e gre rasyonalizasyon;
l .Ama-ara rtmesi, ama ynelimli (ilevsellik),
2.Yaamn-eylemin sistemletirilmesi (kurumlama, isel btnlk
salanmas),
3.Akla . uygunluk, (duygusal-tepkisel olana, geleneksel-alkanlk
olana ve deer ynelimli olana kar) olmak zere anlamda kullanl
makta olup, ndeki ortak noktann "tutarl bir dnya gr" anlam
na geldii sylenebilir.
Aslnda daha esasl bir Weber okumasnda geleneksellik ile brok
rasi arasnda da ok ciddi bir ayrm yaplamaz. kisi de yaam sistemle
tirmektedir. Birisi daha yerleik alkanlklara dnerken, dieri bir miktar
daha pragmatist-akladr. Ancak akla dzenlemelerde sonuta giderek
gelenekselleme (kurumsallama ve dzen) eilimindedir. O halde, geri
ye iki ana eilim kalmaktadr: Karizma ve kurumsallama.
Paradoksal olarak karizmann srdrm olas gzkmyor. De
iiklik ve yenilikler kurumsallahka da gelenekselleiyor (i elikileri
giderek gideriliyor ve total tutarl hale geliyor). Parodoksal olarak belirli
bir grn isel tutarll arttka, dnya ve dier "d" gelimelerle ge
rilimi de artmaktadr. Bu kavramlatrma ve deerlendirmeleri, Weber'in
yntemsel baknn da temellerini oluturmaktadr.

3.4.3. Yntem Katks: zcle Kar oulculuk, Pozitivizme Kar


Anlama ve deal Tip
Sosyal aktrn pasif bir ekilde grmediini, kendi znel yorumlan yo
luyla sosyal gereklii oluturduunu ve bilim kiisinin de olgular objek
tif olarak zmleme yerine aslnda "anlad" ve yorumladn ileri s
rerek pozitivist bilim anlayna kar farkl bir bilim felsefesi (anlamaa
sosyoloji) gelitirir (Tumer, 1997:21 ).
l ." Anlam"; a. znenin kendi znel amalad ey, b. kuramann
onun eyleminden kard ey olarak iki karla denk gelir. Anlam; hi-
max weber 301

bir ekilde ne nesnel ne de metafizik 'doru' saylamaz. "te sosyoloji ve


tarih gibi ampirik eylem bilimleri; hukuk, manbk, ahlak ve sanat gibi
aratrma nesnelerinin 'doru' ve 'geerli' anlamn aratran dogma bil
gilerinden ayrt eden budur" (Weber, 1995[1922]:12).
"2. Anlaml eylem ile kendisine hibir znel anlam balanmam
tepki davran arasndaki ayrm izgisi grgl olarak kesin biimde izi
lemez" (Weber, 1995(1922]:13).
"3. Her bilimsel gzlem gibi her yorum da, kavramada ve anlama
da akla ve kantlanabilir dorulua (Evidenz) ulama abasmdadr"
(Weber, 1995[1922]:13).
"4. nsan eylemleriyle ilgili btn bilimlerin uyarclar, sonular, et
kinlii kolaylatrc ya da gletirici koullar gibi znel anlam bulun
mayan sreleri ve olaylar gz nnde bulundurmalar gerekir" (Weber,
1995[1922]:16).
"5. Anlama iki trl olabilir: birincisi, belli bir eylemin znel (ama
lanan) anlamnn dorudan gzlem yoluyla anlalmas" (aktuelles Vers
tehen). kincisi aklayc anlama (Erklarendes Verstehen), "o davran
yapmaya neyin ynelttiine bakarak da anlayabiliriz" (Weber,
1995[1922]:19).
"6. Btn bu durumlarda 'anlama', aadaki balamlardan birin
de anlam ya da anlam btnln yorumlama yoluyla kavramak de
mektir: a) (rnein tarihsel yaklamda olduu gibi) somut bireysel etkin
liin gerekten kastedilen anlam; ya da b) (rnein kitle olaylannn sos
yolojik incelemesinde olduu gibi) gerekten kastedilen anlamn ortala
ma ya da yaklak bir biimi; ya da c) belli bir sklkla grlen bir olayn
bilimsel olarak ortaya konmu an rneini (dnsel rnek= ideal tip) be
lirten anlam" (Weber, 1995[1922]:20-21).
"7. Bir gd, eylemde bulunan kiiye sz konusu davrann uyum
nedeni olarak grlen bir znel anlam btnldr" (Weber,
1995(1922):24).
"8. (Bizim kullandmz balamda) anlalr olmadklar iin 'sos
yolojik olgu ya da kural' saymadmz sreler ve dzenlilikler, kuku
suz bu yzden daha az nem tayor deildir."
"9. Bizce, 'zel bir eylemin znel olarak anlalabilir ynelimi' an
lamnda etkinlik, ancak bir ya da birok tekil kii biiminde varolabilir"
(Weber, 1995[1922]:26).
302 inc blm

"10. Sosyoloji, rnek (tip) kavramlar gelitirir ve inceledii konu


nun oluumundaki genel kuralllklar (dzenlilikleri) ortaya karmay
amalar." (Weber 1995(1922):36). "Bu durumda 'dnsel rnek' niteliin
deki terimleri semek zorunlu olmaktadr" (Weber, 1995(1922):40).
Weber, anlama ve aklamay Dilthey' den ald, sosyolojiye uyarla
d. Her ilikide eyleyicinin / ajann belirli deer ve amalara ncelik ver
mesi, onu anlamlandrmas yani bir tr "znel ynelim" sz konusuydu
(Freund, 1997:175). Croce ile benzer ekilde "deerlerin", zellikle de
ahlaki bir nitelik tayanlarnn znel olduklarn ve deneysel yolla tre
tilemeyeceklerini kabul etmekle birlikte, tarihi aklamalarda yasa olma
sa bile nedensele yakn bir aklayc ereve aryor, bunun iin sezgile
rin yetersiz olacan dnyordu. Hipotetik de olsa "nedensellik" ve
"etik tarafszlk" ilkelerini srdryordu. Bununla birlikte Dilthey ve
Rickert'ten tretilebilecek metot ve nesnenin ayn eyin farkl ynleri ol
duunu kabul ediyordu. Toplumsal ve kltrel dnyann anlam verme
ye bal olmayan sabit bir gereklii yoktu ve Dilthey'in "yeniden dene
me", Croce'nin "yeniden dnme" dedikleri bir tr hissetme-sezme
empati kurma yolu ilerletilerek pozitif yaklam da tmden dlamak
szn (nicellikleri de dikkate alarak) "Verstehen" (anlama-idrak) gerek
letirilebilirdi. Bunlarn da snanabilirlii salanmalyd (Hughes,
1985:264-269).
Snanabilirlilii salanmaya allsa da sonuta "Verstehen" (anla
ma) bir miktar eksiklik ve keyfilik ieriyordu. Sorel'in "diremption" diye
adlandrd eye yakn bir terimle Weber, bunu "ideal tip" olarak adlan
drd. deal tip, sonuta zihinsel olarak kurgulanm somut gerekliin
dank eitli elerinin analitik bir bireimiydi. "Devlet" veya "kilise"
gibi genele ilikin veya "kapitalizm" gibi pr idealize edilmi grngler
di. Olay grmeye ve snrlandrmaya yarayan bir tr yapay kavramlard.
nsan dnyasn aklc biimde anlamaya ynelik soyut kuramsal ina,
rencileri Schumpeter'in adlandrmasyla "model" oluturma idi (Hughes,
1985:269-271 ).
"deal tip trnden yaplar, tarihsel bir olgunun tipolojik yerini be
lirlemeye yarar. Olgularn belirli bir ayrnhda ya da tm zellikleriyle,
tiplerimizden birine yaklap yaklamadn grmemize, tarihi olayn
kuramsal tipe yaklama derecesini belirlememize yardm ederler. Bu a
dan kuramsal tip yalnzca, daha anlalr bir dzenleme salayan ve ter
minolojiyi kolaylabran bir teknik geretir. Yine de belirli koullarda, ya-
max weber 303

rablan yap daha fazla anlam tayabilir. nk mantksal ve teleolojik


'tutarllk' anlamnda olmak zere, fikri-kuramsal veya pratik bu g . . . "
"Ratio etkisi. . . rasyonel kalplar . . . " (Weber, 1987:279).
Yine Weber'e gre, gereklik kendini bize art arda veya birlikte or
taya kp kaybolan sonsuz saydaki olaylarla sunar. Analizlerde ancak
bunun sadece bir ksm ele alnabilmektedir (Keat & Urry, 2001:314).
Weber, deer yargsnn doruluk veya yanllnn sylenemeye
ceini; dolaysyla "deer-serbestlii" albnda bilim kiilerinin birbirine
rakip nemli ahlaki doktrinler arasnda rasyonel ve nesnel bir karann ve
rilmesinin imkansz olduunu ileri srer (Keat & Urry, 2001:313). Fre
und'a (1997:185-188) gre, "deer-serbestlii" ile Weber, bilimin ve sosyo
lojinin snrlanna dikkat ekiyordu.
Bu almalarnda nemli oranda polemiki bir dille bir yandan in
san bilimlerini ksrlahran pozitivizm-doalolk, dier yandan bilimsel
yaklamdan uzaklama riski oluturan idealizm arasnda mcadele edi
yordu (Hughes, 1985:261). Ancak Keat & Urry'ye (2001:338) gre, belirle
nimcilik ve relativizme kar gelitirilen bu iddialar yarulgldr. nanla
rn / deerlerin nedensel aklamas ile doruluklarnn uyuturulamaya
ca grne kablmyoruz. Kald ki pr relativizmin kabul de kendi
iinde eliiktir.
Weber'e gre de, bilimlerin nihai amaa nesnel bilgi ve kesinlie
ulamakbr. Bu haliyle pozitivist ve marksist anlayla rtmektedir. An
cak sosyal olgulann doas buna uygun deildir. deal tip, anlamlan
amalara (gdlere) balayan yorumcu-nedensel bir ieriktedir (Swinge
wood, 1998:181-182). Eylemi aklayabiliriz, ancak arkasndaki motifleri
(nedenleri, erekleri) onlann belirli llere sabit olarak vurulamazl do
laymnda anlayabiliriz. Dolaysyla Weber, pozitivizm veya materyalizm
yerine ideal tipleri neriyor.

nsan eylemlilii de akld deil, hesaplanabilir bir eydir. Ancak


bireyin eyleminin znellii dikkate alnmak durumundadr. Yine "ama
ynelimli" ile "deer ynelimli" oluu dikkate alnmaldr. Bunlar akld
deildir. Doruluk ile iyilik arasnda da belirli bir tarihsel iliki yoktur.
Hatta Kalvinizm ve ileci Protestanlk, "meslek"e, disiplinli bir ekilde
parasal kazan peinde komaya irrasyonel bir itki salambr (Giddens,
2000:48-51).
304 nc blm

Sadeletirme ve bir miktar da basitletirme (saflabrma) yaplrsa,


Weber'in bilim ve yntem anlay amalan anlamayla, aralar akla
mayla eletirerek gsterilebilir:

Rasyonalite: 1.Amalann nitelii; 2.Amalar ile aralar arasndaki


ilikinin nitelii ve derecesi

Neden kh, sonu


Anlama Aklama
Felsefe Bilim
Etik Teknik akl
Politika Mzik
Din Etim
Sanat
Aklclk, Brokrasi,
Hesap kitap letme, ehir
Protestanizm, Kapitalizm,
Pritenizm Biriktirme,
Yahnm

Toplu ve / ya toplumsal sre, yap ve eylem

Weber, anlayc aklama (versthende Erkliirung) ile aklayc anla


may (erkliirendes Verstehen) arasnda bir kartlk kurmaz; anlamann ne
densel ilikileri (Kausalzusammenhiinge) ile anlam ilikilerini (Sinnzusam
menhiinge) birbiriyle geiken dnr. Aynca nedensel oulculuu esas
alr (Freund, 1997:176).
Weber, (1918 [2004]:167) "Meslek Olarak Bilim" adl son konferans
larndan birinde, Platon' a ve "maara" retoriine de gnderme yaparak,
"Rasyonelleme, entelektelleme ve bilhassa dnyann 'byden arnd
rlmas' ile birlikte en mutlak ve yce deerlerin kamusal alan terk ebne
si ( . . . ) an kaderidir." diyor ve devamnda, Weber'in her zamanki tavr
na uygun bir ekilde, "enetelektel drstlkle", "peygamberler bekleme
yerine" bilim kiilerini "sabaha kmak" iin zerlerine den aktif grev-
max weber 305

leri yerine getirmeye (lkenin durumu iin inisiyatif almaya) davet edi
yor (Weber, 1918 [2004):167).

4. Deerlendirme
Weber'e gre farkl gdlenme ve aklalatrma (rasyonalizasyon) biim
leri; farkl eylem, ynetim ve dolaysyla farkl toplum / lama biimlerine,
hatta farkl bilim ve yntem anlaylarna denk dmektedir. Tm incele
me ve almalarnda da dorudan veya dolayl bir ekilde bu sistemati
e dayal analiz ve deerlendirmelerde bulunmaktadr.
Farkl rasyonalite biimlerinin (farkl tinselliklerin) birbirine dn
ebilirlii de sorunludur (evrimci bir ekilde ilememektedir). Hatta bun
larn hangisinin daha geerli (hakl, doru) olduu da bilimsel olarak sy
lenemez.
Ancak yine de kendi iinde katlap ilevselliini kaybetmeye ba
layan rasyonaliteler, baka rasyonaliteleri zorlayabilir. Yani her rasyonali
te ve toplum, isel elikiler ve dinamikler tamaktadr. Belirli bir top
lumda az ok karizmatik, geleneksel ve yasal meruiyetler arasnda by
le dnmler veya gelgitler sz konusudur.
Bu elikiler ve Weber'in yaklam belirli balklar alhnda toplana-
bilir.

4.1. Marx ve Marksizmle likisi ve Ayrmas: Weber "Burjuva Marx" M?


Weber 1882'de Heidelberg'e niversite renimine gittiinde artk sosya
list gruplarla tanyordu. Ancak liberal ve burjuva eilimleri tm yaam
boyunca daha ar bast.
Weber, Protestan Ahlak'nda Marksist "ideoloji" ve "styap" ana
lizleriyle hesaplamaya giriyor, dnce sistemlerinin ekonomik faktrle
re indirgenemeyeceini ileri sryor, tarihsel gelimede "dncenin ro
l"n gstermeye alyordu. Ayrca Almanya ve Bismarck dnemini
Marksistlerden farkl yorumluyordu (Giddens, 2000:29-31, 41). 1904 ve
devamnda Almanya ve Rusya zerine yazlarnda da bilimsel bilginin
gereklii (nesnellii) ile sosyal politikann gerekliini ayrmaktayd.
Junkerler (toprak aalar), burjuvazi ve iilikle ilgisi olmayan bir
zmreydi ve tayclklar skntlyd. Sa muhafazakar milliyetiliklere
de, Marksist sosyal demokratlara da mesafeliydi. Muhafazakarlar koru-
3o6 nc blm

yucu gmrk tarifelerini savunmakla, sol liberalleri de g/iktidar boyu


tunu yeterince deerlendirememekle eletiriyordu (Giddens, 2000:29-31,
41 ).
Weber, ekonomik olana kyasla siyasi olann zerk karakterini ke
sin biimde ifade ediyordu. Yasal-rasyonel devlette hiyerarik otorite sis
teminde "iblmne dayal uzman memur snf" devletin idare arala
rnn mlkiyetinden tamamen uzaklabrld (mlkszletirildi). inin
retim aralarndan ayrbrlmas, rasyonelleme srecinin bir parasy
d. 1918'de Marksist esasl Alman Sosyal Demokrat Partiye yaknlar an
cak Bernstein gibi ii ve uzman gruplarn proletarleme yerine vasf ka
zanarak varlklarn srdreceklerine inanr. Brokratikleme de, kapita
lizmin ekonomik rgtlenme ve planlamay gerekli klmasndan dolay
srecektir (Giddens, 2000:43-44).
Weber, tarihi dnemlerin determinist yorumlarn benimsemez.
"Ekonomik", "ekonomik olarak koullanm" ve "ekonomik olarak
nemli" olgu ve olaylar arasnda ayrm yapmaya alr. "Ekonomik
olan" ile "teknolojik olan" da ayrmaya alr. Snf abmalanrun ne
mini daha yumuak ele alr. "Olguyla deer arasnda tam bir manbksal
ayrm olduundan" hareket eder (Giddens, 2000:74-77).
Weber Marx'tan, her eyden nce iktisadi olaylarn yannda farkl
gdlerle de sosyal eylemin olabilecei (hatta saf iktisadi davrann top
lumsal bir eylem saylmayabilecei) ve yine tarihi geilerin o kadar krl
gan olmayaca (hatta birbirine dnme potansiyeli tad) konularn
da ayrlmaktadr. Dolaysyla ekonomi kadar hukukun ve siyasetin de; s
nfsal ayrmalar kadar din, stat-onur dzeni ve partilerin de etkili oldu
unu ileri srmektedir. Ekonomik kar, sosyal eylemin ana itkilerinden
biridir ama tek bana deildir. Toplumda iktidar (iktidar eilimi) daha
kapsaya temel gdy/ itkiyi oluturmaktadr: "Toplumsal eylem ile de
eylemde bulunan kiinin ona verdii znel anlam dorultusunda baka
larnn eylemlerini dikkate alan ve buna uygun olarak srdrlen eylem
leri anlyoruz" (Weber, 1995[1922):10-11).
Hughes'a (1985:273-274) gre Pareto ve Croce'nin aksine Weber
Marx' a kartlktan ok, onun gibi bir tr felsefi sosyoloji yapyor ve tari
hi maddeciliin ve toplumsal kuramlarn tek yanlln tek ynl yeni bir
aklamayla geniletiyor, retim aralarnn ncelenmesini aklalkla r
ttryordu. Parsons'a gre, Weber iin kapitalizm-sosyalizm ayrmn
dan daha ok brokrasi ve rasyonalizasyon tiplemelerinde "niha-
max webef 307

i deerler ve deer tutumlar seti" daha nemliydi. Snf, ekonomik kar


lar etrafnda birleirken; stat grubu (stand-zmre) ise ayrcalk ve onur
dncesine gre ekilleniyordu (Hughes, 1985:274-275). Lwith'in belirt
tii zere, Marx'n ekonomik etkenleri ile kardan tinsel etkenleri de bir
letiriyordu (Hughes, 1985:277).
Freund'a (1997:173) gre Weber'de her bir e kendi bana, dier
leri ile birlikte ve dierlerini etkilemede bir yere sahiptir. Bu durum "hi
bir etkinliin son zmlemede dierlerinin temeli olmad anlamna ge
lir. Bu noktada onun Marksizmle ayrl kesindir. ( . . . ) bu trden bir ner
me temel'in (hypostasis) metafizik alanna aittir; nk bilimsel olarak
gsterilemez."
Marx, tarihten soyutlandnda ideoloji ile toplum arasndaki ili
kinin anlalamayacaffi varsayyordu. Servet iin servet biriktirme, Ro
ma Dnemi ile birlikte balamaktayd. Para ise btn niteliksel ilikileri
niceliksel deerlere dntrerek evrenselletiriyordu. Sonuta Marx ve
Hegel, tarihe rasyonel bir karakter verirken, Weber eylemin ve tarihin
(karizmann) irrasyonalitesini dikkate alyordu. Ancak Weber de brokra
sinin formel rasyonalitesi ve genilemesinin irrasyonalitesini grmekte
glk ekiyordu veya bir k gremiyordu (Giddens, 2000:80-87). Marx
(mlkiyetin radikallemesi) ile Nietzsche (iktidarn radikalletirilmesi)
arasnda, Giddens' a gre, Weber, Nietzsche'ye daha yakn olan iyi bir gi
riimdir (Giddens, 2000:269).
Marx ekonomiye yani sosyal yaamn maddi temellerine odakla
nrken, Weber iktidara yani brokrasinin, ynetim ve siyasetin mekaniz
malarna younlamaktadr. Max, diyalektik tarihi materyalist yntemi,
Weber anlamac ideal tipletirmeyi ne karmaktadr. Marx, toplumcu
eilimlerin taycs iken, Weber teknik rasyonalitenin ba mimardr.
yle ki, iktidar salamlatrmaya ynelik ynetim iletmecilii temel
urasdr. Dolaysyla kuramsal almalarnn yan sra, askerlik hiz
metleri ve Anayasa komisyonu yelii gibi grev ve rolleri de anlaml
dr.
Weber'e gre her tr siyaset de, sonuta iktidar mcadelesini ier
diinden evrenselci bir siyaset abesti. Son nokta "Alnan ulus-devletinin
karlaryd" (Giddens, 2000:37). Oysa Marx evrenselci dnyordu.
zetle, Marx'ta insan (zellikle de emeki) odak alrup iktidar sor
gulanrken, Weber, hep iktidar (idari kurum, devlet, iletme, brokrasi)
3o8 nc blm

odakl olarak konuya yaklamaktadr ve insani bir seenek de sunma


maktadr.
Ancak Turner'a gre; Weber'in almalarnn Marksizm'e bir yant
olduu ileri srlse de, kapitalizm iin gerekli olan burjuva snf, para
ekonomisi, ehirleme, zgr emek pazar ve rasyonel hukuk gibi n ko
ullar zerine eitli sav ve almalar bulunmakta; Marx'n Asya Tipi
retim Tarz (ATT) ile Weber'in Dou Patrimonyalizmi iddias arasnda
da benzerlikler olduu ileri srlmektedir. Marx'n ekonomik gcn te
kellemesi zerine savlan ile Weber'in siyasal gcn tekellemesi ile ilgi
li perspektifi arasnda da benzerlikler kurulmaktadr (Tumer, 1997:21 ).
Gerth ve Mills'e (1961 ) gre Weber, Marx'n iktisadi materyalizmini aske
ri ve siyasi bir materyalizm ile tamamlamaktadr (Tumer, 1997:46).

4.2 "Karizma" Konusu veya almalarnn Baz Siyasal Sonulan:


Kurumlama, Brokratik Despotizm, Demokrasi, Liderlik
Marksizmle ilgili tutum ve konumlan dnda, Weber'in almalarnn
etki ve sonulan ile ilgili bir baka nemli iddia, daha sonraki Nasyonal
Sosyalizme etkisinin ne olduu konusundadr.
Her eyden nce Weber'in ilgisi, zellikle de yneten ve ykselen
snflarn siyasi nitelikleriyle ilgiliydi (Giddens, 2000:29).
Demokratik ynetimlerin zorunlu olarak brokratik sreleri arhr
d, bunun da sonucunda oluan "denetimd brokratik tahakkm"
(ve dolaysyla profesyonel siyasetilerinin tahakkmn) arhrd gr
ndeydi. Bunu nlemenin yolu olarak karizmatik liderlii gryordu.
Kans Marianne'ye gre, Weber'in SPD'ye kendini yakn hissettiini, an
cak Michels'e 1907'de yazd mektubunda da ifade ettii gibi kk bur
juva cesaretsizlikleri yznden "devletin Sosyal Demokrat Parti'yi ele ge
ireceini grmemiz gerekir" diyor, burjuvaya daha yakn duruyordu
(Giddens, 2000:30-32). Liderlik sendikalara deil, burjuvaziye verilmeli
dir. Komnist Manifesto'dada belirtildii zere, burjuva devrimci bir s
nf oluturuyor. Sendikalar denetleyici rolde kalmaldr (yka siyasi et
kilerini dizginlemeli). yi ileyen bir parlamenter sistem kurulamazsa,
parlamenter sistemin Sezarizme yol aaca grndeydi (Giddens,
2000:35).
1. Dnya Sava onu heyecanlandryor, milli bir siyasi hissin olma
ynn dier milletler karsnda yarablacak kolektif birliktelik ile doldu-
max weber 309

rulabileceini bekliyordu. 1917 ve devamnda siyasi liderlik oluumunun


nndeki esas sorunun "brokratik despotizm" olduunu belirtiyordu
ve bu eilim devlet dnda "uzmanlar"la yrtlen "idari" tasarruf (ka
rar) biimleri iin de geerliydi (Giddens, 2000:33-34). dari memur (b
rokrat) tarafsz olmak durumunda, ancak siyasi olan "tutkulu olmak" zo
rundayd (Giddens, 2000:46).
1. Dnya Sava sonras yaylmac politikalar eletirdii ve gl
bir parlamento arzusu iinde anayasa oluumuna ve Alman Demokrat
Partisinin kuruluuna destek verdii dikkate alnsa da 1. Dnya Sava s
rasnda Varova ve tesine kadar askeri sler kurulmas ve igalcilii sa
vunuyor (Gerth ve Milis, 1987:39). Sava sonrasnda da reel politikalara
uyumu savunuyor ki, bu tutumu genel bir eilimi olan g politikalarna
(konvensiyonalizme) denk dyor.
Weber'in psikanalitik zmlemesini deneyen Mitzman'a gre, ba
bas ile atmasn Junker'lerle ilikilendiriyor ama gerici toprak aal
veya muhafazakarla dayal grlere (ayn zamanda babasna) kar ol
makla birlikte ayn zamanda liberal-burjuva dzendeki rahatl burjuva
liberalizmin ve kapitalizmin dntrc gcn ne karmasna yol
ayor. Ancak Mommsen bu tr deerlendirmeleri ksr buluyor. Weber'in
cinsel gszlkleri, Nietzsche'nin etkileri ile karizma arasndaki iliki
lendirme, Pritenik bireysel ve sosyal etik ile Weber'in bireysel psikoloji
si arasnda yeniden balar kurulabilirse de bu tr aklamalar yetersiz ka
lyor (Mommsen, 2004:458-459).
Weber, kapitalizmin formal rasyonalitesini maddi irrasyonaliteyle
(tutumlulukla, ilecilikle) ilikilendiriyor ve tekrar iilerin iverenlere
boyun emesini de kapitalist sistemin zgl maddi irrasyonalitesi olarak
deerlendiriyordu. Kapitalizmi de verili almyor, sosyal devlet ile dzel
timde bulunulmasn arzuluyordu (Mommsen, 2004:463-464). An kah
lamaya kar da karizmatik liderlii ngryordu.
Gerth ve Milis' e (1987:45) gre Weber, veri ynlarna gml kar
lahrmal incelemeler yaparken arkasndaki kurallar bularak byle bir
bilgi ile iktidarn yakalanaca umudunu tayordu, "gsz bir adamn
bilgi peindeki serveninin ardnda yatan etmen buydu."
Weber'in demokrasi de dahil her eye pragmatik bak, karizmatik
nder aray, Makyavelci tutumu daha sonraki Nazizme etkisi olduu
ynnde bir ba kurulmasn hakl klsa da, Gerth ve Mills'e (1987:41) g-
310 icnc blm

re bu ar bir yorum olur, nk ayn zamanda hmanist ve rklk kar


t grleri vard. Aron'a (1986:542) gre ise Weber, rklk karh olma
y brakn, bizzat bunu destekler nitelikte grlere sahiptir. Weber de
mokrasiye ilkeden ok koullar nedeniyle tarafl, her eyin zerine yerle
tirdii deer ulusun ycelii idi. Yeni bir Makhiavel saylabilir; demokrat
olmaktan ok Nietzschecidir. Hatta yaylmac bir milliyetidir. H. Marcu
se' a gre "Kristallemi bir dnce olarak makine yansz deildir. Tek
nik akl, her ada egemen olan akldr, bu kendi yapsnda deitirilebi
lir, o bir zgrletirme arac olarak kullanlabilir. Max Weber iin bu ola
slk bir topya idi. Bugn hakl olduu grlyor" (Aron, 1986:544).
Hughes'e gre de, "Weber'in kiisel nderlii zleyii -skp ata
mad ulusuluunun yan sra- onun siyasal dnnn tm temeli
ni sorgulamamza yol amaya yeter" (Hughes, 1985:287).
Ancak Weber, karizmatik liderlie zlemi ve ulusuluu demokra
tik rejimle aykr grmyor, bunlar birbirini dengeleyici olarak deerlen
diriyordu: "Demokratik kurumlarn kararl taraftarlar -ki ben yleyim
kurulu bir hanedann kaldrlmasn arzulayamaz. nk o, askeri dev
letlerde, grgsz komutanlarn Sezaryen iktidarn nleyecek, tek ekil
olmasa bile, en iyisidir" (Weber, 1987(1906):304).
Giddens' a (2000:59-62) gre, Makyavelizm de, Alman emperyaliz
mini vd de, Nietzscheci "aristoratik ahlak"l da Weber'i tam yan
stmamakla birlikte ancak "g-karlar" gzetilerek ilerleme salanabi
lirdi. Hem bilimcilik hem de sezgicilii reddetmi, rasyonel ile irrasyonel,
nesnel ile znel arasnda belli bir ereve kurmaya almbr. Yani Marx
ile Nietzsche'yi birletirmeye alr. Ancak Marx'tan ok Nietzsche'ye ya
kndr.
1918'de "Alman Devletinin Gelecekteki Biimi" [Deutschlands
knftige Staatsform] adl deerlendirmesinde Alman Cumhuriyeti Baka
n'nn halk tarafndan seilmesini neriyor ve daha sonra bunu Weimar
Anayasasna geiriyordu (Giddens, 2000:34). Bunun ileride Hitler'in ikti
dara geliine kaynaklk ettii iddias bulunuyor.
Weber'in Nazizme dorudan bir etkisinin olup olmad tarhlma
ya devam edecek gibi gzkse de, en azndan konvensiyonalist eilimle
ri grmezden gelinemez. Weber'e gre, "Eylem, zellikle de toplumsal
eylem, daha da zel olarak toplumsal iliki, meru bir dzenin varl ta
sarmna gre ynlendirilir." Byle bir dzen "geerlilik" (Geltung) -me-
max weber 311

ruiyet- tar (Weber, 1995(1922):56). Meru dzen ise iki yolla, yani iten
kabulle (duygusal ballk, deer verme veya iman yoluyla) ve daha
nemlisi dsal, yani adetler (konvensiyonlar) -knama vb.- ve hukuk
(Recht) -fiziki zorlama, kstlama- yoluyla gvenceye alnabilir (Weber,
1995(1922)60-61 ) . Demokrasi (seim, seme ve seilme -"ynetilenlerin
keyfiyeti") bir tr pltokrasi saylyor ve bunun yerine brokrasi (snav,
atama ve disiplin - "rasyonalizasyon") savunuluyor (Weber,
1987(1922):214). "Makyavel... kentlerin bykln kendi ruhlarnn
kurtuluundan stn tutan yurttalar vdrtr" (Weber, [1918)
1987:123). Konvensiyonalizm ise, Frankfurt Okuluna gre faist karakte
rin temelini oluturmaktadr.

4.3. Saf ve Pratik Ahlak: Sorumluluk Ahlak veya Konvensiyonalizm


Weber, dnce sistematiini siyaset ve ahlaki konularda da benzer ekil
de srdrr. Deer-ynelimli rasyonalite ile mutlak-erekler ahlakn r-.
ttrmekte, dini eilimleri de, Marksizmi de, ideoloji partilerini de bu
kategoride deerlendirmektedir. Sonuta gerek siyasette, gerekse bireysel
olarak burjuvalara has kabul ettii "sorumluluk ahlaknn" dikkate aln
masn nermektedir.

"Bir Meslek Olarak Bilim" ve "Bir Meslek Olarak Siyaset" (1918-


1920) konferanslar, ki Weber daha Strassburg'ta iken (1883'l yllar)
"sorumluluk ahlak" ile "mutlak erekler ahlak" arasnda ayrmlar ya
pyordu (Gerth ve Milis, 1987:9). "Ama mutlak erekler ahlakna daya
nlarak inanlar sava iinde mutlak iyilik aranrsa, amalar zarar
grr ve kuaklar boyunca gzden der, nk sonular iin sorum
luluk yoktur ve ie karan iki eytani g aktr iin karanlktr... "
(Weber, [1918) 1987:124). Bir dier deyile Weber iin siyaset, "mutlak
erekler ahlak" yerine daha ok "sorumluluk ahlaknn" srekli dikka
te alnmas, pragmatik baar veya yenilgileri gze almay gerektiriyor
du.

Zaman zaman bunun da paradokslarn yaamakta, ikisinin birle


tirilebilecei gibi bir umut tamaktadr: " ...mutlak erekler ahlak ile so
rumluluk ahlak mutlak ztlar deil birbirlerinin tamamlaycsdrlar; an
cak ikisi bir araya geldiinde gerek bir insan - 'siyasete grev duygusu
ile balanabilecek' bir insan - meydana gelebilir" (Weber, [191 8)
312 nc blm

1987:124). Zaten kendi yaam deneyimi iinde de sosyal demokratlarla


(sosyalistlerle) liberalleri birletirmeye, en azndan uzlahrmaya alm
hr.
1. Dnya Sava yllarnda yeniden popler ve aktif olarak olayla
rn ve siyasetin iine girii, Alman Demokrat Parti'nin kuruluu, M
nih' teki Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'ne destek olmas, Oswald Spengler
ile gr alverileri, "Bir Meslek Olarak Bilim" ve "Bir Meslek Olarak Si
yaset" konferanslar, younlaan paradokslarn da gsteriyordu. Weber,
giderek eitli deer alanlarnn uzlahnlamaz olduunu grd. "Dada
ki Vaiz'in 'nihai hedeflerini' ieren etii sese, dnyadaki yaama kabla
mazd . . . halkla ilgili olaylarda etk.irlikte yer almay seerse, kendi kiisel
ahlak standartlarna pekala zarar verebilecek bir 'sorumluluk etiine'
mahkunf olmu demekti" (Hughes, 1985:283-284).
Weber'in burada da genel eilimi devam etmektedir. ktidar iin
"deerleri" ikinci plana itmekte; ama rasyonel eylemi uzlamla rt
trmektedir.

Hatta "deere kaytszlk" alhnda her hangi bir "erein/ etiin / de


erin" nceliinin "bilimsel" olarak sylenemeyeceini ileri srmektedir.
Bilimsel amal bir almann sadece gerei ortaya koymay temel deer
yapmas asndan dier deerlerden farkllahn, dini veya baka bir
deere bakaca bir nceliinin olmadn ileri srmektedir.

4.4. dealizm ile Pozitivizm, Kesinlik ile Bilinemezcilik, zne ile Top
lum Arasnda Gelgitler
Metinlerin daha ok fikir ve dnceler (soyutlamalar) halinde ortaya
konmas bir yandan Weber'i zayflatyorsa da dier yandan gerek We
ber'i, gerek onun felsefi sosyolojisini anlamakta ayn ve ok deerli bir ha
le gelmektedir. Snf, stat, karizma, brokrasi. . . Parlak takipilerinden
Parsons' a gre, bunlar, idealist gelenein tarihsel greceliinin en gzel
rndrler. Rossi'ye gre ise idealizmden daha ok, ideal tiplerin tarih
sel almn sunuyor ve "tarihsel bilginin yntemlerine bal" kalyordu
(Hughes, 1985:280-281).
Weber, her eye karn aydnlanmaa ve hmanistti. Croce ve Pa
reto gibi, yalnzca aklc ek.ilde anlalabilir olanla ilgiliydi. Manhkd
ve duygusal olan ancak arhklard (Hughes, 1985:285). Yine de Mosca ve
max weber 313

Pareto ile koutluk iinde gcn, elitlerin ve etik d davrann ezici et


kisini grd. Bilindnn reddi, Dilthey ve Croce' da geerli grd
toplumsal alanla ilgili dn de yok saymad (Hughes, 1985:287-
289).

Weber'in bir baka tezat da, kendi dncesindeki rtk grecili


i reddebnesiydi (zellikle "Etik tarafszlk"ta 1917-1918 "Der Sinn der
'Wertfreiheit' der soziologischen und konomischen Wissenschaften"
[Sosyoloji ve Ekonomi Bilimlerinin 'Deerden zerkliinin' Anlam]
(Archiv, 1917-1918). Aslnda ahlaki veya tarihsel gerekliin metafiziksel
kesinliini kabul ehniyordu, bunlar inanlarna bir temel grmyordu.
zgrlkle akl arasndaki elikileri gryor ancak Freud gibi aklc k
lnm bir toplumda zgrln yaayabileceini umuyordu (Hughes,
1985:286).
"Nedensel zincir, teknik olandan ekonomik olana, baka zamanlar
da politik olandan dinsel olana gidebilir. Bu oulcu nedensellik srecini
tek bir mola yerine gtrmek olanakszdr. Yine de onun Protestan etii
incelemesinde sergiledii gibi, belirli dinsel ideolojiler iinde, kltrn
dnmn baaryla gerekletiren ikin zellikler vardr: yleyse We
ber, evrim teorisini reddetmesine ramen, rasyonelleme argmanyla
benzer bir bak asn benimser grnyordu. ( . . . ) Bir baka deyile We
ber'in sosyolojisi, kesinlik ile bilinemezcilik kutuplan arasnda, aktif fail
olarak zne ile dsal belirleyici sre olarak toplum arasnda kararsz bi
imde gidip gelmektedir" (Swingewood, 1998: 191 ).
Hughes'e gre Weber, pozitivist ve Marksist gelenekleri dogmatik
gryor, idealistlerin de omurgasz 'sezgicik'ine uzak durmaya alyor
du. Bunlara kar "toplumsal dnceyi, yalnzca sonularyla yarglan
may talep eden 'kurgusal' bir kurama demirlemiti" (Hughes, 1985:289).
Yorumcu anlama ve olas nedensellik eklinde zetlenebilecek yn
tem anlay ile gd, ideal tip veya eylem tiplerinin apozitivisit veya an
tipozitivist ereveye oturtulmas hatal olur. Aksine, Weber, toplumsal
ilikiler ve brokrasiyi modem bir ilehnecilik anlay ile ele almakta ve
rasyonalizmin "saf tipi" zerinden pozitivizme eklemlemeye uramak
tadr.
Byle bir aray, Yeni Kantlk veya sentetik apriori tr bir yakla
ma yakn saylabilir.
314 nc blm

4.5. Toparlama: A:tlama ve ktidar


Weber'in dnceleri ve sosyolojisi ile ilgili birbiriyle eliik eitli iddia
lar ortaya ahlyor:
Comte'un takipisi saylacak tarzda Durkheim ile birlikte mo
dem sosyolojinin bilimsel (pozitivistik) kurucusu mu?
Windelband ve Rickert ile birlikte, Yeni Kant izgide sosyal ey
lemin "sentetik apriori" epistemolojisini mi oluturmaya al
yor? (pozitivistik sosyolojiye kar fenomenolojik mi -olgusal
aklama yerine anlamac sosyoloji, "saf" ve "ideal" tipler),
Marksist (tarihi materyalist) etki alhnda ona kar Sombart ve
Simmel ile birlikte rasyonalist bir sosyoloji mi kuruyor; Fleisc
hmann' a gre, "Butjuvazinir Marx'" m? (retim tarzlar yeri
ne rasyonalizm tarzlar veya belirli formlar),
Psikolojik sosyolojiye kar geistik (tinsel, ideolojik) sosyolojiyi
mi ne karyor? (Wund yerine Hegel ve Tnnies).

Bunlarn hepsinin birlikte olmas, elbette mmkn deiL Max We


ber, grece daha ok:

1 . Ontolojik (ierik ve konu) olarak


her sosyal eylem tipinin arkasnda ona uygun bir gd setinin
yer aldn,
bu gdlenmenin belli bir rasyonaliteye (veya irrasyonaliteye)
-aklclahrma biimine- denk dtn,
rasyonalite-aklclabrma biimlerinin geistik olarak (insani ve
kltrel tarihi birikimin toplamnca) belirlendiini ve
eylemcinin ve toplumlarn belirli bir znel/ zgl ynelimi de
ierecek ekilde baz anlam vermelerle (farkl rasyonalitelerle,
tinselliklerle) hareket ettiini; dolaysyla birbirine gre deersel
stnlklerinin sylenemeyecei,
bireysel, toplu ve toplumsal eylem ve gdlenme, rasyonalite,
tinsellik arkasnda daha genel bir ilke aranacak olursa bunun
"stnlk salama/ iktidar/ otorite" arayna balanabilecei
ni;
max weber 31 5

2. Epistemolojik (metodolojik) olarak


oklu nedensellie (eitli etmenlere) i ie ve isel elikileri ile
birlikte dikkat edilmesi gerektiini,
eylemin ve toplumlarn kah nedensellik yerine modellemelerle,
saf tipletirmelerle, ideal tiplerle daha iyi anlalabileceini,
anlamann ayn zamanda fenomenolojik olduunu (her tiple
tirme ayn zamanda zihne, anlaa ilikin fenomenolojik bir i
lem, bir tr sentetik apriori},
eylemci ve arabncrun belirli znel/ zgl anlam verme ve y
nelimle de eylemini/iini srdrdn (dsal somut neden
lerle isel gerekelerin o kadar kolay aynbnlamayacan),
belirli bir deerin stnlnn bilimsel olarak sylenemeye-
ceini (deerden zerklik) kabul ettii sylenebilir.

Dolaysyla belirli etkiler tamakla birlikte

Pozitivist deildir,
Materyalist deildir,
Yapsalc deildir,
Fonksiyonalist deildir.
Weber; konu ve yaklam benzerlii dikkate alnrsa grece daha
ok Machiavelli, Hobbes, Kant, Hegel, Nietzsche'nin devam; rasyonalist,
idealist gelenekte; konvensiyonalist oportnist bir eilimde saylabilir.
Dnce (etik, rasyonalite, moral deerler, ynelimler) ile eylem,
eylem ile dnce, kltr (tarih, tinsellik) ile toplum, toplum ile kltr,
grgl veri ile kurgu, kurgu ile grgl veri, nesnellikle znellik, znellik
le nesnellik, gerek ile bilgi, bilgi ile gerek, genel olarak varlk-bilgi-etik
sanat arasndaki ba "ideal tipler" zerinden oluturmaya almakta;
sosyal olgu ve bilimlerde (sosyoloji, tarih, iktisat, din, hukuk, siyasette)
bir tr sentetik apriori kurgulamaktadr (bu adan felsefi temel problem
lere de ynelik bir giriim saylabilir).
nsan, toplum, onlara dair eylem; dsal (objektif) artlan da dikka
te alnmakla birlikte sonuta anlama (rasyonalitelere) dayal ve anlam ve
rilerek yaplmakta olup, dolaysyla ancak anlam da anlalmaya alla
rak kavranabilir.
31 6 nc blm

ktidar aray da tm bu srelere elik ehnektedir. Bilgi ve dzen


iin objektivizm; bilme, ilerleme, g ve iktidar iin ise irade (karizma) ge
rekmektedir. Rasyonalite ile irrasyonalite birbirine elik ehnektedir.

Weber'in Baz Eserleri


1889 "Ortaa Ticaret Kurulularnn Tarihi" [Zur Geschichte der
Handelges,ellschaften im Mittelalter] (Doktora Tezi). Berlin niversitesi.
1892 "Ostelbik Almanya' da Tarm ilerinin likileri" [Die
Verhiiltnisse der Landarbeiter im ostelbischen Deutschland]. Leipzig: Schriften
des Vereins Verein fr Sozialpolitik. 55.
1895 Heidelberg'teki Al Konumas [Antrittsrede].
1895 "Der preuBische Gesetzentwurf ber das Anerbenrecht bei
rentengtern", Soziale Praxis, 4.
1895 "Eskia Tarm Tarihi" ["Agrargeschichte des Altertums",
Handwrterbuch des Staatswissenschaften].
1895 "Brsenwesen", Handwrterbuch der Staatswissenschaften.
1897 "Brsengesetz", Handwrterbuch der Staatswissenschaften.
1903-1906 "Roscher ve Knies ve Tarihi Ulusal Ekonominin Mantk-
sal Problemleri" [Roscher und Knies und die logischen Probleme der his
torischen Nationalkonomie] (Schmollers Jahrbuch, XXVII, XXIX, XXX,
1903-1906 ).

1903-1920 (mesletalar Edgar Jaffe ve Wemer Sombart'la birlikte


editrlk). Sosyal Bilimler ve Sosyal Politika Arivi Dergisi [Archiv fr
Sozialwissenschaften und Sozialpolitik]
1904 "Sosyal Bilimsel ve Sosyal Politik Bilginin 'Nesnellii'" [Die
'Objektivitat' sozialwissenschaftlicher und sozialpolitischer Erkenntnis].
Archive fr Sozialwissenschaften und Sozialpolitik. XIX.
1905 Protestan Etik ve Kapitalizmin Ruhu [Die Protestantische Et
hik und der Geist des Kapitalismus]. Archive fr Sozialwissenschaften
und Sozialpolitik. 1904 XX ve 1905 XXI. (Hayattayken baslan tek kitab)
1 906. "Protestan Mezhepler ve Kapitalizmin Ruhu" [Die protestan
tischen Sekten und der Geist des Kapitalismus] (Protestan Ethik'e 1906 ta
rihli ek).
max weber 317

1906 (S. J. Giwago ile birlikte) "Zur Beurteilung der gegenwartigen


politischen Entwicklung RuBlands" Archive fr Sozialwissenschaften
und Sozialpolitik. XXII
1906 "RuBlands bergangzum Scheinkonstitutionalismus". Archi
ve fr Sozialwissenschaften und Sozialpolitik. XXIII
1906 "Kltrbilimlerinin Mant Alannda Eletiriler ncelemeler"
[Kritische Studien auf dem Gebiet der kulturwissenschaftlichen Logik].
Archive fr Sozialwissenschaften und Sozialpolitik.
1906 "Krsal Toplumun Bilimin Dier Branlar le likileri" [The
Relations of the Rural Community to other Branches of Sciences]. Con
gress of Arts and Science, Universal Exposition, St. Louis. Boston and
New York: Hougton-Mifflin. C 7, s. 725-746.
1908 "Die sogenannte 'Lehrfreiheit' an den deutschen Univer
sitaten", Frankfurten Zeitung, 20 Eyll 1908.
1913 "Gutachten ber die Werturteilsfrage". . AuBerungen zur
Werturteilsdiskussion im AusschluB des Vereins fr Sozialpolitik. Manus
kript.
1913 "Anlamaa Sosyolojinin Baz Kategorileri stne" [ber eini
ge Kategorien der verstehenden Soziologie]. Logos, IV.
1915 "Dnya Dinlerinin ktisadi Etii: Giri." [Die Wirtschaftsethik
der Weltreligion: Einleitung]. Archiv.
1915 "Konfyenizm ve Taoizm" [Die Wirtschaftsethik der Weltre
ligion: Konfuzianismus und Taoismus]. Archiv.
1915 "Ara Deerlendirme" [Zwischenbetrachtung]. Archive fr So
zialwissenschaften und Sozialpolitik. Kasm 1915.
1917 "Yeniden ekillenen Almanya'da Parlamento ve Hkmet"
[Parlament und Regierung im neugeordneten Deutschland] Frankfurter
Zeitung (dizi makale).
1917"Seim Hakk ve Demokrasi" [Wahlrecht und Demokratie in
Deutschland]. Hilfe, Aralk 1917.
1917-1918 "Sosyoloji ve Ekonomi Bilimlerinin 'Deerden zerklii
nin' Anlam" [Der Sinn der 'Wertfreiheit' der soziologischen und kono
mischen Wissenschaften]. Archive fr Sozialwissenschaften und Sozial
politik. v.
318 cnc blm

1919 Alman Devletinin Gelecekteki Biimi [Deutschlands knftige


Staatsform]. Frankfurter Zeitung- Zur deutschen Revolution. Heft 2.
1919 "Bir Meslek Olarak Bilim" [Wissenschaft als Beruf) 1918'te
Mnih'te verdii konferans Duncker ve Humbolt tarafndan baslyor.
1919 "Bir Meslek Olarak Siyaset" [Politik als Beruf] 1918'te M
nih' te verdii konferans Duncker ve Humbolt tarafndan baslyor.
1921 "Ekonomi ve Toplum" [Wirtschaft und Gesellschaft) "Sosyal
Ekonominin Temel lkeleri" [Grundriss der Sozialkonomik] 3. cildi halinde ta
mamlanmam olarak ancak lmnden sonra 1921'de yaynland)

lmnden Sonra Yaynlanan Weber'e Ait Baz Temel Kitap ve Derleme


Kitaplar
Wirtschaft und Gesellschaft, Grundriss der verstehenden Sozi-
ologie, 3 Cilt 1921, Grundriss fr Sozialkonomik, 3. Cilt, 1922.
Gesammelte Aufsatze zur Religionssoziologie, 3 Cilt, 1920-1921.
Die rationalen und soziologischen Grundlagen der Musi.k, 1921.
Gesammelte Aufsatze zur Wissenschaftslehre, 1922.
Gesammelte Aufsatze zur Soziologie und Sozialpolitik, 1924.
Wirtschaftsgeschichte, 1924.
Jugendbriefe, 1937.
Schriften zur theoretischen Soziologie, 1947.
Staatssoziologie, Ed. J. Winckelmann, 1966 (1956).
Gesammelte Politische Schriften, 1921, Ed. J. Winckelmann,
1980 (1958).
Rechtssoziologie, Ed. J. Winckelmann, 1960.
Soziologische Grundbegriffe, 1960.
Max Weber Gesamtausgabe (MWG), Ed. H. Baier ve ark. (1982
ve dev.).
Bu eserlerin ngilizce ve dier dillerde eitli versiyonlar bulunuyor.

Weber'in Trke'de Yaynlanm Baz Eserleri


2008. Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu (ev. Zeynep G
rata), Ankara: Ayra Yay.
rax weber 319

1987. Sosyoloji Yazlan (ev. Taha Parla), stanbul: Hrriyet Yay.


2003. ehir / Modem Kentin Oluumu (ev. Musa Ceylan), Ba
k Yay.
1995. Toplumsal ve Ekonomik rgtlenme Kuram (ev. zer
Ozankaya), Ankara: mge Yay.
2004. Sosyolojinin Temel Kavramlar, Meslek Olarak lim (ev.
Medeni Beyazrta), stanbul: Efkar Yay.
2005. Brokrasi ve Otorite (ev. H. Bahadr Akn). stanbul: Ad
res Yay.
Dier baz deerlendirme ve yardma eserler iin "yararlanlan
kaynaklara" baknz.
Yararlan lan Kaynaklar

AROND, Raymond (1986). Sosyolojik Dncenin Evreleri (ev. Korkmaz


Alemdar). Ankara: Trkiye Bankas Yay.
AYDOCAN, Ahmet (2005). ehir ve Cemiyet -Weber, Tnnies, Simmel. stan
bul: z Yay.
BOTTOMORE Tom; NISBET; Robert (1997). Sosyolojik zmlemenin Tarihi
(ev. Mete Tuncay, Aydn Uur). Ankara: Ayra Yay.
FREUND, Julien (1997). "Max Weber Zamannda Alman Sosyolojisi". . Tom
Bottomore; Robert Nisbet. Sosyolojik zmlemenin Tarihi (ev.
Mete Tuncay, Aydn Uur). Ankara: Ayra Yay. s. 157-191.
Gerth, H.H. ve Milis, C. Wrights (1987) "Biyografisi". : WEBER, Max (1987).
Sosyoloji Yazlan (ev. Taha Parla). stanbul: Hrriyet Vakf Yay. s.
3-75.
GIDDENS, Antony (1996). Max Weber Dncesinde Siyaset ve Sosyoloji. Va
di Yay.
GIDDENS, Antony (2000). Siyaset, Sosyoloji ve Toplumsal Teori. stanbul:
Metis.
HUGHES, H. Stuart (1985). Toplum ve Bilin - Avrupa' da Toplumsal Dn
cenin ekillenii (1890-1930). (ev. Gzin zkan). stanbul: Metis.
JASPERS, Kari (1946). Max Weber: Politiker, Forscher, Philosoph. Bremen.
KAESLER, Dirk (2004). "Vorwort des Herausgebers". : Max WEBER, Die
protestanische Ehtik und der Geist des Kapitalismus. Mnchen:
Verlag C.H.Beck s. 3-64.
KEAT, Russel; URRY, John (2001). Bilim Olarak Sosyal Teori (ev. Nilgn e
lebi). Ankara: mge Yay.
LWITH, Kari (2003(1932]). Max Weber and Kari Marx. New York: Routledge.
MOMMSEN, W. J. (2004(1959]). Max Weber und die deutsche Politik 1890-
1920. Tbingen: J.C.B., Mohr Siebeck.
PARSONS, Takott (1949). The Structure of Social Action. New York:The Free
Press.
max weber 321

RODINSON, Maxime (1996). slam ve Kapitalizm (ev. L. Fevzi Topaolu).


stanbul: Spartaks.
SWINGEWOOD, Alan (1998). Sosyolojik Dncenin Ksa Tarihi (ev. Os
man Aknhay). Ankara: Bilim ve Sanat.
TURNER, Bryan S. (1997). Max Weber ve slam (ev. Yasin Aktay). Ankara:
Vadi Yay.
TURNER, Bryan S. (1997). Max Weber ve slam. Eletirel Bir Yaklam. (ev.
Yasin Aktay). Ankara: Vadi Yay.
WEBER, Marianne (1984 (1926)). Max Weber: Ein Lebensbild. Tbingen:
J.C.B., Mohr.
WEBER, Max (1987). Sosyoloji Yazlan (ev. Taha Parla). stanbul: Hrriyet
Vakf Yay.
WEBER, Max (2004). Die protestanische Ehtik und der Geist des Kapitalismus
(Yay. Haz. Dirk Kaesler). Mnchen: Verlag C.H.Beck.
WEBER, Max (2004). Sosyolojinin Temel Kavramlar - Meslek Olarak lim
(ev. Medeni Beyazta). stanbul: Efkar Yay.
WEBER, Max (2005). "Bat ehri". . Ahmet Aydoan (Ed.) ehir ve Cemiyet
-Weber, Tnnies, Simmel. stanbul: z Yay. s. 131-166.
WEBER, Max (2005). "ehrin Doas". . Ahmet Aydoan (Ed.) ehir ve Ce
miyet -Weber, Tnnies, Simmel. stanbul: z Yay. s. 101-130.
WEBER, Max. (t. y.). Jugendbriefe. Tbingen.
WINCKELMANN, Johannes (1956). Max Weber, Soziologie, weltgeschichtlic
he Analysen der Politik. Krner Taschenausgabe.
marxist.org (2009). "Weber, Max (1864-1920)". "MIA: Encyclopedia of
Marxism: Glossary of People" http: / / www.marxists.org/ glos
sary / people / w / e.htm#weber-max
Francis FUKUYAMA
(1 952 - )
Il BAYAR BRAVO

Hayat
oshihiro Francis Fukuyama, 1952 ylnda Chicago'da domutur. Li
Ysansn Allan Bloom ynetiminde siyaset felsefesi alannda Cornell
niversitesinde; doktorasn da Samuel P. Huntington ve Harvey C.
Mansfield ynetiminde Harvard niversitesinde yapmhr. ABD Dile
ri Bakanlnda Politika Planlama Dairesinde Ortadou uzman ve Genel
Direktr Yardmas olarak almhr. 1981-1982 yllarndaki Msr-srail
Grmelerine ABD heyeti yesi olarak kahlmhr.
Fukuyama, farkl rgtlerde ve dergilerde de grev yapmaktadr.
1990 sonrasnn siyaset bilimcilerinden biri olan Huntington'la birlikte bir
sre The Journal of Democracy Dergisinin editrln yapmhr. Fuku
yama halen derginin yayn kurulundadr.
Fukuyama, 2005 ylnn Temmuz ay itibariyle Johns Hopkins ni
versitesinde uluslararas iktisat politikas retim yesi olarak grev yap
makta ve The American Interest Dergisinin yayn kurulu bakanln y
rtmektedir.

Eserlerindeki Temel Sorunlar


Siyasetbilimi yaznnn ve tarhmalarnn en bilinenlerinden olan Fuku
yama, genel anlamda liberal demokrasi ile liberal ekonomi ilkelerinin ne
den ve nasl uygulanmas gerektii zerine eserler vermitir.
Tarihin Sonu m u ? makalesi ile Tarihin Sonu ve Son nsan kitabnda
belirli bir insan doas iin en iyi ve en son ynetim biiminin liberalizm
326 drdnc blm

olduunu syler. nk bu sistem iinde insanlar doalarna uygun ya


ama olana bulmaktadrlar. Bu tezini ekonomi hakkndaki kitab olan
Gven' de de devam ettirir: "21. yzyla yaklatka, dnyann her tara
fnda politik ve ekonomik kurumlar giderek birbiriyle ayn noktada bulu
uyor. Aralarndaki farklar hzla ortadan kalkyor" (Fukuyama, 2001: 19).
Kitap, liberalizmin dayand rekabet hakknda reete sunan bir alma
deil, daha ok, ekonomik yaamn modem hayat nasl yanstt, ekil
lendirdii ve temelini oluturduunun anlatsdr. Fukuyama bu kitabn
da, toplumlardaki rgtlenme leini "gven" temelinde deerlendir
mekte; topLmlan "yksek gvenli toplumlar" ve "dk gvenli toplumlar"
olarak ikiye ayrmakta ve rnek toplumlar temelinde incelemektedir. Fu
kuyama'ya gre siyaset ve ekonomiyi evreleyen sorunlar, daha fazla kl
trel temelde tartlmaya balanmtr. Souk Sava'n sona ermesinden
sonra, ekonomik ve siyasal kurumlar birbirine yaklarken, toplumlar
kendilerini dier toplumlardan ayran kltrel farkllklarnn daha fazla
bilincine varmaya balamlardr. Bu kltrel farkllklarla ilgili farknda
lk, Huntington'un "medeniyetler atmas" tezinin temelini oluturmu
tur.
Fukuyama kltrn, modem yaamda ekonomiyi ok fazla etkile
diini, ekonominin de tm modem toplumlarda sosyallemeyi etkileyen
en nemli unsuru tekil ettiini ileri srer.
Fukuyama Gven'de "baarl kapitalist bir ekonominin", ancak "is
tikrarl liberal bir demokrasi" ile baarl olacan vurgular. Giriimci says
nn az olmas ile rekabet eksiklii, yalnzca yoksulluun devam etmesine
deil, demokrasinin ilerliini srdrmesi iin gerekli olan sosyal deste
in ortadan kalkmasna da neden olur. Fukuyama yalnzca kapitalist bir
ekonominin otoriter rejimlerle bir arada varolmasrun mmkn olduu
nu iddia eder. Fukuyama, kapitalist ekonomik ilikilere inancnn ok faz
la olduunu dile getirir. Bununla ilgili olarak yeni sanayileen lkelerde
"insanlarn sosyallemenin yeni biimlerini politik srete deneyim kazanmadan
nce, iyerlerinde renebileceklerini" ileri srer. Tm bu sylenenler belirli
bir insan doas tasarm iin geerlidir. Biyoteknolojiyle ilgili kopyalama,
kk hcre aratrmas, germ-hatt mhendislii gibi yeni bilimsel bulu
lar yapldka, bugnk haliyle insanlk ve onun zlemleri, sorunlar or
tadan kalkacandan ve bunun sonucunda yeni bir insan doas tasarm
geleceinden, nceki dnemle ilgili dile getirilen "tarihin sonu"nda ula
lmas amalanan liberalizm ile buna ilikin dzenlemeler yapma ve
lrancis lukuyama 327

bunlar kreselletirme arzusu da son bulacakhr. Yeni insan anlay ken


disiyle birlikte yeni zlemler, toplumsal ve ekonomik alanda yeni dzen
leme taleplerini getirecektir. Geri bu yeni tarih henz balamamhr, ama
yine tarihin belli bir yne doru ilerledii ve modern liberal devletle son
bulacan sylemek eksik olacaktr.
Fukuyama, liberal demokrasi ve kresel kapitalizmin hala geerli
olan insan doas tasarmlar iin "tarihin sonu" olduunu ngrmt.
Ancak, Devlet nas kitabnn konusu bu ngry dikkate aldmzda
olduka artcdr. nk bu kitabnda kresel bir liberal dnya yarat
ma zlemi yerini yeni ulus devletlerin inasnn gerekli olduu savna b
rakmtr. Tarihin sonu hibir zaman kendiliinden gelien bir sre ol
mamtr. Bunun bir nkoulu vardr: iyi-ynetim politikas. amzda
zayf ve baarsz devletler, dnyann en nemli sorunlarnn ounun
kaynandadr. Bunun iin gnmzde terrn, AIDS gibi hastalklarn,
insan haklar ihlallerinin, yoksulluun tm dnyaya yaylmasna neden
olduu dnlen gelimekte olan devletlere, dolaysyla o devletlerin
halklarna, onlarn karlar ve yararlan iin toplumsal kurumlan nasl
transfer edeceimiz nemli bir konudur.
Fukuyama, Yol Ayrmndaki Amerika: Demokrasi, G ve Yeni
Muhafazakarlarn Miras adl kitabnda eski fikirlerini terkettiini ak
lamhr. Ona gre muhafazakar ynetim anlay ve slamalk tehlikesi
ok fazla abartlmtr. Bylelikle yeni muhafazakarlk akmnn fikir ba
balarndan saylan Fukuyama, Bush ynetimi ve Neo-cons (Yeni-Muhafa
zakarlar) ile yollarn ayrmtr.

F. Fukuyama'nn Tarih Gr

amzda, pek ok dnr tarafndan hemen her alanda bir "ilerleme"


olduundan bahsedilmektedir. Yani hangi alan szkonusu olursa olsun o
alanda bir birikim olduundan, bildik.erimizin arttndan, bu nedenle
de eskiye oranla gelitiimizden szedilrnektedir. Ancak, amzda han
gi alana baklrsa baklsn bir "ilerleme" den bahsedilemeyeceini, hatta
gemite yaam insanlardan daha "geri" de olduumuzu syleyen kimi
dnrler de vardr.
Tarihin belirli bir amaca doru ilerlediini, amaca ulaldnda ta
rihin sonuna gelineceini aka iddia edenlerden birisi olan F. Fukuyama
grlerini Hegel'e dayandrarak ortaya koymutur. Fukuyama'ya gre
328 drdnc blm

tarih, hpk Hegel ve Marx'n dnd gibi, belirli bir amaca doru iler
leyen ve amaca ulaldnda, yeni ve en iyi dzeni bulma abas bitece
inden duracak olan bir sretir. Fukuyama'ya gre bu son nokta liberal
demokrasidir. nk, ona gre bu dzen insan doasna en uygun d
zendir. Bu dzen iinde insanlar bakalarnca "kabul grmek" iin ver
dikleri mcadeleye bir son verirler, nk bu dzen iinde her zaman
"kabul grrler". Fukuyama bu grlerini A. Kojeve yorumundan oku
duu Hegel'den devirdiini syler (Fukuyama, 1999a: 16). l<ojeve'e gre
zaman ierisinde, zellikle de Fransz Devrimi srasnda ve sonrasnda
klelik ve efendilik arasndaki elikiler diyalektik olarak almtr. Hem
efendi hem de kle, Kojeve'in "evrensel ve homojen devlet" adn verdii
ve prototipini Napolyoncu mparatorluun oluturduu eit vatandal
a erimilerdir. Burada her birey "btn siyasi haklara sahip vatanda ve
medeni hukukun 'hkmi kiisi' olarak evrensel" tannmaya eriir (Koje
ve, 1969: 40, 237). Fukuyama'ya gre de Hegel'deki kle-efendi diyalekti
i, "kabul grme mcadelesi"ni en iyi betimleyen elikidir. Fukuya
ma'ya gre Hegel' deki kle-efendi diyalektii, Fransz ve Amerikan Dev
rim'leriyle ortadan kalkmtr. Zaten, Fukuyama'ya gre, tm demokratik
devrimler efendi ile kle arasndaki fark ortadan kaldrmaya hizmet et
milerdir. Bu devrimler sonunda efendiler kle, kleler efendi olmu,
bylece efendi- kle ilikisindeki eitsiz kabul grmenin yerini karlkl
kabul grme almtr.
Fukuyama, Kojeve yorumundan okuduu Hegel'in ada liberal
demokrasi anlayna sahip olduunu iddia eder. Zaten bu nedenle ken
disinin de tarihin, liberal demokrasiye ulaldnda sonuna gelineceini
dndn syler.
Fukuyama'ya gre Hegel, tarihin mutlak bir anda -ulaabilecei
en son noktaya ulahn dnyordu (Fukuyama, 1999a: 15). Fukuya
ma'nn Kojeve yorumundan okuduu Hegel'e gre Jena Sava, tarihin
sonuna geldiimize iaret eder. nk insanlk bu noktada Fransz Dev
rimi' nin ilkelerini yaama geirmiti. Her ne kadar 1806 ylndan sonra
kleliin ve kle ticaretinin kaldrlmasndan iilere, kadnlara, zencilere
ve dier aznlklara eitli haklarn verilmesine kadar yaplacak daha pek
ok i var idiyse de liberal demokratik devletin temel ilkeleri daha ileri
gtrlemez. Bu yzylda yaanan iki byk dnya sava ve daha sonra
yaanan devrimler ve ayaklanmalar bu ilkelerin daha geni corafyalara
yaylmasn salamtr. Kojeve ve Fukuyama'ya gre liberalizmin ilkele-
francis lukuyama 329

ri, uygulanabilirliini ve yaanrlln sava sonras dnemdeki Bat Av


rupa lkelerinde bulmutu.
Fukuyama'nn bu fikirlerinin temelinde sadece Kojeve'in fikirleri
yoktur. Kojeve'in en amansz eletirmeni Leo Strauss'tur. Tartmalar b
yk lde karlkl yazlan mektuplar araclyla otuz yldan fazla sr
mtr (Strauss, 1991 : 213-325). Strauss ve Kojeve arasndaki tartmann
en nemli zelliklerinden biri, evrensel ve homojen devlet tarafndan sa
lanacak tannmann, tarihi gvenilir ya da tatmin edici bir sona ulatra
ca dncesine karlk olarak Strauss'un dile getirdii ince, ancak
amansz kar ktr. Bu dnceye karlk Strauss, ou kez tam 'anla
myla zerinde allmam ve tartmaya dahil edilememi olmasna
karn, itirazlar ne srer. Bu itirazlar, Fukuyama'run tartmasn kayda
deer bir kesinlikle ngrp bunun Kojeve' e olan ballnn zayflama
sna yol aan asl ara olduunu gsterir. Fukuyama asndan Kojeveci
kabul grmeye dair pheler ortaya ktnda, bunlarn altnda Stra
uss' un katksnn bulunduu aktr (Fukuyama, 1992: 386). Tpk Stra
uss'ta olduu gibi onun pheleri de evrensellik konusunda younlar.
Fukuyama'nn ifade ettii ekliyle, rnein evrenselletirilebilecek du
rumdaki kabul grmenin "n safta yer almaya deip demeyecei" ya da
kabul grmenin niteliinin evrenselliinden "ok daha nemli" olup ol
maddr. Strauss'un "byk adamlar" konusundaki dncelerini tek
rarlayarak liberal haklarn gvence altna alnmasnda cisimleen "mte
vazi bir kabul grmenin", "doymak bilmez doaya sahip" insanlar tat
min edip etmeyeceini sorar. Bunlar Fukuyama'nn megalotymia, yani
"bakalarndan daha fazl tannyor olma arzusu" adn verdii drtyle
hareket eden insanlardr (Bertram ve Chitty, 2006: 37).
Fukuyama'ya gre, Hegel iin Fransz ve Amerikan Devrimleri ile
tarihin sonuna gelinmitir, nk tarihsel sreci (kabul grme mcadele
si araclyla) ilerleten zlem, evrensel ve karlkl kabul grmeyle belir
lenen bir toplumun olumasyla karlanmt. "Toplumsal kurumlarn
baka hibir ekilde bir araya gelmesi bu zlemi tatrnin etmeye daha uy
gun deildir" ve bu nedenle artk baka ilerici tarihsel deiiklikler sz
konusu olmayacaktr (Fukuyama, 1999b: 14).
Tarihte "ilerleme"ye dayanan sreci ele alan tm bu dnrler,
belirli bir "son" tasarlamlardr. Bu dnrlere gre ilerleme birikimli
bir sretir, ancak bu sonsuza kadar gidecek bir sre deildir. Eksiklik
lerle kiiler ve gruplar arasndaki atmalar giderildiinde bu sre sona
330 .drdnc blm

erecektir. Geri Hegel'de, "son"a ilikin grlerini ele aldmz dier iki
dnr gibi ierikli bir ifade yoktur. Hegel de tarihin sonunu tasarla
makta, ancak bunun nasl olduunu sylememektedir. Dier bir deyile,
tarihin sonuna geldiimizde hakim ideolojinin veya dzenin ne olaca
na ilikin bir ifade yoktur. Fukuyama'ya gre gnmzde hkmet siste
mi olarak liberal demokrasinin meruluuyla ilgili uzla salanmhr ve
monari, faizm, son zamanlarda da komnizm gibi ynetim biimleri li
beral demokrasiye yenik dmtr.
Fukuyama sadece bu grleri ileri srmekle kalmaz, liberal de
mokrasinin "insanln ideolojik evriminin son noktas" olduunu ve "so
nul insani hkmet biimini" temsil ettiini dnr. Buna gre liberal
demokrasi "tarihin sonu" dur (Fukuyama, 1999a: 7). nceki hkmet bi
imleri, eninde sonunda kendi klerine yol aan byk eksikliklere ve
akl d zelliklere sahipken, liberal demokrasi arpc bir ekilde bu tr
i elikilerden uzakhr. Liberal demokrasi bu yanyla ulalacak ve ulal
dnda tarihin duraca son noktadr. Bu son noktay dile getirirken Fu
kuyama, artk byk ve nemli olaylarn olmayacan ne srmediini,
sadece ulalacak dzenler arasnda en tam olanna ulaldndan, yeni
bir dzen aray anlamnda tarihin sonuna geldiimizi syler. Ancak Fu
kuyama'nn tarihin sonuna gelindiine olan inancn eletiren kimi d
nrler de vardr. rnein smet zel'e gre Fukuyama tarihin sonundan
Bahl liberal demokrasiyi merulahrmak iin bahsetmektedir.
Kendine "Tarihin sonu mu?" sorusunu balk olarak seen bir ya
zarn merak uyandran yan, bu soruyla birlikte bir baka sorunun, "Ge
lecekten neler beklenebilir?" sorusunun sorulabilirliini arhrdr.
Eer tarihin sonu geldiyse, bu deiimle neyin veya nelerin balangc
iin insanln nne yeni olanaklar kmaktadr? Ancak bu ynde bir
yaklam tarihin sonu meselesini ilgin klabilirdi. Oysa Fukuyama'nn
sunuu bundan byle yeni bir balang yaplamayaca, bir alm iin
btn yollarn hkandn bildirmekle snrl. Tarihin sonu dncesi, Fu
kuyama'nn sunduu kadaryla yeni bir bak as, yeni bir kavray ala
n salamyor; bunun yerine ok zel anlamyla Bab'l liberal demokrasi
nin ebedilemesi ve evrensellemesi balamnda tarihin sonunun geldii
ni vurguluyor (zel, 1999b: 158-159).
Bu ve benzeri eletirilere ramen Fukuyama'ya gre 21. yzyla
yaklahka, dnyann her tarafnda politik ve ekonomik kurumlar gide
rek birbirleriyle ayn noktada buluuyor. Aralarndaki farklar hzla orta-
francis fukuyama 331

dan kalkyor. Oysa bu yzyln balarnda, toplumlar derin ideolojik


farkllklarla blnmlerdi. Monari, faizm, liberal demokrasi ve ko
mnizm rejimlerinde yaayan lkeler, kendi sistemlerinin politik stn
ln birbirlerine kabul ettirmek iin kyasya bir rekabet iindeydiler.
Geriye kalan nc dnya korumaclk, serbest piyasa, korparatizm ve
sosyalist merkezi planlama gibi eitli yollara sapmt. Bugn ise tm
gelimi lkeler liberal-demokratik politik kurumlar benimsedi ya da
benimsemeye alyor. Ayn zamanda pek ok lke pazar ekonomisine
yneliyor ve kresel kapitalizmin iblmne uyum salyor. Bu hare
ketler "tarihin sonu" kavramm oluturuyor. Szkonusu kavram, sonul
bir amaca doru ilerleyen toplumlarn evrimini geni bir erevede ele
alan Marks-Hegelci tarih felsefesinden gelmektedir (Fukuyama,
1999b: 19).
lerleyen ama insan doasna en uygun dzen bulunduunda d
zen aray bakmndan duracak olan tarihten ne anlamaktadr Fukuya
ma? Tarih, "gelmi gemi tm insanlarn deneyimlerini kapsayan esiz
ve balantl bir evrim srecidir'' (Fukuyama, 1999a: 8). Fukuyama bu ta
rih anlaynn Hegel'in anlayyla yakndan ilgili olduunu dnr.
Hegel ve tarih grn Hegel' den devralan Marx da tarihe bir ev
rim sreci olarak bakmakta ve bir son tasarlamaktadrlar. Ancak Fukuya
ma'ya gre bu iki filozof iin ilerleme ve gelime sonsuza dek srp gide
cek bir sre deildir, tarihin duraca son bir nokta vardr. Onlar daha
ok, insanlk en derin zlemlerine uygun den bir toplum biimine ula
tnda gelimenin sona ereceini kabul ediyorlard. Yani her iki dnr
de tarihin sonunu varsayyordu. Hegel iin bu liberal devlet, Marx iin
komnist toplumdu. Bununla, doum, yaam ve lmn doal evrimi
nin sona ereceini, artk byk olaylarn meydana gelmeyeceini, gazete
lerin kmayacan ve bunlarn haberlerini vermeyeceini kastetmiyor
lard. Her ikisi de daha ok byk sorunlarn sonul olarak zlecein
den temel ilke ve kurumlarn gelimesinde daha fazla ilerleme olmayaca
grndeydi (Fukuyama, 1999a: 8).
"Tarihin sonu" tezini "gemiin zaferi" olarak adlandran kimi d
nrler vardr. "Sonculua" destek verenlerin tamam, tarihin sona erdi
ini ilan ettikleri kadar gr bir sesle gemiin srekli olduunda srar
ederler. Bu nedenle, Daniel Bell'in "ideolojilere", zellikle de Marksizme
getirdii temel eletiri onlarn "gemiin aktelliinden kurtUlmaya al
tklar" ynndedir (Bell, 1964:370).
B2 drdnc blm

Tarih, insanln belirli bir amaca doru ilerledii, sona ulaldn


da duracak olan bir sretir. Bu son nokta iktisat alannda liberal ekono
mi, siyasi alanda liberal demokrasidir. Tarihin bu amaca doru ilerledi
inden bahsetmek iki bakmdan anlamldr: Bunlardan ilki, ekonomik ba
kmdan; ikincisi kabul grme mcadelesi bakmndandr.
Yirminci yzyln son eyreinde ister saclarn otoriter askeri dik
tatrlkleri ister solcularn komnist totaliter sistemleri szkonusu olsun,
en dikkate deer gelime, dnyann ok gl grnen diktatrlklerinin
kendilerini temelden sarsacak zayflklar gstermesidir. Latin Ameri
ka' dan Dou Avrupa'ya; Sovyetler Birlii'nden Yakn Dou ve Asya'ya
kadar birok yerde gl olduk.lan varsaylan hkmetler son otuz ylda
ardarda dmlerdir. Bunlarn yerine "her durumda istikrarl liberal de
mokrasiler gememitir, ancak dnyann drt bir yanndaki farkl blge
ve kltrlerin hepsinin nnde tek ak ve net politik hedef olarak liberal
demokrasi durmaktadr" (Fukuyama, 1999a: 9). Liberal ekonomik ilkeler,
serbest piyasay geniletmi, bu da gerek gelimi sanayi lkelerinde ge
rekse daha kinci Dnya Sava ncesinde yoksul nc Dnya'ya dahil
olan lkelerde ei grlmedik maddi bir refaha yol amtr.
Liberal ekonomi daha fazla politik zgrlk ynndeki global ge
limeyi hazrlamakla birlikte, liberal ekonomiyle kazanlm olan ekono
mik zgrlk, politik zgrl izlemitir. O halde, tarihin daha fazla z
grlk alanlarnn ald bir noktaya doru ilerlediinden bahsetmek
anlamldr. Fukuyama tarihin belirli bir amaca doru ilerlemesini sala
yan mekanizma olarak modem doa bilimini kabul eder.
Tarihin ilerlediini ekonomiye dayanarak iddia etmenin temelinde
modem doa biliminin gelimesi yatar. Bu, toplumsal deiimin saf eko
nomik yorumudur. yle ki, modem doa bilimindeki ilerleme, teknik
alanda pek ok gelimeye yol amhr. TekJ:ik alandaki gelimeleri atele
yense, silah teknolojisinde en ileri dzeyde olma isteidir. Bu gelimeler
hem silah sanayisini etkilemi hem de ekonomik retim olanaklarn ar
hrmhr. Bu arh Fukuyama, meyve skaca, elektrikli su shcs gibi ha
yahmz kolaylahran ve bize zaman kazandran aletlerin varln gste
rerek kantlamaya alr.
yleyse modem doa biliminin gelimesi, hem teknolojik ilerleme
lere yol amas bakmndan lkelere askeri yararlar getirmi hem de "eko
nomik retim olanaklarnda yeni bir ufuk salamhr". Teknoloji, srekli
artan insan istek ve ihtiyalarnn karlanmasn olanakl klmtr. Byle-
lrancis fukuyama 333

ce tarihsel kkenlerinden ve kltrel miraslarndan bamsz olarak b


tn toplumlar iin bir homojenleme szkonusudur. Ekonomik modern
leme srecinden geen tm lkeler, kanlmaz olarak birbirlerine benzer
hale gelmektedir. Yani bu lkeler ulusal birlie, merkezilemi iradeye,
kentlere ihtiya duymakta; airetler, dinsel topluluklar ve aileler gibi ge
leneksel-toplumsal rgtlenmelerin yerine, ilevsellik ve verimlilik ilkele
rine dayal ekonomik adan aklc rgtlenmeler geirmek, yurttalar
iin iyi bir eitim salamak zorunda kalmaktadr (Fukuyama, 1999a: 11).
Modem doa bilimi, tarihsel ilerleme iin bir hareket ettirici olarak
kabul edildiinde, tarihsel deiimin z ve modem toplumlarn artan
tekdzelii olduka iyi aklanabilmektedir. Ancak bu yaklam, demok
rasi olgusu iin yeterli bir aklama sunmamaktadr. "Dnyann en geli
mi lkelerinin ayn zamanda en baarl demokrasiler olduu kukusuz
dur. Ama modem doa bilimi bizi liberal demokrasinin Vaad Edilmi
Topraklarnn eiine kadar getirmekte, bu kapdan ieri girmemizi sa
lamamaktadr" (Fukuyama, 1999a: 11 ). Gelimi sanayilemenin liberal
demokrasiyle sonulanmasn gerektirecek ekonomik bakmdan zorlayc
bir neden yoktur. Birok durumda otoriter devletler demokratik lkeler
den ok daha yksek ekonomik byme oranlarna ulamaktadr.
Tarihin amaca ynelik bir gidii olduunu temellendirme yolunda
ki ilk denememiz, demek ki ksmen baarl olmu durumdadr. nk
bizim 'modem doa biliminin manh' olarak adlandrdmz ey, top
lumsal deiimin saf ekonomik bir yorumudur ama bu Marksist varyan
hn tersine, sonul bir sonu olarak sosyalizme deil, kapitalizme yol a
maktadr. Modem doa biliminin manh dnyamzdaki birok olguyu
aydnlatmakta; gelimi demokrasilerin yurttalar olarak geimimizi
kyller gibi neden topraktan elde etmek zorunda kalmayp, genel olarak
broda kazandmz, neden kabile ya da airet mensubu deil de daha
ok sendika ve meslek rgtlerinin yesi olduumuzu, neden brokratik
bir amirin otoritesine bir rahibinkinden daha ok sayg gsterdiimizi,
neden okuyup yazabildiimizi ve ortak bir ulusal dil konuabildiimizi
aklamaktadr (Fukuyama 1999a: 11-12).
Ancak insan sadece ekonomik bir varlk olmad iin, tarihin saf
ekonomik yorumu eksik ve yetersizdir. Bunlar baz insanlarn neden de
mokrat olduklarn, yani neden halk egemenlii ilkesini ya da insan hak
lar inenmesin diye hukuk devleti ilkelerini tercih ettiklerini aklama
ya yetmez. Bunu gznnde bulundurarak Fukuyama "insan bir btn
334 drdnc blm

olarak ele almay" deneyeceini syler. Bu amala da Hegel' e dayanarak


"kabul grme mcadelesi"ni ele almaya giriir. Ancak Fukuyama, Hegel'i
Kojeve yorumundan okumutur.
Fukuyama'ya gre, Hegel'de insan hayvandan ayran bir zellik
va;dr, o da insann "kabul grmek istemesi" dir. Bunu Hegel' de en iyi
efendi-kle diyalektiinde grlr. Fukuyama'ya gre Hegel'deki efendi
kle arasndaki ekime besin, barnak ya da gvenlikle ilgili deil, tama
men itibar grmeyle ilgilidir. Bu nedenle de insan zgrlnn ilk gr
n burada ortaya kar.
Fukuyama'ya kalrsa, tarihin ilerlediini kabul grme mcadelesi
ne dayanarak iddia ehnek, insan ruhunu incelemekle mmkn olmutur.
O, kabul grme ihtiyacnn Platon'dan etkilenerek ruhun duygu ya da
thymos olarak adlandrd blmyle ilgili olduunu syler. Tpk Platon
gibi Fukuyama da insan ruhunu blme aynr: Arzulayan yan, irade
yan ve akll yan. rade yan, dier iki yan arasnda iliki kurar ve bunla
r dengeler. "Kabul grme" istei, insann arzulayan yanyla ilgilidir. n
sanlar kendilerinden konumca aa olan insanlardan -uaklardan, kle
lerden- kabul grrler, ancak bu yetersizdir. nk insanlarn ekonomik
dzeyleri arthka daha yksek dzeyde eitim almaya balarlar, bu ne
denle de arhk daha fazla zenginlik deil, konumlarnn, ekonomik ve ei
tim dzeyi kendilerinden daha yksektekilerce -efendilerce- tannmasn,
kabul grmesini isterler. alma, kabul grme aralarndandr. Fukuya
ma'ya gre bunun farkna varm olan Japonlar ve Protestanlar srekli a
lrlar.
nsan kendi deerinin veya kendisinin deerli bulduu insanlarn,
nesnelerin ya da ilkelerin deerinin kabul grmesine ihtiya duyar. Ken
dine belli bir deer bime ve bu deerin kabul edilmesini talep etme, ken
dine sayg olarak adlandrlr. Kendine sayg ruhun thymos olarak adlan
drlan blmnden kaynaklanr. nsan, belli bir deere sahip olduuna
inanr ve bakalar kendisine daha az deerliymi gibi davrandnda f
ke duyar, kendi zsaygsna uygun ekilde yaamazsa utan duyar, kendi
deerine uygun deerlendirildiinde gurur duyar. Kabul grme ihtiyac
ve buna bal olan fke, utan, gurur gibi duygular, hem insanlarn poli
tikada nemli rol oynayan zellikleri hem de tarihin itici gleridir (Fu
kuyama, 1999a: 13).
Fukuyama'ya gre, Hegel'deki efendi-kle ilikisi insanlk tarihin
de oka grld. Ancak efendi-kle ilikisi sonuta ne efendilerde ne de
francis lukuyama 335

klelerde kabul grme ihtiyacn tatmin edebildi. Kle, doal olarak hi


bir ekilde bir insan varl olarak kabul edilmedi, efendinin elde ettii
kabul grme de yeterli olmad. nk bu, teki efendilerden deil, kle
lerden geliyordu. Aristokratik toplumlarda yetersiz bir kabul grmenin
mevcut olmasnn getirdii honutsuzluk bir eliki yaratt ve tarihi bu
ilerletti. Liberal ekonomiler bu karlkl kabul grme ihtiyaan karla
mak iin ok uygundurlar. Zaten liberal ekonomiler sadece liberal ekono
mik ilkeler sayesinde ayakta durmaz, thymos biimlerine de ihtiya duyar,
kabul grme istei de buna bir rnektir. Kabul grme uluslararas politi
kada da etkilidir. Yani efendi kle ilikisi devletler dzeyinde de tekrarla
nr. Liberal demokrasilerde, bakalarndan daha ok kabul grmenin ye
rini herkes tarafndan eit kabul edilme alr. Bu nedenle liberal demokra
siyle ynetilen bir dnyada devletler birbirlerini karlkl olarak kabul
edecekler ve sava eilimi daha az olacaktr. Ancak ekonomik gelime tek
bana Hitler, Mussolini gibi diktatrlerin ortaya kmasn engelleyemez.
Bunun ancak ekonomik gelimeyle birlikte ahlaki gelimenin de olduu
dzenlerde nne geilebilir.
nsanlk tarihinin amaca ynelik gidiinden bahsetmek, hem eko
nomik bakmdan hem de kabul grme mcadelesi bakmndan anlaml
dr. Bu nedenle Fukuyama iin liberalizmin komnizm ve faizme gre
daha uygun bir dzen olduu aktr. Ancak yine de liberalizmin kimi ek
siklikleri vardr, bunlar incelemek demokrasi gereidir.
Liberalizmin en nemli eksiklikleri, keyfi, totaliter diktatrlkleri
oluturmaya izin vermesidir. nk liberalizm her trl fikrin ortaya at
lp savunulabilmesine izin verir. Fukuyama liberal demokrasinin yine de
rakiplerini yenilgiye uratacandan emindir. Liberalizm ayn zamanda,
isizliin, evre kirliliinin, uyuturucu bamllnn, sululuun yaa
nabilecei bir ortam sunar insanlara. Ama bunlar sistemi ykmaya yet
mez. nk bunlara ramen hayat tatmin ediciyse, tarihin sonuna ula
mzdr, deilse tarih devam etmektedir.
Gelecekte, imdi yklm sistemler tekrar liberalizmin karsna
kabilir. O zaman demokratik toplumu deerlendirmede tarih st bir l
te, yani "insan" incelemeye ihtiya vardr. Ona bakarak demokrasinin
zayf noktalarn saptayacak bir tablo elde edebiliriz. Bu bakmdan
Thymos'un modem toplumda nasl tatmin grdn ve ne gibi eksiklik
leri olduunu zmlersek, baka sistemlerin liberalizmin karsna k
masna engel oluruz. Bunun iin liberal demokrasinin tarihin amacna uy-
336 drdnc blm

gunluuna ilikin olarak "arzu"yu ele almamz gerekecektir. Bylece tari


hin sonu sorusu, Thymos'un gelecei sorusuna dnmektedir. nk
"arzu", thymos biimlerinden birisidir. O halde soru u biimde ifade edi
lebilir: Liberal demokrasi, kabul grme arzusunu yeterince tatmin ediyor
mu? Bu soruya solcular, liberalizmin yaratt ekonomik eitsizliin, eit
siz bir kabul grmeye yol aacan syleyerek yant verirler. Fukuyama,
liberalizm erevesinde bu sorunun zmsz olduunu, zaten bu itiraz
larn da gncelliini yitirdiini syleyerek bu yant eletirir. Saclar bu
soruya, liberal toplumun sorununun, kabul grmemenin evrensel olma
masnda deil, eit kabul grmenin bir ama saylmasnda yattn; in
sanlarn birbirlerine eit olmadklarn, onlara eit davranmann insanlk
larn reddetmek anlamna geleceini syleyerek yant verirler.
Fukuyama bu yant deerlendirmek iin toplumsal eitsizliin
kaynaklarna bakmak gerektiini syler. Ona gre tr toplumsal eit
sizlikten bahsedilebilir: lki, kapitalizmin yaratt eitsizliktir. Bu, doal
bir eitsizlik deildir. Sermaye, kiiden kiiye, lkeden lkeye el deiti
rir, bu nedenle her zaman kazananlar ve kaybedenler vardr. kincisi, in
sanlarn gelenek ve grenekleri, rklar, karlatklar yasal engellemeler
nedeniyle yaadklar eitsizlikler vardr. ncs, doal yetenek ve
zelliklerin eitsiz dalmdr. Bu, doal bir eitsizliktir.
Liberalizm bu eitsizlikleri gidermeye alr. yle ki, igc tale
bindeki dalgalanmayla toplumsal eitsizliin nndeki geleneksel ve kl
trel engeller ortadan kaldrlabilir. nk ok uluslu irketler rklarna,
dinlerine, yesi olduu uluslara bakmakszn ii altrrlar. Geleneksel
toplumsal ilikiler, liberal toplumlarda srekli sorgulanr. Gelecek nesille
re braklacak ailesel bir nvan yerine, eitimle kazanlm zellikler gele
cek nesillere aktarlr. Bu bakmdan liberal toplumlar, kendilerinden nce
ki toplumlardan daha eitliki ve dinamiktirler. Liberal toplumlarda piya
salardaki gelimelere iyi ynde mdahale edilir, sermayenin bir ksm
zenginlerden alnp fakirlere verilir. Liberal toplumlarda ynetim, liberal
olmayan dier toplumlara gre sosyal gvenlik iin daha fazla sorumlu
luk yklenir. Bylelikle liberalizm yukarda saylan toplumsal eitsizlikle
ri giderir. Bu toplumsal eitlenme sreci ayn zamanda "orta snf" da ya
ratr.
Liberalizm eitsizlikleri gidermek iin yukardaki zm yollarn
nerse de, varolan liberal demokrasiler, komnizmin toplumsal eitlii
salama ynnde getirdii koullan tam olarak salayamamaktadr. r-
lrancis lukuyama 337

nein Amerika' da siyahlarn yaad yerler, eitim alabilecekleri okullar,


beyazlarnkine gre olduka kt ve yetersizdir. Yani Amerika' daki eko
nomik gelimilik, bu tr sorunlar zememektedir. Liberal ekonomik il
kelerin insanlara servet yma olana salamas, eitsiz kabul grmeye
yol amaktadr. Yoksullarn hibir eye sahip olmamalar, toplumun geri
kalan ksm tarafndan hor grlmelerine yol amaktadr. Liberal toplum
larda aznlk grubundan birisine salanan her iyeri ama ve niversitede
renim hakk, onlarn sosyal gvenlikleri iin harcanan her dolar, zel
ekonomiden bir dolar eksilmesi demektir. Bu da daha az ekonomik z
grlk anlamna gelmektedir.
Komnizmde insanlarn yeteneklerini dllendirmek yerine, sade
ce ihtiyalar tatmin edilmi, i blmnn ortadan kaldrlmas yoluyla
doal eitsizlikler giderilmi ve sosyal eitlik salanmt. Ancak tm
bunlar ok gl bir devlet rgtlenmesiyle salanmt. Kafa emei ile
kol emei arasndaki fark ortadan kalkm, insanlarn tm haklarna el
konulmu, emek dllendirilmemi, sadece ihtiyalar tatmin edilmiti.
Tm bunlarn sonucu olarak da almaya ilgi duymayan bir toplum ve
parti yelerinden oluan bir snf ortaya kmt.
Komnizmin bu zelliklerini tamayan liberalizmin ilkelerinin uy
gulanma biimleri lkeden lkeye farkllk gstermektedir. Bu ilkeler
Amerika ve ngiltere'de bireycilik biiminde, Kta Avrupas'nda Hristi
yan hkmetlerin politikalarn belirleme biiminde, sve'te sosyal de
mokrasi biiminde karmza kmaktadr. Ama hepsinde zgrlk ve
eitlikle ilgili yaplan tercihler ve politik belirlemeler liberal demokrasi il
keleriyle badatrlmaktadr.
Homoseksellik, cinsiyetilik, rklk, zrllerin bir snf olarak
kabul edilme istekleri gibi eitsizlik yaratan durumlar, komnizmin ana
kavramlarndan olan snf mcadelesi tartmasn ortadan kaldrmtr.
nk bu tr kavramlar artk eskisi gibi ele alnmamaktadr, bu tr "eit
sizlik yaratan durumlar" yaayan insanlarn bir onuru olduu kabul
edilmekte ve bu onurun korunmasna allmaktadr. Bu, onlar kamusal
alana ekmekle salanmaya allmaktadr. Bylece i dnyasnda ser
best giriimde bulunma, teknolojinin hayat kolaylatran her trl bulu
unu kullanabilme, gnlk hayata herkes kadar katlma olanaklar onlar
dier insanlara eit klmaktadr.
Bununla birlikte daha ok eitlik, eit kabul grme tutkusunu art
trmaktadr. Bunun farknda olan liberal demokrasiler eit kabul grmeyi
338 drdnc blm

zgrlkten daha nemli ve ncelikli grmektedir. nk zgrlk de


mokrasi olmadan da vard, ama eitlik demokrasi ann bir zelliidir.
Burada bahsi geen eitlik onur datmnda bir eitliktir. Kzlarn erkek
lerden daha fazla kuafr masrafnn olmamas, kzlarla erkekleri; homo
seksellerin izci gruplarna liderlik yapmas, homoseksellerle 'normal'
cinsel eilimleri olan erkekleri eit klmaktadr.
Komnizm ise tm zgrlklere, liberalizme ve onun getirdikleri
ne sava amtr. Bunu demokratik kurumlara dorudan olmayan bir
saldn biiminde ve kendini liberalizm gibi gsterip, ama iten ie onun
anlamn deitiren bir ideoloji olarak yapmaktadr.
Liberalizmin yukarda saydmz zaaflar, karlkl kabul grme
nin ounlukla honutsuzluklar yaratmas (yoksul biri bu durumundan
utanr, bu durumuna ramen kabul grmesi bu utancn ou zaman gi
deremez, nk zengin bbrlenerek onun bu utanc duymasn salaya
bilir), liberalizmin eit olmayan insanlar eit grmeye zorlamas, solun,
liberalizme seenekler aramaya gelecekte de devam edeceini gstermek
tedir.
Ancak demokratik toplumlarda dzenleyici kaliteli ilkeler olduu
srece bu yeni seenek arama abas boa kacaktr. Hegel ve Marx'n ev
rensel kabul grmeyi temsil eden bir toplum yaratma amac olduka an
lamlyd. Ancak, evrensel kabul grme amalanmas gereken bir ey mi
dir? Byleyse o sradanlamaz m? sorusunu sorarak bu amacn uygunlu
una ilikin phesini dile getiren Nietzsche'ye kar Fukuyama, daha
sonra liberalizme seenek olabilecek ilkeler btn arayan solculara ver
dii yanttaki sav ileri srer. Liberalizm sadece insan olduumuz iin
onurlu ve zgr olduumuzu hissettirmekle kalmaz, bize tannan haklar
erevesinde kabul grmeyi de salar. Tannan haklar kaliteliyse, bizler
de sradanlamayz. Demokratik toplumlarda dzenleyici u hak ve ilke
ler vardr:
-Ac eken bedeni kurtarmak iin insanlarn mlk edinme ve bede
ninin ihtiyalarn karlayacak kadar zengin olma hak ve zgrlkleri
vardr.
-Yurttalara nasl yaayacaklar deil, nasl yaamak istiyorlarsa bu
biimde bakalarna sayg duymalar ve ilimemeleri retilmektedir.
-Yurtta,lara varlklarn korumaya almalar, kendilerini sevmele
ri, kendilerine deer vermeleri gerektii retilmektedir.
lrancis lukuyama 339

-Yurttalara utanmalar gereken bir zelliklerinin olmad imaj ve


herkes gibi yaadklar inana verilmektedir.
-nan semenin faturasnn, demokratik devletlerde dk olduu
ve dinlerini kendilerinin seme zgrlnn olduu gsterilmektedir.
Bunlar ayn zamanda "son insan"n zellikleridir. "Son insan", bu
ilkeleri yaamda uygulamaya alhndan, bir dava uruna hayatn teh
likeye atmayandr. Tarihin bu ilkelere doru ilerlediini grm insandr.
O, bu ilkelere doru ilerlerken bedenini tehlikeye atacak her trl eylem
den kanr. nk nemli olan, varlacak olan amahr. Tarihsel sreci ka
bul grme mcadelesi araalyla ilerleten zlem, evrensel ve karlkl
kabul grmeyle belirlenen, "kaliteli ilkeler"e dayanan bir toplumun olu
masyla karlanr.
nsanln toplumsal kurumlarnn baka hibir rgtlenmesi bu
zlemi tatmin etmeye daha elverili deildir, bu nedenle artk liberalizm
den baka ilerici tarihsel deiiklikler sz konusu olmayacakhr (Fukuya
ma, 1999b:14). Akl, kazand hatta zafere ulat ve gerek de arhk ras
yonel olan olduu iin Kojeve'e ve Kojeve'in Hegel'ine gre biz u anda
tarihin sonuna ulam durumdayz (Bloom, 1999b:68).
Fukuyama, Hegel'i Kojeve stnden yorumlayarak kendisinin de
Hegel gibi tarihin sonu olan ada liberal demokrasi anlayna sahip ol
duunu syler. Fukuyama iin bu dzen, insan doasna en uygun dzen
olduundan ve ekonomik adan zorunlu olarak tarih bu yne gittiin
den, tarihin sonunda liberalizm vardr. Fukuyama bunun byle olduunu
kendisinden nce Hegel'in de grdn syler.
Fukuyama liberal dzenin kimi eksiklikleri olduunu ve bunlarn
zaman iinde giderilmesinin gerektiini syler. Kiisel haklara dayal li
beralizmin, varolan tm topluluklarn otoritesine kar, bu haklar sonu
na kadar kullanmay isteme taleplerini iermesi, kendi manhksal sonucu
nu da yaratr. Bu talep nedeniyle Amerika'daki insanlarn sosyalleme ve
birbirlerine gven dzeylerinin azalmas buna bir rnektir. Herkesin bil
dii gibi, Amerika'da su ileme orannn ve alan dava saysnn artma
s, aile yapsnn paralanmas, hayr kurumlan, eitli kulpler, sendika
lar, kilise ve komuluk gibi sosyal yaplarn neminin azalmaya yz tut
mas, bu deiimlerin balcalar arasnda saylabilir. Buna liberalizmin en
etkin ve yaygn olduu Amerika'daki halkn, ortak deerleri paylama ve
topluluk duygusunun azalmasn da eklemek gerekir.
340 drdnc blm

Sosyallemenin azalmas, ekonomiden ok demokrasi, zel olarak


da Amerikan demokrasisi iin nem tamaktadr. yle ki, Amerika, po
lis gleri iin dier endstrilemi lkelerden ok daha fazla para harca
maktadr. Nfusunun yzde biri cezaevlerindedir. Vatandalan birbirleri
ni dava edebilsinler diye, avukatlarna Avrupa lkelerinden ve Japon
ya' dan daha fazla deme yapmaktadrlar. Gayri Safi Milli Hasla iinde
hahr saylr bir oran oluturan bu iki maliyet kalemi, toplumdaki gven
duygusunun paralanmasnn getirdii bir vergi haline dnmektedir.
Bu durumun ekonomik etkileri gelecekte daha da artabilir. Yani
Amerikallarn, ok eitli yeni organizasyonlar kurabilme ve bu yaplar
iinde alabilme yetenekleri, eitlilik gsteren toplum yaps gven d
zeyini azalttka ve ibirlii yapmaya kar yeni engeller kardka yoz
laabilir. Bylece Amerikallar fiziksel sermayenin yan sra sosyal serma
ye fonlarn da tketmektedirler, nk altyap ve endstriyi yenilemek
iin gerekli tasarruf oran ok alt seviyelere inmektedir. Bu da sosyal ser
mayenin yenilenme gcn azaltmaktadr. Hkmetler bir yandan sos
yal sermayeyi tketen politikalar uygulayabilirken, dier taraftan bu bi
rikimi tekrar nasl oluturacaklarn anlamakta zorluk ekmektedirler.
Dolaysyla, tarihin sonunda ortaya kan liberal demokrasi, tama
myla "modem" saylamaz. Demokrasi ve kapitalizmin kurumlan dz
gn ileyecekse, modem ncesi baz kltrel alkanlklarla mutlaka bir
arada yaayabilmelidirler. Yasa, szleme ve ekonomik rasyonalite, sana
yi sonras toplumlarn zenginlemesi ve istikrar iin gerekli fakat yeterli
olmayan unsurlardr. Bunun yan sra, rasyonel karmlardan ok, al
kanlklara dayal karlkl ilikiler, ahlaki ykmllkler, toplulua kar
grev ve gven gibi deerlerle bezenmi olmaldr. nk bunlarn mo
das gemi deildir, aksine modem toplumun baars iin vazgeilmez
niteliktedirler. Bu niteliklere sahip bir liberalizm anlay, ulalmas
amalanan ve kreselletirilmesi gereken niteliktedir (Fukuyama, 1999a:
26-27). Bize sylendiine gre, liberal demokrasinin gelecei arhk sala
ma alnm durumda; nk liberal demokrasi "snf sorunu"nu zme
kavuturmay baarmhr. Geri kalan toplumsal sorunlarsa liberalizmin
deil, "modernizm ncesi tarihsel koullarn miras" olan sorunlardr
(Himmelfarb, 1999b: 135).
Bununla birlikte Fukuyama'ya gre tarihin sonu geldiinde, olduk
a hzn verici bir zaman diliminde olacaz: Her tr hakkn tannmas
mcadelesinin, insanlarn bir ama uruna isteyerek hayatlarn tehlikeye
francis lukuyama 341

atmak istemelerinin, cesaretin, atlganln harekete geirilmesinin ve ide


alizmin ortaya kmasna neden olan dnya apndaki ideolojik mcade
lenin yerini ekonomik hesaplar, srekli olarak yenisinin ba gsterdii
teknik sorunlar, evre sorunlarna gsterilen ilgi ve daha ok tketme ar
zusunun doyurulmas konulan alacak. Tarih sonras dnemde sanata ve
felsefeye yer ve gerek olmayacak, yalruzca insanlk tarihinin rnlerinin
sergilendii mzeler ve onlarn bakmyla ilgilenilecek. ... "Belki de tarihin
sonunda, yzyllarca srebilecek can sknts olasl, gelecekte tarihin
bir kez daha balamasna nayak olacak" (Fukuyama 1999b: 48-49).
Biyoteknolojiyle ilgili bilimsel yeni bulular yapldka, yani kop
yalama, kk hcre aratrmas, germ-hatt mhendislii gibi alanlarda
ilerlendike, bugnk haliyle insanlk ve onun zlemleri, sorunlar orta
dan kalkacandan ve yeni bir insan tasarm geleceinden, nceki d
nemle ilgili dile getirilen "tarihin sonu"nda ulalmas amalanan libera
lizm ile buna ilikin dzenlemeler yapma ve bunlar kreselletirme arzu
su da son bulacaktr (Fukuyama, 2003: 179-181). Yeni insan anlay ken
disiyle birlikte yeni zlemler, toplumsal ve ekonomik alanda yeni dzen
leme taleplerini getirecektir.
Bu nedenle tarihin belli bir yne doru ilerledii ve modern liberal
devletle son bulacan sylemek eksik olacaktr. nk, Fukuyama'ya
gre, ada doa bilimleri etkinliklerine son vermedike tarih de sona
ermeyecektir. Gnmzde yeni bilimsel keiflerin arifesindeyiz, bu keif
ler nedeniyle "bu haliyle insanlk ortadan kalkacaktr" (Fukuyama, 1999b:
178). nk tarihi ynlendiren, bilimdir. u anda biyoteknoloji bilimle
rindeki teknolojik yenilikleri izliyoruz. Biyoteknoloji nmzdeki iki ku
ak iinde, toplum mhendislii uzmanlarnn yapamadklarn yapma
mza olanak salayacaktr. "te o zaman insani tarihle iimiz bitecektir.
nk insani varlklar bu halleriyle ortadan kalkacak ve yeni bir tarih
balayacaktr: nsani olann tesinde yeni bir tarih" (Fukuyama, 1999b:
181).
Ancak bu yeni tarih balamamtr henz. Bu nedenle u anda ya
admz dnyada etkisini srdren liberalizmin zaaflarn ve yaratb
olumsuz durumlar fark edip stesinden gelmek gerekir. Fukuyama, libe
ral demokrasi ve kresel kapitalizmin "tarihin sonu" olduunu ngr
mt. Ancak "Devlet nas: 21 .yy.'da Dnya Dzenive Ynetiim" (Sta
te Building: Governance and World Order in the 21st Century) kitabnn konu
su bu ngry dikkate aldmzda olduka artadr. nk bu kita-
342 drdnc blm

hnda yeni ulus devletlerin inasnn gerekliliinden bahsetmektedir. Ta


rihin sonu hibir zaman kendiliinden gelien bir sre olmamhr. Bu
nun bir nkoulu vardr: yi-ynetim politikas. amzda zayf ve baa
rsz devletler, dnyann en nemli sorunlanrun ounun kaynandadr.
Bunun iin gnmzde terrn, AIDS gibi hastalklarn, insan haklan ih
lallerinin, yoksulluun tm dnyaya yaylmasna neden olduu dn
len gelimekte olan devletlere, dolaysyla o devletlerin halklarna, onla
rn karlar ve yararlar iin toplumsal kurumlan nasl transfer edecei
miz nemli bir konudur.
Fukuyama bu yeni kitabna "devlet olma"nn nemini anlatarak
balar. Devlet olmann drt boyutu vardr: rgtsel planlama ve ynetim,
siyasal sistemin planlanmas, meruluun temelleri, kltrel ve yapsal
unsurlar (Fukuyama, 2005: 37).
rgtsel planlama ve ynetimin ilk dzeyi zel sektre uyguland
nda ynetim almalar alanna, kamu sektr sz konusu olduunda
kamu idaresi alanna girer. Kamu idaresi uzmanlk gerektiren ok sayda
alt birimi bnyesinde barndran bir alandr. rgtler stne bildiklerimi
zi kamu idaresiyle kuramsal bir ba olan mikroekonomik teori bnyesin
de ekillendirmeye ynelik pek ok aba harcanm, ama her zaman baa
rl olunamamhr. nk btnlk ieren bir rgtler kuram oluturu
lamamhr (Fukuyama, 2005: 37).
Devlet olmann ikinci boyutunun kuramsal planlamayla ilgisi Fu
kuyama'ya gre, devleti oluturan tek tek kurulular dzeyinden ok
devlet dzeyinde olmaldr. Burada siyaset biliminin iine giren byk
bir bilgi alan sz konusudur. Siyaset bilimi, il. Dnya Sava ncesi d
nemde, siyasi ve adli kurumlarn dzenlenmesi zerinde odaklanmh.
1980'lerden nce, sorunun kurumlar olmadn ya da ekonomik ve top
lumsal altyap tarafndan belirlendiini iddia ebnek yaygnd. Yine de ku
rumsalalk, bakanlk sistemlerinin, federalizmin etkinlik kazanmasyla
son yllarda bir eit dn yaph. Bununla birlikte yrbne kanadndaki
kurumlarn planlanmasyla ilgili tarhmalar -parlamenter sistem kar
snda bakanlk sisteminin yararlan ve baars...- bir kavramsal zenginli
e ve elverili siyasal planlamalaryla ilgili olarak da nispeten snrl ke
sinlie sahip bir kurama ulalmasna yol ah (Fukuyama, 2005: 38-39).
Devlet olmann nc boyutu, simetrik kuramsal planlamayla ya
kndan ilgilidir, ama normatif bir boyut ierdii iin bu planlamalarn te
sine uzanr: devlet kurumlan idari anlamda bir btn olarak, bir arada
lrancis lukuyam 343

dzgn bir ekilde ilemekle kalmamal, onlara zemin oluturan toplum


tarafndan da meru olarak deerlendirilmelidir.
yi ynetim, demokrasi ve ekonomik kalknma arasnda dorudan
bir iliki olduuna imdiye kadar inarulmhr ve inarulmaya devam edil
mektedir. Ancak Fukuyama'ya .;:;re demokrasi, hkmet yardmlarna
ynelik olan ve reformlarn hedefleriyle elien basbnlm talepleri ser
best brakr. Demokrasi ve kalknma arasndaki ampirik iliki kark ve
belirsiz kalmaktadr: Ne ekonomik reformlara genel yaklam olarak bir
otoriter dnm ne de bir byme stratejisi olarak demokrasiyi destek
leyen bir iliki sz konusudur.
... demokrasinin az gelimilik dzeylerinde bymeyle pozitif
ynl bir iliki ierisinde olduunu, ancak kii bana GSYH'nin orta se
viyede olduu durumlarda bu ilikinin negatif bir korelasyona dnt
n gsteriyor. Hamilik ve rantlk (Trkiye, Arjantin, Brezilya), po
plizm (Venezuella) ve rvet (Butto ve erif ynetimindeki Pakistan);
hepsi de demokrasinin veballeri olmakta devam ediyor. 1990'lar boyun
ca Afrika'nn Aa Sahra blgesini srkleyen demokratikleme dalga
syla, blgenin bu dnemde hafife ykselie geen ekonomik verimlili
i arasnda net bir nedensel ba kurmak gtr (Fukuyama, 2005: 42-
43).
Devlet olmann kurumsal kapasiteyle ilgili olan drdnc boyutu,
siyaset biliminin konusudur; normlar, deerler ve kltre ilikindir. Bun
larn kurumlan etkileme biimleriyle ilgilidir. Resmi kurumlarn geliimi
kltrel unsurlarca etkilenmektedir. Buna bir rnek olarak sosyal serma
yenin hkmet destekileriyle olan ilikisinde oynad rolle ilgili olmas
verilebilir.
Hkmet ajanslarnn halkn gzndeki itibanru korumak belli l
de kurumsal planlamayla ve dahili denetim ve dengelemelerle ilgilidir.
Ancak son noktada hkmetin baarsn takip eden ve sorumlu davraru
bekleyenler, yine hkmetlerin hizmet ettii varsaylan insanlardr. Okul
aile birlikleri, izleme komiteleri, destek kurumlan gibi yeleri birbiriyle
dayaruma iinde olan gruplardan oluan toplumun kendine hesap veril
mesini talep etmesi ve bu talebe karlk bulmas, rgtlenmemi bir top
luma nazaran daha muhtemeldir. te yandan sivil toplum, rant kar
gruplarna dnerek bozulabilir. Bu gruplarn amac hesap verebilirliin
artmas deil, hkmet sbvansiyonlanrun daha geni bir sahaya yayl
mas veya sivil toplumun yerine hkmetin gemesidir. Bu sonulardan
344 drdnc blm

hangisinin baskn kaca kurumsal dzenleniten ok sivil toplumun


yapsna baldr (Fukuyama, 2005: 44-45).
Devlet inas ve kurumsal reformlarn baarl olduu durumlarn
ou, bir toplum gl kurumsal i talep dourduunda ve bu kurumla
n yarathnda ya da bunlar dardan ithal ettiinde, yabana modelleri
yerel koullara uyarladnda ortaya kar.
Gelimekte olan dnyadaki hkmetlerin yerine getirmeyi hedef
ledikleri ilevler alan ok genitir. Ama gelimekte olan lkelerin ou
iin en acil olan ey, sadece hkmetlerin yerine getirebilecei temel ilev
leri sunabilecek ekilde devlet kurumlarnn gcn arhrmakhr.
Vaat edilmi topraklara biraz daha yaklama olasl olan lkeler
iin yapmamz gereken, devlet olmann "ina" ve maniple edilebilir bo
yutlar zerine daha yakndan odaklanmakhr. Bu da kamu idaresi ve ku
rumsal planlamann bileenleri zerinde younlamak demektir, Aynca,
bu bileenlerle ilgili bilgileri zayf kurumlara sahip lkelere aktarma me
kanizmalar zerinde zellikle durmalyz (Fukuyama, 2005: 57).
Fukuyama bu incelemeden sonra, aol devletin zayfln tarhr.
" .... zayf terimi burada devlet sahasna deil, devlet gcne ilikindir ve
genellikle siyasal sistemin btnn ilgilendiren bir meruiyet eksiklii
tarafndan gdmlenen bir yetersizlii, politikalar uygulama ve sonuca
ulahrmadaki kurumsal kapasite yetersizliini ifade eder" (Fukuyama,
2005: 115).
Gnmzde karlatmz evresel, toplumsal, ekonomik ve sa
lkla ilgili sorunlann kayna gsz (weak) devletlerdir. Aslnda onun
"devlet olma"nn nemi derken vurgulad gl olmann nemidir.
nk sorunlar zayf ve gsz olmaktan kar, zmlerse gl devlet
lerin elindedir.
Arahrmalar endstrilemi bir lkede kii bana den milli geli
rin alh bin dolar olmasnn, demokratik kurumlarn gelimesine katkda
bulunacan, demokrasi ve gelime arasndaki balanh da varolan siya
sal bir evreyi varsayan ekonomik kalknmann gelimeye izin vereceini
gstermitir. Bunu daha iyi anlamak iin, devletin nasl ortaya kbnn
incelenmesi gerekir.
Ona gre nceki yzylda iki tip devlet geliimine tank olduk: Ko
mnizm ile Ronald Reagan ve Margaret Thatcher tarafndan yeniden ya
plandrlan refah devleti (Fukuyama, 2005: 16). Max Weber iin devlet bir
lrancis fukuyama 345

ara ve zorlayc bir gt. Ancak Fukuyama iin devlet zorlayc bir g
deildir, devlet halkn karlarn gerekletirmek iin vardr. Bunlar ger
ekletirirken yasal dzeni koruma ve yasaya uymalar iin vatandalar
n zorlama kabiliyeti, o devletin kilit edimidir.
Bir devletin kapsam ve yaylm konusu geen on ylda pek ok so
run yaratmhr. Neoklasik ekonomistler devletlerin kamu mallarn koru
malar gerektiini vurgulamlardr. Buna karlk Amerika Birleik Dev
letleri' ndeki gibi serbestlik (liberty) yanllar, devletin kamu mallaryla il
gili en az mdahalesi olmas gerektiini savunmulardr. Bu savunma Av
rupa'da eitlik fikrini ortaya kard iin benimsenmitir. Amerika Birle
ik Devletleri ve Avrupa serbestlik ve eitlik fikirleri iin oka aba har
carken, gelimekte olan lkeler bu fikirler iin onlar kadar mcadele et
memilerdir.
Ancak devletler zamanla dnmektedirler. rnein in ve Hin
distan' da halk egemenlii ok gl olsa da, devlet geen yirmi ylda zel
sektr giriimlerine daha fazla izin vermeye balamhr. Dier tarafta es
ki Sovyetler Birlii gibi lkeler vardr. Bunlar bir dizi devlet fonksiyonu
nun kmesine tank olmulardr. Buradaki zelletirme abalar olumsuz
sonular vermitir. nk bunlar yaplmadan nce, lkenin kapasite ba
kmndan uygun hale getirilmesi gerekiyordu.
Gnmzde devlet gl m olmal yoksa klmeli mi tarhma
lar etkili biimde yaplmaktadr (Fukuyama, 2005: 18-20). rnein eko
nomist Milton Friedman bir devletin zelletirmeyi savunmasn doru
bulmadn, bunun yerine ncelikle yasal dzenin savunulmas gerekti
ini, yasalara aykr hibir giriimin desteklenmemesi gerektiini syler.
Fukuyama da hem bu gre kahlr hem de kurumlarn nemi hakknda
arhk banka verilerine deil, olgulara ilikin deneysel bilgilere yer veril
mesi gereine vurgu yapar. Bununla birlikte u soruyu sorar: deneysel
bilgileri edindiimiz lkeler zerinde gelimi devletlerin etkisi ne kadar
olacakhr?
Kamu ynetimi, Fukuyama'ya gre teknik bir disiplindir, kendi
sinden ncekilerin inand gibi bir bilim deildir. Karar yapclar u
noktay gzden karmamaldrlar: Tek bir merkezden yerlerinden kalk
madan baka devletler -ki bunlar ounlukla gelimekte olan devletler
dir- karar verenler yeteri kadar o lkeler hakknda yerel bilgiye sahip ol
madklarndan, uygun ve adil biimde kaynak aktarmas yapamazlar.
Oysa uygun biimde ve uygun yerlere yaplacak yardmlar, kamu sekt-
346 drdnc blm

rnde ortaya kan pek ok sorunun giderilmesini salayacaktr. Yne


tim reformunun amaa refah yaratmaya ve dllendirmeye dayanr. Uy
gun bir kaynak aktarm bunlar salayacandan, pek ok sorun ortaya
kmadan giderilebilir. Burada unutulmamas gereken, kaynak aktarm
nn yaplaca lkelerin yerel ve geleneksel zelliklerini gzden kar
mamaktr.
Byle olmas gerekirken pek ok karar yaparun ald kararlarn
yerinde olup olmadn grebilmesi iin hi de uygun olmayan kurum
lar vardr, zaten ortaya kan sorunlarn byk bir ksmnn nedeni de bu
kurumlardr. Bununla beraber toplumsal sermayenin yatrmlarla glen
dirilmesi ve eitimle ilgili kurumlarn sorunlar gidermek zere yaplan
drlmas bu sorunlar gidermek iin . uygun olacaktr. Ancak burada da
yerel ve geleneksel deerleri gzden karmamak, onlar dikkate alan ge
limeleri desteklemek gerekir.
Fukuyama'nn General Douglas MacArthur karan dedii, il. Dn
ya Sava'nda Japonlar korumak iin verilen kral koruma karan mantk
l bir karard, nk dorudan deneyime dayanyordu. Fukuyama bu ka
rarla, Irak'taki son durumu karlatrdnda, bir karar almak ve seim
yapmak iin ihtiya duyulann ne olduunun bilinmesi gerektii sonucu
na vanr.
Ama kamusal ihtiyalar belirlenirken yardm edilecek devletlerin
kamu kesimiyle, yardm edecek devletlerin veya uluslararas rgtlerin
yetkilileri arasnda genellikle bir atma veya kartlk yaanr. Ancak
unutulmamaldr ki, kaynaklarn en doru aktarlaca yerleri, yaplacak
yardmn gidecei yerlerde nceden aratrma yapm d kaynakl rgt
leruneler ile yerel kurulular saptayabilir. Bu tr bir saptamay yerel ku
rululardan bamsz olarak Birlemi Milletler'in temsil ettii uluslarara
s toplum yaptnda, sorunlar ortaya kmtr, kacaktr da. Bu, baar
sz devletlerin paradoksudur. Kk devletler yerel zelliklerine gre,
uluslararas toplumun mdahalesinden nce, kendileri hakkndaki belir
lemeleri yapabilmelidirler, bu nedenle bu devletlerin de gl devlet in
asn gerekletirmeleri ve bu ama bu devletlere yerel zellikleri gz
nnde bulunarak ekonomik ve toplumsal bakmdan yardm edilmesi
gerekir. Gl devlet inas, karlatmz terr ve salk sorunlarnn
almasnn ilk kouludur.
Fukuyama bir 'rgtlerune gelenei'nden yoksun 'gsz veya ba
arsz' Afganistan ya da Haiti gibi lkelerin dnya dzeni iin bir tehdit
francis fukuyama 347

yarathn iddia eder. Ona gre, Amerika'run ve genel olarak Avrupa'nn


askeri ve ekonomik yardmlarn kesmesi, bu lkelerde neye ihtiya oldu
unun grlmesini engellemitir. Bu da dnyadaki terr olaylarnn art
masna neden olmutur. Birlemi Milletler'in temsil ettii 'uluslararas
toplum' askeri bir gc olmad iin bit mittir. Bunun iin liderlik taana
kendisi iin risk tasa da, Amerika layktr. Amerika bu misyonu stlene
reJ< zgrletirme Operasyonu'yla Irak' sava ve atmalar ortamndan
karp, yeni bir hkmet, yeni yasalar ve yeni bir ekonomik dzen getir
meyi amalamtr. Fukuyama, Amerika'y Irak halknn devletlerini yeni
den ina etmeleri iin onlara yardm eden bir g olarak grdn sy
ler. Bu nedenle Irak'taki durumu 'ciddi ama umutsuz deil' diye niteler.
nk zayf devletlerin ynetimlerini desteklemek, demokratik meru
iyetlerini gelitirmek ve kendini idare edebilen kurumlan glendirme
nin yollarn bulmak konulan gnmz uluslararas politikalarnn en
nemli projesi iinde yer alr.
Bu sonuca ulamamzn sebebi, atmalarn srp gittii ya da sa
va maduru toplumlarn yeniden yaplandrlmas arzusu, terrn re
dii merkezleri ortadan kaldrma istei ya da fakir lkelerin ekonomik
kalknma ans elde edebilecekleri umududur. Bu aba, Birleik Devet
ler' de ulus-inas olarak bilinegelmitir. Bu terminoloji belki de kltrel
ve tarihi kimliklerin arlkl olarak anayasalalk ve demokrasi gibi siya
sal kurumlar tarafndan ekillendirildii ulusal deneyimi yanstmaktadr
(Fukuyama, 2005: 119).
Ulus inasnn yn ve aamas vardr: ilki atma sonras yeni
den yaplandrma olarak adlandrlan ve Afganistan, Somali, Kosova gibi
iddetli atmalardan yeni kurtulmakta olan lkelere ilikindir. Buralar
da devlet yetkesi tamamen km durumdadr ve temelden balayarak
yeniden ina edilmesi gerekir. D gler iin buradaki sorun, gvenlik
glerini, polisi, insani yardm iin iine katp elektrik, su, bankaalk,
deme sistemleri ve benzerlerini yeniden dzenlemek iin teknik yardm
lar alarak istikrarn ksa srede salanmasdr.
km olan devlet (Bosna' da olduu gibi), uluslararas yardmla
istikrar salamay baarrsa, ikinci aama gndeme gelir. Buradaki asl
ama d mdahalenin kesilmesinden sonra da ayakta kalabilecek, kendi
kendini idare edebilen devlet kurumlan yaratmaktr. Baaryla tamam
lanmas ilkinden daha g olan bu aama, d glerin sz konusu lke
den ekilmeleri durumunda kritik bir hal alr.
348 drdnc blm

nc aama ikinciyle nemli lde rtr. Bu aama zayf


devletin glendirilmesine ilikindir. Bu durumda devlet yetkesi vardr
ama bu yetke mlkiyet haklarnn korunmas ya da temel ilkretimin
salanmas gibi baz vazgeilmez devlet ilevlerini yerine getirememekte
dir. Fukuyama'ya gre, bu kategori olduka genitir ve merkez bankaal
veya kur idaresi gibi alanlarda kurumsal uzmanla sahip olan, fakat
hukuk dzeni ve eitim gibi hizmetleri salamada sknt eken lkeler
den (Peru, Meksika gibi) kurumlarn batan aa zayf olduu lkelere
(Kenya, Gana gibi) kadar uz<nr (Fukuyama, 2005: 120-121).
Irak'taki durum biraz farklyd. Irak gerek insani gerek maddi kay
naklara sahip zengin bir lkeydi. Buradaki sorun, ileyen kurumlarn ya
km ya da savan hemen ertesinde Birleik Devletler tarafndan da
tlnu olmas ve bunlarn yeniden ina edilmeleri gereiydi.
dari kapasitenin ok byk bir ksm, mdahaleyi izleyen genel
yama ve kargaa ortamnda kaybedildi. Sava sonras Almanya, Japon
ya ve ok sayda eski komnist rejimde olduu gibi, Saddam sonras
Irak'ta da devlet inas, eski rejim yanllarnn yeniden glenmesine en
gel olmak amacyla sekteye uratld. Totaliter rejim grm bir kuak, si
yasal manzaray egemenlii altna ald ve idari yetkinlie ya da politik ye
tenee sahip pek az kiiyi askeriyenin ya da iktidar partisinin dnda b
rakt (Fukuyama, 2005: 121).
Panama, Somali, Haiti, Bosna'daki gibi Irak'ta da uluslararas top
lum rgtleri ve Birlemi Milletler pek ok hata yapt. Bununla birlikte
Fukuyama'ya gre, Bush ynetimi de nceki deneyimlerinden yararlan
mayarak ok hata yapt: Yamay ngremediler, toplumsal kargaayla
mcadelede polis ve jandarma glerini kullanmada baarsz oldular.
Amerika, ulus inas denemelerinde nemli bir rol oynamasna karn,
Irak'taki gibi karmak bir operasyonu rgtleyebilecek kurumsal yete
nekten yoksundu. "Dolaysyla devlet inas sadece km ya da zayf
nc Dnya lkeleri iin deil, ama bazen Washington iin de gerekli
olan bir eydir" (Fukuyama, 2005: 122).
Uluslararas toplum Irak' ta ve yukarda ad saylan lkelerde at
ma sonras yeniden yaplandrma almalarnda snrl bir baarya ula
mtr. Ancak szkonusu hkmetin d yardmdan kurtulmasn sala
yacak olan ve kendi kendini devam ettirebilen meru siyasal kurumlan
kurmada ya da glendirmede daha da baarsz olmutur. Buradan d
lrancis fukuyama 349

yardmlarn deersiz olduu sonucunu karmak yanl olur. Fukuya


ma'ya gre bunlar insanlk krizlerine ve abma sonras durumlara bir ce
vap olarak ortaya kmlardr. Ksa vadeli sorunlar zmek ve uzun va
deli kurumsal dzenlemeleri bir yana brakmak, ou zaman bu gibi du
rumlarda yaplabilecek yegane ilerdir.
Baarsz devletlerin ounda, gl ve baarl devlet olamama
gznne alndnda "faydalanan" lkeyle uluslararas toplum arasnda
kurulan yan-smrgeci bir ilikinin bir seenei olup olmad ak deil
dir. Bu balamda uluslararas toplum, Milletler Cemiyeti zamanndaki
mandac sistemi yeniden yaratmbr. Bu sistemde baz smrgeci gle
re, belirli bir blgeyi kendi karlar dorultusunda ynetme ayrcal ve
rilirdi. Ancak Fukuyama'ya gre yrrlkteki sistemle ilgili sorun, gn
mz normlarnn zdenetim dnda hibir eyi meru kabul etmemesidir.
Bu da bizi salanan her ynetim biiminin geici olduu sonucuna gt
rr. Aslnda kurumsal kapasitenin nasl aktarlaca bilinmedii iin, zor
durumda olan lkeler ve bunlara yardm edecek lkeler hayal krklkla
rna uramaktadrlar (Fukuyama, 2005: 124).
Gl olan devletle zayf olan devlet arasndaki sorun, egemenlik
ilkesiyle ilgilidir. Bunlarn egemenlikleri birbirine denk deildir ve g
sz ynetimler, uluslararas toplumun bir lkenin egemenliine gsterdi
i saygnn azalmasna katkda bulunur. Bu, 1990'lardan sonraki insani
amal mdahaleler srasnda ortaya kmbr.
Uluslararas toplumun yeleri arasndaki tarbma bugn, hangi
lkenin egemenliinin hangi gerekelere dayanarak kimin hakk olduu
dur. Bu aslnda demokratik meruiyetle ilgili bir sorundur.
Fukuyama bu sorunun bizi uluslararas toplumun meruiyetine
gtrdn dnr ve Birleik Devletler ile Avrupallar arasnda bir
uuruma neden olduunu, bunun da nmzdeki zamanlarda "nevral
jik" bir anlamazlk kayna olduunu syler: Amerika'run kresel sn
mayla ilgili Kyoto Protokol'nden ekilmesi, Uluslararas Ceza Mahke
mesi'ne katlmadaki baarszl, antibalistik fze antlamasna kablma
mas, Washington'un "rejim deiiklii"ne gitmek yerine Irak'a saldrma
s... gibi durumlar Avrupallarn Amerika'y tek yanllkla sulamalarna
neden olmaktadr. Ancak hukuk temelli uluslararas bir dzenin nemini
savunmalarna karn, her iki taraf da, uygun grdklerinde uluslararas
kurallar ihlal etmilerdir.
350 drdnc blm

Fukuyama'ya gre Avrupallarn Birleik Devletler'le ilgili duydu


u rahatszlklarn ou, Bush ynetiminin, daha nceki ynetimlerin
yaph tarzda danma, aklama, merulahnna ve ikna etme konusun
daki beceriksizliinden kaynaklanmaktadr.
Amerikallar anayasal demokratik ulus-devletten daha te hibir
demokratik meruiyet kayna tanmamaktadrlar. Avrupallar ise tersine,
demokratik meruiyetin herhangi bir ulus-devletten ok daha geni olan
uluslararas toplumdan kaynaklandna inanmak eilimindedirler. Bu
nedenle Kta Avrupas'ndaki pek ok devlet, vatandalanrun zel karla
rnn stnde yer alan kamu kanrun koruyucusu olan bir devlet kavra
mna sahiptir. Bu devlet, ulusun karlaryla ilgili yetkin grlere sahip
olduundan, kimi zaman halk iradesine kar bir brokrasiyle cisimleir.
Avrupallar, kresel ortak karlarn belirlenmesinde, uluslararas kurum
lara daha fazla yetki tanma eilimindedir.
Dolaysyla Amerikallar ile Avrupallar, uluslararas dzeydeki
meruiyetin kaynana ilikin farkl grlere sahiplerdir. Amerikallar,
bu kaynan anayasal ulus-devlet iindeki demokratik ounluun irade
sinden ktn dnrlerken, Avrupallar bunun tek tek ulus-devletle
rin kanunlarndan ya da iradelerinden ok, st adalet ilkelerine dayand
n dnrler. Fukuyama, Avrupallarn bakn, kuramsal olarak do
ru olduunu sylese de, pratik olarak yanl bulur. nk liberal demok
ratik deerler alan, uluslararas bir rgtte son derece kusurlu olarak va
rolabilmektedir (Fukuyama, 2005: 120-135).
Meruiyetin ulus-devlet dzeyindeki somut, meru bir demokratik
kamuoyundan yukarya iletilmesinden ok, soyut bir uluslararas dzey
den aaya bahedilmesi gerektii fikri, bylelikle uluslararas iradeyi
kendi tercihleri dorultusunda yorumlama zgrlne sahip olan se
kinlerin istismarna fiilen davetiye karr (Fukuyama, 2005: 136).
Avrupal bak asyla ilgili dier bir nemli pratik sorun, "uygu
latma sorunu" dur. Gnmz kreselleen dnyasnda bile, egemen ulus
devletlere zg olan tek g, kanunlar uygulabna gcdr. Varolan
uluslararas kanun ve rgtler, uluslararas toplumun iradesini yanslyor
olsa da, kanunlar uygulatma ulus-devletlerin alan iine girer.
Avrupa kaynakl ulusal ve uluslararas kanunlarn pek ou tama
men uygulanamaz olan sosyal politika temenni listelerinden ibarettir. Av-
francis fukuyana 351

rupallar bu eit kanunlar, bunlarn toplumsal amalarn bir ifadesi ol


duklarn syleyerek merulahnyorlar; Amerikallar ise, bana gre hakl
olarak, bu tip uygulanamaz emellerin bizzat hukuk dzeninin albru oy
duunu syleyerek karlk veriyorlar (Fukuyama, 2005: 137).
Bununla birlikte Amerika da "devlet olma" olgusunu anmaya u
ratmhr. Bu bakmdan Fukuyama iin Birleik Devletler'in Irak'a yakla
m tarhmaya akhr. Ama, zayf ya da baarsz devletlerin dnyasnda
gvenlie duyulan ihtiyala, uluslararas kurumlarn bu ihtiyaa karla
ma becerisi arasnda ciddi bir uyumsuzluk vardr.
Irak'la ilgili tarhmalarn ou, Fukuyama'ya gre, dnyann Bush
ynetiminin syledii kadar tehlikeli olup olmad veya Irak ve Kuzey
Kore gibi lkelerin sebep olduu tehditlerle daha iyi bir biimde baa
.
klp klmayaca noktasnda olmaktadr. Bu tarhmalara bir zm ge
tirmek u anda sahip olduumuz bilgi temelinde mmkn grnmemek
tedir. Ayrca Fukuyama, bir devletin nkleer silahlar rettiini ve bunlan
baka bir devletin topraklan zerinde kullanmak zere terristlere vere
ceini, bu baka devletin de kendini korumak iin uluslararas kurumla
ra gvenmemesi gerektiini kimsenin iddia edemeyeceini syler. "te
yandan, eer bu tehdit ciddi lde abarhlyorsa, o zaman Amerika'run
nleyici karl, kendiliinden kresel istikrarszln temel kayna ha
line gelebilir'' (Fukuyama, 2005: 139).
Bylece Fukuyama'run tarihin sonuna ilikin daha nce syledikle
riyle, bu kitabnda syledikleri ilk bakta eliiyor gibi grnse de, asln
da ilk dile getirdiklerini glendirmektedir. yle ki, tm dnyann libe
ral ilkeleri kabul edecei kresel bir dzenin, tek gl bir liberal devle
tin varlna bal olmad grlmtr. O halde tm devletleri liberal
letirmek gerekir, bunun yolu savalar, devrimler ya da ekonomik k
lerden geer. Bu tr gelimelerden sonra, o lkelerde liberal ilkeler ere
vesinde hazrlanm ve o lkelerin yerel normlarn hesaba katan dzen
lemeler yaplmas gerekir. Tm dnya gl ve liberal olduunda, bugn
karlahmz ekonomik, siyasal, toplumsal, evresel ve salkla ilgili so
runlar da byk lde ortadan kalkacakhr. Liberalizmin kreselletiril
mesi iin gl devlet inalarna ihtiya vardr.
352 drdnc blm

F. Fukuyama'nn Tarih Gryle Kreselleme Arasnda Kurduu


Balant
Fukuyama'nn "tarihin sonu"yla ilgili grlerinin ana temas, libera
lizmle birlikte insan doasna en uygun sistem aray teorik olarak bitti
i, insanolunun liberalizmi yaygn ve tam olarak yaama geirmesi ge
rektiidir (Fukuyama, 1999b: 14).
Son on be yl hem dnya siyasetinde hem de kresel ekonomide
olup bitenler, Fukuyama'ya gre, onun tarihin sonuna ilikin grleri
ni dorulamtr. Bunun iin liberal demokrasi ve pazar ekonomisi, mo
dern toplumlar iin en uygun dzenlemelerdir. Bu dnem boyunca orta
ya kan ve zihinleri megul eden olaylar, Asya' daki kriz ile Rusya' daki
reformlarn grnte durdurulmu olmasdr. Yine de bunlar halihazr
daki dnya dzenine kar sistemli bir meydan okuma deildir. Libera
lizm yine de insan doasna en uygun ve "tarihin son" undaki tek dzen
dir.
Ancak Fukuyama, tarihin liberalizme ynelmi ve ilerlemeci oldu
unu, ayrca "tarihin sonu"nu da modem liberal devlette bulduunu ka
ntlamak iin kulland argmann yanl olduunu syler. nk doa
bilimlerindeki arabrmalar sonlanmadka, tarih de sona ermez. nsanlk
yeni bilimsel bulularn arifesinde bulunmaktadr. Bu bulular bugnk
haliyle insanl ortadan kaldracaktr. Fukuyama, tarih kavramn Hegel
ci ve Marksist anlamda kullandn, yani insani, siyasi ve ekonomik ku
rumlarn aamal olarak geliimi anlamnda kullandn, bu bakmdan
tarihin iki temel g tarafndan ynlendirildiini syler:
a) Ekonominin modernizasyonunun temelini oluturan doa bi
limlerindeki ve teknolojideki gelimeler,
b) Tannma mcadelesi. Bu, insan haklarnn evrenselliini kabul
eden siyasi bir sistemi gerektirir.
Bu tarihi geliim srecinin biti noktasn Fukuyama, demokraside
ve pazar ekonomisinde grdn belirtmiti. nk tarihin en ileri
halklar, liberal demokrasiye ve pazar ekonomisine gtrecek bir mantk
iinde yer almlard. Bu da, Fukuyama iin ileride tm devletlerin bu
mantk iinde yer alacaklarnn kant olmutur.
Liberalizm ynnde kreselleme, iki nedenden dolay uzun sre
varolacaktr. Bunlardan ilki, Asya'da yaanan ve dnyay etkileyen eko
nomik ve sosyal krizden sonra, hayata geirilebilir ve daha iyi sonular
francis fukuyama 353

verebilecek baka bir gelime modelinin bulunmamasdr. Kreselleme


nin rakibi konumundaki "Asya gelime modeli", son on be ylda kar
lahmz olaylar nedeniyle gzden dmtr. Asya' da yaanan ekono
mik bunalm, meruluunu ekonomide gsterdii stnlkle salamaya
alan Asya lkelerinin otoritarizminin deersiz ve bo olduunu gster
mitir.
Kresellemenin varolmasrun ikinci nedeni teknolojiyle ilgilidir.
Halihazrdaki kresel hareket, telefonu, faks, radyoyu, televizyonu ve in
temeti dnyann en cra kelerine kadar yayan haberleme teknolojile
rindeki devrimle iyice glenmitir. Bu deiiklikler kiilere daha fazla
g kazandrmakta ve demokratiklemeyi hzlandrmaktadr.
Fukuyama'ya gre bugn, dnya medyasndan ve d haber kay
naklarndan btnyle kopabilecek hibir lke yoktur. Nitekim dnyann
bir kesinde kan ve moda olan ey, binlerce kilometre uzaktaki insan
lar tarafndan taklit edilmektedir.
Bunun iin doksanl yllarn siyasi ve ekonomik olaylarna bakp,
"tarihin sonu"nun liberalizm olamayacan syleyenler, Fukuyama'ya
gre yanlmlardr. nk O'nun tezinin temel hatas, liberalizmin "tari
hin sonu" olduu ve bunun kresellemesinin gerektiiyle ilgili deil, bi
limsel bululara bir son verilemeyecei konusuyla ilgilidir. Fukuyama, ta
rihi sreci ynlendirenin bilim olduunun unutulmamas gerektiini sy
ler. Ona gre insanlk, biyoteknoloji bilimlerindeki yeni teknolojik geli
melerle kar karyadr. Fransz Devrimi'yle birlikte alan dnem, doa
ya bal hakikatler zerine kurulmu, pazar ekonomisine dayanan liberal
bir dzeni hakl karmtr.
Biyoteknoloji alanndaki gelimeler, sosyal mhendislik uzmanla
rnn aamadklar sorunlar zebilmeyi saladnda, tarihle iimiz bite
cektir. nk bugnk haliyle insanlk ortadan kalkacakbr. O zaman da
Fukuyama'ya gre, insani olann tesinde yeni bir tarih balayacakbr.

Bu bakmdan Fukuyama, Hegel' e benzemektedir. nk libera


lizm kreselleip yaylmn tamamladnda, ortadan kalkacak ve yerini
eskisinin zemedii sorunlar zp onu ieren yeni bir araya braka
cakhr. Hegel'in deyimiyle tin tm kartlarn ortadan kaldrp mutlakla
hnda yalanm olacandan, yerini yalanm tinin eksiklerini gidere
rek kapsam olan gen tine brakacakhr. Tarih hep bu biimde devam
edecektir.
54 drdnc blm

Ancak Fukuyama yeni gelen dnemin nasl bir dnem olacan


aka sylerken, Hegel tarihin nasl ilerlediine ilikin biimsel ifadeler
kullanmakla yetinmekte, yeni gelen tinin nasl olacan, hangi aralar
kullanarak kendini gerekletireceini sylememektedir.

Birey, Sivil Toplum, Devlet ve Birey-Devlet likisi


Fukuyama' da birey, doas gerei dier bireylerden kabul grmek iste
yen, eylem ilkelerinin aklna ve deerine ok fazla deer atfedildii iin,
kendisinden st bir g tarafndan deil de, kendisinden kaynaklanmas
n isteyen, istediklerini yapmas konusunda her trl hakk olmas gerek
tiine inanan, devlet ve onun kurum ve kurulular gibi tm rgtlenme
lerin insann bu zelliklerinin oluturduu doasna uygun olarak dzen
lenmesini talep eden niteliktedir.
Fukuyama'ya gre sivil toplumda, liberal ilkelere uyan, bu ilkeler
iinde kalarak (Hegel'in deyimiyle ayn tin iinde kalarak) kimi deiik
likler yapan, giriimci, dinamik kiiler szkonusudur. Bunlar Hegel'in ta
rihsel kiilerine benzemezler, nk tarihsel kiiler, ayn tinsel ortamda
kimi deiiklikler yapmazlar, eskisinden kimi yanlar tasa da, yeni bir ti
nin geliini mjdelerler. Fukuyama iin yeni ilkeler getirecek bireylere ihti
ya yoktur, zaten insan doasna en uygun ilkelere ulalmhr, bunlarn
iinde kalnarak kimi deiiklikler yaplabilir, ama bu deiiklikler bt
n ortadan kaldna veya onun yapsn bozucu nitelikte olmamaldr.
Fukuyama'nn ve liberalizmin devlet anlay, devletin egemen ve
kendileri iin varolduu bireyler karsnda, devletin etkinliini en aza in
diren bir tasarma iaret eder. Ancak bunu yaparken o halkn i dinamik
lerine zg insan sermayesinin durumuna iaret eden sosyal sermayeyi
hesaba katmalar gerekir (burada yetimi insan gcnn az olduu yer
lerde devletin kolej, niversite yapmas gibi mdahalelerde daha ok bu
lunabilecei kastediliyor) (Fukuyama, 1999a:32). Bu yeni devlet tasarm
aynca bireylere devlet ve devletin kurumlan karsnda sonsuz bir deer
atfedecek, onlarn istediini yapmalarna izin verecek, bylece zgrl
n tmelden uzaklahka kazantnalan iin yeni alanlar aacak, ekono
mik bakmdan serbest olarak giriimde bulunacak ve ticaret yapma konu
larnda gerekli yasal dzenlemeleri yapabilecek biimde formle edilmi
tir. Liberal devlet, insanlarn ortak karlarn gerekletirebilmeleri iin
varolmas gereken bir organizasyondur.
lrancis lukuyama 355

Liberal bir devlet, bireysel zgrlk sahas tarafndan kah bir ekil
de kuahlm hkmet faaliyetleriyle, nihai olarak snrlan olan bir dev
let yapsdr. Byle bir toplumun kaosa veya ynetilemez bir duruma d
memesi iin toplum mutlaka, devletin aasnda yer alan sosyal organi
zasyon kademelerinde, zerk olabilme yetisine sahip olmaldr. Bu tarz
bir sistem, en nihayetinde yasaya deil, bireylerin oto kontrolne dayanr
(Fukuyama, 1999a:373).

Kii Haklan, lerleme ve zgrlk Fikri


Fukuyama'da sosyal ve ekonomik sermaye edinme, serbeste ticari giri
imlerde bulunma, eitim alma, seyahat etme, tatile kma, bankaclk i
lemlerini evden yapabilme.... kii haklan olarak ve kiilerin kstlanma
mas gereken talepleri olarak karmza kmaktadr.

Fukuyama'ya gre tarih, hpk Hegel ve Marx'n dnd gibi,


insanln belirli bir amaca doru ilerlemesi ve sona, amaca ulaldnda
sonunun gelecei bir sretir. Fukuyama iin bu son nokta liberal demok
rasiydi. Fukuyama tarihin bu amaca doru ilerlediini neye dayanarak
iddia etmekteydi? Ona gre byle bir iddiada bulunmak ilk olarak ekono
miyle ilgili olarak, ikinci olarak da "kabul grme mcadelesi"yle ilgili
olarak haklyd.
Fukuyama ilk olarak ekonomiye dayanarak tarihin ilerlediini id
dia etmiti. yle ki, ona gre, yirminci yzyln son eyreinde en dikka
te deer gelime, ister saclann otoriter askeri diktatrlkleri, ister solcu
lann komnist-totaliter sistemleri sz konusu olsun, dnyann ok gl
grnen diktatrlklerinin kendilerini temelden sarsan zayflklar gster
mitir. Latin Amerika' dan Dou Avrupa'ya, Sovyetler Birlii'nden Yakn
Dou ve Asya' ya kadar birok yerde gl olduklar varsaylan hkmet
ler son otuz ylda ard ardna dmlerdir. Bunlarn yerine, Fukuya
ma'ya gre, her durumda istikrarl liberal demokrasiler gemitir ve
"dnyann drt bir yanndaki farkl blge ve kltrlerin hepsinin gzn
de tek ak ve net politik hedef olarak liberal demokrasi durmaktadr"
(Fukuyama, 1 999a: 9). Aynca liberal demokratik ilkeler ve serbest piyasa
ekonomisi yaygnlam ve bu, gerek gelimi sanayi lkelerinde gerekse
daha kinci Dnya Sava ncesinde henz yoksul nc Dnya'ya da
hil olan lkelerde ei grlmedik maddi bir refaha yol amhr (Fukuya
ma, 1999a: 9).
356 drdnc blm

Fukuyama'ya gre, liberal ekonomi hem daha fazla politik zgr


lk ynndeki global gelimeyi hazrlam hem de liberal ekonomiyle ka
zanlm olan ekonomik zgrlk politik zgrl izlemitir. Fukuyama
bu noktada "evrensel bir insanlk tarihi var m?" sorusuna dner ve buna
yant olarak tarihin belirli bir amaca ynelik geliimini salayan mekaniz
ma olarak modem doa bilimini kabul eder.
Modem doa biliminin gelimesi, hem teknolojik gelimelere yol
amas bakmndan lkelere askeri avantajlar salam hem de ekonomik
retim olanaklannda yeni bir ufuk amhr. Teknoloji srekli artan insan
istek ve ihtiyalarnn karlanmasn olanakl klmhr. Bylece, Fukuya
ma'ya gre, tarihsel kkenlerinden ve kltrel miraslanndan bamsz
olarak btn insan toplumlarnda bir homojenlemeye doru gidilmitir.
nk, ekonomik modernleme srecinden geen btn lkeler kanl
maz olarak birbirlerine benzer hale gelmektedir: bunlann hepsi ulusal
birlie, merkezilemi iradeye, kentlere ihtiya duymakta, airetler, dinsel
topluluklar ve aileler gibi geleneksel toplumsal rgtlenmelerin yerine,
ilevsellik ve verimlilik ilkelerine dayanan, ekonomik adan aklc rgt
lenmeler geirmek ve yurttalar iin kapsaml bir eitim salamak zorun
da kalmaktadrlar. Kapitalist yaplar ynnde evrensel bir gelime, mo
dem doa bilimlerinin manhnda yahyor gibi grnmektedir (Fukuya
ma, 1999a: 11 ).
Fukuyama'ya gre, modem doa bilimi tarihsel mekanizma olarak
kabul edildiinde, tarihsel deiimin z ve modem toplumlarn artan
tekdzelii olduka iyi aklanabilmektedir. Ancak bu yaklam demok
rasi olgusu iin yeterli bir aklama sunmamaktadr.
Fukuyama'ya gre, insan yalnzca ekonomik bir varlk olmad
iin tarihin saf ekonomik yorumlan eksik ve yetersizdir. Bunlar baz in
sanlarn neden demokrat olduklarn, yani neden halk egemenlii ilkesi
ni ya da insan haklar inenmesin diye hukuk devleti usullerini tercih et
tiklerini aklamaya yetmez. Bunu dikkate alan Fukuyama, "insan bir b
tn olarak ele almay" deneyeceini syler, bu amala da yine Hegel' e da
yanarak "kabul grme mcadelesi"ni ele almaya giriir (Fukuyama,
1999a: 12). nsanlar kendi deerlerine ve zsayglanna uygun biimde ya
amak ve bu ekilde bakalarndan kabul grmek isterler.
Tm bu gelimeler de insanlar arasnda kltrlerine baklmakszn
bir homojenleme ve lkelerin birbirine yaknlamasn salar (Fukuya
ma, 1999a: 10-11 ).
francis lukuyama 357

Fukuyama'ya gre, hem teknolojik ilerlemeler nedeniyle hem de


sosyal ve siyasal alanda komnizm, faizm gibi rejimlerin zgrlk, kah
lmc demokrasi, bakalarndan kabul grme, ticari olarak rekabet gc
ve serbest giriimde bulunma bakmlarndan gsterdikleri zafiyetler y
znden ortaya km ve bu bakmlardan mkemmellemeye alan,
ama bunu henz tam olarak gerekletirememi liberalizmin zaferi nede
n,i.yle nceki dnemlerden daha ileride olduumuzu syleyebiliriz.

Biyoteknoloji Devrimi
Fukuyama, "Tarihin Sonu mu ?" adl makalesine ilikin yazd retrospek
tifte, bilimin sonu gelmedii srece tarihin sonunun gelmeyeceini savlar.
nsan tesi Gelecegimiz adl kitabnda bilimsel devrimlerin arefesinde ol
duumuzu ve gidecek daha ok yol olduundan bahsetmektedir. Bilim
sel devrimler, biyoteknolojideki gelimelerle gerekleecektir. Fukuyama,
bu gelimelerin nasl olduunu ve sonularn betimlemeye almakta
dr.
ncelikle biyoteknolojinin ne olduuna ve bu konuyu ele almam
z gerektiren politik durumlara bakmamz gerekir. Biyoteknoloji,
DNA'nn yapsn deifre edip ynlendirme yeteneine sahip olmamzn
yannda, biyoloji bilimini temelden etkileyen bir devirimdir. Bu bilimsel
devrim molekler biyolojinin yan sra, bilisel nrobilim, poplasyon ge
netii, davran genetii, psikoloji, antropoloji, evrimsel biyoloji ve nro
farmakoloji de dahil olmak zere, konuyla ilgili ok sayda alanda bulu
ve ilerlemeleri beraberinde getirecektir. Btn bu bilimsel geliim alanla
rnn potansiyel politik etkileri vardr; nk hepsi de tm insan davra
nlarnn kayna olan beyin hakkndaki bilgimizi ve dolaysyla onu us
talkla ynetme yeteneimizi arhrrlar (Fukuyama, 2003: 23).
ada biyoteknoloji her alanda bilgi elde etmi ve birok alanda
ilerleme salam olsa da sonular ve yntemleri itibar ile siyasetin tar
hmalar arasnda bulunmaktadr. Siyasetin daha iyi yaam sunma temel
sav dorultusunda gelecekte oluacak sorunlar imdiden engelleme ve
snrlarn belirginletirme grevi bulunmaktadr. Ama gnmzde bir
ok siyasi tarbma teknolojiden deil, genetik ve davrana ilikin bilgi bi
rikimimizden kaynaklanmaktadr. te bu noktada Fukuyama, bilgi biri
kimimiz sonucunda politize edilmi noktalan gsterme abasnda olup
gelecekte bu tr konularn ne gibi sorunlara yol atn betimlemeye gi-
358 drdnc blm

rimektedir. lkin beyinle ilgili gerekleen gelimeleri aklamaya al


maktadr.
Eski Yunanllardan beri insanlar, belli davranlarn ortaya kma
snda genetiin mi yoksa yetitirme tarznn m daha etkili olduunu tar
bp durmutur. Yirminci yzyln byk bir blmnde doa bilimleri,
zellikle de sosyal bilimler, davran ynlendiren kltrel itkileri, doal
itkileri gz ard etmek pahasna vurgulamay setiler. Oysa getiimiz yl
larda sarka arbk geriye-bazlarna gre ok fazla geriye- doru, genetik
nedenlerin lehinde sallanmaya balad (Fukuyama, 2003: 24-25). nsan
davranlarrun biimlendirilmesinde kalbn ve kltrn rol hakknda
ki tarbma, en bandan beri son derece siyasi bir nitelie sahipti. Muha
fazakarlar doay temel alan aklamalara taraf olma eilimi gsterirken;
sol, eitim ve yetitirmenin roln vurguluyordu (Fukuyama, 2003: 24).
Dier yandan, ocuk yetitirmi olan her anne baba, yetitirme ve evre
koullaryla aklanmas olanaksz birok bireysel farklln da bulundu
unu deneyimlerine dayanarak bildiklerini ne srmektedirler. imdiye
dek davran etkileyen doal nedenlerle kltrel nedenleri bilimsel ola
rak birbirinden ayrp zmenin iki yntemi vard. lki, davran genetii
disiplini yoluyla, ikincisi, kltrleraras antropoloji yoluyla (Fukuyama,
2003: 26).
Davran genetii ve kltrleraras antropoloji, makro davrantan
yola kar ve dzenliliklere dayanarak insan doasyla ilgili karmlarda
bulunur. Bunlarn ilki, genetik olarak birbiriyle zde insanlardan yola
karak evreden kaynaklanan farllklar arar; ikincisi ise, kltrel adan
heterojen kiileri ele alr ve genetik benzerlikleri bulmaya alr. Her iki
yaklam da genellikle geni hata pay olan istatistiksel karmlar temel
aldndan, ikisi de ne savlarn eletirenleri doyurucu biimde kantla
may baarabilir ne de genlerle davran arasndaki etkin nedensel ba
lanblan aklamaya giriir (Fukuyama, 2003: 29). Ancak davrann nasl
olutuunu hibir zaman tam olarak anlamasak bile, gelecekte genetik
nedensellie ilikin ok daha fazla bilgimizin olmas kanlmazdr (Fu
kuyama, 2003: 30).
Bu tr bir bilimsel bilginin onu kullanma geirecek bir teknoloji
yokken bile, nemli siyasi sonulan vardr. Kk genetie dayanan zeka,
su ve cinsellik trnden st dzey davranlarda bunun gerekletiine
tank olduk, Fukuyama'ya gre bunun devam da gelecektir (Fukuyama,
2003: 31).
lrancis lukuyama 359

Kaltsallk.la zeka arasndaki bantlar her ne kadar bilimsel olarak


kantlanm olsa da bunun tam tersini syleyen, yani zekann evre tara
fndan biimlendiini savunanlarn, zekann kaltsal olduunu dile geti
renlerle atmas siyaseti fazlasyla etkilemitir. Zekaya ilikin verileri si
yasete sokmak son derece tehlikeli bir durumdur. nk bu tr veriler
rkln temelini oluturmaktadr, hatta gemite byk meydan sava
larna bile sebep olmutur. Bu durum, genetik mhendislii dalnda tam
olarak bir ilerleme salanmam olsa bile, gnmzn politikasn fazla
syla ilgilendirmektedir ve gelecekte de ilgilendirecektir.
Siyasi bir tartmann konusu, kaltsallk.la zeka arasndaki badan
ziyade, suun genetik kkenidir (Fukuyama, 2003: 39). Sua ynelik dav
ranlar biyolojiyle temellendirmek ciddi siyasi sorunlar ortaya kar
maktadr. Bu yntem suun genetik yollarla trn dier yelerine aktarl
dn ve bu durumda suun nceden belirlenebilecei ve suun nlenile
bilir olduu savyla ortaya kmaktadr. Bunun tersine suun kaltsallk.la
bir ilikisi olmadn savunan gruplar, suun toplumsal bir durum oldu
unu ve evreden kaynaklandn sylemektedirler. Bununla birlikte bu
durumun tam tersi olduunu gsteren aratrmalar da bulunmaktadr.
Bir takm aratrmalar, genlerle saldrganlk arasnda dolaysz mo
lekler balantlar olduunu ileri srmtr. 1980'lerin sonlarnda, idde
te eilimli bir gemii olan Hollandal bir ailenin zerinde yaplan incele
me, sorunun monoamid oksidazlar yani MAO olarak bilinen enzimlerin
retimini denetleyen genlerden kaynaklandn gstermitir. Daha son
raki bir tarihte Fransa' da fareler zerinde gerekletirilen baka bir ara
trmada farelerin MAO genlerdeki benzer bir kusurun an derecede vah
ilemesine yol atn gstermitir (Fukuyama, 2003: 42). Btn bu ara
trmalar ve tartmalar, suun genetik kodlarla balants tam olarak bilin
mese de gemite yaanan soykrm ve rklk vakalanrun nedenleri ara
snda genetik kodlarn olduunu imlemektedir.
Genetik bilimine ilikin bilgi birikiminin, nemli siyasi sonulara
yol at ve amaya devam edecei nc alan cinselliktir. ok az kii
cinselliin gl biyolojik kkleri olduunu yadsr ve erkeklerle diiler
arasndaki birok farklln sosyal evreden ok biyolojik etmenlere ba
l olduunu savlar. Bu sav, rksal farkllklara ilikin grten daha gl
dr (Fukuyama, 2003: 44). Erkek ile dii arasndaki farklla ilikin ege
men gr, ecinsellik konusuna gelince sarslmaktadr. Sol, genler ile ze
ka, genler ile su ve genler ile cinsiyet farkll konusundaki sorunlarda,
36o drdnc blm

biyolojik aklamalara iddetle kar kar ve kaltsalln bu davranla


rn herhangi biri zerinde nemli bir etkisi olduuna ilikin herhangi bir
kanbn geersizliini gstermeye alr: Cinsel ynelim bireysel seim
den veya sosyal koullanmadan kaynaklanmaz; bireyin bana gelen bir
doum kazasdr (Fukuyama, 2003: 46). Ecinselliin bireysel ahlaki bir
seimden baka bir ey olmadna inanan Sa'n, Sol'dakilerin zeka veya
cinsel kimlik konularyla ilgili olarak yzlemeleri gereken gereklerle
kar karya gelmesi gerekir (Fukuyama, 2003: 48). Aslnda ecinsellik,
ksmen kaltsal olarak belirlenen, ksmen sosyal evre ve bireysel seim
tarafndan koullanan, insani bir eilimdir; bu bakmdan zekadan, sua
eilimli olmaktan ya da cinsel kimlikten pek farkl deildir. nsan her du
rum iin genetik ve toplumsal nedenlerin greli arlklarndan sz ede
bilir, ama genetik etmenin varl bile, bu zelliklere ilikin tarbmann
son derece ekimeli hale gelmesine neden olur; nk bu tarbma ahla
kn temsiline ve insann potansiyeline bir snr getirilmesini ngrr (Fu
kuyama, 2003: 48). leride genetik bilimde ecinsellik geni kefedildiin
de ve bunu engelleyecek yntem bulunduunda ka anne doacak ocu
unun ecinsel olmasn ister ya da istemez? Bu, birok annenin nleyece
i bir durumdur.
ada biyoteknolojinin siyaseti etkileme biiminin ikincisi nro
farmokoloji ve davrann denetimidir. Yzylmzn ortasna kadar insan
motivasyonu ve arzusu zerine alan ve bu konularda zgn bilgiler ve
kavramlar ortaya karan (dipus kompleksi, bilind, penis kskanl
, lm istei gibi) Sigmund Freud'un sistemi, kendisinden sonra gelien
akm olan Freuduluk, manik depresif bozukluk ve izofreni gibi ciddi ra
hatszlklar da dahil olmak zere, zihinsel hastalklarn, doas itibariyle
ncelikle psikolojik nitelik tadn savlamakta ve beynin biyolojik alt
katmanlarnn zerinde bir yerde ortaya kan zihinsel ilev bozuklukla
rnn sonucu ortaya kt yollu kabule dayanmaktadr (Fukuyama, 2003:
52). Avusturyal psikiyatrist John Code'un lityum maddesini kefedip ve
bunu manik depresif bozuklua sahip akl hastalan zerinde uygulayp
olumlu , sonu almasyla Freudu konuma terapisi yerini ila tedavisine
brakmtr. Lityum, nrofarmokoloji alannda yzyln sonundaki Prozac
ve Ritalin gibi, toplumsal etkilerini henz yeni anlamaya baladmz bir
dizi yeni kuak ilacn ortaya kmasna yol aan bir aratrma gelitirme
dneminin yalnzca balangcyd (Fukuyama, 2003: 52). Modem nrobi
lim, Freuduluun iaret ettii sorunlarn sadece terapi seanslaryla deil,
lrancis lukuyama 361

insan doasn ve davranlarn etkileyen ve basbran maddelerle alabi


leceini ortaya koymutur.
Serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi bir dzine civarnda nro
iletken, sinir sinapslarndaki atmalar ve beyindeki sinyallerin nronlar
arasndaki iletimini denetler. Bu nroiletkenlerin miktan ve etkileim bi
imleri, kendini iyi hissetme, zsayg, korku ve benzeri znel duygular
mz dorudan etkiler. Asgari dzeyleri, evrede olup bitenlerden etkile
nir ve kiilik olarak algladmzla olduka yakn ilikilidirler (Fukuya
ma, 2003: 52-53).
Prozac ve fluoksetin, seici serotoninin gerialm basklaycdrlar
(SSRI); adndan anlald gibi sinir sinapslarnn, serotonini geri emme
lerini engeller ve beyindeki serotonin dzeyinin ykselmesini salar. Se
rotonin kilit bir nroiletkendir: Dzeyi dtnde, hem insanlarda hem
de dier primatlarda zayf tepi denetimine ve elverisiz hedeflere kar
denetimsiz saldrganla yol ah; ayrca, insanlarda depresyon, saldr
ganlk ve intiharla balanhl olduu grlmtr (Fukuyama, 2003: 52).
Sonu olarak, Prozac gibi ilalar insan davran ve duygularn aka et
kilemektedirler.
zsayg, psikolojik bir kavramdr. Fakat bu kavram insan psikolo
jisinin kritik bir ynyle, btn insanlarn duyduu takdir ve onay arzu
suyla ilgilidir. Sokrates, Platon'un Devlet' inde arzulayan blm, ussal b
lm ve genellikle "tin sahibi olmak" biiminde evrilen Greke thymos
szcyle niteledii blm olmak zere ruhun birbirinden ayn bl
m bulunduu ne srmtr. Thymos, insan kiiliinin gurur dolu tara
fdr, baka insanlarn kiinin deerini veya saygnln tanmasn bekle
yen yndr. Arzu edilen, bir gereksinimi karlamaya ynelik maddi bir
mal ya da nesne deildir- yani ekonomistlerin genellikle insan gdlen
mesinin kayna olarak algladklar "yarar" deildir; daha ok kiinin sa
hip olduu staty baka baz insanlarn kabul etmesi ynndeki znele
raras istektir (Fukuyama, 2003: 55). Bununla birlikte, asl nemli olan ta
nnma arzusunun biyolojik bir temelinin olduu ve bu temelin beyindeki
Serotonin dzeyiyle ilikili olduudur (Fukuyama, 2003: 56). Prozac gibi
ilalar beyindeki Serotonin dzeyini ykselterek kiinin zsaygsn ie
iinde sunmaktadr. Bu nedenle Prozac gibi ilalar aslnda siyasi sonu
barndrmaktadr.
Eer Prozac bir tr mutluluk hap olarak grlyorsa, Ritalin de
aktan aa toplumsal bir denetim aracdr (Fukuyama, 2003: 58). Rita-
362 drdnc blm

lin, gnmzde dikkat eksikliinin, hiperaktivite rahatszlnn ya da


AqHD olarak bilinen ve ounlukla snfta kprdamadan duramayan k
k erkek ocuklarnda grlen bir "hastaln" semptomlarnn gideril
mesi iin kullanlr (Fukuyama, 2003: 58). Birok arahrmac bunun hasta
lk olmadn, sadece "normal" diye tabir ettiimiz kiilerin dzeyinde
davranmadklar iin genellikle ocuklara verilen bir denetim rn ol
duunu iddia eder. Ritalin zerine yapllan tarhmalar ne olursa olsun
davrann denetim alhna alnmas gelecekte siyasi durumlara yol aacak
ilalarn ortaya kmasnn olanan gstermektedir. Prozac ve Ritalin gi
bi ilalarla amalanan, insann olduundan farkl, olmas gerektigi gibi
davranlarda bulunmasnn salanmaya allmas, insan doas dedii
miz tarhmal konuyu fazlasyla ilgilendirmektedir.
ada biyoteknolojinin siyaseti etkileme biimlerinin ncs,
yaam sresinin uzahlmas ve bunun sonucunda ortaya kacak demog
rafik ve toplumsal deiikliklerdir (Fukuyama, 2003: 71 ). Modern hp,
yzylmzda insan mrn greceli olarak uzatm ve iyiletirmi olsa da
lm denilen kanlmaz sona bir are bulamambr. Gnmzde yaplan
almalarn ou lme are bulmaktan ziyade, var olan yaam sreleri
nin uzahlmas stne younlamhr. Bu almalarn ou kanlmaz
bir durum olan yalanmann arahnlmas olan grentonolojidir. Gn
mzde insanlarn yalanmalarnn, en sonunda da lmelerinin nedenine
ilikin, birbiriyle yanan ok sayda kuram olmakla birlikte, bu olgularn
asl nedenleri ve srecin ileyii konusunda yerlemi bir gr birlii
yoktur (Fukuyama, 2003: 72). Fakat bu tr bir gr birlii salanamaya
cak olsa bile, gnmzde yaplmakta olan btn biyomedikal arahrma
larn birikimsel etkisinin, zaman iinde yaam srelerini uzatma ve dola
ysyla getiimiz yzylda devam eden eilimi srdrme ynnde olaca
n sylemek yine de olduka akla yakn grnyor. Bu yzden, imdi
den var olan demografik eilimlerden kaynaklanabilecek siyasi senaryo
lar ve toplumsal sonular mercek alhna almak pek de yersiz saylamaz
(Fukuyama, 2003: 76). Gnmzde birok lkede dourganlk orannn
dmesi ve yal nfusunun artmas sonucu ie ihtiya duyulan alanlar
da baka lkelerden ii alm ve bunun sonucunda uyum sorunu ve g
venlik gibi konular siyaseti zm bulmaya zorlamaktadr. Sosyal gven
lik gibi konularda biyoteknoloji ile ilgili gelimelerin insann yaam sre
sini uzathn gz nne aldmzda, emeklilik yann da artacan ile
ri srmek yerinde olur. Eer biyoteknoloji yalanmay salayan nedenle-
francis lukuyama 3ti3

ri bulup bunlar engelleyebilirse "o zaman lm arballk ve asaletle


karlanacak bir ey deil, kabullenmesi aptalca bir seim olarak grle
cektir" (Fukuyama, 2003: 90). Bu durumda sonsuza dek yaayabilecek in
sandan yaamlarn baka bir ey iin feda etmeyi bekleyebilir miyiz?
Bundan nceki blmde betimlenmi olan durumlarn hepsi bi
yoteknolojinin en devrimci tr olan genetik mhendisliinde herhangi
bir ilerleme salamadan da gerekleebilir. Genetik mhendislii gn
mzde genellikle tarmsal biyoteknolojide, rnein tm dnyada kar
klan ve itirazlarn odak noktas haline gelen rnlerden olan (kendi ha
ere ilacn reten) Bt msn veya (yabani ot kontrolne ynelik baz ot
ilalarna kar direnci olan) Roundy Ready soya fasulyesi gibi genetik
olarak deitirilmi organizmalarn retiminde kullanlyor. Fukuya
ma'ya gre bu alandaki ilerlemenin bir sonraki aamas hi kukusuz bu
teknolojinin insanlar zerinde uygulanmas olacakbr. nsan genetik m
hendislii, szcn ierdii btn ahlaki anlamlaryla birlikte yeni bir
tr jeni olaslm ve insan doasru dolaysz olarak ortaya karmakta
dr (Fukuyama, 2003: 91-92). Gnmz genetik mhendisliindeki ilerle
me, insan DNA'sru msr ve soya fasulyesi gibi tam olarak deitirme ye
teneine sahip deildir. nk insann ONA yaps ok karmak bir sis
tem oluturmakta ve u an itibariyle sadece tarumlanabilmekte, ancak de
itirme ve iyi durum oluturma gibi zellikleri iermemektedir.
Anne babalara ocuklarnn gene.tik yaps zerinde daha fazla de
netim hakk vermeye giden ilk adm genetik mhendisliiyle deil,
nimplantasyon genetik tamlama ve tarama ilemiyle ablacakbr. Gelecek
te anne babalarn embriyolarru ok eitli bozukluklarla ilgili olarak oto
matik olarak taramas ve "doru" genlere sahip embriyolarn ana rahmi
ne yerletirilmesi rutin bir ilem haline gelebilir. Amniyosentez ve sonog
ramlar gibi gnmzn bbbi teknolojisi anne babalara zaten belirli l
de seme olana tarumaktadr; yle ki, Down sendromu olan bir cenin ya
da Asya' da kz bebek ceninleri krtajla alnabilmektedir (Fukuyama,
2003: 94-95).
nsan genetik mhendisliinden ok daha nce geliecek dier alan
ise insan kopyalanmasdr. lan Wilmut'n 1997'de "Dolly" adl kopyala
nan ilk koyunla elde ettii baar, byk bir tartmaya ve yetikin insan
hcrelerinden bir insan kopyalanmas olaslna ilikin speklasyonlara
neden oldu (Fukuyama, 2003: 95). Bu arabrmaya, ierdii insan doas
ru deitirme ve insan doasrun statii gibi durumlarn insan zerinde
364 drdnc blm

denenmesi gibi konular nedeniyle ksa bir zaman iin yasak getirilmitir.
Bu tartmann en byk nedeni, insan zerinde deney yapmann ahlaki
boyutuyla ilgilidir. nk "Dolly baaryla kopyalanana kadar, baarsz
olan iki yz yetmi giriimde bulunulmutu". Bu baarszlklarn biro
u implantasyon aamasnda ortaya km olsa da, o gnden bu yana
kopyalanan hayvanlarn neredeyse yzde otuzu ok ciddi anormallikler
tayarak domutu (Fukuyama, 2003: 98).
Gelecekte insan doasn deitirme olanann kstl olmas, do
rudan nfusla ilgili bir konudur. yle ki, insan genetik mhendislii, in
san zerine yapt almalarn nfusun btnne yayamazsa, insan do
as dediimiz ey deimeyecektir. Bu noktada bir dier ekince ise, ge
netik mhendislii btn bu sorunlarn bertaraf etse bile sadece zengin
lerin bu teknolojiden yararlanaca dncesiyle ilgilidir.
Bundan nce bahsettiimiz noktalar, biyoteknoloji devrimi tam
olarak yaanmad halde birok siyasi sorunun ortaya asna neden
olduuyla ilgiliydi. Bu nedenle Fukuyama, gnmzn bilgi birikimi ba
kmndan gelecein biyoteknolojisiri ngrmemiz gerektiini ve bunun
sonucunda ortaya kacak sorunlar betimlememiz gerektiini syler.
nk biyoteknoloji insan doas tasarmlarn kkten deitirecek yep
yeni bir dnya ve insan gr salayacak bir alandr.
Gelecee giden yol biyoteknolojiden geiyorsa neden hala kayg
duyuyoruz? Fukuyama'ya gre, "genel olarak biyoteknolojinin her alan
zerinde jeni biliminin hayaleti bulunmaktadr. "jeni seilmi bir kal
tmsal nitelii gelitirmek iin insanlarn bilinli biimde istenen trde ne
siller retmek zere yetitirilmesidir" (Fukuyama, 2003: 105-106). Geen
yzyln banda birok devlet jeni hareketi iinde bulundular ve yzy
ln sonuna kadar bu hareket devam etti. Yani Charles Darwin'in "doal
ayklama" dedii zayflarn ayklanmas bizzat devletler tarafndan doal
olmayan yollarla uyguland. Fakat bu ayklama her zaman genetik bir ku
sur nedeniyle olmuyordu: rnein, in'deki baz kylerde bozuk genetik
miras nedeniyle deil, beslenmesindeki iyot eksiklii nedeniyle IQ'lar
dk ocuklar ayklamaya maruz kalmlard (Fukuyama, 2003: 107).
Fukuyama, genetik mhendisliine kar olmann nedenlerini
kategoriye ayrmaktadr: Birincisi, dinle ilgili nedenler, ikincisi, yararc
dncelere bal nedenler sonuncusu ise felsefi ilkelere dayal nedenler
dir.
lrancis fukuyama 365

Dinle ilgili nedenler; insan genetii mhendisliine en ak kar


k zeminini oluturma noktasnda ortaya kmaktadr. Gnmzde zel
likle reme teknolojilerine kar kanlar dindar kiilerdir. Mslmanlar,
Yahudiler ve Hristiyanlarn ortak gr, insann Tann'nn suretinden
yarablm olduudur. nsann ve insan olmayanlarn yarabllar arasn
da ok belirgin bir ayrm bulunur: Yalnzca insanlar ahlaki seim, zgr
irade ve inan yetilerine sahiptir; bu yetiler onlara geri kalan hayvan ya
ratlndan daha yksek bir ahlaki konum salar. Tanr bu sonular elde
etmek iin doa araclyla hareket eder; dolaysyla aile kurumundan
bamsz cinsel iliki sonucunda ocuk sahibi olmak trnden davran
biimleri, Tanr iradesine kar gelmek saylr (Fukuyama, 2003: 111). Fu
kuyama'ya gre, dini, insan anlaymzn temeli olarak grrsek, bu tek
nolojilerden vazgememiz gerekir, ancak yapmamz gereken daha laik bir
insan grn gelitirmek ve benimsemek olmaldr. Bu, dini grleri
yok saymak anlamna gelmez, daha ok insan insan yapan zelliklere
bakmay gerektirir.
Fukuyama bundan sonra yararc dncelere bal nedenleri ele al
may dener. Ona gre, yararc szcyle ekonomik nedenlere bal d
nceleri anlamak gerekir. Gelecekte biyoteknolojide salanacak yararlar
dan ok, beklenmedik maliyetler ve olumsuz sonular kabilir. nk bu
teknolojiyi pazar ekonomisini benimseyen lkelerde zel irketler yap
maktadr ve byk gelimeler bu irketler sayesinde salanmaktadr.
Devlet sadece taraflar arasnda sreleri denetlemektedir. Bu tr teknolo
jiler uygulanrken oluacak kazalar ve bu kazalar sonucunda denemeleri
tekrar yapmak zorunda kalnmas nedeniyle karlalan mali sorunlar ve
gecikmeler insanlar kayglandrmaktadr. Ancak Fukuyama'ya gre in
sanlar asl kayglandran, yarar, kar-zarar gibi konular deil, insan doa
sn deitirme olanann bulunmasdr.
Trajik olan, biyoteknoloji insan doasn deitirirken, insann bu
deiiklii ok deerli bir eyi kaybettiinin farkna bile varmadan ger
ekletirebilecek olmasdr. "Bylelikle insanlk tarihiyle, insan tesi tari
hi birbirinden ayran devasa setin kar tarafnda kendimizi buluverir,
hatta o z unuttuumuz iin iki havza arasndaki bu setin alm oldu
unu bile grmeyiz (Fukuyama, 2003: 126). Peki, yitirme tehlikesiyle kar
karya olduumuz o insani z nedir? nsan doas, tm insanlarn in
san sfahyla paylat tre zg tipik zelliklerin toplamdr. Biyotekno-
366 drdnc blm

loji devriminin urah durum da budur. te bu noktada felsefeyle ilgi


li nedenlere bakmamz gerekir.
nsan doasyla haklar, adalet ve ahlak gibi insana zg kavramlar
arasnda ok yakn bir iliki vardr. Dier birok kiinin yan sra, Bam
szlk Bildirgesi'ne imza atanlarn da grleri bunu yanstmaktadr. "Do
al haklarn, yani insani doamzn bize bahetmi olduu haklarn varl
na inanlyordu" (Fukuyama, 2003: 127). Bunun yannda insan haklary
la insan doas arasnda bir ilikinin olmadn, olsayd bile bunun do
ru ve yanl belirten kurallarla bir ilgisi olmadn savunan dnrler
bulunmaktadr. Bu dnrler, insan iin doal haklar diye bir ey olma
dn ve sadece insann oluturduu pozitif haklarn bulunduunu gs
termeye almlardr.
Fukuyama, haklara ilikin insan doasna dayanan genel kavram
lara yz evirmenin gerek felsefi nedenler, gerekse gnlk ahlaki muha
keme asndan son derece hatal olduunu dnmektedir. Bize ahlak
duygusunu veren, toplum iinde yaama becerilerini salayan haklar,
adalet ve ahlaka ilikin daha derin felsefi tarhmalara temel oluturan, in
san doasdr. Biyoteknolojinin er ge riske ataca, yalnzca gelecein hb
bi teknolojileriyle ilgili yarara kar-zarar hesaplan deil, insanolu varol
duundan beri sabit bir deer olarak kalan insana zg ahlak duygusu
dur. Nietzsche'nin de ngrd gibi, bu ahlaki duygunun tesine ge
meye yazgldr insan (Fukuyama, 2003: 127). Bunun iin haklara ilikin
modem kuramlara ve insan doasnn siyasette oynad role bakmak ge
rekir.
Haklar zerine tarhmalarn ou haklarn olmadn ve temelsiz
olduunu savlamaktadrlar. Bu gr savlayanlarn ou yarara evre
etrafnda toplanmaktadr. Yararc evre, insanlar iin doal bir hak olma
dn, sadece karlar bulunduunu iddia eder. Bu evre, insana maddi
bir erevede bakp deerleri oluturmaktadr. "Haklar daha yksek ah
laki nem tadklar iin karlardan stndr" (Fukuyama, 2003: 137).
karlar deikenlik gsterir, ancak haklarn geneli sabit bir deere sahip
tir ve insann kendisinden kaynaklanr. Fukuyama, byle olunca haklarn
nereden kaynaklandna bakmann yerinde olduunu dile getirir.
lkesel olarak haklar kaynaktan elde edilir: Tanrsal haklar, do
al haklar ve ada pozitif haklar diye adlandrabileceimiz, hukuk ve
toplumsal gelenek iindeki haklar. Dier bir deyile haklar, Tanr' dan, Do
a' dan ve nsann kendisinden devirilir (Fukuyama, 2003: 139).
francis lukuyama 367

Fukuyama'ya gre vahiy yoluyla bildirilen din kaynakl haklar, bu


gn hibir liberal demokraside siyasi haklarn temeli olarak kabul edil
mez (Fukuyama, 2003: 137). Bunun nedeni dini temel alan hkmet bi
imlerinin dinsel ilkeler zerine siyasi bir uzla salayamyor olmasdr.
Elbette bunlarn hibiri, liberal toplumlarda yaayan bireyleri, insann
Tanr'nn suretinden yaratlm bir varlk olduuna; temel insan haklar
nn bu nedenle Tanr' dan geldiine inanmaktan alkoyamaz. Bu tr g
rler, krtaj tarhmasnda olduu gibi, ancak siyasi haklar olarak ileri
srldklerinde sorun yaratrlar (Fukuyama, 2003: 139).
Haklarn olas kaynaklarndan ikincisi, insan doasdr. nsan hak
larnn insan doasndan kaynakland dncesi ampirizmle birlikte
byk eletirilere maruz kalmtr. Haklarn doaya dayandrlmasnn
olanakl olmadn savunanlarn birinci sav, ngiliz deneyciliinin kuru
cularndan olan David Hume'a aittir. Hume, "olan" dan "olmal"y kar
mann olanaksz olduunu savunmutur. O, doa ya da doal dnya d
zeni zerine yapt gzlem yoluyla, ahlaki bir ykmlle ilikin ifade
yi insan doasndan karmann olanaksz olduunu sylemitir. Gn
mzn Fen bilimcileri Hume'cu gre sahiptirler. nsanlarn genetik ola
rak tre zg belirli ekillerde davranmaya eilim gsteriyor olmalar,
onlarn o tarzda davranmalar gerektiini gstermez (Fukuyama, 2003:
143).
Bu arada Fukuyama, insan doasn tam olarak bilemezsek bile
onu kabul etmemiz gerektiini iddia eder. nk insanln temel deer
lerini oluturann insann doas olduunu kabul eder. nsan doasna
kar kanlarn bir yanlg iinde olduundan bahseder.
Doalclk yanlgsnn ikinci kolu, "olan" dan "olmal"y karmay
baarsak bile, "olan"n genellikle irkin, ahlakd ya da tam anlamyla
ahlaka aykr olacan iddia edecektir (Fukuyama, 2003: 143). Bu kol g
rlerini, birinin kendi geninden olan bir akrabasnn ldrlmesi sonu
cu, durumu dengelemek iin intikam alma gibi davranlar sergilemesi
olarak ortaya koyar.
Fukuyama bu durumda "peki, "olan"dan "olmas gereken"i ka
ramyorsak, insana zg olan salk, gereksinme, isteme ve mutluluk gi
bi kavramlar nasl oluyor da "olmas gereken"ler haline getirebiliyoruz?"
diye sorar. Bu durumda yararclarn verdii klasik yant devreye girer:
Haz ve ac sayesinde. Aslnda Fukuyama'ya gre insan doasn bu kadar
basit kategorilere indirgememek gerekir. Bu noktada Hobbes'un temel ya-
368 drdnc blm

ama hakkn ileri srmesini, iddet karsnda lm korkusunun insani


duygularn en gls olduunu, dolaysyla baka bir haktan, rnein
dini gelenein kabulnden ok daha temel bir hak anlayn ileri sren
dolaysz bir insan doas kuramn temel alr. Cinayete ilitirilen ahlaki
ayp, byk lde lm korkusunun insan doasnn bir paras olma
sndan ve bir insan topluluundan dierine kayda deer bir farkllk gs
termemesinden kaynaklanr (Fukuyama, 2003: 147).
Deontolojik hak kuramalar, insan doas ve insani amalara ili
kin hibir sava bal kalmadan bir ahlak sistemi oluturabileceklerini sa
vunup Kant'n takipileri olmulardr. Kant, gerek ahlaki seimin ve ira
dede zgrln olaslnn var olduunu varsaymamz gerektiini sa
vunmutur. Ahlaki eylem, tanm gerei doal bir arzu ya da igdnn
rn olamazd; tek bana mantn doru olarak dayatt temel olarak,
doal duyguya ramen davranmalyd (Fukuyarna, 2003: 149).
Fukuyama buraya kadar, insan haklarnn kaynann insan doa
sndan gelmediini savunanlar ortaya koymaya all, ama insan doa
snn ne oldundan bahsetmedi. Bu nedenle ncelikle insanlarn bir tr
olarak gerekten neye benzediklerine ilikin bir dncenin olmas gerek
tiini savlar, aksi takdirde insan haklar hakknda konumann g olaca
n belirtir.
Fukuyama bunun iin, ok eski bir tarhma olan insan doasyla
yetitirme tarz arasndaki ilikinin snrnn nereye izilmesi gerektii
tarhmasnn tekrar ele alnmas gerektiini dnr. Canllar inceleyen
bilimlerde son zamanlarda gerekleen ilerleme, doal yanmz yannda
yetitirme tarznn da kiiyi belirlemede olduka etkili oldunu ortaya
koymutur.
Fukuyama, insan doasn yle tanmlamaktadr: nsan doas, in
san trne zg nitelii bulunan ve evresel faktrlerden ok genetik
kaynakl davran ve zelliklerin toplamdr (Fukuyama, 2003: 162). Bura
da 'zg' szcn biraz amakta yarar vardr. Bu terimi, etologlann
"tre zg davran" derken imledikleri gibi, bir hayvan trnde bulu
nup dierinde bulunmayan zellikler diye anlamak gerekir. Buna karn
'zg' szc kah genetik bir belirleyicilii imlemek iin kullanlmakta
dr. Gerekte btn doal zellikler, ayn tr iinde nemli lde dei
kenlik gsterir; eer yle olmasayd doal ayklama ve evrimsel adaptas
yon gerekleemezdi. Bu zellik insan gibi kltrel hayvanlar sz konu
su olduunda geerlidir (Fukuyama, 2003: 162). Bu demektir ki, tre z-
francis fukuyama 369

g olmak istatistiksel bir durumdur, yani davran veya zelliklerin da


lmnda ortalama bir duruma iaret etmektedir. nsan boyunu dnecek
olursak, bir nfus grubu ierisinde ya da gruplar arasnda farkllklar gs
terebilir. Belirli bir nfus grubu ierisinde boy dalmnn bir ortalamas
veya medyan vardr, fakat tre zg boy diye bir ey yoktur. Yalnzca
boy uzunluunun tre zg dalm bulunmaktadr. Belirli herhangi bir
nfus grubu veya tarihsel dneme ait gerek medyanlar byk lde
evre tarafndan belirlenir; ancak btn olas deikenliin derecesi ve or
talama erkek-kadn farkllklar kalhmn ve dolaysyla doann rn
dr (Fukuyama, 2003: 1 65).
nsan doas ile yetitirme tarz arasndaki tarhma insan doas
zerinden yrmektedir. nsann kaltsal zellikleri ve evre faktrnn
her ikisi de insan, insan olmas ve gelitirmesi asndan nemlidir. Asl
sorun ne derecede etkili olduu tartmas erevesinde srmektedir. Son
yllarda insan doas zerine rendiklerimiz insan insan yapann tre
zg alglama, renme, bir eser ortaya koyma, ahlak sistemi ve kurum
lar oluturma gibi zellikler olduuna ilikindir. Bunlar aynca hem insan
doas hakknda bilgi verirler hem de hayvanlardan ayran zelliklerdir.
nsan dier hayvanlardan yksek bir noktaya yerletiren, insan olma s
fatyla her bir insan dieriyle eit tutan stn ahlaki konum kefedilmek
isteniyorsa, yalnzca insana zg olan nitellikler hakknda daha fazla bil
gi edinilmesi gerekir. Ancak bunu yaphktan sonra, gelecekte biyoteknolo
ji alannda yer alacak gelimelere kar en fazla neyin korunmas gerekti
i anlalabilir (Fukuyama, 2003: 183).
Gelecein biyoteknolojisi, insanlk onurunu tehdit etmektedir, ama
unutulmamaldr ki, bu tehdidi sorun olmaktan karacak da insanlk
onurudur. Fukuyama'ya gre "insanlk onuru" kavram, son zamanlarda
siyasi yaam iinde herkesin kulland bir szck haline gelmitir, ayn
ca siyasetin byk bir blm bu kavram ve onunla ilgisi olan "tannma
arzusu" evresinde dner. Bu demektir ki, insanlar ya birey ya da dini, et
nik, rksal veya baka tr topluluklarn . yeleri olarak sahip olduklar
onur ve saygnln dier insanlar tarafndan tannmasn srekli talep
ederler. Tannma sava ekonomiyle ilgili olarak ortaya kmaz: Fukuya
ma'ya gre, "arzuladmz para deil, baka insanlarn hak ettiimize
inandmz ekilde bize sayg gstermeleridir" (Fukuyama, 2003: 185).
Eit oranda tannma talebinin iaret ettii nokta, bir insann rastlan
hsal ve olumsal btn zellikleri ayklandnda, belirli bir saygy hak
370 drdnc blm

eden, insani bir z niteliin- Fukuyama "buna X faktr diyelim" der -


kalaca dncesidir. Ten rengi, grn, toplumsal snf ve refah dze
yi, cinsiyet, kltrel yap, hatta kiinin doal yetenekleri bile doum rast
lantsallklardr ve zsel olmayan nitelikler snfna girerler. Fukuya
ma'ya gre bu ikincil zelliklere dayanarak, kiminle arkadalk edecei
miz, kiminle evleneceimiz veya i yapacamz, toplumsal olaylarda
kimlerden uzak durmamamz gerektii konusunda eitli kararlar veri
riz. Siyaset alannda, insanlara X faktrne sahip olmalarndan dolay eit
davranmak gerekir (Fukuyama, 2003: 186). Fukuyama'ya gre, "X fakt
rne sahip olmayan bir yarata eziyet edebilir, kleletirebilir hatta ld
rebiliriz, fakat bir insana bunu yaptmzda insanla kar su ilemi
oluruz" .
nsanlk tarihinde X faktrnn birok toplumda ve devlette sade
ce belirli bir gruba, toplulua, snfa ve rka ait olduu dncesi byk
ekimelere neden olmutur. Gnmzde liberal eitlii savunanlar a
sndan bu dnce insan rknn tmn kapsayacak bir dnce olarak
ele alnr. Bu dnce, insan onur bakmndan dier insanlarla eit oldu
u ve insanlarn eit oranda sayg grmesi gerekliliini imler. Bu durum
da X faktr insann z ve insan olmann en temel anlamdr. Btn in
sanlar onur bakmndan eitse, X btn insanlarn sahip olduu bir nite
lii tamaktadr. Bu durumda Fukuyama'ya gre X faktrnn ne oldu
una bakmak gerekir.
X faktrn aklamadan nce, modem fen bilimlerinin insann ne
. olduu hakknda ne srd yaklam gzden geirmek gerekir. Mo
dem fen bilimleri, insann bir parasndan yola karak btn hakknda
bir dnce ortaya koyan veya btn, paralarn toplam olarak gren,
insan aklamaya alan indirgemeci yaklamlarn arbk yanl olduu
nu gstermeyi ama edinmitir. Yani, insann basit bir davranndan yo
la karak btn insanlarn ayn zellii tadna ya da btnn para
larn toplam olduunu gstermeye alan dorusal indirgemeci yakla
mlarn yanl olduunu gstermektedir. rnein, insann sadece ac ve
haz eken varlklar olduunu sylemek zordur, nk hayvanlar da ayn
duygular tamaktadr. Yani, insan olmak iin sadece ac ve haz yeterli
deildir. nsan, insana zg olan zelliklerin toplamdr. Fukuyama, mo
dem fen bilimlerinin insan anlayna getirdii fark akladktan sonra, X
faktrnn ne olduunu ele almaya giriir.
nsana dier canl varlklardan daha yksek bir ahlaki konum ve
francis lukuyama 371

saygnlk veren, eer onun paralarn toplam deil, karmak btnler


olduu gereiyse, o zaman "X faktr nedir?" sorusunun basit bir yan
h olmayaca akhr. Dier bir deyile X faktr, ahlaki seimler, us, dil,
sosyallik, sezgisellik, duygular, bilin ya da insanlk onurundan baka bir
ey deildir. X faktr btn bu niteliklerin insan denilen btn olutu
racak biimde bir araya gelmesinden oluur. nsan trnn her yesi, tam
bir insan olmasn salayacak genetik mirasa sahiptir; yle ki, bu miras in
san z gerei dier btn canl trlerinden ayrt eder (Fukuyama, 2003:
212).
Fukuyama'nn son aklamalar insan doasnn, doas gerei eit
olmad, fakat gnmzde insanlar arasndaki eitlii salamak iin srf
insanlarn insan olmasndan dolay eit olduu ve onurlu olduunu sy
lemektedir. X faktr, insann z bakmndan eit olduunu deil, eit
olabileceini ne srmekle ilgilidir. Ancak insann bu olanandan dolay
eit olduunu savunabiliriz, ama bu, u an iin insanlarn eit olduunu
gstermez. Fukuyama'ya gre siyaset btn insanlarn bir ve eit olduu
fikri zerinde yrmelidir.
Fukuyama, "gelecein biyoteknolojisi insanlara, baka insanlarla
eit olma olanan sunuyorsa, ekincemiz nedendir?" diye sorar. Ona g
re biyoteknoloji, karmak olan insan yapsn zmleyecekse ve insanla
rn byk korkulan olan bedensel kusur ve zrlere getirecei zmler
varsa, bu yndeki almalar desteklemek gerekir. nsanlar korkutan
belki de insan tesi geleceimizde insan olmann dnda her ey olaca
mz ve bunun farkna bile varmadan kendimizi insan tesi noktada bula
camz korkusudur.
Gnmzn baz teknolojileri, gelecein biyoteknolojisinin neden
olaca toplumsal ve ahlaki tarbmalan imdiden sunmaktadr. Krtaj,
insan kopyalamas, genetik olarak deitirilmi tarmsal rnler, psikot
ropik ilalar gibi konular, gelecein biyoteknolojisinin fitilini imdiden
atelemektedir. Fukuyama'ya gre yapmamz gereken siyaset alannda
biyoteknolojinin yarataca olumsuzluklar nceden kestirip nlemek ve
gelime noktasnn snrn belirlemektir. Fukuyama'ya gre herkesin, in
san olma lks ve insanln sonu korkusuyla gelecee temkinli yakla
mas gerekir.
Fukuyama, son kitab olan "America at the Crossroads: Democracy,
Power, and the Neoconservative Legacy" (Yol Ayrmndaki Amerika: De
mokrasi, G ve Yeni-Muhafazakarlarn Miras) adl kitabnda eski fikir-
372 drdnc blm

lerini terkettiini aklamhr: "Neo-con felsefesi tarihin tozlu raflarnda,


baarsz ideolojiler arasnda yerini almal. nk arbk benim dahi des
tekleyemeyeceim bir ekil ald". Aynca ona gre slamalk tehlikesi de
ok fazla abarhlmhr. Bylelikle ABD eski Bakan George Bush yneti
minin politikalarna yn veren ve yeni muhafazakarlk akmnn fikir ba
balarndan saylan Fukuyama, Bush ynetimi ve Yeni-Muhafazakarlar
(Neo-cons) ile yollarn ayrm oldu.
Fukuyama'nn yeni kitab, 2005 ylnda Yale niversitesi'nde Ame
rikan d politikas ve Neo-muhafazakarlann hatalar zerine verdii
derslerden olumutur. "Yeni-Muhafazakarlk akm tarihe karmal, da
ha gereki d politika kurulmal. Irak Sava yanlh ..." diyen Fukuya
ma, dnyadaki her krizi, Neo-con akmnn ngrd askeri mdahele
yaklamyla zmeye almann ABD'yi zora soktuunu, hatta kertti
ini belirtmektedir. Fukuyama'ya gre, ABD'nin, sadece askeri bir kam
panya gerekletirmek amacyla deil, ayn zamanda gnlleri ve aklla
r kazanmak iin d politikasn yeniden dzenlemeye ihtiyac vardr:
"ABD d politikasnn ihtiyaa olan ey, dar ve sinik bir gereklie dn
mek deil, aksine hedeflere ulalmasnda daha iyi bir yntem olan 'ger
eki Wilsonizm'e dnlmesi formlndedir". Bunun gibi 'slamclk
Tehdidi'ni alglama konusunda da ABD daha gereki olmaldr. Ona g
re Amerika'nn en byk yanlgs, kendisine kar radikal slam' dan ge
lecek tehdidi an abartmasdr. ABD'nin bu tehdidi "terrizme kar k
resel sava" ap bu tehditle sadece askeri yntemler kullanarak ba etme
ye almay brakmas gerekir. O, Amerika'nn bu tr sorun ve tehditleri
amak iin siyasi yntemler gelitirmesi gerektiini syler.
Kaynaka

BELL, Daniel, The End of ldeology: On the Exhaustion of Political ldeas in the
Fifties, New York, 1964.
BERTRAM C, Andrew Chitty, Tarihin Sonu Mu ? Fukuyama, Marx,Modernite,
(ev. Kamil Kurtul). mge Kitabevi Yaynlan, Ankara, 2006.
BLOOM, Ailen, "Fukuyama'nn Makalesi zerine", Tarihin Sonu mu? iinde,
Ankara, Vadi Yaynlan, 1999b, s 65-72.
.

FUKUYAMA, Francis. The End ofHistory and the Last Man, New York, The Free
Pres, 1992.
FUKUYAMA, Francis. Tarihin Sonu ve Son nsan (ev. Zlf Dicleli). stanbul,
Gn Yaynclk, l 999a.
FUKUYAMA, Francis. Tarihin Sonu mu? (ev. Cemal Aydn). Ankara, Vadi
Yaynlan, l 999b.
FUKUYAMA, Francis. nsan tesi Gelecegimiz: Biyoteknoloji Devriminin
Sonular. (ev. idem Aksoy Fromm). Ankara, ODT Yaynclk,
2003.
FUKUYAMA, Francis. Devlet nas. (ev. Devrim etinkasap). stanbul,
Remzi Kitabevi, 2005.
FUKUYAMA, Francis. Gven: Sosyal Erdemler ve Refahn Yaratlmas,
(ev:Ahmet Budayc). stanbul, Trkiye Bankas Yaynlar, 2.
bask, 2001.
HMMELFARB, Gertrude. Tarihin Sonu mu ? iinde, Ankara, Vadi Yaynlan,
l999b, s. 132-138.
KOJEVE, Alexandre. lntroduction to the Reading of Hegel, (ed. Allan Bloom).
New York, Basic Books, 1969.
ZEL, smet, "Tarihi ya da Hegemonyay Yamamak", Tarihin Sonu mu?
iinde, Ankara, Vadi Yaynlan, 1999b, s.158-163.
STRAUSS, Leo, On Tyranny, (Ed. Victor Gourevitch ve Michael S. Roth). New
York, The Free Pres, 1991.
374 drdnc blm

OKUMA NERLER
Tarihin Sonu ve Son nsan, Francis Fukuyama, Gn Yaynclk
Tarihin Sonu mu? Fukuyama - Marx - Modemite, Derleme, mge Kitabevi
Yaynlar
Kr Nokta, Francis Fukuyama, Profil Yaynclk
Ulus nas, Francis Fukuyama, Profil Yaynclk
Neo-conlann Sonu, Francis Fukuyama, Profil Yaynclk
nsan tesi Geleceimiz: Biyoteknoloji Devriminin Sonulan, Francis
Fukuyama, ODTO Gelitirme Vakf Yaynclk
Gven (Sosyal Erdemler ve Refahn Yaratlmas), Francis Fukuyama,
Trkiye Bankas Kltr Yaynlar
Tarihin Sonu mu? Francis Fukuyama, Vadi Yaynlar
Derrida ve Tarihin Sonu Postmodem Hesaplamalar, Stuart Sim, Everest
Yaynlar
Dmann Arayan Sava, Derleme, Everest Yaynlar
Devlet nas 21. Yzylda Dnya Dzeni ve Ynetiim, Francis Fukuyarna,
Remzi Kitabevi
Kreselleme ve Terr 2. Cilt Takm; Terr Kavram ve Gerei / Terrizm,
Saldrganlk, Sava, Derleme, Otopya Yaynevi
Kreselleme ve Terr Terrizm, Saldrganlk, Sava 2. Kitap
Derleme, Otopya Yaynevi
Kreselleme ve Terr Terr Kavram ve Gerei 1. Kitap, Derleme, Otopya
Yaynevi
ABD, Terr ve slam 11 Eyll zerine, Derleme, Vadi Yaynlar
Byk zlme nsann Doas ve Toplumsal Dzenin Yeniden Olumas,
Francis Fukuyama, Sabah Kitaplar
America at the Crossroads: Democracy, Power, and the Neoconservative
Legacy, FraisFukuyama, Yale University Press
Tarihin Sonu Mu? Fukuyama, Marx, Modemite, C. Bertram, Andrew Chitty,
mge Kitabevi Yaynlar
Falling Behind: Explaining the Development Gap Between Latin America
and the United States, Francis Fukuyama, Oxford University Press
Blindside: How to Anticipate Forcing Events and Wild Cards in Global
Politics, Francis Fukuyama, The American lnterest
East Asian Multilateralism: Prospects for Regional Stability (Forum on
Constructive Capitalism) (Hardcover), Ed. Kent E. Calder&Francis
Fukuyama, ]ohns Hopkins University Press
lrancis lukuyama 375

Revenge of History: Why the Past Endures, a Critique of Francis Fukuyama


(Problems in Contemporary Philosophy), Jack Lawrence Luzkow,
Edwin Mellen Press
After History?: Francis Fukuyama and His Critics, Tmothy Burns, Littlefield
Adams Quality Paperbacks
Francis Fukuyama: and the End of History, Howard Williams&Gwyn
Matthews&David Sullivan, University Of Wales Press
''Tarihin Sonunu Beklerken Fukuyama Okumak:GVEN Kitab zerine
Bir Deerlendirme Yazs ", Blent Bber, E-Akademi: Hukuk,
Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylk nternet Dergisi, Mays 2007, say
63.
William JAM ES
(1 842 - 1 91 0)
Zeliha Burcu YILMAZ

Hayat ve Eserleri

rlanda asll, zengin ve aristokrat bir ailenin ikinci ocuu olan William
IJames, 1842 senesinde New York'ta doar. Byk kardei Henry James
nl bir yazar olurken, kz kardei de lmnden sonra yaynlanan gn
lkleriyle n kazanr.
Avrupa ve Amerika' da geen ocukluk dnemi bir yandan yarah
cln desteklerken ayn zamanda depresif ve yorgun bir ruh haline de
yol aar. Babasnn stnde her zaman sert bir etki brakbru hisseden Ja
mes, yapmak istedii ressamlk mesleine devam edememesi konusunda
da babasn sular. Ksa bir dnem ressamlk eitimi alsa da bu konuda
baarsz olduuna karar verir. Harvard niversitesi bp fakltesinden
1869'da mezun olduktan sonra hpla ilgilenmeye de devam ebnek iste
mez. Asl mesleinin doa bilimi olduuna karar verip Louis Agassiz'le
beraber Amazon'larda bir geziye kahlr. Bir sre doa bilimi almaya
devam eder. Ama bu konunun da hayalnn meslei olmadn dnp
doa bilimini de brakr.
Doa biliminden sonra psikolojiye ynelen James, 1877' de psikolo
ji tezini verir. Psikolojide almaya devam ederken bilimsel ve deneysel
verilere dayanan bir alma yntemiyle babasndan kalan mistik ve tin
sel bir alma alan arasnda kararszlk geirmektedir. Bir teolog olan ba
basnn da etkisiyle din konusu da daima ilgisini eker ve bu konuda da
eitli yazlar yazar.
380 beinci blm

20 Haziran 1878'de Alice Howe Gibbens'le evlenir ve bu evliliin


den be ocuk sahibi olur. Psikoloji almalarndan sonra bir sre fizyo
lojiyle ilgilenir ve fizyolojik psikoloji dersleri verir. Ancak James daha
sonra felsefe almaya karar verir. Radikal deneyimcilik ve pragmatizm
teorilerinin gelimesinde nemli katklar salar. Daha sonraki yllarda
Harvard' da eitim alannda da dersler verir. Genel olarak depresyon ve
sindirim bozukluklar gibi salk sorunlaryla uraan James'in hayat
1910'da akut kalp genilemesi nedeniyle sona erer.
Psikoloji, felsefe, fizyoloji, eitim ve din konularnda yazan Ja
mes'in en ok felsefe olmak zere bu alanlarn her birinde eitli eserleri
vardr. Psikolojide ilevsekilii savunup, davranl reddederken fel
sefede radikal deneyimciliin ncs olur. Pragmatizmin gelimesinde
nemli bir isim haline gelir. En ok felsefede isminin duyulmasyla birlik
te, psikoloji almalar da daha ok felsefi eserler olarak kabul edilir.

Genel Yaklam ve Ele Ald Problemler


William James'in btn almalarnda deneyime ve hayatn getirdii de
iikliklere yapt vurgu ar basar. Ona gre, felsefe bizim dnyada
kendimizi evimizde hissetmemize ve dnyayla bir yaknlk kurmamza
yardmc olmaldr. Bu tr almalar yaantmzdan kopuk olmamal ve
deneyim alannn eitliliinden bamsz soyut bir alan gibi dnlme
melidir. Dahas felsefe hayatmzdaki gndelik problemler hakknda da
bir eyler syleyebilecek bir alan olmaldr.
Psikolojide ilevsekilii savunurken, beynin ileyiinde deneyim
deki deiikliklere uyum salama abasna vurgu yapar. Ona gre belli
kurallarla alan tzsel bir rasyonellik ya da ruhsallk aramaktansa, b
tn nrolojik ve fizyolojik etkinliklerde beynin ilevselliine dikkat ekil
melidir. nsan organizmas her daim evresindeki ve kendi iindeki dei
ikliklere uyum salamaya alr. Organizmamza dair aklamalarmz
da davranlarmz inceleyip beyne dair belli kurallar atfetmektense, ie
bak yntemiyle insann deiik durumlarda deiik tepkiler gelitirme
sinin detaylarn aratrmamz gerektiini savunur.
Felsefede deneyime yapt vurgu, radikal deneyimcilik teorisi er
evesinde geliir. Deneyimi tek gereklik olarak kabul eden James, bu ger
eklii daha nceki soyut ve deimez tz kavramna alternatif olarak su
narken felsefenin de hayatn getirdii deiikliklere yant olabilen bir
william james 381

dnya gr olarak deerlendirilmesi gerektiini dnr. nsann de


neyimi her daim yeniliklere akhr ve felsefi teoriler de bu yenilikleri kar
layabilecek genilikte ve kapsayalkta olmaldr. Bugne kadar gelen
teorileri "tz-severler" olarak aklayp insan deneyimlerinden ve duyu
lur dnyadan uzak, daha yce bir alanda alhklarn dnen filozofla
r eletirirken, kendisinin duyulur dnya ve deneyim alanndaki eitli
likteki yanshnaya alan bir popler felsefeci olduunu syler (James,
1904: 131). Kendi deneyimciliini klasik deneyimcilere yakn.Jru!sa da on
larn yeterince radikalleemediini iddia eder.
19. yzyln balarnda Darwinizm'den de etkilenen James, insan
dncesini ve fizyolojisini hem ilevsel hem de evrimsel olarak akla
maya alr. Ancak Spencer'nki gibi tek bir nedene dayanan evrimsel
aklamalar da insann eitliliinin ve organizmasnn detaylarn ak
lamakta yetersiz bulur. Ona gre, 19. yzyln balarnda gerekte olma
yan bir zihin ve beden ayrmn ve ilikisini incelemekte arhk tkanklk
yaayan felsefede yeni bir teoriye ihtiya vardr ve bu sorunlar zebil
mek iin deneyimcilik radikallemelidir. Kendisi de bunun iin aba sarf
eder. Btn felsefi teorilerin ortasnda yer alan ve hepsini uzlahrabilecek
bir yntem olarak sunduu pragmatizmi ise yer yer tarafsz. bir yntem
olarak, yer yer de bu tarafszl ap metafiziksel karmlara yer aabile
cek bir felsefe gibi anlahr. Bu yntem sadece radikal deneyimcilie mi ait
tir yoksa genel olarak her teoriye uygulanabilir mi sorusu James'in hep
karlah bir sorudur. Kendisi bu yntemin btn felsefi problemlere ve
hayahmzdaki her soruna uygulanabilecek bir yntem olmasnda srarl
dr. Pragmatizmin bizi soyut. ve gereksiz tartmalardan ve genellemeler
den pratik sonulara, olgulara ynelten bir yntem olduunu syler. Hat
ta insan dncesinin zaten takld yerlerde pratik sonulara ynelik bir
eilimi olduunu ve dolaysyla bu yntemin halihazrda genel olarak
herkes tarafndan kullanldn ve kendisinden nceki dnrlerce de
uygulandn iddia eder.
Ahlak, eitim ve din alanndaki almalar da James'in radikal de
neyimcilik ve pragmatizm yaklamlarndan etkilenmitir. Ahlak konu
sunda deneyimde verili olan nee, znt, mutluluk, iyilik, ktlk gibi
her ahlaki enin deneyimdeki haliyle kabu1 edilmesi gerektiini (James,
.
1912: 122) ve iyiletiriciliin (meliorism) hayattaki deiiklikleri karla
mak iin en uygun yntem olduunu syler (James, 1902: 46). Eitimi bir
sanat olarak deerlendiren James iin renilen eyin tekrarlanmasndan
382 besinci blm

ok renme ve edinme pratiklerinin gelitirilmesi nemlidir. Dini dene


yimi de insan doasnn nemli bir paras olarak ele alr ve bu deneyimin
insan zerindeki etkilerinin incelenmesi gerektiini dnr. alh her
alanda deneyimdeki eitlilie vurgu yapan James, ar teorik tarhmalar
yerine pratie, uygulamaya ve deneyimleri zerinden insan doasnn e
itliliine vurgu yapmaya ynelir. Bu yazda srasyla psikoloji, radikal
deneyimcilik, pragmatizm, hmanizm, ahlak, eitim ve din alanlarndaki
almalar ve Jarnes'in dncesinden karlabilecek siyasi ve toplumsal
fikirler incelenecektir.

JAMES VE PSKOLOJ
James'in psikolojideki temel iddias, insan zihninin ya da bilincinin, insa
nn btn fiziksel ve psiik aktivitelerini kontrol edebilen ve belli kural
larla alan sabit bir mekanizmaya sahip olmaddr. Bu iddiayla birlik
te davran psikolojiye kar duruu onun psikolojideki yaklamn
aklamakta nemlidir. Psikolojinin sadece grnen davranlarla ilgili bir
bilim olduu dncesi James iin anlaml deildir. Davranlardan yola
klarak insan psikolojisinin arka planndaki btn mekanizmasnn
zlebilecei dncesi ona gre olduka yetersiz ve yanl bir bak as
dr. Asl zerinde durduu, grnen davranlarn tesinde bilisel ilev
leri aklamaya ynelik olan ie bak yntemi ve dnce akdr. nsa
nn dnme, bilme, alglama ve duygulanm aktiviteleri deneyim ieri
sinde bedensel ve fiziksel olarak gelitirdii tepkilerle deerlendirilebilir.
Deneyim iinde karsna kan sorunlara ve deiikliklere insann belli
bir yant verme biimi gelitirmesi sz konusudur. Bylelikle insann s
rekli yeni tepkilerle gelien ve ileyen bir dnce ak vardr. Bu akn
nasl ilediini zmlemek, insan psikolojisine dair grnen davranla
r aklamaktan daha kapsaml bir aklama verir. Bu yaklam dolaysy
la James, psikolojide ilevselciliin temsilcilerinden biri olarak kabul edi
lir.
Psikolojinin lkeleri (Principles of Pscyhology) kitabndan nce yayn
lanan makaleleri James'in daha sonra gelitirdii yaklamn ortaya koy
mak iin nemlidir. 1878' de /ournal of Speculative Philosophy dergisinde ya
ynlanan "Spencer'm Uygunluk Olarak Zihni Tanmlamas zerine G
rler" ("Remarks on Spencer's Definiton of Mind as Correspondence")
makalesinde James, evrimci teorilerde eksik grd taraflar belirtir.
william james 383

Spencer'n evrimci teorisine gre, organizmann evreye uyum salama


s insann zihinsel geliimindeki tek lttr. James'e gre insann zihin
sel geliimi zerinde bata sosyal etkilenimler, dinsel inanlar, sanat, ken
dini gerekletirme drts gibi birok sebep etkili olabilir. Daha sonra
Psikolojinin lkeleri nde zerinde duraca gibi, James'e gre zihinsel etkin
'

liklerimizin teleolojik bir yaps vardr (Suckiel, 1984: 1-3). Ancak bu yap
ierisinde Spencer'n syledii gibi, belirli ve tek bir telos'tan (amatan)
bahsedemeyiz. nsann zihinsel ve duygusal geliiminde birok sebep et
kilidir ve James iin bu sebeplerin zenginlii ve birbirini etkilemesi ok
nemlidir. nk bu etkilenimler ve deneyimdeki eitliliin kar kar
ya gelmesi, James'e gre insanlarn duygulanm ve dncelerindeki de
iikliklerin sebebidir. James, bu makalesinde insanlarn verdii tepkiler
deki kendiliinden geliim ve eitlilik zerinde durur. Ona gre, evrim
ci teorilerin iddia ettii gibi, insanlarn davranlarnda kesin belirlemeler
yaplamaz ve davran ve dncelerin sebepleri tek bir nedene indirge
nemez. Deneyim ve dncelerin gerisindeki bu ok eitlilik asl zerin
de durmak istedii konudur. Davran ve evrimci teorileri bu eitlilii
snrl ve yetersiz nedenlere indirgedikleri iin eletirir.
1884'te Mind dergisinde yaynlanan "What is an Emotion?" ("Duy
gulanm Nedir?") adl makalesinde ise James, duygulanmlanmza dair o
gne kadar kabul edilenden farkl bir yorum getirir. Fiziksel tepkilerimi
zin daima psikolojik deiimleri takip ettii gibi bir iddiann temelsiz ol
duunu syler. Ona gre byle bir nedensellii savunmak anlamszdr.
Fizyolojik ve psiik deiimler karlkl bir etkileim iindedir. Ancak
herhangi birinin nceliinden ya da belirleyiciliinden bahsetmek mm
kn deildir. James bu konudaki iddiasn glendirmek ve yaygn kan
y deitirmek iin tam tersi olan bir sylemin arkasndadr; ncelik ola
rak fizyolojik deiimlerin geldiini syler. rnein zldmz iin
alamayz, ama aladmz iin zlrz (James, 1884: 189-190). Psiik
ya da zihinsel deiimlerin ncelii olduu gibi bir yaygn kany dei
tirmek onun iin nemlidir. Bedensel ya da fizyolojik tepki ve davranla
rn zihinsel deiimlerin ardndan geldiini sylemek yanlhr. Daha son
raki eserlerinde de grlebilecei zere byle bir ncelii reddetmek
onun hem epistemoloji hem de ontolojiyle ilikili iddialan iin nemlidir.
James iin belirli kstaslar ve de kategorilerle dnen otonom ve tm fi
ziksel, bedensel etkinlikleri kontrol edebilen bir zihin anlay -ve bunun
la birlikte gelien bir insan dncesi- Kartezyen dncenin getirdii,
384 beinci blm

ardndan Kant ve Hegelci dnme biimleriyle farkl ekillerde destek


lenen temelsiz bir n varsaymdr. Hem psikoloji alannda hem de felsefe
de yazd yazlarda srekli bunun ne kadar yanl ve temellendirilemez
olduunu gstermeye alr.
Sonu olarak Psikolojinin lkeleri'nden nce yazd bu iki makalede
James temel olarak zihinsel deiimlerin fiziksel deiimlerle sk bir ili
ki ierisinde olduunu belirtir. Aynca, zihinsel geliimleri ya da deiim
leri fiziksel deiimlerden nce gelen ve onlan ynlendiren otonom ve
kendinde bir yap olarak almaktansa, her ikisini bu karlkl etkileim ie
risinde deerlendirmenin insan davranlarn ve organizmasn akla
makta daha yararl ve aklayc bir yaklam olduunu savunur. Sadece
grnen davranlardan yola karak bir teori gelitiren davran oku
lun yaklam James'e gre eksiktir. Bu ekilde davrann arkasndaki se
bepleri aklamak mmkn olmaz. nk eer bu yolu izlersek, belirli
birka sebeple snrl kalrz ve bu sebepleri sabitleriz. Yani insann davra
nlarn gerisinde belirli bir mekanizma ve kurallara tabi olarak alan bir
organizma olduu iddiasn varsaym oluruz. Oysa bu iddia temellendi
rilemez. nk byle bir varl ontolojik olarak ispatlamak mmkn de
ildir.

Bilin ya da Dnce Ak
James, Psikolojinin lkeleri kitabnn bandan itibaren insan dncesinde
ve beynin etkinliklerinde saf olarak "ruhsal, manevi" (spiritual) bir eye
yer olmadn gstermeye alr. Kitabn ilk varsaym bugne kadar
beynin almalarna dair yaplan btn aklamalarn temellendirilemez
olduudur.1 nk bu aklamalarn ou -zellikle davran psikoloji
nin yaph gibi- belli ve sabit bir mekanizmayla alan bir beynimiz ol
duunu varsayar. Byle bir beyin, ruhsal bir mekanizma gibi tasarlanr ve
belli amalar olan ve kendi kurallarn koyup bedenin btn yapacakla
rna hkmeden bir yap olarak i grd kabul edilir. Ama ne kadar bi
limsel veriye sahip olursak olalm deneyimsel olarak byle bir eyi ispat
layamayz. Bununla birlikte bu iddiann James'in almasnda ispatlan
maya all biimi kitaba dair yaplan "edebi" ve "kiisel" eletirilerinin

1 Psikolojinin lkeleri nin ilk blmlerinden itibaren bu iddia tekrarlanr. Mesela zihin ve psiko
'

lojiye dair sylenenlerin yanll kitabn ilk cmlelerinden birinde dile getirilir. Daha sonra
alg, duyum gibi psikolojiye dair her balkta James daha nce sylenenlerin temelsiz oldu
unu belirtir.
william james 385

nedenidir.2 yle ki, James ok az deneysel veri kullanr. Daha ok bu ko


nuda yaplan farkl deneylere atfta bulunur ve genelde birok blmn
sonu bir gn bu iddialarnn tamamen temellendirilebileceine dair bir
inanc belirtmekle tamamlanr. Bunun gibi eletirilerin ve kitabn bu ekil
de deerlendirilmesinin tesinde James'in bu kitaptaki temel iddialan ge
nel tutumuyla uyumludur. Bu kitapta savunduu yaklam sonradan
farkl bir ekilde gstermeye alaca felsefi tavrn bir tarafn oluturur.
James'in felsefe ve psikoloji alannda savunduu temel iddia, insa
nn dnce ve davranlar arasnda karlkl bir etkileim ierisinde ve
insanlarn hem zihinsel hem bedensel tepki ve davranlarnn, deneyim
deki deiikliklerin bir sonucu olduudur. Bu iddiann Psikolojinin lkeleri
kitabn ilgilendiren ksm u ekilde zetlenebilir: James daha sonradan
vurgusunu deneyim kavramna younlatrsa da bu kitapta dnce ak.
kavram zerinde durur. Ona gre insann zihinsel etkinliklerini anla
trken dnen bir beyin n kabulndense akp giden bir dnce zerin
de durmak daha anlamldr. Yani Descartes'n "dnyorum" ilkesin
dense "devam eden bir dnce var" ilkesi daha yerinde bir ilke olacak
tr ijames, 1890: cilt I, 224). James zihinsel etkinliklerimizi aratrrken ar
kalarnda ya da gerilerinde sabit bir varl aramak yerine, olan biten de
iiklilerini ve eitlilikleri ortaya koymaya alr. Daha ok sabit olma
yan ve akp giden dnce aknn nasl bir ileyii olduunu gsterme
ye alr. Byle bir alma yntemi James'in felsefi duruu ve gereklik
anlay iin nemlidir. Bu felsefi tavrn etkileri hem psikolojide hem de
felsefede yapt almalarda gzlemlenebilir. O yzden bu alanlardaki
almalarn incelemeden nce genel olarak gereklik anlayndan bah
setmek yararl olabilir.
James'in arkasnda durduu madde ve dnce ikiliine dme
yen gereklik anlay, Psikolojinin lkeleri nde dnce ak. zerinden
'

okunabilir. Dnce ak hem dncenin hem de dnce dndaki


gerekliin birbirine getii tek gerekliktir. Dnce ak. ayn zamanda
dardaki gerekliin akdr. O yzden James bu akn ierisinde tama
men psiik (spritel) herhangi bir e bulamayacamz syler ijames,
1890: cilt I, 300). Daha dorusu dnce ak.nda ne tamamen psiik ne de
tamamen maddi herhangi bir e bulamayz. Ak ierisinde ne tamamen
akli ne de nesnel bir ey olabilir.

2 zellikle o dnemin davran psikologu Wilhelm Wundt bu eletiriyi dile getirmitir.


386 beinci blm

James'e gre, dnce ak ya da bilin aknn gerisinde bu ak.


kontrol eden bir dzenleyici, statik bir varlk olarak bilin yoktur. O yz
den Psikolojinin lkeleri'nde bugne kadar yerlemi bilince dair teorileri
.
eletirirken kendisi sadece bilin ak.ndan bahseder. mgelem, hafza,
dnme, akl yrtme, karar verme gibi bilincin yerine getirdii d
nlen kavramlarn bilin ak ierisinde ve erevesinde aklanmas ge
rektiini dnr.
Dncenin ilerleyii James'e gre, bir zincir ya da dizi gibi kav
ramlarla ifade edilemez, nk bu kavramlar kullarursak akn ierisin
de dnceleri birletiren ya da birbirlerine balayan -dncenin kendi
sinden baka- tzsel bir varl kabul etmemiz gerekir. Ama James bu ak
n dncenin kendisinden baka bir varlk iermedii konusunda srar
ldr. Daha akas dnce ak, dncenin tesinde onu belirleyip
ynlendirebilecek bir ey iermez. Paral ya da kopuk deildir; birleti
rilmez, blnmez ama sadece akar. Buna hem dncenin, hem bilincin
hem de znel yaamn ak denilebilir ijames, 1890: cilt I, 239). Paralan
birletiren ya da ak ynlendiren bilin diye bir varlk yoktur. Jarnes, o
gne kadarki psikolojinin insarun karmak yapsn aklamak iin farkl
tepki ve dnceleri snflandrp, gruplandrarak 'ruh' diye bir kavram
albnda birletirme eiliminde olduunu syler. Ruhu birletiren bir var
lk olarak ortaya koyan bu yaklama Ortodoks 'spitualistic' gr diyen
James, bu yaklam byle bir varl ispatlayamayacan syleyerek ele
tirir. Aynca byle bir yaklamn insan dncesindeki eitlilikleri basit
letirme gibi bir eilimde olduunu syler. Bata Platon ve Aristoteles ta
rafndan savunulan ve James'in karsnda durduu bu gre gre, ru
humuz kendinde ve mutlak bir varlktr.
Bu durumda herhangi bir ynlendirici ya da seici olmadan dn
cenin nasl akt sorusu ortaya kar. Dnce aknda bizim dikkatimi
zi eken, farkl durma ve uma durumlardr. Ak bir kuun uuu gibi,
eitli durma ve uma hareketlerinden oluur. James'e gre, nemli olan
hareketler arasnda bir kopukluk olmamasdr ijames, 1890: cilt I, 243).
Psikoloji'nin lkeleri'nde 'ruh', 'akl', 'zihin' ya da 'bilin' olarak ad
landrlan varla dair imdiye kadar yaplan deerlendirmelerin eksikli
inden bahseder. Ona gre karmakl ya da eitlilii btn ynleriyle
aklamak zor olduu iin dnrler bilinci sabit ve tzsel olarak akla
ma yolunu semitir. Ama kendisi byle bir kolayla dmeyerek insa
nn duygu ve dncelerindeki eitlilii ve kendiliindenlii incelemeyi
william james 387

amalar. Bu inceleme iin setii yol daha nce de sylendii gibi, 'ieba
k' yntemidir. ebak yntemi "zihnimizin iine bakp, orda ne oldu
unu rapor etmektir" (James, 1890: cilt 1, 185). James'e gre, herkes bilin
cimizin baz aamalarn inceleyebileceimizi kabul eder. Daha akas
baz anlarda kendimizin kesinlikle dndmzden emin olduumu
zu, isel bir etkinlik olarak bunu dier btn etkinliklerimizden ayrabil
diimizi belirtir. Ona gre bu n kabul, psikolojinin temel prensibi ol.ma
ldr, nk hibir ey bu kadar kesin olamaz. Ve buna dair duyulan p
helerin metafizik ve gereksiz pheler olduunu syler. Ancak byle an
larn varlndan emin olmamz daha sonradan bunlar kontrol eden ve
birletiren bir zihin ya da ruh kavramn ispatlamaktansa ok daha farkl
bir ama iin kullanlacakbr. Byle anlarmz vardr, nk dnce ak
mz farkl zamanlarda younlap demlenir (James, 1890: cilt 1, 255). Bu
anlan hissetmemiz bunlarn arkasndaki bir varla iaret ebnez, sadece
dnce aknn o andaki farkllamasna denk der. Aynca byle anla
rn hissedilmesini dnce aknn gei dnemlerinin ve deneyim ve
dncelerin farkl biimlerde gruplanp bir araya gelmesinin yani onlar
birletirme biimlerimizin de dorudan hissedilmesi olarak deerlendi
ren James'in bu gr radikal deneyimcilik teorisi iin de nemli olacak
br. Bu iddia daha sonradan radikal deneyimcilik teorisinde ne srecei
ilikilendirme biimlerimizin de deneyimden geldii ve dier olgular gi
bi gerek olduu dncesinde etkili olacaktr.
Kitabn ilk blmlerinden itibaren beynin fonksiyonlarnn yetkin
bir varln kontrolnden ziyade deneyim ierisinde gelitiini gsterme
ye alr. "Alkanlk, temel olarak fiziksel bir prensiptir" (James, 1890:
cilt I, 105) ve beynin btn aktivitelerini ynlendirir. Zihinsel ve fizyolo
jik etkinliklerimiz alkanlklanmzn etkisiyle ve birbirine bal olan de
neyimlerimiz ierisinde teleolojik bir izgide ilerler.
Dnce ak blmne batan beri amacnn dardan verili
olanlardan zihne gibnek deil, dorudan zihnin iinde aratrma yapmak
olduunu habrlatarak balar (James, 1890: cilt 1, 224). Dorudan zihnin i
levlerinin ne olduunu aklamaya alarak onlan zmlemesi ve bey
nin bu ekilde ilevlerinin incelenmesi daha sonradan pragmatik ynte
minde de etkili olacak bir yaklamdr. Bu ekilde, bu ilevlerin tesinde
bilince ya da zihne farkl bir varlk alan tanmak istemez. levlerin ak
lanmasyla bilincin btn varlnn aklandn dnr. Bu yaklam
daha sonra gelitirecei pragmatizm ve radikal deneyimcilik teorilerinde
388 beinci blm

de grlecektir. "Bilin Var Olur mu?" ("Does Consciousness Exist?") ma


kalesinde bu ilevin tesinde bilincin bir varl olmadn hatta tz ola
rak var olmadn iddia edecektir.
Psikolojinin ilk prensibinin, "dncenin devam etmesi" olduunu
syleyen James, "herhangi bir eyin dnyor olmas" yerine bu prensi
bin daha geerli olduunu, nk dncenin devamll kesin olsa da,
buradan dnceye sahip olan ya da dnceyi ynlendiren bir eyin ola
ca fikrine geiin mmkn olmadn syler. Kartezyen bir sav olan
"dnyor" olma durumundan "o halde vanm" savna geiin yanll
n daha sonra gelitirdii radikal deneyimcilik erevesinde "Bilin Var
Olur Mu?" makalesinde gsterecektir.
James'in dncenin nasl akhna dair be ilkesi vardr. lki her d
ncenin belli bir bireysel bilince ait olmasdr. Bu prensibin nemi ura
dan kaynaklanr ki, James evrensel bir dnce kural ve bilme kategorile
ri ortaya koymaktansa, bireysel dncenin nasl ilerlediiyle ilgilenir. S
rekli bir evrensel dnce biimi yerine her bireyin farkl bir bilin ak
na, kiisel bir dnce akna sahip olmasna vurgu yapar. Aynca bu bi
reysel dnce aknda dncenin srekli deitiini ve dncenin de
vamllnn hissedilebilir olduunu syler. Dnce durmakszn bir ak
ve deiim iindedir. Ve dncemizdeki hem devamlln hem de de
ikenliini biz kendimiz de hissedebilir, gzlemleyebiliriz. Sadece d
ndmz deil, dncemizdeki deiiklikleri de gzlemleyebiliriz.
Burada da James'in yalnzca somut olaylan deil, ilikileri de deneyimle
yebildiimizi sylemesiyle ilgili iddias gizlidir. Daha sonradan bu iddi
asn Hume'un deneyimciliini ve dier klasik deneyimcileri nasl abn
syledii yerlerde tekrarlayacakhr. James'in nc ilkesi, bilincin srekli
kendinden bamsz eylerle ilikili olduudur. Bu iddias da, Kant'n yap
h klasik metafizik eletirisi ve daha sonra fenomenolojinin yol ah sor
gulamalarla ilikilidir. Bilin, daima kendinden bamsz bir eyin bilinci
dir ve bu kendinden bamsz varlkla ilikisi tesinde bilincin varlndan
bahsedemeyiz. Son olarak, James bilincin kendi ak ierisinde seici ol
duunu, baz eyleri kabul edip, bazlann reddettiini syler Oames,
1890: cilt I, s. 225). Bu iddia gereklik anlay iin ok nemlidir. nk
buradan hareketle James, hem gerekliin bilin akndan bamsz bir
ey olamayacan Oames, 1890: cilt I, 295) hem de daha sonradan pragma
tizmde etkili olacak olan herhangi bir eyin zsel olarak varlndan ziya
de ilevsel varlnn anlaml olacan Oames, 1890: cilt I, 333) syleyecek-
william james 389

tir. yle ki, gereklik bilin aknn setiklerinden bamsz olamaz, n


k d dnyayla ilikimizde bilin ak temel bir yer tutar. Ayrca bilin
aknn ileyiinden bamsz ve ilevsellikten uzak, soyut ve bamsz bir
gereklikten bahsetmek de samadr, nk byle bir gereklii temellen
dirmek mmkn deildir. Mmkn olmamasnn sebebi de byle bir a
bann da sonu itibariyle bilisel ve bilince dair bir aba olmasdr. Sonu
olarak, btn gereklik bizim dmzda olann bizi etkilemesi ve bizimle
olan ilikisi zerine kuruludur. Dolaysyla bizi etkileyen ve uyaran her
ey gerektir Oames, 1890: cilt I, s. 300). Dnce ak ierisinde bizim se
tiimiz ve bizi uyaran eyleri belirleyen herhangi bir kontrol noktas da
yoktur. Ak ne seeceini kendisi belirler. Akn bir paras ya da herhan
gi bir noktas dier yerlerinden daha aktif deildir Oames, 1890: cilt I, 297).
Dnce aknn nasl ilediini aklamak iin bu noktada "kendine mal
etme" (appropriation) kavramnn da aklanmas gereklidir.
James, dnce aknn sahibinin de akn kendisinden ayrlama
yacan iddia eder. Tam olarak bir ak olabilmesi iin ierisinde herhan
gi bir sabit, kontrol edici noktann olmamas gerekir. Bylelikle, dnce
ak her yeni karlah durumda neyi seeceine ya da neyi kendi d
ncesi olarak kabul edip mal edineceine kendi karar verir. Bylelikle
hangi dncelerin seilecei tamamen belirsiz ve tahmin edilemez bir
konudur. Btn bu seme ileminin arkasnda sadece dnce vardr ve
bu dncenin herhangi bir sahibi ve kendinden baka ynlendiricisi
yoktur Oames, 1890: cilt I, 340). James'e gre, d gereklik bu dnce
ak ierisine karmhr. Dnce aknn btn setikleri ve onu uya
ran her ey gerel<tir iddias bu noktada anlam kazanr. Yani ne dnce
nin dars ne de dncenin arasndaki boluklar dolduran dncenin
tesinde herhangi bir kontrol noktas vardr. Bu anlamda d gereklik ve
dnceyi fakl iki varlk olarak ayrmak yanlhr Oames, 1890: cilt 1, s.
363). Bunlar ayran felsefi teoriler asl gereklii aklamak iin, dnce
akn akn kendisinden baka bir eye balamaya alan tinselcilik
(spritualism), birletirmecilik (associationism) ve aknsalclk (trancendenta
lism) gibi hatalara der. Tinselcilik daha ok Platon ve Aristoteles'in id
diasdr, daha sonra Hobbes, Descartes, Locke, Leibniz, Wolf ve Berkeley
bu konuda onlar desteklemitir. Bu teoriye gre tz kendi bana var olan
bir eydir ve dnme aktivitesi ancak kendi bana var olan bir varlk ya
ni ruh tarafndan gerekletirilebilir. Locke'un nn ah birletirmeci
lik teorisini ise Hume gelitirmitir. Bu teorinin asl vurgusu dncenin
390 beinci blm

devamlldr ve bilinci bir deneyimler demeti eklinde tanmlar. Ama bu


ekilde sadece devamlla vurgu yaplmas James'e gre, bu devamll
ileten ve kontrol eden tzsel bir bilince iaret eder ki, bu da kendi teori
sinin kesinlikle reddettii bir eydir. Son olarak aknsalcln en nemli
temsilcisi Kant'tr. O da deneyimdeki ve duyumlardaki eitlilii kavram
sallatrmasyla bir araya getiren aknsal bir egodan bahseder, James
byle bir egonun da herhangi bir ekilde temellendirilemeyeceini syler
ijames, 1890: cilt I, 342-373). James'in dncesine gre, genel olarak her
teorideki hata da bilin aknn gerisinde sabit bir varlk (ruh, zihin ya
da zne) aramaktan kaynakldr.
Bu yaklamna dayanarak bilin aknn hem bilincin kendisi hem
de onun d dnyayla ilikisi olduu sylenebilir. nk James, ne akn
tesinde daha aktif bir bilin ne de daha gerek bir d gereklik tanmaz.
James'in genel varlk anlaynda, herhangi bir eyin varlndan ancak o
varln ilevleri erevesinde bahsedilir. Her varlk farkl zellikleri ve i
levleri dolaysyla bir varla sahiptir, bunun tesinde mutlak bir varlk
tan bahsedemeyiz. Bilin ak kendi dnda eylerle ilikilidir ve o da bu
iliki ierisinde bir varla sahiptir. James'in buradaki vurgusu, herhangi
bir eyin varlndan bahsettiimizde, kendi kavramsallatrma ya da bi
lisel abamzn dna kamamamzdr. Bu durumda, herhangi bir varl
n bizim bilincimizden bamsz mutlakl anlamsz olur. Bylece hem
varln o anki kavramsallatrmadaki ilevinden baka ilevlerini, hem
de kendi bilisel katkmz yok saym oluruz. Dolaysyla hem eksik hem
de mantksal olarak elikili bir varlktan bahsetmi oluruz. James'in psi
kolojideki bu yaklam, daha sonra pragmatizm ve radikal deneyimcilik
teorileriyle de tamamlanacak olan varlk anlaynn kkenidir. Radikal
deneyimcilik konusunu nasl gelitirdiine gemeden nce varlk anlay
biraz daha aklamak yerinde olacaktr.

Gereklik Anlay ve Epistemolojisi


James, Platon ve Aristoteles dncesiyle yerlemi olan klasik gereklik
anlayna kar kar. Ksaca belirtmek gerekirse, Platon ve Aristoteles
felsefelerinden karlabilecek temel iddialar u ekilde sralanabilir3:

3 Her iki dnrn de bu iddialann dna kabilecek ve bu konuda daha derin sorgulama
lar hak edecek iddialar vardr. Ancak bu yaznn genel gidiah ve konusu asndan Platon
ve Aristoteles'in bu konudaki dncelerinin genel olarak kabul edilmi hallerini ksaca ak
lamaya allmtr.
william james 391

Gerekliin insanlardan bamsz tek, sabit ve kesin bir doas vardr. Bu


gerekliin bilgisi de, dolaysyla, tek, kesin ve deimezdir. Sonu ola
rak bilmek ve gereklik arasnda hem bir zdelik hem de bir paralellik
sz konusudur; bu zdelikten dolay her ikisi de kesin, tek ve deimez
birer doaya sahiptir. Gerei bildiimiz zaman deimez ve kesin bir
bilgiye sahip oluruz. Platon' a gre en azndan filozoflar, Aristoteles'e g
re ise doru uslamlamay takip eden herkes gerein bilgisine sahip ola
bilir.4 Antika'da zellikle Platon ve Aristoteles tarafndan ortaya konu
lan bu iddialar daha sonra Ortaa'da ve Kartezyen dncede etkili ola
cak olan bilinen ey ve var olan eyler arasndaki zdeliin de temelle
ridir.
Orta a' da tanrnn kantlanmas iin ne srlen savlarla da bu
gereklik anlay pekitirilir. Zihindeki kavramlarn gereklikle uyuma
s Ortaa epistemolojisinin de temel iddiasdr. s Descartes dncesinde
btn bilinen eylerin varln ispatlamak iin "dnen ve var olan
ben" ya da "cogito" kavramndan yola klarak bu zdelik pekitirilir.
Dnce ve madde arasndaki ayrm ve bunlarn uyuturulmas sorunsa
l da Kartezyen dnce tarafndan ekillendirilir. Descartes'n dnce
lerimizdeki kesinlikten ya da dnerek var olan cogito' dan yola karak
btn bilgimizi temellendirmeye almas yine dnlen ya da bilinen
ey ve var olan ey arasndaki zdelii destekler.6
Descartes'tan sonra, klasik deneyimcilerin -Locke, Berkeley, Hume
hahrlanrnas James dncesini aklamak iin nemlidir. nk James,
radikal deneyimcilik adn verdii kendi deneyimciliinin onlarn yolun
dan gittiini ama baz noktalarda onlar ahru syler. James'in bu de
neyimciden neler ald ya da onlarn deneyirnciliini nasl yorumlad
kendi dncesinin aklanmas iin byk bir nem tar. Btn bilgimi
zin deneyimden geldii iddias destekledii bir tavrken, James klasik de
neyimcileri deneyimdeki ayrmlar ve eitlilii fazlasyla vurgulayp
bunlar birletirmekte zorlandklar ve bylece atomcu yaklamlar oldu
u konusunda eletirir (James, 1912: 42, 43, 103).

4 Platon'un gereklik anlay konusunda balca Devlet ve Parmenides diyaloglarna, bilgi anla
y iinse Menon ve Theaitetos diyaloglarna baklabilir. Aristoteles'in gereklik anlay iin
se Metafizik kitabna, bilgi anlay iinse kinci Analitikler kitaplarna baklabilir.
5 Anselm'in tann kantlamas bu konudaki en bilinen rnektir, bkz Monologion ve Proslogion.
6 Descartes'n lk Felsefe in Meditasyonlar (Meditations far First Philosophy) kitab bu konudaki
en nemli kaynaktr.
392 beinci blm

Bilinen ey ve var olan eyin herhangi bir temellendirme yapma


dan ve koulsuz olarak zde olduunun dnlmesi daha sonra Kant
tarafndan eletirilir.7 Bu eletiriden yola karak saf akl yarglayan Kant,
bu yolla insan bilgisinin znel koullarnn daha detayl bir incelenmesi
ni sunar. Bu anlamda Kant ve James dnceleri temelde benzer bir sor
gulamadan etkilense de sonradan yeni-Kantlann aknsal egoya yaptk
lar vurgu James iin bir eletiri konusu olacakhr.8 James, ne egonun (bi
lincin, zihnin, znenin) ne de nesnelliin ayn bir varlk olarak bulunama
yaca tek bir zeminde felsefe yapmak iin farkl bir giriimde bulundu
unu iddia eder.
Madde ve dncenin iki ayn tz olarak alnmas, James'e gre fel
sefecilerin yaph yanllarn en nemlisidir. Kendisi byle bir ayrm var
m gibi dnp onlar birletirmeye almaktansa, zaten hi yokmu
gibi tek bir zeminde felsefe yapmay amalar (Dewey, 1925: 8). Bylece
deneyim zemininden balayp oradan devam etmeye alr. Psikolojinin
lkeleri'nde bilin ak zerinde vurgu yaparken, daha sonraki Radikal De
neyimcilik Konusunda Makaleler (Essays in Radical Empricism) kitab ierisin
deki "Bilin Var Olur mu?" makalesinde saf deneyim akndan bahseder.
Genel olarak herhangi bir ikilik tamayan tek bir gereklik dzleminden
hareket etmek ister. Bu dzlem Psikoljinin lkeleri'nde dnce ya da bi
lin ak iken, Radikal Deneyimcilik Konusunda Makaleler'de saf deneyim
akna dnr. Ancak her ikisinin arkasndaki metafizik karmlar gz
nnde bulundurursak tek bir gereklikten bahsettii sylenebilir. Psiko
loji zerine yazarken bu gerekliin dnce asndan anlamn akla
yan James, deneyimcilik konusunda yazarken ayn gerekliin deneyim
asndan anlamn aklar. Ksaca batan beri gelitirdii yaklam sonra
ki yazlarnda destekledii ve genel olarak yazdklarnn bir tutarllk iin
de olduu sylenebilir.9

7 Vincent Descombes, Modern Fransz Felsefesi (Modern French Philosophy) kitabnda Kant'n ide
alizmin getirdii bu zdelie varoluu felsefeye benzer bir itiraz getirdiini iddia eder, bkz
s. 19.
8 James, Yeni Kantlarn aknsal egoyu ne karmasn yanl bulur. Bunun ayn zamanda bi
linci ve znellii ne karmak olduunu dnerek eletirir. O bilin, ego ya da zihin gibi
felsefe tarihinin daha ne kard kavramlar saf deneyim ak ierisinde aklayarak fark
l bir dnce zemini yaratmak peindedir. Bunu Radikal Deneyimcilik Konusunda Makaleler ki
tabnn eitli yerlerinde sk sk belirtir. zellikle kitabn ilk makalesi olan "Bilin Var Olur
mu?" ierisinde Yeni-Kantlara eletirileri bulunabilir, bkz s. 1, 5.
9 David Lamberth de William /ames, Deneyimin Metafizigi (William /ames, Metaphysics of Erperien
ce) kitabnda James'in ilk yazlarndan itibaren bir tutarllk sergilediini savunur, bkz s. 9-14.
william james 393

Sonu olarak, her eyden nce James'in gereklik anlaynda mad


de ve dncenin ya da zihin ve d gerekliin ayn tutulmas gibi bir du
rum sz konusu deildir. Ona gre tek bir gereklik sz konusudur. Psi
koloji'nin lkeleri'nde bu dzlemi saf dnce ak olarak tasarlarken da
ha sonra saf deneyim dzlemine eker. James'in gereklik anlayn ve
epistemolojisini kendinden nceki gereklik anlayndan farkllklar er
evesinde incelemek iin genel olarak felsefeye ve rasyonaliteye dair yo
rumuna bakmak yararl olacakhr.

JAMES'E GRE FELSEFE VE RASYONALTE


James'e gre felsefe sadece teorik bir alma deil, dnyaya farkl bir ba
k asdr. Dnyayla bir yaknlk kurma ve bu dnyada kendimizi evi
mizde hissetmek gibi amalan vardr. Felsefi ideolojiler yaanbmzdan
kopuk olarak retilmez ve onlar reten insanlarn dnyaya bak ala
rndan ve karakterlerinden etkilenir Uames, 1907; 2-6). James'e gre, gn
lk yaanbdan bamsz salt teorik bir alma mmkn deildir. Daha
akas insanlarn deneyimlerinden ve gndelik yaanblardan kopuk bir
kuramsal ve teorik birikim olamaz. Bu adan felsefenin her eyin tesin
de bir yeri olduunu dnmek yanlhr.10 Felsefi teoriler daha yksek
bir varlk alanna hitap etmez, bizim yaadmz duyulur dnya iin re
tilirler ve onu yanstabilmelidirler. Rasyonalizm ve deneyimcilik gibi
farkl ideolojilerin de onlar savunan filozoflarn karakterlerinden ve ya
anhlanndan kaynakl olduunu iddia eder.
Byle bir yaklam erevesinde Jarnes'in rasyonaliteye nasl bir yer
verdii nemlidir. nk felsefenin insann rasyonel tarafna ilikin bir
disiplin olarak bu dnyann deneyimlerinden daha yksekte ve onlardan
yalblm olduu dncesine itiraz eder. James, rasyonel tarafmzn her
hangi bir zel taraf olmad ve dier deneyimlerimizden kopuk olmad
n gstermek ister. nk felsefenin daha stn ve salt teorik olarak al
glanmas insann varlrun salt rasyonel tarafyla ilikili olarak dnl
mesinden kaynaklanr. James'in rasyonaliteye dair 1879'da yazd "Ras-

10 James bu eletirisini dncenin ve soyut olann daha stn bir yeri olduunu iddia eden k
t anlklk (vicious intellectualism) dedii bir tavn eletirerek devam ettirir. Bu konuda
zellikle Hegel'in bir kt anlk olduunu dnen James iin, Bergson bu yanl ama ko
nusunda felsefe tarihinde nemli bir yer tutar. Bu iddialanru ogulcu Bir Evm (A Pluralistic
Universe) kitabnda ska dile getirir, bkz s. 55.
394 besinci blm

yonellik Duygusu" ("The Sentiment of Rationality") makalesi bu konuya


k tutacakhr.
James bu makalede rasyonalite ve duygularmz arasndaki ilikiye
dikkat eker. Ona gre, rasyonalite tamamen bir duygu olarak tanmlana
masa da duygularmz rasyonelliimizin bir iaretidir. Daha rasyonel ve
kuramsal olduuna inandmz dncelerimiz de sonuta bir rahatla
ma ve dinginlik ya da herhangi bir soruya yant bulabildiimiz zamanlar
da gerekleir Oames, 1879: 317, 318).
James bu makalesinde, filozoflarn doann karmak yaps alhn
da bize sunulan dnyay daha rasyonel hale getirmeye altklarn ve
herhangi 6ir bak asnn daha rasyonel olduuna karar verilmesinin z
nel birtakm koullan olduunu syler Oames, 1879: 318). Karmak bir
durumdan daha basit, dzenli ve rahatlahc bir duruma gelmenin -bir
hissiyat anlamnda- bu iaretlerin banda olduunu syleyen James'in
bu iddias aslnda felsefecilerin ilk adan beri gelitirdikleri dncenin
ve bilginin birletirici ve btnletirici tarafna bir gnderme olarak de
erlendirilebilir. nsan bilgisinin bu zelliinin, doann ve dnyann kar
mak yapsn kendine uyarlamaya almas hem ilk a felsefecilerinin
hem de daha sonradan Kant gibi birok dnrn dikkatini ekmitir.
Fakat James, tarhmay felsefecilerin hedeflediklerinden ok daha farkl
bir yere ekmitir. Bilginin oluma koullan ya da meru bilgiye ulama
koullarn gstermeyi hedeflemekten ok, felsefi dnce ve yaanbmz
arasndaki balanby ya da ilikiyi vurgular. Daha akas felsefe iin
yaphmz almalarn ya da soyut dnme abamzn deneyimle olan
sk balanhsn gstermek onun asl hedefidir. Felsefenin deneyimden ta
mamen bamsz salt soyut bir dnce disiplini olduu fikri James'e g
re yanl bir varsaymdr.
James'e gre daha rasyonel olduumuzu dndmz zaman
lar, dncemizde herhangi bir zorlukla karlap onu zdmz za
manlara denk der. Bu anlarda eritiimiz hissiyata "rasyonellik duygu
su" adn verir Oames, 1879: 317, 318). Neden byle bir ihtiyacmz oldu
una dair bir ey sylemek istemeyen James, byle bir hissiyata ulama
nn eitli yollar olduunu belirtir. Bunlardan biri yeni karlahmz
durumlarn daha nce bizde yerlemi olan dnce ve duygularmzla
uyumas yoludur. 11 Byle bir durumda alkanlk ve daha nce grp

11 Bu iddia daha sonra pragmatik yntemin de iddias olacaktr.


william james 395

geirdiimiz deneyimler etkili olur. Her yeni karlatmz dncenin


bizde yerleik olanlarla uyum salamas onu anlamamz ve bilmemiz iin
temel sebeptir Qames, 1879: 318). te bu durumda, James'in kendisinden
nceki gelenekten fark ne kar. yle ki, James'ten nce, her ne kadar
zihnimizin ve dncemizin yapsnn d gereklii yanstmaya uygun
olduu ya da zaten yaplarnn zde olduu klasik gereklii savunanlar
tarafndan sylenmise de, James'in asl vurgulamak istedii, dnce bi
imimizin ve insann gerekliinin ve bizden bamsz d gerekliin ar
dnda bunlarn ikisinin ilikisinden bamsz sabit ve tek bir gereklik ol
maddr. Konuya bu ikiliin dnce ve gereklik ya da madde ve d
nce ikiliinin- tesinde bakmaya alt gibi, bu ikiliin zaten gerek
te var olmadn ve insann kavramsallatrma abalarnn bir sonucu ol
duunu iddia eder.
James'e gre, insan dncesinin rasyonellik yetisi araclyla do
ann, dnyann ya da kendisinin asl bilgisine ulaabilecei gibi bir ina
n yersizdir. ncelikle asl bilginin karsna den onunla zdeletire
bileceimiz st bir gereklik tasarlamak gereksizdir, nk byle bir ger
eklikten bahsetmemiz aklanabilir olsa da, deneyim ve kuramsallatr
ma abalarmzn ierisinde byle bir eyi ispatlamamzn bir yolu yoktur.
Rasyonellik konusuna gelince, dncemizin her zaman karsna kan
zorluklar amaya ve rahata, dinginlie erimeye alan teleolojik bir ya
ps vardr.12 Ama dnce kendi dorultusunda ilerlerken nne kan
engelleri herhangi bir st rasyonellik noktasndan zmeye almaz. Da
ha akas byle bir rasyonelliin btn dncemize yn verdiini sy
leyemeyiz; byle bir iddiada bulunsak bile bunu temellendirmemiz
mmkn deildir. Rasyonellik diye adlandrdmz durum herhangi, bir
felsefi st dnmn deil, yine bizim gndelik duygu ve dnceleri
mizin bir rndr ve deneyimlerimizle balantldr. znt, sevin,
karmaklk gibi dier duygularmzdan ok farkl bir yerde deildir.
Bu anlamda felsefi dncenin de gndelik hayatmzdaki akl y
rtmeden bir fark yoktur. Her iki dnme biimi de ayn duygulanm
lara ilikindir ve yeni karlatmz eyleri tannr klma ve karmza
kan sorunlar ama gibi ortak bir amac vardr. Daha sonra pragmatizm
teorisine de yn verecek bu iddiaya gre, dncenin sorun zmeye y-

12 Ellen Kappy Suckiel, William james'in Pragmatik Felfesi (The Pragmatic Philosophy of William
james) adl kitabnda zellikle ikinci blmde James'in bilin ya da bilin ak anlaynn te
leolojik olduunu iddia eder.
396 beinci blm

nelik olmas demek, dnme biimimizin her zaman daha ie yarar bir
eye ulama abasndan ok pratik olarak farkllklar aramaya almas
nn ve bkand yerde baka bir eye ynelmesinin bir gstergesidir. Fel
sefi dnce de kavramlarla alan ve dinlenme yerlerinde (resting pla
ces) herhangi bir kavrama ihtiya duyan ya da o kavrama ulamaya al
an bir dncedir (James, 1879: 319). Bu kavram aray daha farkl bir
gereklik ya da asl gerekliin peinde olmasndan ve byle bir gerek
lik olduundan deil, dncenin kendi amalarna ve doasna ilikin
dir. Bu dnme biiminde farkllk ve zm deiik kavramlarda ara
nr. Felsefi dnce kavramlarla i grr ve ilevsel olarak kavramlara ih
tiya duyar. Onun kavramlarla ele ald ya da kavramlar araclyla de
erlendirdii gereklik, bizim gndelik yaanbmzda daha farkl ilevle
riyle deerlendirdiimiz gereklikten baka bir ey deildir. Dolaysyla
dier felsefeciler gibi James'in ayn bir disiplin olarak felsefi bilginin nasl
olutuunu aklamak gibi bir amaa olmaz, nk ona gre zaten felsefi
kavramlar araclyla ulalan gerekliin farkl olmas gibi bir durum
sz konusu deildir. Bu yolla asl gerekliin ne olduunu syleme gibi
bir niyeti olduu da sylenemez. Ancak zellikle Radikal Deneyimcilik Ko
nusunda Makaleler kitabnda gelitirdii iddialar metafiziksel karmlar
da ierir. Akademik yaanbsnn ilk makalelerinden olan "Rasyonellik
Duygusu"nda ortaya koyduu bu yaklam daha sonra pragmatizm vur
gusunda daha ok anlam kazanacakbr.

RADKAL DENEYMCLK
1900'lerin balarndan itibaren James, felsefe alanndaki almalarna hz
verir. Yukarda da sylendii gibi, James'in bilincin ilevlerine dair yapt
incelemeler ve bilin ak kavramn aklamas ayn zamanda baz fel
sefi karmlara yol aar. Psikolojinin lkeleri'nden karlabilecek olan bu
izlenimlerin etkisi daha sonraki eserlerinde de grlebilir. Psikolojide
yapb aklamalar daha sonraki radikal deneyimcilik ve pragmatizm te
orileri iin de bir zemin oluturur. Radikal deneyimcilik konusundaki en
nemli eseri eitli makalelerinin topland Radikal Deneyimcilik Konusun
da Makaleler adl kitabdr. James bu kitabnda radikal deneyimcilik ere
vesinde gelitirilebilecek bir metafizii de temellendirir. Metafizik ya da
epistemoloji gibi bir alanda dorudan yazmaya girimemi olan Jarnes'in
en nemli metafizik karmlar bu kitaptaki makalelerinde grlebilir.
william james 397

Kitabn ilk makalesi olan "Bilin Var Olur mu?" sarsc etkiler ya
ratrnhr. Psikolojinin lkeleri'nde bilin iin kulland rnetaforlar ve bu
makalede bahsedilen bilin aklamas birok kiinin dikkatini eker.13
Psikolojinin lkeleri'nde bilin ak ierisinde kontrol edici bir tinsellik ol
madn syleyen Jarnes, o gne kadar bilince dair yaplan aklamalarn
temelsizliine dikkat ekmitir. Bu makalesinde bilinci bir tz olarak ta
mamen reddeder ve nasl var olduu zerine yeni bir aklama getirir.

Bilin Nasl Var Olur?


Jarnes'e gre bilin bir varlk olarak var olmaz. Daha akas klasik an
lamda bir varlk deildir. Burada reddedilen klasik varlk kavram daha
ok kendinden nceki klasik metafizie gnderme yapar. yle ki, Jarnes
insann bilisel ilevinin rolnden bamsz ve bu roln tesinde genel ge
er mutlak bir varlk olduu ve bunun insan zihni tarafndan mutlak bir
varlk olarak bilinebilecei dncesine itiraz eder. Bu sadece bilincin
varl iin deil, daha geni anlamda tm varlklar iin geerli olan yak
lamdr. Herhangi bir eyin varlndan bahsederken bilisel abamz
gz ard edemeyiz ve onun tesine geebilen bir varlktan bahsedemeyiz.
Jarnes iin, daha nceki temel almasnda bahsettii dnce aknn
tesinde bilincin de mutlak bir varl yoktur. Klasik metafizikte bahsedi
len varlk anlaynda "bilme" edimi ayn zamanda "var olma" kavramy
la bir paralellik gstermektedir. Bildiimiz eylerin hpk bildiimiz ekil
de var olduu dncesi bu paralelliin temel sebebidir. James, temel ola
rak bu zdelie ya da paralellie itiraz ederken bilincin mutlak anlamda
var olduu dncesinden vazgeilmesi gerektiini dnr. nk bu
paralellik ve bilincin mutlakl dncesinin birbirine bal olduunu
dnr. Ona gre, ne klasik anlamda mutlak bir bilme biimi ne de bu
bilme biimine bal mutlak bir varlk vardr. Bir eyi bilmemiz onun bil
diimiz ekilde var olduunu ya da bu ekilde bildiimiz iin aynen o e
kilde var olmas gerektiini gstermez. Bir eyin varln bilmemiz ancak
onun varlnn bildirilmesi dernektir Oames, 1912: 5). James'e gre, bil
mek edimi varln temel nedeni deildir, bilmek ve var olmak arasnda
kurulan klasik zorunluluk ilikisi m'anbksal bir elikiyi de beraberinde

13 Bu konuda Jill Kress'in "William James'in Bilin Sylemi ve Bu Konuda ahan Metaforlar"
("Contesting Metaphors and the Discourse of ConsiC:ousness in Wlliam James") makalesi iyi
bir kaynakhr.
398 beinci blm

getirir. nk aralarndaki zorunlu nedensellii kendi dncemiz ieri


sinde gstermemiz mmkn deildir.
James'e gre, bilincin varl ancak bilme ileviyle aklanabilir.
Yani, tm dier varlklar gibi sadce ilevsel bir varla sahiptir. Bu bil
me ilevi akland takdirde de bilincin varlna dair yeterli bir akla
mamz olur ve bu ilevin gerisinde mutlak bir varlktan bahsetmemize
gerek kalmaz. James'in genel yntemi kendi grnn kartlarnn ne
den yanl olduunu gstermeye dayanr (Lamberth, 1999: 26). Kendi g
rn aklamaktan ok dierindeki elikiyi aa karr. Bilincin mut
lak anlamda var olmadn gsterirken de klasik varlk anlayn dei
tirmek iin klasik felsefeden devralnan zihin ve beden ayrmnn yanl
olduu zerinde vurgu yapar. Bilme ediminin mutlak bir bilen ve bilinen
arasndaki ilikiyle akland klasik varlk anlay manhksal olarak e
likilidir. Bilen ve bilinen arasnda var olmak (tz olarak var olmak) a
sndan bir fark olmaz. James, her ikisinin de ayn varlk iinde farkl ili
kilenmelerle aklanabileceini iddia eder ve bu konuyu temellendirme
ye giriir.
James, "Bilin Var Olur mu?" makalesinde, Descartes' ten gelen zi
hin ve beden ya da madde ve ruh arasndaki tzsel farklln neye dayan
dn inceler. Descartes dncesinde uzamsal olan ve olmayan arasn
daki fark iki tz arasndaki fark aklamak konusunda nemli bir yer tu
tar. James, Descartes'n herhangi bir maddi varln uzam olduu halde
dnsel varln bir uzama sahip olmad savn nasl kantladna ba
kar. Ona gre bu konudaki Kartezyen karm ispatlanamaz ve dnce
mizin uzamdan bamsz olduu gsterilemez. Dndmz her eyi
belli bir uzam ierisinde dnebiliriz. Dolaysyla uzamn dnda bir
dnceden ve bir varlk alanndan bahsetmek anlamszdr. James'in id
diasnda ise dnce ve madde arasndaki aynn birinin uzamsal dieri
nin ise uzamsal olmamasndan kaynaklanmaz. Aksine uzamn deneyim
ierisinde farkl ilikilenmelerinden kaynaklanr Oames, 1912: 31). Kartez
yen ayrm samadr, nk ayn balamn znel ve nesnel uzamlan fark
yaratr, znenin ya da dncenin uzamsz ama nesnenin uzamsal olma
s deil. Buna ek olarak James, dnceyi hangi koulda uzamdan ayra
bileceimiz sorusunu sorar ve hibir ekilde uzamdan ayramayacam
z belirtir. Dncemizin btn nesneleri ancak bir uzama bal olarak
dnlebilir. Bu durumd James dnce ve madde arasndaki ayrm
farkl uzam ilikileriyle aklar. Sonu olarak, byle bir ayrmn tzsel ol-
william james 399

mamas ve saf deneyim ierisindeki uzamsal ilikilerin farkllna dayan


mas temel iddiasdr.

Saf Deneyim Metafizii


Kartezyen varlk anlayn reddederken James, felsefeye yeni bir zemin
sunar ve bu zemin "saf deneyimdir" ("pure experience"). Saf deneyimi
hem hayahn dolaymsz ak hem de kendi felsefesinin ilk ve tek madde
si olarak tanmlar Oames, 1912: 4, 92). Eer felsefeye mutlaka bir ilk mad
de gerekiyorsa bunun ancak saf deneyim olabileceini syler. Zihin ve be
den ayrmlar saf deneyim iindeki ilikilerin znel ve nesnel taraflaryla
aklanabilir. Ama bunlar saf deneyim tesinde mutlak olarak var olma
asndan tzsel bir farkllk tamaz. Saf deneyim ierisinde ne bilin ne
de madde klasik anlamda kendi bana var olan varlklar deildir. Bunlar
ayn deneyim ilikilerinin iki farkl yndr. Saf deneyim kendi iinde
madde ve zihin ikilii tamaz Oames, 1912: 9). Eer deneyim paralarn
ya da ilikilerini farkl iki tze dayandrarak aklarsak deneyimin ierii
ni bilincimizden ya da bilme ilikisinden soyutlam oluruz. Byle bir a
ba farkl bir varlk alann ispatlamaz. Sadece birbirine bal olan deneyim
ilikilerine yeni birini daha ekler. Deneyim ierisinde ard arda gelen par
alar birbirini izler. Ama bu James'in saf deneyiminin atomcu bir anlay
a benzediini gstermez. Aksine James, daha nce de sylenildii gibi,
Hume'unkine benzettii atomcu anlaya da aka itiraz eder. Deneyim,
her biri kendi iinde farkl ve yalhlabilecek paralardan olumaz. Kendi
ierisinde dolaymsz bir btnl ve ak vardr. Bu ak onun iinde
ki deiimleri ve ilikilenmeleri aklamak iin kulland tek kavramdr.
Dncenin aknda da zincir terimini kullanmak istemez, nk dn
celerinin birbirinden ayr ve birletirilmesi gereken paralan olmadn
iddia eder. Burada da saf deneyim iinde birbirine bilisel yetimiz araal
yla balanmas gereken farkl paralarn olmadn syler. Byle bir
atomcu ve paral yaklam kabul etmesi durumunda klasik deneyimci
liin ve Hume'un dt hataya deceini dnr ve bundan zellik
le kanr. James'e gre, bilisel ilikilendirme abalan sadece deneyim
akna eklenen yeni deneyimlerdir. Yeni deneyimler ve kavramsallahr
ma abalarnn eklenmesi onun saflnn da greceli olduunu gsterir,
henz bilincinde olunmayan paralar ancak saf olabilir, dolaym ilikisi
ne girdii srece dolaymszl da greceli bir hale gelir Oames, 1912: 93,
97).
400 beinci blm

Saf deneyim eitli balamlarda farkl ilikilere girer. Bu ilikilerin


eitlenmesi ve farkllamasyla, deneyimin znel ve nesnel taraflar olu
ur. Bizim zne ve nesneyi farkl varlklar olarak tasarlamamzn nedeni
bu farkl balamsal ilikilerdir. James'e gre Kant'n "aknsal ego"sun
dan sonra, Kartezyen ayrmn taraflar olan zne ve nesne arasndaki den
ge bozulmu ve "aknsal ego" ("zne" ya da "bilin") ok stn bir ko
numa yerlemitir. Kant'tan sonra "aknsal ego" rasyonalistler iin her
ey ama deneyimciler iin hibir ey haline gelmitir Oames, 1912: 1). Bu
noktada James, ok nemli bir varlk haline gelen ve "aknsal" olarak ka
bul edilen zne ya da bilin kavramnn stnln ykmak ister. Bunun
iin tam ters ynden bir darbe vurarak byle bir eyin var olmadn sy
ler. Arhk bilin diye bir varln tamamen ortadan kalkmasnn vaktinin
geldiini syleyerek radikal bir k yapar Oames, 1912: 2).
zne ve nesnenin bu ekilde aklanmas, deneyimin iinde tzsel
mi gibi grnen farklarn aslnda ilevsel olduunu ve farkl ilikilerden
kaynaklandn gsterir. James'e gre, farkl balamlar ya da farkl iliki
lenmeler dnda tzsel bir ayrm "deneyimin dna der". zne ve nes
ne ayrmlar, deneyimin iinden "karm" yoluyla elde edilmez, farkl
deneyim ilikilerinin birbirine "eklemlenerek", ayn deneyim paralarnn
farkl ynlerini olutururlar Oames, 1912: 9)[ames'in bu noktada klasik
ve kemiklemi olan zne ve nesne ayrmnn bir karm deil, eklemlen
me sonucu olduunu sylemesi nemlidir. nk karmdan farkl iki
tze gidilebilir, ya da bu kavram bir tz araalyla bilinen farkl bir t
zn karlmas anlamnda kullanlabilir. Yukarda da belirtildii gibi by
le bir karm James'e gre meru deildir. Dnce ve madde ayrmnn
kendisi ayn dolaymsz ak ierisinde birbirine eklenen yeni deneyimler
dir, bu ayrm, deneyimin kendisinden gelmez ama bizim kavramsallabr
ma abamzn bir sonucu olarak ortaya kar. James iin, onlarn farkl ol
duunu dnmemiz felsefe tarihinin hibir zaman temellendiremedii
halde kabul ettii ve yerlemi bir yanl varsaymdr. \
Burada belirtilmesi gereken bir dier nokta, Jams'in Kartezyen z
ne ve nesne ayrmn dayandrd bilisellik konusunda yapt yorum
dur. Descartes'n temel iddialarndan biri, dnyor olma durumunun
daha kesin bilinmesi ve bu yzden daha farkl bir tzsel zellie sahip ol
masdr. James'e gre, daha kesin bilinmeye dayal bir fark ontolojik ola
rak temellendirilecek bir aynn olamaz. Zaten bilisel yetimiz iinde yap
lan bir temellendirmenin ayn zamanda buna dayandrlmas James'e g-
william james 401

re manhksal bir eliki yarahr. Sonu olarak varln dnld gibi ol


mas zorunluluu ve daha kesin dnld ya da daha kesin bilindii
iin herhangi bir eyin daha farkl var olmas James'e gre temellendirile
bilecek iddialar deildir. Btn bu abalar zaten saf deneyim ierisinde
yaplan kavramsallatrma abalar ve yeni deneyimler olarak saf deneyi
me eklenir. Farkl varlklara iaret etmez. Buradan yola karak daha ke
sin var olan ve daha gerek ya da daha az gerek varlk ayrmna gideme
yiz. Ayn dnme edimi ierisinde ok farkl varlklarn olduunu ispat
layamayz. nk hepsi ayn dnce ierisinde ispatlanmaya allr.
Dnme biiminden herhangi bir varlk iddiasna srama yanlhr ve
temellendirilebilecek bir yaklam deildir.
James bu noktada ayn deneyim paralarnn farkl ilikilere girme
sini aklarken pragmatik yntemini devreye sokar ve bu yntemin ken
dinden nce Locke ve Berkeley tarafndan kullanlndan bahseder. Ona
gre, Locke'un "ide" kavramn kullan ve Berkeley'in filozoflarn bah
settii gereklikle ortak duyunun (common sense) zerinde anlah kav
ramlarn ayn olduu iddias birer pragmatik yntem kullanldr. ki r
nek de, James'in yntemini uygulamas asndan dikkat ekicidir. Loc
ke'un idesi tam olarak belli olmamas asndan eletirilir Uames, 1912: 10,
11 ). Locke bu kavram kimi zaman duyum, kimi zaman kavram, hatta ki
mi zaman dardaki nesne anlamnda kullanr.14 Berkeley ise felsefecile
rin ideleri ile ortak duyunun bahsettii gerekliin ayn ey olduunu
sylerkenlS yine bir kavram farkl yerlerde farkl ekillerde kullanmhr.
Ya da ayn kavramn farkl balamlarda deiik ekilde ele alnmasna r
nek verir. Her ikisi de tartmal olan bu rnekler James'e gre pragmatik
yntemin kullanlnn birer rneidir. rneklerdeki karmaa iki d
nrn kulland kavramlarn tam olarak nereye karlk geldiiyle ilgili
bir belirsizlie dairdir. James'e gre Locke ve Berkeley iki soyut kavram

14 John Locke'un rsan Anlg zerine Bir Deneme (An Essay Concerning Human Understanding) ki
tabnda ide kavramnn kullanmna dair eitli tartmalar sz konusudur. Bu konu iin, Ric
hard Aaron'un /ohn Locke kitabna, Jonathan Bennett'in Alt Filozoftan grenirken (Learning
from Six Philosophers) ve Locke, Berke/ey, Hume ve Temel Meseleleri (Locke, Berke/ey, Hume, The
Central Themes) kitaplarna ve Nichollas Jolley'in Locke ve Felsefi Dililnceleri (Locke, His Phi/o
sophical Thoughts) kitaplarna baklabilir.
15 George Berkeley bu konuyu nsan Bilgisinin ilkeleri zerine (Of the Principles of Human Know
ledge) kitabnda dile getirir. Aynca bu konuyla ilgili yine Jonathan Bennetl'in bir nceki ahn
bda referans verilen kitaplarna ve editrln W. Gale ve Gabriele Taylor'un yapb Ber
keley'in Bilginin lkeleri zerine Grilleri (Berkeley's Principles of Knowledge) kitaplarna bakla
bilir.
402 beinci blm

deneyimdeki somut karlklarna zmlemitir ve belirsizlik konusu


buradan kaynaklanr. Bu belirsizlii eletirmek yerine yceltir, bu yakla
m Gavin tarafndan James'in "belirsiz olan yceltmesi" gibi bir yoru
ma neden olmutur. Gavin, James'in felsefe tarihinin en belirsiz kavram
larn alp farkl bir ekilde kullanmasn onun dncesinin en orijinal ta
raflarndan biri olarak deerlendirir.16
James'e gre, onun teorisine gelebilecek en nemli eletirilerden bi
ri klasik duyum ve kavram arasndaki farka dairdir Oames, 1912: 16). y
le ki, daha dolaymsz edindiimiz alglar ve daha sonradan onlar kav
ramsallahrmamz arasnda sadece deneyimin kendisinden deil ama bi
lincin farkl tzselliinden gelen bir ayrm olduunu dnrz. Duyu
lar dnyasndan gelen ok eitli ve daha canl olan eylerle yalnzca bi
lincimizin reticiliiyle oluan dzenli ve birletirici kavramlarn farkll
ndan bilincimizin farkl bir tzsel zellii olduu kansna varrz. z
nel ve nesnel olann tzsel olarak ayrlmas da bununla balanhldr. De
neyimin sunduunu ve deneyim tarafndan sunulann farkl olduunu
dnrz. Ama deneyimin kendi iindeki varl asndan byle bir ay
rm yoktur. Ayn deneyim paras potansiyel olarak znel ya da nesnel i
levler kazanabilir. Ama kendi varl asndan dnldnde ne sade
ce znel ne de sadece nesneldir (James, 1912: 23) izim elimizdeki kav
ram ve duyum arasndaki farklar ya da znel ve nesnel olan arasndaki
farklar, saf deneyimin kendi iinde tzsel bir farkll olduunu temel
lendirmeye yetmez. James'in saf deneyimi, ayn zamanda deneyim tara
fndan dolaymsz olarak sunulan "imdi" ve "burda"nn algland her
andr. Herhangi bir kavram tarafndan dolaymlanmam ve herhangi bir
balanhlandrma ilikisine sokulmam basit bir "eydir". Her an bir ba
lama girebilir ve znel ya da nesnel bir nitelik kazanabilir. Bu dolaymsz
durumunda saf deneyim botur ve biz onun zerinde ilem yapabiliriz.
Bu ilemler daha sonradan onu baka deneyimlerle balanhlandrdmz
ilemlerdir. Bizim zerinde ilem yaphmz, eitli deneyimlerle iliki
lendirdiimiz bu deneyimlerin bu ilemler srecinde farkl anlamlar ve
roller kazanmas nemlidi Dolaysyla James iin deneyim gerekliinde
ve doruluunda "gemie bak (retrospection)" nemlidir. Basit dola
ymszlnda daima deneyim en doruyu verir. Ama deneyim iin mut
lak ve soyut doru tabirini kullanamayz. zerinde yaphmz ilemler

16 Josef Gavin bu iddiasn William /ames ve Belirsiz Olana Yeniden bir Mevki Verme (William /ames
and the Reinstatement of the Vague) kitabnda dile getirir.
william james 403

doruluk zerinde de etkili olduu iin doruluk oluan ve devam eden


bir kavramdr. James'in bu konudaki temel yorumu, doruluun idelerde
meydana gelip deneyim iinde gerekletiidir Oames, 1902: 77). Dolay
syla ona gre doru olann da herhangi bir farkl metafiziksellii yok
tur.17 Deneyim paralar kendi tarihsellii iinde znel ve nesnel rollere
ayrlabilir, ama bu aynn deneyimin iinde deil, deneyime dsaldr. Bu
yzden bilin dsal bir iliki anlamna da gelir. Bilin, deneyimin dna
den bir ilikiyle balanbldr. Ama kesinlikle farkl bir varlk biimiyle
ilikili olduu sylenemez Oames, 1912: 25). Deneyim ierisinde byle bir
farkl tzsellii kantlayabilecek hibir ey yoktur. Deneyimlerimizin
zellii ve bilin tarafndan nasl bilindii ancak dier deneyimlerle ili
kileri iinde anlalabilir.
James'in saf deneyim teorisi iin nemli olan sorulardan bir dieri
de deneyimin nasl bir maddeden olutuu yani saf deneyimin metafizik
sel karakteri problemidir. Eer bilinle ilikili bir ierii yoksa deneyimin
ieriini ya da hammaddesini ne oluturur? James'e gre deneyimin tek
bir maddesi yoktur, eitli doalar veya hammaddeleri vardr Oames,
1912: 26). Hodgson'tan bir alnh yaparak deneyimin grnen her eyden
(kablk, sertlik, sv olmak . . . duyularla alglanan ne varsa) ibaret olduu
nu iddia eder. Bu durumda btn var olanlarn ondan olutuu tek bir
hammadde yoktur.s Sonu olarak, James deneyimde verili olann ve du
yularmza sunulan olduu gibi kabul ehnesi ve bunun yanlba deil de
asl gereklik olduunu sylemesiyle de klasik metafizikten ayrlr. Bu
yolla deneyim daha nceki. deerlendirmelerden farkl bir anlam ve me
tafiziksel konum kazanr. Deneyimde verili olann arkasnda ne olduu
sorusu da James dncesinde geerliliini yitirir. Btn gereklik dene
yimin birok hammaddeden oluan gerekliinden ibarettir. Onun dola
ymsz olarak kabul edilmesi gerekir. 19

17 James daha sonra bu noktay da pragmatizm teorisiyle birlikte aklayacaktr.


18 Horace M Kallen'e gre James, deneyimi grnen deeriyle yani grnrdeki deeriyle (fa
ce-value) kabul etmeyi Bergson metafiziinden almtr ama James bu deerin ayn zamanda
yanlta olmad zaten gerek olduunu iddia ederek Bergson'dan aynlr. Dahas bu aba
syla Bergson'un yapmak istedii klasik metafizikten ayrlmay gerekletirir ve oulcu fel
sefesini destekler. Bergson bunu yapamad iin, tekilik (monizm) hatasna dmtr.
Bkz, Kallen. "James, Bergson ve Klasik Metafizik" ("James, Bergson, and Traditional Metaph
ysics" ), s. 223.
l9 Bu konuda Lamberth'in William /ames, Deneyimin Metafizigi (William /ames, The Metaphysics of
Experience) kitab nemli bir almadr.
404 beinci blm

Ayn saf deneyimin znel ve nesnel olarak edindii zelliklerin


nasl bu kadar farkl olduu, znel ve nesnel paralarn nasl bu kadar
farkl sfatlar tad problemi de James'e gre kendi teorisi iin nem
li bir sorudur. James'in bu probleme dair ilk itiraz dnce ve nesnenin
heterojen olduunu temellendirme biimimize dairdir. Dnce ve nes
nenin ortak zellikleri vardr. kisinin de zamanla ilikisi ayn biimde
dir. kisi de karmak ya da basit olabilir. Birbiriyle ve kendi iinde kar
latrlabilir, eklenebilir ve karlabilir eylerdir. Bu noktada psikoloji
deki temel eseri Psikolojinin lkeleri'nde "Alg" blmnde dnce ve
nesnenin homojenliine dair verdii alntlar rnek gsterir. Algda bu
ikisi arasndaki ayrm, birinin nerden balayp nerde bittii gibi sorular
yantsz kalr. Her ikisi birbirine karr, birbiri iinde erir. James bu ko
nuda "duyum" kavramnn da psikolojide olduka belirsiz bir tanmnn
olduunu ve henz ne olduunun bile belli olmadn sylemitir
(James, 1890: cilt il, 1 ). James'e gre, duyum ve alg kavramlarndaki
bu karklk deneyim ierisinde iki farkl tz olmadnn bir gsterge
sidir. Maddi ve ruhsal olan ayrmnn tam olarak nerde olduunu gste
remememiz deneyimin kendi iinde byle bir ayrm tamadn ispat
lar.
James te yandan farkl bir deneyim olarak dnlebilecek "de
erlendirmelere" yer verir. Bir eye kymet verme ya da deerini anlama
gibi ne nesneler ne de dnce dnyasna tamamen ait olamayacak dene
yimleri ele alr. Mesela bize ac veren bir nesnenin algs da acl olur, ba
zen bu sfatlar tam olarak nereye koyacamz bilemeyiz. yi, kt, ba
tan karc gibi sfatlar nerede konumlandracamz karabilir. Hem
zihnimizde hem de nesnede bu sfatlarn balam ve nasl konumland
deiebilir (James, 1912: 35). Bu yzden bunlarn tamamen d nesneler
den geldii mi yoksa kendi bilincimizin rn m olduunu karhnrz.
Bu karklk zaten bu deerlendirmelerin karmak deneyimler olmasn
dandr, yoksa deneyimin kendi iindeki farkl tzlerden kaynaklanmala
rndan deildir. Saf deneyimin nasl bir ilk madde olduunun aklanma
s ve saf deneyim ierisinde bilincin rol, James teorisi iin nemli bir
noktadr. Bunlarn aklanmasna ayrnhl bir ekilde yer veren James iin
bir dier nemli nokta radikal deneyimciliin klasik teorilerden farkl
olan ynleridir.
william james 405

Deneyimciliin Radikallemesi zerine

James, radikal deneyimciliin temel ilkelerini aklarken, rasyonalizm ve


klasik deneyimciliin problemlerinden bahseder. nk radikal dene
yimciliin her ikisinin de kmaz noktalarn aabileceini iddia eder. Ona
gre, aralarndaki en nemli fark rasyonalizmin btne ncelik verirken,
klasik deneyimciliin paralara vurgu yapmasdr (James, 1902: 21; 1912:
41). Kendi teorisinin ise paralardan balayp btn oluturan ve her iki
sini de birletiren mozaik bir felsefeyi temsil ettiini syler. Rasyonaliz
min bilginin btn kaynan rasyonel yetimiz olduunu sylemesiyle
bilgide btnletirici elere nem vermesi, deneyimciliin ise karmak
ve srekli deien deneyim alann bilginin temeli olarak alarak parala
ra nem vermesi James'e gre birer eksikliktir. Temelde her iki dnce
nin ayn amaca hizmet ettiini ama aralarndaki temel farkn daha nce
de sylediimiz gibi, filozoflarn farkl karakterlerinden kaynaklandn
da iddia eder. Deneyimcilerin biraz daha pheci ve tarhmaya ak, ras
yonalistlerin ise daha dogmatik olduunu belirtir (James, 1902: 22). James
iin, grnrde bizim evrenimiz byk lde kaotiktir ve herhangi tek
bir iliki biimi bu evreni aklamakta yetersiz kalr (James, 1912: 46). Ras
yonalizmin evren tasarmn alhn balklarla dolu kristal bir akvaryum ola
rak tasarlarken, deneyimciliinkini kafataslar her bir yana dalm kar
mak bir evrene benzetir. Kendisinin ise, oulculua (pluralism) nem
vermesi ve ne tze ne de mutlak zihne dayanan bir duruu olmadndan
dolay Hume'un arkasndan gittiini syler. Ama ondan da farkldr, n
k onun deneyimcilii radikaldir ve hem paralar hem de btn anlat
maya yeterlidir.
James'in radikal deneyimciliin ilk lt, daha nceki felsefelerin
daha ok zihnin bir rn olarak deerlendirdii ilikileri de deneyim
den gelen eyler ve gerek olarak kabul etmesidir (James, 1912: 42). Daha
nceki felsefelerin yaph genel hata, deneyimden gelen eitlilii zihnin
ya da rasyonel yetimizin farkl kategorileri ya da ilikilendirme yntem
leriyle birletirerek veya ayrarak bilgiye dntrdn iddia etmeleri
dir. Byle bir varsaymda "ilikiler" farkl bir tzn (zihnin ya da bilincin)
rn olarak kabul edildii iin farkl bir tzsel zellie sahipmi gibi g
rnr. Yani deneyimden geldikleri iin gerek olduklar ve dier eyler
den bir farklar olmad gz ard edilir. Rasyonalizm deneyimdeki ve du
yulardaki eitlilii birletirmek iin deneyim tesi tzlere bavurur (Ja
mes, 1912: 43). Klasik deneyimcilikte ise, hpk Hume'un bilinci veya zih-
406 besinci blm

ni arka arkaya gelen deneyimler olarak kabul etmesi gibi, deneyimdeki


sreklilik hi birletirilmeden kabul edili James bu problemi, rasyonaliz
min birletirme ilikilerini ne kanrkJn-,- deneyirnciliin ise aynhran
ilikileri ne karmas olarak yorumlar. Her iki dncenin de bu yakla
mlaryla ilikiler konusunda yanl yaptn ve iki ilikilendirme bii
minden birini yceltip dierini aklayamadn iddia eder. Ama radikal
deneyimcilik bu amaz grm ve her iki ilikilendirme (ayrma ve bir
letirme ilikisi) biimine de eit yaklamtr Qames, 1912: 44; 1909: 280).
Radikal deneyimcilik bu tutumuyla deneyimi olduu gibi ve arkasnda
daha gerek bir gereklik aramadan kabul eder. likileri de deneyimden
gelen dier eyler gibi gerek sayar. James'e gre, tam da bu nokta radi-

kal deneyimciliin en nemli fark ve orijinalliidir.j
Klasik felsefenin eyleri ve olaylar birbirine balayan, birletiren
"ilikileri" ele al tarz, James'e gre, bilin tesi (co-conscious) bir abadr
Oames, 1912: 46). yle (i, zaten deneyimlerimizi ya da eyleri ve olayla
r bir araya getirmemiz deneyim ak ierisinde gerekleen bir durum
dur. Bunlar bilin diye ayn bir varln yerine getirdii ilevler olarak
aklamak, bu akn dna kmak ve zaten akn ierisinde aklanabi
lecek bir eye arh bir bilisel eylem daha ekleyerek gereksiz ve temellen
dirilemez bir ekilde aklama abasdr. ki kiinin deneyimleri farkl e
kilde bir araya gelip birbiriyle ilikilendirilebilir. Ama herkesin deneyimi
kendi iselliinde bir aka sahiptir, bu akn birbirine karmas mm
kn deildir. James bu aklamay yaparken Psikolojinin lkeleri'ndeki her
dncenin kiisel bir dnce olmas ilkesini hahrlahr. Bu anlamda kii
sel tarihler zaman iinde deiir ama bu deiimin kendisi de hissedilir.
James, bir deneyimden dierine getiimiz ann da hissedildiini ve bu
anlamda devamlln da bir deneyim olduunu iddia eder Oames, 1912:
48). Bu anlamda deiim sreklidir. Bu deiimin de srekli olarak kabul
edilip bir birletirici iliki gibi ele alnmas. ona gre, radikal deneyirncili
in metafiziksel kurgular kendi dncesinde erittii nemli bir nokta
dr. Bu da bu ilikilerin deiimdeki gibi deerleriyle yani grnrdeki
deerleriyle ele alnp yceltilmemesi ve klasik felsefenin dt hataya
dlmemesi anlamna gelir Oames, 1912: 47-48). Metafizik kurgularn
eritilmesi derken James, deneyim ierisinde farkl bir tze sahipmi gibi
grnen kavramlarn yok edilip deneyimin farkl ilevleriyle aklanma
sn kast eder. Saf deneyim ierisinde her ey herhangi bir tzsel farklla
bavurmadan ilevsellikleriyle aklanabilir. Bu ekilde anlahlan saf dene-
william james 407

yim, radikal deneyimciliin en nemli varsaymdr. Yntemsel bir tasa


rmdr ve radikal deneyimcilik bu tasarmdan yola karak gerekliin tek
ltn deneyimden gelme ya da deneyimlenebilir olma ilkesi olarak
ortaya koyar Oames, 1912: 160).
Saf deneyim dnyasnda "ilev tamamlama" ancak bir ekilde
mmkndr. Bir deneyimin yerine getirecei tek ilev ancak baka bir de
neyime yer amadr. Tamamlanma durumu ise belirli bir deneyimin bitti
i andr. Bir deneyim baka bir deneyimle ayn amaca hizmet ediyorsa,
ayn ileve hizmet ediyordur. Ama btn. deneyimler sreci, her birinin
bakasnn yerine getii kaotik bir sretir Oames, 1912: 63). Radikal de
neyimcilik mozaik bir felsefedir. Ama gerek mozaiklerde olduu gibi e
itli katmanlar barndrmaz. Deneyimlenen eyler arasndaki geiler
kendi kendine birbirine balanr. James burada hpk dnce aknda ol
duu gibi herhangi bir d balayoya gerek kalmadan kendi kendine
balanan bir deneyim akndan bahseder.
Bu kaotik deneyim evreninde bazen bir yolu bazen de dierini ter
cih etmemiz setiimiz yollarn ilevlerine baldr. Bazen ideler ya da
kavramlar araclyla bir yol sememiz de bu yolun baz durumlarda da
ha avantajl olmasndan kaynaklanr. Kavramlar, sadece hzl geiler
yapmamz deil, bazen de karmaklktan kurtulmamz salar Oames,
1912: 64-65). Srekli birbirinin yerine geen yollardan oluan deneyim
dnyasn James bu yzden kaosa-benzer olarak adlandrr. Ama bu kao
su aklamak iin ya da bir dzen vermek iin entelektel ya da bilisel
abamzn abartlmasna kardr. Bu yzden deneyimin ierisindeki ge
ileri farkl bir tzsellie dayandrmadan olduu gibi yanstmaya alr.
Deneyim ierisindeki geileri geekletiren ayr bir varlk olarak bilinci
ve entelektel abay gereinden fazla ycelten yaklamlar eletirir.20
Hatta byle bir abann filozoflarn toplumda yceltilmesinden kaynak
landn iddia eder. rnein rasyonel ya da entelektel yetiye abartl bir
deer kazandrmaya alan Bradley'in filozoflarn toplumdaki yerini

20 James bu eletirisini bu kitapta daha ok ada Bradley'e yneltiyor, bkz RDKM, s. 115-116.
Ama genel olarak bilisel ve entelektel ilevin yceltilmesine "kt entelektelcilik" ("vicio
us intellectualism") adn verir ve bu konuda en ok Hegel'i eletirir. Bu konu iin, ogulc
Bir Evren (A Pluralistic Universe) kitabnn ilk iki blm olan "Teki idealizm" ("Monistic
ldealism") ve "Hegel ve Onun Yntemi" ("Hegel and His Method") blmlerine baklabilir.
"Kt entelektelcilik" konusunda ayrca Walter Pitkin'in "James, Bergson, Kim Entelektel
cilie Kar?" ("James or Bergson: Who is Against lntellect") makalesi de hem James'in hem
de Bergson'un entelektelcilik grleri zerine iyi bir kaynaktr.
408 beinc blm

kullandn syler (James, 1912: 121 ). Kendisini ise byle bir tavrn kar
snda grp daha nce de belirtildii gibi, "popler felsefeci" olarak ta
nmlar.
James, bir eyin ayn anda hem zihnimizde hem de darda nasl
var olduu sorusunun da kendi teorisi iin nemli olduundan bahseder.
Dierleri gibi entelektel abay gereinden fazla ykseltmeyip, popler
felsefe yapan biri olarak ayn eyi hem zihninde hem de darda olarak
dnmesinde bir zorluk olmadn iddia eder (James, 1912: 131-132).
Herhangi bir eyin zihinde var olmas ve darda var olmas ile zihinde
var olan biimin darda var olandan daha stn olmas varsaymn
aklamaya alr. James bu durumu zmlerken manhksal aklama
dan fiziksel aklamaya kaylmamas gerektii zerinde durur (James,
1912: 102). Asl hatann dnmeye balarken iki ey tasarlamamzdan ve
sadece szsel olarak tasarladmz bu eyin gerekte var olduunu iddi
a etmemizden kaynaklandn syler. Kartlarnn neden birlik ve ayrl
mann ayn deneyim zerinden gittiini anlayamadn ve birlii ancak
mutlak bir ey altnda grebildiklerini belirtir (James, 1912: 105-106).
Bilincinde olma ya da dnmeyi yceltme konusunda syledii
en nemli iddia; bir eyin bilincinde olmann o eyi var etmedii iddias
dr. Bilincinde olmak, bir eyin sadece varlnn rapor edilmesi ve varl
ndan haberdar olunmas demektir, bu da sadece onun varlna eklenen
yeni bir deneyimdir (James, 1912: 132). Kendi orijinal ikinliinde herhan
gi bir deneyim kendi kendinin farknda deildir. Bu durumda kendisi ba
sit bir ekilde sadece vardr. Buna eklenen ikinci deneyim bizi onun varl
ndan haberdar eder. Burada, James'e gre manhksal bir zorluk yoktur
ama ontolojik bir zorluk sz konusudur. Deneyimler ok geni bir alana
yaylr. Ve biz onlar btn ilikileriyle gz nnde bulundurmaya alr
sak bir kargaayla karlarz. nk bizim gr alanmz btn dene
yimleri ve btn ilikileri ayn anda tasarlamaya yetmez (James, 1912:
132-133). O yzden bazlarn soyutlayarak gruplamak zorunda kalrz.
Ve bunlardan ayr bir ekilde bahsederiz. Ama bu deneyimlerin neden
farkl yapldn ve neden karakterlerinin bu grndkleri ekliyle oldu
unu anlayamayz. Deneyimin kendisi asndan bakldnda bilincinde
olunan niteliini kazanmas onun bir balama sokulmas demektir. Dola
ysyla hibir balam olmayan baz deneyim gruplarnn henz bilincin
de deilizdir. Bunlar mutlak paralardr ve henz madde ve dnce ola
rak ikiye ayrlmambr. Bu durumda saf deneyim ak birok kk mut-
william james 409

laklar ierir Qames, 1912: 134). Bu kk mutlaklann farkl balamlarda


ve farkl zellikleriyle bilincinde oluruz.
James, deneyimin kendi iinde herhangi bir ayrm tamadn id
dia eder. Daha nce yaplan birincil ve ikincil zellikler aynn bu konu
da bir rnektir. Bu ayrm, herhangi bir nesnenin isel zelliine gre de
il ama pratik amalar iin znel olarak gelitirilmi zelliklerinden kay
naklanr Qames, 1912: 146-147). Hatta birincil zellikler bile kesin deil
ama kiisel olarak gelitirilmi zelliklerdir. Katlk ve sertlik atomlarn
birbiriyle ilikisinden oluur ama atomlann ne yerleri ne ekilleri bellidir.
Ebat ve ekil de Kantlar tarafndan znel olarak kabul edilir. Zaman da
ou dnre gre zneldir. Birok felsefeciye gre de doada ne belirli
bir aktivite ne de etki vardr. Doa sadece deiimleri sergiler. Biz de ba
sit kanunlar retmek iin bunlar birbiriyle ilikilendiririz Qames, 1912:
148). Varln orijinal bir ruhsall ya da materyallii yoktur. Sadece de
neyimler ilerledike pratik nedenlerle ona byle eyler atfederiz.
Radikal deneyimciliin en nemli ilkelerinden biri, herhangi bir yer
de deneyimlenebilecek her eyin gerek olmas ve gerek olan her eyin
herhangi bir yerde deneyimlenmesinin mmkn olmasdr Qames, 1912:
160). Bu belirlemeyi yaptktan sonra James, aktivite sorununun da radikal
deneyimcilik ierisinde aklanabileceini syler. Aktivite daima felsefe
iin bir sorun olmutur ve kavramsallatrlmasnda sorun yaanr. Bu so
run deiimin deimeyen kavramlarla aklanmaya allmasndan kay
naklanr. James'e gre, aktivitenin kendi bana bir anlam yoktur, girdii
ilikilerle anlam kazanr. Buna dair herhangi bir st yargda bulunsak bile
aktivite meselesi bu yargyla sadece alakal olacaktr. James, ncelikle de
neyim ak ierisinde aktiviteden nerde bahsedebiliriz sorusuna bakmaya
alr. Devam eden ya da yaplan eyler iin aktivite kelimesini kulland
mz syler. Genel olarak, aktiviteyi olaylar ve deiimler iin kullanrz
Qames, 1912: 161 ). Meydana gelen deiim zaten deneyimin biricik ierii
dir. Saf bir aktivite hissi de hayatn kendisidir diyen James'e gre, byle bir
kavram en iyi aklayabilecek olan radikal deneyimcilik felsefesidir.
Aktivite ve deiim meselesinde bir neden-sebep zinciri ortaya
kar. Aktivite ya fiziksel ya da mental bir zneye atfedilir, ya belli bir ama
c vardr ya da amaszdr. Eer bir eyi amalyorsa, bir ynelimi vardr.
Bu ynelim ya bir diren gsterir ya da gstermez. Gstermiyorsa biz bu
ynelime ikin deriz. Eer bir direnle karlarsa, bu aktivitenin znesi
bir karmaayla karlar. Orijinal ve ilk ynelimde tam bir aktivite vardr.
410 beinc blm

Orijinal ve kendimize ikin bir sebeple bir eye yneldiimizde en aktif


hale geliriz. Ynelimi, zaman ve aktiviteyi tmyle hissederiz. Genel ola
rak James'e gre, aktivite kelimesi bizim bir eyleri deitirmek iin yne
timlerimizi aklar (James, 1912: 166-167). Aynen deneyimde grld
gibi kabul edilmelidir ve bizi ynlendiren eyin gerisinde daha soyut ve
mutlak bir varlk aramak bounadr.
James iin, herhangi bir engelle karlap onu atmzda aktif ol
duumuzu hissederiz. Ama kendi kartlar olarak deerlendirdii byk
dnrler bizim grnrde olan haliyle kabul ettiimiz ya da hissettii
miz aktivite aklamasn kabul etmez. Aksine btn grnenin gerek ol
madn ve aktivitenin asl sebebinin baka bir yerde aranmas gerektii
ni iddia ederler. James'e gre asl metafiziksel sorunun ortaya kt nok
ta burasdr (James, 1912: 171 ). Asl aktiviteyi harekete geirenin ne oldu
u gibi bir soruya gemeden nce, daha az gerek ve daha gerek kabul
edilen aktivi telere bakmak ister. Genel olarak aktivitenin en niha
i sonucunu en gerek aktivite ve en gerisindeki zneyi de en gerek zne
atfederiz (James, 1912: 173-174). James popler felsefe yapmayan byk
dnrlerin aktiviteyi aklamak iin temel olarak sav ne srd
n belirtir. lk olarak bizden daha geni bir zaman kavramna sahip biri
nin asl aktivitenin gerisindeki kii olduunu ve onun isteiyle aktivite
nin gerekletii dnlr. kinci olarak birbiriyle atan idelerin asl
zne ve stn gelenin yapt iin de aktivite olduu dnlr (James,
1912: 175). nc olarak da beyin hcrelerinin asl zne olduu dn
lr. Bunlarn hareketi sonucu gerekleen motor hareketlerin de aktivite
olduu dnlr. Pragmatik olarak bunlardan birini setiimizde ne de
iir? Bu soruyla birlikte James pragmatik yntemi aktivite problemine
uygulamaya alr ve bu savn getirdii pratik sonular deerlendirir.
Eer daha geni, daha yce bir dneni kabul edersek onun zih
ninin benimkini de kapsadn kabul ederiz (James, 1912: 176). lk sav, Ja
mes iin pratik sonular asndan daha deerlidir ve yaptklarmza bir
anlam katar. yle ki bizim bilincimizin bizden daha nce gelen bir bilin
tarafndan kapsandn ve ona gre hareket ettiini dnelim. Onun
amalarnn benimkini kapsadn dnrm. Ve onun iin iyi bir ama
ca hizmet ettiimi dnrm. Onun tarafndan harekete geirildiimi
dnerek mutlu olurum. Bu durum bana benim aktivitelerimin gerek
olduu dncesini glendirir ve iyi bir amaca hizmet ettiimi dn
drr. Ama idelere dnecek olursak bir belirsizlikle karlarz. Benim
william james 41 1

dncemdeki idelerden daha geni bir ide alanna sahip bir ey dn


mem gerekir. Ama byle bir koulda gerekten alan idelerin herhangi
bir ncelii kalmaz. Ve bu benim aktivitemin devam etmesini garantile
mez. James burada bizi harekete geiren somut nedenin gerisinde idelere
dayanmann pratik sonulan asndan yararl olmadn syler. Beyin
hcreleri durumunda da bir belirsizlik sz konusudur, hcrelerin nerden
itibaren hareket ettirdii bir sorun olarak kalr.
James, aktivite probleminden materyalizm-teleoloji sorununa var
lacan dnr Oames, 1912: 1 79). Bunlardan hangisinin doru olduu
gibi bir soru ok geni bir alann nasl ynetileceinin bilinemeyecei iin,
ok anlaml deildir ya da verilen yantlara gre deerlendirilir Oames,
1912: 180). James'e gre, aktivite sorunu ayn zamanda yarahcya dair bir
sorundur Oames, 1912: 181 ). Gerek aktivitelerin sonunda gerek bir ey
oluur, yarahlr. te yandan aktivite bir izlenim meselesidir ve her izle
nim baka bir eyin yansmasdr.
Radikal deneyimcilie gre, gerekten yarahc aktiviteler varsa,
bunlarn bir yerde ikin olarak yaanmas gerekir. te yandan radikal de
neyimcilik genel ilkesine uygun olarak deneyimde grnen tm aktivite
leri olduu gibi kabul eder Oames, 1912: 182). Nedenselliin de aynen g
rnd gibi kabul edilmesi gerektiini ve bundan te bir doas olma
dn syler Oames, 1912: 183). James, eer bu dnyadaki nedensellii
baka bir yere atfedersek, animizmi baka bir yerde yaatacamz d
_
nr. James'e gre, radikal deneyimcilik ierisinde aktivite ve nedensellik
deneyimde verili olduu biimde kabul edilirse herhangi bir sorunla kar
lamayz. Ayn zamanda saf aktivite hissinin yaamn kendisi olduunu
iddia eden James iin deiim ve aktivite aklanmas zor olduu iin kor
kulacak bir ey deil, gerekliin temel zelliidir. Radikal deneyimcilik
teorisi de bu gereklii olduu gibi aklayabilir.
Radikal deneyimciliin temel zelliklerini bu ekilde sralayan Ja
mes kendisininkine en yakn felsefenin radikal bir oulculuk olacan
dnr. Byle bir yaklamn hem yenilii hem de belirlenmemi olan,
hem ahlakl ve teizmi, hem de hmanizmi kapsayacan ve artk bir
ok kiinin bu dnce biimine doru yneldiini syler Oames, 1912:
90). Temel ilkeleri, ilikilerin gereklii ve deneyimde verili olann her
hangi bir kavramsallatrmaya ihtiya duyulmadan gerek kabul edilme
si olarak belirlenen radikal deneyimciliin en ok karlah sorunlar
realizm ve solipsizmdir.
41 2 beinci blm

Epistemik Realizm ve Objektif Referans


James'in saf ve kavramlarla herhangi bir ilikiye girmemi bir deneyim
alann tek gerek olarak kabul etmesi, byle bir durumda objektif refe
ransn nasl var olaca ve birok zihin tarafndan nasl bilinebilecei so
rusunu ortaya karr. Eer saf deneyim dnyasnda her dnce znelse
ve gereklik herkesin deneyim alannda farkllarsa ortak bir zeminde
nasl bilgi retilebilir? James zellikle Miller ve Bode tarafndan sorulan
bu soruyu "ayn ey birok zihin tarafndan nasl bilinebilir" olarak bi
imlendirir ve radikal deneyimcilik erevesinde yant vermeye alr.
Miller ve Bode'un James'e ynelik eletirileri iki noktada toplanr.
ncelikle James'in Psikolojinin lkeleri'ndeki her bilin alannn kendi iin
de bir birlik olduu iddias ijames, 1890: 180) onlara gre solipsizme yol
aabilecek bir iddiadr. James bu noktay daha sonradan bilin alanlarnn
saf bir varlk olarak bir birlik ierisinde olmadn ama ilevsel birlikler
oluturduunu syleyerek deitirir ijames, 1989: 65).21 Eer ilk haliyle
kalsayd herkesin bilinci farkl birer varlk olarak bir birlik iinde kabul
edilecekti. Bu ok farkl birlikler ierisinde de ortak bir bilme durumu
olumayacakt. Ama James bu noktay aslnda her bilin alannn sadece
ilevsel bir birlik iinde olduunu syleyerek kendi teorisini solipsizm
eletirilerine kar savunmak iin deitirir. James'e gre farkl dnce
aklarnn ortaklat nokta mekan ilikileridir Oames, 1890: 148-153;
1912: 83-84). Farkl zihinler ne kadar farkl ieriklere sahip olsalar da or
tak bir mekan doldurur ve bu mekan her zihin iin zdetir ijames, 1912:
85). Bu bakmdan deneyimlerimizi koyduumuz ve yerletirdiimiz haz
neler ortaktr ve deneyimler de bir ekilde ortaklaacaktr. Deneyimimiz
bu yolla tamamlanm bir deneyimsel zdelie ulaacaktr ve farkl zi
hinler iin farkl bir nokta da kalmayacaktr ijames, 1912: 86). Ama Bode,
bu aklamann yetersiz olduunu nk James'in anlatt biimde me
kan ilikisinin her bilin iin zde olamayacan, nk bu mekann z
nel bir taraf olduunu iddia eder.22 Bu durumda radikal deneyimciliin
deneyimleyenlerin kiisel tarihi dnda bir ey ispatlayamayacan sy-

21 Bu noktada Mark Moller "James, Alg ve Miller-Bode itirazlar" ("James-Perception and Mil
ler-Bede Objections") makalesinde James'in Miller ve Bode'un eletirilerine yant verebilmek
iin kendi dncesinde ve alg anlaynda bir takm deiiklikler yaptn syler.
22 Bu konu iin B. H. Bode'un "Saf Deneyim ve D Dnya" ("Pure Experience and the External
World"), "Baz Gncel Bilin Tanmlamalar zerine" ("Some Recent Definitions of Consci
ousness"), "Bilisel Deneyim ve Onun Objesi" ("Cognitive Experience and its Object") maka
lelerine baklabilir.
william james 413

ler ve objektif referansn bu teori iin daima bir sorun olduunu iddia
eder. Bu konuyu aklamak iin James'in objektif referans konusunda sy
lediklerini incelemek yararl olacakhr.
James'e gre, Bode'un hatas daha nceki rasyonalistlerin yapt
gibi, birletirici ilikileri deneyimin tesinde belli kavramsallatrmalar ve
sabit eyler olarak kabul etmesidir (James, 1912: 236-237). Bu noktada ra
dikal deneyimciliin birletirici ilikileri grnen deerleriyle kabul etti
ini hatrlatr (James, 1912: 237). Radikal deneyimcilik, birletirici ilikile
ri byle grerek gelecekteki bilgiye dair de bir ey syleyebilir (James,
1912: 238). James iin, radikal deneyimcilik Bode'un arad aknsallk
noktasn deneyim ierisinde gerekleen bir ey olarak verir. Ama Bode
gibi dnen bir epistemoloji deneyim tesinde bir ey arar, nk birle
tirici ilikileri statik olarak ele alr (James, 1912: 240).
James'e gre, mekana dayal armlar ve dsal ilikiler bir "bil
me makam" ("knowing office") oluturur (James, 1912: 55). Herhangi
bir eye ya da olguya dair zihinsel tasarmmz sadece dorudan algla
dmz tasarmdan ok, bu armlarla ilikilidir. Dolaysyla duyulur
gerekliklere dair bilgimiz deneyim ak ierisinde oluur ve zaman
iindeki ilikilere baldr (James, 1912: 57). Bu ekilde belli bir bilisel
ilikiyi aklarken bu deneyimlerin balang noktasn bilen olarak ele
aldmz takdirde eitli deneyimler sonucu oluan sonu noktasn da
bilinen olarak kabul edebiliriz. Ama bilinen eyin sadece dorudan alg
lamayla balantl olduunu syleyemeyiz, nk daima ona dair daha
nceki armlarn izleri bizde sakldr. Ama her bilgi tamamlanm
olarak dnlemez. James tamamlanm ve geici bilgi arasnda bir ay
rm yapar. Ona gre saf deneyim iinde herkes potansiyel bir bilendir.
Bilgimizin byk bir blm de bu snrlar iinde kalr (James, 1912: 68).
Bizim iin hangi yne gideceimiz konusunda eilimlerimiz yeterli olur
(James, 1912: 69).
James'e gre, tamamlanm ve geici bilgilerle dolu olan deneyim
ak ierisinde objektif referans bir yarlma ya da srama deneyimidir.
Deneyimimiz ierisinde srekli bir yerden bir yere srama vardr. Bu ko
nuda kavram nemli bir arac ve ilev olarak bize yardm eder. Kavram
ve mutlak birlikte alr. Kavramn paralad deneyimi mutlak yeni
den birletirir (James, 1912: 70). Dolaysyla, objektif referans deneyimi
miz ierisinde yetersiz kaldmz, tkandmz ve bir geie ihtiya olu
nan yerlerde ortaya kan bir sonutur ya da olaydr. Deneyim alanmz
414 beinci blm

bizim gr alanmzdan daha fazla bir snra sahip deildir. kisi de ha


yatmz devam ettii mddete birbirinin stne biner Oames, 1912: 71).
Bilginin oluumu konusunda dsal ilikilere bavurup ardndan btn
bilgiyi varsaylana (virtual)-olanakl olana- dayandrdmzda, James'e
gre aknsaklar itiraz eder. Asl somut zemini kesip baka bir ey kant
lamaya altn dnrler. James byle bir eletiriye kendisinin ide
kavramnn dierlerinden farkl olarak kendinden akn ve doru oldu
unu, yeni gelecek deneyimler ierisinde tamamlanacan syleyerek
yant verir. Ona gre, bu nokta pragmatik yntemin uygulanabilmesi
iin iyi bir yerdir. Burada izlenecek en pragmatik yol, bizi objenin en ya
knna gtren yoldur ve bu yolda kavramlar bize yardma olur Oames,
1912: 72-73).
James, srekli bir deiim iindeki bilgi anlaynn saf deneyim te
orisiyle uyutuunu dnr Oames, 1912: 74). Bilginin srekli bir dei
im iinde olmas hem pratik sonulan asndan pragmatik bir yaklam
dr hem de deneyimdeki eitlilii aklamak iin daha yeterlidir. Byle
bir yaklam varken onu zaman dna karp mutlaklatran yaklam
kabul etmek yanltr Oames, 1912: 75). Ama radikal deneyimciliin de
btn bilgimizi belirsiz ve tamamlanmam bir ekilde brakmadn,
nk bu teorinin insanlarn zerinde ortaklatklar bir bilgi olduunu
kabul ettiini syler.
Daha sonraki yazlarnda James, bir noktaya kadar Berkeley'in "var
olmak alglanmaktr" ilkesinin anlaml olduunu, nk var olmann de
neyimleyenle ilikisinin bu ilkeyle aklanabileceine iaret eder Oames,
1989: 31). Ama Berkeley'in tezi yetersizdir, nk u eklenmelidir ki tek
bir deneyimleyenin algs objenin varlnda etkili olsa da onun varlnn
tm sebebi deildir. Objenin deneyim ierisindeki dolaymsz varl a
sndan bakldnda bizim deneyimlememiz onun varlnn tek sebebi
deildir. nsanlarn bilgisi deneyim ak ierisinde ilevsel ilikilere, kav
ramsallatrmalara, ortak duyuya ve gemi deneyimlere bal olarak ge
liir. Bizim deneyimlediimiz her ey gerektir ama btn gereklii saf
ve dolaymsz olarak aklamak iin bizim deneyim alanmz yetersizdir.
Daha akas, bu nokta objenin varl asndan bakldnda ok nem
li deildir. Onun varl birok deneyimleyenin ilevsel noktalarda ak
mas, mekansal armlar ve ortak duyuyla ilikilidir. Mekansal ar
mlardan kast da btn deneyimleyenlerin ortaklat bir mekandr.
william james 415

James'in bu aklamas solipsizm ve anti-realizm eletirilerine ilikin en


nemli aklamasdr.23
James, solipsizm eletirilerine kar "aracsz bilme" ve "bir kavram
araclyla bilme" arasndaki fark da kullanr. Bir kavram araclyla bil
me birbirine bal deneyimler araclyla gerekleir. Ne zamanki duyu
lur algya (percept), eriildiinde bu deneyimler sreci tamamlanr. Bura
da alg (percept), sadece kavram dorulamakla kalmaz, farkl araclarla
bilme ilevinin gereklemesi srecinde algnn varl, bilmedeki ilevi
yarahr. Bu srecin sonlanmas bir kavramn olumasyla tamamlanr Oa
mes, 1912: 60-61). Kavramlar araclyla bilmenin insan bilgisindeki rol
nemlidir. Ama bu bir kavranun gerei temsil etmesi olarak yorumlana
maz. James'in teorisinde kavramlar, "asl ve uzakta olan" bir eyi temsil
etmek yerine, deneyim iinde birbirinin yerine geme ve bir eye iaret et
me durumunu anlatmak iin kullanlr (James, 1912: 61). Kavramlar dola
ymsz bilmede algnnki gibi dorudan bir eyi temsil etmek yerine, bil
gide bir ey iaret eder. aret etmek James'in tanmyla, arka arkaya ge
len zihinsel birletirme ve anmlann, motor ilevlerin dncede ger
ek bir balama kavumasdr. Bu ilevlerin gereklemesinde herhangi
bir deneyim tesi ilev yoktur ve onun deyimiyle kavramn eyi iaret et
mesi deneyimin iine der (James, 1911: 45).
Deneyim kendi ikinliinde son derece akcdr. Dnm ve kav
ramsallahrma aamas nne engel koymadan ve onu bozmadan nce
yaamn aktif duyumu olarak adlandrlabilecek deneyim ak kendi
kendinde aydnlatcdr. Bize hibir paradoks nermez. Ama ne zaman
dnen entelekt devreye girer o zaman baz kavrayamadmz eylerin
ortaya ktn grrz. Bu sorunlar aklamak iin birok felsefe dei
ik yntemler ne srer (James, 1912: 92). Mesela temsiliyeti (representa
tive) bilme biimi bunlardan biridir ve iki farkl gereklik alanna gnder
me yapt iin James'e gre kabul edilemez. James'in kendi felsefesi ise
dorudan bilme ve kavramlarla bilme farkn ortaya koyar. Bilinen ey ya
da tek gereklik alan deneyim ak asndan, bu iki biimde bilinme bir
fark yaratmaz. Bizim iin bir fark oluur. Her iki bilme biimi de bizim
iin geerlidir. Kavramlarla bilme konusu solipsizmi zmek iin sunul
mutur, nk James bylelikle herkesin ortaklaa bir bilme durumu ola-

23 Bu konu iin, James'in Elyazmas Denemeler ve Notlar (Manuscripts essays and Notes) kitabnn
"Miller-Bode itirazlar" ("The Miller-Bode Objections") blmne baklabilir.
416 beinci blm

bileceini de gstermeye alr. Kavramlarla ilikiye girmemi saf dene


yim aknn hissedilmesi sadece yeni doan bebekler ya da komadaki
hastalar iin geerli olabilir Oames, 1912: 93). Genel olarak bizim iin ge
erli deildir. Safl yalnzca greceli bir kavramdr. Henz dile gelme
mi paralar anlatmak iin kullanlr.
Biz bu deneyim akn niye kavramlarla daha durgun ve salam
hale getirmeye alrz? James bu soruya rasyonalizmin ve doal realiz
min verdii yantlar inceler. Rasyonalizmin buna yanh teorik yaanhnn
mutlak olduu ve onun balanhlarnn zorunlu olduudur. Ona gre, an
lamak ve kavramak insann temel grevidir. Bu grevi sorgulayan kii
bundan uzaklamaya almaktadr. Doal realistlere gre ise, insan bilgi
si deneyim alannda tkand yerde daha basit ve tam bir anlay kazan
mak iin kavramlara bavurur. Rasyonalistlere gre, bu yaklam tkan
lan yere kadar dorudur, ama kavrama deneyimi daha saf hale getirmek
iin deil, zihnin doruyu bulma eilimi ve rasyonel doasndan dolay
bavurulur Oames, 1912: 97-98). James bu konuda radikal deneyimciliin
ve doal realizmin iddialarn benzer kabul eder. Rasyonalizm ve kendi
teorisi ona gre tam ters ynde ilerler. Rasyonalizm sadece saf deneyim
hissiyle dorunun bulunamayacan ve zihnin temel ihtiyacnn doru
yu bulmak olduunu sylerken doal realizm ve radikal deneyimcilik
btn temellendirmesini deneyime dayandrr. Rasyonalizm ise deneyi
me srhn dner ve bir mutlak aray iindedir Oames, 1912: 99-100), ra
dikal deneyimcilie gre eksik ve yanl olan taraf da bu noktadr.
Radikal deneyimcilik teorisine gre, hepimizin zihni ayn objelerin
paylald bir dnyada i grr. Srekli bir deiim ve gei ierisinde
olan deneyimlerimizin kilitlenip bir noktada bulutuu yerlere objektif
referans deriz. James ayn deneyim parasnn hem bilisel hem de fizik
sel bir rol oynadn ve dolaysyla birok deneyim parasnda deiik
balamlarda birok rol oynamasnn da elikili olmadn syler Oames,
1912: 80). ki farkl kiinin deneyiminde ayn obje paylalabilir. Herkesin
farkl alglara sahip olduunu dnsek bile ortak bir mekan paylatk
larn yadsyamayz Oames, 1912: 84). Mesela birisinin tasarmndaki k
tphaneyle dier bir kiinin tasarmndaki ktphanenin yerlerinin fark
l olup olmadn test edebilecek herhangi bir yntem yoktur. Belki alg
larmz farkldr ama pragmatik olarak kastettiimiz yerler ayndr. Ob
jektif gereklik olarak yer farkl olsa da ikimizin zihninin kastettii yerde
uzlalr Qames, 1912: 84-85). Bu noktada u nemlidir ki, radikal dene-
william james 417

yimciliin realizm iddias metafizik bir gereklie deil bilinen bir varlk
olarak gereklie ilikindir. James daha sonra bu konuyu Felsefenin Baz
Problemleri (Some Problems of Philosophy) kitabnda gelitirir. Radikal dene
yimciliin metafizik gereklikle ilgilenmemesi daha nce de belirtildii
gibi, insan bilgisinden bamsz mutlak bir gereklii elikili bulmasn
dan kaynaklanr.
lJ.._ames tek bir bilenin ya da deneyimleyenin herhangi bir objektif re
feransn kendi bana varln ispatlayamayacan dnr. nk ger
ekliin (saf deneyimin) dolaymsz ve srekli deien eitli hammadde
lerden oluan bir doas vardr. Ama bizim bildiklerimiz de gerektir.
nk hem deneyim alan ierisinde asl gereklikle ilikilidir hem de s
rekli deise de bu gereklik bilinemeyecek, soyut bir ey deildir. Bu ko
nuda kendini epistemik realist olarak gren James, metafiziksel realizmin
mmkn olmadn ve ancak bilinen eyin gerekliinden bahsedilebile
ceini iddia eder.24 Dolaysyla, kendisinin bu adan bir anti-realist olma
d ve radikal deneyimcilik teorisinin de bilinen bir eyin gerekliini te
mellendirebilecei iddiasndadr. J
Baka bir adan James, bu alanda asla uzlahnlamayacak gibi g
rnen iki eyi birletirmeye alr, kendi dncesinde hem bir "znellik
ilkesi"ni hem de "realist bir sezgi"yi korumaya alr.25 znellik ilkesi
derken Psikolojinin lkeleri'nden beri bahsettii bilgiye ve d dnyann
gerekliine dair kavraymzdaki znel katkmz kast eder. Bu katk
onun iin nemlidir, nk filozoflar d dnyann gerekliinden bahse
derken sanki bizden tamamen bamsz dsal, soyut ve mutlak bir ey
den bahsediyormuuz gibi davranr. James'e gre, bu elikili bir tutum
dur. nk bilgiye dair ya da herhangi bir eye dair yaplan btn sorgu
lamalar zaten biliselliimiz iinde yapld iin onun gz ard edilmesi
manhksal bir eliki ierir. Doruluun Anlam (The Meaning o/Truth) kita
bnda "Kavramann levi" ("The Function of Cognition") adl makalesi
ne balarken, zaten nasl kavradmza dair bir incelemenin de kavray
mz iinde yapldn belirtir Qames, 1911: 1 ). Benzer bir ekilde Psiko-

24 Bu konu iin James'in Pragmatizm kitabnn "Pragmatizm ve Ortak Duyu" ve Felsefenin Baz
Problemleri: Felsefeye Giriin Balangc (Some Problems of Philosophy: A Beginning of an lntroduc
lion to Philosophy) kitabnn "Metafiziin Problemleri" ("The Problems of Metaphysics") b
lmlerine baklabilir.
25 Bu yorum Brotherston'un "Felsefede Deneysel Yntem" ("The Empirical Method in Philo
sophy" adl makalesinde dile getirilmitir.
418 benc blm

lojinin lkeleri'nde de zihne ya da akla dair bir almann da akln kendi


snrlar iinde yapldn belirtmitir. Byle bir durumda nasl bildiimiz
sorusunda gereklik hakknda herhangi bir teoriye ulalmaya alrken
bizim znel katkmz yadsyamayz. Korumaya alh bu tavr daha
sonra radikal deneyimcilik ve pragmatizm teorilerini gelitirirken zerin
de duraca hmanizm iin de nemlidir. Hmanizm teorisini de bilgiye
znel katknn gz nnde bulundurulmas olarak deerlendiren James,
radikal deneyimciliin hmanizm taraftan olduunu syler. Bunlarla bir
likte bilgide itenliin korunmas da James iin temel bir ilkedir. tenlik,
Psikolojinin lkeleri'nde, dncelerin "kendine mal edinmesinde" en nde
gelen lttr. Dnce kendinden baka herhangi bir belirleyicinin ol
mad kendi aknda herhangi bir yeni dnceyi mal edinirken itenlik
ve scaklk arar. Biz d dnyayla bir iliki kurarken ya da herhangi bir e
yi bilirken itenlik ve yaknlk kurarz ve bir ekilde bu kurduumuz i
tenlie bilgi adn veririz.26 James'e gre, felsefe bu yaknl kurup bu
dnyada kendimizi evimizde hissetmek iin yaplr ve bunun iin bu
dnyadan ve deneyim alanndan tamamen kopuk salt soyut ve teorik tar
hmalar yapmak ok anlaml deildir.
tenlik ilkesiyle beraber realizmden de vazgemek istemeyen Ja
mes iin baz problemler ortaya kar. ou dnr, znellik vurgusu
nun ve hmanist vurgunun realizmle bir arada bulunamayacan syler.
nk realizm iin bizden bamsz bir gerekliin varlnn savunul
mas gerekir.27 Ancak daha nce de belirttildii gibi, byle bir iddiann
kendisi James iin manhksal bir eliki ierir. Genel olarak realizm eleti
rileri James'in gereklik anlayna dairdir. Hem gerekliin zihne ve bi
lincin seiciliine olan balln dile getirir hem de gerekliin meydana
gelmesinin temel sebebinin zihnin onu alglamas ve bilmesi olmadn
syler. Korumaya alt farkl yaklamlar iinde yukarda bahsedildii
gibi hmanizme yaph vurgu da nemlidir.

26 itenliin, bilginin temel ilkesi olmas James'in Psikolojinin lkeleri'nde (cilt I, s. 243), L. T.
Hobhouse'n Theory of Knowledge (Bilgi Teorisi) kitabnn ikinci blmnde James'le ilgili ya
plan yorumlarda belirtilmitir ve T. M. Forsth'nin "ngiliz Felsefesinin Geliiminde Dene
yim Kavram" ("The Conception of Experience in Relation to the Development of English
Philosophy") makalesinde de tartlmtr.
27 Lovejoy "Pragmatizm ve Realizm" ("Pragmatism and Realism") makalesinde James'in realist
olamayacan syler. Bu konu iin Harvey Wickham'n Anti-Realistler: /anes, Bergson, San taya
na (Tle Unrealists: /aes, Bergsor, Satayana) kitabna ve Kirkham'n Tleories of Trth kitaplan
na da baklabilir. Aynca "znellik prensibi" ve "realist sezgi" belirlemelerini yapan Brothers
ton da bu iki amacn bir arada olamayacan syleyerek James'in realist olmadn iddia eder.
william james 419

HMANZM
James'in dncesine gre, hmanist teori bilgide deneyimleyenin rol
nn ve znel katknn nemini vurgular. Bu adan, hmanizm, gereklik
ve doruluk kavramlarn deneyimi aan ve onun tesinde bir yerde ara
maz. Dolaysyla radikal deneyimcilik ve pragmatizmin gereklik ve do
ruluk iddialaryla hmanist bir yaklam uyum iindedir. Ayn zamanda
hmanizm ortak duyunun bilgideki neminden bahsederken de radikal
deneyimcilikle ayn izgidedir. Kendi dneminde en ok Schiller ve De
wey tarafndan dile getirilen hmanizmle kendi felsefesinin yaknl Ja
mes iin nemlidir. Ayrca yeterince tanmlanamadn dnd iin
hmanizmin tanmlanmasna katkda bulunmak ister. James'e gre h
manizm, yeni bir bulu deil, felsefi bakn baka bir yne kaydrlmas
dr. Eer bu kaydrlma gerekleirse felsefi manzaramz olduka deie
cektir (James, 1912: 191).
James'e gre hmanizmin ilk ilkesi yledir; deneyimin paralan
birbiri zerine dayansa da deneyimin kendisi hibir yere dayanmaz Oa
mes, 1912: 193). James hmanizmi teistik ve oulcu olarak yorumlad
n belirtir. Eer bir tanr varsa, mutlak bir her eyi deneyimleyen deildir,
ama en geni kapsaml deneyimleyen bilintir. Bu yzden hmanizmin
tanr anlayn savunulabilir bulur. Ama en ok savunduu taraf hma
nizmin entelektel ekonomikliidir. Hmanizm ona gre, hem monizmin
elikilerini hem de dier metafizik gizemleri yok etmeye yardmc olur
Oames, 1912: 194-195); bilgide soyut eleri elemeye ve sadeletirmeye
ynelir.
Deneyimin kendinden baka hibir eye dayanmad kabul edilir
se, bilen ve bilinenin deneyim iinde kabul edilmesi kolaylar. James, bu
adan, hmanizm ierisinde deneyimin bir parasrun dier bir paras
n bilmesinin ve kavramsal bilginin bu ekilde olumasnn aklanabile
ceini syler. kinci olarak, deneyim paralarnn birok varlk olarak ya
amasnn ve ayn deneyim parasnn, girdii farkl ilikilerin bir sonucu
olarak hem bilinen ey hem de bir eyin bilgisi olmas durumunun da h
manizm iinde anlalabileceini iddia eder. Ayrca hmanizmin ortak
duyuyu ele al da James iin nemlidir. Hmanizme gre, ortak duyu
yu aan bir dnce biimi vardr, ama yine de ortak duyu eitli bilgile
rin durulduu ve birletii bir yerdir. Ortak duyu seviyesinde kaldmz
srece zne ve nesne fark alglar iinde birbirine karr ve yok olur Oa-
420 beinci blm

mes, 1912: 197). James, filozoflann kabul ettii mutlak varlk ve bizim al
glarmz arasndaki farka dair hmanizmin bizim algmzn tarafnda ol
duunu belirtir (James, 1912: 198), bu nokta da onun iin hmanizmin sa
vunulabilir ynlerinden biridir. Dolaysyla hmanizm de radikal dene
yimcilik gibi ortak duyunun bilginin nemli bir esi olduunu kabul
eder ve deneyimlediimiz her eyi herhangi bir kavramsallahrmaya da
yanmadan gerek kabul eder. Ama genel olarak dier filozoflar ortak du
yunun tesinde bir ey daha araya sokar ve ortak duyunun gerek olarak
grd eyle yetinmeyip daha tede grnmeyen bir gereklik daha ta
sarlar. Hmanist epistemolojide ise byle bir yarlma yoktur. Gereklik
deneyim ierisinde bir var noktasdr. Hmanizme gre, dncemiz
gerekliin yerine geebilir ve deneyimdeki haliyle her ey yeterince ger
ektir (James, 1912: 201).
James iin, hmanizmi anlamann birinci yolu, tmevarma bir
zihne sahip olmak, kesin tanmlardan ve btne ynelik aklamalardan
kanmakbr Oames, 1912: 246). Bu yaklam hem radikal deneyimcilik
hem de pragmatizme benzer bir yaklamdr. James iin nemli noktalar
dan biri de hmanizmin doruluk kavramnn "yeterlilik" zerine dayan
masdr. Yeterlilik ya da uyum, hmanizme gre doruluun temel bile
enleridir. Hmanizm iin bu uyum, insani deneyimler ve ideler iinde
gerekleirken, hmanizmi eletirenler "insani olmayan" bir eyle uyum
peindedir Oames, 1912: 250). James hmanizmi znelcilikle eletirenlerin
de bir eit znelci olduunu syler. Hmanist znelciliin imdiki do
rularn ya da fikirlerin ileride deieceini kabul ettiini hatrlahr ve h
manizme gre bu deiimlerin, dnen kiinin de tesinde olduunu
belirtir (James, 1912: 251). Hmanizm kartlar, dorulua herhangi bir
znelci enin karmamas gerektiinden bahseder. Ama bu yaklamla
ryla btn geriye dnk dnmeleri mutlaklahrp genelletirmeye a
lmaktadrlar. Hmanizm ise, dorularn sanki olmadan gereklemi gi
bi yazlmas gerektiini kabul eder, ama bu onlarn deneyim iinde ger
ekleen karakterlerini deitiremez der (James, 1912: 252). Bu konuda
hmanizme yaplan eletiri daha ok doruluun yeterlilikle llmesine
dairdir. James bizim dorularmz iin byle bir aklamay kabul eder,
ama obje tarafndan bakldnda bizim kastettiimiz yeterliliin tam an
lamyla objenin varl ya da ona dair yaplan bir doruluk iddias iin ye
terli olmadn da syler (James, 1912: 256). Bu konu daha nce de bah
sedildii gibi, James'in realizm anlay iin nemlidir.
william james 421

James'in klasik teorilere en nemli itiraz onlarn Skolastisizm'den


beri bizden ve bizim tasarlamamzdan nce bilinmeyen bir varlktan bah
sedip daha sonra da onu zihnimizin formlarna uydurmaya almalar
dr. James iin byle bir ey tasarlasak da onu belirlemeye almak zor
dur. Hmanizm de James'e gre, byle bir abann yanl olduunu en
ok vurgulayan teorilerden biridir. Bu sorunun farkndadr ve bundan en
ok eletiri alan yaklamlardan biridir. Bu sorunu amak iin, baz hma
nistler monist bazlar oulcu bir yaklam savunmulardr Oames, 1912:
257). James, Schiller ve Dewey'i takip edip dorunun maksimum yeterli
lii salayan ey olduunu syler ve maksimum yeterliliin de ok bo
yutlu bir mesele olduunu ekler. Ama James'e gre, byle bir yaklam
doruyu bizim tasarmmzdan alp ondan nce ve ondan stn bir yere
koymak olacaktr Oames, 1912: 260). Oysa entelektel kapasitemiz daima
deneyime ve yeni yeterliliklere baldr; yalnzca teorik yetimize bal
olarak bir doruya ulamaya alrsak, yar yolda kalrz Oames, 1912:
265). Hmanizmin radikal deneyimcilie olduu kadar, pragmatizme ya
knl da James iin nemlidir. zellikle doruluk anlay asndan
pragmatist ve hmanist yntem arasnda bir benzerlik sz konusudur. Bu
yaknl aklamak iin James'in pragmatizm tanmn radikal deneyim
cilik ve hmanizmle olan ilikisiyle beraber aklamak yararl olacaktr.

PRAGMATZM
James kendi pragmatik yntemini "eski dnme biimlerinin yeni bir is
mi" olarak adlandrr. Ona gre, bu dnme biimi hem felsefede hem
de gnlk hayatta zaten kullanlmaktadr. Pragmatik yntemin sadece ra
dikal deneyimciliin bir yntemi mi, yoksa her probleme ve her teoriye
uygulanabilecek bir yntem mi olduu tartmal bir konudur. Genel ola
rak bakldnda, radikal deneyimciliin yntemi ya da ilk adm olarak
pragmatizm her varln ilevine gre anlam kazand ve mutlak varlk
anlaynn anlamn yitirdii bir yntem olduu iin James'in deneyim
metafiziinde nemli bir yer tutar. Bu anlamda bir yntemden ok daha
fazla bir kullanm sz konusudur (Ayer, 1968: 191). te yandan James,
Pragmatizm kitabnda gnlk bir olaydan tutup eitli felsefi kavramlara
kadar pragmatik yntemini uygulamaya koyar. Pragmatik yntemin bize
sadece "ahlaki tatiller" Oames, 1902: 78) salayan mutlaklarn yol at
gereksiz elikilerden kurtulmann bir yolu olduunu savunur. Pragma
tik yntem, bizi ilk prensiplerden, kategorilerden, varsaylan zorunluluk-
422 benci blm

!ardan yzmz evirip; somut eylere, meyvelere, sonulara ve olayla


ra tayabilecek bir yntemdir Qames, 1902: 47). Pragmatizm, felsefenin
soyut ve iinden klmaz gibi grnen problemlerinden bizi kurtarr ve
her problemi pratik ve somut sonular asndan verimliliine gre de
erlendirmemizi salar.
Pragmatik yntemin temel zellii, mutlak olarak kabul edilen ey
leri ilevlerine gre zmleme ya da kavramlar mutlak anlamlarndan
syrp deneyimsel kkenlerine indirgemedir Qames, 1902: 86). Bu ynte
mi uyguladmz takdirde, her varln yalnzca deneyim ierisindeki i
levleriyle anlam kazandn grrz. Pragmatizm bizi tzsel mutlaklar
dan kurtarr ve bunlarn ilevleriyle aklanmasn salayarak mutlak ka
bul edilen eylerin deneyimdeki deerleriyle ele alnmasn salar. Bu an
lamda James'in daha nce bilince dair yaph zmleme de pragmatik
yntemine uygundur. Nitekim James de bilinci tz olarak reddedip, bil
me ileviyle aklamak istemitir.
Pragmatik yntemin radikal deneyimcilie uyguland takdirde
tarafszln kaybedip kaybetmeyecei tartlan bir sorudur.28 James,
yntemini, Doruluun Anlam'na yazd giri blmnde radikal dene
yimciliin bir varsaym olarak ne srer. Ancak daha nce de belirtildii
gibi, her trden probleme uygulanabilecek bir tarafszlkta olduunu da
iddia eder. Ayrca pragmatik yntem, James'in daha genel bir amac olan
felsefenin hayatmzdaki deiikliklerden ve deneyim alanndan kopuk
olamayaca inancna da yardmc olur. Nitekim yntemin temel hedefle
rinden biri, btn kavramlarn deneyimsel ve gnlk hayattaki kkenini
gstermektir. Kavramlarn mutlak anlamndan karlmas, olgusal ve de
neyimsel kkenine indirgenmesi ilkesi farkl bir varlk teorisiyle de yakn
ilikilidir. Bu varlk teorisi deneyime dayanr ve mutlak klasik anlam red
dedip, deneyim ierisindeki ilevsel anlam ne karr. Bu nokta da, prag
matik yntem ve radikal deneyimcilik arasndaki temel balantdr. Dola
ysyla, James'e gre pragmatizm, hem tarafsz bir yntem hem de radi
kal deneyimciliin deneyim vurgusunu destekleyebilecek bir metafizik
iin ona en uygun yntem olarak grlebilir.

28 Bu tartmalar iin Ralp Barton Perry'nin, James'in kitab The Meaning of Truth (Dogrulugun
A/am'na)'na yazd nsz ve Perry'nin kendi kitab William /ames'in Daancesi ve Karakleri
(Tle Thouglrt and Character of Wi/liam /ames) adl almalara baklabilir.
william james 423

Felsefenin asl meselesinin hayahn dolaymsz akn yanstmak


olduunu dnen James'in deneyim felsefesi, pragmatik yntemiyle
desteklenir. Deneyimcilii radikal yapmak iin deneyimin tek gereklik
olarak kabul edilmesi pragmatizm iin de nemlidir. Perry'ye gre prag
matizm ve radikal deneyimcilii birletiren en nemli sebepler; radikal
deneyimciliin deneyim alann tek gereklik zemini olarak kabul etmesi
ve ideler ve objeler arasnda metafiziksel bir farkn olmadn deneyim
temelinde gstermesidir. Ama radikal deneyimciliin ilikiler konusun
daki yaklamnn pragmatizmle pek bir ilikisi olduu sylenemez.
Perry, deneyim vurgusunun pragmatizm iin nemi olsa da, iliki vurgu
sunun bir neminin olmadn belirtir. nk ilikilerin gereklik olarak
kabul edilmesi, pragmatizm iin zorunlu deildir. Hatta ilikilerin nasl
ele alnd pragmatizm iin ok da nemli deildir. Bu anlamda radikal
deneyimcilik ve pragmatizm arasnda balanh kurulamayacak olan alan
ilikilerdir. Pragmatik yntemin sadece bir varsaym olarak kalmayp me
tafiziksel bir k amacna hizmet ettii nokta, James'in deneyimi herhan
gi bir balayaya ihtiya duymayan, dolaymsz ve kendi bana var olan
bir metafizie sahip olarak sunmasdr. Bu noktada pragmatizm tarafsz
bir yntem olma durumunu ap bir metafizii de savunmu olur ve bir
varsaym olmann tesine geer. James bu yntemin tarafsz ve her trl
felsefeye uygun olabileceini sylese de dier felsefelere nasl uyacan
dan pek bahsetmez ve bundan rnekler vermez. Ama baz kavramlara
uygulanmasn rnek verir ve kendinden nceki dnrlerin bu ynte
mi nasl kullandndan bahseder. rnein daha nce de bahsedildii gi
bi, "Bilin Var Olur mu?" makalesinde Locke ve Berkeley'in bu yntemi
nasl kullandn anlatr.
Pragmatik yntem, James'in varlk anlaynda olduu kadar do
ruluk anlay iin de nemlidir. Ona gre, doruluk idelerin sahip oldu
u bir zellik deil, idelerde gerekleen, olan bir eydir Oames, 1911:
204). Doruluun geerlilii, onun dorulanma srecine baldr. Doru
lanma sreci de deneyime baldr ve bu anlamda herhangi bir teorinin
doruluu mutlak bir ey deildir. Deneyimde gerekleen bir eydir. Do
laysyla teorileri mutlak anlamda tamamen doru kabul edemeyiz, onlar
bizim dncemizdeki aralardr Oames, 1902: 46). Bu noktada hma
nizm de ayn dorultudadr. nk hmanizm de doruluu deneyimde
gerekleen bir ey olarak kabul eder.
424 beinci blm

Deneyim gerekliinde herhangi bir doru ancak sonularna ba


karak deerlendirilebilir. James iin nemli olan bir teorinin doruluk ya
da geerlilik kazanma aamasdr, bu aama da teorilerin pratik sonular
vermesi sreciyle balanhldr. Bu noktada James'in anlam teorisi zerin
de durmak gerekir. nk James'e gre bir teorinin anlam ve kullanla
bilirlii onun doruluunu belirleyen temel etkendir. Pragmatik yntem
bize kavramlarmzn anlamn test etmek iin bir yol salar. Bir kavramn
anlamn zmlerken deiik anlamlar ierisinde seim yapma duru
munda hangisini ele alrsak doru olaca konusunda bir soru sormam
z ve ona gre karar vermemiz gerektiini syler Oames, 1996: 37). Dola
ysyla herhangi bir eyin ya da teorinin anlam deneyim ierisinde onu
kavramamzla balanhldr ve James'e gre, bu balamda herhangi bir e
yin anlam biliseldir (Suckiel, 1984: 43).
Bilisel anlam sabit ve mutlak bir anlam deildir. Deneyim iinde
bizim kavramsallahrmamza ya da bilisel olarak herhangi bir eyi nasl
anladmza baldr. Bilisel anlam dnda mutlak bir anlam James'in
teorisinde deneyim tesi bir yerde durduu iin mmkn deildir. Bu du
rumda bir eyi anlamlandrma srecimiz srekli bir deiim ierisindedir.
nk deneyim sreklilik, eitlilik ve yenilik ierir. Bu sreklilik ieri
sinde de bizim eyleri anlamlandrmamz farkllk kazanr. Daha nce de
belirtildii gibi, James'e gre deneyim iinde herhangi bir eyin tek bir
deneyimleyen asndan kavranmas o eyin varlnn nedeni deildir,
ama o eyin varln anlamada nemli bir yere sahiptir.29 Bu noktada u
da nemlidir ki James'e gre, bir eyin anlamn onu kavrayan ya da alg
layan kii belirlemez. "Bilin Var Olur mu?" makalesinde, kavramann ya
da bilincinde olmann bir eyin var olma sebebi olmadn aka belirt
mitir. James'in dncesine gre, ok nceki deneyimlere dayanan top
lumsal bir dzlemde geerlilik kazanan kavramlar gerektir. Pragmatizm
ve ortak duyu arasndaki ilikiye nem vermesi, ortak duyunun bize ka
zandrd kavramlarn gerek olduunu drunesindendir.30 Bu kav-

29 Bu noktada James'in tavryla ilgili eitli tarhmalar sz konusudur. Pragmatik yntem b


tn anlam belirler mi, yoksa zaten belli bir toplumsal dzlemde kabul edilmi olan anlamn
ne olduunu aklamaya m yardmc olur? Bu konu iin Perry'nin kitab William /ames'in D
ncesi ve Karakteri (The Thought and Characler of William /ames) kitab ve Robert Meyers'n
Odak Noktas Pragmatizm (Pragmatisn on Focus) kitab iindeki "James'e Gre Anlam ve Meta
fizik" ("Meaning and Metaphysics in James") makalesi aklaya kaynaklardr.
30 Bu konuyla ilgili Pragmatizm (Pragmatism) kitab iinde "Pragmatizm ve Ortak Duyu"
("Pragmatism and Common Sense") blmne baknz.
william james 425

ramlarn anlam belirlenirken ya da bunlarla ilgili herhangi bir problemle


karlaldnda pragmatik yntemin uygulanabileceini syler. Tam da
bu nokta pragmatik yntemin hangi anlamda bir metafizikle birletirildi
l_
i sorusu iin nemlidi Bizim kavraymz ve deneyim ierisindeki de
iiklikler bir eyin anlamn belirler ve bu anlamn gereklik ve doruluk
zerinde bir etkisi vardr. nk srekli deien deneyim ak ierisinde
her anlamn bir etkisi olur ve kavramlar hakknda ortak duyumuz bu e
kilde oluur. Dolaysyla pragmatik yntem, doruyu mutlak olarak de
neyim tesinde bir yerde akl olarak deil, deneyim ierisinde belirle
nen farkl anlamlar araclyla idelerde gerekleen bir ey olarak kabul
eder. Bu da James'in radikal deneyimcilik olarak gelitirdii teorisiyle ve
metafiziiyle tutarld d
Klasik doruluk teorilerinden olan tekabl (correspondence) ve tu
tarllk (coherence) teorileri James'e gre hem belirsiz hem de yanlhr.
Neyin neye tekabl edecei zaten bilisel etkinliimizle belirlenecei iin,
ideler ve objelerin mutlak bir tekablnden bahsetmek belirsiz bir yakla
mdr. James'e gre, pragmatist epistemoloji bir "gereklik ve onunla be
raber ideleri olan bir zihin" tasarlar ijames, 1911: 191). Ve "bu ideleri bu
gereklik iin doru yapan nedir?" sorusunu sorar. James iin bu sorgula
ma biimi pragmatist yntemi daha somut yapar. nk nelerin tekabl
edecei belli olmayan klasik teoriden daha aynnbl olarak idelerin nasl
bir uyuma iinde olduunu arahrr. Bu uyumay belirlemek iin "tat
min" kavram devreye girer. Ama mutlak bir tatminden ziyade, deneyim
iinde gerekleen ve deiime tabi olan bir tatminden bahseder. Ona g
re pragmatist yntem, idelerin bahsedilen gereklie uyup uymadna
bakar. Uyduu durumda, bu uyumann herhangi bir tatmin yarahp ya
ratmadn sorgular. Ama tatmin ararken herhangi bir soyut tatmin de
il, daha ok deneyim iinde kendi inancn belirleyecek somut bir tatmin
aramaktadr ijames, 1911: 191). Bu noktada James iin nemli olan iki ey
vardr, birincisi pragmatist bir epistemolojide asl soru, elimizdeki idele
rin bahsedilen gereklie uyup uymamas gibi anti-soyutlamaa bir sor
gulamadr. nk elimizde belli ideleri tayan bir zihin ve belli bir ger
eklik vardr ve aralarndaki uyum arahnlr. Yani bu yntem ierisinde
somut ve deimeyen idelerden ve hi deimeyecek soyut bir gereklik
ten bahsedilmez. kincisi, James pragmatizmin, septisizm, pozitivizm ve
agnostisizme kar durduunu syler. nk her birinin bilinemeyen, so
yut, insann idelerinin ve deneyim alannn ok tesinde bir gereklik var-
426 besinci blm

saydn syler (James, 1911: 182). James byle bir bilinemezci tavra da
kardr ve gerekliin bilinebilecei iddiasn yineler.
Sonu olarak pragmatizm, idelerle belli bir gerekliin uyumun
dan bahseder. Byle bir uyum araynda daha nceki idelerimiz ve kav
ramlarmz da devreye girer. Bu nokta da, pragmatizmin dier btn te
orileri birletirebildii "evlendirici ilevi" (marriage function) (James,
1902: 53) devreye girer. Doruluk asndan da bu ilev nemlidir, nk
doru kabul edilen bit idenin daha nceki idelerle uyumu da nemli bir
sorundur. Dolaysyla pragmatizm herhangi bir gereklii ya da dorulu
u reddetmez. Yalnzca soyut, ulalmaz ve deneyim alannn tesinde,
deimeyen bir gereklii ve doruluu reddeder. Zaten idelerimizle ili
kiye girdiimiz ya da ilikilerimizle ulatmz byle bir gerekliin ide
lerimizin ok tesinde ve bilinemez olmas durumunun kendi iinde
manhksal bir eliki barndrdn iddia eder. James, mutlak gerekliin
partizanlarnn son derece kesin, deimeyen ve bu haliyle bilmemiz ge
reken bir doruyu nasl bilebileceklerini anlayamadn syler (James,
1911: 46). Tamamen zihnimizden bamsz bir gereklik, mutlak bir ger
eklik olmak zorundadr. nk bu durumda hibir eye baml deildir
ve deitirilemez. Ayn zamanda bilinemez. nk bizden bamsz bir
gereklii bilmemiz de mmkn deildir. James'e gre kendi kartlar,
byle bir gereklik varm ve tm uzaklna ve soyutluuna ramen bi
linebilirmi gibi dnr. Daha sonra da bu gerekliin kendi ideleriyle
uyumasn beklerler. Ama byle bir ey mmkn deildir; tekabl ve tu
tarllk teorilerindeki temel eliki de budur. James de gereklikle bir
uyumdan bahseder, kendisininkinin farkl olduunu iddia eder. Ona g
re, herhangi bir ide bize pratik ya da entelektel anlamda gereklii kav
ramamza daha ok yardmc oluyorsa gereklikle bir uyum sz konusu
dur (James, 1902: 102). Klasik tekabl teorisindeki gibi bir akma ya da
karlk gelme durumunun mmkn olmadn, nk idelerimizle ger
ekliin uyumasnn iki somutun bilinmeyen bir ekilde karlkl gelme
si deil, her an meydana gelebilecek deiiklerle ekillenen anlk deiim
ve uyumalarla deneyime tabi olduunu syler. Dnce yerine zaman
zaman hissiyat kelimesini de kullanan James, dncenin herhangi bir
hissiyattan farkl olmadn ve ne zaman gereklie uyacann deneyim
iinde belirlendii iddiasndadr. Dncenin zaten nesneden de ayn bir
tze sahip olmamas nedeniyle gereklikle uyumunun tamamen deneyim
iinde gereklemesi, ayn zamanda metafiziksel olarak kendiyle uyumlu
william james 427

bir eyle uyumas anlamna gelir. Bu uyumadan baz yerlerde bir sila
hn atlmas gibi bir benzetmeyle bahseden James, ayn gereklik iindeki
uyumann deneyimdeki gelimelerle aniden belirlenen bir ey olduunu
belirtir. Bu anlamda da James'in gereklii deneyim temellidir ve dene
yimdeki deiikliklere baldr. Bu yzden gerekliin statik ve mutlak
bir karakteri olduu sylenemez. ki ayr tzsel durumun uyumas gibi
bir durum da sz konusu deildir, nk daha nce belirttii gibi dn
ce ve maddenin farkl tzlere sahip olduu iddias temelsizdir. Dolaysy
la tekabl ve tutarllk teorileri, ne doruluk ne de gereklik iin geerli
olabilir.
James'in pragmatik yntemi de realizm asndan eletirilmitir.
Pragmatik olarak nemli olann o an dnlen eyin var olduu ve bu
nunla birlikte isel akmz d dnyann gerekliiyle deitirdii gibi
iddialar ortaya atlmtr.31 Ayrca, bu isel akn ilerlik araalyla z
nellik tesi bir eye dnt sylenmitir. James'in bu eletirilere yan
t, herhangi tek bir kiinin isel aknn bir objektif referansn varln is
patlayamayacana ilikindir. Bu anlamda tek bir isel akn dardaki
btn gereklikle akmayacan yineler. Daha nce de belirtildii gibi,
bilinen bir objenin gereklii herhangi bir kiinin o anda onu ie yarar ve
doru kabul etmesiyle balantl deildir. Ortak duyunun ve gemi de
neyimlerin ve birok deneyimleyenin ilevsel olarak o konuda ortakla
mas gerekmektedir. Objektif referansn varl ya da herhangi bir idenin
doruluu bu koula baldr. James'in bu konuda en ok nem verdii
yanllardan biri de, kendi kartlarnn ideal bir doru ve gereklik anla
yna bal olarak gereklii deneyimdeki ve ilikileri gibi kabul etmeme
sidir. Ona gre pragmatizme kar klmasnn temel nedenlerinden biri
de tpk radikal deneyimcilie kar klmasnda olduu gibi, gerekliin
deneyimdeki haliyle deil de kavramsallatrma ve dnmeyle ilikilen
dirilip soyut ve ideal olarak kabul edilmesidir ijames, 1912: 212-216).
Pragmatizm, radikal deneyimcilik ve hmanizm James dncesi
nin temel belirleyenlerini oluturur. Bu noktay da birbiriyle yakndan
ilikili olarak ele alan James, nn de deneyime yaptklar vurguyla uz
latn dnr. Bu yaklam yazd farkl konularda da hissedilir. z
grlk ve ahlak konusundaki dnceleri de deneyim felsefesindeki id
dialaryla ekillenir.

31 Bu konuda daha aynntl bilgi iin Arthur Lovejoy'un "Pragmatizm ve Realizm" ("Pragma
tism and Realism") makalesine baklabilir.
428 beinci blm

ZGRLK VE AHLAK
Ahlak ve zgrlk konusunda ok fazla yazmayan James'in bu konuda
ki dnceleri radikal deneyimcilik ve pragmatizm retileri temelinde
geliir. Ahlaki konular ve olaylar konusunu da deneyim gereklii teme
linde aklamaya alr. Bu konuda btn verileri deneyimde olduklar
haliyle kabul eder ve varlklarnn kabul edilmesi iin deneyimden baka
bir eye ihtiya olmadn syler (James, 1911: 122).
James'e gre, ahlak konusunda bir dzen, hpk dncemizin ras
yonel bir huzura ve kesinlie erimesi ihtiyac gibi, bizim iin gerek bir
ihtiyatr (James, 147). Her hareketimiz ve deneyimimiz ahlakidir ve bir
ahlak teorisinin yaadmz somut olaylara ilikin her zaman bir ey sy
leyebilmesi gerekir. Herhangi bir teoriyi deneyimden bamsz olarak ele
aldmz takdirde doruluu ve yanll konusunda bir ey syleyeme
yiz. Ahlak konusunda somut olaylara gre deerlendirecek olursak, belir
lenimcilii (deterrninism) savunup savunmamann herhangi bir anlam
yoktur. James iin, dnyada her eyin nceden belirlendii ve deimez
bir gidiah olduu dncesi ahlak konusunda hibir ey syleyemez (Ja
mes, 1897: 148). nk srekli deien bir deneyim alan iin byle bir be
lirlenim iddias anlamszdr. Bu balamda belirlenimcilik, insan tama
men pasif olarak kabul eder ve devam eden gnlk deneyimlerimiz iin
herhangi bir ey syleyemez (Browning, 1981: 38). Deneyim alanmz iin
bir ey syleyemeyen bir teori de James iin yetersizdir ve yanltr. Belir
lenimcilie gre, olaylarn varlndan baka hibir ey ispatlayamayz.
Hayahmzdaki her ey olmas gerektii iin olmutur diyebiliriz ve ahla
ki deerlendirmeye dair elimizde hibir ey kalmaz. Gelecee dair de her
hangi bir ey syleyemeyiz (James, 1897: 148).
Belirlenimcilii savunanlar, ansa pek nem vermezler ve ans kav
ramn ok anlaml bulmazlar. Ama James, bu konuda zgr iradeden zi
yade bu kavramn zerinde durmak istediini belirtir. Ona gre ans her
hangi bir rasyonel aklamaya tabi tutulamayan manhk d ve beklenme
dik olan belirtir. ans, ahlaki seimlerimiz konusunda en ok zerinde
durmak istedii konudur. nk James, bu seimler konusunda farkl za
manlarda ok farkl etkenlerin rol oynadn dnr. Yani herhangi bir
olan biten hakknda belirlenimcilikte olduu gibi, mutlak sebepler aran
mamas gerektiini dnr. Deneyim alan ve bu alandaki ahlaki seim
ler bir oulculuk ierir. Hangi durumda ne olacan ya da gemite her
hangi bir eyi semi olmamz belirli bir kuralla aklayamayz. Temel
william james 429

olarak bizi herhangi bir ekilde tatmin eden ve dierlerinden daha iyi, da
ha doru ya da daha rasyonel bulduumuz davran seeriz. Ancak bu
da her durumda en rasyonel olan seeceimiz anlamna gelmez ve bu an
lamda ahlaki seimlerin tamamen rasyonel bir seicilik olduu gsterile
mez Uames, 1912: 43; 1909: 262-266). O anda neyi seeceimiz deneyimin
getirdiklerine baldr, deneyimin getirdikleri de herhangi bir kurala tabi
tutulamaz, tamamen bir oulculuk ve eitlilik ierir. Her deneyim akti
vitesi yeni bir dokunu ve yeni bir karlamaya yol aar Uames, 1912:
185).
Belirlenimci yaklam, deneyimin getirdii bu oulculuu akla
yamad gibi, herhangi bir ahlaki yargya, ansa ya da iradeye yer brak
maz. Bundan dolay bu konuda olduka yetersiz kalmaktadr. James'e g
re, nayat daima yeni eyler renilebilecek bir yerdir. Bu anlamda ne be
lirlenimci bir ktmserlik ne de belirlenimci bir iyimserlik hayahmzdaki
deiiklikleri anlamak iin yeterlidir.
James ahlak alanndaki sorulara da pragmatik yntemini uygula
maya alr. Ona gre zgr irade ya da belirlenimcilik, birlik ya da ok
luk gibi felsefi problemler de pragmatik ynteme tabi tutulduunda ara
larndaki soyut kargaa zlr. Bu tr sorulara verdiimiz yantlar, ko
nuya hangi adan bakhmza gre deiir. Bu anlamda hem oulcu
hem de teki (monist) bir dnyay doru kabul edebiliriz Uames, 1902: 5).
Bu adan dnldnde felsefede ahlak alannda kesinlikle zleme
yecek gibi grnen sorunlarn daha pratik nedenlere balanarak zle
bileceini dnr. Ama ahlak alannda da atomcu bir yaklam olmad
n belirtir. Bu anlamda ahlak alannda yenilii daima kabul ederken,
birbirinden kopuk ahlaki yarglarmz olmadn belirtid Ona gre ahla
ki yarglarmz bir btn oluturur ve deneyim ierisindeki deiikliklere
baldr. Genel olarak dnyaya bakmz ahlakidir, nk iyi olana ula
mak iin urarz. Deneyimin getirdiklerinden iyi olan belirleyerek see
riz. Her an neyin seileceinin belirli olduu kab belirlenimci ve teki bir
ahlaki alan James iin, ne hayattaki deiiklikleri karlayabilir ne de her
zaman doru olabilir. Bu yzden James'in ahlak konusundaki grleri
de pragmatizm ve oulculukla tamamlanan bir radikal deneyimci evren
tasarmyla balanbldr J
\__Sonu olarak, her eyin nceden belli olduu ve kesinlikle bu ekil
de devam edecei dncesine dayanan belirlenimcilik, teki ve rasyona
list bir ahlaki evren, James iin kar klmas gereken yaklamlardr.
430 beinci blm

Ona gre, yaptmz her seimde ve deneyimin getirdiklerine kar ver


diimiz her tepkide belli bir inancmz rol oynar. Ama bu inan konusu
nu soyut belirlemelere tabi tutmaya almak, beraberinde bir eliki geti
rir. Srekli yeniliklere ak bir dnyada, gelecek olanlarn batan belli ol
duu dncesi temellendirilemez. Ayn zamanda beraberinde bir k
tmserlii getirebilir. Ama James, iyimserlik ve de ktmserliin her iki
sine de belli bir uzaklkta durur. Ona gre, iyimserlik kurtuluun zorun
lu olduunu, ktmserlik ise imkansz olduunu syler. Hem zorunluluk
hem de imkanszlk James'in deneyim dnyasnda kabul edilebilir tutum
lar deildir. James, bu konuda pragmatizme en uygun grn iyiletiri
cilik (meliorism) olduunu iddia e
yiletiricilie gre, kurtulu ne olanaksz ne de kanlmazdr.
Mmkn bir durumdur ve bir olaslktr. Dnyann kurtuluu iin daima
mmkn durumlar vardr ve bunlara gzmz kapatmamamz gerekir.
Kurtulu tamamlanacak bir gerekliktir. Zorunlu olduunu syleyeme
yiz. Asla ulalamayacan sylemek de dnyada yaanmam eylerin
varl adna elikilidir Oames, 1902: 110). zgr irade problemine de
pragmatik olarak deinmeye alan James, kendi bana dnldn
de, tasarm ya da dzen gibi bir kavramn bu dnyay aklamak iin hi
de pragmatik sonular olmadn syler Qames, 1902: 45). nk tasa
rm kendi bana hibir pratik sonu getirmez, aksine kimin tasarm ya
da kime gre tasarm gibi sorulan getirir. Ama belli snrlar iindeki bir ta
sarmdansa, zgr iradeye inanmak pratik adan olumlu sonular getire
bilir. Deneyimde yeni eylerin gelebileceine ve bizim onlar dzeltebile
ceimize dair bir inan getirebilir. Bu anlamda pragmatizm zgr irade
ye yaknlk gsterir. Ancak, onun iin zgr irade zorunlu bir kurtuluun
olacana balanamaz, daha ok iyiletiricilie balanabilir Oames, 1902:
46).{!:ler zaman iinde bulunulan durumlarn dzeltilebilecei dncesi
pratik bir ama tar. Kurtuluu her zaman mmkn bir durum gibi alg
lamamz salar ve daima kurtuluun baarlabilecek bir olgu gibi grn
mesine neden olur. Alternatiflerimizi artbrd gibi, bizi bunlarn mm
kn olduuna dair inancmz ve irademizi de oalt;J
F
u sylenebilir ki, James, zgr irade ve nedensellik gibi kavramla
rn ancak pragmatik olarak olumlu sonulara yol aabildikleri takdirde
kendi dncesiyle uyumlu olduunu kabul eder. Herhangi bir kavram
soyut anlamnda mutlak doru olarak kabul etmedii gibi, zgr iradeyi
de o ekilde ele almaz. Kurtuluun daima mmkn grnd ve her za-
william james 431

man bir eyleri dzeltebileceimize dair inancmz ve irademiz olduunu


dndmz bir dnya, zorunlu bir tasanmn zorunlu ve imkansz so
nular olan bir dnyadan daha iyidir. Ama asl ele ald ltlrden bi
ri yine saf deneyim dnyasnn oulculuuna alan bir yenilik dnce
sidir. Yeniliklere ve deiikliklere ak bir deneyim dnyasnda zgr ira
de iyiletirici bir rol oynar ve ahlaki yarglarmzn ve yaantmzn geli
mesine katkda bulunur. Bize daha ok yaama ve dzeltme imkan sa
layan bir ahlaki yarg dierlerinden daha iyi ve daha dorudur. Ama bu
konuda erdemli yaamak gibi kesin dorular aramak bouna bir abadr.
nk hayatmz her zaman zlmesi gereken bir problemdir ve byle
problemlerle doludur, hep de byle kalacaktr. Bu yzden de hayatmz
daki sorunlar daima yeniliklere ak ve aamal bir ekilde zlebilir (Bo
utroux, 1912: 113), kesin, deimeyen ve mutlak bir zm yoktur. Er
demli yaama ya da baka herhangi bir ilke, bizim yaantmz bizden ok
daha yksekte olan bir eye adadmz dncesine yol aar (Boutroux,
1912: 113). Bu trden ilkeler aramak James'in deneyimciliine terstir, n
k onunkinde sabit belirlemeler yapmaktansa hayattaki her yenilii kar
layabilmek gibi bir ama vardr. James'in deneyimcilik vurgusu, eitim
konusunda sylediklerinde de gzlemlenebilir.

EGTM ANLAYII
Bugne kadar stnl kabul edilen soyut dnceyi yerinden etmeye
alan James iin, felsefe daima hayatmzdaki somut problemlere bala
nabilecek bir disiplin olmaldr. Eitim anlay da bu konuyla yakndan
ilikilidir. Eitim alannda da teorik geliim kadar pratik ve yaamsal al
kanlklar konusunda geliimin de nemli olduunu dnr.
James'e gre, bilin aknn ve genel olarak insann, bilmeye ve ey
lemeye meyletmek gibi iki temel amac vardr (James, 1899: 22). Ama bil
me ve rasyonel taraf, Platon ve Aristoteles etkisiyle an bir stnlk ka
zanmtr (James, 1899: 23). Bunun evrim dncesiyle de bir ilikisi var
dr. nk insann daha aa bir hayvansal biimden, rasyonalitesini ge
litiren canl ve daha stn bir varlk haline geldii dnlr. Sonu ola
rak, insann pratik yaants, felsefeciler tarafndan daha nemsiz grlp
dikkat edilmezken, rasyonel tarafnn biriciklii ve nasl alt tek konu
haline gelmitir. Ama James'e gre pratik tarafmz ve daha ncekiler ta
rafndan yanltc olarak grlen duyulanmzla algladmz deneyim
432 beinci blm

dnyas daha temeldir. Bunlarla birlikte gelien bilisel etkinliklerden da


ha nemsiz deildir Oames, 1899: 25). Bu iddiasn temellendirmek iin
eitli sebepler ne srer.
lk olarak, hem hayvan hem de insan psikolojilerinin benzer biim
de srekli olduundan bahseder. Bylelikle aralarnda stnlk asn
dan temel bir ayrm gzlemleyemeyeceimizi belirtir. Daha sonra dn
sel hayatmzn beyinsel etkinliklerimizle paralel ilerlediini ve beraber
gelitiini iddia eder. Beynin de pratik yaantda karlalanlarla beraber
baz etkinlikleri gelitirdiini syler. Ayrca beynin etkinlikleri dorudan
etik, metafizik gibi entelektel ve soyut alanlarla ilikili deildir, daha ok
pratik kkenlidir. Daha soyut olanlarn arkasnda da pratik hedeflerin yer
ald grlebilir. Son olarak beynin pratik gibi grnmeyen etkinlikleri
de evreye uyum salama erevesinde, geliir Oames, 1899: 25-27). B
tn beyinsel etkinliklerimiz pratik bir ama erevesinde, hep bir soruna
zm bulmay ve bir eylere uyum salamay amalar. Bu ekilde bir
pratik hedef bizim kaderimizdir ve temel etkinliimizdir Oames, 1899:
27). Bu balamda James, eitim konusunda ocuklarn ncelikle pratik
alkanlklar ve yaantlarnn gelitiini kabul etmemiz gerektiini vur
gular. Ona gre, davran en geni anlamda kabul etmeli ve eitli davra
nlarn geliiminin eitimde nemli bir nokta olduunu belirtmeliyiz.
renciler belli davranlara tepki vererek geliir. Bu tepkileri snrlandr
mak ya da olumsuz olanlar elemeye almaktansa bunlarn motor geli
imleri iin nemli olduunu kabul etmeliyiz Oames, 1899: 28).
Bu balamda James'e gre eitimde ama, insann sosyal ve fizik
sel hayatyla uyumunu salayacak davran biimlerini gelitirme olmal
dr. Eitimsiz bir kii, bu tr alkanlklar edinmemi ve belli durumlara
nasl karlk vereceini bilemeyen birisidir. Eitim, belli davran biim
leri, alkanlklar ve eilimlerin gelitirildii bir organizasyondur Oames,
1899: 29). Ancak bu, hibir tepkiyle karlanmadan rencilerin belli dav
ran biimlerini ezberlemesi eklinde anlalmamaldr. Herhangi bir e
yin anlalmas ve edinilmesi iin ncelikle bir tepki gereklidir. James'in
tepkiden kast pragmatizmde ve radikal deneyimcilikte savunduu
renme ve bilgi teorileriyle uyumludur. yle ki pragmatizmde yeni bir
bilginin eskilerle uyum salamasnn nemli olduunu ve bu uyumun
gereklik ve doruluk kavrammzda belirleyici olduunu sylemitir.
Eitim konusunda da her yeni edinilen bilginin eski bildiklerimizle uyu
munun yeni bilginin edinilmesi ve yerlemesinde nemli olduunu sy-
william james 433

ler. James'e gre, rencinin herhangi bir eyi derste tekrarlamas ok an


laml deildir. Onu bilgi haline getirebilmesi iin, nceki bildikleriyle bir
letirip hafzasnda bir yer vermesi gerekir. Yeni renilen eyin edinilme
si iin rencideki motor yeteneklerin gelimesi gereklidir. Szel olarak
bir eyi belirtmesi ve doru sylemesi yeterli deildir ijames, 1899: 34).
James iin, her insanda kendiliinden bir merak ve bilgi edinme ka
pasitesi vardr ve bu durum insann pratik yaanhsyla balantldr. Bil
gi edinmede pratiin rolne nem veren James iin retmenlik sanat in
sann kendinde zaten bulunan bu bilgi edinme ve tepki verme kapasitesi
ni gelitirmeyi hedeflemelidir ijames, 1899: 38-39). Bu kapasite rendik
lerimiz arasnda bir yaknlk kurma ve birbirine balama yeteneiyle ba
lantldr. James'e gre, korku, merak ya da sevme gibi tepkiler bizde za
ten vardr ijames, 1899: 45-46). renme srecinde yeni karlalan ey
lerde bunlar devreye girer. Daha nce edindiimiz eylerle aralarnda bir
balanh kurulur ve bu tepki yntemleriyle birlikte yeni bir eyi ediniriz.
Byle bir yaklam hem soyut dnme hem de herhangi bir kavramsal
ilikilenme gerektirmeyen en basit motor hareketlerimizde vardr. Her
hangi bir bilgiyi kendimize mal edinirken gelitirilen bu tepkiler, bir e
yin bizim iin anlaml olmas ve bilgi haline gelmesinde itici glerdir. Ja
mes'e gre aniden bir eyin duyulup, snfta tekrar edilip renilmesi
mmkn deildir. Yeni renilen eyin hafzamzda daha nceden yerle
mi bilgilerle balant kurulup aralarnda yaknlk kurulmadan edinilme
si mmkn deildir. Bu anlamda herhangi bir eyin snfta tekrarlanmas
ya da kada dklmesi yeterli deildir.
Sonu olarak, James iin eitim kiinin belli alkanlklarn gelitir
meyi hedefler. Bu gelitirme bilimin getirdii yeniliklere gre dzenlenir.
Eitim srecinde edinilen her ey belli bir alkanl gelitirmek iin mo
tive edici bir etki salar ve bizi bir eylem iin tetikler. (Boutroux 1912: 109)
Pek ok alkanlmz ve renmek iin tepki verme biimimiz olduu
nu dnen James'e gre, renci belli eyleri ezberden bilmek zorunda
olan kii yerine belli bilme biimlerini ve alkanlklarn gelitirebilen ki
i olarak grlmelidir. James eitimde bireyi salt bir otomat olarak gr
mez, bu otomata bir "plastiklik ve mkemmellik gc" (Boutroux 1912:
109) vermeyi hedefler. Ona gre, bireyde gizil kuvvetler vardr ve eitim
de onlar nasl harekete geireceimiz nemlidir. Genel olarak eitim an
lay, pragmatizm ve radikal deneyimcilik grleriyle uyumludur. De
neyime vurgu yaplmas, renimde pratie yaplar vurguyla balantl-
434 benc blm

dr. renilen her eyin daha nceki bilgilerle baland srece anlam
kazanmas iddias da, renmede ilevselliin roln vurgulayarak prag
matizmle olan ilikisini aa karr.

NAN VE DN

James inan konusunu, hem rasyonalite, hem ahlak hem de deneyim a


sndan neminden bahsederek ele alr. Sezgisellik ve inancn rasyonellii
miz zerinde nemli bir etkisi olduunu iddia eder. nanma ve din konu
sundaki iddialarnda da pragmatist yntemin etkisi byktr.
"nanma stenci" ("The Will to Believe") makalesinde inancn te
mellendirilmesini amaladn ve dini konularda bir eilime inanma
hakkn savunduunu syler (James, 1897: 1 ). Bu konudaki dnceleri,
daha nce de belirttii rasyonel ya da entelektel yetinin insann tm his
siyatndan ve istencinden bamszm gibi gsterilmesine itiraz etmesiy
le ilgilidir. Entelektel bak asnn inancn etkisinin olmad ve duygu
sal tercihlerin yok olduu bir alanm gibi dnlmesine kar kar (Ja
mes, 1897: 9-10). nan meselesini sadece din konusuyla ilgili olarak deil,
daha geni bir alana da uygulayarak inceler. nan bilgimizin ve hayah
mzn her alannda etkilidir. Ahlaki konularda duyusal kant yeterli deil
dir, her zaman inancmz devreye girer. Hatta bilim bile, duyusal verilerin
okluu durumunda bir seim yapmak durumunda kalrsa inanca bavu
rur (James, 1897: 22). Bilim adamlarn tercihlerinde de hangi teoriye inan
dklar etkilidir. Ksacas, James'e gre, toplum iinde gerekleen btn
olaylar ve btn oluumlar da tutkuyla balanlan inanlarn sonucudur
(James, 1897: 24). Her ne kadar dine inanma hakkn savunduunu syle
se de, James iin temel olan teki dnyaya deil bu dnyaya inanmadr
(Lapoujade, 2009: 120). nanmay din, bilim gibi her alanda temel bir l
t olarak ele ald iin daha ok inancn bu dnyadaki sonularyla ilgi
lenir. Dini inan da inanma biimlerinden biridir. Tanrtanmaz inancn
rneklerini ve hatta akta, sanatta inanma biimlerini de dini inanla bir
tutar (James, 1902: 225). Dolaysyla din tanm da aslnda laik ve ateist
olarak yorumlanabilir (Lapoujade, 2009: 121 ), nk bir kiinin dini Ja
mes iin, bir insann kendisi iin nemli olan canl bir hipotez gibidir, di
erleri iin anlaml olmasa da kii kendi deneyimleriyle bu hipoteze ina
nr (James, 1992: 177). Byle bir tutum, insana deneyimlerinde nn aa
bilecek ve onu ayakta tutabilecek bir yaklam kazandrabilir.
william james 435

James, dini inan meselesini de bir seenek olarak deerlendirir.


Pragmatik ynteme uygun olarak inanmann bize neler kazandrp neler
kaybettireceine bakmak ister. Dinin temelde iki iddias olduunu d
nr. Birincisi, en iyi ve en mkemmel eylerin, ebedi ve son sz syleye
cek eyler olduudur Oames, 1897: 25). kincisi ise, bu ilk iddiaya inanma
nn bizim iin daha iyi olduudur ames, 1897: 26). ncelikle dinin haya
tmz iin nemli bir seenek olduunu syler. Eer dinin iddialar do
ruysa iyi olan kazanrz, yanlsa kaybederiz. yilik sz konusu olduun
da, din nemli sonulan olan bir iddiadr. Bu iddialar kesinleinceye ka
dar beklemek anlaml deildir. nanl olduumuz durumda iyi olan el
de etmi oluruz, dinin iddialarn yanl kabul ettiimizde ise, sadece
inanmamay tercih etmi oluruz Oames, 1897: 26). James, burada ebedi bir
ey olsa da, olmasa da inancn getirecei iyilik dncesinin mantksal
olarak olumlu sonular getirebileceini ve dine de byle bir tercih asn
dan bakldnda olumlu sonular getirebilecek bir ey olarak bakabilece
imizi sylyor.
Dier bir kitab Dini Deneyimin eitlilikleri'nde (The Varieties of Reli
gious Experience) ise insan doasn incelerken dini deneyimin nemli bir
yer tuttuunu syler. Bu kitapta asl ele ald, insanlarn herhangi bir iba
det ya da inan ilikisinde hissettikleri ve bunun varolusal etkileridir. n
sanlar kutsal olduunu dndkleri bir eyle ilikiye girdiklerinde ne
hissederler ve nasl davranrlar sorusuna yant aramak istediini belirtir
Oames, 1902: 31). Dier psikolojik ve tbbi aklamalarn aksine, insanla
rn ruhsal salyla ilgili iki temel ruh halinden bahseder. Dini inancn
salkl dnen biri iin (healthy mindedness) ve hasta bir ruh (the sick
soul) iin ne ifade ettiini sorgular. Salkl dnen biri iin dini inan,
hayatn iyiliine dair bir inanc da beraberinde getirir Oames, 1897: 79).
Salkl dnen biri istemsiz olabilir ama genelde ne isterse onu eyleme
ye yatkndr. evresindeki olaylara ve hayata kar olumlu bir bak as
na sahiptir. Bunlara rnek olarak James, ktl tanmayan ve dnyada
ktlk olduuna inanmayan bir akm gsterir. Byle insanlara tarihin
her dneminde rastlanabilineceini ve bu insanlarn dininin kutsal olan
la birlemi olduunu syler Oames, 1902: 78). Ama hasta ruh, her olayda
bir ktlk arar Oames, 1902: 163) ve daima depresif olmaya yatkndr. Ja
mes bu tr ruh haline dini deneyimin olumlu etkileri olacan syler.
Ama en salkl olann, iki tr ruh halini de tayp, hastalkl olan taraf
kurtarmaya yatkn olmak olarak tanmlar. Genel olarak dini deneyimin ve
436 beinci blm

kutsal olana yaknlk dncesinin ruh sal iin olumlu etkileri olabi
leceini savunur. Dnyann dini aklanmasnn, insanlarn hayatlarnn
daha derin bir aklamas olduuna inanmalarn salayacan dnr.
Kutsallk ya da kutsal olana yakn olma dncesinin hayahmza anlam
katarak bize ruhsal ynden bir rahatlama salayacan dile. getirir.32 So
nu olarak, James'e gre, pratik sonulan asndan dini deneyimi ya da
dini inanc olumsuzlamak ok yararl bir tavr deildir ve bu konu da in
celeme yaplmadan insan doas tam olarak anlalamaz. Aynca inan ko
nusu hayatmzn her alannda etkili olduu ve din dndaki alanlarda da
neminin gz ard edilmemesi gerektii vurgusunu yapar.

JAMES DNCESNN SYAS VE TOPLUMSAL UZANIMLARI


James, siyasi grne ya da toplumsal konulara dair dorudan bir ey
sylemez. Ancak onun dncesini genel olarak Amerikan pragmatik d
ncesi ile balantl bir Amerikan emperyalist ideolojisinin savunucusu
olarak yorumlayanlar vardr.33 Bu gr yaygn olsa da, tam tersi iddia
lar da sz konusudur. Pragmatizmin faydaolk ve yarar vurgusunun in
san deneyimindeki eitlilie, uzlamaola ve bu anlamda toplumsall
a iaret ettiini iddia edip bu vurgunun sadece yarar zerinden aklan
masnn yetersiz olduunu ne srenler de az sayda deildir.34

32 Bu konu iin Ellen Kappy Suckiel'in Cennet Savunucusu Wil/iam /ames'in Din Felsefesi kitab
nemli bir kaynaktr.
33 Harry K. Wells, Emperyalizmin Felsefesi Pragmatizm kitabnda, pragmatizmin kapitalizmin em
peryalist aamasnda Amerikan sermaye snfnn ibitirici felsefesi durumuna geldiini ve
pragmatist yntemin yko rneklerinden birinin William James'in psikoloji ve felsefedeki
tavr olarak gsterilebileceini syler.
34 David Lapoujade William /ames, Deneyimcilik ve Pragmatizm (William /ames, Ampirizm ve Prag
matizm) kitabnda, James'in felsefesinin kesinlikle bir toplumsal boyut tadn (bkz s. 141)
ve hatta James'in rkla ve lince kar Venezuela krizi ve Filipinler meselesinde anti-emper
yalist eylemlerin banda yer aldn belirtir. Aynca Kennan Ferguson William /ames: ogul
cu Bir Evrende Siyaset (William /ames: Politics in /he Pluriverse) kitabnda James'in pragmatizm
den ziyade oulculuk teorisiyle hatrlanmas gerektiini ve bu teorinin de sadece liberalizm
ve emperyalizme hizmet etmediini, byle bir balantnn aceleyle kurulup yeterince ince
lenmediini, yeniden gzden geirilmesi gerektiini ve James'in dncesinde asl vurgunun
oulculuun farkllklara kar hogrs olmas gerektiini iddia eder. te yandan Willi
am E. Walling Sosyalizmin Daha Geni Boyutlar (The l.Arger Aspec/s of Socialism) kitabnda, Ja
mes'in "Savan Ahl4ki Edeeri" ("The Moral Equivalent of War") makalesinden yola ka
rak James'in yaklamnn militarizm ve sosyalist ideolojilerdeki "devlet sosyalizmi" anlay
yla ilikisini inceler. James'in dncesinin siyaset ve toplumsal konular balamnda ince
lendii dier eserler arasnda George Cotkin'in Wil/iam /ames: Kamusal Filozof (William /ames:
Public Phi/osopher) ve Joshua Miller'n Demokratik Yaradl: William /ames'in Meru iyeli (Democ
ratic Temperamenl: The Legacy of William /ames) kitaplan da nemlidir.
william james 437

James'in teorisinde znelci ve perspektivist yaklamn ar bast


yaygn bir grtr (Suckiel, 2003: 15). Bununla balantl olarak ar ba
san znelliin herhangi bir doruya yer brakmad ve dorunun tek l
tnn ie yararlk olduu ne srlerek bu teori emperyalist ve yayl
mac ideolojiyle badatrlr. Ancak konu tartmaldr ve James bu nok
tada kendi dncesinin "iine yarayan doru kabul et" gibi bir ideoloji
olarak ne srlmesinden kanr, aksine bu dnce biimini daha ok
insanlarn deneyimleri ierisinde nasl dnp hareket ettiine dair bir
inceleme abas olarak gstermeye alr. Pragmatizme, "eski dnme
biimlerinin yeni bir ismi" demesinin sebebi de bu olarak gsterilebilir.
yle ki bu teoriyle James, zaten kullandmz ve birok dnrn de
zaman zaman bavurduu bir yntemi anlatmak istediini belirtir.35 Ay
n zamanda kendini "popler felsefeci" olarak tanmlamas da herhangi
bir mutlak doruluk teorisi ve felsefi ideolojidense deneyime dayanan
bir yaklam benimsediini gstermeye alr. Burada James'in yakla
mndan herhangi bir ey iddia edilmeden, sadece bir yntemsel tavrn m
karlmas gerektii sorusu nem kazanr. Pragmatik yntemin belli bir
ideolojiye balanp balanmayaca konusu yukarda da bahsedildii gi
bi tartmal bir konudur. Ancak yaygn olarak kabul edilen gr, bu
yntemin mutlak bir "ie yararlk" ideolojisi olmasndan ziyade, oul
culuk dncesiyle balantl olduudur.36 te yandan James, hmanizm
vurgusuyla birlikte, doru olarak kabul ettiklerimizin, gemi deneyimle
rimizden ve hatta atalarmzn deneyimlerinden etkilendiini kabul eder.
Bu noktada da insan deneyimine dair doru olarak kullanlabilecek bir il
ke ne srmektense, dorularmz zerinde etkili olabilecek toplumsal ve
sosyal koullara vurgu yapp bunlarn incelenmesini istemektedir. Bu an
lamda James'in herhangi bir toplumsallkla ilikisi olmad ya da doru
dan emperyalizmin savunucusu bir ideolojiyi dile getirdii gibi iddialan
kabul etmeyen dnrler -Ferguson, Lapoujade-, James'in genel olarak
syledikleriyle emperyalizme gei arasnda hzl ve yetersiz bir gei ol
duu iddiasndadrlar. nk James'in dncesinden, "artlar ve koul
lar her ne olursa olsun her zaman bize en ok fayda salayan ey doru
dur" ilkesinin dorudan karlmas mmkn gzkmemektedir. Asl

35 Pragmatizm kitabnda buna dair rnekler sk sk tekrarlanr. Bu yaznn nceki blmlerinde


bu rneklerden bahsedilmitir.
36 Ferguson Wil/ian /ames: ogulcu Bir Evrende Siyaset (William /ames: Politics in the Pluriverse) ki
tabnda bu konuda James'in pragmatizminin klasik pragmatistlerden ayrlmas gerektiini,
hatta bir pragmatistten ziyade bir oulcu olarak hatrlanmas gereklii grn vurgular.
438 besnci blm

yapmak istedii, dorularn olumasnda ve idelerde meydana gelmesin


de etkili olan eyleri inceleyerek ya da bunlar vurgulayarak mutlak bir
doru ya da mutlak bir ideoloji iddiasnn yanlln ve hayattan kopuk
luunu gstermektir. Toplumsal adan bakldnda ise bu yaklam da
ha ok oulculuk teorisiyle balanhlandnlr.
David Lapoudje, pragmatizmin "liberalizmin ya da i adamlarnn
felsefesi" olmadn, ancak "iinde ticari ilikilerin de olduu bu dnya
ya inanmak zorunda olan sradan insann felsefesi" olabileceini syler
(Lapoujade, 2009: 159). James, bu dnyaya inanmann nemini ve umut
suzluun yaanhmz iin ok anlaml olmad dncesini srekli vur
gular. nan krizi ve mitsizlik amzn nemli sorunlarndan biridir.
Lapoujade James'in ilevselciliinin bu konuda getirilmi bir zm ola
bilecei ve ayn zamanda "almaya son veren eyi harekete geirebilece
i" iddiasndadr (Lapoujade, 2009: 159). Suckiel de James'in dncesi
nin iyimser ve ahlaki bir felsefe olduu konusunda Lapoujade ile hemfi
kirdir. James'e gre dnya "plastik ve ilenebilir"dir. Byle olduu iin de
"umut ve inanlarmzn gerekleebilecei yerler" vardr. Dncemizin
asl amaa, bizi engellerden kurtarp "ideal ve gayelerimizin gerekleti
rilmesinde en uygun balam salamak"hr. Bu noktada da James bunlar
yapabilecek belli ve makul bir gcmz olduunu ve bu konudaki gre
vimizin ahlaki olduu belirtir (Suckiel, 2003: 15). Sonu olarak James'in
umudu ve bir eyleri deitirme gcn daima savunduu kabul edilir.
Daha nce bahsedilen inan vurgusu da James iin br dnyadan ok bu
dnyayla ve bu dnyada yapabileceklerimizle ilikilidir.

SONU YERNE
James'e gre pragmatizm, felsefi teorilerin ortasnda yer alr ve aralarn
daki farklar deneyimsel kkenlerine dayanarak zmlememizi salar.
Yeni bir iddia olmaktansa eski dnme biimlerinin yeni bir ismidir ve
zaten insanlar tarafndan kullanlmaktadr. Temel olarak insann dn
me biimi pragmatizme uygun olarak sorunlar amaya ve karsna kan
karmakl zp rahatlamaya yatkndr. Bu dnme biiminde kav
ramlar ve soyut teoriler takldmz yerlerde bavurulan eylerdir. Pratik
olarak kullanlr ve zaman iinde deiirler. Bununla balanhl olarak ide
lerimiz, teorilerimiz, bildiklerimiz ve dorularmz deneyim iindeki de
iikliklere tabidir. nk insan dncesi ve deneyimleri birlikte geliir
william james 439

ve srekli herhangi bir sorunla karlahnda soyut bir dinlenme yerin


de rahatlayp daha sonraki bir aamaya gemeye eilimlidir.
James'in saf deneyime dayanan gereklik anlaynda madde ve
dnce tzsel olarak bir farkllk tamaz. Bunlar ayn deneyim paras
nn farkl iki adan deerlendirilmesidir. Deneyim farkl ilikilere bal
olarak nesnel ve znel nitelikler kazanr. Bu nitelikler ounluk.la bizim
soyut bir kavrama ihtiya duyduumuzda biimlenir. Yoksa, deneyim
kendi ierisinde herhangi bir soyut kavrama ihtiya duymayan bir ger
eklie sahiptir. Saf deneyim James'e gre, hayaln herhangi bir kavram
la ilikili olmayan dolaymsz akdr.
Felsefe, hayatn bu dolaymsz akn yanstabilmeli ve pratik ya
antmzdan tamamen bamsz bir alanm gibi kabul edilmemelidir.
James, Platon ve Aristoteles'ten beri gelen inancn soyut ve rasyonel tara
fnn ne karlp yceltilmesi tavrna kar kar. Pratik hayahmzn ve
eylemlerimizin daha temelde olduunu iddia eder. Bilginin de doru bir
uslamlamayla ulalacak soyut bir gereklikle bir ilikisi olmadn ancak
saf deneyim ierisinde, deneyim dnyasyla bir yaknlk kurmamza ba
l olduunu syler. Ona gre, herkes bu dnyada kendini evinde hisset
mek ister. Bu dnyayla bir yaknlk ve itenlik kurduumuz durumlarda
da bu dnyaya dair bir eyler biliriz. James, byle bir teori ierisinde ob
jektif referansa ve herkes tarafndan bilinebilecek ortak bir eye yer olma
yaca eletirilerine kar da radikal deneyimcilii savunmutur. Ona g
re, eer btn ilikilerin deneyimden geldiini ve deneyimdeki dier ol
gular ve eyler gibi gerek olduunu kabul edersek, radikal deneyimcili
in bu tr sorunlara yol amayacan kavram oluruz.
James'e gre, deneyim gerekliini tam olarak yanstabilecek bir
felsefe iin deneyimcilik radikalletirilmelidir. Deneyimi aan, deneyim
den gelmeyen ve deneyimlenemeyecek olan hibir ey gerek olarak ka
bul edilmemelidir. Deneyimlerimiz arasnda nemli bir yeri olan ilikiler
de aynen deneyimden geldikleri gibi kabul edilmeli ve gerekliklerinin
deneyime dayand unutulmamaldr. Pragmatizm ve radikal deneyim
cilik asndan bakldnda felsefenin baz soyut tarhmalarndan kurtu
labiliriz. Pragmatizm bu trden tartmalar konusunda iki seenekten bi
rini semek zorunda kaldmzda birinden birinin tercih edilmesi duru
munda pratikte nelerin deieceine ve bu deiikliin ne anlama geldi
ine bakarak karar verir. Btn teorilerin deneyimsel sonularna dair bir
deerlendirme yapar.
440 beinci blm

Kendi dneminde en ok Darwinizm'den etkilenen James iin i


levselcilik psikolojide nemli bir yaklamdr. Beynin btn etkinliklerini
de ilevlerine gre aklayan James iin sabit, dnen, dnceye yn
veren ve kural koyan bir beyin yoktur ve imdiye kadar hibir teori by
le bir eyi ispatlayamamhr. Beynin ilevleri dnce ak ierisinde in
celenebilir. Srekli ve her zaman deiime tabi bir dnce akmz var
dr. Dnce akmz uyaran ve onun tarafndan seilen 1her ey gerek
tir. Dnce, yeni karlat bir eyi kabul ederken ve kendine mal edi
nirken kendi tesinde hibir yere bavurmaz. Kendi kendine karar verir.
Bu ak ierisinde tamamen ruhsal bir kontrol noktas yoktur. Dnce
ak ayn zamanda d dnyann da gerekliidir. Hem d dnya hem de
bizim gerekliimiz bu ak ierisinde birbirine karr.
James, benzer bir ekilde deneyim ak ierisinde de bilincin varl
na bir yer vermez. Ona gre bilin tzsel bir varlk olarak var olmaz. Bil
me ilevini akladmz takdirde onun varln da aklam oluruz. Bil
me ilevi deneyim ierisindeki ilikilerle aklanr. Farkl ilikilenme bi
imleri, deneyimin srekli deien doasnda ayn deneyim parasnn
bir tarafn znel bir tarafn nesnel yapar.
Her ne kadar bilincin varln tz olarak reddetse de bu durum, Ja
mes'in insan bilme ve bu dnyay yorumlama konusunda tamamen pa
sif bir otomat olarak grdn gstermez. Bilgide ve gereklik konu
sunda znel katknn nemini vurgular. nsan aktif, seen ve setikleriy
le var olan ahlaki bir varlk olarak grr. ansa ya da zgr iradeye hi
yer brakmayan belirlenimcilie kardr. Ona gre, ahlaki seimlerimizde
deneyimin getirdikleri ve bizim bunlara gre seimlerimiz nemlidir.
Ama bu konuda genel geer bir ilkeye kardr. Btn hayahnuzn amac
n belirleyecek ve insann kendinden stn grd bir kavrama kendini
adamasn art koan teorilere de itiraz eder. Ona gre, ahlak konusunda
iddial olabilecek bir sylem, deneyim alannn srekli gelitiini gz
nnde bulundurmal ve hayahn sonsuza dek zlemeyecek ama aa
mal olarak zlebilecek sorunlardan olutuunu kabul etmelidir. j
Kendini felsefenin ok farkl, soyut ve stn bir alan olduunu sa
vunan byk dnrlerden ayran James, yapt felsefeyi popler bir
felsefe olarak tanmlar. Popler bir felsefeci olarak deneyimi olduu gibi
kabul edebildiini ve onu anlamak iin st bir soyutlamaya gerek duyma
dn belirtir. Bugne kadar yaplan felsefedense, radikal deneyimciliin
yaklamnn hayahmzn gerekliini ve deneyim alanndaki deiiklik
leri karlayabilmek iin daha geerli bir teori olduunu iddia eder.
Kaynaka

Aaron Richard, ]ohn Locke, Oxford: Oxford University Press, 1937.


Aristotle, Metaphysics, eviren: Arthur Madigan, Oxford: Clarendon Press,
1997.
Ayer, A, The Origins of Pragmatism, San Francisco: Freeman, Cooper, 1968.
Bennett, Jonathan, Learning from Six Philosophers, Oxford: Clarendon Press,
2001.
---- ,. Locke, Berkeley, J..fume, the Central Themes, Oxford: Clarendon
Press, 1971.
Berkeley, eorge, Of the Principles of Human Knowledge, editr: Colin M.
Turbayne, New York Liberal Arts Publications, 1957.
Bode, Boyd Henri, "Cognitive Experience and Its Object", ]ournal of
Philosophy, Psychology and Scientiftc Methods iinde, 1905, Kasm, cilt
il, no. 25: 658-663.
---- ,. "Some Recent Definitions of Consciousness", Psychological Review
iinde, 1908, Mays: 255-164.
----,. "Pure Experience and the Extemal World", ]ournal of Philosophy,
Psychology and Scientiftc Methods iinde, 1905, Mart, cilt 2, no. 5: 128-
133.
Boutroux Emile, William /ames, Kessinger Publications, 2007.
Brotherston, Bruce, "The Empirical Method in Philosophy", The ]ournal of
Philosophy iinde, 1933, Austos, cilt 30, no. 17: 449-458.
Browning, Don S., Pluralism and Personality: William ]ames and Some
Contemporary Cultures of PSychology, U.S.A.: Bucknell University
Press, 1981.
Cotkin George, William /ames, Public Philosopher, USA: University of Illionis
Press, 1994.
Descartes Rene, Meditations on First Philosophy, New York: Bobbs-Merrill
Company, 1960.
Descombes Vincent, Modern French Philosophy, eviren: L. Scott-Fox ve J. M.
Harding, Cambridge, New York: Cambridge University Press,
1980.
442 beinci blm

Ferguson Kennan, William /ames: Politics in the Pluriverse, Rowman &


Littlefield Publications, 2007.
Forsyth, T, M, "The Conception of Experience in its Relation to the
Development of English Philosophy", Mind iinde, 1904, Temmuz,
cilt 13, no 51: 394-409.
Gavin William Joseph, William /ames and the Reinstatement of the Vague,
Philadelphia: Temple University Press, 1992.
Hobhouse, L. T., Theory of Knowledge a Contribution to Some Problems of Logic
and Metaphysics, New York: AMS Publications, 1970.
James, William, Principles of Psychology, Cambridge MA: Harvard University
Press, 1981, orijinal yayn tarihi: 1890.
----,. Essays in Radical Empiricism, Lincoln: Nebraska University Press,

1996, orijinal yayn tarihi: 1912.


----, Pragmatism and the Four Essays from the Meaning of the Truth, New

York: Meridian Books, 1955, orijinal yayn tarihi: 1902.


----, Some Problems of Philosophy, Cambridge, Mass: Harvard
University Press, 1979.
----, The Meaning of Truth, New York: Longman Green and Co, 1911.

----, The Varieties ofReligious Experience: A Study in Human Nature, New


York: New American Library, 1902.
----,. The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy, (New
York: Dover Publications, 1956, orijinal yayn tarihi: 1898.
----, A Pluralistic Universe, Cambridge: MA: Harvard University Press,
1977, orijinal yayn tarihi: 1909.
----, Manuscript Essays and Notes, Harvard University Press, 1989.
----, "What is an Emotion?", Mind iinde, 1884, Eyll: 188-205.

------..,, "The Sentiment of Rationality", Mind iinde, 1879, Temmuz, cilt

4, no. 15: 317-346.


----, "Remarks on Spencer's Definition of Mind as Correspondence",
ilk yaynlan The /ournal ofSpeculative Philosophy iinde 1878, daha
sonra Essays in Philosophy iinde 1897: 7-22.
---- , Talks to Teachers on Psychology and to Students on Some of Life's
ldeals". New York: Henry Holt, 1899.
William /ames Pragmatism in Focus, editr: Robert Meyers, Routledge, 1992.
Jolley, Nicholas, Locke, His Philosophical Thought, Oxford: Oxford University
Press, 1999.
Kallen Horace M, "James, Bergson and Traditional Metaphysics", Mind
iinde, 1914, Nisan, cilt 23, no 90: 207-239.
william james 443

Kirkham, Richard, Theories of Truth: A Critical lntroduction, Cambridge, Mass:


MiT Publications, 1992.
Kress, ]ili, "Contesting Metaphors and the Discourse of Consciousness in
William James", ]ournal of the History of ldeas iinde, 2000, Nisan, cilt
61, no. 2: 263-283.
Lamberth David, William ]ames and the Metaphysics of Experience, Cambridge,
U. K., New York: Cambrdige University Press, 1999.
Lapoujade David, William /ames Ampirizim ve Pragmatizm, eviren Nusret
Polat, stanbul: Balam Yaynolk, 2009.
Locke, John, An Essay Concerning Human Understanding, New York: Dover
Publications, 1959.
Lovejoy, Arthur, "Pragmatism and Realism", The ]ournal of Philosophy iinde,
1909, Ekim, cilt 6, no 21 : 575-580.
Miller Joshua 1., Democratic Temperament: The Legacy of William ]ames, USA:
University of Press of Kansas, 1997.
Moller, Mark, "James, Perception and Miller-Bode Objections", Transactions of
Charles Peirce Society iinde, 2001, sonbahar, cilt 27, no. 4: 609-626.
Montague, "May a Realist be a Pragmatist?", The /ournal of Philosophy,
Psychology and Scientific Methods iinde, 1909, Austos, cilt 6, no. 17:
460-463.
Perry Ralp Barton, The Thought and Character of William ]ames, Cambridge:
Harvard University Press, 1948.
Pitkin, Walter B., "James and Bergson: Who is Against lntellect?", The /ournal
of Philosophy, Psychalogy and Scientific Methods iinde, 1910, Nisan,
cilt 7, no. : 225-231.
Plato, The Republic, eviren Desmond Lee, Harmondsworth, Middlesex:
Penguin Books, 1988.
---- , Meno, eviren W. H. C. Guthrie, Indianapolis, Bobbs-Merrill,
1971.
----, Parmenides, eviren Smauel Scolnicov, A.B.D.:Kessinger
Publishing Co, 2004.
---- , Theaetetus, eviren Robin W. Waterfield, Penguin Classics, 1987.
Russell, Bertrand, The Problems of Philosophy, New York: Oxford University
Press, 1954).
Suckiel, Ellen Kappy, The Pragmatic Philosophy of William ]ames, Notre Dame,
iN ve London: Notre Dame University Press, 1982.
---- ,. Cennet Savunucusu William ]ames'in Din Felsefesi, eviren Celal
Trer, stanbul: Elis Yaynlan, 2005.
444 beinci blm

Walling English William, The l.Arger Aspects of Socialism, USA: Kessinger


Publishing, 2007.
Wells Harry K., Emperyalizmin Felsefesi Pragmatizm, Hukukta, Tarihte, Psikoloji
de, Egitimde, Ahlakta, Din ve D Politikada Bitiricilik Felsefesi, evi
ren: Tahsin Ylmaz, stanbul: Sorun Yaynlan, 2003.
Wickam Harvey, The Unrealists, /ames, Bergson, Santayana, Einstein, Bertrand
Russell, /oln Dewey, Alexander and Whitehead, Freeport, N. Y. Books
for Libraries Press, 1970.

WILLIAM JAMES N GENEL KAYNAKA

James, William, Principles of Psychology, Cambridge MA : Harvard University


Press, 1981, orijinal yayn tarihi: 1890.
---- , Essays in Radical Empiricism, Lincoln: Nebraska University Press,
1996, orijinal yayn tarihi: 1912.
---- , Pragmatism and the Four Essays from the Meaning of the Truth, New
York: Meridian Books, 1955, orijinal yayn tarihi: 1902.
---- , Some Problems of Philosophy, Cambridge, Mass: Harvard Univer
sity Press, 1979.
---- ,. The Meaning of Truth, New York: Longman Green and Co, 1911.
---- ,. The Varieties ofReligious Experience: A Study in Human Nature, New
York: New American Library, 1902.
---- , The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy, (New
York: Dover Publications, 1956, orijinal yayn tarihi: 1898.
----,. A Pluralistic Universe, Cambridge: MA: Harvard University Press,
1977, orijinal yayn tarihi: 1909.
,. Manuscript Essays and Notes, Harvard University Press, 1989.
----

,. "What is an Emotion?", Mind iinde, 1884, Ekim: 188-205.


----

----,. "The Sentiment of Rationality", Mind iinde, 1879, Temmuz, cilt


4, no. 15: 317-346.
----, Essays in Philosophy, iinde 1897, Cambridge, MA ve Londra:
Harvard University Press, 1978.
----,. The Works of William /ames, MA and London: Harvard University
Press, 1975.
----, William /ames: Writings 1878-1899, New York: Library of America,
1992.
---- , William /ames: Writings 1902-1 910, New York: Library of America,
1987.
william james 445

---- , The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy,


Cambridge, MA and London: Harvard University Press, 1979; oriji
nal basm tarihi: 1897.
,. Talks to Teachers on Psychology and to Students on Some of Life's
----

ldeals", New York: Henry Holt, 1899.


----,. The Letters of William ]ames, editr: Henry James, 8oston: Little
8rown, 1926.
----,. The Correspondence of William ]ames, editr: Ignas K. Skrupskelis
ve Elizabeth M. 8erkeley, Charlottesville and London, University
Press of Virginia, 1992.
Selected Letters of William and Henry ]ames, Charlottesville and London:
University Press of Virginia, 1997.
8arzun, Jacques, A Stroll with William ]ames, New York: Harper and Row, 1983.
8enoist, Jocelyn, "A Phenomenology or Pragmatism?" Pragmatism, Critical
Concepts in Philosophy iinde, cilt 2, editr: Russell 8. Goodman,
Londra ve New York: Routledge, 2005: 89-112.
8ird, Graham, William ]ames (The Arguments of the Philosophers), London:
Routledge and Kegan Paul, 1986.
Boutrox Emile, William ]ames, Michigan: Longmans Green, 1912.
Browning, Don S., Pluralism and Personality: William ]ames and Some
Contemporary Cultures of PSychology, U.S.A.: 8ucknell University
Press, 1981.
Edie, James, William ]ames and Phenomenology, Indianapolis: Indiana
University Press, 1987.
Feinstein, Howard M., Becoming William ]ames, Ithaca, NY: Comell University
Press, 1984.
Floumoy Theodore, The Philosophy of William ]ames, 1917. Michigan: H. Holt,
1917.
Fontinell, Eugene, Sel/, God, and Immortality: A ]amesian Investigation,
Philadelphia: Temple University Press, 1986.
Gale, Richard M., The Divided Self of William ]ames, Cambridge: Cambridge
University Press, 1999.
Girel, Mathias, "Les Angles de l'acte. Usages d'Emerson dans la Philosophie
de William James," Cahier Charles V XXXVII, October, 2004, pp. 207-
245.
Goodman, Russell 8., American Plilosophy and the Romantic Tradition,
Cambridge: Cambridge University Press, 1990, Chapter 3.
446 beinci blm

---- , Wittgenstein and William /ames, Cambridge: Cambridge


University Press, 2002.
---- , "James on the Nonconceptual," Midwest Studies in Philpsophy,
XXVIII, 2004, pp. 137-148.
Lamberth David, William /ames and the Metaphysics of Experience, Cambridge,
U. K., New York: Cambrdige University Press, 1999.
Levinson, Henry 5., The Religious lnvestigations of William /ames, Chapel Hill:
University of North Carolina Press, 1981.
Matthiessen, F. O., The /ames Family, New York: .Knopf, 1947.
McDermott, John, Streams of Experience: Reflections on the History and
Philosophy of American Culture, Amherst: University of
Massachusetts Press, 1986.
Moore, G. E., "William James' 'Pragmatism"', in Philosophical Studies, London:
Routledge and Kegan Paul, 1922, pp. 138.
Myers, Gerald, William /ames: His Life and Thought, New Haven: Yale Univer
sity Press, 1986.
Perry, Ralph Barton, The Thought and Character of William /ames, Boston: Little,
Brown, 1935, 2 vols.
Poirier, Richard, Poetry and Pragmatism, Cambridge, MA: Harvard University
Press, 1992.
Putnam, Hilary, The Many Faces of Realism, La Salle, iL: Open Court, 1987.
----,. (Ruth Anna Putnam ile birlikte), "William James's Ideas," Put
nam, Hilary, Realism with a Human Face iinde, Cambridge, MA:
Harvard University Press, 1990: 217-231.
Putnam, Ruth Anna, The Cambridge Companion to William /ames, Cambridge:
Cambridge University Press, 1997.
Royce Josiah, William /ames: And Other Essays on the Philosophy of Life, Michi
gan: The Macmillan Company, 1911.
Russell, B., The Collected Papers of Bertrand Russell, Vol. 6, London: George Ai
len and Unwin, 1986, pp. 257-306.
Simon, Linda, Genuine Reality: a life of William /ames, New York: Harcourt
Brace, 1998.
Seigfried, Charlene Haddock, William /ames's Radical Reconstruction of
Philosophy, Albany: State University of New York Press, 1990.
william james 447

Shook John R, Amerikan Pragmatizminin ncleri, William /ames, Charles S.


Peirce, ]ohn Dewey, stanbul: niversite Kitabevi, 2003.
Skillen, Anthony, "William James, 'A Certain Blindness' and an Uncertain
Pluralism," in Philosophy and Pluralism, ed. David Archard.
Cambridge: Cambridge University Press, 1996, pp. 33-45.
Sprigge, T. L. S., /ames and Bradley: American Truth and British Reality. Chicago:
Open Court, 1993.
Suckiel, Ellen Kappy, The Pragmatic Philosophy of William /ames, Notre Dame,
iN and Landon: University of Notre Dame Press, 1982.
---- , Heaven's Champion, Notre Dame, iN and Landon: University of
Notre Dame Press, 1996.
Taylor, Charles, Varieties of Religion Today: William /ames Revisited, Cambridge,
MA: Harvard University Press, 2002.
Taylar, Eugene, William /ames on Consciousness beyond the Fringe, Princeton, NJ:
Princeton University Press, 1996.
Trer Celal, William /ames' in Ahlak Anlay, Ankara: Elis Yaynlan, 2005.
Wilshire, Bruce, William /ames and Phenomenology: A Study of "The Principles of
Psychology", New York: AMS Press, 1979.
Friedrich August von HAYEK
(1 899 - 1 992)
lkay YILMAZ

Yaam ve nemli Eserleri

20'nci yzylda liberal ekonomik politikalarn en nde gelen savunucu


larndan ve sosyalizmin en nemli eletirmenlerinden biri olan Avus
turya asll Britanyal iktisat Friedrich August von Hayek, 1899'da Avus
turya-Macaristan mparatorluu'nun bakenti Viyana'da, kkl ve ente
lektel bir ailede dnyaya geldi. Babas, August von Hayek, yan-zaman
l olarak Viyana niversitesi'nde botanik dersleri veren bir hp doktoruy
du. Anne tarafndan dedesi, Franz von Juraschek ise Avusturya statistik
Kurumu'nun bakanln da yapm olan bir iktisat ve anayasa hukuk
usuydu.
Hayek, 1. Dnya Sava'nda Avusturya-Macaristan ordusunda top
u subay olarak talyan cephesinde grev yaph. Savatan sonra Viyana
niversitesi'ne kaydoldu ve 1921'de hukuk, 1923'te ise siyasal ekonomi
dalnda doktora renimini tamamlad. 1924' te liberal grlerinden etki
lendii Ludwig von Mises'n zel seminerlerine kahlmaya balad. Mi
ses'le birlikte 1927'de Avusturya evrimi Aratrma Enstits'n kur
du ve 1931 ylna kadar bu kurumun banda kald. 1929'da Viyana ni
versitesi'nde iktisat dersleri vermeye balad ve ayn yl ilk kitab Geldthe
orie und Konjunkturtheorie [Para Teorisi ve Konjonktr Teorisi] yaynland.
1931 'de Landon School of Economics'te (LSE) daha sonra Prices and
Production [Fiyatlar ve retim] adyla yaynlanacak olan bir dizi konferans
vermek zere ngiltere'ye davet edildi. Konferanslarn ardndan ngilte
re'ye tanarak LSE'de ktisat ve statistik profesr oldu. 1938'de Britan
ya vatanda olan Hayek, 1950'ye kadar LSE'de kald. 1930'lu yllarda
452 altnc blm

Keynes'in devleti-mdahaleci yaklamna kar liberal ekonomi anlay


n savundu. Daha nceki iki kitabnda ve 1939'da yaynlanan Profits, ln
terests and lnvestment [Kirlar, Faizler ve Yatrmlar] adl eserinde, ani para
sal genilemelerin ve bu tr genilemelerin ardndan gelen kredi olanak
larndaki arhlarn, ekonomideki mallarn greli fiyatlarn arptarak
kaynak dalmnda etkinlii bozacan ve srdrlemeyecek bir yahrm
arhna neden olacan belirtti. 1941 tarihli The Pure Theory ofCapital [Ser
mayenin Mutlak Teorisi] adl kitabnda ise kendi sermaye teorisini gelitir
di. Ancak bu kitap dnemin Keynesyen eilimleri nedeniyle ok az dik
kat ekti.
2. Dnya Sava srasnda Britanya' da ekonomik planlama yapl
mas ve i Partisi taraftarlarnn aka savatan sonra da ekonominin
merkezi planlamayla ynetilmesini savunmas, Hayek'i sosyalizmin ve
dier kolektivist sistemlerin tehlikelerine dikkat eken The Road to Serfdom
[Klelik Yolu] adl kitab yazmaya itti. 1944 ylnda yaynlanan bu kitapta
Hayek, sosyalizmle dnemin faist ve Nazi akmlar arasndaki benzerlik
leri vurgulayarak merkezi planlamaya dayal bir kolektivist ekonomik
sistemde bireylerin hak ve zgrlklerinin kanlmaz olarak yok edilece
ini vurgulad. Bu kitabn etkisi Britanya'nn snrlarn ah, ABD'de en
ok satan kitaplar arasna girdi ve pek ok dile evrildi.
Hayek, 2. Dnya Sava'nn ardndan 1947 ylnda, ykselen kolek
tivist-totaliter eilimlere ve akmlara kar kendisi gibi zgr toplum ve
piyasa ekonomisi ideallerini benimseyen, aralarnda Karl Popper, Karl
Polanyi, Milton Friedman, Ludwig von Mises ve George Stigler gibi d
nrlerin de bulunduu st dzey entelektellerle birlikte bir eit libe
ral enternasyonal olan Mont Pelerin Toplulugu'nu kurdu ve 196l'e kadar
bu topluluun bakanln yrtt.
1950'de LSE'den ayrlan Hayek, Amerika'daki Chicago niversite
si'ne Toplumsal Dnce Komitesi yesi ve toplumsal ve moral bilimler
profesr olarak geti. Chicago'da kald dnemde 1960'ta yaynlanan
The Constitution of Liberty [zgrlgn Temel Yaps] adl klasik eserini yaz
d. Klasik liberalizmin temel eserlerinden biri olarak kabul edilen bu ki
tapta, karmak bir toplumun geliebilmesi iin bireysel zgrlklerin,
zgrlk bir dzen iin de hukukun stnl ilkesinin gerekli oldu
unu vurgulad ve hangi tr devlet faaliyetlerinin zgrlkle ve piyasa
ekonomisiyle badaabileceini aklad.
friedrich august von hayek 453

Hayek, 1962'de Amerika'dan ayrld ve 1968'de emekli olana dek


Bab Almanya'daki Freiburg niversitesi'nde iktisat politikas profesr
olarak grev yapb. 1974 ylnda Nobel ktisat dln kazanan Hayek,
bu dln ardndan daha nce 1973'te ilk cildi yaynlanm olan Law, Le
gislation and Liberty [Hukuk, Yasama ve zgrlk] adl almasnn 1976'da
ikinci, 1979' da ise nc cildini tamamlad. Bu eserde hukuk kurallary
h toplumsal dzen arasndaki ilikiyi, sosyal adalet kavramnn nitelii
ni ve zgr bir toplumda uygulanmas gereken siyasal dzeni irdeledi.
Son kitab The Fatal Conceit: The Errors of Socialism [lmcl Kibir:
Sosyalizmin Hatalar] 1988'de yaynland. Bu kitapta, sosyalist dncenin
ortaya kh ilk dnemlerden beri olgusal ve mantksal hatalarla dolu ol
duunu ve bu hatalar nedeniyle reel sosyalizmin 20. yzylda srekli ba
arsz olduunu savundu. nsann iinde yaad dnyay tam olarak
anlayabileceine ve bu dnyay istedii gibi biimlendirebileceine olan
inanc "lmcl kibir" olarak adlandrd.
Friedrich August von Hayek 23 Mart 1992'de 93 yanda Frei
burg'da ld.

Giri

Btn entelektel yaam boyunca zgrl ve zgr bir toplumsal d


zeni savunmu olan Hayek, zgrlk teriminden bireyin, baka insanla
rn ve dolaysyla devletin basksna ve zorlamasna mmkn olduunca
az maruz kalmasn anlamaktadr. Hayek'e gre byle bir ortam, ancak
hukukun stnl ilkesinin geerli olduu yerlerde salanabilir. Kle
lik, tutsaklk ya da bireysel zgrln eitli derecelerde ihlali, sadece
bu durumlara maruz kalan insanlar zerinde naho etkiler yapmakla kal
maz, ayn zamanda bu insanlarn iinde yaadklar toplumlarn geliimi
ni ve dolaysyla genel olarak dier insanlarn karlarn ve potansiyel re
fahlarn da azalbr. Uzun vadede birey, kendi zgrlnn yan sra ve
belki de ondan daha fazla, iinde yaad toplumdaki dier insanlarn
zgr olmalarndan fayda salar. zgrln toplumsal dzen ierisin
de nasl byle bir etki yaphn anlamak iin insan uygarlnn ve toplu
mun nasl bir yapya ve dzene sahip olduunu kavramak gerekir.
Hayek, insan uygarlnn yksek gelimilik ve karmaklk dze
yinin spontane (kendiliinden doan) bir dzene dayanmas sayesinde
mmkn olduunu dnmtr. Spontane dzen, insann kltrel ev-
454 altnc blm

rim srecinde ortaya krnhr ve insanlarn en azndan belli bir dereceye


kadar tutarl ve uyumlu bir kurallar manzumesine uymalar eklinde var
olur. nsanlar, bu kurallarn hepsinin bilinli olarak farknda olmasalar da,
toplumsal alkanlklar ve gelenekleri sayesinde genellikle bunlara uyar
lar. Spontane dzen biiminde evrimleerek gnmze gelmi olan top
lumsal kurumlar, insan eylemlerinin sonucu olmalarna karn, anlan, or
taya kmalarndan nce tasarlam bir akl mevcut deildir. Bu nedenle
spontane dzenler, insan aklnn bilinli olarak tasarlayabilecei btn
organizasyonlardan ve sistemlerden daha yksek bir karmaklk ve ge
limilik dzeyine sahiptir. nsan akl tarafndan tasarlanmamalan, ayn
zamanda belli bir amaca ynelik olmamalar sonucunu da dourur. Spon
tane dzenin kendisinin belli bir amaca ynelik olmamas, kapsad in
sanlarn kendi farkl amalarn izlemelerine olanak salar.
Hayek, piyasa ekonomisinin, spontane bir dzen olarak gelitii
iin insanlar tarafndan tasarlanan merkezi planl ekonomiden ok daha
verimli ve stn olduu fikrindedir. Piyasa ekonomisi, bir yandan mil
yonlarca insan arasnda dalm ok farkl ve eitli bilgileri fiyat sistemi
yoluyla etkin bir ekilde kullanr, dier yandan kendisi belli bir amaca y
nelik olmad iin insanlarn ok farkl ve hatta bazen birbirlerininkiyle
elien amalara sahip olmalarn engellemez.
Piyasalarda arz ve talep tarafndan belirlenen fiyatlar, btn eko
nomik aktrlerin sahip olduk.lan enformasyonun bir eit zetidir. Fiyat
larn oluumunda etkili olan bireylerin kararlarn dayandrdk.lan bu bil
ginin byk bir ksm insanlarn zel konumlarndan dolay sahip olduk
lar yere ve zamana ait olan bilgidir. Bu tr bilgiler doalar gerei ou
zaman bireyler arasnda szl ya da yazl iletiim yoluyla aktarlamazlar.
Bazen de ok ksa bir zaman dilimine ait bilgiler olduk.lan iin, bunlar
bakalarna aktanlsalar bile, aktanldklan anda gemie ait ve cari anda
yararsz bilgi halini alrlar. Byk ksm bu bahsedilen trden, zamana ve
mekana ilikin, milyonlarca insan arasnda dalm olan muazzam ha
cimdeki enformasyonun tamamnn bir akll merkez tarafndan toplan
mas ve deerlendirilmesi mmkn deildir. Piyasa ekonomisi, insanla
rn iktisadi davranlarnn koordinasyonunda fiyat mekanizmasn kul
land iin, kaynaklarn en verimli kullanm alanlarna ynelmelerini ve
retimde mmkn olan en ucuz girdi bileimlerinin kullanlmasn mm
kn klar. Piyasa sistemine mdahale edilip fiyatlar idari kararlarla belir
lendiinde ya da maniple edildiinde, bu yeni "fiyatlar" yurttalarn
friedrich august von hayek 455

tercihlerini deil, yneticilerin tercihlerini yanstacak ve dolaysyla, top


lumda ok sayda insan arasnda dalm olan bilgiyi toparlayp zetle
me fonksiyonunu da yitirmi olacakhr.
Spontane bir dzen olan piyasa ekonomisi bnyesinde faaliyet gs
teren, insanlar tarafndan bilinli olarak tasarlanm ekonomik kurumlar
(rnein firmalar, sendikalar, meslek odalar vb.), ok eitli ve hatta ba
zen birbirleriyle atan amalara sahip olabilirler. Piyasa ekonomisinin
kendisinin bir amac olmamas ve iinde barndrd unsurlara bir ama
lar ve deerler silsilesi dayatmamas, tersine onlarn kendi amalarn ger
ekletirmesine izin vermesi, zgrlk ve ban iinde ibirlii iin uygun
bir ortam oluturur. Piyasada mbadele eden taraflar birbirlerinden ok
farkl amalara ve deerlere sahip olabilmelerine karn mbadeleden
fayda saladklar iin birbirleriyle mbadele etmeye devam ederler.
Hayek, piyasa ekonomisiyle karlatrldnda, merkezi planla
maya dayanan sosyalist ekonomik sistemin daha ilkel ve daha az verimli
olduu kansndadr. Merkezi planl sosyalist ekonomi, spontane bir d
zen olmayp baz insanlarn nce kafalarnda kurguladklar daha sonra
oluturduklar bir sistemdir. Byle kurgulanm sistemlerin karmaklk
(complexity) derecesi, onu kurgulayan insanlarn muhakeme kapasitele
rinin gcyle snrldr ve spontane dzenlerin eritii karmaklk dere
cesine ulamalar mmkn deildir. Nitekim merkezi planl ekonomiler,
ekonomik faaliyetlerin koordinasyonunda hibir zaman piyasa ekonomi
lerindeki gibi, toplumda milyonlarca insan arasnda dalm bulunan ve
ok eitli ve farkl zelliklere sahip olan bilginin tamamn kullanamaz
lar. Merkezi otoritenin toplayp deerlendirebilecei bilgi, ancak insanlar
arasnda kelimelerle ifade edilebilecek trden olan bilgidir. Bu tr bilgi,
piyasa ekonomilerinde arz ve talep tarafndan belirlenen fiyatlarn oluu
munda etkili olan toplam bilgi daarcnn tamam deil, sadece bir alt
kmesidir. Bu nedenden tr sosyalist planl ekonomiler, piyasa ekono
mileriyle karlahrldklarnda daha az bilgi kullanrlar ve performansla
r daha dk kalmaya mahkumdur.
Hayek'in sosyalizmi eletirisindeki bir dier nemli nokta da, sos
yalizmin doas gerei zgrlkle badamayan bir sistem olmasdr. B
tn retim aralarnn mlkiyetinin devlette olduu bir siyasal-ekonomik
sistemde, devleti ynetenlerin elinde muazzam bir iktidar younlamas
olur ve yneticiler toplum zerinde mutlak bir g elde ederler. Ekono
mide kamusal (devlete ait) olmayan hibir alann braklmamas, muhale-
456 altnc blm

fetin hibir ekilde kendini finanse edememesiyle ve yaam alan bulama


masyla sonulanr. Dahas, merkezi planclarn hazrladk.lan plann top
luma emredici bir ekilde dayablmas, bireylerin hangi retim faaliyetle
rinde bulunacak.lan, hangi ilerde alacak.lan ve hatta ne tr mallan ve
hizmetleri tketecekleri konularnda zgr olamamalar anlamna gelir.
Ekonomik faaliyetler dorudan ya da dolayl olarak insan hayatnn dier
veheleriyle de ilikili olduundan, ekonomik alann denetim altna aln
mas, pratikte insann btn hayat zerinde kontrol anlamna gelir. So
nuta devletin merkezi plan, yurttalarn kendi hayatlarna ilikin birey
sel planlar yapmalarn engeller ve yurttalar, ynetici kadronun zerle
rinde istedii ekilde eylemde bulunduu devletin piyonlar konumuna
indirgenirler.
Hayek, yalnzca sosyalizme deil, sosyal adalet fikrine de kar ol
mutur. Sosyal adalet kavramnn aka tanmlanmam, farkl insanlar
ca farkl ekillerde anlalan bir kavram olduunu dnmektedir. Pratik
te, sosyal adalet savunucular, insanlar arasnda piyasa ekonomisinde or
taya kan gelir farkllklarnn ya tamamen ya da ksmen ortadan kald
rlmasn istemektedirler. Hayek'e gre gelir farkllklarnn azaltlmas
amacyla devletin piyasa mekanizmasna mdahalesi, hem ekonomik b
ymeyi yavalatr hem de adil deildir. Her eyden nce serbest piyasa
da ortaya kan gelir farkllklar, bir takm insanlarn bilinli tasanmlan
nn ve amalanrun sonucu deildir; piyasa srecinde kablmclann bece
rilerine, abalarna ve ksmen de anslarna baldr. Dolaysyla insanla
rn gelirlerini yanl ya da adil olmayan bir ekilde datm, sorumlulu
u olan bir otorite yoktur. Bu nedenle ortaya kan sonu (gelir farkllk
lar) gayri adil olarak tanmlanamaz. Piyasa ekonomisinin stn yan, in
sanlarn iktisadi faaliyetlerini srekli olarak tketicilerin deien taleple
rinin karlanmasna yneltebilmesidir. Piyasada tketicilerin zevk ve ter
cihlerinin deimesi sonucunda baz mallara olan talep azaldnda, bu
mallan reten sektrlerde alanlarn gelirlerinin dmesi ya da ilerini
kaybetmeleri mmkndr. Fakat ayn zamanda talebi artan rnleri re
ten sektrlerde gelirler ve istihdam artacakbr. Fiyat deiimleri ve gelir
farkllklar piyasadaki aktrlerin gerekli uyumu yapmalarn salamak
iin elzemdir. Bir takm insanlarn gelirlerinin dmesini engellemek
amacyla devletin fiyatlar etkilemesi ya da bu insanlara devlet btesin
den kaynak aktarmas, piyasadaki bu uyum srecini yavalatr, hatta ta
mamen engelleyebilir. Bunun sonucu da doal olarak ekonominin by-
friedrich august von hayek 457

me hznn yavalamas veya durmas olacakhr. Bununla birlikte, devle


tin, gelirlerin yeniden dabmn stlenmesine kesin olarak kar kan
Hayek'e gre, belli bir ekonomik gelimilik dzeyinde bulunan zgr
toplumlarda devletin istisnasz btn vatandalara belli bir asgari yaam
standardn garanti etmesi savunulabilir. Bu asgari dzey, insann sal
n ve alma kapasitesini srdrebilmesi iin gerekli olan yiyecek, barn
ma ve giysiden oluacak ve mutlak yoksulluun nlenmesini salayacak
hr.
Hayek, sosyalizmin ve sosyal adalet fikrinin poplaritesinin teme
linde, insann ve insann atalarnn Neolitik devrimden nce avc-toplay
c olarak yaad birka milyon yllk dnemde edindii ve genetik yap
snn bir paras haline gelmi olan igdlerin bulunduu kansndadr.
Bu uzun dnemde bir reisin nderliinde on be ila krk kiiden oluan ve
yelerinin her birinin dierleri tarafndan tannd gruplarda yaayan in
sanlarn igdleri, dayanma ve zgecilik (altruizm / dierkamclk) te
melinde biimlenmitir. Buna karn insanlarn, yelerinin sadece ok az
bir ksmn ahsen tand gnmzn piyasalara dayanan "Byk Top
.
lum" unu mmkn klan bu igdler deil, mlkiyet, drstlk, szle
me, mbadele, ticaret, rekabet ve zel hayata ilikin adil davran kural
lardr. gdlere dayanmayan, daha ok geleneklerin ve alkanlklarn
iinde gizlenmi olan ve kuaktan kuaa kltrel yolla aktarlan bu ku
rallar sayesinde insanlar hi tanmadklar, amalan ve niyetleri konusun
da bilgi sahibi olmadklar dier insanlarla bar iinde yaayabilmekte
dirler.

ZGRLK ANLAYII
zgrln Anlam ve Deeri
Hayek'in dnce sisteminde merkezi bir neme sahip olan zgrlk
kavram, bireyin dier bireylerle ve toplumla olan ilikileriyle ilgilidir. Bu
nedenle, insann zgrlk alannn snrlandrlmas ya da geniletilmesi,
dorudan insanlar arasndaki davran kurallarndaki deiikliklerin bir
sonucudur. nsann, dier insanlarn eylemlerinden ve davranlarndan
bamsz olarak maddi ya da fiziksel artlarn deimesi sonucu daha az
ya da daha fazla zgr olmas mmkn deildir. Bir insann ne kadar z
gr olduunu belirleyen ey, hangi maddi ve fiziksel artlar alhnda yaa
d deil, dier insanlarla olan ilikilerini hangi kurallarn belirlediidir.
458 altnc blm

Hayek, zgrl, birey zerinde toplumun dier yelerinin zor


kullanmasnn minimuma indirilmesi eklinde tanmlar. Akbr ki, toplu
halde yaam, bireyin eylemlerinin snrlandrlmasn ve gerekirse bu tr
snrlandrmalarn uygulanabilmesi iin bireyler zerinde toplumun di
er yelerince zor kullanmn gerektirir. Bu nedenle insanlar zerindeki
zor kullanm tamamen ortadan kaldrlamasa da, zgrl yerletir
mek ve korumak iin bu tr zor kullanmalar mmkn olan en dk d
zeye ekilmeye veya insanlar zerinde zor kullanmann zararl etkileri or
tadan kaldrlmaya allmaldr (Hayek, 1960:11-12).
Hayek'in bu zgrlk kavram, insanlarn kendi yneticilerini se
meleri anlamna gelen "siyasal zgrlk" kavramndan farkldr. nsanla
rn kendi istekleriyle bir diktatr i bana getirmeleri rneinde aka
grld gibi, insanlarn kendi yneticilerini seebilmeleri, bizatihi on
larn zgr olduklar anlamna gelmez (Hayek, 1960:13--1 5). Buna karn,
insanlarn kendi yneticilerini semedikleri ama zgr olduklar durum
lar da olasdr. Hukukun stnl kuralna riayet eden zgrlk bir
yabanc lkenin ynetimi altnda yaayan bir halk oluturan bireylerin
zgr olduu sylenebilir. 20'nci yzylda bamszlklarna kavutuktan
sonra pek ok eski Britanya kolonisinde, bireysel zgrlklerin inenmi
olmas ve yerli yneticilerin vatandalar zerinde eski koloni yneticile
rinden daha fazla zor kullanmna gitmi olmas, siyasal zgrlk ve ba
mszln, bireylerin zgrl anlamna gelmediinin kantdr.
Hayek'in zgrlk kavramyla hibir ekilde kartrlmamas ge
reken ve pek ok kafa karklna yol aan bir zgrlk anlay da, z
grl, bir eyi yapabilme iktidar ya da gc olarak gren anlaytr.
zgrl, insann nndeki seeneklerin saysyla ilikilendiren bu an
laya gre, insann maddi ya da fiziksel gc arttka zgrl de artar.
Geliri yksek olan bir kii, geliri dk olan bir dier kiiye gre daha z
grdr; nk geliriyle satn alabilecei mal ve hizmetlerin says daha
fazladr. Hatta bu konuda biraz daha ileriye gidilirse yle sylenebilir:
Zengin bir adamn klesi olarak lks iinde yaayan bir kii, yoksul fakat
azat bir insandan daha zgrdr. Benzer bir ekilde, bir ordu generali
muazzam yetkilere sahip olduu ve nnde ordu kaynaklarn ok eit
li ekilde kullanma seenekleri olduu iin son derece zgrdr. Oysa
Hayek'in bireysel zgrlk anlayna gre, her iki rnekte de zgrlk
sz konusu olamaz. Kle, efendisinin; general ise stlerinin tercihleri do
rultusunda her an planlarn ve eylemlerini deitirmek zorunda kalabi-
friedrich august von hayek 459

lir. Birey, dier insanlarn zor kullanmas ya da zor kullanma tehdidi ne


deniyle kendi planlan yerine bir bakasnn planlarn izlemek zorunda
kalyorsa, zgrl snrlanm demektir. Bu nedenle, bakalarnn zor
kullanma tehdidine maruz olmayan bir ifti ya da oban, yalnzca kle
den deil, generalden de zgrdr (Hayek, 1960:17).
Hayek'in zgrlk anlaynn temel noktas, insann insan zerin
deki zor kullanmnn snrlandrlmas ve mmkn olan en dk sevi
yeye ekilmesi gereidir. Bu tr zor kullanmalar tamamen ortadan kal
drmak mmkn deildir. nk zor kullanm, ancak yine zor kullanma
tehdidiyle ortadan kaldrlabilir. zgr toplumlar, zor kullanma tekelini
devlete vererek ve devletin zor kullanma hakkn snrlandrarak bu soru
nun stesinden gelmilerdir. Devletin zor kullanma tekeli, soyut ve genel
kurallara balanp keyfilikten arndrldnda, bireyler bu kurallar veri
olarak alp kendi tercihleri dorultusunda hayatlarna yn verebilirler ve
kendi planlarn uygulayabilirler (Hayek, 1960:21). Bu nedenle, zgrlk
ortam ancak hukukun stnl ilkesine uyulan yerlerde gerekleebi
lir.
nsanlarn, hukukun stnl ilkesine riayet edilen lkelerde ya
amalar ve zgr olmalar, bizatihi o insanlarn mutlu ve mreffeh ola
caklar anlamna gelmez. zgrlk pek ok zaman sorumluluk gerektirir
ve bazen insann a kalmasna, hatalarnn bedelini ar ekilde demesi
ne, lmcl risklerle kar karya kalmasna neden olabilir. Hatta bazen,
yoksul bir insann orduya alndktan sonra zorunlu ihtiyalarnn devlet
tarafndan karlanmas rneinde olduu gibi, zgrln kaybedilme
si bireyin iinde yaad maddi ve fiziksel artlarda greli bir iyilemeye
neden olabilir. Belki de bu tr nedenlerden dolay, insanlarn byk o
unluu bireysel zgrln deerini yeterince anlayamamhr. Bireysel
zgrlkle ekonomik ve sosyal gvenlik arasnda bir seim yapmak ge
rektiinde, gvenlii zgrle tercih edecek insanlar bulunabilmektedir.
Peki, yleyse zgrl birey ve toplum iin deerli klan ey nedir?
zgrlk, insanlarn farkl eyleri deneyerek ve uygulayarak doal
ve toplumsal evrelerine daha iyi uyum salamalarna imkan verdii iin,
yani bir anlamda uygarln ilerlemesini mmkn kld iin, deerlidir.
Hayek, bu konudaki temel argmann insanlarn greli cahillii olgusu
na dayandrmaktadr. nsanlar iinde yaadklar dnya hakknda ok az
bilgiye sahiptirler. Dahas, bilgi her zaman bireylerin bilgisi olarak mev
cuttur; btn insanlarn tek tek sahip olduklar bilgileri belli bir yerde ve
46o altnc blm

zamanda toplayp deerlendirebilecek olan bir merkezi akl yoktur ve


olamaz. Bilgi, geni anlamda, yani gemiin deneyimleri de dahil olmak
zere insann evresine uyumu iin gerekli olan her ey anlamnda kulla
nlrsa, uygarln ilerlemesiyle bilgi birikimi ayn anlama gelir (Hayek,
1960:26). Bu durumda insanlk ilerledike, yani uygarln ve toplumun
zerine ina edildii bilgi miktar arthka, bir bireyin sahip olduu bilgi
nin, uygarln dayand toplam bilgi birikimine oran azalr. Uygarlk
srecinde, bireylerin bu greli cahilliindeki arb dikkate alr ve uygarl
n bireylere fayda saladn kabul edersek, insanlarn sadece kendi sa
hip olduklar bilgiden deil, dier insanlarn sahip olduklar ve kendile
rinin hibir zaman bilmedikleri bilgilerden de yararlandklar ve bu ya
rarlanmann greli neminin srekli artt sonucuna varrz. zgrlk,
toplumdaki geni anlamda bilgi birikiminin, yani doal ve toplumsal ev
reye adaptasyonun, artmas iin gerekli olan yeni bilgi ve yntemlerin
kefedilmesi, bulunmas iin uygun bir ortam salar. nsanlarn zgr ol
madklar, neleri yapp neleri yapamayacaklarnn kstland, snrland
rld ve denetlendii ortamlarda ise insanlarn deneyebilecekleri, sna
yabilecekleri davran ve eylem seti daralr ve belki de doal ve toplum
sal evreye daha iyi adaptasyon iin gerekli olan davran ve eylemler bu
izin verilen set iinde yer almazlar. Byle bir durumda zgrln yok
luu, ilerlemenin durmas ve hatta baz durumlarda lm kalm mesele
si haline gelebilir.
nsanln kltrel evrim srecine bakldnda zgrln nemi
daha iyi anlalabilir. nsanlar hibir zaman tek bir grup, halk ya da ulus
olarak yaamamlardr. nsan ortaya ktktan sonra srekli birbirleriyle
rekabet eden, atan ve savaan toplumlar var olmulardr. nsanlk tari
hi alk, salgn hastalk veya kitle katliamlar yoluyla yok olmu veya
kimliklerini kaybederek dier toplumlara karm insan gruplarnn sa
ysz rnekleriyle doludur. Bir insan grubunun hayatta kalabilmesi, baa
rl bir ekilde evreye uyum salayabilmesine, yani yeterli ve salkl be
sin bulabilmesine, hastalklara kar nlem alabilmesine, rakip gruplara
kar kendini savunabilmesine vb. baldr. Bu uyumu salayamayan
gruplar, dier gruplar tarafndan ortadan kaldrlma tehlikesiyle kar
karya kalr. Hayatta kalma savamnda baarl olmu olan insan grup
lar, srekli olarak deien koullara uyum salama zellii gsterebilmi
olan gruplardr. Srekli yeni koullara uyum salama, ancak srekli ola
rak yeni yntemlerin kefedilmesi, yeni bilgilerin edinilmesi ve baarlan
lriedrich august von hayek 461

kantlanm yeni davran biimlerinin toplumda yerlemesi yoluyla olur.


Yeni yntemlerin kefedilmesi ve uygulanabilmesi, allm ve daha n
ce denenmi olanlardan farkl olan eylerin denenebilir, snanabilir, yap
labilir olmasna baldr. Bu nedenden tr zgrlk ortam, insanlarn
evrelerine baarl adaptasyonu iin gerekli bir arthr.
Burada vurgulanmas gereken nemli nokta, insann sadece kendi
zgrlnden deil, iinde bulunduu gruptaki dier insanlarn zgr
lnden de byk fayda saladdr. Hatta ou zaman insann bu e
kilde dier insanlarn zgrlnden salad fayda kendi zgrln
den salad faydadan daha byk olabilir. Ne kadar ok insan ne kadar
ok farkl yntemleri, davranlar ve eylemleri gerekletirir ve uygular
sa bunlar arasnda "doru" olanlarn bulunma ans artar. zgrl
kullanan ve "doru" olan kefedenlerin keifleri sadece kendileri iin de
il, iinde bulunduklar grubun tm yeleri iin de deerlidir. Bu neden
le, bir insan grubunda en azndan bir alt-grup ya da snf zgr olabilme
lidir ki, grubun deien koullara ve evreye baarl adaptasyonu iin ge
rekli yenilikler ve keifler gerekletirilebilsin. Hayek'in aka belirttii
gibi, bir toplum iin o toplumda hi deilse baz insanlarn zgr olmas,
kimsenin zgr olmamasndan ve pek ok insann tam zgr olmas her
kesin ksmen zgr olmasndan daha iyidir (Hayek, 1960:32). zgrlk,
sadece kendi eylemlerimizin snrlandrlmasna kar duyduumuz isel
tepki nedeniyle deil, iinde yaadmz toplumun gelimesini mmkn
klmas ve uzun dnemde hzlandrmas nedeniyle arzuya deer bir du
rumdur. zgrlkten tam olarak faydalanabilmemiz iin sadece kendi
mizin zgr olmas yetmez, iinde yaadmz toplumdaki dier insan
larn da zgr olmas gerekir.

Gelenekler, lerleme ve zgrlk


Hayek'e gre, geleneklerin ve nesillerdir devam eden toplumsal alkan
lklarn gemiin bilgisini ve tecrbesini tama ihtimali ok fazladr. Bir
gelenein nesilden nesile aktarlmas ve bir toplumun hayah iin ok
uzun saylabilecek bir sre varln korumas, o gelenein o toplumun
hayatta kalma mcadelesinde olumlu bir rol oynadna ilikin kuvvetli
bir gstergedir. Bir toplumun hayatta kalma mcadelesine olumsuz etki
yapan toplumsal davran biimlerinin ve alkanlklarn ok uzun sre
varln korumas pek olas deildir. nk bu tr olumsuz gelenekler, o
gelenekleri tamakta olan topluluklarn hayatta kalma olasln azalbr-
462 altnc blm

lar. Bu tr topluluklar yok olduklarnda ya da zldklerinde (yeleri


topluluktan ayrlp baka topluluklara kabldklarnda) o topluluklarn ge
lenekleri de yeryznden silinir.
Bu nedenle uzun sreli geleneklere uymak, bizim bilmediimiz ve
belki de hibir zaman tam olarak bilemeyeceimiz baz toplumsal yarar
lar salayabilir. Aka yanl olan ya da aka faydasz olduu gsteri
lebilen geleneksel kurallar ve adetleri terk etmek gerekli olsa da, aka
yanl olduu ispat edilemeyen, gsterilemeyen, geleneksel kurallarn
toplumsal baz yararl ilevleri olmas kuvvetle muhtemeldir. Pratikte
toplumun yelerinin bu kurallara riayet etmeleri, toplumun bir btn
olarak hayatta kalabilmesi ve dier topluluklarla yaph mcadelelerden
baaryla kabilmesi ansn arttrabilir. Bununla birlikte, geleneksel ku
rallarn ve / veya toplumun ounluunun benimsedii kurallarn tama
mnn yararl olduklar kesin deildir. Bunlarn yararllklar ancak uzun
dnemde o kurallar ve gelenekleri tayan gruplarn evreye uyum ko
nusunda, yani hayatta kalma konusunda, baarl olmasyla anlalabilir.
Uzun dnemde hayatta kalma mcadelesinde baarl olmak iin toplu
luklarn, yelerini genel olarak geleneklere riayet etmelerini zendiren
ama gerektiinde de, yani evre artlar deitiinde ve yeni evre art
lar mevcut geleneklerle uyumad zaman, geleneklerin deimesine
olanak salayan bir yapda olmas gerekir. Bu noktada zgrln ne
mi ve deeri bir kez daha ne kmaktadr. zgrln olmad top
lumlarda, yani bireylerin geleneksel ve toplumsal kurallar, normlar hi
bir ekilde deitiremedikleri toplumlarda, eer bu normlar ve kurallar
toplumun hayatta kalmas ve uzun vadede geliimi iin olumsuz etkide
bulunacak trdense, toplum (grup) zlmeye, yok olmaya mahkumdur.
Bireysel zgrln bulunduu toplumlarda ise bireyler, toplumun tep
kisini ekmek pahasna da olsa bu kurallar ineyebilir ve farkl olan
deneyebilirler. Byle denemelerin baarl sonu vermesi, yani "yan
l/ yararsz" gelenei ineyen bireyin, zenginleerek ya da toplumda
saygnlk kazanarak toplumsal konumunu iyiletirmesi, toplumun dier
yelerinin de benzer ekilde davranma eilimi gstermesine yol aacak
ve uzun dnemde "yanl" gelenek terk edilecektir. Denemelerin baar
sz sonu vermesi, yani "doru / yararl" gelenei ineyen bireyin, zen
ginleememesi veya toplumda saygnlk kazanamamas ise sadece bu
denemeleri gerekletiren bireylerin gelenee kar km yeler olarak
toplumsal konumlarnn ktlemesine yol aacak ve toplumun dier
lriedrich august von hayek 463

yelerinin bu kt rnekleri izlememesi eilimi artacaktr (Hayek,


1960:67).

zgrlk ve Sorumluluk

Hayek, zgrln bireye farkl alternatifler arasnda seim yapma imka


n ve ykmll vermesinin yan sra sorumluluk yklediini de vur
gulamaktadr. zgrlk ve sorumluluk ayrhrlamazlar ve bir arada bu
lunmak zorundadrlar. zgr bireylerden oluan zgr bir toplumun et
kin bir ekilde ileyebilmesi iin bireylerin toplumdaki pozisyonlar
mmkn olduunca kendi eylemlerinin sonucu olmal ve bu durum adil
kabul edilmelidir.
Bireylerin eylemlerinden dolay sorumlu olduklarnn ve eylemle
rinin kendi yaamlarn belirlediinin kabul edilmesi, insanlarn dikkatle
rini kendilerinin kontrol edebilecekleri veya en azndan etkileyebilecekle
ri deikenler zerinde younlatrr. Bireyin kendi konumunu ve yaa
mn etkileyen her eyi kontrol edememesine karn, kendi yaamndan
kendisinin sorumlu olmas, onu kendi yaamn etkileyen deikenlerden
kontrol edebilecei ya da etkileyebilecei deikenleri izlemeye ve bunlar
zerinde eylemde bulunmaya iter. zgrlk, bireye seim yapma ve ev
resini etkileme imkan verirken, sorumluluk, onu kendi yaamn etkile
yen eylerle ilgilenmeye, zgrln bu alanda kullanmaya ynlendirir.
Aktr ki, bireyin kendi yaamndan, toplumdaki baar ya da ba
arszlndan sorumlu olduunun kabul edilmesi, onun yaamn, ey
lemleriyle deitirebilecei ve etkileyebilecei n kabuln gerektirir.
Eer bireylerin kendi yaamlar zerinde hibir etkide bulunamayacakla
r, bireylerin yaamlarnn tamamen kendi kontrolleri dndaki glerle
belirlendii kabul edilirse, insanlarn sorumluluundan bahsedilemez ve
bu durumda zgrln de bir anlam kalmaz.
zgrlkle sorumluluk arasnda ayrlmaz bir ba bulunduunu
savunan Hayek, baz deterrninistlerin btn insan davranlarnn ve ey
lemlerinin nceden belirlendii, yani yakn ve uzak gemiteki etkenlerin
cari durumu belirledii ve bu nedenle insanlarn eylem ve davranlarn
dan dolay sorumlu tutulamayacaklar eklindeki grlerini reddetmek
tedir. Deterministler, bireysel kiilii oluturan en nemli unsurlar arasn
da bireyin genetik-biyolojik yapsnn ve gemi deneyimlerinin bulundu
unu vurgulamaktadrlar. Buradan hareketle insann kiiliini, eylem ve
464 albnc blm

davranlarn etkileyen en nemli faktrler arasnda akl yrtme yete


nei, bakalarnn onu ikna abalar ve eylemlerinin neticesinde gelmesi
beklenen takdir ya da knama da saylabilir. Bireylerin eylemlerinden do
lay takdir edilmeleri ya da knanmalar ise kendi davranlarndan so
rumlu olduklar durumlarda mmkndr. Bu nedenle Hayek, determi
nizmin, aslnda bireysel sorumlulukla tamamen badah fikrindedir.
Bireylerin davranlarndan sorumlu tutulmalar ve bu durumun farkn
da olmalar, bireylerin davranlarn ve eylemlerini etkileyip ynlendir
dii iin, yani en azndan ksmen belirledii iin, bireylerin davranlarn
dan sorumlu tutulmalar arzuya deerdir. nsan eylemlerinde determinist
ban koptuu, yani insann hareket ve eylemlerinin gemiten etkilen
memesi gibi bir durum sz konusu olduunda, bireysel sorumluluk da
anlamn yitirir. Nitekim gemiten ders almayan, hayat tecrbelerinden
ders karamayan dk zekal kimseler ve akl hastalan eylem ve davra
nlarndan dolay sorumlu tutulmazlar (Hayek, 1960:72-76).
Hayek, bireysel zgrln herkesi sadece kendi bencil karlar
iin eylemde bulunmaya itecei eklindeki fikre kahlmamaktadr. Pek
ok insan, eitli ek.illerde ilikide bulunduklar dier insanlarn refah
ve mutluluunu kendi amalar olarak grmekte ve nlerindeki farkl al
ternatifler arasnda seim yaparken bu amalar da gzetmektedirler. n
sanlarn kendi arkadalarn ve ortaklarn semeleri ve onlarn karlar
n ve ihtiyalarn da gzetmeleri zgrln doal bir sonucudur. Buna
karn, bireyin ahsen tanmad ve haklarnda yeterli bilgi sahibi olma
d insanlarn karlar ve amalar iin yaamas anlamnda genel zge
cilik (altruizm / dierkamlk), Hayek'e gre, tamamen anlamsz, ii bo
bir kavramdr. nk, hi kimse tanmad bir baka yetikin ve hr bi
reyin karlarn, o bireyi kuatan zgl koullar hakknda o birey kadar
yeterli bilgiye sahip olamayaca iin kendi kan gibi koruyup gzete
mez. zgr insanlar, kendileri dnda kimlerin karlarn ne lde g
zeteceklerine kendileri karar verirler (Hayek, 1960:78-80). nsanlarn so
rumluluklarn onlarn rzalar hilafna an derecede geniletmek, birey
sel sorumluluktan beklenen fayday yok edebilir. nsanlara sorumluluk
yklemenin gerekesi, insanlarn eylemlerini belirli ekilde etkilemek ol
duu iin, sorumluluk insann zerinde yeterli bilgi sahibi olabilecei, en
azndan ksmen ngrde ve eylemde bulunabilecei alanlarla snrl ol
maldr. Bireyin sorumluluu, kendisinin ve bakmakla ykml olduu
mmeyyiz ya da reit olmayan kiilerin eylemleriyle snrlanmal, kendi-
friedrich august von hayek 465

si gibi hr olan dier insanlarn eylemlerini kapsamamaldr (Hayek,


1960:83).
Hayek' e gre, zgr toplumda insann kendi kaderinden kendisi
nin sorumlu olmas, modem dnyada nemli bir honutsuzluk kayna
olmutur. Bunun nedeni udur: Bir bireyin toplumdaki baars ve konu
mu, daha nce hi olmad kadar, o bireyin ne kadar bilgi ve beceriye sa
hip olduuna gre deil, bilgi ve becerilerini nasl ve nerelerde somut bir
ekilde kullanabildiine bal olmaktadr. blmnn fazla gelimedi
i, toplumun hzla deimedii ve toplum yapsnn ok fazla kompleks
olmad eski dnemlerde hemen herkes toplumdaki frsatlarn byk bir
ksmndan haberdard ve kendi becerilerini nerede ve nasl kullanmas
konusunda gnmzn modem toplumlarndaki kadar zorluk ekmi
yordu. Bu durumun doal bir sonucu olarak da benzer bilgi ve beceriye
sahip olanlarn toplumdaki konumlar da birbirinden farkl deildi. An
cak toplum yaps karmaklatka bireyin toplumdaki baars ve konu
mu, bilgi ve becerilerini somut bir ekilde nerede kullandna artan bir
ekilde bal olmaya balad. Benzer bilgi ve beceriye sahip olan insanlar
arasnda gelir ve stat farklar, nerelerde albklarna ve becerilerini ne
relerde ve nasl kullandklarna bal olarak nemli farkllklar gsterme
ye balad. Bu durum zellikle kendi bilgi ve becerilerini tam anlamyla
kullanabilecekleri frsatlar yakalayamam olanlar arasnda - isizler ve
istedikleri ilerde alamayanlar arasnda - zgrle ve zgr topluma
kar negatif duygular yaratt. Piyasa ekonomisine dayanan zgr top
lumda hi kimsenin bir bakasnn yeteneklerinin ve becerilerinin en uy
gun ekilde kullanlmasndan sorumlu olmamas, zgr topluma ynelti
len en keskin eletiriler arasnda yer almaktadr.
nsanlarn kendi yetenek, beceri ve bilgi birikimlerine uygun bir i
bulmaktan kendilerinin sorumlu olmas zgr toplumun bireylere ykle
dii en sert disiplindir. Ancak unutulmamas gereken ey udur: Eer in
sanlarn bilgi ve yeteneklerinin en uygun ekilde kullanlmasndan so
rumlu olacak bir kamu otoritesi yaratlrsa, bu otorite belirli ilere belli ki
ileri yerletirmek iin insanlar zerinde g kullanacaktr. Bir kiiye bel
li bir pozisyonun garanti edilmesi, ayn zamanda o pozisyonun dier in
sanlara yasaklanmas anlamn tar. Aktr ki, bu tr yasaklamalar z
grlkle badamaz. zgr toplumda, bir bireyin deeri ve geliri onun
soyut kapasitesine deil, kapasitesini somut bir ekilde dier insanlara
faydal olacak ve bunun karln alacak ekilde kullanabilmesine bal-
466 altnc blm

dr. zgrln temel amac, bireye sahip olduu bilgi ve becerileri


mmkn olduunca faydal bir ekilde kullanma frsah ve gds ver
mektir (Hayek, 1960:80-81 ).
nsanlarn zgr toplumda baarl olmak iin sadece bilgi ve bece
ri edinmeleri deil, ayn zamanda bu bilgi ve becerilerini dier insanlara
faydal olacak bir ekilde kullanabilmeleri iin uygun frsatlar aramalar
nn ya da yaratmalarnn gerekmesi eski toplum ahlak ile eliki arz et
mektedir. Modem piyasalarn bugnk gelimilik dzeyine gelmesin
den nce pek ok lkede, bireylerin toplumda kendilerine daha uygun a
lma alanlar ararken, bilgi ve becerilerini sergilemeleri ve vmeleri ok
da ho karlanmazd. zellikle toplumda ayrmcla urayan gruplar
(rnein Avrupa'da Yahudiler) baka anslar olmadndan, toplumsal
konumlarn ilerletebilmek ve kendilerine uygun iler bulabilmek iin, i
arama, i yaratma, dier insanlara ne kadar faydal olabilecekleri konu
sunda onlar bilgilendirme gibi konularda da beceriler kazandlar ve bu
tr davranlar onlarn kltrlerinin bir paras oldu ve belki de bu yz
den toplumun dier kesimlerinin artan honutsuzluunu zerlerine ek
tiler. Aslnda modern toplumlarda insanlar, toplumsal refaha en fazla bu
ekilde davranarak, yani yeteneklerini daha iyi bir ekilde piyasada kul
lanmak iin frsatlar kollayarak ve bularak, katkda bulunabilirler. Mo
dem toplumda yeni nesillere alanmas gereken ey, baarl olmak iin
insann yalnzca bilgi ve beceri elde etmesinin yeterli olmad, edindii
bilgi ve beceriyi piyasada dier insanlara fayda salayacak biimde kul
lanmas gerektiidir. zgr bir toplumda insanlarn kendi kaderlerinden
kendilerinin sorumlu olduklarnn bilincine varmalar, insanlar hem bi
.
reysel alanda daha baarl yapacak, toplumsal konumlarn ilerletecek
hem de onlar yaadklar topluma daha faydal bireyler haline getirecek
tir (Hayek, 1960:81-83).

zgrlk ve Eitlik
Hayek' e gre, zgrlkle badaan tek eitlik tr yasalar nnde eitlik
tir. Bireysel zgrlk, doas gerei insanlar arasndaki farkllklarn art
masna yol aar ve eitsizlikleri arthnr. zgrlk, bireylere farkl yaam
biimleri ve farkl eylemler arasnda seim yapma imkan ve frsah verir.
Kimi tercihler insanlar iinde yaadklar evreye daha iyi adapte ederler,
bu tercihlerde bulunan insanlar iinde yaadklar toplumdaki konumla
rn iyiletirirler, daha iyi maddi ve manevi artlar iinde yaamaya ba-
lriedrich august von hayek 467

larlar. Kimi dier tercihler ise bireylerin toplumsal konumlarnda ve mad


di artlarnda olumsuz deimelere neden olurlar. nsanlar arasndaki
farkllklar azaltmak amacyla onlar tercihte bulunma imkanndan mah
rum brakmak, "doru" ya da "yararl" sonular vermesi dnlen see
nekleri nlerine tek seenek olarak getirip "zararl" sonulara yol aacak
seenekleri tamamen yasaklamak, yani insanlar tercih yapma zgrl
nden alkoymak, bireysel zgrln sonu anlamna gelir.
zgrlkle badaan tek eitlik tr olan yasalar nnde eitliin
gerekesi, kesinlikle insanlarn eit olmas deildir. Dier canl trleriyle
karlatrldnda, insanolu kendi iinde en fazla eitlilik ve farkllk
gsteren trlerden biri olarak gze arpar. Her insan, esizdir ve her yeni
doan bebek, belki de yepyeni bir alanda insanla daha nce kimsenin
yapmad kadar yksek katklar yapma potansiyelini iinde tar. nsan
larn birbirlerinden ok farkl olmalar, insan topluluklarnn ok farkl bi
reylerden olumu olmalar, insan uygarlnn yksek gelimilik dze
yinin nedenleri arasnda yer almaktadr. nsanlarn doutan gelen gene
tik farkllklarna evresel artlar, iinde yaadklar farkl ortamlar nede
niyle oluan farkllklar eklendiinde, insanlar arasndaki eitsizlikler da
ha da artar. Farkl insanlara ayn kurallar uygulandnda, yani yasalar
nnde eitlik ilkesi geerli olduunda, insanlar arasndaki eitsizlikler
ortadan kalkmaz, aksine devam eder. Farkl insanlar eit konuma getir
mek, ayn artlarda yaamalarn salamak iin insanlara farkl muamele
etmek gerekir. rnein piyasada oluan gelir farkllklarn ortadan kal
drmak iin devletin gcne bavurulursa, devlet geliri yksek olandan
vergi alp bunu geliri dk olana transfer harcamas olarak aktararak ge
lirleri eitleyebilir. Ancak bu durum, bireylere farkl muamele edilmesi
anlamna gelir ve ak bir ayrmclktr. Yasalar nnde eitlik kavram, in
sanlarn farkl olmasnn, yani eit olmamasnn, devletin insanlar zerin
de ayrm yaparak ve cebir kullanarak onlardaki farkllktan ortadan kal
drmaya almasnn gerekesi olamayaca varsaymna dayanr. Bu ne
denle, yasalar nnde eitlik ve gelir eitlii hem birbirlerini dlarlar,
hem de birbirleriyle atrlar. Bu iki eitlik trnn ayn anda var olmas
mmkn deildir (Hayek, 1960:85-88).
Hayek, modern piyasa ekonomilerinde insanlar arasnda mevcut
bulunan eitsizlikleri devletin zor kullanm yoluyla ortadan kaldrmas
na kar kn iki temel nermeye dayandrmtr. Bunlardan ilki, insan
lar arasnda ne kadar byk zeka farkllktan bulunursa bulunsun, hibir
468 altnc blm

birey ya da grubun dier insanlarn potansiyellerini tam olarak ngrme


ve onlara kendileri ve toplum yarar iin en uygun davran biimini sy
leyebilme yetisine sahip olmaddr. Bu nerme, devleti ynetenler de
dahil olmak zere hibir zmrenin kendileri dndaki hr insanlara - on
larn gelirlerini ve konumlarn eitlemek gibi bir ama iin bile olsa - ne
yapp ne yapamayacaklarn empoze etmeye hakk olmadn ima eder.
kinci nerme ise, toplumun herhangi bir yesinin, yararl olabilecek ey
leri retme kapasitesi yaratmas ya da var olan kapasitesini artrmasnn
o toplum iin daima bir kazan olduudur. retim kapasitesini arthran
bireyle rekabet halinde olan baz dier bireyler bu durumdan zarar grse
bile, toplumun geneli bu retim kapasitesi artndan fayda salayacak
lardr. Bu nermenin ima ettii sonu ise udur: Toplumun btn bireyle
rinin retim kapasitelerini ayn anda ve oranda arthrabilmek mmkn ol
masa bile, baz bireylerin ya da tek bir bireyin retim kapasitesini arthr
mas - eitliin bozulmasna yol amasna ramen - toplumsal adan ar
zu edilebilir bir durumdur (Hayek, 1960:88).
Hayek'e gre, eitsizlikleri ortadan kaldrmak amaoyla veraset ku
rumunun ortadan kaldrlmas ve insanlarn ocuklar iin farkl ve stn
eitim olanaklar salamalarna engel olunmas zgrlkle badamaya
ca gibi, daha iyi bir toplumsal-ekonomik sonu da dourmaz. Ebeveyn
lerin kendi ocuklarnn refah ve mutluluklar iin kayg duymalar, bu
uurda abalamalar igdsel bir davranhr ve hemen her art alhnda
kendini gsterebilir. Zenginlik, g ve iktidar elde etmi kiilerin kendi
ocuklar iin yapabilecekleri eylerin tamam dikkate alndnda, mad
di varlklarn ebeveynlerden ocuklara transferi ve/ veya ebeveynlerin o
cuklar iin kaliteli ve pahal eitim hizmetleri satn almalar, toplumsal
adan en az sorunlu olan yntemler olarak gze arpmaktadr. Veraset
kurumunun ortadan kalkmas halinde - komnist lkelerde olduu gibi
- insanlarn kendi ocuklarn kamuda bol maal ve prestijli pozisyonla
ra yerletirmeye yneldikleri grlr. Bu durum derin kaynak israfna ve
byk adaletsizliklere yol aar (Hayek, 1960:91).

zgrlk, Yasalar ve Hukukun stnl


zgrl birey zerinde dier insanlarn zor kullanmasnn engellen
mesi olarak tanmlayan Hayek, insann toplu halde yaamas nedeniyle,
bireyin her istediini yapabilmesi anlamnda mutlak zgrln mm
kn olmad fikrindedir. Bir insann mutlak zgrle sahip olmas, di-
friedrich august von hayek 469

er insanlar zerinde zor kullanabilmesini de ierir ve dier insanlarn


zgrlnn kstlanmas ya da tamamen ortadan kaldrlmas sonucu
nu dourur. Btn insanlar ayn anda mutlak zgrle sahip olamaya
caklar ise toplum yelerinin ayn anda elde edebilecekleri maksimum z
grlk dzeyi ve bu dzey iin gerekli toplumsal ortam/ dzen nedir?
zgrln engelleyicisi olan insann insan zerindeki zor kulla
nmnn tamamen ortadan kaldrlmas mmkn deildir. nk zor
kullanm ancak daha byk bir gcn zor kullanmaya niyetli olan zor
kullanma tehdidi ile bu arzusundan vazgeirmesi yoluyla nlenebilir.
Yaplabilecek olan ey, zorlamalar mmkn olduunca azalbnak ve ge
rekli zorlamalar belirli kurallara balayarak ngrlebilir hale getir
mektir. zgr toplum, zorlamann minimum dzeye ekildii ve kural
lara baland toplumdur. zgr toplumda zor kullanma tekeli devlete
verilmitir ve devlet bu tekeli kullanrken kendini genel ve herkese uy
gulanan soyut kurallarla balar. Bylece toplumda bireyler dier birey
lerin zorlamasna maruz kalmadan ve devletin ne zaman, nasl ve hangi
koullarda zorlama uygulayacan bilerek yaamlarn dzenleyebilir
ler. Hayek'in hukuk devleti ya da hukukun stnl ilkesine uyan dev
let diye tanmlad, zgr toplumu mmkn klan bu tr devlet, birey
lere devletin mdahale etmedii ve dier bireylerin de mdahale etme
sine izin vermedii, snrlar herkese uygulanan genel ve soyut kurallar
la izilmi, geni bir bireysel zgrlk alan (private sphere) salar (Ha
yek, 1960:139-140).
zgrlk iin gerekli olan hukuk devleti, her eyden nce zorla
mayla ilgili yetkileri snrlandrlm devlet demektir. Bu nedenle yasala
rn egemen olmas anlamnda meru devletin de tesinde bir kavramdr.
Hukuk devleti elbetteki ynetimin her trl eyleminin yasalara uygun ol
masn gerektirir. Ancak meruiyet, tek bana hukuk devleti iin yeterli
deildir. rnein bir yasa karlp hkmete snrsz yetki verilirse, h
kmetin her trl eylemi meru olur. Fakat bu durum hibir ekilde hu
kukun stnl ilkesi ile badamaz. Hukuk devleti meruiyetin yann
da yasalarn nasl olmas gerektiiyle ilgili bir siyasal idealdir. Eer kanun
koyucu bu ideali benimsemez ise hukukun stnl ilkesi hayat bul
maz. Bu nedenle demokrasilerde hukukun stnl ilkesinin geerli
olabilmesi ve devletin hukuk devleti vasfn kazanp koruyabilmesi iin,
toplumun ounluunun bu ideali benimsemesi ve iselletirmesi gerek
lidir. Hukuk devleti ideali ounluk tarafndan benimsenmediinde, par-
470 altnc blm

lamenter demokratik bir reJmn baska bir diktatrle dnmesi


mmkn olur (Hayek, 1960:205-206).
Hayek, hukuk devletinde yasalarn nasl olmas gerektiini aklar
ken, yasama organlarnn kard iki farkl yasa trne dikkat eker. Ya
sama organnn kard yasalardan bir ksm, bireyin dier bireylerle ve
devletle olan ilikilerini dzenleyen adil davran kurallar eklindeki
gerek yasalar iken, dier yasalar, devlet ayghnn ynetilmesi iin gerek
li olan ve devlet personeline nasl davranmas gerektiini bildiren buy
ruklardr (Hayek, 1960:207). zgr bir toplumu zgr olmayan bir top
lumdan ayran en nemli kstaslardan biri, toplum dzeninin bir efin ya
da devleti yneten snfn verdii emirlerden ok, toplumun byk o
unluu tarafndan kabul edilen adil davran kurallarna dayanmasdr.
zgr toplumda arlkl olarak uygulanmas gereken adil davra
n kurallar eklindeki gerek yasalarn en temel zellii, herkese - yne
tenlere de dahil olmak zere - eit ekilde uygulanmalar, genel ve soyut
olmalar, belli kiilere, mekanlara ve objelere gnderme yapmamalar,
uzun dnemli olmalar ve asla geriye yrmemeleridir. Belirli gruplara
ayrcalklar tannmamal ya da belirli gruplar ayrmala tabi tutulmama
ldr.
Gerek yasalarda aranan dier bir zellik ise mmkn olduunca
ak ve seik bir ekilde ifade edilen kesin kurallar olmalardr. Yasalarn
greli kesinlii ve netlii Bahl toplumlarn yksek refah dzeylerinin en
nemli nedenleri arasndadr. Yasalar ak, seik ve net olduu lde,
alan ve alabilecek davalarn sonularn ngrmek mmkn olur. Bu
ngr, pek ok potansiyel davann gereksiz yere almasn engelleyerek
ticari ve sosyal hayahn etkin ilemesini salar (Hayek, 1960:208-210).
Yeni genel kurallarn yaplmas ile bu kurallarn her bir farkl olay
iin uygulanmas iini etkin bir ekilde birbirinden ayrmak iin yasama
ve yarg ilevlerinin farkl organlar tarafndan ifa edilmeleri gereklidir.
Bu adan kuvvetler ayrl doktrini hukukun stnl ilkesinin ayrl
maz bir parasdr. Yasama organ, yasalar yaparken, belli kiileri ve zel
durumlar gz nne almamal, herkese uygulanacak uzun vadeli genel
kurallar koymaldr. Devletin geici hedefleriyle ilgilenmeyen bamsz
yarg organlan ise devletin zorlaya gcnn bu genel kurallara uygun
ekilde belli davalarda nasl ve ne ekilde uygulanacana karar verme
lidir.
lriedrich auust von hayek 471

Hukukun stnl ilkesi asndan yrtme erkinin durumu ve


bu erkin dier erklerden keskin bir ekilde ayrlmas konusu, nazik ve zor
bir konudur. Yrtme organnn, yasama organnn kard yasalara ria
yet etmeksizin ve yarg denetiminden muaf bir ekilde yurttalar zerin
de devletin zorlayc gcn tatbik etmesi hibir ekilde hukukun stn
l ilkesiyle badatrlamaz. Hukukun stnl ilkesi, yrtmenin,
devletin zorlayc gcn ne zaman, nasl ve hangi koullarda kullanabi
leceinin, yasamann belirledii kurallarla snrlandrlmasn ve yarg or
ganlarnca denetlenmesini gerektirir (Hayek, 1960:210-211 ).

SPONTANE TOPLUMSAL DZEN DNCES


Toplumsal Kurumlara ve Dzenliliklere Bakmann ki Yolu
Hayek, insan eylemleri ve insan eylemlerinin sonucunda oluan toplum
sal kurumlar konusunda iki farkl grn bulunduunu vurgulamakta
dr. Bu konuda yaygn olan gr, btn toplumsal kurumlarn ve dzen
liliklerin temelinde, onlar kurulmadan ya da meydana gelmeden nce
belirli amalar iin dizayn etmi olan, akl ya da akllarn bulunduunu
savunur. Hayek'in benimsedii dier gr ise toplumsal dzenliliklerin
ve toplumsal kurumlarn evrimsel sreler sonucunda ortaya ktklar,
gelitikleri ve bugnk gelimilik dzeylerine ulatklardr.
Hayek'in kar kt ve kurucu rasyonalizm olarak adlandrd
grn temel tezleri, zellikle Ren Descartes tarafndan aka ifade
edilmitir. Descartes'n ak ve kesin ncllerden mantksal olarak kar
tlamayan her eyin doruluundan phe etmesi, onun izleyicilerini ge
lenee dayanan ve rasyonel olarak ispat edilemeyen her eyi irrasyonel
bo inanlar olarak grmelerine yol amtr. Bu anlaya gre, rasyonel
eylemler, yalnzca akln tam hakimiyetinin olduu alanlarda gerekleti
rilebilirler ve yararl btn kurumlar ve davran biimlerinin temelinde
onlar dizayn etmi akl ya da akllar bulunur. rnein ahlak, din, hukuk,
dil ve yaz, para ve piyasa, biri ya da birileri tarafndan tasarlanarak olu
turulmutur. Bu kurumlarn toplumda belli bir dzeni salyor olmalar,
onlarn bir dnen akln rn olduunun kantdr. Sz konusu ku
rumlar insann bilgi birikimi arttka, yeni elde edilen bilgiler nda ye
niden dzenlenmeli ve daha yararl hale getirilmelidir. Buna karlk in
san akl tarafndan bilinli olarak tasarlanmam kurumlar ve davran bi
imleri bir dzen oluturamazlar ve ancak tesadfen yararl olabilirler. Bu
472 altnc blm

tr davran biimleri terk edilmeli ve yerlerine insan aklnn tasarlad


yenileri getirilmelidir.
Hayek'e gre, kurucu rasyonalizm insan aklna sahip olmad bir
kusursuzluk atfetmektedir. Oysa gerek udur ki, daha toplumsal kurum
lar ve dzen olumadan nce bunlar tasarlam gelimi bir insan akl
mevcut deildir. nsan akl, insann iinde yaad evreye uyum sala
d bir evrim srecinde olumu ve bu srete toplumsal kurumlarla s
rekli bir etkileim ierisinde olmutur. Toplumsal kurumlan ksmen etki
lerken onlardan byk apta etkilenmi ve bir bakma toplumsal evrenin
bir rn olmutur. nsanlarn, iinde yaadklar grubun hayatta kalma
ansn arthrm olan kurallar ve alkanlklar benimsemeleri insan akl
n biimlendirmitir. Bu kurallar ve alkanlklar insan eylemlerinin sonu
cu olmasna ramen insan tasarm deildir. Balangta belki de tesad
fen izlenen bu kurallar ve alkanlklar, yalnzca bu trden kurallar ve
alkanlklar edinen insan gruplar hayatta kald iin yerlemitir.
Hayek, toplumsal dzenliliin byk apta insann kural izleyen
bir canl olmasndan kaynaklandn dnmektedir. nsanlar hayattaki
btn eylemlerini dnerek ve akllarn kullanarak gerekletirmezler.
nsann her eylemini tasarlayarak ve dnerek yapmas da mmkn de
ildir. nsan davranlarnn ou, insann kelimelerle ifade edecek ekil
de bilmedii ve zerinde dnmedii, belirli kurallara uyma eklinde
dir. rnein insanlarn byk ounluu anadilleriyle ilgili hayatlarnda
hi gramer eitimi almam olmalarna ramen anadillerini kullanrken
bu gramer kurallarna uyarlar. Onlarn szlerini anlaml klan, bu farkn
da olmadklar, kelimelerle ifade edemeyecekleri, dilbilgisi kurallarna
riayet ediyor olmalardr.
nsanlarn akllarn kullanarak, bilinli amalar gderek ve d
nerek gerekletirebilecekleri eylerin snrlan vardr. Bu snrlarn fark
na varlmas, akln en etkin ekilde kullanlmas iin elzemdir. Kurucu
rasyonalizmin hatas, bu snrlarn farknda olmamas ve akln muhake
me gcn her alanda kullanmak istemesidir. Akln gcnn ve etkin ol
duu alann fazla abarhlmas, akln tm somut aynnhlan kavrayabilece
inin dnlmesine ve soyut dncenin kmsenmesine yol amhr.
Oysa insan akl btn somut aynnhlar kavrayacak bir gce sahip deil
dir. Soyut dnce, tam da bu nedenle, insann iinde yaad evreye
adaptasyonunda daha baarl olmasn salayan bir arahr. nsan aklnn
tm ayrnhlara vakf olabileceinin zannedilmesi, akln, toplumdaki dil-
lriedrich auust von hayek 473

zenlilikleri ve kurumlar, bunlara ilikin tm aynnhlan bilebilecek ekil


de kavrayabileceinin ve hatta bu kurumlan ina edebileceinin ve ettii
nin zannedilmesine yol amhr. Kurucu rasyonalizm, bir yandan tm ya
rarl toplumsal kurumlarn temelinde akln bulunduu gibi bir yanl fik
ri savunurken, dier yandan akln gcnn yetmedii ya da tam hakim
olmad alanlarda da akl kullanmak gibi bir yanlgya dmektedir. Bu
nedenle, kurucu rasyonalizmin her eyi rasyonel yapma abas irrasyonel
bir abadr.
Hayek'in savunduu ve evrimci rasyonalizm dedii anlay ise in
san aklnn toplumla beraber, hem toplumu etkileyerek hem de toplum
dan etkilenerek bir evrim sreci ierisinde gelitiini kabul ettii iin ba
langta toplumsal kurumlan ve dzenlilikleri tasarlam bir gelimi ak
ln olmadn savunur. Toplumsal evrim srecinden gelierek bugne
ulaan insan aklnn gnmzdeki gelimilik dzeyi de mkemmelliin
ok gerisindedir. nsan akl, evresindeki somut ayrnblann hepsini bir
den bilecek kadar gelimi deildir. Akl, btn somut aynnhlara vakf
olamayaca iin, insan, evresini olabildiince anlamak ve evresine
uyum salama srecinde baarl olmak iin soyut kavramlar kullanr.
Akln bu yetersizliinin farkna varlmas, evrimsel sreten geerek g
nmzdeki gelimilik dzeyini alm olan yararl toplumsal kurumlarn
ve dzenlerin yklarak yerlerine akl tarafndan tasarlanacak alternatifle
rinin konulmasnn feci sonular verebileceinin anlalmasn salar. n
san akl, insan eylemlerinin sonucu olan fakat insan tasarm olmayan
toplumsal kurumlar ve dzenler zerinde ksmi ekilde yararl etkide bu
lunabilir. Onlarn daha iyi ilemeleri iin bir takm deiikliklere gitmek
mmkn olsa da onlardan daha iyi ve daha karmak kurumlann ve d
zenlerin insan akl tarafndan ina edilebileceini dnmek, kurucu ras
yonalizmin dt hataya - insan akln olduundan daha gl ve ge
limi olduunu sanmaya - dmek demektir. Bu hatadan syrlp, akln
hangi alanlarda tam olarak ve hangi alanlarda ksmen etkili olduunu
kavramak, akln insan hayatnda en etkin bir ekilde kullanlmasna ola
nak salar. (Hayek, 1996:15-52)

Spontane Dzen ve Organizasyon


Hayek'in dzen kavramyla belirtmek istedii ey, farkl paralarn birbir
leriyle oluturduklar belirli niteliklere sahip bir ilikiler adr. Dzeni
oluturan ilikiler a ylesine ekillenmitir ki, btnn baz paralar-
474 altnc blm

nn hangi yerde ve zamanda bulunduklarna ilikin bilgi kullanlarak, b


tnn dier paralan hakknda doru beklentiler ya da en azndan do
ru kma olasl yksek beklentiler oluturulabilir. Akhr ki, insann
toplu halde yaamas ancak bu trden bir dzen iinde mmkn olabilir.
nsann toplum iinde yaarken eylemlerinin kendisi iin yararl sonular
vermesi, ancak o eylemlerin toplumun dier bireyleri zerindeki etkileri
ni, en azndan bir dereceye kadar, ngrebilmesi halinde mmkndr.
Aksi takdirde, yani birey, eylemlerinin toplumsal sonularn hibir ekil
de ngremedii zaman, ileriye ynelik planlar yapamaz ve toplumsal
yaam mmkn olmaz. Peki, toplumsal yaamdaki bu dzenliliin kay
na nedir? Baz dnen beyinler mi bunu tasarlambr, yoksa bu dzen
evrimsel bir sre iinde kendiliinden mi olumutur?
Hayek'e gre, insan uygarlnn bugnk gelimilik dzeyine
ulamasnn temelinde toplumun spontane (kendiliinden doan) bir d
zene sahip olmas yatmaktadr. Toplumdaki dzenin temelinde onu da
rdan tasarlayarak oluturmu bir beyin ya da beyinler yoktur. Spontane
dzen, dnen akllarn oluturduu yapma dzenlerden pek ok ba
kmlardan farkllk gsterir. Her eyden nce yapma bir dzenin karma
klk dzeyi, o dzeni tasarlayan akln muhakeme gcnn kapasitesiy
le snrldr. Bu nedenle, yapma dzenler grece basittirler. Buna karn,
spontane dzen, herhangi bir akl tarafndan tasarlanarak oluturulmad
iin, bu trden bir snrlamayla bal deildir. Karmak olmak zorun
da deildir, ancak son derece karmak bir yapya sahip olabilir. Yapma
dzenlerle spontane dzenler arasndaki bir dier temel fark ise onlarn
alglan eklinde belirir. Yapma dzenlerin sezgisel olarak alglanma an
lamnda ounlukla somut olmalarna karn, spontane dzen soyut bir
nitelie sahiptir. Spontane bir dzenin anlalmas bu nedenden tr ol
duka zordur. Bu trden bir dzenin unsurlar arasndaki ilikiler belki
belli bir dereceye kadar gzlemlenebilir, ancak dzenin yapsnn anlal
mas ancak dzeni oluturan ilikiler a insan zihninde yeniden ina edi
lerek salanabilir. Sz konusu iki tr dzen arasndaki nc temel fark
ise udur: Yapma dzenler nceden tasarlanarak retildikleri iin, her za
man kendilerini tasarlayanlarn belirli amalarna hizmet ederler ya da
vaktiyle etmilerdir. Buna karn, spontane dzen, onu oluturan unsur
larn kendi farkl amalarn izlemeleri iin imkan salamasna ramen,
tasarlanarak ina edilmi olmamas nedeniyle belli bir amaca sahip deil
dir.
lriedrich august von hayek 475

Hayek, spontane dzen kavramn toplumda grlen dzenlilikle


ri aklamak iin kullanmakla birlikte, doadaki spontane dzenlerden de
bahsetmektedir. rnein bir kristal veya bir karmak organik bileik
spontane dzen eklinde olumutur. Biyokimyaolar, bireysel atomlar
belli konumlara yerletirerek bir karmak organik bileik oluturamazlar.
Bu anlamda, insanlarn organik bir bileik yaratmalarnn mmkn olma
masna karn, atomlarn kendilerini organik bir bileik eklinde dzenle
yecekleri koullar yarahlabilir. Bu ekilde oluturulan organik bileiin
zel konumu, tabiahyla dzeni oluturan paralarn balangtaki ko
numlarna, her bir parann evresiyle olan etkileimine ve bu paralarn
hareketlerini yneten doa kurallarna bal olacakhr. Yani, zel konum
hi kimsenin bilemeyecei kadar ok sayda deikene ve bu deikenler
arasndaki ilikilere bal olacakhr. Bu nedenle insanlarn bir spontane
dzen zerinde etkili olabilmelerine ve hatta o spontane dzenin oluma
sna yol aacak koullan salamak suretiyle o spontane dzenin oluu
muna neden olabilmelerine karn, spontane dzeni oluturan unsurlarn
zel konumlarn denetlemeleri ve toptan belirlemeleri mmkn deildir.
Spontane dzenlerin zellikle hayat, akl ve toplum alanlarndaki
yksek gelimilik ve karmaklk dzeyi, bunlarn insanlar tarafndan
anlalp aklanmasn gletirdii gibi insanlarn bu dzenler zerinde
zaten snrl olan etkileme gcn daha da snrlandrr. Bu tr yaplan
oluturan unsurlarn uyduu genel kurallar bilebilrnemize ramen bu
unsurlarn her birinin iinde bulunduu zel artlan bilemeyiz. Bu ne
denle, spontane dzen hakkndaki bilgimiz, dzenin genel karakteriyle
snrl olacaktr. rnein, toplumdaki spontane dzeni, dzenin oluma
sn salayan toplumsal davran kurallarndan bir ksmn belli derecele
re kadar deitirerek etkileyebilsek bile, bu etki zerindeki kontrolmz
olduka genel olacak ve hibir zaman toplumu oluturan btn unsurla
rn zel durumlarn belirleme eklinde olrnayacakhr.
Spontane dzenler, unsurlarnn belli davran kurallarn izlemele
ri sayesinde oluurlar. Bu kurallarn, dzenin unsurlar tarafndan bilin
mesi gerekmez. nemli olan unsurlarn davranlarnn bu kurallar izle
meleridir. Doada grlen spontane dzenlerde bu durum ok akhr.
rnein bir kristalin oluumu iin gerekli olan kurallar izleyen kristal
paraoklan, bu kurallarn farknda olan bilinli canllar deillerdir. Hay
vanlar dnyasndan da bu duruma an ve karnca gibi bcek topluluklar
nn oluturduu karmak spontane dzenler rnek gsterilebilir. Anlarn
476 altnc blm

belirli dzenlilikle hareket ediyor olmalar, davranlarnn belirli kural


larla uyumlu olmalar, an kolonisindeki karmak dzenlilii mmkn
klar. Ancak arlardan hibiri ne bu dzenin nasl bir dzen olduu konu
sunda bir fikre sahiptir ne de kendi izledii kurallarn bilinli olarak far
kndadr.
Spontane dzeni mmkn klan kurallarn var olmas ama bu ku
rallara uyan unsurlarca bilinmemesi hususu insan toplumunda da byk
lde geerlidir. nsanolu, eylemlerinin uyumlu olduu kurallarn ta
mamn onlar kelimelerle ifade edecek ekilde bilmez. lkel insan toplu
luklarnda insanlarn belirli davran dzenlilikleri gstermeleri toplum
sal dzeni mmkn klmbr. Ancak, uzun dnemler boyunca insanlar,
izledikleri kurallarn farknda olmamlar ve bu kurallar szle ve/ veya
yazyla ifade etmeden yaamlardr. Yalnz insan kltr ve zekas belli
bir dzeye ulahktan sonra, bu kurallarn bir ksm kefedilmeye ve keli
melerle ifade edilmeye balanmtr. Kefedilen kurallar, - yneticilerin
toplumun onayn alarak uygulayabilecekleri - hukuk kurallarnn temel
lerini oluturmulardr.
Toplumdaki spontane dzen iin insan davranlarnn kural te
melli olmas ve bu sayede belli bir dzenlilie kavumas gerei, hibir e
kilde insanlarn davranlarndaki her dzenliliin bir spontane dzene
yol aacan ima etmez. Bu balamda, toplumsal bir yaam mmkn
klmayacak kurall insan davranlar tasavvur edebiliriz. Hayek bu ko
nuda u rnei vermektedir: Her bireyin karlab dier bireyleri ldr
meye ya da onlardan kamaya almas eklindeki kurallara uyan insan
lar asla bir toplumsal dzen oluturamazlar. Toplumsal yaamn, insann
bir canl olarak gezegenimizde varlru srdrebilmesi iin elzem oldu
u kabul edilirse, gnmzn toplumlarnda yaayan insanlarn, gemi
te yalnzca toplumsal hayat mmkn klabilen davran kurallarn be
nimsemi olan insanlarn torunlar olduu sonucuna varrz.
nsan toplumundaki dzenlilii salayan kurallarn kendiliinden
bir seleksiyon sreciyle ortaya km olmasna karn, insanlar ksmen de
olsa bu kurallarn bazlarnn farkna varm, onlar deitirmeyi ve geli
tirmeyi renmilerdir. Nitekim modem insan toplumunda hukuk kural
larnn bir ksm tamamen insan tasarm (dierleri geleneksel deerlere
dayal kurallarn yazl ifadesi) eklindedir. Teorik olarak tamamen insan
tasarm olan kurallara dayal bir spontane dzen olumas mmkndr.
Byle bir durumda, dzenin spesifik yapsnn, dzenin kurallarn tasar-
friedrich august von hayek 477

layan akln bilemeyecei ve ngremeyecei artlara dayanacak olmas


ve tasarlcycnn bu artlar zerinde tam bir kontrole sahip olmaktan ok
uzak olmas, dzenin spontane niteliini gsterir.
Toplumdaki dzenliliin bir spontane dzenden kaynaklanyor ol
mas gerei, bizi toplumdaki ibirliinin sadece spontane dzene dayan
d gibi bir yanlgya sevk etmemelidir. Toplumda insanlar arasndaki i
birlii, hem spontane dzene hem de tasarml organizasyon eklindeki
dzene dayanr. Belli bir amac gerekletirmek iin ok fazla karmak ol
mayan insan faaliyetlerinin koordine edilmesi gerektiinde, organizasyon
gl ve etkili bir yntem olarak kullanlabilir. nsan tasarm ve amal
insan eylemlerinin sonucunda oluturulan organizasyonlar zerinde, in
sanlar, spontane dzen zerinde olduundan ok daha fazla etkiye ve
kontrole sahiptirler. zlenilen amaca ulamak iin organizasyon zerinde
deiiklik yapmak ve organizasyonun ileyiini byk lde kontrol et
mek ou zaman imkan dahilindedir. Buna karn artlarn karmakl
yznden insan faaliyetlerinin egdm iin spontane dzene dayan
mak zorunda kalnan durumlarda, belirli bir durumun ya da sonucun
gereklemesini salamak neredeyse imkanszdr.
Toplumun tmn kuatan spontane dzen, toplumun bnyesin
de bulunan alt-spontane dzenlerin, organizasyonlarn ve tm bireylerin
faaliyetlerinin egdmn salar. Hkmet, toplum iinde yer alan or
ganizasyonlar arasnda ok zel bir konuma sahiptir. nk hkmetin
uygulanmasn salad kurallarn nemli bir ksm, toplumun spontane
dzeninin devam iin elzem olan kurallardr. rnein ceza kanunlarn
daki pek ok madde toplumda hakim olan - ve spontane dzeni mm
kn klan - adil davran kurallarnn ihlal edilmesini engelleyici nitelik
tedir. Hkmetin, toplumun spontane dzeninin dayand kurallarn
uygulanmasyla ilgili grevlerinin dnda, piyasalardan oluan spontane
dzenin yeterli dzeyde salayamayaca mal ve hizmetlerin retilme
siyle ilgili grevleri de vardr. Hkmetin bu iki farkl grevi arasndaki
ayrm son derece nemlidir. zgr toplumlarda hkmetin bireyler ze
rinde zor kullanma tekeli sadece adil davran kurallarnn uygulanmas
na ynelik birinci tr grevleriyle ilgilidir. Hkmetin, elindeki zorlayc
gc, bu alann dna tararak geniletmesi, insanlarn zgrlk alann
daraltr.
Hayek, toplumda spontane dzenin ve organizasyonun birlikte var
olmalarna karn, bunlarn ancak baz bileimlerinin ve etkileimlerinin
478 altnc blm

mmkn olabileceini, bunlarn her istenilen tarzda kantnlamayacakla


nn vurgulamaktadr. Bu konunun anlalmas iin toplumdaki organi
zasyonlarn ileyiinde kurallarn ve kural rehberliindeki davranlarn
oynad rol de deerlendirmek gerekir. Organizasyonlar temelde orga
nizasyon efinin komutlarnn organizasyonun alt birimleri tarafndan
uygulanmas eklinde ilemektedir. Ancak organizasyonun ileyiinde
kurallar da nemli bir grev ifa eder. Organizasyon kurallar, organizas
yon efinin emirlerinin bo brakt alanlarda alt birimlerin nasl davran
malar konusunda rehberlik eder. Organizasyonun byklk derecesi art
tka, organizasyonda kurallarn nemi daha da artar. Organizasyonun i
leyiinde birincil olarak yneticinin emir ve direktifleri belirleyicidir. Bu
emir ve direktifleri hayata geirmekle grevli organizasyon elemanlarnn
ayrntlarla urarken bal bulunduklar organizasyon kurallar ise ikin
cil bir rol oynarlar.
Organizasyonlarn ikincil olarak da olsa kurallara dayanmas, bilgi
problemiyle balantldr. Organizasyon basit bir yapnn tesine geince,
organizasyondaki btn ilerle ilgili aynntlann tek bir akl tarafndan
kavranmas imkansz hale gelir. Organizasyon daha da byyp karma
klarken tek bir insann organizasyon hakknda bilebileceklerinin gre
li nemi ve kapsayal da azalr. Bu nedenden tr, organizasyon y
neticisi, sahip olmad bilginin kullanlmasn salamak iin kurallara
dayanmak zorundadr. Amalan dorultusunda organizasyon ve organi
zasyonun iinde bulunduu artlarla ilgili bilgisine dayanarak alt birim
lere emirler verir ve hedefler gsterir. Fakat, her elemann iinde bulun
duu zgl artlan bilmedii iin onlarn grevlerini nasl ifa edecekleri
ni ayrntlaryla belirlemez. Organizasyon elemanlar emirleri yerine geti
rirlerken ve efin belirledii hedeflere ulamak iin hareket ederlerken,
ayrntlar organizasyon kurallarna bal kalarak ve kendi bilgilerini kul
lanarak dzenlerler.
Organizasyonda hem emirler hem de kurallar ynetimin belirledi
i hedeflere ulalmasn amalar. Spontane dzende ise kurallar, zel ve
somut ierii hi kimse tarafndan - en azndan balangta - bilinmeyen
bir soyut dzeni gerekletirmeyi hedefler. Organizasyonda emirlerin ku
rallarla tamamlanabilmesine ve organizasyonlarn bir spontane dzenin
unsurlar olabilmesine karn, bir spontane dzenin kurallarn emirlerle
tamamlamak zararl sonular verir. Spontane dzende kurallar, kendi bil
gilerini kullanarak kendi hedeflerine ulamak iin abalayan unsurlarn
lriedrich august von hayek 479

hareketlerini bir asgari dzenlilie kavuturarak koordine eder. Belli bir


akln, bilmedii artlar iinde bulunan ve bilmedii amalar peinde ko
an unsurlara, spesifik emirler vererek onlarn hareketlerini belirlemesi,
kurallarn gerekletirdii dzenlilii ve koordinasyonu tahrip eder. Bir
spontane dzen olan piyasa ekonomisine devlet mdahalesi tam da by
le bir durum yarahr. (Hayek, 1996:55--78)

Piyasa Ekonomisi
Piyasa ekonomisine kar kan pek ok insan, onu belli bir amac olma
yan ve bu nedenle milyonlarca insann kaderini nereye gtrecei nce
den kestirilemeyen ve denetlenemeyen bir sre olarak grmektedir. Bir
piyasa ekonomisinde faaliyet gsteren insanlar, elbette ki kendi karlar
n maksirnize etmeye alrlar; ancak bu insanlarn pek ok zaman birbir
lerinden ok farkl olan ve hatta bazen ahan amalar ve karlar pein
de komalar kaosa yol amaz m? nsanlarn farkl amalara sahip olma
lar yerine, tek bir amalar listesi zerinde anlaarak ekonomik faaliyet
lerde bulunmalar daha dzenli ve etkin bir sonu ortaya karmaz m?
Bu tr dncelerle piyasa ekonomisine kar kan pek ok evre, kapi
talizmin bir krizden dierine srklenmesinin kanlmaz olduunu d
nmtr. Kapitalizm karh cephenin en nnde yer alan Marksistler,
daha da ileri giderek kapitalizmin kendi i elikileri nedeniyle kanl
maz bir ekilde keceini ve yerine, insanlarn ekonomik faaliyetlerinin
merkezi planlama yoluyla koordine edilecei sosyalist bir dzenin kuru
lacan ngrmlerdir. Merkezi planlama sayesinde, ekonomik kararla
rn daha rasyonel bir ekilde alnacan ve ekonomik faaliyetlerin birey
lerin atan amalarna deil, toplumun ortak amalarna dayanacan
dnmlerdir.
Hayek'e gre ise, piyasa ekonomisi spontane bir dzen olarak ge
litii iin insanlar tarafndan tasarlanan merkezi planl ekonomiden ok
daha verimli ve stndr. stelik piyasa ekonomisi, insanlarn zgrce
ekonomik faaliyetlerde bulunmalarna izin verdii iin, zgr bireylere
dayanan bir dzendir, yani zgr toplumun ekonomik koordinasyon bi
imidir. Piyasa ekonomisi ile zgrlk arasndaki balant, piyasa ekono
misinin bireye belli bir amalar silsilesi dayatmad gerei dikkate aln
dnda daha iyi anlalabilir. Piyasa ekonomisini eletirenler, onun insan
larn farkl ve elien amalar peinde komalarna izin vererek israfa ve
istikrarszla yol ahn ve insanlarn, toplumsal dayanma iinde, or-
480 altnc blm

tak amalar iin faaliyet gsterecei bir ekonomik dzenin daha iyi olaca
n savunmaktadrlar. Peki insanlarn farkl amalar peinde komalar
nasl engellenebilir? Akhr ki, bunun tek yolu, izin verilenlerin dnda
amalara sahip olanlarn cebir yoluyla dize getirilmesidir. Nitekim piyasa
ekonomisine sahip zgr toplumlarda da toplumsal dzenin devam iin
insanlarn baz amalar peinde komalar devlet tarafndan yasaklanm
hr. rnein dier insanlar ldrmek veya mal varln hrszlk yaparak
arhrmak gibi amalan hi kimsenin edinmesine izin verilemez. Ancak,
zgr toplumlarda bu tr yasaklamalar, insanlarn dier insanlar zerin
de zor kullanmn snrlandrmak ve genel olarak toplumda zor kullan
mn minimize etmek amacyla konulmulardr. zgr toplumun ekono
mik dzeni olan piyasa dzeninde bireylerin istedikleri ekilde faaliyet
gsterebilecekleri ok geni bir alan mevcuttur. nsanlar, ilerini seerler
ken ve iktisadi faaliyetlerde bulunurlarken, yalnzca herkese uygulanan
genel kurallara tabidirler. Herhangi bir otoritenin kararyla neleri, ne ka
dar ve kimler iin retecekleri onlara dikte ettirilmez. Farkl insanlarn,
farkl amalar iin aba gsterebilmeleri mmkndr ve ou zaman bu
farkl amalara sahip insanlar piyasada mbadelede bulunarak, hi far
knda olmadan birbirlerine yardmc olurlar. Piyasa dzeninin topluma
belli bir amalar listesi dayatmamas ve bireylerin kendi amalarna ula
mak iin faaliyette bulunmalarna izin vermesi, onun zgrlk nitelii
dir. Piyasa ekonomisinin alternatifi olarak sunulan btn kolektivist sis
temlerin znde, bireyin tercihleri yerine toplumun ya da belirli snflarn
tercihlerinin ne alnmas istei yatmaktadr. Toplumun tercihlerinin bire
yin tercihlerinin nne geirilmesi, pratikte, bir takm insanlarn tercihle
rinin dier bir takm insanlarn tercihlerine devlet gc kullanlarak kur
ban edilmesi anlamna gelir ki bu durumda zgrlkten bahsedilemez.
Yapma dzenlerin, onlar tasarlayan akln muhakeme dzeyinin s
nrlarn aamamas nedeniyle, daima basit olmalarna karn, spontane
dzenlerin insan aklnn btn veheleriyle kavrayamayaca dzeyde
bir karmakla ulaabilmelerinin bir tezahr de piyasa ekonomisidir.
Piyasa ekonomilerinde, farkl amalar olan milyonlarca insan faaliyet
gstermektedir. Btn bu insanlarn faaliyetleri nasl bir sre ierisinde
birbirleriyle uyumlulatrlmakta ve ne tr bir dengeye ulamaktadr? Pi
yasada ok sayda insan, hem birbirlerinin olas davranlar hem de eko
nomideki fiziksel ve maddi artlar hakknda eitli beklentilere sahiptir
ler. Bu beklentiler, bireylerin kendi gelecekleriyle ilgili yaptklar bireysel
friedrich august von hayek 481

planlarna dayanak tekil ederler. Beklentiler deitiinde insanlar plan


larn da deitirirler. O halde, zgr insanlarn mbadelelerine dayanan
piyasa ekonomisinde bir tr dengeden bahsedecek olursak, bu "denge",
insanlarn hem birbirleri hem de ekonomideki fiziksel ve maddi artlar
hakknda doru beklentilere sahip olduk.lan ve bu nedenle bireylerin ey
lemlerinin birbirleriyle uyumlu olduu bir durum olarak betimlenebilir.
Gerek hayatta, btn bireylerin beklentilerinin tamamen doru ve
uyumlu olmas mmkn olmasa da, insanlarn nemli bir ksmnn bu tr
doru ve uyumlu beklentilere sahip olmas, ekonomik faaliyetlerin bir
dzen yaratacak ekilde gereklemesini salayacaktr. Dzenin kalitesi
ve "denge"ye yaklama derecesi, insanlarn hem birbirlerinin beklentileri
hem de ekonominin fiziksel ve maddi artlar hakknda ne derece ve ne
hzla doru beklentilere sahip olduuna bal olacaktr (Hayek,
1948 / 1980:37-38 ).
Piyasa ekonomisinde insanlarn hem birbirlerinin beklentileri ve
davranlar hem de ekonomideki fiziksel ve maddi artlar hakknda do
ru bilgiye sahip olmalarnda, rekabet sreci son derece nemli bir rol oy
nar. Piyasa ekonomisinin kartlarnn rekabeti ykc, yararsz bir sre
olarak grmeleri ve rekabetin olmad bir baka dzene zlem duymala
r, rekabetin ekonomideki asl ilevini kavrayamam olmalarndan kay
naklanmaktadr. Hayek'in de belirttii gibi, rekabetin asl ilevi, olgular
kefetme sreci olmasdr. Rekabet sreci sayesinde baka trl ortaya
karlamayacak ya da en azndan kullanlamayacak olan olgular kefedil
mektedir. rnein, yakn ikame mallar reten iki firma birbirleriyle reka
bet ederlerken, birbirlerinin davran kalplan, tketicilerin zevk ve ter
cihleri, potansiyel mterilerin kimler olduklar, onlarn gelirleri, malla
rn retiminde kullanlan girdilerin alternatif kullanm alanlar, girdilerin
yakn ikame mallar ve bu girdilerin mevcut ve potansiyel tedarikileri gi
bi pek ok alanda daha nce bilmedikleri olgular kefederler. Rekabetin
sonucunda kimin kazanl kaca da byk lde bu srete kimin da
ha fazla ey kefettiine bal olacaktr. Rekabet sonucunda kefedilen ol
gular sayesinde ekonomide faaliyet gsteren bireyler, birbirlerinin bek
lentileri ve ekonomideki fiziksel ve maddi artlar hakkndaki grlerini
gzden geirir ve dzeltirler. Sonuta, insanlarn ekonomik faaliyetleri
birbirleriyle daha uyumlu hale gelir. Rekabetin bu olgular kefetme ek
lindeki temel nitelii, onun deerinin tam olarak anlalmamasna ve et
kinliinin llp deerlendirilememesine yol amaktadr. Rekabet daha
482 albnc blm

nce bilinmeyen olgularn bilinmesini salar, ancak bu ilevi ne kadar et


kin bir ekilde gerekletirdiini kesin olarak lemeyiz. nk, rekabeti
kullanarak elde etmek istediimiz olgularn hacmi konusunda bir bilgiye
sahip deiliz ve bu bilgiye sahip olmadnuz iin rekabet sonucu kefet
tiimiz olgularn kefedilebilecek olan btn olgular kmesinin ne kadar
lk bir ksmn oluturduunu bilemeyiz. Yalnz uygarlk tarihine bakarak
unu belli bir gvenle syleyebiliriz: Rekabeti kullanan toplumlar, reka
beti kullanmayanlara gre, daha fazla bilgi ve olgu kefetmektedirler
(Hayek, 2002:10).
Hayek, rekabeti, bu bilinmeyeni kefetme zelliiyle bilimsel al
malara benzetmektedir. Bilim adamlarnn almalar da rekabet gibi da
ha nceden bilinmeyen olgular kefetme amacna yneliktir. Piyasadaki
rekabet ile bilimsel almalar arasndaki fark, rekabetin daha ok zama
na ve mekana dair geici nitelikte olgularn kefedilmesini salamasna
karn, bilimin genel olgular olarak adlandrlan dzenlilil<lerin kefedil
mesini amalamasdr. Rekabetin kefettii olgularn genellikle geici ni
telikte olmas, rekabetten salanan frsatlarn ve yararlarn da yalnzca k
sa sreler zarfnda geerli olmasna yol amaktadr (Hayek, 2002:10-11).
Rekabet sonucunda kefedilen, genel nitelikte olmayan, zamana ve meka.
na dair olan olgular genellikle yalnzca rekabet srecine kahlan kiilerce
bilinir ve dier insanlara aktarlmaz. Rekabet sonucunda daha nce bilin
meyen olgular kefeden bireyler, beklentilerini ve davranlarn deiti
rerek - fiyatlar etkileyerek - bu yeni bilginin etkisinin ekonominin tm
ne yaylmasn salarlar.
Piyasa ekonomisinde fiyat mekanizmas, pek ok sayda insan ara
snda dalm olan bilgilerin zetlenerek ilgili tm taraflara iletilmesi gi
bi son derece nemli bir fonksiyonu yerine getirir. Fiyatlar izleyen ve bir
birlerini ahsen tanmayan milyonlarca insan, fiyatlardan aldklar sinyal
ler sayesinde, iktisadi davranlarn birbirleriyle uyumlulahnrlar. Piya
sa ekonomisi kartlar, piyasann fiyatlar yoluyla gerekletirdii bu ko
ordinasyonun yerine genellikle unu nerirler: Bir merkezi otorite, top
lumdaki tm ekonomik enformasyonu toplayarak deerlendirmeli ve
rasyonel bir ekilde tm toplumun ekonomik faaliyetlerini toplumsal
amalar dorultusunda belirleyen bir ekonomik plan ortaya karmaldr.
Bu ekilde ortaya kan plann uygulanmas yoluyla, piyasa sisteminin
gerekletirdiinden daha dzenli ve daha etkin bir sonuca ulalaca
dnlmektedir. Hayek'e gre bu dn tarz, rasyonel bir ekonomik
friedrich auust von hayek 483

dzen kurmak iin zmemiz gereken sorunun ne olduunu kavrayama


maktan kaynaklanmaktadr. Eer toplumdaki tm ekonomik enformas
yona sahip olabilseydik ve ekonomideki her birey ayn ve tutarl bir tek
tercih sistemine sahip olsayd, yapmamz gereken tam da merkezi planla
ma taraftarlarnn nerdikleri ey olurdu. Gerekli tm bilgiye ve tek bir
tercih sistemine sahip olduumuz iin sadece bir manhk yrtmesiyle
optimum zm bulurduk. Zaten, bu eit bir analiz iktisatta oktan ya
plmhr ve en basit ekliyle zm, herhangi iki maln ya da faktrn
marjinal ikame oranlarn btn farkl kullanmlar iin eitlemek eklin
de zetlenmitir (Hayek, 1948 / 1980:77).
Oysa byk toplumun zmek zorunda olduu ekonomik prob
lem, merkezi planlama taraftarlarnn sandndan ok daha farkl ve kar
maktr. Toplumun ekonomisiyle ilgili tm enformasyon tek bir merkez
de toplanm ve dzenlenmi olarak bulunmamaktadr ve toplumda mil
yonlarca birey arasnda dalm olan ekonomik enformasyonun, tutarl
ve hzl bir ekilde, belli bir merkezde toplanmas imkanszdr. nk,
idari bir merkez, ancak bilimsel bilgiyi toplayabilir. Byk toplumun eko
nomisinin dayand bilgi ise sadece bilimsel trden bilgi deildir. Zama
na ve mekana dair spesifik bilgi de ok youn bir ekilde iktisadi faaliyet
ler konusunda karar verilirken kullanlr. Bu tr bilgiler doalar gerei
ou zaman bireyler arasnda szl ya da yazl iletiim yoluyla aktarla
mazlar. Bazen de ok ksa bir zaman dilimine ait bilgiler olduklar iin
bunlar bakalarna aktanlsalar bile aktarldk.lan anda gemie ait ve ya
rarsz bilgi halini alrlar. Toplumdaki hemen herkes baka hi kimsenin
bilmedii bu tr spesifik bilgiye sahiptir ve bu sayede dier insanlara g
re baz konularda daha avantajldr. Bu spesifik bilginin yararl bir ekil
de kullanlabilmesi, ancak bu bilgiye sahip olanlarn ilgili iktisadi karar
lar vermeleriyle ya da en azndan onlarn karar alma srelerine kahl
myla gerekletirilebilir. hayabnda kullanlan bilgilerin byk oun
luu bu trden zamana ve mekana dair bilgilerdir ve bunlarn edinilme
si, okullardaki teorik eitimden sonra i hayatnda gerekleir. Btn i
alanlarnda, kitaplardan edinilemeyecek trden, belirli insanlar, yerel
artlar ve zel durumlar hakkndaki bilgiler, karar alma srelerinde
nemli rol oynarlar. Byk toplumun zmek zorunda olduu ekonomik
problem, toplumda milyonlarca birey arasnda dank halde bulunan ve
tek bir merkezde toplanp deerlendirilemeyecek olan btn bu enfor
masyonun toplum yararna nasl en etkin bir biimde kullanlacadr.
484 altnc blm

Eer toplumun temel iktisadi probleminin, zaman ve mekana dair


artlardaki deimelere hzl bir adaptasyon olduu kabul edilirse, iktisa
di karar alclarn bu zaman ve mekana ait artlan en iyi bilenler olmas
gerektii sonucuna varlr. Zamana ve mekana dair enformasyon belli bir
merkeze tam ve hzl bir ekilde iletilemeyecei iin etkin iktisadi karar
lar ancak desentralize (ademi merkeziyeti) bir ekilde alnabilir. Piyasa
daki insanlar kendi ileriyle ilgili zamana ve mekana dair bilginin yan s
ra kendi eylemlerini genel ekonomiye adapte edebilmek iin yakn evre
leri dndaki ekonomik alanla ilgili bilgiye de ihtiya duyarlar. Piyasada
faaliyet gsteren bireyin kendi eylemlerini ekonominin tamamyla uyum
lulatrabilmesi iin temelde ihtiya duyduu bilgi, kendi kulland mal
zemelerin, faktrlerin ve rettii rnn toplumdaki greli ktlk derece
sidir, yani ekonomideki dier mallarla karlatrldklarnda greli ne
midir. Bu bilgi, fiyat sistemi yoluyla, ekonominin tmne aktarlr. Fiyat
lar sayesinde farkl mallarn taleplerindeki dalgalanmalar ve mallarn g
reli nemlerini izlemek mmkn hale gelir. Bir maln, rnein kalayn,
greli fiyatndaki arh, kalayn eskisine gre ekonomide daha kt olduu
ve daha verimli kullanlmas gerektiini gsteren bir sinyaldir. Bu fiyat
arhnn, kalay kaynaklarndan birinin kurumasndan m yoksa kalayn
yeni bir kullanm alannn domasndan m kaynaklandnn btn ka
lay kullanclar tarafndan bilinmesine gerek yoktur. Kalay kullanclar
nn bilmeleri gereken tek ey kalayn yeni fiyatdr. Artan fiyat nedeniyle
kalay, daha pahal hale geldiinden, kalay kullanclar, kalay daha ida
reli kullanmaya balarlar ve gerekirse kalayn ikame mallarn daha ok
kullanrlar. Benzer ekilde kalayn greli fiyahndaki bir azalma, kalayn
eskiye gre daha az kt olduu anlamna gelir. Kalay kullanalar, azalan
fiyat nedeniyle kalay daha fazla kullanrlar. Ekonomideki tm mallarn
fiyatlarndaki ve bunlarn arasndaki oranlardaki deiiklikler, piyasada
faaliyet gsteren bireylere mallarn greli nemlerindeki deiiklikleri -
bu deiikliklerin nedenlerini bilmelerine gerek kalmadan - izlemelerini
salar. Ekonomik enformasyonu toplumun tmne yayan bir mekanizma
olan fiyat sistemi, piyasadaki bireylerin eylemlerini birbirleriyle uyumla
trmak iin ihtiya duyduklar enformasyonun boyutunu fevkalade k
ltmektedir. Adeta ekonomik artlardaki deiiklikler zetlenerek fiyat
lara kaydedilmekte, bireysel reticiler ve tketiciler fiyatlar izleyerek
doru kararlar verebilmektedirler (Hayek, 1948 / 1980:83-86). Bylece fi
yat mekanizmas, insanlar zerinde emredici bir otorite kurmadan, insan-
lriedrich auust von hayek 485

larn ekonomideki mallan en verimli bir ekilde retebilmelerini ve en ve


rimli kullanm alanlarna sevk edebilmelerini mmkn klmaktadr.
Hayek' e gre, eer fiyat sistemi insan tasarmnn rn olsayd ve
insanlar bu mekanizmay btn veheleriyle kavrasalard, bu sistemi in
san aklnn en muhteem zaferleri arasnda kabul ederlerdi. Ancak ger-
ekte, bilinli insan tasarmnn rn olmayan fiyat sisteminin gerek i
levi ve deeri, toplumda ok az kimse tarafndan takdir edilmektedir. Da
has, pek ok insan, fiyatlarn rehberliindeki hareketlerinin tm toplum
sal sonularndan haberdar deildir. Bunun temel nedeni, insan akluun
zemeyecei bir problemin (farkl enformasyona sahip milyonlarca bire
yin iktisadi faaliyetlerinin etkin bir koordinasyonu) insan tasarm olma
yan evrimsel bir sre sonucu meydana gelmi bir sistemle (fiyat sistemi)
zlmesinin, insanlarn ou tarafndan kabullenilememesidir (Hayek,
1948 / 1980:87-88).

SOSYALZM ELETRS
Sosyalizm ve Planlama Kavramlarna likin Yanl Anlamalar
Btn entelektel yaam boyunca sosyalizmi eletirmi olan Hayek, sos
yalizmi kolektivizmin bir eidi olarak grmtr. Bu itibarla, Hayek'in
sosyalist merkezi planlamay eletirisinde kulland argmanlarn b
yk ounluu, faizm, ulusal sosyalizm ve teokrasi gibi bireysel zgr
le dayanan piyasa sistemi kart dier tm kolektivist toplumsal-eko
nomik dzenlerin eletirisine de uyarlanabilir.
Hayek'in vurgulad gibi, sosyalizm terimi, sosyal adalet, eitlik
ve sosyal gvenliin arhrlmas gibi, sosyalizmin nihai amalan olarak
kabul edilen idealleri ifade etmek iin kullanlabilir ve genellikle de bu
anlamda kullanlmaktadr. Ancak bu terim, ayrca pek ok sosyalistin sz
konusu amalara ulamak iin uygulamay dndkleri yntemleri de
ifade etmektedir. Bu anlamda sosyalizm, zel giriimin yasaklanmas,
retim aralar zerindeki zel mlkiyetin ilgas ve merkezi planlama yo
luyla tm toplumsal ekonomik faaliyetlerin koordinasyonunun salan
mas anlamna gelmektedir (Hayek, 1944 / 1994:37). Sosyalizmin amalar
nn sadece sosyalistlerin bu amalara ulamak iin kullanlmay dn
dkleri aralarla salanabileceinin varsaylmas, sosyalizmin kulland
ya da kullanmay tasarlad aralara ve yntemlere kar olanlarn sosya
lizmin amalarna da kar olduklarnn sanlmasna yol aabilmektedir.
486 altnc blm

Oysa sosyalizmin amalann benimsedikleri halde, sosyalizmin aralan


nn bu amalan gerekletiremeyeceini ve hatta tam tersi sonulara ne
den olacan dnen pek ok sosyalizm eletirmeni ve karl bulun
maktadr. Nitekim liberallerle sosyalistler arasndaki tartmalann byk
ounluu, toplumsal amalardan ziyade, kullanlan yntemlere ve ara
lara ilikindir.
Sosyalist bir toplumsal-iktisadi dzende kullanlacak olan yntem
lerle sosyalizmin amalan arasnda sarslmaz mutlak bir ba olmadnn
anlalmas iin u saptama nemlidir: Sosyalist ekonomik dzenin en te
mel kurumlan olan kamu mlkiyeti ve merkezi planlama sosyalist ideal
lerden ok farkl amalar iin de kullanlabilir. rnein, milli gelirden
"soylular snfna" daha fazla pay ayrmak istendiinde ya da bir etnik
aznln milli gelirden ald pay azalblmak istendiinde de kullanlacak
olan aralar "daha haka bir blm" iin kullanlacak olan aralann ay
ns olacaktr. Toplumda kimin ne kadar gelir elde edecei piyasann gay
ri ahsi mekanizmas yoluyla belirlenmeyecek, merkezi otorite tarafn
dan, yani bir takm devlet grevlileri tarafndan, belirlenecektir. Bu ne
denle, tm retim aralanrun kamu mlkiyetine alnmas ve ekonominin
belli bir merkezin ald kararlar dorultusunda ynlendirilmesi metotla
rn, kolektivizm bal altnda snflandrmak ve sosyalizmi kolektiviz
min eitlerinden biri olarak deerlendirmek uygun olur. Hayek'in sosya
lizme ynelik eletirilerinin byk ksm, dorudan sosyalizmin (ve dier
kolektivist ideolojilerin) kullanmay tasarlad yntemlere ilikindir. Ha
yek, bu yntemlerin, pek ou iyi niyetli ve hmanist olan sosyalistlerin
amaladklar eyleri asla gerekletirmeyeceini, buna ramen bu yn
temlerde srar etmenin bask ve zulm rejimlerine yol aacan savun
mutur.
Sosyalist merkezi planlama yntemi ile piyasa mekanizmas kar
latnlrken pek ok insann yapt yanllklardan biri de, sosyalizmin
ekonomik sorunlan, akl yrtme, ngrde bulunma ve amalar man
zumesi belirleme anlamnda planlama yaparak zmeyi nermesine kar
lk, piyasa mekanizmasnn bu trden bir planlamay iermediinin
zannedilmesidir. Oysa, Hayek'in belirttii gibi, merkezi planlama savu
nuculan ile piyasa mekanizmas taraftarlan arasndaki anlamazlk, eko
nomik faaliyetlerde bulunurken sistematik bir ekilde kafa yormann, ya
ni plan yapmann, gerekli olup olmadyla ilgili deildir. Anlamazlk
konusu u iki alternatif arasnda seim yapmakla ilgilidir: Bireylerin bilgi
lriedrich august von hayek 487

ve inisiyatiflerini en iyi ekilde kullanabilmelerine ve kendi yaamlaryla


ilgili planlar en baarl ekilde yapmalarna imkan salayacak artlan m
yaratmalyz, yoksa btn ekonomik faaliyetleri bir kurallar ve emirler
manzumesine gre organize etmeli ve ynetmeli miyiz? Daha basit bir
ifade ile, herkesin kendi plann zgrce yapabilecei bir dzen mi, yok
sa devletin hazrlad plann tm topluma empoze edildii bir dzen
mi? Sosyalistlerin planlama tr bu ikinci tr planlama yntemidir; bi
reylerin kendi yaamlarn planlamalarna imkan vermeyen, btn eko
nomik faaliyetlerin bilinli olarak hazrlanm bir proje dahilinde, devlet
tarafndan belirlenmesini ve denetlenmesini gerektiren bir planlamadr.
Planlama teriminin artk sadece sosyalist merkezi planlama anlamnda
kullanlyor olmas, sosyalist merkezi planlamann, piyasa mekanizmas
na gre, bilgi kullanma ve sistematik dnme anlamnda daha fazla
planlama ierdii anlamna gelmez. Bu mesele, sosyalistlerle liberaller
arasndaki temel anlamazlk noktasdr (Hayek, 1944 / 1994:39-41).

Merkezi Planlama Kanlmaz Deildir


Hayek, sosyalistlerin savunduu, modern ekonominin gelimilik dze
yinin planl bir ekonomiyi kanlmaz kld, eklindeki iddiann rekabet
i piyasa dzeninin tamamen yanl anlalmasndan kaynakland fik
rindedir. Hayek'e gre, gerekte modern ekonominin karmakl, reka
beti dzeni btn ekonomik faaliyetlerin koordinasyonu iin gerekli
olan tek yntem haline getirmitir.
Kk ve basit bir ekonomide, bir merkezi planlama kurulunun
btn ekonomik olaylar izleyebilmesi ve deerlendirebilmesi mmkn
olabilir. Ancak, ekonomi karmaklatka dikkate alnmas gereken et
kenler ve artlar artar ve merkezin ileri daha da younlar ve gleir.
Modern ekonominin etkin bir ekilde ileyebilmesi iin deerlendirilme
si ve kullanlmas gerekli olan bilgi miktar tek bir merkezin toplayabile
ceinden ok daha fazladr. Bu nedenle, asl ekonomi karmaklahka
desentralizasyon zorunlu bir hal alr. Ekonomideki milyonlarca maln arz
ve talebi zerinde srekli etkili olan ve srekli deien etkenleri btn ay
nnblanyla bilebilecek ve bu bilgileri yeterli hzla toplayp deerlendirebi
lecek bir merkez oluturmak imkanszdr. Rekabet rejimi byle bir merke
ze gerek duymadan fiyat sistemi vastasyla toplumdaki ilgili tm ekono
mik enformasyonun kaydedilmesine ve sratle gerekli yerlere ulatrl
masna olanak salar. Her bir retici ve tketici fiyatlarn seyrini izleye-
488 altnc blm

rek kendi faaliyetlerini ekonomideki dier tm reticilerin ve tketicile


rin faaliyetlerine gre ayarlar.
Merkezi planlamann kanlmaz olduunu kantlamak iin ileri
srlen argmanlarn en sk tekrarlananlarndan biri de udur: Teknik ge
limelerin pek ok alanda gittike artan bir lde rekabeti ortadan kal
drmas nedeniyle arhk sadece iki seenek kalmtr. retim ya tamamen
zel tekeller tarafndan kontrol edilecektir ya da devlete idare edilecek
tir. Bu grn temelinde Marksist sermayenin merkezlemesi ve youn
lamas doktrini yer almaktadr. Bu doktrine gre, sermaye yaps gerei
younlama ve merkezleme eiliminde olduu iin kapitalist gelime
srecinde kk sermaye ortadan kalkacak ve zorunlu olarak byk ser
mayeye kahlacaktr. Bu gelimenin sonucunda ekonomide tekeller hakim
olacakhr. Hayek, 19. yzyln sonlarnda ve 20. yzyln balarnda tekel
lerin arthn ve rekabet sahasnn daraldn kabul etmekle birlikte, bu
gelimenin teknolojik ilerlemelerin doal bir sonucu olmaktan ziyade,
birok lkede bilinli olarak srdrlen ekonomi politikalarnn bir sonu
cu olduunu dnmektedir. Hayek'e gre, eer Marksistlerin iddia etti
i gibi tekelleme eilimi kapitalist geliimin doal bir sonucu olsayd, ilk
nce ve en fazla, sanayi devrimini ilk gerekletiren ve en fazla sanayile
mi olan lkelerde grlrd. Oysa tekelleme ilk nce 19. yzyln son
eyreinde grece gen iki sanayilemi lkede, ABD' de ve Almanya' da,
grlmtr. Daha sonralar kapitalizmin zorunlu gelimesinin tipik bir
rnei olarak gsterilecek olan Almanya' da, tekelleme 1878'den beri sis
tematik bir devlet politikasyla bilinli olarak tevik edilmitir. Bu lkede
devlet, sah miktarn ve fiyatlar belirleyen tekellerin kurulmas iin sa
dece korumac nlemler almakla yetinmemi, bunlar dorudan tevik et
mi ve hatta zorlamalarda bulunmutur (Hayek, 1944 / 1994:52). Dolay
syla tekellere dayal ekonomik yap, teknik ilerlemeler sonucundaki do
al bir geliimin deil, bilinli devlet politikalarnn rndr.

Merkezi Planlamann Demokrasiyle Uyumazl


Hayek, ekonominin merkezi planlamayla idare edilmesinin demokratik
bir toplumda gerekleemeyeceini ya da daha doru bir deyile demok
ratik bir lkenin merkezi planlama ynnde mesafe kaydettike demok
rasiden uzaklaacan ve sonuta demokrasinin tamamen tahrip edilece
ini dnmtr. Bunun temel nedenini de kolektivist bir ekonominin
btn yurttalarn, esasen birbirleriyle elien ve uzlamaz olan, deer
friedrich august von hayek 489

yarglarn ve amalarn uzlatrmak gibi imkansz bir grevi stlenmi


olmas olarak aklamaktadr. Eer insanlar, barl bir biimde tartarak
ve kendi hr iradeleriyle karlkl dnler vererek bir ortak amalar man
zumesi belirleyemezlerse, kolektif ekonominin amalar demokratik su
retle belirlenemiyor demektir. Bu durumda kolektif ekonominin uygulan
mas, ancak anti-demokratik yollarla mmkndr.
Sosyalizmde olduu gibi, btn kolektivist sistemlerin ortak zel
lii, toplumun tek bir amaca ya da amalar manzumesine ynlendirilme
sidir. Kolektivist sistemlerin kanlmaz suretle totaliter olmalarnn temel
nedeni budur. nk kolektivizm bireyin amalarnn tamamen hakim
olduu bir bireysel zgrlk alann kabul etmez. Her trden kolektivis
tin kar kt bu zgrlk alan, bireyciler ve liberaller tarafndan savu
nulur. Kolektivistler, "toplumsal ama", "ortak hedef", "genel refah" ve
"genel kar" gibi bir takm mphem terimleri kullanarak, toplumun
karlarnn bireyin karlarndan nce geldiini ve bu nedenle ekonomik
alanda bireysel giriimin yasaklanmas ve bireyin temel ekonomik faali
yetinin kolektivist ekonominin kendisine ykledii grevleri yerine getir
mek olmas gerektiini savunurlar.
Kolektivistlerin amalad gibi tm toplumsal ekonomik faaliyet
lerin tek bir merkezi plana gre ynlendirilmesi ve ynetilmesi, ihtiyala
rmzn tamamnn tek bir deerler silsilesinde sraya konulmasn gerek
tirir. Ancak bu iin tutarl bir ekilde yaplmas mmkn deildir. nk
toplumdaki insanlarn eitli ihtiyalar iin yaptk.lan deerlendirmeler
birbirlerininkinden farkldr ve ou zaman birbirleriyle eliirler. ste
lik, bireyler doal olarak sadece kendi ihtiyalarn bilebilirler ve sadece
bunlarla ilgilenirler. Baka insanlarn ihtiyalaryla kendi ihtiyalarn ob
jektif bir ekilde karlatrp deerlendirmeleri sz konusu deildir. Mil
yonlarca bireyin birbirleriyle elien ve birbirleriyle rtmeyen ok fark
l ihtiyalarnn tutarl bir ekilde bir araya deerlendirilmesi ve toplu
mun tamamnn ya da ounluunun onaylayaca bir deerler silsilesi
nin oluturulmas imkanszdr. Buna ramen, merkezi planlama yoluyla
retimin belirlenmesi, devlete hakim olanlarn deerlerinin tm topluma
empoze edilmesi anlamna gelir.
Demokrasiyle ynetilen bir lkenin ekonomisinin merkezi planla
ma yntemiyle idare edilmesi yoluna gidildiirde ne tr sonularla kar
latrlacan kestirmek hi de zor deildir. Merkezi planlamann de
mokrasiyle badar suretle uygulanabilmesi iin insanlarn gerek hayat-
490 altnc blm

ta olabileceinden ok daha fazla konuda hemfikir olmalar gerekir. Plan


clk taraftarlar belki balangta merkezi plann hedefini "genel refah"
gibi mphem bir terimle tanmlayarak toplumda planlama lehine bir o
unluk salayabilirler. Ancak insanlarn merkezi planlamann uygulan
mas konusunda anlama salamas, plann hedefleri konusunda da an
lama saladklar anlamna gelmez. Nitekim plann somut hedefleri ak
bir ekilde ifade edilmeye balannca, planlama lehindeki ounluk der
hal paralanmaya ve ayrmaya balayacaktr. nsanlarn hedefler konu
sunda anlama salamadan merkezi planlamann uygulanmas konusun
da karar almalar, bir grup insann nerede sonulanaca belli olmayan bir
yolculua kmak iin karar almalarna benzemektedir. Bu yolculuun so
nunda pek ok insan kendisini daha nce hi istemedii bir yerde bula
caktr (Hayek, 1944 / 1994:68--69).
Halk, demokratik bir referandum sonucu parlamentonun tam bir
ekonomik plan hazrlamasn kararlatrm olsa bile, bu parlamentonun
belirli bir plan zerinde anlamaya varabileceini gstermez. Tutarl ve
uygulanabilecek bir merkezi plann oluturulabilmesi iin, milletvekille
rinin her alanda btn ulusal kaynaklarn ynetimi konusunda anlama
ya varmalar gereklidir. Bu tr bir karar iin ounluun salanabilmesi
de pek gereki gzkmemektedir. nk, parlamentolar, snrl sayda
alternatifler arasnda bir seim yapmak durumunda olduklarnda oun
luk tekil edebilirler. Ancak lke kaynaklarnn mmkn olan kullanm
ekillerinin says son derece fazladr. Bu kullanm ekillerinden herhangi
biri lehine bir ounluk oluturulabilmesi iin hibir neden yoktur. Mer
kezi plan paralara ayrarak ve her para iin ayn bir oylama yaparak tu
tarl bir plan oluturulmas ise mmkn deildir. Tutarl bir plann btn
unsurlarnn birbirleriyle uyum iinde olmas iin, plann tamamnn tek
bir elden km olmas gereklidir.
Parlamentonun tutarl bir merkezi plan oluturmaktaki yetersizli
i, halkn demokratik kurumlara olan gveninin kaybolmasna yol at
nda, verimli ve etkili bir planlama yaplabilmesi iin bu iin politikaa
lardan alnp uzmanlara devredilmesi gerektii gr toplumda yerleir.
Buradaki yetki devrinin sadece teknik bir meseleden ya da milletvekille
rinin bilgisizllinden kaynaklanmadnn kavranmas nemlidir. Ha
yek'in de rnek gsterdii gibi, medeni kanunla ilgili dzenlemeler de
.
son derece teknik konulardr. Ancak, imdiye kadar medeni kanunun
karlmas iinin bir uzmanlar heyetine devredilmesi fikri ciddi olarak or-
friedrich august von hayek 491

taya atlmamtr. nk medeni kanunla ilgili mevzuat, zerinde oun


luun anlama salayabilecei genel kurallara ilikindir. Oysa ekonomi
alannda uzlatrlmas gereken menfaatler birbirlerinden o kadar farkl
ve uzlamazdr ki, demokratik bir meclisin bunlarla ilgili bir anlamaya
varmas mmkn deildir (Hayek, 1944 / 1994:73--74).
Grld gibi, plan oluturulabilmesi iin, parlamentonun bir ta
km kurullara ya da kiilere yetki devretmesinin temelinde, farkl insan
larn birbiriyle uzlamaz karlar arasnda seim yapamamas yahnakta
dr. Yetki devri, sz konusu seim sorununu ortadan kaldrmaz. Farkl ku
rullara farkl sektrlerin planlamas ii verilse ve bu ekilde her sektr iin
ksmi planlar oluturulsa bile, yine bu ksmi planlarn tutarl bir btn ha
line getirilmesi sorunu ortaya kar. Bu noktada yetkinin sadece bir kuru
la ya da bir kiiye devredilmesi ve bu kurulun ya da kiinin merkezi pla
n tek bana oluturmas gerektii, aksi takdirde ekonomi ynetiminin
mmkn olmad savunulur. Sonuta yasama organnn tek ilevi mut
lak gce sahip olacak kiileri semeye indirgenecek ve dolaysyla tm
sistem devlet bakannn btn yetkileri elinde toplad bir diktatrle
dnecektir. Devlet bakan, referandumla ibana gelmi olsa dahi, her
trl yetkiyi elinde tutaca iin bir sonraki referandumda iktidarda kal
mak, onun iin hi de zor olmayacakbr.
Hayek, bir demokraside, bilinli kontrol ve denetimin, zerinde
gerekten anlamak mmkn olan sahalarla snrl olmas gerektiini, di
er sahalarda ii tesadfe brakmann demokrasinin bedeli olduunu d
nmektedir. Btn iktisadi faaliyetlerin merkezi bir plan dahilinde yr
tld bir toplumda, ilerin kontrol ve ynetimi ounluun elinde
olamaz; nk, ounluk tarafndan onaylanacak bir merkezi plan olu
turmak imkanszdr. Merkezi plan, ister istemez, bir aznln iradesinin
toplumun tmne baskyla kabul ettirilmesini zorunlu klar. Demokrasi,
devlet fonksiyonlarnn, zerinde hr tartma ile ounluk karan alna
bilen alanlarla snrlandrlabildii yerlerde baarl olmutur. Kapitalizm,
tm ekonominin bilinli bir ekilde devlet tarafndan ynetilmesini ge
rektirmedii iin, zerinde anlama salanmas gereken konularn says
n demokratik bir ynetimin salayabilecei bir dzeye indirgemektedir.
Bu nedenle, demokrasi ancak rekabeti piyasalara ve zel mlkiyete da
yanan bir ekonominin bulunduu yerlerde mmkn olabilir. Kolektivist
fikirlerin hakim olduu bir demokrasinin kmesi kanlmazdr (Hayek,
1944 / 1994:77-78).
492 altnc bolm

Kolektivist Rejimler En Kt nsanlar Tarafndan Ynetilirler


Sosyalist bir ekonomik dzen yolundaki abalarn demokrasinin tahriba
tyla ve diktatr yetkilerine sahip yneticilerle sonulanacan dnen
Hayek'e gre, totalitarizm, doas gerei kt insanlar devletin zirvesine
tar ve bu nedenle byk ve iyi hedeflerin gerekletirilmesi amacyla to
taliter bir rejim kesinlikle kullanlamaz. ktisadi yaam planlama iine gi
rien demokrat bir devlet adamnn ksa bir sre iinde diktatr olmakla
planlarndan vazgemek arasnda bir seim yapmak zorunda kalmas gi
bi, totaliter bir lider de ksa bir sre iinde baarsz olmakla temel ahlaki
deerleri inemek arasnda bir seim yapmak zorunda kalr.
Demokratik bir toplumda, merkezi plan hazrlama grevinin, par
lamento tarafndan yaplamayacann anlalmas, demokratik ilkelerle
ve deerlerle kendini snrlamayan, son derece kararl, gl ve "i bitiri
ci" partilere ve liderlere zlem duyulmasna yol aar. Bylece belli bir
halk destei ile devleti ele geirerek kendi diktatrln kurmak isteyen
lider adaylar iin uygun bir ortam doar. Potansiyel totaliter lider, iktida
ra gelmek ve kolektif bir ekonomik sistem yerletirmek iin, her eyden
nce kendi emirlerine harfiyen uyacak ve halka da bask uygulayacak bir
grubu etrafnda toplamak zorundadr. nk planl totaliter bir toplum
da, gelimeleri, artk mevcut olmayan bir ounluun istekleri deil,
amalar ve yntemleri konusunda kararl olan ve toplumu belirli bir
tarzda biimlendirmeye hazr rgtl siyasal gruplardan en by be
lirleyecektir (Hayek, 1944 / 1994:150).
Hayek, nemli lde trde ve sayca en byk rgtlenmi siya
sal grubun byk bir ihtimalle toplumdaki en deersiz insanlar tarafn
dan oluturulacak olmasn temel nedene balamaktadr. ncelikle, in
sanlarn eitim ve bilgi dzeyleri arttka tercihleri ve grleri farklla
t iin fikirleri birbirlerine ok yakn ve tek bir deerler sistemini benim
semi insan gruplarndan en by toplumun dk eitimli katmanla
rndan kacaktr. kinci olarak, byle bir grup bile, liderin istedii lde
byk olamayaca iin, lider, benzer insanlar kendi saflarna ekmek ih
tiyacn hissedecektir. Bylece, kendine ait salam grleri olmayan, pro
paganda yoluyla kandrlabilecek dk entelektel birikime sahip insan
lar, totaliter liderin grubunu geniletecek ve totaliter partinin st kademe
lerinde kendilerine yer bulacaklardr. nc olarak, dk eitimli ve
dk ahlaki deerlere sahip destekilerini sk bir ekilde bir arada tuta
bilmek amacyla, lider, ortak bir insan zafiyetine dayanmak zorunda ka-
lriedrich august von hayek 493

lacak ve insanlar nefret ve kskanla dayal negatif bir program etrafn


da birletirecektir. Bu ekilde geni kitlelerin desteini salamak iin
"biz" ve "onlar" arasndaki ayrm srekli gndemde tutulacak, aznlk
mensuplar "i dman", yabanclar ise "emperyalistler" ve "d dman
lar" olarak kabul edilecektir (Hayek, 1944 / 1994:152-153).
Hayek'e gre, kolektivist politikalarn, uygulandklar her yerde
eninde sonunda ulusalc bir form almasnn nedeni sadece kolektivist li
derlerin ve partilerin halk destei salama abalaryla snrl deildir. Ko
lektivizmin karlarn gerekletirmeye alh ortak amalara ve ilgi
alanlarna sahip insanlardan oluan bir topluluk kavram, dnyada fark
l lkelerde yaayan insanlarn sahip olduk.lan benzerliklerden ve ortak
deerlerden daha fazla benzerlie ve ortak deere dayanr. Bu nedenle,
dnya apnda bir kolektivizm dnlemez. Dnya apnda bir kolektif
dzen, hibir sosyalistin yzlemek istemeyecei teknik ve ahlaki sorun
lar . yarahr. rnein, ngiliz iilerinin kapitalist dzen tarafndan sm
rldkleri varsaymyla, ngiliz iilerinin ngiliz sermaye gelirlerinden
eit pay almalar ve ngiliz sermayesinin ynetiminde eit sz sahibi ol
malar gerektii kabul edilirse, btn Hintlilerin de ayn ekilde ngiliz
sermayesinden eit pay almalar ve ngiliz sermayesinin ynetiminde eit
sz sahibi olmalar gerekir. Oysa sosyalistlerin hemen hepsi, lkelerinde
ki sermayeyi btn insanla ait bir deer olarak kabul etmez, onu sade
ce ulusal bir kaynak olarak grrler. lkenin yoksul blgelerine zengin
blgelerinden kaynak aktarmn savunsalar bile, yoksul lkelere kendi
lkelerinden kaynak aktarm, zerinde ciddi ekilde dndkleri bir
konu bile deildir (Hayek, 1944 / 1994:154-155).
Kolektivist sistemlerde, toplumun veya devletin bireyden nce gel
diinin ve bireyinkinden daha stn ve deerli amalara sahip olduu
nun kabul edilmesi, bireyin ancak toplumsal amalar ya da devletin
amalan iin alh mddete toplumun asil bir yesi olarak grlme
sine yol amhr. Bylece bireye, sadece insan olduu iin sayg gsteril
mesi sona ermi ve ona duyulan sayg, onun toplumun ya da devletin
amalarna ne derece hizmet ettiine dayanmaya balambr. Toplumun
amalarnn bireyin amalarnn nne geirilmesi ve bireyin toplumsal
amalar iin gsterdii abann onun toplumdaki deerini belirlemesi, in
san eylemlerinin, bu eylemlerin niteliinden ziyade sonularna gre de
erlendirilmesine neden olmu, amacn arac merulahrmas ilkesi yer
lemitir. Bu nedenle, kolektivist bir sistemde ykselme, byk oranda
494 altnc blm

ahlak d eyleri yapabilme istekliliine dayanr. Tutarl bir kolektivist


iin kriter, toplum yarar olduundan, "toplum yararna" yol aacaksa ya
pamayaca hibir ey olamaz.

Sosyalist Sistem Mutlak ktidar Yaratr


Aktr ki, bir toplumun ekonomisinin tek bir merkezden emir ve direk
tiflerle ynetilebilmesi, merkezin son derece gl olmasna baldr.
"Toplumsal arnalar" gerekletirmek iin kolektivistler, insanlar zerin
de kullanlacak olan ve daha nce grlmemi boyutta bir iktidar yarat
mak zorunda kalacaklardr. Uygulamay dndkleri planlarn gerek
leme olasl da byk oranda bu iktidar ne lde elde ettiklerine ba
l olacaktr.
Pek ok sosyalist, kapitalist sistemde zel bireylerin sahip olduu
gc onlardan alp bu gc sosyalist sistemde topluma devrederek g
cn ktye kullanmn nleyebileceklerini zannetmektedir. Hayek'in bu
tezin karsndaki temel argman udur: Tek bir plann uygulanmasnda
kullanlmak zere g merkezde younlabnldnda, g devredilmek
le kalmaz, nitelik deitirir ve snrsz bir ekilde byr. Daha nce top
lumda dalm halde bulunan ve ok sayda insan tarafndan birbirinden
bamsz surette ve ou zaman da birbirlerine kar kullanlmakta olan
gler, tek bir kurumun elinde toplandnda, daha nce mevcut olan
toplam g miktarndan muazzam derecede daha byk bir g varl
yaratlr. Rekabeti piyasa sisteminde hi kimse, sosyalist planlama kuru
lunun sahip olduu gcn bir ksmn dahi kullanamaz. Bu kurulun g
cnn rekabeti sistemde byk kk tm kapitalistlerin kullandk.lan
glerin toplam kadar olduu sav gereki deildir. nk, btn kapi
talistlerin birleerek tek bir dorultuda karar almalar rekabeti sistemde
mmkn deildir. Gcn paralanarak birbirinden bamsz hareket
eden bireyler arasnda datlmas, ayn zamanda toplumdaki mutlak g
miktarnn azaltlmas anlamna gelir. zel mlkiyete dayanan rekabeti
sistemde, retim aralarnn kontrol, birbirinden bamsz hareket eden
ok sayda insan arasnda dalm bir halde bulunduu iin toplumda
insann insan zerinde kulland g miktar son derece dktr. Btn
retim aralar tek bir elde toplandnda ise insanlar zerinde tam bir
kontrol salanr ve durum adeta bir klelik dzenini andrr (Hayek,
1944 / 1994:159-161).
friedrich august von hayek 495

Merkezi planlamann sadece toplumun ekonomik hayahyla ilgili


olduu ve bu nedenle siyasal alanda bireysel hak ve zgrlklerin kulla
nm konusunda bir sorun yaratmayaca eklindeki dn tarz da ha
taldr. nk ekonomik hayahn kontrol insan hayahnn her vehesinin
kontrol anlamna gelir. Kolektif bir ekonomide sadece kimin nerede han
gi koullarda ve hangi cretle alaca deil, retilen mallarn lkenin
farkl blgeleri ve farkl toplumsal gruplar arasnda nasl paylahrlaca
da devlet tarafndan belirlenir. Devleti ele geirmi bulunan kii ya da ki
iler, toplum zerinde mutlak bir hakimiyet sahibi olurlar. Byle bir d
zende muhalifler iin hibir yaam alan yoktur. Kapitalist bir ekonomide
mevcut iktidara muhalif olanlarn hayatlarn kazanabilmeleri ve taraftar
toplayabilmeleri iin gerekli finansman salayabilecekleri geni bir zel
ekonomik alan mevcut iken, retim aralar zerinde zel mlkiyetin ya
sakland, tm retim ve tketimin devlet denetiminde olduu kolekti
vist bir ekonomide muhaliflerin seslerini duyurabilmeleri iin kullanabi
lecekleri devletin denetimi dnda bir kaynak bulunmaz.
Devletin ulusal kaynaklar zerinde tam bir denetim salad ko
lektivist bir ekonomik-siyasal sistemde bile hukukun stnl ilkesinin
gzetilebileceini, bu sayede yurttalarn siyasal hak ve zgrlklerinin
korunabileceini ve muhaliflerin kamu kaynaklarndan finansman sala
malarnn mmkn olacan dnmek, hi de gereki deildir. Ha
yek' in vurgulad gibi, hukukun stnl ilkesinin z, devletin btn
faaliyet ve hareketlerinin, sabit ve nceden ilan edilmi bir takm genel
kurallarla snrlandrlmas ve bu kurallar sayesinde devletin belli durum
larda nasl davranacann yurttalar tarafndan mmkn olduunca ak
ve net bir biimde ngrlebilmesidir. Bylece birey, bu genel kurallara
riayet etmek kaydyla, serbest bir ekilde kendi hedeflerine ulamak iin
aba gsterebilir. Hukukun stnl ilkesinin uyguland lkelerde
yurttalarn bireysel abalan sonucunda elde ettikleri deerlere ve kaza
nmlara, devlet adamlarnn indi ve keyfi kararlaryla el konulamaz. Mer
kezi planlama, kendi doas gerei hukukun stnl ilkesinin geerli
olamayaca bir dzen yarabr. Merkezi planalar, lke ekonomisinin y
netiminden tek balarna ve tamamen sorumlu olduklar iin, halkn ihti
yalar ba gsterdike bu ihtiyalarn hangilerinin ne lde ve nasl gi
derileceine annda karar vermek zorundadrlar. Ekonomide retilen b
tn mallarn eitlerini, saylarn ve btn kullanm yerlerini belirleyen
ve her gn denetleyen merkezi otorite, genel kurallar yerine, ister istemez
496 altnc blm

o ann artlarnn gerektirdii ad hoc kararlar alacak ve bu kararlar baz in


sanlarn karlarn zorunlu olarak baka baz insanlarn karlarna feda
edecektir. Bylece, merkezi otoritenin yrtme faaliyetleri yurttalardan
hangilerinin daha iyi ve hangilerinin daha kt yaayacan belirleyecek,
devlet adeta her gn yurttalar arasnda bilinli bir ayrmclk yapacakhr
(Hayek, 1944 / 1994:80-82).
Merkezi planlama dnce zgrlyle de badamaz. Kolekti
vist bir ekonominin etkin bir ekilde ileyebilmesi iin yurttalarn merke
zi otoritenin belirledii hedefler iin almaya zorlanmalar yetmez; bu
hedeflerin kendi hedefleri olduuna da inanmalar gerekir. Kolektivist bir
lkede, devletin bu amala propaganda faaliyeti yrtmesiyle, kapitalist
lkelerde gerekletirilen propaganda faaliyetleri arasnda ok temel bir
fark vardr: Kolektivist dzende btn propaganda tek bir istikamete
odaklanmtr. Btn enformasyon aralar, egdm halinde, yurttala
rn tek bir ekilde dnmesi iin kullanlr. Bu nedenle kapitalist lkeler
de, bamsz ve birbirleriyle rekabet eden farkl odaklarn gerekletirdik
leri propaganda faaliyetleri ile sosyalist bir lkede, devletin tek elden y
rtt propaganda faaliyeti arasnda sadece nicelik deil, nitelik fark
da vardr. Toplumdaki tm propaganda tek elden yrtldnde, halk
belli bir dorultuda ynlendirmek ok da zor deildir. nsanlarn oun
luu, devletin yrtt ve hi bir eletiriyle karlamayan propaganda
nn etkisiyle istenilen dorultuda hareket edecektir. Ancak toplumun tam
anlamyla kontrol iin bu bile yeterli deildir. Eletirel dnceye ak
aznln da susturulmas gerekir. Merkezi plann baars veya devletin
resmi aklamalar konusunda en ufak bir phe beyan edenler, dier
yurttalarn kararll ve abalar zerindeki muhtemel etkileri nedeniy
le itaatsizlik ve hatta hainlikle sulanrlar (Hayek, 1944 / 1994:174-175).
Hukukun stnl ilkesinin geerli olmad, bireysel zgrlk
lerin inendii kolektivist rejimlerde, zgrlk kelimesinin, en az dier
her yerde olduu kadar, sklkla kullanldna dikkat eken Hayek, bu
durumu totaliter sistemlerde propagandann oynad role balamakta
dr. Totaliter devlet, kendi belirledii deerleri ve amalan halkn da be
nimsemesi iin, halk, propaganda yoluyla, bu deerlerin ve amalarn
gerek sahibi olduuna inandrmaya alrken, eski kelimelerin anlamla
rn deitirerek kullanr (Hayek, 1944 / 1994:172-173). Rekabeti piyasa
dzeninde insanlarn ekonomik zgrle sahip olmadk.lan ve ekono
mik zgrlk olmadan siyasal zgrlklerin hibir anlam olmad s-
lriedrich august von hayek 497

rekli vurgulanr. Kolektivistlerin kulland bu "ekonomik zgrlk"


kavram, bireyin istedii meslei seebilmesi, istedii alanda ekonomik
faaliyet gsterebilmesi ve kendi planlarn yapabilmesi anlamna gelmez.
Onlar bu kavram, bireyin ekonomik sorunlarnn devlet tarafndan
zlmesi ve bu sayede bireyin her trl ekonomik endieden kurtulmas
anlamnda kullanrlar. Oysa bu anlamda "ekonomik zgrlk", ancak bi
reyleri bamsz ekonomik kararlar alp bunlar uygulama, yani seim
yapma, imkanndan ve zorunluluundan mahrum ederek salanabilir. Si
yasal zgrlk de dahil olmak zere dier tm zgrlklerin temelinde
ki ekonomik zgrlk, insana kendi yolunu izmesi ve serbeste faaliyet
te bulunabilmesi imkann salayan ekonomik zgrlktr (Hayek,
1944/ 1994:110-111). Kolektivizmin vadettii "toplum iin kolektif zgr
lk", toplumu oluturan bireylerin serbeste faaliyette bulunmalarna de
il, toplumu ynetenlerin toplumla istedikleri gibi oynamalarna imkan
salar (Hayek, 1944 / 1994:173).

SOSYAL ADALET ELETRS


zgr Bir Toplumda "Sosyal Adalet"in Anlamszl
Hayek, yalnzca insan eylemlerinin adil ya da gayri adil olarak nitelendi
rilebileceini, yani herhangi bir durumun, ancak o durumun gerekleip
gereklememesinden sorumlu olan birinin ya da birilerinin olmas halin
de adil ya da gayri adil olabileceini vurgulamaktadr (Hayek,
1995:57-58). Bu bakmdan deprem, salgn hastalklar ve kuraklk gibi in
sanlar son derece olumsuz etkileyen ama hibir insann sorumlu olmad
doal felaketler, ne kadar aa ve znt verirlerse versinler, gayri adil
olarak deerlendirilemezler.
Birden fazla insann birbirleriyle anlaarak ortaklaa gerekletir
dikleri eylemler de adil ya da gayri adil olarak deerlendirilebilir. Bu ba
kmdan insanlarn oluturduk.lan organizasyonlarn ve devletin faaliyet
lerinin adil ya da adaletsiz olduklarndan bahsedilebilir. Ancak toplumun
kendisi spontane bir dzen olarak kald mddete toplumsal srecin
zgl sonular adil ya da gayri adil olarak nitelendirilemez. nk spon
tane bir dzen olan zgr toplumda, toplumsal srecin zgl sonular,
dzenin unsurlar olan hr bireylerin eylemlerinden etkilense de hibir
ekilde bilinli bir tasarmn sonucu deildir ve bu nedenle gerekleen
sonutan sorumlu olan birey ya da bireyler yoktur.
498 altnc blm

Sosyal adalet kavram, adaleti insanlarn davranlarndan ziyade


bu davranlarn sonularyla ilikilendirmektedir. "Sosyal adalet" taraf
tarlar serbest piyasa ekonomisinde gerekleen gelir dalmnn adil ol
madn ve adil bir gelir dalm iin devletin piyasa mekanizmasnn i
leyiini denetlemesi ve ynlendirmesi gerektiini savunmaktadrlar. ddi
a ettikleri ey, piyasa ekonomisinin adaletsiz bir sonu ortaya koyduu,
istedikleri ey ise piyasa ekonomisinin gerekletirdii trden gelir da
lm yerine, baka bir tr gelir dalmdr. Hayek'e gre, piyasa ekonomi
sinde gerekleen gelir dalmnn adil olmadn iddia etmek kesinlik
le samadr. nk piyasa ekonomisi spontane bir dzendir ve bu spon
tane dzenin zgl sonularndan sorumlu olan birey ya da bireyler yok
tur. Piyasa ekonomisinde, insanlarn gelirleri, tm piyasa kahlmclannn
eylemlerinden etkilenen gayri ahsi bir sre sonunda belirlenir. Bir kii
nin gelirinin belirlenmesinde, kendi kiisel yetenekleri ve abalan yann
da, ans da nemli lde rol oynayabilir. Ancak insanlarn gelirlerini be
lirleyen bir otorite olmad srece, gelir dalmnn adil olmad syle
nemez. Adalet, insan davrannn bir niteliidir ve adaletsizliin olduu
yerde kimin ya da kimlerin adil davranmad sorusuna ak bir cevap
verilmesi gerekir. Kimsenin adil davran kurallarn ihlal etmedii yerde,
srf sonular bir takm insanlarn beklenti ve zlemleriyle uyumuyor di
ye adaletsiz bir durumun gerekletiini iddia etmek anlamszdr.
Piyasa ekonomisine dayal bir toplumda "sosyal adalet" kavram
nn bir anlamnn olmamasna karn, insanlara ne yapacaklarnn emre
dildii ve btn fiyatlarn devlet tarafndan belirlendii bir kolektivist
ekonomide bu kavram bir anlam kazanabilir. Byle bir sosyo-ekonomik
dzende, btn ekonominin ynetiminden ve fiyatlarn belirlenmesin
den sorumlu olan biri ya da birileri vardr. Bu durumda, gelir dalmn
belirleyen ve her bir kiinin toplumdaki konumunu belirleyen devlet oto
ritesinin adil olup olmadndan bahsedilebilir. Ancak insanlarn yapa
caklar ileri devletin belirledii byle bir dzen adil olarak kabul edilse
bile, zgr insanlardan oluan bir toplum dzeni deildir.

Adil Toplumsal Fiyatlar Yoktur


Hayek'e gre, "sosyal adalet" taraftarlarnn piyasa sisteminde ortaya
kan gelir farkllklarn adaletsiz bulmalarnn temel nedenlerinden biri de
retilen mal ve hizmetlerin toplum iin belirli ve kavranabilir bir deeri
olduu ve piyasa fiyatlarnn bu deerden bariz ekilde farkl olduunu
friedrich august von hayek 499

sanmalardr. Oysa, insanlarn mal ve hizmetlere atfettikleri deer tama


men zneldir ve bunlarn tm toplum iin kesin bir deeri yoktur. Ak
hr ki, bir mal ya da hizmet, sadece onu kullanmak isteyenler iin deerli
dir. Ayrca insanlar birbirlerinden ok farkl ihtiya trlerine ve iddetle
rine sahip olduklar iin bir mal ya da hizmet onu kullanan farkl insan
lar iin farkl deerlere sahip olacaktr. nsanlarn birbirlerinden farkl ol
mad bir toplumda, bir maln ya da hizmetin, hem tek tek tm bireyler
iin hem de toplumun tamam iin bir deeri olabilir. Ancak, zgr ve
farkl bireylerden oluan bir toplumda, toplumsal deer diye bir ey d
nlemez (Hayek, 1995:110).
Piyasa sisteminde insanlarn gelirlerindeki bazen muazzam dzey
lere varan farkllklar, bu insanlarn piyasaya sunduk.lan rnlerin piya
sadaki deerlerinin farkl olmasndan kaynaklanmaktadr. Birka yz ki
iye st dzeyde bilgi sunan bir niversite profesrnn, milyonlarca
hayran olan dk eitimli bir arkcdan ok daha az para kazanmas,
pek ok insana adaletsiz grnebilir. Benzer ekilde alma hayah riskli
ve yorucu bir madenci ile milyonlarn seyrettii bir futbolcunun gelirleri
arasndaki fark insanlarn ounun kafasndaki adalet kavramyla uyu
maz. eitli meslek gruplarnn piyasadan elde ettikleri gelirlerin, onlarn
ifa ettikleri toplumsal hizmetle uyumad ve parasal gelirlerin toplum
sal deerleri yanstmad dnlr. Ancak insanlarn ounluu piya
sa fiyatlarnn ve gelirlerinin adil olmad konusunda hemfikir olsa da,
neyin (hangi fiyatlarn) daha adil olduu konusunda farkl grlere sa
hiptir. Farkl miktarlarda ve farkl kalitede mal ve hizmet reten insanla
rn gelirlerini "daha adil bir ekilde" dzenlemek iin piyasa fiyatlarnn
dnda bir baka fiyatlar seti belirlenebileceini dnmek gereki de
ildir. nk, insanlarn tamamnn ya da en azndan ounluunun ka
bul edebilecei tek bir "toplumsal deer" standard yoktur. Piyasada bir
hizmeti sunana denen fiyat, bir takm kiilerin kafalarndaki toplumsal
deer standardna gre deil, o hizmeti talep edenlerin saysna ve bu ta
lebin iddetine gre belirlenir. Piyasann belirledii gelirler, ok sayda
retici ve tketici arasndaki ilikilere bal olan gayri ahsi bir srecin so
nucunda oluurlar ve bu adan adil ya da gayri adil olarak nitelendirile
mezler.
Sosyal adalet taraftarlarnn piyasada oluan fiyatlarn adaletsizlii
konusundaki temel argmanlarndan biri de, piyasadaki mal ve hizmet
lerin fiyatlarnn onlar retenlerin abalarn ve liyakatlerini yanstmad-
500 altnc blm

dr. nsanlarn retim srecinde katlanmak zorunda kaldk.lan etinlik


lerin ve gsterdikleri abalarn, elde ettikleri gelirle uyumlu olduu bir
durumun, piyasa dzeninin salad gelir dalmndan daha adil ve ar
zuya deer olduu ou kez iddia edilir. Hayek, piyasa sisteminde gelir
lerin ou kez alanlarn gsterdikleri abalarlar ve liyakatle uyumlu ol
madn ve bu durumun pek ok kiiyi rencide etmekte olduunu kabul
etmekle birlikte, zgr bir toplumda gelirlerin, halkn normal olarak layk
grdne karlk gelmesini istemenin ne uygulanabilir ne de arzu edi
lebilir olduunu dnmektedir (Hayek, 1960:94). Her eyden nce in
sanlarn gelirlerini abalarrun sonularna gre deil de, abalama dere
celerine ve liyakate gre belirlemek son derece gtr. Bir insann herhan
gi bir ii yaparken ne kadar aba ve zen gsterdii, ne kadar glkler
le ve etinliklerle karlah her zaman kolaylkla gzlemlenemez ve hi
kimse baka insanlarn deerini ve hangi koullar alhnda bulunduunu
tam anlamyla bilemez. Ayrca toplum iin yararl olan ey, bireylerin her
hangi bir retim srecinde bulunurken, emek de dahil olmak zere, b
tn retim faktrlerini mmkn olduu kadar verimli kullanmalardr.
Bu nedenle daha az abayla daha fazla retim gerekletirenlerin ve buna
imkan veren yeni retim teknikleri gelitirenlerin dllendirilmeleri ge
reklidir. Piyasa ekonomisinin yapt ey tam da budur. Piyasa ekonomi
sinde insanlara ilerini yaparken gsterdikleri aba iin deil, rettikleri
katma deer iin deme yaplr. Piyasann abalar deil, sonular dl
lendirici gayri ahsi mekanizmas yerine insanlarn gsterdikleri abalar
lerek onlarn gelirlerini belirlemeye alan bir kamu otoritesinin tesis
edilmesi, insanlar daha fazla gelir elde etmek amacyla yararsz ilere ge
reksiz yere ok fazla aba gstermeye sevk edecei gibi bireysel zgrl
de tahrip edecektir. nk insanlarn gelirlerini belirleyen otorite, pra
tikte onlarn hangi ite ne yapmalar gerektiini emreden bir otorite ola
caktr.

"Sosyal Adalet" Taleplerinin Siyasal Yozlamaya Yol Amas


Hayek, toplumda yaygn destek bulan "sosyal adalet" temelli taleplerin,
devletin, gelirleri yeniden dahmn stlenmesine yol amasnn, byk
adaletsizliklere ve ekonomik duraklamaya yol aaca kansndadr. Bu
kanaatinin temelinde, piyasa sisteminde fiyatlarn oynad hayati roln,
devletin eitli toplumsal guruplarn gelirlerini belirlemesi durumunda
zarar grecek olmas vardr. Toplumun bir btn olarak kar, toplumda-
friedrich august von hayek 501

ki mevcut reticilerin deien koullara srekli uyum salamalarnda


yatmaktadr. Piyasa mekanizmas bunu fiyatlardaki deiiklikler yoluyla
yapar. Bir mal ya da hizmet greli nemini kaybettiinde, yani ona olan
talep azaldnda, fiyat der. Maln den fiyat, o sektrde karlarn
azalmasna ve hatta bazen iflaslara ve i kayplarna yol aar. Sektrn
kullanmndan kan kaynaklar daha verimli (karl) olan baka alanlara
kayarlar. Bu srecin sektrde zarar eden sermayedarlar ve i deitirmek
zorunda kalan iiler ve giriimciler iin sanal ve etin olduundan ku
ku yoktur. Ancak bu durum hr insanlara dayanan etkin bir ekonomik
.
koordinasyon dzeni olan serbest piyasa sistemini srdrebilmemiz iin
toplum olarak demek zorunda olduumuz bir bedeldir (Hayek,
1997:139-140).
Toplumun genel olarak kar, fiyat mekanizmasnn ekonomideki
btn mal ve hizmetlerin greli nemlerini yanstacak ekilde ve etkin bir
biimde ilemesi iken; rgtl reticilerin kan, fiyatlarn kendi sektrle
ri iin uygun olmasdr. Bu nedenle rgtl retici gruplar, daima kendi
rettikleri mallarn fiyatlarnn mmkn olduu kadar yksek, kullan
dklar ara mallarn ve hammaddelerin fiyatlarnn ise mmkn olduu
kadar dk olmasn isterler. Bu gruplarn, yksek fiyatlar ve karlan
srdrebilmek iin kendi sektrlerine yeni katlmlar engellemeye al
tklar ve rettikleri maln piyasa fiyat dtnde ya da ara mallarn fi
yatlar ykseldiinde devletten sbvansiyon ve koruma talebinde bulun
duklar sklkla gzlemlenir. zellikle rettikleri mala olan talebin dt
ve bu nedenle isizliin ve dk gelirlerin sektrde alanlar iin ka
nlmaz olduu dnemlerde, devletten beklenen yardm ve mdahaleler
"sosyal adalet" sylemi kullanlarak hakllatrlmaya allr. Modern pi
yasa ekonomilerinde bu tr sylemlerin ve istemlerin ok eitli retici
gruplar tarafndan benimsenmesi ve bunlarn hkmet politikalar ze
rinde etkili olmas, hkmetleri btn retici gruplarn reel gelirlerinin
srekli artmas ya da en azndan hibir zaman azalmamas gibi piyasa
ekonomisinin ileyiiyle ve kendisinden beklenen faydayla asla badah
rlamayacak olan hedefleri izlemeye zorlayabilmektedir.
Devletin retici gruplardan gelen basklarla piyasa ekonomisinin
salkl ilemesi iin elzem olan fiyat sinyallerini tahrip etmesinin ve eko
nomideki pek ok mal ve hizmetin fiyatlarnn ve dolaysyla gelirlerin
idari kararlarla belirlenmesinin ok <Jnemli bir sakncas da devlet yneti
mindeki yozlamadr. Devletin eitli toplumsal gruplarn gelirlerini do-
502 altnc blm

rudan belirledii bir yerde, btn retici gruplar, kendi konumlarn iyi
letirmek iin, retim kapasitelerini arbrmak ve rnlerini daha kaliteli
hale getirip piyasaya sunmak yerine, hkmeti kendi sektrlerine daha
fazla gelir aktarmaya yneltmek iin ikna etmeye abalarlar. Bu tr aba
larn younlaarak artmas, gelirlerin, toplumsal gruplarn siyasal etkisi
ne ve istemlerinin gereklememesi durumunda hkmete ynelik yp
ratma kapasitesine bal olarak belirlenmesine yol aar. Siyasal partiler,
iktidara gelmek ve iktidarda kalmak iin, daha da artan bir ekilde kamu
kaynaklarnn eitli gruplara dablmasnda birbirleriyle yarrlar. By
lece parlamento adeta bir hayr kurumu haline gelir ve hkmetin gelir
leri yeniden dalmnda en nemli kstas kamu yaran ya da liyakat ol
maktan kar ve ilgili retici gruplarla siyasetiler arasndaki karlkl
menfaat ilikisi asl belirleyici olur (Hayek, 1997:154).

zgr Bir Toplumda Ekonomik Gvenlik


Hayek zgr bir toplumda ekonomik gvenlik konusunu incelerken, bu
kavramn iki farkl eyi ifade edebileceine vurgu yapmaktadr. Bunlar
dan ilki, toplumun tm bireyleri iin belli bir asgari yaam standardnn
garanti edilmesi eklindeki gvenlik tr; ikincisi ise, bir kii veya gru
bun bakalarna oranla sahip olduu gelir ya da yaam dzeyinin garan
ti edilmesi eklindeki gvenlik trdr. Hayek'e gre belli bir genel refah
dzeyine ulam bir toplumda zgrlk tehlikeye ablmadan birinci tr
ekonomik gvenlik tr salanabilir. Yani toplumun btn yeleri mut
lak yoksullua kar devlet tarafndan korunabilirler. Bu koruma, btn
yurttalara salkl bir yaam iin gerekli olan yiyecek, barnma ve giysi
nin salanmas eklinde gerekleebilir. Ayrca devlet, sel, yangn, dep
rem gibi toplumsal felaket gnlerinde zarar gren yurttalara yardm
edebilir ve hatta kaza ve hastalk gibi talihsizliklere kar yurttalarn ko
runmas amacyla geni bir sosyal gvenlik sistemi tekilabru kurabilir
(Hayek, 1944/ 1994:132-133).
kinci tr, yani bir kii veya grubun bakalarna oranla sahip oldu
u gelir ya da yaam dzeyinin garanti edilmesi eklindeki ekonomik g
venlik tr ise zgr bir toplumda uygulanmamaldr. nk piyasa sis
teminde bir retici gruba belli bir gelir gvencesi salamann tek ynte
mi, retimi kstlamak ve fiyatlarn ykseltilmesini salamakbr. Bu tr bir
politika ancak sz konusu retim faaliyetinin yeni giriimcilere yasaklan
mas yoluyla gerekletirilebilir. Bu nedenle belirli bir sektrn bu ekil-
lriedrich augus von hayek 503

de bir ekonomik gvence alhna alnmas kanlmaz bir ekilde sektr d


ndakilerin ayrmcla tabi tutulmalar ve karlahklar risklerin artma
s anlamna gelmektedir. Bir sektre yeni kahlmlarn engellenmesi doal
olarak sektr dndaki herkesin ekonomik gvenliini azaltr. Bu tr ko
runan sektrlerin says arthka korunmayan sektrlerdeki reticilerin fa
aliyet gsterebilecekleri alanlar azalr. Korunmayan sektrlerde, talebin
dmesi nedeniyle ilerini kaybeden ya da byk gelir kayplarna ura
yan insanlarn balarna gelen felaketin ana nedeni devletin yurttalar
arasnda ayrm yaparak baz ekonomik faaliyet alanlarn dierleri aleyhi
ne korumasdr (Hayek, 1944 / 1994:141-142). Korunmayan snflarn ko
runan snflar tarafndan adeta vahice smrlmesi ve bunun devlet
eliyle gerekletirilmesi, hkrnetlerin "sosyal adalet" sylemli istemlere
kaplmalarnn yol ah bir adaletsizliktir.

KLTREL EVRM VE LMCL KBR


Uygarlk, Kltrel Evrimin Sonucudur
Hayek, gnmzn insan uygarlnn hem temelinde hem de mevcudi
yetinde insanlarn zgrce ekonomik faaliyetlerde bulunmalarna imkan
veren ve evrimsel bir srecin sonucunda bugnk haline ulam olan pi
yasa ekonomisinin bulunduunu dnmektedir. Piyasa ekonomisini
mmkn klan geleneksel ahlaki kurallar ve bu kurallara uygun davra
nlar, insanlar bu kurallar ve davranlar yararl grdkleri ve bunlarn
ne tr bir toplumsal-ekonomik dzene yol aacaru kavradklar iin de
il, bu kurallar ve davranlar ou zaman tesadfen benimseyen insan
gruplar dier gruplara gre daha hzl oaldklar, zenginletikleri ve
dierlerini ortadan kaldrdklar ya da dierleri onlara kahldklan iin
dnyaya yaylm ve gnmzde insanln neredeyse tamamnda hakim
olmutur. Uygarln temelinde yatan bu kurallarn olumas ve yerle
mesi, Hayek'in kltrel evrim dedii adeta insan hayvanlar dnyasn
dan ekip karan bir sre neticesinde gereklemitir.
Kltrel evrim, zellikle zel mlkiyet, drstlk, szleme, m
badele, ticaret, rekabet, kazan ve zel hayata ilikin adil davran kural
lar geleneinin evrimini ifade etmektedir (Hayek, 1988:12). Daha ok
yasaklamalar eklinde olan bu kurallar sayesinde, insann igdleri
kontrol alhna alnabilmi ve uygarlk mmkn olmutur. Adil davran
kurallarnn denetledii insan igdleri, ok uzun bir biyolojik evrimin
504 albnc blm

sonucunda insann biyolojik yapsnn bir paras olmu ve genetik yol


la nesilden nesle aktarlr hale gelmi olan igdlerdir. Bu igdler, in
sann ve insann atalarnn milyonlarca yl iinde yaad doal ortama,
yani ortalama on be ila krk kiiden oluan avc-toplayc gruplarn ya
amna, uygun bir ekilde gelimitir. Birbirlerini ahsen tanyan insan
lardan oluan bu kk gruplarn yelerinin hayatta kalabilmeleri, gru
bun varln srdrebilmesine balyd. nk, doada yalnz bana
bir insann hayatta kalabilmesi ve reyebilmesi mmkn deildi. Bu il
kel insanlar, hayatlar boyunca bir paras olduklar ava-toplayc gru
bun dier yeleri ile, yani ahsen tandklar ve gvendikleri insanlarla,
dayanma iinde ortak amalar iin aba gsterdiler. Grubun hayatta
kalabilmesi ve grubun yelerinin genlerini gelecee tayabilmeleri, b
yk apta grubun iindeki dayanmann ve ortak amalar iin gsteri
len abann derecesine bal idi. Bu nedenle, insann igdleri, dayan
ma ve zgecilik (altruizm/ dierkamlk) temelinde biimlenmitir. Bu i
gdler, bireyin iinde bulunduu grubun yelerine yneliktir ve grup
dndaki insanlar kapsamaz. Ava-toplayc grubun yeleri iin yaban
clar, yani baka bir avc-toplayc grubun yeleri, potansiyel dmandr.
gdlerimizin, bize benzemeyen, bizimle ortak amalara ve deerlere
sahip olmayanlar da kendimiz gibi grmemizi asla sylememesi bu
yzdendir. Yabanclara kar duyduumuz kukular ve olumsuz dn
celer, avc-toplayc atalarmzdan miras aldmz igdlerin desteine
sahiptir.
Gnmzn byk toplumlarnda insanlar, uygarlk ncesindeki
kk ava-toplaya gruplarda olduundan ok farkl bir ekilde, sadece
ahsen tandklar insanlarla deil, hi tanmadklar ve belki de hayatlar
boyunca hibir zaman tanmayacaklar insanlarla eylemlerini uyumlula
hrmaktadrlar. Bu durum, zellikle iktisatlarn eitli ekillerde srekli
vurguladklar bir noktadr. Tcaretin ortaya kmas ve uzmanlamaya
yol amas, insann hi tanmad insanlar iin retim yapmasna ve hi
tanmad insanlarn rettikleri mallan tketmesine neden olmutur.
Toplumsal dzenin temeli artk grup ii dayanma ve grup dndakilere
kar uyank olmay gerektiren igdlerimiz deil, tanmadmz insan
larla ayn byk toplumda yaamamz salayan adil davran kurallar
dr. Modern byk toplumlarda uzak gemiten miras aldmz zgeci
lik ve grup ii dayanma duygularnn, aile ve kk cemaat gibi, yele
rinin birbirlerini ahsen tand kk gruplarda hala ok nemli ilevle-
friedrich august von hayek 505

ri vardr. Bu tr kk gruplarn byk toplumdaki ve insan hayahndaki


nemli rolleri asla yadsnamaz. Ancak byk toplumun tamamnn zge
cilik ve dayanma ile dzenlenmesi mmkn deildir. Milyonlarca fark
l insandan oluan bir ulusta, bir bireyin hi tanmad ve haklarnda bil
gi sahibi olmad dier insanlarn karlarn ve refahlarn kendisininki
gibi gzetmesi beklenemez. Aynca milyonlarca insann tek bir amalar hi
yerarisi oluturup, bu uurda gnll dayanma iinde faaliyet gster
meleri de mmkn deildir. Byk toplumun koordinasyonunu salayan
adil davran kurallar sayesinde, insanlar, kendi karlar (ve ahsen tan
yp deer verdikleri yakn evrelerindeki insanlarn karlar) iin faali
yette bulunurken toplumun ahsen tanmadklar dier yeleriyle ban
iinde yaayabilmektedirler.
Kukusuz, insann igdleri hala son derece kuvvetlidir. Pek ou
yasaklamalar eklinde olan ve bu igdleri kontrol eden adil davran
kurallarnn insanlar tarafndan sevilmemesi bu yzdendir. stelik insan,
halen bu kurallarn toplumsal dzen! gerekletirmekte oynadk.lan rol
ve kendilerine nasl fayda saladn, tam olarak kavram deildir. Bir
yandan insann igdleri, onu evresindeki pek ok eye ve davrana
doru iterken, dier yandan adil davran kurallar, bunlarn pek ounu
yasaklamaktadr. O halde, insann holanmad, igdleri zerinde ha
kimiyet salayan, insan sert bir ekilde disipline eden bu kurallar, nasl
oldu da insan kltrnn bir paras oldu? Hayek, bu soruya u cevab
vermektedir: nsanlar, bu kurallar bilinli ekilde semediler. Bu kuralla
ra yol aan davran kalplarn tesadfen benimseyen insan gruplar, ha
yatta kaldklar, oaldklar ve dier gruplar ortadan kaldrdklar iin
bu kurallar yayld. Bu baarl pratikler yeni nesillerin nceki nesillerden
renme ve taklit etme yoluyla ald gelenekleri oluturdu. Son on ila
yirmi bin yln rn olan insan uygarl, bu baarl pratiklerin olutur
duklar gelenek sayesinde gereklemitir.

Kltrel Evrimin Rehberi nsan Akl Deildir


Hayek, kltrel evrimin insan aklnn bilinli bir ekilde dzenledii ya
da etkide bulunduu bir sre olmadn vurgulamaktadr. Hayek'e g
re dnen insann kltrn yarath fikrinin yanl olmas bir yana,
bunun tam tersi dorudur. nsan akl, kltrel evrimin sonucunda ortaya
krnhr, yani kltrel evrim insan akln yaratmhr.
506 altnc blm

nsan aklnn henz gelimedii uzak gemite, insan, biyolojik ev


riminin bir neticesi olarak taklit yoluyla renme ve rendiklerini baka
larna intikal ettirme kapasitesini edinmiti. Hayek, bu kapasitenin, yani
insann taklit ederek yeni davran kalplann zmseme yeteneinin,
belki de insan trnn genetik olarak sahip olduu en nemli zellik ol
duunu dnmektedir (Hayek, 1988:21). Bu kapasite sayesinde insan
evreye uyum salamasna, yani hayatta kalp oalmasna, yardmc
olan davran biimlerini baanl hemcinslerinden rendi. nsan iin,
evreye uyum salamasn salayan davran kurallar, bu kurallann ne
den ve nasl baanl sonular verdiiyle ilgili bilgiden ok daha nemliy
di. Dier bir deyile, insan, neden doru olduunu anlamadan doru ey
leri yapma alkanln kazand. nsann evreye uyum salamasna yar
dmc olan ve nesilden nesle intikal ettirilen davran kurallan gelenei
nin genilemesi ve daha etkin bir hale gelmesi srecinin, yani kltrel ev
rimin, ileri bir aamasnda bu renilmi kurallar, insann evresindeki
olaylar nceden tahmin etmesine imkan veren bir tr soyut model ier
meye balad zaman, insan akl ortaya kh (Hayek, 1997:236). Bu ne
denle, insan akl, kltrel evrimin bir nedeni deil, sonucudur.
Biyolojik evrimin insan igdlerini belirlemesinden sonra fakat
insan aklnn ortaya kndan nce balam olan kltrel evrim srecin
de, insann edindii gelenek ve oluan kurumlar insan eylemlerinin bir
sonucu olmasna ramen bilinli insan tasarmnn rnleri deildir. Kl
trel evrimin tad, bilinli insan tasanmnn rn olmayan davran
kurallar gelenei sayesinde insan, uygarln kurulmasndan nceki k
k gruplar halindeki hayat tarzna uygun olarak gelimi bulunan ig
dlerini denetim alhna alabilmi ve uygarlk mmkn olmutur. nsan
iyi ve uygar yapan doal igdleri ya da akl deil, kltrel evrim sre
cinde ortaya kan gelenektir. Modern insann gnmzdeki duygular
ve igdleri, ilkel insannkine benzese de, modern insan, ilkel insandan
farkl olarak, byk toplum dzenine uymayan doal igdlerini denet
leyen adil davran kurallar geleneine sahiptir.
nsan akl, kltrel evrimi balatmam olduu gibi, onu ynlendir
mi ve denetlemi de deildir. nsann igdsel drtlerini denetleyen
davran kurallarnn belirmeye balamasndan sonra, bu kurallar kme
sindeki deimeler ve nihayetinde kltrel ilerleme, insan aklnn rehber
liinde olmamtr. Yani, insanlar, dnerek ve muhakeme ederek ge
mite edindikleri davran kurallarn daha iyi olduunu dndkleri
lriedrich august von hayek 507

yeni kurallarla deitirmediler. Bu kurallardaki deiim ve geliim, baz


bireylerin geleneksel kurallardan bazlarn ineyip onlarn yerine baka
kurallar uygulamalar sayesinde oldu. Bu kurallardan bazlar, ok say
da insann bir arada yaamasna imkan veren, refah ve insanlarn oal
masn salayan kurallard. Bu tr kurallar benimseyen gruplar, dier
gruplarla yaptklar mcadelelerden baaryla ktlar, hayatta kaldlar ve
gruplarn genilettiler. Bylece, bu gruplarn benimsedii kurallar dn
yaya yayld.

zel Mlkiyetin ve Ticaretin nemi


Kltrel evrim srecinin gnmze tad adil davraru kurallar soyut,
amatan bamsz ve herkese uygulanabilir kurallardr. ok sayda insa
n ieren byk toplumun dzeni, toplum yelerinin bu kurallara uyma
larna baldr. Toplum dzeni iin herkesin belli bir amalar hiyerarisi
iin aba gstermesi gerekmez; insanlarn kendi karlar ve amalar iin
aba gsterirken adil davran kurallarna riayet etmeleri, toplumsal d
zenlilii salamak iin yeterlidir. Bu adan, uygarlk ncesi kk grup
larla gnmzn byk toplumlar arasndaki farkllk arpadr. Kk
grubun dzeni ortak amalara dayanrken, byk toplumun dzeni ortak
adil davran kurallarna dayanr. Kk grupta ortak amalar benimse
meyen bireyler, dzen bozucuyken, byk toplumda daha ok negatif ka
rakterli, yani yasaklamalar eklindeki, adil davran kurallarn ihlal
edenler, dzen bozucudur. Byk toplumun ekonomik dzeni olan piya
sa ekonomisi, ancak zel mlkiyet, mbadele, ticaret, rekabet ve drst
lk gibi alanlardaki adil davran kurallarnn insanlar tarafndan iselle
tirilip benimsenmesi sayesinde mmkn olmutur.
Uygarla ve piyasa ekonomisine yol aan gelimelerin ilklerinden
ve en nemlilerinden biri, hatta belki de en nemlisi, zel mlkiyet kuru
munun ortaya kmasdr. Baz maddi varlklarn bireye ait olmas, birey
tarafndan bakalarna devredilebilmesi ve bireyin iinde yer ald toplu
luun o maddi varlklar zerinde hak iddia edememesi sayesinde insan
lar, farkllaabilmi ve zgrleebilmilerdir. nsan iinde yaad gru
bun dier yelerinden farkllatran, kendi bireysel (toplumsal olmayan)
amalarn edinip, bunlar iin kendi aralarn, kendi bilgi ve tecrbesini
kullanabilmesidir. zel mlkiyet sayesinde birey, kendi amalan iin kul
lanabilecei aralara sahip olmutur. zel mlkiyet, aynca mbadelenin
ve ticaretin mmkn olmasn salayarak adil davran kurallar gelene-
508 altnc blm

inin olumasnda temel bir rol oynamhr. Bireyler, ancak kendilerine ait
maddi varlklar varsa ve bunlar istedikleri gibi kullanp devredebiliyor
larsa mbadele ve ticaret mmkn olabilir. Ticaret, iblmn ve dola
ysyla retkenlii artrmas bir yana, yabanclar arasnda bar ilikile
rin kurulmasnn da temelidir. Ticaretin genilemesi, farkl insan toplu
luklarn birbirleriyle balanhl ve birbirlerine baml klm ve insanla
rn, dnyann hemen her kesine yaylabilmelerini salamhr. Dnya
zerinde ok az yer, ticaret ohJ'adan insanlarn yaamasna elverili du
rumdadr. nsanlar, pek ok yerde ticaret sayesinde yerel olarak retile
meyen ama yaamlarn srdrebilmeleri iin elzem olan mallan edinile
bilmi ve bylece o yerler, insanlarn yaam alanlarna dahil edilebilmi
tir (Hayek, 1988:41).
zel mlkiyetin ve ticaretin, insann uzak ve uzun gemite kk
avc-toplayc gruplar halinde yaarken edindii ancak gnmzde de bi
yolojik yapsnn bir paras olan ve genetik yolla aktarlan dayanmac
zgeci-kolektivist igdleriyle bir tezat tekil ettii akhr. zel mlki
yet, insann kendine ait aralara sahip olmasna imkan tand iin insa
n gruptan ayran, grubun ortak amalarndan farkl kendi amalarn iz
lemesine frsat salayan, dolaysyla insan tam bir kolektivist yaamdan
uzak tutan bir kurumdur. Ticaret ise bir yandan insann yabanclarla ba
r bir ekilde ilikide bulunmasna dayand iin insann yabanclar
potansiyel dman olarak gren igdleriyle, dier yandan bireysel ini
siyatife dayand ve bireysel zenginlemeye yol ah iin dayanmac
igdlerle ahma halindedir. zel mlkiyet ve ticaret kurumlarnn ilk
ortaya klarndan gnmze kadar on binlerce yl gemi olmasna ve
bu kurumlarn, insanln byk ksmnn kltrel geleneinin en nem
li unsurlar olmalarna karn, gnmzde pek ok insann zel mlkiye
ti ve ticareti, zgrln, zenginliin ve barn deil, adaletsizliin, s
mrnn ve savan kayna olarak grmelerinin temel nedeni, insann
kolektivist igdleridir.

lmcl Kibir
Hayek'e gre, bir yandan insann kolektif igdleri onda byk toplu
mun makro dzeninden honutsuzlua yol aarken, dier yandan insan
aklna an gven ve insan aklnn yapabileceklerinin ve kapasitesinin s
nrlarnn gz ard edilmesi, evrimleerek bugnk gelimilik dzeyine
ulam olan toplumsal dzenin yklarak yerine tamamen insan tasarm
lriedrich august von hayek 509
.

olan daha iyi bir toplumsal dzenin kurulabilecei yolundaki yanl g


rlere yol amtr. nsann iinde yaad dnyay istedii gibi deiti
rebileceine olan inanc "lmcl kibir" (Hayek, 1988:27) olarak adland
ran Hayek, evrimsel bir srele oluan ve spontane bir dzen olan piyasa
ekonomisinin gerekletirdii koordinasyonu hibir insan tasarm dze
nin gerekletiremeyeceini vurgulamaktadr. Bu nedenle, insan tasarm
olan sosyalist ekonomik dzenin, piyasa ekonomisi kadar baarl olmas
mmkn deildir.
Sosyalist dnce, insann kolektif igdlerinin yan sra, insan
aklna an gven duyan kurucu rasyonalist dncenin desteine sahip
tir. Ancak ne insann biyolojik igdleri ne de akl, mevcut byk toplu
mu ve uygarl yaratmbr. gdlerimiz, gnmzn makro dzenin
den ziyade, uzak gemiin avc-toplayc mikro dzenine uygundur. Uy
garl yaratan ve makro dzeni mmkn klan ise kltrel evrim ve
onun selektif bir srele oluturduu adil davran kurallar geleneidir.
Bu adil davran kurallar gelenei, insan aklnn bir tasarm olmad gi
bi, insan aklnn kendisi de adil davran kurallar geleneini yaratan kl
trel evrimin bir sonucudur. Yukarda vurguland gibi insan, bugnk
konumuna farknda olmadan, yani aklnn rehberlik etmedii bir kltrel
evrim srecinin sonucunda ulambr. Hayek, sosyalistlerin anlamad
eyin tam da bu olduu kansndadr. Sosyalistler, piyasa ekonomisinin
gerekletirdii makro dzenin tamamen bir insan tasarm olduunu
zannetmektedirler. nsanlarn kendi iktisadi faaliyetlerini koordine eden
bir sistemi (kapitalizm} bilinli bir ekilde yaratb.klann dnmekte ve
insan ihtiyalarn ve zlemlerini daha iyi karlayan baka bir sistemin
(sosyalizm} de insanlar tarafndan tasarlanp gerekletirilebileceini san
maktadrlar.
Hayek, piyasa ekonomisini ve byk toplumun makro dzenini
oluturan adil davran kurallar, evrimsel bir srele belirlendii iin, bu
kurallarda insann evresi hakkndaki dncelerinden ok daha fazla
akl bulunduu kansndadr (Hayek, 1997:237). Bir kez daha vurgulamak
gerekirse, kuaktan kuaa taklit ve retme yoluyla aktarlan, insan dav
ranlarnn nemli bir ksmn belirleyen adil davran kurallar, bu ku
rallar benimseyen insan gruplar / topluluk.lan dierlerine gre daha hz
l oald ve daha ok retim yapabildii iin gnmze tandlar. Di
er bir deyile, insann evresine baarl bir ekilde adaptasyonunu sa
ladk.lan iin, kendilerini benimseyen insanlarla birlikte hayatta kaldlar
51 O altnc blm

ve dnyaya yayldlar. zel mlkiyet, drstlk, szleme, mbadele, ti


caret, rekabet, kazan ve zel hayata ilikin adil davran kurallar gelene
i bir ya da bir grup insan onlan manbkl ya da uygulanabilir bulduu
iin deil, ok uzun dnemler boyunca baarl olduktan iin, yani onlar
benimseyen insanlar hayatta kaldktan ve oaldklar iin, modem insan
uygarlnn temelinde yer almaktadr. Uygarlmz yaratan bilincimiz
ve aklmz deil, baarnn ynlendirdii bir gelenektir. Sosyalistlerin
yapmaya alb ey, bu gelenei ykp onun yerine insan aklnn dizayn
ettii baka bir davran kurallar seti getirmektir. Ancak, sosyalist d
nrler ve genel olarak insan, sosyalistlerin zannettii kadar akll deildir.
nsan, akln kullanarak evrimsel bir srecin biimlendirdii spontane bir
dzenden daha karmak ve daha tutarl bir dzen dizayn edemez. Bu
ifadenin ekonomik sistem tarbmalar asndan pratik anlam udur: Sos
yalist bir ekonomi piyasa ekonomisinin kulland kaynaklar kullanarak
piyasa ekonomisinin gerekletirdii koordinasyonu ve retimi gerek
letiremez; yani, piyasa ekonomisinin besledii kadar insan besleyemez.
Bu nedenle, iki ekonomik sistem arasndaki tercih sorunu, dorudan bir
lm-kalm sorunudur (Hayek, 1988:7).
Hayek, sosyalistlerin insan aklnn yepyeni bir dnya ina edebile
cei yolundaki anlaylarna kar karken, kesinlikle insan aklnn hibir
zaman toplumsal yaamda neminin olm;;dn ya da olamayacan sa
vunmamaktadr. Hayek'e gre insan akl kendi snrlarnn farkna vard
nda ve hibir akln dizayn etmedii spontane dzenlerin insanlarn
planlayabilecei en karmak sistemlerden bile daha karmak olabilece
ini kavradnda, insan akl doru bir ekilde kullanlabilir. Toplumsal
kurumlarn ve geleneklerin baz unsurlar birbirleriyle ve byk toplu
mun makro dzeniyle tutarllklar asndan byk bir dikkatle insan ak
l tarafndan incelenebilir, eletirilebilir ve hatta reddedilebilir. Ancak,
mevcut dzenin btn unsurlaryla ortadan kaldrlp yerine insan akl
nn dizayn ettii daha iyi bir baka dzen getirilebileceini dnmek,
lmcl bir kibirden baka bir ey deildir.
Kaynaka

REFERANSLAR (YAZIDA ALINTI YAPILAN KAYNAKLAR)


HAYEK, Friedrich August, The Road to Serfdom, Chicago: The University of
Chicago Press, 1944 / 1994
HAYEK, Friedrich August, Individualism and Economic Order, Chicago: The
University of Chicago Press, 1948 / 1980
HAYEK, Friedrich August, The Constitution of Liberty, Chicago: The University
of Chicago Press, 1960
HAYEK, Friedrich August, The Fatal Conceit: The Errors of Socialism, Chicago:
The University of Chicago Press, 1988
HAYEK, Friedrich August, Kanun Yasama Fttaliyeti ve zgrlk, Cilt Il, Sosyal
Adalet Serab, ev. Mustafa Erdoan, Trkiye Bankas Kltr Ya
ynlar, 1995
HAYEK, Friedrich August, Hukuk, Yasama ve zgrlk, Cilt 1, Kurallar ve D
zen, ev. Atilla Yayla, 2'nci Bask, Trkiye Bankas Kltr Yayn
lar, 1996
HAYEK, Friedrich August, Hukuk, Yasama ve zgrlk, Cilt III, zgr Bir Top
lumun Siyasal Dzeni, ev. Mehmet z, Trkiye Bankas Kltr
Yaynlar, 1997
HAYEK, Friedrich August, "Competition as a Discovery Procedure", The
Quarterly /ournal of Austrian Economics, Vol. 5, No. 3, pp. 9-22, 2002

KAYNAKA (HAYEK'N NEML ESERLER VE ONUN HAKKINDAK


ESERLER)
NGLZCE
ANGNER, Erik, Hayek and Natura/ Law, London: Routledge, 2007
AIMAR, Thierry, F. A. Hayek as a Political Economist: Economic Analysis and
Values, London: Routledge, 2001
ALLEN, Richard, Beyond Liberalism: The Political Thought of F.A. Hayek &
Michael Polanyi, New Brunswick: Transaction Publishers, 1998
51 2 altnc blm

BIRNER, Jack, Hayek, Coordination and Evolution: His Legacy in Philosophy,


Politics, Economics and the History of Ideas, London: Routledge, 1994
BIRNER, Jack, GARROUSTE, Pierre, AIMAR, Thierry (eds), EA. Hayek as a
Political Economist: Economic Analysis and Values, London:
Routledge, 2002
BOETTKE, Peter J. (ed), The Legacy of Friedrich von Hayek, Edward Elgar
Publishing, 2000
BOUCKAERT, Boudewijn, GODART-VAN DER KROON, Annette (eds),
Hayek revisited, Northampton: E. Elgar, 2000
BUTLER, Eamonn, Hayek, His Contribution to the Political and Economic Thought
of Our Time, New York: Universe Books, 1985
BURCZAK, Theodore A., Socialism after Hayek: Advances in Heterodox
Economics, Ann Arbor: University of Michigan Press, 2006
CALDWELL, Bruce, Hayek's Challenge, Chicago: The University of Chicago
Press, 2004
CROWLEY, Brian Lee, The self, the Individual, and the Community: Liberalism in
the Political Thought of EA. Hayek and Sidney and Beatrice Webb,
Oxford: Oxford University Press, 1987
CUBITT, Charlotte E., A Life of Friedrich August von Hayek, Bedfordshire:
Authors OnLine Ltd., 2006
EBENSTEIN, Alan, Hayek's ]ourey, New York: Palgrave Macmillan, 2003
EBENSTEIN, Alan, Friedrich Hayek: A Biography, Chicago: The University of
Chicago Press, 2003
FESER, Edward, The Cambridge Companion to Hayek, Cambridge: Cambridge
University Press, 2006
FLEETWOOD, Steve, Hayek's Political Economy: The Socio-Economics of Order,
London: Routledge, 1995
GAMBLE, Andrew, The Iran Cage of Liberty, Boulder: Westview Press, 1996
GRAY, John, Hayek on Liberty, Oxford: B. Blackwell, 1986
HAYEK, Friedrich August, Prices and Production, London: George Routledge
and Sons, Ltd., 1931
HAYEK, Friedrich August, Monetary Theory and the Trade Cycle, New York:
Augustus M. Kelley, 1933 / 1966
HAYEK, Friedrich August (ed), Collectivist Economic Planning, London:
George Routledge & Sons, 1935
HAYEK, Friedrich August, Profits, Interest and Investment, and Other Essays on
the Theory of Industrial Fluctuations, London: Routledge, 1939
lriedrich august von hayek 513

HAYEK, Friedrich August, The Pure Theory of Capital, London: Routledge &
Kegan Paul, Ltd., 1941
HAYEK, Friedrich August, The Road to Serfdom, Chicago: The University of
Chicago Press, 1944/ 1994
HAYEK, Friedrich August, lndividualism and Economic Order, Chicago: The
University of Chicago Press, 1948 / 1980
HAYEK, Friedrich August, /ohn Stuart Mili and Harriet Taylor: Their Friendship
and Subsequent Marriage, London: Routledge & Kegan Paul, Ltd.,
1951
HAYEK, Friedrich August, The Sensory Order, Chicago: The University of
Chicago Press, 1952
HAYEK, Friedrich August, The Counter Revolution of Science, Indianapolis:
Liberty Press, 1952 / 1979
HAYEK, Friedrich August (ed), Capitalism and the Historians, Chicago: The
University of Chicago Press, 1954
HAYEK, Friedrich August, The Constitution ofLiberty, Chicago: The University
of Chicago Press, 1960
HAYEK, Friedrich August, Studies in Philosophy, Politics and Economics,
London: Routledge & Kegan Paul, Ltd., 1967
HAYEK, Friedrich August, Law, Legislation and Liberty, Vol. 1, Rules and Order,
London: Routledge & Kegan Paul, Ltd., 1973
HAYEK, Friedrich August, Law, Legislation and Liberty, Vol. il, The Mirage of
Social /ustice, London: Routledge & Kegan Paul, Ltd., 1976
HAYEK, Friedrich August, New Studies in Philosophy, Politics, Economics and
the History of ldeas, London: Routledge & Kegan Paul, Ltd., 1978
HAYEK, Friedrich August, Law, Legislation and Liberty, Vol. III, The Political
Order ofa Free People, London: Routledge & Kegan Paul, Ltd. 1979
HAYEK, Friedrich August, Knowledge, Evolution and Society, London: Adam
Smith Institute, 1983
HAYEK, Friedrich August, The Fatal Conceit: The Errors of Socialism, Chicago:
The University of Chicago Press, 1988
HAYEK, Friedrich August, Hayek on Hayek: An Autobiographical Dialogue,
Chicago: The University of Chicago Press, 1994
HOOVER, Kenneth R., Economics as ldeology: Keynes, Laski, Hayek, and The
Creation of Contemporary Politics, Lanham: Rowman & Littlefield
Publishers, ine., 2003
HOY, Calvin M., A Philosoply of lndividual Freedom: The Political Thought of F. A.
Hayek, Westport: Greenwood Press, 1984
514 altnc blm

HUNT, Louis, McNAMARA, Peter (eds), Liberalism, conservatism, and Hayek's


idea of spontaneous order, New York: Palgrave Macmillan, 2007
KLEY, Roland, Hayek's Social and Political Thought, Oxford: Oxford University
Press, 1994
KUKATHAS, Chandran, Hayek and Modern Liberalism, Oxford: Oxford
University Press, 1989
MACHLUP, Fritz (ed), Essays on Hayek, London: Routledge & Kegan Paul,
1977
McCORMICK, Brian J., Hayek and the Keynesian Avalanche, New York: St.
Martin's Press, 1992
ROWLAND, Barbara M., Ordered Liberty and the Constitutional Framework: The
Political Thought of Friedrich A. Hayek, Greenwood Press, 1987
SCIABARRA, Chris Matthew, Marx, Hayek, and Utopia, Albany: State
University of New York Press, 1995
SELDON, Arthur (ed), Agenda for a Free Society: Essays on Hayek's "The
Constitution of Liberty", London: The lnstitute of Economic Affairs,
1961
SHEARMUR, Jeremy, Hayek and After: Hayekian Liberalism as a Research
Programme, London: Routledge, 1996
STEELE, G. R., Tle Economics of Friedrich Hayek, New York: St. Martin's Press,
1993
STEELE, G. R., Keynes and Hayek: The Money Economy, London: Routledge,
2007
STREISSLER, Erich (ed), Roads to Freedom: Essays in Honour of Friedrich A. von
Hayek, London: Routledge & Kegan Paul, 1969
TOMLINSON, Jim, Hayek and the Market, London: Pluto Press, 1990
TOUCHIE, John C. W., Hayek and Human Rights: Foundations for a Minimalist
Approach to Law, Cheltenham: Edward Elgar Publishing, 2005
WALKER, Graham, The Ethics of F. A. Hayek, Lanham: University Press of
America, 1986
WOOD, John Cunningham, WOODS, Ronald N. (eds), Friedrich A. Hayek:
Critical Assessments, London: Routledge, 1991

TRKE
AKTA, Sururi, Hayek'in Hukuk ve Adalet Teorisi, Ankara: Liberte Yaynlan,
2001
BUTLER, Eamonn, Hayek: agmz ktisat ve Siyaset Felsefesine Katks, ev. Yu
suf Ziya elikkaya, Ankara: Liberte Yaynlan, 2001
lriedrich augus von hayek 515

HAYEK, Friedrich August, Kanun Yasama Faaliyeti ve zgrlk, Cilt Il, Sosyal
Adalet Serab, ev. Mustafa Erdoan, Trkiye Bankas Kltr Ya
ynlar, 1995
HAYEK, Friedrich August, Hukuk, Yasama ve zgrlk, Cilt l, Kurallar ve D
zen, ev. Atilla Yayla, 2'nci Bask, Trkiye Bankas Kltr Yayn

lar, 1996
HAYEK, Friedrich August, Hukuk, Yasama ve zgrlk, Cilt lll, zgr Bir Top
lumun Siyasal Dzeni, ev. Mehmet z, Trkiye Bankas Kltr
Yaynlar, 1997
HAYEK, Friedrich August, Klelik Yolu, ev. Turhan Feyziolu - Yldray Ar
san, Ankara: Liberal Dnce Topluluu Yayn, 1995
YAY, Turan, F. A. Hayek'te ktisadi Dnce: Hayek ve Keynes/Keynesiler Tart
mas, Bursa: Ezgi Kitabevi Yaynlan, 1993
YAYLA, Atilla, zgrlk Yolu: Hayek'in Sosyal Teorisi, Ankara: Liberte Yaynla
n, 1993
Lou is ALTHUSSER *
(Ekim 1 91 8 - Ekim 1 990)

Bu yaznn baz blmleri, Mula niversitesi Sosyal Bilimler Enstits'nde 2009 ylnda,
Tuncay Saygn tarafndan yaplan, Althusser, Yap ve Yapsal Marxizm balkl Yksek Lisans
tezinden derlenerek yazlmtr.
Tuncay SAYGIN

Hayat ve Eserleri

L man'ndaki bir ormanc evinde bir retmen ve bir banka memuru


ouis Althusser, 18 Ekim 1918' de Cezayir dolaylarndaki Boulogne Or

nun ilk ocuu olarak dnyaya gelir. Babas, 1870'li yllarda Cezayir bl
gesine srgnle yollanan Alsace'l Fransz bir kyl ailesinin iki olundan
biri, annesi de Fransz bir ailenin iki kzndan biridir. Althusserler ailesi
nin iki erkek ocuu ve Berger ailesinin iki kz ocuu birlikte byrler ve
sonrasnda aileler arasnda ocuklarn kendi aralarnda evlendirilmesi ka
ran alnr. Erkeklerden edebiyat ve sanat merakls olan Louis ile kzlar
dan ayru eilimleri bulunan Lucienne ve okula pek de ilgisi olmayan
Charles ile Juliette birbirlerine uygun grlr. Louis ile Lucienne bir arka
dalk dneminden sonra nianlanrlar, takip eden zamanda Althusser ai
lesinin iki ocuu da askere alnrlar ve Lucienne'nin nianls Louis sava
srasnda lr. Althusser ailesi, Lucienne'e "Louis'ten boalan yeri" Char
les'n doldurmas nerisinde bulunur ve aileler arasnda onaylanan bir
karar olmas dolaysyla Lucinne de kabul eder. Charles ve Lucienne ifti
ilk ocuklarna Charles'n erkek kardeinin, Lucienne'nin eski nianls
Louis'in adn verirler. Kendi ifadesiyle Althusser, yaamnn nemli bir
ksmnda bu ismin altnda ezilmitir (Althusser, 1996a: 35-43).
Annesinin ar ihtimam ile babasnn olduka buyurgan yaps
otobiyografisine baklrsa Althusser'in zerinde ciddi olumsuz etkiler ya
ratr. 1930' a kadar Cezayir' de, hizmetileri eliinde gidip geldii, evleri
nin yz metre kadar tesindeki mahalle okuluna devam eder, 1929 y
lnda burs snavlarn kazanr. Babasnn tayinin Lyon'a kmasyla birlik-
520 yedinci blm

te Althusser burada Lycee du Parc'ta Lise eitimine balar ve Ecole nor


male superieure snavlarna ynelik kurslara kahlr. Lyon'da nce kendi
sinden ak-seik ve bir konuda a-priori durumda yazmay rendii Je
an Guitton'dan, sonra da Jean Lacroix'ten felsefe dersleri alr. Bu dnem
de sosyalizme kar oluturulan "Katolik Eylem Hareketi"ne aktif olarak
katlr ve kendi lisesinde bu almalara nclk eder. Temmuz-Austos
1939' da Ecole normale superieure snavn kazanr ama ayn yl Eyll
aynda askere alnr (Althusser, 1996a: 73-104). Temel astsubaylk eitimi
ni Issoire' de tamamlar, 17 Mays 1940' da Fransz ordusu Alman kuvvetle
ri karsnda bozguna urar ve 20 Haziran' da Althusser tutsak der. Pek
ok sefer kama frsah doduu halde kama giriiminde bulunmaz ve 9
Eyll'de Bremen'in kuzeyindeki Sandborstel kampnda bulur kendini
(Carpet & Boutang, 1999: 11). Tutsaklk deneyiminde kendi ifadesiyle, si
yasal eylemin koullar ve biimleri zerine Freud'dan nce dnm
olan tek kiinin Machiavelli olduunu fark eder. Yan sra aile yuvasnn,
derslerin, snfn dnda olmaktan haz ve rahatlk duyar. "Baka deyile
arhk, -elbette devleti olan bir toplumda- bu Devlet'in en korkun: Evet kor
kun diyorum, . . . o rkn mezarnn dibinden beni duyuyor musun Gramsci?
Evet, devletin en korkun, en dehetli ve en ezici ideolojik aygt olan ailenin bo
yunduruu altnda deildim" (Althusser, 1996a: 111). Tutsaklk Gnce
si'nden anlald kadaryla 1941'in Mays ayna kadar tutsaklk olduka
zor geer, 6 saatlik uyku ile 12 saat alr, oka a kalr, -25 derece souk
ta ayakta dikilir (Althusser, 1999: 43-54). Takip eden aylarda okuma din
lenme ve yeterince beslenme imkan bulur. Hastalklarla boumakla be
raber tutsaklk boyunca iir, tiyatro bata olmak zere felsefe, tarih vb.
alanlarda, Goethe'den Rilke'ye, Nietzsche'den Descartes'a ait pek ok
eseri okuma imkan bulur (Althusser, 1999: 54 vd.). Merkez kampn 1945
Mays'nda kapahlmasna kadar burada kalr. ngilizlerin gelmesiyle bir
likte salverilen tutsaklar arasnda uakla Paris'e gnderilir ve 6 Austos
1945'de Casablanca'daki ailesine kavuur (Carpet & Boutang, 1999: 15-22;
Althusser, 1999: 119).
Althusser, Ekim 1945'te Ecole normale superieure'a balar ve ayn
yln sonlarnda Yahudi bir ailenin kz olan, sorunlu bir ocukluk dnemi
geirdikten sonra olduka zor artlarda yaayan ve 1930'da Komnist
Parti'ye kahlp partinin nde gelen militanlarndan biri olan Helene'le ta
nr. 1945' ten itibaren eitli depresyonlar geirir erken bunama belirtile
riyle bouur. 1963'den itibaren psikanalitik tedavi grr ve zaman za-
louis althusser 521

man eitli hastanelere yabnlr. 1974-1975'ye doru Helene'le aralan ol


duka karmak bir hal alr ve karakter bozukluk.lan grld iin
Helene de psikanalize girmeye balar (Althusser, 1996a: 123-170).
Althusser, Ekim 1945'te girdii Ecole normale superieure'den
1980'e kadar hi ayrlmaz. lk diplomasn Goston Bachelard'n dan
manlnda yaph G. W. F. Hegel Dncesinde erik zerine balkl al
mayla 1948 ylnda alr ve Ecole normale' de kalr. Ayn yl Komnist Par
tiye kahlmakla birlikte Katolik kilisesine ball bir sre daha devam
eder. Kendi ifadesiyle Komnizm ve Marksizmle tanmas "Katolik ey
lem hareketinin eitli yan rgtleri yoluyla gerekleir" (Althusser,
1996a: 220). Bu dnemlerde kaleme ald metinlerde Hegelci tenninolo
jinin yan sra Katolik etkinin arl da dikkat eker. Komnist partiye
kahld ilk yllarda partinin faaliyetlerine aktif olarak kahlr fakat ciddi
hayl krklk.lan yaar. Partinin halka daha fazla inmesi gereklilii do
rultusunda yaplan bu almalarn baarl olma ansnn pek fazla olma
dn ilk yllardan itibaren anlamaya balar. 1950'lere kadar hem Katolik
Kilisesi'ne yeliini hem de Komnist parti yeliini srdrr (Ferretter,
2006: 3). Matheron'un belirttiine gre Althusser, Katolik inanlarn nere
deyse hibir zaman tam olarak terk edememitir. 1969' da Lumiere et Vie'de
yaynlanan bir yazs ve 1985' de Satnislas Breton'la yaplan bir tarhma
nn yaynlanmam tutanaklarnda nemli lde Katolik inancn izleri
grlr (Matheron, 2004: 20).
Althusser'in 1950'li yllarda yazd ve Erken dnem almalar
olarak kabul edilen almalarndan Yce Duygular Enternasyoneli; Hegel'e
Dn; ]ean Lacroix'e Mektup balkl metinleri ne kan yazlardr (Elliot,
2006: 389). 1953 ylnda kaleme ald Marksizm zerine balkl yaz Mark
sist bir baka gei almas olarak grlebilir ve olgun Althusser'i ha
ber veren ynlere sahiptir. Bu dnemlerde kendi ifadesiyle bilgilerinin o
u kulaktan dolma bilgilerdir ve metinlere dayal olanlar olduka snrl
dr. lk olarak bu yllarda Marx okumalarnn etkisiyle felsefeyi politikaya
sk skya balayan bir yaklam benimsemeye balar ve bu yaklam ana
hatlaryla 1960'lardaki tm metinlerinde savunur (Althusser, 1996a: 181 ).
Vaktiyle inanl oluuyla da ilikili olarak Althusser, Feuerbach'n
Hristiyanln z n evirmeye koyulur ve bu dnemde youn bir Fe
'

uerbach okumas yapar, bu okumalar daha sonra Marx'n genlik dnemi


almalarna dair nemli varglara kaynaklk eder. Bu almalar takiben
Althusser Marx dncesinde ilerlemeye devam eder (Althusser, 1996a:
522 yedinci blm

223). Bah Marksizminin girdii yol 1956'da Kruev'in Stalin'e ynelik


ciddi eletiriler ieren konumasyla hmanizma eksenine iyice kayarken,
Althusser bu ynsemenin tehlikelerinin farkndalyla zgn kuramnn
ana hatlarn ortaya koyan 1965' de bir araya getirilerek Marx in baly
la yaynlanan ilk yazlarn kaleme alr. Marx in'i oluturan yazlarda
Althusser, Marksizmi bir bilim olarak ve anti-hmanizma olarak akla
yarak Bab Marksizmine ciddi bir kar k gelitirir. Bu yazlarda dile ge
tirdii tezleri, 1964-65'te Etienne Balibar, Pierre Macherey, Roger Establet
ve Jacques Ranciere ile yaptklar Kapital eksenindeki seminerlerde yap
salc terminolojiden nemli etkilenimlerle daha da gelitirir. Althusser'in
19 periyodunda yazd eserler Marksist dncede devrim etkisi
yapan almalar olup onun en bilinen almalar olur.
1968 olaylan balamadan nce mezleriyle Althusser arasnda
ciddi fikir ayrlklar balar. Robert Linhart'n nderliindeki grup ksa
sre iinde Komnist Genlik rgtn ele geirerek Parti dnda nem
li bir oluumu balabr ve Mays 68 olaylarna nderlik eder. Althusser, 68
olaylarnn goist bir hareket olduu dncesiyle ve ciddi ekincelerle
hareketi desteklemez. Partinin 68 olaylar dahil pek ok noktada temel
duruunu benimsememi olmakla birlikte Komnist Parti' de kalmaya de
vam eder ve Parti iinde tek bana muhalefet olur (Althusser, 1996a: 224-
250 ).
Althusser, 1967-75 yllan arasnda hem kendisine yneltilen eleti
riler hem de Komnist hareketlerin de etkileriyle temel tezlerini gzden
geirmeye ve bir anlamda self-kritik yapmaya balar. Dncesinin n
c evresi olarak kabul edilen bu dnemde, erken tezlerindeki yapsalc et
kileri ve Marx' a dair kesinlikleri nemli oranda elden geirir. Bu dnem
de snf mcadelesinin teorideki temsili olarak felsefe tezini gelitirir. Le
nin ve Felsefe, deoloji ve Devletin deolojik Aygtlar, zeletiri geleri ve Fel
sefe ve Bilim adamnn Kendiliginden Felsefesi bu periyotta yazlan en nem
li eserlerdir (Ferretter, 2006: 4-5; Elliot, 2006: 393-398).
1970 ylnda Althusser, Latin Amerika solunun nemli isimlerinden
ilili Marta Hamecker'in bir milyon satacak olan Tarihsel Materyalizmin
Temel Kavramlar isimli kitabna nsz yazar. Bu dnem Latin Amerika' da
etkilerinin dorukta olduu yllardr, baz evrelerde neredeyse yeni Marx
olarak selamlanmaktadr (Ballibar, 2002: 319-320). Buna karn 1970 yl
dolaylar dramatik gelimelerin yaand yllar olur. 68 ertesinde radikal
sol hareketlerle pek ilikisi kalmayan Althusser, Ecole normale superieu-
louis althusser 523

re' daki siyasal-felsefi almalar durdurur. Kapital seminerleri ve bilim


adamlar iin felsefe dersleri dnemi sona ermitir. Komnist partinin et
kilerinin azald bu sralarda Althusser, Komnist Parti iinde mcadele
etmeye karar verir (Matheron, 2004: 23). Ayn dnemlerde Althusser'in
psikolojik rahatszlklar srekliliini korumakta hatta ciddi ilerlemeler
gstermektedir. Buna karn zihinsel retimi pek duraksamadan devam
eder. 1975'ten sonra daha ok Marksizm iindeki krize younlaan yaz
lar ne kar. 1976--78 yllar arasnda yazd Marksizmin Krizi, Partide Ne
Deimeli ve Bugn Marksizm balkl yazlar bu yllarda ne kan yazla
r olur (Ferretter, 2006: 5).

Althusser, 1975 ylnda doktora tezini "almalar zerinden" sa


vunur. Amiens Tez Savunmas olarak geen bu savunmann merkezinde
Marx in ve Kapital seminerleri vardr. Ertesi yl uzun zamandr birlikte
olduu Helene ile evlenir (Ballibar, 2002: 320) Bu yllarda Helene'nin ya
ad psikolojik rahatszlklar kendisi zerinde de olduka etkili olur.
1979 ylnda ciddi bir atak atlattktan bir sre sonra 16 Kasm 1980'de Eco
le normale'daki evlerinde Helene'i boazlayarak ldrr. Bunu takip
eden yl iinde srekli gzetim allnda tutulur ve deiik hastanelerde
tedavi grmeye devam eder. ledii cinayettin etkisinden uzun zaman
kurtulamaz ve hayalnn geri kalan ksmn byk lde hastanelerde
geirmek zorunda kalr (Althusser, 1996a: 19-34).
1980'den sonra dnsel retimi oka geriler, 1982-1988 yllan
arasnda dncesinin beinci ve son evresini oluturan eserleri kaleme
alr. Bu periyotta Althusser, Marksist teoride ansn yerini n plana ka
rr. Tesadfe bal Marksizmi savunduu bu dnemde, btnlkl yaz
ve almalardan ziyade, ksa yazlar, notlar, otobiyografik eser ve rpor
tajlar grlr (Ferretter, 2006: 5).
Althusser 1979'den itibaren yemek borusuna bal rahatszlklar
yaamaktadr. Bu rahatszl 1987 ylnda ciddi ekilde nkseder, alnd
ameliyaln ardndan yeni depresyonlar balar ve sal iyiden iyiye
bozulur. 1990 ylnda 22 Ekimde geirdii kalp krizi sonucu hayaln kay
beder.
Althusser, 1960'lardan itibaren ortaya atb tezlerle Bal Marksiz
minin kazand felsefi yapy ciddi bir biimde eletirerek yeni ve olduk
a etkili bir Marksist yaklamn kurucusu olarak yzyln Marksist d
nrleri arasnda ne kar. Temel tezleri daha ok Yapsal Marksizm ola
rak kabul edilmekle birlikte 1970'lerden itibaren yapsalclktan uzakla-
524 yedinci blm

ma abas ierisinde olduu grlr. Daha ok bilimsel bir yap zerinde


Marksizmi yeniden ina etmeye alb ve bu nedenle de eserlerinde ke
sinlik bildiren bir dil kulland grlr.

20. Yzyl Marksizmi ve Althusser


Althusser, Marksist dncenin ncelikle Avrupa'da kar karya kald
20 yzyldaki temel kmazlar zerine ve bu kmazlarn almasna y
nelik gelitirdii dnceleriyle ne km bir dnrdr. Bu nedenle
temel tezleri yzyl Marksizminin temel tarbmalarna bavurmadan tam
olarak anlalamaz.
Bu balamda, Marx'n dnceleri iki ana kavram odandan ta
kip edilebilir: Bunlarn birincisi Diyalektik Materyalizm olup, kuramn
temel felsefi boyutunu ifade ederken, ikincisi olan Tarihsel Materyalizm
ise, daha ok sosyolojik ve tarihsel yn ifade eder. Her iki boyutu itiba
riyle de Marx'n oluturduu kuramn en nemli kayna Hegelci d
ncedir. Marx, teorisinin ana hatlarn ortaya koymu olmakla beraber,
snf bilinci, kapitalizmin ileri biimleri, bat d toplumlarda tarihsel
ilerleme vb. konularda nemli eksiklikler brakm bulunmaktayd.
Marksist teorinin bu ynlerini, Marx'n lmn takiben Engels, gelitir
dii tezlerle tamamlamaya alr. Engels, ana hatlaryla Marx'n temel
tezlerinden uzaklamamakla beraber (Gentile, Labriolla ve Sorel gibi d
nrler dorudan doruya bunun tam aksini savunurlar) pek ok y
nyle daha bilimsel aklama modelleri gelitirirl. Bu nedenle de Mark
sizmin 20. Yzylda girdii ayrmalarda Engelsi katklar olduka belir
gin bir rol oynar ve Ortodoks Marksizmin, byk lde de Bat d
Marksizmlerin, geliiminde oka etkili olur. Buna karn Engelsi karak
teri byk lde dlayan bir tutuma sahip olan Bat Marksizminin ise
daha ok Hegelci kaynaklara bavurduu grlr Gacoby, 1999: 79-104).
Engels, hem diyalektik materyalizm balamnda hem de tarihsel mater
yalizm balamnda bilimselci bir ereve ierisinde Marksist teoriye kat
kda bulunarak, devrim srecinde eitli ekillerde baarya ulaan
Marksizmlerin bavurduklar ilk isim olurken, baarya olduka uzak ka-

1 Marx ve Engels arasnda nemli kopukluk ve farkllklar olduunu ilk olarak savunan kii
Lucaks ve bir lde Korsch'tu. Bunu takiben Bah Marxizminde Engels'in metinlerine yne
lik nemli itirazlar ve eletiriler ne kmaya balamtr. nde gelen talyan Marxistlerden
Giovanni Gentile, Engels'in Marx' tahrif ettiini savunurken benzeri yndeki baz eletiriler,
Labriolla, Croce, Sorel ve Andler tarafndan da yaplmtr Uocoby, 1999: 115).
louis althusser 525

lan Bat Marksizminin nde gelen entelektelleri arasnda ise dorudan


eletiri konusu olur.
Bat Marksizmi olarak, Anderson tarafndan adlandrlan Avrupa
Marksizminin Birinci Dnya Sava'ru takip eden yllardan balayarak
felsefi ilgiye gark olduu ve pratik yn ciddi oranda arka planda brak
t grlr. Birinci Dnya Sava'n takip eden yllardan itibaren, Mark
sizmin Avrupa' da kazand yap, zellikle Sovyet Rusya' da yaanan re
jim sorunlarna ilikin yorumlarla git gide daha ok ie kapanmaya bala
ynca Avrupa'daki Marksist dnce gelenei ierisinde felsefenin haki
miyeti ve teorik younluk ok daha ileri bir boyuta ular. Anderson'un
ifadesiyle, bu yllarda teori ile pratik arasndaki organik birlik 1968'e ka
dar git gide kopar. Bu dnemde Bab Marksizmini tekil eden dnrle
rin tm ve bal olduk.lan Komnist Partiler halk ynlarnn hareketle
rine cevap verecek teoriler ve dnceler gelitirmek bir yana, bunlar o
unlukla gz ard ederler. Bat Marksizmi, zellikle Sovyet Marksizmini
ve de in Marksizmini karsna alan bir yaklam gelitirerek, Hegeki
zlere saplanr. Bu yaklamn olumasnda Anderson'a gre, "1920'den
sonra, spanya, Yugoslavya, Yunanistan gibi Marksist kltrn "kenar"
blgeleri dnda byk bir devrimci hareket olmamas" ve Ekim Devri
mi'nin III. Enternasyonal'den itibaren Stalincilie saplanmas etkili oldu
(Anderson, 2004: 75-76).
"Bu yzden, Bat Marksizmi'nin bir btn olarak tad gizli zel
lii, bir yenilginin rn oluudur. Sosyalist devrimin Rusya dnda ya
ylmamas, Rusya iinde de bozulmasnn nedenleri ve sonular, bu d
nemin btn teorik geleneinin ortak temelleridir. Bat Marksizminin bel
li bal eserlerinin hepsi de siyasi yalnzlk ve umutsuzluk ortamlarnda
yazlmtr" (Anderson, 2004: 77). Gerektende yzyln Avrupa Marksiz
mi erken Marksist hareketlerden olduka uzak bir biim kazanarak git gi
de karamsar bir yap kazanr. Hobsbawm'n ifadesiyle 19. Yzylda halk
larn bahar olarak karlanan Marksizme ilikin inan, 20. Yzylda Avru
pa' da git gide anmaya balarken Marksist dnrler arasnda youn
bir karamsarlk gze arpar ve Marksizm, Avrupa'da felsefi sorunlarn
pek de tesine geemeyen bir yola girer2.

2 Bu eletirel ynn sakl tutulmas gereklilii bir yana, bu dnemde retilen felsefi ve dn
sel mirasn kaynaklarla ciddi bir yzlemeyi beraberinde getirdii ve refleksif bir sreci ba
latt da gz ard edilmemelidir.
526 yedinc blm

Bu dnemde zellikle Sovyet Marksizminin Stalinci bir eksene kay


masyla birlikte Avrupa' da Marksist ideolojinin hmanist bir boyutu bu
lunduuna ilikin ciddi bir vurgunun ykseldii ve Marx'n bylesi bir
hmanist yorumlamayla okunduu grlr. 1844 Elyazmalar'nn 1932'de
ilk olarak yaynlanmasyla birlikte, Avrupa' da Marx'n hmanist yorum
lamalar daha da belirginleir ve Engelsi ynler byk lde dlanma
ya balanr.
Marksizm, 20. Yzylda, bu sorun ve tarhmalarla da balanhl ola
rak ciddi bir ayrma ve farkllama sergiler. ok farkl Marksizmler yz
yl boyunca grlmekle birlikte iki Marksizm ne kar. Bu iki Marksist
yaklam Jacoby, Ortodoks ve Konformist olarak adlandrrken; farkl
ynlerden hareket etmekle birlikte benzeri bir ayrmla Gouldner, Eleti
rel Marksizm ve Bir Bilim Olarak Marksizm ayrmna gider (Gouldner,
1980: 38-43). Ayrmalarda en ok dikkat eken dnce farkllamalar
Marx'n dnsel geliimi, Marx-Hegel ilikisi ve tarihin yn konularn
dadr.
Althusser, Marksizm iindeki bu ayrma ve tarhmalardan hare
ketle dnen bir filozof olarak, Marksist dncenin amazlarn, geli
tirdii Marx yorumuyla ama giriiminde bulunur. Bu balamda Althus
ser'in cevap arad sorular ksaca yle sralamak mmkndr: 1 )
Marx'n dnsel geliimi nasl bir seyir izlemitir ve erken dnem al
malar Marksizmin teorik btnln ne kadar yanshr? 2) Marx'n He
geki kaynaklarla ve Hegeki dnceyle ilikisi nedir? 3) Marksist teori
nin yeniden inas nasl olanakldr? Bu sorulan cevaplama giriimiyle
balayan Althusserci dnce, zamanla kendine zg bir konumlanmaya
ve yeni bir Marksist teoriye, yani Yapsalc Marksizme dnecektir.

Marx'ta Epistemolojik Kopu ve Bilimsel Marksist Teori


Althusser, Marksizmdeki tarhmalara Marksizm dndan etkilenimlerle
zmler gelitirir. Bu etkilerin en belirgin olanlar, Spinozac etkiler, Bac
helard ve Canguilhelmci Fransz Tarihsel Epistemoloji anlayndan gelen
etkiler ve Yapsalc etkilerdir. Althusser'in yukarda belirtilen ilk iki soru
ya ynelik gelitirdii cevaplar, Spinoza ve Tarihsel Epistemoloji nda
Marx' okumasnn rn olan cevaplardr.
Althusser, zellikle Bah Marksizminin hmanist Marx yorumuna
ve Marx-Hegel ilikisinde sreklilie vurguda bulunan yaklamlara, ge-
louis althusser 527

litirdii Gen Marx-Olgun Marx ayrmyla kar kar. Ona gre, hma
nizm ve Hegelci kaynaklar vurgusu net bir ifadeyle Marx'n doru anla
lmamasyla ilikili yanl karsamalardr. Bu yanl karsamalar onu
Husserl, Hegel klna veyahut etik ya da hmanist bir kla sokmakta
dr (Althusser, 2002: 36)3 . Marx'n doru anlalmas iin yaplmas gere
ken, onun bir btn olarak yeniden deerlendirilmesi, bir anlamda da ni
yetli bir okumayla dncesinin yeniden ina edilmesidir. Bir ynyle
Marx'n ak brakt gediin doldurulmas gerekir. Ona gre Marx'n
amaa (ve hatta felsefesi}, ancak simptomatik4 bir okumayla net olarak an
lalabilir.
Althusser'e gre, simptomatik bir okumaya tabi tutulduunda
Marx'n temel dncesinde sreklilik olmad, epistemolojik bir kopu
un olduuS fark edilir. Bu kopu felsefeden bilime gei eklinde gerek
leir ve felsefeyi geride brakan bir koputur. Ona gre Marx'n kuramn
da felsefeni11 sonu, onun kendi flsefesinin gereklemesine tekabl eder.
Yani "Felsefenin kendisini imkdnsz olarak dnmek" (Althusser, 2002:
36). Marx bu dnceyle "felsefenin eylem iinde, politik gereklemesi
ve proleterce tamamlanmas iinde lmn" (Althusser, 2002: 37) kutla
yarak eletirel yeni bir ufka almaktadr. Bu, Marx'n epistemolojik kopu
udur, klasik anlamda felsefe yapmak, aslnda Gen Marx'a geri dnmek
tir. Marx'ta felsefenin geride braklmasyla ulalan yer "tarihin topra
" dr. Marx, tarih ktasru kefettiinde gerek kuramn oluturmaya
balam ve epistemolojik kopuunu gerekletirmitir6. Arcak epistemo-

3 Erken metinlerinde Althusser'in de Marx' olduka hmanist bir erevede ele ald gr
lr. 1946'da yaynlanan Yce Duygular Enternasyonali, youn bir katolik etkiyle yazlm ve in
san kimlii zerine younlam yan Marxist bir yazdr (Althusser, 2006: 19).
4 Simptom kavram, Lacana etkilerle Freud'dan alnm olup, Althusser tarafndan olduka
zgn bir ierik kazandrlm kavramlardandr. Freud, ruh ve beden salndaki anormal
durumu ifade eden simptomlan dorudan bireyin geliim srelerine, cinsel tecrbelerine
vb. kiisel yklere bakarak incelemek gerektiini belirtirken (Bkz. Freud, 2006: 398-418) La
can, simptomun gemiten deil gelecekten ele alnmas gerektiini belirtir U_ek, 2002:
70-71 ). Althusser'in kavram ieriklendirme ekli daha ok Freudu olmakla birlikte okuma
nn niyetsellii balamnda ise Lacana yaklama yakn durmaktadr.
s Epistemolojik kopu kavram Bachelard'dan alnan bir kavram olup, bir bilim adam veya
dnrn, iinde yer ald epistemolojik evrenin belirleyici etkisinden kurtularak farkl bir
epistemolojik gryle dnmeye balamasn veya sadece sz konusu hAkim epistemoloji
den kopmasn ifade eder (Ballibar, 1991: 21).
6 Yeni oluturulan bu bilim ktasnn en iyi grlebilecei yer Althusser'e gre Kapital'dir. Ta
rihilerin bizzat grmedikleri ve grmezden geldikleri bu bilim aslnda tarihilerin zerinde
altklan, aydnlatmaya ve deitirmeye alhklan pek ok nosyonu deitirebilecek bir bi-
528 yedinci blm

lojik kopu burada tamamlanm ve anlk bir olay deildir, sonu olmayan
bir balanghr ve gnmze dein devam etmektedir. "Bugn hala bu
kopula alan ve aka belirlenen kuramsal alann snrlan dahilinde
yiz" (Althusser, 2003a: 166).
Althusser'e gre Marx, zihinsel anlamda erken dnem iinde tama
myla ideolojik bir etki altnda olduu iin gerek Marksizmin eserleri bu
dnemde verilen eserler deildir. Bu dnemin almalar Hegeki daha
doru ifadeyle Feuerbach etkilerin oka grld almalardr.
Marx'n hmanizm ile ilikisi en doru ekilde Feuerbach zerinden oku
nabilir. Bu dorultuda bakldkta, grlr ki erken dneminde Marx, He
geki olmaktan ziyade Feurbahdr ve sorunlar da Feuerbach'n sorunla
rdr. zellikle Marx'n insan eksenindeki tezleri dorudan Feuerbach'tan
alnmhr ve hmanist unsurlar bu balamda deerlendirilmelidir. Feuer
bach' n felsefesinin en bariz yn insan vurgusudur: "Feuerbach yle
der: Her yeni felsefe yeni bir szckle kendini duyurur. Modem zaman
larn felsefesi, benim felsefem, kendini nsan szclyle duyurmakta
dr. Nitekim nsan, insann z, Feuerbach'n tm felsefesinin merkezi il
kesidir." Ve yine Feuerbach'n felsefesinde "nsan, mutlak ufkunun, Um
welt'inin merkezinde olduu gibi, kendi dnyasnn da merkezindedir.
Onun dnyasnda ona ait olmayan hibir ey yoktur, nk dnyasndaki
btn nesneler, ancak onun znn gereklemesi ve yansmalar olduk
lar lde onun nesneleridir." Buradan da anlalaca zere Feuerbach
iin merkezde insan bulunur ve tm etkileimler, onun dnyasndan ha
reketle dnlr. Bu nedenle Marx'n tm erken sorunu Feuerbach'n
sorunlaryla ayndr ve Marx'n kulland terminoloji bizzat Feuer
bach'tan alnm kavramlarla doldurulmutur. nsann z, yabanalama
gibi kavramlar bu terminolojinin baat ve belirleyici kavramlardr. Sz
gelimi, Marx'n kulland ekliyle yabanclama kavram bizzat Feuer
bach'n kavramsallahrmasdr ve onun hmanizma grnn bir sonu
cudur. Zira Althusser'e gre "Feuerbach, aka bir kuramsal-hmanist
tir", fakat bu hmanizm anlay btnyle bizzat Feuerbach'a ait olan
bir dnce deil, iinde Kilise ve Feodalite retilerinin kalnhlann

!imdir (Althusser, 2003a: 192-193). Althusser'in tarihin ktasnn kefine ilikin ortaya koydu
u bu tez ana hatlaryla, Lenin ve Stalin kaynakl bir dncedir. Lenin, Kari Marx ve greti
si'nde Marx'n tarih kavramn kefederek, snf hareketini anlamaya baladn ve Tarihsel
Materyalizmi ina ettiini dile getirirken (Lenin, 1977: 24), benzeri ekilde Engels ise, Mark
sist teorinin geliiminde tarihe ilikin tezlerin ok zel bir yere sahip olduunu ve bu dn
cenin Marx'a ait olduunu belirtir (Engels, 2006: 44).
louis althusser 529

aka tayan bir gelenein dncesidir (Althusser, 2003a: 258-260). Bu


nedenle Marx'n epistemolojik kopuuyla balayan srete Marx'n d
ncesi hmanist deil anti-hmanist bir kuramdr. Hmanist kuramn
tasvir ettii zne, kapitalizmin zgrce al veri yapan bal znesidir.
Oysa Marx'n teorisi tam da buna kar kmak amacndadr. Althusser'e
gre bu nedenle, Marx'n, ancak bu trden her trl hmanizmann ku
ramsal iddiasyla balarn kopartarak ancak Tarih bilimini kurabilmi ve
Kapital'i yazabilmitir. Marx'n bu yolla gerekletirdii ey, ideolojiden
ve grnr tarihten syrlarak yapya ulamakhr. Marx, tarih ktasn de
mistifikasyona uratarak, bilimsel bilgiye am ve somut insana ulama
y baarmhr (Althusser, 2003a: 265-269).
Althusser'in ana vurgularndan biri, tarih ktasnn kefi olmakla
birlikte bu dncenin ok da net olmad grlr. Althusser, en bata
Marx'n Tarih ktasn ideolojik karartlardan kurtararak bilimsel bilgiye
atn ve bu yolla da mevcut bilim yntemlerini ve pratiini yeni alan
lara sokmaktan fazlasn yaptn ne srer. Ancak bunun hangi ynler
den ne denli bilim olduu veya ne denli Teori olduu ok belirlenmi de
ildir. nk Althusser, Marx'n en byk kefinin teorik-pratik olduu
nu dile getirirken de aslnda Tarih ktasnn kefini kast ehnektedir. Bu an
lamyla bilimin teorik-pratik bir boyuta sahip olduu dnlebilir ancak
Althusser, teorik-pratii daha ok felsefe olarak ele almaktadr ve felsefe
nin bilime baml olduunu savunmaktadr. Bu balamda felsefeyi
nemli lde bilimsel bir aktivite olarak m tanmlad veya teorik-pra
tik ile tarih ktas arasnda zel ayrmlara m gittii ok da belirgin deil
dir. Tarih ktasna ilikin belirsizlikler zellikle Paul Ricreur ve J. Wahl ta
rafndan eletirilir (Althusser, 2003a: 192-199).
Althusser'e gre erken dneminde Marx, daha ok klasik Feuer
bach sorunlara odaklanm ve ideolojik belirlenim altndadr. Oysa
1845'te balayan koputan sonra Marx, eski ideolojik bilincini tamamen
terk ederek gerek anlamyla Marksizmi oluturmaya balamhr (Alt
husser, 2002: 43). (Bununla birlikte, Althusser'in Marx'n Hegeki etkileri
ne kadar geride braktna ilikin dncesi pek net deildir. Marx
in 'de Marx'n Kapital'de Hegeki etkileri nemli lde ah belirtil
mekle beraber, Kapital'i Okumak' da, Kapital'in Birinci cildinde Hegeki et
kilerin hala devam ettiini ifade ehnektedir. Ge dnem yazlarnda ise
Hegeki etkilerin Kapital'e de yerletiini ve ne kadar kopmaya alrsa
530 yedinci blm

alsn Marx'n bu etkilerden ok fazla kurtulamadn yazmaktadr


(Althusser, 2009: 72).
Marx'n epistemolojik kopuunun anlalmas onun Feuerbach ve
Hegel'le ilikisi balamnda, btnlkl bir biimde deerlendirilmesiy
le mmkndr. Bylesi bir okumayla onun ulab sonular ise u ekil
de zetlenebilir:
"1) Marx'n eserinde ak seik bir "epistemolojik kopu", bizzat
Marx'n gsterdii noktada, eski felsefi (ideolojik) bilincini eletirdii ve
salnda yaymlanmam eserlerinde grlr." Bunlar, Alman deolojisi
ve Feuerbach zerine Tezler' dir. Marx bu eserlerde yeni bir teorik bilince
ulambr (Althusser, 2002: 43).
"2) Bu "epistemolojik kopu", birbirinden ayn ve teorik iki disipli
ni birlikte ierir. Marx, tarih teorisini (tarihsel materyalizm) kurarken, ay
n anda, nceki ideolojik felsefi bilincinden koptu ve yeni bir felsefe (di
yalektik materyalizm) kurdu" (Althusser, 2002: 43). Bu yolla Marx, yeni
bir bilim ve yeni bir felsefe kurmu olmaktayd. Bu yeni bilim ve felsefe,
kesinlikle Hegelci felsefenin devam deildir.
"3) Bu "epistemolojik kopu", bylece, Marx'n dncesini iki b
yk temel dneme aynr: 1845 kopuundan nceki, MI! "ideolojik" olan
dnem ve 1845 kopuundan sonraki "bilimsel" dnem. Bu ikinci dnem
de iki evreye ayrlabilir: Marx'n teorik olgunlama evresi ve teorik olgun
luk evresi" (Althusser, 2002: 44).
Bu sonular dorultusunda Marx'n dnsel geliimine bakld
nda da eserleri iin u tr bir dnemselletirmeye gitmek mmkndr:
1- Birinci dnem eserleri: Marx'n genlik dnemine ait eserler,
Genlik Dnemi Eserleri: 1844 Elyazmalar ve Kutsal A ile'ye ka
dar olan tm eserler.
2- 1845 dnemi kopu metinleri, Kopu Eserleri: Alman deolojisi ve
Feuerbach zerine Tezler.
3- 1845-57 arasndaki eserler, Olgunlama Eserleri: Kapital'in ilkya
zm denemeleri, Komnist Parti Manifestosu, Felsefenin Sefaleti,
cret, Fiyat ve Kar vs7.

7 Bu dnemdeki eserler, Althusser'e gre Marx'n temel tezlerini, yani Kapital'in Marx'n anla
mamz salayabilecek eserlerdir. nk 1850'den sonra Avrupa'da proletarya ykselie ge
tiinde Marx, ekonomi politii yeniden ele almaya balamhr (Althusser, 2001: 66).
louis althusser 531

4- 1857' den sonraki tm eserler, Olgunluk Eserleri (Althusser, 2002:


44-45).
Althusser'e gre Hegelciler, 1840'larda tarihin sonunu beklerken
iV. Frederick Wilhelm zorbalyla karlahklarnda nemli teorik a
mazlara dmekteydiler. Feuerbach, bu teorik amazlar cevaplayan tek
kii olduundan yeni-Hegelcilerin "hepsi Feuerbach" oldular ve onun
eserlerini felsefi manifestolar olarak kabul ettiler. Marx da bu dnemin
de bir Hegelci olmaktan te bir Feuerbachdr8 ve zellikle 1842-44 ara
sndaki terminolojisi tamamyla Feuerbach terminolojisidir. Bu dnemde
kulland, yabanolama, trsel varlk, btnlkl insan, zneyle ykle
min "tersine evrilmesi" vs. terimler ve daha da nemlisi, felsefi sorun
sal'mn z Feuerbachdr. Marx'n devrimi, bu terminolojiden koparak
gerekletirdii epistemolojik koputur (Althusser, 2002: 60-61 ). Gerek
ten de Marx' a gre, Alman eletiri gelenei en son aamasnda bile (Fe
uerbach) Hegelci bir felsefeden tremi ve ondan tam anlamyla kurtula
mamhr (Marx & Engels, 1976: 34). Marx, bu nedenle Feuerbach'tan ko
puunu gerekletirdiinde yeni bir bilim ktasna ve felsefi yaklama
ulamhr.
Marksist dncedeki sapmalarn en byk nedeni, Althusser'e
gre, Marx'n, Gen Marx glgesinde, yani ideolojik belirlenimler alhnda
ki eserleriyle anlalmasdr. Oysa Marx'n doru anlalmas iin Marx'a
Marksist yntemin uygulanmas9 ve filozoflarn da bir genlik dneminin
olduunun gz nnde bulundurulmas gerekir (Althusser, 2002: 82).
Gen Marx'tan hareketle Marx' anlamaya almak, Yahudi Sorunu'ndan
hareketle Kapital'e ulamak yerine, Kapital'den hareketle Yahudi Sorunu'na
ulamak anlamna gelir (Althusser, 2002: 69-71 ).
Althusser'e gre, Marx'n epistemolojik kopuunu gerekletirme
si 1843 ylndan itibaren ngiliz ekonomistlerini okumaya baladktan
sonra, Machiavelli'yi, Montesquieu'y, Rousseau'yu, Diderot'yu okuma
ya ynelmesiyle gereklemitir. Bu ynelimde amalanan, sadece Hegel-

8 Althusser'e gre, Feurbach'ta varolan Alman ve Hegel geleneine kar k ve bunun ze


rine kurulu olan materyalizm, Marx'n olgunluk dneminin bir nvesini barndrd iin,
Gen Marx Feurbachdr (Feurbach'n Alman felsefesi ve Hegel eletirileri iin bkz. Feur
bach, 1991 ).
9 Bunun diyalektik ve geliimsel bir sre olduuna ilikin ak ifadeler kullanmamakla birlik
te Althusser'in bylesi bir tarihsel ilerlemeyi Marx'n dnsel geliiminde de grd anla
lmaktadr. ,
532 yedinci blm

ci kaynaklar deil, Hegel'i belirleyen sorunu anlamakh. Marx'n bu sre


iinde Alman deolojisi'ni, bir bakma Hegel'in tesine geerek at gr
lr. Bu ama Althusser'e gre Hegelci bir ama, hakikatin aa kmas,
"yanlsamann hakikate doru "almas" deildir (Althusser, 1970: 77).
Marx, ideolojiden bilimsel bir kopu gerekletirmitir. Oysa Hegel' den
bilimsel bir k olabilecei sylenemez. Bu nedenle Althusser'e gre
"Marx'a felsefi bir soy bulunmak istenirse, Hegel'den ziyade Spinoza'ya
bavurmak gerekir. Zira Spinoza, birinci tr bilgi ile ikinci tr bilgi arasn
da, kendi dolayszl ierisinde (Tanr'daki tmlkten soyutlanrsa) tam
olarak radikal bir sreksizlik varsayan bir iliki ngryordu" (Althusser,
2002: 99).
Marx'n epistemolojik kopuu sadece teorik okumalardan kaynak
l deildir. Marx'n Fransa'da rgtl ii snfn, Engels'in de ngilte
re'deki snf mcadelesini kefi yeni bir gerekliin kefi anlamna geli
yordu. Dolaysyla Marx'n epistemolojik kopuu icatlarla gereklemi
oluyordu (Althusser 2002: 103-104). Bu sre, Marx'n tam olarak Hegel
ci mantn ruhundan vazgemek gerektiini anlad dnemdir (Althus
ser, 2002: 103). Althusser, bu kopuun, sadece teorik bir kopu olmadn
zeletiri eleri'nde ve son dnem yazlarnda daha net olarak dile geti
rir. Ona gre, Marx'n yaph en nemli eylerden biri, bu dnemde bur
juva dnyasndan koparak proleteryaya bal yeni mevzilere gemekti.
Bu hem snf kuramnda hem de felsefe de radikal bir deiiklikti (Althus
ser, 2000: 27; Althusser, 2009: 42).
Althusser, gelitirdii bu yorumla Bah Marksizminin uzun zaman
dan beri urat, temel baz sorunlara yeni bir yaklam getirmi olmak
tayd. Daha nceden Marx'n szn ettii diyalektiin tersine evrilme
sinden hareketle Bahl Marksistler genellikle, Marx'n, tin yerine madde
yi koyarak yeni bir teori gelitirdiini ileri srerken, Althusser, Marx'n
tamamyla farkl bir yaklama sahip olduunu ortaya koyar. Bu yoruma
gre Marx, Hegelci diyalektii referans noktas olarak alm olamaz,
Marx'n Hegel'in diyalektik ilkesiyle ilikisi ok daha farkldr.
Ona gre, "Hegel'in elinde diyalektiin mistisizmle bozulmas, ay
rntl ve bilinli bir biimde diyalektiin genel ileyi biimini, ilk kez
onun sunmu olduu gereini rtemez. Hegel'de diyalektik ba aa
duruyor. Mistik kabuk ierisindeki usa uygun z bulmak istiyorsanz,
onun yeniden ayaklan zerine oturtulmas gerekir" (Marx 1997: 28) ifade
leri, diyalektiin mistik kabuun iindeki rasyonel ekirdein karlma-
louis althusser 533

sn ifade eder. "Diyalektik, idealist kabuundan bir kez karldnda,


"Hegelci diyalektigin dogrudan tersi" olur". Burada diyalektiin kabuun
dan karlmas onu idea yerine, yaama uygulamakhr ve tersine evirme,
anlamnn da tersine evrilmesini ifade eder. O halde Marx'n diyalektii
almas, tam anlamyla bir ters evirip alma, yani mistifiye edilmi biime
kar rasyonel figr' n kararak bilimsel bir teoriye ulamadr (Althus
ser, 2002: 112-115).
Althusser'in bu karsamalan, pek ok noktada Marksizminin so
runlarn ama olana sunmaktadr. Marx'n dncesinde epistemolojik
bir kopu olduu tezi, onun dncesinde bir sreklilik olmadn, yani
Gen Marx ile Olgun Marx arasnda nemli dnsel ayrlklar bulundu
unu ortaya koymaktadr ki bu yorum araclyla Marx' hmanist bir
ereveden karmak olanakl olmaktadr. Bunun yan sra, bu yorum ara
clyla Marx' Hegel' den kopartmak mmkn olaca gibi Marksizmin
felsefede (veya teoride) boulma tehlikesi de alabilecektir. Zira Mark
sizm, bu yoruma gre, klasik diyalektik anlay ierisinden de kesinlikle
km, tamamyla yeni ve bilimsel bir yola girmitir.
Althusser'e gre, epistemolojik kopula balayan srete Marx,
Hegel' den ziyade Spinoza'ya yakn bir konuma yerleir. Spinoza, bilginin
Kkeni, znesi ve bilgi Hakk'na ve bunlarn ilkinde yaanan dnyaya,
ncsnde ise Yahudi halknn "tekil z"ne odaklanr. Marx'n ve
sonrasnda Lenin'in tavr bu yaklamla yakndan ilgilidir. Marx, bu yak
lamla bilgiyi bir retim olarak ilemektedir Althusser'e gre ve bu re
tim anlay ayn zamanda toplumsal retimi de iermektedir. Bu anlay
ampirizme ve Hegel'e yneltilen net bir muhalafeti de ierir. "Ampirizme
kar, Marx, bilginin somuttan soyuta doru deil, ama soyuttan somuta
doru gittiini ve bunun da, onun deyimiyle sylersem, "dncenin
iinde" cereyan ettiini, oysa btn bu srece yol aan gerek nesnenin
dncenin dnda var olduunu savunuyordu. Hegel'e kar, Marx, so
yuttan somuta ilerleyen bu srecin gerein deil, ama sadece onun bil
gisinin retilmesi olduunu savunuyordu. Ve btn bu serimleme iinde
beni en fazla byleyen ey de ie soyuttan balamasyd. imdi, Marx, bil
ginin "dnmenin, kavramann bir rn [ . ] sezgiden ve betiden kalka
. .

rak kavramlar gelitirmenin bir rn (ein Produkt der Verarbeitung) oldu


unu yazdndan; ve te yandan da, "e gerekte ve somutta balamak
doru grnmektedir [ . . . ] rnein: Ekonomi politikte halkla balamak
[ . ] Bununla birlikte buna yakndan bakldkta, bunun bir hata olduunu
. .
534 yedinci blm

fark ediyoruz, Halk bir soyutlamadr" diye yazm olduundan, ben bura
dan, sezginin ve betinin Marx tarafndan soyutlamalar olarak grld
sonucuna vardm" . Bu soyutlama anlay Althusser'e gre tam olarak
Spinozagil bir bilgi anlaydr ve nesnesine ynelim ekli de Spinozac
dr. Ona gre Marx, gerek nesne ile bilgi nesnesi arasnda bir ayrma gi
der ve bu ayrm araclyla hem ampirizmi aar hem de idealizmden sa
knmay baarr. Bu bir tr nominalizm olarak yorumlanamayacak kadar
gelikin bir bilgi grdr ve Marx'a zg olup bilimsel bilgiye alan
bir yoldur (Althusser, 2003a: 251-256).
Althusser'de yapsalc dnce, bu yeni erevenin getirdii bir so
nu olarak karmza kmaktadr ve klasik tarihsel materyalizm retisi
de bu dnceye paralel olarak deimi olacaktr. lerlemeci tarih anla
ynn yerine, btnyle yeni bir tarih felsefesini benimseyen bu tez,
farkl bir diyalektik yaklama dayandrlmaktadr. Althusser'in kar k
t hmanizma retisi, Marx' genel Marksist teorinin olduka uzan
da olacak ekilde bireye hapsetmekteyken Althusser bir bakma niyetli
okumalarla Marx'n teorisini yeniden ina etmekte ve Marx'n temel tez
lerinin olanakllna, yeni bir teorik zemin oluturmaktadr.

Yapsal Marksizm
Sz konusu teorik zemini Althusser, iki basamakta ina eder. lk basamak
ta Marx' simptomatik okumaya tabi tutar, ikinci basamakta da yapsalc
etkiler ve terminolojiyle yeni bir Marksist teori gelitirir. Bu yaklam ek
liyle, Marksist teorinin yeniden inas nasl olanakldr? sorusu da byk
lde cevaplandrlm olacaktr.
Althusser'e gre Marx'a ynelirken, onun temel amacn grmemi
zi salayacak ekilde onu yeni bir okumaya tabi tutmak gerekmektedir.
Bu okuma, btnlkl ve sorunsallatran bir okuma tr olmak zorun
dadr. Felsefi ve basit olmad gibi, "sulu" bir okuma ekli olan bu oku
ma tarzm Althusser, Nietzsche ve Freud' dan aldn ve burada amacn
derinlii kefetme, demek isteneni sorgulamak olduunu belirtir (Althus
ser, 2007: 23-26). z yakalamaya ve hakiki bilgiye ynelik bu okuma
ekli, ona gre bizzat Marx tarafndan kullanlan, Tarih teorisine dayanan
ve Kapital' de Marx'n tm ncllerini eletirmek zere kulland okuma
biimidir (Ferretter, 2006: 52). Marx, bu okuma ekliyle, kendisinden n
ceki dnrlere kart bir ekilde zm olarak grlen noktalara sorun
louis althusser 535

olarak bakar (Althusser, 2007: 421 )10. Bu nedenle Marx' doru anlamak
onu kendi sorunsal iinde anlamakla olanakldr. Sorunsal, szck veya
kavramn soyutlanmadan kendi balam iinde, kullanld teorik ve
ideolojik erevede kullanlmasn ifade eder. Sorunsal bir dnya gr
deildir ve bireyin veya dnemin gzlenmesiyle alglanabilecek bir ey
olmadndan ona ancak simptomatik bir analizle ulamak mmkndr
(Brewster, 1999: 316). Althusser'in simptomatik okuma olarak adlandrd
okuma tarz, hpk psikanalizdeki gibi bilinalh srelerinin analizini
amalayan bir okuma biimidir (Ferretter, 2006: 56)11.
Althusser'e gre, simptomatik bir okumayla ve kendi sorunsal
balamnda Marx' deerlendirdiimizde onun yap anlayna ularz.
Bunu anlamak veya grmek iin Marx'n nesnesinin ne olduunu tespit
etmemiz gerekir. Marx'n nesnesi mal, kar, ii vb. yzeydeki kavramlar
veya unsurlar deildir. Yzeydeki unsurlarn zeriden yaplan toplumsal
zmleme ve analizler Marx'n tm ncllerinde grlebilecek analiz
lerdir. Oysa Marx, toplumsal konfigrasyonu anlamay amalar. Onun en
temelde nesnesi Kapital' den anlalaca zere toplumun konfigrasyo
nudur. Toplumsal konfigrasyonun temel eleri ise ekonomi, hukuk ve
ideoloji gibi yaplardr. Bu sonu balamnda da Althusser, Marx'n top
lumu yapsal bir ileyi iinde ele aldn savunur. Althusser, toplumu,
Levi-Strauss'un yapsal yaklamna olduka benzer bir ekilde anlamak
tadr ve toplumun temel unsurlarn bir tr yapsal unsurlar olarak grr.
Levi-Strauss'un ortaya koyduu yap anlayna gre, toplumlarn
eitli kodlar vardr bu kodlar bir toplumsal alan ierindeki her eyi be-

10 Althusser, sorunsal kavramn "teorik bir oluumun zgl birliini ve sonu olarak bu zgl
farklln saptanaca yeri belirtmek" amaayla Jacques Martin'den aldn belirtir (Althus
ser, 2002: 42). Ancak Marx'ta belirttii sorunsal bak tezi, daha ok Engels kaynakl bir d
ncedir. Engels, Kapital' in ikinci cildine yazd nszde Marx'n kendisinden nceki iktisat
lardan farkn ortaya koymak amacyla: "Marx, burada sahnede belirdi. Ve btn kendisin
den nce gelenlere kart bir gr benimsedi. Onlarn zm diye baktklan eye, o yalnz
ca sorun diye bakt" (Engels, 1997: 25). Engels'in sorunsallatrmaya ilikin yapt bu vurgu-
ya Althusser'in eserlerinde hibir borluluk ifade edilmez.
11 Althusser, psikanalitik yaklamdan da oka etkilenmitir. Bu etki, zellikle "yap" arayla
nnda da nemli etkenler arasnda saylabilir. 1969'da yazd Freud I'<" Lacn balkl yazda
Freud'un zellikle bireyin ikin olan ynlerini kefederek nemli bir bilimsel keif yaptn
ve bize biimsel olan temel yn gsterdiini ileri srer. Bunlar, 1) pratik, 2) teori ve 3) teo
ri-pratik ilikisine dair teoridir. Bu yn, ona gre tm bilimin yapsnda bulunan temel bo
yutlardr (Althusser, 1996b: 18). Freud'a ilikin getirdii bu yorumdan an bir yorum dene
mesiyle, Althusser'in bilimde ilerlemeyi, pratik, teori ve teori-pratik aamalar olarak anlad
karsanabilir. nk ona gre Marx, bilimsel anlamda kefini gekletirirken yapt
nemli devrimlerden biri teori-pratii kurmakt.
536 yedinci blm

lirlemektedir. Bu etki ylesine derin ve belirleyici bir etkidir ki, bireylerin


bilinaltna kadar iler ve kii bunun farknda olmakszn o yapya uygun
edimlerde bulunur. Levi-Strauss'un oluturduu bu kuram, ilk olarak bi
reyin failliini dorudan reddeden, hatta neredeyse onun hibir zgr
edimin olmadn savunan bir grtr. Bu toplum anlayna gre bi
reyler, toplumsal yapnn kendilerine verdii kodlarn dnda bir eylem
de bulunmazlar. Yzeyde bir deiiklik ve renklilik varm gibi grl
mekle birlikte aslnda tm toplumsal ileyiler belirli ve sabittir, hatta bu
ileyi, her toplumda tarih boyunca geerliliini korumutur. Zira Stra
uss' a gre btn insanlar Homo Sapiens soyundan geldiklerine ve hepsi
nin beyni ayn unsurlardan olutuuna gre, btn insanlarn dnm
killeri ve eylem biimleri benzer ekillerdedir (Leach, 1985: 28).
Levi-Strauss'un bu yaklam, Marksizmin sorunlarn amak iin
olduka uygun bir kuramdr. lk olarak bu kuram araclyla tarih, belir
li bir sabitlik ierisinde anlalacakhr. lerlemeden ziyade sabit bir srek
lilik olduu tezi, Marksizmin tarihsici ngrleriyle ilgili kmazlarn a
ma olana sunacakhr. Althusser, aslnda tam da bu nedenle Kapital'i Oku
mak' ta dorudan doruya tarihsici Marksizm yorumlarna kar karak
Marksizmin hibir ekilde tarihsici olmadn dile getirir.
Bunun yan sra Yapsalc yaklamda znenin merkezden uzakla
hrld ve hatta zne merkezci modern anlayn ciddi bir ekilde and
rld grlr. Althusser, tam da bu noktada yapsalc dnceyle uyu
ur. Yapsalclk Aydnlanma projesini desteklemek zere zne merkezli
lii andrrken, Althusser de Marksist projenin geerliliini gstermek
amacyla zne merkezlilii andrr. Dolaysyla bu ama iin Yapsalclk,
Althusser'e ok ciddi bir teorik imkan salar ve bu imkan Marx'n hma
nist okumalarna da kar kmay mmkn klar.
Althusser, Marksizmi yapsalc bir yaklamla ina etme giriimine,
en temel tezleri yeniden gzden geirmekle balar. Althusser'e gre,
Marx' a ilikin yanl anlamalarn en byk sebeplerinden biri tarih anla
yna ilikin karklkhr. Klasik iktisat, iktisadi kategorilere dair bir tarih
anlayna sahip olmayp, her trl iktisadi eyi ezeliyeti ve ebediyeti
bir anlayla zmlemektedir. Oysa Marx bylesi bir yaklamn dna
karak Hegelci zaman ayrmndan hareket eder. Hegel zaman ikiye
ayrmaktadr, bunlarn ilki zamann homojen sreklilii, ikincisi ise zama
nn adaldr. Zamann homojen sreklilii, ideann diyalektik gelii
minin srekliliidir. Bunun iinde "dea'nn geliim srecinin diyalektik
louis althusser 537

sreklilii kendini gsterir". deann dnemleri tarihsel uraklardr ve


bunun tesinde bu zaman anlaynda nceden var olan bir tinsel birlik
sz konusudur. Bu, Hegel'in "kimsenin zamann zerinden atlayamaya
can" belirten nl forml dikkate alndnda, tm bilginin ufkunu
belirleyen bir hakimiyete sahiptir. kincisi olan, zamann adal d
ncesi ise, tarihsel imdi kategorisidir. Bu zamann bir z kesitidir ve za
mann homojen srekliliine baldr. Althusser'e gre burada dile gelen
temel dnce, toplumsal btnn yapsdr. Zamanda grlen tmlk,
toplumsal sistemin birlikte-var-oluunu ve tmln ifade eder (Althus
ser, 2007: 332-340). u halde, baskn olan, dier eler zerinde de hakim
olan global bir dzen vardr. Marx, bu ayrmdan hareketle kendi zaman
anlayna ulam ve tarihi bu anlamyla kefetmitir. Onun kefettii ta
rih anlay kesinlikle klasik sylemin ifade ettii gibi tarihsici deildir.
Marx'n tarihte grd ey onun tmlgdr. nk Althusser'e gre
Marx' klasik iktisatlardan ayran yn, onun iktisadi analizleri, ezeli ve
ebedi grmeyip kendi zgl zaman iinde deerlendirmesidir.
Althusser'in bu temellendirmesiyle yap, ontolojik bir zemine yer
letirilmi olur ve tm toplumsal ynleri belirleyecek bir derin yap anla
yna da imkan salar. Bu dorultuda Althusser'e gre Marx'n olutur
duu teori hmanist olmad gibi tarihsici de deildir kesinlikle. Zira
Marx, tarihi, klasik yaklamda olduu gibi ampirik olaylar toplam ola
rak grmez. Onun teorisinde tarih, toplumsal btnn yapsn ierimle
yen bir geliimsellie sahiptir. Dolaysyla, "toplumsal btnn belirgin
bir anlayna organik olarak bal" dr ve bu nedenle de toplumun retim
ilikileri bu tarihsel yapnn iinde bir btn oluturur. Bu btnn uzuv
lar birlikte iler, bunlar ayn yatadrlar ve toplumsal sistemin uzuvlardr.
Marx, bu ekliyle toplumsal sistemin birlikte-var-olu kazanan btnsel
yapsndan sz etmektedir (Althusser, 2007: 336-340).
Althusser'e gre, Marx'n ifade ettii alt yap styap ilikisi de bu
yolla anlalmaldr. Zira Marx, retim ilikilerinin belirleyici olduunu
dile getirirken yapnn belirleyiciliini kast etmektedir. retim ilikileri,
retim tarzn, retim aralarn ve retim sreci ile bunlarn srekliliini
salayan toplumsal ilikileri bir araya getiren retim tarznn altnda ya
tan temel bir btnl yani yapy ifade etmektedir. Bu nedenle retim
ilikileri btnsel bir kod gibi grlebilir ve bu kod toplumu genel anlam
da belirlemektedir.
538 yedinci blm

Bu yaklam dikkate alndnda, Althusser'e gre retim ilikileri


nin nasl bir belirleyici etkiye sahip olduu daha iyi anlalr. retim ili
kileri (ekonomi) toplumsal formasyonu son kertede belirlerken, onu olu
turan her bir unsur da deiik etki derecelerine sahiptir. Bu ynyle yap
y oluturan elerin belirli bir etki hiyerarisi sz konusudur. Bu etki hi
yerarisi, belirli bir yapsal belirlenim biimi veya yapsal nedensellik ol
duu iin kapitalist sistem, hakim toplumsal yapy kkenden etkiler. Bu
kken, altyap eleri olduundan her toplumsal formasyon ancak onu
meydana getiren retim ilikileri ve retim tarzyla anlalabilir (Althus
ser, 2005: 61). Bir toplumsal formasyon sz konusu olan retim tazyla g
rnm kazanr. Toplumsal formasyonu belirleyen retim tarz egemen
retim tarzdr. Bir toplumda birden fazla retim tarz bulunmakla birlik
te bunlardan yalnzca bir tanesi egemen olur (Althusser, iOOS: 43). Bu re
tim tarznn egemenliini ve srekliliini salayan, siyasal ve ideolojik di
er yapsal unsurlardr. nk retim tarz yalnzca retimin maddi ko
ullarn deil, toplumsal koullarn da iinde barndran bir yapdr. re
tim tarz, retimin maddi koullan ile toplumsal koullarn birliini ifade
eder. retim ilikileri ise, sadece retim koullan ve toplumsal koullarn
tesindeki yapdr. Marx' klasik iktisatlardan ayn klan ey, onun bu ya
py ve yapnn egemenliini fark etmi olmasdr (Althusser, 2007: 466-7).
Althusser'e gre yap, dsallk deil bir isellik biimidir ve top
lumsala "damgasn vuran" Spinozaa12 anlamda ikin bir nedendir. Yap,
klasik felsefedeki z ve fenomen ilikisine benzer bir ekilde, yzeyi, d
sall belirleyen bir isel zdr. Bilimin ilevi de bu zlere ulamakbr
(Althusser, 2007: 478-479). Yapy tanmlamak amaayla daha ok i d
ayrmna bavuran Althusser'e gre, yap ii ifade eder. Bu isel z, d
belirleyen ve onun sonularn hazrlayan nedendir. Kapitalizmin zgl
farklln hazrlayan ey nasl onun ekirdek yapsysa, dier sistem ve
toplumsallk biimlerini de belirleyecek olan onlarn yapsdr (Althusser,
2007: 489).
Yap, tikel biimlere kadar yaylan ve mutlak bir belirlemeyle her
tr toplumsal eyi belirleyen bir tr snrdr. "Bu snr hakl olarak ala
mazdr, nk o hibir eyin snrdr, nk o bir snr olamaz, nk bir eyin

12 Althusser'e gre Spinoza, btnsel yap fikrine ve parann btne bal olarak ekillendii
ni ve onun belirleniminde olduunu anlam olan ilk dnrdr. Buradan hareketle Althus
ser, Spinoza'nn sisteminde btnsel olarak belirleyici etkiye sahip bir doa anlay gelitir
diini savunur (Assiter, 1990: 9-10).
louis althusser 539

kavramnn soyutu ile snr kavramnn kullanmna izin verebilecek bir eyin
ampirik somutu arasnda ortak homojen uzam (tin ya da gerek) yoktur" (Alt
husser, 2007: 480).
Althusser'e gre, Marx'ta srekli olarak vurgulanan tarih deil,
merkezde olan e yani yapdr. Zira tarih sadece dsallk veya dier
bir deyile fenomeni ifade etmektedir. Marx'tan ncekilerle Marx' bir
birinden ayran en temel fark, Marx'n yapy veya daha da zelletiri
lirse altyapy grm olmasdr. Ondan nceki iktisatlar yzeyi dikka
te alrken, Marx devrimci bir bakla yapy fark etmitir (Althusser,
2007: 416-467).
Althusser, bireyin belirlenim altnda oluunu, tarihsel sre iinde
ki pasiflikle de ifade eder. Bu ynyle grnteki olaylardan arndrlan
ekliyle tarih, grn veya dsallk olmaktan karak yapnn yerine ge
er. Bu sre iinde znenin herhangi bir etkisi sz konusu deildir. Onun
ifadesiyle, tarih znesiz bir sretir. "Somut insanlar (oul), nk, tarih
te zneler (oul) olarak eylerler. Ama tarihin znesi (tekil) yoktur. Daha
da ileri gideceim "insanlar" tarihin "znesi" deildir" (Althusser 2004b:
110). znenin bu mutlak belirlenimi zellikle ideolojiye ilikin analizler
de ne kar ve ideolojiye ilikin tezlerinde Althusser ideolojik yapnn bi
reyi mutlak biimde belirlediini dile getirir. Bu nedenle Althusser'e gre
Marksizm tarihsici deildir. Marxist tarih anlay bileim biimlerinin de
erlendirilme ilkesine, dier ifadeyle retim ilikilerinin zel doasna
odaklanmaktadr (Althusser, 2007: 461).

Althusser yapsal analiz iin toplum iindeki belirlenim biimi ola


rak da yapsalclktan hareketle gelitirdii yapsal nedensellik kavramna
bavurur. "Bir blgesinin yaps tarafndan, verili bir blgenin fenomenlerinin
belirlenmesi olarak tanmlanm olan yeni belirlenim tr hangi kavramdan yo
la klarak dnlebilir? Daha genel olarak, bir yapnn gelerinin belirleni
mini hangi kavram ya da hangi kavramlar btn araclyla dnebiliriz? Bu
geler arasnda mevcut yapsal ilikileri ve bu yapnn etkili olmas iin bu iliki
lerin tm etkilerini hangi kavramla dnebiliriz? Ve dahas, egemen bir yapya
tabi bir yapnn belirlenimini hangi kavram araclyla ya da hangi kavramlar
btn araclgyla dnebiliriz? Baka deyile, yapsal bir nedensellik kavram
nasl tanmlanabilir?" (Althusser, 2007: 474).
Althusser burada, nedensellii klasik anlamndan olduka farkl
bir ekilde anlamlandrarak yeni bir nedensellikten sz eder. Bu nedensel
lik Kartezyen felsefeden tremi olan klasik izgisel ve mekanik neden-
540 yedinci blm

sellikten olduka farkl bir ekilde btnsel, kompleks ve yapsal bir ne


densellik anlayn imler (Brewester, 1997: 310). Ona gre, bu yeni neden
sellik anlaynn kkenini Leibniz'in bir btnn eleri zerinde etkile
ri iin kulland grnm kavramnda bulmak mmkndr ki, bu yakla
un btn Hegel sistemine yerlemitir. Althusser, Hegel ve Leibniz'deki
bu nedensellik anlaynn btnn isel zne bal olduunu ve fenome
nal grnmlerin btnn araclyla grnm kazandn varsayar
(Althusser, 1997: 186).
Althusser'e gre bu yeni bir nedensellik anlaydr, bunu bir sorun
olarak ele alp naslln ortaya koymak, eldeki felsefi terminolojinin s
tesinden gelemeyecei bir glktr. Bu gl amaya alan ilk d
nr ona gre Spinoza olmutur ve bu nedenle de Spinoza'nn nemi
ancak Marx'n yaklam araclyla anlalabilir (Althusser, 2007: 476).
Marx'in ortaya koyduu bu yeni nedensellik, yapsal nedensellik
anlay, "egemen bir retim yapsnn tabi kld baz retim yaplarnn
belirlenimi" ve "bir yapnn bir baka yap tarafndan ve tabi yapnn e
lerinin egemen, belirleyici yap tarafndan belirlenmesi" olarak anlalabi
lir. Bu nedenle Marx'ta yap, Althusser'e gre iktisadi bir yn tayan,
ama var olmayan bir belirleme eklidir. retim ilikileri ve tarzlar bu ba
lamda deerlendirildiinde, soyut ve belirsizliine ramen somut iliki
ler zerindeki etkileriyle grnm kazanan yapsal eler olarak anla
labilir. Bu yolla yap, soyut grnmlerden karak tekil etkilere kadar
uzanr ve her eyi belirleyip ekillendirir (Althusser, 2007: 478- 480).
Althusser, dorusal nedensellii eletirirken daha ok 17. yy.'n bi
limsel devrimleriyle yerleen nedensellik anlayn eletirir. Bylesi bir
nedensellii eletirmesindeki temel ama, kaba Marksizme saldrmak ola
rak grlebilir. Bu saldr bir ynyle Sovyet Marksizmine bir ynyle de
resmi komnizme ynelen bir saldrdr. Althusser'in dorusal nedensel
lii reddetmesinin ve eletirmesinin nemli nedenlerinden bir de bu g
rn Marksizmi ekonomizme hapsedecei korkusudur. Althusser'e g
re dorusal nedensellik, ekonominin tek bana her eyi belirledii fikri
ne yol amaktadr. Bunun doal sonucu olarak her trl toplumsal eylem
ekonomiye indirgenecektir. Oysa ekonomi, sadece son kertede belirleyici
bir faktrdr. Bunun yan sra "ekonomizm diyalektik olarak da kusurlu
dur nk onun egemen olduu yerde, eliki ortadan kalkar. Terimin
kendisi kalsa bile, sadece basit ve dorudan kartlklar ifade eder. Yap
sal kararszlklarn karmak kaytlar olarak elikiler anlalmaz hale gelir-
louis althusser 541

ler. Dolaysyla ekonomik belirlenimcilik Hegelci diyalektiin aklc z


ile Lenin'in "Marksizmin ruhu, . . . somut durumlarn somut zmleme
si" dedii eyi birletirmeyi imkanszlahrr" (Levine, 2004: 139-140).
Althusser'in ortaya koyduu bu yeni yaklamda Marx'n temel
tezleri, yapsalc bir sistematie aktarlm olmaktadr. Bu yaklamn ie
risinde hakim olan yap Althusser'e gre toplumsal formasyonu belirler.
Toplumsal formasyon, yapsal bir nedensellikle, yapsal belirlenimle e
killenir. Bu yaklamn temel tezlerinin banda, altyapya ilikin dn
celer gelmektedir. Altyap son kertede belirleyici olup yapnn en nemli
unsurunu oluturur ve bir bina iskeletinin temeli gibi temel unsur ilevi
grr. Bunun zerine kurulmu olan styap eleri, hem altyapnn s
rekliliini salayan hem de onun vazgeilmez unsuru olan elerdir.
Burada var olan yapsalc yaklam, belirleyici etkinin somut e
lerde deil soyut bir unsurda olduunu varsayar. Zira Althusser'e gre
sadece retim ilikileri yap olarak adlandrlrsa, somut grnmleriyle
tarihi anlamak gibi geici ve deiken eler zerinden analiz yaplm
olacaktr. Toplumsal formasyonu ekillendiren yaplar birden fazladr an
cak birden fazla olma durumunu btnleyen bir btnsel yap mevcut
tur. Bu btnsel yap derin yap (veya tmlk) olarak adlandrlabilir. Alt
yap, bir yap olmakla birlikte tml ifade etmez. Althusser, zaman za
man somut grnmleri de yap olarak adlandryor olmakla birlikte b
tnsel yap olarak bir derin (i) yapdan sz eder. Bu iyap en yaln ek
liyle tmlk olarak anlalabilir.
Yaplarn yaplar tarafndan belirlendii ve her yapnn da altnda
var olan somut eleri yaplandrd var saylan bu yapsal yaklamda,
soyut olarak kabul edilen tmlk veya derin yapsal unsur, altnda yer
alan yapsal elerden birey ve somut retim ekillerine kadar gittike
somut bir grnm kazanr. Bu srecin somut yansmalar ve sonular,
tarihin paralar veya zamann paralar olan birimler eklinde anlala
bilir. Burada, somutu ve somut var olma ekillerini belirleyen bir isel ya
p bulunur ve bu isel yap mutlak bir hakimiyetle belirleme gcne sa
hiptir.
sel yap veya tmlk olarak kabul ettiimiz bu yapsal yaklam
dan hareketle gelitirilen bu teori, Marksizme baz temel sorunlar belirli
llerde ama olana sunmaktadr. ncelikle Marx'n kuramnn tarih
sici bir yorumu, onun sreselliini ve zorunluluklara bal olarak anla
lmasn beraberinde getirmektedir. Bu ekilde tarihsici bir yaklam,
542 yedinci blm

onun gerekleme ekli olan Bolevik Devrimi trnden devrimlere mah


kum edecek ve bunun sonularyla yzlemeyi ve ayn zamanda da bu
nun sonucunda ortaya kan her somut problemle belirli llerde hesap
lap belki de her yeni grnmne paralel olarak kuramn gzden gei
rilmesini zorunlu klacaktr. Oysa Althusser'e gre Marksizm, kesinlikle
tarihsici deil bilimsel bir teoridir. Bu teorinin en zgn yan onun yeni
bir keif olmasdr. Burada sz konusu edilen tarih ktasnn kefi, somut
olaylarda grnm kazanan tarih deil, yapnn belirttii tarih ya da ya
psal tarihtir. Bunun bir sonucu olarak Marksizm, bilim olarak anlalma
l ve buna gre ele alnmaldr.
Marksizmin bu yeni yorumunun getirdii nemli sonulardan biri
de birey yerine yapnn hakimiyetidir. Yapnn hakimiyeti Marx'n hma
nist ve ahs merkezli yaklamlarn geersiz klaca gibi, Marksist kura
mn ngrlerinin de tarihsicilikten farkl bir ekilde gereklemesinin
zorunlu olduunu ortaya koymu olacaktr. Bu erevede var olan klasik
tarihsici Marxizmin yerine bilimselci bir Marksizm ina edilmi olacaktr.
Bu ekliyle kuramn yasland yer somut, geici ve deiken grnmler
olmaktan kurtarlarak daha genel geer bir biim kazanm olacaktr.
Althusser'in bu yaklam ana hatlarnda bile zgn Marksizme ya
da Marx'n kendi tezlerine ne denli uygun dt tartmaya aktr. An
cak bu yeni yorumun zgn Marksizmin getirdii sorunlar nemli l
de at iddia edilebilir. zellikle sosyalizmin gerekleme ekilleri ve
kazand grnmler Marx'n temel tezlerinde nemli boluklar olduu
nu gstermektedir. Althusser, en bata Marksizmi, somut grnmlere
hapsolmaktan ve bunlarn getirdii sorunlar srekli ama abasnn te
sinde bir giriimde bulunarak, ona tamanuyla teorik denebilecek ve so
mut grnmlerinin tmnn ona uyarlanabilecei bir teoriye dntr
m olmaktadr. Bu yaklanun, Marksizme, teorik yn itibariyle ok
nemli bir genilik kazandrd savunulabilir. Ancak, Marksizmin niha
yetinde bir teori olmaktan te iddias pratik olduu iin Althusser'in
oluturduu bu yaklam teoriye boulmakla da sulanmtr.
Yapsal Marksizmin, Marksist kuramn zne tartmasz uygun
olan yn, altyapnn son kertede de belirleyici olduu anlaydr. Bu y
nyle Marx'n ifadelerine uygun olarak, insanlarn toplumsal yaam
formlarn gerekten de maddi ilikiler belirler tezi, korunmu olmakta
dr. Althusser, olduka zselci bir tutum ortaya koymakla birlikte ortaya
koyduu yapsal anlayta sabitlikler yaplarda bulunur. Bu anlamda top-
louis althusser 543

lumsal formasyonun deimesi mmkn olmasa da onun paralan olan


eler deiebilirlik gsterir.
Toplumsal formasyonun ierdii tm pratikler yapyla anlalabilir
ve bu yaplar, elikilere dayanrlar veya onlar tarafndan belirlenirler.
1) elikilerin ilki ekonomik ilikilerde var olan elikidir ve bu
eliki snf atmasnn balangcn oluturan elikidir.
2) Politik pratiklerdeki eliki ise, denetim aygtlar ile halk kitlele
ri arasndaki elikidir.
3) deolojik pratiklerdeki eliki ise, bireyin zne klnmas sre
cinde var olan bilisel elikidir (Resch, 1992: 37).
elikiler Marx' ta olduu gibi Althusser'de de belirleyici bir ne
me sahiptir. Ancak sz konusu elikiler yzeyselliinin altnda bu e
likiyi belirleyen yaplar sz konusudur. Ekonomik yapnn temel olmas
onun st belirlenim etkisine sahip ve son kertede belirleyici olmasndan
kaynaklanr. Buradaki her bir eliki, altyap olan ekonomik yapya zo
runlu olarak baldr. nk ekonomik eliki temel elikidir13, Bu yeni
yaklam biimi sadece ekonomik grnmlere boulup kalmad iin
ekonomizmin beraberinde getirdii sorunlar da am olacaktr. Burada
ki belirlenim ekli bir enin dier eyi belirlemesiyle snrl olmayan
bir belirlenimdir. Onun iin Althusser, sadece eitli belirleme durumla
rndan deil hiyerarik belirlemeler zincirinden sz eder.
Yapsal nedensellik anlayyla Althusser, olaylar arasndaki man
tksal ba ile gerek ba btnletirmeye alr. Ve yeni bir nedensellik,
bir baka ifadeyle, btnsel ve kompleks bir nedensellik anlay getirir.
Bu btnsel ve kompleks nedenselliin bir sonucu olarak, toplumu olu
turan her basit kategori toplumun btn yapsn da ierir (Assiter, 1990:
8).

13 Althusser, elikiyi u ekillerde kavramsallahrr: "1) Temel eliki ve tali elikiler arasndaki
aynn; 2) elikinin temel yan ile tali yan arasndaki aynn nihayet, nc bir kavram: 3)
elikinin eitsiz geliimi" (Althusser, 2002: 236)". eliki tm toplumsal oluumlan ierir ve
sadece dsal bir ey deildir. Marksist teorinin en nemli keiflerinden biri, elikiyi sadece
farkl toplumsal oluumlar arasndaki etkileimde deil de toplumsal oluumun barnda
yani tam olarak iinde grmesidir. Yani i elikiyi fark etmesidir. Eitsiz geliim, elikinin
dnda olmayp onun en ikin zn oluturur. elikinin devindirici g olduunu syle
mek de bunu ifade eder. Marx, Hegelci eliki anlayndan bu fikirleriyle tamamyla kop
mutur. Hegel elikiyi tinsel olarak ele ald iin tek bir elikiyi kabul etmektedir, oysa
Marx, elikinin toplumsal oluum iindeki ekillerini ortaya koymaktadr (Althusser, 2002:
236-262).
544 yedinci blm

Althusser'in bu erevede mutlak yapsal formlardan ve bunlara


bal bir toplumsal ekillenmeden sz ettii grlr. Bunu daha ak ifa
delerle zellikle yapsal elere ynelik gelitirdii tezlerde daha yakn
dan grmek mmkndr. Yapsal elere ilikin Althusser'in tezlerinde
ok ak tanmlama ve snflamalar olduunu sylemek olduka gtr.
Ancak, Marx' a dayanarak gelitirdii ekonomik, siyasi ve ideolojik tr
yapsal unsuru ne karmaktadr. Bunlarn bata geleni ise, Marx'n ku
ramna uygun ekilde ekonomik yapdr.

Ekonomik Yap ve Yeniden retim


Ekonomik yap, Marx'n temel tezlerinde olduka farkl analizlerle ve de
iik ekillerde karmza kan altyap unsurlarnn toplamn ifade eden
bir kavram olarak dnlebilir. Ancak bunun bir yap olarak grld
n Marx asndan sylemek olduka gtr. Zira Marx, ekonominin gi
zil belirleyici olmaktan te somut anlamda belirleyici olduunu savunur.
Bu yzdendir ki Kapital' in temel amac, alt balnn ifade ettii zere Ka
pitalist retimin Eletirel (Bir) Tahlili araclyla, kapitalist rejimin sadece
tarihsel bir evre olduunu gstermektir (Marx, 1997: 22). Oysa Althus
ser'e gre, tam tersi bir ekilde Marx, bilimsel bir kavrayla duyumsal
grnmleri paranteze alp fenomenlerin gizli zlerini aa kararak,
yeni bir iktisat anlay gelitirmitir. Bu anlay, ona gre, Marx'n Ricar
do'yla ayn nesneyi konu ediniyor olmasna karn, onun farkl bir sonu
ca ulamasn salayan yeni bilimsel bir bakhr ve bilimin yapmas gere
ken de fenomeni aarak ze (yapya) ulamaktr (Althusser 2007:
.317-319).
Althusser'in hemen hemen her metininde ekonomik yap, son ker
tede belirleyici olarak tanmlanmaktadr. Ekonominin son kertede belirleyi
ci olmas, her trl yapsal unsuru da belirleyen bir yap olduunu, son
aamada zsel belirleyici bir etken olduunu ifade etmektedir. Ekonomik
yap, Althusser dncesinde aada greceimiz dier yaplar da belir
lemektedir ve nihai belirleyici konumundadr.
Althusser'e gre, ekonomik yapnn anlalmasnda kilit kavram
lardan biri yeniden retim kavramdr. Yeniden retim, Marx'n ekonomi
anlaynn da temel elerinden biridir. Zira Marx' a gre, kapitalist siste
min sreklilii yeniden retime baldr nk "her toplumsal retim s
reci, ayn zamanda, bir yeniden retim srecidir" (Marx 1997: 540). Buna
louis althusser 545

gre toplumsal ilikilerin sreklilii veya dzenlerin sreklilii sadece


retime deil, retimin srekliliini salayan yeniden retime baldr.
Bu dnceden hareketle Althusser, toplumsal formasyonun ege
men retim tarzndan kaynaklandn iddia eder. Bir toplumda birden
fazla retim tarz bulunabilmesine karn, egemen olan, bunlardan yal
nzca bir tanesidir ve bu retim tarz, retici glerini, retim ilikilerini
barndrr ve onlarn i birlii ile olumutur. Egemen retim tarz ve re
tim ilikilerinin maddi temeli ise retim gleridir. "styapda olup biten
her eyi son zmlemede belirleyen Altyapda, yani retici Gler /re
tim ilikileri birliinde, mevcut retici Glerin maddi snrlan ve temeli
ierisinde belirleyici olan, retim ilikileridir" (Althusser, 2005: 45).
Emek sreleri, retim ilikileri tarafndan belirlenmekle birlikte
retim ilikilerini belirleyen ey insanlar deil retim aralandr. retim
gleri, maddi temeli olduu retim ilikilerini ekillendirir. Dolaysyla
retim sreci, tamamyla altyapya, ekonominin retici unsurlarna bal
dr. nk retim ilikilerini oluturan retim yelerinin tm, retim
etkinliini srdren bireylerdir. Bu bireylerden retim aralarna sahip
olanlar (Kapitalist toplum iinde burjuvazi) toplumsal yapy, snfl top
lumu olutururlar. retim ilikilerinin snfl bir toplum eklini ald ka
pitalist toplum yaps, smr ilikileridir (Althusser, 2005: 47-53). O hal
de kapitalist smr ilikileri, sadece yzeysel bir olgu deil, maddi te
melde bulunup, retim sisteminin iine kk salmhr. Althusser'e gre
Marx ve Lenin'in temel tezlerinde de bu yzden retim ilikileri kkten
belirleyici olarak tanmlanr (Althusser, 2005: 61-62).
Althusser' e gre retim ilikilerinin ekillendiricilii onun tmy
le mevcut olmas gerektii yollu bir karsamaya gtrmez, nk retim
ilikileri, "yap olarak yalnzca belirgin yokluu iinde mevcuttur. Yalnz
ca tmln iinde mevcuttur; etkilerinin tm hareketi iinde, doasna
bal bir nedenle -. . . - Marx'n "varolu biimlerinin gelimi tml"
olarak adlandrd ey iinde mevcuttur." Althus5er, Marx'n tmlk ola
rak ifade ettii bu grnmez z yap olarak adlandrr: "retim ilikileri
yapdr" ve sradan iktisat yzeyde var olan kar, emek, fiyat, mbadele
gibi kavramlan incelerken Marx yapy fark etmitir (Althusser, 2007:
467).
Althusser'e gre Marx ile Hegelci diyalektik arasndaki temel fark
da, Marx'ta bulunan stbelirlenim durumudur. Marksist toplum kavray
, stbelirlenim ile kavranabilir. Hegel' de toplumu yneten ey toplu-
546 yedinci blm

mun i elikileri olarak grlrken Marx'ta, insanlarn tarihini yapan e


yin maddi yaam olduu ve buna bal olarak da bilinlerinin maddi ya
amlarnn grngs olduu grlr. Hegel'de ekonominin z politik
ideolojiye bamlyken, Marx'ta politik ideolojilerin zn de ekonomi
oluturduu iin onun temel tezlerinde ideolojinin uraklarn deil eko
nominin uraklarn ortaya karma abas sz konusudur (Althusser,
2002: 131-132).
Belirlenim bireysel iradelere kadar etkilidir, zira Althusser'e gre,
"basit grlen her bireysel irade, "fiziksel oluum"undan ve "d" koulla
rndan, "kendine zg kiisel koullar''ndan "ya da" "genel toplumsal koul
lar" dan, "son kertede ekonomik" d koullardan doan sonsuz miktardaki
mikroskobik koulun rndr; btn karmak bir ekilde dile getirilir,
yle ki, tamamen sonsuz ve tekil belirlenimle.rin yannda genel belirle
nimler de bulunur". Bireysel iradeler dahil olmak zere her ey dorudan
doruya son kertede ekonomiye bal olduundan, her anlamda tarihi e
killendiren olaylar da ekonomik temel zerinde ekillenir (Althusser,
2002: 150- 155)14.
Bu temel tezleri toplamnda Althusser, ekonominin mutlak belirle
yiciliinden ve her anlamda ekillendiriciliinden sz ehniyor olmakla
birlikte, nihai anlamda belirleyici bir faktr olduunu savunur. Bu belir
leme ekli tmlkle ilgili bir durumdur. Ekonomik faktr ya da altyap,
ideoloji, siyaset vb. dier toplumsal formasyon unsurlarn da ekillendir
mektedir. Burada ekonominin Marx'ta olduu gibi nedensel bir etkileme
srelerinden te "grnmez el" olarak etkide bulunduu grlr.
Bu grnmez el, Hukuk araalyla meruiyetini ve ideoloji arac
lyla da srekliliini salarken, ideolojik aygtlar da, retim ilikilerinin
ileyiini ve altyapnn styapyla btnlemesini salar. deolojinin s
reklilii altyapnn srekliliini salayabilmesine bal olduundan, ide
oloji altyapnn geerlilik kazanma arac konumundadr (Althusser, 2003:
121 ) styap son kertede altyap tarafndan belirlenmekle birlikte, bunlar
.

birbirine btnleik bir yap da gstermektedirler. Zira styap, yapnn


sadece basit bir grnts olmaktan te onun bir ynyle varlk koulu
dur (Althusser, 2002: 250)

14 Althusser, ekonominin son kertede belirleyici olduu savn Engels'in bir mektubuna refe
ransla temellendirir: "retim belirleyici etkendir, ama yalnzca "son kertede". "Ne Marx ne de
ben daha fazlasn ileri srdk" (Alhusser, 2002: 137)
louis althusser 547

Althusser, ekonominin Marx'n temel tezlerine paralel olarak altya


p olduunu ve styapy belirlediini savunur. Altyapnn temel unsur
lar, bir ekilde styap (ideoloji, din, siyaseti vb.) unsurlarn son kertede
belirler. Ancak Althusser'in ekonomiyi yap olarak ele almas onu
Marx'tan olduka uzak bir noktaya yerletirir. zellikle Kapitali Oku
mak'ta temel ynleri itibariyle ekonominin yap olduu ak bir ekilde
ifade edilir. Bu tezlere gre ekonomi gizil ynlendirme ve belirleme gc
ne sahiptir. Bu dorulhda ekonoqliyi Althusser, somut grnmlerinden
(Marx'n tersine) uzaklatrmaktadr. Bunun kaynan da Althusser, ni
yetli okumasna olduka paralel bir ekilde, Marx'n somuttan soyuta, ya
ni kavrama ulat yollu tezle destekler (Althusser, 2007: 480).
Althusser' e gre ekonominin son kertede belirleyici olmas onun
mutlak etken olmadn yani toplumsal ilikilerin ekillenmesinde dier
elerin de etkili olduunu gsterir. rnein st yap unsurlar da niha
yetinde toplumsal yapda belirli bir etkiye sahiptirler ve st yap unsurla
r baz durumlarda alt yap zerinde de belirleyici etkiye sahiptirler. Eko
nomik yapnn bu denli nemli olmas her eyin en son aamada ona ba
ml olmas dolaysyladr. Her eyi mutlak bir ekilde belirlemiyor ol
makla beraber ekonomi, kkende yer alan yapdr.

Siyasal Yap
Althusser' e gre, ekonomik yap tek bana srekliliini salama yeterli
liinde deildir. Ekonomik bir yapnn sreklilii ona meru bir zemin
salayacak olan bir hukuk dzeni ve bu hukuk dzenini yerletirecek bir
siyasal yapya gereksinim duyar. Althusser'in siyasal yap olarak ifade et
tii ey, ounlukla devlete gnderimde bulunur. Ancak devlet btnlk
l ve yekpare bir yap deildir. Devlet yapsnn iki ana unsurunu ne
karan Althysser'e gre bu iki unsurdan Devletin Bask Aygtlar, siyasal
yapdr. Dier unsur olan Devletin deolojik Aygtlar (DA) ise bunun s
rekliliini salayan yapsal unsurlardr.
Yaplar ayrmn ok net koymuyor olmakla birlikte, Althusser'in
hukuku daha ok siyasal yapyla birlikte ele ald ve onun ierisine yer
letirdii grlr. nk o, her ne kadar hukuku ideolojik unsurlardan
biri olarak ifade ediyor olsa da pek ok noktada siyasal yapnn merui
yet kayna olmasndan dolay ona bamsz bir siyasal g de vermekte
dir. Hukuk, zellikle Kapital'de sermayenin srekliliini salayan bir ya-
548 yedinci blm

salar toplam (Marx, 1997: 94-95) olarak grld iin, Althusser de ben
zeri bir ekilde hukuku, dzenin srekliliini salayan bir garantr ola
rak kabul etmektedir.
Politik her trl kurum ve toplumsal e, hukukun garantrln
de ekonomik yapnn zerinde ina edilir. Bu anlamda retim ilikilerine
dayal bir toplumsal yaplanma (Gestalt) vardr. retim ilikilerinin varo
luu da bu yaplanmaya baldr. Bu ynyle toplumsal yap btnsel ve
olduka karmak bir nedensel ilikiye (yapsal nedensellik) sahiptir. Her
toplum, herhangi bir ekilde de olsa belli bir politik konftgrasyon ier
mektedir ve bu konfigrasyon retim failleri ile retim aralarnn ba
lanb kiplerini dzenler. Dolaysyla toplumsal dzen iinde herhangi bir
ekilde retim ilikilerinin srekli olabilmesi iin bu politik yap zorunlu
dur (Althusser, 2007: 459-461 ).
Bu politik yap, devletin siyasal ideolojik aygtdr. Burjuva devlet
sisteminde olduu gibi dier devlet biimlerinde de devletin iradesi, siya
sal ideolojik aygtlara baldr. Bu devlet hkmetten bakaca bir ey olup,
polis gibi uzmanlam bask gleri araolyla bask aygt olur (Althus
ser, 2003b: 16-17). Bask aygt olarak siyasal yapnn ideolojik unsurlardan
fark, tek ve btn olma.sdr. "Devletin tek bir bask aygb olmasna kar
n, birok ideolojik aygt" vardr. Bu aygt tek ve organik bir btnlk ser
giler. Bu btnselliin eitli uzmanlam alt unsurlar ve paralan ol
makla birlikte bunlar birer uzuv olmaktan te bir bamszla sahip de
illerdir (Althusser, 2003b: 54-55). Althusser'e gre, Marksist-Leninist ku
ramn bu konudaki temel tezlerinden biri yle ifade edilebilir: "Devlet,
egemen snfn egemenliinin "zeti" ve egemen "makinesidir", bu da ta
m tamna u demektir ki, st-yap, snfsal st-yap olarak, devleti merkez
edinmi, devletin evresinde younlamtr'' (Althusser, 2003b: 57).
Snfsal styaplarn devletin evresinde ekilleniyor olmas siyasal
yapnn partileri, sendikalar vb. tm eleri elinde bulundurmasyla da
ilgilidir. Ancak partiler ve zellikle Komnist partiler bu yapnn dnda
yer almaya alan ve bir ynyle de onun dlad unsurlar olduklarn
dan devrimi hazrlama imkann ilerinde barndrrlar (Althusser, 2005:
100). Siyasal yapnn iinden onun ideolojisinin krlmas araolyla dev
rim gerekleebilecektirlS. Siyasal burjuva devlet yaps, bir yap olmakla

15 Althusser, proletaryann devrimi gerekletirme eline ilikin sistematik olmamakla birlikte


bir tr yol haritas oluturmaya alr. Bu yaklamn ana hatlann yle belirtmek mmkn
dr. Althusser'e gre ncelikle partiler ile halk kitleleri birlikte hareket etmek zorundadrlar
louis althusser 549

birlikte iinde tad elikiden kaynakl olarak kaha olmak zorunda


deildir. Bu devletin siyasal yaps baka bir devlet yaps iin de geerli
dir ve hepsinde siyasal yapnn ahs devlettir. "yleyse Devlet, devletin
bask aygt ile devletin deolojik Aygtlarnn devlet iktidarnn altnda bir araya
gelmesidir. Devlet aygt ile Devletin deolojik Aygtlarnn birligi ise, devlet ik
tidarn elinde bulunduranlarn snf siyaseti ile saglanr; devlet iktidarn elinde
bulunduranlar, devletin bask aygtn kullanarak dogrudan, devletin ideolojisi
nin, Devletin deolojik Aygtlarnda gereklemesi ile dolayl olarak snf mca
delesi iinde etkin olurlar" (Althusser, 2003b: 58).
Devletin varl en belirgin ekliyle hukuka bal olduundan dev
letin kmesi hukukun kmesine baldr. Hukukun k de retim
ilikilerinin deimesi anlamna gelecektir. Burjuva devlet yaps ve hu
kuku kt takdirde imdiki sermaye tarz deiecek ve ticari olmayan
alveri balayacakhr (Althusser, 2005: 86). Hukuk her ne kadar devletin
ideolojik aygtlarndan biri olsa da bylesi bir fonksiyona sahip olmasn
dan dolay zgl ve siyasal yapnn kopmaz bir parasdr. Hukuk, piya
sa ilikilerini dzenleyen veya onlar garanti altna alan bir aygt olduu
iin mecburen biimseldir ve bu biimsellik sadece tanmlamalarla olu
mu bir biimsellik tamaktadr. Bundan dolay "biimsel olduu lde
sistematiklemitir" ve bu biimsellik ile sistematiklik ona tmellik ka
zandrmaktadr. Biimsellik onun "kendi iinde yok olmas" tanmlanm
ieriklere uygulanmasndandr (Althusser, 2005: 81-82).
Althusser'e gre bu biimsellik somut nesnelere ve bunlarn dei
im ekillerine gnderimde bulunduu iin soyuttur ve bu soyutlukla ka
pitalist retim ilikilerini dzenlemektedir. Bu hukuk evrenseldir ancak
bu evrensellik onun kendisinden deil, ele ald retim ilikilerinin ev
renselliinden kaynaklanmaktadr (Althusser, 2003b: 67-68).
Buna gre hukuk, retim ilikilerini ifade eder, fakat bunlar gizle
yerek ve onlarn srekliliini salayarak ifade eder. Marksist kuramn

ve bu hareketler, ideolojik bask.lann ekonomik smrlerin bilincinde olmaldr. ii snf


hareketlerinde ama wrunlu olarak bir "sosyal demokrasi" (Marx) veya Lenin'in ifadesiyle
"sonuna kadar demokrasi" olmaldr. Bunun nasl olacana ilikin olarak Marx ok belirgin
bir yntem izmedii iin zorunlu olarak ii snf iddete bavurmutur ama bu Marxist-Le
ninist hareketin banl geileri dlad anlamna gelmez. Bununla birlikte devletin "ykl
mas", halk kitlelerinin egemenlii iin zorunludur. Bu ykm aslnda yerle bir etmekle hi il
gisi olmayan bir yeniden yaplandrma biimidir. Elbette, mmkn olduunca banl gei
ler yaplmaldr, fakat proletearya diktatrl devletin Mkim smr eklinin k.nlmas iin
zorunlu bir gei aamasdr. Bu dnem, sosyalizm, kapitalizm ve komnizm arasndaki "ge
i dnemi" olduundan elikili bir dnemdir (Althusser, 2004c: 38-61 ).
550 yedinci blm

grd nemli eylerin banda da hukukun biimsellii gelmektedir.


Bu biimsellik onun ilikili olduu burjuva devlet yapsna dayand iin
"ister istemez baskadr". Hukuku oluturan unsurlar veya hukukun
kendilerine varlk zemini salad polis, mahkeme vb. unsurlar devletin
bask aygtlar olduu iin hukuk bir bask aygtna dnr. Jandarma
korkusu bunun en iyi gstergelerinden biri olarak ele alnabilir. Bu korku
bireylerde bir "usluluk balangc" olur ve bylelikle devletin hkmleri
olan hukuki ykmllklere riayet gereklemi olur (Althusser, 2005:
80-91).
Siyasal yaprun bir paras olmakla birlikte hukuk, ideolojik bir ay
gta da dnerek zihinleri ekillendiren ve belirleyen bir biim kazarur.
Hukuk, ahlak ideolojisiyle birleip, bireylere ykledii ykmllklerle
namusluluk bilinci gelitirir; bu yolla var olan siyasal yaprun vazgeil
mez unsuru olur. Hukuk ve ahlakn birlemesinden oluan hukuki-ahla
ki ideoloji bir devlet iddeti biimini alarak jandarma korkusunun yerine
geer (Althusser, 2005: 93-94).
Hukuk ve ahlaki ideolojinin kurduu bu yeni baskc ileyi, bir bi
lince dnt iin siyasal yaprun kayna olur ve onun ileyiinin hem
dayanak hem de beslenme noktas olur (Althusser, 2005: 95). Siyasal yap
ile hukuki-ahlaki ideolojik yap bu ereve iinde birbirine mutlak bam
l hale gelmi olur. Siyasi yaprun veya bask aygtlarnn temellerinde hu
kuki ahlaki ideoloji bulunduu iin ahlaki hukuki ideoloji, siyasal yap ta
rafndan belirlenir ve onun araclyla srekli klnmaya allr. Devle
tin dier ideolojik aygtlar da bunlar temelinde var olurlar.
Althusser siyasal yap olarak devleti bir tr ileyii salayan ve bu
ileyii salarken de her yere yaylan bir yap olarak grmektedir. Bu
ama dorultusunda kullanlan yasalar ve ahlak onun yaylm aralardr.
zellikle toplumda yerletirdii ahlakilik ve hukukilik bilinci bask ayg
trun vazgeilmez unsuru olduklarndan siyasal yap, bal bana bir var
lk kazanmaz. Siyasal yapnn varl, ilk olarak altyap olan retim iliki
lerine baldr. Bu retim ilikilerinin srekliliini salayan yap olarak
hukuk, ahlakla btnleerek bir smr aracna dnr ve vicdan, na
musluluk gibi ideoloji biimini alan formlarla bireysel yaama kadar m
dahale eder. Bylelikle kapitalist retim ilikilerinden temel alan hukuk,
onun varlk koulu olarak, bu ilikilerin olaan varlm garantiye alm
olaca gibi onlarn gelecekteki retimlerini, yeniden retimlerini de sa
lam olacaktr. Ancak bu ilikilerin yeniden retimi sadece siyasal yap
louis althusser 551

ve onun temel esi olan hukuk araalyla devam ettirilemez. Kapitalist


retimin srekli yeniden retimi hukuktan daha derin ekiller kazanan
dier ideolojik aygtlarla veya ideolojik yaplarla mmkn olacakbr.
Marksist gelenek, Althusser'e gre devletin bir bask aygb olmas
noktasnda Manifesto ve 18 Bru maire den beri ok kesin olarak konumak
'

tadr. Marx ve Lenin devleti ok ak olarak bir bask aygb olarak tanm
lamlardr. "Devlet bylece her eyden nce, Marxist klasiklerin devlet ay
gt adn verdikleri eydir. Bu terim ile u anlalr: Hukuki pratiin ge
reklerine ilikin olarak zorunluluunu ve varln tandmz (dar anla
myla) zellemi aygt, yani yalnzca polis, mahkemeler, hapishaneler
deil, fakat ayn zamanda polis ve uzmanlam yardmc birlikleri "olay
larla baa kamadklarnda" son kertede ek bir bask gc olarak doru
dan doruya mdahale eden (proletarya bu dersi kanyla rendi) ordu
ve bu btnn zerinde devlet bakan, hkmet ve ynetimdir" (Alt
husser, 1994: 27).
Bu btnsel yap Althusser'e gre, zellikle ideolojiler araclyla
daha net olarak kendisini bireysel yaam alanlarna aktarr. Buna gre,
bask aygbndan balayan btnsel hkmetme, ideolojilerden de beslene
rek bir total yap kazanr. Devlet aygb devlet iktidarnn ilevleriyle an
lam kazanr ve snf mcadeleleri de devlet iktidarnn evresinde dner.
Siyasal yapnn asal unsuru olan devlet ayghnn ele geirilmesi ya da el
de tutulmas onun srekliliini salayacak ideolojilerle mmkn olaca
ndan, ideolojiler siyasal yapnn bask aygh kadar vazgeilmez bir e
sidir (Althusser, 1 994: 30-32).

Yeniden retim, deoloji ve Devletin deolojik Aygtlar


Althusser'e gre, toplumsal yaplarn sreklilii tek bana bir yapsal un
surla aklanamaz. Bir sistemin veya toplumsal yapnn sreklilii onun
ekonomik yapsnn yeniden retimine baldr. nk toplum mutlak
bir ekilde retim ilikileriyle ancak var olan bir yapdr. Marx'n devrim
ci bir bakla grd ey, toplum kavramnn ieriinin ideolojik olarak
doldurulduuydu. Marx, bu yzden toplumsal formasyon kavramn
kullanr ve toplumsal formasyonla somut toplumu belirtir. Bir toplumsal
formasyon onun hakim retim tarzyla anlalabilir. Hakim retim tarz
retim gleri ve retim ilikilerinin bir toplam mahiyetindedir. Bugn
hakim olan kapitalist retim tarznn retim ilikileri smrye dayal
552 yedinci blm

retim ilikileridir (Althusser, 2005: 41-55). Her retim tarz kendi srek
liliini salamak amacyla yeniden retim srecine ihtiya duyar. Yeniden
retimin olumas ise sadece ekonomik unsurlarla mmkn olmayaca
iin siyasal ve ideolojik unsurlara bavurulur. Devletin ideolojik aygtlar
(DA) bu noktada devreye giren ve hakim ideolojinin srekliliini sala
yan aygtlardr.
Burada Althusser'in hareket noktas kukusuz Marx'n Alman deo
lojisi'ndeki ideoloji anlaydr. Marx' a gre ideoloji, egemen snfn yer
letirdii yanl bilintir. Marx ve Engels' e gre, egemen snf, retim
aralarn elinde bulunduran snf olarak, kendi egemenliinin sreklilii
ni salamak amaayla fikir ve dnceler de retir. Bu fikir ve dnceler
onlarn istedii ekilde toplumsal bilinci ve retim ilikilerini de belirle
yerek tarihi ynlendirir (Marx & Engels, 1976: 67-69).
Althusser'e gre, Marx'n belirttii gibi bir toplumsal formasyon,
retim srecinde srekliliini salamak amaayla retim koullarn da
yeniden retmek zorundadr. Bu zorunluluktan dolay retim yeniden
retime koulludur. Yeniden retim iki unsurun retilmesini gerektirir.
Bunlar 1 ) retici gler ve 2) retim ilikileridir. retim srecinin maddi
temeli olan retici gler emek gcnn yeniden retimi ve retim ara
larnn retiminin sreklilii araalyla salanr. Althusser'e gre yeni
den retim srecinin sreklilii, emek gcn sunan ii kesiminin mad
di anlamda srekliliini salamas kadar kurulu dzenin kurallarna bo
yun emesini de salamay gerektirir. Bunu salayacak olan ey ise ide-"
olojidir (Althusser, 1994: 17-23).
deoloji, ynetici snfn egemenliini "sz ile" salama aracdr.
"Emek-gcnn yeniden-retimi, demek ki kendisinin sine qua non (ol
mazsa olmaz) koulu olarak yalnzca vasflarn deil, ayn zamanda ege
men ideolojiye boyun emesinin ya da "ideolojinin" pratiinin, yeniden
retimini ortaya karyor. Bu kesinlii belirtmek iin "yalnzca bu deil
ayn zamanda u" demek yetmez, nk emek-gcnn vasflarnn yeniden
retimi, ideolojik boyun-egme biimlerinin altnda ve iinde saglanyor" (Alt
husser, 1994: 24).
Buna gre tekil anlamda maddi koullar retim sreci ve ilikileri
nin srekliliini salamaya yeterli olmayacana gre, devlet sistemi ken
di srekliliini salamak amaayla eitli ekillerde egemen ideolojisini de
retmek zorundadr. Ekonomik temel olan altyap, u haliyle iki katl bir
sistemin zerinde sreklilik salar. Bunlarn ilki hukuki siyasal yapdr ki
louis althusser 553

bu, btn olarak siyasal yapy ifade eder. Dieri ise ideolojik styapdr
(Althusser, 1994: 25).
deoloji, Althusser'e gre toplumsal formasyonlara, onlarn birara
ya gelmi biimlerine ve bu yolla da snf mcadelelerine dayanmaktadr.
Bu nedenle ideolojinin tarihi yoktur. "deoloji kahksz yanlsamadr, kahk
sz dtr, hiliktir. Tm gereklii kendi dndadr." Bu anlamda hibir
ey deildir, fakat bir ynetim aygh olarak ilev grd iin varolu
nu maddi olarak retir. Bu yolla da kendi tarihi olmamakla birlikte somut
ve maddi bireylerin tarihini retir (Althusser, 2003b: 80). deoloji, tarihin
karsnda akn olmamakla birlikte, hpk Freud'un bilind iin syledi
i gibi ncesiz ve sonraszdr. Bu ncesiz ve sonraszlk tm toplumlar iin
geerlidir, snfsz bir toplumda da benzeri ekilde bir ideolojik yap ha
kim olacakhr (Althusser, 2003b: 81-82). deoloji, bireyin iinde yaad
tm atmosferi belirleyen ve bir anlamda da yaamas iin zorunlu olan
eylerin tmn iinde barndran, fakat bireyin farknda olmad bir ya
am alan belirleyicisidir. Birey onun iinde sudaki balk gibidir; hi far
knda olmadan iinde yaar ve her ey onlarn nlerinde gzkmekle bir
likte arkalarnda olup biter (Althusser, 2003c: 47-48)
lthusser'e gre devlet teorisinin doru anlalmas iin devletin
bask aygt ile ideoloji aygt arasnda ayrm yapmak zorunludur. Bunla
rn her biri farkl ekillerde ileyen sistemlerdir. Bask aygh dolaysz bir
ekilde zor kullanarak ilemekteyken; DA'lar, zor kullanmadan "ideoloji
kullanarak ilerler" (Althusser, 1994: 35). deolojinin bu kendine zg ile
me tarz onun srekli soyut kalaca anlamna gelmez. deoloji, kurduu
otoriter bilgi hakimiyetiyle zneleri hedef alr ve insanlarn gndelik, so
mut bireysel yaam aknda, "gndelik yaamlarnda, edim ve taahht
lerinde, tereddtlerinde, kukularnda, ama en dolaysz apaklklarnda
da var olduklar gibi insanlar dzleminde" ilemektedir (Althusser,
2003b: 83). Bu ekliyle ideoloji, somut yaam pratiklerine kadar her yere
mdahale eden bir zellie sahiptir. deolojinin kurduu yaygn otorite,
onun gzlemlenemeyecek bir bask arac olmasnn bir sonucudur. Devlet
ideolojisi adn verebileceimiz siyasal aygt, bu ideolojik ve hukuki aygt
lar toplamndan oluur. Olaan yapsnda her bask aygh, ncelikle id
deti kullanr, oysa devlet, ideolojik aygtla ideolojiyi kullanr. Devletin tek
bir bask aygt (siyasal yap) olmasna karn ok sayda ideolojik aygt
vardr (Althusser, 2005: 116).
554 yedinci blm

Devlet ideolojisi, bu ideolojik aygtlarn somut bireylere ulamas


araclyla gereklik kazanr. Bu blgesel veya snfsal bir hakimiyetten
te demir-elik iisinin, memurun, rencinin, ii militann, kapitalistin,
polisin, piskoposun dnce ve erdemlerine ulama yoluyla bireysel
alanlara ulaan hakimiyet eklidir. Bu anlamda toplu bir belirleme biimi
olmaktan teye geerek, kendisini tekil olarak bireylere ulatran bir zel
lie sahiptir. Daha net bir ifadeyle ideoloji, "bireyleri klarna birer inzi
bat yaptrmasna gerek kalmadan" ilemektedir ve "her bireyin tm ha
reketlerini gzlemleyen-gzeten-yasaklayan-buyuran bireysel" bir gzet
me biimidir." deolojinin kendisine zg ileyi tarz da burada gizlidir.
nk ideoloji u haliyle kafalarn iine yerlemi olmakta ve her an ha
zr ve nazr bir "aynasz" mitosuna dnm olmaktadr (Althusser,
2003b: 83-4).
deolojik bask, "hem smrnn, hem ideolojinin hem de devletin
yerini" tutarak merkezin merkezi durumuna geer. Bask u haliyle tm
devleti oluturan unsurlarn bir araya geldii, kendisinde birletii soyut
bir ekil kazanm olmaktadr. Baskda oluan bu genel "sentez" dn
celerden baka ey deildir ve onun zihnimizdeki basit yansmalar arac
lyla (aynasz, jandarma) varln srdrdn grrz. Bask, kendi
ni net olarak "bilgi" araclyla gerekletirdiinden bilgi, sreklilik arz
eden baskc bir kimlie sahiptir. O halde; bilgi reten otorite olarak dev
lete bakaldrmak gerekir. Mays olaylan da bylesi bir anlay dorultu
sunda deerlendirilmelidir. Mays olaylarnn niversiteler, okullar ve ha
pishanelerin merkezde olduu bir bakaldr olmas, burjuvazinin otorite
sinin douuna kaynaklk eden kurumlar olmasyla doru anlalabilir
(Althusser, 2003b, 86).
deolojinin bu ekilde kendini bask araclyla gerekletirmesi ol
duka sistematik bir biimde giderek bir noktada toplanmas ve buradan
dalmas eklinde yorumlanabilir. nk Althusser'e gre smr, dev
let aygtlarnda, devlet aygtlar da baskda odaklanr. Bask, sadece, bir
bask aygt olarak deerlendirilemez nk salt bir polis veya denetleyi
ciyle kendini gerekletirmez. deoloji o anlamda net biimiyle bireyin
doma anndan itibaren onu gelitiren, ekillendiren bir eydir ve onu "i
letip durarak" srekliliini salayan bir yapya sahiptir. Aksi takdirde
devlet, ideolojisinin sreklilii iin, her bireyin bir polis denetiminde tu
tulmas, her kiinin knda bir aynaszn beklemesi gerekirdi ki bu du
rumda toplumsal ileyi sreklilik kazanamaz veya aynaszn karn bile
louis althusser 555

doyurulamazd. Bu ileyi biiminin iyi rneklerinden birini, Platon'un


topyasnda bireyin gzel yalanlar yoluyla eitilmesinde grmek mm
kndr (Althusser, 2003b, 87).
deoloji Platon'un topyasnda da olduu gibi bir bilgi otoritesinin
kendini yerletirmesiyle snfl toplum ileyii kazanr. Bu ileyi, somut
bireylere ulaarak bir "snf smrs" biimini alr. Bunun krlmas, de
itirilmesi ise ancak devrimci bir snf mcadelesiyle, sosyalist devrime
ilikin verilecek eitim yoluyla mmkn olacakhr (Althusser, 2003b:
88-89). Snf mcadelesi, ideolojik biimler iinden kmakla birlikte, ona
kendi silahn ynelterek onun iinde gerekleecektir. Devletin zellikle
ii sendikalarn, Komnist partiyi dlamas da bu yzden olmaktadr.
nk ii snfnn mcadelesi DA'lan aarak onu yok ebneye ve krma
ya ynelir (Althusser, 1994: 37)16.
deoloji'nin yaps ve ileyii hakknda Althusser, iki ana tez ortaya
abnaktadr: "Tez /: deoloji bireylerin gerek varolu koullaryla kurduk
lar imgesel ilikiyi gsterir" (Althusser, 2003b: 89).
Bunun imgesel bir iliki olmas Althusser'e gre ideolojinin olum
lu ynn oluturur. nk dinsel, hukuki, ahlaki ve siyasal ideolojinin
birer dnya gr olmas, byk lde imgesel olmas "gereklie
denk dmediklerini" gsterir. O halde, yanlsama olmalarna ramen ger
eklii andryor olmalarndan dolay sunduklar imgesel dnya tasarm
larnn alhnda bu dnyann gerekliini bulmak adna onlar yorumla
mak yeterli olacakhr. Althusser devamnda, "deolojide gerek varolu
koullarn, gerek dnyalarn deil, her eyden nce sz edilen gerek
varolu koullaryla olan ilikilerini "tasarmladklarn" . . . . [ve] her trl
ideolojik tasarmlamann, dolaysyla gerek dnyaya ilikin imgeselliin
merkezinde" bu ilikinin yer aldn ileri srer. Ona gre bundan dolay,
gerek dnyann ideolojik tasarmlamasnn yaad imgesel arpbna
sz konusu ideolojik ilikide grlmektedir (Althusser, 2003b: 91-2). de-

16 Bu dorultudaki mcadelede Althusser, ii snfnn Devlet aygtlan hakknda bilmesi gere


ken iki temel ilke olduunu savunur: 1) Devletin Bask aygtlar onun sert ekirdeidir. Bu
anlamda mcadelenin karsndaki en byk engel de bask aygtlandr. Buna karn 2) "dev
letin ideolojik aygtlar ok daha dayankszdr". nk ideolojik aygtlar devlet ideolojisini
dank bir ekilde gerekletirmektedirler. ideolojik aygtlar birer ideoloji olarak ilev gr
dklerinden egemen snfn devrilmesi ancak bu aygtlann bannda gerekleecektir. Devle
tin bask aygtlarna kar yaplan mcadele olaan bir mcadeleyken ideolojik aygtlara kar
yrtlen mcadele daha ciddi bir ileve sahiptir ve daha olanaklidr (Althusser, 2005:
117).
556 yedinci blm

olojik yapnn bylesi bir imgesellik tayor olmas onun daha derinlere,
daha ak bir ifadeyle bilgi alarna kadar yaylmasn beraberinde getir
mitir. deolojik yanlsama, bireyin doumundan nce bio-ahlaki ve dou
mundan sonra ise deiik ve radikal bilincin devre d kald ekillerde
ocuun geliimi boyunca onu belirler (Althusser, 2003b: 104-106).
Althusser'in bu ideoloji gr, yapnn belirleme biimine benzer,
ancak bu onun btnyle soyut bir karakterde olduunu gstermez. de
oloji dorudan doruya somut grnmler kazanarak kendini gerekle
tirir. Bu da ideolojinin ikinci zelliidir: "Tez il: deoloji maddi bir var olu
a sahiptir." deolojiyi oluturur gibi grnen "dncelerin" ya da tasa
rmlamalarn, vb. lksel, dnsel, tinsel deil, maddi var olua sahip
olduklar" grlr (Althusser, 2003b: 93).
Althusser'e gre, "dnceler" ya da daha baka tasarmlarn t
m tinsel deil maddi bir var olua sahiptirler. nk ideoloji aygtlar
nn her biri, ideolojinin bir gereklemesiyle var olur. Yani ideoloji, bir
"ayghn pratik ya da pratiklerinde var olur hep. Bu da maddi var olutur"
(Althusser, 2003b: 93-4). Buradaki somutluk elbette bir d dnya nesnesi
nin somutluu anlamna gelmez. deolojinin somutlamas retim iliki
leri dnyasna, somut yaam alan ilikilerin yansmasna bal olarak
kendisini somutlahnr. Dolaysyla her ideoloji, zihinsel dnyadan bala
yarak znenin maddi davran dzeneine ulaarak ortaya kar" (Alt
husser, 2003b: 94). Bir vicdan, grev duygusu, sorumluluk bilinciyle bire
yi donatan ideoloji, onun u veya bu ekilde eitli pratikleri benimseme
sini beraberinde getirir. Bu durumda birey, bu ideolojik yapnn kendisi
ne ykledii duygu ve dnceler araalyla kiliseye gider, eitim alr,
hukuk kurallarna saygl olur, i dilekelerini imzalar ve tm bu eylem
lerinde "greneklere uygun" davranlarda bulunur. Bu biimiyle ideolo
ji, tam anlamyla bireyin yapmas gerekeni, ona yapmas gerektii ekliy
le sunar, benimsetir ve birey de bu dorultuda eylemde bulunur" (Alt
husser, 2003b: 95).
deoloji, dnceye aka yerleememi olsa bile, Althusser'e g
re, maddi davranlarla onu kendi iine alr ve belirlemeye balar. Bu be
lirleme, ounlukla zihinden davrana olmakla birlikte tersi durumda
sz konusudur. Birey, ideolojik emberin dna kmaya balasa bile
onun yapmas gereken davranlar toplam onu tekrar ideolojinin snrla
rna eker, bpk Pascal'n dua iin "Diz kn, dua eder gibi kprdahn
dudaklarnz, inan sarar sizi" ifadelerinde olduu gibi, edimde balayan
louis althusser 557

ideolojik ekillenme znenin iine yol alr ve bylelikle kalclk kazanr


(Althusser, 2003b: 96). Eylemlerin her birinde ideolojinin somutlamas
hep ayn dzenekte olmak zorunda deildir. Bu durumda ideolojinin
kendini gerekletirme ekilleri her davrana gre ayn bir kiplik kazanr.
Bu ayr ekillerde davrann ideolojiyi somut grnmlere tamasna
bal olarak ideoloji yok olup gider ve bir maddi davranlar toplamna
dnr. Bu da retim ilikileri ve snfsal ilikiler bata olmak zere tm
toplumsal yapnn sreklilik kazanmasn beraberinde getirir (Althusser,
2003b: 98).
Buna gre, "her ideoloji ancak bir zne araclyla ve zneler iin
var olabilir". nk ideoloji, nihayetinde sadece somut zneler iin var
dr, var olmas da ancak zne sayesinde mmkn olacana gre ve zne
kategorisinde ileyi kazanacandan, ayn zamanda zneleri kurma g
revini de stlenmi olmaktadr. u halde "zne kategorisi her ideolojinin
kurucusudur" ve her ideoloji, somut zneler "kurma" ilevine sahip ol
masndan dolay znelerin kurucusu olur. Bu durumda "her tr ideoloji
nin ileyii de ancak bu ifte kurulu iinde var olabilir, nk ideoloji, bu
ileyiin maddi var olu biimlerinden baka bir ey deildir." "Varlk,
devinim ve yaama" ancak "Logos", yani ideoloji iinde mmkndr.
Bundan kan sonuca gre, her birey iin zne kategorisi apaklk ifade
eder. Her bireyin bir zne oluu da apaklk ifade ederken yine ideolojik
zeminde ideolojik bir etkiyle olanakldr (Althusser, 2003b: 100).
deoloji apakl zorla kabul ettirirken, btn geri kalan ideolojik
yaamn gndelik pratiklerini de kabul ettirir ve bu yolla iinde davran
dmz bir kabul ediler toplamna dnr. "ideolojinin barnda kala
rak, ideolojinin iinden bir eyler sylerken, ideolojiye ilikin bilimsel (z
nesiz) bir sylemin balangc olabilmek iin ideolojiyle balarn kopart
maya yeltenecek bir sylem tasla oluturmak istendiinde" de tam ola
rak ideolojinin kabul edilmesi gerekir (Althusser, 2003b: 102)
deoloji, zne kategorisini somut olarak kurarken ideolojiyi de ta
sarmlamak amacyla bireye bilgi salayabilecek kadar da soyut bit sunu
kipi (kabul) sunmaktadr (Althusser, 2003b: 101-2). "Her tr ideoloji, z
ne kategorisinin ileyii sayesinde, somut bireylere somut zneler olarak
seslenir." Somut bireyler ile somut zneler birbirinden farkldr ve ideolo
ji, somut bireyleri somut znelere dntrr. Onlara seslenerek anlan ey
ler, ekillendirir ve bunu kesin bir ilem yoluyla gerekletirir. "Hey sen
oradaki" yollu sesleni bunun en iyi gstergelerinden biridir. "Seslenilen
558 yedinci blm

birey, bedenin yz seksen derecelik dnyle zne olup kar. Neden?


nk seslenmenin "tam da" kendisini hedeflediini ve de (bakasna
deil de) "kendisine seslenildiini" anlam bulunuyor" (Althusser,
2003b: 103). Seslenme, u haliyle ideolojinin dnda olup bitermi gibi g
zkmekle birlikte, gndelik hayat edimlerinin tam olarak onun iinde
olup bittiini gstermektedir.
deolojinin kendini bu denli gndelik hayahn iine yerletirmesi,
ancak Devletin deolojik Aygtlar araalyla mmkn olmaktadr. D
A'lar, ok yaygn bir biim kazanarak bireyin doumundan balayarak
srekli ona elik eder, onu ina eder, ekillendirir, snrlarn izer ve eyle
me biimlerini belirler. Bunlar Althusser'e gre "gzlemcinin karsna,
birbirinden ayn ve zellemi kurumlar biiminde dolaysz olarak kan
belirli sayda gereklikler" dir. Bunlarn belli ballar unlardr:
"- Dini DA (deiik Kiliseler sistemi)
- retimsel DA (deiik, zel ve devlet "okullar" sistemi)
- Aile DA's
- Hukuki DA17
- Siyasal DA (deiik partileri de ieren sistem)
- Sendikal DA
- Haberleme DA's (basn, radyo-televizyon vb)
- Kltrel DA (edebiyat, gzel sanatlar, spor vb)" (Althusser, 1994: 33).
DA'lann zel veya kurumsal olmasnn herhangi bir nemi yoktur.
Her DA ilevi itibariyle bir ideolojiye hizmet ehnektedir ve bu ileviyle
bask ayghnn srekliliini salama amacndadr. DA'larda nceden var
olan bir ideoloji, dorudan doruya her znenin tm yaam alanna yay
lp onu sarmalar. Bu durumda bireyler kendisini her ne kadar birer zne
olarak dnseler de onlar ideolojinin ve onun aygtlarnn belirledii,
kurduu znedir. Bu nedenle "hibir snf DA'lar iinde ve stnde hege
monyasn uygulamadan devlet iktidarn srekli olarak elinde tutamaz". Bask
aygtlar tek kutupta toplanp bir birlie sahipken ideolojik aygtlar ok
deiik ekillerde karmza kabilmektedirler. Buna bal olarak da ide
olojik aygtlar, bask aygh gibi kamu alannda skp kalmazlar, byk
lde zel alanda bulunurlar (Althusser, 1994: 34-35).

17 Hukuk, daha nce siyasal yap balnda incelendii gibi hem siyasal yapnn hem de ide
olojik yapnn, Althusser'in ifadesiyle, bask aygtnn ve ideolojik aygtn da iinde yer alr.
louis althusser 559

deolojik aygtn yaylm eklinin belirgin biimleri, aile; din ve


eitim DA'larnda grlebilir. Dinsel DA'nn vazgeilmez unsuru olan
Kilise, insan bireyine "tanrnn sesiyle seslendiini" iddia eder. Bunu ya
parken zneye dnyadaki yerini, yapacan "sevginin yasasn" gzete
rek gsterir. Dinsel DA, bu ok alldk sylem araclyla "Gerekten
doru bu, ben burada, bu gzya vadisinde, ii, patron ya da askerim"
dedirtip, onlara "Tanrnn buyruklarna", Sevgiye dnen Yasa'ya say
gl veya saygsz olmalarna bal olarak bir kader izip bir prosedr er
evesinde egemenlik kuruyorsa bunu da mutlak bir teki zne'ye daya
narak gerekletirmektedir (Althusser, 1994:109). Bu mutlak teki zne,
ideolojinin zaman ve mekan aarak srekli onu denetlemesi anlamnda
olduka etkilidir. Kapitalist dzen ierisinde dinsel DA eskisi kadar i
lev grmemekle birlikte onun ilevini yerine getiren deiik aygtlar t
remitir.
Althusser'e gre ideolojik aygtlar, kuatclk.lan sayesinde her
yerdedirler. Bireyin doma anndan itibaren ve hatta onun doumu n
cesinde de devrededirler. Doumdan itibaren kiinin adlandrlmas ile
balayan sre okulda, i hayatnda, kilisede vb. mekanlarda srekli ola
rak zneyi iler, ekillendirir. Doduu gnden itibaren ailenin iinde e
killenmeye balayan zne, aralksz olarak hep ayn ideolojik rg ieri
sinde tutulur, denetlenir ve tabi klnr (Althusser, 1994: 112-115). Her
ideolojik aygtn kiiye ykledii ve yapmas zorunlu grlen deiik
ykmllkler araclyla, kii var olan retim ilikilerinin srekliliini
salayan bir kiiye dntrlm olur. Altyap olan ekonomik ynlerin
tm vazgeilmez bir ekilde ideolojik aygtlara muhta durumdadrlar
(Althusser, 1994: 118).
Althusser'e gre, ideolojinin yap olma ekli onun altyap ile ili
kisi erevesinde ele alnabilir. nk ona gre, her trl retim ilikile
ri belirli bir styapya baldr. Baz retim ilikileri, siyasal yap ile s
rekliliklerini salyor olmakla beraber, ounlukla ideolojik yap altyap
nn sreklilii iin vazgeilmez bir neme sahiptir (Althusser, 2007: 461).
Siyasi styap ile ideolojik styapnn etkinlik dzeyi farkldr ve etkin
lik dzeyi daha geni olan styap ideoloji styapsdr. Bu nedene kapi
talizm sadece siyasi yaplara deil ideolojik yaplara da bavurmaktadr.
Althusser ideolojinin yap olma eklini ok daha belirgin boyutla
ra vardrmak amacyla gndelik somut rneklere de bavurmaktadr.
Ona gre deoloji, bireyi zne klarken tamamyla kendi sistematiine
56o yedinci blm

gre yaplandrr. Bireyin zne olmak bakmndan kendisine ayrlm her


hangi bir alan mevcut deildir. Bununla beraber insan edimlerinden iki
tanesi ideolojik aygtlar arasnda sralanamaz: Bunlarn birincisi bilim,
ikincisi ise dildir. Bilim, ideolojinin iinde gelimekle birlikte, ondan ko
pabilme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle bilimler, var olan olaan ide
olojinin iinden ona aykr bir sylem gelitirme potansiyeline sahiptir
ler. Marx'n tarih ktasn kefi de byle anlalmaldr (Althusser, 2007:
394).
Althusser'e gre ideoloji bireysel yaam alanlarna btnyle ya
ylrken, kiileri kendilerinden tamamyla habersiz bir ekilde yapland
rr ve onlar her yandan sarmalar. Bunu yaparken ideoloji ounlukla alt
yapya, retim ilikilerinin srekliliine hizmet eder. deoloji kendi ba
na bir varlk biimine sahip deildir, ona yklenmi olan zellik ve ilev
ler itibariyle vardr. deolojiler bamsz bir varlk olmadklar iin, altya
p unsurlarna, retim ilikilerine gre ekil kazanrlar. Tpk Marx'n
syledii gibi, dnemin hakim snf, dnemin ideolojisini belirlemekte
dir.
deoloji, Althusser'e gre bu zellikleri dolaysyla toplumsal bilin
cin tmn ekillendirmektedir. Bu nedenle bir snfn denetimi ele geir
mesi, ancak ideoloji ile olanakldr. Dolaysyla devlet sistemi ne olursa ol
sun orada derinden ve srekli olarak ileyen bir ideoloji vardr. Devletin
g aygtlar, siyasal sistem ve hukuk ancak ideolojik aygtlar araalyla
devamllk gsterebilmektedirler. Bu devamlln bozulmas sadece bilim
veya o ideolojik siferin ierisinden kabilmekle olanakldr. Sendikal ya
plar ve Komnist partiler ideolojik ileyiin zayf tarafnda yer alan olu
umlar olarak devrime giden yolu hazrlama potansiyeline sahiptirler.
nk snf mcadelesi, temeli retim ilikileri yani altyap olmas dola
ysyla DA'lan aan bir kkene sahiptir ve bu nedenle de DA'lann iin
de de gerekleebilir (Althusser, 1994: 37).
Buna gre, retim ilikilerinin yeniden retimi, byk lde "hu
kuki-siyasal ve ideolojik styap yoluyla salanr". Bunlarn temel zelli
i birer devlet aygt olmalardr. Hem siyasal-hukuki hem de ideolojik
aygt nihayetinde kiileri bir denetime tabi tutarlar. Bask aygtlar, mer
kezileen ve devlet iktidarn elinde tutanlara balyken ideolojik aygtlar
"grece zerktirler". Fakat bu zerkliin snrlan da egemen snf ideolo
jisiyle salanr. Bask aygt, son aamada yeniden retimin siyasal koul
larn, ideolojik aygtlar arasndaki uyumu salayarak var olan egemen
louis althusser 561

devlet yapsnn sreklilii iin gerektiinde fiziksel iddete de bavurur


(Althusser, 1994: 38-39).
deolojinin Althusser'e gre ok derinden ilemesi, onun doru
dan egemen smr dzeninin vazgeilmez unsuru olmasn da berabe
rinde getirir. nk bireylerin zneye dntrlmeleri bir bakma ku
rulu ideolojik dzenekler araclyla kendiliinden gereklemeye ba
lar. Burada siyasal-hukuki aygta den grev sadece dzenlemeler yap
makhr. deolojik aygtlar bir ekilde yerletikten sonra kendiliinden
ders kitaplar, masallar, oyunlar, ilahiler, ahlak ilkeleri vb. ekillerde in
sanlarn yaamlarnn vazgeilmezi konumuna yerleirler. Bu nedenle
ideolojik aygtlarn toplumsal bellekten silinmesi Althusser'e gre ol
duka uzun zaman ister.
Althusser'in ideoloji yorumu ve ideolojiye dair karsamalarnn
temelinde daha nce belirtildii gibi Marx'n yanl bilin tanm gelmek
tedir. Ancak Althusser'in ideoloji kavramna kazandrd kapsam geni
lii yanl bilincin sadece her hangi bir alanda olmadn, her yere yayl
dn dile getirmektedir. Dolaysyla onun ideoloji eksenindeki tezleri,
tm toplumsal ileyii aklama iddiasndadr. Bu nedenle Althusserci
anlayta altyap styap ilikisi Marx'tan olduka farkl ama ondan ta
mamyla da kopmayan bir ekilde aklanmaktadr. Buna gre toplumsal
sreler iinde altyap yine belirleyiciliini korur, fakat bu son kertede bir
belirleyiciliktir. Onun zerine ina edilen siyasal-hukuki (bask aygt) ve
ideolojik aygtlar egemen retim ilikilerinin devamn salarken bir an
lamda toplumsal dzeni de yeniden kurmaktadrlar. Bu balamda ege
men snfn ideolojisi, toplumsal yapnn tmn ekillendiren veya ona
sreklilik kazandran bir konuma sahiptir. deolojinin belirleyici etkisi
bir tr stbelirlenimdir, styaplar yapnn katksz grngs olmaktan
ziyade onun varlk kouludurlar (Althusser, 2002: 250).

Teorik-Pratik ve Bir Devrim Silah Olarak Felsefe


Althusser'in temel tezleri bilimsel bir bak ekseninden oluturulmutur.
Ancak onun dncesinde bilim dorudan snf mcadelesi ierisindeki
ileviyle n plana kar veya buna bal olarak ele alnr. Felsefeye ilikin
temel dnceleri de bu dorultudadr. Felsefe bir tr bilimsel abadr ve
bilimsellik nitellii ykseldike amacna ular. Bu nedenle Tarihsel Ma
teryalizm sadece bir felsefe olarak anlalamaz daha ok bilimsel bir ger-
562 yedinci blm

ek olarak anlalmaldr. Bu bilimsel yn dolaysyla Marx'n dnce


si bir teorik-pratik veya felsefe-bilimdirl&.
Althusser bu noktada ounlukla Marx' a dayanyor olmakla birlik
te en nemli referans noktalarndan biri Engels'in Almanya 'da Kyl Sava
kitabnn nsznde yapb mcadele sruflamasdr. Engels'e gre s
nf sava ayn ekilde olur, ekonomik, politik ve teorik mcadele ek
linde. Althusser'e gre, Engels'in ifade ettii teorik alandaki mcadele
felsefe ile gerekletirilir (Ferretter, 2006: 70).
Marx'n teorisini olutururken temel amalarndan birinin teori ile
pratik arasndaki mesafeyi kapatmak olduunu belirten Althusser'e gre
ne teori ne de pratik tek bana ii snfnn mcadelesi iin yeterli olabi
lir. Teori "pratiin zgl biimidir" ve insan toplumunun "toplumsal pra
tiinin karmak birliine aittir. "Teorik pratik, pratiin genel tanmna
dahildir" ve Marksizmin "toplumsal pratik"le ilikisinin kavranmas iin
zorunlu olan bir pratik trdr. Bir pratik tr olarak teorik pratik top
lumsal pratikten hareket eder ama ideolojik pratikten farkl olarak bilim
sel bir boyuta sahiptir (Althusser, 2002: 202-212).
Marx'n oluturduu felsefe, bu ekliyle ideolojiden ayrlarak ras
yonel bir metodolojiyle, bilimsel pratikten hareket ederek sonulara ula
an ve teorik boyutta snf mcadelesini amalayan bir felsefedir (Resch,
1992: 168). Olgun biimini Lenin'le yakalayan bu felsefe, devrimci bir gi
riimdir ve Marx'n XI. Tezde dile getirdii dnyay deitirme lksn
gerekletirmek amacndadr.

Althusser, felsefe-bilim kavramsallahrmasn u dorultuda orta


ya koyar:

1) Btn snf kavgas tarihinin en nemli olay Marksist teorinin


ii hareketiyle birlemesidir.
2) Marksist teori, insanlk tarihinde rnei olmayan bir devrimi
temsil eder.
3) Marx, yeni bir bilim olarak tarih biliminin temellerini atmhr.

18 Althusser'e gre felsefe ve bilim arasndaki ilikiye dair iki tr sapma vardr. lki sa sapma
dr ve burada felsefe hasralt edilirken sadece bilim kalr, sol sapma ise bilimi hasr alt eder
ken sadece felsefe kalr. Marx'n oluturduu felsefe-bilim bu ikisi arasndaki ilikiyi olduu
gibi kurmaktr (Althusser, 2004a: 23).
louis allhusser 563

4) Felsefe her zaman bilimlere bal olduu iin ve hatta onu takip
ettii iin bu bilimsel devrim felsefede de bir devrime yol am
tr (Althusser, 2004a: 26).
Bu devrim Marx ve Lenin'in oluturduklar felsefe-bilim devrimi
dir. Klasik felsefe bir tr geveleme halinden teye gidememitir. Lenin, si
yasal boyuttan hareket ederek oluturduu argmanlar araclyla felse
feyi en zayf yerinden vurmu, Marx'n balatm olduu "eski felsefi bi
linle hesaplama"y devam ettirmitir. Bu izgi XI. Tezle balam olan
dnyay deitirme giriiminin teorik pekinlie ulamasn salamhr.
XI. Tezle balayan sre, yeni bir bilimin, tarih bilimin kuruluudur. Bu
bilim, egemen tarih anlaylarnn yani ideolojilerin yerine oluturulmu
tur. Her bilimsel keif felsefede yeni dzenlemeleri beraberinde getirir ve
bunlar belirli bir gecikmeyle oluurlar. Feuerbach Ozerine Tezler ve Anti
Dhring arasndaki 30 yllk mesafe bylesi bir gecikme olarak anlalabi
lir (Althusser, 2003a: 162-171).
Althusser, Marksist teorinin, tarihin kefi ile Leninist kuramn bir
lemesiyle bir felsefe-bilime dntn ve gerek btnlne ulah
n savunur. "Marx, yeni bir bilimin temellerini atmhr. Tarih bilimi. Bir
imgeyle anlataym, bunu: Tannm bilimler bir takm byk "ktalarda"
toplanmlardr. Marx'tan nce byle iki kta bilimsel bilgiye akh:
"Marx'tan nce benzeri nemde iki bilimsel bilgi "kta"sndan sz edile
bilir: M. 5. Yzylda Yunanllar tarafndan oluturulan Matematik Kta
s ve Galileo tarafndan kefedilen Fizik Ktas"(Althusser, 2001: 45-6)19.
Tarih ktas, Althusser'e gre Marx'tan nce tarih felsefeleri ve ekonomi
politikilerin igali altndayd. Marx, bu ktay bilimsel bilgiye aan kii
olmutur (Resch, 1992: 169).
Althusser'e gre felsefedeki tm byk dnmler, tarihte ya da
snf ilikilerinde kayda deer deiiklikler ve hareketlilikler olduunda
ortaya kmlardr. Yani felsefi byk teoriler, byk toplumsal ve bilim-

19 Althusser ana hatlaryla bu tezleri oluturduu dnemde yazd Freud ve Lacan balkl ya
zda, bir kta olarak adlandrmamakta birlikte Freud'un kefinin de devrimsel ve bilimsel bir
keif olduunu kaydeder (Althusser, 1996b: 13-14). Marx'n devrimini kendisinden nceki
bilimsel devrimlerden ayran en nemli nokta, onun snf mcadelesiyle btnlemesi ve
egemen ideolojiyi aarak kendisini gerekletirmi olmasdr. Yunan dnrlerinin ve
Galileo'nun yapt bilimsel devrimler egemen ideolojiye hizmet eden devrimler olmular
dr.
564 yedinci blm

sel hareketlere baldr. Marx iin de bu geerlidir. Felsefedeki byk ha


reketlilikler ile siyasal ve toplumsal ilikiler arasndaki banhlan Althus
ser yle bir tablo ile zetler:

Siyasal Olaylar Bilimsel Olaylar Yazarlar

Makedonya mparatorlu- Biyolojik bilim fikri Aristoteles


u'nun kuruluu (Site'nin so-
nu)

Kleci Roma mparatorlu- Yeni bir fizik fikri Stoaclar


u'nun kuruluu Roma Hu-
kuku

Feodalite + Roma Huku- Araplarn bilimsel keifleri- Saint-Thomas


ku'nun yeniden canlanmas- nin ortaya serilmesi
run ilk iaretleri

Mutlak Monari koullarnda Galileo'nun matematik fizii Descartes


hukuksal ilikilerin geliimi kurmas

Burjuvazinin ykselii Newton'un fizii elden ge- Kant


Fransz Devrimi irmesi

Fransz Devrimi'nin elikile- Bir tarih teorisinin ilk hazr- Hegel


ri [nin] ("Drdnc Katman" tklan
tehdidinin) Thermidor ve Na-
poleon tarafndan bertaraf
edilmesi: Medeni Hukuk

i hareketinin douu, bil- Marx'n kurduu tarih bilimi Marx-Lenin


ymesi ve ilk mcadeleleri, (diyalektik materyalizm)
yenilgiler ve zaferler

Emperyalizm ("kk burju- Matematikte aksiyomlama Husserl


vazi"nin ykselii) Manhk
Matematik

Emperyalizmin bunalm Teknolojinin geliimi Heidegger

Vs . . .

(Althusser, 2005: 33-34)


louis althusser 565

Althusser, bu yaklamla aslnda Marksist kuramn tam anlamyla


bir bilim olduunu, ancak bu bilimin, felsefeye yaslanan, diyalektikten
beslenen bir kuram olmakla kendinden nceki bilimleri de ahn d
nr. Althusser'in bilimselci tutumunu yanstan bu yaklam, teorik bir ka
ntlama teebbs olup ayn zamanda bir bilim tahlilini de ierir. Ona g
re, Marx'n kefinin grmezden gelinmesi Galileo'nun kefinin grmez
den gelinmesine benzer bir bilimsel krlktr ve buna neden olan ey ta
mamyla ideolojik burjuva kltrnn hakimiyetidir. Marx'n bu kefi,
oluturduu bu yeni felsefe, snf kavgasn temsil eder (Althusser 2004a:
27). Bu anlamda Marx'n epistemolojik kopuu, felsefeden bilime, teori
den pratie, dnyay yorumlamaktan deitirmeye geii ifade eder.
"Dnyay deitirmek" klasik felsefenin dnda bir giriim olup, Marx,
bu aamaya teorik pratik ile Hegel'den tamamyla koparak ulamhr.
Marx'n dnsel geliiminin doru deerlendirilmesi ancak bu kopuun
grlmesiyle olanakldr. Marx, tarih teorisini tamamlayamam olmakla
birlikte bunun ke talarn oluturmu ve epistemolojik kopuunu ger
ekletirmitir (Althusser, 2002: 40).
Marksist-Leninist felsefe-bilim, felsefe ile bilimin aynln belirten
bir dnce deildir. Bunlar arasnda var olan iliki zerine kurulmu bir
yaklamdr ve bu ilikinin ana hatlar Lenin tarafndan aydnlahlmhr.
Lenin oluturduu yeni dnce ile felsefeyi, siyasetin belirli bir alann
da, belirli bir biimde srdrlmesi olarak ve snf savan temsil edecek
ekilde konumlandrr. Bu yeni bir felsefe pratii olup felsefeyi dnt
rrken ayn zamanda dnyay da dntrmeye yardm edecektir (Alt
husser, 2003a: 189-191).
Althusser'e gre snf kavgas iinde kar karya gelen snftavr
lar, son aamada burjuvaziyi temsil eden idealist ve proletaryay temsil
eden materyalist dnya grleri olarak ikiye ayrlr. Bu dnya grleri
teori alanna felsefe yoluyla yansmaktadrlar. Felsefe tam da bu nedenle
politik bir snf kavgasdr. Bu snf kavgasnn asl sava alan bilimsel bil
gidir. Bu anlamda sava, aslnda bilimsel bilgiden yana olanlar ile bilim
sel bilgiye kar olanlar arasndaki bir savahr. Gemite hep idealizm
egemen olurken, Marx'n kurduu tarih bilimi bunu tersine evirmitir.
Arhk felsefede tam tersi bir durum vardr ve bu snf savana da yans
yacakhr. Snf savanda da egemenliin materyalizme gemesinin ger
eklemesi iin Kapital'in bu anlay erevesinde okunmas gerekir (Alt
husser, 2004a: 27-28).
566 yedinci blm

Marx'n oluturduu teorik pratik, hayata bal olup, snf kavgas


nn devrimci pratigini gerekletirmek zere, Lenin'in ifadesiyle, doru fi
kirlerle dzmece fikirleri birbirinden "bir izgiyle ayrmak" amacndadr.
Bu aynn ayn zamanda, snflar ayrmaktr, zira "Teorik ynden doru
fikirlerle, dzmece fikirleri ayrmak, politik ynden halkla (proletarya ile
onun mteffikleri) halkn dmanlarn ayrmakla birdir." te bu neden
le "Felsefe halkn teorideki snf kavgasdr. Teoride ve btn fikir konula
rnda (politika, ahlak ve estetik vb.) doru ve dzmece grleri ayrt et
mede halkn yardmcsdr. lke olarak doru fikirler halkn dostu, dz
meceleri de dmandr." Felsefenin yrtt sava kavramlarla yr
tlen bir savatr. Kelimelerle "fikirler" snf kavgasnn gerekliklerini di
le getirirken felsefe bir devrim silah ilevi grr (Althusser, 2004a: 30).
Felsefeci ve filozofun felsefe yapma ekli de bu snfsal konumla
balantl olarak ekillenir. "Felsefe konusunda her nesnel bilgi ayn za
manda, felsefe iinde bir konum, yani felsefe iinde veJelsefe zerinde bir
Tezdir." Bu nedenle felsefeci, felsefe iinde bir konuma yerleir, bu ko
numla birlikte felsefeci kendi safn belirler ve teki konumlarla arasna
bir mesafe koyar. "Felsefe zerine, ayn zamanda felsefi olmayan, yani
felsefe iindeki konumlardan sylenmi olmayan nesnel sylem yoktur"
(Althusser, 2003c: 60). Bylesi bir nesnel sylemin olmas mmkn deil
dir, nk felsefi nermeler dogmatiktirler ve nesneleri gerek nesneler
deildir (Althusser, 2003c: 13-19).
Althusser, felsefeyi belirli bir sistem iinde tanmlayp zelliklerini
aklamaya alt derslerinde felsefenin neliini ve nasl ilediini baz
tezi.erle ifade eder. Buna gre, 1) "Felsefi nermeler birer tezdir." Bu tez
ler didaktik deil dogmatiktirler, nk bilimsel bir kantlamaya konu
olamazlar ancak doru veya yanl olduk.lan bildirilebilir. O halde 2)
"Her Felsefi Teze doru veya doru-deil denilir." Bu tezlerin doruluk
lar iin, aklc dogrulamalara bavurulur. O halde "Felsefe bilimlerden fark
l bir disiplindir." nk 3) "Felsefenin nesnesi, herhangi bir bilimin ger
ek nesnesi olmas anlamnda ya da gerek nesne deildir." 4) Bilimlerde
olduu ekliyle Felsefenin bir nesnesi yoktur, bununla birlikte, 5) Felsefe
nin kendi i nesneleri olarak tanmlanabilecek "felsefi nesneleri" vardr. 6)
"Felsefe, Tez denilen dogmatik nermeler biiminde dzenlenen szck
lerden oluur." 7) Bu tezler bir sistem iinde birbirine balanrlar ve ken
dilerine zg sistemleri iinde kaldklarndan dolay, 8) "Felsefe, kendisi
ne gre, yanlmaZ. Felsefi yanl yoktur." Oysa, 9) "deolojik bir nerme,
louis althusser 567

. . . . amalad nesneye ilikin olduundan yanl bir nermedir." Ve fel


sefeye atfedilen, 10) "Disiplinleraras slogan, gnmzde, ounlukla
ideolojik bir nermeyi dile getirmektedir." Bu yzden, 11) "Felsefe ne di
siplinleraras bir disiplindir, ne de disiplinlerarasln kuramdr." 12)
Felsefe bir bilim olmad iin toplumsal sorunlar zmez, sadece mda
hale eder, sorunlarn doru ortaya konulmas amacyla yolu ap temizle
meye katkda bulunacak tezler ortaya koyar. 13) "Felsefe, bilimsel kavram
deil, felsefi kategoriler retip bir araya getiren Tezler bildirir." Bu tezler,
14) ''felsefi yntem olarak toplanabilir ve birfelsefi yntem olarak ileyebilir
ler." 15) "Felsefi yntem, gerek ileyii gerekse kiplii gerei, bilimsel bir
yntemden farkldr." 16) "Felsefe, "kken" ve "son erekler" sorularna
yant vermez nk, felsefe ne dindir ne de ahlak." 17-18) Kken ve erek
sorular dinsel ve ahlaki ideolojilerden karsanan ideolojik nermelerdir.
19) Bunlar pratik normlar koyarak somut tavrlar ynetirler ve pratik bi
rer ideoloji olurlar. Btn bunlar dikkate alndnda felsefenin en belirle
yici ilevi, yukarda da deinildii zere, snr izmek olacakhr. O halde
20) "Felsefenin en nemli ilevi, bir yandan ideolojilerin ideolojiklii, te
yandan da bilimlerin bilimsellii arasna ayrm izgisi ekmektir" (Alt
husser, 2003c: 13-28).
Bununla birlikte felsefe, ideolojiden kopmu bir disiplin deildir,
ideolojinin iinde ekillenir ve kltrn belirlenimi albndadr. Bu belirle
nim hegemoniktir ve srekli zihne hkmeden bir yapya sahiptir. Felsefe
de elbette bir konjktr ierisinde ekillenmektedir ve tezlerini sz konu
su koullara bal olarak ekillendirmektedir. Felsefenin bu zellii siyasi
bir mdahale anlamna geliyor olmakla beraber felsefe yalnz siyaset de
ildir. Felsefe sadece pratik ideolojilere mdahale etmez, bilimlere de m
dahale eder. Bu dorultuda bilim ile ideoloji arasndaki ayrm, felsefe ie
risinde ve felsefi mdahalenin sonucunda oluan ayrmlardr. Felsefenin
etkisi bu nedenle bilgi etkisinden farkldr ve onun bilimlerle kurduu
iliki onun zgl belirlenimini oluturur. "eitli disiplinlerin uzmanlar,
kendi bilimsel pratikleri iinde, felsefenin bilimlerle kurduu ayrcalkl
ilikiyi "kendiliinden" kabul ederler. Genelde bilinsizce kabul ederler:
baz koullarda, ksmen bilinli olabilir. Ama, o zaman da bilinsizce ka
bul etmenin kendine zg biimlerine brnm olarak kalr: bu biimler
"bilginlerin" ya da "bilimadamlarrun" kendiliinden felsefesini olutu
rur (B.K.F.)." Her bilim adamrun ideolojik ve felsefi etkiyle benimsemi
olduu byle bir dnce vardr. Bu bir bunalm dneminde veya buna-
568 yedinci blm

lmn etkisinde olunarak ve ounlukla farknda olunmakszn edinilmi


bir felsefedir. B.K.F. nin dnda kalmak veya farknda olmak ancak buna
lmn farknda olmakla mmkndr. Bunun iin gerekli olan en nemli
ey snf bilinci ve felsefenin bir mcadele biimi olduunu bilmektir (Alt
husser, 2003c: 63-85)
Btn bu ynleri ve zellikleri gz nnde bulundurulduunda
Althusser'in felsefeyi klasik yaklam biimlerinin tamamyla dnda bir
yere konumlandrd grlr. Onun felsefeye ilikin en belirgin tanm
dikkate alndnda, felsefe teorik alanda ii snfnn mcadelesini tem
sil eder. Buna gre felsefe, teori kkenli olmakla beraber pratik alana ka
hlan, ona mdahale eden bir eylem ekline dnr. Onun eyleme ekli,
teorik bir eylemedir ve mdahalesi de buna paralel bir mdahaledir. o
unlukla, daha nce de ifade edildii zere, Althusser' e gre felsefe bili
mi takip eder ve bilimsel devrimlere paralel byk deiimlere urar.
Balangcnda Platon' un bulunduu felsefi geliim srelerinin tm dik
kate alndnda, Platon' dan bugne felsefede her zaman bilime baml
bir ynnn var olduu grlr. Bu nedenle onun en nemli ilevi teorik
sahada ii snfnn mcadelesini gerekletirmektir. Felsefenin bu amao
dikkate alndnda Marx'n gerekletirdii bilimsel devrime paralel ola
rak Marksist-Leninist felsefe de bir devrimi ifade eder ve nasl Marx'n bi
limsel devrimi bilimlerin geliimde son aamay temsil ediyorsa Mark
sist-Leninist felsefe de felsefede son aamay temsil eder.

Sanat zerine
Althusser, sanat konusunda ok ynl ve retken bir dnr olmamak
la birlikte deiik zamanlarda, kendi dncelerine paralel ve elbette
Marksist izgide baz yazlar kaleme almtr. Bu yazlar genellikle gncel
sanat olaylar ve bunlara ilikin tarhmalar zerine yazlmlardr. Dola
ysyla Althusser'in bir estetik teorisi olmamakla beraber sz konusu me
tinlerinden hareketle onun sanata ilikin baz deerlendirmelerine ula
mak mmkn olabilir.
Althusser'in sanata ilikin yazd ilk nemli metin, 1962'de yazd
"Piccollo": Bertolazzi ve Brecht balkl yazdr. Materyalist Bir Tiyatro
zerine Notlar alt baln tayan yaz daha ok 1962'de Piccolo Teat
ro'nun bir temsilini ve Brecht tiyatrosunu ele almaktadr. Bununla birlik
te Althusser'in sanat konusundaki baz tezlerini de bu yazda grmek ola-
louis althusser 569

nakldr. Althusser'e gre gsteri ve sanatsal etkinlik "esas olarak, klt


rel ve ideolojik bir kabuln vesilesidir". Estetik dnyada var olan her tr
l etkinlik de ideolojik, insanln politik ve toplumsal mcadelesinin bir
kavga arac, olmaya devam eder. Bu balamda sanatsal yarat ideolojik
bir kkenden beslenir ve bir birlemeye araclk eder (Althusser, 2002:
183-184). Althusser, 1966'da Adre Daspre'a yazd bir mektupta sanat ve
ideoloji ilikisini daha net bir ekilde aklamaya alr. Sanat Bilgisi Hak
knda Mektup balkl bu ksa yaz, dnemin Komnist Partisinde Garaudy
ve Aragon kanadnda yer alan Adre Daspre'n Althusser'in ideoloji konu
sundaki tezlerinde sanatn ideolojik olup olmad ve ideoloji ile bilgi ara
sndaki ilikinin nasl olduuna ynelik sorduu sorulara cevap olarak
yazlmtr. Ona gre, her ne kadar sanahn ideolojiyle ilikisi zgl olsa
da gerek sanat ideolojiler arasnda yer almaz. Sanat, dar anlamyla bilgi
veren bir etkinlik deildir ve modem anlamda bilimsel bilginin yerini tut
maz. Zira sanatn ayna nitelii, gereklikle ilgili olarak "grmemizi", "al
glamamz" ve "duyumsamamz" salar, bilmemizi deil. Sanatn bize bil
gi altnda sunduu da nihayetinde grme ve alglama biimleri altnda
verilen bilgidir, dolaysyla yine ideolojidir. Sanatsal etkinlik ideoloji ala
nnda doar, onun iinde yzer ancak sanatsal yn ile ondan kopup ay
rlr ve onu antrr. Sanatn konusu, bireysel olandr ve sanatsal yarat bi
reysel olan sanatnn grsnden verir, bireysel yaant da ideolojik ko
numlanmadan kopabilen bir ey deildir. Bilimin veya bilimsel bilginin
sanatsal olandan fark ise onun gereklii kavramlarla tanma araclyla
vermesidir (Althusser, 2004d: 103-105). Sanatsal yaratnn tam olarak ne
reye yerletii ancak onun oluturduu bilgi alann tanmak ile olanakl
dr. Bu bilgi alannda ortaya konan rn bilim alanndan farkl olmakla
birlikte aralarnda belirli ideolojik etkileimler olmak zorundadr. Bu y
nyle gerekte (gerek) sanatsal rn, ideoloji olmamakla beraber balan
gc itibariyle veya kkeni dolaysyla ideolojik bir erevede yaplanr.
Bu zellikleri dolaysyla sanat aslnda nihayetinde ideolojik bir
amac bilerek veya bilmeyerek tamaktadr. Bunun dorudan izleyici ta
rafndan fark edilmesi mmkn olmayabilmektedir. Brecht tiyatrosu bu
nun ilgin bir rnei olarak grlebilir. Brecht, tiyatrosunda oyunlar tam
anlamyla merkezsizdir. Bu haliyle onun oyunu naif, yanlsama ile dolu
ve dnyann merkezi olmak isteyen bilinci reddeder. Merkez, Brecht ti
yatrosunda bu haliyle srekli yana kayar ve bu yolla kendine ilikin bilin
ci demistifikasyona uratarak gereklie ular. Brecht'in oyunun amac
570 yedinc blm

bu nedenle ders vermek deil, izleyici ile sunulan oyun arasnda yeni bir
iliki yaratmaktr. Bu iliki, seyirciyi "kahraman"n yazgsna balayan
klasik katharasis amal zdeletirme biimlerinden kopmaya abalayan
ve temelinde ideolojik, kltrel bir temel bulunduran trde bir zdele
tirme biimidir (Althusser, 2002: 178-183).
Bu sanatsal anlayn bir baka rneini de Leonardo Cremoni
ni' nin resminde bulmak mmkndr. Cremonini, Althusser'e gre sade
ce nesneleri ve insanlar resmetmeyip daha temel de olan nesneler ve in
sanlar arasndaki yapsal ilikileri resmetmeye almaktadr. Bu anlamda
o soyut bir resim anlayna sahiptir, fakat bu bilimsel bir yn tayan bir
soyutluk anlaydr ve daha derininde de hmanist ideolojinin nemli
bir eletirisini iermektedir (Ferretter, 2006: 106). Cremonini, soyut iliki
leri, nesne ve insanlarn olaan grnmn tesine geerek ortaya koy
maya alr. nsan ehresinin hmanist-dinsel bir ideolojiyle verilen bi
imlerinin tesine geilmesi bunun en gzel rneidir. Cremonini, ehre
leri biimsel deiikliklere uratarak her trl znellii merkezilii yok
etmeye alr (Althusser, 2004d: 122-135).

Marksizmin Gncel Sorunlar


Althusser'in son dnemde kaleme ald yazlar ounlukla gncel olay
lara ve politik durumlara ilikindir. "Kriz" bu yazlarda ne kan kav
ramlarn banda gelir. Ona gre, zellikle 1970'lerde Marksizmin iinde
bulunduu durum tam olarak kriz durumu eklinde ifade edilebilir. Bu
kriz sadece teorik alanda bulunan bir kriz olmayp siyasal ve politik bo
yutta da gzle grlr bir seviyededir. Marksist teoriden esinlenen
in' de ve Rusya' da devrimler sonrasnda balayan dalmalar, III. Enter
nasyonal' in lavedilmesi bu krizin en grnr yansmalardr. Stalinci
politikalar, bunu takip eden srede in'in SSCB ile ilikilerini askya al
mas, bu krizin nemli gstergeleri olarak grlebilir. Althusser'e gre,
yaanan bu siyasal kriz dorudan doruya teorik krizin sonulandr.
zellikle Marx'n idealist okumalardan bir trl uzaklahnlamamasn
dan kaynaklanan bu krizin almas iin btn bir Marksist-Leninist teori
nin yanl yorumlardan ve karsamalardan anndnlmas, yeniden elden
geirilmesi gerekir. Bu kriz, berrak bir siyasal gr ile, krizin ierde oldu
unun farkna varlmasyla ve bir btn olunarak ancak alacaktr (Alt
husser, 2009: 27-35). Althusser'in bu tezlerinde var olan temel eilim, par
ti ierisinde takip edilecek dzenlemeler araclyla Marksist teorinin ye-
louis althusser 571

niden yaplanmasn salamaktr. Bu anlamda o daha ok, siyasal ve poli


tik krizlerin almas iin teorik btnlemeyi zorunlu grmektedir. Teo
rik anlamda krizin almas ise Marx'n kendi snrlan iinde anlalmas
n, idealist yorumlardan kurtarlmasn art koar.
Bylesi bir durumda var olan kriz kurtulu krizine dnebilir. Bu
kriz, klasik ekliyle dile getirilen kriz sylemi deildir. Althusser'in ifa
deleriyle: "Dorusu burjuvann ideologlar, daha 19. yzyl sonundan
balayarak, hem de hep ayn terimlerle, Marksizmin krizde oldugunu, iflas
ettigini, lp gittigini syleyip durdular; gsterdikleri kantlarn alhna
gmdler Marksizmi alenen ve istihzayla. Weber'den Croce'ya
Aran' dan Popper' a varncaya dek filozoflar, "Marx' n felsefesi" nin tpk
Marx'n eletirdii felsefeler gibi olanaksz ya da metafizik olduunu
"tantladlar". "Bilgin" iktisatlar deer kuramnn masaldan ibaret ol
duunu, art-deer kuramnn da, matematik asndan "ilemsel olma
d" iin bo bir ey olduunu "tantladlar" . Din adamlar, ahlaklar,
toplumbilimciler, "siyaset bilimciler" snf kuramn Marx'n icat ettiini,
Marksistlerin dnyay bu yasaya tabi kldklarn, oysa dnyann bu ku
ramdan kolayca vazgeebileceini, dahas vazgemesinin kendi lehine
olduunu "tantladlar". Btn bunlar Marx'n ldn, daha da kt
s, l doduunu, hem de daha ok uzun zamandr l olduunu sy
lediler." Althusser'e gre Marksizmin bugn iinde bulunduu kriz,
gerekte sz konusu olan kriz sylemine kar "Marx' kurtarmak'' iste
yenlerin hmanizma ve din duygusuyla harekete gemeleri sonucunda
ortaya kmtr. O halde Althusser'e gre bu kriz sylemini andrmak
gerekir. "Biz Marksizmin krizinden onlar gibi sz etmeyeceiz, onlara
yeni kantlar sunmak iin deil, kendi kuramsal ve siyasal zayflmz
nedeniyle ellerinde bulunan kantlan ekip almak iin sz edeceiz". Bu
yaklamla Althusser, Marksizmin (kendi) gcne 20 dayanarak Marksiz
min krizinden soukkanllkla sz etmek gerektiini savunur. nk
"Marksizmin krizi, btn tarihi iinde belki de ilk kez, kendi kurtuluunun, ya
ni kendi yeniden dogu ve dnmnn balangc olabilir bugn" (Althus
ser, 2009: 32-33). Krizin almas ve Marksizmin yeniden douu iin im
kana dntrlmesi, Althusser'e gre dorudan hem teorik hem de
pratik boyutta bir btnlk salanmasna baldr. Althusser, bunun iin

20 Ona gre, Marksizm gldr nk tamamyla bilimseldir. Bu bilimsel olmann beraberin


de getirdii gllk, Marksizme, rahatlk.la kendi z eletirisini yapabilme ve krizden de
kabilme olana salayacakbr.
572 yedinci blm

bir anlamda kendi tezlerinin toparland teorik bir yol haritas kar
maktadr.
Althusser'e gre Marksizmin krizine dair tr yol grlmektedir:
1 ) Baz komnist partilerin bavurduu yol "grmemek iin gzlerini ka
patmak ve sesini kartmamaktan ibarettir"; 2) kinci tarz krizin okuna
maruz kalnrken, umut arayyla "onu yaamdan ekmekten ibarettir".
Bu iki yol krizin almasn salayacak yaklamlar deildir. Krizi amak
ancak yukarda dile getirildii biimiyle mmkn olabilir. 3) kolay olma
sa da, onun yapsn, anlamn, erimini kefetmeye almak zere, ona k
yasla yeterli tarihi, kuramsal ve siyasi mesafeyi almakhr. Eer bunu baa
rrsak, o zaman konuulan dili deitirebilir, ve kmakta olduumuz
uzun tarihten sonra "Marksizm bunalmda" diyecek yerde, unu syleye
biliriz: "Sonunda Marksizmin bunalm patlak verdi! Sonunda grnr
hale geldi ve onun elerini gn nda grmeye balyoruz! Sonunda
yaamsal ve de yaayan bir ey bu bunalmla bunalm iinde kurtarlabi
lecek" (Althusser, 2003a: 321-2).
Marksizmin kendi krizini tersine evirmesi olarak yorumlanabile
cek bu yolun baarl olmas iin Althusser'e gre ilk olarak Marx'n d
nsel geliiminde "eletiri"nin yerini grmek gerekir. Eletiri, Marx'n
dncesinin dnm geirmesini salayan temel kavramlardan biri
olup, maddeci bir yap zerine yerlemitir ve bir anlamda pratikten te
oriye dnk bir etkinliktir. Althusser' e gre buradan hareket edildiinde
Marksist teorinin ii hareketinin iinden kt ve onun iinde ekillen
dii grlecektir. O halde, Marksizmin buna uygun olarak yoluna devam
etmesi ve bu uygunlua zel bir dikkat gstermesi gerektii bilinmelidir.
Bu ana hat zerine dnldnde Marksizmin sadece Alman felsefesi,
ngiliz ekonomi politii ve Fransz sosyalizminin basit bir bireimi olma
d grlr. Marksizmin bylesi bir ekilde ele alnyor olmas, onun ger
ekte olduundan ok daha farkl, idealist bir ekilde anlalmasna ne
den olmaktadr. Marksizmin krizden kmas idealist Marx analizlerinin
tmnn almasyla ancak olanakldr. (Althusser, 2009: 35-62). Marx'n
idealist bir felsefe iinde anlalmasnn en belirginletii ekiller hma
nizm, ekonomizm ve tarihsiciliktir. Bu problemlerin almas, Althusser' e
gre, yukarda ana hatlar ortaya konulan, kendisinin yapsalc yakla
myla ancak olanakldr. Althusser'in ncelikli olarak sonuca ve pratik ba
arya odaklanan bu temel tezlerinin ilham kayna Lenin' dir.
louis althusser 573

Lenin ve Marksist Felsefe


Althusserci yaklamn klasik Avrupa Marksizminden veya Bat Marksiz
minden ok nemli farkllklar vardr. Bu farkllklarn zaman zaman
'Marx'a ramen' olarak deerlendirilebilecei noktalara bile kayd g
rlr. Althusser'in bylesi bir farkllamaya ulamasndaki en nemli d
nsel kayna Lenin'dir. Lenin, Bat Marksizminde git gide kaybolan
pratik boyutu ne karan ve hatta pratiin teoriye nceliini fark eden
bir isim olarak Althusser'e gre, her anlamda Marksizmin en nemli n
derleri arasnda yer alr. Hatta bir anlamda Althusser'e gre Lenin,
Marx'n kuramn tamamlayan kii olarak kabul edilmelidir. Bu ynleriy
le Althusser, bilimsel dnce sistematiini, felsefe-bilim ittifakn byk
lde Leninci etkilere borludur. Bu sebeplerle o, Marksizmin pek ok
amaz iin dorudan Lenin'e bavurmaktadr.
Lenin, Althusser'in okumasnda sadece bir devrim nderi olmann
tesinde, Marksist teorinin bilimselliini, hem teori de hem de pratik de
ortaya koyan bir liderdir. Bu nedenle Althusser, Leninci dnceyi Bat
Marksizminin karsna konumlandrr ve Avrupa geleneinde bulamad
eylemsellii dorudan Lenin'den alr. Bu sebeple o, Marksist felsefeyi
ounlukla Marksist-Leninist felsefe olarak adlandrr.
Lenin' in Althusser nazarnda bu denli nemli olunun en byk
nedeni, onun klasik felsefeyi reddediidir. Lenin, klasik felsefi geveleme
nin her hangi bir sonu veremeyeceinin farknda olan bir liderdir. Bu ge
rekeyle klasik anlamlaryla felsefe yapma biimlerini kabul etmez. "On
larn 'felsefe yapma' tarz byk zeka ve incelik hazinelerini felsefede ge
vi getirmek iin harcamaktr. Bana gelince, ben felsefeyi daha deiik bir
biimde ele alyorum, felsefeyi Marx'n istedii biimde esasna uygun
olarak kullanyorum. Dolaysyla "diyalektik materyalist" olduuma ina
nyorum". Akademik felsefenin Lenin'i grmezden gelmesinin en nem
li nedeni de, Althusser'e gre, Lenin'in bu dnceleridir. O, akademik
felsefenin iinde debelendii kmazn farkndadr ve bir anlamda felsefe
nin nasl olmas gerektiini de gsteren bir yaklam ekline sahiptir. Le
nin' in nerisi bu ynyle klasik felsefe izgisinin tmyle deitirilmesi
ynndedir. Oysa "Felsefenin katlanamayaca ey geleneksel pratiini
deitirebilecek gte bir felsefe kuram (yani nesne bilgisi) fikridir. Bu
kuramn felsefe iin ldrc olmas muhtemeldir, nk onun reddi
zerine kuruludur". Akademik felsefenin, Lenin' in bu tezleri dikkate
alndnda onu grmezden gelmesi olduka normaldir. Zira burada kat-
574 yedinci blm

lanlmaz bir iliki vardr: Bir siyaset adam felsefedeki tecrbesizliine


ramen, ly kararak, bilinli ve sorumlu felsefenin nasl olmas ge
rektiini gstermektedir. Dolaysyla nasl psikolojik gevi getirme iin
Freud katlanlmazsa, Lenin de ayn ekilde felsefi gevi getirme iin kat
lanlmaz biridir. Bu dorultuda, "Lenin ve resmi felsefe arasnda gerek
ten katlanlmaz bir iliki sz konusudur: Bu iliki egemen felsefeyi, gizle
meye gayret ettii en zayf yerinden siyasetten vurur . . . " (Althusser,
2003a: 159-161 ).
Lenin'in bu kavray veya felsefenin yumuak karnm fark edii
elbette Marx' a dayanr. XI. Tezde, "Bugne kadar filozoflar dnyay yo
rumlamakla yetindiler, oysa yapmalar gereken dnyay deitirmektir"
diyerek Marx, artk dnyay yorumlayan felsefeleri deil de, dnyay de
itirecek bir felsefeyi anmaktayd. Bu nedenle Labriola ve Gramsci,
Marx'n dncesini bir praksis felsefesi .olarak adlandrrlar. Bunun far
knda olunmakla birlikte XI. Tezi takip eden srete felsefede byk bir
boluun olduu grlr. Bu boluun farkna varan kii Lenin olmu
tur ve o, tam da XI. Tezin iddiasn hayata geirmenin yolunu gsterme
abasndadr. Bu, Marx'n Alman deolojisi'nden balayarak gerekletir
meye alt eydir. Marx, Alman ideolojisi'nden balayarak felsefenin
kkten bir ilgasn gerekletirerek "tm felsefi fantazilerden kurtulmak
ve pozitif gerekliin incelenmesine girimek, felsefenin peesini yrta
rak gereklii nihayet olduu haliyle grmek" amaandadr. Bu giriimin
balang noktas Marx'n epistemolojik kopuudur ve epistemolojik ko
putan balayarak Marx, tarih ktasru bilime am olur. Daha ncesinde
hep tarihin ideolojik olarak ilenii sz konusuyken Marx'la birlikte bu
alanda da bilim hakim olmaya balamtr. Bu yeni bir bilimin kuruluu
olup aslnda tam olarak felsefi ideolojiden de kopuu ifade eder. Tm bi
limler gibi bu yeni bilim de, Althusser' e gre maddecidir ve bu nedenle
"Tarihsel Materyalizm" olarak adlandrlmtr. Tarihsel materyalizm bir
yandan idealizmden kopuu bir yandan da bir bilimsel kuruluu iaret
eder. Dolaysyla tarihsel materyalizm Tarih biliminin ta kendisidir. By
lesi bir bilimsel yenilik veya keif daha nceden de belirtildii gibi Alt
husser' e gre felsefede de yenilikler ve nemli dzenlemeler getirir, zira
felsefe ve bilim paralel olarak ilerleyen birbirine baml disiplinlerdir
(Althusser, 2003a: 163-169).
Lenin'in felsefesi, bu dorultuda Marx'n kefinin gerektirdii fel
sefi yenilii onun brakt yerden devralarak tamamlama giriimindedir.
louis allhusser 575

Lenin'le felsefe arasndaki ilikiler ise aslnda felsefi deildir. Lenin' in fel
sefi tezlerine bakldnda Althusser'e gre unlar ne kar:
"1. Tez Felsefe, bir bilim deildir. Felsefe bilimlerden ayndr. Fel
-

sefi kategoriler bilimsel kavramlardan ayndr." Bu tezle birlikte, Lenin,


Felsefeyle bilimler, felsefi kategoriler ile bilimsel kavramlar arasnda net
bir ayrm ortaya koyarak ampirizm ve pozitivizmin btn biimleri karsn
da radikal bir felsefi tavr alm olmaktadr.
"2. Tez Felsefe, bilimlerden ayn bile olsa, felsefeyle bilimler ara
-

snda ayncalk.l bir iliki sz konusudur. Bu iliki materyalist gereklik te


zi tarafndan temsil edilir." Althusser, bu teze ilikin olarak iki noktann
nemine dikkat eker. lk olarak Lenin, burada, devrimci pratik ile dev
rimci teorinin birbirine bamllna, yani materyalist felsefenin bilimsel
lik.le aynlmaz bir pratie sahip olduuna iaret eder. kinci olarak da Le
nin bu tezle genel olarak felsefeden deil de materyalist felsefeden sz et
mektedfr.
"3. Tez Lenin burada da Engels'in Ludwig Feuerbah ve Klasik Alman
-

Felsefesinin Sonu, adl kitabnda sergiledii klasik bir teze esiz bir derin
lik katar. Bu tez iki eilim arasnda yzyllardr sregelen mcadelenin ta
rihi olarak anlalan felsefe tarihini nesnesi haline getirir. Yani idealizm ve
materyalizm." Bu tezle birlikte Lenin bir anlamda aslnda felsefenin bir
tarihinin olmadn gsterir. Zira buradan ulalan sonu, dealizmin il
kelerinin kantlanamayaca gibi ve Materyalizmin de niha
i ilkelerinin kantlanmasnn mmkn olmaddr (Althusser, 2003a: 174-
182).
Althusser'e gre bu felsefi tezlerin temel amac felsefi pratii ekil
lendirmek veya naslln ortaya koymakhr. "Lenin'in tanmna gre fel
sefi pratiin z aslnda teori alanna yaplan bir mdahaledir. Bu mda
hale ikili bir biim kazanr: Belirli kategorilerin formlletirilmesi olarak
kuramsal; kategorilerin ileyi gerei pratik. leyile kuramsal alanda,
doru olduu ilan edilen fikirlerle yanl olduu ilan edilen fikirlerin ara
sna ve bilimsel olan ve ideolojik olann arasna bir "ayrt edici-izgi" e
kilmektedir." Bu izgi, daha nce de belirtildii gibi, bilimsel olan ile ide
olojik olann birbirinden aynlrnasn ve bilimsel olann felsefi saldrlara
kar savunulmasn mmkn klacakhr, dolaysyla bu izgiyi materya
list felsefe ekmektedir (Althusser, 2003a: 185-186).
576 yedinci blm

Marksist felsefenin ve bilimselliin, Althusser'e gre Leninci bak


la kefedilen iki dm noktas vardr ki, bunlar Lenin felsefede partili ta
vrla amak giriimindedir. Birinci dm noktas, felsefenin bilimlerle
ilikisi, ikinci dm noktas ise felsefenin siyasetle ilikisine dairdir. Bu
iki dm noktasn da Lenin aslnda yukarda dile getirilenlere paralel
olarak yle amaktadr: "Felsefe, siyasetin, belirli bir gereklikte, belirli
bir alanda, belirli bir biimde srdrlmesi olacakbr. Felsefe siyaseti teo
ri alannda, daha kesin olarak konumak gerekirse: Bilimlerin yaknnda
- karlkl olarak temsil eder ve aksine ynelite de bilimsellii, snf sava
nn taraftan olan snflara dnk olarak, siyaset alannda temsil edecek
tir". Lenin'in bu yaklam tamamyla yeni olup, yadsmadan ileriye gide
meyen, klasik gevi getirme biimi olan felsefenin dnda, ona olduka
stn gelen pratik bir biimdir (Althusser, 2003a: 185-186).
Althusser'e gre Lenin, Marx ve Engels ile ilgili olarak nemli bir
bulu yapm, Marx'n bilimsel teorisinin yeni bir felsefe olmaktan ziyade
proletaryann felsefedeki snf tavr temeline oturan bir felsefe pratiine
yol abn fark etmitir. Bu dorultuda en net olarak Lenin felsefenin bir
bilim olmadn ve onun aslnda bir nesnesinin olmadn, teorik olarak
yrtlen politik bir mdahale pratigi olduunu ortaya koymutur. Bu y
nelime Lenin'i ulatran ey onun aslnda Marx'n Hegel'le ilikisini
nemli lde kavram olmasdr. Lenin 1894'te Halkn Dostlar Kimler
dir'i yazdnda Hegel'i okumam olmakla birlikte Marx'n diyalektik
materyalizmi ile Hegel'in diyalektii arasndaki temel farkllklar anla
m ve Marx'n Hegelcilie kategorik olarak kar olduunu fark etmitir.
Lenin Hegel'i okumadan ok nce Kapital'i olduka iyi kavrayarak, He
gelci diyalektik formllerin "ii bo diyalektik ema", "kapak" veya "ka
buk" olduunu anlamtr ve bu nedenle de Hegel'in diyalektiinin
Marx'n teorisinin sadece kkeni olduunu ve teorinin kkeni yznden
de sulanamayacan belirtmitir (Althusser, 2004a: 101-104).
Buna ek olarak Lenin 1915'te Hegel'in Byk Mantk'n okurken
Mantk'n tmnn anlalmadan Marx'n anlalmasnn mmkn olma
dm dile getirir. Burada Lenin'in gerekletirdii ey tersten bir ilemdir
ve Kapital'in anlalmas yoluyla Hegel'i anlamakbr. nk Lenin, He
gel'i "ters evirerek" okumutur. Ters evirme idealizmi maddecilie e
virme ilemidir ve Marx'n yapt ilemi okuma eylemine dkmektir. Bu
haliyle ters evirme "felsefede proletaryann taraf tutma tavrnn olum-
louis althusser 577

!anmas oh,yor". Lenin' in gerekletirdii ey tam olarak dnyay dei


tirerek anlamakhr (Althusser, 2004a: 105-120).
Bunun ok net bir ekilde grlebilecei yerlerden biri sopann e
rilii kuramdr. Lenin, Ne Yapmal'da dile getirdii formllere ilikin ya
plan eletirilere cevap olarak sopann erilii kuramn kullanr. "Bir so
pa, yanl yne eilmise, diyordu Lenin, onu dzeltmek iin, nce onu
ters yne emek, dolaysyla bilek gcyle onu kalc bir kar-erilie
maruz brakmak gerekir. Bu basit forml, dorunun ierdii etkiye ilikin
ve Marksist pratikte derinlemesine yerleik btn bir kuram ierir g
rnmektedir. Bir dnceyi dzeltmek iin doru bir dnceden baka
eye ihtiya duymayan tm aklc gelenein tersine, Marksizm, dnce
lerin ancak toplumsal mnasebetlerin maddesellikleri iinde ele alnp o
maddesellie dahil edilirse tarihsel varolua sahip olacaklarn dnr.
. . . Burada kan sonuca gre, adna felsefe denen o belirgin ekilde soyut
alanda bile, eer tarihsel olarak var olan dncelerin deitirilmesi sz
konusu ise, plak doruyu vaaz etmek ve onun anatomik besbelliliinin
zihinleri, 18. yy.daki atalarmzn syledii gibi, "aydnlatmasn" bekle
mekle yetinmek mmkn deildir: dnceleri deitirmek gerektiine
gre, onlar erilik durumunda tutan gc, onu yok eden kar-g arac
lyla, onlar dzeltmek iin kar-erilii bu dncelere dayatmak su
retiyle, tanmak zorundayz" (Althusser, 2003a: 230-231 ). Lenin'in burada
ok ak olarak gsterdii gibi, felsefe kendi bana dnyay dzeltmek
kudretine sahip deildir. Klasik ekliyle felsefenin ilerleme ve tez ortaya
koyma biimi mdahale etmek deil olduu ekliyle izlemektir. Marksist
felsefenin amac ise dnyaya mdahale etmek, sopay dzeltmektir. Bu
nun olana iin bavurulacak tek yol ise pratiktir. O halde buradan ula
lmas gereken en ak sonu, teorinin pratik olduudur.
Althusser'e gre, btn bu ynleri dikkate alndnda Lenin' in fel
sefeye getirdii ey, Marx'n belirttii gibi dnyay deitirmek zere fel
sefeyi kullanmaktr. Bu anlamda felsefenin iine dt kmazn nasl
alacan reten bir felsefi pratik gelitirmitir. Lenin sadece bir politik
nder olmann ok tesinde, derin bir kavrayla sadece felsefenin deil,
Marksist dncenin de amazlarnn nasl alacan ortaya koymutur.
Onun bu dorultuda gelitirdii bilimsel, felsefi tezler Marx'n yapt
devrimin devam ve felsefenin Marx tarafndan nasl kullanldn da
gsterir niteliktedir.
578 yedinci blm

Althusserci Etkiler: Poulantzas, Kuhn, Foucault


Althusser oluturduu yeni Marksist yaklamla sadece Marksist teorinin
deil, genel anlamda bir teorinin, bir kavramn, bir sosyokltrel enin
ne denli farkl ekillerde ele alnabileceini de epistemolojik bir temellen
dirmeyle gstermektedir. Bu ynleriyle rettii veya yaygnlamasn
salad zgn bir terminoloji, dorudan Althusser'le anlmaktadr.
Yzyln dncesi dikkate alndnda Althusserci etkileri birka
noktada toplamak mmkndr. Althusser'le zdeletirilen Yapsal
Marksizm, ok sreklilik gsterememi olmakla birlikte, yzyln Mark
sizminde ok nemli baz tartmalara kaynaklk etmitir. Bu etkiler, yz
yl ierisinde zellikle iktidarn doas, dolaysyla da deoloji-iktidar; hu
kuk-iktidar konulan bata olmak zere pek ok noktada ufuk ac katk
lar salamtr. Bunlarn banda pratiin nemine ilikin vurgu gelir.
Kendisinden nceki Bat Marksizminin git gide felsefeye gmlmeye ba
layan yapsna, Althusser belirli llerde yn deiiklii vermitir. Her
ne kadar teoriye boulmu bir dnr olarak ve Marx' sadece teorik
pratie hapsetmi bir dnr olarak eletirilmi olsa da pratiin hayati
yetine ilikin zel bir dikkat oluturmaya abalar.
Poulantzas, youn Althusserci etkiler tayan hatta bir anlamda
tam olarak onun izinde yryen bir dnrdr. Tpk Althusser gibi o
da, "tarihi insanlar yapar" dncesini redderek, tarihin zneleraras ili
kilerden ziyade toplumun nesnel yaplan; iktisadi ilikiler, snf mcade
leleri ve ideolojik belirlenimler gibi yapsal etmenlerin belirleniminde e
killendiini ne srer. Ona gre; insanlar iinde bulunduklar toplumsal
formasyon tarafndan ekillendirilir ve bu toplumsal formasyonun kendi
lerine verdii rol oynarlar (Tzen, 2009: 588). Zira Poulantzas'a gre top
lumu belirleyen ey tpk Althusser'in belirttii gibi yaplardr. Yap "fark
l tarihsel gelimiliklere sahip olan dzeylerin -ekonomik, politik ve ide
olojik- birbirine zgl eklemlenmeleriyle oluan, toplumsal formasyonu
ve bu formasyon iinde yer alan olgular stten belirleyen bir sistemdir"
(Tzen, 2009: 589).
Toplumsal formasyonu, son dzeyde belirleyen ey ekonomi, yani
retim ilikileridir ve bunun zerinde yer alan yaplar buna baldr. Bu
nedenle yaplarn anlalmasnda devlet olduka nemli bir konumdadr.
Devlet bask aygtlar ve ideolojik aygtlardan oluan bir mekanizma
olup, greli zerk bir yapdr. Onun greli zerklii farkl snflar arasnda
louis althusser 579

denge unsuru olmasn ve sistemin srekliliini salamasn beraberinde


getirir (Slattery, 2007: 408). O halde kapitalist retim tarz, ekonomik ve si
yasal yaplan bir araya getiren, bunlarn greli zerklii erevesinde s
rekliliini salayan bir dzendir. Buna paralel olarak devlet, zellikle s
nflar denetleyen, onlar gereklilikleri dorultusunda ekillendiren, ge
rektiinde onlara tavizler veren ve onlar zerinde bask kuran bir dze
nek eklini alr. Devlet, bireyleri eit bireyler olarak belirleyip, onlara e
itli sendikal ve sosyal haklar tanyarak denetim alhnda tutar ve ayn za
manda bireyler kitlesini temsil eder (Bridges, 1985: 354-6).
Poulantzas'a gre bu ekilde devlet, ounlukla snflar aras al
may ve rekabeti srekli klmaya alr. Bu yolla snflar arasnda btn
l ve burjuvazinin iktidar blou evresinde gc elinde tutabilmesini
salamaktadr. Bu srete devlet, zellikle kiilerin snflara dalmn
belirsizletirmekte ve burjuvazi iktidarnn srekliliini salamaktadr
(Bridges,1985: 366-369).
Althusser' den etkilenimleri olduka ak olan bu yaklamla Pou
lantzas, devlet ve snf kavramlarna olduka nemli katklarda bulunur
ken daha ok gncel ii snfnn zln ve devletin denetimini pe
kitirme ekillerini aydnlatm bulunmaktadr. Ancak bu yaklamn ok
a esnek olmas ve her eyi aklamakla birlikte hibir eyi aklamyor
oluu ciddi eletirilere konu olmutur (Slattery, 2007: 408-9).
Althusser'in youn etkilerinin hissedildii alanlardan biri de bilim
felsefesi olmutur. Hatta en kalc etkilerinin bu alanda olduu grlr.
Bu etkileri en ak olarak tayan dnr Thomas Kuhn' dur. Kuhn, bili
min doas, bilimsel yntem ve ilerleme konularnda ortaya att tezler
de ounlukla sz konusu edilen Althusserci etkileri tar ve bilimin ka
rakterini Althusserci kavramlarla tanmlamaya alr. Kuhn, bir anlamda
Althusserci anlayn temel ilkelerini bilim felsefesine uyarlayarak, bilim
deki ilerlemeye ilikin hakim yaklam olan birikimsel ilerlemenin dn
da bir yaklamn olanaklln ortaya koymaya alr. Bu anlamda
Kuhn'un Althusser'den en nemli etkilenimi epistemolojik kopu kavra
mdr. Kuhn' a gre, her bilim anlay belirli bir paradigma ekseninde olu
ur ve bilimsel bir keif, yeni bir bakn rndr. Bu yeni bak tarz,
hem var olan paradigmann hakimiyetinden syrlma hem de yeni bir teo
rik yaklam ierdii iin tamamyla eski paradigmadan koparak, bir dev
rim gerekletirerek kendisini ortaya koyar (Kuhn, 1995: 86-105).
580 yedinci blm

Zira uhn' a gre bilim, bilimsel devrimlerle; epistemolojik kopu


larla ilerler. Bilimsel devrimlerin her biri, sre iinde kendi paradigmas
n oluturur ve tpk bir nceki paradigmann hakimiyeti trnden bir ha
kimiyet kurmaya alr. Bir bilimsel devrimin ncesinde var olan bilim
sel etkinlik, olaan bilim olup var olan paradigma iinde gelitii iin sa
dece bir bulmaca zme etkinliine dnr (Kuhn, 1995: 72-3). Bilimsel
devrimler var olan olaan bilim srecinden tamamyla koparak yeni bir
paradigma gelitirmekle birlikte zamanla olaan bilime dnrler. Ve bi
limin geliim sreci bylece devam edip gider.
Kuhn'un bu yaklam birok noktada Althusser'in yaklamlarna
dayanr. En bata grme tarznn veya paradigmann belirleyici olduu
tezi Althusser'in bilgi grne olduka yakn tezlerdir ve Fransz Tarih
sel epistemoloji geleneinde kken bulur. Bilimin bamsz bir etkinlik ol
mayp, toplumsal ve sosyoekonomik bir kabuller ayla nemli ilikileri
olduu tezi, Althusser'in ideoloji yaklamndan oka beslenmektedir.
Bilim evresi, belirlenmi bir bilim algsyla hareket etmekte olan bir top
luluktur ve bunun dna kma etkinlii olan devrimlerle bilimde ilerle
meler ok daha iyi alglanabilir (Kuhn 1995: 46-48). Paradigmalarn hakim
olma sreleri, sonrasnda sradanlamalar ve sonrasnda yerini yeni pa
radigmalara brakma sreci de daha ok Althusser'in ideolojilerin haki
miyetine ilikin tezlerinden etkilenmitir.
Kuhn'un getirdii yeni bilim anlay birden fazla anlamda bilim
felsefesinin kabullerini sarsc etkide bulunmutur. Bunlarn en banda
bilimin bir kabuller anda, paradigma} bir erevede olutuu tezinden
hareketle bilimsel geerlilik kriterinin yeniden deerlendirilmesine ilikin
etkiler gelir. Ancak hermeneutik bir yne de sahip olan bu tez, bilimde ge
erlilik noktasnda da nemli boluklar tayor olmakla eletiri konusu ol
mutur. Kuhn'un Althusser'den en nemli fark, bilimin de deer ana
bal olarak olutuunu savunuyor olmasdr. Zira Althusser, bilimin ide
olojinin belirleyiciliinden kurtulma olana bulunduunu ve Marx'n da
bylelikle tarihsel materyalizmi oluturmu olduunu dile getirmektey
di. Oysa Kuhn'a gre bilimde deerler ann veya Althusser'in adlandr
masyla ideolojinin belirlenimi altnda ekillenir. Althusser'in baz bo
luklar bulunabileceini dnd ideolojik iktidar kendisini takip eden
ve ondan etkilenen dnrlerce ok daha yaylm bir iktidar olarak d
nlmtr. Kuhn'un yan sra, olduka farkl bir mecrada dnyor
louis althusser 581

olmakla birlikte Foucault da iktidarn ok daha etkili olacak ekilde yayl


dn dnr.
Bu nedenle Foucault, Althusserci etkiler sz konusu edildiinde en
ok ahfta bulunulan isimler arasnda yer alr. O, bilgi ve iktidar balamn
da yaph soyktksel analizlerde pek ok noktada Althusser'i takip
eder. Sorunsallatrma veya ele alnan nesnenin kendisini sorun olarak al
glama bunlarn en banda gelir. Foucault, Bat aklnn olaan formlar
iinde bir iktidar analizi yapmaktan teye geerek, nesnenin kendisini,
akl sorunsallatrarak epistemolojik temelin sorgulanmas gerekliliine
vurguda bulunur. Dahas, Foucault, akln egemen klnmas srecinde bil
ginin bir denetim, gzetleme ve iktidar arac klnmas srecini gzler
nne sermeye alrken de Althusser'in ideoloji, bilgi ve iktidar arasn
daki ilikilere dikkat eken tezlerinden oka etkilenmitir (Foucault,
2001: 133).
Foucault'nun Yapsala olarak tanmlanmasna neden olan Kelimeler
ve eyler adl eserde gelitirdii episteme kavram ve epistemeler arasn
daki iliki noktasnda da nemli Althusserci etkiler olduu grlr. Fo
ucault'ya gre epistemeler bir tr bilinalhdr ve sonu gelmez bir alana
yaylarak epistemolojik biimleri belirlemektedirler (Foucault, 1999: 244-
5). Tpk Althusser'in ortaya koymaya alt ekilde, Foucault da bir tr
st belirlemeden sz eder. Bir bilgi esi, ancak iinde bulunduu episte
mik ereve iinden anlalabilir (Merquier, 1986: 48-50), nk onun ie
risinde ve onun belirlenimi alhnda ina edilmitir.
Foucault'nun iktidar ve bilgi balamnda kulland temel kavram
lardan biri olan "sylem" kavram da, Althusser'in ideoloji anlayna ol
duka benzer. Foucault'ya gre sylemler, sadece belirli alanlara deil
tm insan yaamna, kendisini rettii, benimsettii akllar araalyla
yaylr. Kurumsal yaplar, bir iktidar sylemini bireylere aktararak iktida
r sadece bir devlet ve birey arasndaki ilikiden teye, bireyin tm zihin
sel srecine dein yayar ve bu yolla iktidar kalalatnr. Bu sylemsel
alanlarn dna kmak, geilen sreler itibariyle mmkn olmad gi
bi, yapld takdirde de uygulanan dlamalar bireyin toplumd, sulu
olmasn beraberinde getirerek iktidarn grnm kazanmasn salaya
cakhr (Foucault, 1992: 9-24).
Foucault'nun sylem, normalletirme, denetleme ve gzetim alhn
da tutmaya ilikin yapt analizler, ounlukla toplumun, bilgiden temel
582 yedinci blm

alan bir sylemsel (Althusser'in kavramyla ideoloji) dzenek iinde s


rekli ve kalc bir iktidarla denetlendiini gsterme amaandadr. Ancak
Foucault'nun bu tezleri sonular itibariyle Althusser'in tezlerine olduka
uzak noktalara ular ve postyapsalc bir zgrleim aray iindedir.
Buradan hareket edildiinde Althusser'le ortak olan noktalarnn banda
antihmanizma anlay gelir. Foucault da Althusser'e olduka yakn bir
yaklamla, var olan iktidar tarznn meruiyeti balamnda, bir iktidar
arac olarak zneyi kurmakla, hmanizmann meruiyet arac eklinde
kullanldn savunur.
Althusser'in toplumun denetiminde en etkili aralarn banda say
d ideolojik aygtlar, Foucault'da iktidarn kurumlar araalyla srekli
lik kazanmas noktasndaki tezlerle uyum iindedir. Buna gre her iki d
nr de. ,toplumun srekli bir iktidar tarafndan basklanarak denetlen
diini ortaya koymak amacndadrlar (Montag, 1995: 55).
Althusser'in felsefeden sosyolojiye, edebiyattan kadn almalar
na kadar ok derin lekte yaratt etkilerin ana izleini bile takip etmek
olduka geni bir almay gerektirir.
Althusserci yaklamn ortaya koyduu en nemli sonulardan bi
ri, Marx analizlerinden ok daha te bir etkiyle, bireyin belirlenim ekil
leri gelmektedir. deolojinin bireyin gndelik yaamna kadar ulam
olan, belirleyici ve hakim bir yap olduu tezi, pek ok yeni iktidar anali
zine esin kayna olmu veya bunlar zerinde aka etkili olmutur (Fo
ucault, Agamben, Feminizm, Kltr almalar vb.). Bu yolla Althusser,
iktidarn sadece devletten ibaret olmadn gstererek, olduka farkl
yaklamlarn domasna katkda bulunmutur.
Althusser'in daha ok psikanalitik olan otobiyografik eserleri, yz
yl ierisinde Edebiyat teorisi ve Edebiyat incelemeleri bata olmak zere
eitli ekillerde etkili olmutur. Aynca gelitirdii simptomatik okuma
metodu, bir edebi inceleme ekli olarak Edebiyatta zel bir ilgi konusu
olarak belirir. Yine sorunsal, simptomatik ve niyetli okuma farkl herme
neutik ve edebiyat eletirilerine kap aralam ve metin incelemede yazar
dan bamsz veya yazara baml okuma tarzlarnn anlama balamnda
nasl bir neme sahip olduunu tartmaya amtr (Mulhem, 1994: 158-
176) .
louis althusser 583

SONU

Althusser, ana hatlaryla ortaya konulmaya allan yukardaki dnce


leriyle yzyln en ok ses getiren dnrleri arasnda yer alr. Dnce
lerinin bu denli etkili olmasn salayan asli neden, onun zm gelitiren
bir sistem ina etmi olmasyd. (Baz dnrlere gre bu etkinin nem
li bir nedeni yapsalcln sahip olduu poplarite idi) Marksizmin yz
yl iinde kar karya kald pek ok zmsz sorunla birlikte Mark
sist teorisyenler arasnda balayan Marx' a geri dnme gerekliliine ilikin
dnce, Althusser tarafndan ok farkl bir ekilde deerlendirilmitir.
Elbette Althusser de Marx' a bir geri dn yapar, ancak onun gerekle
tirdii dn, dier Marksist teorisyenlerin dnnden ok daha farkl
bir yol izlemektedir. Marksist dnrler arasnda var olan genel yakla
m, Marx' Hegelci kaynaklaryla veya bir felsefi ilerleme izgisi ierisin
de (Frankfurt Okulu bata olmak zere, Lukacs, della Volpe vb.) anlama
abas, veyahut Marx' bir btn olarak ve erken metinlerini de dikkate
alp onlarn nda Marksist teoriyi ina etmek ekillerinde karmza
kmaktadr. Althusser'in yaph Marx'a dn ise, baz ynleriyle
Marx', Marx'n dndan okuma teebbs ve Marx'n oluturamad
btnsel yapy ina etmek giriimi, kendi ifadesiyle "gedikleri doldur
mak" olarak okunabilir. Bu dorultuda onun giriimi Marksist teoriyi bi
limsel bir geerlilie kavuturmak abasdr. Bylesi bir bilimsel geerlili
e ulahrmak zere Althusser, Marksist teoriyi yapsalclk.la birletirme
yoluna gider. Yapsalclktan alnan terminoloji ve temel elerle olutu
rulan bu yeni Marx yorumu, aslnda bir anlamda yeni bir Marksizmdir ve
pek ok noktada Althusser'in kendisine zg dncelerinin arl al
tnda kalmtr. Althusser'in bu proje dorultusunda btn bir Marksist
terminolojiyi ve tezleri yeniden oluturduu grlr. Bu yaklam iin
beslendii kaynaklarn nemli bir kesimi dardan olmak.la beraber, Le
ninist-Maoist kaynaklarn younluu da gz ard edilemez. Bu etkiler
onun hem felsefeye yaklamn hem de Marksizmi yeniden yaplandr
maya ilikin ana tezlerine yansmhr. Althusser'in gelitirdii yaklam
da en ok gze arpan ynlerden biri, byk lde diyalektii darda
brakyor olmasdr ki, bunun en byk nedeni yapsalclk.la yaplan itti
faktr. Yapsalcktan alnan yntemsel ve terminolojik veri, byk lde
Diyalektik Materyalizmin diyalektik anlay ile uyumad iin Althus
ser ounluk.la diyalektie bavurmaktan kanr. Bu anlamda onun geli-
584 yedinci blm

tirdii teori, ounlukla kendisinden nceki yorum ve yaklamlardan ra


dikal bir farklla sahiptir.
Althusser'in genel hatlaryla yapsala bir yolu takip etmesinin en
nemli nedeni bu yolun Marx' a ilikin gelitirilen dier tezlerden daha
kullanl olmasdr. zellikle hmanist yorumlarn Marksist dncenin
doasna ok da uygun olmadndan hareket eden Althusser iin yap
salclk, kullanma en uygun kuram olarak grnmtr. Ekonomist ve
tarihsici yorumlarn da ciddi kmazlara gebe olduunu grmesi Althus
ser' in bu eilimleri de bertaraf etmesini zorunlulua dntrmtr. Bu
anlamda onun projesi, Marksistteorinin tm sorunlarn aacak bir proje
olarak n plana kar. Bu dncenin temel tasla 1960'larda belirginlik
kazanr ve baz ynleri 1970'lerde dzeltilir. zellikle Marx' teoriye bo
an ynler sonradan Althusser tarafndan nemli lde gzden geiril
mi ve dzeltilmi olmakla birlikte ana hatlar ve bilimselci karakteri b
yk oranda korunmutur. Althusser'in bilimselci tavr byk oranda yaz
ma veya konuma tarzndan olay, nesneyi ve konuyu inceleme ekline
dein her alanda dorudan hissedilen bir yaklam eklidir. Bu yakla
mn getirdii en ciddi sorun zneyi neredeyse btnyle pasif olarak ka
bul etmesidir. Hmanizma kartlnn dorudan belirleyici bir etkiye sa
hip olduu bu sonu, bir anlamyla Althusser'in Marksist projeye en
nemli katks olarak okunabilir. Bu sonu Marksist ngrnn sadece bir
ngr olmaktan te bir zorunluluk olduunu dile getirmektedir. Althus
serci karsamalar, Marksist projenin modemist ve ilerlemeci ynn da
ha ak klan veya bunu gelitiren bir boyuta sahiptir.
Btn bu boyutlaryla deerlendirildiinde, Althusser'in yeni
Marx olarak selamlanm olmas ve Marksist dncede byk dn
mlere neden olmas ok daha iyi anlalmaktadr. Onun en byk geti
risi, Marksizmin Marx' a karn okunabileceini gstermi olmasdr. Ve
bu okuma biimi, Marksizmin yzyln banda iine dm olduu ka
ramsar havay ciddi lde deiiklie uratmhr. Bu etki, Ted Benton
bata olmak zere baz kuramalar tarafndan yeni bir ortodoksi yakla
mn balangc olarak da grlmtr ki bu eletirinin ciddi bir hakll
olduu belirtilebilir.
Althusser'in temel tezleri, yzyln dncesinde Marksizmin y
n zerindeki etkilerinin yan sra, farkl alanlarda ve farkl dnrler
zerinde de etkili olmutur. Thomas Kuhn'un bilimsel ilerlemeleri akla
mak zere bavurduu en nemli kavram olan bilimsel devrim kavram
louis althusser 585

byk lde epistemolojik kopu kavramndan hareketle oluturulmu


bir kavramdr. Althusser'in ideoloji ile ilgili tezleri ise felsefenin yan sra
iletiimden, siyaset bilime; ekonomiden, hukuka pek ok alanda nemli
tarbmalar beraberinde getiren tezleridir. deolojiye ilikin gelitirdii
yaklamn en ak etkileri ise Foucault'nun iktidar ve sylem analizlerin
de grlr. Bu anlamda Althusser'in gelitirdii yorum, devlet iktidarnn
sadece belirli ve somut bir dzenekten ibaret olmadn gstermeyi
amalamaktayd ve Foucaultcu iktidar analizleri de baz noktalarda bu
yorumu gelitiren, hatta devam ettiren bir yaklamdr. Nicos Poulant
zas'n Yapsal Marksizmi de byk lde Althusser miras zerine ina
edilmi bir yaklamdr. Althusser'in yntemsel ara olarak bavurduu
simptomatik okuma ve sorunsal kavramlar da edebiyat ve edebiyat ku
ramlarnda bavurulan ve zellikle metin incelemelerinde oka etkili
olan kavramlardr.
Althusser, oluturduu yeni yaklam ile aslnda bir bakma Mark
sizmi olduka modem bir karakterde yeniden ina etmekteydi. Bu yakla
mn beraberinde getirdii kesinlikli aklama modeli baz ynleriyle ol
duka kullanl olmakla birlikte ciddi kmazlar da beraberinde getir
mektedir. ncelikle Althusser'in yaklam bireyi net bir belirlenim altn
da ve tamamyla pasif bir konuma yerletirmektedir. Onun oluturduu
yapsal belirleme veya yapsal nedensellik anlay, bireyin neredeyse bir
kukla konumunda olduu bir belirleme eklini ne karmaktadr. Yap
salcln etkilerinin azalmasyla da paralel olarak geerliliini ciddi bo
yutta kaybeden bu dnce Althusserciliin de en ok eletirilen ynle

rinden biri olmutu Bu ve benzeri eletiriler Althusserciliin 1980'lerden
balayarak hzla kan kaybetmesini beraberinde getirmi olmakla birlikte,
baz tezleri, gnmzde de gncelliini korumaktadr.
Kaynaka

ALTHUSSER, Louis., For Marx, Translated by. Ben Brewster, New York: Vin
tage Books, 1970
----
deoloji ve Devletin deolojik Aygtlar, (ev. Yusuf Alp/ Mahmut
Ik), stanbul: letiim Yaynlan, 1994
---- Kapital'i Okumak, (ev. Celal Kanat), stanbul: Belge Yaynlan,
1995
---- Gelecek Uzun Srer, (ev. smet Birkan), stanbul: Can Yaynlan,
1996a
---- Writing On Psychoanalysis, (Trans. by Jeffrey Mehlan), New York:
Columbia University Press, 1996b.
---- Reading Capital, (Trans. by Ben Brewster), New York: Verso, 1997
---- Tutsaklk Gncesi, (ev. Esra zdoan), stanbul: Can Yaynlan,
1999
----
zeletiri geleri, (ev. Levent Targu), stanbul: Belge Yaynlan,
2000
---- Lenin and Philosophy, and Other Essays, Translated by. Ben Brews
ter, New York: Monthly Review Press, 2001
---- Marx in, (ev. A. Ik Ergden), stanbul: thaki Yaynlan, 2002
---- Makyavel'in Yalnzlg ve Baka Metinler, (ev. T. Ilgaz, A. enel, S.
armk), stanbul: Epos Yaynlan, 2003a
----
deoloji ve Devletin deolojik Aygtlar, (ev. Alp Tmertekin), stan
bul: thaki Yaynlan, 2003b
---- Felsefe Ve Bilim Adamlannn Kendiliginden Felsefesi, (ev. Ik Erg
den), stanbul: thaki Yaynlan, 2003c
---- Lenin ve Felsefe, (ev. B. Aksoy, E. Tulpar, M. Belge), Yay. Haz.:
Murat Belge, stanbul: letiim Yaynlan, 2004a
---- ]ohn Lewis'e Cevap, (ev. Alp Tmertekin), stanbul: thaki Yayn
lan, 2004b
---- Gncel Mdahaleler, (ev. Ik Ergden), stanbul: thaki Yaynla
n, 2004c
---- Sanat Ozerine Yazlar, (ev. A. Tmertekin, Z. lkgelen), stanbul:
thaki Yaynlan, 2004d
louis allhusser 587

---- Yeniden retim zerine, (ev. A. Ik Ergden), stanbul: thaki


Yaynlar, 2005
---- Althusser'den nce Louis Althusser, (ev. Z. Zehra lkgelen), stan
bul: thaki Yaynlan, 2006
---- Kapital'i Okumak, (ev. Ik Ergden), stanbul: thaki Yaynlan,
2007
---- Kriz Yazlar, (ev. Alp Tmertekin), stanbul: thaki Yaynlar,
2009
ANDERSON, Perry., Bat Marxizmi zerine Dnceler, eviren: Blent Aksoy,
stanbul: Birikim Yaynlan, 2004
ASSITER, Alexander., Althusser and Feminism, London: Pluto Press, 1990
BALLIBAR, Etinne. "Biyografik Aklama", Marx in iinde (ev. A. Ik Er
gden), stanbul: thaki Yaynlan, 2002, ss. 314-325
BALLIBAR, Etinne., Althusser in Yazlar, eviren: Hlya Tufan, stanbul: le
tiim Yaynlar, 1991
BENTON, Ted., The Rise and Fail of Stuctural Marxism, New York: St. Martin's
Press, 1984
BELGE, Murat., "Althusser stne", Lenin ve Felsefe, stanbul: letiim Yayn
lar, 2004
BREWSTER, Ben., "Glossary", Reading Capital, London: Verso, 1999
CARPET & BOUNTAG., Tutsaklk Gncesi "Sunu", (ev. Esra zdoan), s
tanbul: Can Yaynlan, 1999, ss. 9-23
.

ELLIOT, Gorge., Althusser, The Detour of Theory, Leiden: Brill, 2006


ENGELS, Friedrich., "Kapital il, 2. Baskya nsz", Kapital 11, eviren: Alaat
tin Bilgi, Ankara: Sol Yaynlan, 1997
ENGELS, Friedrich., Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, (ev.
Sevim Belli), Ankara: Sol Yaynlan, 2006
FERRETTER, Louis., Louis Althusser, London: Routledge, 2006
FEUERBACH, Ludwig., Gelecegin Felsefesinin lkeleri, (ev. Ouz Zgl), s
tanbul: Ara Yaynalk, 1991
FREUD, Sigmund., Psikanalize Giri Dersleri, (ev. Seluk Budak), stanbul:
teki Yaynlan, 2006
GOULDNER, Alwin., Two Marxism, London: Macmillan, 1980
JACOBY, Russell., Yenilginin Diyalektigi, (ev. . Yakupolu, A. O. Alayolu),
stanbul: Doruk Yaynlan, 1999
LEACH, Edmund., Uvi-Strauss, (ev. Ayla Orta), stanbul: Afa Yaynlan,
1985:
588 yedinci blm

LENN, V. 1., Kari Marx and His Teaching, Moscow: Progress Publishers, 1977
LEVI-STRAUSS, C., Yaban Dnce, (ev. Tahsin Ycel), stanbul: YKY, 2000
LEYNE, Andrew., Marksizmin Gelecegi Var m?, (ev. Ali akrolu), stanbul:
Aykr Yaynclk, 2004
MARX, K. & ENGELS, F., Tle German ldeology, Moscow: Progress Publishers,
1976
---- Alman deolojisi, (ev. Sevim Belli), Ankara: Sol Yaynlar, 1992
---- Komnist Parti Manifestosu, (ev. Cenap Karakaya), stanbul: Sos-
yal Yaynlar, 1998
MARX, Kari., 1844 Elyazmalar, (ev. Kenan Somer), Ankara: Sol Yaynlar,
1993
---- Kapital l, (ev. Alaatin Bilgi), Ankara: Sol Yaynlan, 1997
MATHERON,'Franois., Sanat zerine Yazlar'a Sunum", (ev. A. Tmertekin,
Z. lkgelen), stanbul: thaki Yaynlar, 2004d, ss. 7-28
MONTAG, Warren., Louis Althusser, London: Palgrave, 2003
RESCH, R. Paul., Althusser and Renewal of Marxist Social Theory, Los Angles:
Califomia Univerity Press, 1992
TZEN, Hasan., "Nicos Poulantzas", Byk Dnrler, Ed. etin Veysal, s
tanbul: Etik Yaynlar, 2009, ss. 587-620.
__EK, Slovaj., deolojinin Yce Nesnesi, (ev. Tuncay Birkan), stanbul: Metis
Yaynlan, 2002
Bronislaw Kaspar MALINOWSKI
(1 884 - 1 942)
Sibel ZBUDUN

BRONISLAW KASPAR MALINOWSKI:


ETNOGRAF, KURAMCI VE YAPIBOZUMCU
1. Giri

2 0. yzyln ilk onyllannda Avrupa antropolojisinin baat eilimi hali


ne gelecek olan ilevselcilik ve yapsal ilevselcilik, sosyolojik yaklamn
bir rn olmakla birlikte, tarihe gndermelerin bir kenara braklmasn
savunmutur. Bu bakmdan, hem insanln evrensel ve tek hatl bir geli
im emasn kurgulama giriimi olarak evrimcilikten hem de her bir tikel
toplumun somut tarihi ile balantsn vurgulama eilimindeki Boas' c
gelenekten bir kopu giriimidir.
Yapsal-ilevselciliin kurucusu A. R. Radcliffe-Brown, antropoloji
yi iki kkene dayandrmaktadr: 1870'li yllarn Evrimcilii ile Montesqu
ieu'nn kaleme ald, Yasalarn Ruhu (1748). Bu sosyolojik gelenek, top
lumlarn sistemli biimde yaplanm olduunu ve toplum bilimlerin ko
nusunun da, bu yaplarn incelenmesi olduunu sylemektedir.
Bat sosyal bilimi, en azndan Auguste Comte' dan bu yana, toplu
mun ilevsel sistemlerden oluan biyolojik organizmaya benzetilebilecei
zerine yerlemektedir; bir baka deyile "organik analoji" ya da toplum
larn organizmalar olarak tahayyl edilebilecei, 20. yzyln ortalarna
dek Bat sosyal biliminin temel paradigmalarndan birini oluturmakta
dr. 19. yzylda Evrimciler, zellikle H. Spencer, aratrma odann, top
lum tiplerinin dnm olduunu vurgulamaktayd ve Spencer, toplum
592 sekznci blm

bilimin temelinin biyoloji zerine yerletirilmesi gereini vurguluyordu.


Spencer (ve sonralar E. Durkheim), toplumun, her biri farkl bir ileve sa
hip kurumlardan olutuunu savunuyorlard. Bu organik analoji, Froebe
nius' da da mevcuttu.
Bu bak, Durkheim'n so raki yaptlarnda, ancak zellikle de
Radcliffe-Brown tarafndan dnttirulecektir. Antropolojide Malinows
ki'ye balanan levselcilik ve Radcliffe-Brown'n adyla ilikilendirilen Ya
psal levselcilik olarak adlandrlan akmlar, evrimin nemini inkar etme
mekle birlikte, ada toplumlar zerinde odaklanrlar. levselciin her
iki tipi de toplumlarn, paralar geni sistemlerde bir araya gelmi orga
nizmalara benzedii ve toplumsal kurumlarn bedenin ksmlan gibi da
ha geni sistemler halinde ilev grd konusunda hemfikirdir. Bu ana
loji ierisinde, biyolojik sistemlerle toplumsal kurumlar arasnda kout
luklar kurulmakta, rnein reme sistemleri akrabalk sistemlerine, dola
un sistemleri dinsel sistemlere, sindirim sistemleri iktisat sistemlerine, si
nir sistemleri ise siyaset sistemlerine benzetilmektedir.
Toplumsal sistemler, Radcliffe-Brown'un "toplumsal kurum" dedi
i ksmlardan olumaktadr. rnein aile, akrabalk sistemi ierisinde yer
alan bir kurumdur.
Toplumlar kendi ilerinde az-ok yetkin, ilerlikli kendilikler ola
rak tasarlayan ve dikkat odana, toplumu oluturan sistem ve kurumlar
arasndaki ilikileri yerletiren ilevselci ve yapsal ilevselciler iin, ta
rih, ilikinsizdir. Odak, herhangi bir toplumun imdiki zaman zerinde
olmaldr, yani antropologun esas grevi, senkronik analizdir; toplumla
rn tarihlerini ve/ veya evrimlerini yeniden kurgulamak, onun grevi de
ildir. Malinowski'nin deyiiyle antropolojinin hedefi, tarihsel evrelerin
ve bir nceki evrenin bir sonraki zerine etkisinin (evrimcilik) ya da te
mas, szma ve aktarmlarn (difzyonizm) veya evrenin kltrel kurum
lar ve rk zerindeki etkisinin (antropo-corafya) arahnlmas deil, bir
kurumun eitli ynlerinin birbiri zerindeki etkilerinin ve bir kurumun
zerinde temellendii toplumsal ve psikolojik mekanizmalarn zm
lenmesidir. Radcliffe-Brown ise, "evrimciler" ile "difzyonistler" arasn
da deil, tarih-kurucular ile toplumlar ilevsel adan inceleyenler ara
snda bir kartlktan sz edilmesi gerektiini sylemektedir (Kuper,
1983: 4).
bronislaw kaspar malinowski 593

il. Malinowski'nin Yaam ve Entelektel Biimlenii


"Britanya antropolojisinin biimlendirilmesinde nde gelen etkilerden bi
ri olan" (Firth, 1968: 1 ) Bronislaw Kapsar Malinowski, Polonyal soylu bir
ailenin olu olarak 7 Nisan 1884'te Krakov'da dodu. Annesi, nl bir
Slav filologu olan ve "Polonya lehe biliminin kurucusu" olarak anlan Jo
zefa (Lacka) (Kubica, 1988: 88), babas ise, Jagiellonian niversitesi'nden
Profesr Lutjan Malinowski idi.
Lutjan Malinowski (1839-98), Lublin'li toprak sahibi bir aileden ge
liyordu. Ne ki aile, onun genliinde topraklanrun byk blmn yi
tirmi, babas, yani Malinowski'nin dedesi devlet memuriyetine girmiti.
Lutjan Malinowski ise, St. Petersburg, Krakov ve Leipzig' de tamamlad
yksek renim ve doktorann ardndan, bir sre lise retmenlii yap
m ve sonunda sekin bir akademik klik oluturan Jagiellonian camias
na kabul edilmiti. (Kubica, 1988: 88-89)
Ne ki erken yata yitirdii babasndan, iinde yetitii akademik
ortam ve belki de yatknl devralan Bronislaw Malinowski'nin yaamn
da annesi Jozefa ok daha belirleyici bir rol oynayacakhr. Trobriand ada
larndayken tuttuu nl gnlklerinde annesinin bahsi sk sk geer.
Krakow'un iki nl liseden birinde, Kral Jan III Sobieski Lisesi'nde de
vam ettii orta renimine geirdii ciddi gz hastal nedeniyle ara ver
mek zorunda kalan oluna, Latince' den matematie btn dersleri kendi
vererek mezun olmasn salayan Bayan Malinowska, bu sevgi ve ilgiyi
gerekten de hak etmi gzkmektedir.
Ana-oul, 1899' da doktorun tavsiyesi zerine alh aylna Afri
ka' ya giderler. Oysa ciddi mali sknhlar ierisindedirler ve anne Mali
nowska, einden kalan maa, olaslkla niversite yatakhanesinde yaph
idarecilik greviyle tamamlamaktadr (Kubica, 1988: 90). Her durumda
Bronislaw, sonunda liseyi 1902' de, stelik de dereceyle bitirip, ayn yl Ja
giellonian niversitesi'ne kabul edilir (Paluch, 1981: 277).
Malinowski niversite yllarnda, sonradan Polonya'nn nl res
samlar, yazarlar, ozanlar ve filozoflar olacak genlerle birlikte "Gen
Polonya Hareketi"ne katlr. Yakn dostu, manhk, ressam Leon Chwis
tek'in biyografisinde Malinowski'ye dair sahrlar yledir:
"Salk durumu olduka krlgan olan Bronislaw Malinowski, za
mansz yitirdiimiz Lutjan Malinowski'nin oluydu. . . Bronislaw, imgele
mi kt olmakla birlikte, abuk renen sebatkar bir ocuktu . . . Dncele-
594 sekizinci blm

rini aa karmaz, sonradan kesin hareket edebilmek iin dikkatli dav


ranr, sorumluluktan kanrd. (Malinowski, Chwistek ve arkadala
r Witkiewicz - b.n.) birbirlerine yazdklar oyunlar ve iirleri okurdu ya
da imgesel bilimsel risaleleri kaleme alrlard . . . Delikanllarn yaznsal
imgelemleri, o zamanlar zirvede olan Gen Polonya Hareketi'nin erotiz
miyle uyarlm ve karmt. Baar, erk ve hret dleri, duyumsal bir
lgnlk olarak tasarladklar aka dair dlerle karmt" (akt. Kubica,
1988: 91)
Malinowski niversite yaamnn ilk yllarnda fizik ve matematik
renimi grrken ilgisi zamanla felsefeye doru kayacaktr.
Polonyal biyograflan kuramsal yaklamnn niversite yllarnda
biimlendiini ortaya koyarken, bizi Malinowski'nin entelektel ilgileri
nin ekillenmesine katkda bulunan hocalaryla da tantrrlar. Gen ada
mn Jagiellonian niversitesi'ndeki felsefe hocalar Maurycy Strasewski,
Stefan Pawlicki ve Wladyslaw Heinrich'dir. Bu dnemde Krakov'da gz
de felsefi fikirlerin Husserl, Poincare, Croce, Cohen, Schiller, Bergson gibi
figrlerin n planda olduu Avrupa'nn dier blgelerinden farkl oldu
unu kaydeden Paluch (1981: 278), Malinowski'nin hocalarnn deiik
hatlar izlediine dikkati eker. Strasewski felsefe tarihi, epistemoloji ve
Kadim Dou kltr tarihi zerine almaktadr; Pawlicki felsefe tarih
isidir; Heinrich ise psikoloji ve bilim tarihine ilgi duymaktadr. Ve de
Ernst Mach ve Richard Avenarius'un 'ikinci pozitivizmi'ne baldrlar.
zellikle Pawlicki, Malinowski'nin kariyerinin ilk yllan asndan nem
tama benzemektedir: "Modernist Krakov Bohemya's yesi, niversi
te rektr, Metaphysics'inde Aquina'l Thomas'dan hi sz etmeyen bir
Katolik rahip, pozitivist fikirleri savunan bir filozof, 1905-6 yllarnda sos
yal politikalar, metafizik, modern sosyalizmin tarihi konusunda dersler
veren bir profesr" (Paluch, 1981: 278) olan Pawlicki, Malinowski'ye
nerdii kitaplarla, onun 19. yzyl felsefesi konusunda derin bir bilgi sa
hibi olmasnda etken olmutur. Aralarndaki yazmalar, dncesinin bi
imleniinde ne denli nemli rol oynadn gstermektedir.
Kubica (1988: 94) babasnn ahbaplar, hukuku Prof. L. Dargun ve
S. Estreicher ile tarihi K. Potkanski'nin, doktor ve etnograf W. Matla
kowski'nin . . . Malinowski'nin sosyoloji, zelikle de etnolojiye olan ilgisi
ni biimlendirmede etkili olmu olabileceine iaret eder. Bir baka "dil
lere destan" etkilenim kayna ise, 1904-5 yllarnda, hastal srasnda
okuduu, Sir James Frazer'n The Golden Bough'dr.
bronislaw kaspar malinowski 595

Gen adam, "Dncenin ktisad zerine" balkl doktora tezini,


Pawlicki'nin danmanlnda 1906'da tamamlar. Tezde pozitivist felsefe
nin etkisi aka ortaya kmaktadr. "Dnce ekonomisi" fikri dnemin
Krakov'unda yaygn olup, pozitivist epistemolojinin temel tezlerinden bi
ridir. Paluch (1981: 278) bu grn iki versiyonu olduuna dikkat eki
yor: Avenarius' a balanan psikolojik yaklam ve Mach' a balanan meto
dolojik yaklam. Malinowski Mach'n yaklamna yakn gzkmekte.
Tezinde bilimin ilev ve douunun Avenarius"un ileri srd gibi salt
psikolojik yasalarla aklanamayacaru, bunlarn insan-dnya ilikisi
erevesinde ele alnmas gerektiini; bu ilikinin, insann biyolojik gerek
sinimlerince tanmlandn ne srmektedir. leride de greceimiz ze
re bu, onun "Kltr Kurarru"nn belkemiini oluturan grtr.
Tezini 1906' da tamamlamasna karn, bozulan salk koullan ne
deniyle diplomasn ancak 1908'de alabilecektir. Arada annesiyle birlikte
Kanarya adalarna giderler.
Krakov' a dnnn ardndan, 1908' de Felsefe Doktoru unvann
alr (7 Ekim 1908). Buradan, doktora sonras almalar iin Leipzig ni
versitesi'ne geecek ve yaryl boyunca filozof ve psikolog Wilhelm
Wundtl ile iktisat Kari Bcher'in iktisat tarihi derslerini izlemek,
Wundt'un rencisi, gestalt psikolojisinin temsilcilerinden Felix Krger ile
tanmak olanan bulacakhr. Krakov'da edindii etnografya merak,
Wundt sayesinde daha da derinleir: nl psikoloun konferanslar ar
lkl olarak volk (halk) psikolojisi ve kltrel antropoloji zerinedir (Mur
dock, 1943: 441 ). Leipzig yllan aynca Malinowski'ye Durkheim ve Boas'
okuma olanan da verecektir. (Kuper, 1983: 11)
Leipzig'in ardndan, Jagellonian'dan edindii bir bursla British Mu
seum' da bir arahrma gerekletirmek ve antropoloji renimi grmek
zere Londra'da London School of Economics (LSE)'e gider (1910). Bura
da verimli dostluklar kuracakhr; Britanya antropolojisinde alan arahrma
larn gelitirmek zere almalar yapan Westermarck, Seligman, Rivers
ve Haddon'un yan sra, hayranln ska dile getirdii Frazer ile tanr.

1 Strenski (1982: 767), Wundt'un, yararalk ile tarht Die Ethik (1886) ve Britanya etik kura
mnn "slna", zellikle de "bencil yararcl", "maddecilii" ve "pragmatizmi"ne saldr
d Die Natiore urd ihre Philosophie (1915)'sinin Malinowski zerinde etkili olduunu vur
gulamaktadr. Her durumda Malinowski, entelektel yaamnn erken evresinde bir yandan
Mach ve Avenarius yeni-pozitivizmine, bir yandan da yeni- romantisist (Strenski, 1982) ya da
hmanist (Paluch, 1981) fikirlere maruz kalmtr ve bu eliik/ eklektik etkilenimin izini son
raki yazlarnda srmek, mmkndr.
596 sekizinci blm

1913-14'de LSE'de din sosyolojisi ("lkel din ve toplumsal farkllama") ve


sosyal psikoloji konularnda okutmanlk yapmakta, arada ziyarete gittii
Krakov' da da konferanslar vermektedir. lk etnografik makalesi "Totemizm
i egzogamia" ("Totemizm ve Devlilik", 1911-13) da, Lehe olarak, b
lm halinde bu kentte Lud dergisinde yaynlanacakhr (Kublica, 1988: 98).
Bu makale, Malinowski'nin sonraki etnografyas (alan arahrmalan)
ile kuram arasndaki ikircime ilikin ipular tamas asndan ilgintir ve
zerinde bir miktar durmay hak etmektedir. Mach ve Avenarius'a bala
nan pozitivizmi, Malinowski'nin kaleminden u sabrlarda dile gelir maka
lede:
" ( . . . ) tm bilimsel arahrmalarn nihai hedefi, olgular, aralarndaki
balanb ve ilikilerin incelenmesi ve her vehesiyle kesin ve kapsaya bir
betimleme ve sunu verebilmektir; ( . . . ) Toplum bilimlerinde eitli toplum
sal kurum ve inanlarn kkenlerine ilikin ilgin ama kesin olmayan tarb
ma, sonunda yerini daha az ekici ama daha kesin olan sosyolojik yasalar
arayna terk etmelidir. Kiinin bu yasalar aramas gereken yn ve sosyo
lojik yntem biimi ancak zgl arahrma ak ierisinde tanmlanabilir."
Grld zere tarihi (daha dorusu kendi deyiiyle "kurmaca
tarih"i) analiz erevesinden dlayarak toplumlarn verili bir momentte
ki kurumlarn, kurumlar arasndaki ilikileri ve kurumlarn birbirlerini
ve toplumun tmn ayakta tutmadaki ilevlerini incelemeyi ngren
senkronik ilevsel analize vurgu, daha 1911 makalesinde ba gstermek
tedir. Ancak Malinowsk.i'nin izleyen tmceleri, onu Mach ve Avenarius
pozitivizminin en nemli zelliklerinden biri, 'saf deney' ilkesinden
uzaklatrr gibidir:
"Temelden yoksun metodolojik akl yrtme gerekte, hpk eletirel
olmayan olgu toplamann anlamsz kuramlarn formle edilmesine yol
a gibi, esas noktay karr. ( . . . ) Verili bir olgular betimlemesinde hipo
tetik varsaymlarn ve postlalarn says ne kadar azsa, bu betimlemenin
deeri de o kadar fazla olacakhr ama olgularn her kesin betimlemesi kesin
kavramlar gereksindiinden ve bunlar ancak kuramdan alnabileceinden,
her bir betimleme ve snflandrma zorunlu olarak kuramsal bir temele
yaslanmak zorundadr" (akt. Paluch, 1981: 279-80)
"Kuramsal temel"e tand bu ndelik, onu pozitivist deneysel
felsefe ve bilimsel arahrma programndan ayrarak neo-Kant bir hat
ta sokmaktadr. "Lange ve neo-Kantlar gibi Malinowski de aratrcnn
bronislaw kaspar malinowski 597

a priori bili biimleri uygulamasn ve gerekliin incelenmesinin ancak


bunlarla mmkn olduunu ne srmektedir. Bylelikle kavramlar dene
yimi belirler - olgularn betimlenmesi zorunlu olarak kuramsal bir bala
ma yerletirilmelidir" (Paluch, 1981: 280)
"Totemizm i egzogamia"y, Londra'da, Londra niversitesi tara
fndan yaynlanan doktora tezi The Family among the Australian Aborigines
("Avustralya Aborijinlerinde Aile", 1913) izler. Malinowski kitabnda
Avustralya yerlileri arasnda aile kurumunun olmad yolundaki, 19.
yzyl evrimciliinden esinlenen fikirleri eletirmektedir (Kubica 1988:
98); kitap Britanya sosyal antropoloji evrelerinde byk ilgi uyandrr2.
Britanya Bilimin lerlemesi Dernei adna dzenlenen Avustralya keif
gezisine, bir yurttann tavsiyesi zerine Marett'in sekreteri olarak kabul
edilmesinde (Kuper, 1983: 12) olaslkla bu kitabn rol nemlidir.
Malinowski, dernein Melbourne' de yaplan kongresine kahlr, 25
Austos 1914' de Sydney' de bir konferans verir. Dahas, lkede, Andaman
adalarndaki alan arahrmasru tamamlam olan Radcliffe-Brown ile ta
np alan almas konusunda kendi deyiiyle "deerli ipular" alacak
tr (Firth, 1968: 3).
1 Eyll, gen antropologun yaamnda bir dnm noktas olacakhr.
Avrupa' da 1. Dnya Sava patlak vermitir. Malinowski Avusturya yurt
ta, dolaysyla da ktay kontrol eden Byk Britanya nezdinde "yaban
c dman" statsndedir. Bu statyle Avrupa'ya girii yasaktr. te yan
dan, uyruk deitirmeyi dnmeyecek kertede milliyeti heyecanlardan
uzak olduu, Avustralya yolculuuna elik etmekle birlikte sava patlak
verir vermez alelacele arlk ordusunda savaa katlmak zere lkesine
dnen aziz dostu Stanislav Ignacy Witkievicz (Witkacy) ile ilikilerinin
kopma noktasna gelmesinden de anlalmaktadr3 (Kubica, 1988: 99-102).

2 Kuper (1991: 13), Radcliff-Brown'n kitabn Man'deki tanhmnda "yabanl bir halkn adet ve
kurumlarnn betimlenmesi konusunda ngilizce yaynlanm en iyi kitap" olarak vdn
belirtiyor. Malinowski'nin kendisi de bir mektubunda, Profesr Marett'in Athenaum dergisin
deki tantm yazsndaki vglerden sz ediyor (Kubica, 1988: 98).
3 Malinowski'nin "kltrel milliyetilii ve/fakat siyasal enternasyonalizmi" [Wayne (Mali
nowska), 1988: xiii) iin bkz. Gellner (1988). Malinowski Polonya, Almanya, ngiltere, Avustral
ya, ABD ve Kanarya Adalar gibi ok farkl lkelerde yaamb; yan sra ngilizce, Franszca,
Almanca, lalyanca, Lehe, Rusa, lspanyolca'dan baka, Motua ve Trobriand dillerini konu
maktayd (Murdock, 1943: 443). Bir baka deyile, en azndan "siyaseten milliyeti" olamaya
cak kadar kozmopolit bir yaam deneyiminden beslenmekteydi. Dahas Gellner, ayn makale
sinde, Malinowski'nin yaad dnemde Polonya milliyetiliinin kurucu esi saylan tarih
karsndaki saknml yaklamunn da onu milliyetilikten uzak tuttuu sonucuna vanr.
598 sekizinci blm

Ne ki Avustralya hkmeti, onu enterne edecek yerde, topraklar


zerinde serbest dolam hakknn yansra finansman salayacakhr. Yan
sra, Seligman da fonlarla ona destek olur (Kuper, 1983: 12-13). Bylelikle,
antropoloji kuramnda olmasa da, sosyal antropolojinin ayrt edici zel
liklerinden addedilen alan arahrnalannda yeni bir sayfa ya da Robert
Deliege'in (2006: 144} deyiiyle, "antropolojiyi masa bandan alana y
nelten bir serven" balam oluyordu.
* * *

19. yzyl antropolojisi, byk lde misyonerlerin, smrge g


revlilerinin, gezginlerin anlab.lanna dayanarak kurgulanan evrimsel dizi
limlerden olumutur. Bizzat arahncrun bir yerli topluluuna giderek
aralarnda almas, dorudan veri toplamas, enderdir ve sistematikten
yoksundur. Alman asll Franz Boas'n Baffin lnuitleri arasnda gerekle
tirdii alma4 (1883-84), bu konuda bir nc saylabilir.
20. yzyl balarna gelindiinde difzyonizmden esinlenen Bri
tanyal sosyal antropologlar, ou "survey" zellii tayan bir dizi alan
arahrmasn gerekletirmeye koyulacaklardr. Bylelikle 1898-99' da Al
fred C. Haddon, W. H. R. Rivers, C. G. Seligman ve C. S. Myers Torres Bo
az'nda bir keif gezisi gerekletirir; 1901-2'de Rivers Hindistan' da To
da'lar zerine bir alma yrtr; 1904' de Seligman Melanezya alma
sn gerekletirir; Haddon ve Rivers tarafndan Andaman adalarna gn
derilen Radcliffe-Brown alan arahrnasn 1906-1908 arasnda tamamlar;
Rivers 1907'de Melanezya topluluklarn inceler; 1907-1908'de Seligman
Veddalar zerine alr. Bunu Sudan almas izlerken Rivers da bu kez
Pasifik Toda'lann incelemeye koyulur {Kuper, 1983: 5-6).
Malinowski'nin Gney Pasifik almas, Radcliffe-Brown istisna
olmak zere "survey" nitelii tayan bu keif gezilerinin oundan, yer
li dili renmeyi ve dorudan gzlemin yan sra, yerli habercilerle gn
delik, uzun syleileri de kapsayan uzun bir aratrma sonucunu verme
siyle ayrt edilir. Argonauts of the Western Pacific'in nsznde Malinows
ki, etnografik arahrmarun temel koulunu yle sralamaktadr:
1 . Etnolog benzerlerinden {yurttalarndan} kopmal;
2. Olabildii kadar uzun bir sre, inceleyecei birimde yaamal;

4 Boas iin bkz. zbudun, afak ve Altuntek (2007)


bronislaw kaspar malinowski 599

3. Olabildii kadar yerlilere yakn olmal (Malinowski, 1966). Ve ni


hayet, Malinowski etnografisini tm adalarndan ayrarak kendi dne
mi asndan esiz klan bir vehe de, ona gre antropolojinin niha
i hedefinin, "yerlinin bak asn, onun yaama olan ilikisini yakala
mak, onun dnya grn anlamak" (1966) oluudur . . .
1914 Eyll'nde Yeni Gine'ye varan Malinowski, drt hafta bo
yunca Port Moresby'de douya gidecei gemiyi beklerken, Seligman'n
habercilerinden Ahuia Ova'yla alacakhr. Bu, onun yerli bir halkla ilk
temasyd. Malinowski bu ksa ikametinde Motu diliyle tanklk sala
d; bu bilgiden Mailular arasnda gerekletirdii ok daha kapsaml
alan aratrmasnda yararlanacakt. lk etnografik raporu, The Natives of
Mailu (1915) kendisi fazla nemsemese de, daha sonraki Trobriand at
malarnda yapaca kuramsal ve yntemsel katklan mjdelemektedir
ve kendisini nceleyen aratrmalardan ok farkldr (Murdock, 1943:
441 ).
Mailularla geirdii birka ayn sonunda ubat 1915'te Avustral
ya'ya dnen Malinowski, mali sknh ierisindedir. Bu darboaz Selig
man'n yardmyla ap Mays 1915'te yeniden Yeni Gine'ye dner. (Mel
boume' deki Commonwealth Dileri Brosu desteiyle). Sonunda, Yeni
Gine'nin kuzey dou kylanrun anda yer alan mercan takmadalan
nn sakinleri, Trobriandllarla almaya karar klmtr.

Trobriand adalannda, ara ara Avustralya'ya dnd iki yl akn


sre geirir: 1915-16 ve 1917-18. Bu aratrma klasik monografilerini ya
ynlamas sonucunu verecektir: The Argonauts of the Western Pacific ("Bat
Pasifik Argonautlar", 1922); Crime and Custom in Savage Society ("Vahi
Toplumda Su ve Adet", 1926); The Sexual Life of Savages in Northwestern
Melanesia ("Kuzeybah Melanezya'da Vahilerin Cinsel Yaam"S, 1929) ve
Coral Gardens and Their Magic ("Mercan Baheleri ve Bys", 1935).
Alandan Avustralya'ya dndkten sonra (Ekim 1918) bir sre Mel
boume'de yaad, 6 Mart 1919'da Melboume niversitesi Kimya profes
r Sir David Orme Masson'un kz Elsie Rosaline Masson ile, kaynpede
rinin pek onaylamadn kzndan rendiimiz [Wayne (Malinowska),
1988] bir evlilik yaph. Avrupa'ya dn yolunda tberkloz tehdidi ne
deniyle karsyla birlikte bir yl kadar Kanarya adalarnda Tenerife'de ka
lacak, Argonauts'un nszn burada kaleme alacakh (Nisan 1921) (Firth,

5 Bu kitap Trke'ye evrilmitir: bkz. Malinowsk.i (1992a).


6oo sekizinci blm

1968: 3-4). Malinowski iftinin bu evlilikten kzlan oldu: Jozefa, Wan


da ve Helena (Murdock, 1943: 442).
Ailesiyle birlikte 1921'de ngiltere'ye dnen Malinowski, 1921-
22' de LSE' de etnoloji okutmanl yaph ("Baz Ada Topluluklarnn Sos
yolojisi ve Ekonomisi"). 1923'de Sosyal Antropoloji okutmanlna atan
d: "Erken nanlar ve Toplumsal Farkllama"; "Avustralya Aborijinleri
nin Toplumsal rgtlenii", "lkel Halklarn Ekonomisi" balkl dersle
rin yan sra, Morris Ginsberg'le birlikte "lkel Zihniyet" zerine bir semi
ner dzenledi. 1927' de ise antropoloji profesr olarak atand. 1922' den
itibaren 20 yl srecek hocal srasnda birok renci yetitirecekti:
Evans-Pritchard, Firth, Fortes, Hogbin, Kaberry, Powdermaker, Richards,
Schapera vb . . . Firth (1968: 4) kendisine yakn hissettii rencilerini G
ney Tirollerde Oberbozen'deki villasnda arladn anlatmaktadr6 .
Malinowski Londra'da hocalk yaph sre ierisinde sk sk ktaya
geerek Cenevre, Viyana, Roma ve Oslo' da konferanslar verir, dier Av
rupa bakentlerini ziyaret eder. 1926' da Laura Spelman Rockfeller Memo
rial'n daveti zerine ABD'ye giderek bir dnem Kaliforniya niversite
si'nde ders verecektir. Bu vesileyle Arizona Pueblo Hopileri arasnda ksa
sreli bir alan almas gerekletirir (Firth, 1968: 4).
1931-32'de bir yllk izin alarak Fransa'run gneyinde Tamaris'te
yaar. 1933' de bir kez daha ABD' ye giderek Comell niversitesi'nde ders
verir. Mays 1 934'de Yeni Eitim Konferans'na kahlmak zere Gney Af
rika'ya gidip, Swazi, Bemba, Chagga, Masai, Kikuyu ve Maragoli halkla
r arasnda arahrmalar yapan rencilerini ziyaret edecektir.
Yeni Dnya'ya nc gidii ise, 10 yl boyunca omurilik hastal
eken eini 1935'de yitirdikten sonra, Londra niversitesi adna Har-

6 Bu rencilerin "dnyaya yaylarak" Britanya sosyal antropolojisinin ve Malinowski'ci "alan


aratrmas"nn kurumsallamasnda nemli katkda bulunduu bilinir. Malinowski'nin
(1992a: 17) Vahilerin Cinsel Yaam na yazd "Giri"te onlara ynelttii teekkr, ayn za
'

manda bize Malinowski'ci "misyon"un dinamizmi hakknda bir fikir vermektedir: "Son yl
larda London School of Economics'te aratrma ve inceleme yapan dostlanm, rencilerim ve
meslektalarm, dncelerimin netlemesinde ve malzememin ortaya konmasnda bana son
derece yardmc oldular, zellikle de aile yaamna, akrabalk rgtleniine ve evlilik yasala
rna ilikin konularda. Ne zaman bu kitabn daha zor, sosyolojik blmlerini dnsem, on
larn adlarn minnetle anacam: Mrs. Robert Aitken (Miss Barbara Freire - Fas), Dr. R. W
Firth (imdi Salamon Adalarnda), Mr. E. E. Evans-Pritchard (u anda Azandelerin yannda);
Miss Camilla Wedgwood (u anda Avustralya'da), Dr. Gordon Brown (u anda Tangani
ka' da), Dr. Hortense Powdermaker (u anda Papua yolunda), Mr. 1. Schapera (yaknlarda G
ney Afrika'dayd), Mr. T. J. A. Yates (ksa sre nce Msr'dayd), Miss Audrey Richards (u
anda Orta Afrika yolunda)."
bronislaw kaspar malinowski 6o1

vard'n 300. Yl kutlamalarna kahlmak amaoyladr. 1936'da Harvard


niversitesi, ona onursal doktora verir.
1938'de bir kez daha izinle ABD'ye gelecek ve 1942'deki lmne
dek burada kalacakhr. 1939-40' da Yale'de konuk profesr olarak hocalk
yapar. 6 Haziran 1940'ta ABD'li ressam Anna Valetta Swann ile evlenir.
1940-42' de Yale' deki grevine Honolulu Bishop Mzesi adna devam ede
cek, yaz tatillerini Oaxaca Zapotec'leri arasnda alan almas yrterek,
kyl pazarlama sistemlerini incelemekle geirecektir. 1942'de Yale' de s
rekli profesrle atanr, ancak il. Dnya Sava'nn sonunu gremeden,
Ekim 1942' de yaamn yitirir.
Malinowski, il. Dnya Sava ncesinde Britanya yurttalna ge
mitir. rencisi Firth (1968: 13) bu savaa kar tutumunun uzaktan ve
ailesine ilikin kayglarn dnda kaytszca izledii ilk savatakinden ok
farkl olduunu kaydeder: Dnya savann uygarln temel deerlerini
tahrip ettii fikrini srdrmekle birlikte, totalitaryanizmi daha lmcl
ve dolaymsz bir tehlike olarak grmektedir. Sava sresince Nazi rejimi
ne kesin ve ak bir muhalefet sergiler, kitaplar Almanya'da yasaklana
cakhr. lm ncesinde ABD' de Polonya Sanat ve Bilim Enstits ba
kanln stlenmitir. Milliyeti duygulara yabana olmakla birlikte, ei,
Polonya'nn igali srasnda ok zldn kaydetmektedir.

III. Malinowski Antropolojsi


"Malinowski Antropolojisi" terimi, onun antropoloji serveninin iki d
nemine denk den iki farkl yaklama gnderme yapmaktadr:
l. zellikle Trobriand monografilerinde gzlemlenen, alan arahr
mas yntemi, rtk kuramsal varsaymlar ve etnografik slup;
2. Ge yaptlarnda, zellikle de lmnden sonra yaynlanan To
wards a Scietific Theory of Culture (Bilimsel Bir Kltr Kuramna
Doru' - 1944) dile getirilen kltr ve kltrel evrenseller kura
m (Barnard, 2001: 66).
ncelikle Malinowski'nin Trobriandllar zerine monografilerini
ele alalm. Burada hemen vurgulanmas gereken, Malinowski'nin btn
sel "Trobriand kltr" zerine hibir kitap ya da makale kaleme alm
olmaydr. Bunun nedenini, alandan yeni dnen rencisi Firth'e 1929

7 Bu kitap Trke'ye evrilmitir. Bkz. Malinowski (1992b).


6o2 sekizinci blm

tarihli mektubunda yle aklayacakbr (Kuper, 1983: 24): "(kt giden


salk koullarnn yan sra) almama baladmda, imdilerde 'ilev
sel' dediimiz kuramsal bak asn sunmak, acildi ve bunu ancak, al
mamn geni bir kuramsal arkaplan zerine yerletirilmi kimi paralar
n sunarak yapabilirdim."
Dolaysyla Trobriand monografileri, her biri bir tema [mbadele
evrimi (kula), aile yaam ve cinsellik, hukuk ve yasa, bahecilik, din ve
by . . ] zerine younlam canl betimlemeler grnmndedir. im
.

di bu monografilere biraz daha yakndan bakalm . . .

Trobriandllarn "Kula"s
Trobriand monografilerinden ilki, Argonauts of the Western Pacific,
antropolojik kuram tarihilerinin ounca antropoloji literatrnn ba
yapt saylmaktadr. (rnein Deliege, 2006: 156). Malinowski (1966) ki
tabna konu, yntem ve erim zerine bir girile balayp, Trobriand co
rafyas ve adalara geliini betimler. Ama kitabn zgn konusu, blgede
ok sayda adada yaayan ok sayda Papua-Melanezyal kabileyi kapsa
yan ve kapal devre oluturan son derece geni ve karmak bir kurum,
bir eit ayinsel ticaret ya da bir "armaan ve-kar armaan sistemi"
(Malinowski, 1920: 100) olan kula'dr. Malinowski Argonauts'da Papua
Melanezyallarn kula srecini, sefere katlacak kanolarn imal edilmesi,
seferin baarl, kula'nn verimli gemesini salamak zere bavurulan
byleri de dahil ederek canl bir dille betimlemektedir. Salt iktisadi bir
faaliyet olarak tanmlanmas mmkn olmayan kula, kamusal trenleri,
gelikin bysel ayinleri kapsayan bir mbadele rntsdr; ierdii
ilemlerin her bir aynnbs bir dizi kural ve geleneksel konvansiyonlarla
saptanmbr. Malinowski bizzat yerlilerin de kula'nn sradan takas i
lemlerinden (gimwali) farkl olduunun bilincinde olduklarn vurgula
maktadr. Kula'nn anafikri, kimsenin belirli bir srenin tesinde elde tu
tamayaca mbadele mallarnn, belirli bir usul uyarnca mbadeleye
sokulmasdr. Bu mallar, beyaz deniz kavklanndan (Conus millepuncta
tus) bileklikler, yani mwali ile, krmz kavklardan kolyeler, yani soula
va'dr. Bu eyalar gndelik tak olarak kullanlmadklar gibi, taraflarca
uzun sre elde tutulamamakta ve birbirleriyle dei-toku edilmektedir
ler. te yandan, taraflar bu nesneleri bulundurduk.lan srece sergilemek
te ve bol bol vg toplamaktadr; nk bunlar birer vaygua, yani prestij
nesnesidir.
bronislaw kaspar malinowski 6o3

Kula'nn her zaman geerli birka ilkesi bulunmaktadr:


Mwali ve soulava her zaman ters ynde (kolyeler/ soulava saat
ynnde, bileklikler/ mwali ise saatin ters ynnde) hareket et
mekte ve bu nesneler sadece birbirleriyle mbadele edilmekte
dir.
Kula'ya herkes kahlamaz. Kahlabilmek iin kula bysne er
ginlenrni olmak ve vaygua'lara sahip olmak gerekmektedir. Bu
bilgi ve mallar babayanl olarak kalblmaktadr. stisnalar dn
da kadnlar bu ilemlerin dndadr.
Kula kahlmclar birbirlerini karayta'u (ortak) olarak nitelemek
tedir; ortaklklar mr boyu srer ve ortaklar birbirlerine kar
lkl ykmllklerle baldrlar: ticaret, koruma, konuksever
lik ve yardmlama . . .
Sahip olunan ortak says kiinin prestijiyle ilgilidir. Yal bir e
fin her ynde yzlerce orta olabilirken, sradan bir gen bir
avu ortaa sahip olabilir. Bir kydeki btn erkekler kulaya
katlmad gibi, baz kyler btnyle sistemin dnda kalabil
mektedir.
Ortaklar iki tiptir: bilezik verip kolye alanlar ve kolye verip bi
lezik alanlar.
Nesneler 2 ila 10 yl arasnda devreyi tamamlar.
Kula' da dolamda olan vaygua'lardan bazlar ok hretlidir ve ki
iler ona sahip olmak iin birbiriyle rekabet etmektedir: karayta'u'lar elde
bu tip vaygua'lardan birini elde tutan ortaklarm balta, meyve, domuz vb.
armaanlarla ikna etmeye abalarlar.
Kula sistemi, kiinin yaygn bir alanda ortaklara (mttefikler) sahip
olmasn olanakl klmaktadr. Kii ne kadar ok mttefike sahipse o den
li gldr.
Malinowski (1920) Argonauts'a n hazrlk olarak kaleme ald bir
makalede de, Sinaketa'dan Dobu'ya ynelen bir kula seferini hikaye eder:
"u halde Kula, ncelikle Kula topluluu ya da bitiik topluluklar
ierisinde bir i ticaret, ikinci olarak da yllk nesne mbadelesinin birbir
lerinden denizle ayrlm iki topluluk arasnda gerekletii byk deni
zar seferlerden olumaktadr. lkinde nesnelerin bir kyden dierine,
hatta ky dahilinde kronik, sregen ak vardr. kincisindeyse ok say-
6o4 sekizinci blm

da deerli nesnenin, bir anda binin zerinde eyann tek bir devasa ilem
de mbadele edilmekte ya da daha dorusu ezamanl olarak ok sayda
ilem gereklemektedir."
yk, btn bir kabileyi ilgilendiren bir ilem olarak kanonun ima
li ile balar. mal ve tahtaclk ilerinde bir uzman ya da uzmanlarn bir di
zi bysel ilemi gerekletirmesi gerekmektedir: by her iki i iin de
vazgeilmez saylr. By edimleri orman ruhunu devrilecek aatan
karmay, kanoya istikrar, srat ve ans aktarmay, dorudan sihir ya da
bir tabunun inenmesi sonucu kanoya bulam olabilecek ktcl etki
leri gidermeyi hedefler. By her zaman teknik ilemlerle i iedir ve bu,
yerlinin akl iin grevin baaryla tamamlanmas iin mutlak bir ekilde
vazgeilmezdir. Kano imalat her zaman ortaklaa almayla gerekleti
rilmektedir; kano sahibi alanlara vaygu'a armaanlarla ve yiyecek da
tarak deme yapar; almay uzman byc-imalat ynetir.
Kano imalat srecini kanolarn suya indirili treni izlemektedir.
Malinowski (1920: 102), bu treni de uzun uzadya betimler.
Kula, ilk elde mbadele mallarnn (bu arada kula bileklik ve kolye
lerinin) edinilmesini hedefleyen ve yakn kylerle yaplan ticaret ile ba
lamaktadr. Her bir kano sahibi yola kmadan nce, zellikle cinsel iliki
ler konusunda bir dizi kah tabuya tabi olacaktr. Yan sra bu ilemlere b
y de elik eder. Hazrlanan byler Dobularn yreklerini yumuatp
onlar eli ak davranmaya yneltmeyi hedeflemektedir. Ancak ayn za
manda mitolojik gndermelerle doludurlar.
Ritler sona erdikten sonra ortaklar sefere hazrdrlar. Erkekler sefer
deyken baka kylerden erkekler iin ky tabu saylmaktadr.
Filo gneye doru yol alr. Yolculuun ilk evresi ksadr; on mil ka
dar tedeki bir kumsala kp trensel yiyecek datm gerekletirilir: bu
datm, kano ekibini, kano sahiplerine kar kt hava koullarnda dahi
yola devam etme ykmllyle ykleyecektir.
Ertesi yl kt by etkilerini yok etmek zere bir by riteli da
ha gerekletirilir.
Bu kez giriilen, tehlikeli bir seferdir. Kuzeybat rzgarlar sefer
mevsiminde deikenlik gsterir. Bunlara mitolojik korkular da eklen
mektedir: kanolara srayp paralayan canl talar (Malinowski, 1920:
103 ), ancak kk bir ocuun kurban edilmesiyle yatan dev ahtapotlar,
bronislaw kaspar malinowski 6o5

uan cadlar vb. Ve her bir mitolojik unsurun etkilerini snrlamak iin bir
by mevcuttur.
Nihayet filo hedefine vardnda Dobuallar onlar ellerinde soula
valarla karlar. Deniz kabuklar frlr ve kolyeler trensel bir tarzda
konuklara armaan edilir. Ardndan her konuk ortann evinde kabul
edilir burada kendisine yiyecek sunulur. Kendileri de Dobuallara baz
ufak tefek pari' ler (ziyareti armaanlar) sunarlar. Birka gn orada kalr
lar ve ziyaretilere yeni soulava'lar verilir.
Kula ile birlikte, yan ticaret de sregitmektedir ve ziyaretiler, baz
larn kylerinde elde etmeleri imkansz yararl mallar da (hintkam, el
yaf, kemerler, deve kuu tyleri, obsidyen, kzl kil, vb.) edinirler. Bu yan
ticaret, kiinin ortaklaryla armaanlar ve kar-armaanlar araclyla,
dierleriyle ise takas (gimwali) yoluyla yrtlr, baz nesneler (rn. Sina
ketallarn Sanaroa lagnnden ok sayda tabu eliinde ve by yar
dmclyla kardklar spondylus kavklar) ise dorudan salanr. Kalo
ma ad verilen kavklardan, dn yolunda Soulava kolyeleri imal edile
cektir.
Dobu' da ilemler tamamlandktan sonra, ziyaretilere yolluk arma
anlar (talo'i) sunulur, lagnde spondylus avlarlar, Amphlett'lerle anak
mlek ticareti yaparlar; evlerine dnerken yol boyu uradk.lan her yer
de ek Kula armaanlar ve talo'ler alrlar.
Bir yl kadar sonra Dobuallar Sinaketa'ya doru bir sefer dzenle
yecek ve ayinsel ticaret ayn tren ve byler eliinde tekrarlanacaktr.
Bu yolculukta nceden verdikleri kolyeler karlnda ve bir sonraki Ku
la' da geri demek zere bileklikler edinirler.
Kula, bylece eitli ada topluluklarn birbirine balayan ve byk
miktarda vaygu'a ile dier yan ticaret rnlerini bir blgeden dierine ak
taran periyodik denizar seferlerdir.
Malinowski, bu ilgin kabilesel giriimlerin, yerlilerin amal, r
gtl abalarn servet, iyelik arzusu itimiyle gerekletii iin bir bakma
iktisadi olduunu sylemektedir. Ancak yazara gre deer ve mlkiyet
kavraylar bizimkinden farkl ve bu da iktisadi fikirlerini daha ayrntl
bir tahlile tabi tutma gereini ortaya koymaktadr.
Bu tahlili, Argonauts' da gerekletirmektedir ve tahlilinin zn,
yalnzca iktisadi antropolojinin deil, kapitalist-olmayan tm toplumsal
ilikilerin gdc prensibi olan karlkllk ilkesi oluturmaktadr: Ma-
6o6 sekizinci blm

linowski, yalnzca mbadelenin, her trl toplumsal yaamn temel ilke


si olduunu bulan ilk kii olmakla kalmaz, ayn zamanda mbadelenin
armaanda tezahr ettiini sezinleyen ilk kiidir de (Deliege, 2006: 158-
59 ).
Kula gerekte "karlkl" olmas gereken trensel bir armaandr;
ancak mbadele hibir zaman dolaymsz olarak gereklememektedir.
stelik karlk her zaman zgn armaana az-ok denk olsa da, tam bir
denklii salayacak bir l yoktur. Karln denk olmamas durumun
da ise, alc yaphrmdan yoksundur ve fkelenmekle yetinmek durumun
dadr. Ancak vericinin onuru sz konusu olduundan denklik kural en
der olarak bozulmaktadr.
ok eye sahip olmak, prestijin zorunlu unsurudur; gl olabil
mek iin ok eye sahip olmak gerekmektedir. Ama bu, ayn zamanda bi
riktirmeyi deil, vermeyi de gerektiriyor. "Tm bir kabile yaam, srekli
bir armaan ve kar-armaan akyla kat edilmekte" (Malinowski,
1966).
Kula ayn zamanda her toplumdaki, armaan mbadelesi araal
yla toplumsal balar oluturma eilimini yanstmaktadr. Dolaysyla
toplumsal grup, Durkheim'n inand gibi gizemli bir birlik duygusuyla
deil, bireyin bakalarna verdiine denk bir karlk alacana ilikin
inancyla btnleir.
Dolaysyla, yukarda da iaret ettiimiz gibi kula, salt ticari bir i
lemden ibaret deildir. Byk lde onur ve gvene dayal, sonsuza dek
tekrar edilen bir mbadeledir. Binlerce bireyin bir araya gelmesiyle, sabit
kurallar uyarnca ilemektedir (Deliege, 2006: 159).
Marcel Mauss Essai sur le don'da, Malinowski'nin bu verilerini ele
alp, potlach gibi kurumlara uygulambr. "Hakl olarak iktisadi antropo
lojinin temel yapt kabul edilen Essai sur le don'un nemini azmsamaks
zn, Mauss'un Malinowski'nin gruna kard ilkeleri sistemletir
mekten baka bir ey yapmadn ve bunun da onun tahlillerinin kalite
sini ortaya koyduunu syleyerek Malinowski'nin hakkru yememek ge
rek" (Deliege, 2006: 160).

Trobriand Bahecilii: Mercan Baheleri


Bahecilik ya da kk lekli tarm (horticulture), balklkla bir
likte Trobriand yerlilerinin asli geim kaynan oluturmaktadr ve tpk
bronislaw kaspar malinowski 6o7

kula gibi bahecilik de bir dizi ayinsel kurala tabi, karlkl ykmllk
ler uyarnca yrtlen bir faaliyettir.
Bahecilik, topra eelemede kullanlan ucu sivriltilmi bir sopa
dan ibaret son derece yaln bir teknolojiyle ve her aamada karmak bir
by sistemi araclyla, efin (Guya'u) gzetimi alhnda yaplmakta (Ma
linowski, 1921 ), adallar birbirine balayan karlkl ykmllkler (ar
maan takas) sistemi, bu bolluk topraklarnda herkesin her rnden ya
rarlanmasn salamaktadr. yi rn alnan yllarda baheciler hemen ba
lklara armaan gndermekte ve karln balk olarak almaktadr. Her
erkein her kyde ortaklar vardr. Bir efin, rnein igcne ihtiyac ol
duunda, ie yiyecek datarak balar. Ne ki, genelde bir nesnenin dei
im deeri sabit deildir; bu deer ortan onu elde etme arzusu (talep),
corafi konum (kk, ahap bir tabak Kiriwina'da sekiz hindistan cevi
zi ederken, baka bir blgede 4-6 hindistan cevizi edebilmekte) ve deii
me giren kiinin sosyal stats (bir ef sradan bir insana gre daha d
k karlk vermekte) dahil bir dizi etkene bal gzkmektedir.
Trobriand baheciliinde bir erkek her zaman kz kardeinin ailesi
iin almaktadr: yetitirdii en iyi rnleri (bir eit tatl patates olan
yam ile taro) onlara ayrmakla ykmldr. Malinowski sistemin zorunlu
olarak eitliki olmadn vurgulamaktadr; rnein, birden fazla kadn
la evlenebilen efe yaplan demeler daha fazla olacaktr. Bylelikle bir er
kek ortalama rnnn yarsn kz kardelerinin ailelerine datmakta
dr. Bu armaan dalm trensel bir gsteri havasna brnr: rnler
renkli giysiler iinde, yzleri boyal tayclar tarafndan teslim edilmek
tedir yerlerine.
Hortikltrel retim ayn zamanda toplumsal balan glendirme
aracdr: hasat birka paya ayrlr ve hak sahiplerine teslim edilmeden
komularn takdirine sunulur. "Sergi" birka gn boyunca srebilmekte
dir. Kimi zaman kyler arasndaki dmanlk, hangisinin rnlerinin da
ha bol ve kaliteli olduuna ilikin bir rekabet sava halinde patlak verir.
Trobriand hortikltr ylesine dzenlenmitir ki, herkes bir ba
kas iin alr. En iyi meyveler baka bir kydeki, yzn belki de hi
grmedii ortaa ayrlr. Kiinin kendi rettiini tketmesi utan verici
bir eylem saylmaktadr.
Malinowski, Trobriand ekonomisini anlamak iin toplumsal ve aile
rgtlenmesini anlamak gerektiine iaret eder: yerleim baba / kocayerli
6o8 sekznc blm

(patrilocal/virilocal) olmakla, yani kadn kocasnn ailesi yanna tanmakla


birlikte, soy ana hathndan izlenmektedir; bylelikle kadn, kocasndan
ok, erkek kardeinin sorumluluu alhndadr. Kuku yok ki kadnn cin
selliine eriim hakk, kocaya aittir, ama ocuklar daynn ailesinden say
lr. Kz kardee ayrlan hasat pay, yani urigubu hasadn yaklak yars ka
dardr. Tek bir kz karde sz konusuysa, en byk aabey; birden fazla
kz karde olmas durumundaysa, kk erkek kardeler devreye gir
mektedir. Ergenlik yana gelen erkek ocuk, ana-baba konutunu terk
ederek ait olduu soyun, yani daysnn yanna yerleip onun iin alr.
Hasadn bir ksm, babasna sunulacakhr.
Bylelikle bir Trobrianil erkei, iki eilim arasnda skm durum
dadr: kalbi kendi yuvasna, gururu ve devleriyse kz kardeinin evine
yneltmektedir onu. zetle her Trobriandl, babayerli yerleim ile ana
yanl soy arasndaki sregen gerilim koullarnda srdrmektedir yaa
mn.
Yine de, sistemin herkes iin eit biimde iledii sylenemez; ge
nellikle okkarl olan efler (ve yalnzca onlar), ok sayda kaynbirader
den armaan almakta; bu nedenle de ok biriktirip ok harcayabilmekte
ve bylelikle de prestiji arthrabilmektedirler (Deliege, 2006: 161-163). Ma
linowski (1921: 8), tm hasattan Guya'u'ya den pay yzde 30 olarak he
saplar. Hem kaynbiraderlerinin "armaanlar"n alan hem de bir eit ha
ra tahsil eden Guya'u, rn evinin yaknndaki ambarda sergilemekte
dir - gerekte bir ambara sahip olma hakkna sahip tek birey, odur. ef, bu
rn genellikle bir kullanm deeri olmamakla birlikte, gzde prestij
nesneleri olan trensel gerelerle (geni azl ta baltalar, mwali ve soula
va) mbadele edebilmektedir; gerekte dolamdaki prestij nesnelerinin
yaklak % BO'i, Guya'u'nun elindedir. ef, bunlarn yan sra, blgedeki
domuz, Hindistan cevizi ve arek cevizinin de drtte n elinde tutmak
tadr.
Buna karlk, bu birikim, efin kiisel serveti olmaktansa, onun g
zetimi alhndaki kabile serveti niteliini tar: Kitlesel bayramlar olan Ka
yasa'lar dzenlemek, klanlar aras yiyecek deitokuunu gerektiren
lm ritelleri Sagali'nin masraflarn karlamak, kyler / kabileler aras
savalarda savalar beslemek, efin grevleri arasndadr (Malinowski,
1921 ).
bronislaw kaspar malinowski 6og

Akrabalk, cinsellik ve Oedipus kompleksi


Vahilerin Cinsel Yaam, "ilkel" bir kabilenin cinsel yaamna dair
antropoloji literatrnde bir ilki temsil etmektedir. Malinowski (1992a) bu
kitabnda, Trobriand'llarn (1920'li yllarn priten Avrupa's iin olduka
yadrgatc gelebilecek) cinsel yaamn hikaye eder. Trobriand yaamnn
en arpc ynlerinden biri, yetikinlerin, ocuklarn cinsel yaamn kst
lamadaki gnlszlkleridir. 5-6 yandaki ocuklar anne-babalarnn cin
sel ilikilerini gzleyebilmekte ve ak oyunlarn serbeste oynayabildik
leri ocuk takmlarna katlmaktadr. Yeniyetmelik anda delikanllar bu
kumatula'ya (genler evi) ekilir; bu evlerde kz arkadalarn arlayabilir
ler. Evlilik ncesi genlerde cinsel sadakat beklentisi yoktur - ne kzlar ne
de erkekler iin. Buna karlk, bir sre sonra kaha ilikilere yneli ba
gsterir; yine de evlenme olmad srece taraflar kaamaklar yapabil
mektedir. Trobriand'l iftler, evlilik ncesinde ayn yata paylamalarna
karn, ayn sofray paylaamamaktadrlar; bu, bir bakma evliliin elere
getirecei ykmllklerden azade olduklarnn gstergesidir.
Malinowski (1992a: 76) evliliin cinsel zgrl hi de genilet
medii, tersine byk lde kstlad, sevgililerin yasa zoru olmadan
da istedikleri srece birbirleriyle olabildii bir toplumda" evlilik bana
neden gerek duyulduunu sorgular ve bunun evliliin getirdii toplum
sal statyle ve zellikle erkeklerde, kansnn akrabalarndan alaca ar
maanlarn ekiciliiyle ilikisini kurar.
Trobriandllarda evlilik, o gne dek kzlarnn cinsel deneyimleri
karsnda kaytsz kalm kz tarafn, zellikle de kzn babasn (kah en
sest tabular nedeniyle anayanl erkek akrabalar, zellikle de erkek karde
ve day, kzn evlilii konusuna bulamamak zorunluluundadr) devreye
sokar. Damat aday kzn anne ve babasnn gzne girmek zorundadr.
Bunu da bir dizi karmak armaan alp verme sreciyle gerekletirir.
Trobriand evlilii, bir dizi ensest tabusu ve endogami kuralyla ev
rilidir. Ayn totem grubu ierisinde evlenme yasaktr. Buna karlk, evli
likte sosyal statlerin birbirine yakn olmas ile ayn politik alan ierisin
den (ayn blgenin yaklak on-oniki ky ierisinden) evlenme eilimi
vardr. Gevek, zgr evlilik ncesi uygulamalarna karn evli iftlerde
sadakat beklentisi kesindir. hanet; sava, intihar ya da cinayet gibi traje
dilere yol aabilmektedir.
Trobriand miras hukukWlda erkein mallan kz kardeinin ocuk
larna gemektedir. Yerleim, daha nce de vurguland zere, koca /ha-
610 sekizinc blm

bayerlidir. ocuklar anann grubuna aittir; yeniyetmelik yalan geldiin


de zellikle erkek ocuklar genellikle daylarnn yanna yerleirler. re
mede babann rol tannmamaktadr; cinsel iliki zevkli bir edimdir ama
gebe kalmakla ilikisizdir. Kadnn bedenine bebei bir ata ruhunun yer
letirdiine inanlmaktadr.
Vahilerin Cinsel Yaam ama daha ok da Sex and Repression in Sava
ge Society (Vahi Toplumda Cinsellik ve Basklama 1927) belki de Mali -

nowski'nin psikolojiye ilgisinin en ak bir tarzda sergilendii monografi


lerdir. Malinowski, Sex and Repression' da Oedipus kompleksini tarhmaya
aar. Trobriand adalarnda, bylelikle Freud'un Avrupa'da tehis ttii
anlamda Oedipus kompleksi bulunmamaktadr. Baba ile oul ayn soya
ait olmadndan, aralarnda eliki olmayacaktr. Tersine, ilikileri yakn
lk ve sevgiye dayaldr. Baba iyi bir oyun arkada, iyi bir bakadr ama
ailenin reisi deildir. ocuklarn zerinde yetke sahibi olan, mallarn on
lara miras brakan daydr. Dolaysyla, eliki potansiyeli tayan iliki de
day-yeen ilikisidir. Trobriandllar arasndaki en kah cinsel yasaklar da
erkek ve kz kardeler arasnda yrrlkte olanlardr. Ergen kz ve erkek
kardeler birbirlerinden kesinlikle ayrlr ve erkek, kz kardeinin cinsel
servenleri konusunda hibir ey bilmez.
Modem toplumlardaki biyolojik babann roln, bylelikle day
stlenmektedir. Kz kardei ve ocuklar zerinde yetke sahibidir.
Malinowski'ye gre Oedipus kompleksi anayanl bir toplumda i
lerlikte olmayacaktr; ama bu tip toplumlarda zgl bir kompleks vardr:
kz kardeiyle evlenip dayy ldrme arzusu. Deliege (2006: 168), ABD'li
antropolog Melfrod Spiro'nun bu gr eletirerek, Malinowski'nin Oe
dipus kompleksinin temellerini, yanl olarak ebeveynlik yetkesinde gr
dn, oysa kompleksin ocuk ile ebeveyni arasndaki cinsel rekabetten
kaynaklandn vurguladn aktarr.

Hukuk Var m? "lkel" Toplumlarda Su ve Adet


Burada zerinde ksaca duracamz son monografi ise, Malinows
ki'nin "ilkel mantk-ncesi zihniyet"&, "ilkel komnizm", "ilkellerde dav-

8 Fransz antropolog Lucien Levi-Bruhl (1857-1939)'n doay somut gereksinimlerini karla


yan kullanlabilir bir dnya olarak alglayan "prelojik (ilkel) insan" ile, formalize edilmi ku
ramsal sorunsalla_r balamnda alglayan "lojik (modem) insan" (H. Yavuz, "Uvi-Strauss,
'normal antropoloji' ve bir felsefi antropoloji zerine", Uvi-Sb'auss, Mit ve Anlam, lstanbul,
Alan Yaynclk 1986: 7) arasnda yapt aynma gnderme.
bronislaw kaspar malinowski 611

ran dzenleyici ilkelerin yokluu" ya da "adetlerine kr krne bal


ilkel" gibi, ann yaygn, ancak hatal bir dizi fikrini tartmak zere ka
leme ald lkel Toplumlarda Su ve Adertir.9
Malinowski (1968: 38), bu denemesinde "ilkellerin her trl mistik
karakterden yoksun, ne Tanr adna dayahlan ne de doast yapbnm
larla desteklenen" ama salt toplumsal ykmllkler oluturan bir dizi
zorunlu kural" a sahip olduunu vurgulamaktadr. "Bu kurallar, akln ve
deneyimin gsterdii pratik yararllklar nedeniyle izlenmekte" (s. 39),
"yaphnmlann psikolojik gdlerden deil, tanmlanm bir toplumsal
mekanizmadan almaktadr." (s. 41 )
Malinowski, "Su ve Adet" de, Durkheimc "grup ruhu" anlayna,
"ilkeller" in, cemaatin bireylerin zerindeki yasalarna krlemesine boyun
een, rflerinin tutsa, basit makineler olmadn srarla vurgular. "lkel
ne an bir 'kolektivist' ne de uzlamaz bir 'bireyci' dir; bpk herkes gibi,
ikisinin kanmru temsil eder." (s. 41)
Ve nihayet, "ilkel" hukukun gdc mekanizmasru, "karlkllk"
olarak tehis eder:

"( . . . ) Trobriand toplumunun tm yaps yasal stat ilkesine dayan


maktadr. Bununla efin cemaat zerindeki, kocann kan zerindeki ya da
ebeveynlerin ocuklar zerindeki haklarnn, keyfi ya da tek yanl olarak
deil, tanmlanm kaytllklara uygun olarak uygulandn ve kab bir
biimde karlkl olan hizmet dizileri halinde oluturulduunu kast edi
yorum" (Malinowski, 1968: 35).
Ve:
"Kabile yaamnn tm evrelerini yneten 'sivil' yasalar, pozitif ya
salar dolaysyla bir tarafa haklar, dier tarafa da devler olarak gr
len ve toplumun yapsna ikin zgl bir karlkllk ve alenilik mekaniz
mas araclyla yrtlen buyurucu ykmllkler btnnden olu
maktadr" (Malinowski, 1968: 45).

9 Fransa' da Moeurs el coutumes des Mtlanesiens (Melanezyallann rf ve Adetleri) adyla yayn


lanan (1933) ve denemeyi [1. "Le erime et la coutume dans !es socit& primitives" (lkel
toplumlarda su ve iidet); 2. "Le mythe dans la psychologie primitive" (ilkel psikolojide mi
tos); 3. "La chasse aux esprits dans les mers du sud" (Gney denizlerinde ruh kovalama)) ie
ren kitap, ayn lkede, Payot Yaynlan tarafndan 1968'de, bu kez Trois essais sur la vie sociale
des primitifs (lkellerin toplumsal yaam zerine il deneme) balyla bir kez daha yayn
land.
612 sekizinci blm

Aslna baklrsa, bu son tutumu, Malinowski'nin Trobriand monog


rafileri boyunca vurgulad ya da ima ettii kimi fikirleri zetler gibidir.
Sralamak gerekirse bunlar;
1 . Toplumsal yaam birbirini ve toplumun btnn destekleyecek tarzda
ileyen bir dizi kurumdan oluur. Bu, Malinowski'nin bata Radcliffe-Brown
olmak zere tm ilevsekiler ve yapsal-ilevsekilerle paylah gr
tr.
2. Ancak birey, toplumsal kural ve kurumlarn kr tutsag degildir. O, ya
amn karar ve tercihleriyle ynlendiren bir aktrdr. "lkel" toplumlarda in
san faaliyetleri adetler evresinde tutunum gstermekle birlikte, bireyler,
yapabildikleri lde kurallar kendi karlar dorultusunda maniple
etmektedir. Aratrc, gerekte "ne" yapldn kavrayp bunu ger
ek/ uygun balam iine yerletirebilirse, "vahi"nin en az bizim kadar
makul olduunu kavrayacakbr. Makul bir insan olarak olaslklar kendi
yararna maniple etmektedir.
3. " lkel" en az "biz"ler kadar aklcdr. Malinowski, Levy-Bruhl'n
"prelojik/ lojik insan" ayrmna kar karken, "ilkeller"in yaamlarn
doast inanlarn tutsa olarak deil, akla teknisyenler olarak rgt
lediklerine dikkat eker. "Tm grlerinin temelinde, bireyin, akl zeri
ne temellenen zgr seim yetisiyle donanm bir kiilik olduu fikri yat
maktadr. Malinowski'nin kariyerinin balarnda 'vahi', genelde rasyo
nel-alb bir insan olarak grlmekteydi. Bu gre iddetle kar karak,
ilkelin olguyla kurguyu, Mill'in geerli bulabilecei ltlere bavurarak
ayrt ettiini savunmutur. Kendi yaph rasyonel-metafizik ayrmnn
yerli iin de geerli olduunu ne srer" (Leach, 1968: 127-128).
Bu fikirleri zellikle "by, bilim ve din" zerine mlahazalarnda
gelitirmektedir. Bu dnce sistemleri, Malinowski'ye (1964) gre evrim
sel bir dizilim ierisinde serimlenmez, ezamanl ama farkl kayglara ya
nt verecek tarzda ilerlik gsterirler. [Malinowski'nin daha ok "teknik"
anlamnda kulland, bkz. (Nadel, 1968: 168)) bilim, gndelik yaamlar
n, geimlerini srdrmede vazgeilmezdir; kano yapm, konut inaab,
bahe tarm, toplum yaamn yneten kurallar . . . bunlarn her biri, gi
zemli bir kkene dayanmayan bilgilerle yaama geirilir. Buna karlk in
san bilgi ve gcnn yetersiz kald yerde by devreye girer: rnein
risksiz lagn balklna pek az by ilemi elik ederken, ak deniz ba
lkl her zaman karmak bysel ayinleri izlemektedir. Din ise, grup
tutunumunu glendirmekle, merkezka gleri ntralize etmekle ama
bronislaw kaspar malinowski 613

bu "toplumsal" ilevlerinin yam sra, bireye cesaret vermekle, zgveni


ni glendirmekle, her trl yararl zihinsel tutumu desteklemekle dier
zihinsel ilevlerden ayrt edilmektedir.
4. Yerlilerin makul, aklc rntlere sahip olmas, onlarn "Bat-merkez
ci" bir bak asyla ierisinde ele alnp anlalabilecei anlamna gelmez. An
tropologun abas, "yerli bak as"n (Paluch, 1981 : 282) yakalamaya,
onu, kendi kltrel erevesi dahilinde temsil etmek, onun dn tar
;n kendi terimleriyle anlamaya ynelik olmaldr. Bylelikle, antropo
log, yerlinin kltryle kendininki arasnda bir eit "tercmanlk" (tra
duttore-traditore) grevini stlenmektedir: "( . . . ) Bu noktada yabanc bir
kltr renmek, yabanc bir dili renmek gibidir: nce sadece uyum
salama ve kaba eviri, sonra ilk dilin dnyasndan tam bir kopu ve ye
niye gerekten egemen olma . . . " (1992a: 15). Daha sonra Evans-Pritc
hard'n devralp gelitirecei bir dnce hath . . .
Dolaysyla, rnein Bah-merkezci "Oedipus kompleksi" kavram,
anayanl /babayerli Trobriandllar asndan anlamszlaacakhr. Mali
nowski benzer ekilde, yerlilerin karmak hak ve ykmllkler dizisini
ieren eitli mlkiyet mekanizmalarn betimledii her yerde, "ilkel ko
mnizm" trnden kestirme toptanclklara kar uyarmaktadr (Batl)
okuru (Malinowski, 1921, 1966, 1968).
"Bu tr genelletirmeden daha yanl birey olamaz. Bu insanlar
arasnda her bireyin haklarn net ve aka birbirinden ayran bir ayrm ve
tanm vardr: bunun mlkiyete verdii niteliin komnizmle hibir ilgisi
yoktur. Melanezya' da karmak ve kark bir mlkiyet sistemi var; ama
bunun 'sosyalizm' ya da 'komnizm' ile bir balanhsubulunmuyor. Mela
nezya'daki mlkiyet dzeni, modem anonim bir toplumunkindenlO hi de
daha ok komnist deil. Gnmz ekonomik koullarndan ya da mo
dem politik tartmalardan alnan 'komnizm', 'sosyalizm', 'anonim top
luluk' (irket - y.n.) gibi terimlerde dile gelen tm toplum tanmlar genel
de yanl anlalmalardan baka bir ie yaramaz" (Malinowski 1992b: 20).
5. Ve nihayet, Malinowski'nin monografilerinde, toplumu, sosyal bilimci
nin snflandrarak her birinin ilevlerini tespit etmeyi stlenecei bir kurumlar
yn olarak ele alan "bilimsici" bir yaklamdansa, bireysel ykler, anekdotlar,
gndelik yaamn aktaliteleriyle bezenmi, sanatsal bir slup egemendir:

10 "irket" olarak anlalmal.


614 sekizinci blm

"Radcliffe-Brown'n Andaman Islanders' Malinowski'nin Argona


uts'uyla ayn yl, 1922'de yaynland. Her iki yazar da ilevsel bir bak
asn savunmaktayd -toplum ve kltrn karakteristiklerinin senkro
nik karlkl balantllna yakn dikkat- yine de iki kitap birbirinden
aka ok farklyd. Malinowski'nin daha iyi bir alan aratrcs olduu,
dolaysyla da eserinin daha somut olduu ne srlebilir. Ancak Mali
nowski'nin eserinde Radcliffe-Brown'nkinden daha ok 'olgu' olduu,
kukuludur. Kiinin karsna kan, daha ok, iki kkl biimde farkl
sergileme tarzdr. Radcliffe-Brown'nki daha ngrlebilir: davrann
-tren, mitos, akrabalk, toplumsal rgtlenme vb.- eitli dzlemlerini
yneten kurallarn, birinin dierini nasl glendirdiine dair gzlemler
le birlikte, olduka soyut bir serinlemesi. Malinowski ise Argonauts' da
sonradan karakteristik anlat slubu olacak eyi deniyordu: Bir kuru
mun yaam evrimlerine, kendine gvenli ve her yerde hazr anlatc ve
etnologun nderliinde sk sk anekdotlar ya da sosyolojik kenar notlar
iin mola veren, srekli bir tarzda bireysel yerlilerin deneyimine yasla
nan, zengin bir biimde betimlenen bir manzara ierisine yerlemi bir
gezi.
Sexual Life of the Savages in North-Western Melanesia (1929) Trobriand
ya evrimini doum, ergenlik, evlilik ve lm srelerinde izlemekte.
Coral Gardens and Their Magic (1935) ise, ayn eyi yllk tarm evrimi ko
nusunda yapar. Eserlere sosyolojik yasalardansa formel ama son derece
somut bir anlat hkmeder.
Radcliffe-Brown, -hem yazarn hem de yerlinin- bireyselliinin top
lumun ileyen kurallar ardnda eridii kaytsz bir tarafszlk auras yara
tan bir sergileme slubu semitir. Malinowski ise, incelememiz gereken
tarzlarda ve nedenlerden dolay, tmyle farkl bir strateji benimser. ( . . . )
Onun bilimi bir sanatt ve onun destek ve onayyla, eserine bir sanat ese
ri olarak yaklaabiliriz" (Payne, 1981: 420-21).

iV. Alan almas Teknikleri


Malinowski Trobriand almalarnda Rivers' dan devrald soyaac ka
yt tekniinin yansra, kendi gelitirdii aratrma tekniklerini de kullan
mtr. Bylelikle veri tipini ayrt etmektedir:
1 . Somut delillerle istatistiki olarak belgelenecek kurum ve adetle
rin zetlenmesi: belirli bir faaliyet tryle balantl adetler dizinini girdi-
bronislaw kaspar malinowsk 61 5

i zet izelgelerdir. Bir izelgede faaliyetin eitli unsurlar sralanarak


eitli ynleri arasndaki balantlara iaret edilmekteydi. Bu izelgelerin
bilgi kayna haberciler ve dorudan gzlemdi.
2. Toplumsal eylemin aktalitelerinin kaydedilmesi: bylelikle zel
bir etnografik gnlk oluturmaktayd.
3. Etnografik nermeler, karakteristik anlablar, tipik deyiler, folk
lor konular ve by formllerini de yerli zihniyetine ayna tutan kaytlar
olarak ayrca kaydetmekteydi (Kuper, 1983: 15-16).
Bu kayt trleri, Malinowski'nin epistemolojisinin dzlemine
denk dmektedir: Kiilerin yaptk.lan, yapbklanna ilikin syledikleri ve
dndkleri ya da bir baka deyile, aktalite / eylem, norm ve deerler.
nsanlarn yaptklarna ilikin syledikleri, gerekte yaphklar ve yapma
lar gerekenlere ilikin dndkleri arasnda genellikle farkllk vardr.
Aratrc hibir zaman kurallara ya da anlatann aktardklarna bel ba
lamamaldr: insanlar genellikle sylediklerinden farkl davranrlar. "Bu
kukusuz Malinowski'nin alan deneyiminden karsad, almasnn
alamet-i farikasdr. Adetler, faaliyetler evresinde tutunum gsterirler
ama bireyler yapabildikleri lde kurallar kendi lehlerine maniple
eder. Ve nihayet, kural ve eylemin anlalmas, kltre zg dnce tar
z balamna yerletirilmeli; nk etnografyann nihai hedefi, yerlinin
bak asn, yaama olan ilikisini yakalamak, onun kendi dnyasna ili
kin kendi grn kavramaktr" (Kuper, 1983: 16).
Leach (1968: 120) buna dayanarak Malinowski'nin alan almalar
na katksnn iki ynl olduunu vurgular: haberciye snrl bavuru (an
cak zaten bildiklerini desteklemek amaayla) ve alan aratrmaasnn (i
levsel yaklama ikin olan) gzlemi altndaki toplam veri alannn bir e
kilde tutunumlu ve anlaml olmas gerektiine ilikin kuramsal varsaym.
Hi kukusuz ki tm bunlar, verilerin rastgele deil, ikin bir kuramsal
yneli erevesinde toplanmas gerektii ynndeki, Malinowski'nin
daha nce iaret ettiimiz dorultusu erevesinde gelitirilmekteydi11.

11 Bu yaklam, yukarda deinildii zere Malinowski'yi kuramsal atalan Mach ve Avenarius


neo-pozitivizminden ayrarak neo-Kant bir ereveye yaklahran yneliinin bir delili sa
yld gibi, difzyonist grlerin etkisiyle kltrleri rastgele bir araya gelmi zelliklerin
(trails) oluturduu bir "para bohas" olarak betimleyen (Franz Boas esinli) Amerikan kl
trel antropolojisine ynelttii eletirilerin de arkaplarun oluturmaktadr (Bkz. Richards,
1968: 20).
616 sekizinci blm

Bir baka deyile Malinowski, lmnden sonra yaynlanm Towards a


Scientific Theory of Culture'dan ok nce, daha alandayken, monografile
rinde ancak dank bir ekilde deindii bir "Kltr Kuram"na sahipti
ve veri toplama iini, bu kuram dorultusunda gerekletirmekteydi. Pe
ki, bu nasl bir kuramd?

V. Malinowski'nin Kltr Kuram


Malinowski'nin "Kltr Kuram" pek ok izleyicisi tarafndan dahi, et
nografyasndan daha snk, ikincil, yarabalktan uzak, kerameti kendin
den menkul hakikatlerin sralanmas, biyolojik indirgemeci, vb. olarak ni
telenmi, ona kaha deerini verenin kuramsal erevesinden ok, etnog
rafik monografilerindeki aktr-merkezli yaklam olduu vurgulanm
br. [rnein Leach (1968); Delige (2006)] . En zl biimiyle lmnden
sonra yaynlanan 944) Towards a Scientific Theory of Culture' da serimle
nen bu grleri, dilerseniz bir baka makalesinden "The Group and the
Individual in Functional Analysis" den (Malinowski, 1939a) zetleyerek
izleyelim:12
Malinowski, ilevsel yaklamn, kltrel grngler btnln
hem insan hem de toplum analizinin zorunlu arkaplan olarak ele ald
n vurgulamaktadr makalesinde.
levselcilik, ona gre dier sosyolojik kuramlardan bireyi kavray
ve tanmlaynda aynmaktadr.13 levselci yalnzca zihinsel srelerin
duygusal ve entelektel yanlarn ele almakla kalmaz, ayn zamanda ek
siksiz biyolojik gerekliinde insann kltrel analize dahil edilmesi ge
rektiini ne srer. Bylece kltre ynelik btnc bir kavray, beden
sel gereksinimleri, evresel etkileri ve bunlara kltrel tepkileri ele almak
durumundadr.
"Alan arabrcs insanlarn doal ve yapay, evresel bir ortamda
etkiyiini, ondan etkilenii ve birbirleriyle ibirlii iinde onu dnt
rlerini gzlemler. Kadnlarla erkeklerin karlkl ilikilerinde ekim

12 "The Group and the lndividual in Functional Analysis" Bronislaw Malinowski The American
/ourna/ of Sociology, Yol. 44, No. 6 (Mays 1939), ss. 938-964
URL: http //wwwjstororg stable/2769422
13 Radcliffe-Brown'u Fransz Sosyolojik okulun grlerini srdrmek ve bireyi ihmal, biyolo
jiyi gz ard etmekle eletirmekte (Malinowski, 1939: 939).
bronislaw kaspar malinowski 617

ve itim duygularyla, ibirlii grev ve ayrcalklar, elde edilen yararlar


ve yaplan fedakarlklarla nasl gdlendiini inceler. Bir grubun rgt
leniini oluturan gze grnmeyen toplumsal balar a, her bir bire
yin farkllam olarak tabi olduu ve bir grubu bir btn halinde bir
letiren berat ve kodlardan -teknolojik, yasal, rfi, ahlaksal- oluur ve
onlarla tanmlanr. Btn kurallar ve btn kabilesel gelenekler szck
ler halindeki ifadeler -yani simgeler- olduundan, toplumsal rgtlen
menin anlalmas, simgecilik ve dilin tahlilini gerektirir. Ampirik a
dan alan aratrmacs, davranlar gzlemleme ve maddi kltr ince
lemenin yan sra, metinler, nermeler ve grleri derlemelidir" (s.
940).
u halde: 1. Birey, biyolojik bir gereklik olarak ele alnmal; 2. Fi
ziksel dnya, hem doal ortam hem de insann rettii aletler ve mallar
olarak gz nnde bulundurulmal; 3. Bireylerin evre ierisinde tecrit bi
rimler olarak deil, rgtl gruplar halinde bulunduklar gzden karl
mamal; 4. Bu rgtlenmenin znde simgesel olan geleneksel beratlar
(charter) olarak ifadelendirildii unutulmamaldr.
nsan biyolojik bir kendilik olarak ele alndnda, bireyin kiisel re
fah ve grubun sreklilii asndan vazgeilmez kimi asgari koullar sz
konusu olacaktr: beslenme, reme, eitli fiziksel koullar (havalandr
ma, s, barnma, gvenlik). Organizmann fizyolojik ileyii besin ve ok
sijen alm, devinim, dinlenme ve uyku gibi sreleri; byme sreci ise,
erken evrelerde korunma ve rehberlik, sonralan ise zgl eitim gerekti
rir.
Bunlar kltrel faaliyetin bireysel ya da kolektif olarak uymas ge
reken arasal zorunluluklardr. Bu zorunluluklar, asgari koullardr; her
hangi bir kltr ierisindeki karlan tarzlar, baka bir dizi gereksinimi
ortaya kartmaktadr. Bu birincil (biyolojik) gereksinimler, bireysel orga
nizmann fiziksel evreye dorudan temasyla, doal olarak karlanmaz
lar. Yalnzca birey gruba baml olarak kalmaz, grup ve btn bireysel
yeleri insan anatomisine ek olarak madc bir donanmn gelitirilmesine
bamldrlar.
618 sekizinci blm

Biyolo) ik ve Tretilmi Gereksinimler ve Kltrdeki Karlanlanna likin


Tablo (s. 942)

A B c D E F
Temel Ge- D o r u d a n Arasal Ge- Arasal Ge- Simgesel ve Dnce ve
reksinimler Tepkiler (r- reksinimler reksinimlere Btnletirici inan Sis-
(Bireysel) gtl, yani Tepkiler Gereksinim- temleri
kol.) ler

B e s l e n m e Comrnisariat Kltrel ay- iktisat D e n e y i m i n Bilgi


(metaboliz- gtn yenilen- kesin, tutarl
ma) mesi ilkeler araal-
yla aktarm

reme Evlilik ve aile Davran t- To p l u m s a l Yazg ve rast- By


zk ve yapt- denetim lanhnn enle- Din
nmlan lektel, duy-
gusal ve
pragmatik
denetim ara-
lan

B e d e n s e l Konut ve giy-
konforlar si

Gvenlik Koruma ve
savunma

Geveme Oyun ve din- Personel ye- Eitim


lenme sistem- nileme
leri

Devinim Faaliyetler ve
iletiim sis-
temleri

Byme Eitim ve - Kuvvetin r- Siyasal r- Komnal e- Sanat, Spor,


raklk gtlenmesi gtlenme lence, temrin O y u n l a r,
ve zorlama ve dinlenme Trenler
ritmi

Bu tablonun A stunu bireyin temel gereksinimlerini vermektedir:


beslenme yalnzca besin ve oksijen almn deil, besinin hazrland, ye
nildii, hazmedildii koullan ve bunun ima ettii shhi dzenlemeleri
bronislaw kaspar malinowski 619

ierir. reme, kadn ve erkeklerin cinsel drtleri ve grubun sregenliiy


le ilgilidir. Bedensel konforlar insan organizmasnn etkin ve faal olabildi
i s, nem, vb. erimleri ile barnma, dinlenme ve uyku olanaklarna iaret
eder. Gvenlik, doal dnyadaki tehditlerden (deprem, taknlar, tipi, yr
bc hayvanlar ve insan dmanlar) korunma gereksinimini ifade etmekte
dir. Geveme, gndz alma, gece uyuma, bedensel temrin ve dinlen
me, pratik faaliyetler ve tatil evrimine iaret eder. Devinim, adali ve sinir
sisteminin dzenli temrin gereksinimine iaret eder. Byme insan orga
nizmasnn geliiminin, bebeklikten olgunlua, kltrel olarak ynlendi
rilmi olduunu ima ebnekteqir.
Bu temel gereksinimlerden birinin karlanamamas, en azndan
geici bir kt uyarlanma anlamna gelecektir. Temel gereksinimler psiko
lojik adan organizmay her bir gereksinimi bir dizi balanbl refleks ara
clyla karlamaya iten drtler, arzu ya da duygularumlarda ifadesini
bulur.
Kltr bilimi anatomik ve fizyolojik donanmn hammaddesiyle
deil, bu donarumn toplumsal etkilerce nasl deiiklie urabldyla il
gilidir. Bedensel gereksinimlerin kltr koullannda nasl karlandn
sorduumuzda, ilkin B stunundaki bedensel gereksinimlere dorudan
tepkiler sistemi karmza kar. Bu dzlemde bireyin gruba olan mutlak
bamll ortaya kmaktadr: Bu kltrel tepkilerden her biri, gelenek
sel bir ema uyannca srdrlen ve insanlarn birbirleriyle ibirlii yap
makla yetinmeyip, nceki kuaklardan devralp srdrdkleri baar, ke
if, aygt ve kuramlar rgtl kolektif faaliyetlere baldr.
Beslenme konusunda, insan toplumsall: tah, hatta alk bile
toplumsal ortamn belirlenimi altnda. nsan tmyle evresinin meyve
leriyle karnn doyurmaz: bunlar arasnda seimler yapar, retir, ileme
koyar. Yalruzca aokrna zamanlan deil, hazm sreleri bile kabilesi, sru
f ya da ulusunun gndelik rutini ierisinde ekillenmekte. Bunun yam s
ra, bir besin tedariki sisteminden sz edilmelidir. "Commisariat", orga-
. nizmarun gereksinimlerini doal besin kaynaklarndan ayrt eden eyler
dir: yani insarun grup oluturma yatknl, besinin retimi, hazrlanmas
ve tketimiyle ilgili ilkel ve uygar kurumlar. Grup, iktisadi ibirlii arac
lyla besin tedarikini salamaktadr.
Ancak buradaki iliki birey ile grup arasnda deildir. En ilkel top
lumda dahi, besin toplayolan rgt, besinin dabm ve paylabrlma
sru dzenleyen kimi kurumlar ve tketiciler grubu (genellikle aile) ile
620 sekizinci blm

karlarz. Her birinde bireyin yeri yeti, yetenek, ilgi ve yatknlk farkl
lamasyla tayin edilmektedir.
Bireysel cinsel drtler ve grubun sregenlii gereksiniminin kar
lanmasna gelince; insanlar salt doayla remezler. Flrt ve evlilik dav
ranlarn, evlilik ncesi ve d cinsel ilikiyi ve aile ii yaam belirleyen
bir dizi kural vardr. Bireysel yatknlk ve kapasiteler bir yana, grup yasal
kurallar sistemi, etik ve dinsel ilkeleri, onur, erdem ve gnah gibi kavram
laryla erkek ve kadnn fizyolojik tutumlarn etkiler. Cinsel ekimi koul
landran gzellik/ ekicilik idealler bile kltrel olarak koullanmhr: Ta
klar, vcut boyama ve deformasyonlar, e seiminde servet, rtbe, say
gnlk kriterleri, ocuk arzusu, vb.
Stun B'den devam edecek olursak, insan organizmasn verili bir
s, nem vb. erimi dahilinde tutma abas da grubu gerektirmektedir: Ba
rnak inaah, atei canl tutma, vb. durumlarda birey tek bana yeterli
olamaz. Biyolojik adan grup bireysel bedensel gereksinimlerin karlan
masnda vazgeilmez dolaym oluturmaktadr.
Burada da elimizde iki unsur vardr: nsan anatomi ve fizyolojisi
nin kolektif etkiler ve kltrel aygt araclyla kalba dklp koullan
mas ve bu ayghn ibirlii faaliyetleriyle oluturulmas. Gvenlie rgt
l savunma, nleyici nlemler ve bilgi ve ngrye dayal hesaplamalar
la ulalr.
Kas sisteminin gelimesi ve devinim bireysel organizmann temri
ni, iletiim aralarnn, nakliye aralarnn kolektif retimiyle ve kulla
nmlarn tanmlayan teknik kurallarla mmkn olur.
Fiziksel byme de, rehberlik ve eitimi ierdiinden, organizma
nn toplumsal ortama bamllnn en fazla gzler nne serildii alan
dr.
Bylece stun A bireysel organizmann biyolojik gereksinimlerini,
stun B ise bu gereksinimlere kltrel tepkileri / yantlan vermektedir.
"u halde kltr ilk elde ve ncelikli olarak usuz bucaksz bir arasal
gereklik, -her biri insana yeniden dzenlenmi ve uyarlanm bir evre
ierisinde biyolojik gereksinimlerini karlama olanan salayan gere
ve metalar, tzkler ve toplumsal rgtleni, fikirler ve adetler, inanlar
ve deerler yn- olarak gzkr. Kltr bu anlamda ayn zamanda,
temrin, ustalk alama, ahlak retme ve zevkleri gelitirme araalyla
insan fizyolojisi ve anatomisi hamrnaddelerini d unsurlarla kaynahran
bronislaw kaspar malinowsk 621

ve bu yolla bedensel donanm destekleyip fizyolojik sreleri koullayan


usuz bucaksz bir koullama aygtdr" (ss. 946-47).
Ancak aile, ky cemaati, siyasal rgtl kabile ya da modern dev
let gibi kimi asli grup tipleri, Stun B'nin hemen her yerinde ortaya kar
lar. rnein aile yalnz bir reme grubu deil, ayn zamanda commisa
rit' da baat rol oynayan grup, hane, giysi retimi ve bedensel korun
mayla ilgili dier ileri yerine getiren birimdir. Dier rgtlenme birimle
ri iin de ayn durum geerlidir. Dolaysyla Stun B' de sralanan tepkiler
kolektif faaliyetin somut birimleri halinde rgtlenmesi, yani kurumlar
asndan, kanlmazdr.
Analizi bu noktada terk etmek baka skntlara da yol aar: baz fa
aliyet tipleri -iktisadi, eitsel ya da normatif- Stun B'deki kltrel tepki
lerin her birini kesmektedir.
Dolaysyla analiz iki argman hathnda devam etmelidir: 1. nsan
faaliyetlerinin rgtleniinin somut ve evrensel biimleri: aile, klan, kabi
le, ya grubu, demek, meslek grubu, kilise, stat grubu, hiyerarik merte
be vb. Belirli amal faaliyetlerle balantl ve deimez tarzda evreye ve
biimlendirdikleri maddi aygta zel bir atfla birletirilen bylesi rgtl
gruplar Malinowski "kurum" olarak tanmlamaktadr.
2. te yandan faaliyet tipi ve karakteri zerinde younlalabilir ve
kltrn iktisat, eitim, toplumsal denetim, bilgi, by ve din gibi birka
vehesini daha tam olarak tanmlanabilir.
Malinowski, ikinci duruma ilikin olarak, insann anatomik dona
nmnn birey kabilenin tam yetkili bir yesi ya da cemaatinin bir yurtta
halinde eitildiinde her kltr sistemi altnda gelitirilecek bir deer
olduunu vurgular. nsann doal donanm ayn zamanda "kltr altn
da rgtl ve arasal olarak uyarlanm tepkiler tarafndan karlanan bir
gereksinimler sistemi sunmaktadr. Temel gereksinimler analizimizin am
pirik vargs, kltr koullarnda, her organik gereksinimin doyumuna
dolayl, karmak ve dolambal bir tarzda ulalddr. nsann evresine
her trl hayvan uyarlanmasndan ok daha etkin bir tarzda hkmetme
sini olanakl klan, kltrnn bu usuz bucaksz arasalldr" (s. 948).
Yine de her baarnn bir bedeli vardr. Birincil biyolojik gereksi
nimlerin karmak kltrel doyumu, insana yeni ve tretilmi buyrultu
lar dayatr. (Stun C). Giysiler, inaat malzemeleri, ulam aralar vb.
"kltrel aygtn yenilenmesi" gereksinimini gndeme getirmektedir.
622 sekizinci blm

Her bir kltrel faaliyet yine ibirlii ile srdrlecektir. Bu, insa
nn davran kurallarna boyun emek durumunda olduu anlamna ge
lir: ortak yaam, ortak aba ve fedakarlk, bireysel aba ve katklarn ortak
hedefe yneltilmesi, sonularn geleneksel iddialar uyarnca dahlma
s. . . Bylelikle bir kod ve etkin yaptrmlar gereksinimi her bir rgtl
gruba dayatlan yeni bir tretilmi gereksinimdir (Stun C). te yandan
her bir grubun yeleri zamanla yenilenir: eitim. (Stun C)
Stun D' de her insan grubunda bulunan ve kltrel doyumlarn
dayatt arasal gereksinimlere yant oluturan kltrel sistemler yer al
maktadr: ktisat, yani retim, datm ve tketim sistemleri; rgtl
"toplumsal denetim" sistemleri, "Eitim", yani bireyin bebeklikten kabi
le ya da ulus yeliine yetitirilmesi, siyasal rgtlenme.
Malinowski'ye gre tablo ilkel ya da gelimi cemaatler zerine
arahrmalann kltrn iktisat, yasal kurumlar, eitim ya da siyasal r
gtlenme gibi vehelerine ynelmesi gerektiini gstermektedir.
rnein iktisadi konularda birey gerekli ustalklar renmeli, de
erleri anlamal, servetini ynetebilmeli, tketimini kurumsallam ya
am standartlar dorultusunda dzenleyebilmeli vb. Buna karlk ko
lektif vehe, yani iktisadn rgtlenii, kltrn dzeyinin tanmlanmas
ve toplumsal yap, hiyerari, mevki ve statye ilikin pek ok etkeni be
lirlemede balca etkenlerden biridir.
Toplumsal denetime ilikin olarak, ilkel cemaatlerde Y\irtlen
alan almas kristallemi yasal kurumlarn bulunmaynn dayatma
mekanizmalarnn, etkin yaphrmlann anlamna gelmeyeceinin zerin
den atlamaktadr genellikle.
Eitime gelince, bireyin btnsel koullamas ilk elde aile ierisin
de gerekletirilir: bedensel ilevlerin en erken temrinleri, dil renimi, en
basit temizlik, davran ve nezaket kurallarnn renilmesi. . . ocuk ar
dndan bir erginleme sistemi araclyla yeniyetmeler, savalar ve niha
yet olgun yeler grubuna dahil olabilir.
Buraya dek, kltrn arasal vehelerinden sz edildi. Tanmlar
esas olarak ilevseldir. Her bir cemaatte maddi ara ve gere tehizahnn
yenilenmesi gereksinimi olduundan geliimin her dzleminde rgtl
iktisat bulunmaldr. Bebei kltrel kiiye dntren tm etkiler "ei
tim" bal albnda incelenmelidir. Yasa ve dzeni salamak iin srd
rlmesi gereken kurallar kodu ve bunlarn ihlali durumunda dzeni ye-
bronislaw kapar malinowsk 623

niden salamaya ynelik nlemler dizisi, hukuksal sistemi oluturmakta


dr.
Kltrn ilevsel veheleriyle Malinowski'nin "kurum" dedii r
gtl faaliyet biimleri arasndaki ilikiye gelince, veheler faaliyet tipini
tanmlarken, her biri belirli gruplar tarafndan srdrlr. birlii me
kansal yaknl gerektirmektedir. Aile yeleri dar anlamyla fiziksel ya
knlk gereine tabidir. Birlikte bir hane olutururlar, hanenin ise yiyecek,
barnak, bir dizi domestik gerece gereksinimi vardr. Salt reme deil, ay
n zamanda fiziksel ikamet erevesi gereler ve birleik servetle birlemi
iktisadi ve eitsel bir birimdir.
Aile insanln evrensel kurumlarndan biridir; yalruzca maddi do
nanm, retken toprakla deil, ayn zamanda karlkl ilikileri, faaliyet
leri, hak ve ayncalklan, miras ve ardllk kurallarn tanmlayan bir ku
rallar kltn da ierir.
Teritoryal btnleme ilkesi ky cemaatini, belediye birimini, sr
y ya da teritoryal seksiyonu oluturmaktadr. Birlikte alma ve savun
ma gereksinimlerinin yan sra, grubun yeleri arasnda ikincil tanklk
ve sevgi balan gelimesi bu ilke erevesinde gerekleecektir. Burada
da toprak mlkiyeti kurallaryla teritoryal birlik ve kala personelin yan
sra, mitolojik, yasal ve efsanevi mndericat, grubu oluturan unsurlar
arasnda yer almaktadr.
Uygarlk gelitike, yasa, eitim ve iktisat, aile, ky ya da ya gru
bu gibi rgtlenme tiplerinden artan lde aynlma eilimi gsterir. Fab
rika, mahkeme ve okul gibi mekansal olarak ayrlm uzman mesleklerde
kurumsallarlar. Ama daha ilkel gruplarda dahi kimi meslekler belirgin
bir rgtlenmede toplanabilmektedir (amanlar, mlekiler, nalbantlar,
obanlar vb.)
Kltr tam olarak anlayabilmek iin vehe ve kurumlarn incelen
mesi ezamanl olarak srdrlmelidir. ktisat, eitim, toplumsal denetim
ve siyasal rgtlenme gibi vehelerin incelenmesi bir kltrde karakteris
tik faaliyetlerin tipi ve dzeyini tanmlamaktadr. Kurumlarn incelenme
si ise, kltr ierisindeki toplumsal rgtleniin somut tablosunu verdii
iin vazgeilmezdir. Her bir kurumda birey iinde yer ald kurumun
mndericahn bilmek, teknik aygh kullanmay renmek ve rgtn
balarn destekleyen toplumsal tutum ve kiisel duygulan gelitirmek
zorundadr.
624 sekizinci blm

Ancak analize bir ek daha gereklidir. Kurallarn aktarm, genel


davran ve teknik ilkelerinin gelitirilmesi, geleneksel deer ve duygu
sistemlerinin varl konusunda sylenenler, bizi insan kltrnn bir
baka bileenine, simgecilie getirmektedir -dil bunun prototipidir. Sim
gecilik ilk insanla birlikte ortaya kar. lk aracn icat ve kullanm simge
cilii gerektirmektedir: bu nedenle kltrn balangcn yeniden ina a
balar nafiledir.
Herhangi bir nesnenin kltrde etkin unsur haline gelmesi, ancak
kolektif kullanma girmesi ve bu kullanmn geleneksel yollardan aktarl
masyla mmkndr. Yararllk ilkesinin kabul, bu ilkenin bir bireyden
dierine aktarlacak tarzda sabitlenmesini gerektirmektedir. Bu dahi, kl
trn bir toplumsal rgtlenme olmakszn mmkn olamayaca anla
mna gelir.
Btnleme (incorporation) ve aktarm bir unsuru daha iermekte
dir: deerin kabul. Simgeletirme mekanizmas da ilk kez burada kar
mza kar. Deerin kabul, bir gereksinimin karlanmasna ynelik do
layl bir mekanizmann duygusal tepkinin nesnesi haline gelmesi anlam
na gelir.
Kltrel simgecilik ve deerlerin yarablmas bireysel fizyoloji ve
psikolojiye bavurmakszn anlalamaz. te yandan, toplumsal ortam da
vazgeilmezdir, nk simgecilik unsurunu srdrp aktaran, her bir bi
reyi eitip ona simgelerin bilgisini, deerlerin takdirini aktaran gruptur.
Her toplumda bireylerin birbiriyle iletiime gemesi zorunludur.
Ama bu iletiim hibir zaman tam anlamyla soyut, balanbsz bir dn
ce aktarmndan ibaret deildir. lkel topluluklarda dil daha da sk bir
tarzda pragmatik amalarla kullanlmaktadr. Erken insanlar dil ve sim
gecilii ncelikle eylemleri koordine etme, teknikleri standartlatrma ve
snai, toplumsal ve ayinsel davran reetelerini aktarma amal kullan
maktayd.
Her bir standartlatrlm teknie ilkelerde kapsanan bir bilgi sis
temi tekabl etmekte. Gerek deneyim ve mantksal akl yrtmeye da
yanan insan bilgisi ilkeleri en alt ilkeller arasnda dahi mevcuttur. lkel in
sann bilimin en esaslarna sahip olmad, gizemli ya da bysel fikirler
dnyasnda yaad dncesi doru deildir. Ne denli basit olursa ol
sun hibir kltr teknik ve gereleri, silah ve iktisadi hedefleri deneyimin
makul bir deerlendirilmesi ve ilkelerinin manbksal bir formlasyonu
bronislaw kaspar malinowski 625

zerine yaslanmazsa yaayamaz. Stun E bu nedenle teknik ve malzeme


nin aktel demonstrasyonuyla ilintili szel nermelerin kapsad genel
simgesel ilkeleri ihtiva etmektedir.
Stun F'te ise, simgesel btnleme sistemlerinden biri olarak bilgi
yer almaktadr. Bilgiden kast, dil ile eylemde, tekniklerde ve rgtl a
balarda kapsanan btn bir deneyimler ve ilkeler klldr. Bilgi ayn za
manda geliimin her evresinde ibirlii kurallar ve tm toplumsal y
kmllk ve ayrcalklarla tan olmay da ima eder.
Ne ki, bilgi kullanm yalnzca insana kimi sonulara ulamay gs
termekle kalmaz, ayn zamanda varoluunun temel belirsizlikleri ve snr
llklarn da gsterir. Her bir sorunun kendi abalaryla zmlenemeye
cei, her bir arzunun doyurulamayaca . . . Her insan salk sorunlar, do
al afetler, talihsizlik ve sonunda lmle karlar. Her zaman bir belir
sizlik atmosferi ierisinde, umutla olduu kadar kaygyla ve korkuyla
davranan insann istikrar, haan ve sreklilik yolunda pozitif destee ge
reksinimi vardr. u halde dinin dogmatik z bireysel zihinsel sreleri
tahlil ederek kavranlabilecektir. Ancak grup burada da dolaymsz olarak
devreye girer ve insan organizmasnn salt fizyolojik ya da psikolojik tah
lili hibir zaman yeterli deildir. lk elde insann lm ya da felaket kar
sndaki tepkisi hibir zaman kendisiyle ilgili kaygs terimleriyle anlala
maz. Sevenleri/ kendisine bal olanlar ya da sevdikleri /bal olduklary
la ilikin bir duygulanmdr.
Dahas, din dogmatik nermelerle balayp bitmez. Hem ayin hem
de etik olarak rgtl bir faaliyetler sistemidir. man hibir zaman salt
metafizik bir sistemden ibaret deildir. Her ayinsel davran, toplumsal
dr. Erkek ve kadnlar birlikte dua eder, tapnr ve terennm eder. Ayin
salt biim olarak deil, amaa itibariyle de toplumsal bir edimdir.
Sihir ve kara by dahi bu argman ile uyumluluk gsterir. Gizli
olarak yrtlse de sihir negatif de olsa gl toplumsal sonular dour
maktadr. Dahas salkszlk ve lme ynelik ilkel bir aklama olutur
maktadr. Bysel kar-edimler ilkel insann kontrol edilemez bir ktl
denetim altna alma abasnn bir araadr. Akrabalar, dostlar, kurbann
izleyicileri vb. bir grubun harekete geirilmesini ierir.
Bu uzunca zetten, Malinowski'nin kltr kuramna ilikin birka
sonu karmak, mmkndr:
626 sekizinci blm

1. Malinowski, kltrn esas ilevinin, insann temel (biyolojik) ve


tretilmi (kltrel) gereksinimlerini karlamak olduunu vurgulamakta
dr. nsanlar beslenme, reme, d etkenlerden korunma vb. biyolojik te
melli gereksinimlerini topluluk halinde karlarken, gereksinimlerini
dorudan doadan karlayan hayvanlar gibi davranmazlar. htiyalarn
karlamada maddi donanm kullanmann yan sra, rgtl, toplumsal
davran sergilerler. Bu ise, yeni bir (kltrel) ihtiyalar dizisine yol aa
cakhr: maddi donanmn imali, bakm, yenilenmesi, her bir faaliyeti ger
ekletirmek zere bir araya gelen personelin eitimi, ilerlii salayacak
davran kodlar . . . Bir baka deyile, kltr, son tahlilde, insan gereksi
nimlerini karlamaya ynelik, karmak ve arasal bir kurumlar cem'idir.
Malinowski'ye gre her bir biyolojik gereksinim, bir kltrel sisteme yol
amakta, gereksinimleri karlayan kltrel uygulamalar ise, yeni klt
rel gereksinimleri tretrnektedir.
2. Bu kuramn hareket noktas, bireydir. Kendi deyiiyle, "Gerek
toplum kuram gerekse kltrel yaam gerekliinde birey hem hareket
noktas, hem de sonutur. nsan uygarlnn balangc, gerelerin ilkel
kullanm, mallarn retimi ve zel baarlarn simgecilik araclyla ka
lc geleneklere dnmesini ierir. Toplum ve bileenleri szel -yani
simgesel- gelenein tayclar, ortak servetin koruyucular, kltrn
maddi ve manevi baarlarnn birleik operatrleridir. Ancak tm bun
larda nihai deitirici g, yaratc esin, ve her trl itim ve icat birey
den gelir" (Malinowski, 1939a: 964). Ya da, "Kanmca rencinin asla
unutmamas gereken en nemli ey, her kurumun merkezinde insann
kanl canl organizmasnn bulunduudur" (aktaran: Piddington, 1968:
35).
3. Temel (biyolojik) ve tretilmi / ikincil (kltrel) gereksinimlerin
karlanmasnda belirli amal faaliyetlerle balantl rgtl gruplar,
yani "kurum"lar aslidir. "Her bir kurum bir yandan topluluun bir b
tn olarak entegral ileyiine katkda bulunurken ayn zamanda bireyin
tretilmi ve temel gereksinimlerini de karlar" (Malinowski, 1939a:
962).
Bir baka deyile, her bir tretilmi (kltrel) insan gereksinimi, ih
tiya karlayc bir kuruma yol amaktadr. Malinowski (1992b: 131), bu
kltrel buyruklar ve onlara karlk den tepkileri (kltrel kurumlar)
yle tablolatrr:
bronislaw kaspar malinowski 627

Buyruklar Tepkiler (Kurumlar)

1. retim ve tketim mallaryla ilgili kltr aygh 1. Ekonomi


kurulmal, kullanlmal, beslenmeli ve yenilen-
melidir.

2. Tekniin, trelerin, yasalarn ve ahlakn hkm- 2. Toplumsal denetim


leri derginlenmeli, ilemeleri ve uygulanmalar
salanmaldr.

3. Tek tek kurumlan besleyen insan malzemesi ye- 3. Eitim


nilenmeli, biimlendirilmeli, yetitirilmeli ve
kabile geleneinin tm bilgisiyle donablmaldr.

4. Her kurumda otorite belirlenmeli, g arala- 4. Siyasal rgtlenme


ryla donablmaldr; dzenlemelerini yrtebil-
mesi iin bu otoritenin eline btn yardma
aralar verilmelidir.

3. Kurumlar, stlendikleri ilevler ya da kltrn kendisi gibi, ok


katmanldrlar.14 Kendi szckleriyle kurum, "yaln ya da karmak bir
faaliyet hedefiyle birlemi; her zaman maddi donanm ve teknik gerele
re sahip; dilsel olarak mitos, efsane, kural ve atasznde ifade edilen be
lirgin bir yasal ya da rfi berata sahip; grevini ifa etmek zere eitilmi
ya da hazrlanm bir insan grubu" (Malinowski, 1961: 50) olarak tanm
lanmaktadr. Bir baka deyile bir maddi temel (maddi donanm ve tek
nik gereler), bir toplumsal rgtlenme (grevini ifa etmek zere eitilmi
ya da hazrlanm bir insan grubu) ve bir ideolojik styapdan (dilsel ola
rak mitos, efsane, kural ve atasznde ifade edilen belirgin bir yasal ya da
rfi berat) oluurlar.s

14 "insan ilkin gerelerini, mamullerini ve besin reticisi faaliyetlerini bilginin rehberliinde r


gtlemelidir. ilkel bilim gereksinimi, bundan kaynaklanmaktadr. (. . . ) insan eylemi, baan
inancyla ynlendirilmelidir. ( . . . ) By bundan kaynaklanr. Nihayet, insan bir kez bilgi ve
ngr sistemleri gelitirdiinde, insanln kkeni, yazgs, yaam, lm ve evrenin sorun
lann aratrmak durumundadr. Bylelikle, insann sistemler ina etme ve bilgiyi rgtleme
gereksiniminin dorudan bir sonucu olarak din ortaya kar" (Malinowski, 1964: 60-64).
s Murdock'un (1943: 443) "kurum" un katmanlan konusundaki tehisi ise daha aynntlandrl
mtr. Murdock'a gre Malinowski'nin "kurum"unu oluturan geler: "(1) Personel, ortak bir
grevi gerekletirmede ibirlii ierisindeki bir grup birey; (2) Maddi aygt: faaliyetlerinde
kullandklan mamuller; (3) Normlar: davrann uymas beklenen kurallar ya da ideal rn
tler; (4) Faaliyet/er: grevler yerine getirilirken gerekleen, normlardan sapma dahil davra
nlar; (5) Tzk: kurumun ortak hedef ya da amalarnn ak kltrel tanm; (6) lev: insan
gereksinimlerinin karlanmasnda kolektif giriimin aktel sonucu" dur.
628 sekizinci blm

VI. Kltrel Deiim . . . ya da "Pratik Antropoloji"


Malinowski'nin (ve Radcliffe-Brown gibi adalarnn) kalknd ilev
sel analizin esas olarak senkronik olduunu, tarihsel sreleri dladn
(Malinowski ise pek ok yerde "tarih"in kendisine deil, "kurmaca ta
rih" e, bir baka deyile, evrimcilerin evrensel, difzyonistlerin ise tikel ta
rihsel kurgularna kar olduunu vurgular) daha nce belirtmitik. Top
lumlar karlkl etkileim ierisinde ileyen kesimlerden oluan organiz
malar olarak gren ve dikkatini bu kesimlerin (kurumlar, sistemler, alt
sistemler vb.) ilevleri zerinde younlahran bir bak asnn, "dei
im"i anlamlandrma ya da aklamada sorunlu olaca akhr. Nitekim,
1920-30'lu yllarn antropolojisi gerek Avrupa, gerekse ABD' de, toplum
sal-kltrel deiim zerinde durduunda, bunu "temas", "kltrleme"
vb. terimlerle aklar: Batl-olmayan toplumlarn Bab ile temas ve bu te
mas(lar)n Avrupal-olmayan toplumlarda yarath deiimler...
"Temas", alabildiine "ntr" terimlerle kavranlmakta, ierisinde
gelitii balamn "smrgecilik" olduu, mmkn olduunca rtk k
lnmakta ve siyasal / eletirel dilden kanlmaktadr. Lucy Mair'in (1968:
229) deyiiyle:
"Malinowski'nin Trobriand'larda alh sralarda, 'Bahl' klt
rn temsilcilerinin ou kk-lekli toplumun rgtleniinde yol ah
dramatik deiimler, antropolojik incelemenin ilgi alanna dahil edil
mezdi. Antropologun kendisinin 'saf ilkel' ile ilgili olduu, saf ilkel top
lumlarn bulunamad yerlerdeyse, mdahaleci dsal unsurlar, taciri,
yneticiyi ve misyoneri grmezden gelmek, meru saylrd."
Bu dnceyi Malinowski'nin (1929: 28) kaleminden ifadelendire
cek olursak; "Gerekte, modem bir alan arabrmaosrun gerek pratii,
vahiyi olduu gibi, yani Avrupa kltrnden etkilenmi haliyle incele
yip, sonra bu yeni etkileri eleyerek Avrupal-ncesi statsn yeniden in
a etmek olmaldr."
Gerekte smrge balam karsndaki bu "kaytszlk", Mali
nowski'ye zg deil, dnem etnografyasnda (Mair'in de iaret ettii
zere) yaygn bir tutumdur.
Oysa smrgecilik, btn tyler rperticiliiyle "orada" dr: antro
polog / etnografn alh yerde:
"Melanezya toplumlar Avrupa'yla temas, ticaret, ynetim ve mis
yonerlii sonucu derinlemesine kopuklua uram, nfuslar azalmt.
bronislaw kaspar malinowski 629

Britanya blgelerinde dolayl ynetim sistemi dayahlmaktayd, bylelik


le her bir kyde yerli grevliler Britanya yasalarnn yrrle konulma
s konusunda merkezi ynetime kar sorumluydular. Bu yasalardan ba
zlar makuld, ama pek ounu yerliler akld ve uygulanamaz olarak
gryordu. Pek ok toplumun dinsel ve stat sistemleriyle btnleik,
yksek lde ayinsellemi bir konu olmasna karn, yerli savalarna
son verilmiti. Yerli erkekleri plantasyonlarda almaya zorlamak zere
vergiler dayahlyordu. Worsley'e gre, kimi durumlarda erkek nfusun
yzde 20 kadar yerinden edilmi, bu da yerel besin retimi sistemlerini
ve toplumsal rgtlenmeyi datmaktayd. Avrupallar yerli topraklarn
madenler ve plantasyonlar uruna igal ediyorlard. Misyonerler her ye
re yaylm, onlar toplumsal ve siyasal adan kendi halklarnn zerine
ykselten yaam tarzlarn yaymaktaydlar. Britanya yasalar bedensel ce
zalarla tahkim edilmekteydi" (Wax, 1972: 4).
Ancak bu tutumu smrge balamna16 artan bir vurguyla karak
terize olan ge yazlarnda deiiklie urayacakhr. 17 zellikle Afrika
yolculuu sonrasnda ve Uluslararas Afrika Enstits yayn organlarn
da kan yazlar, Babl varlnn smrge kltrleri zerindeki olumsuz,
tahrip.kar, btnl paralayo etkisi zerinde younlar:
"Ktasal hukuk okulunun (Bachofen, Post, Bernhft, Kohler, Durk
heim) baat fikri, ilkel toplumlarda bireyin tmyle grubun -sr-klan
kabile- tahakkm altnda olduu ve cemaatinin yasa ve adetlerine mut
lak ve edilgin bir itaatle boyun edii yolundadr. Modern arahrrnalarn
bize gsterdii zere, bylesi bir varsaym tmyle temelsizdir (. . . ) .

lk elde, yabanl kurallarn grnte kaotik ynnn ardnda, ki


mi ak ilkelerin seilebildiini ve kurallarn yeterli bir tarzda snfland
rlabileceini grmeye balyoruz. Vahinin kendi ceza yasas ve bizim
medeni yasamza denk den yasalar vardr. Yani toprak, mamul madde
ya da tketim nesneleri zerindeki bireysel ya da komnal haklarn d
zenleyen belirgin bir ilkeler sistemine sahiptir. Bu genel ilkeler, kabilesi
nin rgtlenmesiyle derinden bantldr ( . . . ).

16 20. yzyln ilk yansnda antropoloji ile smrgecilik arasndaki ilikiler konusunda bkz.
Asad (der.) (2008).
17 "Deiim, az ok luzl asimilasyon halindeki kltr, gzleme ak tek aktalitedir" (Mali
nowski, 1939).
630 sekizinci blm

Eer son dnemlerdeki antropolojik arahrmalar ve smrgecilik


pratii bir eyi kantlamsa, eski bir gelenekler, ahlak ya da yasalar siste
mini ilga edip yerine yeni ve hazr bir ahlak ve hak duygusunu ikame et
me abasnn cezasz kalmayacadr; sonu, deimez biimde 'kara bol
evizm' denilen bir tepki olacakhr" (Malinowski, 1939b: 26-27).
Grld zere, Malinowski'nin smrgeci pratiklere ynelttii
eletiriler, onun toplumlar ilevsel btnlkler olarak kavrayan kuram
sal yaklamyla balanhldr; ynettikleri toplumun ilevsel unsurlar
arasndaki balanhlardan habersiz Avrupallar, keyfi uygulamalar, zorla
malar ya da yasaklaryla ilevsel btnl tahrip etmekte, dahas sonu
yalnz smrge toplumuna deil, smrcye de zarar vermektedir. "s
ter misyoner, ister ynetici, isterse giriimci olsun, pratik adam iin klt
rn Avrupal kapris ve gereklerine gre para para, keyfi olarak deiti
rilemeyeceinin kavranlmas, hem kendi hem de yerlinin karlar asn
dan son derece nemlidir" (Malinowski, 1939b: 33).
Bu nedenledir ki, smrge ilikilerinden sz ettii hemen tm ya
zlarnda, Malinowski antropologun "bilgili destei"nin smrge yneti
cileri iin ne denli vazgeilmez ve hayati nemde olduunu kantlama a
bas ierisindedir:
(Bah Afrika'da toprak mlkiyet sistemini ve toprak sorunlarn z
mek zere oluturulan komitelerin almalarnn baarszln vurgula
dktan sonra:) "Burada sorun siyasal merciler tarafndan atanm bir ko
mite tarafndan deil de, iki ya da antropolog tarafndan incelenmi ol
sayd, ii ok daha ksa bir srede, ok daha dk bir masrafla ve yetkin
ve yararl bir ekilde bitirmi olacaklarn sylyorum. ( . . . ) Lord Lu
gard'n yukardaki alnhda hakl olarak iaret ettii gibi, Avrupal hukuk
u yerli koullarn Avrupa hukukundan alnma bir terminolojiye sdra
rak arptmaya uratma eilimindedir. Eitimsiz Avrupal, te yandan,
en ufak bir anlalabilir anlam yklemeden ya da kendisinin neden sz et
tiini dahi bilmeden, 'komnizm', 'bireycilik', 'zel mlkiyet', 'kabile
mlkiyeti' gibi eylerden bahseder.
Ancak ilkel hukuk fikirleri ve iktisadi koullar konusunda uzman
lam antropolog bu sorunla ba etmeye yetilidir. yelik sorunlarna her
zaman aktel kullanm asndan yaklalmaldr" (Malinowski, 1929:
30-31 ).
Eer smrgecilik projesi (smrgeciler asndan) baarl ola
caksa, ayn ilgileri paylaan smrge yneticisi, eitimci ya da misyo-
bronislaw kaspar malinowski 631

ner (pratik adam) ile (ilevsel) antropologun birlikte almas, zorunlu


dur:
"( . . . ) Yukardaki tarhmann, bir tarafta pratik karlarn, dier ta
rafta ilevsel antropolojinin tmyle akhru iyice ortaya kardn
sanyorum. Her ikisi de ayn konular zerinde younlar: demografi ve
hukuk, kabile otoritesi ve toprak mlkiyeti; aile yaamnn, cinsel ahlakn,
yerel ve ibirlii iindeki etkenler olarak akraba gruplarnn anlalmas.
Tm bunlar ilevsel antropolog iin olduu kadar, ynetici iin de nem
lidir. ( . . . ) Yalnzca konu deil, ilgiler de ortakhr. levselci ncelikle ku
rumlarn nasl iledii, neler elde ettikleri ve eitli etkenlerinin birbirle
riyle nasl ilikilendiiyle ilgilidir. Bu, bir bakma kurumlarn nasl dn
trlebilecei sorusunu da ima eder. levsel yaklamn btn, insan
doasnn esneklii ilkesi ve kltrel gelime olasl.klan zerine dayal
dr. Ayn zamanda bir de uyan ierir: adetlerin inatl ve Afrikal aileyi
Hristiyan aileye, ya da yerli ynetim sistemini Bahl ideale yakn bir e
ye dntrmenin zorluu tm insan faaliyetlerinin karmakl ve bir
biriyle uyumunda yatmaktadr. u halde kltrn ilevsel analizinden
karhlrnas gereken ders, rastlanhsal, rastgele hamlelerin sadece daha da
iinden klmaz bir hale getirecei bir sonucun, ancak, yava, tedrici ve
iyi planlanm bir dnmle salanabileceidir. Dolaysyla Afrika kabi
lelerinin pratik denetimini ellerinde tutanlar, ilevsel alan arahrmasnn
yntemlerinden neredeyse dorudan yararlanabilirler" (Malinowski,
1961 (1945) : 8).
Kendisi geleneksel yerli kurumlarn ve ynetim tarzlarn grevde
tutan "dolayl ynetim"i, smrge yneticilerinin zorba valiler, alay ko
mutanlar, yneticiler olarak greve geldikleri dorudan ynetime gre
daha baarl ve ansl bulduunu defalarca sylemekle birlikte,18 Mali
nowski antropologun "politikaya bulamas"ndan yana deildir. "ini
yapmas" yetecektir: "Bilimsel almasnda herhangi bir partizan, hatta

l8 "Dolayl ynetim ilkesi, Afrikallarla Avrupallar arasnda ortak bir kar lsnn kabul
zerine temellenmektedir. Avrupallar asndan Dolayl Ynetim, daha ucuz ve daha etkin
dir. Herhangi devrimci bir dnm gerektirmez ve ynetilenlerin nzasyla hkmet ilke
sini ifade eder. Yerliler asndan Dolayl Ynetim kuaklar boyu doal olarak boyun edik
leri yetkelerin tannmasn ima eder. Yerli ynetiminin mitolojik tzn ve bunun dinsel
temellerini onaylar. rfi adalet, onun ileyiini ve ilkelerini gerekten anlayanlar eliyle sala
nr" (Malinowski, 939b: 34). Ve: "Btn yetkin antropologlar gibi benim grm de, dolay
l ya da baml ynetimin sonsuz lde tercih edilir olduu ynndedir. Eer baml y
netimi yerlilerin kendi rgtlenmeleri araalyla denetimi olarak tanmlyorsak. ancak ba
ml ynetimin baanya ulaaca aktr" (Malinowski, 1929: 23).
632 sekizinci blm

pratik konuyla ilgilenmesi gerekli deildir" (Malinowski, 1939b: 37). Ge


risi, "pratik adam"n, yani smrge yneticisinin bilecei bir itir:
"Temas ve deiim konusunda bilimsel alan almas herhangi bir
ekilde pratik bir konu, nasihat ya da etkiye tabi klnamaz. Tarafsz, say
sal ve somut olarak btelerin dengelenmesi, kabile ekonomisinde kay
bn dengini, parasal gelirde art olaslklarn kabile leinde meru
emek devirmenin snrlan gibi konulan inceler. Bylesi bir alan alma
s Avrupa giriiminin geleceinin yeni, dengeli bir ekonominin salam te
mellerine mi dayanaca, yoksa znde yamac m olduu sorusuyla
dorudan balantldr. Pratik sonular o zaman ynetici, giriimci ve ya
pc devlet adam tarafndan karsanabilir" (Malinowski, 1939b: 38).
Ancak Malinowski, "Beyaz Adam"n ilerini yrtmesi konusunda
gsterdii "hassasiyet"i yerliden "nedense" esirgemektedir. Onu yaplan
aratrmalarn ierii konusunda bilgilendirmek gerekmez. Hatta zaman
zaman yanltmak daha uygun olabilir. Ve btn bunlarn niha
i hedefi, smrge yneticisinin yerliden alaca "kt"y azamiletirebil
mektir:
"( . . . ) Bylesi bir aratrma Yerli'yi kayglandrmayacaktr. Hatta
toprak mlkiyeti konusunda bir srvey yapmakta olduunuzu anlama
yacaktr dahi. ( . . . )
Angarya, seferberlik ya da gnll alma szlemeleri ve yeterli
sayda ii bulma zorluklar - bunlarn her biri, smrgelerdeki pratik
zorluk tiplerinden bir bakasn oluturmaktadr. Tm bunlardaki esas so
run, beyaz adam iin alrken ayartabilmek ve tatmin olmaya ikna ede
bilmektir; ve nihayet, alma sresinin salk ve morali zerinde olduu
kadar, geici olarak yoksunlatrlm ky ve evi zerinde olumsuz so
nulara yol amasn nlemektir. ( . . . ) lkel koullarn incelenmesi, son de
rece etkin bir almann salanabileceini ve yerlilerin uygun koullar
yaratldnda, bir lde gerek bir doyumla almaya ikna edilebilece
ini gstermektedir. ( . . . ) Her bir cemaatte daha youn bir emek ve daha
fazla kt elde etmenin yerli yollarnn olduunu ve yaplmas gerekenin
sadece etkin tevikleri uygulayabilmek iin olgular incelemek olduunu
ne sryorum" (Malinowski, 1929: 32-36).
Bu satrlar, bizi "yerli"nin Malinowski iin gerekte "ne" olduu
konusunda, etrefilli bir soruya ve bu sorunun tetikledii bir dizi tart
maya getiriyor.
bronislaw kaspar malinowski 633

VII. Malinowski'nin Gnl ya da Bir konun Yapbozumu


Malinowski, gerekten de 20. yzyl (sosyal) antropoloji paradigmasnn
biimleniinde en etkili isimlerden biri, belki de nde geleniydi. Dersle
ri, alan aratrmas pratii ve yaptlar yeni bir antropologlar kua
nn biimlenmesinde etkili oldu. Hatta denilebilir ki Malinowski et
nografyasna ikin igrlerden bazlar, rnein aktr vurgusu, yani bi
reylerin edim ve tercihlerine yapt vurgu, duragan ve yap-merkez
H19 yapsal ilevselci erevenin almasnda nemli grevler stlen
milerdir. Ama hibir yaph ya da gr, lmnden sonra yaynlanan
son "eseri", Gnlk'20 kadar grlt kopartmamtr akademik camia
da.
1914-15 ve 1917-18 arasnda Yeni Gine ve Trobriand adalarndaki
alan aratrmalar srasnda Lehe olarak tuttuu gnlkleri Malinowski
hi kukusuz, bir gn yaynlanaca dncesiyle kaleme almamt. l
mnden ksa bir sre sonra, 1942'de katlar arasnda bulundu. ngiliz
ceye evrilip yaynlanmas iin ise, 1967'yi beklemek gerekecekti.
Srinivasan'n (1993: 2745), "fuhu ne kadar Viktoryen tekeliliinin
bir paras ise, o da o kadar Malinowski etnografisinin (bu nedenle de an
tropoloji tarihinin) bir parasdr," szleriyle tanmlad gnln, "cin
sellikle taknhl, hipokondriyak, rksal ve kltrel stnlk dncesiyle
ykl" (Hsu, 1979: 69) bir Malinowski portresini ortaya koymas zerine
ok konuuldu, ok tarhld. Geertz'in deyiiyle "bir ikonoklast olarak
Malinowski, yaratlmasnda oka katkda bulunduu son bir idol yk
mt: yerlilere olaanst empati duyan alan arahrmaas idoln"
(akt.: Wax, 1972: 1 ).
Ama bunun da tesi: Malinowski Gnl'yle, ''bir bilim olarak
antropoloji" tarbmalarna son noktay koyarak etnografinin sadece bir
yazn tr olduunu / olabileceini ne sren postrnodem argmann
nn amtr.
Her durumda, bu konunun tartlmasn daha sonraya brakarak,
Gnl araalyla Malinowski'nin i dnyasnda ksa bir geziye ka
lm . . .

19 Buradaki "yap" kavram, Levi-Strauss'cu anlamyla deil, Radcliffe-Brown'a anlamnda, ya


ni sosyal mevkiler arasndaki, ampirik olarak gzlemlenebilen ilikiler btn olarak anlal
maldr.
20 A Diary in the Strict Sense of the Term, New York. Harcourt, 1967.
634 sekizinci blm

A Diary in the Strict Sense of the Term'n en arpa yn, hi kuku


yok ki, Malinowski'nin aralarnda yaad yerlilere kar sk sk dile ge
tirdii [Hsu, (1979: 518) 69 vak'a saym!] nefret ve aalamadr. Gnlk
te ev sahipleri, ya "vahiler" (savages), "zenciler" ("zenci" karl ngi
lizce negroe'dan daha aalaya bir terim olarak "nigger" . . . Gnlkte n
gilizce olarak yer ald belirtiliyor . . . ) "olanlar" (boys) gibi pek de v
c saylamayacak cins adlarla anlyor, ya da zel kiilerden sz edildiin
de kendi adlan deil, "Ginger" (Zencefil), "Janus", "Sixpence" gibi, Mali
nowski'nin ya da Beyaz smrge camias mensuplarnn onlara takb la
kaplar halinde geiyor.

"Yarm ubuk ttn datbm, sonra birka dans izledim; ardndan


da resim ektim. Ama sonular ktyd. Yeterli k yoktu; ve uzun sre
poz vermiyorlard. . . Zaman zaman onlara byk fke duyuyordum,
zellikle onlara ttn datmamdan sonra ekip gitmelerinden tr. B
tnnde, yerlilere kar duygularm bu hayvanlar yok etme yolunda."
"Yerliler beni sinirlendiriyor, zellikle Ginger' ldresiye dvebi-
lirim."

"Bu vesileyle bir iki kaba aka yapbm ve Allahn cezas zenci bundan
holanmadn ifade etti; bunun zerine ona kfrler ettim, ok sinirlen
mitim. Kendimi orada kontrol edebildim, ama bu zencinin benimle bu
tarzda konumaya cesaret edebilmesine ok bozulmutum" (akt.: Hsu,
1979: 518).

"Gomaya; ona biraz ttn verdim; daha fazlas iin yaltaklanyor . . .


Vakuta hakknda hibir ey bilmiyor. Kpeksi surabyla Gomaya beni e
kiyor ve elendiriyor. Bana kar duygulan sevgiden ok, yarara" (akt.:
Hsu, 1979: 519).

Gnlk'teki yerliler hakkndaki olumlu ifadelerde dahi ak bir


aalama gzlemleniyor:

"Kadnlarn yzleri ho, Kirwina kadnlarnn yzlerindeki ezeli


fahie ifadesine benzemiyor."

"Sonra kye gidip malzeme topladm. ok zeki yerliler. Benden


hibir ey saklamadlar, yalan sylemediler" (akt.: Hsu, 1979: 518).

Ve Malinowski, yerli kadnlara duyduu erotik ilgiyi, rk bir ta


vrla basklarken, zengin bir psikanaliz malzemesi sunuyor bizlere:

"Saat 5'te Kaulaka'ya gittim. Ho, gzel vcutlu bir kz nmde


yryordu. Srtndaki kaslar, siluetini, bacaklarn seyrettim ve biz Be-
bronislaw kaspar malinowski 635

yazlardan saklanan bedenin gzellii beni byledi. Olaslkla srt kasla


rnn oynayn bu kk hayvanda gzlediim kadar kendi karmda bi
le seyredemeyeceim. Zaman zaman bir vahi olmadma, bu kk k
za sahip olamadma yanyorum" (akt.: Hsu, 1979: 519).
Ne ki Malinowski'nin adalardak,i ''beyaz camia"dan da fazla haz
etmedii anlalmaktadr:
"Bu [misyon] taslad [beyaz] stnlyle midemi bulandryor"
(c\kt.:Wax, 1972: 6).
"Bay ve Bayan Grath'n balkonunda ay yla ykanan gzelim bir
gece - benim yreimi cokuyla dolduran kimi eylerde bir iirsellik k
rnts grmekten aciz bu sradan insanlardan hi mi hi holanmyo
rum . . . " (akt.:Wax, 1972: 6).
"Kendimi tutmaya albm ve almalarmda lmszl hedef
lediimi, bu taifeyi ciddiye almann almam banalletireceini dn
dm" (akt.:Wax, 1972: 6).
Soluk kesen bir doa, Ta Devri bakiyesi vahiler, cahil, cretli, ka
ba saba smrgeci camia arasnda skm, yalnz, anlalmam, ksnl
fakat priten, aristokrat bir sahib 21. . . Kimi zaman i bountusu o raddele
re varr ki, "lmszl hedefledii" iini, etnografyay bile grmez g
z: "Etnolojiye gelince: Yerlilerin yaamn tmyle ilginlikten ve nem
den uzak, bana bir kpein hayab kadar uzak bir ey olarak gryorum.
Yry srasnda neden burada olduumu dnmeye karar verdim"
(Hsu, 1979: 521).
Gnlk byle bir z-algy sermektedir gzlerimizin nne . . .
Malinowski'nin Gnl, salt kiisel bir "dknkl" kayna ol
makla kalmayacakbr. Daha ok, post-yapsala sylem ve eletirilerin gi
derek daha yksek sesle dile getirilmeye baland bir a ve ortamda,
"etnografik yazm"n "ne" olduuna dair tarbmalarn birincil malzeme
sini oluturacakbr.
Deyim yerindeyse "Gnlk", daha dorusu, Malinowski'nin kamu
iin yazdklaryla zel notlar arasndaki uurum, metninin ardna gizle
nerek kaleminden kanlar bize tek olas dorular, hakikatlermi gibi su-

21 "( . . . ) Malinowski yerli kylerine geni bir kiisel hizmetkArlar maiyetinin eliinde bir bey
gibi yerleti. Baka yerlerdeki Britanyahlara kyasla, elindeki fonlar pek fazla saylmazd;
ama Trobriand takmadalannda elindeki para uzun sre idare edebilirdi" (Wax, 1972: 10).
636 sekizinci blm

nan yetke kayna Yazar' deifre etmitir. Yazar, "konu / uyruklar" n


gklerden bir yerden gzlemleyip gzlem ve saptamalarn nesnelce se
rimleyen bir bilgi kayna deil, tutkular, bunalmlar, hastalklar, fke
leri, arzular, zaaflaryla bir znedir ve yazdklar bu zneden kanamaz.
Bir "zne"nin elinden kmyormu gibi yazmak, bir yanlsama ve bir ya
nltmadr. Etnografi, "zneleraras" (aratrc / yazar-yerli-okur) bir edim,
ve eninde sonunda bir "metin"dir; "bilimsellik/ kesinlik" vb.'ne ilikin id
dialan kendinden menkul olan bir metin. Antropolog/ etnografn yapt
ise, nihai olarak bir metin imal etmektir22 . . . Bu ise, bilimden ok "sanat"a
yakn bir abadr:
"Denilebilir ki Malinowski, Britanya alan almas geleneinin
hem ncs hem de 'son byk adam'dr. Ondan sonra, zellikle de
(arataki insan ortaya koyan) gnlklerinin 1967' de yaynlanmasndan
sonra, alan almas ancak bir sanat olarak geliebilecektir. Baka kltr
lerin incelenmesi balamnda, 'aktivizm' artk her trl stn bilgi iddi
asndan, yoruma ak olan yerel bilgi sistemleri adna vazgemeyi gerek
tirmektedir" (Srinivasan, 1993: 2752).

VIII. Sonu Yerine


"Peki gnmze Malinowski'den ne kald?" sorusu sorulabilir. Bu soru
yu ncelikle "neyin" kalmadn vurgulayarak yantlayalm. Malinows
ki' den geriye, "Gereksinimler Kuram" kalmamtr. Bu "kuram" Mali
nowski'nin en yakn ve en ateli rencilerinde dahi, bir tedirginlik yarat
ma benzemektedir. Pek az kii onu kuramsal ynelii ierisine dahil et
me giriimine kalkmamtr; ounluk iin fazlasyla yaln, mekanik ya
da indirgemecidir.23
Buna karlk, hem rencileri hem de izleyen kuaklar, onun dina
mik, canl, birey-merkezli etnografisinden ve etnografik anlatlarnda ne
srd grlerden bolca yararlanmtr. Bu anlatlarnda deindii ya
da gelitirdii fikir ve igrlerin bir blm, antropoloji kuramlarnda
oktan massedilmitir.
Bunlardan birinin, Fransz antropolog Marcel Mauss tarafndan
devralnarak gelitirilen "karlkllk" fikri olduunu grmtk: Tm

22 Bkz. Geertz (1988: 73-100)


23 Bu saptama iin bkz. Malinowski'nin rencilerinin ansna hazrlad derleme [Firth (der.),
1968)
bronislaw kaspar malinowski 637

insan etkileimlerinin evrensel kltrel ilkesi olarak karlkllk, Levi


Strauss'un sisteminde "kltrn temeli" kltr olas klan ilke haline
gelecektir.
Malinowski'nin vurgularndan, izleyen antropologlarca devralna
cak bir bakas ise, "eyleyen, karar veren, etkin, aban birey" vurgusu
dur. Aslna baklacak olursa, Malinowski' den geriye kalanlarn bir bl
m, onun sistemini "berhava" etmeye ynelik gzkr. "Etkiyen / aban
birey" fikri, ilevselciliin "dengeli, btncl, uyumlu toplum" kavray
nn "mezar kazas"dr; nitekim 1950'li yllardan itibaren, "yapsal-i
levselci" tahlil erevesinin statik, dengeci kavrayna bakaldran antro
pologlar kuanca (transaksiyonalistler, sreselciler, yeni ilevselci
ler . . . ) yeniden kefedilip, devreye sokulacakbr.
Malinowski'nin ikinci "patlaya maddesi"nin ise, gnl olduu
nu grdk. "Gnlk", yaynland yllarda antropoloji literatrnde iki
paradigmatik deiime neden oldu: Antropologun "etnik merkezci", gi
derek "rk" yzne ayna tutarak antropolojinin nice yldr bnyesinde
hareket ettii smrge balam konusundaki tutumunu "devrimciletir
di" . . . Malinowski'nin gnlne gndermede bulunmayan smrge an
tropolojisi eletirisi pek azdr . . .
Gnlk, ikinci olarak, bizatihi "bilim"i, "bilimsel tutum"u eletiri
gndemine sokan post-yapsalc, postmodern yaklamlar iin de zengin
bir malzeme kayna oluturacakb: "Neo-pozitivist" Malinowski, poziti
vizmin kklerine ynelen en kapsaml saldrya, cephane salamb . . .
Kaynaka

Asad, Talal (2008). Antropoloji ve Smrgecilik, Ankara: topya Yaynlan.


Bamard, A. (2001). History and Theory in Anthropology. Cambridge: Cambridge
University Press.
Deliege, R. (2006). Une histoire de l'anthropologie. Ecoles, auteurs, theories. Paris:
Editions du Seuil.
Firth, R. (1968) [1957). "Introduction: Malinowski as Scientist and as Man" . R.
Firth (der.)
Man and Culture - An Evaluation of the Work of Bronislaw Malinowski. Londra:
Routledge and Kegan Paul (1-14).
Geertz, C. (1988). Works and Lives. The Anthropologist as Author. Polity Press.
Gellner, E. (1988). "'Zeno of Cracow' or 'Revolution at Nemi' or 'The Polish
revenge: a drama in three acts"'. Roy Ellen, Ernest Gellner, Grazyna
Kubica ve Janusz Mucha (der.) Malinowski between two worlds. The
Polish roots of an anthropological tradition. Cambridge University
Press.
Hsu, Francis L. K. (1979). "The Cultural Problem of the Cultural
Anthropologist". American Anthropologist, c. 81, 3: 517-532 URL:
http: / / www.jstor.ocgI stable / 675774
Kubica, Grazyna (1988). "Malinowski's years in Poland". Roy Ellen, Emest
Gellner, Grazyna Kubica ve Janusz Mucha (der.) Malinowski between
two worlds. The Polish roots of an anthropological tradition. Cambridge
University Press.
Kuper, Adam (1983). Anthropology and Anthropologists. The Modern British
School. Londra ve New York: Routledge
Leach, E. R. (1968) [1957). "The Epistemological Background to Malinwski's
Empiricism". R. Firth (der.). Man and Culture - An Evaluation of the
Work of Bronislaw Malinowski. Londra: Routledge and Kegan Paul
(119-137).
Mair, L. (1968) [1957). "Malinowski and the Study of Social Change". R. Firth
(der.). Man and Culture - An Evaluation of the Work of Bronislaw
Malinowski. Londra: Routledge and Kegan Paul (229-244).
bronislaw kaspar malinowski 639

Malinowski, B. (1920). "Kula; the Circulating Exchange of Valuables in the


Archipelagos of Eastem New Guinea". Man, 20: 97-106. URL:
http: / / www.jstor.or,g. I stable/ 2840430
- (1921). "The Primitive Economics of the Trobriand Islanders", The Economic
/ournal, C. 3 1 , 121 : 1-16. URL: http://www.jstoocg/ sta
ble / 2223283.
- (1923). "Practical Anthropology", Africa: /ournal of the lnternational African
lnstitute, C. 2, 1: 22-38 URL: http: / /www.jstor.org/stable/1155162
- (1929). "Practical Anthropology". Africa: /ournal of the lnternational African
lnstitute, C. 2, 1: 22-38. URL: htt:p://www,jstor.org/stable/ 1155162
- (1939a). "The Group and the Individual in Functional Analysis" The
American /ournal of Sociology, C. 44, 6: 938-964. URL:
http: / /www.jsto[.Org.stable / 2769422
- (1939b). "The Present State of Studies in Culture Contact: Some Comments
on an American Approach". Africa: /ournal of the lnternational
African lnstitute, C. 12, 1: 27-48. URL: http: //www.jstor.org /sta
ble I 1155602
- (1943). "The Pan-African Problem of Culture Contact" The American ]ournal
of Sociology, C. 48, 6: 649-665. URL: http: il www.jsto[.Org Ista
ble / 2770222
- (1961) [1945). "New Tasks of Anthropology". P. M. Kaberry (der.) The
Dynamics of Culture Change. An lnquiry into Race Relations in Africa.
iinde. New Haven: Yale University Press.
- (1964).By, Bilim ve Din. stanbul: Varlk Yaynlan.
- (1966). Argonauts of the Western Pacific: an account of native enterprise and
adventure in the archipelagoe. Londra: Routledge & Kegan Paul.
- (1992a). Bilimsel Bir Kltr Teorisi. stanbul: Kabalc Yaynlan.
-(1992b). Vahilerin Cinsel Yaam. stanbul: Kabala Yaynlan.
Murdock, G. P. (1943). "Bronislaw Malinowski". American Anthropologist. C.
45, 3: 441 -45 1 . URL: http:/ /www.jstoocg/stable/663181
Nadel, S. F. (1968). "Malinowski on Magic and Religion". R. Firth (der.). Man
and Culture - An Evaluation of the Work of Bronislaw Malinowski.
Londra: Routledge and Kegan Paul. (189-208).
zbudun, S., B. A. afak, S. N. Altuntek (2007). Antropoloji: Kuramlar,
Kuramclar. Ankara: Dipnot Yaynlan.
Paluch, A. K. (1981). "The Polish Background to Malinowski's Work" . Man.
C. 16, 2: 276-285. URL: http:/ /www.jsoocg /table/2801400.
640 sekizinci blim

Payne, H. C. (1981). "Malinowski's Style" . Proceedings of the American


Philosophical Society. C. 125, 6: 416-440. URL:
http: / / www.jstotocg/ stable/ 986298
Piddington, R. (1968). "Malinowski's Theory of Needs". R. Firth (der.). Man
and Culture - An Evaluation of the Work of Bronislaw Malinowski.
Londra: Routledge and Kegan Paul.
Srinivasan, A. (1993). "The Subject in Fieldwork: Malinowski and Gandhi".
Economic and Political Weekly. C. 28, 50: 2745-2757. URL:
http: / /www.jstoC.ocg/ stable/ 4400524
Strenski, 1. (1982). "Malinowski: Second Positivism, Second Romanticism".
Man. C. 17, 4: 766-771 . URL: bttp:/ /www,jstoC.ocg/stable/2802045
Wax, M. L. (1972). "Tenting With Malinowski". American Sociological Review.
C. 37, 1: 1-13. URL: http:/ /www.jstotocg/stable/2093489
Wayne (Malinowska) H. (1988). Foreword", Roy Ellen, Emest Gellner,
Grazyna Kubica ve Janusz Mucha (der.) Malinowski between two
worlds. The Polish roots of an anthropological tradition. Cambridge
University Press, xi-xviii.
Dizin

Aklama, 18, 48, 50, 82, 83, 86, 97, Bask aygt, 548, 549, 550, 551, 553,
106, 108, 127, 148, 259, 288, 350, 554, 558, 560, 561
406, 561, 585 Belirlenimci yaklam, 429
Ahlak teorisi, 428 Ben ve teki, 152
Ahlaki eletiri, 130 , 131, 132 Biim, 23, 25, 29, 184, 214, 216
Ahlaki realizm, 131 Biimsel anlay, 151
Ahlaki tatiller, 421 Bilimler hiyerarisi, 8, 75
Ahlakiliin bilimi, 62 Bilimsel Marksist Teori, 526
Aklsz empirizm, 16 Bilin, 52, 98, 99, 162, 181, 182, 185,
Aktivite, 35, 382, 387, 409, 410, 411, 529 186, 187, 214, 224, 388, 403
Amal edim, 45 Bilin ak, 386, 388, 389, 390, 392, 396,
397
Anlam, 9, 47, 48, 53, 55, 58, 62, 65, 66,
Bilind, 52, 55, 57, 64, 313, 360
70, 73 75, 77, 80, 81, 82, 83, 84,
Bilinemezcilik, 312, 313
86, 87, 89, 90, 93, 94, 95, 101,
102, 104, 108, 112, 121, 122, 124, Bilme makam, 413
142, 150, 151, 163, 166, 174, 185, Bireysel zgrlk, 355, 452, 458, 459,
179, 180, 181, 185, 186, 187, 188, 466, 469, 489, 496
190, 192, 193, 198, 200, 201, 202, Bitimsizlik, 145, 151, 152, 155, 199
208, 212, 215, 216, 220, 221, 222, Biyoteknoloji, 326, 341, 353, 357, 363,
226, 298, 299, 300, 301, 302, 306, 364, 365, 369, 371
314, 315, 424, 436 Brokrasi, 235, 242, 248, 250, 260, 281,
Anlama, 44, 48, 54, 58, 65, 66, 75, 80, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 288,
82, 86, 122, 190, 193, 194, 242, 292, 299, 307, 312, 319,
300, 301, 302, 314 Brokratik Despotizm, 308, 309
Anlaml eylem, 301 Byk adamlar, 329
Antropolojinin hedefi, 592
c
Askesetizm, 250, 254, 256, 257, 261,
262 Cinsel ynelim, 360
Aknsal ego, 392, 400 Corafi determinizm, 32
Avrupa Marksizmi, 525, 573
B ada pozitif haklar, 366
kar atmalar, 61, 63, 90,
Bahtinci zne, 145, 154, 202
ifte Hermeneutik, 48, 87, 100, 104,
Bar, 455, 457, 505
118, 119, 121, 122, 123, 128, 132,
Barl ticaret, 272
642 dizin

ifte olumsallk, 67, 136 Dnsel rnek, 301, 302


ilecilik, 249, 254, 256, 257, 261, 309, Dzen problemi, 25, 26, 33, 59, 60, 61,
63, 73
o
E
Dasein, 21, 23, 29, 32, 169
Davran genetii, 357, 358 Egemenlik, 73, 74, 242, 243, 276
Deer ynelimli rasyonalite, 311 Eitim anlay, 431
Demokrasi, 242, 252, 287, 288, 293, 294, Ekonomik gvenlik, 502
308, 310, 311, 317, 327, 330, 335,
Ekonomik yap, 269, 488, 543, 544, 547
340, 343, 347, 371, 469, 488, 489,
491 Eletirel realizm, 39, 96
Deneyimciliin radikallemesi, 405 Eletirel teori, 14, 43, 114, 122, 128
Derin yap, 537, 541 Emperyalist kapitalizm, 269, 270, 271,
Devlet, 235, 241, 260, 264, 266, 268, 273
269, 270, 273, 274, 277, 280, 281, Entelektel eletiri, 127, 132
282, 302, 307, 342, 344, 350, 351,
Epistemik realizm, 412
355, 455, 457, 500, 520, 548, 549,
579 Epistemolojik kopu, 526, 527, 529,
Devlet aygh, 260, 470, 549, 551, 560 530, 574, 579, 580, 585

Devletin bask aygtlan, 542, 550, 555 Eylem, 21, 23, 24, 27, 29, 34, 36, 40, 42,
Devletin ideolojik aygtlan, 522, 547, 43, 44, 45, 49, 50, 51, 53, 55, 56,

549, 551, 552, 558 59, 60, 61, 71, 113, 114, 139, 148,
Devrim, 281, 292, 328, 353, 522, 524, 244, 257, 278, 285, 286, 297, 298,
525, 548, 561, 563, 566, 573, 579, 299, 300, 310, 463, 615
584 Eylem felsefesi, 43, 61
Devrim silah, 561, 566 Eylem sosyolojisi, 13, 42
Dikotomi, 53 Eylem teorisi, 13, 27, 42, 58, 79
Dil oyunlan, 101, 124
Eylemin retimi, 44
Dil ve bilin, 185
Diyalektik, 63, 158, 169, 209, 317, 524, F
530
Fail / aktr nedensellii, 51
Diyalektik Materyalizm, 524, 530, 583
Felsefe, 19, 43, 74, 76, 77, 95, 139, 168,
Doal haklar, 366
178, 201, 380, 392, 393, 402, 402,
Doruluun geerlilii, 423 408, 409, 410, 418, 437, 438, 439,
Dorusal zaman, 23, 28 520, 522, 527, 528, 530, 561, 562,
Drt eletiri, 127 563, 565, 566, 567, 573, 575
Durumsal pratik, 27, 30 Fenomenalizm, 76, 77
Dk gvenli toplumlar, 326
Feodalizm, 242, 267, 288
Dnce ak, 382, 384, 385, 386, 387,
388, 389, 393, 407, 440
dizin 643

G nanma istenci, 434


rrasyonalite, 295, 299, 307, 314
Geerlilik, 299, 310
Gemie bak, 402 levsel aklama,

Gelenek, 7, 25, 246, 279, 299, 336, 366, levselcilik, 4, 7, 10, 11, 43, 56, 58, 68,
461, 462, 505, 551, 591 75, 134, 440, 591, 592, 616
Genel konsenss, 60, 62, 70, 132 taat problemi, 25
Gereki Wilsonizm, 372 tyiletiricilik. 430
Gereklik anlay, 385, 388, 390 zlek ve anlam, 192, 194
Gereksinimler kuram, 636
J-K
Gsterge, 57, 150, 175, 180, 181, 182,
184, 185, 187, 190, 222, 228 Kaltsallkla zeka, 359
Gven berab, 251 Kalvinizm, 239, 241, 249, 250, 251, 303
Kaotik deneyim, 407
H
Karizmatik lider, 248, 308, 309, 310
Hayat gzergahlan, 34 Karizmatik otorite, 288, 290
Hayat tarz, 75, 80, 81, 124, 263, Karlk verebilme, 141, 145, 173, 174,
Hayahn retimi ve yeniden retimi, 175, 176, 177, 1783, 209, 217
29, 43, 59, 64 Karlkl bilgi, 53, 66, 82, 93, 99, 100,
Hermeneutik, 5, 13, 14, 16, 20, 43, 48, 101, 122, 125, 129
74, 81, 82, 101, 118, 122, 123, Klasik doruluk, 425
580, 582 Klasik kahraman, 166, 208
Hiyerarik. 284, 306, 543, 621 Kolektivist rejimler, 492, 496
Hukuk devleti, 333, 356, 469, 470 Kolektivist sistemler, 452, 480, 489, 493
Hukukun stnl, 452, 453, 458, Konuma trleri, 141, 145, 149, 194,
459, 468, 469, 471, 495, 496 195, 224
Hmanist epistemoloji, 420 Konuma ve ifade, 189
Hmanizm, 88, 382, 411, 418, 419, 420, Konvensiyonalizm, 295, 309, 311
421, 423, 437, 522, 527, 572, 584
Kltr kuram, 595, 601, 616
1-1 Kltrel evrim, 460, 503, 505, 506, 507,
509
diyalog, 162, 163
monolog, 162, 163, 187, M
deal tip, 242, 243, 262, 268, 297, 300,
Makyavelizm, 310
301, 302, 303, 314, 315
Malinowski Antropolojisi, 601
deoloji eletirisi, 124, 129, 130
Manhk ampirizm, 8
ktidar, 4, 241, 242, 243, 268, 271, 276,
MA0, 359
306, 314, 578, 581
Marksist teori, 523, 524, 526, 534, 562,
ktidar(Macht), 243, 276
563, 570, 572, 573, 578, 583, 584
nan ve din, 434
Marksizmin krizi, 523, 571, 572
644 dizin

Materyalizm, 4, 5, 19, 215, 249, 251, p


303, 308, 411, 522, 524, 530, 534,
Patrimonyalizm, 242, 264, 265, 267,
561, 565, 574, 575
288, 308
Medeniyetler atmas, 326
Patriyarkalizm, 242, 263, 288, 290
Merkezi planlama, 331, 452, 455, 479,
Patronaj, 292
483, 485, 486, 487, 488, 490, 495,
Piyasa ekonomisi, 285, 355, 452, 454,
496
455, 456, 465, 479, 480, 481, 498,
Meru iktidar, 277
500, 510
Minnepili mizah, 160
Plastiklik ve mkemmellik gc, 433
Monolojik metin, 168
Pozitivist felsefe, 77, 595
Monolojik lk, 168, 169 Pozitivist sosyoloji, 8, 77, 104, 105
Mutlak erekler ahlak, 292, 295, 296, 311
Pozitivizm, 5, 7, 8, 12, 39, 43, 48, 60, 75,
Mutlak iktidar, 494 76, 77, 78, 106, 121, 243, 248,
300, 303, 312, 425, 575, 594, 595,
N
596
Nedensel iliki, 11, 112, 115 Pragmatik yntem, 387, 401, 410, 414,
Neo - Marksizm, 14 421, 422, 423, 425, 429, 435, 437
Niyetli okuma, 534, 547, 582, Pragmatizm, 380, 381, 382, 387, 390,
385, 396, 418, 421, 422, 423, 425,
o 426, 430, 432, 434, 436, 437, 438,
Objektif referans, 412, 413, 416, 417, 439,
427, 439 Praksis, 574
Olay nedensellii, 51 Pratik ahlak, 262, 311
Ortodoks konsenss, 5, 6, 7, 10, 13, 14, Pratik bilin, 52, 55, 56, 57, 98, 99, 115,
17, 54, 95, 106, 113, 116, 120, 127
123, 127 Pratik eletiri, 127, 128
Psiik aktivite, 382
o
R
jeni, 363, 364
lmcl kibir, 453, 503, 508, 509 Radikal deneyimcilik, 380, 381, 382,
zel mlkiyet, 245, 267, 485, 491, 494,
387, 388, 390, 392, 396, 406, 407,
409, 411, 413, 416, 417, 420, 425,
495, 503, 507, 508, 510, 630
432, 439
zgrlk, 41, 42, 313, 332, 337, 338,
Rasyonel eylem, 87, 299, 300,
355, 356, 357, 427, 428, 453, 455,
Rasyonel modeller, 87
457, 458, 459, 460, 461, 463, 466,
Rasyonellik duygusu, 394, 396
468, 469, 496, 497

zgrlk kavram, 457, 458, 497 s


znenin geleri, 146 Saf deneyim, 392, 393, 399, 400, 401,
zsayg, 361 402, 403, 404, 417, 431, 439
dizin 645

Saf deneyim metafizii, 399 Sosyalizm, 4, 299, 306, 485, 486, 509, 613
Saduyu, 82, 99, 100, 101, 122, 123, Smrgecilik, 628, 630
124, 125, Syleimsel, 139, 142, 146, 147, 148,
Saldrganlk, 268, 269, 359, 374 149, 153, 159, 160, 161, 162, 163,

Sanat, 4, 140, 141, 144, 145, 153, 173 164, 165, 171, 175, 176, 192, 193,

174, 178, 183, 197, 198, 200, 201, 210, 211, 213, 219, 227

204, 205, 206, 207, 214, 215, 216, Syleimsel ilikiler, 146, 147
217, 218, 219, 223, 225, 227, 262, Syleimsel kahraman, 210, 213
289, 301, 383, 519, 568, 569, 636 Syleimsel zne, 139, 161, 165, 214, 227
Sava, 155, 164, 260, 261, 268, 269, 270, Szel bilin, 52, 98
271, 272, 273, 295, 296, 309, 311, Spontane dzen, 453, 454, 455, 473,
326, 328, 329, 347, 348, 374, 451, 474, 475, 476, 477, 478,
565, 566, 601, 609 Stat gruplan, 277, 278, 279, 280
Sevgi, 258, 259, 260, 285, 559, 593, 623
Sezarizm, 282, 308
Snf konumu, 277, 278, 279 enlikli yaam, 157

Snf tabakalamas, 279 eyletirme, 41, 110

Simptomatik, 527, 534, 582, 585, iddet, 4, 251, 260, 268, 269, 271, 280,

Sivil toplum, 343, 344, 354, 284, 286, 296, 368

Siyasal g, 547 T
Siyasal kurulu, 277
Tali elikiler, 543
Siyasal topluluklar, 260, 268, 269
Tannma arzusu, 361, 369
Siyasal yap, 547, 550, 553, 559
Tannma sava, 369
Siyasal yaplar, 268, 269
Tannsa) haklar, 366
Siyasi bir grup, 268
Tarih ktas, 527, 529, 542, 560, 563, 574,
Souk sava, 326
Tarihin sonu, 325, 326, 327, 328, 329,
Son insan, 325, 339 331, 335, 336, 339, 340, 341, 342,
Sorumluluk ahlak, 292, 295, 296, 297, 351, 352, 353, 357, 531,
311 Tarihsel materyalizm, 4, 5, 19, 522, 524,
Sosyal adalet, 453, 456, 485, 497, 498, 528, 530, 534, 561, 574, 580
500, 501, 503 Tekrarlanabilir zaman, 28, 29
Sosyal adalet eletirisi, 497 Temel eliki, 426, 543
Sosyal adaletin anlamszl, 497 Temsiliyeti (representavive) bilme
Sosyal kontrol, 26 Teori, 3, 4, 6, 7, 10, 11, 13, 14, 16, 18, 21,

Sosyal teori, 3, 4, 7, 11, 13, 14, 18, 21, 32, 38, 40, 41, 43, 47, 58, 61, 70,

38, 47, 58, 60, 71, 96, 98, 105, 71, 74, 79, 82, 87, 91, 95, 96, 98,

106, 107, 114, 117, 239 103, 105, 106, 107, 108, 114, 116,
117, 120, 122, 123, 125, 128, 129,
Sosyalist sistem, 494
131, 239, 266, 342, 384, 413, 419, styap olarak dil, 183
428, 437, 439, 440, 525, 526, 529, styap, 180, 183, 305, 537, 541, 545,
532, 534, 535, 537, 541, 542, 562, 546, 547, 559
565, 568, 573, 575, 576, 584
Teorik-pratik, 529, 561, 562 y
Teori-pratik, 535 Yaplama teorisi, 4, 18, 19, 21, 33, 36,
Teritoryal btnleme, 623 38, 39, 40, 42, 58, 67, 70, 75, 95,
Thymos, 334, 335, 336, 361, 133
Toplum teorisyeni, 49, 87, 102, 107 Yapsal analiz, 27, 539
Toplumsal amalar, 351, 482, 486, 493, Yapsal form, 544
494 Yapsal Marksizm, 523, 534, 542, 578,
Toplumsal dzenlilik. 471 585
Toplumsal etkileim, 21, 33, 35, 65 Yapsal nedensellik, 538, 539, 540, 543,
Toplumsal eylem, 43, 59, 60, 65, 128, 548, 585
242, 243, 278, 281, 285, 286, 297, Yapsalolk, 18, 31, 37, 42, 56, 59, 141,
298, 540, 142, 227, 228, 536, 584
Toplumsal eylem teorisi, 79 Yapma dzenler, 474, 480
Toplumsal formasyon, 538, 541, 543, Yaam tarzlar, 265, 629
546, 551, 552, 553, 578 Yeniden retilen pratikler, 64
Toplumsal hayahn ontolojisi, 59 Yeniden retim, 19, 20, 28, 29, 35, 38,
Toplumsal kurumlar, 9, 11, 25, 29, 30, 40, 42, 43, 59, 64, 92, 102, 113,
31, 54, 327, 342, 454, 471, 472, 118, 544, 544, 551, 552, 560
473, 592 Yorumlama emalar, 47, 66, 93, 101
Toplumsal mhendislik, 75 Yksek gvenli toplumlar, 326
Toplumsal nedensellik. 7, 11
z
Toplumsal pratik, 27, 32, 38, 58, 65, 75,
92, 128, 562, Zaman- corafi gereklik, 34
Toplumsal yap teorisi, 18, 74 Zaman corafyas, 22, 32, 34, 36, 37
Zaman dalizmi, 37
u
Zaman- mekan ontolojisi, 19, 29
Uygunluk problemi, 53, 83, 84 Zaman ve deime zdelii, 37
Zaman ve mekan, 7, 26, 27, 28, 33, 484,
o
559
temel ideolojik form, 130 Zamansal- alansal uzaklama, 26, 27,
zamansallk dzlemi, 29, 30 35, 36
retici gler, 545, 552 Zamansal- mekansal kesimeler, 27
retim ilikileri, 185, 537, 538, 539, Zamansal ve mekansal, 20, 25, 32, 33,
540, 545, 548, 550, 552, 556, 560 36, 57, 65, 75
retim/ yeniden retim, 92, Zor kullanma, 277, 459, 469, 477
BU CLDE KATKIDA BULUNAN YAZARLAR

Siyave AZER
1995'te ODT Felsefe Blm'n bitirdi. 1999'da Dimitri Nikulin y
netiminde "Mihail Bahtin ve znellik Sorunu" konusundaki teziyle New
School for Social Research'ten yksek lisans derecesi ald. 2007'de, The Riddle
of Subjectivity: The Humean Notion of the Self (znellik Bilmecesi: Hume'un
Benlik Kavram) balkl tez almasyla Kanada' da, University of Ottawa
Felsefe Blm'nden doktora derecesi ald. 2007' den beri University of
Ottawa' da felsefe okutmam olarak grev yapan Azeri eitli hakemli ulusla
raras dergilerde yazlar yaymlad ve bilimsel konferanslarda bildiriler sun
du. Azeri, Bahtin'in Bir Eylem Felsefesine Dogru adl yapt dahil Trke'ye e
itli kitaplar ve makaleler de evirdi.

Berivan BNAY
1980'de Erzincan'da dodu. lk, Orta ve Lise Eitimini Urla / zmir'de
tamamlad. Lisans eitimini Adnan Menderes niversitesi Sosyoloji Bl
mnde tamamlad. Ayn niversitede "Alvin Ward Gouldner'n Eletirel
Sosyolojisi zerine Bir nceleme" balkl tez almasyla Yksek Lisansn
bitirdi. 2008'de Ted Benton ve lan Craib'in Sosyal Bilim Felsefesi adl kitabn
evirisini (mit Tatlcan'la birlikte) yaynlad. Editrln Ahmet Cevizci'nin
yapt Felsefe Ansiklopedisi'nde "Faillik ve Yap" (Rob Stones), Figrasyon
Sosyolojisi" (Stephen Mennel) ve (mit Tatlcan'la birlikte "Edebiyat ve Top
lum" (Sarah M. Corse) ve "Etik ve Sosyal Arabrmalar'' (Howard P. Greenwald)
adl evirileri yaynland. Halen Adnan Menderes ve Pamukkale niversite
leri Sosyal Bilimler Enstitlerinin ortak Sosyoloji doktora programnda eiti
mine devam etmekte ve Adnan Menderes niversitesi Sosyoloji Blmnde
Aratrma Grevlisi >larak almaktadr.
Il BAYAR BRAVO
1973 ylnda Ankara'da dodu. 1991-2005 yllar arasnda Hacettepe
niversitesi Felsefe Blm'nde lisans, yksek lisans ve doktora eitimini ta
mamlad. Yksek Lisans tezi Bilim Felsefesi alanndadr. Tezinin bal: "Viya
na evresi'nin Bilimsellik lt zerine Bir nceleme"dir. Doktorada Siyaset
Felsefesi zerine almhr. Tezinin bal: '"Tarihin Sonu' Fikri ile 'Kresel
leme' Arasndaki hiki zerine Bir nceleme"dir. 1997 - 2005 yllan arasnda
Hacettepe niversitesi Felsefe Blm'nde Arahrma Grevlisi olarak alh.
Halen, 2005 ylnda grev yapmaya balad Sleyman Demirel niversitesi
Felsefe Blm'nde Doent olarak almaktadr. Siyaset felsefesi, bilim felsefe
si, tarih felsefesi ve bilgi felsefesi zel ilgi alanlarn oluturmaktadr.

Adnan GM
Ziraat Teknisyeni ve Sosyolog. 1965 Dzce doumlu, evli, bir ocuk
babas.
lkretimi Dzce-Samandere lkokulu (1975), Ortaokulu Dzce Lisesi
(1978), Liseyi Bursa Tarm Meslek Lisesi'nde (1982) tamamlamhr. Ankara
niversitesi Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Sosyoloji Blm'nden 1986 y
lnda mezun olmu, Yksek Lisansn 1989'da ukurova niversitesi'nde ve
Doktorasn 1995'de Viyana niversitesi'nde yapmhr. 1999'da doent,
2005'te profesrle atanmbr.
Ana alma konulan din, milliyetilik, otoriteryenizm, iddet, sava, asi
milasyon, eitim, krsal yap, rgtlenme ve btnleme sreleri zerinedir.
Sivas-Grn Lisesi'nde ksa sre retmenlik yapm olup, 1987'den
beri ukurova niversitesi Eitim Fakltesi Felsefe Grubu Eitimi Anabilim
Dal'nda almaktadr.

Sibel ZBUDUN
1956, stanbul doumlu. Fransa'da Paris VIII ve Paris X niversitele
rinde sosyoloji renimi grdkten sonra, yksek renimini stanbul ni
versitesi Edebiyat Fakltesi Antropoloji Blm'nde tamamlad (1981).
13 yl kadar yaynclk ve evirmenlik urann ardndan, H.. Antro
poloji Blm'nden yksek lisans ve doktora derecelerini ald. Halen, ayn
blmde retim elemandr. Sibel zbudun'un ei Temel Demirer ile birlik
te ya da tek bana kaleme ald ok sayda yaynlanm kitap ve makalesi
bulunmaktadr.
Tun<'ay SAYGIN
Lisans eitimini Atatrk niversitesi'nde, yksek lisans eitimini ise
Mula niversitesi'nde tamamlad. Halen Adnan Menderes niversitesi Fel
sefe Blmnde arabrma grevlisi olarak almaktadr.

mit TATLICAN
Do. Dr. mit Tatlcan 1959'da Afyon, Dinar'da dnyaya geldi. Lisans
derecesini Hacettepe niversitesi, Sosyoloji Blmnden (1982), Yksek Li
sans (1990) ve Doktora (1997) derecelerini srasyla "Ortaretimde Baar
Sosyoekonomik Durum likisi" ve Mhendislik ve Toplumsal Hareketlilik"
adl tezleriyle Ege niversitesi Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dalndan ald.
1982-1993 yllan arasnda MEB ve zel dershanelerde Felsefe Grubu ret
menlii yaph. Halen grev yapt Adnan Menderes niversitesi, Sosyoloji
Blmne 1993'te Aratrma Grevlisi olarak girdi. 2000'de Yardmc Doent
oldu ve 2006 ylnda Doent unvann kazand. lgi alan arlkl olarak sos
yal teori ve sosyal bilim felsefesi olan Tatlcan'r, editrln Ahmet Ceviz
ci'nin yapt Felsefe Ansiklopedisi'nde sosyolojik teoriler ve kavramlan tant
maya ynelik yazlan ve farkl trde evirileri vardr. Anthony Giddens'n
'yaplama teorisi'ne odaklanan yazarn ilgili sosyologdan Tarihsel Materyaliz
min agda Eletirisi, Sosyolojik Yntemin Yeni Kurallar (Bekir Balkz'la birlik
te), iinde Giddens'n 'yap' kavram zerine kapsaml bir yaznn yer ald)
Sosyal Teorinin Temel Problemleri ve Kapitalizm ve Modern Sosyal Teori adl evi
rileri vardr. Dier eviri kitaplar Derek Layder'n Sosyal Teoriye Giri (TBA,
2009 niversite Ders Kitaplan Telif ve eviri dlleri-Mansiyon), Martin
Slattery'nin Sosyolojide Temel Fikirler (ortak eviri), Ted Benton ve lan Craib'in
Sosyal Bilim Felsefesi (Berivan Binay'la birlikte), Jonathan Tumer'n (ed.) Sosyal
Teori ve Sosyoloji (Redaksiyon ve Yayna Hazrlayan), Alan Coulon'un Etnome
todoloji, Jonathan Tumer vd.nin Sosyolojik Teorinin Oluumu biiminde srala
nabilir. Aynca Gney ein, Emrah Gker ve Alim Arl'yla birlikte Ocak ve
Zanaat: Pierre Bourdieu Derlemesi'ni hazrlamtr.

lkay YILMAZ
1972 ylnda Ankara'da dodu. lk, orta ve lise renimini Ankara' da
tamamlad. Ankara niversitesi Siyasal Bilgiler Fakltesi ktisat Bl
m'nden 1993 ylnda mezun oldu. ktisat alanndaki Yksek Lisans derecesi
ni Nebraska-Lincoln niversitesi'nden 1998 ylnda, doktora derecesini ise
Michigan Eyalet niversitesi'nden 2004 ylnda ald. Halen Mersin niversi
tesi ktisat Blm'nde retim yesi olarak almaktadr.
650

Zeliha Burcu YILMAZ


1981 ylnda zmir' de dodu. 2003'te ODT Felsefe Blmn bitirdi.
Yksek lisansn yine ayn blmde "Bilin Nasl Var Olur? Klasik Deneyim
cilik ve William James zerine Karlabrmal Bir nceleme" (zgn ad:
"How Does Consciousness Exist? A Comparative Inquiry on Classical Empi
ricism and William James") adl teziyle tamamlad. Genel alma alan felse
fe tarihi olmakla beraber, bilim tarihi konusunda ders vermektedir. Edebiyat
ve kadn almalar konusunda makaleleri yaynlanmtr. Halen ODT Fel
sefe Blmnde doktorasn yapmakta ve ayn zamanda aratrma grevlisi
olarak almaktadr.

You might also like