You are on page 1of 312

BLG YAYINLARI / ZEL DZ : 35

ISBN 975 - 494 - 660 - 4


97 . 06 . Y . 0105 . 1109

Birinci Basm
Haziran 1997

BLG YAYINEV
Merutiyet Cad. 46 / A
Telf : 431 81 2 2 - 4 3 4 12 71
434 49 98 - 434 49 99
Faks: 431 77 58
06420 Yeniehir - Ankara

BLG DAITIM
Narlbahe Sok. 1 7 / 1
Telf : 522 52 01 - 526 70 97
Faks: 527 41 19
34360 Caalolu - stanbul
CEMAL YILDIRIM

Bilimsel Dnme Yntemi


-Yazlar, Bildiriler, Tartmalar-

BLG YAYINEV
kapak dzeni: fahri karagzolu

BLG YAYINLARI / ZEL DZ

smet nn Hatralar 1
smet nn Hatralar 2
Glsn Bilgehan Mevhlbe
emsi Belli Fikriye
Ali Naci Karacan Lozan Konferans ve smet Paa
Kmuran Grn Trkler ve Trk Devletleri Tarihi
Kmuran Grn Savaan Dnya ve Trkiye
Dr. etin Yetkin Siyasal iktidar Sanata Kar
Memduh Aytr Kalknma Yar ve Trkiye
Nzm Hikmet Kuvay Milliye
B. Russel Endstri Toplumunun Gelecei
Raymond Aron Sosyolojik Dncenin Evreleri
rfan Erdoan - Korkmaz Alemdar letiim ve Toplum
Aysel Eki ocuk, Gen, Ana Babalar
erafettin Turan Trk Kltr Tarihi
erafettin Turan Trk Devrim Tarihi I
"mparatorluun knden Ulusal Direnie"
erafettin Turan Trk Devrim Tarihi II
"Ulusal Direniten Trkiye Cumhuriyeti'ne"
erafettin Turan Trk Devrim Tarihi III
"Yeni Trkiye'nin Oluumu /1. Blm, 1923 - 1938"
erafettin Turan Trk Devrim Tarihi III
"Yeni Trkiye'nin Oluumu/2. Blm, 1923 - 1938"
erafettin Turan Kanuni Sleyman Dnemi Taht Kavgalar
kran Kurdakul ada Trk Edebiyat /1
Merutiyet Dnemi I
kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 2
Merutiyet Dnemi II
kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 3
Cumhuriyet Dnemi I
kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 4
Cumhuriyet Dnemi II
Cemal Yldrm Bilimsel Dnme Yntemi
-Yazlar, Bildiriler, Tartmalar-
Cahit Tala Trkiye'nin Aklamal Sosyal Politika Tarihi
Prof. Jaeschke Yeni Trkiye'de slamlk
Claude Cahen slamiyet I
"Douundan OsmanlI Devletinin Kuruluuna Kadar"
Gustave Edmund von Grunebaum slamiyet II
"Osmanl Devletinin Kuruluundan Gnmze Kadar -1
Gustave Edmund von Grunebaum slamiyet III
"Osmanl Devletinin Kuruluundan Gnmze Kadar - 2

dizgi : font matbaaclk ve tantm hizmetleri


telf : 230 30 30
bask : cantekin matbaaclk yaynclk
ticaret ltd. ti.
telf : 384 34 35 - 384 34 36 - 384 34 37
NDEKLER

NSZ......................................................................................................................... 7

A).. BLM FELSEFES: DENEMELER.......................................................................9


1. Bilime Genel Bir Bak................................................................................ 11
2. Bilim Felsefesinin levi...............................................................................16
3. Bilim Felsefesinin Felsefe indeki Yeri...................................................... 21
4. Bilimsel Dnme: Nitelii ve Yntemi....................................................... 27
5. Matematiksel Dnme: Yaps ve Bilimdeki Yeri...................................... 34
6. Fesefe Asndan Bilim ile Din.................................................................... 43
7. Bilim ile deolojinin Badamazl............................................................. 53
8. Diyalektik Materyalizm ve Bilim (I).............................................................. 63
9. Diyalektik Materyalizm ve Bilim (II)............................................................. 69
10. Bilimsel Yntemin Yeterlik Sorunu..............................................................78
11. ndksiyon Sorunu ve zm Araylar.................................................... 86
12. Bilimsel Dnmede ndksiyonun Yeri................................................... 100
13. Bilimde Nedensellik...................................................................................107
14. Bilimsel Ussallk ve ltleri..................................................................... 117
15. Kuramsal Terimlerin Anlam Sorunu..........................................................125
16. Bilimsel Kuramlarn Yeterlik ltleri............................................... ........ 129

B) BLG KAVRAMI...............................................................................................135
1. Bilisel letiim...........................................................................................137
2. Felsefede Bilgi Kavram............................................................................ 142
3. Doruluk Kuramlar................................................................................... 147
4. Metafizik zerine Bir rdeleme.................................... ............................. 153
5. Felsefenin Kimlii...................................................................................... 162
5
C. BLM - KLTR LKS................................................................................ 165
1. Bilimin Geliim Sreci-Ksa Bir Bak-..................................................... 167
2. Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar.......................................................186
3. Bilim ve Eitim..........................................................................................192
4. Uygarlk Nedir?.........................................................................................197
5. zgrlk Kavram.....................................................................................202
6. nan ve Kurumsal Boyutlarnda Din........................................................208
7. Kltr Balamnda Bilim...........................................................................213
8. Bilimin Neresindeyiz?............................................................................... 218
9. Bir Bilim Politikas Oluturmaya Doru.................................................... 224

D) TARTIMALAR............................................................................................... 231
1. Astroloji Bilim midir?................................................................................. 233
2. Bilimsel Adan Psikanaliz........................................................................242
3. Darvvincilik: Tepkiler ve Eletiriler............................................................247
4. Einstein'n Bilimsel Yntem Anlay -Bir Eletiri-.................................... 251
5. Bilimsel Ynteme "Hayr!" m?................................................................. 257
6. Bilime deolojik Baklar........................................................................... 267
7. Kavram Kargaasna Aklk:................................................................... 274
a) Bir "Eletiri"ye Yant............................................................................ 274
b) "Matematik nermeleri"...................................................................:..276
c) "Duyu Deneyi ve Gerek Deney"........................................................279
8. Eletirel Dnme.................................................................................... 281

E) SONU.............................................................................................................285
BLM FELSEFESNE TOPLU BR BAKI...................................................... 287

BBLYOGRAFYA.................................................................................................. 307

6
NSZ

Bu kitab oluturan deneme, bildiri ve tartma yazlar, bilim felsefesin


de deiik konular ilemekle birlikte, ortak bir hedefe yneliktir: Bilimsel d
nme yntemine aklk getirmek, bilimi metafizik ve astroloji trnden sz
de bilimlerden ayran temel ltleri belirlemek! Okuyucu hemen her yazda
kavramsal zmleme, eletirel yaklam ve zgr tartmann belirgin r
neklerini bulacaktr.
Felsefe, hi deilse ada anlamda, bilgi, varlk ve deer yarglarna
ilikin kavramsal sorunlar irdeleme, akla kavuturma etkinliidir. Bilim
felsefesi de bu erevede bilimin ama, yntem ve kuramsal yapsn akla
maya ynelik eletirel ve zmsel bir almadr. Kukusuz, bu trden bir
alma iin kiinin belli bir dzeyde bilgi ve deneyim birikimine sahip olma
s gerekir; ama daha nemlisi entelektel ilgi, bamsz dnme istenci,
derinlemesine anlama ve deerlendirme abasdr. Bu kitap yle bir abay
gze alabilen okurlar iin yayna girmitir.
Ama sorulabilir: Yaadmz ortamda, kitabn ngrd nitelikte ye
terli bir okur kesiminden gnmzde sz edilebilir mi, artk? Bu sorunun a
r bir karamsarl yanstt sylenebilir, kukusuz; ne var ki, lkemizde n
fus artna kout entelektel bir bymeden sz edilemeyecei de bir ger
ek! Son yllarda, zellikle grsel medyann kuatmas altnda, evrensel de
erlerin, en bata da entelektel ilgilerin, yok olmaya yz tuttuu bir dnem
den geiyoruz. Bir yanda, geim ura iinde rpnan eitimsiz ya da ei
tim dzeyi yetersiz oalan ynlar; te yanda, vurgun veya emeksiz kazan
cn l tanmaz lgnln yaayan "yeni yetme" bir kesim! Bylesine ar
pk ve yoz bir ortamda gerek sanat ve dn rnlerine ilginin ap ne ola
bilir? Ancak, tm olumsuzluklara karn, bu rnlerin kayna henz kuru-
madysa, bunu byk lde kimi kii ve kurumlarn zveri isteyen hizmet
tutkusuna borluyuz.
Aydnla dnk o tutkuyu besleme ve geniletme bir uygarlk misyonu,
7
kanamayacamz bir grevdir. Yzyllarca medrese geleneinin etkisinde
felsefe ve bilime kapal kalm yerleik tutumu krmann, kltr dnyamz
gerek anlamda zgn dn araylarna amann kolay olmadn son
yetmi yllk deneyimlerimizden biliyoruz. Yine de, bu gerek bizi umutsuzlu
a deil, tam tersine, daha bilinli bir ura direncine yneltmelidir.
Elinizdeki kitap, dn balamnda, ylesi bir savam sorumluluunu
simgelemektedir.

Cemal Yldrm
ida Tepe, Akay
Nisan, 1997

8
A

BLM FELSEFES:
DENEMELER
1

BLME GENEL BR BAKI*

Genellikle kltrel kavramlar bir tanm erevesinde aklanmaya elver


meyecek kadar karmaktr. rnein, din, sanat ve felsefe gibi kltrel etkin
liklerle ahlak, zgrlk ve hukuk gibi kavramlarn szlk tanmlar ou kez
yzeysel ve snrl birer belirleme olmaktan ileri gemez. Bu tr kavramlarn
daha doyurucu aklamalar iin sradan tanmlamay aan mantksal irdele
melerin yan sra, kullan balamlarndaki rnekler zerinde zmlemelere
gereksinim vardr. Entelektel adan daha kapsaml ve karmak bir etkinlik
olan bilimi basit bir tanmlamayla aklamaya kalkmak ise bouna bir abadr.
Bu nedenle "bilim nedir?" sorusunu bir tanmla yantlamak yerine; ilk aama
da, bilimi deiik boyutlaryla anlamamz kolaylatracak nemli grdmz
kimi zelliklerini belirtmeyi, yaammz etkileyen ilevlerine ksaca deinmeyi
daha yararl grmekteyiz.
Bilime kendine zg entelektel bir giriim, olgusal dnyay tanmaya,
aklamaya ynelik bir aray olarak bakabiliriz. Bilim felsefecilerinin genellik
le yapt budur. te yandan bilimi gene kendine zg norm ve davran bi
imlerine bal, ibirlii ve i blmne dayanan sosyal bir kurum olarak da
alglayabiliriz. Yzylmzn ikinci yarsnda byk bir atlm iine giren bilim
sosyolojisi bu bak iermektedir. Bilime baka alardan da baklabilir, ku
kusuz. rnein bilimi, doruya giden tek yol, yanlmaz, kesin bilginin biricik
yntemi sayan 19. Yzyl bilimcilerinin tam tersine; zellikle gnmzde, bili
mi sradan bir ura, bir ideoloji, daha da kts kendine "bilim adam" di
yenlerin bir kar ya da ayrcalk arac sayanlar da var. Ama biz bu aamada,
bu trden beeni ve knamalar bir yana brakarak, bilimi biraz nce de belirt
tiimiz gibi kltrel ilevleri balamnda dnsel bir etkinlik olarak ele alaca
z. Ancak bu zmlemeye girmeden nce, bu yazda, gerekli grdmz
birka noktaya deinmekle yetineceiz.

*) Bu yaz Bilim Nedir?" bal altnda, Bilim ve topya Dergisinin Aralk 1994 saysnda ya
ymlanmtr.

11
Olgusal ve Formel Bilimler Ayrl

Deineceimiz ilk nokta "bilim" diye szn ettiimiz etkinliin konu ve


bir lde de yntem bakmndan ok deiik dallara ayrlddr. Bu alma
dallarn olgusal ve formel diye iki ana kmede toplayabiliriz. Olgusal bilimler,
dnyada olup bitenleri betimleme, aklama ve ndeme araylar iinde ka
lan almalardr. Bu arayta ortaya konan sonular (betimleyici ya da ku
ramsal nermeler) olgusal ieriklidir; doruluklar olgusal verilere gidilerek
yoklanr. yle ki, gzlem veya deney sonularyla yoklanmaya elvermeyen
hibir hipotez veya kurama olgusal bilimlerde yer verilmez.
Formel bilimlere (mantk ve matematik) gelince, bunlar olgusal dnyaya
deil, soyut nesne ve ilikilere ynelik almalardr. Olgusal ierikten yoksun
nermelerin doruluk lt deiiktir. Mantk ve matematikte bir nermenin
doruluk deeri gzlem verilerine gidilerek yoklanmaz; nermenin olgusal
doruluu deil, "ispat" denen mantksal doruluu sz konusudur. Mantksal
doruluk gzlem veya deneye bavurularak deil, nermenin doruluklar var
saylan belli ilke veya ncllerden karsanmasyla salanr. spatlanm her
nerme, "aksiyom" ya da "postulat" denilen ilkelerin zorunlu sonucudur. s
patlanan bir nerme (matematikte buna "teorem" denir), karsand ncl
ya da ncller doruysa, yanl olamaz.

Doa ve nsan Bilimleri

te yandan, olgusal bilimler de kendi iinde doa bilimleri (fizik, kimya,


astronomi, biyoloji, vb.) ve insan bilimleri (psikoloji, sosyoloji, antropoloji,
vb.) olmak zere iki grupta toplanmaktadr. Ne var ki, bu ayrmn kesin bir
izgiye dayand sylenemez. rnein, psikolojinin bir davran bilimi olarak
kimi kez doa bilimleriyle snfland grlmektedir. Ayrca, tarih, politika ve
ekonomi trnden almalarn da bilimsellik kimlii henz tartma konusu
olmaktan kmamtr. Kaba bir lt olarak, doa bilimlerinin inceleme ko
nularnn llebilir nesnel gzlem veya deney sonularna elverdii, stelik
nedensel aklamaya olanak salayan yasal ilikilerin matematiksel denklem
lerle dile getirilebildii; oysa insan bilimlerinin inceleme konusu sre ve dav
ranlarn ounluk basit nicel ilikilere indirgenmeye elvermeyen karmak,
temelde znel nitelikte deikenlere dayand sylenebilir.
lk bakta ereti gibi grnse de bu fark aslnda nemlidir: Doa bilimle
rinin sergiledii gz kamatrc ilerlemeler karsnda insan bilimlerinin geri
kalml gz nne alndnda ayrmn dayand ltn geerlilii kolayca
yadsnamaz. Kukusuz, daha ok ilenen konularn nitelik farkndan kaynakla
nan bu duruma bakarak insan bilimlerinin srgit doa bilimlerinin gerisinde
12
kalaca yargsna gidemeyiz. Zamanla insan bilimlerinin de, konularnn do
asna daha duyarl aratrma teknikleri gelitirilerek byk bir atlm iine
girmesi olasdr, elbet. Unutmamak gerekir ki, gelimilik dzeyleri ne olursa
olsun, bilimsel etkinliin tm alanlar temelde ayn ama, yntem ve varsa
ymlar paylamaktadr. Zaten ilerde daha ayrntl olarak belirteceimiz gibi
bir almann bilimsellik kimliini belirleyen ltlerin kayna da bu ortak
ama, yntem ve varsaymlardadr.

Bilimin Dnsel Bir Yntem Olarak Kavranmas

Deineceimiz ikinci nokta bilimin kltrel ortamdaki konumuna ilikin


dir. Din, sanat, felsefe, hukuk gibi etkinliklerle karlatrldnda bilimin kl
tr yaamna katlm olduka yeni bir olgudur. Dahas, Bat kltr dnda
henz pek az kltrn bilimi yeterince zmsedii sylenebilir. Kald ki, bir
ok kltrde bilime kar ak ya da st rtk tepkiler olduunu, kimi kl
trlerin de bilime nerdeyse tmyle yabanc kaldn biliyoruz. Oysa salkl
bir kltr ortam, deiik kltrel etkinliklerin birbirleriyle uyumuna, olumlu
etkileimine baldr. Bir toplumda bir yandan otomobilden cep telefonuna,
yazarkasadan bilgisayara teknolojinin rn tm modern aralar yaygnlk
kazanrken, te yandan giderek artan sayda "eitimli" kiilerin byclere,
falclara, tarikat eyhlerine komas, zerinde durulacak bir olaydr. ada
lama yolunda hibir toplum, bilimin, nesnel, ussal ve eletirel yaklamna
ters den birtakm dogma, saplant ve alkanlklara bal kalarak ilerleye
mez. Bilimi srgit dlamaya olanak olmadna gre, toplumlarn tek salkl
seenei yerleik inan ve davranlarn gzden geirmeye, geleneksel tu
tum ve kurumlarn bilimsel anlayla badar biimde yeniden dzenlemeye
ynelmektir. Bilimsel bulularn hzla deitirdii bir dnyada gemiin artk
geersiz olduu bilinen inan ve davran kalplar iinde kalmak, bir kltr
atlaklna, dolaysyla toplumsal izofreniye dmek demektir. Bunun bir
toplum iin ne demek olduunu kktendincilerin hareketinde; Cezayir, M
sr, Endonezya, vb. slam lkelerinde yaanan olaylarda grmekteyiz. Dn
cede reform kanlmazdr; ada dnyaya uyum teknolojik aralarn kulla
nmn aan, eletiriye ak daha esnek ve ussal bir yaklama girmeyi gerek
tirir. Bu ise ancak bilimin dnsel bir yntem olarak kavranmas, zmsen-
mesiyle olasdr.

Bilim, 'Elit'in Tekelinde Deil

Deinmek istediimiz nc nokta, bilimin sradan insan aan, "elit"


13
denen kk bir kesimin tekelinde bir ura olmad, olmamas gerektiidir.
Geri bilim baz ynleriyle olduka soyut, uzmanlk bilgisi gerektiren st d
zey dnsel-deneysel bir almadr. Ne var ki, tmyle bakldnda bu g
rnt yanltcdr; pek ok kimsenin sansnn tersine, bilim, kitlelerin iyi bir
eitimle bile eriemeyecei, anlalmas g, saduyuya yabanc bir etkinlik
deildir. Einstein gibi kimi sekin bilim adamlarnn da belirtmekten geri kal
madklar gibi, bilimsel dnme hepimizin paylat gnlk dnmenin da
ha dzenli, tutarl ve eletirel bir uzantsndan baka bir ey deildir. Kald ki,
bilimi anlamak ou kez teknik bir dille ortaya konan sonularn renmek
demek deildir. nemli olan bilimi entelektel bir etkinlik, problemleri algla
ma ve zme giriiminde ussal ve nesnel bir yaklam olarak deerlendirebil
mektir. Bilim bir bilgi yn olmaktan ok tartmaya ak bir "deneme-
yanlma-yanlgy ayklama" yntemidir.

Bilimin Evrensel Nitelii

Deineceimiz son nokta bilimin evrensel niteliine ilikindir. Pek ok


kimsenin, bu arada zellikle Batl evrelerin gznde bilim, Avrupa kltrne
zg bir gelimedir. Bu doru deildir. Bilim tarihine baktmzda, bilimin
beiinin Bat deil Dou olduunu gryoruz. Astronomi, matematik, tp ve
mhendislik almalarnda ilk nemli admlarn Hint, Smer, Msr ve Babil
uygarlklarnda atld, Bat kltrnn temelini oluturan Antik Yunan d
ncesinin de bir lde Babil ve Msr uygarlklarnn etkisinde atlma getii
bilinmektedir. Son drtyz yl boyunca bilimin Bat'da gsterdii olaanst
gelime Rnesans sonras bir olaydr. Bu atlmda klasik dnceye dnn
yan sra slam dnyasnn 8-12. Yzyllar arasna rastlayan dnemdeki bilim
sel almalarnn da etkisi byk olmutur.

Banazla Kar Bilim

Ne var ki, bilimin gelimesinde kltrel ortamn nemi yadsnamaz. Her


eyden nce, kltrn doay anlamaya ynelik, yeni araylara ak olmas,
dncenin dinsel ya da siyasal ideolojik retilerin buyruunda tutulmamas
gerekir. zgr tartmaya, ussal eletiriye kapal bir kltr ortamnda bilimsel
araya olanak yoktur. Nitekim Avrupa'da gerek anlamda bilimsel aratrma,
Ortaa teolojisinin Rnesans'la balayan saygnlk kaybyla olanak kazanm
tr.
Bunun ters ynde oluan bir baka rneini de slam dnyasnda gr
mekteyiz: 12. Yzyla gelinceye dek ran, Irak ve Msr'da parlak gelime or
14
tam bulan bilim, Gazali'nin felsefeyi, dolaysyla zgr dnceyi, tmyle
yok etmeye ynelik ortaya koyduu banaz tutumun egemenlik kazanmasyla
snmeye yz tutar, ok gemeden slam lkeleri bugn de iinden kamadk
lar Ortaa karanlna gmlr. Bilimin tekdze banaz ideolojiler altnda
nasl ksr bir konuma dtn, amzda tank olduumuz totaliter yne
tim deneyleri de gstermitir. Gnmzde lkemizin de giderek byyen kk-
tendinci bir ideolojinin tehdidi altna girdii grlmektedir. Goethe, "Hibir
ey eyleme geen cehalet kadar korkun olamaz" demiti. Toplumumuzu yle
bir tehlikenin basks altna dmekten kurtarmann en temel ve kalc nlemi
zgr dnce ve inan ortamn hzla gelitirmektir. Bu ise en bata bilimsel
anlayn kltrmzle kaynamas, ncelikle aydn ve ynetici kesimlerin
davranlarna sindirilmesiyle olanak kazanr. Karanla kar tek silah aydn
lktr.

15
2

BLM FELSEFESNN LEV*

Orta'renimden gemi pek ok kimse, yzeysel de olsa, fizik, biyoloji,


psikoloji vb. bilimlerin ne trden almalar olduunu bilir; dahas belki de,
felsefe ile bilim arasndaki temel yaklam farknn da ayrdndadr. Ama "bi
lim felsefesi nedir?" sorusuna yalnz sradan kimselerin deil, ou aydnlarn,
hatt kimi bilim adamlarnn bile, ak ve doyurucu bir yant verebilecei sy
lenemez. Bunun nedeni bilim felsefesinin anlalmas g, karmak bir ura
olmasndan ok entelektel yaantmza henz yeterince girememi olmas
dr. Bu bildirinin amac bilim felsefesinin kimliini ortaya koymak, dn dn
yasndaki konum ve ilevine aklk getirmektir.
Bilim felsefesi nedir? Bu soruya ksa ve kesin bir yant vermek gtr;
ama bir ilk belirleme olarak bilim felsefesini, bilimi anlamaya ynelik felsefi bir
alma diye niteleyebiliriz. Genel terimlerle dile getirdiimiz bu nitelemeyi da
ha belirgin klmak iin ncelikle bilim ile felsefeden ne anladmz ksaca, be
lirtmemiz gerekir. Bilim, inceleme konusu olgular aklayc hipotez veya ku
ramlar oluturma, bunlarn doruluk deerini gzlemsel verilere giderek yokla
ma srecidir. Felsefenin ilevi ise deiiktir. Felsefe, hi deilse ada anla
myla, ne olgular anlamaya ne de bilgi retmeye ynelik bir etkinliktir. Felse
fe eitli yollardan edindiimiz tm deneyim ve bilgilerimizi anlam asndan
zmleme, kendi iinde tutarl bir anlay kurma abasdr. yleyse, bilim fel
sefesi bilimsel bir alma deil, bilimi dnsel bir etkinlik olarak akla ka
vuturma, anlaml klma giriimidir. Baka bir deyile, bilim felsefesi bilimin
kavramsal yapsn, olgular betimleme, ndeme ve aklama yntemini, do
ruluk savlarna ilikin ltleri irdeleme; bilim ile "szde-bilim" diye bilinen ast
roloji, parapsikoloji gibi almalar arasndaki temel fark belirleme etkinliidir.
Hemen belirtelim ki, bilimi anlamaya ynelik almalar bilim felsefesiyle
snrl deildir. Bilim felsefesinin yan sra, zellikle yzylmzn ikinci yarsn
da nem kazanan bilim sosyolojisi ve bilim psikolojisi gibi almalar da var
dr. Bilimin dier kltrel etkinliklerle ilikisi nedir; gelimesi ne gibi sosyal,

Bu metin; Trk Felsefe Dernei'nce dzenlenen "1993 Felsefe KongresP'ne (15-16-17 Mays
1993, Ankara) Bildiri olarak sunulmu, Felsefe Dnyas, Temmuz 1993 saysnda yaymlan
mtr.

16
ekonomik ve kltrel koullara baldr? Kiiyi bilimsel uraa ynelten psiko
lojik zelliklerden, belli bir zek ve imgelem gcnden sz edilebilir mi? Bi
limsel bilginin kullanm, zellikle teknolojideki uygulamalar yaammza b
yk kolaylklar salarken ne gibi sorunlara yol amaktadr? Bilime ilikin ol
gusal ierikli bu trden sorulara, mantksal zmlemeyle deil, gene bilimsel
aratrma yntemleriyle yant aranabilir. Bilimi kurumsal, ya da, belli ilgi, yeti
ve isten gcne bal kiisel bir etkinlik olarak inceleyen, ya da, olumlu ve
olumsuz uygulamalaryla kurumsal bir etkinlik olarak ele alan davran bilimle
riyle bilim felsefesini kartrmamak gerekir. Bilim felsefesinin ura konusu
spesifik sorunlara eildiimizde, aradaki fark daha somut olarak ortaya ka
caktr. Ancak buna gemeden nce, szn ettiimiz davran bilimleriyle bi
lim felsefesi arasnda yer alan bir baka almaya daha deinmemizde yarar
vardr: Bilim tarihi.
Yzylmzda bir aratrma disiplini olarak saygn bir konuma gelen bilim
tarihi, bilimlerin kkenini, geirdii evreleri, geliim ve dnm srelerini,
deiik dnemlerdeki kltrel konumlarn inceler. Tarihsel verilerin, sorunla
ra tuttuu k bakmndan, hem bilim felsefesi iin, hem bilim psikolojisi ile
bilim sosyolojisi iin nemi byktr. Denebilir ki, bilim tarihine yabanc ka
lan bir bilim felsefesi somut rneklerden yoksun, soyut bir dnce egzersizi
olmaktan ileri gemez. Ayn ekilde, bilimi konu alan davran bilimlerinin or
taya koyduu gzlemsel verilerin de, bilim felsefesi iin deerli malzeme sa
lad sylenebilir.
Deinilmesi gereken bir nokta da, zellikle son yllarda daha belirginle
en bir kaygya ilikindir. Gnmzde hemen her lkede bilim adamlarnn
"savunma" ad altnda yrtlen sava teknolojisinde grev almas, politik ya
da ideolojik emellere dolayl da olsa hizmet salamas ahlak asndan sorgu
lanan bir olaya dnmtr. Bilimsel bilginin doal dengelerin ykmna yol
aan kara ynelik amalarla kullanlmasna katkda bulunmas yle dursun,
seyirci kalmas bile bilim adam iin balanabilir bir davran mdr? Bilime
kar gnmzde giderek kendini daha fazla duyurmaya yz tutan gvensizlik
duygusunun oluumunda bilim adamnn bir lde de olsa sorumluluu yok
mudur? Geri bu sorularn da bilim felsefesinden ok ahlak felsefesini ilgilen
dirdii sylenebilir. Dorudur; ne var ki, yle bir gelimenin bilim felsefesini
etkileyemeyeceini syleyemeyiz.
imdi bilim felsefesini dorudan ilgilendiren sorunlara, dnebiliriz. Bilim
felsefesinin bilimi bir dnce etkinlii olarak anlamaya ynelik kavramsal bir
zmleme olduunu yukarda belirtmitik. yleyse nce bu zmlemeye ko
nu olan kavram ve ilkelerin belirlenmesi gerekir. Bilim, znde olgu-kuram
balamnda bir problem zme etkinliidir. Bu etkinliin tm dallarnda gz
lem, hipotez, dorulama, aklama, nedensel (ya da yasal) iliki vb. kavramla
rn getiini biliyoruz. Ancak bilim adam bu tr kavramlar kullanrken bir an
17
lam irdelemesine girmez. rnein, inceledii bir durum ya da olguya yol aan
ilk koullar belirlemeye alrken, "nedensellik ne demektir?", "varsanan ne-
den-sonu ilikisinin ilemsel anlam nedir?" gibi sorularla uramaz. Gene ol
gular ndemede ya da aklamada bavurduu hipotez veya kuramlardan sz
ederken bunlarn ilevini gsterir, ama mantksal zellikleri zerinde durmaz.
Doa yasas deyince ne anlyoruz? Bilimsel aklamann mantksal yaps ne
dir? Bilimsel bir kuramn geerlik ltleri ne olmaldr? Betimleme ile akla
ma farkl ilemler midir? Bilimsel dnmede indksiyonla dedksiyonun yer
leri nedir? Bilimde dorulama srecini dedktif, bulu srecini indktif diye ni
teleyebilir miyiz? Bir hipotez veya kuramn olgusal yoklanmasndan ne anlyo
ruz? Dorulama mantna kout bir bulu mantndan sz edebilir miyiz?..
Bu trden sorular bilim adamnn tmyle uzak durduu sorular olmasa bile
onu dorudan ilgilendiren sorular deildir. Gerekten, onun yapmakta olduu
ey kendi urann mantksal zmlemesini vermek deil, belli olgusal bir so
runa ilemsel olarak yoklanabilir bir zm ya da aklama getirmektir.
Gene biliyoruz ki, bilim adam olgusal dnyay betimleme ve aklama gi
riiminde dorudan gzleme elvermeyen, dahas belki de gzleme tmyle
kapal birtakm soyut nesne, sre veya ilikilerden sz eder. rnein, bazla
r gnlk dilimize bile geen elektron, proton, ntron, gravitasyon, elektro
manyetik alan, gen, id, bilin, bilinalt vb. bu tr kavramlardr. Bilim adam,
tanmlarn verse bile bu kavramlarn nesnel gereklikle ilikileri zerinde dur
maz, gzlemsel verilere indirgeme olaslklarn sorgulamaz. Onun yaklam
pragmatiktir: Varsayd nesne veya sreler, aratrma konusu problemin
zmne olanak verdii lde geerlidir. Oysa bilim felsefecisinin yaklam
analitiktir; burada da sormadan geemeyecei sorular vardr: (1) Bilimsel
aklama iin soyut nesne veya ilikilere bavurma kanlmaz mdr? yle ise,
(2) bu nesne veya ilikiler gzlemsel terimlerle belirlenemez mi? (3) rnekleri
ni verdiimiz sz konusu nesne veya ilikilerle "metafiziksel" denilen ruh, tan
r, entellechi, elan vital, ... gibi nesne veya gleri nasl ayrt edebiliriz? Kesin
bir ayrm yaplamazsa, (4) bilim ile metafizik temelde ayn eyler midir?
Kukusuz, bilimsel yntem, kavram ve ilkelere ilikin mantksal zmle
me, ncelikle "bilim" dediimiz etkinliin az ok yakndan tannmasn gerek
tirir. Bu demektir ki, bilim felsefecisi bilimi fildii kulesinden yarglayan bir
kimse deildir, olamaz. Mantksal zmleme ynteminin yan sra en azn
dan bir bilim dalnda belli bir bilgi, hatta bir deneyim birikimine ihtiya var
dr. Kald ki, bilim felsefesi profesyonel felsefecilere zg, belli bir grubun te
kelinde bir etkinlik de deildir. Bilim adamlar arasnda, oluturduklar ya da
yrrlkte hazr bulduklar kavram ve ilkelere aklk getirmek yolunda man
tksal zmlemeye bavuranlar yok deildir. Dahas kimi sekin bilim adam
larnn bilimsel almalarnn yan sra bilim felsefesine el attklarn biliyoruz.
Bunun arpc bir rneini Newton'un "hypothesis non fingo" diye dile getir
18
dii bilimsel ynteme ilikin yargsnda, bir dierini Einstein'n "lokal-olmayan
ezamanlk" kavramn akla kavuturma abasnda bulmaktayz. ada bi
lim adamlar arasnda, bilim felsefesine, genel bir ilginin tesinde, dpedz
ynelen, ura veren P. W. Bridgman, Niels Bohr, Heisenberg, Schrdinger,
David Bohm vb. tannm adlar vardr.1
Bilim felsefesinin ilevinden sz ederken belirtilmesi gereken nemli bir
nokta daha var. Bu da, bilim feslefesinin geleneksel felsefeye zg gerekliin
asal niteliini yakalama, evrensel doruyu ortaya koyma zentisi iinde olma
ddr. Pek ok kimse iin bilim felsefesi, bilimin ulat sonulara dayanan
bir dnya gr oluturma abasdr, ya da yle olmaldr. Bu beklenti yerin
de olsa bile, izlenen yerleik tutumu yanstmamaktadr. Bilim felsefesi ne yn
temi ne de amac bakmndan o trden bir alma olarak nitelenebilir: Ama
cnda ncelik, gereklie ilikin btncl bir gr oluturmak deil, bilimi d
nsel bir etkinlik olarak anlamaktr; ynteminde speklatif deil, analitiktir.
Metafizikte grld gibi doruluu apak saylan a priori ilkelerden yola
kmaz; tersine, (varsa) o trden ilkeleri de kapsayan eletirel sorgulamayla yol
alr. Evrenin kkeni, doas ve amac zerinde yrtlen speklasyonlar t
myle yararsz, bo bir aba saymak doru olmaz, kukusuz. Ne var ki, ge
mite metafizikilerin bu yoldaki abalarnn, beklenen sonucu vermek yle
dursun, bilimde gelimeyi aksatan kimi tkanklklara ve ideolojik atmalara
yol at bilinmektedir. Aristoteles'in ereksel doa retisini ieren Ortaa
skolastizmi; Hegel ile Marx'n diyalektik sreli evreni; Leibniz, Schopenhauer
ve Schiller'in "animistik", Whitehead'n "organizmik" diyebileceimiz dnyalar
ile Bergson'un elan vital' bilimle badar grler deildir.
Temelde ethik ve ideolojik ynlerden ntr olan bilim felsefesi btncl g
r oluturma peinde deildir. Bilimin dnsel yap ve ileyiine ilikin ilevi
mantksal zmlemeyle snrldr; kavram ve ilkelerine, dayand temel varsa
ymlara aklk getirme, yeni hipotez veya kuramlarn oluumunda ve dorulan
ma srecinde izlenen yntemleri, uygulanan ltleri irdeleme; din, sanat ve me
tafizik gibi etkinliklerden ayrc zelliklerini belirleme dnda bir amac yoktur.
Bilim felsefesi akademik bir disiplin olarak yzylmzda kimlik kazanan
bir gelimedir, felsefede deiik geleneklere bal iki eilimin birlemesiyle olu
an bir gelime! Bu eilimlerden biri Francis Bacon'la balayan, Locke, Hume
ve Mill'le glenen empirisizm gelenei; dieri izlerine Descartes'te rastlad
mz, Kant'ta byk lde belirginleen "ussal eletiri" diye niteleyebileceimiz
analitik yntemdir. Bu iki eilimin birletii kanalda, Frege, Peano ve Rus-
sell'n matematiksel mantk zerindeki almalarnn etkisinde oluan, daha

1) Bkz. P. W. Bridgman, The Nature of Physical Theory, 1936; Niels Bohr, Atomic Physics
and Human Knovvledge, 1961; W. Heisenberg, Physics and Philosophy, 1958; E. Schr
dinger, Science and Humanism, 1951; D. Bohm, Causality and Chance in Modern
Physics, 1957.

19
sonra "mantk empirisizm" ad altnda byk bir atlm iine giren analitik fel
sefe, bilime ynelik cephesinde bilim felsefesi kimliiyle ortaya kar.
Bertrand Russell, ncs olduu analitik felsefeyi genel izgileriyle yle
nitelemektedir:

Analitik felsefe belli sorunlarn zmnde geleneksel felsefeden


ok bilimi andran bir yaklam iindedir. Sistem kurucularnn btncl
retileriyle karlatrldnda analitik felsefenin stnl, bir hamlede
tm evreni kucaklayan bir sistem kurma hevesine kaplmakszn, prob
lemlerini tek tek ele alabilme tutumunda kendini gstermektedir, inanyo
rum ki, "felsefi bilgi" diye bir ey varsa, ona ancak yle bir yntemle ula
labilir. Gene inanyorum ki, felsefenin klasik pek ok sorununa bu yn
temle kkl zm getirebiliriz.2

ledii konular ve izledii yntem bakmndan matematiksel mantktaki


gelimelerden etkilenen bilim felsefesi, iki dnya sava arasnda Reichen-
bach, Carnap, Popper ve Hempel'n almalaryla "hipotetik-dedktif" diye
bilinen mantk arlkl bir kimlie brnr.3 Ancak, 1950'li yllarn ikinci ya
rsnda N. R. Hanson'la balayan, 1962'den bu yana Kuhn ve onu izleyenler
le daha atlml bir grnm kazanan bir gelime bilim felsefesine mantn
yan sra tarihsel ve sosyo-psikolojik diyebileceimiz yeni bir boyut getirmi
tir.4 Bilim felsefesinin temel sorunu artk kuram - olgu ilikisiyle snrl tutul
mamakta, paradigma egemenliinde "normal bilim", "getalt dnml" bi
limsel devrim gibi, yerleik bilim imajna ters den retilerin tartmalarda
n plana getii grlmektedir. Salt ussal bilim imajnn yerini, bir lde de
olsa, us d inan ve eilimleri de ieren kurumsal banazlkla ykl bir bilim
imajnn almakta olduu sylenebilir. Son yirmi be yl iindeki tartmalar bi
lim felsefesinde yeni bir sentezin olumakta olduu iaretlerini vermektedir.5
Popper'n etkisinde Kuhn'un, Kuhn'un etkisinde Popper'n grlerinde birta
km modifikasyonlara giderek birbirine daha fazla yaklatklarn grmekteyiz.
Aslnda, kimi ynlerden birbiriyle badamaz grnen bu iki grn zaman
la diyalektik bir sentezde birleme olasl olduka yksektir.6

2) Bertrand Russell, History of VVestern Philosophy, 1946, s. 862.


3) Bkz. H. Reichenbach, Experience and Prediction, 1938 ve The Rise of Scientific Philo
sophy, 1951 (Bu kitap dilimize Bilimsel Felsefenin Douu adyla evrilmitir. Remzi Kita-
bevi, 1981); R. Carnap, Philosophy and Logical Syntax, 1935; K. Popper, The Logic of
Scientific Discovery, 1959 (zgn basm: Logik der Forschung, 1934); C. G. Hempel, Phi
losophy of Natural Science, 1966.
4) Bkz. N. R. Hanson, Pattems of Discovery, 1958; T. S. Kuhn, The Structure of Scientific
Revolutions, 1962.
5) I. Lakatos ve A. Musgrave (Ed.), Criticlsm and The Growth of Knovvledge, 1970; C. Yld
rm, The Pattern of Scientific Discovery, 1981.
6) Bu gelimenin kimi sinyallerini Lakatos ve onu izleyenlerin almalarnda grmekteyiz.

20
3

BLM FELSEFESNN FELSEFE NDEK YER*

Giri

Bu bildirinin konusu bilim felsefesinin ama ve yntemini belirlemek,


zellikle genel felsefe iindeki yerini gstermektir.
Bilim felsefesi bilimi konu alan bir felsefe trdr. Baka bir deyile bili
min kavramsal yapsn tanmak, bu yapy oluturan ilem ve dnme biim
lerini mantksal zmleme yoluyla aydnlatmak bilim felsefesinin grevidir.
Kukusuz, bilimi anlama abas yalnz felsefede grlmez; baka birtakm
disiplinler veya yaklamlar da sz konusudur. rnein, bilim tarihi bilimi, ta
rih boyunca geirdii gelime evrelerini inceleme yolundan anlamaya alr.
Sosyoloji, bilimin sosyal bir kurum olarak bal olduu koullan, ilerleme ve
ya gerilemesindeki sosyal veya kltrel etkenleri ayrdetmek ve bunlar akla
mak yoluna gider. Psikoloji, bir yandan bilim adamlarna zg kiilik, zihinsel
ve duygusal niteliklerle ilgilenir; te yandan, bilimde kayna gzlem veya de
neye dorudan bal olmayan birtakm soyut kavram veya teorilere ulamada
etkin olan ruhsal sreleri aydnlatmaya urar. Bilimde yaratcln kiisel
ve zihinsel koullarn belirlemek, gnmzde psikologlarn giderek nemle
eildikleri bir konu olmutur.
Bu tr yaklamlarn ortak zellii bilimi anlama abalarnda bilimsel me
toda bal kalmalardr. Bilim, ister tarihsel geliim sreci biiminde, ister sos
yal bir kurum olarak zellii ve etkinlik koullar asndan, isterse olgular
bulma ve aklamada kullanlan zihinsel sreler ynnden ele alnsn, bilim
tarihi, sosyoloji ve psikolojinin yapt kendi alarndan nemli olan sonula
r birtakm n koullara giderek aklamadan ibarettir. Oysa felsefenin yakla
m deiiktir. Felsefe bilimsel metotla deil, mantksal zmleme yolundan
bilimi aklamaya alr. Bununla sz geen disiplinlerin sonularnn birbiri
ne veya felsefeye ters dtn, ya da, felsefe iin ilgin olmadn syle
mek istemiyoruz. Tam tersine, felsefe mantksal zmleme yntemini kulla-

*) Bu metin, Trkiye Felsefe Kurumu'nca dzenlenen Sempozyuma (Ankara, 1974) Bildiri ola
rak sunulmutur.

21
nrken amacna ilikin tm sonular (bunlarn kesinlik veya gvenirlik derece
leri ne olursa olsun) gz nnde tutmak gereinden kanamaz.
mdi bilim felsefesinin ama ve kapsamn belirleme, her eyden nce
"felsefe"den ne anladmz saptamamz gerektirir. Gerekten, bilim felsefesi
ilk bakta geleneksel felsefeyle pek yakndan ilikili grnmese de, gerek ko
nusu, gerek metodu ynnden felsefi niteliktedir ve daha batan sylediimiz
gibi bir felsefe trdr. Bu nedenle syleyeceklerimizi u iki nokta etrafnda
toplayabiliriz: (1) Felsefi dncenin zellii nedir? (2) Bu dnce ereve
sinde bilim felsefesinin yeri nedir?

Felsefi Dnmenin zellii

Felsefenin herkese benimsenmi veya benimsenmeye aday bir tanm


yoktur. Bunun bir nedeni "felsefe" sznn, "daire" veya "gezegen" sz gibi
belirli bir nesneyi veya nesne trn adlandrmamas ise, daha nemli bir ne
deni de felsefenin ne olduunun filozoflar arasnda bugn bile bir tartma ko
nusu olmas, daha dorusu, "felsefe nedir?" sorusunun dpedz felsefeye ko
nu olmasdr. Kelimenin etimolojik anlam olan "bilgelik sevgisi" ise sadece ta
rihsel ynden nemlidir, fakat bir tanm iin ne yeterli, ne de belki gereklidir.
Gerekten felsefeyle uraan ka kii, dier insanlardan daha fazla bilgelik
sevgisi tadn ileri srebilir?
Felsefe tarihini eitli felsefe trleri, birbiriyle anlaamayan filozoflar ve
ya bal olduklar ekoller doldurduuna gre, "felsefe'nin de eitli ve durma
dan deien anlamlar olacaktr, elbette. Bunlar tek tek sralamak, ya da hi
deilse, belli balklar altnda snflamak, ilgin bir alma olabilir belki. An
cak biz burada daha kestirme bir yol seerek, felsefenin ortak sorunlarn ve
bunlarn genel zelliklerini belirtmekle yetineceiz.
Olduka yaygn bir gre gre felsefe, insann niteliini ve iinde yaa
d dnyann yap ve ileyiini akl yoluyla anlama abasdr. Bu tanm daha
belirgin klmak iin felsefede ele alnan balca konu veya sorular gzden ge
irmeye, bu konu veya sorularn bir yandan dinsel, te yandan bilimsel soru
lardan ne ynlerden ayrldn gstermeye ihtiya vardr.
Bertrand Russell felsefe sorunlarn ayrdederken felsefeyi, bir yan ile te
olojiyle, br yan ile bilimle ortak grmektedir. Felsefe, kesin bilgi edinme
olana vermeyen sorunlar zerindeki speklasyon nitelii ile teolojiyi, akl ve
mantk llerine bal kalma zellii ile bilimi andrr. Ona gre, tm kesin
bilgilerimiz bilime, kesin bilgilerimizi aan her trl dogma ve inanlar (bunla
rn kayna ister geleneksel otoriteler, ister vahiy olsun) teolojiye aittir. Felse
fe ne bilim gibi kesin olgusal bilgi salar, ne de teoloji gibi akl d birtakm
kaynaklara bal kalr. Felsefe, bilimlerin gzlem ve deney yolu ile zemedi
22
i veya zmeye elverili bulmad, fakat nitelii itibariyle speklatif kafaya
hitap eden sorunlar rasyonel zmleme yolundan ele alr.
Bu sorunlar balca u grupta toplayabiliriz:
1. Eurenin yaps ue nitelii ile ilgili sorunlar. rnein: Varlklarn k
keninde tek bir ilke mi vardr, yoksa ruh ve madde diye iki ilkel nesne ayrde-
dilebilir mi? Edilebilirse, bunlarn nitelii ve birbiriyle ilikisi nedir? Evrende
olup bitenlerin belli bir ama ve btnl var mdr, yoksa her ey birtakm
kr kuvvetlerin itip ekmesiyle mi meydana gelmektedir? "Doa yasalar" de
diimiz nedensel ilikiler gerekten var mdr, yoksa doada bulduumuz d
zen kendi dzen ihtiyacmzn bir yansmasndan baka bir ey deil midir?
2. nsann deer ve nitelii ile ilgili sorunlar. rnein: insann, onu
dier varlklardan ayran yce veya tanrsal diyebileceimiz bir niteliinden
sz edilebilir mi, yoksa ona doadaki oluumlardan sadece biri gzyle bak
mak yeterli midir? Yaam veya davran biimlerinden bazlarn iyi, dier ba
zlarn kt sayabilir miyiz, yoksa her ey sonunda bir kapya kar ve son
zmlemede, btn bu ayrmlar anlamsz mdr? yilik, gzellik ve doruluk
kavramlar evrensel deerler midir, yoksa bunlar da pek ok ey gibi geici ve
bal birer fanteziden mi ibarettir?
3. Bilgilerimizin nitelik ve snrlar ile ilgili sorunlar. rnein: Bilgile
rimizin kayna veya kkeni nedir? nsan akl iin ne tr bilgiye olanak var
dr? Nasl biliyoruz? Bilgilerimiz yaantmzla snrl mdr, yoksa duyu verileri
mizin tesinde var saylan eyler hakknda da bilgi edinebilir miyiz? Bizim d
mzda gerek bir dnya var mdr, varsa bunu bilebilir miyiz? Bilgilerimize
gerekten gvenebilir miyiz? Yoksa "bilgi" dediimiz ey aslnda tahmin veya
kiisel kandan m ibarettir? Gerek bilgi ile sahte bilgiyi ayrdedebilir miyiz,
edebilirsek bunun ltleri nelerdir? Bilgilerimize geerlik ve kesinlik kazand
ran ey nedir? "Doru" denilen ey nedir, buna ulaabilir miyiz?
Bu tr sorulara kutsal kitaplardan cevap getirmek ne denli bosa, labora-
tuvarda cevap aramak da o derece botur. Biri geersiz, br olanakszdr.
yle ise bu sorular bir yana m iteceiz? Buna da olanak yoktur kukusuz.
Bugn bile kafas bu gibi sorularla megul kimseler yok deildir. Felsefenin
varlk nedeni bu sorularda yatmaktadr.
Geri felsefeyle uraanlarn yantlar hibir zaman kesinlik gstermedii
gibi ou kez birbiriyle elikili olmaktan da ileri gitmemitir. yle grnyor
ki, sorulardaki sreklilik ve evrensellik yantlarda gerekleme olana bulmu
yor. ada felsefede yant getirme yerine soru aydnlatma urann n pla
na gemesi bu farkn gzleminden domu bir sonutur herhalde. Artk bu
sorulara, bilimsel sorulara verilen trden yant verilemeyecei anlalmtr.
Filozoflardan nemli bir blm bunlara dorudan yant arama yerine, bunla
rn neden kesinlikle cevaplanamayacan aklama iine koyulmutur. Gn
mz filozoflar, bir eit bilimsellik savnda olan metafizik yerine, hi deilse
23
ilk aamada, yalnz dil ve dncede aklk arayan bir eletiri yntemi geli
tirmekle yetinmektedirler.
Felsefeyi nitelerken bilimle olan ilikisini biraz daha yakndan belirtmeye
ihtiya vardr.
rneklerini yukarda verdiimiz sorunlarn gzden geirilmesiyle de anla
laca zere, felsefi dnmenin bata gelen zellii genelliktir. Felsefe e
itli bilim kollar gibi spesifik yaant alanlar ile ilgilenmez; tersine inceleme
konular geni kapsaml olup hibir bilim dalnn snrlarna dorudan girme
yen, fakat tm bilimleri bir yerde etkileyen sorunlardan oluur. Felsefe, ste
lik, incelemesini belli bir soyut dzeyde yrtr; olgulardan ok, olgularn
tesinde birtakm kavram ve ilkeleri belirlemeye alr.
Felsefe sorunlarnn bir baka zellii de bilimsel yntemle zmlenme
ye elverili olmamalardr. Gzlem ve deneye dayal mantksal dnme bilim
de olduu gibi felsefede de nemlidir; ne var ki, bilimde etkili olduu bilinen
bu yntem felsefe sorunlar sz konusu olduunda yetersiz kalmaktadr. Za
ten bir sorun bilimsel yntemle zmlenmeye elverili olduu andan itibaren
felsefenin deil bilimin konusu olur. ok tekrarlanan bir hikye vardr; sras
gelmiken anlatmadan gemeyeceim:

Kk, irkin trtl, dier btn hayvancklar renkli tylerini kabartp,


caka satarken, bir delie ekilir, utancndan ortaya kamazd. Bir gn, bu
duruma daha fazla dayanamayacan hisseden zavallck, karar verir: O
da sslenip pslenecek, gzelleerek ortaya kacaktr. Gece demez,
gndz demez sslenir; boyanr, tylerini parlatp kabartr. Fakat bouna,
gzelleemez. Bir ara, "Bana bakn!" diyerek ortaya atlr. "Ben de gze
lim, gerekten gzel trtlm" der. Fakat tekiler dnp bakmazlar, stelik
arkasndan alay edip glerler. Kk, irkin trtl aresiz, yine ie koyulur.
Bu kez daha ok urar; ve gzelleir! Ne var ki, "Ben gerekten gzel
bir trtlm," dedike, tekiler daha fazla glerler. Zavall trtl mutsuz ve
akndr. Sonunda tepedeki aatan olup bitenlerin hepsini seyreden
yal ve akll bayku, "Grmyor musun?" der, "Onlar imdi sen gzel de
ilsin diye glmyorlar; kendini gzel bir trtl sanmana glyorlar. Gzel
sin gzel olmasna, ama dostum, sen artk bir trtl deil, bir kelebeksin."

Bilgin gibi "doru"yu arayan, evreni anlamaya alan filozofun aradna


eritiini dnelim; ona artk "filozof" diyebilir miyiz? Hikye ayn zamanda
bilimle felsefenin tarihsel ilikisini de dile getirici niteliktedir.
Felsefe bilime ne bir rakip, ne de bir zentidir. Felsefenin grevi deiik
tir: Evrene ve insana ait temel sorunlar zerinde rasyonel dnme ve tart
ma eylemini srdrmek. Baka bir deyile, kiinin evren ve yaam ile ilgili
inanlarn eletirme, aydnlatma ve bunlara rasyonel bir temel arama, felse
fenin gerek misyonudur.
24
Bilim Felsefesinin Ama ve Kapsam

Buraya kadar felsefeden ne anladmz ve bilimle olan ilikisini kaln


izgilerle belirtmeye altk. Szlerimizi bilim felsefesinin ama ve kapsamn
ksaca belirterek tamamlamak istiyoruz.
Her eyen nce, "bilim felsefesi" ile "bilimsel felsefe'yi ayrmak gerekir.
Bilim felsefesi, felsefi dncenin veya felsefi dnme metodunun bilime uy
gulanmas demektir. Amac, daha batan iaret edildii zere, kavramsal
zmleme yolundan "bilim" dediimiz fenomeni aydnla karmak, yorumla
nmaktr. Oysa bilimsel felsefe, metafizik trden sayd dnme biim ve
rnlerine geerlik tanmayan yeni bir yaklam dile getirmektedir. Amac,
felsefeye bilimsel bir nitelik kazandrmak, felsefeyi verimsiz, sorumsuz bir tar
tma olmaktan karp, tek tek sorunlara bilimsel diyebileceimiz zmler
arayan sorumlu bir disiplin kimliine kavuturmaktr. Yzylmzn balarnda
Russell'n yazd bir kitap, "Felsefede Bilimsel Metot," baln tayordu.
Krk yl sonra, Bilimsel Felsefenin Douu adl kitabyla Hans Reichen-
bach'n ayn dorultuda daha kesin bir tutum sergilediini gryoruz. Reic-
henbach kitabnn nsznde amacn u szlerle aklamaktadr:

Pek ok kimse iin felsefe ile speklasyonu ayrmak olanakszdr.


Bunlara gre, filozof bilgi salayan metotlarla alamaz; bu bilgi ister
olgusal nitelikte olsun, isterse mantksal ilikiler biiminde olsun. stelik
onun kulland dil, irdelenip dorulanmaya ak da olamaz. Ksaca, on
lar iin felsefe bir bilim deildir. Oysa biz kitapta tam tersi bir tez savun
maktayz. Diyoruz ki, felsefi speklasyon geici bir aamadr, felsefe so
runlarnn zm iin gerekli mantksal zmleme aralarnn yeterin
ce gelitirilmemi olduu bir aama. Gene diyoruz ki, "felsefede bilimsel
yaklam" diye bir ey vardr ve bunun izlerini gemite de bulmaktayz.
Kitabmz bu yaklamdan kaynaklanp gnmzde ortaya kan amac
gtmektedir. yle bir felsefe ki, ada bilimde bulduu metotlarla daha
nceleri cevaplar ancak salt tahmine dayanan birtakm sorunlara kesin
zm getirebilmektedir. Ksaca demek gerekirse, kitabmz felsefenin
speklasyondan bilime getiini gstermek amac ile kaleme alnm
tr.1

Felsefe speklasyondan bilime getiinde felsefe olarak ortada bir ey


kalr m sorusunun yantn zavall trtln serveninde bulabilir miyiz, bilmiyo
rum. Fakat bilinen u ki, Reichenbach'n kitab yazarnn iddiasn kantlamak
tan uzak kalmtr.

1) Hans Reichenbach, The Rise of Scientific Philosophy, s. vii. (Bu kitap, "Bilimsel Felsefenin
Douu" adyla dilimize evrilmitir. Remzi Kitabevi, 1979, 2. Basm, 1993).

25
Bilim felsefesine dnelim. Ama ve kapsam bilimi anlamakla snrl olan
bu felsefenin bilim olma veya bilime benzeme zentisi yoktur. Urat so
runlar arasnda balcalarn yle sralayabiliriz: "Bilimsel dnme" diye bir
dnme biimi var mdr? Varsa, mantksal nitelii nedir? Baka bir deyile
bilimin mant kurulabilir mi? Bilimde teori ve gzlem ilikisi nedir? Teori
kurmann ve dorulamann mantksal ltleri saptanabilir mi? Bilimde betim
lemenin tesinde aklama var mdr? Varsa, yeterli bir aklamann mantksal
koullar nelerdir? Bilimin dayand temel varsaymlar nelerdir? Bunlar, te
mellendirebilir miyiz? Bilimi ortak-duyu, din, felsefe, matematik gibi dnme
biimlerinden nasl ayrdedebiliriz? Bilimsel dnmede matematiin yeri ve
nemi nedir? Matematik kesinliin nitelii nedir, bilimsel sonular neden ola
slk dzeyinde kalmaktan kurtulamaz? Bilimde nedensellik ilkesinin yeri ne
dir, bilimsel yasalar biim ve ilev ynnden nasl niteleyebiliriz?
Unutmamak gerekir ki, bilim felsefesi bilime kar giderek artan ilgimizin
bir sonucudur. Her dnemde felsefe o dneme zg yaant biiminin niteli
ini tar. rnein, antik dnyada felsefe, doann dngl deiimi ve insa
nn siyasal nitelii ile ilgili gr yanstr. Ortaa boyunca Tanr'ya ve din
sel yaama ynelik ilgi arln duyurur. Rnesans'tan gnmze kadar, "bi
lim" dediimiz doay anlama ve kontrol etme, eylemi, yaam her yn ile
etkileyen rakipsiz kuvvet olmutur. Modern bilim teknolojideki uygulamalar
ile yaamamz deitirmekle kalmamakta, duyu ve dnmemizi de biimle
mektedir. Felsefenin bu geree yabanc kalmas beklenebilir mi?
Felsefe duygularmzdan ok aklmza hitap etmekle gemiteki ekicili
inden bir hayli yitirmitir belki. Fakat Russell'n belirttii gibi, felsefe, kesin
likten uzak da olsa, kararszln tesinde bir yaama olana gstermekle g
nmzde de yararl hizmetini srdrebilir.

26
4

BLMSEL DNME: NTEL VE YNTEM*

amz ister "atom a", ister "uzay a", ister "kompter a" diye
niteleyelim, hepsinde temel* ilerleme gc bilimden kaynaklanmaktadr. Bu
nedenle, bilimi, bilimsel dnme yntemini anlamadka ne yaadmz dn
yay, ne de bu dnyay gemi dnemlerden ayran zellii kavrayabiliriz. te
yandan, bilimsel dnme ynteminde, aklc ve eletirel bir kafa eitiminin
balca olana sakldr. Bu yntemin zmsenerek kiilerde bir davran bii
mine dntrlmesi giderek topluma her trl gizemli ya da akl-d reti
ve saplantlara kar salkl bir gvence salayacak, sorunlarmz irdeleme ve
zmede bizi etkinlii kantlanm aralarla donatacaktr.
Ksa bir yaz erevesinde bilimi tm ynleriyle ele almaya olanak yoktur
kukusuz. Bu yazda bilime bir dnce tr olarak bakmakla yetineceiz. Bi
limden ne anlyoruz? zellikle, bilimsel dnme yntemini nasl niteleyebili
riz?
Geri, geni bir erevede ele alndnda bu sorularn birbirinden pek
farkl olmadn syleyebiliriz; yle ki, birine vereceimiz yant dierinin ya
ntn da iermektedir. Nitekim bilimi bir dnme sreci diye tanmlama yo
luna gittiimizde iki sorunun tek bir soruya dntn greceiz. Ama yine
de, "bilim" kavramyla, "yntem" sorununu, hi deilse semantik ynnden,
ayr tutmada yarar var.
Ancak konuya girmeden nce bir noktann akla kavuturulmasna ih
tiya vardr. O da bu trden sorularn bilimin deil, bilim felsefesinin sorular
olduudur. Aklk bakmndan ikisi arasndaki fark belirtmek zorundayz. Ka
baca demek gerekirse, bilimin olgular, bilim felsefesinin ise bilimi konu ald
sylenebilir. Ne var ki, bilimi konu alan bilim felsefesinin ne trden bir al
ma olduu deiik yorumlara yol amtr. Kimine gre bilim felsefesi, bilimin
sonularyla tutarl ve bu sonulara dayanan bir dnya gr oluturma ura
dr. Kimine gre ise, bilim felsefesinin grevi bilimin dayand temel varsa
ymlar irdeleyerek ortaya karmak, bylece bilimsel dnmenin dayanaklar
ile ulat sonularn ne lde geerli ve gvenilir olduunu saptamaktr.

*) Bu yaz, Macit Gkberk Armaan'nda (Ankara, 1983) yaymlanmtr.

27
Daha yaygn bir gre gre ise, bilim felsefesi bilimin yap ve ileyiini kav
ramsal ynden zmleme ve akla kavuturma etkinliidir. Bu mantksal
bir zmlemedir, yoksa bilimi popler biimde sunmak amacyla yaplan bir
basitletirme ii deildir. Bizim burada yapmak istediimiz de bu sonuncu g
r erevesinde bir uratr.
Buna gre, "bilimsel aratrma" denilen etkinlii dier dnme biimle
rinden ayrdeden zellikleri belirlemek, bilim adamlarnn doay incelemede
kullandklar yntemleri, mantksal adan, nitelemek, bilimsel aklama ve
ndeyilerin ltlerini tartmak ve ulalan sonularn gvenirlik koullarn
irdelemek bilim felsefesinin zn oluturur. Bylece bilim felsefesi iin ikinci
dzeyde bir almadr diyebiliriz: yle ki, bilim felsefesi dorudan ya da do
layl dnyay konu almamakta, bu dnyada olup-bitenler stnde bir anlama
ve aklama abas olan bilimi konu almaktadr. Bu ilikiyi ematik olarak
yle gsterebiliriz:1

Dzey Uran-Tr Konu


2 Bitim Felsefesi Bilimsel betimleme ve aklama yntemle
rinin mantksal zmlenmesi (st dil)
1 Bilim Olgular ya da olgusal ilikileri betimleme
ve aklama (nesne dili)
0 Olgusal Dnya

Kukusuz bu ayrma deinmekle iki ura trnn tmyle birbirinden


ayr dtn, daha dorusu, iki ura trrin birbiriyle balantsz olduunu
ileri srmek istemiyorum. Bilimsel dnme ve aratrma sreleriyle temas
olmayan, bunlar az-ok tanmayan bir kimsenin bilim felsefesi yapma olana
nasl dnlemezse, sorumlu ve yetkili mantksal zmlemelere srt eviren
bilim adamlarnn da bilimi tam anladklar kolayca sylenemez. Bunlar aala
r tek tek iyi bilseler bile orman btnl iinde gremezler herhalde. Orma
n btnl ile grebilen Galileo, Newton, Mach, Einstein apnda kiileri
salt bilgin deil, bilgin-filozof saymak daha doru olur bu nedenle.
imdi sorularmza dnebiliriz:
"Bilim"den ne anlyoruz? Bu soru bizi birtakm tanm tartmalarna gt
rebilir. Hem bundan saknmak iin, hem de bilime bir dnme ve bilgi edin
me yntemi diye baktmzda bilim anlaymz da kendiliinden ortaya ka
candan, dorudan yntem sorununa ynelebiliriz.
Pek ok ders kitabnda, bugn bile, "bilim" ulat sonulara arlk ve
rilerek dzenli bir bilgi birikimi diye tanmlanr. Aslnda bu yetersiz ve dura
an bir anlay yanstmaktadr. Oysa bilim birtakm sonular olmaktan ok,
1) John Losee, A Historical Introduction to tho Philosophy of Science, Oxford University
Press, 1972, s. 3.

28
bir bulma ve dorulama srecidir. Geri, bilimi bir bilgi yn saymak yle
dursun, bilgi retme yntemi saymak bile tartma gtrr. nk bilimde
ulalan ve genel bir alkanlkla bilgi saydmz sonularn ou gerekte
az-ok dorulanm hipotez niteliinde nermelerdir. Bu nermelerin, ne
denli kantlanm olursa olsun, bir gn yanllanma olasl vardr. Oysa bil
gi oluturan bir nerme iin bir yanllanma olasl sz konusu deildir.
Bilimin temel amac olgusal dnyay, ya da dpedz evreni anlamaktr,
diyeceiz. Din, metafizik iin de ayn ey sylenebilir. yleyse, bilimi bu tr
uralardan ayran zellii amacnda deil, bu amaca ulamada kulland
yntemde arayacaz. Din kutsal kitaplarda aklanan birtakm yarglar er
evesinde evrenin pein bir yorumunu verir. Bu yarglar olgulara giderek
test etme yle dursun, tartmaya bile olanak yoktur. Bunlar tanrsal birer
buyruk niteliindedir; dayanaklarn olgusal dnyada deil, inanlarda ara
mak gerekir. Metafizik ise, daha rasyonel ve daha az dogmatik olmakla bir
likte, dnyay anlama amacnda daha fazla baarl deildir. Metafizik dnya
y salt akl ya da sezgi yoluyla anlama, olup-bitenlerin gerisindeki "asl ger
ek"! bir ya da birka genel ilkede dile getirme abasdr. A priori konan bu
ilkeler, bilimde ortaya atlan aklayc genellemelerin tersine, olgusal yoldan
irdelenemez. Bu yzden ayr ayr dinler gibi, deiik ve ou kez birbiriyle
badamaz metafizik sistemler domutur. Oysa bilim ne kutsal kitaplarn
balayc ve sz gtrmez buyruklarndan, ne de metafizikte olduu gibi a
priori doru saylan ilkelerden yola kar. Bilim amacna dnyaya ilikin
varsaym ya da beklentilerimizi srekli test etme ve dzeltme yoluyla ulama
ya alr. Bilimsel dnme ynteminin zn oluturan bu srete aa
ma ayrdedebiliriz:
1) Gzlem verilerinin beklenti ya da varsaymlarmza uymamas halinde
ortaya kan bunalm;
2) Bunalm giderme yolunda yeni hipotez veya teori oluturma;
3) Oluturulan yeni hipotez veya teoriyi yeni gzlemlere giderek test et
me.
Olup-biten her eyin beklentilerimize uygun dt bir dnyada bilim ya
da bilimsel aratrma diye bir ey olmayacakt kukusuz. Bilim bir uyum sala
ma abasdr. Bu abada gzlem, eletirel dnme ve yaratc imgelem,
mantksal karm gibi ilevler i iedir. Matematik, yaratc imgelem ve man
tksal akl-yrtmeyle yetinir; bilim bunlarla birlikte gzlem ve deneyi de ge
rektirir.
Bilimsel dnme srecini kaln izgileriyle belirleyen bu tanmlama, a
da anlay yanstmakla birlikte, kimi tartmal noktalar da iinde tamakta
dr. Bunlara ksaca deinmeden geemeyeceiz. Tartmalarn dm noktas
teori ile olgularn ilikisinde kendini gstermektedir. Ksaca demek gerekirse
29
sorun, bir hipotez ya da teorinin nasl oluturulduu sorunudur ve tartmalar
antik aa kadar uzanr.
Aristoteles bilimsel dnmeyi bir yan ile indktif, bir yan ile dedktif
saymtr. Bilim adam olgusal gzlemlerden ilkelere indktif dnme ile, ge
nel ilkelerden olgusal gzlemlere ise dedktif karmla ular ona gre. Bu
anlay ematik olarak yle gsterebiliriz:2

indksiyon

(1)
Gzlem Aklayc
verileri (2) ilkeler

Dedksiyon

Aristoteles'in bu gr, ada anlaya tmyle uymamakla birlikte, g


nmzde bile olduka yaygn bir anlay temsil eder. Ne var ki Ortaa sko-
lastisizmi onun gzlemlerden ilkelere giden indksiyonunu unutarak, sadece
dedksiyonuna sarld ve tasm denilen karm trnn dar erevesinde ka
larak bilim d, ksr bir dnce gelenei iine girdi. Skolastik dnceye ilk
tepkiler daha 13. Yzylda balar; ama asl etkili tepkiler 17. Yzyln ilk yar
snda Bacon, Descartes ve Galileo ile kendini gsterir.
Bacon, bilimlerin duraan durumundan, Ortaa skolastisizmini sorumlu
tutar ve geleneksel mantn tasmsal akl yrtmesini ie yaramaz, ksr bir
laf ebelii sayar. Ona gre doann incelenmesinde dedksiyona deil yalnz
ca indksiyona yer vermek gerekir. Ancak indktif dnme iledir ki, olgula
rn gzleminden doa yasalarna ilerleyebiliriz. Bacon skolastik dnceye
kar gelitirdii tepkisinde, ne yazk ki, hipotezin ve matematiksel dnme
nin nemini gremedi; bu yzden bilim adamlarn etkileme gc zayf kald.
Bacon bir empirisist idi. Bilimsel aratrmada olgusal gzlemi vurgula
makla nemli bir i yapt. Ama biliyoruz ki, bilimin olgusal boyutu yannda
'rasyonel' diyebileceimiz bir boyutu da vardr. Bacon'n yeterince gremedii
bu boyut Descartes'in metot anlaynn zn oluturur. Descartes iin yet
kin bir bilimin modeli matematiktedir. Matematik, doruluu apak (ya da
Descartes'in deyimi ile her trl kukunun tesinde ak ve seik) olan birta
km ilkelerden kalkarak dedktif karmn salam admlaryla bizi gvenilir
sonulara gtrr. Descartes'in matematikte bulduu dnme yntemini
skolastik gelenekteki ksr tasmsal ispatlarla kartrmamak gerekir. Ortaa

2) Bkz. John Losee, A Historical Introduction to the Philosophy of Science, s. 6.

30
filozoflar tasm, Hristiyan dogmalarn ispat iin kullanyorlard; Descar-
tes'n dedktif karm yntemi ise sezgi ile ulalan birtakm ilkelerden, gve
nilir bilgilere ulamay amalyordu. Ne var ki, matematikte geerli ve etkili
olan bu yntem doa bilimlerinde Descartes'n umduu sonucu vermekten
uzak kalmtr.
Descartes'n yetersizlii matematiksel dnme yntemi ile deneyi birle-
tirememesindedir. Bu birletirme Galileo'da gerekleir.
Galileo ada anlay da temsil eden hipotetik-dedktif yntemin kuru
cusudur. Galileo bir fizik bilginidir; ama ona gre doa matematiin diliyle
yazlm bir kitaptr. Bu dili bilmeden, kullanmadan doay ne incelemeye ne
de anlamaya olanak vardr. Galileo da, Descartes ve Bacon gibi, skolastik d
nce biimine zellikle Aristo fiziine bir tepki olarak ortaya kar. Ama ona
gre bilim ne Bacon'n sand gibi olgularn gzlemine dayanan bir endktif
genelleme ii, ne de Descartes'n tledii gibi doruluu apak ilkelerden
bilgi retme abasdr. Onun uygulamasnda dedktif karmn ilevi, aklay
c hipotez veya teorileri ierikleri ynnden zmlemek, test edilebilir so
nularna gtrmek; deneyin grevi bu sonular denetleyici olgusal verileri
salamaktr. O ne salt rasyonalist, ne de salt empirisisttir. Galileo modern fi
ziin olduu gibi, modern bilim metodunun da babas saylsa yeridir.
lk ve tam rneini Galileo'da bulduumuz hipotetik dedktif yntemin
yapsal zelliini ve ileyiini biraz daha aklamak iin aadaki emaya ba
vuracaz.3 (emada "<>" iareti mantksal nitelii henz belirlenmemi bir
ilikiyi, "=>" iareti dedktif karm, "o" iareti ise karlatrma ya da l
trme ilemini gstermek iin kullanlmtr.)

Bulma Balam Dorulama Balam


Kavramsal
Dnya Hipotez veya => Mantksal sonular
Teori (beklentiler) ya da ndeyiler
t t
1
Olgusal
Dnya Aklamaya muhta Beklentiler nda
olgular ve olgusal elde edilen gzlem veya
ilikiler deney sonular

emadan da grld gibi bilimsel dnme iki dnya arasnda bir gi-
dip-gelme srecidir. Gzlem konusu olgular, kavramsal dzeyde oluturulan
hipotez veya teorilere bavurularak aklanmakta, ama bu aklayc hipotez
veya teoriler, mantksal sonularna gidilerek yeni gzlem ve deney verileriyle

3) Bkz. Cemal Yldrm, Bilim Felsefesi, s. 60.

31
karlatrlp test edilmektedir. Gzlem verilerinin dorulamad hipotez ve
ya teoriler reddedilir, alternatif hipotez ve teoriler oluturularak denenir. Bu
sre, aklama kapsam ve ndeyi gc ynnden en doyurucu teoriyi bu
luncaya dek srp gider. Ancak ne denli kantlanm olursa olsun her teori
er-ge sarslma, kimi yeni gzlem ya da deney verileri karsnda yetersiz kal
ma olaslndan kurtulamaz. Bilim tarihi bir bakma irkin olgularn katlettii
teorilerin bir mezarldr, denebilir.
ema olgusal dnya ile kavra sal dnya arasndaki ilikileri iki farkl
balamda vermektedir: Bulu balam ve dorulama balam. Dorulama ba
lamnda teori eletirel bir yaklamla ilem grr; aklama vaadeden teori
doru ise, olgusal dzeyde u ya da bu gzlemlerin yaplmas gerekir: Beklen
ti olan bu gzlemlerin gereklemesi halinde teori pekitirilmi olur, bir tane
sinin bile gereklememesi halinde, teori yanllanm olur. Dorulama bala
mndaki bu ilemin mantksal yaps bellidir. Mantksal karmda bir hata
yoksa ve de gzlem veya deney verileri gvenilir nitelikte ise, sonu tartma
konusu edilemez. Teori, olgulara kesinlikle ters dmedike, aklama ve n
deyi ynlerinden daha gls ortaya kncaya dek korunur.
Oysa olgu-teori ilikisi bulu balamnda teden beri tartma konusu ol
mutur. Teori, balangta aklanmaya muhta belli olgular aklama vaadi
tayan bir veya daha fazla hipotez niteliinde ortaya kar. Ancak bu nasl ol
maktadr? Bacon'dan J. S. Mill'e kadar gelen empiristler iin bu sorunun ya
nt bellidir. Hipotez dediimiz ey bir genellemedir, buna olgularn gzlemine
dayanan indktif akl yrtmeyle ularz. te yandan, Descartes ve onu izle
yen rasyonalistler iin bilimde aklayc ilkeler akl ya da sezgimizin rnleri
dir. Bunlar hipotez sayp olgusal yoldan test etmeye ne olanak ne de gerek
vardr. Gzlem veya deneyler doruluu apak olan bu ilkelere ters demez;
dtnde reddedilmesi gereken ey aklmz deil, gzlemlerimizdir.
Tartma deiik biimde ada bilim felsefecileri arasnda da srmekte
dir. "Standart gr" diyebileceimiz nemli bir ounluun benimsedii g
r, hipotez oluturmann mantksal bir dnme ya da akl yrtmeye dayan
mad, bu nedenle mantn deil, olsa olsa psikolojinin konusu olabilecei
savn iermektedir. Standart gr temsil eden Reichenbach, Carnap, Pap-
per ve Braithvvait gibi dnrlere gre mantksal zmleme ancak dorula
ma balamnda geerli bir yntemdir. Tm arlna karn bu gr, gen
kuak bilim felsefecileri arasnda yetersiz bulan dnrler kmtr. Bunlarn
banda gelen Hanson hipotez ya da teori oluturmada hem indksiyonun
hem de dedksiyonun geerli olmadn vurgulamakta, ama bunun salt psi
kolojik bir olay olduu savn da benimsememektedir. Hanson'a gre hipotez
oluturmada, hipotez dorulamadaki sk, mantk anlamnda olmasa bile geni
anlamda ve deiik trden bir mantksal dnmeden sz edilebilir. Bu olay
tmyle akl d saymak, kolay bir zmdr, ama doru bir zm olamaz.
32
Bilim adam bir teoriyi nasl birtakm kant ya da nedenlere dayanarak doru
sayyorsa, u ya da bu trden bir hipotezi ortaya atarken de birtakm neden
lere dayand sylenebilir. Bilim adam bir sorundan, aklama gerektiren bir
olgudan hareket eder; bulduu hipotez o soruna ilikin bir zmdr. Bunun
kendine zg bir akl yrtme trn ierdii sylenebilir.
Ama ne Hanson, ne de onu izleyen dierleri, henz "byle bir akl yrt
me var mdr, varsa mantksal zellii nedir" sorusunu doyurucu bir biimde
yantlam deillerdir.4
Ksaca zetlersek, bilimi dnyay anlama abasnda kavramlarla olgular
arasnda uyum kurma sreci diye tanmlayabiliriz. Gzlem verilerinin artmas
kavramsal dnyamzn genilemesine, yeni kavramlar yeni gzlemlere yol a
tndan uyum kurma abas geici duraklamalara karn srp gider. Doa
tm teorilerimizi atndan bilimsel ilerlemeye snr konamaz ve bilim doa
nn tkenmez zenginlii karsnda kendini srekli dzeltme ve geniletme a
basndan kurtulamaz. Bilimi, din, metafizik, hatt ortak duyuya dayal gnlk
dnceden ayran balca zellii de ite bu kendi kendini dzeltme dzene
inde yatmaktadr. Bir bitmeyen bulma ve dorulama sreci olan bilimi yal
nzca ulat sonulara indirgeyerek tanmlamak bu yzden hem duraan
hem de yzeysel bir anlay yanstmaktan ileri gemez.

4) Bkz. Cemal Yldrm, The Pattern of Scientific Discovery, ODT, 1981.

33
5

MATEMATKSEL DNME: YAPISI VE BLMDEK YER*

"Matematiin stn kesinlii bir derece soru


nudur, sadece ve var olduu kadaryla, matema
tiksel bilginin tmyle szsel olmasndan ileri
gelir."
Bertrand Russell

"Matematiksel ilkeler gerek dnyaya ilikin


olduklar lde kesinlikten uzak, kesin olduklar
lde gerek dnyaya ilikin deildir."
Albert Einstein

Pek oumuz iin matematik bir yandan soyut, anlalmas g, hatt


belki de gizemli bir konudur. te yandan akln, kesinliin ve yanlmazln
ltn matematikte bulanlarn says az deildir. ster istemez aklmza u
soru gelmektedir: Matematik ounluk sandmz gibi doruluu sz gtr
mez, yetkin bir bilim midir? Yoksa, doruluu bir yana ura konusu bile belli
olmayan, satran trnden bir oyun, ya da gizemli bir bilmece midir? Mate
matik nedir?
Bu soruya yant ararken, ince bir alay da iinde tayan nl yky ha
trlamada yarar var: Bir matematiki ile bir filozof tartyorlarm. Matema
tiki felsefenin "laf ebelii"nden baka bir ey olmadn, filozof da matemati
in birtakm simgeler ile kurallardan oluan bir oyun olmaktan ileri gitmedii
ni syler. Derken araya giren saduyulu vatanda, kavgaya gerek yok demi:
Felsefe dediin, her ey hakknda hibir ey bilmemektir; matematik ise, hi
bir ey hakknda her eyi bilmektir.
Bu nitelemenin pek de yabana atlr trden olmadn Bertrand Rus-
sell'n u szleri gstermektedir: "Matematik ne konutuumuz eyin ne oldu
unu, ne de sylediklerimizin doru olup olmadn bilmediimiz bir bilim
dir."1
Sorumuza dnelim: Matematik nedir, gerekten?

*) Bu yaz, Bilim ve Teknik Dergisinin Haziran ve Temmuz 1982 saylarnda yaymlanmtr.


1) Bertrand Russell, Mysticism and Logic, s. 75.

34
Bu soruya saysz yantlar verilmitir. Matematii kendine zg konu ve
yntemiyle bir bilim sayanlar var: Matematikilerin gznde "bilimlerin krali
esi". Kimi bilim adamlarnn gznde ise "bilimlerin hizmetisi" bir bilim.
Matematii bir bilim deil, bir dil, belli kural ve simgelerden oluan yaln bir
anlatm dizgesi; ya da dpedz bir yntem, biimsel ilikiler zerinde yryen
mantksal bir karm, bir dntrme arac sayanlar da var. Bertrand Russell
matematii
"P doru ise Q dorudur"
biimini alan tm nermelerin bir kmesi diye tanmlamtr. Bu demektir ki,
matematik gerekte, simgesel mantkla zde, doruluu geerli karmlarda
arayan biimsel bir disiplindir.
Ne var ki, matematiin ne olduu sorusuna birtakm tanmlar sralaya
rak aklk getirmeye olanak yoktur. Bir kez tanmlarn ou birbiriyle bada
r nitelikte deildir. Sonra her tanm belli bir grn rndr, deiik bir
bak asn yanstr. O gr, o bak as bilinmedike, ona dayal tanm
doru yorumlamay bekleyemeyiz. Bu nedenle soruna yaklammz tanmla
rn tesinde bir aratrmay, mantksal bir irdelemeyi gerektirmektedir. Mate
matik hi deilse grnrde, olgular betimlemeye ve aklamaya ynelik bir
inceleme alan olmadna gre, neyi konu almaktadr, yntemi nedir? Mate
matie zg kesinliin kayna nedir? Uzun sre dendii gibi, konusu saylar,
ya da saysal ilikilerdir, demek olmuyor; nk topoloji, projektif geometri,
kmeler teorisi gibi saylar iermeyen matematiksel almalar da vardr. te
yandan mantk gibi matematii tmyle biimsel saymak da yetmiyor; nk
say, kme, fonksiyon trnden birtakm soyut nesneleri konu ald ileri s
rlerek matematiin ierikten yoksun olmad, dolaysyla bir tr bilgi salan
d sylenebiliyor.
Ayn ekilde sorunu yntem ynnden de kesip atmaya olanak yok. Ma
tematiksel dnmeyi salt dedktif akl yrtme sayabilir miyiz? Yoksa nde
gelen kimi matematikilerin savunduu zere matematikte, dier bilim dalla
rnda olduu gibi, bir tr indktif dnmenin yeri var mdr? zellikle, mate
matiksel bulularn, sezgi ya da yaratc imgeleme yer vermeyen yaln bir
karm ii olduu nasl sylenebilir?
Bu sorular ele almadan nce matematiin balang dnemine ksaca
deinmekte yarar vardr.
Matematik tm soyut grnmne karn, bir insan uradr. Bu nitelii
ile yaam zorunluklarndan kaynakland ileri srlebilir. Nitekim sayma d
ndaki hesaplamalarn ilk belirdii eski uygarlklara baktmzda bu savn ge
erliini kolayca grmekteyiz. "Geometri" sz "yer lm" anlamna gelir;
Nil nehrinin tamalarndan sonra ekin alanlarnn yeniden belirlenmesi ihtiya
cndan domutur. Ayn ekilde Babiller de nehir tamalarn nleme, sula
ma, bataklk kurutma, zellikle kendilerine n salayan grkemli yap ve tap
35
naklar gerekletirmede geometriye; ticaret etkinliklerini yrtmede aritme
tik ilemlerine bavurmak zorunda idiler. Tarmsal etkinlikler kullanl bir tak
vimin gelitirilmesine, mal takas belli llerin birim olarak kullanlmasna
yol amtr. Geri lme ve basit hesaplamalara dayanan bu ilk gelimeler
pratik nitelikte idi; ama zamanla bu bilgilerin pratik balamlar dnda ele
alnmas, retilmesi, bir lde genel ve soyut bir karakter kazanmas ka
nlmazd. Nitekim hem Babil'de hem de Msrda matematiin ihtiyalar ok
aan bir dzeye ulatn biliyoruz. Bununla birlikte, Grek uygarl ncesi
dnemdeki matematiin belirgin zellii empirik nitelikte olmas idi. Ulalan
sonular ounluk deneme ve yanlma ynteminin rn olmaktan ileri ge
miyor, genellemeler indktif akl yrtmeye dayanyordu. Matematie bilim
sel nitelik veren ispat kavramnn dolaysyla dedktif karm dncesinin
ortaya kmas Grek uygarln bekler.
Grek matematiinin Msr ve Babil kaynaklarndan etkilendii bilinmekle
birlikte2 bunun ls ve kapsam tam belirlenmi deildir. Ancak kolayca
yadsnamayacak bir nokta u ki, Grek'ler, kendilerinden nceki gelimelere
borlar ne olursa olsun, matematie, empirik aritmetik ve yer lm tesin
de, yepyeni bir nitelik kazandrmlardr. Deyim yerinde ise, matematik
Grek'lerin elinde bir dnme uram, empirik deneyimlere dayal ilem ve
kurallarn tesinde, tmyle rasyonel dnme ve ispata dayal bir disiplin
kimlii kazanmtr.
Matematikte .. 600 dolaylarnda ortaya kan, sonraki 300 yl boyun
ca ilenerek mantksal yetkinlie ulaan bu dnmn doyurucu bir akla
masna rastlamamaktayz. Kimisi buna "Grek mucizesi" diyerek iin iinden
kmak istemi, kimisi de doann gizemlerini aklc yoldan zmeye ynelik
Grek kafasnn zellii demitir. Akla daha yakn baka bir aklama, o d
nemde Grek doa felsefesinin eritii tartma dzeyine dikkati ekmektedir:
Doay birtakm temel ilkelere indirgeyerek aklamaya ynelik bu felsefe
speklatif nitelikte idi, ama sorumsuz deildi: Oluturduu soyut kavram ve
varsaymlar zorunlu sonularna giderek temellendirme abasn ieriyordu.
te yandan Sokrates ve zellikle Sofistlerin elinde gelien diyalektik de bir
tr ispatlama yntemi idi. Bu ortamda gzlemsel kantlama yerine matemati
in zn oluturan akl yrtmeye dayal ispat ynteminin egemen olmas
doald. Nitekim Thales'den balayarak doruluu empirik lmelerle bilinen
kimi geometrik nermelerin ispatlandn, geometrinin giderek mantksal bir

2) Proclus'a gre geometrinin Grek dnyasna girii antik dnyasnn "yedi akll adam''ndan biri
olan Milet'li Thales'in bir sre Msr'da dolatktan sonra lkesine dnmesiyle olur. Thales'in
ispatlad teoremler arasnda zellikle unlar saylr: (1) kizkenar bir genin taban alar
eittir. (2) Yarm daire iine izilmi bir a dik adr. (Bu nermeyi Babil'ler Thales'den 1400
yl nce, yani .. 2000 yllarnda bilmekteydiler.) (3) Daireyi herhangi bir ap ikiye bler. (4)
Birbiriyle kesien iki dorunun oluturduu ters alar eittir. Pitagoras'n da bir sre Msr ve
Babil'de kald bilinmektedir.

36
yap kazandn, sonunda Euclid'in nl yapt Elementler'de aksiyometik
bir kimlikle ortaya ktn grmekteyiz. Euclid'den bir kuak nce Aristoteles
bu gelimeyi yle aklyordu: "retilen ya da edinilen tm bilgiler daha n
ce var olan bilgilere dayanr. Gzlemlerimiz bunun, bata matematik, tm bi
limlerde byle olduunu gstermektedir. spatlayc bilimin, doruluu apak
ilkelerden, yani onlara dayanarak ulaacamz sonulardan daha iyi bilinen
ilkelerden kalkmas bilgi kavramnn bize ykledii bir zorunluktur."3 Aristote
les, doruluu apak ilkeleri yok sayarak ispat olanaksz sayan empirisist fi
lozoflarn polemiklerine kar kt gibi, Eleatik grecellii benimsemi ele
tiricilere de kar kar. Bu sonuncular ncl olarak kullanlan ilkelerin varl
n yadsmamakla birlikte, bunlarn doruluunu sonularna grecel sayarak,
matematii dngl bir kmaza itme giriiminde idiler. Aristoteles iin ncl
de yer alan ilkeler ispatlanamaz nitelikte dorulardr. Onun u szlerinde
Euclid'i ncelediini grmekteyiz. "spatlayc her bilim, ispatlanamayan ilke
lerden kalkmak zorundadr; yoksa ispat zinciri sonsuza dek uzar. spatlana
mayan bu ilkelerden bir blm tm bilimler iin ortak (Euclid bunlara daha
sonra "Aksiyom" der), dier bir blm ise her bilime gre deien, konuya
zg (Euclid bunlara "Postulat" der) ilkelerdir.
Matematiin belli bir dnemdeki gelimesi zerinde verdiimiz bu ksa
aklama konuya bir lde k tutmaktadr: Empirik bir bilgi olarak balayan
matematiin belli bir aamada ispat kavramn oluturarak teorik bir kimlik
kazandn grmekteyiz. Ne var ki, bu oluumu tmyle matematie zg
saymak yanltr. Bata fizik olmak zere kimi doa bilimlerinin de benzer bir
izgi izleyerek giderek teorik dzeyde dedktif bir yap oluturduklar, ya da
bu amaca yneldikleri gzden kamamaktadr. Tarihsel geliimlerindeki bu
benzerlie karn, matematiksel disiplinlerle doa bilimlerini bir tutmaya ola
nak var mdr? Hatt matematie, szcn dar anlamyla "bilim" diyebilir mi
yiz?
Bilimsel bir aratrma alann teoloji, metafizik trden dnce dizgelerin
den ayran balca zellii, yeterli kant gstermeden hibir nerme, sav ya
da yargy doru saymamasdr. Bilindii gibi fizik, biyoloji ve davran bilim
lerinde kant gzlem ya da deney sonular salar; bu alanlardaki teorilerin
doruluu, o teorilerin ierdii ndeyi niteliindeki birtakm sonularn gz
lem ya da deney verilerine uygun dmesiyle belirlenir. Olgularn dorulama
d bir teori ya da hipotez, akla ne denli yakn grnrse grnsn, geerli
ini koruyamaz; yerini erge baka bir teoriye brakmak zorundadr. Bilimler
de ilerlemenin, giderek daha kapsaml ve doyurucu aklamalara ulamann
dzenei ite bu teori-olgu ilikisinde yatmaktadr. Matematik iin de ayn e
yi syleyebilir miyiz? rnein; olgusal verilere ters den bir teoremi yanl

3) Bkz. Enriques, F., The Historic Development of Logic, s. 15.

37
sayabilir miyiz? Daha genel bir soruyla, matematiksel nermelerin doruluk
lt nedir?
Bu soru bizi matematiksel dnmenin yap ve yntemini irdelemeye, bu
arada bilimlerle ilikisini aklamaya gtrmektedir. Bunu yapmaya alrken
zellikle u iki nokta zerinde duracaz. (1) Matematiksel nermelerin niteli
i, (2) Matematiin bilimdeki yeri.

1- Matematiksel nermelerin Nitelii

Bilimlerde nermeler (ister betimleyici ister aklayc nitelikte olsun) ol


gusal dnyaya ilikindir: Olup bitenler zerinde bize bilgi verme amac gder
ler. Denebilir ki, matematiksel nermeler de bilgi vermeye yneliktir; u ka
dar ki, bu bilgi olgusal dnyaya deil, say, kme, fonksiyon trnden birta
km soyut nesnelere ilikindir. Hatta, Mili ve Mach gibi empirist filozoflarn
daha da ileri giderek, matematik nermeleri bilimsel nermeler gibi olgusal
ierikli saymakta olduuna tank olmaktayz. te yandan, bu nermeleri tam
tersine olgusal ierikten yoksun analitik ya da totolojik nitelikte sayanlar var.
Kant "sentetik a priori" nitelemesiyle bu iki gr arasnda yer alr; mate
matik nermeleri geerlii deneysel verilere bal olmayan olgusal ierikli
dorular sayar. Poincare'ye gre ise aritmetiin temel kurallar, Kant'n dedi
i gibi, sentetik a priori; geometrinin nermeleri ise dpedz analitik nitelik
tedir. Frege'de ise, tam tersine, aritmetiin temel kurallarn analitik, geomet
rinin nermelerini sentetik sayma eilimi kendini gstermektedir. Grlyor
ki, matematiksel nermelerin nitelii zerinde ne matematikiler ne de filo
zoflar arasnda bir gr birlii vardr. Tartmalar gnmzde de bitmi de
ildir. Karkln bir nedeni matematiin ok deiik tanmlamalara yatkn
bir konu olmasdr kukusuz. Ama bir nedeni de bir ayrmn, uygulamal ma
tematikle soyut ya da kuramsal matematik arasndaki temel farkn gzden ka
rlmasdr. rnein Euclid geometrisi, uzaysal ilikileri dile getirdii lde
uygulamal matematiktir, nermelerin doruluk deeri lme sonularn tu
tup tutmamasyla belirlenir. Oysa bu geometriyi, yzylmzn balarnda Da-
vid Hilbert'in ele ald biimde formel bir sistem olarak grdmzde, ner
meleri olgusal ierikten yoksun, soyut ilikileri dile getiren ve de doruluklar
dayandklar aksiyomlara grecel totolojik birer ifade olmaktan ileri geemez.
Mili gibi dnrler matematik nermeleri iyi kantlanm sentetik trden
dorular sayarken uygulamal matematii model almakta; bu nermeleri ana
litik trden ya da tanma bal szsel dorular sayan Russell ve onu izleyen
Ayer ve Kemeny gibi dnrler ise matematii manta indirgenebilen, toto
lojik bir dizge saymaktadrlar. Birincilere gre "5+3=8" nermesi, "dnya yu
varlaktr" trnden sentetik bir doruluu; kincilere gre "yuvarlak nesneler
38
yuvarlaktr" trnden mantn temel ilkesi zdelie dayanan ve bu nitelii
ile hibir olguya ters dmesi sz konusu olmayan analitik bir doruluu dile
getirmektedir. Yuvarlak bir nesnenin yuvarlak olup olmadn saptamak iin
gzlem ya da deneyime bavurmaya gerek yoktur. nermeyi anlayan kimse,
onun doru olduunu da hemen bilir. Oysa "dnya yuvarlaktr", nermesi iin
ayn eyi syleyemeyiz. Dnya yuvarlak deil, baka bir biimde de olabilirdi.
Nitekim bir zamanlar dnyay yuvarlak deil, dz sayyordu insanlar. Bugn
dnyann yuvarlak olduunu doru sayyorsak, bu, deiik yollardan elde edi
len tm gzlem verilerine uygun dt iindir; yoksa nermenin anlamna
bal bir doruluk sz konusu deildir burada. Analitik ve sentetik nermeler
arasnda yaptmz bu ayrm ematik olarak yle gsterebiliriz.

Doruluu Saptama
Ynnden
Gzlem ncesi Gzlem Sonras
ierik
(a priori) (a posteriori)
Ynnden
Olgusal
Sentetik (rnek:
Dnya yuvarlaktr)

Bo
Analitik (rnek:
Yuvarlak nesneler
yuvarlaktr)

Bu basit ayrm kesin olmaktan uzaktr; ancak matematik ve mantk gibi


biimsel disiplinlerle olgusal bilimler arasndaki temel farka k tuttuu iin
nemli saylabilir. Buna gre, biimsel disiplinler olgusal ierikten yoksun
analitik (doruluklar a priori bilinen) nermelerden, olgusal bilimler ise sen
tetik (doruluklar a pastcriori bilinen Jnermelerden oluur.
Bu bizi matematikle bilimin ilikisi sorununa getirmektedir.

2- Matematiin Bilimdeki Yeri

Matematiin bilim iin yaamsal nemini amzn sekin fizikilerinden


R. B. Lindsay yle belirtiyor:
"nsanolu evresini tanma konusundaki merakn yitirmedii srece do
ay anlamaya alacak ve yorumunu grnrde deiik olan olgular arasn-
39
daki ilikileri betimlemeye dayand srece matematiksel dnmekten ken
dini alamayacaktr. Bu gerek, ilgilendiimiz deneyimlerimiz ister llebilir,
ister llemez trden olsun, deimeyecektir. Bildiimiz bir ey varsa o da
matematiksiz fiziin hibir zaman anlalr olamayacadr."4
Matematiin bilimler, zellikle fiziksel bilimler iin vazgeilmezlii nere
den kaynaklanmaktadr? Lindsay'n deyimiyle matematiksiz fizik niin anlal
maz bir konu olurdu? Yukarda da deindiimiz gibi bilim olgusal dnyaya
ilikindir; gzlemlerimizi betimleme, aklama amac gder. Ulat sonular
olgusal ierikli nermelerde dile gelir. Oysa, matematik olgusal dnyay anla
maya ynelik bir alma deildir; bize dnyaya ilikin bilgi vermez. Daha n
ce belirttiimiz gibi, inceleme konusu, say, fonksiyon, kme trnden birta
km soyut nesne ve ilikilerdir: bunlar dile getiren nermeler olgusal ierik
ten yoksun, analitik (doruluu a priori bilinen) nermelerdir. yleyse, ma
tematiin bilimler iin olan yaamsal nemini nasl aklayabiliriz?
Bu sorunun yant matematiin u iki zelliinde yatmaktadr: (1) Mate
matik bir dildir, (2) Matematik bir karm yntemidir.
Matematiin bir dil olarak bilimdeki nemini ilk kavrayan bilim adam
modern fiziin kurucusu Galileo olmutur. Evreni, incelememize ak duran
yce bir kitaba benzeten Galileo yle demektedir:

"Evren matematiin.diliyle yazlmtr; harfleri gen, ember ve di


er geometrik nesnelerdir. Bunlar bilmedike onun bir szcn bile
anlayamayz. Matematiin dilini bilmeyen iin, evren iinden klmaz ka
ranlk bir labirent gibidir."

Galileo'nun belki de biraz abartarak vurgulad noktaya aklk getirmesi


bakmndan u rnei ele alalm: Kepler'in, fizik ders kitaplarnda matemati
in diliyle bir denklem biiminde yazlan gezegenlerin devinimine ilikin n
c yasas, _
T2= K (R)3
gnlk dilde yle bir tmceyle ancak ifade edilebilmektedir:
Bir gezegenin gne evresindeki dn sresinin karesi, gezegenin g
neten ortalama uzaklnn kpyle doru orantldr.
Gryoruz ki, matematik dilde son derece ak, kesin ve ksa biimde
ifade edilen bir iliki, gnlk dilde olduka karmak ve uzun bir tmce gerek
tirmektedir.
Dahas var: Matematiin olgusal yorumlamaya ak ama kendi dilinde bi
rer forml olan kimi denklemlerinin, bilimlerde hazr ifade kalplar olarak ne
denli ie yaradn bilmekteyiz. rnein, matematiin u formln ele ala

4) R. B. Lindsay, On the Relation of Mathematics and Physics", Scientific Monthly, Vol. 59, s.
456-460, 1944.

40
lm: y= ax2. Formldeki y ve x terimleri birer deikendir; herhangi bir konu
ya ilikin deer alabilirler. Nitekim formln bir yorumuna fizikte rastlamakta
yz. Cisimlerini serbest dme yasas, s=l/2 gt2, formln belli bir olgusal
ilikiye uygulanmasn dile getirmektedir. Ayn forml baka konularda, r
nein ekonomide sunu ve istem ilikisiyle, yorumlama olana vardr. Ancak
geerli yorum fizikten aldmz rnekteki gibi bizi doru bir nermeye gt
ren yorumdur.
Matematiksel formllerin kimi olgusal ilikileri dile getirebilme glerini
nasl aklayabiliriz? Pythagoras ve onu izleyen filozoflar iin bu, evrenin ma
tematiksel yapsnn bir kantdr. Olgusal dnyann nicel olarak llebilir
(hatt belki de llemez) byklkleri arasnda birtakm "fonksiyonel" ilikiler
kurabildiimiz dorudur. Ne var ki, bu, evrenin "matematiksel yaps"n kant
lamaktan ok, deneyimlerimizin deiik dillerde (bu arada matematiin sala
d ok etkin simgesel dilde) anlatma elverili olduunu gsterir. Doada
olup bitenlerin matematiksel formllerin salad kalplarda dile gelme olana
bulabilmesi, evrene gizemli ya da fizik-tesi nitelikler yklememiz iin hakl
bir neden vermez bize.
Matematiin bir karm yntemi olarak nemine gelince, bunun ok iyi
bir rneine Newton'un bilimsel almalarnda rastlamaktayz. Bilindii gibi
bilimsel kuramlarn bata gelen ilevleri, ilikin olduklar olgular aklamak,
henz gzlenmemi kimi olgular ndeyileyerek gzlem alanmz genilet
mektedir. Ne var ki, gerek aklama, gerek ndeyi, kuramdan birtakm gzle
nebilir sonularn mantksal olarak karlmasyla olanak kazanr. Newton
hem oluturduu kuramn doruluunu test etmek, hem de Kepler ve Galileo
gibi bilim adamlarnn yasalarnda dile gelen birtakm olgusal ilikileri akla
mak iin, gereksinme duyduu etkili karm aracn bugn "diferansiyel ve in-
tegral hesaplan" denilen gl matematik teknii gelitirerek salamt. Ayn
ekilde, Einstein'n da zellikle genel grecellik kuramn dorulayan gzlem
lere ulamas iin deiik trden kimi matematik tekniklere bavurmak zorun
da kaldn biliyoruz.
Matematiin bilimde ok nemli olan bu karm ilevini basit bir rnekle
gsterebiliriz.5 Diyelim ki, elimizde hacmi, belli bir scaklkta ve 4 atmosfer
basn altnda 12 m3 olan bir miktar gaz var. Boyle'n gazlar yasasna gre
vp= c (yani hacim x basn= sabit bir deer)dir. Bu yasay kullanarak ayn s
caklkta, ama bu kez 6 atmosfer basn altnda tutulan gazn hacmini nde-
mek istersek, basit bir aritmatik ilem bizi hemen doru sonuca gtrmeye
yetecektir.
lk durum: v= 12 m3, p= 4 at. olduuna gre,
12x4= 48
5) Bkz. C. G. Hempel, On the Nature of Mathematical Truth, American Mathematical
Monthly, Vol. 52, 1945.

41
kinci durum: v= ?, p= 6 at. olduuna gre,
vx6= 48
v= 48/6
v= 8 m3

Matematik de mantk gibi varsaymlarmzda ou kez st rtl olan


sonular ortaya karmann etkin bir aracdr. rneimizde v'nin deerinin 8
olduu; c= 48, p= 6 olarak verilen deerlerle vp= c ilikisine dayanlarak
karlmtr. Kullandmz aritmetik ilem, verilen deerlerle Byle yasasnda
sakl olan sonucu belirtik hale getirmitir.
amzn nl bilim felsefecisi Reichenbach'n matematiksel dnme
ynteminin bilimdeki yerine ilikin u szleri zerinde nemle durulmaya de
er:

Matematiksel yntem modem fizie gelecekteki olgular kestirme


gc vermitir. Olgusal bilimlerden sz eden herkes, unutmamaldr ki,
gzlem ve deney ancak matematiksel dedksiyonla birlemek yolundan
modern bilimi kurabilmitir. Nevvton fizii, ondan iki kuak nce Francis
Bacon'n betimledii indktif bilimden ok farkldr. Bacon'n yapt gibi
sadece gzlemsel olgular toplayp snflamak hibir zaman bir bilgine
evrensel ekim yasas gibi teorik bir ilkeye ulama olana vermezdi.
Gzlemle birleen matematiksel karm modern bilimin baarsn sala
yan biricik ara olmutur.6

Kukusuz matematiksiz ne bilim ve teknolojinin gnmzdeki ileri dze


ye erimelerine olanak vard, ne de gnlk yaamn karmak sosyal ve eko
nomik ilikilerini srdrmeye olanak bulabilirdik. Ama matematie salt yarar
asndan bakmak da doru deildir. Pek ok matematiki iin uralarnn
asl deeri, salad pratik yararda deil, verdii entelektel doyumda, yarat
t estetik duygudadr. Onlarn gznde iyi oluturulan bir matematik kuram
bir sanat yaptndan farkszdr, o lde gzel ve etkileyici olabilir.
Gerekten, matematiin ilk alardan gnmze dein sren badnd-
rc gelimesinde i yaam, teknoloji ve bilim kadar, hatt belki de bu tr d
etkenlerden daha fazla, kendi i yapsndaki simetri ve gzelliin, insan zek
sn kamlayc bulma ve yaratma olanaklarnn rol vardr.
Matematii salad yarar dnda dnmek g; ama Gauss, Galois,
Abel, Riemann, Poincare ve Hardy gibi byk matematikilerin almalarna
baktmzda, onlar harekete geiren itici gcn uralarnn salt entelektel
niteliinden kaynaklandn grrz.

6) H. Reichenbach, The Rise of Scientific Philosophy, s. 103. (Bu kitap dilimize "Bilimsel Fel
sefenin Douu" adyla evrilmitir. Remzi Kitabevi, II. Basm, 1993.)

42
6

FELSEFE AISINDAN BLM LE DN*

Sorun

Laplace'n Gksel Mekanik (Traite de Mecanique Celeste) adl yaptn


okuyan Napoleon, kitapta Tanr'dan hi sz edilmediini syleyince, nl ast
ronom, "Benim yle bir hipoteze gereksinmem olmad," diye karlk verir.
Tanrya inancn yersel buyurganlara byk g salad grn tayan
Napoleon'un bu yanta tepkisinin ne olduunu bilmiyoruz. Ancak nl komu
tanla dnemin nl bilim adam arasnda geen bu konuma teoloji ile bilim
arasndaki ilikiyi yaln bir biimde ortaya koymaktadr.
Din kapsam geni bir etkinliktir; kkeninde psikolojik bir olaydr: Kii
nin yce bir varln anlay, sevgi ve koruyucu gcne snarak yalnzlk,
korku ve yetersizlik gibi duygulardan kurtulma, yaamna anlam bulma gerek
sinimlerini karlamaya; ona erin ve doygunluk salamaya ynelik inan ve
tapnma biimlerinden oluur. Bu ynyle din, insan doasna zg kimi kk
l 'ruhsal' gereksinimleri yanstmaktadr. Bir baka ynyle din, kiilerin dav
ran biimleriyle toplumsal ilikileri dzenleyici kurallar ieren kurumsal bir
dizgedir; belli bir ahlak geleneini temsil eder.
Din, deindiimiz psikolojik ve sosyal ilevlerinde bilim-d bir etkinlik
tir; bilimle ter dmesi diye bir sorun yoktur. Ne var ki dinin bilimle kesien,
ikisi arasnda srekli atmaya yol aan bir nc yan vardr. 'Teoloji' diye
bilinen bu etkinlik metafiziksel trden bir retiyi; evreni anlamaya, olup bi
tenleri aklamaya ynelik kendine zg bir 'bilimsellik' savn ierir. Teoloji
de, Tanr kavramn oluturan koruyucu, sevecen, balayan, vb. antropo-
morfik elerin yan sra, yaratn, dzenleyen ve bilen eleri byk arlk
tar. Teolog evrene ilikin tm bilgilerin (hi deilse, Tanr'mn insan iin ye
terli grd bilgilerin) kutsal kitapta verildii savndadr. Onun gznde, 'bi
lim' kutsal kitab anlamak, yorumlamak, Tanrmn insan iin ngrd re
tileri yaymak etkinlikleriyle snrldr. Oysa Laplace'n yantnda dile getirilen
bilim, amac, yntemi ve sonular bakmndan bu anlayla badamaz bir et-

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 1. Kitap'ta (1987) yaymlanmtr.

43
kinliktir. Bilim olgusal dnyaya, 'dnya tesi' bir nedene, Tanrya giderek de
il olgusal nesne ve ilikilere ynelik hipotezler oluturarak aklama yoluna
gider. Deyi yerindeyse, bilim bir bitmeyen 'snama-yanlma-snama' sreci
dir: yanlma, yanllanma olaslna aktr. Tanry st rtk de olsa dla
yan, sonular kutsal kitaplarn ierdii 'mutlak dorularla elien bilimin din
iin bir tehlike oluturduu teologlarn gznden hibir zaman kamamtr.
Nitekim ilk alardan gnmze dek teologlarn sanat, ethik ve felsefede ye
niye alma giriimleri gibi bilimi de snrlama, sindirme, dahas yok etme yo
lunda ellerindeki tm olanaklar kullanmaktan geri kalmadklarn gryoruz.
Bilim tarihi, zellikle bilimlerin balang dnemlerinde yer alan teolojik bas
klarn arpc rnekleriyle doludur.
Bu yaznn amac teolojinin 'bilimsellik' savn irdeleyerek din ile bilim ili
kisindeki temel soruna aklk getirmektir. Ancak daha nce rgtsel dinin bi
lime kar tarih boyunca srdrd bask, yldrma ve yok etme giriimlerine
ksaca deinmeyi yararl grmekteyiz.

Teolojik Tepki

Bilimin gelimesi kimi kltrel koullarn, bu arada zellikle doay anla


ma ve denetim altna almaya ynelik belli bir dnce ortamnn olumasna
bal kalmtr. Bu ortamn olumasna balca engelin gemite olduu gibi
bugn de teolojiden geldii kolayca yadsnamaz. Modern bilim teolojiye kar
n bir gelimedir. Teoloji dinsel metafiziktir; evreni Tanr kavramna dayana
rak anlaml klma, aklama giriimidir. Teolojik aklamay bir tek fra vuru
uyla resim yapmaya benzetebiliriz. Tanr kavram ylesine geni ve ykl tu
tulmutur ki, aklama kapsam dnda kalan hibir olgu gsterilemez. Bili
min ortaya k, her eyi aklayan bir kavramn aslnda hibir eyi akla
mad gereinin sezinlemesini beklemitir. Teoloji ileri srld gibi evren
sel dorular ieren bir bilim olsayd, ona ters den yeni bir bilimin etkinlik
kazanmasna olanak olabilir miydi?
Bir baka nokta da u: bilim ile din arasndaki atmann balangtan
beri tek ynl bir tepkiden, teolojinin 'dorular' tekelinde tutma, insan d
ncesi zerinde kurduu egemenlii koruma kaygsndan kaynaklandn g
ryoruz. Bilimle dinin tarih boyunca karlkl etkileim iinde olduunu vur
gulayan sekin bilim tarihisi Sarton, din ile teolojiyi birbirinden ayrarak y
le demektedir: "Bu etkileim ou kez bir saldr biimi alm, gerek bir sava
a dnmtr. Ne var ki, aslna baklrsa, bu sava bilim ile 'din' arasnda
bir sava deildir (nk ikisi arasnda bir sava olamaz); bu sava bilimle 'teo
loji' arasndadr. ... Genellikle veba, kolera salgn, deprem, sava, ktlk gibi
olgularn ardndan gelen dinsel fanatizm ou kez hrn biimler almtr. ...
44
te yandan, bilgi birikiminin kuaktan kuaa aktarlmasnda, kimi dnemler
de, din adamlarnn oynad olumlu rol grmezlikten gelmemeliyiz. Bunun
en iyi rneini, ikinci skenderiye Ekol ile IX. Yzyl arasndaki karanlk d
nemde bulmaktayz. Diyebiliriz ki, bilimin ilerlemesini deil ama korunmasn
Latin ve Yunan kiliseleriyle Nesturilerin klasik birikime sahip kmalarna
borluyuz."1
Modern bilimin gelimesini nemli lde Musevi-Hristiyan geleneinin
Bat dncesi zerindeki etkisine balayan yazarlar da vardr. rnein, bilim
tarihindeki almalaryla tannan Hooykaas, "Mecazi olarak," diyor, "bilimin
bedensel bileenleri Yunan geleneinden kaynaklanm olabilir; ama vitamin
ve hormonlar ncil kkenlidir."2
Ne var ki, bu tr grleri ileri srenlerin genellikle tartma gtren bir
varsaymdan, teolojiden soyutlanm, aratrma ve renmeye ak bir din
varsaymndan kalktklar sylenebilir. Gerekten dinin salt bir inan, iyiye ve
doruya ynelik bir sayg duygusu kimliiyle bilime ters decei kolayca d
nlemez. Nitekim slam dini medreselerin kurulmasyla birlikte teolojinin
arlk kazand dneme gelinceye dek bilim, matematik ve felsefe iin elve
rili bir ortam salamtr.3
Teolojinin zgr dnceye, yeni aray ve almalara kar gsterdii
olumsuz tavrn kkeninde yatan nedir? Kimi bilimsel bulular neden sert, kimi
kez azgn tepkilerle karlanm, yasaklanarak gzlerden uzak tutulmak istenmi
tir? nsanlar yanllardan korumak iin mi? rnein, biri kp suyun bayr aa
akmadn, buzun souk deil scak olduunu, gnein dnyay deil dnyann
gnei aydnlattn ileri srse herkes gibi teologlar da glp gemekle yetinir.
Oysa, daha yz yl ncesine dein arzn gne evresinde dnen sradan bir
gezegen olduunu sylemek, ya da, jeolojik bulgulara dayanarak gezegenimizin
yan belirlemek, insann birka bin yl nce deil, milyonlarca yl sren bir ev
rim srecinde ortaya ktn ileri srmek, teologlarn gznda balanmaz su
tu. nk bu trden bulgular "kutsal dorular'a ters dyordu. Bunun bellek
lerden silinmeyen arpc rneini Copernicus teorisine gsterilen tepkilerde
bulmaktayz. Dinde reform hareketinin ncleri bile teolojik dogmalara ters d
en yeni teoriyi ilerine sindirmek yle dursun, kzgnlklarn aa vurmaktan
kendilerini alamamlard. Copernicus'u "yeni-yetme bir astrolog" diye kmse
yen Luther, halkn bu ne dediini bilmeyen kiiye kulak vermesini yadrgayarak
yle demiti: "Bu budala tm astronomi bilimini alt-st etme zentisine kendini

1) George Sarton, The Life of Science, Freeport N. Y.: Books For Libraries Press, 1948, s. 38.
2) R. Hooyhaas, Religion and the Rise of Modern Science, Scottish Academic Press, London,
1972, s. 162.
3) slam bilginlerinin VII. Yzyldan balayarak Yunan dncesiyle temas kurmalarnda Nesturi
lerin etkisi byk olmutur. (Bkz. C. Yldrm, Bilim Tarihi, 4. basm, Remzi Kitabevi, stanbul,
1994, s. 63.)

45
kaptrm. Ama bouna bir aba; nk, kutsal kitapta Joshua'nn yer kresine
deil, gnee yerinde durmasn buyurduu yazldr." Incil'de, "dnya da kurul
mutu, hareket edemezdi artk!" tmcesini anmsatan Calvin de tepkisini, "Co-
pernicus'u Kutsal Ruhun yetkisinin stne karma kimin haddine dm" gz-
dayla belirtmiti. XVIII. Yzyl teologlarndan VVesley daha da ileri giderek ast
ronomideki yeni gelimeleri bir tr dinsizlik saymt.
Kendisi de bir din adam olan Copernicus karlaaca tepkileri gz
nnde tutmu olmal ki, Papaya ithaf ettii kitabnn yaymlanmasndan
uzun sre kanm; dahas, kitabn basm iini stlenen Osiander'in nszn
de yer alan u aklamay yerinde bulmutu: "Dnyann gne evresinde
dnd sav yalnzca bir hipotez olarak ileri srlm, doruluu sz konusu
deildir."
Grlyor ki, teolojiden gelen tepki herkesin bildii dorularn yadsn
masna deil, "kutsal dorular" diye zihinlere yklenmi birtakm dogmalara
ya da metafiziksel retilere ters den bilimsel bululara ynelikti. Gnein
varln yadsmak teologlarla birlikte kimseyi rahatsz etmez. Oysa, Tanrnn
varlna ilikin lml bir kukuyu, dolayl da olsa aa vurmak, balanmaz
bir sutur. Nedeni aktr: teolojik retilerin kuku, irdeleme ya da zgr tar
tmaya dayanma gc yoktur. "Aklama" diye ortaya konan a priori reti
lerin sarslmasyla, onlara dayal egemenliin yitirilme korkusu teolojiyi bir
olm-kalm' savamna itmiti. yle ki, Russell'n belirttii gibi, "Kuramsal
matematik dnda her bilim varolma savam vererek ie koyulmak zorunda
kalmtr. Astronomi Galileo'nun, jeoloji Buffon'un kiiliinde mahkm edil
miti. Bilimsel hekimliin, uzun sre, kilisenin ceset zerinde terih almala
rna kar durmas yznden, gelime olana bulamadn biliyoruz. Darwin
cezasz kaldysa, sahneye knn gecikmi olmasndandr. Ama bugn bile
Katolik kilisesiyle Tennessee eyaletinin yasa koyucularnn gznde evrim tik
sinti yaratan bir kavramdr. Bilimin gelimesinde her adm glkle atlm,
atlan her yeni adm, bugn bile, gemiteki yenilgilerinden hi ders almam
gibi, banazln^direniiyle karlamaktadr."4
(Giordano Bruno'yu atete lme, saln ve grme yetisini yitirmi Ga-
lileo'yu ileri yana karn ev hapsine mahkm etmi dinsel fanatizmin gn
mzde, zellikle slam dnyasnda, yeni bir bakaldrma eyleminde olduunu
grmekteyiz. slamda fanatizm XI. Yzylda Gazali ile balamt. Gazali, Fi
lozoflarn Ykm adl kitabnda slam teolojisi dnda kalan tm dnce
etkinliklerine kar militan bir tavr almtr. Bu tavrn etkisi lkemiz ortare
tim programlarnda felsefe ve mantk derslerine ilikin yaplan son deiiklik
lerde aka yansmaktadr.)

4) Bertrand Russell, The Art of Philosophizing, Littlefield, Adams and Co., Totovva, N. J., 1974,
s. 18.

46
Kukusuz bilimsel gelimelere kar teologlarn tepkisi her zaman doru
dan olumsuz olmamtr. zellikle bilimsel bulgularn kolayca gzard edile
medii durumlarda teologlarn ya yeni bir yoruma, ya da, durumu kurtarc
szde hipotezlere bavurduunu grmekteyiz. Bunun arpc bir rneini
XIX. Yzylda teolog Gosse verir. Gosse dnyann yana ilikin yadsyamad-
jeolojik bulgular karsnda, "Tanr evreni yarattnda her eyi sanki ok
eskiymi gibi dzenlemitir," diyerek teolojiyi kurtarmaya alr. yle ki, r
nein, "Kayalara daha yal bir grnm vermek iin ileri fosille doldurul
mu, katmanlar volkanik pskrmeler ya da tortul birikimler sonucu olumu
gibi yaplanmtr."5 Ne ki, Gosse'n bilimsel bulgularla teolojiyi badatrma
yolundaki bu abas, bekledii ilgiyi teologlar arasnda bile bulamaz. Dene
yimli teologlar direnilerini daha ustaca yntemlerle srdrmenin gereini bir
kez daha anlamlardr, herhalde!

Teolojinin 'Bilimsellik' Sav

Teoloji her dnemde evrenin, kesin dorular ieren tketici aklamasn


verdii savn tamtr. Grnmdeki tm ekingenliine karn, bugn de
bu savdan vazgemi deildir. Geri Bat'da XVII. Yzyldan bu yana stnlk
giderek artan lde bilimin eline gemitir. Ancak ada bilim ve felsefede
kimi yeni gelimelerin teolojiye yeni bir umut getirdii sylenebilir. Fizik
te klasik mekaniin 'paradigma' statsn yitirmesi bilimin yenilgisi olmasa
bile bir anlamda geri ekilmesi diye yorumlanmtr. Felsefede, dinsel ve me
tafizik retileri anlamsz sayan mantk pozitivizm etkisini yitirirken, 'an-
lam'n anlamna ilikin daha esnek yeni zmlemelerin etkinlik kazanmas
teologlar yreklendirmitir. (Pozitivistler iin teolojik nermeler bilisel (cog-
nitive) anlamdan yoksun szden savlard. Oysa szcklerin anlamn kullanm
ya da ilevlerinde arayan Wittgenstein ve onu izleyen dilci filozoflarn yakla
m, pozitivistlerin dar tuttuklar anlam ltn aarak metafizikle birlikte teo
lojiye de geerlik olana getirmitir.) Bugn teolojiye daha ak bir dnce
ortamnda olduumuz sylenebilir. Ne var ki, bilim ve ona dayal teknolojinin
atlmlar sonucu nemli lde prestij kaybna urayan teolojiye yeniden "bi
limsel" bir temel oluturma abas baarl olabilir mi? Baka bir deyile teolo
jinin 'bilimsellik' savna geerlik kazandrabilir mi?
Dine aklc bir temel bulma eski bir araytr. Katolik dnyasnda bugn
bile etkisini srdren skolastik dnce, Hristiyanla byle bir temel olutur
ma abasnn rndr. Hristiyanlk uzun sre, Yeni Platonculuun da etki

5) Bertrand Russell, Religion and Science, Oxford University Press, London, 1935, s. 69.

47
siyle, doaya ynelik almalara kapal kalmtr. Ortaa karanlnda,
"nanmak iin anlamak gerekir," "Geree giden yol kukudan geer," szle
riyle ilk kez akl ve bilimin nemini vurgulayan Abelard (1079-1142), o za
mana kadar dlanm olan Aristoteles bilim ve felsefesine kapy aralar. Daha
sonra dini Aristoteles'le temellendiren skolastik dncenin kurucusu Thomas
Aquinas, bilgi edinmenin iki kaynandan, inan ile 'doal' akl yrtmeden
sz eder.6 nan kutsal kitaba dayanan bir bilgi trdr. Doal akl yrtme
ise, yetkin rneini Aristoteles'in verdii gzlem verilerini ilemeye ynelik
bir almadr. Aquinas bu iki bilgi trnn badatrlabilecei, daha dorusu
dinsel dogmalarn, kutsal kitaba bavurmakszn, salt akl araclyla ispatla
nabilecei grndeydi. Nitekim Summa Thcologica adl nl yaptnda
Tanr'nn varln ispata ynelik, kimi teologlarn gznde bugn bile geerli
ini srdren, be argman bulmaktayz. Teoloji medrese eitimi araclyla
slam dnyasnda, skolastizm retisiyle Hristiyan dnyasnda tam bir ege
menlik kurar. Daha sonra Rnesans ve Reformasyonu yaayan Bat'da bile
kilise uzun sre zgr dnce ve araylar bask altnda tutmaktan, sakncal
bulduu bilimsel kuramlara, XVII. Yzyl ortalarna gelinceye dek yasak koy
maktan vazgemez. slam dnyasnda ise teolojik banazlk hibir zaman t
myle krlamamtr.
Sorumuza dnelim: Teolojinin 'bilimsellik' savnn dayana var mdr?
Bu soruyu yantlamak iin (1) "bilimsel" dediimiz etkinlii dier dnsel
etkinliklerden ayrdetmeyi salayan lt belirlememiz, (2) teolojinin 'bilim
sellik' savn dorulamaya ynelik argmanlar bu lte vurarak deerlendir
memiz gerekir.
Bilim karmak bir etkinliktir; bir tek belirlemeyle yeterli bir lt verile
mez kukusuz. Ancak sorunu basite indirgeme pahasna u ksa belirlemeyle
yetinebiliriz: Bilimsel kuram, hipotez ve betimlemeler olgusal ieriklidir; do
ruluk deerleri (doru ya da yanl olduklar) nesnel olarak yoklanabilir.7
mdi teolojik retileri ierik, yaklam ve sonular ynnden bu lte
vurduumuzda ne gryoruz? rnein, teolojinin znde yer alan "Tanrnn
var olduu" savn alalm. Teologlarn, Tanrnn var olduunu birtakm arg
manlarla ispatlama yoluna gittiini biliyoruz. eitli kategorilere ayrlan bu
argmanlar, ncllerinin niteliine gre a priori ve a posteriori diye iki
ana grupta ele alnabilir. Birinci grup argmanlar, doruluu apak saylan

6) Aquinas'n XII. Yzylda ispanya'da yetien biri Mslman, dieri Musevi iki filozoftan esinlen
dii sylenebilir, ibni Rt Islamiyeti, Maimonides Musevilii Aristoteles felsefesiyle aklc bir
temele oturtma abasn gstermi, ancak banaz evrelerin direnii ikisini de baarsz kl
mt. (Bkz. W. C. Dampier, A History of Science, Cambridge University Press, 1966, s. 77.)
7) lt olarak verdiimiz bu belirlemenin 'normatif' nitelikte olduu gzden kamamaldr; geer
lilii bilim felsefecilerinin 'konsensus'una baldr kukusuz.

48
ilkelerden ya da tanmlardan kalkmakta; ikinci grup argmanlar evrenin ge
nel zelliklerini, kimi arpc doal olgular, dinsel ya da mistik deneyimleri
kant olarak kullanmaktadr. Ayrntlara girmeksizin, iki grubu birer rnekle
temsil edeceiz.
"Yetkinliin varl ierdii" a priori ilkesine dayanan "ontolojik arg
man", ilk gruba giren tipik bir rnektir. Buna gre, Tanr tanm gerei tam
yetkindir. Tam yetkinlik iin varlk gereklidir; yleyse, Tanr vardr.
Biimsel ynden geerli olan bu karm, Tanrnn varln gerekten is
patlamakta mdr? Tam yetkinliin varl, ierdii neye dayanlarak ileri s
rlmektedir? stelik, varlk bir yklem deildir; yetkinlii oluturan zellikler
den biri saylamaz. Daha nemlisi "Tanr'y "tam yetkin" diye tanmlayarak
bundan onun varln karmak, bulmak istediimiz hzineyi nceden araya
camz yere saklamaya benzemiyor mu? Kald ki, ontolojik argman mantk
sal olarak kusursuz olsa bile, yukarda koyduumuz bilimsellik ltn kar
lamaktan uzaktr. nclleri tanmsal doru olan bir karmn sonucu olgusal
ierikli olamaz. Nitekim, "Tanr vardr," nermesini olgulara giderek yoklama
ya olanak yoktur.
kinci grup argmanlar, Tanrnn var olduu savn bir tr empirik hipo
tez olarak dorulamaya yneliktir. Yukarda rneini verdiimiz trden man
tksal ispatlarn yetersizlii karsnda kimi teologlarn empirik verilere gide
rek Tanr inancn temellendirme yoluna gittiini gryoruz. Tennant bu yak
lam, "Doal teoloji indksiyonla olgulardan yola kar; nclleri, bilimin
yerleik genellemeleri lsnde salam, doruluu herkese bilinen nerme
lerden oluur," diye dile getirmektedir. Ona gre, "Empirik kafal teologlar...
dnyay diledikleri biimde grmekten kanr, olup bitenlere kendilerini ser
gileme ve gerei syleme frsat tanrlar. Olgusal dnyay gzard edip, soyut
speklasyonlara dayal dnce dizgeleri oluturmak, bilime olduu gibi doal
teolojiye de ters den bir tutumdur."8
Tennant'n "doal teoloji" dedii yaklamn ne lde bilimsel olduunu
belirlemek iin, bu alanda benzerleri arasnda en gl argman olarak bili
nen "kozmolojik argman" ele alalm. Buna gre doa (bilimlerde de varsa-
yld gibi) nedensel bir dzen sergilemektedir. Ne ki, bilimlerin inceledii,
doa yasalarnda dile gelen dzen kendi iinde yeterli deildir. Dzenin ile
yi ve srekliliini tam akla kavuturmak iin kendi dnda bir gc var
sayma gerei vardr. Doa kendi iinde olup bitenleri aklama olanandan
yoksundur.
Doann 'dzenli ileyi'inden Tanrnn varlna giden bu argman
saylt (varsaym) iermektedir. Bildiimiz dnyada, (1) nedensiz hibir olgu
yoktur. (2) her olgunun nedeni kendi dnda bir olgudadr (baka bir deyile,

8) F. R. Tennant, Philosophical Theology, Vol. II (Cambridge, 1928-30), s. 78-79.

49
dnyada hibir ey urad deiikliin nedenini tam olarak kendi iinde ta
maz), (3) nedensel bant sonsuza dek geriye uzanamaz. Doal teoloji, bu
sayltnn birlikte, nedeni kendi iinde bir 'ilk' yetkin nedenin varln zorunlu
kld, ancak yle bir ilk nedenin dnyamzn yeterli bir aklamasn verdii
savndadr.
Etki gcn yadsmadmz bu argman bir ispat deildir; ulalan so
nu, mantksal geerlikten yoksun olduktan baka, nclleri oluturan saylt-
larn doruluu kesin olmaktan uzaktr. lk iki saylt David Hume'den gn
mze dein, srekli tartlmtr; pek ok filozofun dayanaksz, dahas keyfi
bulduu bu sayltlar, kuantum teorisinde "belirsizlik ilkesi"nin ortaya kma
syla bsbtn sarslmtr. nc sayltya gelince, bu da ilk ikisinden daha
salam deildir. Nedensiz bir ilk neden niin zorunlu olsun? Evrende sonsuz
bir g olarak sunulan Tanrya olanak varsa, nedensel bantnn sonsuza
dek geriye gidiine neden olanak grlmesin? Denebilir ki, nedensel bant
dizisinde her olgu bir nceki olgunun etkisine gidilerek aklanmakta, oysa,
dizi dnda bir ilk etkene gitmeksizin dizinin tmn aklamaya olanak yok
tur. Bir kez, bilim, hi deilse bugnk aamasnda olgusal dayana son de
rece zayf, stelik aklamalarnda bavurma gerei duymad bir saylty ir
deleme yoluna niin gitsin? Sonra, dizinin tmn bilinen yntemle aklama
y ilkede olanaksz klan bir neden gsterilebilir mi? Diziyi oluturan olgularn
her biri aklanabiliyorsa, tm neden aklanamasn?
Grlyor ki, sz konusu argman ne mantksal geerlik, ne de dayand
sayltlarn salaml bakmndan sonucuna arlk kazandracak gte de
ildir. Kald ki, ulalan sonucun kesinliini bir an iin kabul etsek bile, ne
densiz ilk nedenin Tanr olduunu nasl saptayacaz? lk nedene koruyucu,
iyiliksever, balayc, her eyi bilen bir stn gcn niteliklerini vermeye bizi
zorlayan nesnel bir neden gsterilebilir mi? Her ey bir yana, ulalan sonu
cu, ncllerini oluturan kantlardan bamsz olarak yoklayabilir miyiz? Ku
kusuz, pek ok olay Tanrnn varlna kant olarak gsterilebilir. Ne ki, bu
her hipotez iin dorudur. nemli olan dorulayc kantlar bulmak deil, hi
potezin ne gibi gzlemlerle yanllanabileceini nceden syleyebilmektir.
Oysa teologlar hibir zaman Tanrnn varlna ilikin savn hangi gzlemler
yapldnda yanllanabileceini bize sylemi deildir. Syleyemezler, nk
"Tanr vardr" nermesi nesnel bir yoklama iin gerekli olgusal ierikten yok
sundur. Tennant, doal teolojinin olgulardan yola ktndan, dayand n
cllerin bilimin yerleik genellemeleri lsnde salamlndan sz etmekte,
ancak ulalan sonucun yeni gzlemlere giderek yoklanp yoklanamayacana
deinmemektedir.
Teologlar bu konuda sessiz kaldka, iki seeneimiz kalmaktadr:
1-Teolojinin bilimsellik savn geersiz sayarak reddetmek, ya da,
2- Bilimsellik kavramn teolojiyi de kapsayacak lde geniletmek.
50
nce ikinci seenei yoklayalm: Bilim kavramn teolojiyi kapsayacak
ekilde geniletebilir miyiz? Teologlarn yle bir geniletmeyi hem olanakl
hem gerekli saydn biliyoruz. rnein, amzn tannm Neo-
Thomist'lerinden Maritain bilimi, "sapland dar anlay" aarak, teolojiyle
barmaya, uyum iine girmeye armaktadr. Ona gre, teolojinin de bilim
kadar salam ve 'meru' bir temeli vardr.9 Benzer bir sav, daha ayrntl ola
rak Copleston'da bulmaktayz. Copleston teolojinin kendine zg bilisel ile
vi olduunu vurgulayarak, evreni anlama ve aklamada bilimi tamamlad
grndedir. Ona gre, olgularn bireysel aklamalar evreni anlamak iin
yeterli deildir. Yeterli bir aklama her eyi btnyle kapsayan, kendine da
ha fazla bir ey eklenemeyen aklamadr. yle bir aklamay bilimden deil,
"teoloji" dediimiz dinsel metafizikten bekleyebiliriz ancak. Bilimler, tek tek
ya da topluca alnsn, gerekliin zelliklerini belli ynlerden incelemenin
tesine geemez. Bilimsel yntemin etkinlik alan snrldr; 'gereklik'e ilikin
kimi yaamsal nemde sorunlar bu alann dndadr. rnein insana ilikin
bilimleri alalm. Psikoloji, davranlarmzda "ruhsal" denen sreleri inceler.
Anatomi, fizyoloji, bio-kimya, vb. almalarn konusu organizmann yap ve
ileyiine ilikindir. Antropoloji, sosyoloji ve sosyal psikoloji insan inanlar;
tre, gelenek ve alkanlklar; yaam ve ura biimleriyle ele alr. Bu al
malar birlikte alsak bile, insan gerek niteliine inerek tketici bir zmle
meden geirdiimizi syleyebilir miyiz? Syleyemeyiz, nk (Copleston'a g
re) insann bilimsel yntemle eriilemeyen bir z nitelii, bir varlk ve anlam
sorunu kalmaktadr. te bu zde sakl kalan eye ancak Tanr kavramna ba
vurarak aklk getirilebilir. "Bizim dnya dedimiz varln, Tanr ile ilikisi
kurulmadka, kendi iinde ne anlam, ne de anlalr nitelii vardr."10
Teologlar, deneyimlerimizi ilkede aan bir 'gereklik'ten sz ederken ne
demek istiyorlar? Bunun salt speklasyon tesinde bir deeri varsa, aklama
lar gerekir. Sonra bilimsel yntemle eriilemeyen bu gereklik'i anlamamz
iin Tanry varsaymamz koulu getiriliyor. Bir bilinmeyeni bir baka bilin
meyene giderek aklama deil midir, bu?
Grlyor ki, Maritain ile Copleston'un arlar bilimi, metafiziksel spe
klasyona ortak etmeye yneliktir. Bilim kendine zg kimliini yitirmedike
byle bir yaklam iine giremez. Bilimin, kendi snrlar iinde kalmalar ko
uluyla, teoloji ya da metafizikle bir kavgas yoktur. atma teolojinin totali
ter tutumundan, bilimi uydulatrma eiliminden kaynaklanmaktadr. Bilimle
teolojiyi kuramsal dzeyde de kalsa badatrma olana yoktur. Bu bizi birin

9) Jacques Maritain "A New Approach to God", Our Emergent Civilization (Ed. R. N. Anshen),
Harperand Brothers, New York, 1947, XIV. Blm.
10) Bkz. "B. Russell and F. C. Copleston: The Existence of God - A Debate," ve "A. J. Ayer and
F. C. Copleston: Logical Positivism - A Debate," A Modern Int. to Philosophy, (Ed. P. Ed-
wards and Arthur Pap), The Free Press. New York, 1965, V. ve VIII. Blmler.

51
ci seenee yneltmektedir. Teolojinin bilimsellik sav ierikten yoksun bir
zentidir; bilimin saygnlna hakszca bir snma olmaktan te deer ta
mamaktadr.

Sonu

Teoloji Tanr'nn varln ne mantksal yoldan ne de olgusal verilere gi


derek temellendirebilmitir. Mantksal ispatlarn yetersizlii, ortaya konan r
neklerinden bellidir; sonucun doruluuna olan gvenimiz, ncllere olan g
venimizi aamaz.
Olgusal verilere bavurma ise Tanrnn var olduu savna ancak bir ola
slk deeri kazandrr. Oysa teoloji doas gerei kesin ve mutlak doruluk
peinde, dahas buna sahip olduu savnda deil midir?

52
7

BLM LE DEOLOJNN BADAMAZLII*

Giri: Tanmlamalar

Gnmzde global bir sava, tm canllarla birlikte insanolunun sonu


olmasa bile, yzyllarn birikimi uygarlk deerlerinin tmyle yok olmas de
mektir. Hepimizin bildii bu tehlike uygarlmzn rn iki oluumdan, bi
lim ile ideolojiden kaynaklanmaktadr. Bilim teknolojik uygulamalaryla yok
edici silah ve aralara yol am ve amakta; ideoloji, egemenlik kurma sava
mnda bu silah ve aralar kullanma olanan elinde tutmaktadr. Salt ente
lektel adan bakldnda asal zelliklerinde birbirine ters den bilim ile
ideolojinin szn ettiimiz tehlikedeki 'ibirlii' ilgintir. Bu bildirinin amac
ne kar karya olduumuz byk tehlikeyi ilemek, ne de bilim ile ideoloji
nin bu tehlikeyi oluturmadaki katk paylarn ortaya koymaktr. O trden bir
yaklam felsefeyi deil, sosyal ya da siyasal bilimleri ilgilendirir. Sunduum
alma, pratikte talihsiz bir ibirlii iinde olan bilim ile ideolojinin dnsel
yaplarn irdelemeye, temele inen elikilerini ortaya karmaya yneliktir.
Bu irdelemede bir yandan ideolojinin (zellikle Marksist ideolojinin) bilimsel
lik savn, te yandan bilimin de ideolojik nitelikte olduu grn tartaca
z. Ama her eyden nce bilim ve ideoloji kavramlarna aklk kazandrma
mz gerekir.
Genel bir bakla bilimi, evreni ve evrende olup bitenleri anlama abas
diye tanmlayabiliriz. Olgusal dnya ile beklentilerimiz arasnda uyum kurma
ya ynelik olan bu aba, bir yandan gzlem, deney ve lme gibi olgular be
lirleyici ilemleri, te yandan belirlenen olgular aklayc hipotez ya da ku
ramlar oluturma ve yoklama yolunda "yaratc ve eletirel dnme" dedii
miz zihinsel sreleri ierir. znde entelektel ilgi vardr; bilme, renme ve
aklama tutkusuna dayanr.
deolojiye gelince, kavram olarak bilimden daha karmak ve belirsizdir;

*) Bu metin, Trkiye II. Felsefe-Mantk-Bilim Tarihi Sempozyumuna (Ege niversitesi, 1987) Bil
diri olarak sunulmutur.

53
ksa bir tanmla aklanmas gtr. Bu yzden bir ilk belirleme iin bir tr
szlk tanmyla yetineceiz. Buna gre ideoloji, kiilerin, etnik grup, snf ve
ya ulus gibi topluluklarn sosyal ve politik zlemlerini dile getiren, bu zlemle
ri eyleme dntrmeyi ieren bir inan sistemi, iktidara ynelik bir program
dr. znde entelektel ilgi deil, belli bir dnya, bir yaam dzeni imgesi
sakldr. Kari Marx'n artk slogan kimlii kazanm bir tmcesinde, ideoloji
nin belirgin zellii yle dile gelmitir:

Her ada filozoflar dnyay yalnzca yorumlama yoluna gitmiler


dir; oysa asl sorun dnyay deitirmektir.

Bu genel nitelemelerden sonra, dnyay anlama ile dnyay deitirmeye


ynelik iki etkinliin, bilim ile ideolojinin, ilikisini daha yakndan tanmaya
koyulabiliriz. Bu bizi, her iki etkinlik iin asal saydmz kimi noktalar zerin
de bir karlatrmaya gtrmektedir.

1- Kkenleri

Bilim, insana zg bilme, anlama, aklama ve renme isteinden, ev


rende olup bitenler karsnda duyulan tecesss ve meraktan, bir lde de,
evre koullarn denetim altna alma ihtiyacndan domutur.
ideoloji insanlarn doa ve toplum karsnda iine dtkleri korku, yal
nzlk ve yetersizlik gibi duygularn etkisinde, yce ve koruyucu bir gce sn
ma, b.ir misyon ya da davayla zdeleerek kimlik kazanma, egemenlik kurma
ihtiyacndan kaynaklanr.

2- Dayandklar Varsaymlar

Bilim incelemeye ak, aklanabilir (oulcu) bir dnya; ideoloji ngr


d dzen dorultusunda deitirilebilir tekdze bir dnya varsayar.

3- Yaklam ve Yntemleri

Bilim bir problem zme etkinliidir; aklayc hipotezler oluturma, bu


hipotezleri gvenilir gzlem verilerine giderek yoklama (test etme) srelerini
ierir; snama ve yanlmaya yer verir.
deoloji, nceden konmu bir gr ya da retiyi benimsetme, yayma
ve egemen klma etkinliidir; belli bir stratejiye bal propaganda, kitlesel his
teri, bask, korku ve gerektiinde sava gibi aralar kullanr.

4- Etkinlik Ortamlar
Bilim, doas gerei kuku ve zgr tartmaya aktr; yeni aray ve de
neylere olanak veren bir ortam gerektirir; partizan deildir.
54
deoloji, 'resmi' gre ters den tm kuku, tartma ve irdelemelere
kapaldr; totaliter olmasna karn partizandr: mezhep, tarikat veya fraksi
yon atmalarn iinde tar.1

deolojinin Bilimsellik Sav

Sraladmz drt noktada birbiriyle ters den bilim ile ideolojiyi zde
sayma, en azndan uyum ya da benzerlik iinde gsterme abas hibir d
nemde eksik olmamtr. amzda hem dinsel hem siyasal ideoloji kesimle
rinde byk younluk kazanan bu abann son otuz yl iinde bilim felesefe-
sinde de etkisini duyurmu olmas ilgintir. deolojilerin bilimsellik sav bir al
datmacadr; ncelikle bilimin prestijinden yararlanma, saygnlna bir sn
madr. Bilimin ideolojik olduu sav iin ayn ey sylenemez kukusuz. Bura
da bilimin prestijinden yararlanmaya deil, bilimi ypratmaya ynelik bir a
badan sz edilebilir belki.
Temsil ettikleri ideolojileri bilimsel kimlikle sunma abasnn en arpc
iki rneini Marksizmle, gnmzde etkinliini artran slamc akmlarda bul
maktayz. Biz bunlardan yalnzca birine, Marksizme deinmekle yetineceiz.
ngrd dzeni "Bilimsel Sosyalizm" ad altnda sunan Marksist ideo
loji, grnmnde rasyonel ama temelde irrasyonel bir dnya grdr. Bu
gr oluturan ana retileri metafiziksel, sosyal-ekonomik, siyasal ve tele-
olojik (ereksel) olmak zere yle belirtebiliriz:
a) Varln kkeni maddedir; bu temel zerinde oluan psikolojik, sosyal
ve kltrel sreler maddesel hareketlerin birer yansmasdr.
b) Tm gelime hareketleri doann en temel yasas olan diyalektik il
keye bal olarak yrr.
c) Toplumun yap ve ileyii tmyle retim iliki ve biimleriyle belirle
nir. Tarihin akn ekonomik temelli snflar aras atma oluturur.
d) ngrlen dzen, iktidara ynelik proletaryann nclnde, onun
savamyla gerekleir. Siyasal egemenlik kurmak proletaryann tarihsel mis
yonudur.
e) Sosyalizmin egemenlii, tarihin diyalektik srecinde kanlmazdr.

1) Bu ayrma, Felsefe Szl adl yaptnda deinen Voltaire'in szleri ilgintir: Matematikte,
deneysel fizikte partizanlk yoktur. Koni ile krenin ilikilerini inceleyen biri iin kimse kp 'Bu
adam Archimedes mezhebindendir', diye konumaz. Ayn ekilde, dik al genin hipoten
s stndeki karenin dier iki kenar stndeki karelerin toplamna eit olduunu syleyen kim
seyi de 'Pythagoras partizan' diye nitelemek aklmzdan gemez. Kann dolatn, havann
arlnn olduunu, gne nn yedi krlabilir ndan olutuunu sylediinizde de kim
se sizi Harvey, Torricelli ya da Nevvton yanda olmakla sulamaz. Sizin yaptnz yalnzca
onlarn kantladklar bulular dile getirmektir. Newton'a saygmzn artmas lsnde kendi
mizi Nevvton yanda saymamz anlamszlar. nk yle bir tutum Nevvton kart kimsele
rin de var olduu anlamn tar".

55
mdi sorulabilir: Bu retiler tek tek ya da Marksist sentezin btnln
de gerekten bilimsel nitelikte midir?
Kukusuz bu sorunun yant, "bilim" terimine verdiimiz anlama bal
dr. Yukarda verdiimiz bilim kavramn belirleyen ltlere vurulduunda
Marksist (ya da baka inan sistemlerine ait) retileri bilimsel saymaya ola
nak yoktur, (a) ile (b)'de yer alan ilk iki reti metafizikseldir; doruluk de
erleri olgusal olarak yoklanamaz. 'Gerekliin' maddesel ya da ruhsal oldu
u felsefede srgit tartlan, ama zm olmayan bir sorundur. Nesnel
gereklii maddeye indirgeyen materyalizmi, dinsel ya da znel idealizme
kart olduu iin bilimsel saymak, Marksistlerin gznde yeterli bir neden
olabilii: ama, hibir koul altnda yanllanmaya olanak vermeyen bir sav,
hangi gerekeyle olursa olsun, bilimsel sayamayz. Bu yargmz diyalektik
reti iin de geerlidir. Tm doal, dnsel ve toplumsal gelimelerin
bal olduu "en temel yasa" diye sunulan diyalektik, Marksistlerin bizi inan
drmak istedikleri gibi, gerekten tm olup bitenleri aklayan bir yasa m
dr? Doa, tarih ya da dnce bir yasa kapsamnda aklanabilecek kadar
eitlilikten, derinlikten yoksun, tek boyutlu, tekdze bir gereklik midir?
Sonra, her eyi aklayan bir yasa ya da ilkenin 'byc denei' olmaktan
ileri bir anlam var mdr? Varsa, bilimin bu 'cevheri kefetmesi iin neyi
bekledii sorulabilir!
Geriye kalan retilere de ksaca deinelim, (c)'de yer alan reti doru
dan felsefenin deil, sosyoloji ve tarihin inceleme alanna girer. Tm nemi
ne karn retim ilikilerinin, ne toplumsal kurulu ve srelerinin tek belirle
yici nedeni olduu savnn, ne de, tarihin akn snflar aras kar atmala
rnn oluturduu tezinin bilimsel olarak kantlanm olduu sylenebilir. Ter
sine, tarihin akn snf atmasna indirgemek, tarihi nemli lde tahrif
etmek deil midir? rnein, gnmzde tank olduumuz ulusal, etnik at
malar ile sper gler arasndaki egemenlik savamna hangi anlamda "snf
lar aras atma" diyebiliriz? Proletaryann savam ve nclnde gerekle
ecei ngrlen dzene ilikin (d)'de yer alan reti ise bir nerme olmaktan
ok, eyleme tevik niteliinde bir misyon, bir grev arsdr. Sosyalist dze
nin zaferinin tarihsel kanlmazl savna gelince, bu dpedz ereksel (teleo-
lojik) nitelikte bir retidir; gerisinde insann yenilgiden kama, zaferle zde
leme, kanlmaz gelecekle birleme isten ve zlemini kamlama amac
sakldr. Oysa bilimin ne misyon yaratmak ne de yazgclk trnden ndeyi-
lerde bulunmak urayla ilgisi vardr.
Grlyor ki, Marksizmin bilimsellik sav bilimin prestij ve saygnln
smrme tesinde bir anlam tamamaktadr. Bilimsel bir sav ya da kuramn
sahte, zenti veya ideolojik savlardan temel fark olgusal ierikli olmas, dola
ysyla hangi gzlemlerle yanllanabileceini nceden belirlemeye olanak ta
nmasdr. Ne Marksizm'de ne de ideolojik nitelikteki dier inan dizgelerinde
56
yle bir olanaa yer yoktur. Tam tersine, ideolojik dizgelerde hibir olgu ya
da sonu gsterilemez ki, retileri iin dorulayc kant olmasn!

Bilimin deolojik Olduu Sav

Bata da belirttiimiz gibi bilim salt kendi iinde olgular betimleme ve


aklama etkinliidir; ne amalarnda, ne yaklamnda, ne de ulat sonu
larn yorumlamada ideolojik bir nitelik tamaz. Ancak son 150 yllk dne
me bakldnda, bilimi kendi asal zellikleri dnda yorumlama, ya da bilime
"ideolojik" diyebileceimiz ilevler ykleme yolunda kimi giriimlerin olduu
grlmektedir.
Bilindii gibi 17. Yzyln ortalarna gelinceye dek bilimsel alma dinsel
bask altnda, ou kez kuku konusu, horlanan bir etkinlikti. Galileo, Kepler
ve Newton'un almalaryla kendini kantlayan bilim giderek artan bir saygn
lk kazanr. 19. Yzyl, bilimin prestijinin doruk noktasna ulat dnemdir.
Bir tr "ideolojik" sayabileceimiz bilimcilik bu dnemin rndr. August
Comte (1798-1857) pozitivizminde bilimciliin tipik bir rneini bulmaktayz.
Kkleri Francis Bacon ile 17. ve 18. Yzyl ngiliz empirizmine uzanan pozi
tivizm teoloji ile metafizie bir tepki olarak ortaya kmtr. Buna gre, ger
ek bilgi bilimsel bilgidir; bilimsel yntemle zlemeyen hibir probleme
baka yoldan zm getirilemez.
Comte kurduu pozitif sosyoloji yntemiyle insan doas ve ihtiyalar
nn sistematik olarak incelenebileceini, dolaysyla yeni bir toplum dzeni
iin gerekli bilimsel temelin kurulabileceini ummutu; programn,

"Eylemin dayana ndeyiler, ndeyilerin dayana bilimdir"

diye dile getirdii bir genel kurala oturtuyor, daha da ileri giderek pozitivizme
dinsel bir nitelik vermeye alyordu. Nitekim, Comte'un etkisiyle kimi Avru
pa lkelerinde, 'Tanr yerine insanla tapma' ilkesini benimseyen Pozitivist
Dernek'ler kurulur. ngiltere'de pozitivizmi daha lml bir biimde Jeremy
Bentham, James Mili ve John Stuart Mili temsil etmitir. Ancak Daru/in'in ev
rim kuramyla birlikte Herbert Spencer ile T. H. Huxley gibi bilginlerin evre
sinde bilimcilik gl bir akma dnr. 19. Yzyln sonuna doru Kari Pe-
arson "yaam inanc" dedii bu akm, "dinlerin parlak dnemlerinde insanlar
kilise hizmetine koan tutku trnden bir cokuyla bilime ynelten moral bir
g" diye niteliyordu. Bilimcilerin gznde bilim bize yalnzca olgusal dnyay
tantan, gvenilir bilgi salayan bir alma deil, tm sosyal ve kltrel ihti
yalarn, deer sorunlarnn zm anahtaryd.2 Bilimciliin bilime din, felse
57
fe, hatt belki de, sanat ilevlerini ykleme, bilimi anlaml yaamn biricik de
eri olarak sunma abasn temsil ettii lde ideolojik bir grnm sergile
dii sylenebilir.
Bilimciliin ideolojik bir akm olarak kimi tepkilere yol amas kanl
mazd elbet. Nitekim din ve sanat evrelerinde doal olarak byyen tepki
ok gemeden felsefede de kendini gsterir.3 Bunun canl bir rneini yzyl
mzn ilk yarsnda bir tr moda etkinlii kazanan Bergson felsefesinde bul
maktayz. Aslnda Bergson felsefesi, bilimcilie kar kmann tesinde tm
bilime ynelik bir tepkidir. Benzer bir tepkiyi, "bilimin banazca yadsmalar"
diye niteledii tutuma derin bir antipati besleyen W. James ortaya koymu
tur. Ancak bu almann kapsam konuyu bu genilikte ele almaya olanak
vermemektedir. Biz hurada tepkinin yalnzca bilim felsefesindeki yansmasna
deinmekle yetineceiz.
Bilim felsefesinde oluan tepki, bilimcilii son derece ince ve dar ller
iinde yanstan mantk potzitivizme kar bir gelimedir. nemli ilk belirtile
rine Kari Popper, Stephen Toulmin ve Norwood R. Hanson'da tank olduu
muz tepki, daha sonra Thomas Kuhn'da arpc ve kapsaml bir biim kaza
nr; Paul Feyerabend'la bir tr inkarcla dnr. Kuhn'un anlaynda bilim
gerekleri bulma yolunda dorusal bir izgi zerinde ilerleyen, salt nesnel bir
aratrma deildir artk. Kuhn'un "normal bilim" dedii evrede, bilim adamlar
ideolojik tutuculuu andran 'banazca' bir tutum iindedir. Bilimin kimi za
man iine dt bunalmlarn yol at "paradigma" deiikliini Kuhn bir
tr 'din deitirme' olarak nitelemitir. Onun gznde bilimsel kuramlar, din
ler ya da ideolojiler gibi, ortak lsz olup karlatrlamazlar; kuramdan ba
msz, salt olgusal verilerden sz edilemeyecei nedeniyle, nesnel olarak de
erlendirilemezler.4
Feyerabend'n byk lde Kuhn'dan kaynaklanan yaklam, daha kes
kin bir izgi izlemektedir. Ona gre bilim bir yanyla din veya ideoloji; br
yanyla parapsikoloji, astroloji, efsane, dahas falclk gibi uygulamalardan sa
dece biridir. Bilimin aklc ve deneysel olma gerekesiyle yrtt stnlk
sav yersizdir; dorulk ve bilgi hibir alma biiminin tekelinde deildir.
Kald ki, geree ulamann belli bir yntemi yoktur. "Her ey gider", Feyera-
bend'n bilimcilie, dahas bilime kar sava arsdr: Bilim de tm dier
araylar gibi geliigzel, stnkr ve temelde irrasyoneldir; ne dayand
varsaym veya ilkeler, ne de ulat sonular bakmndan ona stnlk ya da

2) Atatrk'n, "Yaamda en gerek yol gsterici bilimdir", sznn bu bak asn yanstt
sylenebilir.
3) Sanatta Dadaizm ile Srrealizm, teolojide Samuel VVlberforce, Jack Maritain ve F. C. Coples-
ton bilimcilie kar oluan tepkiyi temsil etmitir. 55 yl nce ortaya konmu Aldous Huxleyin
Yeni Dnya's da bilimcilii ieren totaliter dzen tehlikesine kar gl bir uyardr.
4) Bkz. Thomas S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, Blm X-XII.

58
ayrcalk salayan bir zellii vardr. zellikle kuramsal dzeyde bilim, mistik
dnce lsnde zneldir; ideolojiler gibi banaz, onlar lsnde totaliter
olmaya yneliktir. Kilisenin Ortaadaki bask ve egemenliini amzda bi
lim kurmutur. Feyerabend toplumun, dogmatik inan sistemleriyle bir tuttu
u bilime kar korunmas gereinden bile sz etmektedir.5
Bilime ynelik bu saldry hakl bulabilir miyiz? Gerekten, bilimi dier
uygulamalardan ayran zellikleri yok mudur? Feyerabend bilimi yerine oturt
mann arsn yapyor; oysa asl tehlikenin, ideolojilerin insan dncesi
zerinde egemenlik kurma ve srdrme savamndan, izledikleri tekdze, ka
pal ve militan fanatizminden kaynaklandn umursamaz grnyor.
Bilim anlaymzn mantk pozitivizmin dar erevesinden kurtarlm
olmas olumlu bir gelimedir kukusuz. Ancak bu alma bilimi, rneklerini te
oloji ve ideolojilerde grdmz banaz dnce dizgeleriyle bir tutma nok
tasna kaynca inandrcln yitirmektedir. Feyerabend'da aa vurulan "eg
zotik" grnme hevesi deilse, bilimi bilerek arptma, gzden drme girii
midir.

deolojileri Evcilletirme

Grlyor ki, uygarln yaamsal sorunu ne ideolojilerimizi bilimsel gs


terme, ne de bilimi ideolojiler kategorisine indirgeme abasyla zlebilir.
Her eyden nce, sorunun kkeninde yatan aykrla, doru tan koymamz
gerekir: Ynlarn davran eilimleri ideolojilerin manipulasyonuna elverili,
bilimin yaklam biimlerine ise yatkn deildir. yleyse, zm bireyleri, el
verdii lde kitleleri her trden tekelci ve banaz tutumlara kar uyarma
da; eletirel dnme, tartma ve irdeleme etkinliklerine yneltmede aran
maldr. Baka bir deyile, sorun ideolojileri yabanl, azgn ve totaliter izgi
den, uygar, insancl ve oulcu izgiye ekmek, bir tr evcilletirme sorunu
dur. Bu ise, kukuya, yanlma ve denemeye yer veren bilimsel anlaya dayal
bir eitim politikasyla salanabilir ancak. Bu anlay ileme, aklkla ortaya
koyma enbata bilim felsefesinin grevidir.
deoloji toplumsal ve kltrel bir olgudur; daha ileri giderek "insan doa
snn bir yansmasdr", diyebiliriz. yleyse ideolojiden uzak durmak, ya da ki
mi ideolojileri yasaklamak kalc bir zm getirmez. Kald ki, yle bir tutu
mun kendisi ideolojik niteliktedir. deoloji sorununa ideolojik yaklam bizi bir
amaz iine iter. Kendi kltrmzden kaynaklanan ideolojileri doru, yaban
c kltrlerden kaynaklananlar yanl saymak yaygn bir tutumdur. Oysa bu
balamda "doru" ya da "yanl" nitelemesi yerinde deildir. deolojileri belki

5) Bkz. Paul Feyerabend, Science in a Free Society, s. 13-125.

59
de yabanl-uygar izgisi zerindeki konumlarna gre deerlendirmek yoluna
gidebiliriz. rnein, faizm ve komnizm gibi totaliter sistemleri "daha yaba
nl", zgrl ieren oulcu demokrasileri "daha uygar" diye niteleyebiliriz.
"Bu da ideolojik bir yaklam deil midir?" diye sorulabilir. yle de olsa bir
tr deerlendirmeden kanamayacamza gre, bilimsel gre ters dme
yen hogr ve zgrlkleri ieren oulcu bir yaam anlayn benimsemek
te saknca yoktur. nk bu anlayta kii 'tutsak' deildir. stenirse, buna da
"ideoloji" diyebiliriz. Ne ki, oulcu yaam anlay ideoloji de saylsa, yabanl
ideolojilerin tanmlayc zellikleri olan tekdzelikten, egemenlik kurmaya y
nelik banaz ve militan tutumlardan uzaktr.
Sorun bilimsel yaklamla uyum iinde olan bir yaam anlayn olutur
ma, bireylerin, giderek kitlelerin davranlarna sindirme sorunudur. Sorunun
zm uzun sreli, ok yanl bir deneyim gerektirir. Bu srete amaca uy
gun etkili bir eitim politikasnn yan sra sanat etkinlikleri, dernekleme,
tartma, eletiri ve oulcu katlma olanak tamyan siyasal dzen nemlidir.
Biz burada yalnzca bilim felsefesinin bu konuda ilevine deinmekle yetine
ceiz.

Bilim Felsefesinden Beklenen

Bilimle ideoloji ilikisinde ideolojileri evcilletirme, daha uygar bir izgiye


ekme olaslndan sz ettik. Bu ne demektir? Bilim felsefesinin byle bir s
rete ilevi ne olabilir?
Hemen belirtmeli ki, bilim felsefesinin etki alan bireylerle, sekin ke
simlerle snrldr; kitleleri dorudan etkileme gc yoktur. Ancak bu dar
alan iinde bile bilim felsefesi uzun srede kitlelere uzanan etkinlik gstere
bilir. Bilim felsefesinin bilime ynelik eletirel ve kavram zmleyici etkinli
i, ideolojileri irdeleme ve deerlendirme etkinliiyle geniletilebilir. Bilim
felsefesi geleneksel ilevinde bilimin kavramsal yapsna, dayand temel
varsaymlara k tutmak, gzlem ve kavram ilikisine aklk getirmek, bilim
sel yntemin ayrc zelliklerini belirlemek abasn srdrr. Ayn yaklam
la ideolojilerin kaynaklarna inilebilir; varsaym ve retileri irdelenebilir,
ama-ara ilikileri tartlabilir. deolojilerin irrasyonel dayanaklarn, bilim
sel verilere ters den retilerini gn na karmak; bunlar irdelemek ve
tartmak dorudan alternatif bir ideoloji oluturmaya deil, ideolojilerin,
zellikle yabanl ideolojilerin, gerek ehresini ortaya karmaya ynelik bir
etkinliktir. deolojilerin evcilletirilmesi her eyden nce bilimle tutarl nesnel
bir eletiriyi gerektirir. Bu eletiriyi, hi deilse kavramsal dzeyde, salaya
bilecek en etkili alma bilim felsefesidir. Bilim felsefesi kendine zg ll
ve sorumlu yaklam iinde ideolojileri z eletiriye, bir tr 'nefis yoklama
60
s'na zorlayabilir. Bu yolda aba gsteren bilim felsefecileri arasnda en ba
ta, kimi almalaryla byk etki oluturmu Bertrand Russell ile Kari R.
Ropper'i rnek gsterebiliriz.6
Bilim felsefesi, ideolojileri zellikle iki ynden, dayandklar kozmoloji
ve ierdikleri epistemoloji ynlerinden, irdeleyebilir. Her ideolojik sistem bir
yanyla kozmolojiye uzanan kimi varsaymlara dayanr. Bu tr varsaymlarn
byk dinlerde, hatt mistik dou kltrlerinde bile yer ald grlmekte
dir. Bunun arpc bir rneini Ortaa Katolik teolojisinde bulmaktayz. Bi
lindii gibi, o dnem Hristiyanlnn evren anlay, Aristoteles'in fizik ve
metafiziinde temel bulmutu. Aristoteles kozmolojisi dinsel ideolojisiyle y
lesine kaynamt ki, ona ters den bilimsel almalara olanak tanmak
yle dursun, yle almalara ynelen bilginler engizisyon nnde, kimi
kez yaamlarn yitirmeye varan cezalara arptrlyordu. Bu tutum 17. Yz
yl ortalarna kadar etkisini srdrr. Modern bilimin tartmasz egemenlik
kurduu kozmolojide bugn bile Aristoteles'in etkisinin tmyle krld ko
layca sylenemez. Nitekim son yz yl iinde "Neo-Thomizm" ad altnda
Ortaa Katolik ideolojisini canlandrma abalarnn ortaya ktn gr
mekteyiz.
Bir baka rnei, kkeni Hegel ve Fichte idealizmine uzanan faist ideo
loji, ya da onu ontolojisinde ters-yz eden komnist ideoloji sergilemektedir.
ki ideolojide ortak olan temel nokta saduyu ve bilimle uyumlu emprisizme
kar 'diyalektik yasalara bal ileyen bir 'gereklik' varsaymalardr.7 Bilim fel
sefesi hem diyalektik retiyi, hem de ona uygun iledii varsaylan 'gereklik'i
irdeleyerek bunlarn bilimsel deil, metafiziksel olduunu ortaya koyabilir.8

6) Bkz. Bertrand Russell: The Scientific Outlook, Religion and Science, Power: A New Social
Analysis, The Practice and Theory of Bolshevizm, Authority and Individual, Why A am not a
Christian, Fact and Ficton, vb.
K. R. Popper: The Open Society and Its Enemies, The Poverty of Historiclsm, Conjectures
and Refutations, Unended Ouest, vb.
7) Bertrand Russell, akld diye niteledii bu gelimeyi, Hume'n klasik empirisizmi kerten
kukularnn doal bir sonucu saymaktadr.
8) Bilindii gibi, Marksizm 19. Yzyl bilim dncesinde arlk kazanan mekanik materyalizm
yerine, daha gizemli ve ekici bir kavram olan diyalektik materyalizmi koyarak bilimsellik sa
vnda bulunmaktadr. Tr ya da ad ne olursa olsun materyalizm metafiziksel bir retidir. Di
yalektik reti de ne teori ne de yntem olarak bilimseldir. Hegel ruh" denen mistik bir nesne
yi varsayyordu. Ona gre ruh, diyalektik aamalardan geerek evrensel gelimeyi salayan
gt. Baka bir deyile, ruhun gelime izgisi diyalektik nitelikte idi. Marx da Hegel gibi evre
nin kanlmaz olarak diyalektik forml erevesinde gelitii inancndadr. u kadar ki, He-
gel'de asal g ruh, Mare'da ise maddedir. Diyalektik materyalizmin bilimsel olmad En-
gels'in Doann Diyalektii adl yaptnda, diyalektiin evrensel geerliini kantlama aba
snda iine dmekten kurtulamad birtakm zorlama, arptma, dahas dpedz samalk
lardan da bellidir. Her eyi kapsayan ve aklayan bir ilke olarak sunulmas, diyalektik reti
nin yntem ya da kuram olarak boluunu gsterir. Hibir eyi dlamayan bir ilkeyi bilimsel
deil, olsa olsa metafiziksel bir dogma saymak yerinde olur. Gerekten, formel mantn temel
ilkelerine ters den, doal ya da sosyal sreleri ne ndeme, ne de aklama ynnden bi
limsel yasalarn bilinen ilev ve gcn tamayan bir retiyi evrensel geerlikte saymak an

61
deolojileri z-eletiriye yneltmenin balca yolu bilimsellik savlarnn da
yanaklarn yoklamak, bunlarn gerekte birer zentiden ileri gitmediini gs
termektir. deolojilerin z-eletiriyi kolayca gze alabileceklerini bekleyeme
yiz, kukusuz. Ne var ki, nesnel, hakl ve entelektel arlkl eletirilerle olu
turulacak basknn, balangta aydnlar evresiyle snrl kalsa bile, uzun sre
de, geni halk kesimlerinde de etkisini duyurmaktan geri kalmayacan
umabiliriz.

cak dinsel trden bir inanla olasdr. Nitekim L. Rougier bu tutumu, Sovyet Mistisizmi" diye
nitelemiti. (Bkz. Les Mystiques Politiques Contemporaines, Paris, 1935.)
(Diyalektik retinin daha ayrntl eletirisi iin baknz: Cemal Yldrm, MANTIK: Doru D
nme Yntemi, Ek: B, s. 161-167).
8

DYALEKTK MATERYALZM VE BLM (I)*

Diyalektik materyalizm nedir? Doal, sosyal ve dnsel tm olup biten


leri aklayan, doruluu tartlmaz bir kuram, bilimlerin temelinde yer alan,
bilimsel yntemin zn oluturan evrensel bir ilke mi? Yoksa, komnist d
zenin kanlmazln ieren ideolojik bir inan, proletarya diktatrln
gerekletirme savamnda vazgeilmez bir silah m?
Hemen syleyelim: Marksist literatre baklrsa, diyalektik materyalizm
bunlarn hepsi ve daha fazlasdr.
Gene sorulabilir: Gerekliin ileyiini yanstt, doruluk araynda biri
cik yanlmaz yntemi, "yeni dnya'y kurmada nc dnceyi salad ve
her eyi aklad savlanan bu "byl denek" nasl bir eydir? Bu soruya
vereceimiz yant Marksist savlarn tmn kapsamaktan uzak kalacaktr ku
kusuz. Biz bu yazda yalnzca bir noktay, diyalektik materyalizmin bilimsellik
savn irdelemekle yetineceiz. Byle bir irdeleme, hem olduka yaygn kimi
saplantlarn geersizliini ortaya karma, hem de felsefe tarihinde deiik
kimliklerle etkisini srdren "diyalektik" ve "materyalizm" kavramlarna aklk
getirme bakmndan yararl olabilir.1
"Diyalektik," karmak anlaml bir terimdir; deiik dnem ve felsefelerde
farkl kullanmlara uramtr. Terimin, biri Herakleitos'tan dieri Sokra-
tes'ten kaynaklanan balca iki temel anlamndan sz edilebilir. Herakleitos,
"Her ey ak iindedir; hibir ey olduu gibi kalmaz. Ayn rmaa iki kez gi
remezsiniz, su srekli tazelenmektedir..." szleriyle varln srekli bir dei

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 8. Kitap'ta (Haziran, 1990) yaymlanmtr.


1) lkemizde, belki de siyasal sulama ve basklar nedeniyle felsefecilerimizin diyalektik mater
yalizme uzak durduklar sylenebilir. Oysa diyalektik kavram tarihsel nemi bir yana, yaad
mz dnyada ideolojik bir g tamakta, dahas kimi yazarlarn kaleminde sk sk aa vu
rulan gizemli bir ekicilik sergilemektedir. rnein, tannm air ve yazar Melih Cevdet'in di
yalektik" szcnn getii yazlarndan birinde, "...formel mantksal karsamalarla sezgisel
yarglarn btn, her eyi kapsayan diyalektik mant oluturur ve bu biraradalk kukusuz,
bilim adamnn da her zaman bavurduu genel bir yntemdir," gibi olduka ykl bir tmcey
le karlamaktayz. "Her eyi kapsayan diyalektik..."; diyalektiin, "bilim adamnn da her za
man bavurduu genel bir yntem" olmas vb. Bunlar etkileyici savlar kukusuz, ama dayana
var m?

63
me, bir yenilenme veya bir dnm iinde olduunu vurgulamt.2 te yan
dan, Sokrates geleneinde "diyalektik" szc soru-yant balamnda konu
ma veya tartma etkinliini dile getiriyordu. Bu anlamn, kimi kkl diyebile
ceimiz deiikliklerle, Platon'dan Kant'a gelinceye dek pek ok felsefecide
yansdn grmekteyiz.
Platon, bayapt Cumhuriyet'te "diyalektik"i, yi dea'sna dayanan, her
eyi aklamaya ynelik yce bilgi diye niteler. Daha sonra yazd Sophist
adl diyalogunda ise Platonun diyalektie, dea'larn Platonik Formlar arasn
daki ilikileri konu alan bir tr tanmlama yntemi gzyle bakt sylenebi
lir. Aristoteles'in mantk almalarnda diyalektik, doruluu olas ncllere
dayanan uslama ya da karsama anlamnda kullanlmtr. Kant iin diyalek
tik antik dnemde birtakm sudan, geersiz argmanlar geerli gsterme a
bas demekti. yleyse, ona gre, diyalektik tam tersine argmanda arptma
y nleyici bir yntem olarak yeniden oluturulmalyd. Salt Akln Eletirisi
yaptnn "Akn Diyalektik" baln tayan blmnde, Tanrnn varln is
pata ynelik ortaya konmu argmanlarn geersizliini gsteren eletirisini
buna bir rnek olarak verir.
Hegel'e geldiimizde, diyalektik yeni bir kimlikle karmza kar. Hegel
diyalektii, dnsel gelimenin aa vurduu aamal "mantksal" bir mo
deldir. Buna gre, eliki ve elikinin uzlam ile ilerleyen dnce tez, anti
tez ve sentez aamalarn ierir. Hegel idealizminde, ussal olan gerek, ger
ek olan ussal olduundan dncenin geliim yasalar gerekliin devinim
yasalaryla zdetir. Marksizmin diyalektik anlay, Hegel'in "Ruh" dedii g
cn zorunlu gelimesinde aa vurduu aamal modeldir; ancak Mark
sizm ruh yerine maddesel varl temel gereklik saydndan diyalektii "z
nel" ve "nesnel" diye ayrmakta, znel diyalektie, nesnel diyalektiin dn
cede bir yansmas gzyle bakmaktadr.3
Antik Yunan'da genel olarak belli trden konuma, tartma veya dn
me etkinliklerine ilikin bir "sanat" (dialektike techne) saylan diyalektiin g
nmzdeki kullanmlarnda da aa yukar ayn anlam yanstt sylenebilir.
rnein Oxford szlnde "diyalektik" tartma; doruyu, gerei arama;
doruluk savlarn mantksal olarak irdeleme sanat diye tanmlanmaktadr.
Oysa, Hegelci ve Marksist literatrlerde, biraz nce de belirttiimiz gibi, diya
lektik yalnzca bir konuma ya da irdeleme yntemi deil, ondan daha ok,
varln niteliine ilikin bir retidir.
Buraya kadar genel izgileriyle deindiimiz diyalektik kavram grld-

2) Herakleitos'un bu gr 19. Yzylda Hegel ve Marx'n yan sra deiik bir biimde Dar-
win'de de kendini aa vurur: Kaltsal varyasyon ve doal seleksiyon kavramlarn ieren ev
rim kuram bu gr yanstc niteliktedir. amzda H. Bergson ile A. N. Whitehead gibi n
l filozoflarn da Herakleitos'u gelenei srdrdkleri sylenebilir.
3) Bkz. Antony Flew, A Dictionary of Philosophy, s. 88.
zere Marksizmin bir icad deildir. Marksist diyalektik Hegel'in oluturdu
u diyalektik mantk modelinin materyalist bir yorumundan baka bir ey de
ildir. Oysa materyalizm kavram Marksizmde yeni bir ierik kazanmtr. Ne
dir bu yeni ierik?
Diyalektik gibi materyalizm de eski bir kavramdr; deiik dnemlerde
deiik yorumlarna rastlamaktayz. Ksaca demek gerekirse, "materyalizm"
terimi, varln ya salt maddeden ya da maddeye dayanan nesnelerden olutu
u gibi metafiziksel bir gr dile getirir. Ancak "madde" denen ey nedir?
Kimi filozoflar maddeyi uzay ve zamanda yer alan ey olarak nitelemi; kimisi
bunu yeterli aklkta bulmam, maddeye zg tanmlayc zelliklerin belirtil
mesini istemitir. Maddenin yer ald sylenen uzay ve zaman ne trden ey- '
lerdir? Sonra maddeye devinim salayan gcn kkeni nedir; maddeyi algla
ma iin ne diyeceiz? Bunlar salt maddenin trevleri saymak doru mudur?
Daha da nemlisi, varlkla oluum gereklikle olup bitenler arasnda anlaml,
kesin bir ayrm yaplabilir mi?
Bu tr sorulara bugne dein verilen yantlarn yetersizlii gz nne
alndnda madde kavramnn, dolaysyla materyalizmin, aklktan uzak,
karmak bir dnce olduu grlr. Materyalizmin anlamn belirlemedeki
bu glk karsnda neyi dlad sorusuna verilecek yant belki daha akla
yc olabilir. Materyalizmin balca tezlerinden biri (olumsuz nitelikte bir tez)
ruh, tanr, melek, eytan trnden kavramlar ierikten yoksun, belli kltrel
yaam biimlerine zg, hayal rn eyler saymasdr. dealizm bir dnya
gr ya da felsefi bir reti olarak varl ruhsal saymakta; dahas, madde
sel grnmdeki tm nesne ve olgularn temelde ruhsal glerle belirlendii
savndadr. Materyalizm ise her trden dinsel ve metafiziksel idealizme ters
den bir retidir. Ona gre dnya, doas gerei maddeseldir; olup biten
her ey, tm oluum ve gelimeler maddesel nedenlere baldr; maddenin
varl dnce veya alglamalarmzdan bamszdr. Engels iki grn ba
damazln yle belirtmiti:

Tm felsefede, zellikle modem felsefede, temel sorun dnme


ile varlk ilikisine bak biimimizden kaynaklanr... Felsefecilerin bu so
runa getirdikleri zmler onlarn iki kampta toplandn gstermektedir.
Ruhun maddeyi nceledii, dolaysyla dnyann u ya da bu biimde bir
yaratl sonucu olutuu tezini ileyenler idealizm kampnda toplanrken
onlarn karsnda ncelii doaya tanyan deiik materyalist ekollerin
yer aldn grmekteyiz,4

Marksistlerin, diyalektik materyalizmi dier materyalist dncelerden,


bu arada zellikle Aydnlk ayla birlikte bilimsel saygnlk kazanan mekanik

4) F. Engels, Luduvig Feuerbach, New York, 1934.

65
materyalizmden ayr tutmada ar bir duyarlk iinde olduklarn biliyoruz.
Gerekten diyalektik materyalizm ile Newton ve Laplace'da belirginleen me
kanik materyalizmi kartrmak yanltr. Klasik mekanik maddesel devinimi
bir yenileme ve ilerleme sreci olarak deil, bir yineleme olarak varsaym-
tr. rnein, gezegenler saatin ibreleri gibi sonunda eski konumlarna dn
mekte, devinim bir tr dngl yineleme biiminde kalmaktadr. Aslnda He-
gel'in diyalektik mantk modelinin de gerek anlamda deiime ve yenilie
ak olduu kuku gtrr. W. James'in belirttii gibi Hegel idealizminin tm
dinamik grnmne karn, son zmlemede, donuk "blok bir dnya" ier
dii sylenebilir. Oysa evrim dncesi iin ayn ey sylenemez. Darwin'e
gelinceye dek yaam, byme ve gelime gibi kavramlarn felsefede nemli
kavramlar arasnda yeri bile yoktu. Geri doal seleksiyon "mekanik bir dze
nek" diye nitelenebilir; ama evrim srekli geliim ve dnm ieren bir kav
ramdr. Belki de bu nedenle, mekanik materyalizmi acmaszca yeren Marx ve
Engels evrim kuramna olumlu bakmlardr.
Diyalektik materyalizmde maddesel devinim ne mekanik bir ileyitir; ne
de madde, "ruhsal" denen deneyimlerin indirgenmesi gereken kat, duraan bir
eydir. Diyalektik materyalizm deiik dzeylerde varlk dzenlemeleri ieren,
kiisel ve toplumsal koullarn olumasnda dnsel etkinliklere olanak tanyan
esnek bir reti olarak sunulmaktadr. Evrene ve onun bir paras olan insana
bir tr makine gzyle bakan, doadaki her ey gibi insan davranlaryla tm
kltrel etkinlikleri de fizik ve kimya yasalarna indirgeyerek aklamay ng
ren materyalist bir anlayla, doay ve insan "diyalektik yasalar'da yansyan
etkin, canl zellikleriyle kavramaya ynelik materyalist bir anlay bir tutula
maz elbet. Ne var ki, iki anlay arasndaki farkn birincisini bilim-d, kincisini
bilimsel saymak iin yeterli bir gereke oluturduu savna katlmak, ilerde ak
layacamz zere, kolay deildir. ki anlay arasndaki fark daha belirgin bi
imde ortaya koymak iin hem mekanik materyalizm zerinde biraz daha dur
mamz, hem de Marksist diyalektik retiyi yakndan tanmamz gerekir.
Mekanik materyalizm, kkeninde fizik dnyadaki devinim ve deimeleri
aklama ihtiyacndan domu bir grtr. Deime nesnel gerekliin en
arpc zelliidir. Dnyada olup biten her eyi, doa tesi, ruhsal ya da tan
rsal bir gce balayan idealizmin tersine materyalizm doa-ii olgusal neden
lerle aklama yoluna gider. Geni anlamda bilimsel yaklam ieren bu gr
n kk Antik Yunan dneminin atomcu felsefesine dek uzanr. Roma d
neminin air-filozofu Lucretius, Nesnelerin Doas zerine adl nl yap
tnda Demokritos ile Epikuros'tan kaynaklanan atomcu kuramn anlamn y
le belirtmiti:

Her eyi oluturan nesneleri tanmak, olup bitenleri Tanrlara ba


vurmakszn aklamak.

66
17. Yzylda byk atlmlarla ilerleme yoluna giren bilimin bu grten
kalkt aktr. Ortaa skolastik dncesine ters den mekanik materya
lizm, kilisenin sert tepkisine karn, bilimsel gelimelerden g alarak yaygn
lk kazanm, bu arada oluan kapitalist toplumlarda egemen dnya grne
dnmtr.
Yukarda da deindiimiz zere, mekanik materyalizm doaya bir dze
nek gzyle bakan, tm olup bitenleri mekanik devinime indirgeyerek akla
ma peindeydi. Bilindii gibi her dzenek (rnein, bir saat) balca zel
likle belirlenebilir: (a) birbiriyle uyumlu birtakm paralardan kurulmu olmas,
(b) almaya ancak belli bir d etkiyle koyulmas, (c) almaya koyulduktan
sonra, tm ileyiin belli yasalar erevesinde srmesi.5
Bu modelin, tm yetersizliine karn, doay anlama yolunda nemli bir
ilev sergiledii yadsnamaz. Her ey bir yana, bilimsel gelime yolunu tka
yan teolojiyi geriletmi olmas bile balbana bir aamadr. Ne var ki, geli
me yolu alan bilimin ok gemeden mekanik modelin dar erevesini krma
s kanlmazd.
Bir kez, dnya makine rnei bir dzenekse, bu dzenei neyin veya ki
min oluturduu sorusu ister istemez ortaya kacakt. (Bilindii gibi, Newton
bu ii balangta Tanrnn yapt inanandayd.) Sonra, maddesel nesneler
gibi canllar, bu arada insanlar, ileyii mekanik yasalarla belirlenen dzene
in birer paras gibi grmek, dahas, tm sosyal, kltrel ve dnsel geli
melerimizi mekanik devinimin tekdzeliine indirgemek ne denli doru olabi
lirdi? Mekanik materyalizm dnyay oluturan her nesne veya paracn, her
hangi bir andaki konumu, hz ve ktlesi biliniyorsa, daha sonraki ve daha n
ceki tm durumlarnn, devinim yasalar gereince, belirlenebilecei varsay
mna dayanyordu. Belli nesnelerin (rnein gne sistemindeki gezegen ve
uydularn) devinimi iin doru olsa da, bu varsaymn birok nesne ve sre
iin yetersiz kald, doada yinelemelerin yan sra gelime veya dnmle
rin de var olduu grmezlikten gelinemezdi.
Mekanik materyalizmin yetersiz kalan bir baka varsaym da, karlkl
etkileim iinde olduu gzden kamayan nesneleri bile, temelde birbirinden
bamsz saymasyd. Buna gre, doal dzenein zellikleriyle ileyi yasala
r, dzenei oluturan paralarn zelliklerinin toplamna eittir. Oysa, nesne
lerin bal olduklar ilikiler dnda var saylmalarnn anlam ne olabilirdi?
Mekanik materyalizm bilgi kuram asndan da yetersiz kalmtr. Algla
maya edilgen bir sre gzyle baklyor, etkinlik tmyle alglanan nesne ya
da olguda bulunuyordu. Oysa alglamann zne ile nesnel varlk arasnda bir
etkileim olduu gzden kamayacak kadar aktr. zneyle etkileim dnda
kalan nesnenin ilenmeye ak bir hammadde olmaktan ileri bir anlam yok

5) M. Cornforth, Materialism and the Dialectical Method, s. 34.

67
tur. Nesnenin anlam alglanarak bilgiye dntrlmesiyle oluur. Marksistler
daha ileri giderek edilgen dnceyi de deersiz saymlardr. Onlara gre
gerek dnce, gereklii yanstmasnn yan sra pratik etkisi olan dnce
dir. Marx bu noktay arpc bir dille belirtmitir:

Pratikten soyutlanm bir dncenin doruluk ya da yanll salt


skolastik bir sorundur... Filozoflar deiik biimlerde dnyay yorumla
makla kalmlar, oysa asl i dnyay deitirmektir.6

Diyalektik materyalizm, mekanik materyalizmin deindiimiz yetersizlik


lerini gidermekle kalmayp doal, sosyal ve kltrel tm srelerin en doyuru
cu, en gerek aklamalarn veren genel bir bilim, bir bilimsel felsefe olduu
savndadr. Marksistler idealizm gibi mekanik materyalizmi de giderek burjuva
snfnn ideolojik dnya grne dnen metafiziksel nitelikte bir reti
saymaktadr. Oysa, diyalektik materyalizm, onlara gre, her trl yanl var
saymlardan arnm, bilimin yntem ve bulgularyla btnleen, geerlii ev
rensel biricik dnya grdr.
(Bu sava ilikin ayrntl irdelemeyi bundan sonraki yazya brakyoruz.)

6) K. Marx, Eleven Theses on Feuerbach.

68
9

DYALEKTK MATERYALZM VE BLM (II)*

Bu yaznn ilk blmnde deinildii gibi Marksist literatrde diyalektik


materyalizm doal, sosyal ve bilinsel tm sreleri kapsayan en genel bilim
ya da bilimsel felsefe; her alanda devrimsel dnmlerin zorunlu ve yeterli
yntemi; "kanlmaz" komnist dzenin retisi diye nitelenmektedir. ou
kez retorik bir dille sunulan bu tr savlardan biz burada yalnzca biri, bilim
sellik sav zerinde durmak istiyoruz. Diyalektik materyalizm ileri srld
gibi gerekten bilim ya da bilimsel yntem midir? Hem gereklii anlamnn
biricik yntemi, hem gerekliin temel zellii saylan diyalektik nasl bir ey
dir?
Bir noktann ncelikle belirtilmesi gerekir: Doaya ya da insana ilikin
bilimlerin hibirinde aratrma yntemiyle aratrmaya konu olgu dnyasnn
ayn zellii paylat gibi bir dnceye rastlamamaktayz. yle olsayd, bi
limde olgulara ynelik gzlem ve deneye bavurma yerine, "bilimsel yntem"
denilen srelerin mantksal zmlenmesiyle yetinilifdi. Marksistlere gre di
yalektik, nesnel glerin belirledii, ama ayn zamanda, bu glerin zsel ile
yiini bize reten bir yntemdir. Baka bir deyile, gerekliin devinim yasa
laryla diyalektik, yasalar zdetir; diyalektii kavramak, gereklii anlamak
demektir.
Bu dncenin dayana var mdr? Diyalektik "nesnel gler" denilen
gerekliin incelenmesiyle ulalan bir dnce midir, yoksa, nesnel dnyaya
yklenmek istenen bir reti midir?
Bu sorunun yant aktr: Marksist diyalektik aslnda dncenin doas
na ilikin Hegel'in oluturduu bir grtr, bilginin oluumunda izlenen l-
aamay (tez, antitez, sentez) dile getirmektedir. (lk aamay oluturan tez y
rrlkteki bir dnce, bir kuram, bir sre ya da bir durum demektir. Tez,
kimi yetersiz veya zayf yanlar nedeniyle erge kendi yadsnmasna yol aar,
"antitez" denen ikinci aama oluur. Tez ile antitezin savam, iki tarafn ge
erli elerini ieren, ama ikisini de aan yeni aamaya bizi gtrr. "Sentez"
denen bu nc aama yeni tez kimlii ile yrrle girer ve diyalektik iler-

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 9. Kitap'ta (Aralk, 1990) yaymlanmtr.

69
leme bylece srp gider.) Hegel'de "ruhsal" devinimi niteleyen diyalektik,
Marksizm'de maddesel devinim ve dnmlerin asal zellii olmutur. Hegel
gibi Marx da gerekliin "diyalektik" denen forml uyarnca gelitii inancn
dadr. Biri idealist, dieri materyalisttir; ama ikisinin de yapt her eyi a
priori bir formlde toplamaktr. Marx'n belirttii gibi, Hegel felsefesinde te
pesi zerine dikilmi diyalektik, Marksizmde yerli yerine oturmutur. Ne var
ki, Hegel diyalektiinin idealist ieriinden arndrlarak materyalizmle birle
tirilmesi, ne diyalektie bilimsellik nitelii, ne de gerekliin diyalektik yasala
ra bal olduu savna geerlik kazandrr. Geri dnce tarihinde, sosyal
alanda, dahas belki de doada diyalektik dnmleri rnekleyen kimi geli
meler gsterilebilir; ama bu, diyalektik materyalizme bilimsellik kimlii kazan
drmaz. Yanl ya da doru hemen her kuram iin dorulayc rnekler bulu
nabilir, hele bu kuram yeterince ak deilse, ya da kant diye gsterilen r
nekler yorumla arptlrsa! Bu yargy biraz daha ayrntlara girerek aklaya
lm:
a) Marksist literatrde diyalektie ilikin verilen aklamalar metafizik tr
den betimlemeler iermektedir. rnein, gereklii oluturan "nesnelerin kar
lkl ilikiler iinde birbirine bal organik' bir btn oluturduu"; doann
srekli bir devinim ve gelime iinde "basitten karmakla ykselen bir sre
sergiledii"; doadaki "tm nesne ve srelerde i elikinin 'kaltsal', temel
bir zellik olduu"; "sosyal ve tarihsel glerin ileyii ile doal glerin ileyi
inin zdelii", vb. Olgusal verilere gidilerek yoklanmayan, yoklanmaya el
vermeyen bu tr yarglar neye dayanarak bilimsel sayabiliriz?
b) Diyalektie, Sokrates geleneinde olduu gibi, tartma srecinde d
ncenin gelime biimini ya da, doruluk araynda eletirel yaklam yans
tan bir anlam verildiinde kimsenin buna bir itiraz olmaz. tiraz diyalektii
gerekliin temel zellii, dncenin tek geerli yntemi sayma tutumuna
kardr. Yukarda belirttiimiz gibi metafiziksel de olsa her retiyi dorulay
c kantlar getirilebilir. Nitekim dnyada olup bitenlere bakldnda "bada
maz oluumlar", "ztlarn birlii" denebilecek olaylar gsterebiliriz. Ancak tm
gelimeleri ztlarn sentezi saymak doru olabilir mi? Dncede bile ilerleme
ou kez eliik grlerin sentezine deil, tam tersine, elikinin ayklanma
sna dayanr. Sonra, doada birbirine ters den olaylarn (rnein, kuraklkla
bol yan, soukla scan, karanlkla aydnln, yaamla lmn, vb.) sen
tezi diye bir ey var mdr? Biri dierinin yadsnmas diye alnsa bile bunlarn
st aamada sentezi ne demektir? Doada diyalektie zg aamal ilerle
yie kimi rnekler gsterilse bile, bunun tm oluumlar kapsayan evrensel
bir ilke olduu nasl sylenebilir? Kald ki, verilen rneklere bakldnda bun
larn yaktrmaca, dahas zorlama olduu grlmektedir. Engels'in verdii r
neklerden ikisine yer vermekle yetineceiz:
70
Bir arpa tanesini alalm. Bunlardan milyarlarcas tlr, kaynat
lr, mayalandrlr; sonunda tketilir. Oysa bu arpa tanesi doal koullar
iinde elverili topraa atlsa, scaklk ve nem etkisinde bir deimeye
urar: Tanecik atlar ve filizlenir. Bu, taneciin kaybolmas, yadsnmas
demektir. Ortaya kan bitki ise tanecii yadsyan nesnedir. Ama bu bitki
normal yaam srecinde byr, iek aar, dllenir; sonunda gene arpa
tanecikleri verir. Taneciklerin olgunlamasyla birlikte bitkinin kuruyup l
dn, bylece yadsndn grrz. "Yadsmann yadsnmas" dedii
miz bu sre sonunda ilk arpa tanesi gene ortaya kmakta; ama bu kez
bir deil, on, yirmi ya da otuz kat artarak,1

Bu rnekte ne gryoruz? Gerekten Engels'in ileri srd gibi birbirini


yadsyan durumlarn sentezini mi, yoksa evresel etkiler altnda bir dizi dn
m m? Topraa den arpa tanesinin belli koullar altnda atlayp filizlen
mesi arpa tanesinin yadsnmas ise, deirmende tlp un haline getirilme
si de yadsnmasdr. Ne var ki bu iki yadsmann sonucu ayn deildir. Birinde
Engels'in betimledii byme, iek ama, dllenme ve sonunda gene taneye
dnme sreleri var; brnde bunlarn hibiri yok. Grlyor ki Engels'in
yapt, ad vermeden te bir ey deildir.
Engels'in buna kar savunmas yadsmann kurallarna gre yaplmam
olmasdr. Birinci yadsma ikinci yadsmay (yani yadsmann yadsmasn) ola
nakl klacak biimde deilse, diyalektik sre ilemez. "Bir gelimenin ger
eklemesi iin her ey kendi zelliine gre yadsnmaldr. Bir arpa tanesini
trsem ya da bir bcei ezersem ilk aamadaki yadsma eylemini gerek
letirmi oluyorum kukusuz; ancak bu eylem ikinci aamadaki yadsmaya ola
nak verecek nitelikte deildir," diyor Engels.2
Bu ne demektir? "Her ey kendi zelliine gre yadsnmah", durumu kur
tarmaya ynelik ad hoc bir koul deil midir? yle ki, bu koulla, diyalektie
ters den tm oluumlar daha batan yok saylmyor mu?
Engels'in matematikten setii rnek daha da arpcdr:

Doal srelerde belirlediimiz diyalektik sre matematik iin de ge-


erlidir. rnein, a gibi cebirsel bir sayy alalm, a'yt yadsdmzda -a el
de edilir. Yadsnan (yani -a'y) yadsdmzda ise (yani -a ile -a'nn arp
mn aldmzda) a2 ortaya kar. Grld gibi bu da ilk pozitif saynn
(yani a'nn) daha st dzeyde (yani ikinci kuvvette) belirmesidir.3

Bu rnekteki arpklk pek az okuyucunun gznden kaacak kadar ak


tr. Biraz cebir bilgisi olan herkes, -a'nn yadsnmas halinde sonucun a2 deil,

1) F. Engels, Anti-Dhring, s. 138.


2) F. Engels, Ayn yapt, s. 145.
3) F. Engels, Ayn yapt, s. 139.

71
-(-a), yani a olacan bilir. Engels de bu arpkln farknda olmal ki, unu
eklemek gereini duyuyor: "lk yadsmay yle dzenlemeliyim ki, kincisine
olanak olsun." Sonra, a2 niin a'ya gre daha st dzeyde bir say olsun? a'ya
l'den kk (rnein, 0.50) deer verdiimizde a2'nin deeri bymez, tersi
ne klr. Engels verdii bu rnekle, farknda olmakszn, matematik ilem
lerin diyalektik ileyie deil, kendine zg kurallara bal olduunu gstermi
yor mu?
c) Marksist dilin birtakm deer yarglaryla ykl olmas; doruluu teke
line alma ve eletiriye kapal kalma tutumu; kart grleri eletirmekten ok
birtakm aalayc sfatlarla (rnein, revizyonist, reaksiyoner, burjuva, idea
list, vb.) karalama ve sulama yoluna gitmesi; tm varln ngrlen bir so
nuca deimez bir "aln yazs'yla ilerledii inanc, diyalektik materyalizmin bi
limsel yaklama ters den zellikleridir. Bu trden zellikleri tayan bir
retiyi bilim saymak bir yana, astroloji, parapsikoloji gibi szde bilimler aras
na koymak bile kolay deildir.
d) Diyalektik ile bilimsel yntemin zde olduu, Marksistlerin zellikle
vurguladklar bir noktadr. Ne var ki, bilimsel ynteme zg olgusal ilikileri
belirleme, aklayc kuramlar oluturma ve bu kuramlar gzlem verilerine gi
derek yoklama gibi temel ilevler bakmndan diyalektiin rn diyebilecei
miz hibir sonu bugne dein ortaya konmamtr. te yandan sz ok ge
en diyalektik yasalarn (eliki, yadsmann yadsnmas, nicelik birikiminin ni
telie dnm) bilimsel aratrmadaki ilevi konusunda da ak, doyurucu
bir aklamaya rastlamamaktayz. Verilen aklamalar ou kez yzeysel ve
bulank olmaktan ileri gememektedir. Bu yasalarn bilim iin kimi kez gerekli
varsaymlar olduu; kimi kez, bilimde ulalan sonular genel izgileriyle ier
dii; ou kez ise bilimsel bulgularla srekli dorulanan genel hipotezler oldu
u... savlaryla karlamaktayz. Diyalektiin birinci yasas elikiyi alalm.
Evrensel geerlikte olduu sylenen bu ilkeye gre doay oluturan nesne ve
srelerde "kaltsal" bir zellik olan eliki tm devinim ve dnmlerin itici
gcdr.
Byle bir zelliin bilimsel dnme ya da bilimsel aratrma iin gerek
li bir varsaym olduu, baka bir deyile, bu varsayma bavurmakszn bilim
yaplamayaca doru mudur? Ak ya da st-rtl, bilim adamlarnn al
malarnda byle bir varsaymdan kalktklar neye dayanlarak ileri srlmekte
dir? Bu ilkenin yadsnmas bilimsel gelimeyi gerekten olanaksz klar m? Bu
tr sorular olumlu yantlamak iin ortada hibir neden yoktur. Aslnda eli
kinin bilimler iin vazgeilmez, evrensel varsaym olduu, olgusal temelden
yoksun, a priori bir savdr. Kald ki, modern mantk iin eliki olgusal dn
yann bir zellii deil, kimi nerme iftleri (rnein P ve P-deil) arasnda
bir ilikidir; bir ilke ya da varsaym olmak yle dursun, tutarllk araynda
giderilmesi, kanlmas gereken bir aykrlktr.
72
e) Diyalektik ilkelerin bilimsel kuram ve bilgileri genel izgileriyle ierdii
savna gelince, bununla ne anlatlmak istendii ak deildir. Bu, diyalektiin
bilimle tutarllk iinde olduu, ya da Engels'in belirttii gibi bilimsel sonula
rn diyalektii dorulad demekse, bunun diyalektie bilimsel geerlik kazan
drmayacan hemen syleyebiliriz. Teologlarn da sras geldike bilimlerde
ulalan sonularn, st-rtl de olsa, kutsal kitaplarda zaten var olduunu
ileri srdklerini biliyoruz. Kald ki, teologlar gibi Marksistlerin de kimi nem
li bilimsel gelimeleri ilerine sindiremedikleri, dahas dpedz reddettikleri
bilinmektedir.4 Yok bu, bilimsel tm atlmlarn diyalektiin yasalar gerei ol
duu savn dile getiriyorsa, bu savn da bo olduunu gstermek zor deildir.
Diyalektik doal ve sosyal tm dnm ve gelimelerin -aamal ematik
bir sreci izledii retisidir. Bilimsel gelimelerin ayn ematik sreci yanst
t ancak arptma bir yorumla sylenebilir. Bilim tarihinde, diyalektik yasa
lara bal olarak oluan nemli bir gelime gsterilemez. Deiik koullarda
deiik biimler alan bilimsel gelimelerin belli bir emaya indirgenmesi bir
yana nceden kestirilmesine bile olanak yoktur. Bilim diyalektik emaya uy
gun yrseydi, her yeni atlm nceden belirleme olanamz olurdu. Oysa bi
lim tarihine baktmzda buna rnek bir tek gelime grmyoruz.
f) Engels, "Doa diyalektiin snava ekildii yerdir," demiti. arpc bir
sz, ama bugne dein Marksistlerin doada olup bitenlere giderek diyalektii
test ettikleri sylenebilir mi? Bir dnce ya da retinin olgusal olarak yoklan
mas iin ncelikle gzlemsel ndeyilere elverecek bir hipotez olarak ortaya
konmas gerekir. Diyalektik yoklanabilir bir hipotez deildir; hangi gzlem so
nularyla yanllanabilecei bilinmedii gibi ona ters den bir gzleme olanak
bile tannmamtr. yle ki, olup biten her ey (bunlar kendi aralarnda bada
maz olgular da olsa) diyalektii dorulayc kantlar olarak gsterilebilir. Teolog
larn tm olup bitenleri Tanrnn varlna kant sayabildikleri gibi! Tarlalara be
reket getiren yamur da, ekin tarlalarn silip spren sel de Tanrnn "hikme
tinden sual olmaz!" istenciyle aklanr. Diyalektik yasalar, teolojik dogmalar t
rnden metafiziksel yarglardr, hibir koul altnda yanllanamaz. stelik yle
bir yanllama giriimi balanmaz bir su, bir gnahtr. Oysa bilimsel kuram ve
nermelerin bata gelen geerlik lt yanllanmaya ak olmalardr.5
g) Diyalektik materyalizmin bilimsel bululara yol aan "heuristic" bir
yntem olduu sav iin de somut bir kant ya da rnek yok ortada.6 Tam ter

4) Bir dnem Neo-Mendelizm'e, Relativite Kuramna kar sergilenen olumsuz tutumlar, rnein.
5) Einstein bu noktay, 1919'da Genel Relativite kuram test edilmeden nce belirtmiti: "Eer
gravitasyonel potansiyelin yol at spektral izgilerin krmzya doru kayma olgusu saptan
mazsa, kuramm yanl demektir." Relativity: The Special and the General Theory, s.132.
6) Nitekim Sovyet bilim adamlarnn almalarn yerinde izleyen Batl bilim adamlar, bu al
malarda diyalektik materyalizmin devre d tutulduu, ne yntem ne de hipotez olarak aratr
malara bir katk oluturmad grnde birlemilerdir. Bu grn kimi Sovyet bilim adam
larnca da paylald bilinmektedir. (Bkz. Eric Ashby, Scientist in Russia, 1947, s. 97.)

73
sine, Batl bilim adamlarnn almalaryla karlatrldnda, Sovyet bilim
adamlarnn baarlar hemen her alanda snk kalmaktadr. Diyalektik ma
teryalizmin bayran tayan bilim .adamlar arasnda bir Einstein, bir Bohr ya
da bir Heisenberg bulmak yle dursun, Sovyet dnemi ncesinde Rusya'da
yetimi Pavlov apnda birine de rastlamamaktayz. Sovyetlerin bilim alann
da "baar" saylabilecek tm almalar Bat dnyasndaki gelimelerle snrl
kalmtr. Gerek u ki, diyalektik materyalizme zg ya da ondan kaynakla
nan bilimsel bir atlm grmemekteyiz.7
Grlyor ki, Marksizmin bilimsellik sav gerek anlamda bilimi deil, ol
sa olsa, bilimden ideolojiye destek salama gereksinmesini yanstmaktadr.
Metafiziksel bir retinin belirledii yolda ilerlemeyi kanlmaz, proletaryann
nclnde smrsz, snfsz bir toplum topyasn bilimin gerei, nerdey-
se evrenin yazgs sayma, ne yandan baklrsa baklsn, bilim deil, bilim ad
altnda ideolojik beklenti ve zlemleri dile getirmektir.
Lenin, "Diyalektik materyalizme gebe olan modern fiziin doum sanc
sndan" sz ediyordu. Marksistlerin klasik savlarndan birine (modern bilimler
deki gelimeleri diyalektik materyalizme borlu olduumuz savna) biraz ters
den bu "tehis" bir bakma doru, bir bakma yanl saylabilir. Yanl say
labilir, nk ne relativite ne kuantum kuramlarnda bizi diyalektik materyaliz
me ynelten bir gelime olduu sylenemez. Doru saylabilir, eer Lenin o
szyle modern fiziin mekanik madde anlayndan uzaklatn belirtmek
istemise!
Bilindii gibi ada fizikte hem madde kavram hem madde ile anla
mzn ilikisi "kktenci" diyebileceimiz bir yorum deiikliine uramtr.
Kuantum mekaniinde atomsal nesnelerin periyodik ya da ritmik karakteri
nedeniyle madde srekli tzlk kimliini yitirmitir. Madde kavramnda olu
an bu deiiklik relativite kuramnda daha da belirgindir: fiziksel varlk uzay
boluunda -boyutlu "hantal" madde olmaktan km, drt-boyutlu uzay-

7) zellikle 2. Dnya Sava ncesinde Marksistler diyalektik materyalizme dayanmayan bilimin


giderek yozlat, geriledii savndaydlar. Onlara kalrsa, teknoloji ve bilim Batda gerilerken
Sovyetler Birlii'nde badndrc bir ilerleme iine girmitir. (Bkz. Science at the Cross-
roads, 1931, Uluslararas Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi'ne Sovyet delegelerince sunulan
bildiriler.) Bu arada kimi tannm Batl bilim adamlarnn da kendilerini diyalektik materyaliz
min bysne kaptrdklarn gryoruz. rnein, John Strachey, Freud'un bulularn En
gelsin ok nceden haber verdiini, psiko-analizde ulalan sonularn diyalektik materyalizmi
doruladn ileri srmtr. Engels'in Dialektik und Natur'un ngilizce evrisine yazd n
szde J. B. S. Haldane daha ileri giderek Engels'in kendisinden sonraki tm bilimsel gelime
leri kestirdiini iddia etmektedir. J. D. Bernal'n u szleri ise zellikle zerinde durulmay ge
rektirir: "Relativitenin dinamii, devinim ile ktlenin edeerliini ortaya koymutur. Michael-
son'n lme tekniinde salad byk incelik Einstein'n matematiksel dehas ile birleince
ortaya kan bu sonucu, 19. Yzyln ortalarna gelmeden Marx ile Engels ilkede kavram bu
lunuyorlard. (Bkz. J. D. Bernal, Aspects of Dialectical Materializm, London, 1934, s. 101.)
(Not: Dialektik und Natur'u okuyan Einstein'n deerlendirmesi ise deiiktir: "Kitab ierii
ynnden ne ada fizik ne de fizik tarihi asndan nemsemeye deer bulmuyorum." Bkz.
S. Hook, Dialectical Materialism and Scientific Method, 1955, s. 29-30.)

74
zaman srekliliine dnmtr. Tz kavram yerini elektro-dinamik etkilei
me brakm, evreni oluturan yap talarnn madde paracklar deil, "hal
ler" (events) olduu vurgulanmtr. yle ki, "nesne" denen ey aslnda birbiri
ni izleyen hallerin az ok duraan grnmnden baka bir ey deildir. K
sacas, modern fizikte, geleneksel madde kavramndan enerji ya da sre
kavramna geildii, evrenin bitmez bir etkileim alan olarak algland sy
lenebilir.
imdi fizikte oluan bu anlay, isteyen, diyalektik materyalizmin doru
dan ya da dolayl etkisine borlu olduumuz bir gelime sayabilir. Ne var ki,
deime, atma, dnm ve sre kavramlar insan dncesine yeni deil
dir. Dnyann dinamik nitelikte olduu dncesi 2600 yl nce yaam He-
rakleitos'a kadar uzanr. Relativitenin ana kavram alann Faraday'dan Eins-
tein'a uzanan olgunlama srecinde diyalektik materyalizmin etkisini aramak,
deyi yerinde ise, kz altnda buza aramaya benzer. Kald ki, Marksistlerin
yeni fizie, zellikle balang dneminde, iyi gzle bakmadklarn biliyoruz.
Lenin, Ernst Mach' "idealist" sulamasyla mahkm etmiti. Bu sulamann
etkisinde Sovyet bilim yazarlar relativite kuramn materyalizme ters den
"reaksiyoner" bir dnce sayma yoluna giderler. Einstein'n n yaylma or
tam diye bilinen etheri yok saymas, dnya-gne devinim ilikisine grecel
bak, materyalizmi yadsma olarak alglanr.
Bu yazarlardan fiziki A. K. Timiryasev'in eletirisini bir rnek olarak ve
riyoruz:

Gnmz bilim adamnn Einstein kuramndan kukulanma cesareti


yoktur. nk bu kuramn doruluu kesin saylmaktadr. Oysa bu kura
ma gre, Kopernik ve Ptolemy sistemleri bir ve ayn eydir. Bilimde ken
dini modaya kaptrmam kimselerin byle bir gr kabul etmeleri d
nlemez. ki sistemin zdelii, idealist felsefecilerin relativiteyi arpt
mayla ulatklar bir sonu sanlmasn! Bu zdelik Einstein kuramnn
temel ncllerinden biridir. Einstein bu ncl, Mach'n reaksiyoner fel
sefesinin etkisinde benimsemitir.8

Timiryasev, dier Sovyet yazarlar gibi, relativiteyi temelde Hebrew-


Hristiyan geleneine uygun olarak materyalizmi ykmaya ynelik bir giriim
saymakta, Einstein kuramnn idealist elerinden arndrlmasna, kuram t
myle deitirmedike, olanak grmemektedir. Eletirici relativite kuramn
zellikle u nedenlere dayanarak reaksiyoner, idealist bir felsefe saydn be
lirtmektedir:

8) A. K. Timiryasev, "The Theory of Relativity as a Source of Philosophical idealism," Under the


Banner of Marxism, 1938.

75
Einstein'a gre ether ve mutlak uzay gerek nesneler deil, kurgu
saldr. nk bunlar duyumsal verilere dayanmamaktadr. yle ki, ether
ile mutlak uzaya grecel olan dn merkezka kuvvetin nedeni sayar
sak, nedensellik yasasna kar su ilemi oluruz. nk, Mach ve
Einstein'a gre, yalnzca gzlenebilir eyler "neden" olabilir. Onlar mut
lak uzay yerine gzlenebilir, dolaysyla kurgusal olmayan, Sabit Yldz
lar Sistemini koymaktadrlar. Einstein'n yapt, Mach'n kuramna des
tek salayarak Kopernik sisteminden kurtulmaya yol amaktr.9

ilgintir: Sovyet yazarlarnn "idealist", "reaksiyoner" felsefe diye ktle


dikleri relativite kuram, Nazi'lerce tam tersine bir knamaya, "Bolevik mater
yalizmi" knamasna uramtr:

Doadaki olgular Relativite lkesine bal sayan formlasyon kk


tenci bir materyalizm olmaktan baka bir ey deildir. Relativite kuram
n, beyinleri materyalist dnceyle ykanm bir kuak ancak alklaya
bilir.''0

Verdiimiz alntlarda bilime ideolojik adan bakn arpc rneklerini


bulmaktayz. Birbirine dman iki ideolojinin (Marksizmle Nazizmin) bilime
yaklamlarndaki bu benzerlik iin ne diyeceiz?
* Yineleyelim: Diyalektik materyalizmin bilimsellik sav, bilimin saygnln
smrme, ileriye dnk kuaklar etkileme amacna ynelik bir aldatmaca de
ilse, salt bir zentidir. Bilim, znde hibir ideolojik retiyle badak ola
maz!
Son bir alntda, batan beri ilediimiz tezin arpc bir zetini bulmakta
yz.

Bilimsellik savnda olan diyalektik materyalizm aslnda bir dindir.


Marx dnyann maddesel olduunu ileri srmt, ancak, onun "madde
sel" dedii dnya gizemli bir diyalektik zorunlulukla sanki Marx'n ngr
d hedefe ynelik bir gelime sreci iinde idi. Baka bir deyile, diya
lektik materyalizm dnyann kanlmaz olarak proleter devrimini gerek
letirme ynnde ilerlediini bir reti erevesinde kantlama argman
olmaktan baka bir ey deildirV

9) Ayn kaynak.
10) Ulusal Sosyalist (Nazi) Genlik Kampnda verilen bir konferans, 1936.
11) Max Eastman, "Three Visits with Einstein," Great Companions, Collier Books, New York,
1959, s. 27.

76
Kaynaka

Afanasyev, V., Marxist Philosofy, Moscow, Progress Publishers, 1968.


Comforth, M., Materialism and the Diaiectical Method, Lavvrence and Wishart,
London, 1968.
Flew, A., A Dictionary of Philosophy, London, Pan Books, 1979.
Ilyenkov, E. V., Diaiectical Logic, Moscow, Progress Pub., 1977.
Mayo, H. B., Introduction to Marxist Theory, New York, Oxford University Press,
1960.
Plekhanov, G., Essays in Historical Materialism, New York International Publis
hers, 1940.
Popper, K. R., "What is Dialectic", Conjectures and Refutations, London, Rutled-
ge and Kegan Paul, 1972.
Rosenthal, M. and Yudin, P., A Dictionary of Philosophy, Moscovv, Progress
Publishers, 1967.
Russell, B., "Kari Marx", "A History of VVestern Philosophy, New York, Simon
Shcuster, 1964.
Yldrm, C., "Diyalektik Mantk", Mantk: Doru Dnme Yntemi, Ankara, V
Yaynlar, 1987.

77
10

BLMSEL YNTEMN YETERLK SORUNU*

Bilime iki ynden baklabilir: 1) Dzenli ve gvenilir bir bilgi birikimi; 2)


Olgu dnyasn anlama abas. Bilgi birikimi bir sonutur: Bilimde olgusal ola
rak dorulanan genelleme ve ilkeleri kapsar. Anlama abas ise dnyada olup
bitenlerle beklentilerimiz arasnda uyum kurma, beklentilerimize ters den
olgular aklama, bilgi snrmz geniletme araydr. nsana zg bu aray
tarih boyunca deiik aamalardan gemi, deiik yaklamlarn ortaya k
masna yol amtr. lkel dnemlerde animistik, daha sonra astroloji ve teolo
ji gibi "metafiziksel" diyebileceimiz araylara girildiini grmekteyiz. lk yet
kin rneklerine Helenistik dnemde rastladmz bilimsel etkinlikler, 17.
Yzylda bir yanda Galileo ve Keplerin almalarnda, te yanda Bacon ve
Descartes'in felsefelerinde deiik alardan belirginleen bir yntem kimlii
kazanr.
Bu yazda bilime bir bilgi birikimi olarak deil, bir aratrma yntemi ola
rak bakacaz. Yantlamak istediimiz balca soru, bilimsel yntemin etkinlik
snrlarna ilikindir: Olgusal dnyada pek ok klgsal ve kuramsal probleme
zm getirmede stn etkinlii bilinen bilimsel yntemin, zmnde ya da
aklamasnda yetersiz kald problem var mdr? Baka bir deyile, insano
lu deiik sorunlarna zm araynda bilimsel yntemle yetinebilir mi? Yok
sa, tarih boyunca olduu gibi "bilgi a" dediimiz gnmzde de teolojik ve
ya ideolojik trden banaz retilerin yan sra by, fal, astroloji gibi gizemli
pratiklere gereksinim srp gidecek midir?
Bu soruya kesin bir yant vermek kolay deildir kukusuz. Bir kez, pek
ok sorunda olduu gibi bunda da yerleik alkanlklarn, duygusal koullan
malarn hemen krlabilecei beklenmemelidir. Sonra, bilimsel yntemi gere
ince iler klmak belli dzeyde bir eitimi, deneyim birikimini gerektirir.
Ama bizi imdi ilgilendiren, sorunun bu boyutu deil, bilimsel yntemin etkin
lik gcnn belli alanlarla snrl kalp kalmaddr. Bilimciler bir yana ou
bilim felsefecilerinin gznde de, hangi alanda olursa olsun, bilimsel ynte
min ilerliine snr yoktur: bir problem zlebilir nitelikte ise, zme hi

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 16. Kitap'ta, (1994) yaymlanmtr.

78
deilse ilkede, bilimsel yntemle ulalabilir. zm bilimsel ynteme elver
meyen bir problem ya anlamsz, dzmece bir sorundur, ya da, zme kapal
gizemli bir sorundur.
Bu grte olanlar, bilimsel yntemin tm uygulama alanlarnda ayn ba
ary gstermediinin ayrdndadrlar kukusuz. rnein, fizik, kimya, astro
nomi, hatta bir lde de biyolojide tank olduumuz gz kamatrc baar
larla karlatrldnda, psikoloji, sosyoloji gibi insan davran ve ilikilerini
inceleyen bilim dallarnda ulalan sonularn son derece snk kald bilin
mektedir. yle ki, bu almalarn gerek anlamda bilim olup olmadn tart
anlar bile vardr. Kimine gre bu, azgelimilii yanstan geici ve ereti bir
durumdur. Kimine gre ise sknt, bilimsel yntemin belli alanlar dnda, do
as gerei, iine dt yetersizlii aa vurmaktadr. Dahas, bu yetersiz
lik insan bilimleriyle biyolojide deil, Heisenberg'in belirsizlik ilkesinin ortaya
koyduu gibi, atom-alt fizikte de sz konusudur.1
Tartmamzda anlam karkln nlemek bakmndan ncelikle bilim
sel yntem sznden ne anladmz ksaca belirtmekte yarar grmekteyiz.
Olasdr ki, gr ayrl hi deilse bir yanyla kavram kargaasndan kay
naklanm olsun! Bilimi ksaca gzlem-hipotez balamnda problem zme
etkinlii diye tanmlayabiliriz. Bu etkinlikte izlenen yntem eldeki probleme
zm bulmak, bulunan zm ya da zm seeneklerini (aklayc hipo
tezleri) olgulara giderek yoklamaktr. Dzensiz rneklerine gnlk dnme
de de rastladmz bu yaklam znde bir snama-yanlma-yanlgy aykla
ma srecidir. Burada kesin doruluk savna yer yoktur. Bulunan her zm,
yoklanan her kuram ya da hipotez olgusal olarak ne denli dorulanm olur
sa olsun kesinlik kazanmaz, yeni deney veya gzlem sonularyla her zaman
yanllanmaya aktr. Bilimde, mantk ve matematikte grdmz trden
ispat yoktur.
Kaln izgilerle verdiimiz bu belirlemeye ilikin birka nokta zellikle be
lirtilmelidir:
1) Bilimsel yntem kurallar belli, adm adm izlendiinde uyguland
probleme kesin zm getiren bir algoritma deildir. zellikle bulu aama
snda izlenmesi gereken hibir kuraldan sz edilemez. Buluun belli bir yn
temden ok, sezgi, yaratc imgelem ve bir lde de deneyim birikiminin
rn olduu sylenebilir. Bilimde nemli olan zme nasl ulald deil
dir. Bu bir rastlant, bir esin olabilecei gibi ussal bir karm da olabilir.
nemli olan ulalan, zmn olgusal verilerle dorulanmasdr. Dorulama
aamasnda, buluun tersine, kurallar az ok belli yntemden sz edilebilir.

1) H. Mehlberg, "The Method of Science: Its Range and Limits," Science and Freedom, (s. 124-
133), Martin Seckerand Warburg Ltd., London, 1955 ve Theodor Litt, M. Hartmann, S. Hook,
vb. "Discussion," (s. 141-155). a.g.y.

79
Bilim adam doruluunu yoklad bir hipotez veya kuramdan, olgusal veri
lerle dorudan karlatrabilecei "ndeyi" denen birtakm spesifik sonular
mantksal olarak karsama yoluna gider. yle bir karsamaya elvermeyen
hibir sav veya ilkeye bilimde yer verilmez.
Buna gre, bilimsel ynteme nerilen bir zm veya aklayc hipote
zin, belirttiimiz biimde, olgusal olarak yoklanp kantlanmas sreci olarak
bakldn syleyebiliriz. Bulu ise ounluk kurallar belirsiz, znel bir sre
saylmaktadr. Bu demektir ki, aratrma srecinde, bilimsel yntemin etkinlik
alan dorulama aamasyla snrl kalmaktadr.2
2) Deineceimiz ikinci nokta aratrmaya konu olgularn niteliine ili
kindir. Denebilir ki, bilimsel yntemin en baarl uygulama alan nicel belirle
meye elveren maddesel nesnelerin devinim ve zellikleridir. Galileo ve daha
sonra bata John Locke olmak zere kimi filozoflar deneylerimizin iki kme
de topland grndeydiler: a) Nicel belirlemeye elveren oylum, biim,
arlk, devinim gibi nesnel zelliklere ilikin alglarmz; b) Nicel belirlemeye
elvermedii sylenen tat, koku ve ses gibi znel zelliklere ilikin duyumsa
malarmz. Galileo'ya gre, doann matematiksel dilini kullanan bilim nesnel
zelliklerle snrlyd; "znel" dedii zelliklerin duyumlarmz dnda bir ger
eklii yoktu.
Bu ayrmn, Newton mekaniinin paradigma konumuna gelmesiyle daha
kat bir tutuma dnt, evrenin belli kurallar erevesinde ileyen koca
man bir makine ya da kurulmu bir saat modeliyle algland grlr.
19. Yzyln sonlarna gelinceye dek etkisini srdren bu anlay geerli
ini yzylmzda byk lde yitirmitir. Ne var ki, bilim kart evrelerin
bu dar anlay bilimin asal zellii sayma, bilimi karalama abalarnda bu
imaj kullanma tutumlar bugn de srmektedir.
3) Gzden kamamas gereken bir nokta da bilimsel yntemin, inan ve
davranlarmz biimleyen deerleri, ynelik olduumuz amalar oluturma
ve seme ltlerini iermediidir. Deer ve amalarmza ilikin seenekleri
mizi belirleme konusunda bilim bize k tutabilir elbet. Dahas belli bir amaca
ulamada en doru ve etkili aralar semede de bilimsel bilgiden yararlanabi
liriz. Ancak yaam anlaml klan deerlerin ne olduunu, herhangi bir ba
lamda hangi amaca ynelmemiz gerektiini bilimden renemeyiz. Durum
estetik deer ve beenilerimiz iin de ayndr. Sanat ve ahlak alanlarndaki
deer yarglarmzn oluumu byk lde kltrel ortama baml bir olay
dr. Bilim bu bamll nesnel bir olgu olarak belirleyebilir, ama beeni ve
deer yarglarmz oluturma ilevini yklenemez.

2) Bu gre tmyle katlmayan, bilimsel buluun da geni anlamda bir mant olabilecei te
zini ileyen bilim felsefecileri de vardr. Bkz. C. Yldrm, The Pattern of Scientific Disco-
very, ODT, Ankara, 1981.

80
Burada olduka yaygn olan yanl bir anlaya da deinmeden geeme
yeceiz: "Deer ve deer yarglarmz oluturma bilimin ilevi deildir," dedi
imizde, bilimsel etkinliin duygu ve deerlere yabanc kaldn ileri srm
yoruz. Tm etkinliklerimiz gibi bilimsel etkinlik de, deiik llerde de olsa
insann psiko-sosyal zelliklerini iermektedir. rnein, itenlik, drstlk,
bilgelik, sorumluluk ve gzellik gibi nemsediimiz deerler vardr. Bu deer
lerin, st rtk de olsa, bilimde de yansd yadsnamaz. Belirtmek istedii
miz ey bilimin bunlarn neden nemsenmesi gerektii aklamasn vereme
yeceidir.3 Bu trden evrensel deerlere gereke bulma ussal argman aan
bir olaydr.
4) Deineceimiz son nokta yntem-prosedr ayrmna ilikindir. Klasik
gre gre bilimin amac evreni, evrenin belli kesimlerinde olup bitenleri an
lamaktr. Giderek daha arlk kazanan baka bir gre gre ise bilimin ama
c uygulamaya ynelik bilgi retmek, retilen bilgiyi kullanarak doa glerini
denetim altna almaktr. Denebilir ki, bilim, anlamaya ynelik olduu lde
kuramsal, uygulamaya ynelik olduu lde klgsaldr. Byle bir ayrmn
birok halde kesin olduu sylenemezse de, kimi belirgin rnekleri gsterile
bilir. rnein, Einstein'n relativite kuramlar kuramsal bilimin, Marconi'nin
telsiz iletiim zerindeki almalar klgsal bilimin arpc rnekleridir. Ku-
ramsal-klgsal ayrmnn salt amala bal kalmad, yntemi de ierdii sy
lenebilir; yle ki, bilimsel yntem deyince akla daha ok kuramsal bilim gel
mektedir. Ancak yukarda verdiimiz tanm kuramsal bilimle snrl deildir;
klgsal bilimi, dahas "saduyu" dediimiz gnlk dnmeyi de kapsayan i
lerlik alan geni bir yntemden sz etmekteyiz. Kukusuz, uygulamaya yne
lik almalarn spesifik prosedrler ynnden nemli farklar vardr. Ancak
kuramsal bilimin deiik dallarnda da baz prosedr farklar gsterilebilir. Bu
rada belirtmek istediimiz nokta, bilimsel yntemin zerinde allan konuya
veya izlenen amaca grecel prosedrle kartrlmamasdr. Yntem terimi
tm aratrma kollarnda geerli ortak yaklam dile getirmektedir.
imdi sorumuza dnebiliriz: Bilimsel yntem insann her dnemde sergi
ledii bilme ve anlama uralarnn tm iin yeterli midir; yoksa kimi evre
lerin ileri srd gibi nicel belirlemeye elveren maddesel devinim ve zellik
lerle snrl mdr?
Bu soru, etkisi gnmzde de sren ideolojik nitelikte baz kat tutumla
rn ilgi oda olmutur. Bir uta, 19. Yzylda bir akma dnen bilimcilerin
tutumu; br uta, teolojiye ve dier gizemci retilere yatkn evrelerin tutu
mu. Bilimcilere gre, bilgi ve doruluun tek gvenilir kayna bilimdir; ger
eklik tm boyutlaryla bilimsel aratrmaya aktr; bilim d sav ve retiler,
kaynaklar ne olursa olsun, birer aldatmacadr. Kart gre gre ise bilim

3) Bkz. "Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar", s. 186.

81
yzeyde kalan kaba, materyalist bir uratr; bilimsel yntemin etkinlik alan
mekanik devinimlerle snrldr; grntlerin gerisinde asl gereklik, spiritel
varlk ve oluumlar bilime kapaldr.
Sorumuza yant ararken, bu iki ar, kart tutumun tartmasn bir yana
brakarak, daha ussal ve lml yaklam iinde kalan grleri gzden geire
ceiz.
Daha nce de belirttiimiz gibi bilimsel yntemin uyguland her alanda
ayn baarl sonucu verdii sylenemez. zellikle "insan bilimleri" diye bili
nen sosyoloji, psikoloji, siyasal bilim, ekonomi ve tarih gibi alanlarda ulalan
sonularn, doa bilimlerinde ortaya konan performansn ok gerisinde kald
bilinmektedir. Bu yetersizlik, belli bir lde de olsa, biyolojide, dahas
atom-alt fizikte de kendini gstermektedir.
Bu durum birbiriyle badamaz grnen balca iki yoruma yol amtr.
Daha ok bilim felsefecilerinin temsil ettii birinci yoruma gre, bilimsel yn
tem asal nitelikleriyle evrenseldir. Tr ve alan ne olursa olsun, anlaml ve
olgusal ierikli her problemin zm er ya da ge bilimsel yntemle salana
bilir.4 Baz alanlarda inceleme konusu oluum ve ilikilerin, deney ve lme
prosedrlerine elvermemesi ok deikenli, karmak yaplarndan kaynakla
nan geici bir skntdr. lerleyen teknolojinin de salad daha duyarl ara
ve oluturulacak yeni prosedrleriyle gln ok gemeden stesinden geli
nebilecei rahatlkla sylenebilir.
te yandan, daha ok metafizik eilimli kimi dnrlerin grne g
re, bilim gzlemsel olgular aklamada gsterdii tm baarya karn, gere
e ulamada yeterli deildir. rnein, evrenin anlam ve dzeni, canllarn
sergiledii ereksel davran biimleri, insanda belirginlik kazanan bilin, de
erlendirme ve eletiri gc gibi konularda bilimin doyurucu bir aklamasn
dan sz edilebilir mi? Yaam ilevleriyle bir btn olarak algladmz canl
bir organizmay paralarnn bir toplam olarak ele almak yerinde bir yakla
m mdr? Canllara zg "bireysellik" diyebileceimiz bu ey bilimsel yn
temle zmlenebilir mi? Davranlarmzn her biri fiziksel ya da kimyasal de
iiklikler olarak aklansa bile, o deiikliklerin ynelik olduu amalar gz
nne alnmadka sonucu yeterli bulabilir miyiz? Oysa, fizik, kimya ve astro
nomi bir yana biyolojide bile ama trnden kavramlar bilim d saylmakta
dr. Bu bir bakma yerinde bir tutum olabilir. Gerekten, her alanda amaca
dayal aklamalarn ounluk kolaya kaan dzmece aklamalar olmaktan
ileri gemedii grlmtr. Ancak bu ama ve benzeri kavramlar tmyle
dlamak iin geerli bir gereke olmadn savunan saygn dnrler vardr.
Aadaki alnt yzylmzn sekin filozofu A. N. Whitehead'n yerleik yn
tem anlayna duyduu doyumsuzluu yanstmaktadr:

4) H. Mehlberg, a.g.y.

82
Bilimsel yntemin parlak baars yadsnamaz. Ama ynteme elver
miyor diye bir problemi snrlama ya da yok sayma yoluna gidemeyiz. Di
yelim ki problem bir hayvan vcudunun ileyiini anlamaktr. Yaplan in
celemelerin, canl organizmalara zg baz fonksiyonlarn belli amalara
ynelik olduunu gsteren sonular ortaya koyduunu biliyoruz. Dier
baz fonksiyonlarn da fizik ve kimya yasalaryla aklanmaya elverdii
bilinmektedir. imdi bunu gereke gstererek ereksel davranlar bir ya
na itmek probleme nasl bir zm getirir? Aslnda yerleik tutumda bu
soruya yer bile verilmemektedir. Tam tersine, pek ok bilim adamnn
canl organizmalara ait fonksiyonlarn hibir yanyla ereksel olmadn
ispat amacyla son derece ince deneylere giritiklerini gryoruz. Daha
s, bunlardan bazlarnn hayvanlar gibi insan davranlarnn da hibir
bakmdan ereksel olmadn srarla vurgulayan yazlar kmaktadr.
(Demek ki, giritikleri deneyler ve yazdklar raporlar da hibir amaca y
nelik deildir!) Bilim adamlarnn, kendi uralarnn hibir amaca hizmet
etmediini ispata koyulmalar gerekten ilgintir.
Denebilir ki, nedensel aklamalarda erek ya da ama kavramna
bavurmak bo aklamalara yol aan sakncal bir tutumdur. Buna bir iti
razmz yok. Ne var ki, yle bir saknca var diye var olan bir problemi de
grmezlikten gelmek doru olur mu?5

Whitehead'n doyumsuzluunu paylamamak kolay deildir. Gerekten


biyologlarn aklama giriimlerinde bavurduklar kavramlarn her zaman el
deki problem iin yeterli olduu sylenemez. Doal seleksiyon gibi byk l
de kantlanm bir kuramn bile evrime ilikin baz olgular aklamada ye
tersiz kald bilinmektedir. Canl dnyada grdmz tm oluum ve geli
melerin "rastlant varyasyonlar", "evreye uyum", "var olma savam" ve ben
zer kavramlarla yeterince aklandn sylemek gtr. Bir kez, evrimin gi
derek daha karmak ve stn nitelikli trlerin oluumuna ynelik olmas ola
yn salt mekanik aklama modeline indirgeme doyurucu olmaktan uzaktr.
Sonra, evreye uyum ve yaam savam, igdsel de olsa, ereksellik ierme
mekte midir? Annenin yavrusuna duyduu sevgi hangi biyo-kimyasal zm
lemeye elverir?
Bu sorular yalnz filozoflarn deil, kimi biyologlarn da kafalarn kurca
layan, henz yantlayamadklar sorulardr. Kaldj ki, bu trden sorular kar
snda kat tutumlu bilim adamlarnn da srgit sessiz kalaca beklenemez. Ni
tekim aralarnda tannm adlarn da bulunduu kimi bilim adamlarnn son
yllarda yerleik normlar aan araylar iine girdiklerini gryoruz. Bu ara
ylarn byk ilgi eken bir rn, "karmaklk" (complexity) denen disiplin
ler aras yeni bir kuramdr. Henz kurgusal hipotez aamasnda olan bu kura
mn, deiik alanlarda bugne dein gzard edilmi baz canalc sorulara k

5) Bkz. J. W. N., Sullivan, Limitations of Science, Penguin Books, London, 1938.

83
tutmakla kalmad, doyurucu yantlar getirme umudunu da verdii ileri srl
mektedir.6
Bir bakma teolojiyi andran karmaklk kuramnn dayand ana dn
ce, "kendiliinden dzenlenme (self-organization)" diye belirlenen bir kavram
dr. Kendiliinden dzenlenme, doal, sosyal ve psikolojik tm alanlarda kaos
ile yetkin dzen arasnda yer alan oluumlar kapsamaktadr. l frtnasnda
ken ve yeniden oluan kumullarn dzenli biimleri; piyasa ekonomisinde
dengelerin beklenmedik bir anda k, yeniden kuruluu; dingin bir hava
nn anszn bozulmas, hortum, kasrga biimlerinde frtnaya dnmesi vb.
olaylar bu kapsama giren rneklerdir.
Newton mekaniinin bysnde Laplace'n szn ettii yetkin dzende
tm olup bitenler kesin ndeyilere elveren nedensel ilikiler iindedir. Kaos,
tam tersine, hibir ndeyiye elvermeyen tam belirsizliktir. rnein frtnaya
kaplm iki yapran belli bir anda nasl bir konumda olaca, belli bir yrede
hava koullarnn bir yl ya da bir ay sonra nasl seyredecei belirlenemez.
Kaos kesiminde belirsizlik her olgunun ok deikenli bir oluum olmasndan,
ya da son derece basit ve ereti bir etkinin bile sonucu deitirme olasln
dan kaynaklanmaktadr. Kaostan yetkin dzene doru alan ara kesimde ol
gularn deiken says giderek azalmakta; basit, ereti etkenlerin sonucu de
itirme gc yok denecek dzeye inmektedir. yle ki, bu kesimde yetkin d
zene yakn alanda yer alan bilimlerin (fizik, kimya, astronomi) ndeyi gleri
nin yksek, kaosa yakn alanda yer alan bilimlerin (psikoloji, sosyoloji, vb.)
ndeyi glerinin dk olmas kanlmazdr. Bu nedenle, kaosa yakn alan
da bilimsel yntemin grecel yetersizliini geici ya da ereti sayma gr
n paylamak kolay deildir.
Gemite teoloji veya metafiziin aklar grnd (ama gerekte ak
lanmayan), bilimin de henz aklamakta yetersiz kald, evrenin ama ve i
leyiine ilikin baz temel sorunlar ortada durduka zm araylar srecek,
\ karmaklk kuram trnden kurgusal hipotezler ortaya konacaktr. Burada
"paradoks" diyebileceimiz bir ikilemle kar karyayz. Bir yanda doa-st
g ve anlamlara yer vermeyen bilim; te yanda, bir tr tanrsal "dizayn" izle
nimi veren evrensel uyum ve oluumlar! rnein, bilinen fizik ve kimya yasa
larnn geerli olduu bir dnyada canllarn ortaya kmas ve evrim srecine
girmesi aklamas olanaksz grnen bir olaydr. Termodinamiin ikinci ya
sasn alalm: Buna gre, evrende karmak dzenli oluumlara ynelme yle
dursun, tm durumlarda tekdzelie dme "eilimi" egemendir. Bir bardak
ay kendi haline brakldnda giderek sour, ama daha fazla snmaz. Ayn
ekilde demir pas tutar, ama pas demire dnmez. Oysa geni bir adan ba
kldnda hemen her alanda dzene ynelik pek ok oluum grmekteyiz.

6) Bkz. Robert VVright, "Science, God and Man," TIME, January 4, 1993 ve M. D., Lemonick, "Li
fe, The Universe and Everything," TIME, February 22, 1993.

84
Alnan izlenim evrenin hi deilse belli kesimlerde kaostan dzene, daha kar
mak dzenlere gittiidir. yleyse, deiik olgu kmelerinde yansyan kendi
liinden dzenlenme denen oluumlara son yllarda gsterilen ilgi yadrgana
cak bir gelime deildir.
Ancak hemen belirtmeliyiz: Karmaklk kuramn gelip geici bir moda,
metafiziksel bir heves sayan bilim adamlar da vardr. Tannm fiziki Daniel
Stein, rnein, "Benzer grnen birtakm deiik olaylar "self-organizasyon"
gibi gizemli bir kavram altnda toplama abasnn gerei var mdr?" sorusuyla
tepkisini ortaya koymaktadr.7 Gerekten, bu kavramn en azndan Berg-
son'un "yaam atlm (elan vital)", ya da Hans Driesch'in "entellechy" kavra
mndan daha az gizemli olup olmad sorgulanmaldr.
Karmaklk (complexity) kuramnn bilimsel saygnl, son zmleme
de, olgusal olarak yoklanmaya ne derece elverdii ile llecektir kukusuz.
Ama kurama daha olumlu bakan bir bilim adamnn (Rockfeller niversitesi
fizik profesr Mitchell Feigenbaum) u szleri de ilgintir: "Ak konualm:
daha nce grmediimiz eyleri imdi grmeye baladk; daha nce nasl so
racamz bilmediimiz sorulan imdi sorabiliyoruz. Bilim de zaten bir bak
ma soru sormak ve yant aramak sreci deil midir?"8
Karmaklk kuram, uzun sredir dlanan metafiziin bilimle buluma
mesajn tamaktadr!

7) Bkz. M. D. Lemonick, a.g.y.


8) Bkz. M. D. Lemonick, a.g.y.

85
11

NDKSYON SORUNU VE ZM ARAYILARI*

Giri

D dnyaya ilikin bilgilerimizin gzlemlerimizle snrl kalmadn bili


yoruz. zellikle bilimin duyu verilerimizle yetinmedii, bizi dorudan algla
madmz, alglayamayacamz nesnelere ya da ilikilere daha fazla at
yadsnamaz. Dahas, duyu verileriyle snrl bilimden sz edilemeyecei gibi,
saduyudan da sz edilemez. Kuramsallk dnsel etkinliimizin asal nitelii
dir.
imdi sorulabilir: Gzlemlerimizi aan nesne ve ilikileri nasl reniyo
ruz? Alglayamadmz eylerin bilgisine ne yoldan ulamaktayz?
Klasik rasyonalistler iin sorunun yant aktr: Gerek bilgi "sezgi" ya da
"ussal kavray" denen yetimizin rndr. Dnyay yanltc duyularmzla de
il, ussal karmla renmekteyiz. Klasik empiristlere gre ise bilgimizin tek
kayna duyularmzdr. Bizi bilinenden bilinmeyene gtren bir yntem var
dr: Indksiyon. "Dedksiyon" denen ussal karm, matematie yknen sko
lastik dnceye zg ksr bir yntemdir. Bilimin bata gelen zellii indktif
olmasdr. Bu kartl aka ilk vurgulayan Francis Bacon yle demektedir:

Doruyu aramann ve bulmann yalnzca iki yolu vardr. Biri gzlem


verilerinden de kalksa dorudan en genel aksiyomlara uar; sonra, do
ruluu sz gtrmez bu ilkelerden orta dzeyde yarglara iner. Gemite
olduu gibi gnmzde de moda olan yntem budur. Dieri duyulardan,
tikel olgulardan yola kar; dzenli admlarla sonunda st-dzey genelle
melere ular. Doru olan yntem budur, ama henz yeterince denendii
sylenemez,1

Bacon'n doru dedii empirik yntemin denenmesine 17. Yzyla gelin


ceye dek pek olanak yoktu gerekten. Duyu verilerine olan gvensizlik, sko-
lastizmin de tesinde, Antik an kimi kukucu filozoflarna kadar geriye

*) Bu yaz, nsan Bilimleri Dergisinde (ODT, Ankara, 1992) yaymlanmtr.


1) F. Bacon, Novum Organum (The New Organon, True Directions Concerning the Interpretati-
on of Nature), Aphorism, XIX.

86
uzanr. Skolastik dnceye kar kt halde Descartes'n bile empirik yn
teme uzak durduu, arad kesinlii soyut ussal karma dayanan matema
tikte bulduu bilinmektedir. Olgusal bilgilerimizin kesin dorular olmad an
laynn saygnlk kazanmas, bilime borlu olduumuz sonraki bir gelimedir.
Ne var ki, bu gelimeye karn, empirik yaklam, bu arada zellikle indktif
yntem, felsefede tartma konusu olmaktan kmamtr. Daha ilginci, indk-
siyona yneltilen en canalc eletirinin sekin bir empirist filozoftan, David
Hume'dan gelmi olmasdr.

ndksiyon Sorunu

Hume'un kaygs bilimin gvenilirliiydi; irdeledii sorun bilgilerimizin in


dktif olup olmad deil, indksiyonun geerliliiydi. ncllerin sonucu zo
runlu klmad, ya da sonucun nclleri at bir argmanda, sonu doru
olsa bile, bu doruluun mantksal gerekesi var myd? Rasyonalistler gibi
ona gre de, bir argmann geerlik koulu sonucun doruluk ispatnda aran
malyd. Bu lte vurulduunda, indksiyonun geerlii ne mantksal olarak,
ne de deneyime bavurularak ortaya konabilirdi. ndksiyon mantksal olarak
geerli olamazd, nk bu indksiyonun dedksiyona dnmesi demekti.
Ayn ekilde, indksiyona a posteriori geerlik aramak indksiyona bavur
mak demekti; bu ise, dngl bir ispat olmaktan ileri gemezdi. Hume, dedk-
tif ya da indktif hibir ussal dayanak bulmad indksiyonu, "hayvan inanc"
dedii bir beklenti ya da alkanlk saymak yoluna gider. Ancak bu nitelemey
le soruna bir zm getirilmemekte, tersine, mantksal zm olmad vur
gulanmaktadr. ndksiyonun bir alkanlk olmas onu geerli klmaz; alkan
lk psikolojik bir olaydr. Hume mantksal nedenlerle reddettii indksiyonu
yalnzca bir davran biimi olarak kabul eder.
ndksiyona yneltilen bu eletiri, tm kurtarma abalarna karn bu
gn de etkisini srdrmektedir. Sorunun yalnz felsefe asndan deil, bilime
gven duygumuz bakmndan da nemi vardr. Bilimin indktif ynteme da
yand, sanld lde doru olmasa bile, yaygn bir kandr. Bu kany
paylaanlar iin indksiyonun ussal geerlikten yoksun olmas, bilimin sa
lam bir temelden yoksun olmas demektir. yle ki, Kant'dan gnmze de
in pek ok filozofu (bu arada zellikle bilim felsefecilerini) sorunun zm
arayna iten balca nedenin bilimsel bilginin gvenirlik kaygs olduu sy
lenebilir.
Hume, yukarda belirttiimiz gibi, indksiyonun ne dedktif, ne de indk
tif yoldan geerlenemeyecei savndayd. Oysa nerilen zmlere bakt
mzda, bunlarn bir blmnn st rtk de olsa dedktif, bir blmnn de
indktif nitelikte olduunu grmekteyiz. Birinci yola bavuranlar arasnda de
87
iik yaklamlaryla Kant, Mili ve Russell; ikinci yola bavuranlar arasnda
Black, Carnap ve Braithvvaite gibi filozoflar vardr. Pragmatik nitelikte saylan
Reichenbach'n zm bir bakma indktif, bir bakma "yar-dedktif" diyebi
leceimiz bir yaklam ortaya koymaktadr. Bu almamzda sz geen iki
zm trnde etkili bilinen kimi giriimleri gzden geireceiz; sonra, Hu-
me'un sorunu koyu biimine ynelik eletirilere deinerek soruna nerdii
miz yeni bir yaklam ksaca belirteceiz.

Dedktif zm Araylar

a. Kant'm zm
lgintir, Hume'un kukuculuuna ilk ciddi tepki empiristlerden deil, bir
yanyla rasyonalist olan Kant'dan gelmitir. Kant'n "sentetik a priori" dedii
olgusal ierikli ama doruluu zorunlu nerme retisine, genelde, empirizm-
le rasyonalizmi uzlatrma forml diye baklabilir. Ancak Kant bu retisiyle,
ayn zamanda, gzlemlerimizi aan genellemeler iin bir tr gei vizesi sala
d savndadr.
Bilindii gibi Kant bilgide "duyumsallk" ve "anlay" diye iki e ayrt et
mitir. Duyumsallk bilgimizin ieriini, anlay bu ierii biimleyen, dene
yimlerimizi dzenleyen a priori nitelikte kavram ya da ilkeleri salamaktadr.
Kant, "kategoriler" dedii bu ilkeler arasnda yer alan "evrensel nedensellik"
ya da "doann tekdzelii" ilkesiyle indksiyon sorununu zd grn
deydi. Gerekten, gzlem verileri doann tekdzelii varsaym ile birletiin
de indktif genellemenin gvenilir bir temel kazand sylenebilir. yle ki,
gemi gzlemlerimiz A ile B'nin hep birlikte olutuunu gsteriyor, doann
da tekdzeliini varsayyorsak, A ile B'nin bundan sonra da birlikte oluaca
na kesin gzyle bakabiliriz. Nitekim bu nokta Hume'un gznden kamam
tr; ancak sorun bu kez doann tekdzelii varsaymnn geerli klnmasna
dnmekteydi. Kant, sentetik a priori sayd bu varsaym indktif arg
man iin ncl olarak nermekte, ylece sorunu zmekteydi. Ne var ki,
Kant'n bu yaklam biri doann tekdzelii kavramna, dieri indksiyonun
istemeyerek de olsa dedksiyona dntrldne ilikin iki itiraza uram
tr. Doann tekdzeliinden ne anlyoruz? Doa hibir deiiklik, dnm,
yenilik iermeyen kurulmu bir makine midir? Yoksa, tm dzenli grnen i
leyiinin yan sra beklenmedik gelimelere ak, deiik dzeylerde farkl dav
ran iinde midir? stelik, doann tekdzelii ilkesi olgusal olarak yoklan
maya kapal metafiziksel bir varsaym deil midir? yle bir varsaym bilim
iin gvence kabul edebilir miyiz?
kinci itiraz, doann tekdzelii ilkesinin analitik nitelikte deil diye in-
dksiyonu dedksiyona dntrmedii sayltsna yneliktir. Bilindii gibi,
88
bir argmann dedktif olmas iin ncllerinin analitik olmas gerekmez. n
cllerinde gzlemsel kantlarn yan sra en az bir ilkeye (bu ilke ister olgusal,
ister metafiziksel, ister sentetik a priori trden olsun) yer veren her argman
dedktif niteliktedir. yleyse, Kant'n yaklamnn indksiyon sorununa
zm oluturduu kolayca sylenemez.

b. Mill'in zm

Dedktif zm biiminin bu tr eletirilere karn deiik grnmler al


tnda srdrld sylenebilir. Bunun bir rneini J. S. Mill'de, bir baka r
neini B. Russell'de bulmaktayz.
Kant'n sentetik a priori sayd doann tekdzelii ilkesi, Mili iin, do
ada gzlemlediimiz saysz dzenli ilikilere dayanan st-dzey bir empirik
genellemedir. Mili doann dzenli ileyiini dile getiren bu st-dzey genelle
meyi "indksiyonun temel ilkesi ya da genel aksiyomu" diye niteler.2 Ona g
re bu genelleme indktif argmann geerlik gvencesidir. Ancak hemen so
rulabilir: ndksiyonla ulalan st-dzey bir genellemenin, gene indksiyonla
ulalan alt-dzey genellemeler iin byk ncl olarak salayaca geerlik,
Hume'un "dngl ispat" dedii trden bir geerleme deil midir? st-dzey
genelleme doru ise, doruluu dayand alt-dzey genellemelerden bamsz
mdr ki, onlara geerlik kazandrsn? Mili bir yandan doann tekdzelii ilke
sini dorulanabilir st-dzey bir genelleme olarak niteliyor, te yandan tikel
indktif argmanlarn geerlik ynnden bu ilkeye dayandn ileri sryor.
Bir ilke ki, hem birtakm argmanlar iin geerlik salasn, hem de bu arg
manlarla ulalan genel bir sonu olsun!
Mili, nerdii zmn bu tr bir eletiriye urayacan beklemitir ku
kusuz. Ne var ki, o bu eletirinin, istisnasz tm gzlemlerimizin dorulad,
son derecede kapsaml bir ilkeyi etkileyemeyecei inanandayd. Mill'in g
znde, saduyunun ve her alanda bilimin temel varsaym olan doann tek
dzelii ilkesinin bir tr dokunulmazlk kimlii vard; Kant'n sentetik a prio-
ri'sini andran bir kimlik!

c. Russel'm zm

Russell'n getirdii zmn bir bakma Kant'n, bir bakma Mill'in izgisi
ni izledii sylenebilir. Balangta, o da, bilimsel dnmeyi geerli klmak
iin doann tekdzelii trnden bir ilkeye bavurmann gereine inanyor
du. Russell, "indksiyon ilkesi" dedii bu ilkeyi, doru olmas halinde, dene
yimle ne dorulanabilen, ne de yanllanabilen "a priori mantksal yasa" sa
yyor ve yle dile getiriyordu:

2) J. S. Mili, A System of Logic, 18/5, Vol. I, s. 201.

89
Birok halde belli trden bir ey, baka trden bir eyle belli bir e
kilde balantl ise, o iki eyin benzer ekilde srgit balantl olduu ola
sdr; stelik bu olaslk, gzlenen hallerin artmasyla giderek kesinlie
yaklar.3

Ona gre, bu ilkeyi doru kabul ettiimizde, gemiteki gzlemlerimize


dayanarak gelecei belirleyebilirdik; yoksa, henz gzlemlemediimiz eylere
ilikin bir ey sylememize olanak yoktu. Kendilerini kr krne dedktif
mantkla snrlam olanlarn bu ilkeyi gzard etmelerini doal bulan Russell,
te yandan, bilgilerimiz iin indksiyonu yeterli gren empiristlerin de, indk-
tif olarak dorulanamayan, ancak doruysa doruluu a priori olan, yle bir
ilkeyi indksiyon iin gerekli kabul edeceklerini beklemiyordu. Oysa, bu ilke
ye dayanmakszn bilimsel yntemi gvenilir saymaya olanak yoktu.
Ne var ki, Russell'n daha sonra bu grten nemli lde uzaklatn
grmekteyiz. "ndksiyona ilikin grm 1944'te nemli deiikliklere ura
d," diyen Russell', indktif ilkeden uzaklamaya, sonradan fark ettii iki nok
ta iter: 1) Dedktif olmayan karsamalarn indksiyonu ok aan geni kap
sam; 2) Bu karsamalarn geerli klnmasnda, bizi ou kez yanl sonuca
gtren indksiyonun ncl olarak kullanlamayaca. Russell' dinleyelim:

Dedktif olmayan karsama tr hem bilimde hem de saduyuda


sanldndan ok daha fazla yer tutmaktadr. oumuz iki yamzdan n
ce bamzdan geenleri hatrlayamayz; ama hibirimiz o zaman da var
olduumuzdan kuku duymayz. Akam gnei arkamza alarak yrd
mzde, nmzde glgemizin ilerlediini grrz. Hangimiz glgemizin
vcudumuzla olan nedensel ban yadsyabiliriz? Genellikle dedktif ol
mayan dnmenin indksiyona dayand sanlr; ancak bu, dikkatle s
nrl tutulan bir anlam dnda doru deildir. Bilim adamlarnn benimse
meye ynelik olduklar indksiyon, "bilimsel saduyu" diyebileceimiz an
laya uygun den indksiyondur. Saduyu bir yana itildiinde, indksi
yonun bizi doru sonutan ok yanl sonuca gtrecei daha olasdr. S
radan indksiyona bakarsak, A'nn bilinen tm halleri B'nin de halleri ise,
tm A'larn B olduunu syleyebiliriz. Genel bir nerme olarak bunun yan
l olduu aktr. Belli elemanlar ortak olan A ve B gibi iki kme alalm:
Tm A'lar iine almayan B kmeleri, iine alan B kmelerinden saylama
yacak kadar daha fazladr. yleyse, genel bir ilke olarak indksiyon ak
a yanltr; kullanlacaksa, belirtilen snrlar iinde kullanlmaldr. u r
nei alalm: Her ayn ilk gn boyunu ltnz olunuzun belli bir sre
sabit bir artla uzadn gryorsunuz. nsanlarn bymesine ilikin hi
bir bilginiz yoksa, indktif dnme sizi olunuzun bu gidile ba yldzla
ra deyinceye dek uzayaca sonucuna gtrr.4

3) B. Russell, Our Knovvledge of the External World, s. 172.


4) B. Russell, "Non-Demonstrative Inference and Induction," E. H. Madden (ed.), The Structure
of Scientific Thought, s. 323.

90
Russell yeni grne, Keynes'ten etkilenerek getiini belirtmektedir:
"Keynes, Treatise on Probability, adl yaptnda, belli koullar altnda bir
genelleme, dorulayc kantlar getirilmeden nce, sonlu bir olasla sahip
se, bu, ona bizi ulatran indksiyonun geerli olduunu gsterir, demektedir.
Bu gr benimseyerek u sonuca ulatm: ndksiyon geerli kullanlabildii
lde ispatlanamaz bir ncl deildir; ancak, geerliini yokladmz indk-
siyona gerekli olasl kazandrmak iin ispatlanamaz baka ncllere gerek
vardr. Sonu u ki, bilimsel dnme, indksiyonu iine almayan, birtakm
mantk-tesi postulatlar gerektirmektedir."5
Gnlk ve bilimsel dnmede byk yer tutan dedktif olmayan kar
samalarn indksiyonla zdeletirilmesini yanl bulan Russell, indksiyon
yerine nerdii bu ilkelerin bugne dein karanlkta kalm olmasn "felsefe
nin skandali" sayar. Human Knovledge: Its Scope and Limits adl yap
t bu skandali temizlemeye ynelik youn bir almann rndr. Soruna
yaklam ksaca yle bir argmana dayanmaktadr: karmla yeni bir ey
renmemiz iin elimizde dorudan deneyim verisi (yani karm rn ol
mayan) bilgi olmas gerekir. Oysa bilimde ulalan sonularn hemen hibiri
deneyimlerimizden mantksal karmla ulalan bir sonu deildir. yleyse,
deneyim verileriyle birletiinde nesnel bilgilerimize olanak veren kimi ilkele
ri belirlememiz gerekir. "Ya baz eyleri deneylerimizden bamsz olarak bil
mekteyiz, ya da bilim bir aldatmacadr," diyen Russell, geerlii hepimiz iin
apak kimi karmlarn zmlemesiyle ulatn syledii be ilke ortaya
koymakta; bunlar ilenmemi deneyimlerimizden bilimsel bilgiye geiteki
karmlarmzn birlikte yeterli geerlik koulu saymaktadr. Ona gre, ge
erlii dnyann belli genel zellikler tamasna dayanan bu ilkelerin, dikkat
le incelendiinde, deneyimlerimizi aan soyut yapsal nitelikteki birtakm
zellikleri dile getirdii grlr. Russell, biimsel olarak ispatlanamaz olan
bu ilkeleri dedktif olmayan dnmenin nclleri olarak nermektedir. im
di onun "postulat" dedii bu ilkeleri elden geldiince basite indirgeyerek sra
layalm:
1) Yar-sreklilik postulat: A gibi bir olguyu alalm; ou kez bu olguya
hem zaman hem yer bakmndan yakn, A'ya ok benzer bir olgu vardr.
(Gnlk yaamda ve bilimde "kii", "nesne", "zdek" vb. diye geen kavramla
rn kullanm bu postulat ierir.)
2) Ayrlabilir nedensel izgiler postulat: ou kez, bir ya da iki eleman
zerindeki gzlemimizi tm elemanlarna genelleyebileceimiz bir olgular dizi
si oluturmaya olanak vardr. (Russell'n be postulat iinde en nemli sayd
bu ilke bize snrl gzlemlerden doruluu olas genellemeye gitme olana

5) Ayn kaynak, s. 323.

91
vermektedir. Russell'a gre, bu ilke olmakszn ne bilgi edinilebilir, ne de bi
limsel yasa oluturulabilir.)
3) Uzay-zaman sreklilii postulat: Birbiriyle temas olmayan iki olgu
arasnda nedensel bir iliki varsa, bu iliki zincirinde ara halkalar olmaldr.
(Uzaktan-eylem dncesini yadsyan postulat.)
4) Yapsal postulat: Nedensel bir iliki iin iki olgunun nitel olarak deil,
uzay-zaman yaplarnn soyut zelliklerinde benzer olmas yeterlidir. (Rus-
sell'n nemli grd bu ilke bir olguyla nitel benzerlii olmayan bir baka
olgunun nasl nedensel bir iliki iinde olabileceini aklamaktadr. rnein,
radyo yaynlarnda kullanlan elektro-manyetik dalgalarn, yapsallk dnda
hibir benzerlii olmayan iitme duyumuna yol amas.)
5) Analoji postulat: A ve B gibi iki olgu kmesi alalm; A ile B birlikte
her gzlemlendiinde, A'nn B'ye yol atna inanmamz iin neden varsa,
herhangi bir halde A'y gzlemliyor ama B'yi gzlemleme olana bulamyor
sak, B'nin de olutuu olasdr. (Bu postulatn en nemli ilevi, dier insanla
rn da ruhsal yetileri olduuna inancmz geerli klmasdr.)
Postulatlarna ilikin Russell'n srarla vurgulad kimi noktalan kendi ka
leminden okuyalm:

Verdiim postulatlarn, hepimizin geerli sayd argmanlarda ie-


rildiini bir kez daha belirtmek isterim. Geri bu postulatlar biimsel ola
rak ispatlama olana yoktur; ancak, tm bilim ile gnlk bilgilerimiz (ki
postulatlarn szlerek karld kaynaklardr), snrl da olsa, kendileri
ni dorulayc niteliktedir... Bir noktan in zellikle vurgulanmas gerekir:
Bu ilkeler olmakszn herhangi bir olgu grubunu ne tutarl, ne de tutarsz
sayabiliriz; nk, ancak belirttiimiz trden bir ilkenin araclnda olgu
lar birbirini ierir. nanyorum ki ortaya koyduum be postulat (ya da on
lara benzer baka ilkeler) aradmz olaslk iin gerekli tutarl temeli
oluturmaktadr. Bilimsel yntem zerinde yrtlen pek ok tartmada
nedensellik ya da doann tekdzelii gibi belirsiz ilkelere deinilmekte
dir. Benim yaklammn amac bu trden ne olduu pek ak olmayan
eyler yerine daha ak ve ie yarar ilkeler koymaktr. Geerliinden ku
ku duymadmz dedktif olmayan karmlarmz temellendirmek iin
koyduum trden postulatlarn gerekli olduuna inanyorum.6

ndksiyon sorununa getirilen zmler arasnda Russell'nki lsnde


"sofistike" olan yoktur. Ne var ki, dn yaamnn son dneminde gerekten
youn bir almayla oluturduu zmn bekledii olumlu ilgiyi grmemesi
Russell', bir bakma, hayal krklna ittii sylenebilir. Russell bu sonucu,
zmnn yeterince anlalmamas olarak yorumlamtr. yle de olsa, Rus-

6) B. Russell, My Philosophical Development, s. 204-205.

92
sell'n yaklamnda, en azndan aklk gerektiren, kimi noktalarn olduu yad
snamaz. rnein, bu noktalardan biri, tm karmsal bilgilerimizin, dorudan
ve znel olan deneyimlerimize dayand savdr. Bu, deiik ynlerden kuku
gtren bir dncedir. Bir kez, "dorudan" ya da "znel" diyebileceimiz de
neyim var mdr? Sonra, yle bir deneyim olsa bile, bunun karmsal bilgi iin
gerekli olup olmad sorulabilir. Daha nemli bir nokta, Russell'n "dedktif
olmayan karm" dedii argmanlarn geerli klnmasna ilikindir. Bilgileri
mizin byk bir blmnn dedktif ispata dayanmadn biliyoruz. Ama bun
larn birounu, Russell'n da vurgulad gibi, elimizdeki kant yetersiz de olsa,
kuku gtrmez dorular sayarz. Peki, doruluundan kukulanmadmz bu
tr bilgilere bizi ulatran karmlar geerli klma niin gerekli olsun? Sonra,
ngrlen geerlik ne trden bir geerliktir? Geerlik, argmanda sonucun
doru ncllere dayanan zorunluu ise, olgusal bilgilerimiz iin yle bir geer
lik anlay gereki olamaz. Nitekim daha nce byle bir aray iine giren fi
lozoflarn da (Kant, Mili vb.), deneyimden bamsz birtakm ilke ya da varsa
ymlara bavurduklar, ancak sonunda indksiyonu dedksiyona dntrmek
ten ileri geemedikleri bilinmektedir. Geri, Russell arad geerliin dedktif
olmad, postulatlarnn karma kesinlik deil olaslk kazandrd saynda
dr. Ama gene de zmlemesinin o trden bir geerlik anlay yanstt sy
lenebilir. Aklk isteyen bir nokta daha vardr: Russell bir yandan postulatlar
nn iLvini dedktif olmayan karmlar geerli klma olarak belirtmekte, te
yandan postulatlarn, geerlii kuku gtrmeyen kimi tikel karmlarn
zmlemesiyle elde ettiini sylemektedir. Peki, bu bir tr dngl geerleme
deil midir? stelik, Russel bize postulatlarnn ncl olarak argmanlarda na
sl yer aldn ne aklamakta, ne de somut rneklerle gstermektedir.

ndktif zm Aray

ndksiyon sorununa nerilen indktif zmleri genel olarak yle dile


getirebiliriz: Gemite biroJ< halde baarl olan indksiyonun gelecekte de
baarl olacana gvenebiliriz. ndksiyona ilikin bu yarg indktif nitelikte
dir; zm olarak dngl olduu kolayca yadsnamaz. Ne var ki, zellikle yz
ylmzda kimi tannm felsefecilerin indksiyonun dngl argmana dmek
sizin geerlenebilecei savnda olduklarn grmekteyiz. Bu dorultudaki
zm giriimleri arasnda rnek aldmz bir tanesine, Max Black'n almala
rna deinmekle yetineceiz. Ama nce bir ispatn dngl olmasndan ne an
lyoruz, ksaca onu belirtelim. Bir argmanda, aka ya da st rtl, ispat
lanacak sonucun ncl olarak kullanlmas dngl bir ispattr. ndksiyonu,
indktif karma bavurarak geerleme, saduyuya ne denli yatkn grnrse
grnsn, dngl bir geerlemedir. Dngl geerleme ister indktif, ister de-
93
dktif biimde olsun mantksal deeri olmayan bir ilemdir. Ancak soruna in
dktif zm araynda olanlarn bu sakncann bilincinde olmadklar da sy
lenemez.7

a. Max Black'in zm

Bir argmanda kullanlan karm kurallaryla ncller arasndaki ayrma


dayanmaktadr. Bilindii gibi, ne trden olursa olsun, her argmann belli
karm kurallarna ya da ltlere uyma gerei vardr. Bu ltlerden biri (bel
ki de en nemlisi) bir karm kuralnn ayn zamanda ncl ilevi gremeye
ceidir. Dedktif argmanlarn karm kurallar bellidir. Ama indktif arg
manlar iin ayn eyi kolayca syleyemeyiz.
Max Black'e gre, nerdii biimde indksiyonun indktif geerlemesi,
ilk bakta yle de grnse, dngl deildir. yle ki, indksiyonu geerleyici
indktif argmann sonucu argmann nclleri arasnda yer almamaktadr.
Baka bir deyile, dngl argmana dmeksizin indksiyonu indktif yoldan
geerleme olanakldr. Black'in, "indktif dnme kural" dedii ve R ile gs
terdii kuralla, bu kural destekleyen, "ikinci dereceden argman" dedii ve a
ile gsterdii argman ilikisine bakalm:8

R: Birok deiik hallerde A'larn B olduu gzlenmise, gzlene


cek yeni bir A'nn da B olaca olasdr.
a: R'nin kullanld nclleri doru deiik argmanlarn byk o
unluunda R baarl olmutur.
yleyse (olasdr ki,)
R, nclleri doru yeni bir argmandaki kullanmnda da baarl
olacaktr.

Black, a'nn ilevini R'nin, dolaysyla R'ye uygun kurulan argmanlarn


gvenirliini artrmak diye belirtmektedir; yoksa, R'yi karm kural olarak is
patlamak deil! Ksaca Black'in tezi udur: ndktif bir kural ya da ilkenin
gemiteki baarsn, ilerde de baarl olacana kant olarak gstermek dn
gl bir argman deildir. Ancak bu tez birtakm itirazlara uramaktan kurtula
mamtr. rnein, ikinci dereceden argmann temelde dngl olduu ileri
srlmtr.9 Gerekten, ikinci dereceden bir argmana giderken, argman
da kullanlan kuraln (yani R'nin) geerli olduunu varsaymaktayz. Oysa ikinci

7) rnein, Carnap, dngllk sulamasn nemsemediini, "Kanmca, indktif dnmeyi sa


vunma da indktif dnmeye bavurma yerinde olduu kadar, kanlmazdr da," szleriyle
aka ortaya koymaktadr. Bkz. R. Carnap, "Inductive Logic and Intuition," I. Lakatos (ed.),
Problem of Inductive Logic, s. 258-267.
8) Black, R ile, R'ye ilikin ikinci dereceden argman (a) rnek olarak vermekte, daha yetkin r
neklerin oluturulabileceine olanak tanmaktadr.
9) W. C. Salmon, The Foundations of Scientific Inference, s. 12-17.

94
dereceden argmann ilevini Black, R'nin gvenirliini artrmak diye belirt
mektedir. Bir kuraln gvenirliini onun geerli olduu varsaymna dayayan
bir argman dngl saymaktan nasl kurtulabiliriz?
Black'in yant: R gereince kurulan bir argmanda R'nin geerli olduu
varsaylmaktadr. Ancak bu varsaym, o argmann nclleri arasnda yer al
madka, argmana "dngl" diyemeyiz.
Bu savunma yerinde midir?
Bilindii gibi her argman, "argmann sonucu" dediimiz bir nermenin
doruluunu ispatlama giriimidir. Bu giriimin baars iki n koulun yerine
getirilmesine baldr: 1) ncllerin doruluu; 2) Argmann dayand karm
kural ya da kurallarnn gvenirlii. yleyse, R'nin gvenirlii, R'nin gvenirlii
ni artrma amac gden ikinci dereceden argmann n kouludur. Baka bir de
yile, ikinci dereceden argman gerekletirmek istedii eyi varsaymaktadr.
Bu varsaymn belirtik olarak ncller arasnda yer almamas, argman dngl
olmaktan kurtarr m? Black'in savunmasn yerinde bulmak kolay deildir.

fa. Reichenbach'n zm

Hume, indksiyonla bilgi edinmeyi doann tekdzelii kouluyla olas


gryordu. Ne var ki, doann tekdzelii ne a priori, ne de a posteriori
ispat edilebilirdi. Bu nedenle Hume, indksiyonu geerli klma yle dursun,
gvenilir bile saymyordu. Oysa bilimsel yntemin baars yadsnamazd. y
le ki, bilim adamlarnn yan sra kimi filozoflarn da Hume'n ortaya att so
runu "yersiz bir kukuculuk" diye nemsemeye demez bulduklar bilinmekte
dir. Ancak bu tutumun sorunu ortadan kaldrd da sylenemez. ndksiyon
sorunu, gemite olduu gibi gnmzde de empirist filozoflar arasnda en
azndan bir tedirginlik konusudur. Kald ki, ada bilim felsefecileri arasnda
iki sekin adn, Russell ile Reichenbach'n, soruna zel bir ilgiyle eildiklerini
gryoruz. kisi iin de indksiyonun geerli klnmas, zm gereken ger
ek bir sorundur. Geri, nclleri doru indktif bir argmann sonucunun da
doru olaca hibir yoldan ispatlanamazd. Ama Reichenbach, "standart
form" dedii indktif yntemin, bilgimizi geniletme ilevi bakmndan en iyi
yntem olduunun ispatlanabilecei savndayd.
Reichenbach, saymaya dayanan indksiyonu standart rnek alr.10 Hu-

10) Standart form indksiyon: Bir zellie ilikin olarak gzlemlenen bir rneklemden, rneklemi
iine alan tm kmeye gitme. Baka bir deyile, rneklem iin doru olan tm kme iin ge
nelleme. Reichenbach'n "indksiyon kural dedii bu form, belli bir zellik bakmndan, tm
kmenin rnekleme e (ya da benzer) olduu dncesine gei izni vermektedir. Buna gre,
sz konusu zelliin kmedeki grecel frekans limiti, rneklemde saptanan grecel frekansa
denk demektir. Grlyor ki, Reichenbach iin doa dzenlilii, "istatistiksel dzenlilik" demek
olan bir kme ya da diziye ait bir zelliin grecel frekans limitinin varldr. Doa yasalar is-
tatiksel dzenliliin zel hallerinden baka bir ey deildir, ona gre. Bkz. H. Reichenbach,
Experience and Prediction, s. 348-357.

95
me'n szn ettii doann tekdzeliine ilikin iki olaslk grmektedir, Reic-
henbach: 1) Doa birok halde yeterince tekdzedir; 2) Doa hibir dzenlilik
iermeyen bir karmaadr. Bu iki olaslk gz nne alndnda, indktif d
nmenin, indktif olmayan alternatif yntemlerle (rnein, falclk, telepati,
nbili vb.) karlatrlmas bize aadaki sonucu vermektedir:

Doa yeterince Doa


dzenli ise dzensiz ise

ndksiyon Baarl Baarsz

Alternatif ? Baarsz
yntemler

Tablodan da grlecei zere, dier yntemlerle karlatrldnda, in-


dksiyonu yeleme nedenimiz vardr. Alternatif yntemlerin baars indksi-
yonun baarsn ierdii halde, tersini syleyemeyiz. Bir an iin falcln ba
arl olduunu kabul edelim. Bu, falcln gzlemlediimiz baarl uygulama
larna dayanan, yani indksiyonla ulalan bir genellemedir. Baka bir deyile,
olgusal bilgilerimizi geniletmede baarl bir yntem varsa, indktif yntem
de baarl demektir. Oysa, indksiyon baarszsa, alternatif yntemlerin ba
arl olmasna olanak yoktur. Doann dzensiz olmas halinde indksiyonu
yelememiz bize hibir ey kaybettirmez; doann dzenli olmas halinde in-
dksiyona alternatif yntemlerden birini yelememiz ise bize ok ey kaybet-
tirebilir. stelik, indksiyonun baars ussal olarak aklanabilir. Dier yn
temler iin yle bir aklama olana yoktur. Gelecekte olacaklar, gemite
olup bitenlere dayanarak kestirmemize yarayan indksiyon ussaldr, nk:
a) Birok halde nclleri doru olduunda sonucunun da doru olacan
bekleyebiliriz;
b) Baarl olduunda, baars aklanamaz bir gizem deildir;
c) Eletirel tartmaya aktr: ncllerin salad kanta grecel olarak
sonucu deerlendirebiliriz.
Oysa, bu ltlerin hibiri alternatif yntemlere uygulanamaz.
Gzden kamamas gereken bir nokta var: Reichenbach doann tekd
zeliini ispatlamak yle dursun, varsaym olarak bile koymamaktadr. Onun
gstermek istedii, bilgimizi geniletme ilevinde indksiyonun en iyi yntem
olduudur. Kukusuz pragmatik deeri olan bu yaklamn, indksiyonu ge
erli klma bakmndan doyurucu olduu sylenemez. Ama Reichenbach'n
amac zaten olanaksz sayd bir eyi (indksiyonu geerli klmay) gerekle
tirmek deil, indksiyondan niin vazgeemeyeceimizi gstermektir.
96
Sonu

Grlyor ki, indksiyon sorunu Hume'n ortaya koyduu biimiyle


zmsz kalmtr. Bugne dein "zm" diye ileri srlen almalarn hibiri
iin "doyurucu" diyemiyoruz. Empirizm asndan sreen karamsarlk nedeni
olan bu amaz krmaya ynelik iki farkl giriimden daha sz edilebilir. Bun
lardan biri kimi dilci filozoflardan, dieri bilim felsefecisi Kari Popper'dan gel
mitir. Birincisine gre sorun gerek deildir; dilsel kullanma bal kimi belir
sizlik veya karmakln akla kavuturulmas, indksiyon sorununu, sorun
olmaktan karmaya yetecektir.11
Soruna, indksiyonun bilimsel dnmedeki yeri asndan bakan Pop-
per, daha kktenci bir tutum iindedir. Ona gre, gzlem verilerine dayanan
genellemelerin bilimde ya hi ya da pek az yer tuttuu gz nne alndnda,
en azndan bilim felsefesi iin bir indksiyon sorunu yoktur. Bilimsel dn
me indktif deil, hipotetik-dedktif niteliktedir. Bilim olgular aklayc ku
ramlar oluturma, bu kuramlar yeni olgulara giderek yoklama yntemiyle
ilerler. Bu, temelde bir snama-yanlma srecidir; tikel gzlemlerden genelle
melere alma sreci deil! ndksiyon ne kuram oluturmada, ne de kuram
yoklamada bavurulan bir yntemdir. Kuram oluturmann mantksal kural
yoktur. Kuram yoklama ise, genellikle sanldnn tersine, bir dorulama ile
mi deildir. Doru ya da yanl her kuram iin birtakm dorulayc kantlar
her zaman bulunabilir. yleyse, diyor Popper, kuram semede lt dorula-
nabilirlik olamaz.12
Ancak sorulabilir: Yoklama srecinde yanllanamayan bir kuramn, do
layl da olsa, bir tr doruland sylenemez mi? Olgusal testlerden baaryla
geen bir kuram, kimi ekincelerle de olsa, gvenilir bulmak normal deil
midir? Aslnda, "verification" ya da "confirmation" terimi yerine "corroborati-
on" terimini yeleyen Popper'n da bunu st-rtk kabul ettii sylenebilir.
Dahas, Popper'n farknda olmakszn indksiyonu varsaydn bile syleye
biliriz. Biraz nce deindiimiz gibi, ona gre, bilimsel dnme bir snama-
yanlma srecidir; baarl kuramlar korur, dierlerini ayklarz. Peki gelecek
teki snamalarda da baarl olaca beklentimiz olmasa, yanllanamayan ku
ramlar koruma yoluna niin gidelim? Ya da tersine, bir kuramn imdi yanl-
land iin ayklanmas, gelecekte de yanllanaca beklentisine dayanmyor
mu? Grlyor ki, indksiyondan kurtulu yoktur; belirsiz bir varsaym olarak
da olsa, bilimsel ya da gnlk tm dnme etkinliklerimizin temelinde yer al-

11) rnein, Stravvson indksiyona ynelik kuku ve eletirilerin kkeninde birtakm dilsel ve d
nsel yanlglarn olduundan sz etmektedir. Bkz. P. F. Stravvson, "The Justification of In-
duction," Introduction to Logical Theory, s. 256-263.
12) Bkz. Kari R. Popper, "Conjectural Knovvledge: My Solution of the Problem of Induction," Ob-
jective Knovvledge, s. 1-31.

97
maktadr. yleyse, Popper'n ileri srd gibi indksiyon ile bilimsel dn
me birbirine yabanc deildir.
ndksiyon sorunun, bu soruna getirilen zmlerin, aslnda, insana z
g bir gereksinmeyi, kesinlik arayn yanstt sylenebilir. Hume'n ykc
kukuculuundan kurtulmak isteyenlerin ikiyz yl boyunca srdrdkleri a
bann baarsz kalmas, sorunun kavranndaki yanll gstermektedir.
Ortada indksiyona ilikin bir sorun olduu yadsnamaz kukusuz. Ancak bu,
Hume'n ortaya koyduu gibi indksiyona genelde mantksal bir temel bulma
sorunu deil, tikel, somut indktif argmanlar deerlendirme, deerlendir
meye elveren ltleri oluturma sorunudur. Dedktif bir argman mantksal
olarak ya geerlidir, ya da geersiz; ikisi arasnda bir yerde olamaz. Mantk
sal geerliin derecesi yoktur. Dedktif olmayan argmanlarda geerlik ara
nacaksa, bu deiik bir anlamda olmaldr; burada bilinen sk mantksal ge
erlikten deil, olsa olsa geni anlamda ussal bir geerlikten sz edilebilir.
Bu anlamda geerlik bir derece sorunudur. Baka bir deyile, indksiyon ve
benzeri argmanlarn geerliini belli ussal ltlere uygunluk olarak dn
mek gerekir.
Nedir "ussal" dediimiz bu ltler? Soruya hazr bir yantmz yoktur;
ancak, ncelikle bir noktann belirtilmesini gerekli grmekteyiz: Sz konusu
ltler ne a priori trden ilkeler, ne de olgusal dorulardr. Bunlara, belki,
bize doyurucu gelen indktif argmanlarn ortak zelliklerini yanstan birer
"konul" diyebiliriz. Aadakiler rnek olarak verilmitir:
a) Gvenirlik lt: ncllerin geliigzel ya da stnkr gzlemlere
deil, salam ve dzenli gzlemlere dayanmas.
b) Yeterlik lt: Gzlemlerin birbirini yineleyen tekdze trden deil,
miktar ve eitlilik ynnden doyurucu olmas. (rnein, "Tm politikaclar
yalancdr," genellemesine bizi gtren gzlemler, yal-gen, erkek-kadn, tu-
tucu-liberal, sradan-sekin vb. deiik politikaclarn durumunu yanstmal;
yoksa gze batan, raslant ya da tek trden birka politikacnn durumuyla s
nrl kalmamal.)
c) Grecelik lt: Sonu ncllerin salad kantlara grecel tutulma
l, ar genilik ya da kapsamda olmamal. (rnein, "Tm politikaclar ya
lancdr" sonucu, "Tm yal, karc ya da sradan politikaclar yalancdr" so
nucundan daha kapsamldr.)
d) likinlik lt: Sonucu dile getiren nermede zne ile yklemin birbi
rine ilikin olmas. (likinlik bir derece sorunudur. rnein, "Tm politikac
lar yalancdr" genellemesinde zne ile yklemin ilikinlii, "Tm politikaclar
clzdr" genellemesindeki zne ile yklemin ilikinliinden daha gldr.)
e) Saduyuya uygunluk lt: Genel olarak karmn saduyu ve bilim
normlarna ters dmemesi. (rnein, "Tm politikaclar yalancdr" yargsna
gre, "Tm politikaclar acmaszdr" yargs saduyuya daha az uygundur.)
98
Kukusuz genel onay alacak ltler ortaya koymak kolay bir i deildir;
ama olanaksz olduu da sylenemez. Russell'n postulatlarn belirlemede
bavurduu zmleyici yntemin, ltlerin saptanmas bakmndan daha el
verili olduunu syleyebiliriz.
nerdiimiz yaklamda sorun mantksal temellendirme olmaktan k
makta, eletirel deerlendirme biimine dnmektedir.

99
12

BLMSEL DNMEDE NDKSYONUN YER*

ndksiyon Hume'dan gnmze dein tartlan bir sorundur. Sorunun


temelinde insann bilgide kesinlik aray, daha ak bir deyile, bilgi edinme
yntemini tmyle dedktif manta indirgeme istemi yatmaktadr. Hume in-
dksiyonu mantksal olarak temellendirmeye olanak grmedii iin, "znel
bir alkanlk" ya da "hayvan inanc" dedii bir koullanma sayarak iin iin
den kmak istemitir. Ancak onu izleyen Kant'tan, Russell ve Reichenbach'a
kadar pek ok filozofun indksiyona, kimi farklarla, "ussal" diyebileceimiz
bir geerlik bulma uran srdrdn grmekteyiz. nerilen zmlerin
doyurucu olmaktan uzak kalmas, gnmzde geleneksel tutuma ters den
iki deiik yaklama yol amtr. Bunlardan biri dilci felsefeden kaynaklanan
grtr. Buna gre felsefede pek ok sorun gibi indksiyon sorunu da ger
ek deil, szde bir sorundur; dilsel zmlemeyle giderilebilecek bir sorun.
rnein, Strawson, indktif dnmeye ilikin tartmalarn temelde dilsel
kullanma bal birtakm belirsizlik ya da karmaklklardan kaynakland sa-
vndadr.1 kincisi, Popper'n indksiyonu yadsyan, en azndan, indktif d
nmeye bilimde yer tanmayan grdr. Popper'a kalrsa, "indksiyon" di
ye bir dnme tr yoktur; var sanlmas bir yanlg, optik, ilzyona benzer
bir aldanmadr. Popper bilimde ulalan tm bilgilerimizi hipotetik-dedktif
yntemin rn saymaktadr.
Popper'n indksiyon sorunu ile Hume'n indksiyon sorunu deiik so
runlardr. Hume gzlemlerimizden henz gzlemlemediklerimize (ya da ge
miten gelecee) ynelik karmlarmzn geerli klnp klnamayacan ir
delemiti. Kukusu indksiyonun varlna deil, mantksal geerliine yne
likti. "ndktif dnme" diye bir ey varsaymayan Popper'n sorunu ise, Ba-
con'dan gnmze dein srp gelen, empirist filozoflarn yan sra pek ok
bilim adamnn da paylat bir "yanlg"dan bilimsel yntem anlayn kur-

*) Bu metin, Trkiye Felsefe Kurumunca dzenlenen "Reichenbach Felsefe Semineri"ne (Anka


ra, 1991) Bildiri olarak sunulmutur.
1) Bkz. P. F. Stravvson, "The justification of Induction," Introduction to Logical Theory, 256-
263.

100
tarmaktr. Ancak sorulabilir: ndksiyon gerekten bir yanlg mdr? Pop-
per'n indksiyonu yadsma argman yerinde midir?
Bu bildirinin amac Popper'n tezinin dayanaklarn irdelemek, (varsa) in
dksiyonun bilimsel dnmedeki yerine aklk getirmektir. rdelememize,
Popper'n "indksiyon diye bir ey yoktur," savyla ne demek istediine ak
lk getirmekle balayacaz.
Yukarda belirttiimiz zere, Hume ussal temelden yoksun bulduu indk
siyonu, psikolojik bir sre, bir tr doal alkanlk, ya da doann tekdzeli
ine bal bir koullanma saymt. Popper'n da indksiyonu bu anlamda
yadsmad u szlerinden anlalmaktadr:

lkin hayvanlarla ocuklarda, daha sonra yetikin insanlarda doa


nn tekdzeliine ynelik son derecede gl bir gereksinme, olup biten
lerde dzenlilik arayan, bulmasa da varm gibi yaanan bir gereksinme
gzlemledim. Dzenlilik gereksinmesi ylesine kkldr ki, hayvan ya da
insan, ou kez olgulara ters de dse, beklentilerine banazca sarl
makta; kimi beklentilerinin kn nleyemedii hallerde, byk umut
suzlua, dahas delirmeye dek srklenmektedir.2

Ne var ki, Popper ile Hume nemli bir noktada ayr dmektedirler. Hu
me dzenlilik arayn, doann nesnel tekdzeliinin insandaki bir yansmas
olarak alglamt. yle ki, tm akl banda insanlarn, belli bir alanda, henz
deneyimlerine girmeyen hallerin deneyimlemi olduklar hallerden farkl ol
mayaca beklentisi iinde olduunu biliyor, indksiyonu bir olgu olarak kabul
ediyordu. Popper ise tam tersine, dzenlilik beklentisini canlnn doutan ge
len, igd ya da doal eiliminden kaynaklanan ama evresine kendi ykle
dii bir ey saymakta, indksiyona nesnel bir gereklik tanmamaktadr.3
Peki, Popper'n bu grnn ada psikolojide olgusal ya da kuramsal
dayana var mdr? Popper neye dayanarak dzenlilik aray ya da beklenti
mizin deneyimlerimizden deil, igdlerimizden kaynaklandn ileri sr
mektedir? Kanmca bunun yant aktr: ndktif dnme doann dzenlilik
ya da tekdzelik beklentisine dayanr. Bu beklenti nesnel temelden yoksun ir
rasyonel bir gereksinme ise ona bal indktif dnmenin de nesnel bir ger
eklii yok demektir; yle ise, nesnel bilgiye ynelik bilimde salt znel bir
eilim ya da davran yanstan indksiyona yer olabilir mi?
Popper inan filozofu olmadn vurgulamakta, indktif bilgiden sz
eden filozoflar nesnel dnce ve kuramlar yerine "inan" dedii znel bek
lentilerle uramakla knamaktadr. Ama farknda olmakszn u yargsyla
kendisi de knamasnn hedefi olmaktan kurtulamyor:

2) Kari Popper, Objective Knovvledge, s. 23.


3) a.g.y. s. 24.

101
Aktr ki, "snama-yanimay ayklama" dediim yntem byk l
de doutan gelen igdlere dayanmaktadr.4

Bilindii gibi, Popper bilimsel yntemi snama-yanlmay ayklama sreci


olarak niteler. mdi bu sre, onun "irrasyonel" diye niteledii doutan gelen
igdlere dayanyorsa, o zaman, indktif dnme bir yana tm bilimin ir
rasyonel bir temel zerinde olduu sylenemez mi? Ksacas, igdsel olan
indksiyonun bilimde yeri yoksa, igdsel olan snama-yanlmay ayklama
srecine bilimsel yntem gzyle baklabilir mi? Popper'n amiple Einstein
arasnda bulduu farkta da bu soruya doyurucu yant verdii sylenemez:

Einstein bilinli olarak yanl ayklama arayndadr. Kendi kuram


larn ykma abasndan kanmaz. Bu nedenledir ki, bilerek kuramlarn
acmasz eletiriye ak tutacak belirginlikte oluturur. Oysa amibin bek
lenti ya da hipotezlerini yle eletirebilecei sylenemez.5

Popper indksiyonu kaltsal bir gereksinme saymakla sorunu zd sa


yndadr. Nitekim, znel (ya da psikolojik) terimleri nesnel terimlere evirme
ye dayandn syledii zmn yle belirtmektedir:

..."inantan" sz edeceime "nerme" ya da "kuramdan" sz ede


rim; "izlenim" diyeceime "gzlem nermesi" derim; "bir inanc temellen
dirme" deyii yerine "bir sav temellendirme" deyiini yelerim. Bu eviri
indksiyon sorununu ortadan kaldrr. Yinelemeye dayanan indksiyon
dncesi, optik ilzyon trnden bir yanlgya dayanm olmaldr.6

Bilimsel dncenin zmlemesinde znel terimler yerine nesnel terim


lerin kullanlmas bir biem, bir tercih olmann tesinde, tartmaya aklk
getirme, yoklanabilirlik olana kazandrma bakmndan bir stnlk salaya
bilir kukusuz. Ama yle bir tercih ya da tutumun "indksiyon" dediimiz d
nme trne bilimde ya da gnlk yaamda yer brakmad savna katlna-
bilinir mi? ndksiyon, standart formuyla, bir kmenin sayl eleman zerinde
gzlemlenen bir zelliin, kmenin tm elemanlarna genelletirilmesi ynte
midir. Parman bir ya da iki kez atee sokan ocuun ateten uzak durmas;
gnein gemite olduu gibi gelecekte de bilinen ynde doaca beklenti
miz; stten az yanann ayran fleyerek imesi; ekmein besledii, arseni
in zehirledii inancmz vb. indktif dnmeyi yanstan davranlardr. Bi
limde de buna pek ok rnek gsterilebilir: Hava basncnn ya da suyun kay
nama scaklnn deniz dzeyine grecel ykseklie bamll, Boyle'un

4) a.g.y. s. 25.
5) a.g.y. s. 25.
6) a.g.y. s. 6-7.

102
gazlar, Keplerin eliptik yrnge yasalar trnden gzleme dayal alt-dzey
genellemeler indktif genellemelerdir. Popper bu tr genellemeleri de hipo
tez sayarak indksiyona yer brakmamaktadr. stelik, indksiyonla ulald
sylenen genellemelerden kimi rnekler alarak indksiyonun olsa olsa bizi
yanl sonulara gtrdn ileri srmektedir. rnek olarak ald genelle
melerin daha sonraki gzlemlerle yanllanm olmasn indksiyonu reddet
mek iin yeterli bir neden sayabilir miyiz? yle bir argmana yeterli diyebil
mek iin, indktif genellemelerin eletirilemez, yanllanamaz kesin dorular
olduu gibi bir savn ortada olmas gerekir. Ama ortada yle bir sav var m
dr? Kim indksiyona bu yetkinlii tanmtr? Sylenen, yalnzca birtakm ya
salara, ya da, yasa grnmnde genellemelere indksiyonla ulalddr.
Kald ki, Gilbert Ryle'n da belirttii gibi tm olgusal genellemeleri, bu arada
zellikle yasa kimliindeki genellemeleri, salt hipotetik nerme diye nitele
mek doru deildir. Bunlar iinde hi deilse bir blmnn doruluuna g
venmekte, gvenimizin dayanaklarn bilmekteyiz. Bilimde bunlarn "hipotez"
deil "yasa" diye nitelenmesi nedensiz olamaz. Kald ki, "hipotez" de dense,
bu tr genellemelere balangta hangi yoldan ulalmtr?
Popper'a gre, bilimsel dnme olgudan genellemeye deil, genelleme
den olguya yneliktir. Ne var ki, kuramsal nitelikte st-dzey genellemeler
iin doru olan bu yargnn, alt-dzey genellemeler iin doru olduu kolayca
sylenemez. Kepler'in yukarda deindiimiz yasasn alalm. Bilindii gibi bu
yasa klasik mekaniin st-dzey yasalarndan matematiksel olarak karsana-
bilir. Ama bu, ileri bir aamada ulalan bir sonutur. Kepler genellemesini
ortaya koyduunda yle bir karma olanak yoktu. stelik, Kepler'in dostu
Fabricius'a 4 Temmuz 1603'te yazd mektup bize bu konuda ilk elden yete
rince k tutmaktadr. Okuyalm:

Sevgili Fabricius,
...Sen benim birtakm hipotezler tasarlayarak ie koyulduumu, an
cak daha sonra gzlemlere bavurduumu sanyorsun. Dncen bu
ise, tmyle aldanyorsun. Gerek u ki, ben gzlemlerden kalkarak hi
potez oluturur, sonra... ikisi arasnda bir uyum kurulup kurulamayaca
n aratrrm...7

Popper'a karn vurgulamak zorundayz: Kepler'in sz konusu yasas,


Mars gezegeninin devinim konumlarna ilikin bir dizi gzleme dayanan in
dktif bir genellemedir. Genellemenin Newton kuramndan dedktif olarak -
karsanabilmesi, ya da "hipotez" diye nitelenmesi kkenindeki indktif kimlii
ni deitirmez.

7) Bkz. N. R. Hanson, "Is Tlere a Logic of Scientific Discovery, Current Issues in the Philo-
sophy of Science (Ed. H. Feigl ve G. Maxwell), s. 31.

103
Popper'n indksiyona duyduu antipati, onu, kuramlarn yelenme l
tne ilikin yerleik bir tutumu ters evirmeye yneltir. Ona gre, dorulama
nn tersine yanllama indksiyonu gerektirmez. yleyse, bir kuramn yelen
mesinde lt, dorulayc kantlar deil yanllaym kantlar olmaldr. Geri
bilim adam doru kuram aray iindedir; ama alternatif kuramlar karsnda
onun yapmas gereken ey, olumlu kantlanm kuram deil, tm abalara
karn yanllanmayan kuram semektir. Dorulayc kantlar ne denli bol,
eitli ve gvenilir olursa olsun bir kuram doru saymamz iin yeterli ola
maz. Bilimde bir genellemenin doruluunu deil, yalnzca (yanlsa) yanll
n belirleyebiliriz.8
Gene sorulabilir: Dorulama ile yanllama arasnda yaplan ayrm ger
ekten o denli kesin midir? Bilimde yanllanmaya kar bir tr baklk ka
zanm kuramlar gsterilemez mi? Sonra, "Bir nermenin yalnzca yanlln
belirleyebiliriz" demek yerine, "Olgusal bir nermenin doru ya da yanl ol
duu deneyimlere bavurularak ancak belirlenebilir," demek daha gereki ve
yerinde olmaz m? Bu bir yana, bilim adamlarnn gerekten kuramlarn do
rulamaya deil, yanllamaya altklar doru mudur? Hangi bilim adamnn
kuramn dorulayc kantlar bir yana itip yanllayc kant arad sylenebi
lir? Amiple Einstein'n karlatrlmasnda kincisine tannan stnlk (kura
mn ykma abas) gerekten Einstein'n gsterdii aba myd? Geri ne den
li kant getirilirse getirilsin bir kuramn doruluunu kesinletiremeyiz; ancak,
dorulayc her yeni kantn bilim adamnn kuramna olan gvenini artrd
da yadsnamaz herhalde.
Popper'a kalrsa, "Aklayc bir kuramn doruluu olgusal olarak temel-
lendirilebilir," demek, indktif olarak geersiz, dahas paradoksal bir sav
dr. Bu ne demektir? yle bir savn indktif olarak geersizlii ya da paradok
sal oluu hangi anlamdadr? Popper'n aklamas, ne yazk ki, doyurucu olma
yle dursun ak bile deildir. Kendi kaleminden dinleyelim:

yle bir savda bulunmak, dnyaya ilikin bilimsel almalarmzn


kabaca doru olduu anlamna gelir. Bu kadarna bir itirazm yok; ancak
bu bizi, evrende baka yerlerin hemen hepsinden byk lde farkl bir
evrede, konumu sallantda, evrene dolaysyla yaad evreye ege
men dzenlikleri u ya da bu yntemle kefetme uranda olan ok zeki
hayvanlar olduumuz dncesine gtrr. Aktr ki, kullandmz yn
tem ne trden olursa olsun, gerek dzenlikleri bulma ansmz son de
recede azdr; kuramlarmzn ierecei yanllklar nleme yolunda, asal
ya da ikincil, gizemli hibir "indksiyon ilkesi" bize yardmc olmayacak
tr. ndktif olarak geersiz, dahas paradoksal olan sava kar benim ne

8) Kari Popper, Objective Knovvledge, s. 7.

104
gatif yantm budur. Oysa indktivistlerin pozitif yant eliki ierdiinden
yanl olmaktan kurtulamaz.9

Popper, bilimsel arayn doru kuram bulmaya ynelik olduunu yads-


mamaktadr; ancak, yle bir kurama ulamada eletirel yaklam, yanl ku
ramlar ayklama, ayklanmayanlar gene eletirmek zere alkoyma dnda
baka bir yol grmediini zellikle vurgular. Baka bir deyile, indktif sayd
dorulama yntemini reddeden Popper, dilimize "teyit etme" diye evirebile
ceimiz "corroboration" adn verdii, kuramn gelecekteki gvenirliini deil,
yalnczca gemiteki performansn deerlendirme anlamnda, daha belirsiz
bir yntemden sz etmekte, sonunda grn yle zetlemektedir:

A ve B gibi alternatif iki kuram karsnda kaldmzda unu diyebi


liriz: imdiye dein yrtlen eletirel tartma ve elde edilen olgusal ka
ntlar (ya da test nermeleri) nda A kuram B kuramna yelenebilir,
ya da, B kuramndan daha iyi teyit edilmitir,10

Szck anlamlar zerinde oynamaktan srgit uzak kaldn syleyen


Popper, "dorulama" yerine "teyit etme" terimiyle bilimsel yntem anlayn
indksiyondan temizledii inancndadr. Arpa bunu gerekten baardn san
myoruz. Verdiimiz alntda dikkat edilirse "elde edilen olgusal kantlardan",
"eletirel tartma nda daha iyi teyit edilmi kuramn yelenebileceinden"
sz edilmektedir. Bu ne demektir? Daha iyi teyit edilmi bir kuram yeleme
mizin, gelecekte de o kuramn ayklanmaktan kurtulaca beklentimizi yanst
t sylenemez mi? yle bir beklentimiz yoksa neden bir kuram bir baka
kurama yeleyelim? Diyelim ki, felsefe doktora programna snavla bir ren
ci alacaz, ama bavuran iki aday var. Snav performans stn olan aday
yeleyeceimiz aktr. imdi bu yelememizin, snavda stn gelen adayn
alnaca programdaki performansnda da daha baarl olaca beklentisi d
nda baka bir gerekesi olabilir mi? Grlyor ki, indksiyondan kurtulu
yoktur.
C. D. Broad, "ndktif dnme bilimin vnc, felsefenin skandalidir,"
demiti. Hume'dan gnmze dein sren tartmalar bu skandali aa vur
muyor mu?

Sonu

Tezimizi ksaca zetleyelim: Gnlk ya da bilimsel dnmede indksi


yon yaygn ve ou kez kanlmaz bir karm trdr. Ne ki, bilimsel dn

9) a.g.y. s. 11.
10) a.g.y. s. 18-19.

105
meyi salt dedktif sayamayacamz gibi, salt indktif de sayamayz. Bilimsel
yntem tekdze deildir. Popper, bilimin salt indktif olduu yaygn dnce
sine kar kt lde hakldr; ama bilimi, indksiyonu dlayan salt hipote-
tik-dedktif diye nitelemesi, yanltcdr. Bilimsel dnme ok boyutlu karma
k bir sretir: ndksiyon, dedksiyon, retrodksiyon trnden karmlarn
yan sra sezgi, yaratc imgelem hatta ans gibi eleri de ieren bir sre.
Bunlarn tmn "indksiyon" ad altnda toplamak ne denli yanlsa, "hipote-
tik-dedksiyon" ad altnda toplamak o denli yanltr.

106
13

BLMDE NEDENSELLK*

Nedensellik, Antik Yunan dneminden gnmze dein felsefede tart


lan klasik sorunlardan biridir. Sorunun kimi kez ontolojik, kimi kez epistemo-
lojik ynyle arlk kazandn grmekteyiz. Biz burada sorunu bilimsel d
nmedeki yeri bakmndan ele almak istiyoruz. almamzn odak noktasn
da u soru yer almaktadr:
1) Bilimsel aratrma doada nedensel bir dzen varsaymakta mdr?
2) Bilimde kimi yasalarn, o yasalar ieren aklamalarn "nedensel" diye
nitelendirilmesinden ne anlyoruz?
3) Determinizmin atom-alt dzeyde ykld sav doruysa, nedensellik
ilkesini savunma olana var mdr.
Ancak bu sorularn tartmasna gemeden nce, nedensellik kavramna
aklk getirmeye ihtiya vardr?
"Nedensellik" terimi, yaygn olan kullanmnda, deiik yorumlara yol
aan bir ilikiyi, neden ile sonu arasnda varsaylan bir ilikiyi dile getirir.
Bu iliki kimi filozoflara gre mantksal, kimi filozoflara gre uzlamsal (con-
ventional), kimi filozoflara gre ise olgusal niteliktedir. Biz nedensellie ne a
priori bir ilke, ne bir kural, ne de olgusal bir genelleme gzyle bakacaz.
Nedensellik olgusal dnyaya zg "kaltsal" bir ilikidir, ya da yle bir ili
kiyi varsaymadr. Ancak olgular dnyasnda dorudan nedensel diyemeyece
imiz ilikiler de vardr. rnein ayn evresinde kimi zaman gzlenen haleyi
yal havann izlemesi. Bu ilikide haleyi yaa yol aan nedensel etken
saymayz. Oysa, scakln ykselmesiyle suyun kaynamas arasndaki ilikiyi
nedensel diye niteleriz. Bu ilikide belli dzeydeki scaklk neden, suyun kay
namas ise sonutur. Grnmde iki iliki tr arasnda bir fark yoktur: ikisin
de de belli bir olguyu bir baka olgunun izlemesi (ya da kimi durumlarda oldu
u zere, iki olgunun birliktelii) gzlem verisidir. David Hume ve onu izleyen

*) Bu metin, Trkiye i. Felsefe-Mantk-Bilim Tarihi Sempozyumu'na (Ankara, 1986) Bildiri olarak


sunulmutur.

107
empiristlerin gznde "nedensel" denen iliki ite bu gzlem verisinde kendini
aa vuran ve onunla kalan bir ilikidir.1
Denebilir ki, Hume'n yaklam, indksiyonda olduu gibi, sorunu z
mekten ok bytmtr. Nedensellik kavramnn srekli birliktelik tesinde
bir anlam yok mudur? Soruna aklk getirmek isteyen kimi sekin dnr
ler (rnein, Ernst Mach, Bertrand Russell, Norman Campbell, vb.) nedensel
lik kavramn sonunda metafiziksel ya da antropomorfik sayarak bilimsel d
nmenin dna atmak istemilerdir. Russell, rnein, "Neden Kavram ze
rine" adl nl almasnda yle demektedir:

Her ekolden tm filozoflar "nedensellik" ilkesini bilimin temel aksi


yom veya postulatlarndan biri saymtr. Oysa, garip gelecek belki, gra-
vitasyonel astronomi gibi ileri bilimlerde "neden-sonu" sz bile ge
mez... Kanmca, ... fiziin neden-sonu ilikisini aramaktan vazgemesi
byle bir eyin olmamasndan ileri gelmitir.2

Nedensellik kavramnn hl yer yer kullanlmakta olmasn Russell, za


man geride kalm bir kafa alkanlna balamakta, "neden" szcn ge
mi alarn bir kalnts diye nitelemektedir.
Russell'n bu nitelemesi yerinde midir? Nedensellik kavram gerekten
modas gemi bir dncenin kalnts mdr?
Nedenselliin, bilimde belirtik bir aksiyom ya da postulat olarak kullanl
d sav dayanaktan yoksundur kukusuz. Ne var ki, bu, bilimde nedensel d
nmeye yer olmad demek deildir. leri fiziksel bilimlerde, belki de mate
matiin etkisi altnda, fonksiyon kavramnn n plana getii dorudur; ancak
buna bakarak neden kavramn gemiten kalma, bilim d bir saplant saya
bilir miyiz? Gnmz bilim felsefecileri ounluk Russell'n yargsn payla-
mamakta, nedensel dnmenin bilimin ileri aamalarnda da geerliliini sr
drdn savunmaktadrlar.
Russell'n grne deinen Nagel, rnein, "neden" szcnn gide
rek daha seyrek kullanld ya da tmyle unutulduu doru olsa bile, szc
n simgeledii kavramn dncemizde yerini koruduunu vurgulayarak y
le demektedir:

Bu kavram yalnz gnlk konumalarda deil; yalnz ekonomistle


rin, sosyal-psikologlarn, tarihelerin insan ve toplumu konu alan incele
melerinde deil; ayn zamanda, doa bilimcilerin laboratuvar deneylerine

1) Hume'n gr metafiziksel retiye bir tepkiyi temsil etmektedir. Geleneksel rasyonalist fel
sefede nedensel iliki gzlemsel birlikteliin tesinde "zorunlu bant" demekti.
2) B. Russell, Mysticism and Logic, s. 180.

108
ilikin raporlarnda, teorik fizikilerin matematiksel formalizmlerine ilikin
yorumlarnda da gze arpmaktadr.

Nagel, nedensellik kavramnn bsbtn terk edildii sylenen kuantum


mekanii alannda sekin bir fizikiden ald u parayla savn belgelemekte
dir:

Bir elektron yrngesinin ayrntl yapsna bakmak istersek, dalga


uzunluu ok kk k dalgalar kullanmamz gerekir. Bu tr k ise
yksek frenkansl olup byk bir enerji kuantumudur. Elektrona arpt
nda onu yrngesi dna frlatr: nceleme konusu nesnenin kendisini
yok eder.3

Nagel'in de belirttii gibi bu parada fiziki "arpma", "dna frlatma",


"yok etme" gibi nedensel anlam tayan ifadeler kullanmtr.
Baka bir bilim felsefecisi, Patrick Suppes, daha da ileri giderek, "Gn
mz fizikilerinin, Russell'n denemesini kaleme ald dnemin tam tersine,
"nedensellik" ve "neden" szcklerini daha sk ve yaygn olarak kullandklar
n" ileri srmektedir.4
yleyse, nedenselliin bilim-d bir kavram olduu savn kabul edebilir
miyiz?
Mach ve Russell, doa yasalarnn ierdii ilikinin nedensel deil fonksi
yonel olduu savn da ileri srmlerdir. Bu yargy deerlendirmek iin n
celikle kavramsal bir zmlemeye girmeliyiz. "Fonksiyonel" denen iliki ne
tr bir ilikidir? Nedensel iliki fonksiyonel ilikiye indirgenebilir mi?
Bilimsel yasalarn formlasyonunda, zellikle ileri teorik alanlarda, fonk
siyonel ilikinin nemli yer tuttuu yadsnamaz. Bunun deneysel dzeyde bile
rnekleri gsterilebilir. Boyle'n gazlar yasasn alalm: v.p= k. Gnlk dilde
sylersek, scaklk sabit tutulduunda bir gazn hacmi, zerindeki basnla
ters orantldr. Bu yasada deikenler (hacim ve basn)den birini neden, di
erini sonu sayabiliriz. Ama tersini de yapabiliriz. Deikenlerden hangisini
neden, hangisini sonu saymamz, hangisinin bamsz, hangisinin baml
deiken olarak ilem grmesine baldr. Bu yzden rneimizdeki yasay bi
linen dile getirili biimiyle dorudan nedensel diye nitelemek doru olmaz.
Ancak buna bakarak, yasann ierdii ilikinin nedensel olmadn syleyebi
lir miyiz? Aslnda fonksiyonel yasalarn tm olmasa bile pek ou nedensel
ilikilere dayanr. Bir ilikinin nedensel olduu, deney balamnda bamsz
ve baml deikenlerin belirlenmesiyle saptanr.
Mach nedensellii, bir duyumu oluturan etkenlerin karlkl bamll-

3) E. Nagel, "Types of Causal Explanation in Science" Bkz. D. Lerner, Cause and Effect, s. 12.
4) P. Suppes, A Probabilistic Theory of Causality, s. 5.

109
na dayanan bir soyutlama sayyor, matematiksel fonksiyon kavramn, bu ba
mlln en uygun ifade arac olarak neriyordu. y=f (x) gibi matematiksel
bir denklem biimi alan fonksiyonel iliki neden-sonu kavramnda sakl tek-
ynl (asimetrik) iliki yerini karlkl bamll yanstan simetrik ilikiye b
rakr. Geri, verilen denklemde y'nin baml deiken, x'in bamsz deiken
olduu; baka bir deyile, y'nin alaca deerin, x'e verilecek deere f'nin be
lirledii biimde bal olduu, dolaysyla x'e neden, y'ye sonu gzyle bak-
labilecei sylenebilir. Ne var ki, sz konusu denklem (fonksiyonun tek de
erli, yani, fonksiyonun kapsamnda her y'ye bir ve ancak bir x'in karlk
oluturduu varsaylrsa), u biimde tersine evrilebilir: x=f ~1 (y).5 Bylece,
"neden" ve "sonu" kavramlarn simgeleyen terimler yer deitirebilmekte,
daha nce "baml" diye belirlenen deikene imdi "bams^", "bamsz"
diye belirlenen deikene imdi "baml" diyebiliriz.6
Olgusal ilikilerin fonksiyonel yorumu, salad matematiksel forml
araclyla, (deikenler nicel olarak belirlenmise) kesin ndeyilere olanak
vermektedir kukusuz. Ancak, karlkl bamllk veya srekli birlikte oluf
varsaymna dayanan fonksiyonel yorumun nedensel ilikileri yeterince kapsa
d sylenemez. (Bir tr fonksiyonel iliki olan olaslk ilikileri iin de ayn
eyi syleyebiliriz.) Nedensel iliki kavramn srekli birliktelik tketmemekte-
dir. Bunun yannda nedenselliin iki zelliinden daha sz edilebilir: 1) Za-
mansal boyut, 2) Tek-ynl bamllk. Birincisi, sonucun nedeni izledii, ya
da en ok, birlikte olutuu demektir. yle ki, neden t^ sonu t2 annda
olutuunda ikisi arasnda ilikiyi t! t2 olarak gsterebiliriz. Tek-ynl ba
mlla gelince, bu ilikinin bir tr "kaltsal" ya da "olg sal" zorunlu olduu
demektir; yle ki, nedensel iliki tersine evrilmezlik art olgusal zorunluk
iermektedir. Nedir bu olgusal zorunluk?7
Bu soruyu dorudan yantlamak gtr. Reichenbach ve onu izleyen em-
piristler, mantksal zorunluk dnda bir zorunluktan sz edilemeyeceini ileri
srerek nedensel ilikinin ierdii olgusal zorunluu "A olduundan B (daima)
olur" ifadesiyle karlamak yoluna gitmilerdir. Ne var ki, bu ifade, gndz
gecenin izlemesi gibi dorudan nedensel olmayan ilikilere de uygun dt
iin gereken ayrm salamaktan uzak dmektedir.
Nedensel ilikinin "olgusal zorunluk" ya da "bal (contingent) zorunluk"

5) y2=x gibi fonksiyonun iki deerli (y= Vx ve y= -Vx) olmas halinde tek bir nedenin biri pozitif di
eri negatif iki sonucu olmakta, dolaysyla tersine evrilebilirlik olanak d kalmaktadr.
6) M. Bunge, Causality, s. 93.
7) Zorunluk kavram rasyonalist ve empirist filozoflar arasnda srgit tartma konusu olmutur.
Rasyonalistler olgusal zorunluu mantksal zorunlukla zde grmeye, empiristler olgusal
dnyada zorunluk aramay metafiziksel bir aba saymaya yneliktirler. Kant iki gr ba
datrma yolunda nedensellii sentetik a priori trden "kavramsal bir kategori" diye niteleye
rek olgusal dnyay anlamann n-koulu saymtr.

110
dediimiz ayrc zelliine aklk getirme yolunda, nedeni etkiyen koul
sonucu etkinen olgu olarak dnebilir, ikisi arasndaki ilikiye koulsal bir
yorum getirebiliriz.
A ile B gibi iki olguya ilikin olarak, "A, B'nin nedenidir", ya da "B, A'nn
sonucudur", dendiinde dile getirilen ey nedir? A ile B arasnda nasl bir iliki
olmal ki, A'ya neden (etkiyen koul), B'ye sonu (etkinen olgu) diyebilelim?
Bu soruya koulsal yorum altnda verilen yantlara baktmzda etkiyen
koul etkinen olgu iin;
a) yeterli koul (A varsa B vardr),
b) gerekli koul (A yoksa B yoktur), ya da,
c) hem gerekli hem yeterli koul (ancak ve ancak A varsa B vardr),
saylmtr.8 Ancak bu yorumlardan her biri birtakm glkler tamaktadr.
A'y yeterli koul saydmzda, A'nn ou kez tek bir olgudan deil, bir kme
olgudan olutuu durumu ile kar karya gelmekteyiz. A'y gerekli sayd
mzda, ayn sonuca yol aan birden fazla neden olgusunu aklayamaz duru
ma dmekteyiz. A'y B iin hem gerekli hem yeterli koul saydmzda, kimi
hallerde yeterli ama gerekli olmayan, kimi hallerde de gerekli ama yeterli ol
mayan nedenlerden sz etme olanan yitirmekteyiz.
Glkleri bir rnekle gsterelim: Bir trafik kazasn inceleyen uzmanlar
kazann nedeni olarak aralardan birinin yanl sollamasn gsteriyor. Kaza
ya yanl sollamann neden olduu yargsnn anlam nedir? Kukusuz bunu,
"yanl sollama olmasayd kaza olmazd", diye yorumlamak doru olmaz; n
k kazaya ar hz, yolun kayganl, srcnn yorgunluu ya da uykulu ha
li... gibi baka koullar da yol aabilirdi. Ayn ekilde, uzmanlarn yargsndan
yanl sollamann kaza iin yeterli koul olduu anlamn da karmak gtr;
nk yanl sollamann her zaman kazaya yol at sylenemez. Yanl sol
lamaya karn, yol yeterince geni olsayd, ya da kardan gelen ara veya ge
ilen ara hzlarn zamannda ayarlayabilselerdi, kaza gereklemeyebilirdi.
Yanl sollamay ne gerekli, ne de yeterli koul sayamayacamza gre hem
gerekli hem yeterli saymaya hi olanak yoktur. yleyse, verdiimiz rnekte
yanl sollama ne anlamda kazann nedeni saylabilir?
Olas zm, nedeni sonu iin dpedz gerekli, ya da depdz yeterli
koul saymak yerine, yeterli ama gerekli olmayan bir kme koulun gerekli
ama yeterli olmayan paras saymaktr. lk bakta karmak gelen bu tanmla
may biraz aalm.9
Bu tanmlamada da gerekli ve yeterli koullardan sz edilmektedir. Ne
var ki, sonu iin yeterli koul tek bir ncel olgudan deil, bir grup olgudan

8) ada bilim felsefecileri arasnda R. B. Braithvvaite (Scientific Explanation, s. 315-318), C.


G. Hempel (Aspects of Scientific Explanation, s. 349), K. R. Popper (Objective Knovvled-
ge, s. 91) nedeni yeterli koul; Nagel (The Structure of Science, s. 559-60) gerekli koul say
maktadr.
9) J. L. Mackie, "Causes and Condition" E. Sosa (Ed.) Causation and Conditionals, s. 15-38.

111
olumaktadr. Grup iinde konumu ar basan ya da gruba grecel gereklilii
gze batan olguyu "neden" diye belirtiyoruz. Yukardaki rneimizde, yanl
sollama, kardan gelen aracn hz, "geilmez" iaretinin yokluu, yolun darl
, vb. hallerin her biri kazaya yol amada pay tayan, sonu iin ancak bir
likte yeterli olan etkenlerdir. Bunlar arasnda biri, yanl sollama, dierlerine
grecel olarak gereklilii uzmanlar gznde ar bast iin "neden" diye
ayrdedilmitir. Belli bir balamda birlikte yeterli koul oluturan etkenlerden
birinin "neden" diye seilmesi az-ok znel nitelikte bir deerlendirmeye da
yanr; bu yzden tartma konusu edilebilir. Nitekim, rneimizde yanl solla
yan src kazann asl nedeni olarak kardan gelen aracn ar hzn ya da
trafik iaretinin yokluunu gstererek kendini savunabilir. Etkenlerden hangi
sinin neden saylmas bir tartma, bir deerlendirme sorunudur. Neden-sonu
ilikisinin tmyle nesnel bir veri olduunu sylemek gtr.
Bu ksa alamay zetlersek yle diyeceiz:
A, B'nin nedenidir.
yargsnda A, B iin birlikte yeterli olan bir dizi etken arasnda grecel gerek
lilii en yksek arlk tayan etkendir. Baka bir deyile, bu yarg koulsal
olarak, belli bir balamda, "ancak A varsa B vardr", diye yorumlanabilir.
Bir ilikinin nedensel karakteri ilikinin "nomik" zelliinde kendini aa
vurur. Bu ise ilikinin "olguya karn" bir karma elvermesi demektir. "A ise
B" koulsal iliki, A'nn yer almad her durumda 'A olsayd B de olurdu1 gibi
olguya karn bir karma elvermesi halinde nomik trden, aksi halde ereti
trden bir ilikidir. rnein, "u kaptaki suyun scakl 0C olsayd (ki deil
dir), su donard", karmna elverdii iin, "Su scakl 0C'ye dtnde
donar", koullu genellemesi nedenseldir, diyoruz. Oysa, ereti bir ilikiyi dile
getiren u genelleme,
Cami avlusundaki kularn tm gvercindir.
olguya karn bir karma elvermez. Nitekim, "Havadaki kartal cami av
lusunda olsayd, gvercin olurdu", karmnn geersizlii kimsenin gznden
kamayacak kadar aktr.
' Nedensel nermelerin en arpc rneklerini klasik mekanikte bulmakta
yz. Hareket yasalarna yakndan bakldnda, bunlarn diferansiyel, nedensel
ve determinist zellikleri tad grlr. rnein, hareketin ikinci yasasn,
F= m.a, alalm. Gnlk dilde "Hareket halindeki bir cismin her andaki ivmesi
(zaman biriminde hz deiimi) etkisinde olduu kuvvetin ktlesine blmne
eittir", diye ifade edilen bu ilikide, hareketin yalnzca bir andan bir sonraki
na saptanmas yasann diferansiyel zelliini, hzdaki her deiimin bir kuv
vetin etkisine bal tutulmas yasann nedensel zelliini aa vurmaktadr.
stelik, bu iliki, 1) kuvvetinin bilinmesi, 2) belli bir balang nnda cismin
konum ve hzna ilikin deerlerin verilmi olmas halinde (yani ilk koullarn
bilinmesi halinde), cismin izledii yolun (rnein, bir gezegenin izledii yrn
112
genin) tam bir kesinlikle belirlenme olanan vermekle, yasann determinist
zelliini de ortaya koymaktadr. Yasann bilimsel aklama ve ndeyi bak
mndan bilinen byk gc de "nedensel-belirleyicilik" diye birletirebilecei
miz son iki zelliinden kaynaklanmaktadr. Fiziksel bilimlerin 1925'e gelin
ceye dek "nedensel-belirleyici" trden yasalar oluturma abasn srdrmesi
ni bu nedene balayabiliriz.10
Newton mekaniine bal gelenekte bilim doada varsaylan dzeni, ya
da, olgular arasndaki nedensel balantlar kefetmeye ynelik bir etkinliktir.
Olgular ilikileri iinde aklama ve kestirme bilimin temel ilevi saylmtr.
Bilim bu ilevini olgusal dnyann ileyiinde deimez bir dzen varsaymna
dayanarak yerine getirir. Gnlk yaamda olduu gibi bilimde de nedensellik
bir postulat ya da bir reti deil, doal bir beklenti, dncemizi biimleyen
"kaltsal" bir ynelimdir. Bu anlamda nedensellii rasyonel dnmenin bir
nkoulu diye yorumlayabiliriz. Doay anlama, olgular aklamay ve nce
den kestirmeyi gerektirir. Bu ise olgular n-koullarna balama, yani neden-
sonu ilikilerini ortaya karma demektir. Aklayc bir sistem olarak New-
ton mekaniinin son yzyl iinde nemli kimi yetersizliklerinin su yzne k
tn biliyoruz. Ancak buna bakarak doann nedensel yasalarda dile gelen
dzene, olgularn aklanmasna ve ndeyisine temel oluturan belirleyici ba
ntlara ilikin beklenti ya da varsaymn geersiz olduu sylenebilir mi? Bu
varsaymn geersiz olduu bir dnya nasl dnyadr? Byle bir dnyada bilim
sel aklama yle dursun, yaam etkinliine olanak var mdr?
Sorun, atom-alt fiziinde gzlenen gelimeler karsnda nedensellik
varsaymnn bilimdeki yerine ilikindir. Klasik fiziin determinist, kuantum
fiziinin ise indeterminist olduu savn doru kabul etsek bile, bu, nedensel
belirleyicilii tmyle reddetmemiz iin yeterli bir neden midir? Bu soruyu
yantlamamz iin klasik fizikteki belirleyiciliin ne olduu zerinde ksaca
duralm.
Bilindii gibi, Newton mekaniinin kuramsal yapsn oluturan denklem
ler hareket halindeki nesnelerin belli zelliklerinin (rnein, momentumun)
baka fiziksel zelliklere (rnein, ktle ve kuvvete) dayandn dile getirir.
Denklemlerin birtakm nedensel ilikileri dile getirdiine yukarda deinmitik.
imdi bunu biraz daha aklayalm:
Klasik mekanikte nedensellik, hareket halindeki bir cismin iki durumu
arasndaki iliki demektir: Dt-D^ Cismin t! nndaki konumu x, hz v^ t2
nndaki konumu x2, hz v2 ile gsterelim. Buna gre, D! (x-|, v-|) ncel (etki
yen) koulu, D2 (x2, v2) sonu (etkinen) olguyu temsil eder. mdi, iki durum
arasndaki nedensel ilikiyi dile getiren hareketin ikinci yasas (F= m.a)n kul
lanarak,

10) Bkz. W. Heitler, Man and Science, s. 9-10.

113
1) D- (x1( v-|) biliniyorsa, D2 (x2, v2)'yi ndemek,
2) D2 (x2, v2) verilmise, Di (x, v^'e giderek sonucu aklamak olana
mz vardr.
Nedenselliin bu klasik anlayn Laplace arpc bir dille yle belirtmi
tir:

Doa'da herhangi bir anda etkin olan tm kuvvetleri ve evrende var


olan tm nesnelerin o andaki konumlarn bilen bir zek, evrendeki en
byk cisimlerden en hafif atomlara kadar tm nesnelerin hareketlerini
tek bir forml kapsamnda toplayabilir; yeter ki, bu zek eldeki verilerin
hepsini birden ileyebilecek gte olsun. Byle bir zek iin belirsiz ka
lan hibir ey yoktur: gemi gibi gelecek de onun gzleri nnde serili
olacaktr. nsan zeksnn bugne dein astronomide salad stn
baar, byle bir zeknn salayaca yetkin bilgi yannda zayf bir taslak
gibi kalr. Mekanik ve geometride ulalan sonular, evrensel ekim ya
sasyla birleince, insan akln, dnya sisteminin gemi ile gelecekteki
durumlarn sz geen bir tek formln erevesinde kavramaya yak
latrmtr.,11

Laplace'n dile getirdii klasik determinizme zg nedensel iliki, bir tr


mantksal edeerlik grnmndedir: neden sonucu gerektirdii gibi, sonu
tan nedeni karsama olana da vardr. Ne var ki, Laplace'n temsil ettii a
r gven kuantum teorisinin ortaya kyla birlikte yklmtr. Gerekten
atom-alt paracklarn hareketi sz konusu olduunda evrensel determinizmi
geerli saymaya olanak yoktur. Heisenberg'in belirsizlik ilkesine gre, atom-
alt bir paracn (rnein, bir elektronun) hz ve konumunu birlikte saptaya
nlayz. Paracn hz (ya da momentumu) ne denli kesin belirlenirse, konu
mu o denli belirsizlik kazanr. Tersine, konumu ne denli belirlenirse, hz o
denli belirsizlie der. Bu demektir ki, atom-alt bir paracn nasl davrana
ca nceden belirlenemez. Deyi yerindeyse, paracn A, B, C, ... gibi de
iik seenekleri vardr. Bazen A, bazen B baka bir seenek geerlik kaza
nr. Tm bildiimiz, her seenein gerekleme olasldr. Belli bir durumda
hangi seenein gereklik kazanaca belirlenemez. Kuantum mekaniini kla
sik mekanikten ayran temel fark birincisinde ndeyilerin istatiksel karakterin
de yatmaktadr. Atom-alt dzeyde hareket halindeki bir paraca ait dei
kenlerin e-zaman lmleri yaplmadndan D ile D2 arasndaki iliki ne
densel deil ancak olaslk trden terimlerle dile getirilebilir.

11) Bkz. M. Capek, The Philosophical mpact of Contemporary Physics, s. 122. Evrensel de
terminizmi, Laplace'dan 2200 yl nce Democritus son derece yaln bir dille, "Gemite olup
biten, imdi olmakta olan, gelecekte de olacak olan tm eyler zorunlu olarak belirlenmitir",
diyerek ortaya koymutu.

114
Kuantum mekaniinde, nedensel ilikilerin yerini olaslk ilikilerine b
rakma olaynn "ortodoks" yorumu bilimin yalnz determinizmden deil ne
densellikten de uzaklat yolundadr. Gerekten durum bu mudur? Bata
Bohr, Heisenberg, Born, Eddington ve Bridgman olmak zere bilim adamla
rnn byk ounluu bu inantadr. te yandan Einstein, Louis de Broglie
ve David Bohm gibi sekin adaylarn oluturduu kk bir grup bu inanc
paylamamakta, nedenselliin makro dzeyde olduu gibi mikro dzeyde de
geerli olduu grn srdrmektedir. Bunlara gre atom-alt fizikte olas
lk ilikilerine bavurma gerei, "kaltsal" bir zorunluluktan deil, aratrma
olanaklarnn o dzeydeki yetersizliinden kaynaklanan geici bir nlemdir.
Atom-alt paracn bireysel davrann belirlemedeki olanakszlk ne
tr bir olanakszlktr?
Belirsizlik ilkesinin ok yaygn olan bir yorumuna gre, herhangi bir
balang nnda paracn belli bir konum ve hz vardr; ancak bu iki de
eri birlikte belirlememize olanak yoktur.12 Ancak hemen sorulabilir: ola
nakszlk nesnenin doasndan deil, gzlem yntemimizdeki yetersizlikten
kaynaklanyorsa, nedensellii niin geersiz klsn? Bir baka yoruma gre,
paracn bildiimiz anlamda konum ve hz zelliklerinden deil, olsa olsa
alan ya da dalga niteliinden sz edilebilir. Bu yorum da nedensellii geer
siz saymamz iin yeterli deildir. Paracn yap ve davranna ilikin ge
nel betimlemeler, konum ve hz deikenlerine yer vermeksizin de, yaplabi
lir. Belirsizlik ilkesinin bu tr betimlemeleri olanaksz kld sylenemez.
Akla ters den bir nc yorum da u olabilir: geri paracn her an bir
hz ve konumu vardr; ancak, bunlarn belli deerleri yoktur, olmaz; nk
belirsizlik lme yetersizliinden deil, nesnenin doasndan kaynaklanan
bir belirsizliktir. Konum ya da hz gibi bir'deikene ilikin dnce ya da
betimlemelerimiz belirsiz olabilir; ya da yeterince belirgin olmayabilir. Ama
bir nesnenin verilen bir andaki konum ya da hznn "kaltsal" belirsizlii ne
demektir? Bunun bir anlam var mdr? Belirsizlik ilkesinin son bir yorumu
na daha deinelim: paracn herhangi bir anda belli bir konum ve belli bir
hz vardr; ancak bunlar paracn bir balang durumundaki deerlerine
balamaya kuramsal olarak bile olanak yoktur. Peki, byle kesin ve toptan
c yargnn dayana nedir? Neye dayanarak byle konuabiliriz? Fiziin bu
gn eritii aamada iki durum arasnda nedensel bir iliki kurulamadna
bakarak, bunu tmyle olanaksz sayma hakk bir sav olamaz. Aslnda byle
bir sav bilimsel dnme geleneine de ters dmektedir. Bilim her dnem
de olgular, belirleyici ilk koullarna giderek aklama yoluna gitmi ve yle
ilerlemitir.

12) likinin simgesel ifadesinde ( p. x h) de grld gibi, iki deikenin (p ile x) birlikte belir
sizlik deerlerinin arpm en az Planck deimezi kadardr.

115
Sonu

Kuantum fiziinde kimi glklerle sarslan nedensel belirleyicilik tmy


le yklm kabul edilse bile, bilimsel dnme ve aratrmann balca nkou
lu niteliini tayan doaya ynelik dzenlilik beklentimiz sarslm olamaz.
Kald ki, belirsizlik ilkesinin gzden geirdiimiz hibir yorumu nedensellik il
kesini "heuristik" bir varsaym olarak geersiz saymamz iin doyurucu bir ar
gman oluturmamaktadr.
Nedensellie, bir sistemin bir balang durumuna ilikin bilgimize daya
narak ilerdeki bir anda alaca durumu belirlememizi salayacak doada kalt
sal bir iliki gzyle bakabiliriz. Bu anlamda, kimi ada fizikilerin de belirt
tikleri zere, nedensellik klasik mekanikte olduu gibi kuantum mekaniinde
de geerli bir varsaymdr.13

Kaynaka

Bohm, D., Causality and Chance in Modern Physics, Harper Torchbooks, New
York, 1961.
Bunge, M., Causality, Meridian Books, New York, 1963.
Heitler, W., Man and Science, Oliver and Boyd, London, 1963.
Hook, S. (Ed.), Determinism and Freedom in the Age of Modern Science, Colli-
er Books, New York, 1958.
Lerner, D. (Ed.), Cause and Effect, The Free Press, New York, 1965.
March, A. and Freeman, I. M., The New World of Physics, Vintage Books, New
York, 1962.
Sosa, E. (Ed.), Causation and Canditionals, Oxford University Press, London,
1975.
Suppes, P., A Probabilistic Theory of Causality, North-Holland, Amsterdam,
1970.
Von VVright, G. H., Causality and Determinism, Columbia University Press, New
York, 1974.
Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul, 5. basm, 1996.

13) Bkz. March and Freeman, The New World of Physics, s. 156-161.

116
14

BLMSEL USSALLIK VE LTLER*

Giri

Bilimin ussal olduu yaygn ve yerleik bir kandr. Bu imajn oluumun


da, bilimin son yz yl boyunca, teoloji ile metafiziksel sistemlere kar ka
zand grecel stnln pay byktr kukusuz. stelik, bilim adamlarnn
da geleneksel olarak almalarna ussalln yetkin rnekleri gzyle baktkla
r sylenebilir. Onlar zellikle aratrma yntemlerini, her trl duygusallk ve
nyarglardan arnm, salt ussal bir ilemler dizgesi olarak grmekte, nesnel
bilgi ve aklamaya ancak bu yoldan ulalabileceine inanmaktadrlar. Bu
inancn genelde bilim felsefecilerince de paylaldn syleyebiliriz. rnein,
Popper, Carnap'n bilimsel yaklam ile ussall zde tuttuuna deinerek
bu gre katldn belirtmektedir.1 te yandan, bilimin daha ok pratik
alandaki etkileriyle gz kamaan sradan insann yle bir imaj sorgusuz be
nimsemesi ise yadrganmamaldr.
Ancak sorulabilir: Bilimin yaygn ussallk imaj gerei tmyle yanstyor
mu? Yoksa bu imaj, bir lde de olsa, bilim adamlarna bir ayrcalk, ruhsal
bir doyum ya da prestij salad iin mi srdrlmektedir?
Sorunun yantn vermeye gemeden nce, bilimden ne anladmz,
zellikle bilimsel yntemin ayrc zelliklerini ksaca belirtme gereini duy
maktayz. "Ussallk"tan ne anladmza gelince, deiik balamlarda az ok
farkl anlamlar dile getiren bu terimi, bilimsel etkinlie ilikin anlamyla belir
lemeye alacaz.

"Bilin"den Ne Anlyoruz?

"BilirT'in herkesin zerinde birletii bir tanm yoktur; ders kitaplarnda


ounluk "dzenli ve gvenilir bilgi" diye tanmlandn grmekteyiz. Ne var

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 14. Kitap'ta (Temmuz, 1993) yaymlanmtr.


1) K. Popper, Unended Quest, s. 88-89.

117
ki, yle bir belirleme yzeysel olduu kadar yetersizdir de. Gvenilir ve d
zenli bilgi, bilimsel etkinliin kendisi deil, bir rndr. Bir kez bilim kavra
mn bilgiyle snrl tutamayz; bilginin yan sra bilimin ama ve ynteminin
de belirtilmesi gerekir. Kald ki, "dzenli ve gvenilir bilgi" nitelemesi bilim d
nda baka eylere de uygulanabilir. rnein, bir mutfak el kitab, bir telefon
rehberi, ayrntl bir harita iin de "dzenli ve gvenilir bilgi" diyebiliriz. Nite
kim kimi sekin dnrlerden aldmz aadaki tanmlarda belirleyici zel
lik olarak bilginin deil, bilimin ama ve ynteminin vurgulandn grmekte
yiz:

Ti: Bilim olgusal deneyimlerimizi betimleme, yaratma ve anlama


yntemidir.2

amzn tannm bir fizikisine ait bu tanmda bilimin amac, olgusal


dnyay anlama; yntemi, "deneyim" dedii gzlemsel verileri betimleme,
"yaratma" dedii kavramsal alma olarak nitelenmektedir.
rnek aldmz ikinci tanm, bilime daha ok ussal adan bir yaklam
yanstmaktadr:

T2: Bilim dzensiz ve karmak duyu verilerimizi, mantksal dzenli


lie bal dncemizle anlalr klma giriimidir.3

Grld gibi bir bilim adam tanmnda deneylerimizi anlama ve geni


letmeyi, bir dieri mantksal dnmenin ilevini n plana karmaktadr.
Yzylmzn nl bir filozofundan aldmz nc tanm ise ilk iki tan
mn bir sentezi saylabilir:

T3: Bilim, gzlem ve gzleme dayal uslamayla nce tikel olgular


sonra bu olgular birbirine balayan yasal ilikileri bulma etkinliidir.4

Daha fazla tanm sralamaya gerek yoktur. Burada yapmak istediimiz


ne rnek olarak verilen tanmlar eletirmek, ne de birinden birini yelemek
tir. Bir tanmn dar erevesinde bilimi tm ynleriyle belirlemeye olanak ol
mad gibi anlamaya da olanak yoktur. Ama sekin kalemlerin rn bu ta
nmlarda bilim kavramn zmlemenin ipularn bulabiliriz. Bir kez daha
belirtelim: Bilim bir tmcede aklanabilecek basit bir olay deil; gzlem, kav
ramsal dnme ve yaratc imgelem ieren ok boyutlu bir etkinliktir. Bu et
kinliin yeterince anlalmas ncelikle dayand temel varsaymlarn, ulat
sonularn, izledii yntemin belirlenmesini gerektirir. Ne var ki, ne ynden

2) R. B. Lindsay, The Role of Science in Civilization, s. 7.


3) A. Einstein, "The Fundements of Theoretical Physics," Science 91,1940.
4) B. Russell, Religion and Science, s. 8.

118
baklrsa baklsn, bilimsel etkinlikte iki ana enin (olgu dnyas ile dnce
rn kavram ve ilkelerin) srekli etkileimini bulmaktayz. Aada nce bili
min genel bir zmlemesini vereceiz; sonra, gzlem-kut^am ilikisinde ge
erli bulduumuz ussallk ltlerini ortaya koyacaz.
Bilim kavramnn zmlemesinde (buna istersek "ayrntl bir tanm" da
diyebiliriz) drt ana nokta belirginlik kazanmaktadr:
1) Olgusal dnyay anlama (dolaysyla denetim altna alma) abas diye
bileceimiz bilim amacna, bu dnyaya ilikin temel inan, varsaym veya
beklentilerimizi olgusal verilerle yoklayarak ulamaya alr.
2) Temelde, beklentilerimizle olgusal dnya arasnda uyum kurmaya y
nelik olan bu srete aama ayrt edilebilir: a. Olgularn gvenilir yntem
lerle saptanmas; b. Saptanan olgularn aklanmasnda yrrlkteki hipotez
veya kuramn yetersiz kalmas halinde aklama gc daha yksek yeni hipo
tez veya kuramn oluturulmas; c. nerilen hipotez veya kuramn yeni olgu
sal verilere gidilerek yoklanmas.
3) Belirtilen sra iinde bu aamalar gzlem-deney etkinliini, yaratc im
gelem atlmn, ve "mantksal karm" denilen akl yrtme gcn ierir.
4) Mantk (ve matematik) salt akl yrtme ve bir lde de imgelem ile
yetinirken, daha karmak bir etkinlik olan bilim aamalarn n de (gz
lem, imgelem ve mantksal karm) ierir.
Verdiimiz bu zmleme eletirilebilir, dahas kimi ynlerden yetersiz
grlebilir kukusuz. Ama belirtilen drt noktann amz bilim felsefecileriyle
felsefeyle yakndan ilgilenen bilim adamlar arasnda ortak diyebileceimiz bir
anlay yanstt kolayca yadsnamaz. Bu anlayta bilime olgu-kuram etkilei
minde bir problem zme sreci diye bakabiliriz. Gnlk yaam ilikilerinde
olduu gibi bilimde de, yerleik beklentiye ters den bir gzlem ya da deney
sonucu zm gereken bir problemdir. Bilim adam karlat problemi (ya
ni kuram-gzlem badamazln) gidermeye ynelik olgusal olarak yoklanabi
lir yeni bir hipotez ya da kuramla zmeye alr. leri srlen hipotez olgusal
yoklamada yanllanmazsa korunur, aksi halde ayklanr, alternatif hipotez ara
yna geilir. Bu bir snama-yanlma srecidir; snamada baarl grlen hipo
tez veya kuram aratrmada yeni beklentilere ereve oluturur; beklentiler
yanllanmadka geerliini korur. Popper'n ksaca "snama-yanlma-yanlgy
ayklama" diye niteledii bu srece "gzlem kuram etkileimi" diyoruz; nk,
etkileimde snanan yeni kuramlar yani gzlemlere, beklenmeyen gzlem so
nular ise yeni kuramlara yol aar. Bu balamda bir noktann daha vurgulan
mas gerekir: Yaygn inancn tersine, bilimde kesin dorular yoktur; kesin sa
nlan pek ok kuram veya ilkenin, sonunda hi de yle olmad, hatta bunlar
dan bazlarnn yeni gzlemlerle yanlland bilinmektedir.
imdi asl sorumuza dnyoruz: Verdiimiz zmlemenin nda bilimi
ne lde ussal bir etkinlik sayabiliriz? Geleneksel olarak pek ok kimsenin,
119
bu arada kimi bilim felsefecileriyle bilim adamlarnn gznde bilim tmyle
(ya da nerdeyse tmyle) ussaldr. te yandan zellikle son yirmi yl iinde bi
lime bir ideoloji, bir kar ebekesinin etkinlii gzyle bakan bilim felsefeci
lerine bile rastlamaktayz.5 Biz burada birbirine kart birtakm ar gr ve
ya saplantlarn tartmasna girmek yerine, yukarda ana izgileriyle belirledi
imiz anlay erevesinde bilimi ussallk ynnden deerlendirmeye alaca
z. Bilindii gibi deerlendirme, geerlilii konuyu grecel belli ltlere ba
vurmay gerektiren bir ilemdir. yleyse, nce ussallk kavramn, kavramn
ierdii ltleri belirleme yoluna gitmeliyiz.

Ussallk ltleri

Yanl anlamay nlemek iin ilkin ussallk ile usuluun deiik kavram
lar olduuna deinmeliyiz. "Usuluk" daha ok gemite etkili olan metafizik
se! bir yaklam ya da retinin addr: Gerek bilginin kaynan deneyimde
deil, aklda bulan; doruya gzlemlerden kalkan indktif genellemelerle de
il, doruluu apak ilkelerden dedktif karmla ulalabilecei tezini ile
yen bir reti! "Ussallk" teriminin ise genelde akla yaknlk anlamna geldii;
gnlk kullanmna gre,
- Belli bir ama iin en uygun aralar seme,
- Sorunsal bir durumda serinkanl, esnek ve ll davranma,
- Deerlendirme ve yarglarnda duygusal ya da bencil nedenlerle ger
ekleri grmezlikten gelmeme ya da arptmama,
trnden anlamlar dile getirdii sylenebilir. Ancak, bu ve benzeri saptamala
rn yeterince belirgin olduu sylenemez. Bilimin yan sra benzer dier ura
lara (astroloji, parapsikoloji vb.) da uygulama olana veren daha somut ve
spesifik ltlere gitmek zorundayz. Bilimin ussallk ltleri bilimsel etkinli
in ierdii normlardr. Tutarllk, nesnellik, yoklanabilirlik ve geliebi-
lirlik diye drt noktada topladmz ltlerin bu normlar yanstt kansn
dayz. Bu ltlerle snrl tutulduunda bilimin ussal olduu yargs kanlmaz
dr. Dahas, bilim adamlar gibi szde bilimcilerin de bu ltlerin geerliliini
tartma konusu yapacaklarn sanmyoruz. Tutarllk, tr ne olursa olsun her
dnce iin mantksal bir zorunluluktur, tartlamaz. lkel animizm veya salt
mistisizmde bile elikiye "evet" denebilecei beklenemez. kinci ve nc l
tlere gelince, nyarg, saplant veya kiisel beeniden uzak durma anlamn
da nesnellik ile gzlem-kuram etkileiminde eletiri demek olan yoklanabilirlik
olgusal dnyay aklamaya ynelik, bilim ya da szde-bilim, tm almalar
iin vazgeilmez ltlerdir. Bir alma hem olgular anlamaya ve ndemeye

5) P. Feyerabend, ''How to Defend Society Against Science, "Readings in the Philosophy of


Science, (Ed., E.D. Klemke), s. 55-65.

120
ynelik olsun, hem de znel etkiler altnda olgusal yoklanmaya kapal kalsn,
yle bir tutarszlk kolayca savunulamaz. Geri astrolojide grdmz gibi
szde-bilimlere ait kinri savlarn nesnelliinden, dahas, olgusal yoklanabilirli-
inden bile sz edilebilecei ileri srlebilir. Ne var ki bu bir grnmdr; pra
tie baktmzda bim d alanlarda gerek anlamda bir tek yoklanma rnei
ne rastlamamaktayz. Savlara dorulayc kant getirme, onlar ayklamay g
ze alan yoklama demek deildir. Son ltmz geliebilirlik, ussalln onsuz
olmaz koulu saylmasa da, almann sonunda, arpc rneini teolojide
grdmz, banaz ve ksr bir retiye dnmesini nlemeye yneliktir.
Uzun gemiine karn astrolojinin de gerek bir gelime sergiledii sylene
mez. Astrologlarn gnmzde ortaya koyduklar gz kamatrc istatistiksel
verilerin aslnda aldatc olmann tesinde bir deeri yoktur; ellerinde bu veri
leri ne aklayan, ne de bu verilerle yoklanabilen kuram veya hipotezler vardr.
Oysa kimi derece farklaryla bilimin tm dallarnda nerdiimiz ussallk lt
lerinin karland rahatlkla sylenebilir. Ama bu, bilimcilerin bizi inandrma
ya altklar gibi bilimin katksz ussal olduu demek deildir.
Bu yargya bizi gtren nedenlerden nemli grdmz tanesine de
inmekle yetineceiz. Bunlardan biri, bilimin zellikle bulu balamnda ku
rallar belli bir ynteme bal olmamasna ilikindir. nerilen bir hipotez veya
kuramn doruluk denetiminin nasl yaplaca bellidir: Olgusal yoklama dedi
imiz bu ilem, daha nce de belirttiimiz gibi, dedktif karma dayanr;
nerdeyse tmyle ussaldr. Ama bu, ikinci aamada giriilen bir ilemdir. Hi
potez veya kuramn oluturulduu ilk aamada ise belli bir mantksal yntem
den ya da kurallardan kolayca sz edilemez. Einstein'n aaya aldmz be
lirlemesi bu noktay vurgulamaktadr:

Bilim adam nce problemine zm getiren ilkeleri bulmal, sonra


bu ilkelerden olgusal olarak yoklanabilir sonular karmaldr. Bu iki et
kinlikten kincisi iin okul renimi ona gereken kafa donatmn vermi
tir; yle ki, birinci evre almsa (yani aklayc ilke bulunmusa), yeterli
ura ve zek gcnn onu arad baarya ulatraca sylenebilir.
Ne var ki, birinci evredeki etkinlik deiik nitelikte bir sorundur. Kuram
oluturmada bizi baarl klacak ne bilinen bir yntem vardr, ne de
renimle kazanlacak bir kafa donatmndan sz edilebilir.6

Einstein'n grn paylaan Reichenbach, Popper vb. bilim felsefecile


rine gre bilimsel bulu; sanatta yaratma gibi, kiinin sezgi, yaratc imgelem
trnden znel yetilerine dayanan, hatta kimi kez ans, rastlant ve dsel
eleri de ieren bir olaydr.7

6) A. Einstein, Essays in Science, s. 7.


7) H. Reichenbach, Experience and Prediction, s. 382; K. Popper, The Logic of Scientific
Discovery, s. 31-32.

121
Deineceimiz ikinci neden, bilimsel etkinliin hemen her aamasnda
deer yarglar ierdii olaydr. Geri bilimde ulalan sonularn (bilgi dedii
miz yeterince dorulanm nermelerin) nesnellii tartmaya yer vermeyecek
kadar aktr. Ama bilimin ama ve yntemine baktmzda, nesnellik' denli
kesin deildir. Bir kez, kiiyi bilimsel aratrmaya ynelten ey en bata kii
nin bilgiye, evreni anlamaya verdii deer, aratrma uranda bulduu "ruh
sal" doyumdur. yle olmasayd, egemen retiye karn Copernicus'un, kilise
ve yakn evrelerinin engelleyici basksna karn Galileo, Kepler ve Dar-
win'in, skntlar gze alarak yaamlarn bilime adamalar dnlebilir miy
di? Ayn ekilde, tm nesnel grnmne karn bilimsel yntemin de (prob
lem seiminden hipotez veya kuram tercihine, gzlemsel kantlarn yeterlili
inden getirilen zm veya aklamalarn doyuruculuuna dek aratrma s
recinin her aamasnda) deer yarglar ierdii sylenebilir.8
nc neden, bilimsel gelimenin her dnemde sosyal, kltrel veya
ideolojik trden kimi bask veya koullanmalarn etkisinde olduu gereidir.
Daha ok bilim d egemen evrelerin tutumundan kaynaklanan bu etkilere
bilim tarihinde pek ok rnek gsterilebilir. Biz burada iyi bilinen bir rnee,
astronomide gne-merkezli sisteme kar yaklak yzyl srdrlen direnme
ye deinmekle yetineceiz. Copernicus kuramn, yerleik yer-merkezli siste
min eitli ynlerden yetersizliinin bilinciyle oluturmutu. Zamanla son de
rece karmak bir yapya dnen yerleik sistem kimi tutarszlklar iindeydi;
durumu kurtarmaya ynelik ereti varsaym veya hipotezlerle yklyd. Co
pernicus'un matematiksel olarak daha basit ve tutarl, gereksiz varsaymlar
iermeyen sisteminin, salt ussal adan dnldnde, hemen yelenmesi
gerekirdi. stelik yeni kuram, aklama ve ndeyi gc ynnden de, eski ku
ram aan bir kapasiteye sahipti; olgusal yoklanmaya daha ak ve elveriliy
di. Peki, tm olumlu zelliklerine karn, yeni kuramn benimsenmesi niin
uzun sren bir mcadele konusu oldu? Astronomlarn Galileo ile Keplere ge
linceye dek srdrd olumsuz tavrn, dahas aktif direnmenin "bilimsel" di
yebileceimiz bir nedeni var myd?
Bilimsel deil ama anlalr birka neden gsterilebilir kukusuz. Bunlar
dan en nemlisi Copernicus kuramnn an egemen dnya anlayna ters
dmesiydi. Bu anlay, bilindii gibi, Aristoteles kozmolojisini ieren Ortaa
skolastisizmine dayanyordu. Ptolemy astronomisi skolastik felsefeyle uyum
iine girmiti; yle ki, astronomide deiik bir aray kolayca balanr bir
"gnah" olamazd. kinci neden, Ptolemy sistemi yaklak 1500 yllk bir ge
mie dayanyordu. Geleneksel bir koullanmay krmak kolay deildi. Kald ki,
yer-merkezli sistemin saduyuya daha yatkn olduu yadsnamaz. Nitekim,

8) Bkz. "Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar," s. 186.

i oo
skolastik dncenin ba dman Francis Bacon bile yalnzca bu nedenle Co-
pernicus kuramna kar kmaktan kendini alkoyamamt. Ona gre, gnlk
deneyimlerimize, dolaysyla saduyumuza ters den bir bilimden sz edile
mezdi. Tm deneyim ve gzlemlerimiz gnein dnyamz evresinde dnd
n, gksel nesnelerin dnyadan ok farkl davran zellikleri iinde oldu
unu gstermekteydi. Oysa Copernicus, dnyann gne evresinde dnen
sradan bir gezegen olduu savndayd.9
Copernicus kuramna gsterilen koullanmaya baml tepkinin gemite
kalan bir olay olduu sanlmasn; benzer tepkilere amzda da rnekler veri
lebilir. 18. Yzyl Newton mekaniinin saduyuyla uyum iine girdii dnem
dir. Ancak bilim ile saduyu arasnda kurulan uyum yzylmzn banda iki ye
ni kuramn (relativite ile kuantum teorilerinin) ortaya kmasyla yeniden bozu
lur. Relativite kuramnn zellikle balang dneminde "sama", "uydurma" di
ye karalandn biliyoruz. lgintir, karalama kampanyasnda Einstein' arla
tanlkla sulayan kimi tannm bilim adamlar da vard. Ama bu, hi deilse
grnmde, bilimsel kayglardan kaynaklanan bir tepkiydi. Bir de dpedz
ideolojik tepki vard: Nazi Almanya'snda "Yahudi fizii", Sovyet Rusya'da
"burjuva idealizmi" diye yrtlen kampanya. Aslnda bilimsel bir kuramn akla
ya da saduyuya aykr dt savyla reddedilmesinin gerisinde de ou kez
dinsel, moral ya da ideolojik banazln gizlendii sylenebilir. Ama gene de
bilim evrelerine zg, zellikle kuramsal dzeyde devrimsel atlmlara kar
yrrlkteki paradigma koullanmas altnda bir banazln varl kolayca
yadsnamaz. Max Planck'n, yle bir atlmn benimsenmesini, yal kuan ye
rini gen kuaa brakmasyla olas grmesi yerinde bir gzlemdir. Bata Eins-
tein kimi sekin bilim adamlarnn kuantum mekaniini bir trl ilerine sindi-
remeyilerini nasl aklayabiliriz? Bu olumsuz tutumu yalnzca kuantum meka
niinin yetersizliine balamak doru olur mu? Einstein'n tutumunda, "bilim
sel" diyebileceimiz nedenlerden ok kendine zg eilim ve doa anlaynn
ar bast sylenemez mi? Nitekim benzer bir davran ters ynde de kendini
gstermitir. Kimi teolog ve eitimcilerin yan sra A. Eddington, J. Jeans vb.
bilim adamlarnn kuantum mekaniine, klasik mekaniin belirlenimciliini kr
d, dolaysyla zgr isten retisini "dorulad" gerekesiyle sarld bilin
mektedir.10

Sonu

Grlyor ki, bilimin sosyal, kltrel ve ideolojik beklentilerin dnda

9) P. G. Frank, "The variety of Reasons for the Acceptance of Scientific Theories, The Validati-
on of Scientific Theories.
10) L. S. Stebbing, Philosophy and the Physicists, s. 218.

123
salt ussal bir etkinlik olduu inanc byk lde bir yanlgdan, olgularla s
nrl mantksal dnme olarak alglanma yanlgsndan kaynaklanmaktadr.
Oysa matematiksel karm gerektiren ilemlerin dnda bilim hemen hibir
aamasnda salt ussal deildir, olamaz. Olamaz nk bilimsel aratrma
programlanm algoritmik bir ilemler dizgesi deil; deiik etkilere ak, ok
ynl ruhsal ve kltrel yaamyla insana zg, irrasyonel saplant veya ei
limleri de ieren, karmak bir etkinliktir. Kurallar belli, hareket olanaklar s
nrl satran oyununun bile salt ussal olduu sylenemez.
"Ussallk" stelik grecel bir nitelemedir. Bilimi kendi bana ele alp "t
myle ussaldr," ya da "ussal deildir," demek yerine bilimsellik zentisi iinde
olan dier etkinliklerle karlatrarak deerlendirmek daha doru olur herhal
de. Gene rnek olarak astrolojiyi alalm. Temelde bir tr falclk olan bu pra
tiin hi deilse baz ynlerden ussal bir grnm verdii kolayca yadsna
maz. Kald ki, daha ilkel bir pratik olan byclkle karlatrldnda astro
lojinin ussallk grnm daha inandrc bir nitelik kazanabilir. Oysa bilimle
karlatrldnda astrolojinin, grnmnde olmasa bile znde ussallktan
ne denli uzak dtn gstermek zor deildir. Ne var ki, bilimin ussallnn
da uygulanan ltlere grecel olduu unutulmamaldr.11

11) Ussalla ilikin ayrntl aklama iin bkz. Ahmet inam, "Ussallk stne Bir Aratrma," n
san Bilimleri Dergisi, 1984/2, ODT.
15

KURAMSAL TERMLERN ANLAM SORUNU*

Bilim felsefecilerinin, zellikle yzylmzn ilk yarsnda, tarttklar bal


ca sorunlardan biri kuramsal terimlerin anlam belirlemesine ilikindir. Bugn
de gndemde yerini koruyan bu sorunun kk David Hume'a (1711-1776)
kadar geriye uzanmaktadr. Hume bilgi kuramndaki yolculuuna "ideler" ve
"izlenimler" (gnmzdeki deyile "dnmler" ve "deneyimler") dedii bir
ayrmla balamt. Bir tr saduyu gerei sayd bu ayrmn onun iin so
runsal bir yan yoktu: Basit idelerimiz basit izlenimlerden kaynaklanmakta,
karmak idelerimiz ise basit idelerimiz zerine kurulmaktayd. yle ki (Hu
me'a gre), ne denli soyut veya karmak olursa olsun tm dncelerimizin
kkeni, dorudan ya da dolayl, deneyimlerimizdedir.
Hume'n psikolojik arlkl bu zmlemesinin, rneini Kant'n tepkisin
de de grdmz gibi, rasyonalist eilimli filozoflarca benimsenmesi bekle
nemezdi kukusuz. Ama byk lde Hume'dan esinlenen yzylmz dene-
yimci (empiricist) dnrlerin de bu konuda daha mantk bir zm aray
iine girdiklerini, kavram ve deneyim ayrmnn Hume'n ele ald basitlikte
bir sorun olmadn gryoruz.
Bilindii gibi, bilimsel terimlerin hi deilse bir blm (rnein, "gravi-
tasyon", "manyetik alan", "elektron", "ktle", "ilkel benlik", "bilinalt", vb.)
gzlem d nesne veya ilikileri dile getirici niteliktedir. "Kuramsal" denen
bu trden terimler, tm bilgilerimizi deneyime bal gren filozoflar iin sr
git sorunsal bir konu olmutur: Dolayl da olsa deneyime dayanmayan bir te
rim nasl anlaml olabilirdi? Bilimde geen kuramsal terimler anlamlysa, bu,
o terimlerin aslnda gzlem-d nesneleri deil, son zmlemede, gzlem
sel verilere indirgenebilen nesne ya da ilikileri dile getirdii iindir. Kimi
balamlarda onlar yelememizin nedeni saladklar kolaylktr; ayn ilevi,
kullanm glkleri gze alnrsa, deneyim terimleriyle de salayabiliriz. B.
Russell'n kuramsal nesneleri, duyu-tesi nesneler deil, matematiksel man
tk araclyla duyu verilerinden kurulmu "mantksal yapmlar" sayan reti
sinin bir bakma bu gr yanstt sylenebilir.1 Kald ki, sorun "kuramsal"

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 18. Kitap'ta, (1995) yaymlanmtr.


1) Bkz. Bertrand Russell, Mysticism and Logic, London, George Ailen and Unwin, 1950, s. 155.

125
dediimiz terimlerin temelde gzlemsel olup olmamasndan ok, deneyim te
rimleriyle tanmlanabilir olup olmamasndadr. Baka bir deyile, kuramsal
bir terimle dile getirilen ey bir ekilde salt deneyim terimleriyle de dile geti
rilebilir olmaldr. Yoksa, kuramsal terimleri anlaml saymaya olanak yoktur.
Mantk empirisizmin balang aamasndaki kat tutumunu yanstan bu
grte anlaml her terimin deneyime dayanan ilkel terimlerle tanmlanabilir
olmas ngrlmektedir. yle bir tanmlamaya elvermeyen terimler, mantk
empirisistlere gre, bilimsel deil metafizikseldir.2
lk bakta soruna "makul" bir zm gibi grnen bu tezin, daha sonra
gelen eletiriler karsnda yetersizlii anlalmtr. Bir kez, pek ok kuramsal
terimin hibir anlam kayb olmakszn salt deneyim terimleriyle tanmlanabile
cei sav dayanakszdr. Sonra, olanakl grnen hallerde bile, verilen tanmn
geerlii mantk asndan sorgulanabilir. rnein, "manyetik" terimini ala
lm. Verilen bir nesnenin manyetik olup olmadn nasl belirlemekteyiz? Bu
nesne, bir demir krntsna yaklatrldnda, krnty ekiyorsa "manyetiktir"
diyoruz. Burada tanmlayc gzlemsel terimlerin "demir krnts", "yaklatr
ma", "ekme" olduunu sylersek tanm yle dile getirebiliriz: Verilen bir
nesneye ancak ve ancak u koul gerekleirse "manyetik" diyebiliriz: Bu nes
ne yaklatrld bir demir krntsn ekiyorsa! [Tanmn simgesel olarak ifa
desi: Mx <->(Yx-x). (Formlde x verilen nesneyi, Y demir krntsna yakla
trma eylemini, krntnn ekiliini simgelemekte, <-ancak ve ancak balac
iin, - ise balac iin kullanlmtr.)] Peki, yle bir yaklatrma olmazsa,
nesnenin manyetik olmad sylenebilir mi? Sylenemez, nk koullu bi
im alan ard-bileen doru ise z-bileen ister doru ister yanl olsun koullu
nerme dorudur. Bu sakncaya dikkati eken Carnap, kuramsal ve gzlem
sel terimlerin ilikisinin, birincisini kincisiyle tanmlayarak deil, kuramsal te
rime ancak bir lde yorum getiren "indirgeyici tmceler" (reductive senten-
ces) kullanarak kurulmasn nerir: Yx>(Mx o x) (Okursak, verilen nesne
bir demir krntsna yaklatrldnda ancak ve ancak krnty ekiyorsa man
yetiktir.) Sorunsal ilikiyi olduka deiik ve lml bir biimde dile getiren bu

2) Bu grn daha kktenci bir versiyonu "Operationalism" (ilemsel tanmlama) yntemidir.


Dnemin sekin fizikilerinden P. W. Bridgman'n nerdii bu yntem, her kavramn kimliinin
onu somutlatran ilemlerle belirlendiini iermektedir. rnein, uzunluk kavramn alalm:
Bir nesnenin uzunluunu belirlemek iin belli ilemlere bavururuz. Bridgman'a gre, uzunluk
kavram bu ilemlerden baka bir ey deildir. yleyse her kavram ona karlk oluturan be
lirleme ilemleriyle e anlamldr. (Bkz. P. W. Bridgman, The Logic of Modern Physics, New
York, The Macmillan Co., 1927.)
Bu gr eitli glkler iermektedir. Her eyden nce "ilem" teriminin anlam yeterince be
lirgin deildir. lem fiziksel anlamda alnrsa, pek ok bilimsel kavramlarn ilemsel tanmna
olanak yoktur. rnein, alan kavramn fiziksel ilemlere indirgeyebilir miyiz? te yandan, i
lem szsel ve dnsel ilemleri de kapsayacak lde geni anlamda alnrsa, o zaman, bir
anlamllk lt olarak ilevi kalmayacaktr. Bridgman ve onu izleyenlerin, nerdikleri anlam
llk ltne iki u arasnda "optimum" diyebileceimiz bir ilerlik alan belirledikleri ne yazk
ki, sylenemez.

126
formlasyon bilimsel bir kuramda geen terimlerin hi deilse bir blmnn
gzlemsel terimlerle (o da ksmen) yorumlanabilecei snrlamasna yer ver
mektedir. Bu, kuramsal ve gzlemsel terimler arasndaki ilikinin edeerlik
olmad, dolaysyla birini brnn yerine koyamayacamz demekti. Ger
i, nerilen bu zmde de kavramsal ve gzlemsel ayrm varsaylmakta, an
cak kuramsal terimlerden u ya da bu ekilde vazgeilebilecei tutumundan
uzak durulmaktadr. Bylece, bilimin kuramsal kavramlarnda deneyime indir
genmeye elvermeyen anlam elerinin olduu st-rtk de olsa kabul edil
mekteydi.3
Bilim szln "kuramsal" ve "gzlemsel" diye ikiye ayrp kuramsal te
rimleri gzlemsel terimlerle tanmlama abasnn temelinde, daha nce de be
lirttiimiz zere, empirisist filozoflarn bilgiyi olguyla snrlama eilimleri yat
maktadr. Bacon ve onu izleyen dnrlerin gznde bilim, deneyime daya
nan ve onunla snrl bir etkinlikti. Bilim adam aratrmasnda doaya her
trl nyargdan arnm, plak ve nesnel bir gzle bakmalyd; kuram "ere
ti" bir aklama aracyd. Gzlem veya deneye dayanmayan, dpedz olgulara
ynelik olmayan hipotez veya kuramlar bilimsel deil, metafizikseldir. Bilim
de en azndan baz terimlerin kuramdan bamsz, salt gzlemsel olmas ka
nlmazdr. Yoksa, ne kuramsal savlar yoklamaya, ne de kuramlar aklama
ve ndeme gleri bakmndan ltrmeye olanak bulunabilir. Bu ilemlerin
ortak paydas deneyimle snrl kalan gzlemsel terimlerdir.
Bu tutumun 1950'li yllardan bu yana bilim felsefesinde yer alan kimi
nemli atlmlar karsnda geerliini byk lde yitirdii, mantk empiri-
sistlerin bile artk Carnap' da aan daha esnek bir tutum iine girdikleri bi
linmektedir.
Gzlem-kuram arasnda empirisistlerin ngrdkleri kesin ayrm tutu
mundan uzaklamaya yol aan son gelimeleri bir tmcede zetlersek, yle
diyeceiz: Tm gzlem ve deneylerimiz kuram ykldr; bir kuramdan bam
sz, salt gzlem veya deneyimden sz edilemez.4
Balangta Hanson ve Toulmin'in iledii, daha sonra Kuhn'la daha ar
pc kimlik kazanan bu grn de tm ekiciliine karn kimi glkler ier
dii sylenebilir. Bilindii gibi Kuhn'un "normal bilim" dedii bilimsel etkinlik
belli bir paradigmann gdmnde bir uratr. Paradigma dnda ne incele
me konusu problemden, ne gzlem veya deneyden, ne de bunlara ilikin l

3) R. Carnap, "Testability and Meaning", Philosophy of Science, 3, 1936 ve 4, 1937.


Daha ayrntl aklamalar iin bkz. C. G. Hempel, Aspects of Scientific Explanations, New
York, The Free Press, 1965, s. 187; Dudley Shapere, Philosophical Problems of Natural
Science, New York, The Macmillan Co., 1965, s. 11-14.
4) Bkz. N. R. Hanson, The Patterns of Discovery, Cambridge, Cambridge University Press,
1958; S, Toulmin, Foresight and Understanding, Bloomington, Indiana University Press; T.
S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, Chicago, University of Chicago Press,
1963.

127
tlerden sz edilebilir. Ayn olgu kmesine ilikin ortak gzlem terimlerine
karn, rakip paradigmalar karlatrlamaz; nk, grnrde ortak olan te
rimlerin ortak anlamlar yoktur. Her terimin anlam kullan, balamnda ege
men paradigmaya baldr.
Bu gr vurguland lde doruysa, akla yantlanmas gereken birta
km sorular gelmektedir. Gerekten, "gzlemsel" dediimiz terimlerin anlam
tmyle kuram veya varsaymlara balysa, o zaman,
1) Bir kuramn doruluk yoklanmasnda bavuracamz lt (ya da l
tler) ne olacaktr?
2) Ayn probleme zm diye ortaya srlen alternatif kuram veya hipo
tezleri nasl karlatrabiliriz, aklama ve ndeyi ilevleri bakmndan en g-
lsn nasl belirleyebiliriz?
3) Paradigma konumundaki bir kuram ya da kuramlar dizgesini dzelt
me, deitirme, ylece bilimde daha gl ve kapsaml dizgelere alma ola
nandan sz edilebilir mi?
4) Bilimde "ilerleme" diye bir ey varsa, bu nasl aklanabilir?
Son 30 yl boyunca sren tm tartmalara karn bu sorulara doyurucu
yantlar verildii henz sylenemez. Grnr odur ki, kuram-gzlem ilikisin
de bilim felsefesi "ikilem" diyebileceimiz bir sorunla kar karyadr bugn.
Gzleme grecel de olsa bir bamszlk tannmazsa yukarda sralanan sorular
yantsz kalmakta, bamszlk tannrsa, mantk empirisistleri bile yerleik
tutumlarnda esneklik arayna iten glkler ortaya kmakta!..
Sorunda yeni araylar iin kulamz titreten bir ar var!

128
16

BLMSEL KURAMLARIN YETERLK LTLER*

Aklama, konu veya alan ne olursa olsun, znde neden sorusunu ya


ntlamadr. Beklenmeyen bir olay, bir olgu ya da olgusal iliki, anlama duyar
l iinde olan herkes iin bir sorundur; aklanmas gerekir. Gnlk yaam
da sorunlarmza getirdiimiz aklamalar ounluk deneyim ve alkanlklar
mzla snrl kalr; kiisel veya sosyal beklentilerimizi amaz. Bilimde durum
olduka farkldr: her aklama gereksinimi yeni bir araya, yerleik tutumla
bal kalmayan "hipotez" ya da "kuram" dediimiz aklayc bir ilke arayna
yol aar. Bu srete istenilen sonuca ulaldnda, ortada bir baka seenek
de yoksa, sorun zlm demektir. Geriye kalan i, bulunan aklayc ilkeyi
olgusal olarak yoklamak, yeterliliini belirlemektir.
Ne var ki, bir soruna zm araynda ou kez birden fazla hipotez ve
ya kuramla karlalabilir. yle bir durumda yaplacak i en doyurucu akla
may salayan ilkeyi semektir kukusuz. Ancak bu seim neye dayanacaktr?
Bilim adam "en doyurucu" seenei nasl belirleyecektir? Baka bir deyile,
aklama ilevi bakmndan bir kuram bir baka kurama yelemenin bilim
evrelerinde geerlii tartlmayan ltleri var mdr?
Bilim felsefecilerinin bu konuda ortak bir gre ulatklar henz syle
nemez. Bilindii zere mantk empiristler iin olgusal dorulanma, Pop
per iin yanltlanmaya elverme bata gelen lttr. Bu grlere katlma
yanlardan kimine gre bilim adamnn seimi temelde znel eilimi veya bi-
lin-alt saplantlar dorultusundadr. Nesnellik grnm yzeyseldir. yle
ki, "en doyurucu aklama" dediimiz ey aslnda ussal zmlemeye elverme
yen bo bir kavramdr.1 Son otuz ylda yaygnlk kazanan Kuhn'un retisine
gre ise kuram seiminde geerlii evrensel ltlerden sz edilemez. Her
alanda bavurulan ltler ortamn normlarn yanstan yrrlkteki paradig
maya greceldir.2
Bu trden gr ayrlklarna karn, kuram seiminde en azndan u iki

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 21 Kitap'ta (Nisan 1997) yaymlanmtr.


1) Keith Lehrer, Knovvledge, Oxford Clarendon Press, 1974, s. 165.
2) Thomas Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, The University of Chicago Press,
1970, s. 43-51.

129
ltn hemen her ortam veya dnemde n planda tutulduu bilim adamlar
nn da ounlukla paylat genel bir kandr:
1) Kuramn ilikin olduu olgusal verileri aklama kapasitesi;
2) Kuramn matematiksel basitlii (ya da, ierdii ilke veya varsaymlar
daki yalnl).
Bunlara bir de Popper'n "yanllanabilirlik" dedii lt ekleyebiliriz.
Sz geen bu ltlerin yeterliini soyut dzeyde tartmayacaz. Bilim
tarihinden aldmz birka rnekte, ltlerin birlikte ya da birbirinden ba
msz ilevsel etkinlikleri ortaya kmaktadr.
lk rneimiz kuramn aklama kapasitesine ilikindir. Darvvin, Trlerin
Kkeni adl yaptnda "doal seleksiyon" ilkesine dayanan evrim kuramnn
yeterlii konusunda pek ok say ve eitteki gzlem verilerine (bu arada zel
likle trlerin corafik dalmlaryla hayvanlarda ilevsiz kalan organlara) dei
nerek yapt savunmasn yle noktalamaktadr:

Sraladmz pek ok saydaki olgu kmelerine doal seleksiyon


kuramnn salad aklamay salayabilecek bir baka kuram gsteri
lebilir mi? Bizim yaklammz yadrgayanlar vardr; ama gnlk yaam
daki aklamalarmzda da bavurduumuz bu yntemin en byk bilim
adamlarnca da kullanldn kim yadsyabilir?

(Kukusuz, aklama kapasitesi ltne daha arpc rnekler fizikten


verilebilir. Gksel nesnelerin son derece karmak devinimlerini aklayan
Nevvton'un gravitasyon ilkesi; ok eitlilik sergileyen elektro-manyetik olgu
lar aklayan Maxwell'in alan denklemleri akla ilk gelen rneklerdir.)
kinci rneimizde arln yalnlk ltne kaydn grmekteyiz. La-
voisier'e gelinceye dek yanma olay "flogiston" denilen varsaymsal bir nesne
ile aklanmaktayd. Buna gre, yanma, yanan maddenin flogiston salmasyla
gereklemekteydi. Ne var ki, yanan eyin arlk yitirmedii, tam tersine
arlk kazand deneysel olarak bilinmekteydi. Bu ise yanmada, yanan mad
denin bir baka nesne ile birletii demekti. Lavoisier bu nesneyi "oksijen il
kesi" diye adlandrmt. Yrrlkteki kuram savunanlar ise kuramlarna ters
den arlk kazanma olgusunu, flogistonun "negatif arlkl" bir nesne ol
mas gibi ad hoc (durumu kurtarc) bir hipotezle geitirmekteydiler. Oksijen
kuramnn stnl yle ad hoc hipotez veya varsaymlara gitmeksizin yan
ma olayn yaln bir ilkeyle aklayabilme baarsnda yatmaktadr.
Bilimsel aklamada kuramn kapasite ve yalnlk ltlerinin ilevsel ne
mi, fizikten aldmz nc rneimizde daha belirgindir. Bilim tarihinde
kla ilgili iki rakip kuramn (Huygens'n dalga kuram ile Newton'un parack
kuramnn) uzun sren bir stnlk savam iinde kalmalar ilgintir. n
dorusal yaylma, yansma, krlma gibi davranlarn aklamada iki kuram
"eit" denebilecek bir konuma sahipti. Ancak 19. Yzyl balarna gelinceye
130
dek stnlk, belki de Newtonun bilim evrelerindeki tartlmaz saygnl
nedeniyle, parack kuramna tannmt. Bu tutumun krlmas yeni bir atlm
bekler: Young'n giriim (interference) yasas ile daha sonra Fresnel'in n
krnm ve kutuplama olaylarna ilikin bulgular, dalga kuramnn aklama
kapasitesini geniletmekle kalmaz, kurama yalnlk asndan da stnlk sa
lar. Bu gelimeyi daha sonra Fresnel, Arago'ya yazd mektubunda yle dile
getirmiti:

Aklamas Nevvton sisteminde pek ok ad hoc hipotezler gerekti


ren yansma, krlma, krnm vb. olaylar; ayrca renkli halkalar, benzer
halkalara yol aan hava ve su kalnlklar arasndaki uyuum gibi olaylar
artk tmyle titreim (vibrasyon) kuram ile nlarn etkileimi ereve
sinde aklanma olana bulmutur.3

Bu rneimizden kardmz bir sonucun daha ksaca belirtilmesi gere


kir: Bir hipotez veya kuramn aklama kapasitesi yalnzca bilinen olgular
aklamadaki baarsyla deil, yeni gzlem ve deney sonularna alma g
cyle de llmelidir.
Astronomiden aldmz son rnek, bilim evrelerinin genel anlayn da
yanstt sylenen iki ltn (aklama kapasitesi, matematiksel basitlik) as
lnda ne balayc ne de yeterli olduu kukusuna yol amaktadr. Kopernik'in
gne-merkezli sisteminin benimsenmesi, bilindii zere, yrrlkteki yer-
merkezli sistemin ierdii skntlara karn, yaklak yz yl sren bir dn
savam gerektirmitir. Oysa, o dnemde bilinen tm gksel olgularn ak
lanmasnda yeni kuram daha doyurucu olmann yan sra matematiksel olarak
da daha basitti. Bu durumda astronomlarn Kopernik sistemine daha batan
olumlu bakmalar beklenirdi. Ama yle olmad. Bilim evrelerinde tedirginlii
de aan olumsuz bir tutum vard. Ortaa retisinin sultas henz krlma
mt. stelik gne-merkezli sistem "kutsal" kitabn geleneksel yorumuna ters
dmekteydi. Astronomlar ister istemez birtakm dzeltmelere giderek sistemi
ayakta tutma alkanlklarn srdrmekteydiler. Ne var ki, st-rtk de olsa,
giderek artan bir doyumsuzluun zaman zaman su yzne vurduu da bilin
mektedir. Daha 13. Yzylda Alfonso, "Tanr evreni yaratrken bana dan-
sayd ona iyi akl verebilirdim," demekten kendini alamamt. Kopernik'in a
lma arkada Dominica da Novara daha ileri giderek Ptolemy sistemini, d
pedz, doay anlamamza elvermeyen hantal ve salksz olarak nitelemiti.
Kopernik'in kendisi de nl yapt De Revolutionisbus'un nsznde, ast
ronomide miras ald gelenein sonunda bir ucubeye dntn zellikle
belirtir. Dnemin kimi sekin astronomlar da kendi aralarnda bu bak pay-

3) Oeuvres Completes (Imprimerie mperiale, 1866) vol. 1, s. 36.

131
tamaktaydlar. Ama her eye karn, Ptolemy sistemi yrrlkteydi. Gelenek
sel inan ve deer yarglaryla kaynam sistemden kopmak kolay deildi.
yle ki, skolastik dnceye kar savamyla nl Francis Bacon bile, yerk
renin devinimini ieren gne-merkezli sistemi iine sindirememi, saduyuya
aykr dt gerekesiyle reddetmiti.
Benzer bir tutumu yzylmzn balarnda kuramsal fizikteki atlmlara
kar sergilenen tavrlarda da grmekteyiz. Balangta kmsenen ya da
grmezlikten gelinmek istenen Einstein'n devrimine giderek belirginleen bir
tepki oluur. Almanya'da Lenard, Fransa'da Bouasse, rlanda'da O'Rahilly,
Rusya'da Timiryasef gibi tannm bilim adamlarnn gznde grecelik kura
m bir safsata, doaya aykr yapay bir dizgeydi.4 Ayrca, kuram yalnzca bi
limsel normlarla deil, moral deerlerle de badamaz bulanlar vard. Daha il
ginci, kurama olumsuz gzle bakanlarn ounlukla Neu/ton mekaniine bal
bilim adamlar arasndan kmasyd. Kukusuz, zellikle o dnemdeki tepki
nin, grnrde olmasa bile temelde, kimi etnik ya da ideolojik motiflerden
kaynakland da sylenebilir. Nitekim, Nazi iktidaryla birlikte bu motiflerin
militan bir tutuma dnt bilinmektedir. Deiik bir adan da olsa, kuan-
tum kuramnn da duygusal koullanma ya da zlemlerden kaynaklanan yo
rumlara uradn biliyoruz. Bunun arpc bir rneini amzn sekin iki
bilimadamnn davrannda bulmaktayz. Birok teolog ve banaz kimselerin
yan sra kimi sekin bilginlerin bile klasik mekaniin determinist ilkesini ge
ersiz kld, dolaysyla geleneksel "zgr isten" retisine destek salad
gerekesiyle kuantum mekaniine zel bir sempati duyduklarn aa vur
maktan geri kalmamlardr.5
Yerleik beklentileri aan bir grn, ussal ve nesnel dayana ne denli
salam olursa olsun, kolayca benimsenmesi beklenemez elbet! Ancak az n
ce de deindiimiz gibi gsterilen tepkilerin gerisinde ou kez kiisel ya da
sosyal saplantlarn yatt da kolayca yadsnamaz. Gnmzde bile evrim ku
ramn, bilimsel ynden eletiremeyen banaz evrelerin, zemin kaydrarak,
"insann evrensel konumu ve onuruyla badamaz" sayarak karalama yoluna
gittiklerini gryoruz.
te yandan, bilimsel kuramlarn yeterlik ltleri deerlendirmesinde
gz nnde tutulmas gereken baz noktalara deinmeden de geemeyeceiz.
Bunlardan biri, belki de balcas, tm kltrel etkinlikler gibi bilimin de
az-ok duygusal, moral ve ideolojik motiflerin etkisine ak olduudur. Bili
min, kltrel ortamn dnda salt nesnel ve ussal bir etkinlik olduu kans
yzeyseldir. yle bir kanyla snrl tutulan ltlerin yeterliinden sz edile
mez.

4) Bkz. Philip G. Frank, The Validation of Scientific Theories, Collier Books, 1961, s. 18.
5) L. Susan Stebbing, Philosophy and the Physlcist, Dover Publications, 1937, Part III, s.
141-185.

132
Belirtilmesi gereken bir nokta da, bilimsel kuramn deiik ilevlerle yk
l karmak bir dizge olduudur. Bilinen olgular aklamak, yeni gzlem veya
deneylere yol aan ndeyiler ortaya koymak, aratrma alann geniletmek,
doa anlaymz derinletirerek dnya grmze yeni boyutlar kazandr
mak bu ilevlerden balcalardr. Kuram seiminde bavurulacak ltlerin,
bu trden ilevlerin etkinlik balamna gre, nem sralamasn yanstmas ge
rekir. Belli ltler zerinde genel gr birlii olsa bile, her ltn ncelik
sras uygulama konu veya alanna gre deiebilir.
Deineceimiz bir nokta da ltlerin arlk ya da nem srasnn, bir l
de de olsa, bilim evresinin dneme zg beklentilerini yanstt, bilim da
lnn gelimilik aamasna greceliidir. yle ki, matematiksel basitlik lt
nn salt nesnel grnm bile yanltcdr. Nitekim, Einstein'n gravitasyon
kuramna yneltilen deerlendirmeler arasndaki eliki dikkat ekicidir. Ma
tematik bilgisi sradan kalklsle snrl olanlar iin genel grecelik kuram
iinden klmaz bir karmaklkt. Oysa, matematik kafas tensor kalklsle
donanm sayl kimseler iin ayn kuram basitlik ve gzelliin parlak bir rne
i idi.
Vurgulamak istediimiz son nokta: hibir kuramn ne aklama kapasite
si, ne matematiksel basitlik (ya da dilsel yalnlk), ne de olgusal dnyaya uyu
munda tam yetkinliinden sz edilemez. Dahas, bir kuramn, baar derecesi
ne olursa olsun, er ya da ge almas kanlmazdr. Doruluu kesin bir ku
ram yoktur. Kari Popper'n srarla vurgulad zere, kuram seiminde "do
ruluk", genel kannn tersine, yerinde bir lt deildir. Doruluk deeri a
sndan aradmz lt, olgusal olarak yoklanabilirlik anlamnda "yanllana-
bilirlik"tir. Yanllanmaya elvermeyen bir kuram bilimsel deil, metafiziksel-
dir.6

6) Kari Popper, Unended Quest, Fontana/Collins, 1976, s. 41-45.

133
' r*. J -'V . 1 - . !*; ' \ * . ; J *. :

, ' i " : i ' X t _ i- 1 , i L.1 y ' r4>''


, s

IV - sVS ! . .1 JL* 4"A-


L'vf' ' - . . W * ;

jd"L>>. i.-.

. 5-: '-> :.**< .v-* ^^' : r .M* l?l


H','. .o?* >1^, ''s: :
d-
r>X-? *, ^ n-, .. ' -.. jr^i-t ^S .{ 'it
1
, , v . f - r -viv'-'^h' *: - 'y > ~
: *-r'i r- *
,.*-!? s-.-,,' .foyh
'ri r- =-.v4<^V..n ^ >
."., -i
*' >*- > jGrS -V:',J-.
* 'tff w, ,-'Wat(-{* h'* 'c't ; ;;. .*".< V *. . fi 'j 'X? l , * ;

v -'/# -v.wLfi' \ . ;*' I*. ., > :' Jf, * S' -s.1


* * * . ' -V- r .*>-_'
! -.yrA
T ' " *. *?
- . *. i*J S^rr
L- >-;' -r
J /.fo.*i
* <-* A . 't.' ., , J -1- V ' F
V ' M . .- Lt<>|' ; ^
7 L

V* -.-* > . j - - . ' .'} . >


rJ^%4 .,.f -3 V:':VJ oVtf-'- ,-r K);.^w ? -i '%?>. ^' ,

p-. V^1 '7'- ' -. j- M 1' " ' :;

-.-i '" - .-v.- r7-j^ 1-' T -. . r i , X^x,.


i'r-*' *
^ 1 .'',' >' :

-i *. '- 'i. < :. ii- .n - ' ^i v :'S f-4 'd > >**** (>/> jv;>(-7: ini' >

. .y^ :* t .'a ^''.r S1" :f:<* *'


c.' "* ' /i'' >i<6>\v. -' '' *^e \*hui&,t4 i f C? 'iCvf1
/ -t. v '?*' c;-!.- ''ft --J Ji ' . h I

. ^'0"- * t .* ' . r . )> ,; * tcn


' ) t . -.di , _ i |. \ 1 z t< I'j^ 1-. " 1- , t - " ; 'VL: T.

f '
t

k-
k

&
BLG KAVRAMI
1

BLSEL LETM*

Dil deiik ilevlerle ykl bir iletiim aracdr. Dili oluturan szckler
anlam tayan, ya da kullanm balamna gre anlam kazanan simgelerdir.
Szcklerle kurulan tmceleri ise kabaca "duygu-youn" ve "bili-youn" diye
iki kmede toplayabiliriz. Birinci kmede rnein, "ocuumu grnce dn
yalar benim oldu!", "Ne byl ey bu tepeden trnaa iek am aa!",
"kiyzllk tiksindiriyor beni!", "Tanr akna, vazge bu sevdadan." ... gibi
sevin, kvan, kzgnlk, rperti trnden ruhsal coku veya tepkileri aa
vuran ifadeler; ikinci kmede, "Dnya yuvarlaktr", "Hava bulutlanmadka
yamur yamaz", "Teyzem annemin kz kardeidir", "Yaamda en stn de
er erdemdir", "Evren temelde ruhsal bir varlktr" ... gibi sav ieren tmce
ler (nermeler) yer almaktadr.
Duygu-youn tmceler belirgin bir sav iermediinden doru ya da yanl
nitelemesine elvermez; o nedenle, felsefecilerin, bu arada zellikle mantk
empiristlerin gznde bilisel anlamdan yoksun ifadelerdir. (Bu kmeye, "As
kerlik kutsal bir grevdir!", "Byklerini sayacak, kklerini seveceksin!",
"devini yapmadan oynamaya kamazsn!", ... gibi balayc veya ynlendiri
ci tmceleri de koyabiliriz.) Bilisel anlamda bunlarn doruluk deerinden
sz edilemez; edilse bile, bu deer ne mantksal yoldan ne de gzleme bavu
rularak belirlenemez. Ksacas, duygu-youn tmceler "nerme" diyebilecei
miz tmceler deildir. Sav ierikli tmcelere gelince, "doru" ya da "yanl"
nitelemesine elvermekle birlikte, bunlarn bir blm iin de olgusal dorula-
nabilirlikten kolayca sz edilemez. Yukarda verdiimiz rneklerden de grle
cei gibi "bili-youn" dediimiz tmceler olgusal ierik ynnden birbiriyle
ltrlemez farkllk iindedir. Nitekim, dorulanabilirlik ltne vurduu
muzda, sav ierikli tmcelerin drt kategoriye ayrldn grmekteyiz.
1) Olgusal nermeler (dorudan ya da dolayl olgusal yoklanmaya elve
ren (a posteriori) nermeler);
2) Analitik nermeler (doruluu tmcenin biimine ya da iinde geen
szcklerin anlam ilikisine bal (a priori) nermeler);

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 19. Kitap'ta (1996) yaymlanmtr.

137
3) Deer yarglar (doruluu anlam ltlerini de gerektiren nermeler);
4) Metafiziksel nermeler (doruluu olgusal yoklanmaya elvermeyen
nermeler).
Bu yaznn amac bilisel iletiimin aralarn oluturan bu nerme trleri
ni gzden geirmek, bilgi kavramnn mantksal zmlemesi iin n belirle
meleri yapmaktr.
Olgusal nermeler dnyaya ilikin deneylerimizi sav biiminde dile geti
ren tmcelerdir. Bunlar, "Dnya yuvarlaktr," gibi tekil, ya da "Tm gezegen
ler gne evresinde eliptik yrngeler izerek devinir," gibi tmel yapda ola
bilir. Olgusal nermelerin ayrc zellii doruluk deerlerinin gzlem veya
deney verileriyle (en azndan ilkede) yoklanabilir olmalardr. Baka bir deyile
olgusal nermeler dorulanabilecei gibi yanllanmaya da aktr. Kepler'e
gelinceye dek gksel nesnelerin devinimlerinin embersel olduu sz gtr
mez bir inant. Oysa bilimsel gzlemler, Keplerin de beklentisinin tersine,
devinimin embersel deil eliptik olduunu gstermitir. Olgusal nermelerin
bir baka ayrc zellii de ne doru olduklarnda doruluklarnn, ne yanl
olduklarnda yanllklarnn mantksal bir zorunluk olmaddr. rnein yap
lan tm gzlemler dnyann yuvarlak olduunu gstermitir. Ama bunda
mantksal bir zorunluk yoktur; dnya yuvarlak deil bir baka biimde olabilir
di. Bu u demektir: Doruluu ne denli kantlanm olursa olsun olgusal bir
nermeyi elikiye dmeden yadsyabiliriz. Oysa analitik nermeler iin ayn
eyi syleyemeyiz.
Analitik nermeler olgusal ierikten yoksun, doruluk yoklamas deneyi
me bal olmayan tmcelerdir. rnek olarak u tmceyi alalm: "Tm anneler
kadndr." Bu tmce doru bir sav, annelerin kadn olduu savn dile getir
mektedir. Ne var ki tmcenin doruluu tanmsaldr; "anne" ve "kadn" sz
cklerinin anlam ilikisine baldr. "Anne" szcnn anlam "kadn" szc
nn anlamn ierdiinden, bir kimseye "anne" diyorsak o kimseyi tanm
gerei kadn kabul etmiiz demektir. yleyse, anneler kadndr sav bize bir
ey retmemektedir. Savn doruluk deerini saptamak iin bir szlkte "an
ne" szcne bakmamz yeterlidir. Ayn ekilde, "Krmz olan bir ey renkli
dir," "3+5=8", "Her ey kendisiyle zdetir," gibi tmceler de analitik ner
melerdir. Analitik nermeler doruluu zorunlu nermelerdir; bir ey krmz
ise ona renksiz, bir say 3+5 ise ona 8 deil, bir kimse anne ise ona kadn
deil diyemeyiz. Dersek, elikiye dm oluruz.
Gzden kamamas gereken bir nokta, analitik nermelerin kimi balam
larda olgusal nerme veya deer yargs imi gibi kullanlmaya elvermeleridir.
rnein, "nsan tm davranlarnda bencildir" tmcesi sradan kullanmyla
olgusal bir sav dile getirmektedir. Ama sav ileri sren kiinin "bencil" szc
ile "insan davran" ifadesini zde anlamda kullanmas durumunda tmce
analitik bir nermeye dnr. Kukusuz, zverili davran rnekleri gsteri
138
lerek buna kar klabilir; ancak kar ktmz kii tutumunda srar edebi
lir, zveri grnm veren davranlarn da aslnda bencil olduunu syleye
bilir. Yine, deer yargs izlenimi veren analitik nermelere de rnek verebili
riz. Umarszlk iinde biri, "Bu durumda ben ne yapmalym?" diye sorsa, kar
sndaki de ona "Doru olan yapmalsn!" dese, verilen yantn yol gsterici
olduu ya da bilgi ilettii sylenebilir mi? Sylenemez, nk "Doru olan
yapmalsn" tmcesi "yapman gerekeni yapmalsn" demekten ileri bir ey dile
getirmemektedir.
Deer yarglar zmlemeye kolayca elvermeyen daha karmak nerme
lerdir. "Komum iyi bir insandr," tmcesi "Dnya yuvarlaktr" tmcesi gibi sav
ieren bir tmcedir; ancak ikisi arasnda nemli bir fark vardr. "Dnya yuvar
laktr," salt betimleyici bir tmcedir; oysa, "Komum iyi bir insandr" tmcesi,
deer ykl bir betimlemedir. "Yuvarlak" teriminin anlam kullanm balamna
grecel deildir. Verilen bir nesne biimsel olarak ya yuvarlaktr ya da deildir.
Yuvarlak bir nesneyi baka bir biimle betimleyen biri kabilir kukusuz. Ama
bu bir muziplik deilse, szce deiik anlam verme ya da nesneyi deiik al
glamadan kaynaklanan bir yanllktr; nesnel verilere gidilerek dzeltilebilir.
Oysa, benim "iyi" dediim komuma bir bakas "kt" diyorsa, aradaki anla
mazlk yalnzca gzlemlere bavurarak giderilemez. "yi" szc betimleyici ol
mann tesinde deer tayan ya da ykleyen bir szcktr; kullanm balam
na ya da kullanan kiinin tavr ve anlayna grecel bir anlam tar. "yi", "g
zel", "irkin", "hakl", "haksz", "sulu", "drst" gibi deer ykleyici szcklere
yer veren sav ierikli tmcelere "deer yarglar" diyoruz. Bir deer yargsnn
doruluk deeri, iinde geen deer ykleyici szcn anlamna baldr. Ne
var ki, burada anlamn ok ynl olmasndan kaynaklanan bir glk vardr.
rneimize dnelim: yi komu kimine gre kendi halinde, kimseyi rahatsz et
meyen; kimine gre kolayca ynlendirilebilen, dahas aldatlabilen; kimine g
re ise gvenilir, drst, iyilik sever birisidir. Deer yargsnda vurgulanan zel
lik ya da zellikler kiilerin beklentilerine, paylalan alt-kltr normlarna gre
deiir. yleyse, komum iyi bir insandr, ya da, komum kt bir insandr gibi
bir yargnn doruluk deerinin belirlenmesi bu tr zelliklerden hangisinin n
grldnn belirlenmesine baldr. ngrlen her zellik bir lttr. lt
ya da ltleri belirsiz kalan deer yarglarnn doruluk deerini yalnzca gz
lem verilerine giderek belirlemeye olanak yoktur. Kukusuz, bir deer yargs
zerinde ortaya kan anlamazlk gzlemleme farklarndan da kaynaklanabilir;
ama bu, yeni gzlemlere gidilerek dzeltilebilir. Oysa, ltlerden kaynaklanan
anlamazlklar gidermek kolay deildir. Yukarda da deindiimiz gibi bir deer
yargsnda ngrlen ltler ou kez kiinin yerleik beklentilerine, kltrel
koullanmalara, dahas yaanlan dnemin beeni ve zentilerine baldr. De
er ltlerinde az ya da ok uyum iinde olmayan kiilerin herhangi bir nes
ne, yapt, davran ya da gelimeye ilikin, gzlemleri farkl olmasa da, deer
139
yarglarnda anlamalar beklenemez. (Yaadmz yrede, rnein, ava her
ktnda birka keklik ya da tavanla dnen kii iyi bir avcdr; ona bir tr efe
gzyle baklr. Oysa, evre duyarll iinde olan eim ve benim iin onlar en
azndan acmasz, sorumsuz kiilerdir.)
Metafiziksel nermeler: ou kez anlam bulank, doruluk deeri olgu
sal yoklanmaya elvermeyen sav ierikli tmcelere "metafiziksel nermeler" di
yoruz. rnein, "Evrende tm olup bitenler 'Tanr' denen zaman ve uzay te
si yetkin bir gcn eseridir," tmcesi bu trden gizemli bir nermedir.
Bilindii gibi metafizik, zellikle klasik felsefede ba keyi tutan bir a
lma, gereklii temel ilkeler erevesinde kavrama araydr. Szck anla
myla "metafizik" fizik tesi demektir. Her dnemde evrenin yapsna, insan
olunun evren iindeki konum ve bilgisine ilikin sorunlar filozoflarn ura
konusu olmutur. Bu yolda oluturulan aklayc dizgelerin, duygusal doyuru-
culuu ne olursa olsun, bilisel yeterlilii srgit tartlm, tartlmaktadr.
yle ki, yzylmzn ilk yarsnda zellikle mantk empiristlerin metafizii t
myle anlamsz sayma yoluna gittiklerini biliyoruz. Gnmzde metafizie da
ha lml bir gzle baklmasna karn, kimi saygn dnr ve bilim adamlar
nn kuku, dahas kmseme ieren olumsuz baklarna bugn de tank ol
maktayz. Gerekten sorulabilir, hibir ekilde olgusal yoklanmaya elverme
yen bir sava "bilisel nerme" diyebilir miyiz?
Burada ince bir ayrma gidilebilir. Sorgulanan, hi deilse bizim sorgu
ladmz, metafiziin entelektel bir etkinlik olarak deerinden ok, aratr
ma alann snrl ve yzeysel bulduu bilimi ama, bilimsel yntemle ulal
maz sayd "asl gereklik"i salt akl ya da sezgiyle kavrad sav, zaman za
man sergilenen "gerek bilim" olma zentisidir. Bu yaklam iinde oluturu
lan idealist, materyalist, monist vb. retilerin birer speklatif dizge olma,
dknlerine duygusal bir doyum, kimi kez bir ideoloji salama dnda "bilgi"
ya da "bilisel aklama" diyebileceimiz bir eyin ortaya konduuna rnek
gsterilebilir mi? Metafiziin hangi nermesine savland gibi "tm dier bil
gilerin kuku gtrmez temel ilkesi" diye baklabilir? Metafizik nermeleri t
myle anlamsz, bo veya geersiz sayanlara katlmyoruz. Ancak, "asl ger
ek" denen gizemli eye deneyimlerden arnm salt akl ya da sezgiyle ula
labilecei grn de paylamyoruz. Deneyimden bamsz grnmyle
pek ok metafizikiye yetkin bir rnek, bir esin kayna olan matematik ger
ekten salt ussal bir alma mdr? Deneyimden tmyle bamsz bir mate
matik varsa, yle bir matematiin totolojik bir dizge olma tesinde ne gibi
bir deeri olur?
Metafiziksel nermelere dnelim. Spinoza'nn monizmi gerekliin bir
tek zdekten, Leibniz'in monadolojisi gerekliin sonsuz denebilecek sayda
zdekten olutuu savn iermektedir. Peki, birbirine ters den bu iki reti
yi olgusal olarak yoklamaya olanak yoksa, seimimiz neye dayanacaktr? Biri
140
ne "yanl", dierine "doru" diyemeyeceimize gre, bu tr savlar bilisel
anlaml nermeler kmesine koymann gerekesi ne olabilir?
Bu soruya doyurucu olmasa da yle bir yant verilebilir: Gnlk ilikileri
mizde, dahas bilimde bile, geerlii yoklanmakszn kullanlan pek ok kav
ram ve varsaymlar vardr. Mantk empiristlerin kat olgusal yoklama lt
ne uyarak dn etkinliimizi bu tr kavram ve ilkelerin ilevinden yoksunla
trmak doru mudur? Kald ki, metafizik kimi filozoflarn da belirttii gibi de
iik kltr dnemlerine zg temel varsaymlara aklk kazandrmaya,1 ya
da sadece dnya grmz yapsal adan betimlemeye2 ynelerek nemli
bir ilev yklenebilir. Ama yine de sorulabilir. levi ylesine snrlanan bir
metafizik, metafizik olarak kalr m? Yoksa, bir tr mantksal zmleme yn
temine mi dnr?

Sonu

Bu yazda "nerme" dediimiz sav ierikli deiik tmce trlerini gzden


geirdik. Saptamaya altmz balca noktalar yle sralayabiliriz:
a) Verilen bir nermenin doruluk deerini belirlemek iin ncelikle o
nermenin hangi trden (olgusal m, analitik mi, deer yargs m, yoksa me-
tafiziksel mi) olduunu bilmek gerekir.
b) Olgusal ve analitik nermelerin doruluk yoklamasnda nemli bir
glk yoktur. Olgusal nermeler betimleyici trden ise dorudan gzlem ve
rilerine gidilerek, hipotez niteliinde ise karsanan "ndeyi" dediimiz sonu
larn gzlem verileriyle karlatrlmasyla yoklanr. Analitik nermelerin do
ruluu tanmsal olduundan, nermede geen szcklerin anlam ilikisini bil
mek doruluk yoklamas iin yeterlidir.
c) Doruluk yoklamasnda glk, deer yarglaryla metafiziksel nerme
lerde kendini gstermektedir. Deer yarglar az ya da ok olgusal ierikli ol
makla birlikte, salt gzlem verilerine gidilerek yoklanamaz. Bunun iin nce
likle nermede geen deer ykl szcn kullanm balamndaki anlamn
lt ya da ltlere indirgemek gerekir. Metafiziksel nermelere gelince, ol
gusal ya da tanmsal hibir yoklamaya elvermeyen bu nermelerin bilisel an
laml olup olmad bugn de tartma konusudur.
Bilisel iletiimde nemli yer tutan bilginin kavramsal zmlemesini
bundan sonraki yazmza brakyoruz.

1) Bkz. R. G. Collingwood, Essays on Metaphysics, 1940.


2) Bkz. P. F. Strawson, An Essay in Descriptive Metaphysics, 1959.

141
2

FELSEFEDE BLG KAVRAMI*

Bilgi, felsefenin kk Antik a'a uzanan temel sorunlarndan biridir. Filo


zoflarn soruna yaklamlar, doal olarak, kiisel eilimlerine, kltr ortamlar
na, yaam dnemlerinde egemen dnya grlerine gre deiik olmutur.
Ders kitaplarnda ou kez "bilgi nedir?" sorusuna verilen yant, rnekleri bili
nen tanmlardan biri olmaktan ileri gememektedir. Biz bu yazda okuyucuya
bilinen ya da yeni oluturduumuz bir tanm sunma yerine, felsefe literatrnde
neredeyse paradigma konumu kazanm bir zmlemeyi irdeleyerek, bilgi kav
ramna aklk getirme yoluna gideceiz. Ama daha nce felsefe tarihinde bu
konuya ilikin deiik yaklamlara ksaca deinmekte yarar grmekteyiz.
Dilimizde "bilgibilim" diye geen epistemolojinin belirgin bir biimde ilk kez
Platon felsefesinde ortaya konduu sylenebilir. Platon (.O. 427-346) bilgi ko
nusunda iki ayr dnyadan sz eder: 1) deal Form'larn yer ald, uzay ve za
man tesi, deimez ve yetkin dnya; 2) "Doa" dediimiz bizi kuatan geici,
deiken, ounluk belirsiz nesne ve olgular dnyas. Platona gre, doada
olup bitenler deal Form'lar dnyasndan yansyan glgelerdir; gerek bilgi, deal
Form'lar dnyasna ilikin, salt ussal kavrayla ulalabilen bilgidir. Duyumlarm
za elveren ikinci dnyaya ilikin "bilgiler" ise kesin olmaktan uzak, dahas ger
ek anlamda "bilgi" diyemeyeceimiz, yanltc, yzeysel izlenimlerdir.
Bir bakma "daha bilimsel" diyebileceimiz bir yaklam iinde olan Aris
toteles (.. 384-322) ise, tr bilgiden sz etmektedir: 1) Kuramsal bilgi
(salt entelektel amala edinilen bilgi); 2) Klgsal bilgi (kiinin moral ve siya
sal davranlar iin gerekli bilgi); 3) Urasal bilgi (tarm, zanaat, mimarlk
vb. alanlarda retim ve yapm ileri iin gerekli bilgi), Aristoteles, salt aklla
yalnzca nesnelerin ierdii formlar bilebileceimizi, gerek anlamda bilgiye
ise deneyimlerimize giren somut nesne ve olgularn zorunlu ilikilerini algla
makla ulaabileceimizi ileri srerek hocas Platona ters dmekten kan
maz. Ona gre, doruluu apak ilke ve ncllere ancak bu yoldan ulalabi
lir.
Rnesans sonras felsefede ortaya kan rasyonalizmin bir bakma Pla-

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Nisan 1996 saysnda yaymlanmtr.

142
ton'cu gr, emprisizmin ise bir bakma Aristotelesci gr yanstt sy
lenebilir. Rasyonalist Descartes (1596-1650) Platon gibi kesinlik aray iin
deydi. O da bilgiye salt dn ya da bilisel sezgi rn gzyle bakyordu.
Aksiyomatik geometride olduu gibi bilimde de bilgi, doruluu apak ilke
lerden karsanan, kesin ve yadsnamaz sonular olmalyd.
Bilgi anlaynda kimi ynlerden Descartes' izler grnen Locke (1632-
1704), rasyonalistlerin baz temel dorularn bilgisine doutan sahip olduu:
muz retisine kar kar. Ona gre, insan beyni douta tabula rasa (hi
bir iz tamayan bir tabla)dr; bilgilerimizi sadece deneyimlerimizle kazanabili
riz. Geri o da, Descartes' andrrcasna, sezgisel bilgi (rnein kendi varl
mza ilikin bilgi), ispat varsanan bilgi (rnein, Tanrnn varlna, moral ve
matematiksel kural ve ilkelere ilikin bilgi) trlerinden sz etmektedir. Ancak
onun n plana ald, d dnyada olup bitenlere ilikin deneyimsel bilgidir.
Locke, olgusal dnyaya ilikin kesin, genel dorular ieren aksiyomatik bir
dizgeden sz edilemeyeceini vurgulayarak bunun, matematii rnek alan
rasyonalistlere zg bir beklenti olduunu syler. Ona gre, deneyimsel bilgi
kesin olmaktan uzak, doruluu olas bilgidir.
Empirisizmde kendisini nceleyen Locke'dan daha ileri giden Hume
(1711-1776), tm bilgilerimizin kaynan "izlenimler" dedii duyumsal veriler
de bulur. Ona gre dncelerimiz, dorudan ya da dolayl izlenimlerin anla
mzda oluan kopyalardr. zlenimleri dorudan yanstan kopyalar basit d
ncelerimizi, basit dncelerin birleim ve dzenlenmesiyle kurulan dnce
ler karmak dncelerimizi salamaktadr. Hume'n amz mantk emp-
risizmde daha da belirginlik kazanan bir ayrm da dncelerin niteliine ili
kindir. Hume, a) anlam ilikisine dayanan, doruluu elikiye dlmeksizin
yadsnamayan mantksal ilikileri yanstan dncelerle, b) gzlem verilerine
dayanan, doruluu elikiye dlmeksizin yadsnabilen olgusal ilikileri yan
stan dncelerin kartrlmamas gerektiini zellikle belirtir. Mantksal iliki
leri dile getiren neirneler, doruluu zorunlu a priori, olgusal ilikileri dile
getiren nermeler doruluu olas a posteriori nermelerdir.
Kant (1724-1804), kendisini dogmatik uykusundan uyandrdn syledi
i Hume'n bu ayrmn yetersiz bulur, "sentetik a priori" dedii nc
bir nermenin varln ileri srer. rnein, "Her olgunun bir nedeni vardr."
nermesine, Kant'a gre, ne olgusal ne de salt mantksal diyebiliriz. Kant,
"yadsnmas elikiye yol amayan, ama doruluu zorunlu" diye niteledii bu
tr nermelerin fizik ve zellikle matematikte yer ald savndayd.
Kant'n, bilgi anlaynda, rasyonalizm ile emprisizmin bir sentezine y
neldii sylenebilir. Empiristler gibi, doutan ya da deneyim ncesi bir bilgi
nin varln kabul etmeyen Kant, empiristlerin tm bilgilerimizin deneyimden
kaynakland tezini de paylamamas dikkat ekicidir. Nitekim, bir yandan
hibir bilgimizin deneyim ncesi olmadn vurgularken, te yandan, en azn
143
dan kimi bilgilerimizin a priori olduunda srarldr. Ona gre tm deneyim-
sel nermeler sentetiktir; ancak tm sentetik nermelerin deneyimsel olduu
sylenemez. rnein, nedensellik ilkesi gibi aritmetik ve geometri bilgilerimiz
de deneyimden indksiyonla elde edilmeyen sentetik a priori bilgilerdir.
Ancak sorulabilir: Sentetik nermelerin a priori olmas, bir eliki olma
sa bile, nasl olanak kazanmaktadr? Kant'n yant ilgintir: Nesne ve olgulara
ilikin tm deneylerimiz anlamzn salad kavramsal kalplarda biimlene
rek alglanmaktadr. yle ki, doada bulduumuz dzen (yasal ilikiler) asln
da anlamza ait kavramsal dzenin doaya ykledii dzendir. Bu demektir
ki, gzlemleme srecinde belirlenen zelliklerin bir blm gzlemlenen nes
nelere deil, gzlemciye aittir. Kant, bilginin iki kaynandan sz eder: duyar
llk ve kavray. Duyarllk duyu verilerine yol aar; kavray duyu verilerini
dzenleyerek nesnel dnyaya ilikin alglara dntrr. Bu ise bilgilerimizin
hi deilse bir blmyle sentetik a priori olduu demektir.
Yzylmz felsefesinde nc bir konum kazanan mantk emprisizmin,
Kant'n retisini byk lde geersiz kld sylenebilir. Bir kez, aritme
tik, geometri ya da kuramsal matematiin baka bir dalnn sentetik a prio
ri olduu sav yerini analitik a priori grne brakmtr. Sonra, anla
mzn doutan kavramsal bir donanma sahip olduu tezine de Kant'n sen
tetik a priori retisi iin bulunmu bir gereke, ad hoc bir aklama diye
baklabilir. Gerekten, insann dnyaya kimi beklentilerle geldiini kabul et
sek bile, tm kavramlarmzn kltrel ortam ve etkileimin rn olduu artk
bilinen bir olaydr. Bir bakma Hume' izleyen mantk empiristler (Russell,
Carnap, Reichenbach, Ayer vb.) bilisel anlaml nermeleri iki kmede topla
maktadrlar: 1) Empirik nermeler (doruluu olgusal yoklanmaya elveren
nermeler); 2) Analitik nermeler (doruluu tanmsal olan nermeler). Bu
zmlemede sentetik a priori nermelere yer yoktur.
Gnmzde geerliini byk lde koruyan bu yaklam, bilgi kavram
asndan olduka kktenci bir tez iermektedir: Analitik nermeler olgusal ie
rikten yoksun "totolojik" nitelikte nermelerdir; bize olgusal dnyaya ilikin bilgi
vermez. Bilgi yalnzca doruluu yeterince kantlanm olgusal ierikli nerme
lerle salanr. Daha zmlemeli bir anlatmla, bir olgu, iliki ya da nesneye ili
kin "nerme" dediimiz bir sav ya da betimlemenin bilgi olarak kabul edilmesi,
her biri gerekli ve de birlikte yeterli saylan koula bal grlmektedir:1
1) nermenin doru olmas,
2) nermenin olgusal olarak yeterince kantlanm olmas,
3) nermenin doruluuna inanlmas.

1) Bkz. Ayer, A. J., The Problem of Knovvledge, s. 34; Chisholm, R. M., Perceiving: A Philo-
sophlcal Study, s. 16; Gettier, E. L., "Is Justified True Belief Knovvledge," Analysis, Vol. 23,
Blackvvell, 1963.

144
Kimi eletirilere karn,2 henz daha doyurucu alternatifi gsterilemeyen bu
zmlemeye gre, bir nerme doru da olsa, doruluundan emin de olsanz,
yeterince kantlanmadka bilgi saylmaz. Ayn ekilde bir nerme doru deilse,
doruluuna ilikin inancmz ne denli sarslmaz da olsa, ya da elimizdeki "kant
lar" ne denli yeterli de grnse, o nermeye "bilgi" diyemeyiz. Bu noktalarda bir
duraksama sz konusu deildir. Duraksama nc koulda kendini gstermek
tedir. Doru olan, stelik doruluu yeterince kantlanm bir nermeyi bilgi
saymamz iin ayrca onun doruluuna inanlmas kouluna gerek var mdr? lk
iki koulun, nc koulu zaten ierdii sylenemez mi? rnein, "Dnya yu
varlaktr," nermesini alalm. Bu nerme dorudur, ayrca elimizde doruluunu
kantlayan yeterli gvenilir veri olduunu biliyoruz. imdi bir kii kp, "nerme
doru da olsa, tm gzlemler doruluunu kantlasa da, ben dnyann yuvarlak
olduuna inanmyorum," diyebilir mi? Derse, bir tr elikiye dm olmaz m?
yleyse, bilgi iin bir nermenin doru olmas, doruluunun kantlanm olma
s yeterlidir, diyebiliriz. Bir kiinin ya da birok kiinin inancnn olumlu ya da
olumsuz olmas nermenin bilgi kimliini deitirmez. En azndan nesnel dnya
ya ilikin bilgi znel eilim veya inanlara grecel deildir.
zmlemenin ierdii bir baka sknt da "yeterince kantlanm olma" kou
luna ilikindir. Bir kez i dnyamza ilikin bilgilerimizi (rnein, niyetlerimize; bek
lenti, sknt ve sevinlerimize ilikin bilgilerimizi) kantlamaya, hi deilse kendimiz
iin gerek var midir? Sonra, yeterince kantlanm olma koulu iin nesnel bir l
t gsterilebilir mi? Gsterilemezse, o zaman, kant yeterlilii kiisel eilim, dene
yim ve gr farklarna ya da dnemsel normlara grecel kalmayacak mdr?
Son bir noktaya daha deinme gereini duymaktayz. Mantk empirist-
lerin zmlemesinde bilginin tek tipe indirgendii, gnlk yaamda bilgi diye
geen kimi belirlemelerin bir bakma gzard edildii sylenebilir. Verilen
zmlemede, doruluk, yeterince kantlanm olma ve inanma koullar
nn geerlii tm durumlar iin ngrlmtr. Oysa bu koullar karlama
yan bilgi trlerinden de sz edebiliriz. rnein, bir kimseyi, bir yreyi, bir
nesneyi tandmz; yaam ortamnda herhangi bir i veya sanat kolunda
grsel olarak edinilen bilgi, beceri ve alkanlklarmz olduunu sylyoruz.
Bir terzi ya da doramacnn, usta bir tamircinin, deneyimli bir ebenin, bir
"cambaz veya virtzn performansnda sergiledii beceri, hi deilse geni
anlamda, bilgi deilse nedir? Ayrca, yukarda da deindiimiz gibi, i dnya
mza ilikin bilgilerimizden de sz edebiliriz. rnein, u anda bamn ard
n sylersem, bunun doruluuna inandrc kant gsteremiyorum diye ba
arm bilmediim sonucu karlabilir mi?
Kukusuz, bu deinmelerimiz mantk empiristlerin bilgi kavramnn ge

2) rnein, Gettier, yeterince doyurucu bulmadmz bir argmanla, zmlemede ileri srlen
koullarn yetersizliini gstermektedir, a. g. y.

145
erliliini sorgulamaktan ok, kavram belirleyen koul ya da ltlerin gere
inden fazla dar ve sk tutulduunu gstermeye yneliktir.
'Bilgi kavramna aklk getirme araynda, bilginin inan, varsaym, tah
min ve kan gibi kiisel oluumlarla ilikisini de gzden geirmeye, zellikle
doruluk ltnn anlamn belirlemeye gerek vardr. Bunu bir sonraki yaz
mza brakyoruz.

Kaynaka

a. Ayer, A. J., The Problem of Knovvledge, Macmillan, (London, 1956).


b. Chisholm, R. M., Perceiving: A Philosophical Study, Cornell University
Press, (Ithaca, New York, 1957).
c. Malcolm, N., Knovvledge and Certainty, Prentice-Hall, Inc., (Englevvood
Cliffs, New Jersey, 1963).
d. Griffiths, A. P. (Editr), Knovvledge and Belief, Oxford University Press, (Lon
don, 1967).
e. Lacey, A. R., A Dictionary of Philosophy, Routledge and Kegan Paul, (Lon
don, 1976).
f. Russell, B., The Problems of Philosophy, Oxford University Press, 1959.
g. VVoozley, A. D., Theory of Knovvledge, Hatchinson University Library, (Lon
don, 1966).

146
3

DORULUK KURAMLARI*

Doruluk, bundan nceki yazda belirtildii gibi (bkz. "Bilgi Kavram"),


bilginin bata gelen gerekli kouludur. Baka bir deyile, bir eye (bir sav veya
kan ieren bir tmceye) "bilgi" diyebilmemiz iin o eyin ncelikle doru ol
mas gerekir. Peki, doruluk nedir? Bir sav ya da betimlemenin doru mu,
yoksa yanl m olduunu nasl belirleyebiliriz?
Bilgi gibi doruluk da felsefede srgit tartlan bir konudur. Tm abala
ra karn kavramn tam bir aklkla ortaya konduu henz sylenemez. Ger
i, "doru" terimi gnlk yaamda dilimizden dmeyen bir szcktr. Ama
terime doyurucu bir tanm verme sz konusu olduunda byk glklerle
karlalmaktadr. Yaklak ikibin yl nce sa'nn armha gerilme kararn
onaylayan Roma'l yarg Pontius Pilate, "Karar doru mu?" diye sorulduun
da, "doruluk dediiniz ey nedir, ben de merak ediyorum" sorusuyla karlk
vermiti. Yaasayd, sorusuna istedii aklkta yant bugn de alm olmaya
cakt herhalde!
Filozoflarn temelde balca (belki de tek) kaygs doruya ulama, doru
olanla yanl olan ayrdetme, doruluun anlamn belirleme olmutur dene
bilir. Geri Antik a'da "sofist" denen kimi filizoflarla balayan kukucu (da
has, kimi kez dpedz inkarc) bir gelenek de vardr. Buna, gre, "nesnel
doruluk" diye bir ey yoktur; olsa bile, ona ulaamayz. Bu akmn nclerin
den Protagoras (.. 485-420), "Her eyin ls insandr," nl zdeyiiyle,
doruluun kiiye grecel olduunu vurgulamt. Gnmzde de, doruluu
kiisel inanla, dinsel dogmalarla ya da yerleik deer yarglaryla zdeleti-
renler vardr. Ne var ki, kukuculuk, zellikle yadsmaya kaan ar biimiyle,
felsefede marjinal olmaktan ileri gememi, filozoflar ounlukla doruyu ya
kalamann abas ve iyimserlii iinde kalmlardr.
Bu yazda, doruluk kavramna ilikin felsefede yer alan balca grleri
gzden geirerek, "doruluk" terimine aklk getirmeye alacaz. Felsefe
literatrnde "kuram" diye geen bu grleri ele almadan nce, "doru" (ya
da "yanl") dediimiz ey nedir sorusunu yantlamalyz.

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Haziran 1996 saysnda yaymlanmtr.

147
Doruluk doann kendisinde bulduumuz bir zellik deildir. Bir da,
bir rma, bir aa, iek ya da dikeni, gneli ya da bulutlu bir havay, canl
ya da cansz bir nesneyi "doru" ya da "yanl" diye nitelemek yerinde olmaz.
Nitelersek, terimi arpk bir anlamda kullanm oluruz. Doruluk, insann
dnyada olup bitenlere ynelik beklenti veya inanlarna; bir nesne, bir olgu
ya da olgusal bir ilikiyi betimleme, aklama, ndeme trnden giriimlerine
zg bir zelliktir. Beklenti veya inanlarmz, olgulara ilikin betimleme,
aklama ve ndeyilerimiz doru ya da yanl olabilir. Tanrnn br dnyada
kt kullarn cehennem ateiyle cezalandraca, iyi kullarn cennet keyfiyle
dllendirecei inanc kimilerine gre kesin bir doru, kimilerine gre ise in
sanlar korku ve umut aralaryla ynlendirme olmaktan baka bir ey deil
dir. Ayn ekilde, atei scak, buzu souk diye betimlememiz doru; tersine,
atei souk, buzu scak diye betimlememiz yanl olur. Havann yarn ak
olaca tahmini, son depremlere yeralt nkleer denemelerin yol at akla
mas yanl da olabilir, doru da. yleyse, doruluk ya da yanllk "doa" de
diimiz gerekliin deil, gereklie ilikin sav, beklenti, ndeyi ve aklama
larmzn bir zelliidir.
Pek ok konuda insanlarn deiik, dahas birbiriyle badamaz, inan
veya grler tadklarn biliyoruz. Birisi iin doru olan bir sav, bir bakas
iin yanl olabilir. Kald ki, kimi yanl inan veya grlerin inatla "doru"
diye savunulduuna da ska rastlamaktayz. Peki bir sav, inan veya grn
doru ya da yanl olduunu nasl saptayabiliriz? Doruluun herkes iin ge
erli bilinen bir lt var mdr?
Bu soruya yant araynda her eyden nce, yukarda da belirttiimiz gi
bi, doruluun "nerme" dediimiz sav, kan veya beklenti ieren tmcelerin
bir zellii olduunu gzden karmamak gerekir. Ayrca, doruluk (veya yan
llk) nermelerin bir zellii olmakla birlikte nermede kendiliinden var
olan bir zellik deil, nermenin olgusal dnyayla ilikisine dayanan bir zel
liktir. (Doruluu analitik olan matematiksel nermeler iin bu niteleme ge
erli deildir!) Bu iki nokta gz nne alndnda, doruluu ne nermede,
ne de nermenin ilikin olduu olguda deil, ikisi arasndaki ilikide aramal
yz. liki, bire bir karlam anlamnda uyuum gsterdiinde nermeye
"doru", aykrlk gsterdiinde nermeye "yanl" diyoruz. rnein, "Dnya
yuvarlaktr," nermesi dnya gerekten yuvarlaksa doru, deilse yanltr.
Burada doruluu belirleyici olan nerme deil, ilikin olduu olgudur. Doru
nerme, ilikin olduu olguya denk den nermedir. Ancak, olgu ile nerme
gibi ayr trden iki nesnenin karlam koulu srgit tartma konusu olmu
tur. Gerekten, dilsel bir ifade ile bir olgu ya da olgusal ilikinin uyuumu ne
demektir?
Bu trden kimi glklere karn, belki de saduyuya uygun dmesi ne
deniyle yaygn olarak benimsenen ve felsefede "karlam kuram" (corres-
148
/
pondence theory) diye geen bu gre alternatif iki grten daha sz edile
bilir: "Tutarllk kuram" (coherence theory), "klgsal kuram" (pragmatic the
ory) dediimiz bu kuramlarn doruluk koullan deiiktir kukusuz.
Karlam kuram, gereki bir yaklamla, bilinen ile bilen arasnda ke
sin bir ayrm ngrmektedir. yle bir ayrm reddeden rasyonalist veya idea
list filozoflar (Leibniz, Spinoza, Hegel, Bradley, vb.) tutarllk kuramn ileri
srmektedirler. Bu kuramda vurgulanan ana nokta, bir sav veya dncenin
doruluunun, doruluu apak sav ve dnceleri kapsayan dizgeyle tutarl
olmasna bal olduudur. dealistlere gre, aslnda doruluk bireysel nerme
veya dncelerin deil, bunlarn tmn kapsayan dizgenin bir zelliidir.
yle bir dizge iin ancak, tam anlamnda, "doru" diyebiliriz. Bireysel ner
melere birer doruluk esi gzyle baklabilir; ama hibirini kendi bana ye
terince doru sayamayz. rnein, "Socrates baldran zehiri ierek yaamna
son verdi," nermesini alalm. dealistlere gre, bu nermeyi, doruluu bir
yana, tm nedensel koullar ve gnmze ulaan etkileri yeterince bilinme
dike tam anladmz bile kolayca syleyemeyiz. nk, her nerme, iinde
yer ald dizgeyle kimlik kazanmakta, anlam ve dorulu dizgedeki mantk
sal ilikilerle belirlenmektedir. Tutarllk kuramna bal olanlar arasnda, diz
geyi oluturan elemanlarn birbirlerini, matematiksel bir dizgede olduu gibi,
ierdikleri savnda olanlar bile vardr.
Tutarllk kuramna, kimi yanlaryla, doruluk kavramna olumlu bir yak
lam gzyle baklabilir. Bir kez kuramn, doruluu ne'rme-olgu ilikisinde
deil, nermeler aras ilikide aramas, karlam kuramnn henz doyurucu
bir aklkla zd sylenemeyen gl at yadsnamaz. Sonra, tutarl
ln doruluk kavramna bir koul ya da lt salamann tesinde, doruluk
iin kimi durumlarda bir gereke de oluturduu sylenebilir. rnein, doru
luk deeri belirsiz ama bir soruna zm araymzda bize k tutan ya da
ipucu salayan iki nermeden birini seme durumunda kalmamz halinde sa
duyumuza, yerleik norm veya varsaymlara daha uygun olan sememiz nor
maldir. Ayn ekilde, gemiteki bir olay ya da yaantmza ilikin anlarmzn
doruluu sz konusu olduunda, bunlardan birbiriyle tutarllk iinde olanlar
daha gvenilir bulup, sememiz yadrganabilir mi? Yargda da, bir tann ifa
desinin kendi iinde ve toplanan dier kantlarla tutarllk iinde olmas ou
kez ifadenin gvenirlilii iin yeterli sayld yadsnabilir mi? Son bir nokta
da, tutarllk kuramnn, doruluu deiik derecelerde bir zellik saymaya el
vermesidir. Bir nermeyi kendi bana doru ya da yanl sayamazsak da di
er nermelerle tutarll (varsa) gz nnde tutularak bir lde doru saya
biliriz. Tam doruluk ise, kapsad nermelerin birbirleriyle tutarlln ta
yan yetkin dizgeye zg bir zelliktir, idealistlere gre!
te yandan, tutarllk kuramn doyurucu olmaktan uzak tutan nemli
saydmz birtakm glklere de deinmek zorundayz. Deineceimiz ilk
149
noktay bir soruyla ortaya koyalm: Tutarll doruluun koulu ya da lt
olarak benimseyen kimseler, doruluk kavramna bavurmakszn tutarlln
nasl belirlenebileceini gsterebilirler mi? nemli bulduumuz bir nokta da,
hemen her alanda nermelerin birden fazla dizgeyle kapsanmaya elvermeleri
dir. yleyse, kendi iinde tutarl deiik dizgelerle karlama sz konusu de
il midir? yle bir durumda dizgelerden birini hangi gerekeyle en yetkin di
ye seeceiz?
Doruluu son zmlemede, "evrensel kapsaml, tek ve yetkin bir diz
genin tutarll" diye tanmlayanlarn yantlamas gereken bir soru daha var
dr: yle bir dizgeyi oluturmann mantksal olasl olsa bile, gerekleme
koullan var-mdr? Nitekim, bilimin en gelimi dal olan fizik de bile, daha
snrl da olsa, buna bir rnek gsterilemez. Bilindii gibi, Einstein'n yaam
nn son yirmi be yln alan "birleik alanlar kuram" giriimi de beklenen so
nucu vermekten uzak kalmtr.
Peki, olgusal doruluk ltne bal bilimde "mtevazi" ltler iinde
de olsa henz gerekleme olana bulmayan bir beklentinin, daha kapsaml
bir biimde, felsefede gereklemesi bo bir hayal deil midir?
Tutarllk kuramnn belki de en can alc bir yetersizlii de, ngrd
tutarl nermeler dizgesini nesnel dnyadan koparm olmas, stelik dorulu
un belirlenmesinde gereklie yer verilmemi olmasdr. Astrolojiyi teolojik
ya da mitolojik dizgelerden herhangi birini, dahas masalms bir yky ken
di iinde tutarldr diye gereklikle ilikisi kurulmadka doru sayabilir miyiz?
Bilimde tm kantlayc verilere karn hibir kuramsal ilkenin kesin dorulu
undan sz edilmediini biliyoruz. Nitekim bilim tarihinde doruluu tartl
maz saylan kimi dizgelerin bile zamanla daha doyurucu dizgeler karsnda
kt bilinmektedir. Kald ki, Gdel teoreminin ortaya kmasyla tutarl
tam ve yetkin bir dizgeden de sz edilemez artk!
Klgsal kurama gelince, youn eletirilere urayan bu grn de etki
alan snrl kalmtr. Charles S. Peirce (1839-1914), William James (1842-
1910), John Deu/ey (1859-1952) gibi sekin Amerikan filozoflarnn ortaya
koyduu bu kurama gre, doru dnce bir soruna zm getiren, deneyle
rimizi anlaml klan, ya da belirsiz bir duruma aklk salayan, ksacas bek
lentimize uygun sonu veren dncedir. lk bakta deiik tanmlar izlenimi
verse de bu tr belirlemelerin ortak paydas yararl ilev'dir. Bu adan, bir
nermenin doruluu ne gereklikle uyuumuna, ne de dier nermelerle tu
tarllna baldr. levi yaam beklentilerini karlayc ise nerme doru, de
ilse nerme yanltr. Somut yaam iin yararl bir sonu veren bilimsel ya
da teolojik, deneyimsel ya da dsel bir yargy doru sayan W. James'in u
szleri ilgintir:1

1) James, W., Essays in Pragmatism, Hafner Publishing Co., Inc., New York, 1948, s. 160.

150
Bir dnce ya da inanca doru dersek, hemen sorulmas gereken
soru udur: Bu doruluun yaammzda somut olarak etkisi ne olacak
tr? Ortaya srlen dnce ya da inan doru deil de yanl olsayd,
deneylerimiz bakmndan, ne gibi bir fark olutururdu? Ksacas, "doru"
dediimiz eyin yaantmzda "ie yararll" yoksa anlam ne olabilir?

Peki, doruluu kabaca bir tr ie yararllk sayan pragmatik gr iin


ne diyeceiz? Gre byk tepki gsteren B. Russell'a gre, ie yararllk il
kesinin dinsel inanca bir gereke salama dnda kuramsal bir ilerlii yok
tur. A ve B gibi birbiriyle elien iki nerme alalm. Mantk asndan bu
nermelerden biri doru dieri yanltr. Oysa pragmatik gr asndan
nermeler olumlu etkiye sahipse ikisine de doru diyebiliriz. Tersine, ie ya
rar ilevleri yoksa ne birini ne dierini doru sayabiliriz. Bu yaklamn yeter
sizliine deinen G. E. Moore bir noktay zellikle vurgulamaktadr:2

Gnlk yaamda pek ok ayrntya ilikin dncelerimiz vardr.


zerinde durmadmz bu dncelerin ounluk doru olduunu da
syleyebiliriz. Ama doru olan bu trden dncelerin hepi iin "yararl"
diyebilir miyiz? Diyemeyiz, nk en azndan bir blmnn kendi ilgi
alanmzda yararsz olduu gsterilebilir. Kanmca, gnlk yaamda ol
duu gibi pek ok alanda da doru olduu halde ie yaramayan dn
celere bolca rnek verilebilir. yleyse hibir anlamda tm doru dn
celerin yararl olduu gr savunulamaz.

Moore'n eletirisini paylaan Russell soruna daha arpc bir adan bak
makta, yararl olmayan doru dnceler olabilecei gibi yararl olan yanl
dncelerin de olabileceine dikkat ekmektedir. James'n, "Tanrnn varlk
hipotezi inananlara gnen saladna gre dorudur," yargsna Russell'n
tepkisi serttir:3 '

Pragmatik grn yaklamnda avantaj, Tanr'nn varlk sorununa


salt sradan yaam gereksinmeleri asndan bakmasndadr. Ne yazk
ki, bu yaklamla ulalan sonu da sradan olmaktan ileri gememekte
dir. "Tanr inanc yararl olduu iin dorudur," sav zellikle dinsel re
tiye aykrdr. Teolojide Tanr'nn varl u ya da bu neden balanma
yan asal gerekliktir.

Burada bir noktann zellikle vurgulanmas gerekir. Doru olan yararldr,


yleyse yararl olan da dorudur argmannn mantksal geerlii yoktur. Prag-

2) G. E. Moore, '"VVlliam James' Pragmatism," Proceedings of the Aristotalean Society,


1907-8.'
3) Russell, B., Philosophical Essays, George Ailen and Unwin Ltd., London, s. 125.

151
matik grn iine dt hata, yararlln dorulukla ilikisini n plana
karmas deil, yararll doruluun lt, nerdeyse tanm olarak sunmasdr.
Bilginin yetersiz kald, daha doyurucu aklamalara ulalamayan alanlarda,
zellikle ruhsal gereksinmeler sz konusu olduunda, bir inan dizgesinin ne
mi doruluk kouluyla snrl tutulamaz. stelik, kimi inanlarmz doruluk an
laynda hipotez ileviyle de yararl olabilir. Ne var ki, bilimde olduu gibi gn
lk yaamda da hipotezler yararl olduu iin deil, ancak olgusal olarak yete
rince kantlanmsa doru saylr. Aslnda bir aratrma balamnda olgusal yok
lanmaya elveren hemen her hipoteze (ister doru, ister yanl olsun) "yararl"
diyebiliriz; ama sk snamalardan gemeyen hibir hipoteze "doru" diyemeyiz.
Gzden geirdiimiz grlerden hem tutarllk hem klgsal (pragmatik)
kuramn temel yetersizlii, doruluun ltn bir sav veya inancn dnyada
olup bitenlerle ilikisinde deil, ya salt yararllnda ya da yerleik dnce
dizgesiyle tutarllnda bulmalardr. Balangta deindiimiz karlam kura
m ise lt olarak gereklii almakta, bir sav veya inancn doruluunu ona
denk den bir olgu ile ilikisinde bulmaktadr. Daha inandrc da olsa bu g
r de henz eletiriden kurtulmu deildir. Kimine gre, kuramda ngrlen
olgu veya olgusal iliki diye bir ey yoktur, olsa bile varl nesnel deil meta-
fizikseldir.4 Kimine gre ise karlam ilikisi birtakm glkler ieren bir
varsaym olmaktan ileri bir ey deildir.5 Ancak birer zorlama izlenimi veren
bu trden eletirilerin beklenen etkiyi gsterdii, karlam kuramna daha
doyurucu alternatif bir kuramn oluturulduu da henz sylenemez.

Kaynaka

a. Ayer, A. J., Language, Truth, and Logic, Dover Publications, Inc., New York,
1946, s. 87-101.
b. Blanshard, B., The Nature of Thought, George Ailen and Unwin Ltd., London,
1964, s. 212-331.
c. Russell, B., Philosophical Essays, George Ailen and Unwin Ltd., London,
1966, s. 147-159.
d. Tarski, A., "The Semantic Conception of Truth," Readings in Philosophical
Analysis, Feigl and Sellars (Eds.), Appleton-Century, New York, 1949, s. 52-
84.
e. White, A. R., Truth, Anchor Books, New York, 1970.

4) P. F. Stravvson, Truth," Proceedings of the Aristotelean Society, 1950.


5) Gerekten, "nerme" dediimiz sav ieren bir tmce ile bir olgunun karlam iinde olmas
ne demektir? Bu sorunun ortaya koyduu glk, karlam kuramnn temel sorunu olup, ki
mi filozoflar kuramn yanl, dahas anlamsz olduu kukusuna itmitir. Ne var ki, Tarski'nin
"Semantic Conception of Truth" almasnn soruna kesin olmasa da gzard edilemeyecek
bir zm getirdii sylenebilir. (Bkz. Kaynaka, d).

152
t

METAFZK ZERNE BR RDELEME*

Bilimin teolojik ve ideolojik retilerle badamazl kolayca ileri srle


bilir; ama ayn eyi metafiziksel sistemler iin de syleyebilir miyiz?1 Gn
mzde metafizik pek ok kimsenin (bu arada bilim adamlarnn) gznde bir
fantezi, bilime ters den bir speklasyondur. Oysa metafizie bilimler st
bir bilim, bizi geree ulatran en temel dn etkinlii gzyle bakld a
lar olmutur. amzda bile bu gr koruyan saygn dnrler (Bergson,
Heidegger vb), filozoflar vardr.
Metafizik ou kez sanld gibi bilime gerekten ters den bir dnce
biimi midir? Yoksa metafizikilerin syledii gibi en azndan bilimin yantsz
brakt kimi temel sorulara ynelik bir alma mdr? Bu yaznn amac me
tafizie ilikin yerleik baz yarglar irdelemek, zellikle metafizie yneltilen
eletirilerin nda bilimle ilikisini gzden geirmektir.
Metafizik bilindii gibi felsefenin ana kollarndan biridir, hatt denebilir
ki, felsefe balangta metafizik olarak ortaya kmtr. Bilgi kuram, ethik
vb. felsefi almalar daha sonraki gelimelerdir. Evrenin anlam ve kkenine
"Tanr" denen yce bir gcn varlna ynelik araylardan kaynaklanan me
tafizik, zellikle ilk ve orta alar boyunca, kesin dorular ieren, hibir var
saymdan kalkmakszn her eyi sorgulayan dnce kimliine brnmtr.
Bu kimliin gnmzde de tmyle yitirildii sylenemez. Ne var ki, metafi
zik bugnk saygnln, getirdii aklamalarn doyuruculuundan ok Pla
ton, Aristoteles, Descartes, Spinoza, Leibniz, Hegel gibi sekin dnrlerin
ura konusu olmasna borludur. Bu dnrlerin matematik ve bilim zerin
deki olumlu etkileri gz nne alndnda metafiziin hi deilse gemiteki
nemi yadsnamaz. rnein, Demokritos'un atom kuram, Platonun mate
matiin gelimesini kamlayan "diyalektik" dedii en yksek ve en ak bilgi
ye ilikin retisi, Descartes'in doada olup bitenleri mekanik modele indirge-

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 11. Kitap'ta (ubat 1992) yaymlanmtr.


1) Bkz., a) "Felsefe Asndan Bilim ve Din", s. 43; b) "Bilim ile deolojinin Badamlazlf, s.
53; c) "Diyalektik Materyalizm ve Bilim", s. 63-77.

153
meinin bilimsel gelimeye kazandrd itici g ... bu olumlu etkilerden he
men anmsadmz birkadr.2

Metafizie Yneltilen Eletiriler

Tm grkemli konumuna karn metafizik hemen her dnemde eletiri


ve saldr hedefi olmutur. Kimisi saduyuya aykr bulduu iin, kimisi teolo
jiyle zdeletirildii iin, kimisi gerek yaamn dnda anlamsz, anlalmaz
bo bir speklasyon sayd iin, kimisi de bilimsel yntemle badamaz bul
duu iin metafizie kar kmtr. Hume ve Kant'la balayan ciddi eletiri
ncesinde bile metafizie her zaman iyi gzle baklmad bilinmektedir.
Geleneksel metafizie ilk kar kanlarn banda Descartes ile Bacon'
bulmaktayz. Descartes skolastik dnceyi metafiziksel olduu iin deil, ye
terince ak, seik ve kesin bulmad gerekesiyle eletirir; yntemsel kuku
ya yer verilmesini nerir. Onun arad matematiksel kesinliktir; ama kiinin
inan ve yarglarn sorgulamas gereini vurgulamaktan da geri kalmaz. Bu,
dolayl da olsa skolastik dncede yansyan geleneksel metafizie bir bakal
drmadr.
Bacon'n tepkisi daha kktenci niteliktedir. rneini skolastik dncede
bulduu metafizik, onun gznde, insan zeksn kstekleyen ksr bir urat.
nsan yaamn istenilen ynde gelitirme gc yalnzca bilimsel bilgide vard.
Bu bilgiye soyut varsaymlardan kalkan tasmsal karmla deil, gzlem ve
deneye dayanan indktif yntemle ulalabilirdi ancak. 18. Yzyl dnrle
rinden Voltaire, Herder ve Burke gibi yazarlarn gznde metafizik, saygnlk
tan yoksun, dnceyi karanla iten ad bir abayd. Voltaire metafizii
teolojiyle bir tutuyordu; Burke ile Herder iin ise metafizik, saduyuya ters
den bo bir gevezelikti. Aydnlk ann byk filozofu Hume daha acma
szd. "Bir kitaplkta gezinirken," diyordu Hume, "yapmaktan kanamayaca
mz bir kym var: Elimize alacamz herhangi bir cilde (bu teolojik ya da me
tafiziksel bir kitap olabilir) bakp sormalyz: say ya da nicelik trnden soyut
dnme iermekte midir? Hayr! Peki, olgusal dnyaya ilikin deneysel d
nmeye yer vermekte midir? Hayr! yleyse, duraksamakszn elimizdekini
atee atalm; nk bu kitapta safsata ve bo hayalden baka bir ey yoktur."3
Hume'n tepkisi skolastik dnceye olduu kadar rasyonalist filozoflarn in
san aklna tandklar stn bilme gcne de ynelikti. Ona gre, kesin bilgi
ye ulama bakmndan insan aklnn hayvan aklna stn tutulacak bir yan
yoktu.

2) Platon'un Copernicus sistemi zerindeki etkisi iin bkz. K. Popper, Conjectures and Refutati-
ons, s. 187.
3) D. Hume, lnquiry Concerning Human Understanding, XII (iii).

154
Hume'n empirik yaklamn paylamamakla birlikte Kant da metafizie,
deneyim tesi nesnelere (noumena) ynelik, "bilim d speklasyon" olduu
gerekesiyle kar kmtr.4
19. Yzyln ilk yarsnda Auguste Comte'un nclnde balayan Pozi
tivizm, Hume'a benzer bir izgi izler. Comte'a gre metafizik, insan dnce
sinin olup biten her eyde Tanrsal gc bulan animizmden bilime doru ka
nlmaz ilerleyiinde bir ara geit, entelektel olgunlua ulamamz iin ama
mz gereken bir aamadr. Comte, "pozitif" dedii son aamaya geldiimizde,
bilgi iin artk metafizie zg ilk neden ve mutlak gereklik araynn deil,
"salt gzlemsel verilerin korelasyonuna dayanan bilimsel yntemin" n plana
kt grndedir.
Comte'un pozitivizmi ideolojik nitelikte yzeysel bir akmd; mantksal bir
zmlemenin arln tamyordu. Bu tr bir zmlemeyi ieren daha et
kili eletiriyi yzylmzda pragmatist felsefeyle mantk empirisizme borlu
yuz.
Geleneksel metafiziin bata gelen bir zellii ura konusu sorunlarn,
zamanla farkl biimlerde ortaya konmuda olsa, zde deimeden kalmas
dr. Gerekten, Tanr'nn varl, ruhun lmszl, madde ile ruhun apayr
gerekler olup olmad gibi sorunlar srgit tartma konusu olmutur. Kant
zmszln nedenini dnce donatmmzn yetersizliine balyordu.
Mantk empiristler ile pragmatistlerin aklamalar deiiktir. Pragmatistler
zmszl metafiziksel kavramlarn ilemsel tanmlamaya elverisizliiyle
aklar. Tanr, ruh, madde vb. kavramlarn ilemsel tanmlar verilemez; veri
lebilseydi, bu kavramlar ieren sorunlar bilimin sradan sorunlarna dnr,
"metafizik" diye ortada bir ey kalmazd. Mantk empiristlere gelince, onlar
iin metafiziksel sorunlar olgusal ierikten yoksun szde sorunlardr. z
m nesnel yoklanmaya ak olmayan sorunlar zmsz sorunlardr; metafi
zik umutsuz bir abadr.
Descartes kesinlik araynda anlamlln nemine deinmi, aklk ve
seiklii lt olarak nermiti. Ne var ki, aklk ve seiklik mantksal olmak
tan ok psikolojik niteliktedir: biri iin ak ve seik olan bir kavram bir ba
kas iin pekl bulank, belirsiz, dahas anlamsz olabilir. Pragmatistlerle
mantk empiristlerin anlamllk ltleri daha nesnel niteliktedir. ster ilem
sel tanmlamay, ister dorulanabilirlii benimseyelim, sonu deimez; ikisi
de metafizii anlamsz klmaktadr. u farkla ki, birincisi szcklerin, kincisi
nermelerin anlamna ilikindir.
Dikkat edilirse, mantk empiristler metafizii "salt speklasyon" ya da
"nyarg" diye eletirmekle yetinmemektedir. Bir speklasyon, bir nyarg de

4) Ne var ki, Kant kuramsal felsefesinde olanaksz bulduu eye, pratik felsefesinde olanak ta
nr: nsan moral yaratk kimliiyle Tanr, zgrlk ve ruhun lmszl gibi "noumenal ger
ekleri" kavrama yetisini tar.

155
neyimlerimize ters dse de pekl mantksal olabilir. Oysa anlamsz ya da
anlam bulank, "Hi bizzat hiler" (The Nothing itself nothings) gibi savlar
mantksal bulmak yle dursun, mantk ltlerine vurmak bile olanakszdr.5
Bu tr savlar kimi kez nerildii gibi ie yarar hipotez saymak ise bsbtn
yanltr. Bunlara "szde hipotez" bile denemez. Hipotez grnmndeki me-
tafiziksel savlara gelince, (rnein, "Var olan her ey maddeseldir.") bunlarn
anlamszl, mantk empiristlere gre, bilimsel anlam bakmndandr; yok
sa, metafiziin iir ve edebiyat trnden bir anlam olabilecei yadsnmyor.
Genellikle belirtildii gibi metafizik deneyimlerimizi aan, bilimsel yn
temle ulalamayacak "temel varlk ve ilkeler" zerinde bilgi edinme ura
ise, mantk empiristlerin koyduu lt iinde bu uran bilisel anlamn
dan sz etmek olanaksz olmasa bile gtr. Metafizik savlar ne Kant'n "ana
litik yarg", Wittgenstein'n "tautology" dedii doruluu mantksal biimine
bal savlarla, ne de "sentetik" denen doruluu olgusal olan savlarla bir tutu
labilir. yleyse, felsefede bilime benzer ilev yklenmi metafizik trden al
malara yer yoktur. Felsefe ne bir kuram ne de bilgi retmeye ynelik bir a
lmadr. Felsefenin ilevi, mantk empiristlere gre, kuram oluturmak de
il, yalnzca mantksal zmleme ve eletiri yoluyla gnlk ve bilimsel kav
ram ve nermelerin aydnlatlmas, anlam belirlemesiyle snrldr.
Metafizie yneltilen ksaca deindiimiz bu eletirilerin hakllk derecesi
nedir? Kimi metafizik savlar gerekten anlamsz ya da anlam belirsizlii iin
deyse, metafiziin tmn anlamsz bir giriim, bo bir gevezelik sayabilir mi
yiz?
"Sayabiliriz" diyenlerin yantlamas gerekli ilk soru udur: Metafizik an
lamszsa, her dnem ve uygarlkta kimi yetkin zeklarn byle bir uraa ken
dilerini kaptrmalar nasl aklanabilir? Bunu kiinin psikolojik zellikleriyle
ya da kltrel ortamla aklama yeterli midir? "Yeterlidir" denemez nk,
metafiziin gerisinde dnyay aklama, dnya iinde insann konumunu an
laml klma diyebileceimiz evrensel bir gereksinme vardr. Unutmamak gere
kir ki, dnyay aklamak bilimin de amacdr; metafizik bundan dolay yarg-
lanamaz.
Pozitivistlerin metafizii "mahkm" etme abalan balangtaki etkili so
nularna karn baarl olamazd. Dorulanabilirlik ltne vurulduunda
metafizik gibi pozitivizmin de anlamsz olduu sylenebilirdi. Gerekten, "Bir
nermenin anlam dorulanabilirliindedir" yargs, metafiziin herhangi bir
sav gibi, ne analitik ne de olgusal olmadna gre, anlamsz deil midir?
"Ortaya koyduum yaklam tm metafiziksel sorunlar geersiz klyor," di

5) Oysa Heidegger'e baklrsa, samal tam tersine bilime tannan ciddilik ve stnlkte ara
maldr. "Daha temel bir sorgulamann burgacnda," diyor Heidegger, "yalnz bilim deil, man
tk da silinip gider." Heidegger'den nce Hegel de "Hi"ten sz etmi, salt varlk ile salt hilik
bir ve ayn eydir, demiti.

156
yen Ernst Mach bile Joule'n deneylerinden sz ederken, belki de farknda ol
makszn, bilim iin metafiziin nemini belirtmekten geri kalmaz:
"...gerekten hepsi ayn amaca ynelik bylesine kapsaml deneysel aratr
malara bakldnda bunlar ancak byk ve felsefe temeli son derece derin
bir dnya grnden etkilenen bir bilginin gerekletirebileceini kabul et
mek zorundayz."6
Mach'n dediinde bir gerek pay varsa, onu izleyen mantk empiristle-
rin metafizie ynelttikleri anlamszlk sulamas etkisini koruyabilir miydi?
Gerekten soruna geni bir adan bakldnda, Platon, Descartes, Spinoza,
Hegel, Bergson ve Whitehead gibi sekin metafizikilerin her birinin dn
yaamna deiik bir boyut kazandrd nasl yadsnabilir? Geri metafiziksel
aklamalar bilimsel aklamalarn salam olgusal temelinden yoksundur. Ne
var ki, bunun metafizii tmyle geersiz saymak iin yeterli bir gereke ol
duu tartma gtrr.7 rdelememizi srdrelim.

Bilim Dnyasnda Metafizik

Genellikle metafiziin, (a) belli bir ontoloji (bu ontoloji gereklii temel
bir zdee indirgeme ya da temel bir sre olarak belirleme biimi alabilir);

6) E. Mach, Principles of the Theory of Heat.


7) Metafizikiler uralarna yneltilen eletirileri deiik biimlerde karlamlardr. Bunlardan
biri metafiziksel savlarn szsel anlamlaryla deil yoruma ak anlamlaryla alnmas istemi
dir. rnein, grnrde varlksal bir nerme olan Tanr vardr," tmcesini yorumlarken Tan
r" szcn bir varlk ad olarak deil, soyut bir kavram olarak almal, kavramn geerliliini
deneylerimiz zerindeki etkisiyle lmelidir. Kald ki, bu bir bakma bilimde de bavurulan bir
yoldur: "elektron", "proton", "ego", id" vb. szckler sradan nesnelerin adlar deil, kimi olgu
kmelerini aklamaya yarayan kuramsal kavramlardr.
Bir baka savunma, bilimin de metafiziksel nitelikte ilke ya da varsaym ierdii savdr. Her
olgu kendisine yol aan bir ya da daha fazla olguya dayanr," diye dile getirilen nedensellik il
kesi bu trden bir varsaymdr. nerme olarak ne analitiktir, nk yadsnmas eliiklie yol
amaz; ne de sentetiktir, nk olgusal yoklanmaya ak deildir. Yadsnmas yalnzca d
nme alkanlmza ters der. Peki, ne analitik ne de olgusal nitelikte deil diye nedensel
lik ilkesini anlamsz saymak doru mudur? Doru deilse, o zaman, bir baka nerme trne
olanak tanma zorunda kalmyor muyuz? (Bu tr savunmalar bilim karsnda duraksama ii
ne giren modem metafizii yanstmaktadr; kesin bilgi ve dorulardan sz eden geleneksel
metafiziin herhangi bir savunma gereksinmesi duyduu sylenemez. Metafizik bugn bir z
eletiri iine girmise, bunu bilimin etkisine borludur, kukusuz.)
ada analitik felsefenin etkisini yanstan bir nc savunma: Metafizie gemite olduu
gibi evrensel dorular" reten bir disiplin gzyle deil, temel varsaymlarmz irdeleyen
zmleyici bir etkinlik gzyle baklmas ars. rnein, R. G. Collingwood'a gre metafiziin
ilevi, "Absolute Presuppositions" dedii, her dnem ya da kltr ortamna zg, temel varsa
ymlarmz irdelemektir (Bkz. An Essay On Metaphysics). Benzer bir yaklam izleyen W.
H. VValsh da metafizii "Kategorik Prensipler" dedii genel dnme kurallarna ilikin bir a
lma saymaktadr (Bkz. Metaphysics). Aslnda bu yaklam tmyle yeni deildir. Kant'n
nesnel dnyaya ynelik dnce etkinliklerinin bal olduu gerekli koullarn yan sra New-
ton mekaniinin temel varsaymlarn aydnlatma giriimine Salt Akln Eletirisi adl bayap
tnda tank olmaktayz.

157
(b) doal ve kltrel tm deneyim alanlarn (din, ahlak, sanat, edebiyat vb.)
kapsayan tutarl bir yorum, bir dnya gr ierdii sylenebilir. u kadar
ki, kimi metafizikinin ontolojiye, kimisinin yoruma arlk verdiini biliyoruz.
Metafiziksel her sistem, kendine zg ontoloji ve yorumun yan sra baz ol
gusal (ya da szde-olgusal) nermeleri de iine alan karmak bir yap sergi
ler. Ayrca sistemin dlad, dahas sama bulduu ey ya da eyler olabilir.
rnein, her eyin ereksel olduunu varsayan Aristoteles iin hibir amaca
ynelik olmayan nesne veya olgularn varl; materyalistler iin ruh, mucize,
tanrsal g gibi doa tesi eyler; Platon iin gereklii grntler dnyasn
da arayan bilim, vb. Bu nedenle,
- Bir btn olarak gerekliin bilgisi,
- Alglayamadmz varlklarn ussal aklamas,
- Evrenin en genel ve deimez zelliklerini inceleyen bilim, vb.
gibi nitelemelerin hibirinin, kendi bana, deiik e ve ilevler ieren me
tafizii yeterince belirledii sylenemez. Metafizii salt akl ii sanmak gibi
salt sezgi rn saymak da yanltr. Tr ve kapsam ne olursa olsun her d
nsel sistem, o sistemi oluturan kiinin duygu, dnce, hayal ve isten vb.
yetilerini ierir. yleyse, metafiziksel bir sisteme, gereklie ilikin bir akla
ma olduu kadar bir sanat, bir edebiyat yapt gibi yaratcsnn miza ve kii
liini yanstan bir alma gzyle de baklabilir. Ancak burada amacmz me
tafizii deiik ynleriyle ele almak deil, metafiziin bugn de bir lde ko
runan bir savn, bilimsellik savn irdelemektir.
Sorunu ksaca yle koyabiliriz: Deneylerimizi aan bir "gereklik" ze
rinde bilgi sahibi olma sav inandrc olabilir mi? Dahas byle bir sava bugn
geerli sayabileceimiz bir dayanak gsterilebilir mi? Metafizikte yle bir bil
giye, gzlem ve gzleme bal akl yrtmeyle ulalmadna gre, ne yoldan
ulalmaktadr? Salt aklla m? Entelektel sezgiyle mi? Yoksa kendine zg
gizemli bir yntem, bir i kavrayla m?
Metafizikiler de dahil hi kimse metafizie sradan bir bilim gzyle bak
maz, bakmamtr. Ama gemite olduu gibi gnmzde de metafizie bilim
st bir konum tanyanlar vardr. Kimi yanlaryla bilime ters dt bile sy
lenebilecek metafiziin bir st-bilim saylmas ne demektir? Bu gemiten kal
ma bir yaktrma deilse, nedir? te yandan, metafizik artk bilim olma sa
vnda deilse onu ayakta tutacak ilevi ne olabilir?
Bu tr sorular yantlamak iin metafizii amac, konusu, yntemi ve so
nular bakmndan daha yakndan tanmamz gerekir. Ne var ki, bu yaznn
erevesinde ayrntl bir zmlemeye olanak yoktur. Genel deinmelerle ye
tineceiz.
Metafizik gereklii anlama, "gerek" bilgi retme abas ise, amacna
ulamada izledii yol, bavurduu aralar nelerdir? Hemen belirtelim, bu so-
158
rya birden fazla yant verilebilir. Her metafizikinin kendine zg bir yakla
m, deiik bir yntemi olabilir kukusuz. Ama gene de "metafiziksel yntem"
diyebileceimiz ortak bir tutumdan sz edebiliriz. Bu da gereklie ynelik
kesinlik aray, bu arayta salt akl ya da sezgiye dayanan tmdengelimci
karmdr. Metafizikte aklama konusu nesne ya da sreler, dolayl da olsa,
gzlem ve deneye ak deildir; bunlara ilikin olgusal olarak yoklanabilir hi
potezler oluturulamaz. Amacnda bilimi andran metafiziin, ynteminde
matematii rnek tuttuu sylenebilir. Metafiziki, birtakm savlar ileri sr
mekle yetinmez; savlarn ussal argmanlarla pekitirme, dahas ispatlama yo
luna gider. Ancak bu argmanlarn geerlii ou kez yerleik mantksal l
tlerle belirlenebilecek trden deildir. Bunlara "ispat" deil, ispat grn
mnde "ussallatrma" diyebiliriz. lenilen konu, dayanlan varsaymlar ve iz
lenen yntem gz nne alndnda ulalan sonularn nitelii kolayca belir
lenebilir. Metafiziksel yarglar olgusal grnmne karn olgusal ierikten
yoksundur. Doruluu empirik yollardan yoklanamayan bu yarglar analitik
nitelikte de deildir. Peki, ne empirik, ne analitik olmayan ama kesin doru
lar olarak ileri srlen bu yarglar "sentetik a priori" diye niteleyebilir mi
yiz? Bilindii gibi Kant bu belirlemeyi Newton mekaniinin kuramsal yasalar
ile matematiin teoremleri iin kullanmt.8 Oysa biraz nce belirttiimiz gibi
metafiziksel savlarn ne bilimsel yasalarla ne de matematiin teoremleriyle s
nflanmas doru olmaz. Metafizik almda birbiriyle badamaz u iki rnee
bakalm:
Platon: Gerek dnya Formlar dnyasdr.
Mach: Dnyamz oluturan gerek eler duyu verileridir.
Bu tr yarglarn doruluu ne olgusal yoldan, ne de mantksal biimleri
ne baklarak belirlenemeyeceine gre, bunlara belki "sentetik a priori" de
mek dnlebilir. Ne var ki, sentetik de olsa bu yarglarn doruluu (doru
iseler) a priori olmad iin bunlara, Kant'n belirlemesi erevesinde "sente
tik a priori" demek yerinde olmaz. te yandan mantk empiristlerin bu tr
nermeleri bilisel anlamdan yoksun saymalar da soruna yerinde bir zm
deildir. yleyse metafiziksel savlar iin ne diyeceiz?
Bu soruya yant ararken ncelikle metafizikinin yaklamn gz nnde
tutmamz gerekir. Ksaca demek gerekirse, her metafizik sistem, idce fixe
diyebileceimiz znel bir yargy dnyay aklayan bir kuram olarak sunma

8) Geleneksel olarak metafizie zg saylan sentetik a priori trnden nermelere Kant yalnz
ca iki alanda, matematik ile kuramsal fizikte, olanak tanyordu. rnein, Euclides geometrisin
de "Her genin i alarnn toplam iki dik ann toplamna eittir," nermesi; fizikte, "Dn
yada gzlemlediimiz her deiikliin bir nedeni vardr, "nermesi. Oysa Kant'a gre bu tr
nermelere metafizikte rastlamamaktayz. Kant, "sentetik a priori" dedii nermeler arasnda,
zellikle iki tanesini (nedensellik ilkesiyle zdeklik ilkesini) deneyimlerimizi biimleyen ilkeler
saymtr.

159
giriimidir. Platon'un Formlar, Mach'n duyu verileri "gerek" dnyay akla
yan nyarglardr. kisinde de k noktas ayndr: Yzeysel, yanltc bulduk
lar saduyuyu ama, gvenilir bilgiye ulama gereksinmesi. Bu doyumsuzluu
bilimin de tmyle karlad sylenemez. Din gibi metafizik de insan doas
nn kkl bir gereksinmesini yanstmaktadr. Metafizik sistemler yetersizlikleri
ortaya konarak eletirilebilir; ama metafizik bir kenara itilemez.
Metafizii pratik yaamdan kopmu kimi eksantrik kiilerin fantezisi say
mak da doru deildir. Metafizikinin evreni anlama abasnda deneyim biri
kiminden, bilim, sanat ve edebiyat almalarndan etkilenmedii nasl syle
nebilir? Onun kltr birikimiyle kendini snrl tutmamas, yerleik gre, da
has saduyuya ters dmesi bunlardan tmyle koptuu anlamna gelmez.
Metafizik gereklii anlamak, varln doasna k tutmak, kapsaml bir g
r oluturmak abas ise, byle bir giriim niin saygn grlmesin! Bilimsel
lik savnda olmayan metafizikte baar lt ortaya konan savlarn doruluu
deil, bu savlarn oluturduu sistemin tutarl, aydnlatc, doyurucu bir akla
ma olmasdr. Metafiziin geerlilii, son zmlemede, dnce ufkumuzu
geniletme, deneyim dnyamz zenginletirme etkisiyle llmelidir. Teoloji
gibi metafiziin de geleneksel bilimsellik sav dayanakszdr, savunulamaz.
Ama dnce yaammza yeni boyutlar getirmeye ynelik hibir alma, bi
lim deildir diye, yerilip dlanmamaldr. Tanrsal bir gce inan nasl ki teo
lojinin anlam kayna ise, evreni bir btn olarak anlama, olup bitenleri tek
bir ilkeye dayanarak aklama gereksinmesi de metafiziin varlk nedenidir.
Felsefede bilimsel yntemden sz eden Russell'n mantk empiristlerin izgi
si dnda kalarak metafizii yermemesi ilgintir. W.V. Quine'in metafizii "en
genel bilim" nitelemesine katlmasak bile, mantk empiristlerin zellikle ba
lang dneminde sergiledikleri kat tutum iinde de olamayz.9

Sonu

Her metafiziki st rtk de olsa birtakm kesin dorular ortaya koydu


u kansndadr. Metafiziin bilim ya da st-bilim olduu sav gemite kalan
bir yaktrmadr. te yandan olgusal olarak yoklanamad gerekesiyle me
tafizii anlamsz saymak da artk etkisini yitirmi bir eletiridir. Metafizii bili

9) Kald ki, belirttiimiz anlamda metafiziin nemini gnmzde kimi sekin bilim adamlarnn
da dile getirdiini grmekteyiz. rnein, David Bohm fizikilerin doay anlamada salt ndeyi
ve kontrol amac gden matematiksel hesaplamayla yetinemediklerini, kapsaml bir dnya g
rne, gerekliin doasna ilikin temel bir anlaya dayanmak zorunda olduklarn vurgula
yarak, "Bu tr btnsel bir anlayn yeni kuramsal dnceler iin verimli bir kaynak olma d
nda, insan zeksnn evrensel uyum iinde ileyii bakmndan da, gerekli olduunu" ileri
srmektedir. (Bkz. David Bohm, Wholeness and the Implicate Order, 1980, s. xiii-xiv).

160
me zg ltlere vurarak "mahkm" etme yerine, dnsel bir etkinlik ola
rak verdii doyum, dnya grmze salad katk gz nnde tutularak
deerlendirmek daha doru olur herhalde. Gemite bile kimi olumsuz etkile
rine karn metafiziin bilime birtakm olumlu ipular salad bilinmektedir.
Bilimin gnmzde ulat aamada da metafizik, mre Lakatos'un deyiiyle
"yntemsel kurallar" ieren bir "bilimsel aratrma program" kimliiyle katk
larn daha byk lde srdrebilir.10

10) Bu trden bir programn gemite en gzaic rneini, evreni kocaman bir makine imgesiyle
alglamay ngren, Newton mekaniine ve dolaysyla doa bilimlerinin hemen tmne mo
del oluturan "Cartesian" metafizikte bulmaktayz. Evrim kuram da kimi ynleriyle bir "bilimsel
aratrma program" diye nitelenebilir. K. Popper daha ileri giderek Darvvinizmi "metafiziksel
aratrma program" saymaktadr. (Bkz. K. Popper, An Intellectual Autobiography: Unen-
ded Quest, s. 167-180.)

161
5

FELSEFENN KML*

Felsefenin ne olduu srgit tartma konusu bir sorundur. Bu yaznn


amac soruna aklk getirmek, felsefenin kimliini genel bir belirleme ere
vesinde ortaya koymaktr. Ama nce bir fizikinin felsefe, matematik ve fizik
arasnda yapt bir karlatrmay verelim:

Felsefe alar boyu sregelen bir kafa etkinliimizdir; amac evreni


kavramak, geree ulamaktr. Ama bu etin aray srecinde felsefeci
lerin ulat sonuca baktmzda ne gryoruz: Her ey hakknda hibir
ey bilmemekl Ayn yolda ura veren matematikilerin baars ise hi
bir ey hakknda her eyi bilmek. Fizikilere gelince, bu zavalllarn tm
didinmelerine karn elde ettikleri ey baz olgularla snrl kalan birka
bilgi...'1

imdi bu "alakgnll" fizikinin deerlendirmesine glp geebiliriz;


ancak felsefeye olduka yaygn bir bak yanstan bu szlerde bir nyarg
varsa, bunu tmyle yersiz grebilir miyiz? Gremeyiz, nk felsefenin ne
olduu, sradan kimseler bir yana, felsefeciler iin bile yant net ve ak bir
soru deildir.
Gerekten, bir dn tr olarak felsefeyi nasl niteleyebiliriz? Felsefe
nin, amac, konusu ve yntemi bakmndan teoloji, bilim ve dier dn et
kinlikleriyle karlatrldnda ayrc zellii nedir? Felsefe insann hangi ge
reksiniminden domutur; uygarln geliim aamalarna kout bir ilerleme
sinden sz edilebilir mi? Bilimin egemenlik kurduu amzda felsefenin ilev
ve konumu nedir?
Bir yaznn dar erevesinde sorunu, sraladmz tm boyutlaryla ele al
maya olanak yoktur, elbet. Biz burada yalnzca nemine ncelik verdiimiz
kimi deinmelerle yetineceiz.
Szck anlamnda "bilgelik sevgisi" demek olan felsefe, dnemlere ve
kullanm balamlarna gre farkl anlamlar almtr. Geleneksel yaygn kulla
nmnda, "yaam ve dnya anlay" diye geen felsefenin, akademik kimliin-

*) Bu yaz Bilim ve topya Dergisinin Nisan 1997 saysnda yaymlanmtr.


1) Felsefe literatrnde yer alan bu parann kayna belli deildir.

162
de ana boyutlu (metafizik, ethik, epistemoloji) bir dn etkinlii olduu
sylenebilir. Felsefe, metafizik boyutunda, gzlemlerimize ak grntler ge
risinde varsayd asl gereklii kavramaya; ethik boyutunda, evrensel deer
yarglaryla zgr isten, grev, sorumluluk gibi kavramlar, kiisel ya da sos
yal davran kurallarn irdelemeye; epistemoloji (bilgi kuram) boyutunda, bil-
gi-inan ilikisini, bilgilerimizin kaynak, nitelik ve dayanaklarn aklamaya
ynelik kavramsal bir almadr. Ne var ki, bu almann hemen her boyu
tunda "idealizm", "realizm", "empirisizm", "pragmatizm" vb. adlarla bilinen
deiik eilim, yaklam ve baklar yanstan retilerle literatrde yer ald
n grmekteyiz. yle ki, felsefeyi basit bir kavram dzeyinde tanmlamaya
kalkmak yanltc olmaktan ileri gemez. Bir kez, "felsefe nedir?" sorusunun
kendisi felsefeye konu bir sorudur. Sonra, tarih boyunca filozoflarn verdikleri
tanmlar arasnda ortak bir kesit bulmak kolay deildir. Ama gene de, bu g
l gze alarak, tartmamza yn izmesi bakmndan genel bir belirlemeye
gitmede yarar grmekteyiz.
Felsefeye genelde dnyay ve dnyadaki yaam deneylerimizi belli bir g
r (ya da reti) asndan anlaml klma ura diye bakabiliriz. Kukusuz,
daha ok geleneksel anlay yanstan bu nitelemede, felsefenin zellikle a
mzda n plana kan dil, bilim ve matematik konularndaki mantksal zm
lemelerinin yeterince gz nne alnd sylenemez. Ancak vurgulamaktan
kanamayacamz nokta udur: Felsefenin evrensel amac, dnya ve yaam
anlaymz ussal dzeyde ilemek, ilgi alanmzda bize kavramsal aklk sa
lamaktr. Felsefe, "zm" diye getirdii sonulardan ok evren ve insana ili
kin ele ald sorunlar, sorunlara yaklam biimiyle kimlik kazanr. Arad
mz zmleri versin ya da vermesin, nemli olan felsefenin belli bir deneyim
birikimine dayanan aklama araydr. yle bir aray bizi teolojik ya da si
yasal ideolojilerin tutsaklna dmekten kurtarmakla kalmaz, bize dn de
neyimlerimizi zenginletirmeye elveren yeni ufuklar aar, dnya grmz
kendi abamzla kurma zgrln salar.
Balang dneminde felsefe varln doasn belirlemeye, evrende olup
biten her eyi aklayan asal ilkeleri bulmaya ynelik bir etkinlikti. Daha son
ra, Ortaa kilisesinin etkisinde felsefenin teolojik bir ilev yklendii, evreni
tanrsal bir dizayn olarak kavrama, insan yaamn da bu dorultuda anlam
landrma tutumuna dnt bilinmektedir. Son drtyz yllk dnemde ise
zellikle bilimin giderek glenen etkisi altnda felsefenin daha ll bir yak
lam iine girdii, btncl metafiziksel speklasyondan kavramsal zmle
meye yneldiini grmekteyiz. yle ki, felsefenin amzda evrenin olgusal
aklamasn bilime, tanrsal dizayn trnden retileri teolojiye ya da astrolo
ji gibi szde bilimlere brakarak, asal ilevini, bilim ve teolojiyi de kapsayan
tm dnsel etkinlikleri varsaym, anlam ve amalar bakmndan eletirel
zmleme olarak alglama yoluna girdii sylenebilir.
163
Bu belirlemeye kout belirtilmesi gereken iki temel nokta vardr: 1) Fel
sefeyi din, sanat, edebiyat, vb. kltrel etkinliklerden farkl tutan ussal niteli
i; 2) Felsefeyi bilimden ayran a) nesnel gzlem veya deney verileriyle yok
lanmaya bal olmayan reti zellii, b) bilgi retme zentisinden anlam
ykleme ilevine ynelen kavramsal yaklam. Bu zellikleri gz nne aln
dnda felsefenin, hi deilse ada felsefenin, ayrc zelliini imgesel at
lmla mantksal zmleme ynteminin elele vermesinde bulduumuzu syle
yebiliriz. mgesel atlm, evren iindeki konumumuza geni bir perspektiften
baklmasna; mantksal zmleme sorunlarmza daha gvenilir, daha kalc
zmler bulmaya bizi yneltir.
Gemite felsefenin zellikle metafizikte kendini aa vuran balca sap
lants, gerekliin bir btn olarak ancak salt akl ya da sezgiyle kavranabile
cei inancyd. Bilimin gelimesiyle bu tutumn geerliini yitirdii; felsefenin
dorular tekelinde tutan bir st-bilim konumundan karak bilisel sorunlarda
aklk arayna giren kavramsal zmleme etkinliine dnt sylenebi
lir. Filozofa artk ne bir bilge, ne de bize yol gsteren bir "akl hocas" olarak
bakmaktayz. Onun misyonu bize kapsaml bir dnya gr sunmaktan ok,
ilgi alannda kavramsal akla ulamak, ortaya srlen tez ve deer yargla
rn eletirel yaklamla yoklamaktr. Ama bu yneli felsefenin klasik misyo
nundan tmyle uzaklat demek deildir. Nitekim, amzda egemen ana
litik felsefenin ncs Russell bile felsefenin ilevini, son zmlemede, kii
ye bilgelie ynelik bilisel bir anlay kazandrma olarak belirtmekten kendini
alamamtr:

Felsefenin amz iin de geerliini srdren asal ilevi, kiiye


yaamnda ne kesinlik arayna girip dogmalara sarlmann, ne de, ev
renin sonsuzluu karsnda korkuya kaplp paralize olmann kanlmaz
olmad bilincini kazandrmadr.2

Bilim bize gvenilir bilginin kapsn amtr; ama reneceimiz eyle


rin snrsz olmadn biliyoruz. Teoloji her eyi aklad savndadr; oysa
yapt, temelde cehaleti beslemek, kitleleri uyutmaktr. Evrenin ve yaamn
gerek anlamn kavramak peine den kii, aradn ancak bilimle kucakla
an felsefede bulabilir!

2) Bertrand Russell, A History of VVestern Philosophy, Simon and Schuster, New York, 1964,
s. XIV.

164
c
BLM - KLTR
LKS
,-t n'T- -v--. S
i1 - - -L . ^JL J .rJ

= >,!- ,.A^ .. _ !T, fc'f l "*-,>= .


1 r-, v
fcl', '^.&= r- "v^'V. - *.- .
- v-.^ V j - - a--i

bE
V. J T > ' A J'V.vhS ': ,'^rv k^i- - izr1*. & ;-'j:

PBT-J,: * V^i ' '- I'7vy' 3-~- ^ -'l - v .- '


Ur

JF- ' W >:'*


i -fpsi **> --*. =*' -:, _l:^ ' -t
"r* v.' -* , ,

T*^ -iki - -' v ' ' -1 j - * e-

<! v l;-, i1 -.-


i.___ 1 ,tr*.r J
l '' ,- S-'. ,r
* - t -1'-

s--*;.VrJT ^ jr-, ;.* j


* *? .4v* -'T
~h

II t

\ L

%&&&&
1

BLMN GELM SREC*


-Ksa Bir Bak-

Bilim insana zg deiik yeti ve zellikleri ieren karmak bir etkinlik


tir. Giri blmnde bilimin kimliini genel deinmelerle belirlemeye, kltr
balamndaki nemini belirtmeye altk. lerde bilimi aratrma, bilgi retme
ve gerei aray boyutuyla ele alacak, eletirel dnme yntemi olarak da
ha derinlemesine ileyeceiz. Ne var ki, tarihsel gelimesine bakmakszn bili
mi yeterince anlamaya olanak yoktur. Bu blmde bilimin gelime srecini
kaln izgilerle belirtmeye alacaz. Daha ayrntl bilgi iin okuyucu isterse
yazarn Bilim Tarihi'ne bavurabilir.**
Bilimin gelimesine iki deiik adan baklabilir. ok yaygn olan bir ba
k asndan bilim yava ve srekli ilerleyen bir bilgi birikimidir. Yeni ama da
ha arpc bir bak asndan da bilimin gelimesi, kuramsal dzeyde devrim
sel atlmlara dayanr. Bu iki bak as ilk bakta eliik grnse de, daha
geni bir perspektifte birbiriyle badar niteliktedir. Bilimsel gelime tek bo
yutlu bir sre deildir. Bilim bir yanyla bir bilgi birikimidir. Bu yanyla bilim
sel gelime yava, kimi duraksamalara karn srekli ilerleyen bir etkinliktir.
te yandan bilim tarihi bilimsel gelimenin zaman zaman devrimsel nitelikte
kkl deiiklikler sergileyen bir sre olduunu da ortaya koymaktadr. y
leyse bilim, bir kuramsal aklama etkinlii olduu lde devrimsel, gzlem
ya da deneye dayanan bir bilgi birikimi olduu lde evrimseldir. rnein
gemite gksel nesnelerin konum ve devinimlerine, gazlarn davranna, d
en cisimlere, vb. olgulara ilikin yaplan gzlem veya deneylerin sonular
byk lde bugn iin de geerlidir. Bunlar grmezlikten gelip, yeniden
kefetme yoluna gitmeye gerek yoktur. Oysa kuramsal atlmlar iin yle bir
genelleme yaplamaz. Bilimde kuramn ilevi olgusal deneyimlerimize k tut
mak, beklentilere ters den gzlem veya deney sonularn aklamaktr. Ne
var ki, getirilen bir aklama alternatif aklamalar olanaksz klmaz. Baka
bir deyile bir olgu ya da olgu kmesine deiik kuramlarla deiik aklama-

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Haziran 1995, Temmuz 1995, Austos 1995 saylarnda
bir dizi olarak yaymlanmtr.
**) Bkz. Kaynaka.

167
lar getirebilir. stelik imdi yeterli grnen bir kuram bir sre sonra yeni ol
gusal verilerin ortaya kmasyla yetersiz kalabilir. Bu demektir ki, daha doyu
rucu kuram aray bilimde bitmeyen bir gereksinmedir. Gzlemsel bilgi biriki
mi trnden kuramsal bir birikim yoktur. Bu nedenle, bilimsel gelimeye
"alma" ve "pekime" diye iki dnemli bir sre olarak bakmak daha yerinde
olur. Kuramsal dzeyde imgesel atlmlara dayanan alma, olgusal dzeyde
ise, gzlem veya deney veri birikimine dayanan pekime sz konusudur. Kk
l ve kapsaml bir aklama getiren her kuram, ou kez uzun sren bir pe
kime dnemi, her pekime dnemi erge daha doyurucu bir kuram aray
izler.
Bilimin tarihsel geliimi baka bir adan da tartma konusu olmutur. Bi
limi, gelime dinamizmini kendi iinde tayan salt entelektel bir etkinlik ola
rak alglayan klasik gr, bu gre kar bilimin gelime dinamizmini klt
rel etkenlerin de tesinde ekonomik koullara balayan Marxist gr. Ge
mite sert tartma ve knamalara yol aan kart ulardaki bu grlerin ikisi
de gnmzde geerliliklerini yitirmitir. Bilim ne sosyal ve kltrel ortam d
nda kendi bana bir etkinlik, ne de salt ekonomik koullarla belirlenen bir
gelimedir. Bilim entelektel bir etkinlik olduu kadar sosyal bir olgudur; eko
nomi, teknoloji, politika gibi sosyal; sanat, din ve deer yarglar gibi kltrel
etkinliklerin oluturduu ortam elverdii lde gelime olana bulur.
Bilimin tarihsel geliimine baktmzda balca dnm noktas gr
mekteyiz. Bunlardan ilki Babil ve Msr'da byk lde empirik dzeyde ka
lan bilgi birikimiyle antik Grek dncesinin birlemesiyle ortaya kan Hele
nistik dnemdir, ikinci dnm noktas bilimin Renaissance sonrasnda yer
alan byk atlmdr. nc dnm noktasn, yzylmzn ilk eyreinde
ortaya kan Relativite ve Kuantum teorileri simgelemektedir.
Tartmamzn geri kalan blmnde bu dnm noktasn gzden ge
ireceiz.

A. Antik ada Bilim

Bilimde ilk admlarn ndus, Frat-Dicle ve Nil nehirleri evrelerinde kuru


lu eski uygarlklarda atldn gryoruz. Bu uygarlklar, bilimsel etkinlik iin
gerekli sosyal ve teknolojik koullar bakmndan elverili ortama sahipti. Ta
rmda da olduka ileri bir dzeye ulamlard. Tarla srme ve sulama, teker
lekli tat arac kullanma, hayvanlarn igcnden yararlanma vb. uygulama
becerilerinde belirgin bir gelimilik iindeydiler. retimleri yalnz alan ke
simi deil, kendini din ve bilime adamaya ynelik bir sekinler takmn da
beslemeye elveriyordu. Daha da nemlisi, bu uygarlklarda iletiime ve dene
yimle kazanlan bilgi ve becerilerin birikimine byk kolaylk salayan yaz
168
dizgeleri olumutu. Uygarlklar Mezopotamya'da .. 3000 yllarnda yee
ren Smerliler, yazlarn yumuak balk tabakalar stne yazyorlard. Msr
llarn yaz yntemi daha gelikindi; Kaytlar, bitkiden elde edilen bir tr kt
zerine mrekkeple yaplyordu. Basit lme ve hesaplama ilerine olanak ve
ren matematik bilgileri de vard. zellikle Nil Vadisinde arazi lme pratii
birok geometrik kavramn olumasna yol amt. rnein, pi (n) says, dik
al gen vb. geometrik ekillerin zellikleri bilinmekteydi. Msrllar geo
metride, Babilliler ise daha ok aritmatikte ilerdeydiler. Dairenin 360 derece
ye, gnn 24 saate, bir saatin 60 dakikaya, bir dakikann 60 saniyeye bln
mesi pratiini Babillilere borluyuz. Onlar yln uzunluunu sadece yaklak
drt dakikalk bir hatayla hesaplayabilmilerdi.
Babillilerin stelik astronominin temellerini atarak bilime nclk ettikle
ri sylenebilir. Astronomide ilk nemli admlarn Babil'de atlmas rastlant
deildi. Bilindii gibi astronomi ncelikle iki koulun salanmasna dayanr:
Dikkatli gzlem alkanl, iyi matematik bilgisi. ki alanda da Babillilerin ba
ars olduka parlakt. Gksel nesnelerin devinimlerindeki dzenlilik Babilli
gzlemcilere matematiksel becerilerini en st dzeyde kullanma, rendikleri
ni matematiksel olarak dile getirme olana salyordu. Kukusuz astronomi
deki bu atlm byk lde kimi sekinlerin salt bilgi araynn ve anlama
meraknn rnyd. Ne var ki, elde edilen bilgilerin ok gemeden tanmda
pratik uygulamalar bakmndan deeri grlr. rnein bu bilgilere dayanla
rak gelitirilen takvimin tarma byk yararlar salad bilinmektedir.
Ancak bu gelimeler nemli admlar olmakla birlikte kapsam ve derinlik
ynnden snrl, ounluk gzlem dzeyinde kalan almalard. Bilim dikkat
li lme ve gzlemsel veri toplama ilemi olmaktan daha ileri bir almadr.
Bilimin lme ve gzleme dayand dorudur, ama bunlarn yan sra dn
me ve irdelemeyi ieren ussal bir etkinlik olduu da yadsnamaz. Babilliler ile
Msrllarn gzlem ve lme dzeyindeki pratie de yansyan baarlar k
msenemez kukusuz, ama bilimin gerek anlamda kimlik kazanmas, gz
lemsel sonularn belli kavramsal ilkeler erevesinde dzenlenmesi ve ak
lanmasyla olasyd. Bilim bu aamaya, bir lde de olsa, Helenistik dnem
de ular. Antik Gerek dnrlerin gzlemden ok speklatif dnmeye
arlk verdikleri bilinmektedir. Aristoteles'e gelinceye dek, hatta daha snrl
tutulmakla birlikte Aristoteles'te bile, doay aklama btncl metafizik tr
den bir arayt. Ussal dnme ile gzlemsel verilerin karlkl etkileimini
ieren bilimsel yntemin ilk belirgin rneini, Helenistik dnemin sekin
aratrmacs Achimedes'in almalarnda bulmaktayz.
Antik Yunan'da yaam pratik sorunlardan ok kuramsal tartmalara y
nelikti. Toplum bir adan dnsel etkinliklere olanak tanyan demokratik bir
tutum iindeydi; dier bir adan belli bir elit snfa ayrcalk salayan bir yap
sergiliyordu. El emei gerektiren kaba iler nerdeyse tmyle "kle" saylan
169
kalabalk snfa yklenmiti; kk sekin tabaka ise zamann sanat etkinlikle
ri ve metafiziksel tartmalarla doldurma ayrcalna sahipti. Onlar iin sorun
gnlk geim deildi; nemli olan gerei anlamak, yaamn anlamn kavra
makt.
ilk dnem (t.O. 600-300) Yunan dnrleri iin felsefe ile bilim i ie bir
likte bir etkinlikti. Thales, Anaximender, Anaximenes, Parmenides, Pythogo-
ras, Empedocles, Anaxogoras, Democritus vb. gerekte bilime ynelik filozof
lard. Dncelerinin odanda evrenin temel niteliini, nesnelerin ortak tzn
belirleme ura yer alyordu. Tartmalar felsefeyle snrl kalmyor; matema
tik, astronomi, fizik, tp gibi alanlar da kapsyordu. zellikle astronomi ve ma
tematikte baarlar son derece parlakt. Geometriye ilikin pek ok nermeleri
Msrllar bulmutu; ancak bunlarn mantksal ispat Yunanllar beklemitir. Bu
nun arpc bir rneini Pythogoras teoreminde bulmaktayz. Dik al genin
geometrik zelliklerini hem Msrllar hem Babilliler bilmekteydi. Ama teoremin
ispatn ilk veren Pythogoras olmutur. Aritmetikteki baarlar geometrideki
kadar olmamakla birlikte, asal say (1 ve kendinden baka hibir sayya blne-
meyen say), irrasyonel say (baya kesir olarak yazlamayan say) vb. nemli
baz bulularndan sz edilebilir. Ama onlarn matematikteki en byk atlm
hi kukusuz geometriyi aksiyomatik bir dizgeye dntrme baarsnda kendi
ni gstermektedir. Euclides'in kurduu aksiyomatik dizge tarih boyunca dedk
tif dnmenin gcn ortaya koyan en arpc rnek olmutur.
Aristoteles'le sona eren klasik dnemi, Helenistik dnem izler. Bu yeni
dnemde entelektel etkinliklerin merkezi Atina'dan skenderiye'ye gemitir.
Euclides'in yan sra Archimedes, Aristarchus, Hero skenderiye'de yetien bil-
gin-mhendisler arasnda bata gelen adlardr. Gksel nesnelerin devinimleri
ni matematiksel olarak aklayan Ptolemy de nl Almagest adl yaptn s
kenderiye'de yazmt. Ptolemy sistemi Copernicus devrimine kadar geen
1500 yl boyunca egemenliini srdrr.
Helenistik dnem metafiziksel speklasyonlarn deil, bilimsel ve tekno
lojik etkinliklerin n planda yer ald bir dnemdir. Modern uygarln zn
oluturan bilimin olumasnda, iki temel enin (Babillilerin saysal ve nicel
bilgi edinme teknii ile klasik Yunanllarn ispata ynelik mantksal dnme
ynteminin) kaynamas balang noktas olmutur. Archimedes'in hidrostati
i ve kaldra yasas gibi, Ptolemy astronomisi de bu kaynamann daha o d
nemdeki rnleridir. Ne var ki, bu dnem, .S. 3. Yzyldan sonra atlm g
cn yitirmeye yz tutar; ok gemeden pek ok yaratc etkinlik gibi bilim de
ortaan karanlna gmlr. Geri 8. Yzyldan 12. Yzyla kadar slam
dnyasnda nemli bilimsel almalarn olduu; tp, kimya ve matematik
alanlarnda kimi ilerlemelerin kaydedildii bilinmektedir; ama genelde Arapla
rn bilimde zgn atlmlardan ok Yunan kaynaklarn aktarma ve yorumla
ma tutumu iinde kaldklar sylenebilir.
170
Ortaa'da bilim kilisenin tekelinde, dinsel banazln buyruuna girmi
ti. Bu ksr ortamda daha sonra ortaya kan skolastik felsefe, her ne kadar
Aristoteles mant erevesinde rasyonel dnceye byk bir g kazandr-
dysa da, temelde teolojik ierikli bir metafizik olmaktan ileri gemedi. Daha
da kts, zamanla tm zgr araylara kapal; olgusal dnyay anlamaya
deil, dinsel dogmalar ispatlamaya ynelik dngl dnme geleneine d
nmeye yz tuttu. lerde zgr atlmlar lm cezasyla yasaklayan engizis
yon bu gelenein bir aracyd.
Bilimde ilk canlanma 12. ve 14. Yzyllar arasnda Bat Avrupa'da kimi
retim merkezlerinin olumasyla balar, Bu merkezler ok gemeden Paris,
Oxford, Cambridge ve Padua niversitelerine dnr. eviri yoluyla klasik
Yunan kaynaklarna dn, dnce ortamna byk bir canllk getirmiti.
Ne var ki Aristoteles bu dnemde de etkisini srdrr; yaptlar bulunmaz bi
rer hazine, bilim anlay, dnyay aklayan tek dnce dizgesi, yetkin bir
aratrma yntemi olarak alglanyordu. Oysa bu anlayn bilim iin, birtakm
olumsuzluklar ierdii daha sonra ortaya kacaktr.
Aristoteles iin filozof-bilgin diyebiliriz. Bilimde balca ilgi konusu biyo
loji idi. Aristoteles'in mantn bir disiplin olarak ilk kurucusu olduu halde
matematie uzak durmu olmas bilimin gelimesini aksatan olumsuzluklardan
biridir.
Deineceimiz ikinci bir olumsuzluk, canllarn byme ve davranma bi
imlerini aklamada Aristoteles'in "ereksel" yaklamdr. "Teleolojik" diye bi
linen bu yaklamda zellikle canl dnyada balangtaki nedensel etkenler
deil, amaca ynelik eilim vurgulanmaktayd. Ancak ereksel aklama, insan
davranlar bakmndan yersiz grlmese de, bitki ve hayvanlarn byme ve
yaylma sreleri bakmndan yzeysel bir aklamadr. Canllarn belli ama
lar gerekletirmeye ynelik oluumlar iinde olduu sav bilimsel bir akla
ma olmaktan ok, kolaya kaan ilkel bir aklamayd. Aristoteles'in fiziksel
nesnelerin devinimini de kapsayan teleolojik ilkesi 17. Yzyla gelinceye dek
bilimin gelimesini kstekleyen gl bir ba olmutur. Bilimin yeniden dou
u iin ncelikle bu anlayn yklmas gerekiyordu. Aristoteles'in dnce ya
psnda bilimin gelimesini olumsuz ynde etkileyen bir nc etkenden da
ha sz edilebilir: bu mantk ve matematik gibi bilimin de doruluu apak
birtakm ilkelerden yola koyulmas kanyd. rnein, gksel nesnelerin devi
nimlerinin embersel olduu o trden doruluu apak bir ilkeydi. Bu ilke
tartlmaz bir doruydu, nk gksel cisimlere ancak yle yetkin devinim bi
imi uygun olabilirdi.
Doruluu apak ilkelerden yola kma mantk ve matematikte geerli
ve kanlmaz bir yntemdir. Oysa olgusal ierikli bilimde doruluu apak il
kelerden sz edilemez; bilimde bavurulan tm ilkeler, son zmlemede, bi
rer hipotez olmaktan ileri eyler deildir. Bilimin yeni bir geliim srecine gir
171
mesi bu tr nyarglarn yklmasn beklemitir. Matbaann ortaya kmasyla
kilisenin bilgi zerindeki tekelinin krlmas, iletiimin hzlanp yaygnlk kazan
mas bu srece yol aan yeni araylar besleyen, en byk etken olmutur.

B. Modern Bilimin Douu

lk atlmlar 16. Yzylda balayan modern bilim, gnmze dein gide


rek artan bir ivmeyle ilerlemesini srdrmektedir. Bilimsel gelimede sreklili
i yadsmamakla birlikte, modern bilimin birok ynden kendine zg bir
"mutasyon" olduu sylenebilir. Gerekten bu gelime salt ierik ynnden
deil, dnyaya bak as bakmndan da, daha nceki dnemlerin biliminden
farkldr.
Modern bilimin douunda, drt byk bilim adamnn almalar nem
lidir. Bunlardan ilki gne-merkezli dizgesiyle modern astronominin temelleri
ni kuran Copernicus'tur. Onu Kepler ile Galileo izler. Kepler Copernicus diz
gesini matematiksel yoldan dorular; Galileo matematikle deneyi birletirerek
bilime bugn bildiimiz yntemi kazandrr. Nihayet Neu/ton'la bilim kuramsal
dzeyde yzylmza gelinceye dek tartlmaz bir senteze ular.
Aada bu almalara ana izgileriyle deindikten sonra, bilimin bu d
nemdeki olaanst gelimesine yol aan kimi koullar belirtmeye alaca
z-
1) Nicolous Copernicus (1473-1543), Leonardo da Vinci gibi, Renais-
sance dneminin evrensel bir dehasyd. Onun kiiliinde bilim adamlnn
yan sra, st-dzey bir hukuku, bir air, bir sanat, bir hekim, bir diplomat
ve bir din adam birlemiti. Ama onun asl tutkusu matematiksel astronomiy
di. Bu alanda mr boyu sren almas modern bilimde ilk byk devrimi
oluturur. Bu devrim astronomide kkl bir dnm olmakla kalmaz, bilimin
Ortaa skolastik dncenin tutsaklndan kurtuluuna da yol aar.
Copernicus bir Renaissance adamyd, ama amac yerleik skolastik dnya
grn ykmak ya da kiliseyi rahatsz etmek deildi. Yapmak istedii, astro
nomiye daha tutarl kuramsal bir aklama getirmek, matematiksel olarak daha
basit ve uyumlu bir kimlik kazandrmakt. Yaklak 1500 yl egemenliini sr
dren Ptolemy teorisine gre dnya evrenin merkezinde sabit durmaktayd.
Krelere bal gksel nesneler (ay, gne, gezegenler ve yldzlar) dnya evre
sinde yetkin bir dzenlilik sergileyerek dnmekteydiler. "Tanrsal bir dzen" di
ye alglanan bu dizge, ayrca insana evrenin merkezinde olma doyumunu sal
yordu. Ne var ki, Copernicus'un gznde Ptolemy sistemi gereksiz yere karma
k olduktan baka tutarszd. Teori birbirini tutmayan birtakm varsaymlar,
ayakst gereksinmelere gre oluturulan aklamalar ieriyordu.
Copernicus dindard, ama kilisenin resmi retisine dnen karmak
172
yermerkezli sistem onun matematiksel kafasna aykr dyordu. Her eyi
yetkin oluturma gcne sahip Tanrnn yle arpk bir evren dzenine izin
verebileceine inanamyordu. Astronomiye basit ve tutarl bir kimlik kazandr
ma araynda kk klasik aa uzanan bir hipoteze bavurur: dnyann da di
er gezegenler gibi gne evresinde dnd hipotezi. Geri bu hipotez sa
duyuya pek yatkn deildi; M.. 3. Yzylda Sisaml Aristarchus ilk ileri sr
dnde byk bir tepkiyle karlanm, sonra da unutulmutu. imdi yle bir
aklamaya yeniden bavurmak kolay olamazd; stelik kiliseye kar kmak
herkesin gze alabilecei bir i deildi. Ama Copernicus daha doyurucu bul
duu gne-merkezli aklama zerinde yaamnn son otuz yl boyunca al
maktan geri kalmaz. ld yl (1543) yaymlanan nl yapt (Gksel K
relerin Dnleri zerine) bilim tarihinde yeni bir aa giden yolda ilk b
yk admdr. Balangta kilise matematiksel bir hipotez olarak ileri srlen
bu giriimin devrimsel niteliini kavrayamaz. nemli olan felsefi doruluktu:
Bir eyin matematiksel olarak doru olmas, felsefi doruluu demek deildi.
Zaten kitabn nsznde felsefi doruluktan deil, matematiksel doruluktan
sz ediliyordu. Copernicus kitabn matematikiler iin yazmt. Hi deilse
kiliseyi buna inandrmt.
Kilise bu yorumun rehavetinde yaklak yzyl tepkisiz kalr. Oysa Coper
nicus bilimde byk bir devrimin temellerini atmakla kalmam, dnyay evre
nin merkezinde yer alan tahtndan drmekle aslnda teolojinin insana tan
d evrensel ayrcala da son vermiti. Nitekim bunu sezinleyen Protestan
Luther, "Bu budala" diyordu, "astronomi bilimini altst etme sevdasndadr."
Oysa kutsal kitap Dnyann deil, Gne'in dndn bize bildirmitir. Bir
yeni yetme astroloa halk kulak versin, olacak i mi?"
Halkn hemen deil, daha sonra kulak verdiini o zaman kim grebilirdi
ki!
2) 17. Yzyla gelinceye dek Copernicus teorisinde belirgin bir gelime
gzlenemez. Astronomlar ounluk Ptolemy sistemine bal kalmlard. Bu
ynde ilk nemli atlm Johannes Kepler (1571-1630)'den gelir.
Keplerin amac, benimsedii yeni teoriyi matematiksel olarak temellen-
dirmekti. Gne sisteminde gezegenlerin yrnge ve devinimlerinin nasl
olutuu, sistemi birarada tutan eyin ne olduu gibi sorular yantlamak isti
yordu. Copernicus teorisini olgusal olarak yeterince kantlayamamt. Daha
s, kimi gzlemler teoriye ters dmekteydi. rnein, dnyamz bir gezegen
ise yldzlarn sabit grnen konumlar nasl aklanabilirdi? Geri Copernicus
grnteki bu tutarszl yldzlarn dnyamza ok uzak olmalaryla akla
mak istemiti. Ancak byk gzlemci Tycho Brahe (1546-1601) bile bu ak
lamay inandrc bulmamt. (Yldzlarn dnyaya uzaklklarna grecel son
derece kk olan yer deitirmeleri 19. Yzylda gzlenmitir.) Baka bir
zorluk da, yldzlarn grdmz byklne ilikindi: Yldzlar ortalama
173
gne byklnde varsayar, Copernicus'un ngrd uzaklkta dnr
sek bize algladmz byklkte grnmemeleri gerekirdi. (Kukusuz o d
nemde n gzbebeinde urad krlmann bu sonutan sorumlu olduu
bilinmiyordu.)
Tycho Brahe, Ptolemy sistemini de yeterli bulmuyordu. ki sistemi uzla
tran bir orta yol neriyordu; buna gre, ay ve gne merkezde sabit duran
yer-krenin, gezegenler de gnein evresinde dolamaktadr. Bylece Co-
pernicus sisteminin matematiksel basitlii ile kilisenin benimsedii Aristoteles
kozmolojisi birarada korunmu olacakt. Ne var ki, bu zmn ekicilii
uzun srmez. Tycho'nun asistan olan Kepler'in almalaryla Copernicus sis
teminin stnl ok gemeden kurulmu olur.
Kepler yaratltan mistik eilimde bir kiiydi. Onun iin gne tanrsal
bir varlkt. Evrenin merkezinde yerkrenin deil, gnein yer almas doald.
Tanrnn yapt evren, yetkin bir harmonik dzen iinde olmalyd. Bu beklen
ti onu gezegenlerin yrngelerinin matematiksel ilikilerini bulma arayna
yneltir.
Tycho gibi Kepler de, gne-merkezli sistemin kimi glkler ierdiinin
ayrdndayd. stelik ustasnn byk bir emekle toplad gzlemlerin tmy
le sistemi dorulad da sylenemezdi. Ama gene de sistemin doruluuna
olan inancnda duraksamas yoktu. Bu inan onun byk baarsnn itici g
cyd. Kepler gezegenlerin devinimlerini betimleyen yasasyla bilim tari
hinde "Astronominin Prensi" Unvann kazanr. Yrngelerin biimine ilikin
ilk yasas, tm gezegenlerin odak noktalarndan birinde gnein yer ald,
elips izerek devindiini dile getirmektedir. kinci yasas gezegenlerin yrn
gelerindeki devinim hzlarna ilikindir; bir gezegeni gnee balayan doru
paras eit srelerde eit alanlar alr. Buna gre gezegenin gnee yakn
getii yerlerde hz artar, uzak getii yerlerde hz azalr. "Harmonik yasa"
denilen nc yasa, gezegenler arasnda yrngelerini tamamlamada geir
dikleri sre ynnden mukayeseye olanak vermektedir: Bir gezegenin yrn
gesini tamamlama sresinin karesi gnee olan ortalama uzaklnn kp ile
orantldr. Buna gre, gezegenin periyodik sresini T, yrngenin ortalama
yarapn r ile gsterirsek r^/T^ oran tm gezegenler iin ayndr.
nc yasada dile gelen iliki, ilerde Nevvton'un formle ettii yereki
mi yasasna ipucu salamakla da nemlidir.
Bu yasadan ortaya atlmas en g olan hi kukusuz birincisiydi.
nk bu yasa geleneksel retiye aka ters dmekteydi. Copernicus da
dahil tm astronomlarn tartmasz kabul ettikleri ey, gksel devinimlerin
embersel olduuydu. ember yerine elipsin konmas hem gkselliin yetkin
liine, hem de estetik duygumuza aykr den bir giriimdi. Bu herkesten ok
evrenin harmonik dzenini dleyen Kepler iin zor olmutu. Elipse karar
vermeden nce, yrngelerin embersel olduunu kantlamak iin tm ola
174
naklar yoklamaktan geri kalmaz. Ama o sonunda olgusal verilerle badama
yan duygusal koullanmalar, yerleik n yarglar bir yana itmeyi gze alabil
di. Kepler'in bilim adam olarak bykl en bata olgulara saygsnda, ele
tirel kafa gcnde kendini gstermektedir.
3) Kepler'in ada Galileo Galilei (1564-1642) bilim d hibir saplant
ya da eilim iinde deildi. Modern fiziin babas Galileo yaad dnemde
hem evrene baknda, hem de bilimsel aratrma giriimlerinde katksz ussal
ve nesnel bir yaklam sergileyen belki de tek bilim adamyd. nemli bulular
nn yan sra onun bilim dnyasna salad en byk kazancn deney ile mate
matii birletirip, bilimsel ynteme bugnk anlamda kimlik kazandrm oldu
u sylenebilir. Eik Pisa kulesinden deiik arlkta nesneler drerek yapt
sylenen deneylerle, "nmzde ak duran doann kitab matematik dilin
de yazlmtr" nl sz onun yntem anlayndaki iki boyutu belirtmektedir.
Galileo'nun ncelikli ilgi alan fizikti, ama astronomi de yakndan ilgilen
dii bir aland. Copernicus sistemine zel bir ilgisi vard. Sistemin doru oldu
una inanyor, bunu ispatlamak istiyordu. Bu amala kendi eliyle yapt te
leskop ona gkyzn inceleme olana salamt. Gzlemleri, samanyolu-
nun aslnda geni alan kaplayan bir yldz kmesi olduunu, ay yzeyinin g
rnd gibi przsz deil, engebeli olduunu, Jpiter gezegeninin evresin
de drt uydunun dndn, Vens gezegeninin evreler sergilediini gster
miti. Bu bulularn hepsi geleneksel retiye ters dmekteydi. Galileo'nun
dnce ve bulularn aklamasndaki pervaszl kiliseyi rahatsz ediyordu.
Aristotelesi profesrler teleskoptan gkyzne bakmay reddediyorlard. On
lara gre, bu arala grnen eyler salt birer hayaldi; nk dnya evresin
de dnen yalnzca yedi nesne olabilirdi. Galileo, Keplere yazd mektubunda
"bilginlerin bu aptallndan sz ederek, "birlikte olsaydk gzel bir kahkaha
atardk" demekten kendini alamaz.
Galileo, ilkin 1616'da, engizisyon nne karlr; sk bir gzda alr.
Sonra uslanmad grlnce 1632'de ikinci kez karlr, ve yarglanr. Suu,
ki Dnya Sistemine likin Diyalog adl kitabnda gne-merkezli sistemi
savunmas, Ptolemy sistemine banazca sarlanlar kmsemesiydi. mr
boyu ev hapsi cezasna arptrlan yal bilim adam, ayrca diz ktrlerek
tvbe ettirilir:
"Ben 70 yanda Floransal Galileo Galilei yksek huzurlarnzda yemin
ederek sylyorum: Gnein evrenin merkezinde sabit olduu savndan vaz1
geiyorum; bir daha yle uydurma bir retiyi retmeyeceim gibi asla sa
vunmayacam da.."
Galileo'nun yerden dorulduunda "E pursi muove (Ama gene de dn
yor)" diye mrldand sylenirse de bu bilindii kadaryla sadece bir sylenti
dir.
Galileo'nun ba astronomide derde girer ama o asl fizikteki kkl atlm-
175
laryla nldr. Bu atlmlardan biri dinamikte ivme kavramdr. Bir bakas
eylemsizlik ilkesidir. Bu ilkenin kefinden nce, maddesel bir nesnenin ancak
bir kuvvetin etkisinde devindii, kuvvetin kalkmasyla devinimin sona erecei
dnlmekteydi. Aslnda bu dnce saduyuya da uygun dmekteydi. Oy
sa eylemsizlik ilkesi, tam tersine, devinim iinde bir nesne, onu durduran ya
da deitiren bir d kuvvet olmadka, devinimini ayn dorultuda srdrr
savn iermektedir. Bu ilke daha sonra Newton mekaniinin birinci yasas
kimliini kazanr.
Galileo'nun deneysel olarak temellendirdii bir baka ilke de "den nes
neler yasas" diye bilinmektedir: Den bir nesnenin hz dme sresiyle
orantl olarak artar. Baka bir deyile bu yasa serbest den her nesnenin iv
me kazandn ve bu ivmenin ktlesi ne olursa olsun tm nesneler iin ayn
olduunu sylemektedir: Fizikte bu yasa d= 1/2 gt2 denklemiyle dile getirilir,
(d, dme mesafesini; t, dme sresini; g, "ekim ivmesi" denen bir sabiti
simgelemektedir.)
Kepler ve Galileonun bulularyla dorulanan Copernicus sistemi astro
nomide paradigma konumuna oturur. Galileo'nun Newton mekaniine yol
aan nc almalaryla fizik rnek bir bilim olarak ykselir.
4) Sir Isaac Newton (1642-1727) genellikle dnyann bugne dein
kard en byk iki bilim adamndan biri saylr. (Dieri Albert Einstein'dr).
Newton'un fizik ve matematik alanlarndaki almalar son derece kapsaml
ve kkl baarlarla ykldr. Bilim onun ellerinde 17. Yzyln sonlarna
doru en parlak atlm dnemini yaar. Matematiksel olarak dile getirdii me
kaniin temel yasalar yerel ve gksel tm nesneleri kapsamaktayd. Gz ka
matrc en byk baars ekim kavram ve kavram ieren evrensel ekim
yasasyd. Optik alannda nemli bulular yan sra, "kalkls" (calculus) diye
bilinen diferensiyel ve integral hesap yntemlerini ortaya koydu. Fizik, kalk-
lsde son derece etkin dil ve mantksal karm aracn bulmutu. Newton'un
1687'de yaymlanan Doa Felsefesinin Matematiksel lkeleri adl nl
yaptnda mekaniin yetkin rneini geometride bulduumuz aksiyometik bir
dizge kimliinde ilendiini grmekteyiz. Dizgenin aksiyomlarn hareketin
yasas ile evrensel ekim yasas oluturuyordu.
Hareketin ilk yasas temelde Galileo'nun eylemsizlik ilkesini dile getiriyor
du: "Dardan bir kuvvetin etkisi olmadka, her nesne hareketsizse hareketsiz
liini, hareket halindeyse belli dorultudaki hareketini korumay srdrr."
kinci yasa (ki birinci yasay aslnda iermektedir) hareketin deiiminin
uygulanan kuvvetin etkisiyle orantl ve o etkinin ynnde olduunu dile getir
mektedir. Baka bir deyile m ktlesini etkileyen F kuvveti a ivmesine yol a
yorsa, F=m.a denklemi F'nin bykln belirtmektedir.
nc yasa basit bir dille her etkiye kar ona eit bir tepkinin olduunu
ifade etmektedir.
176
"Ters kare yasas" diye de bilinen evrensel ekim ilkesine gelince
G m1.m2
F=----------
d2
bu ilke evrende herhangi iki nesnenin birbirini ktlelerinin arpmyla doru,
aralarndaki mesafenin karesiyle ters orantl olarak ektii savn iermektedir.
Newton, mekaniin nclleri sayd bu yasalarla tm hareketin akla
nabilecei savndayd. rnein, gerekli gzlemsel veriler salandnda bu ya
salarn,
a) Yerkre ile ay'n ktlelerini hesaplamaya;
b) Yerkrenin kutuplarda bask, ekvatorda da taknln matematiksel
olarak aklamaya;
c) Denizlerde gel-git olay ile "kuyruklu yldz" dediimiz kornetlerin y
rngelerini aklamaya;
d) Kepler'in gezegenlerin yrngelerine ilikin yasalaryla Galileo'nun,
sarka yasas ve nesnelerin serbest dme yasasn mantksal olarak karsa
maya (bir anlamda "teorem" olarak ispatlamaya), olanak verdiini gsterme
yoluna gitmiti. Fizik Newton'la olgusal ilikileri betimleyici dzeyden aklay
c dzeye ykselir. Gerekten, Kepler ile Galileo'nun betimleyici dzeyde or
taya koyduklar ilikileri Newton'un temel yasalarn ieren mekanik teorisiyle
nedensel aklama olana bulmaktadr.
Nevvton'un byk atlmlarn deerlendirirken, onu nceleyen almalar
gzden uzak tutmamamz gerekir. Tannm bilim tarihisi Butterfield'n be
lirttii gibi, Newton'a "bilimin uzun gelime srecini talayan, kendisini ncel-
leyen baarlar ileri bir dzeyde birletiren" esiz bir yetenek olarak bakmak
daha doru olur.1
Gerekten, Nevvton sahneye kmadan nce "ekim" kavram oluturul
mutu. rnein, ngiliz bilim adam William Gilbert yer kreyi, gksel nesne
leri konumlarnda tutan kocaman bir mknats saymaktayd. Copernicus'tan
beri birok bilim adam da dnya ve gne gibi byk ktlelerin evrelerinde
ki nesneleri ektii inanandaydlar. Yerekimi onlarn gznde bir tr man
yetik ekimdi. Dahas ekim gcnn evrensel olduu, byk nesnelerin k
kleri, aralarndaki mesafenin karesiyle ters orantl ektii, tartlan konu
lar arasndayd. Ne var ki, bu ve benzeri savlar deiik kiilerce ortaya atl
m, birbirinden kopuk duruyordu. Nevvton'un dehas bu tr bireysel bulu ve
savlar biraraya getirmek, gl bir teorinin kapsamnda birletirmekti. New-
ton kendi baarsn bir bilgenin alakgnlll iinde yle belirtmiti:
"Eer daha ileriyi grebildiysem, bunu devlerin omuzlarndan bakmama bor
luyum!"

1) Bk. H. Butterfield, "Newton and His Universe" Short History of Science, s. 78.

177
imdi sorulabilir: Bilimin 17. Yzyldaki bu byk atlmnda rol oynayan
nemli etkenler nelerdi? Bilim sosyal ve kltrel bir olaydr; salt kimi sekin
kiilerin olaanst yetenek ve renme tutkularyla aklanacak bir oluum
deildir. Sanat etkinlikleri bile elverili koullar ieren toplumsal bir ortamla
olasdr ancak!
Bilimi, olup bitenleri kendi iinde anlamaya ynelik ussal bir etkinlik sa
yabiliriz kukusuz. Ama bu soyut bir tanmdr; bilimin belli bir dnem ya da
yerdeki geliim atlmn aklamaz. Sosyal koullara da bakmamz gerekir.
Copernicus, Galileo ve Kepler tm kiisel atlm gc ve stn yeteneklerine
karn bildiimiz kimlikleriyle Renaissance ncesi dnemde ortaya kabilirler
miydi? kmadklarn biliyoruz. kamazlard nk, ortaan karanlk orta
mnda yle bir gelimeye olanak yoktu. Her eyden nce entelektel iklim
buna elverili deildi. Dinsel banazln tekdze dnce erevesinde yeni
araylara girimek istense bile gze alnamazd; bir sapklk olarak dlanr,
gerektiinde cezalandrlrd. Renaissance bu tekdze dar ereveyi krmtr.
nsanlar dnyaya alma, renme yolunda yeni araylara girme; antik an
bilgi ve dnce kaynaklaryla dorudan tanma olana bulur. Artk Aristo
teles zerindeki basmakalp yorumlar deerini yitirmitir. nsanlar taze ve
eletirel bir yaklam iinde grecel de olsa dnme, tartma ve iletiim kur
ma zgrln yaamak istemektedir. Klasik yaptlar ulusal dillere evrilir.
Matbaann icad bu evirilerin geni halk kesimlerine ulamasn salar. Gide
rek ivme kazanan bilgi aray ok gemeden yerleik normlar sarsmaya ba
lar; insanlar "doru" diye bellenen dogmalar ak ya da st rtk sorgula
maya koyulur. Bu entelektlel uyann, bilim iin elverili bir ortam hazrlad
yadsnamaz.
Entelektel uyana kout olarak dinde reformun da nemini unutmamak
gerekir. Katolik kilisesinin egemenliini kran Protestan hareketi ister istemez
zgr araylara daha fazla olanak salamtr. VVeber ve Merton gibi tann
m sosyologlarn, "Protestan Ahlak" dedikleri dnyaya daha ak tutum ile
bu tutuma kout ussal doa anlay bilim iin olumlu bir gelime olmutur.
Ussal doa anlay, doa ve doa st varlklarn birbirinden ayr olduu, do
al dzenin ussal olduu, insann doal dzeni anlayabilecei gibi dnceleri
iermekteydi. Protestanlar din ile bilimi badamaz iki ideoloji gibi grmyor
lard. Tam tersine, doay anlamann Tanry anlamay kolaylatraca inan
andaydlar. Doa Tanry yanstmaktayd.2
Bilimin gelimesini kamlayan bir baka etmen de 17. Yzyln ikinci ya
rsnda ortaya kan bilim dernekleriydi. Bunlar arasnda en nlleri talya'da
Academy del imento, ngiltere'de Royal Society, Fransa'da Academie des
Sciences idi. Bu dernekler bilim adamlar arasnda iletiim, ibirlii ve yardm

2) Bkz. B. Barber, Science and Social Order, s. 89.

178
lama olanaklar salamakta, niversite d bilimsel etkinliklere destek ver
mekteydi. Yaymladklar kitap, dergi ve bildirilerle uluslararas (Silgi alverii
ne, aratrma sonularnn izlenmesine yardmc oluyorlard. ;
Renaissance sonras dnemde bilimin geliimini etkileyen bir faktr de
ekonomik ve teknolojik gelimelerde bulmaktayz. Ekonomi gnlk gereksin
melerin tesinde da dnk, uzun vadeli bir gelime srecine girmiti. Bu s
rete teknoloji giderek dnem kazanmaktayd. Yeni teknolojiler iin bilimsel
aratrma balca kouldu. Ekonomi bilimsel gelimeye kaytsz kalamazd.
te yandan bu dnemde bilim adamlarnn ounluk pratik yaamn gerek
sinmelerine uzak durmad; ara gere kullanm, ticaret ve makineleme i
lerine dorudan katldklar grlmektedir.3 zellikle merkantilist kapitalizm,
keifler, denizcilik bilim-teknoloji etkileimini kanlmaz klmaktayd. Maden
cilikte ve kmr ocaklarnda da byme ve verim yeni teknolojiler gerektir
mekteydi. me suyu ve tarm sulamasnda daha verimli pompalarn icad bu
dneme rastlar. lgin olan pompalarn bilim adamlarn uratran bir sorun
ortaya koymasyd. Pompayla suyun belli bir dzeyin stne karlamamas
aklanmaya muhta bir olayd. Galileo sorunla ilgilenir, ama aklamay bula
maz. rencisi Torricelli daha sonra su dzeyi ile atmosfer basnc arasndaki
ilikiyi bularak doru aklamaya ular. Bu rnekten de grld gibi bilim
adamlarnn pratik sorunlara eilmeleri, bilimin gelimesi bakmndan nemli
olmutur.

C. ada Atlmlar

Bilimde Nevvton'la ykselen mekanik dnya anlay yzylmzda alr.


Bu anlayta evren alma gcn kendi iinde bulan kocaman bir makiney
di; yle ki, doada olup biten her eyin, belli yasalar erevesinde, maddesel
paracklarn devinimine indirgenerek aklanabilecei varsaylyordu. Bir
aklamann bilimsellik lt yetkin rnekleri fizikte" olan mekanik" akla
mayd. rnein, s, k, elektrik, manyetizma ve kimyada her aklama me
kanik modele yaklat lde bilimsel saylyordu. Darwin'in evrim kuramn
da da mekanik modelin izlendii aktr. Dahas yzylmzn ilk yarsnda bir
atlm iine giren davran psikolojisinin de ayn modeli izledii 'sylenebilir.^
19. Yzylda fizik bilgini Lord Kelwin'in mekanik modele ilikin szleri son
derecede arpcdr: "zerinde altm eyi mekanik modele dntrme
dike rahat edemem; dntrdmde ancak anlayabilirim."
Mekanik dnya anlayn en keskin izgileriyle Pierre S. Laplace (1749-

3) Bkz. B. Barber, a.g.y: s. 86.

179
1827) dile getirmiti. Ona gre belirimcilik (determinizm) tm olgular kapsa
yan evrensel bir ilkeydi; nkoullar verilen gelecekteki her olguyu kesinlikle
belirleyebilirdik. Laplace' kendi azndan dinleyelim:

Doada herhangi bir anda etkin olan tm kuvvetleri ve var olan


nesnelerin o andaki konumlarn bilen bir zek, evrendeki en kocaman
nesnelerden en hafif atomlara kadar tm nesnelerin devinimlerini tek bir
forml kapsamnda toplayabilir; yeter ki, bu zek eldeki verilerin hepsini
birden ileyebilecek gte olsun. yle bir zek iin belirsiz kalan hibir
ey olamaz: Gemi gibi gelecek de onun gzleri nnde serili olacaktr.
Bugne dein astronomide saladmz stn baar, o zeknn sala
yabilecei yetkin bilgi yannda zayf bir taslak gibi kalr. Geometri ve me
kanik biliminde ulalan sonular evrensel ekim yasasyla birleince, in
san akln, dnya sisteminin gemi ile gelecekteki durumlarn sz ge
en bir tek formln kapsamnda kavramaya yaklatrmtr.4

19. Yzylda astronomide olduu gibi fizik ve kimyadaki gelimeler de bi


lim adamlarn, tm fiziksel olgularn matematiksel bir sentezde toplanabilece
i kansna gtrmt. ngiliz kimya bilgini John Dalton (1766-1844) atom
teorisiyle kimyay danklktan kurtarp dafca rasyonel bir dzene kavuturur.
Her elementin kendine zg trden atomlardan, her bileiin de kendine z
g molekllerden olutuu dncesi geerlik kazanr. Gene bir ngiliz bilim
adam Micheal Faraday (1791-1867) ile sko bilim adam James Clerk Max-
well (1831-1879) elektrik ve manyetizma alannda "devrimsel" diyebilecei
miz atlmlaryla byk bir ilerleme salar, sradan maddesel nesneler iin ge
erli olan mekanik yasalarn kapsamna k, elektrik ve manyetizmann da
alnabileceini gsterirler. Ayn ekilde, bilimin yeni bir kolu olan termodina
miin inceleme konusu enerjinin de mekanik yasalara bal olduu gsterilir.
yle ki doadaki tm srelerin maddesel devinime indirgenebilecei beklen
tisi paradigmatik bir g kazanr. Ne var ki, Newton mekaniine olan bu ar
gven geen yzyln sonlarna doru sarslmaya balar. Kimi gzlemsel veri
lerin mekanik teoriyle yeterince aklanamad grlr. Bu tr sapak olgula
ra hem makro hem mikro dzeyde rastlanmaktayd. Bu glkleri giderme
abasnda devrimsel nitelikte iki byk teori doar. Bunlardan biri, uzay, za
man ve evrenin yapsna ilikin Einstein'n grecelik (relativity) kuramyd; di
eri temelini Max Planckn att kuantum teorisiydi. Bu iki sistem kendi
alanlarnda Newton mekaniini amakla kalmadlar, insan dnce ve imgesi
ne yeni ufaklar da atlar. Teorilerin ikisi de st dzeyde karmak ve mate
matiksel niteliktedir, birka sayfada ana hatlarn bile vermek kolay deildir.
Daha doyurucu aklama iin okuyucular isterlerse, Kaynakada verilen yapt

4) Bkz. Ritchie Calder, Mand and the Cosmos, s. 25.

180
lara bavurabilirler. Biz burada yzeysel de olsa kimi nemli noktalara dei
nen ksa bir aklama ile yetineceiz.
Einstein'n (1879-1955) devrimsel atlm iki aamaldr. 1905'te ortaya
kan zel Grecelik kuram, Neu/ton'un "mutlak zaman" ve "mutlak uzay"
kavramlarn geersiz klar; 1916'da yaymlanan daha kapsaml Genel Gre
celik kuram ise evrensel ekimin bir kuvvet deil, iinde yerkrenin ya da g
ne gibi ktlelerin yer ald uzay parasnn geometrik yapsnn bir fonksiyo
nu olduu tezini iler.
Bilindii gibi hz veya ivmeyi lmek iin, iki olayn ne zaman ezaman
olduunu bilmemiz gerekir. Ne var ki, uzaysal olarak birbirinden uzak.iki olay
sz konusu olduunda ezamanlk gzlemcinin konumuna baldr: Bir gz
lemci iin ezaman olan, konumu deiik baka bir gzlemci iin ezaman de
ildir. zel Grecelik kuramna gre her koordinat sisteminin zaman kendi
ne zgdr. Koordinat sistemi verilmedike, bir olgunun olu zamanna ili
kin u ya da bu nermenin bir anlam yoktur. Ayn ekilde uzay da grecel
bir kavramdr, nk her koordinat sistem baka koordinat sistemlere bal
olarak devinim halindedir.
zel Grecelik kuramnn ncllerini oluturan iki temel ilke vardr: 1)
Doa yasalar ivmesiz devinen tm sistemler iin ayndr; 2) In hz, kayna
na gre devinim iinde olsun veya olmasn her gzlemci iin ayndr. Kura
mn ierdii dier nermeler bu ncllerin mantksal sonulardr. Aslnda de
neysel nitelikte olan bu iki ilkenin yol at kuramsal devrim, ilk bakta a
rtc grnebilir. Ama sonularna bakldnda aknlk yerini byk bir
hayranla brakmaktadr.
Kuramn ilgin sonularndan birine gre, gzlemciye bal olarak nesne
lerin devinimleri ynnde uzunluklar ksalr, ktleleri artar. rnein, bir topu
k hzna yakn (yakn, nk kurama gre k hzn yakalamaya olanak
yoktur) bir hzla uzaya frlattmz dnelim. Devinim dnda kalan bir gz
lemci iin top bir tepsi gibi yasslarken, ktlesi byk lde artar. yle ki,
hz k hzna erien bir nesnenin oylumu sfr, ktlesi sonsuz olur. Ancak
ktleyi eyleme diren diye kabul edersek, ktlesi sonsuzlaan bir nesnenin de
vinim iinde kalmasnn olanakszln grrz.
Gene ilgin bir baka sonu da, zamann grecelii. rnein, birbirine
tam ayarl iki saatten birini ok hzl bir roketle uzaya yollarsak, bu saatin yer
deki saate gre daha yava alt grlecektir. Oysa roketteki gzlemci iin
yle bir yavalama sz konusu deildir. Ne var ki, bu kii bir sre sonra dn
yaya dndnde (varsa) ikiz kardeini daha yalanm bulacaktr.
Kuramn belki de en nemli (atom bombas nedeniyle en ok bilinen) bir
sonucu da madde ve enerji edeerliine ilikin denklemdir: F= m. c^. Kk
bir ktlenin byk bir enerji demek olduunu ortaya koyan bu denklem, yl
dzlarn (bu arada gnein) nasl rettiini de aklamaktadr.
181
Kuramn evren anlaymz ynnden de kimi sonular olmutur. Bunlar
arasnda en nemlisi, hi kukusuz, uzay ve zaman kavramlarn birletiren
drt boyutlu uzay-zaman kavramdr.
zel Grecelik kuram dzgn dorusal (ivmesiz) devinen sistemlerle s
nrlyd. Einstein'n 1915'te ortaya koyduu Genel Grecelik kuram ise birbi
rine gre hzlanan ya da yavalayan (yani ivmeli devinen) sistemleri de kapsa
maktadr. yle ki, birinci kuram, kapsam daha geni ikinci kuramn zel bir
hali sayabiliriz. zel Grecelik Newton'un mekanik yasalarn deitirmiti.
Genel Grecelik daha ileri giderek "ekim" dediimiz gravitasyon kavramna
yeni ve deiik bir ierik kazandrr. Nevvton mekaniinde gravitasyon ktle
sel nesneler arasnda ekim gc olarak varsaylm, aklanmamt. Buna
gre, rnein, bir gezegeni yrngesinde tutan ey, ktlesi daha byk G
ne'in ekim gcyd. Oysa Genel Grecelik kuramna gre gezegenleri y
rngelerinde tutan ey Gne'in ekim gc deil, yrngelerin yer ald
uzay kesiminin Gne'in ktlesel etkisinde oluan kavisli yapsdr. yle bir
uzay yapsnda nesnelerin baka trl devinimlerine olanak yoktur. Bu dn
cenin gerei olarak Einstein, uzayn klasik Euclides geometrisiyle deil, Rie-
mann geometrisiyle betimlemeye elverdii tezini vurgular. Genel Grecelik
kuram ayrca gravitasyon ile eylemsizlik ilkesini "gravitasyon alan" ad altn
da tek kavramda birletiriyordu. Bu noktada Einstein'n Faraday ile Max-
vvell'in "elektromanyetik alan" kavramndan esinlendii sylenebilir.
Genel Grecelik kuramnn tm mantksal yetkinliine karn, hemen be
nimsenmesi bir yana, anlalmas bile kolay olmamtr. Bir kez, zel kura
mn tersine, Genel kuram fizikte zm istenen herhangi bir soruna ynelik
bir aray rn deildi. Sonra, kuram dorulayan gzlemsel bir kant henz
ortada yoktu; stelik, 1915'in teknolojik olanaklar kuramn deneysel yoklan
mas iin yeterli deildi. O zaman kuramn ilkelerinden yalnzca biri yoklan
maya elveriyordu; ancak iinde bulunulan sava koullar bunu da gletir
mekteydi. Ne var ki, Einstein kuramn doruluundan ylesine emindi ki, de
neysel yoklamada ortaya kacak herhangi bir olumsuz sonucu kuramn yan
ll iin yeterli sayacan bildirmekten kanmyordu.
Olgusal yoklanmaya elveren ilke uydu: Kuram doruysa, Gne'in gravi
tasyon alanndan geen bir k nnn erilmesi gerekirdi. Bu etkiyi gndz
aydnlnda belirlemeye olanak olmad iin, Gne'in tutulmasn beklemek
ten baka yaplacak bir ey yoktu. Astronomlar, Gne'in 1919 Mays'nda
tutulacan, gzlem bakmndan en uygun yerin Afrika'nn batsnda Prens
adas olabileceini bildirmilerdi. nl ngiliz astronomu Eddington'un nder
liinde bir grup bilim adamnn gerekletirdii gzlem ve lmeler ilkeyi do
rulamaktayd. Sonu Kraliyet Bilim Akademisince aklanr aklanmaz bilim
dnyas bir tr bylenir; "Einstein" ad, "Neu/ton" dzeyinde bir ycelik sim
gesine dnr.
182

/
Genel Grecelik daha sonra baka gzlemlerle de dorulanr. Bunlardan
biri, aklanmasnda klasik mekaniin yetersiz kald bir olaya (Gne'e en
yakn olan Merkr gezegeninin perikelisinin kaymasna), bir dieri Gne (ve
dier yldz) atomlarnn sat n frekans dkl nedeniyle spektral
izgilerin spektrumun krmz ucuna doru kaymas olayna ilikindir.
zel Grecelik gibi Genel Greceliin de ilk bakta eliik grnen kimi
ilgin sonulan vardr. rnein, kurama gre, evren sonlu byklkte, ama
snrszdr. Gene kuram evrenin giderek ya bymekte ya da klmekte ol
duunu iermektedir. (Nitekim yldz kmeleri zerindeki gzlemler evrenin
bymekte olduunu gstermitir.)
Einstein bu kuramyla da yetinmez; yaamnn son otuz yln daha da
kapsaml bir kuram oluturma abasyla geirir. Evrende olup bitenleri bir ge
nel ilke altnda aklamak, insanolunun, kk klasik aa uzanan deimez
bir araydr. Thales tm varl suya, Pythogoras sayya indirgeyerek akla
maya almt. Modern ada Oersted, Faraday ve Maxwell'in elektrik ile
manyetik gleri zdeletirme yoluna gittiklerini gryoruz. Einstein'n da
mr boyu sren d buna ynelikti. Doann tm glerini (gravitasyon,
elektrik, manyetizma, vb.) "birleik alanlar" dedii temel bir ilkeye balamak.
Bu dn gerekletii sylenemez belki; ama Einstein ada fiziin egemen
akm dnda kalma pahasna umudundan hibir zaman vazgemez. Evrenin
dzenlilii onda bir tr dinsel inant. "Seeneim kalmasa, doa yasalarna
bal olmayan bir evren dnebilirim belki; ama, doa yasalarnn istatistik
sel olduu grne asla katlamam. Tanr zar atarak i grmez!" diyordu.
Kuantum teorisine gelince, bu teori atom-alt dzeyde Newton mekanii
nin yetersiz olduunu gstererek fizikte etkisi giderek byyen yzylmzn
ikinci devrimini gerekletirir. Bu alanda ilk byk adm atan Alman fizik bil
gini Max Planck (1858-1947) alt alanda karlat bir soruna zm
arayndayd, yoksa yol at kkl devrimi ngrm deildi. Sorun ksaca
uydu: Klasik fiziin, "Enerjinin Eit-blnme Teoremi"ne gre, kor halindeki
bir cisimden salnan radyasyonun, hemen tmyle, dalga uzunluu olas en
ksa dalgalardan ibaret olmas gerekiyordu. Bu kk bir snn bile son dere
ce parlak bir k vermesi demekti. yle ki, vcut smzn bizi bir ampul gibi
tmas beklenirdi. Radyasyon enerjisi srekli bir ak olarak varsayldndan,
spektrumun ksa dalga (yksek frekans) kesiminin alabildiine geni olmas,
hatta snrsz uzamas gerekirdi. Baka bir deyile dalga uzunluunun giderek
ksalmasyla enerjinin sonsuza doru artmas sz konusuydu. Fizikiler bu
beklentiyi "mor tesi katastrof" diye niteliyorlard. Oysa deney sonular
spektrumda ok deiik bir enerji dalm ortaya koymaktayd. Bir kez, de
ney hibir maddenin, ne denli akkor haline getirilirse getirilsin, sonsuz enerji
salacan kantlamyordu. Sonra, kan enerjinin byk bir blmnn orta
dalga uzunluktaki kesimde olduu grlyordu. Yerleik kuram ile deney so
183
nular arasndaki tutarszlk gzden kamayacak kadar akt. Sorun deneysel
verilere dayal hesaplamalarda bir hatadan kaynaklanmyor idiyse, yerleik
kuramn yetersizlii sz konusu olmalyd.
Planck'n yetkin rnek olarak ald kara-cisim zerinde yrtt kuram
sal almas 1900de yaymlanr. almann dayand temel dnce uydu:
Madde her biri kendine zg titreim frekansna sahip ve bu frekansla radyas
yon salan vibratrlerden ibarettir. Geri bu dncenin yrrlkteki kurama
ters den yan yoktu. Ne var ki, Planck ayn zamanda vibratrlerin enerjiyi
srekli bir aknt olarak deil, bir dizi kesik fkrmalarla sald grn de
ileri srmekteydi. Bu demekti ki, belli bir frekansdaki bir osilatrn sald ve
ya ald enerji ancak tam birimler biiminde olabilir; birim kesirleriyle ola
mazd. Planck'n zm araynda bavurduu istatistiksel yntemin de, ince
leme konusu ilikilerin saylabilir olmasn gerektirmesi, radyasyon enerjisinin
bireysel blmlerden olutuu varsaymn kanlmaz klyordu.
nerilen zm basitti: Gzlem sonularyla badamayan srekli ak
varsaymndan vazgemek! Ne var ki, imdi olduka ak ve mantksal gr
nen bu zmn o dnemde hemen benimsenmesi bir yana, akla yaknl bi
le kolayca dnlemezdi. Doann sreklilii bir hipotez ya da sradan bir
varsaym olmann tesinde, doruluu sorgulanmaz bir inant adeta! Newton
mekanii gibi Maxwell'in elektromanyetik teorisi de doann srekliliini ie
riyordu. Nitekim eloktromanyetik teoriyi deneysel olarak dorulayan Alman
fiziki Hertz, n dalga teorisine deinerek bu teoriyle fiziin deiik kollar
nn salam, tutarl bir btnlk kazandn belirtmekten geri kalmaz.
Yerleik bir kuram sorgulamak pek az bilim adamnn gze alabildii bir
giriimdir. Dorusu, Planck'n nerdii zmle balangta devrimsel bir ge
limeyi balattnn, dahas klasik fizii sarstnn farknda olduu sylene
mez. O, zmne deneysel verileri matematiksel olarak dile getiren masum
bir forml gzyle bakyordu. Oysa, "kuvantum" dedii bir enerji paketi ile
bir dalga frekans arasndaki ilikiyi belirleyen denklemi (E= h.f) bilimde yeni
dnemin temel tayd, (Denklemde E bir kuvantumun enerjisini, f dalga fre
kansn, h "planck sabiti" denen 6,6x10"^^ erg.sn saysn gstermektedir.)
Kuvantum teorisi ok gemeden n dalga teorisini de etkiler. Nitekim,
Einstein'n 1905'te ortaya koyduu "Fotoelektrik Etki" diye bilinen teorisiyle
k da kuvantum teorisinin kapsamna girer. Bylece s, k, elektromanye
tizma vb. radyasyon trlerinin tmnn kuvanta biiminde verilip alnd sav
dorulanm olur. Bu teori daha sonra Bohr, Schrdinger, Heisenberg vb. bi
lim adamlarnn nemli katklaryla amzn fiziine egemen kuvantum me
kaniine dnr.
Bu arada radyoaktivite zerindeki almalar atomun i yapsnn karma
kln ortaya koyar. Deiik atom trleri arasndaki fark imdi "elektron" ve
"proton" dediimiz pozitif ve negatif ykl elektrik paracklaryla aklanr.
184
1910-1914 arasnda Rutherford ile Bohr atomu ortasnda pozitif ykl ar
bir ekirdein (protonun) evresinde negatif ykl elektronlarn dnd geze
gensel bir sistem biiminde resmetmilerdi. Ancak kuvantum teorisi, elektron
larn bireysel davranlarn ndemeye olanak vermiyordu. Klasik fiziin belir
lenimciliine atom-alt dzeyde yer yoktu. Elektronlarn davran ok sayda
gzleme dayanan istatistiksel olaslk olarak kestirilebilirdi ancak. stelik Hei-
senberg'n belirlenmezcilik ilkesinde dile gelen bir olanakszlk vard: Bir elek
tronun konum ve hznn birlikte saptanma olanakszl. Konumun lm h
zn lmn, hzn lm konumun lmn kesin olmaktan karyordu.
Bata Einstein, kimi sekin fizikilerin belirlenmezcilik ilkesini ilerine
sindiremediklerini, hz ve konumun birlikte belirlenme olanakszln ilkede
deil, aratrma yntemindeki yetersizlikten kaynaklanan geici bir handikap
saydklarn biliyoruz. Ne var ki, aradan geen yaklak yetmi yllk srede,
lme tekniklerindeki gelimelere karn, belirlenmezcilik ilkesi bugn de ge
erliini korumaktadr, ilkenin kalc m, yoksa geici mi olduunu ancak za
man gsterecektir. Syleyebileceimiz kesin bir ey varsa o da bilimin ge
mite olduu gibi gelecekte de beklenmedik atlmlara, srpriz gelimelere
ak olmasdr.

Kaynaka

1. Bernal, J. D., Science in History, Penguin Books, 1969.


2. Butterfield, H., The Origins of Modern Science, The Macmillan Company,
1961.
3. Cohen, I. B., The Birth of a New Physics, Doubleday and Co., 1960.
4. Dampier, W. C., A History of Science, Cambridge, 1966.
5. Price, D. J., Science Since Babylon, Yale University Press, 1961.
6. Sarton, G., The Life of Science, Books for Libraries Press, 1948.
7. Yldrm, C., Bilim Tarihi, 4. Basm, Remzi Kitabevi, 1994.
8. Yldrm, C., Bilimin ncleri, TBTAK, 8. Basm, 1997.

185
2

BLMSEL NESNELLK VE DEER YARGILARI*

Her dnemde deiik gerekelerle de olsa bilime bir tepki gze arp
maktadr. 18. Yzyla gelinceye dek bilime ounluk eksantrik kiilere zg
bir fantezi, yerleik normlara aykr bir ura gzyle baklmtr. Ortaa ge
leneini srdrenler teolojik dogmalara ters dt iin, hmanistler evrenin
mekanik aklamasn insancl deerlerle badar bulmadklar iin bilime kar
kmlard. Gnmzde ise bilimsel bilginin teknolojideki kullanmyla orta
ya kan sorunlardan sorumlu tutulduu iin bilim knanmaktadr. Gerekten,
sava teknolojisinde ulalan korkun gelimeler, nkleer enerji santrallaryla
endstri atklarnn yol at evre kirlenmesi ve ekolojik sistemin bozulma
tehlikesi, nfus patlamas, genetik mhendislik, doal kaynaklarn artan hzla
tketimi vb. gelimelerin dolaysyla da olsa bilimle ilikisi yadsnamaz. Ancak
sorulabilir: Bu kayg verici gelimelerden bilimin sorumlu tutulmas yerinde
midir? Yoksa sorun, bilimi kar amalar yolunda pervaszca smren ege
men glerin davran mdr? Kukusuz bu, bilim felsefesini deil bilim sosyo
lojisini ilgilendiren bir sorundur. Biz bu yazda soruna deiik bir adan yak
lamak istiyoruz. Teknolojinin olumsuz gelimelerinden bilimi sorumlu tutma
nn yan sra bilime ynelik bir baka eletiri daha var. Buna gre, bilim salt
olgusal bilgiye ynelik bir etkinlik saylsa bile sorumluluktan kurtulamaz; n
k, bilim asl bu nesnellik imajyla insancl deerlerin dlanmasna, ylece ya
ammz giderek daha fazla etkisi altna alma frsat bulan bencil ve deer ta
nmaz bir materyalizmin olumasna yol amtr.
Bu tepkiyi hakl bulmayabiliriz; ama dayand argmann gcn gr
mezlikten gelemeyiz. Gerekten bata sanat evrelerinde, "aydn" diyebilece
imiz pek ok kimsenin gznde bilim salt olguya ynelik, kltrel deerleri
dlayan soyut kavramsal bir almadr. Bu imaj 17. Yzyl bilimsel devrimi-
nin rndr. Newton mekaniinde doa kocaman bir makine olarak algla
nyor, tm olup bitenlerin maddesel hareketlere indirgenerek nicel ilikiler
erevesinde aklanabilecei varsaylyordu. stelik, yalnzca bu tr bir be
timlemeye elveren nesne ve olgulara gereklik tannyordu. yle ki, duygu,

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 13. Kitap'ta (Ocak 1993) yaymlanmtr.

186
dnce, deer yarglar bir yana, Galileo ve Locke'un "ikincil nitelikler" ad
altnda sraladklar renk, koku ve tat gibi olgularn bile bilimin inceleme alan
dnda itildiini gryoruz. Geri bu kat ayrm bilimin sonraki gelimeleri
karsnda olduka esneklik kazanm, "znel" denen oluum ya da sreler
ya nesnel terimlere indirgenerek (davran psikolojisinde olduu gibi), ya da
inceleme ynteminde kimi ilem deiikliklerine gidilerek betimlenmeye al
lmtr. Ne var ki, bu yndeki tm gelimelere karn bilimin "salt nesnellik"
imaj bugn de etkisini srdrmektedir. Buna gre, bilimin amac gvenilir
bilgidir; bu ise ancak nesnel dnyann nesnel yntemlerle incelenmesiyle sa
lanr. Bilgi aray duygusal etkilerden uzak kald lde bilimseldir.
Gemite hmanistlerin, gnmzde sanat ve yazn evreleriyle birlikte
kimi dnr ve bilim adamlarnn da tepkisini eken bu imajn irdelemesine
gemeden nce tarihsel oluumuna ksaca deinmekte yarar vardr.
Deinilmesi gereken ilk nokta, bilimin zellikle balang dneminde or
taa dnce gelenei karsndaki savunma taktiine ilikindir. Bilim adam
lar teologlarn tersine, olgusal dnyay anlama uranda hibir nyarg, sap
lant ya da akl d inancn gdmnde olmadklarn vurgulayarak kilise bas
ksna kar olan aydn evrelerin desteini kazanma yoluna gitmilerdir. kin
ci nokta, Nevvton mekaniinin etkisinde bilim adamlarnn olgusal dnyaya
bir fotoraf makinesinin mekanik ileyii iinde yaklatklar izleniminin yay
gnlk kazanmas. nc nokta, kimi bilim adamlarnn yaam biimlerine
bakarak bilimin kltrel ortamn dnda bir tr "fildii kulesi" almas olduu
sans. Gnmzde giderek artan uzmanlama nedeniyle bilimin birbirinden
kopuk kompartmanlara dnmesi, bilim adamlarnn yalnz toplumla deil,
kendi aralarnda da iletiim gl iine dmeleri bu sany pekitirmekte
dir. Son nokta bilim felsefecilerinin (zellikle pozitivist ve mantk empiristle-
rin) bilimi gereinden fazla soyut mantksal yanyla ilemi olmalar, bilim
adamlarnn ounluk uralarna katksz nesnel bir etkinlik diye baklmasna
yatkn grnmeleri.
Sraladmz bu nedenlerle oluan imajda bilimin nerdeyse yaam d bir
ura, bilim adamnn da insancl kayg ve deerlere yabanc, salt ussal bir ya
ratk olduu mesaj vard. yleyse, gemite hmanistlerin, ufku geni duyarl
aydnlarn bilime kukulu gzle bakmalarn kolayca yadrgayamayz. nsann
kendine zg duygu ve deerleri dlayan bir ura, ad "bilim" de olsa be
nimsemesi yle dursun, kukuyla, tepkiyle karlamas doaldr. Ancak soru
labilir: Bilim gerekten szn ettiimiz imajda yansd trden yalnzca olgu
lara ynelik, insana zg isten, beeni ve eilimlere kapal, salt ussal bir u
ra mdr? Hemen syleyelim; deildir ve olamaz!
Bir kez, gzden kamamas gereken ilk ey bilimin de din, sanat ve e
lence gibi kltrel bir etkinlik olduudur. Bir kltr ortam olmakszn sanat
tan sz edilemeyecei gibi bilimden de sz edilemez. Vurgulanmas gereken
187
bir baka nokta da insann hibir etkinliinde kiiliinden kopmad, bilim
adamnn da doruyu bulma giriiminde kiiliini oluturan deer, beklenti ve
tercihlerinin izlerini brakt gereidir. Bilim adam alma odasna veya la-
boratuvarna kiiliini darda brakarak girmez, giremez. Onu, aratrma et
kinliklerinde ilevi salt ussal ltlerle programlanm bir robot ya da bilgisa
yar gibi alglamak yzeyselliin de tesinde samalktr. Bilimin nesnellik ima
jnda yle bir benzerlik varsa o imajda kkten bir dzeltmeye gidilmesi gere
kir. En bata da bilim adamnn kendi uran tm boyutlaryla tanmas, ile
vinin kltrel kimliini alglamas gerekir.
Bilimin kltrel kimlii deyince ne demek istiyoruz? Kltr son derecede
karmak bir kavramdr: Sosyal ilikilerden kaynaklanan ahlak kurallar, inan
dizgeleri, sanat etkinlikleri, deer yarglar, estetik beeni ve davran biimle
ri ... gibi eleri ierir. Biz burada bu elerden yalnzca birini, deer yargla
rnn bilimdeki yerini belirtmekle yetineceiz.
Yerleik nesnellik imajna karn bilimin hemen her aamada, st rtk
de olsa, kimi deer yarglarn ierdiini ortaya koymak zor deildir.
Bilim ister olup bitenleri anlama, gerei bulma etkinlii, ister gvenilir
bilgi aray diye nitelensin, hem amacnda hem izledii ynteminde deer
yarglaryla ykldr. Amacnda deer yargsyla ykldr, nk bilim adam
n, anlamaya, bilgi arayna ynelten ey, temelde kiisel eilimini yanstan
deer yargsdr. inde bulunduklar tm olumsuz koullara karn Coperni-
cus'u, Galileo'yu, Darwin'i, Einstein' bilime ynelten bilimde algladklar de
er deilse, nedir? Ynteme gelince, "aratrma" dediimiz bilimsel etkinlik
problem belirlemeden hipotez ya da kuram seimine, gzlemsel verilerin ye
terliliinden kuramsal aklamalarn doyuruculuuna dek tm ilemlerinde de
er yargs ierir. Bilimsel aratrma nemli saylan bir probleme zm ara
ydr. Bilim adamnn u ya da bu probleme duyarl olmas, zm getiren
u ya da bu hipotezi yelemesi salt nesnel ltlere bal mekanik bir ilev
deil, yerleik varsaymlar erevesinde az ya da ok kiisel beeni ve imge
sel yargya dayanan bir seimdir. Bir kuram ya da aklamann doyuruculu-
unda olgusal ltlerin yan sra estetik duyumsamann da yeri vardr. yi bir
kuram, aklama ve ndeyi kapasitesi geni, kendi iinde tutarl ve yerleik il
kelere ters dmeyen, olgusal olarak yoklanabilir ve eletiriye ak kuramdr,
kukusuz. Ama hepsi bu kadarla bitmemektedir: Bilim adam, seiminde ba
sitlik ve zarafet de arar. Hatta kimi kez estetik ltlerin daha ar bast bile
sylenebilir. rnein bilim tarihileri ounluk, geleneksel yer-merkezli siste
me kar gne-merkezli sistemi nermeye Copernicus'u iten temel nedenin o
zaman eldeki gzlemsel verilerden ok estetik duyarllk olduu grnde
birlemektedir. Gezegenlerin gne evresinde devinimleri, Copernicus'un
gznde, daha basit ve gzel bir btnlk sergiliyordu. Bu davrann baka
bir rneini Einstein'n kuantum teorisine duyduu antipatide bulmaktayz.
188
Dnemin sekin fizikilerinin pek ounun teoriyi benimsemede gecikmedik
lerini biliyoruz. Oysa Einstein, zellikle belirsizlik ilkesini bir trl iine sindi
remedi. Dahas, belirsizlik ilkesinin elikiler ierdiini gstermek iin birta
km giriimlerde bulundu. Einstein'n ortaya srd argmanlar dnce d
zeyinde oluturulan kimi ilgin deneylere dayanyordu. Ama tepkisinin kke
ninde ruhsal bir doyumsuzluk, felsefi inan diyebileceimiz bir tutum, deter
minist bir anlay vard. Bilindii gibi, Einstein bu inancn, "Tanr zar atmaz!"
tmcesiyle dile getirmiti.
Kukusuz, bilimin nesnel ltler dnda birtakm znel eler ierdii
grn herkesin paylat sylenemez. zellikle, "deeri kendi iinde bi
lim" anlayn safa bulan kimi dnrlerin (rnein, N.I. Bukharin) bilim
adamnn kiisel deer yarglaryla bilimin asl kimliini belirleyen sosyal ile
vinin ayr tutulmas gerektiini vurguladklarn grmekteyiz. Bunlara gre, bi
limin deeri arasal olmasndadr; insann doa gleri zerinde egemenlik
kurmas, ylece daha gvenilir, daha rahat yaam olana salamas yolunda
ara olmas. 17. Yzylda Francis Bacon'la balayan bu gr 19. Yzyl en
dstri devrimi ve yzylmzda uygulamaya konan Marksist felsefeyle byk
bir yaygnlk kazanmtr. Ancak bilime bir tr teknoloji gzyle bakan bu g
r, bilimin i dinamiine, yarar gzetmeyen, deeri kendi iinde bilgi aray
na yabanc kalmtr. ou kez gzden kaan bir nokta da, deer yarglaryla
moral yarglarn zde olmaddr. Bilimin moral yarglar iermedii, daha
dorusu, moral yarglar ortaya koymad dorudur; ama bu, bilimin birtakm
deer yarglar iermedii demek deildir.
Kald ki, kuram seiminde felsefi inan ve estetik duyarll bir yana b
raksak bile, daha nce deindiimiz kapasite, tutarllk ve yoklanabilirlik gibi
standart ltlerin uygulama glklerini tanmak zorundayz. Bir kez bu l
tlerin, tm nesnel grnmlerine karn, yeterince belirgin olduu sylene
mez; deiik yorumlara ak anlam kaypakl bilim adamlarn ister istemez
deiik deerlendirmelere srkler. Sonra, daha da nemlisi, gerekli ve birlik
te yeterli de olsa bu ltlerin uygulamada ou kez atr olduu grlmek
tedir. Seeneimiz A ve B diye simgelediimiz iki kuram olsun. Diyelim ki, A
aklama ve ndeyi kapasitesi daha geni, B daha tutarl grnmektedir; yok
lanabilirlik asndan ikisi arasnda nemli bir fark yoktur. Bu durumda seim
nasl yaplacaktr? Denebilir ki, ltler belli bir ncelik (ya da nem) srasna
gre uygulanrsa ortada nemli bir sorun kalmaz. yle de olsa, ncelik sras
n belirlemede fikir ayrl olmayacak mdr? Tutarll n plana alan birine,
kapasitenin ya da dorulanabilirliin daha nemli olduunu nasl ispatlayabili
riz?
te yandan, kavramsal nitelikte olan bu ltlerin anlamlar sk tanm
larla belirtense, ncelik sralar herkesi balayc kesinlikte saptansa bile, t
myle nesnel ortak bir karar dzenei iin gerekli algoritmann oluturulabile
189
cei beklenemez. Son zmlemede, bilim adamnn seimini yaparken, l
tleri kiisel eilim ve birikimine gre yorumlayarak uygulayaca kanl
mazdr; karar kiisel deer yargsn yanstacaktr.
Bilimin deer yarglaryla ilikisine bakarken, sonularnn u ya da bu
yolda kullanlmasnn yol at sorunlar deil, bilimsel dnme ynteminin
nesnellii aan karmak niteliini belirtmek istiyoruz. Bir kez daha vurgulaya
lm: Bilimin sava veya kar amalar dorultusunda smrs bilimi aan bir
sorundur; ilevini gerei aratrmakla snrl tutan bilim adamn balamaz.
Ama bu, onu az ok balayan ortak normlarn olmad anlamna da gelmez.
Bilim zellikle amzda giderek artan lde kolektif bir almaya dn
mektedir. Aslnda bilim adam hibir dnemde bir Robinson Crusoe olmam
tr. Bilimin ilerlemesi gibi olumas da iletiime, bilgi alveriine, daha da
nemlisi tartmaya dayanmtr. Bu ilikilerin ok zayf olduu balang d
nemlerinde bile bilim adamlarn aratrmalarnda ynlendirici normlarn oldu
u yadsnamaz. Bilim bir yanyla kuramsal bir etkinliktir; meslek evresinden
tmyle kopmu bilim adam gnmzde yoktur; gemite de rneini gs
termek gtr. Kukusuz, bilimin ekip almasna dnt durumlarda bi
le, bilim adamnn kiisel inan ve eilimlerini tmyle arka plana ittii kolay
ca sylenemez. Kald ki, geleneksel olarak sekin bilim adam imajnda takm
adam kimlii deil, bamsz kiilik kimlii egemendir. Geri, Kuhn'un "nor
mal bilim" dedii srete bilimsel etkinlik byk lde yerleik paradigma
erevesinde kaldndan, bilim adam ister istemez belli ltlere baldr; bi
lim evresi, en azndan kuramsal dzeyde yeni atlm ve almalara kapaldr.
Bu tutuculuk, Kuhn'dan nce de kimi bilim adamlarnn gznden kamam
tr. rnein, Max Planck'n belleklerde yer eden gzlemi ilgintir:

Bilimsel yaam deneyimlerinden rendiim hep gzard edilmi


ama kanmca ok nemli bir olay var: Bilimde yeni bir atlmn benimsen
mesi, batan kar kanlarn sonunda gerei grmeleri, kantlar kabul
etmeleriyle deil, zamanla gen kuaa yerlerini brakmalaryla olasdr.

Grlyor ki, bilim adam ister bamsz olsun, ister egemen bir paradig
mann gdmnde olsun, aratrma etkinlii birtakm deer yarglaryla ykl
dr. Bamszlk halinde, deer yarglarnn daha ok kiisel inan, beeni ve
eilimleri; paradigma gdmnde ise ortak normlar yanstt sylenebilir.
Temel bilim dallarna hazrlk eitimi incelendiinde, norm-youn tutum
daha bir aklk kazanmaktadr. lk bakta bu eitimin salt bilgi aktarm ve
kimi laboratuvar becerilerini edinme trnden uygulamalarla snrl olduu sa
nlr. Oysa bu yzeysel bir izlenimdir. Yakndan bakldnda, eitim srecin
de bilgi ve beceriyle birlikte, bilimin bir deer olarak anlam, aratrma etkin
liinde bal kalnmas gereken ltler, bilim evresinin beklentileri gibi de
190
erlerin st rtk de olsa srekli ilendii ya da yaand grlr. Gen bi
lim adamlarnca zmsenmesi beklenen deerlerin balcalarn yle sralaya
biliriz:
1) Gerei, doruyu bulma coku ve abas;
2) Olgular doru saptama ve iletme sorumluluu;
3) Bilgi ve bulularn kiisel ya da rgtsel tekel altna alnmamas;
4) Bilimsel etkinliin zgr ve nesnel kimliinin korunmas, ulalan so
nularn eletiriye ak tutulmas.

Sonu

Bilimin her trl duygusallktan uzak, salt nesnel bir etkinlik olduu imaj
dzeltilmeye muhta geleneksel bir nyargdr. Bilimde ulalan sonularn
nesnel karakteri tartma gtrmez. Olgusal ya da kuramsal hibir bilimsel
nermenin gerei dile getirme dnda bir ilevi yoktur. Ne var ki, bilimin
kimliini belirlerken ulalan sonulardan ok yntemine bakmak gerekir.
Ynteme baktmzda, problem semeden hipotez oluturmaya; gzlem veri
lerinin gvenirlik ve yeterlik deerlendirmesinden kuramsal aklamalarn do-
yuruculuk dzeyini belirlemeye dein hemen her aamada bir dizi deer yar
gsnn ie kartn gryoruz.
Bilim kltrel bir etkinliktir; nesnel veya znel, insana zg tm yetilerin
damgasn tar.

Kaynaka

1. Bronovvski, J., A Sense of the Future, The MIT Press, London, 1977, s. 211 -
220.
2. Kuhn, T.S., The Essential Tension, The University of Chicago Press, 1977, s.
320-339.
3. Hempel, C. G., "Science and Human Values", Introductory Readings in Philo-
sophy of Science, Ed. E. D. Klemke, et al., Prometheus Books, New York,
1980.
4. Rudner, R., "The Scientist Qua Scientist Makes Value Judgements", a.g.y.
5. Scriven, M., "The Exact Role of Value Judgements in Science", a.g.y.
6. Rescher, N., "The Ethical Dimension of Scientific Research", a.g.y.

191
3

BLM VE ETM*

Uygar yaam asndan nemi giderek artan bilim ile eitimin ilikisi ne
dir, ya da nasl olmaldr? Denebilir ki, bugn ulalan aamada birini br
nn dnda dnmeye olanak yoktur: Belli bir eitime dayanmayan bilim
den sz edilemeyecei gibi, bilimi bir bilgi birikimi, daha da nemlisi, bir d
nme ve aratrma yntemi olarak zmsememi bir eitimin yeterliliinden
de sz edilemez! Dorudur. Ne var ki, sz konusu ilikinin ne olduu, ne ol
mas gerektii sorusu ya belirsiz kalmakta, ya da ou kez olduu gibi, ierik-
siz, dzmece yantlarla geitirilmektedir. Oysa, zellikle eitimcilerle bilim
adamlarnn, genelde ise hepimizin bu konuda tam aklk iinde olmas gz-
ard edemeyeceimiz bir gereksinmedir. Sorun yaamsaldr: Alk olduumuz
kalplar iinde srdrlen bir eitim an gereklerini karlayamaz; te yan
dan kltrel etkinliklerle ilevsel etkileim iine girmeyen bilim ise belli bir
evreye zg kapal bir ura olmaktan ileri geemez. Bu yargya aklk ge
tirmek bakmndan ncelikle "eitim" ve "bilim" terimlerinden ne anladmz
ksaca belirtmeliyiz.
"Eitim" deyince ounluk aklmza okulda ocuklara ynelik belli bir
program erevesinde yrtlen retim etkinlii gelir. Yaamn ilk yirmi yl
lk dneminde bu sreten gemi, diplomasn alm kii eitimlidir; srecin
dnda kalm kii, ura alanndaki performans ne olursa olsun, eitimsiz
dir! Bu, eitime son derece dar bir adan bakmaktr. Bir kez eitim belli bir
ya dnemine zg okul etkinliiyle snrl tutulamaz. Kii, yaamnn her d
neminde ilgi, yetenek ve dier kiilik zelliklerinde yeni oluumlara az ya da
ok aktr; giderek zenginleen deneyimleriyle gelimesini srdrebilir. Son
ra, eitimi programl retimle zde grmek yanltr. Eitim retimi ier
mekle birlikte onu aan daha kapsaml bir kavramdr; kiinin bilgi ve beceri
edinmesinin yan sra, belli davran biimlerini kazanmasn, dnyaya bak
ve sorunlara yaklamda daha nesnel, ussal ve imgesel bir perspektife ulama
sn ngren ok yanl bir sretir. Baka bir deile, eitime salt bilgi veya
beceri kazandrma etkinlii olarak bakmak ok boyutlu bir etkinlii tek boyu
ta indirgemek olur. Kald ki, eitimin bir de ounluk farknda olmadmz
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Mays 1995 saysnda yaymlanmtr.

192
"yeralt" diyebileceimiz bir ileyii vardr. Bu, kiinin dorudan yaam orta
mndaki kltrel etkiler ve normlar dorultusunda yetime ve biimlenme ola
ydr. yle ki, yaam aile ya da oba trnden dar bir kltr evresiyle snrl
da kalsa kiinin bir eitim srecinden gemesi kanlmazdr. "Yaygn eitim"
denen bu sre ilkel ya da uygar tm toplumlarda yrrlktedir. Ancak, uy
garla ynelik hibir toplumun yle bir eitimle yetinebilecei sylenemez.
Uygarlk yolunda ilerlemenin balca koulu ama ve aralar an gerekleri
ni karlamaya yeterli, ama ayn zamanda,-bireyin ilgi ve yetenekleri dorultu
sunda gelimesine elveren programl eitimdir.
Bugn eitimde karlatmz en temel sorun dar anlamdaki eitim an
layna dayanan geleneksel tutumdan kaynaklanmaktadr. Gemite, "medre
se" diye bilinen okullar bu dar anayn yetkin kurumlaryd. Medreseler prog
ram ierii ynnden "dinsel retiler" diye bilinen kelam, fkh, hadis, kra
at, tefsir trnden almalarla yklyd; yntem ynnden ise, byk l
de, ezber ve tekrara dayanan, yeni araylara kapal, bir krletmeydi. Bugn
okullarmzn birok ynden daha ileri dzeyde olduu sylenebilir kukusuz.
zellikle mfredat programlarnn sanat, yazn, felsefe ve fen konularnda da
ha zengin ve ada olduu yadsnamaz. Ancak retim yntemi bakmndan
bugnk uygulamann fazla farkl olduunu sylemek gtr. Bir kez okullar
mzda grnmnde daha esnek de olsa bir tr kla disiplininin yrrlkte
olduu sylenebilir. Sonra, retimde renciyi ezberlemeye zorlayan youn
bir bilgi aktarm srp gitmektedir. (lgintir, eitimin ilke ve ieriini dahas
ders kitaplarn belirleyen resmi kuruluun ad -"Talim ve Terbiye Dairesi"-
henz yeterince kramadmz medrese geleneini artrmaktadr!) Ger
ekten, yerleik tutum ve davranlar deitirmek kolay deildir. Medrese iin
gemite kalan bir kurum diyoruz; ama sorulabilir: Medrese retim yntemi
nin gnmzde de belli belirsiz yrrlkte olduu kolayca yadsnabilir mi?
Bu deinmeler yzeysel de olsa eitim anlaymz belirlemektedir. Ksa
ca demek gerekirse, eitim bireyin belli amalara ynelik bilgi, beceri ve dav
ranlar kazanmasna, potansiyelinin elverdii lde ve ynde gelimesine,
evrensel deerlere bal bir yaam ve dnya gr oluturmasna olanak sa
layan kltrel bir etkinliktir. Bu tanm elbette yrrlkteki eitimi deil, ng
rlen eitimi dile getirmektedir. Burada vurgulanmas gereken iki nokta var
dr: 1) Eitim bir koullandrma dzenei deil, belli ilkeler dorultusunda bire
yin ilgi ve yeteneklerinin gelimesine, zgr kiiliinin olumasna olanak sa
layan dizgeli bir etkinliktir. 2) Eitimin ilke ve ierii toplumun uygarlk yolun
daki ilerleme zlem ve istencini ortak kltrel deerlerini yanstmal, an ko
ullarna gre ilenmeye ak olmaldr. Birinci nokta eitimin ilevini birey
asndan, ikinci nokta toplum asndan belirtmektedir. Salkl bir eitim po
litikas iki ilevin uzlamna, birbirini tamamlayc kaynamna baldr. Ne
var ki, ne gnmzde, ne de gemite yle bir kaynama iyi bir rnek gster
193
mek kolay deildir. Tarih boyu, tutuculukla birleen dinsel banazlk, derece
farklaryla her toplumda bireyi sk bir disiplin altnda tutmu, norm d aray
lara olanak tanmamtr. Ancak hibir dnemde kiisel atlmlarn tmyle n
lenebildii de sylenemez. Bat'da Rnesans'la balayan alma bata sanat,
felsefe ve bilim olmak zere hemen her alanda giderek artan bir ivme kazanr;
Aydnlk a ve onu izleyen "brak yapsn, brak gesin" liberalizmiyle krlan
toplumsal bask, yerini ar bireycilie brakr. Ne ki, yerleik dengeleri sar
san, dahas yer yer altst eden bu gelime yeni tepkiler dourmakta gecikmez;
bireycilik ve laissez-faire kapitalizmine kart yeni retiler, bu retilere bal
militan akmlar ortaya kar. Sosyalist ve daha sonra ortaya kan faist ideo
lojilerle gnmzde etkinlik kazanan kktendincilik bu tepkinin birer rn
dr, misyonlar deiik de olsa, temelde bireysel inisiyatif ve zgr etkinlikleri
kstlayan totaliter akmlardr. Tr ne olursa olsun totaliter rejimlerde bireyin
kendi iinde bir deeri yoktur; ona sistemin bir arac gzyle baklr. yle bir
ortamda eitimin bireysel ilevinden sz edilemez elbet; tek ama bireyleri sin
dirmek, ngrlen dzene koullandrmaktr.
Ama yzylmzn ikinci yarsnda olup bitenler totaliter sistemlerin de ka
lc olmadn gsterdi. imdi sorun, zellikle uygarlama srecinde geri kal
m toplumlar iin, birey-toplum barklna dayanan zgrlk dzene y
nelmek; bireyde sosyal sorumluluk duygusunun, toplumda bireysel atlm ve
araylara elveren hogr ortamnn olumasn temel ama alan eitim anla
yn ilemek, yrrle koymaktr.
Bireyi yaratl zelliklerine, toplumun uygarla ynelik gereksinim ve
deerlerine gre bilgi, beceri ve davranlarla donatma, dnyay gereki bir
bakla kavramaya yneltme etkinlii olarak nitelediimiz eitim, uygulamada
bu ideale yaklat lde baarl saylacaktr kukusuz. imdi sorulabilir:
Eitimin belirtilen amalar dorultusunda gereklemesinin balca koullar
nedir, bu srete bilimin katks ne olabilir?
Koullar drt ana noktada toplayabiliriz:
1) Eitimin her dzeyde, ada gelimeler dorultusunda, toplumsal ve
bireysel beklentileri karlamaya elveren mfredat programlan;
2) Konusunda yeterli bilgi ve deneyim birikimine sahip, evrensel eitim
ilkelerini zmsemi retmenler;
3) Derslik, kitaplk, laboratuvar donatm yeterli, aratrma, tartma, sa
nat ve oyun etkinliklerine olanak salayan okullar;
4) Eitime kucak am toplumsal bir ortam.
Hemen belirtmeliyiz: Bu koullarn tmyle ve istenilen dzeyde karlan
mas son derecede gtr; toplumun kltrel ve ekonomik olanaklarna, is
ten ve zverisine, en bata da uygarlk anlayna baldr.
imdi yukardaki belirlemeler nda bilimin eitim iin ngrdmz
ilevine daha yakndan bakabiliriz.
194
Bilimi bir yanyla giderek genileyen bir bilgi birikimi sayabiliriz. Daha
nemli grdmz bir baka yanyla bilim, gerei bulmaya ynelik bir ara
trma yntemidir. Bir bilgi birikimi olarak bilimin eitim iin nemi mfredat
programlarnn ierik ynnden seim ve dzenlenmesinde yatmaktadr. Bili
me uzak duran, ya da ieriinde bilimsel ltlere ters den bir program a
ddr, hibir toplumun uygarlk gereksinmelerini karlayamaz. Okul tr ve
amac ne olursa olsun, gnmzde uygulamaya konan her okul program, bi
limin ortaya koyduu sonulara, getirdii aklama veya zmlere, aratrma
konusu problemlere az ya da ok yer vermek; yeni gelimelere ak tutulmak
zorundadr. Bu zorunluk, okul ve retmenlerin bilim evreleriyle iliki iinde
olmasn, bilim adamlarnn da eitime yakn ilgi gstermelerini gerektirir. Ne
yazk ki, yle bir ilikinin eitim dnyamzda kurulduundan henz sz etmek
gtr.
Bilimin bir aratrma yntemi olarak eitim iin ilevine gelince, burada
daha nemli bir sorunla karlamaktayz. Bir kez, daha nce de deindiimiz
gibi, retimde yzyllarn uygulamasnda pekien tutumu krmak kolay deil
dir. Sonra, "bilimsel yntem" dediimiz yaklam biimini retmenlerin dav
ranna sindirmek uzun dnemli bir yeniden eitilmeyi gerektirir. Ama bu
ynde ilk adm olarak "bilimsel yaklam"dan ne anladmz belirtmekle yeti
neceiz.
Yntem asndan bakldnda bilimi doada (ve de toplumda) olup bi
tenleri aklama, evrenin yap ve ileyiini anlama etkinlii olarak tanmlaya
biliriz. Bilim adam gzlem ya da deney yoluyla ilgi alanndaki olgular betim
leme, hipotez ya da kuram araclyla belirlenen olgular nesnel bir yaklam
la aklama yoluna gider. Bu adan bilim gerei renmeye, doruyu bul
maya ynelik bir etkinliktir, byk lde bilim adamnn salt anlama tutku
sundan kaynaklanr. Ne var ki, bilim adam aratrmasna ne dpedz olgu-
toplama, ne de olgusal ierikten yoksun varsaymlarla balar. Bilim adam ie
beklentiye ters den bir gzlem, aklama gerektiren bir problemle koyulur;
olgu-kuram balamnda bir zm arayna girer. Probleme ilk aamada geti
rilen zm ou kez bir tahmin olmaktan ileri gemez. zmn geerli
olup olmad gzlem ya da deney sonularna bavurularak saptanr. Olgusal
yoklanmaya elvermeyen hibir zme (duygusal olarak ya da yerleik nyar
glar bakmndan ne denli doyurucu olursa olsun) bilimde yer yoktur. Bir tr
"snama-yanlma-yanlgy ayklama" dzeneini ieren bu yaklam bilim ada
mn srekli daha gvenilir ve kapsaml zm araylarna ynelten, bilimde
ilerleme ve atlmlar besleyen i dinamizmin kaynakland bir yaklamdr.
Bilimin eitimdeki ilevinden sz ederken sanat, yazn, tarih, felsefe vb.
etkinliklerin nemini gzard ettiimiz, eitimi ierik veya yntem bakmn
dan tmyle bilimin tekeline almak istediimiz anlam karlmamaldr. Bilim
giderek artan yaamsal nemine karn eitimin ilgi alanlarndan yalnzca bi
195
ridir; eitimi salt bilimle snrl tutmak, dinle snrl tutulan medrese tr okul
lara dn olur. Bilimciliin Bat'da neredeyse dinsel bir ideolojiye dnt
19. Yzylda bile eitimde bilime yle bir egemenlik tannmamtr. Burada
ilemeye altmz nokta bilimsel yaklamn zellikle nesnel, ussal ve eleti
rel boyutlarnda eitime salayaca katkdr. nl bilim tarihisi George Sar-
ton'un u szlerinde de ayn noktann vurgulandn grmekteyiz:

Sradan bir kimsenin yeni bulunan bir hormonu ya da evrene ilikin


en son kuram bilmesi o kadar nemli deildir. Onun iin ve de hepimiz
iin gerekli olan bilimin ama ve yntemini olas aklkla kavramaktr.
Bu anlay salamak yalnz niversitelerimize deil, her dzeydeki okul
larmza den bir grevdir.^

Okullara den bu grevin giderek bir yaptrm nitelii kazand yads


namaz. Ancak, okullarn bu grevi bugnk koullarda (hi deilse lkemizde)
yerine getirmesi beklenebilir mi? Bilimsel yntem, daha nce de belirttiimiz
zere, eletiriye ak, ussal ve nesnel bir yaklam ierir. Temelde hogr
den yoksun, eletiriye kapal bir ortamda; zellikle ilevini bilgi aktarma ve
yetke (otorite) sergilemek olarak alglayan "talim ve terbiyecilerin gdmn
de yle bir yaklamn oluumuna olanak var mdr? Bilimin bilgi birikimini
gen kuaklara ulatrmak retmenin bata gelen grevlerinden biridir ku
kusuz. Ama bilginin hazr kalplar iinde bellee yklenmesi, beklenen sonu
cu vermek bir yana, bireyin renme merakn, bilinmeyene alma, bulma
drtsn, yaratc dnme gcn krletme ilemi olmaktan ileri gemez.
Fen dersleriyle ykl ama bilimsel yaklama yabanc kalan mfredat progra
m ve ona bal retim bir bakma aldatcdr, yaratt beklentiyi karlaya
maz. an gereksinmelerine duyarl etkili bir retim, rencilerin aratrma
etkinlii iine girme, gerektiinde dokunulmaz da saylsa yerleik saplant ve
dogmalar, zgrce sorgulama olana bulduu bir retimdir; bu ise ncelik
le retmenlerin bilimsel yaklam davranlarna sindirmi olmalaryla sala
nr. Eitimde reform, buna elveren bir kltr ortamnda retmenlerin yerle
ik tutumlarnn krlmasyla balar. Bu ynde istenilen deiim gerekleme
dike, eitim, iine dt ksr dngden kurtulamaz.2

1) George Sarton, The School Revievv, Vol. 7, No. 1, 1962.


2) Cemal Yldrm, Eitim Felsefesi, Anadolu niversitesi, Ak retim Fakltesi Yaynlar,
No.85, 1987, s. 53-55.

196
4

UYGARLIK NEDR?*

"Uygarlk" gnlk dilde "demokrasi", "bilim", "sanat", "zgrlk" gibi ok


sk duyduumuz bir szcktr; ama, gene bu szckler gibi, anlam ou kez
ya belirsiz kalmakta, ya da kullanm balamna gre deimekte, dahas birbi-
riyle pek badamaz anlamlar yklenmektedir. Bu bize zg bir geliigzellik,
bir kavram kargaas da deildir. Uygarlkta daha ileri dzeye ulam sayd
mz lkelerde bile szcn ak, deiik evreler iin ortak bir anlam olduu
kolayca sylenemez. Szlklerde bulduumuz tanmlar da genellikle yzeysel
olmaktan ileri gememektedir. rnein, Trk Dil Kurumu'nun Trke Szl
nde verilen tanma bakalm:

Bir lkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlklarnn, fikir ve sa


nat aklamalaryla ilgili niteliklerinin tm,1

lk bakta olduka doyurucu grnen bu tanm aslnda yetersizdir. Yeter


sizdir nk, "ilkel" ya da "uygar" dediimiz tm toplumlar iin geerlidir. leri
toplumlar gibi ilkel toplumlarn da, kendilerine gre, "maddi ve manevi varlk
lar, fikir ve sanat almalaryla ilgili nitelikleri" olduu yadsnabilir mi? Oysa
uygarlk, evrensel nitelikte belli ltleri karlayan bir gelimilik demektir.
Tanmda sz edilen varlk ve niteliklere, gelimilik ltleri ortaya konma
dka, "uygarlk" terimini tanmlayc veriler olarak bakamayz.
Bir bilim szlnden aldmz u tanm da yeterli bulduumuzu syle
yemeyiz:

Sanat ve teknoloji bakmlarndan greceli gelimilik dzeyine eri


mi bir yaam biimi ya da kltr.2

Bu tanmda bir kez sanat ve teknolojinin yan sra bilim, felsefe vb. d
n almalarna yer verilmemi olmas nemli bir eksikliktir. Sonra, daha da

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Ekim 1995 saysnda yaymlanmtr.


1) Milliyet Yaynlar, stanbul, 1992, s. 1521-22.
2) Thomas F. Hoult, Dictionary of Modern Sociology, Littlefield, Adams and Co., Totova, New
Jersey, 1977, s. 61.

197
nemlisi, amzda sanat, teknoloji, hatta bilimde az ya da ok gelime iine
girmemi bir toplum, bir kltr ortam gsterilebilir mi? Gsterilemezse, bu
tanma gre gerek anlamda uygar olanla olmayan nasl ayrabiliriz?
"Uygarlk" gibi deiik anlamlarla ykl, soyut ve kapsaml bir terime,
herkesin zerinde birletii ortak bir tanm bulma abasna burada girmeyece
iz; buna aslnda gerek de yoktur. Gerekten, ulusal kimlikleri ayn da olsa,
bir sanatyla bir brokratn, sradan bir politikac ile bir filozofun, bir bilim
adamyla bir dincinin, bir kentli ile bir kylnn uygarlk anlaylarnn zde
olmas beklenebilir mi? Kald ki, her kesimin kendi iinde de iletiim gl
ve kimi kez sert tartmalara yol aan gr ayrlklar sergiledii de bilinmek
tedir. Genelde kiilerin uygarlk kavramlarnn bireysel dnya grlerine,
bal olduklar kitlesel ideolojilerine grecel olmas kanlmazdr. yle ki, bu
bant aklk kazanmadka kavram kargaasn nlemeye, sorunun ortak bir
zemine ekilip tartlmasna olanak yoktur.
Bu yaznn amac bir tanm nermekten ok kavrama aklk getirmek,
geni erevede "ortak" diyebileceimiz bir anlayn ltlerini ortaya koy
maktr.

Barbarlk Nedir?

Kavramsal zmlememize, tartlabilir ama kolayca reddedilemez bir


belirlemeyle balayabiliriz. Yetkin rnei gerekte bulunmasa bile uygarl,
hi deilse idealimizdeki uygarl, iyilik, doruluk ve gzellik gibi "evrensel"
deerlere bal, inan, dnce ve aray zgrlne ak, emee saygl bir
yaam anlay ve dzeni diye niteleyebiliriz.
Burada hemen vurgulanmas gereken nokta udur: "Uygarlk" dediimiz
ve asal niteliklerini evrensel deerlerin oluturduu dzenli yaamn henz
hibir toplum veya dnemde istenen dzeyde gerekletii sylenemez. Ho
gr, kamu sorumluluu ve deerlere ballk srgit greceli olmutur; top-
lumlarn sanat, felsefe, bilim ve teknoloji alanlarndaki gelimilik dzeyleriyle
snrl kalmtr.
Uygarln kart barbarlktr (vahet). Barbarlkta bireylerin davranlar
n snrlayan tek ey korkudur. Bu korku gvensizlikten, bysel ya da dinsel
tabulardan, dman glerin saldrsna urama beklentisinden kaynaklanr.
Bireyin, alkanlklar aan seenek arama, yoklama ve benimseme inisiyatifi
yoktur. Birey de, iinde doup byd topluluk da kendilerini aan gle
rin tutsadr. iddet, intikam, acmaszlk, deer tanmazlk, yakp ykma,
barbarln balca grntleridir. Kimi antropologlara gre "barbar" glme
yen bir yaratktr. Bu bir abartdr, kukusuz. Doru olan onun glmedii de
il, belki tebessm etmediidir. Hobbes barbarl kabalk, hoyratlk, acma-
198
sizlik olarak nitelemekte; kiiyi yaam zevklerinden, dnme, deerlendirme,
yaratma etkinliklerinden yoksun tutan bir dehet ortam saymaktadr. Bu or
tamda bireyin yaam tabularn glgesinde korkulu bir yaamdr. Barbar (ya
banl) kii iki kutup (bir yanda tabular ve tepeden gelen buyruklar, te yanda
igdleri) arasnda bocalayan tutsak bir kiidir; yenilie alamaz, deer re
temez, yerleik kalplar kramaz. Uygar kiinin konumu ise, deiiklie,
olumlu gelimelere az ok ak bir kltr ortamna dayanr; birey yaamn
zenginletirme, ilgi ve yetilerinin elverdii dorultuda kiiliini gelitirme, ide
allerini gerekletirme abasna girebilir.

"Uygar Toplum"un Nitelikleri

Uygarla geite ilk adm kimi temel deerlere (ncelikle yaam hakk
na, yardmseverlie, drstle, vb.) bilinli duyarllktr. Bireysel veya kitlesel
coku ve tepkileri akln denetimine almay; akl iyiye, doruya ve gzellie
ynelik duyarlkla beslemeyi bir lde de olsa salama dzeyine erimemi
bir topluma "uygar" diyemeyiz. Uygarlk temelde deer duyarllyla akln ku
caklamasndan kaynaklanan, insana zg bir atlm, kltrel gelimede bir
dnmdr. Bu dnmn bata gelen bir zellii, kiisel hak ve zgrlk
lerle toplumsal dzeni bark bir uyum iinde tutmaya ynelik olmas; halkn
geim, barnma, salk, eitim ve gvenlik gereksinimlerini karlama, al
ma, retme, kazanma olana salama sorumluluunu tamasdr. Daha ar
pc bir zellii de, kltrel yaamda sanat, felsefe ve bilim etkinliklerine ola
nak tanmas, bu trden etkinlikleri nleyici ya da kstlayc yerleik nyarg
ve tabular giderek etkisiz klmasdr. Bir toplumun uygarlkta ulat dzey,
bu zellikleri gerekletirmedeki baar derecesiyle orantldr. Yetkin anlam
da uygarlk bir hedeftir; kiileri veya toplumlar bu yolda aldklar mesafe l
snde uygar sayabiliriz.

Engeller ve nclerin Rol

Uygarlk yolunda itici g genellikle ynetime egemen kii ya da kesim


lerden deil, sanat, felsefe, hukuk, bilim ve i alanlarnda atlml sekin kii
lerden kaynaklanr. Tarihte bunun arpc rneklerini Antik Grek dnemi ile
Rnesans'la balayan dnemde bulmaktayz. Benzetme yerindeyse, uygarla,
nc kiilerin tad "meale" diyebiliriz. Bu geite kitleler cokuya katld
lde toplum aydnlanr, yeni bir dnem balar. Ne var ki, bata dinsel ba
nazlk olmak zere yerleik tutumlar krmak kolay deildir. Aktan ya da s
199
t rtk bir tepki, bir direnme kanlmazdr. Dahas, bu direnci kar ve ikbal
araylarnda sinsice smren egemen g ve odaklar, uygarlk yolunu tka
yan balca engellerdir. Ancak gemiteki deneyimler bu tr olumsuzluklarn
tm yaygnlna karn srgit olmadn, kimi kez marjinal evrelerde snrl
tutularak etkisiz klnabildiini gstermitir. Buna pek ok rnek Rnesans
sonras Bat dnyasnda gsterilebilir.
nsan uygar domaz, uygarlar. Uygarlama ailede balayan ve yaam
boyu sren bir eitim srecidir; bireyin sorumluluk ykl zgr kiiliinin
olumasna elveren kltrel bir ortam gerektirir. Yetkin rneinde uygar kii,
beklentilerine ters den durumlarda bile, anlay ve hogr iinde kalabilen,
gerek sanat ve dn almalarna duyarl, yaamnda belli ilke ve deerlere
bal, kendini, deer verdii veya inand her eyi sorgulayabilen, sorunlara
zm araylarnda ama ve aralar yerli yerine koyabilen, igd ve kapris
lerini akln disiplininde tutabilen kiidir. imdi sorulabilir: bu tr niteliklerle
donanm nc kiilerin ortaya koyduu rneklerden yoksun ya da var olan
gerekleri grmezlikten gelen bir toplumun uygarlk dzeyi ykselebilir mi?3
Uygarln gelimesinde nc kiilerin olmazsa olmaz ilevinden sz et
tik. Gerekten erdemli ve bilge kiiliiyle kitleleri tarih boyunca etkilemi pek
ok kiinin ad verilebilir. Bunlar arasnda Buda, Konfyus, Socrates,
Julius Sezar antik dnemde akla ilk gelen rneklerdir.
"Sorgulanmayan yaam, yaanmaya demez" diyen Socrates, ilkelerin
den dn verme pahasna lmden kurtulmay kabul etmez, baldran zehiriyle
yaamna son vermeyi yeler.
Stoac filozof Seneca, imparator Ncro'ya suikast dzenleme suuyla tu-
tukludur. nemli hizmetleriyle tannm dnre lm biimini kendisinin
seme ayrcal tannr, ama vasiyetnamesi iin zaman verilmez. Seneca,
son nnda yannda bekleyen ailesine dner, "zlmeyin" der, "size maddi
zenginlikten ok daha deerli bir ey brakyorum: Erdemli bir yaam rnei!"
Ad daha az duyulan, prangaya vurulduunda kemiklerini kran gardiyan
lara, "Fazla skmayn diye sizi uyarmtm!" demekle yetinen Epictetus'un u
szlerinde bizi sarsan yine uygarln "cansuyu" diyebileceimiz o ldayan
bilgelik, erdem deil midir?

lmek mi, lrm ama inleyerek deil! Hapiste yatmak m, yatarm


ama yaknarak deil! Srgn m, giderim; kim beni tebessmle yola ko
yulmaktan alkoyabilir? Bildiimi aklamazsam, zincire mi vurulacam?
Kimse bana istemediim eyi aklatamazl stencimi deil, ayaklarm
zincire vurabilirler, ancak!

3) Son 50 yldr toplumumuzun grnen grnmeyen ellerce gemiin karanlna ekildiini


grmekteyiz. Youn abalara karn lkemizde uygarln umut sndrlemiyor, direnci
miz sryorsa, bunu hi kukusuz en bata Atatrk'n nmze koyduu esiz rnee bor
luyuz.

200
Sonu

Uygar toplum, bilge ve erdemli kiilerin, sanatsever ve deer retenlerin


etkili olduu toplumdur. yle bir toplumun bata gelen niteliklerini drt ba
lk altnda toplayabiliriz.
1) Evrensel deerlere sayg (doruluk, iyilik, gzellik duyarll iinde
emei ve emek rnlerini deerlendirmek).
2) Gvenlik ve haka yaam (insanlara rk, renk, inan farklar gzetil
meksizin yaam gvenlii ve frsat eitlii salamak).
3) lerlemeye aklk (evrensel deerlere ters dmeyen tm etkinlik alan
larnda, zellikle sanat, felsefe, bilim ve bilimsel uygulamalarda yeni deneme
ve atlmlara olanak tanmak).
4) zgrlk (hibir inan, dogma veya retiye egemenlik tanmamak,
yasal snrlar iinde kalan farkl inan ve dnce etkinliklerine hogryle
bakmak; zgr kiiliin ancak sorumluluk bilinciyle gerekletiini kavramak).
"Uygarlk ltleri" diyebileceimiz bu nitelikleri bir tanm erevesinde
yle dile getirebiliriz:
Uygarlk sanat, yazn, felsefe, bilim ve teknolojide greceli olarak ileri
bir dzeye ulam, bireyin temel hak ve zgrlkleriyle toplumsal dzeni ba
datrmaya ilikin sorunlarda ussal eletiriye ak, deiik zm araylarna
yer veren, ilerlemeye ynelik bir yaam ortamdr.4
Yazm tedirginlik sesi veren bir aryla noktalyorum:
Uygar yaam ortamn oluturmak, koruyarak gelitirmek, tm yurtse-
venlere den yaamsal bir grev, gelecek kuaklarmz iin kanamayaca
mz bir sorumluluktur!

4) Daha ayrntl zmlemeler iin baknz: a) Ralph Ross, Symbols and Civilization, Harco-
urt, Brace and World, Inc., New York, 1962; b) Clive Bell, Civilization, Pelican Books, 1947.
5

ZGRLK KAVRAMI*

Giri

"zgrlk", tanm kolay bir terim deildir. Soyut kavramlar arasnda z


grlk lsnde kaypak, deiik anlam boyutlar olan pek az kavram gsteri
lebilir. stelik zgrlk grecel bir kavramdr; kiilerin kltrel deneyim, sos
yal konum, entelektel dzeylerine bal beklentileriyle, inan ve dnya g
rlerine gre deiik nitelik ve nicelikte ierikler sergiler. Dahas bu deiik
ieriklerin btnyle bakldnda tutarl olduu da sylenemez. rnein, to
taliter dnya grnde' zgrlk, otoriteye snma, yrrlkteki kural ve
buyruklara uyma, grev yklenme demektir. Oysa liberaller, zellikle anar
istler iin zgrlk ideal olarak kural, ykmllk ve snrlama tanmayan
serbestliktir. zgrl, iyiye ve doruya ynelik salt akln egemenlii, ya da
belli bir inan sistemine tmyle balanma diye tanmlayan filozoflarn yan
sra, yalnzca kiisel isten dorultusunda davranma diye belirleyen dnr
ler vardr. zgrle Aristoteles cehaletten kurtulmakla; Stoaclar zevk, st
rap, istek ve tutkulardan uzaklamak, bedensel ve ruhsal gereksinmeleri en
aza indirmekle; Duns Scotus istenci yetkinletirmekle; Spinoza yalnzca akln
gereklerine uymakla; Kant, "moral yasa dnda her eyden bamszlaarak",
Hegel ve onu izleyen Marx ile Engels "zorunluu tanmakla" ulalabilecei sa
yndayd. Rousseau'nun zm daha arpcyd: Uygarlktan doal yaama
dnmek. Toplumsal Szleme adl yaptnn giriinde, "nsan zgr doar,
ama nereye baksanz onu zincirler iinde grrsnz" tmcesini okumakta
yz.1
Antika'dan balayarak filozoflarn daha ok soyut dzeyde deindikleri
zgrlk, endstri devrimiyle yeni bir boyut kazanr; siyasal, ekonomik ve
kltrel tartmalarn giderek kitlelerin de katld ana temalarndan biri olur.
Gnmzde pek ok etnik atmalara, siyasal devrimlere yol aan zgrlk

*) Bu yaz Felsefe Tartmalar, 10. Kitap'ta (1991) yaymlanmtr.


1) Deiik tanmlar iin baknz: Maurice Cranston, Freedom: A New Analysis, Third Edition,
Longmans, 1967, s. 17-18.

202
araynn banaz ideolojilere dayal totaliter dzenleri bile kerten, kar du
rulmaz bir gce dntn grmekteyiz. Dnce, dndn aklama
zgrl, inan zgrl, siyasal, ekonomik, toplant ve gsteri zgrlkle
ri, basn zgrl, amzda belki de en ok duyulan szlerdir. Bu yaznn
amac "zgrlk" szcnn deiik alan ve dzeylerdeki anlamlarn belirle
mek deil, her balamda "geerli" diyebileceimiz genel ve soyut anlamn or
taya koymaktr. zmlememiz, szcklerde yansyan kullanmlarn bir rapo
ru olmaktan >k, belli bir gr ilemeye ynelik olacaktr.
zgrlk serbestlik midir?
"zgrlk" deyince akla hemen serbestlik gelir. Bu yalnz sradan insan
larn deil, siyasal dnr ve yazarlarn da ounluk paylatklar bir anlay.
Peki "serbestlik" ne demektir? Serbestlii her trl d mdahaleden uzaklk,
yasak, bask ve ykmllk dnda olma sayan anlay olduka yaygndr. An
cak bu idealde olan bir serbestliktir; gerekte toplumsal yaam paylaan her
kes, deiik nitelik ve lde de olsa, birtakm kural, tre ve deer yarglar
nn balayc etkisi altndadr. Kapal, banaz toplumlarda son derecede dar
tutulan serbestlik alan, oulcu demokratik toplum dzenlerinde olduka ge
nitir. Kald ki, toplumsal dzen bir gn tam bir serbestlik ortamna dnse
bile (ki bu bir topyadr), insann bir organizma olarak doal zorunluklardan
tmyle kurtulaca beklenemez.
Ancak serbestlii ne lde alrsak alalm, zgrlkle zde sayabilir mi
yiz? Kafesten kurtulan bir ku ya da ipini koparan bir dana iin "zgr" m
yoksa "serbest" mi diyeceiz? Ayn ekilde, cezaevinden salnan bir tutukluyu,
babo dolaan bir genci serbesttir diye zgr sayabilir miyiz? Daha arpc
bir rnek alalm: Hazr bulduu servetiyle hibir kstlamaya uramakszn e
lenen, gezen, istediini elde eden, ksacas gnlnce "yaayan" bir kii iin
gerekten zgr diyebilir miyiz? Yoksa, onun durumu belli bir dzeyde kalan
serbestlikten mi ibaretttir? te yandan, tm yaamn iliinde geiren, sana
tnda ilerleme, yaratma istei dnda bir beklentisi, bir amac olmayan bir
ressam dnelim. Bu kii, mirasyedinin harcama, elenme, gezip tozma
serbestlii iinde deil diye zgr olamaz m? Kald ki, pek ok kimse gibi mi
rasyedi de serbest grnen etkinliklerine yetitii ve yaad ortamn normla
r erevesinde pekl koullandrlm olabilir. ou kez davranlarnn bir
tr "programlanm" olduunun ayrdnda olmayan bu ve benzeri kiileri z
gr saymak bir yana, gerek anlamda serbest saymak doru mudur?
Bu sorular bizi kimi dnrlerin ileri srd iki tr zgrlk konusuna
getirmektedir. Bunlardan biri daha ok siyasal kuramclarn vurgulad, lite
ratrde "negatif zgrlk" diye geen tam serbestlik anlamnda zgrlktr.
Literatrde "pozitif zgrlk" diye geen, zellikle rasyonalist filozoflarn ze
rinde durduu ikinci tr zgrlk ise (Freud'un terminolojisiyle sylersek) "id"
203
dzeyinden "sperego" dzeyine kma anlamn tamaktadr. Buna gre ki
i, bilinli istenle amalarn gerekletirebildii lde zgrdr.2
Bu ayrmn nda rneklerimize dnersek, istedii gibi davranma ser
bestlii iinde olan mirasyediyi "negatif" trden zgr; hayallerini bir yaptta
gerekletirme urana koyulmu ressam "pozitif" trden zgr sayabiliriz.
Kukusuz, bu ayrm serbestlikle kendini gerekletirme ura iinde ol
mann birbiriyle badamaz iki zgrlk kavram olduu biiminde yorumla
nabilecei gibi, birbirini btnleyen iki kavram olarak da yorumlanabilir. z
grlk iin serbestlii yeterli (ya da amal ura gerekli) koul saydmzda,
iki kavram badatrma olana yoktur. Ama serbestlii yeterli deil gerekli
koul sayarsak, iki kavramn daha doyurucu bir zgrlk anlaynda birletik
lerini grrz. Gerekten, serbestlie belli bir lde olanak tanmayan bir
ortamda pozitif zgrle de olanak yoktur.3 Etkinlik olana tmyle kst
lanm bir tutsak ya da kleyi gz nne getirelim. Byle bir bireyin kendini
amal bir uraa verme, hayallerini gerekletirme olana olabilir mi? y
leyse, zgrln seme olana anlamnda serbestlii ierdiini, ancak ser
bestliin zgrlk iin yeterli olmadn syleyeceiz.

zgrln Tanmlayc Koullar

zgrln ngrdmz tanmna ulamak iin serbestlik dediimiz


seme olanana ek olarak "isten gc", "bilgi" ve "sorumluluk" diye belirle
diimiz gerekli kouluna daha deinmeliyiz.
a. sten gc, ksaca, kiinin belli bir amaca ynelme, amacn gerek
letirme istek, diren ve kararlldr. "sten" bu anlamda, geleneksel metafi
zik ya da teolojide getii gibi Tanr vergisi bir "meleke" deil, dpedz psi
kolojik bir ilev, davranta kararllktr. sten gcnden yoksun kii serbest
de olsa zgr olamaz.
b. Kiinin amacn, amaca ulatrc aralarn doru belirlemesinde see
neklerini iyi yoklamas, zorunluklar tanmas son derecede nemlidir; bu ise
en bata belli bir deneyim birikimi, konuya ilikin bilgi gerektirir. Bilgisiz kii
u ya da bu seenee ynelme olana bulsa bile bu ou kez bir zenti, bir
gsteri olmaktan ileri gemez. Bilgi ve bilinli deneyim desteinden yoksun

2) Isaiah Berlin, "Two Concepts of Liberty," Four Essays on Liberty, Oxford University Press,
1970, s. 118-172.
Negatif zgrlk" diye etiketlenen bireyci klasik liberal gelenein en yetkin zmlemesini J.
S. Mill'in On Liberty adl yaptnda bulmaktayz.
3) Bu yargya Stoaclarn katlmadn belirtmek gerekir. Onlara gre zgr kii kendisiyle yeti
nen; duygu, beklenti ve gereksinmeleri zerindeki egemenliiyle d dnyadan bamszlaan
kiidir.

204
isten gc kiinin kapris ve tutkularnn, irrasyonal beklenti veya saplantlar
nn gdmne girebilir; sonunda kiiye zgrlk deil, olsa olsa hayal krkl
getirir.
c. zgrln onsuz olmaz bir koulu da sorumluluktur. Sorumluluun
bir esi kiinin kendine gveni ise daha nemli bir esi de geree, "evren
sel" diyebileceimiz ahlak, sanat deerleriyle bilimsel dorulara saygsdr.
Kendine gveni zayf kiinin bamsz davranmas, etkinliklerini kendi seim
ve inisiyatifiyle oluturmas beklenemez. yiye, doruya, gzele sayg yoksun
luu ise serbestliin olumsuz ynlerde kullanlmasna yol aar. zgr kiiliin
olumas, "kendini eitme" diyebileceimiz tutarl, uzun sreli bir ura ister,
bu ise bilinli istencin yan sra kapsaml sorumluluk duygusuyla olasdr. y
leyse, sorumluluk duygusu ile birlemeyen serbestlii, isten gc ve bilgi olsa
da, zgrlk deil, deyim yerinde ise "baboluk" saymak daha doru olur.
Grlyor ki, zgrlk hazr bulunan ya da satn alnabilen bir ey deil,
bilinli isten, sorumlu urala kazanlan bir deerdir. Ne var ki, bu deerin
olumasnda topluma da sorumluluk dtn sylemek zorundayz. zgr
lk bir yanyla toplumsal bir olgudur; seme olana veren bir kltr ortam
gerektirir. deal olarak toplumun bata gelen ilevi kiiye gelime, amalarn
gerekletirme olana salamaktr. Bir toplum dzeni bireylerine inisiyatif,
seme olana ve frsat eitlii salad lde zgrlkdr. Tekdze, ka
pal toplumlarda bu olanak tmyle yok olmasa bile kstldr, ayrcalkl kii
ya da kesimlere aktr; ynlara den, tepeden inme kurallar iinde kalmak,
yetkenin bekledii ynde davranmaktr. yle bir ortamda kurulu dzene iste
yerek de olsa bal kalan kiinin bile zgrlnden sz edilebilir mi?
zgrln gerekli koullar zerindeki aklamalarmz bizi yle bir ta
nma getirmektedir: zgrlk, kiinin seeneklerini doru belirleme,
amalarn gerekletirme yolunda isten gcn sorumluca kullan
ma olanadr.
Birlikte zgrln yeterli koulunu oluturan drt koulun (isten gc,
bilgi, seme olana, sorumluluk), bir kiinin, toplumun ya da toplumsal dze
nin zgrlk asndan deerlendirilmesinde lt olarak da alnabileceini,
ayrca belirtmeye gerek yoktur.

Beklenen Eletiriler

zgrln dier tanmlar gibi burada verdiimiz tanm da eitli ynler


den yetersiz grlebilir; ya da yeterince ak bulunmayarak eletirilebilir. Ola
s eletirilerin tmn batan kestirip yantlamaya olanak yoktur kukusuz.
Biz en ok beklediimiz tanesine deinmr kle yetineceiz.
Bunlardan biri, klasik liberal anlaya bal olanlardan gelebilir. Daha n
205
ce de belirttiimiz gibi bu anlayta zgrlk serbestlikle e anlamldr; sorum
lulukla badatrlamaz. Kii, hakl ya da haksz, hibir mdahale, zorlama ve
ya kstlama karsnda deilse zgrdr. Oysa verdiimiz tanm ve tanma
ilikin aklamada zgrlk kiiye dorudan salanan bir hak deil, kiinin u
ra vererek oluturduu bir zellik, kendini gerekletirme srecinde ulat
kiilik niteliidir. Klasik zgrlk anlaynda kiinin, kendi amalar iin de
olsa, sorumluluk altnda olmas zgrln bir lde yitirmesi demektir.
Baka bir deyile o anlayta sorumluluk zgrln gerekli bir koulu olmak
yle dursun, tam tersine, kstlanmas saylr. Kandrc bulmadmz bu ar
gmann hakl bir endieyi yanstt da kolayca yadsnamaz. Sorumluluk s
mrlmeye ak bir duygudur. Ynlar egemenlikleri altna almak, karanlk
servenlere srklemek heveslisi oportnist liderlerin, "kutsal" ierikli kimi
kavram veya simgelerin bysnde insanlarn sorumluluk duygusunu kitlesel
histeriye dntrerek kullandklar bilinmektedir.
Bu endieyi yersiz sayamayz; ne var ki, sorumluluk gibi baka deerler
de (rnein, bilgi, sevgi, dostluk, Tanrsal inan vb.) ktye kullanlabilir.
nemli olan kiinin neye kar sorumlu olduunun bilincinde olmas, kendini
amacndan uzaklatrc etkilere kaptrmamasdr. Zaten zgrln bir lt
de bu deil midir?4
Deineceimiz ikinci eletiriyle, verdiimiz tanmn "pozitif zgrlk" diye
yorumlanmas halinde karlaabiliriz. Buna gre, zgrlk kiinin "alt-benlik"ten
kaynaklanan istekleri dorultusundaki serbestliiyle deil, "st-benlik"in denetimi
ne bal istenci dorultusundaki serbestliiyle kimlik kazanr.5 yleyse eitimin
bata gelen ilevi bireyde st-benliin egemenliini salayacak gelime koullarn
oluturmak, baka bir deyile, bireyi, eilim, yetenek ve ilgi zellikleri bir yana iti
lerek, nceden belli bir kalba uygun biimlemektir. Teolojiden kaynaklanan bu
gr vurgulayan Hegel, kiinin mutlak yetkeye (yani Prusya Devletine) katksz
balln zgrln temel koulu sayar. Onu yaklak yzyl arayla izleyen Bo-
sanquet da "Devletin bizde grmek istediini gerekletirdiimiz lde zgrz,"
diyor ve ekliyor: "Bu anlamda zorlanarak zgrlmz kazanabileceimizden
sz etmek bir eliki deildir.6 Faizme esin kayna olan bu anlayn, "Devlet"
yerine "Parti'yi koyan komnist dzende de srdn biliyoruz. George Orwell,
"1984" adl yaptnda, "zgrlk kleliktir," sloganyla bu anlay dile getirmiti.

4) Bilgisiz zgrlkten sz edilemeyecei, kk ok gerilere uzanan bir grtr. Klasik Yunan fi


lozoflarnn (zellikle Platon ile Aristoteles) iledikleri bu grn modern felsefede rasyona-
listlerce de vurgulandn gryoruz, ilgintir, teolojide bile bu gr yer bulmutur: "Ve siz
doruyu bileceksiniz; doru sizi zgr klacaktr." (ncil, St. John, 8. Blm, 32. Dize)
Bilgi ile zgrln ilikisi zerinde daha ayrntl aklama iin baknz: a) Isaiah Berlin,
"From Hope and Fear Set Free," Concept and Categories: Philosophical Essays. Penguin
Books, 1978, s. 173-198. b).
5) Dewey, R. E. ve Gould, J. A., FREEDOM: Its History, Nature, and Vareties, Macmillan,
1970, s. 59, 91-92.
6) a.g.y., s. 82.

206
Yantmz ksa olacaktr: zgrlk zmlememizin, kiiye seme, kendi
amalarn gerekletirme olana tanmayan bir anlayla bir tutulmas yle
dursun badatrlmas bile ancak bir arptmayla olasdr. stelik, ruhsal ilevle
riyle bir btn olan insan "alt-benlik" - "st-benlik" diye ikiye blmek yapay bir
giriimdir. Benlik, bilimsel psikolojide yeri olmayan metafiziksel bir kavramdr.
Deineceimiz son eletiri, felsefede "belirleyicilik" (determinism) diye bi
linen bir retiden kaynaklanabilir. yle ki, olup biten her eyin bir nedeni
varsa, evrenimiz belirleyici niteliktedir, zgrle olanak yoktur.
Gerekten, doa nedensel ilikiler iindeyse, insan da doann bir para
s olduuna gre, zgrlkten sz edilebilir mi?
Belirleyicilii savunanlarn gznde zgrlk insana zg bir zenti, bir
fantezidir. Her ey gibi davran ve semelerimiz de birtakm koullarn belirle
yici etkisi altndadr. Kaltsal ve evresel olan bu koullar yeterince bilindiinde
(ki, bilimsel aratrmalar er ya da ge bu bilgiyi salayacaktr) zgrlk savnn
dayanaksz olduu grlecektir. O aamaya geldiimizde, fiziksel olgular gibi
ruhsal etkinliklerimizi de ilk koullarna giderek kesinlikle belirleyebiliriz.
En kat savunucusu Baron Holbach olan bu gr, tannm filozoflar
arasnda Spinoza ile Schopenhauer'in de bir lde paylatklar sylenebilir.
Kimi filozoflarn ise, tam tersine, belirleyicilii yadsdklarn biliyoruz.
Bunlara gre, hibir ey dorudan deneyimimizle rendiimiz kadar gerek
olamaz. Belirleyicilik soyut kavramsal bir retidir; zgrlk dorudan dene
yimimizin bir verisidir. Bu gr deiik biimlerde savunanlar arasnda H.
Sidgwick, W. James, Bergson gibi filozoflarn yan sra Sir Arthur Eddington
gibi bilim adamlar da vardr.
Ne var ki, ilk bakta olanaksz da grnse, bu yazda ilenen zgrlkle
belirleyicilik badamaz kavramlar deildir. "zgrlk" szc davran veya
eylemlerde hibir nedene dayanmama anlamnda alnrsa, bu anlamda zgr
lk yoktur. Ama bir davran, bir eylemi "zgr" diye nitelediimizde, onun
nedensiz olduunu mu sylemek istiyoruz? Hayr! zgr davran nedensiz
deil, kiinin zorlanmayan istenciyle ortaya koyduu davrantr. rnein, bir
kimsenin mal varln bilinli istenciyle bir yardm kurumuna balamas z
gr bir davrantr; oysa, u ya da bu bask altnda ortaya konan yle bir dav
rana "zgr" diyemeyiz. Aradaki fark birinin nedensiz, dierinin nedenli ol
mas deildir; ikisi de nedenlidir. Zorlanan davran gibi zgr davrann da
neden ya da nedenleri vardr. ou kez st rtk kalan bu nedenleri somut
olarak belirlemek kolay olmayabilir. yle de olsa "zgr" dediimiz davran
n nceden kestirilmesi olanaksz deildir. Nitekim yakndan tandmz bir
kiinin davranlarndan pek az bizim iin gerekten artcdr.
Davranlarmzn nedensel olmas zgr olamayacamz anlamna gel
mez; tersine, kii bilinli ve sorumlu isten gcyle davranlarn belirledii
lde zgrdr.
207
6

NAN VE KURUMSAL BOYUTLARINDA DN*

Din hemen hepimizin az ya da ok yaammzda yer alan, yakndan bildi


imiz (ya da bildiimizi sandmz) "evrensel" diyebileceimiz bir olaydr. Ger
ekten, bir tr dinsel etkinlikle yorulmayan ilkel ya da uygar hibir toplum
gsterilemez. Ne var ki, ok ynl ve deiik grnmlerdeki bu olay bir ta
nm erevesinde dile getirmek kolay deildir. "Din" deyince ounluk aklmza
Tanrya tapnma trnden belli tresel davranlar aa vuran "kutsal inan"
gelir. Ancak yakndan bakldnda, belki yerleik tek-tanrl dinler iin geerli
olan yle bir belirlemenin tm dinler iin, zellikle ilkel topluluklara zg dinler
iin, yeterince uygun dt sylenemez. Bir kez, ok-tanrl dinlerde bildii
miz anlamda bir tapnmadan sz etmek gtr. Klasik rneini Antik Grek
dnyasnda bulduumuz yle bir dinde her Tanr belli bir misyon veya ilevle
ykl mitolojik bir g, bir zlem simgesidir. (rnein, Sava Tanrs, Ak ve
Gzellik Tanras, Bereket Tanras, vb.) Sonra, tanrl dinlerin yan sra, "tan
r" szcn, en azndan standart anlamyla iermeyen Budizm, Taoizm gibi
dinler de vardr. Budizm, rnein, bencillik, bilisizlik, sknt ve zntden uzak
lap, "mutluluk, sevecenlik ve bilgelik" demek olan Nirvana'ya ynelii ng
ren salt bir inantr. imdi, tanr kavramn belirgin olarak yanstmyor diye bu
inanc dinsel saymamak doru olabilir mi? Yine, kimi ilkel topluluklarda bugn
de srmekte olan tapnma biiminde trensel davranlar, dahas dpedz put
perestlik veya fetiizm trnden inanlar, alk olduumuz normlara aykr d
yor diye, din d sayabilir miyiz? Kald ki, ilkel dinsel trenleri bir yana brak
sak bile, kurumsallam dinlerin de tek kalba dklemeyecek llerde farkl
lk sergiledikleri grlmektedir. Bu balamda bir noktann zellikle vurgulanma
s gerekir: gnmzdeki konumu ne olursa olsun, her dinin ortaya kt dne
min kltrel dzeyine ve yaam gereksinmelerine grecel bir ierii, deiik t
rensel etkinlik biimleri vardr. yle ki, tm dinler iin "ortak" diyebileceimiz
zelliklerden sz etmek kolay deildir. Ama grnrde olmasa bile, temelde
paylalan kimi eler olmasayd, antropologlarn deiik inan ve tapnma bi
imlerini "din" ad altnda toplamalarna olanak olmazd herhalde.

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Austos 1996 saysnda yaymlanmtr.

208
Dinlerin deineceimiz ilk, belki de bata gelen ortak bir zellii, kiiyi
iten yakalayan gizemli bir duyguya kap amalar, ruhsal erin ve doyuma
olanak salamalardr. Ortak ikinci bir zellik, dinlerin dayanmaya, gvenli
bir yaam ortamna ynelik moral deerler, tresel kurallar iermeleridir. Da
ha ok tek-tanrl yerleik dinlerde belirginlik kazanan bir zellii de dinlerin,
dnyada olup bitenlere ilikin, hemen herkesin anlayabilecei, hazr bir ak
lama, bir dnya gr vermelerinde bulmaktayz.
Ksaca deindiimiz bu noktalara aklk getirmek bakmndan, din olay
nn inan ve kurumsal bir etkinlik olarak ilevlerini gzden geirmemiz gere
kir.
Dine bir inan, ruhsal bir olay olarak, ya da, bu inanc birtakm kural,
tre ve retiler yuma biiminde ortaya koyan kurumsal bir etkinlik olarak
bakabiliriz. Salt bir inan olarak din, insann "yaamsal" diyebileceimiz bir
gereksinmesini, ruhsal istemini karlamaya yneliktir: snma ve tapnma
gereksinimi, d dnyann olumsuz, kimi kez ykm getiren acmasz koullar
karsnda insann birey veya topluluk olarak iine dt yetersizlik, onu
snabilecei yetkin bir g arayna yneltmi, tanr dncesine ulatr
mtr. Gerekten, bir devlet dzeninin henz olumad dnemlerde, bilisiz
liin ve umarszln tutsa insanlar iin baba imajnda koruyan, balayan,
gerektiinde cezalandran tanr ya da tanrlar varsaym kanlmazd. Ama
dinsel inancn, o koullarn rn olsa bile, daha kapsaml bir ilevle ykl
olduu aktr. Nitekim, felsefe, bilim ve teknolojinin salad tm ussal ve
nesnel olanaklara, yaam gvencesini byk lde salayan devlet dzeni
ne karn kitlelerin gnmzde bile dinsel inantan kopmam olmas dinin
temel zelliklerinde kaltsalln gstermektedir. Geri buna, kk ilkel d
nemlere uzanan, bilinalt bir saplant, yerleik bir koullanma diye de bak
labilir. Ama kiisel bak amz ne olursa olsun, insann tanr inancnda,
dnya olanaklarnda bulmad, bulamayaca gizemli bir erince ulat da
gzard edilemez.
Bu nokta tartlabilir kukusuz. Ne var ki, kurumsal boyutunda olmasa
bile, ruhsal boyutunda dinin ilevine "seenek" denebilecek bir baka kltrel
etkinliin varlndan sz edilebilecei sylenemez. Voltaire (1694-1778)'n
u nl sz bu gerei dile getirmektedir: "Tanr var olmasayd bile, insan
onu yaratmak zorundayd."
Dinin kurumsal boyutuna gelince, durum olduka farkldr; olumlu ilevle
rinin yan sra olumsuz ilevlerinden de sz edilebilir. Dinin bu boyutunda ser
giledii, geerlii bugn de sren olumlu ilevlerini balca iki noktada topla
yabiliriz: 1) Bireylerde bencillik, hoyratlk kimi kez saldrganla dnen i
gdsel davranlar frenlemek, kiileri kendilerini amaya, iyilikseverlik ve
yardmlamaya yneltmek; 2) badet ve dier dinsel trenleri renk, rk, cinsi
yet, sosyal konum farklar gzetilmeksizin herkese amak; bireylere, ayn de
209
erleri paylaan bir topluluun yesi olarak kimlik kazandrmak. Kimi dnem
ya da toplumlarda daha arpc grnm sergileyen olumsuz ilevleri ise drt
ana blmde toplayabiliriz:
a) Dini ruhsal inan ilevinden uzaklatrarak, eletiri ve tartmaya kapa
l, tm dorular kapsayan teokratik bir dizge olarak dayatma;
b) Dini mutlak yetke ve egemenlik kurma giriiminde militan bir ideoloji
olarak kullanma;
c) Dinsel duygunun kar amalaryla smrlmesine gz yumma, daha
da kts destek salama;
d) Tanrya kullatrlan insan isten ve zgvenden yoksunlatrma, z
gr kiiliin olumasn engelleme.
Sraladmz bu olumsuzluklardan ilki en arpc biimiyle Ortaa Hris
tiyanlnda olmak zere deiik younlukta tm tek-tanrl dinlerde; kincisi
zellikle gnmz slam dnyasnda; ncs ise st rtk ya da aktan
hemen her dnemde yrrlkte olmutur. Sonuncu olumsuzlua gelince, bu,
yaamda ibadeti, zellikle "yaratan, koruyan yce Tanr'ya snmay n-
planda tutan tek-tanrl dinlerin yol at bir sonutur. Pek ok topluluu
yoksulluk ve edimsizliin penesinde tutan geri kalmlkta bu olumsuzluun
etkisi yadsnamaz.
Bilindii gibi, kilisenin teokratik sultasnda Avrupa'nn iine dt Or
taa karanl, Rnesans'la balayan sanat, felsefe ve bilimdeki atlmlarla
byk lde alm, engizisyon silah elinden alnan kilise sonunda dinsel i
levini n plana karmak, asal kimliine dnmek yoluna girmitir. Bu olumlu
gelimenin, Gazali (1058-1 lllj'nin "Felsefeye Ykm" arsyla, ussal ve
eletirel dnceye kaplarn kapatan slam dnyasnda yank bulmas bir ya
na, Atatrk'n ada uygarla ynelik devrimlerine karn lkemizde bile
kitlesel olarak yeterince algland sylenemez. Tam tersine, reforma elver
meyen, o yzden an gerisinde kalan slam dnyasnda giderek younlaan
azgn, paranoyak bir tepkiyle bugn biz de kar karya gelmi bulunmakta
yz.
imdi sorulabilir: Dinin kurumsal boyutunda ortaya koyduu "olumsuz
dediimiz tutumlar nereden kaynaklanmaktadr?
Bu sorunun yant, bata politika olmak zere ekonomi, spor ve benzer
yarma etkinliklerinde, dahas aile yaamnda bile, kendini aa vuran "s
tn gelme" ya da "egemenlik kurma" diyebileceimiz kimi kez arla kaan
temel bir igdnn varlnda aranmaldr. nsanlk tarihinin doru yorum
lanmasnda iktidar hrsnn nemini vurgulayan amzn byk filozofu Bert
rand Russell'n, totaliter rejimlerin boy verdii kinci Dnya Sava ncesinde
yaymlanan Power: A New Social Analysis adl yapt bu konuyu ilemek
tedir. Siyasal ideolojiler gibi dinin de kurumsal boyutunda mutlak iktidara y
nelik olduu tarih boyunca birok olayla kantlanmtr. rnein, balangta
210
salt insancl bir inan olarak ortaya kan Hristiyanln, zamanla kurumsalla
arak, yaam tm ynlerden egemenlii altna alma yolunda teokratik bir
ideolojiye dnt bilinmektedir. Reformasyona gelinceye dek Papal tek
yetke konumunda tutma kararlln srdren kilise, sivil ya da asker hkm
darlarla srekli bir iktidar savam iinde olmutur. Aslnda bu savamn he
nz bitmedii, kimi yer ve konularda iten ie srd sylenebilir. Unutma
mak gerekir ki, tm kltrel etkinlikler gibi din de insan yaamna zg bir
oluumdur; insann doal ve sosyal zelliklerini yanstmaktadr.
slamiyete gelince, belirgin bir devlet dzeninden yoksun ilkel bir ortam
da ortaya kan bu dinin daha batan ynetime el koymas bir bakma kanl
mazd. Peygamber, "Tanr'nn Elisi" sfatyla hem gkten inen ayetleri toplu
luklara sindirmek grevini yerine getirmi, hem de bu inanca dayanan bir y
netimin ipularn hadisleriyle ortaya koymutur. Bu ikili ilev, Peygamberi iz
leyen halifelik dnemlerinde daha somut bir nitelik kazanm, nerdeyse bir bi
leke gr almtr. Dini dpedz hanedann yetke ve saltanatnn kurumsal
aracna dntren Emevi tutumunun Osmanl ynetiminde de srdn
grmekteyiz. Monarist yetkilerle donanm Padiah, ayn zamanda, "Tan
rnn Glgesi" anlamnda "Halife" sfatna sahipti. lgin olan, dincilerin bu
nunla yetinmedii, eyhlislam araclyla ynetimi hemen her alanda yn
lendirme ayrcaln elde tutma abalaryd. ylesine ki, iktidar paylam
kavgasnn kimi kez isava niteliinde ayaklanmalara yol at bilinmektedir.
Bu kavga deiik biimlerde de olsa srmektedir. Gnmzde dinci kesimin,
hogr ve inan zgrln ieren laik dzeni "din dmanl" diye karala
ma kampanyas, geleneksel olarak koullanlan iktidar tutkusunu yanstmakta
dr. Bu tutkuda deimeyen strateji dinin ideolojik bir silah, cihat arsyla
kitlesel histeriyi krklemeye elverili bir yakt olarak kullanlmasdr.
Belirtilmesi gereken bir nokta da, dinin asal ilevine ters den, stelik
giderek terrist eyleme kayan dincilie, bu arada dini dnyalk kar amala
r, ikbal hrslar dorultusunda smren kii ve evrelere dindar ounluun
seyirci kalmas, daha da kts "din adamlar"nn gizli ya da aktan kucak
amasdr. Bunda bilisizliin, belki de kiisel kar beklentilerinin rol olabi
lir; ama asl nedenin bilinalt teokratik iktidar zlem ve emelinde yatt
sylenebilir.
Deineceimiz son nokta, teokratik retinin tm dorular ieren "bi
limsellik" savna ilikindir. Teokratik reti temsil ettii inanca seenek tan
maz, yaam, koyduu tekdze kural ve trelere bal grr, hemen her so
runda zm yetkesini tekelinde tutar. Buna gre, tm bilgi ve dorular kut
sal kitapta sakldr; bilimsel etkinlik bunlar bellemek ve yorumlamakla snrl
dr; bilim adamndan beklenen yeni araylara girmek deildir, buna gerek de
yoktur. Bilim adamnn grevi ayetlerde sakl nclleri kavramak, kard
sonular inanan ynlara ulatrmaktr. Ortaa skolastik felsefesini yanstan
211
bu anlayn, slam dnyasnda medrese eitim geleneinin temel zelliini de
oluturduu aktr.
Grld gibi bu yaklamn gerek bilimle bir ilikisi yoktur. Bilim do
ruluu tartlmaz ncllerden kalkarak ngrlen birtakm sonular ispatla
ma sreci deildir. Bilim olgusal dnyay anlamaya ynelik bir bitmeyen sna-
ma-yanlma-yanlgy ayklama srecidir. Bu etkinlikte doruluu gzlem veya
deney verileriyle yoklanabilen (baka bir deyile yanllanabilen) "hipotez" de
nen aklayc nermeler sz konusudur. Bilimde son yarg kat, tanrsal buy
ruklar deil, gvenilir yntemlerle belirlenen olgusal verilerdir.
Teokratik reti dnceyi krletmekle kalmam, olas atlmlar nle
meye ynelik acmasz nlemlere de bavurmutur. rnein, 17. Yzyln ilk
yarsnda bile Copernicus'un gne-merkezli sistemini savunmak bir su, bir
gnaht. Engizisyon bu suu ileyen Giordono Bruno'yu meydan ateinde
yakm, yal Galileo'yu yaamnn son on ylnda ev hapsine mahkm etmi
ti. Darwin'i lanetleyen dinci evrelerin evrim kuramn okul kitaplarndan
karma yolundaki sinsi uralar bu tutumun gnmzde tank olduumuz en
canl rneidir.
Dinin kurumsal boyutunda sergiledii bu olumsuzluklar, ne yazk ki, ruh
san inanca ynelik olumlu ilevlerine glge drmekte, dolaysyla dinin say
gnln ypratmaktadr. Salkl tek yol, dinin kurumsal boyutunda reforma
kap amaktr.

212
7

KLTR BALAMINDA BLM*

Bu konumada amacm, bilime ilikin kimi gr ve tepkilere deinmek,


bilimin genel kltr ortamndaki anlam ve konumuna aklk getirmektir. Yak
lamm, bilinen didaktik tutum iinde deil, soruna gncel tartma olana
verecek geni bir erevede olacaktr. Bylece hem tereciye tere satma den
sizliine dmekten kurtulmay, hem de daha canl bir tartmaya yol aabile
ceimi umuyorum.
Bildiiniz gibi, gnmzde hemen hi kimse bilimin nemini (olumlu ya
da olumsuz ynden) yadsmamaktadr. Ancak "bilim" dediimiz ey nedir diye
sorulsa insanlarn byk ounlukla gnlk yaamda kullanlan mekanik ara
lar, gz kamatran teknolojik ilerlemeleri dnd grlmektedir. Ulam
ve iletiim aralar, elektrik enerjisinin yaammza salad kolaylklar, sava
teknolojisindeki korkun gelimeler vb. kukusuz bilimsel bululardan kaynak
lanan yeniliklerdir. Ne ki, "bilim" deyince ilk anda akla bunlar gelse bile, bili
mi teknoloji ve teknolojinin rn ara ve gerelerle bir tutmak doru olabilir
mi?
Bu, kitlelerin bilime yabanc kalmasndan doan, derece farklaryla tm
toplumlarda olan bir sorundur. Daha temel bir sorun, bilimin sanat, din, fel
sefe ve eitim gibi kltrel etkinliklerle ilikisine ilikindir. Bu balamda akla
gelen birtakm sorular vardr. Bilim, ou kez sanld gibi gnlk yaama ka
pal laboratuvar deneyleri, ya da fildii kulesine ekilmi kimi bilgelerin ku
ramlar mdr, yoksa, dier kltrel etkinliklerle belli belirsiz etkileim iinde
sosyal bir olay mdr? Bilimin tarihsel gelimesinde ekonomik koullarn, kl
trel ortamn, zellikle geleneksel deer yarglarnn etkisi ne olmutur? te
yandan, bilimin giderek ivme kazanan ilerlemesi, yerleik inan ve deerleri
nasl etkilemekte; yazn, sanat ve elence etkinliklerini ieren kltrel yaama
ne katmakta; daha da nemlisi dnya grmz ne ynde biimlemekte
dir? Bilimi gerek kimliiyle topluma, en azndan entelektel kesime tantma
olana yok mudur? yle bir olanan arayna girmiyorsak, entelektel dn-

*) Bu metin, TBTAK-MARMARA ARATIRMA MERKEZ'nce dzenlenen "Bilim Felsefesi Se


mineri" (31 Mart 1994) iin hazrladm, ancak salk nedeniyle gerekletiremediim konu
mann geni bir zetidir. (Bilim ve topya Dergisinin Kasm 1995 saysnda yaymlanmtr.)

213
yann iki ya da daha fazla kltrel etkinliin badamazlnda birbirine ya
banc kalmasna gz yummu olmuyor muyuz?
Gerekten, kltrel yaamda giderek derinleen bir atlakln varl kolay
ca yadsnamaz: Bir yanda ussal yntem ve soyut kavramlaryla bilim, te yanda
insancl deerleri ieren din, sanat ve deiik gizemli etkinlikler. C. P. Snow'un
"ki Kltr"1 diye tanmlad bu gidiin zellikle gelimekte olan lkelerde top
lumsal hatta ideolojik bir soruna dnmekte olduunu grmekteyiz. slam dn
yasndaki kktendinciliin bir yanyla bu sorunu yanstt sylenebilir. Bilimin
zamanla daha insancl bir nitelik kazanarak kltrle kaynaaca yolunda kimi
evrelerde beslenen umut da ne yazk ki, gereklemekten uzak kalmtr. Tam
tersine, bilimin amzda kurumsallamas, giderek daha spesifik uzmanlk alan
larna blnmesi yolundaki gelimeler szn ettiimiz kltrel izofreniyi bs
btn arlatrmaktadr. stelik bu trendi tersine evirmeye ynelik elle tutulur
bir nleme gelimi lkelerde de rastland kolayca sylenemez. Sorun karma
ktr; basit bir zm reetesi yoktur. Ancak sorunun kkeninde nfus patlama
s ile yetersiz ve arpk bir eitim anlaynn nemli bir yer tuttuu aktr. Bir
eitim sistemi ki, medrese geleneinin etkisinde bilimi bir yn ezber bilgi ola
rak sunar, bilimin de sanat gibi temelde insann yaratc imgelem ve merakna
dayanan bir aray olduu gereine kapal kalr... yle bir sistemden daha
olumlu bir sonu beklenebilir mi? ocuun zellikle ilk ve orta retim dne
minde ald eitim, ilgi ve yeteneklerini beslemeye ynelik olmal, dersler bir-
birleriyle etkileim iinde ilenmeli, iletiim kopukluuna yol almamaldr. Ku
kusuz, yerleik tutumlar ve alkanlklar gz nne alndnda eitimde yle bir
reform kolay deildir, ama olanaksz da deildir. Bilim de yazn ve sanat gibi in
sanolunun bir etkinliidir; insancl ilikiler iinde ilenebilir. Okul anda
renme eilimleri sanat ve yazna ynelik olanlar, "bilimsel yaklam" dediimiz
deneysel ve eletirel zm arayna yabanc kalmaz, renme eilimleri bilim
ve matematie ynelik olanlar yazn ve sanata uzak durmazsa, istenen iletiim
kurulabilir, dolaysyla kltrel blnme nlenebilir. Yeter ki, ocukta bilgi dona
nmnn yan sra evrensel deer duyarll oluturulmu olsun! Bu alanda iste
nen sonuca, eitimcilerin sorumluluunu sanat ve bilim evreleri paylat l
de ulalabileceini zellikle vurgulamak gerekir.
Eitim tartmal bir konudur; bizim bu konumann dar snrlar iinde
yaptmz, bir iki nemli grdmz noktaya deinmekten ibarettir.
imdi soruna daha geni adan k tutmas bakmndan, bilimin ama
ve yntemine ilikin deiik grlere deineceiz.
Bu grlerden biri kk Antik Yunan dnemine uzanan klasik bilim an
layna dayanmaktadr. Platon, bilgi araynn znde salt entelektel merak
ve hayret motiflerini bulmutu. Aristoteles, felsefede hocasnn idealar reti

1) C. P. Snow, The Two Cultures and Scientific Revolution, Cambridge University Press, 1959.

214
sini paylamamakla birlikte, ayn gr paylamaktan geri kalmaz, "insan,
doas gerei bilmek ister" diyen Trakyal filozof yle devam eder: "Bu, ka
tksz bilmek isteidir; her trl pratik ama ve yarar salama kaygsndan ba
msz bir istek! nsann doay anlamaya koyulmas, bilgi aray, evren kar
sndaki hayretinden kaynaklanan bir eylemdir." Bugn de bu gr savunan
dnr ve bilim adamlarnn says az deildir herhalde.
Klasik gre bir bakma ters den, ama modern bilimin gelimesinde
ve teknolojik uygulamaya ynelmesinde bir tr ideolojik ilev yklenen bir g
r de Francis Bacon ortaya koymutur. Bacon, Rnesans'la balayan dn
yaya alma, bilinmeyeni kefetme cokusunun yaand dnemde yetiti.
Matbaann icad kilisenin bilgi tekelini krm, kitap basm ve datm bilgi ile
tiimine byk olanak salamt. Oysa Ortaa skolastik geleneini srdren
"bilgin" ve filozoflar teolojik yorumlarn ksr dngsnde an gerisinde kal
mlard. Bacon banaz bulduu bu gelenee bakaldran nclerden biriydi.
Onun gznde bilim yerleik klieler erevesinde laf retmek becerisi deil,
doaya alan, gzlem ve deneye dayanan bilgi retme etkinlii idi. Ama, in
sann salkl, mutlu bir yaam olana bulmasyd. Teoloji kimilerine ruhsal
erin salasa da topluma yle bir yaam salamaktan uzakt; dahas yle bir
yaam aslnda olanaksz klmaktayd. Bu demekti ki, uygar yaama giden yol,
uygulamaya elveren bilgi, bu bilgiyi reten bilimsel aratrma olabilirdi. Kuru
lacak yeni dnyann g kayna bilgiydi.
Bacon olgusal bilginin yaamsal nemini vurgulayan pragmatist bir d
nrd. Ama bu onun kuramsal bilgiye srt evirdii demek deildir. Empirik
dzeyde kalan aratrmann basit ve kstl genellemelerden ileri geemeyece
ini biliyor, daha kapsaml kuramlar iin temel aratrma gereine inanyor
du. Bacon'un nemser grnd teknolojinin kuramsal bilgiye ne lde da
yandn zellikle amzdaki gelimeler ortaya koymutur. Yaama dnse-
lerdi, bilim ve teknolojinin imdi ulalan sonulan karsnda, adalar iin
de belki de hayrete dmeyen tek kii Bacon olurdu. Gerekten onun ngr
d pek ok teknolojik gelime bugn gereklemi bulunuyor. Denebilir ki,
gnmzde sz edilen "bilgi toplumu" da Bacon'un ngrlerinden biridir.
Bacon'un byk baars bilimi skolastik dncenin tutsaklndan kur
tarma yolunda verdii savamdr. Balatt dnce akm, 19. Yzylda "uti-
litarianism" diye bilinen kat bir retiye, amzda ise "pragmatism" ad al
tnda ilevi doruluk lt alan bir felsefeye dnr. rnein, pragmatist fi
lozof John Deu/ey'in, bilimin yan sra felsefenin de masa ba bir ura, salt
bir dn etkinlii olarak kalamayacan, ilevsel bir nitelik kazanmas gerek
tii tezini ilediini gryoruz.2 Pragmatistlere gre, pratik sonular olma
yan, yaam sorunlarna uzak duran dncelerin deeri yoktur. Bir dnce
ya da kuram pratik sonularyla geerlik kazanr.
2) J. Devvey, Reconstmction of Philosophy, The Beacon Press, 1960, s. 103-4.

215
Buraya kadar ana izgileriyle belirtmeye altmz iki grn, entelek
tel adan tm badamazlklarna karn, bilimi nemsemeleri bakmndan
birletii sylenebilir. Aristoteles'te belirginleen ilk gr, bilgiyi kendi iinde
deerli bulmakta, doruluk arayna kiiye verdii entelektel doyum dnda
gereke aramamaktadr. Bacon'un skolastizme duyduu tepkiyle oluturduu
ikinci gr, bilime kendi iinde bir ama olmaktan ok uygar ve gnenli ya
am iin bir ara diye bakmaktadr. Balangta birbirine kart grnen bu
iki grn bugn ulatmz aamada birbirini tamamlad sylenebilir.
Deineceimiz nc bir gr, deiik alardan bilime olumsuz bakan,
ama birbiriyle de temelde bark olmayan iki dnya anlayn, "teoloji" denen
dinsel banazlk ile Rnesans'tan kaynaklanan hmanizmi yanstmaktadr.
Bilim, zgr aray ve eletiri ieren bir etkinliktir; tartmaya, dahas
yanllanmaya aktr. Oysa teoloji zgr araya, eletiri ve yanllanmaya
kapal btncl bir inan, ideolojik bir dizgedir. Ortaa boyunca bilim var
olduu kadaryla egemen teolojinin buyruunda, dogmalar ispata ynelik
kullanlan bir arat. Aslnda buna "bilim" deil "gdml metafizik" demek
dahia yerinde bir niteleme olur. Rnesans'la bamszlk aray iine giren
gerek bilim balanmaz bir aykrlk, bir su olarak alglanr. Teologlarn
gze alamad iki ey vardr: 1) retilerine ters den bilgi retimi, 2) z
gr tartma ortam. ki ynden de bilim onlar iin tehlikeli bir gelimeydi.
Kopernik'in gne merkezli sistemini savunan Bruno'yu meydan ateinde ya
kan, grme yetisini yitirmi yal Galileo'yu acmaszca yarglayp mr boyu
ev hapsine mahkm eden Engizisyon, kilisenin dehetle karlad bu geli
meyi durdurmak, yok etmek amacna ynelikti. Engizisyon basks ak ya da
st rtk 19. Yzyla kadar etkisini srdrmtr. Darwin'in evrim kuram
na gsterilen (gnmzde bile yer yer tank olduumuz) byk tepki, banaz
tutumun tm geri ekilmelerine karn henz yeterince krlmadn gster
mektedir.
Hmanistlere gelince, onlarn bilime tepkisi ideolojik olmaktan ok in
sancl kayglara dayanmaktadr. (rnein nl Amerikan airi ve yk yazar
Edgar Allan Poe bilime tepkisini, "Ozann yreini peneleyen akbaba" ben
zetmesiyle dile getirmiti.) Onlara gre bilim materyalisttir, teknolojik uygula
malar dnda bir deeri yoktur. Bilimsel dnme, yaama anlam veren de
erlere, sanatsal etkinliklere, yaratc imgelem rnlerine yabanc kalan me
kanik bir ilemdir. Bilimin giderek artan lde yaama egemen olmas klt
rmz iin bir kayp, bir ykmdr.
Bu tepki ar duygusallktan da kaynaklansa tmyle haksz grlebilir
mi? Bilim ve teknolojinin dnyamz byk lde deitirdii ortada. Endst
rilemenin getirdii olumsuzluklar giderek byk sorunlara dnmektedir.
rnein, youn kentleme, nfus patlamas, ar tketim vb. gelimelerin yol
at evre kirlenmesi, dahas doa ykm artk hemen herkesin az ya da ok
216
farkna vard bir olay. Buna bir de nkleer silahlarn tad tehlike eklenin
ce, durum insanlk iin bsbtn karamsar bir tablo izmiyor mu?
te yandan bilimi savunanlar, bilginin karc ve ykc amalarla kullanl
mas suunun bilime yklenemeyeceini belirtmekte, bilime yz evirmenin
uygarla yz evirmek demek olduunu, bunun ise insanl Ortaa karanl
na itmekten baka bir sonu vermeyeceini vurgulamaktadrlar. Kimi hma
nistleri de yanlarna alan banaz evreler, nerdeyse tm sosyal, kltrel ve si
yasal yozlamalarn kkeninde evrensel deerlere yabanc kalmakla suladk
lar bilimi sorumlu tutarken, bilim felsefecileri ounluk, sorunlarn bilimden
deil, bilimin egemen glerce smrlmesinden kaynakland, arenin bili
mi knamakta ya da bilimsizlie dnmekte deil, bilime zg ussal ve nesnel
yaklam, gerei bulmaya ynelik zgr aratrma yntemini yeterince kav
ramakta olduu tezini ilemektedirler. amzn byk filozofu Bertrand Rus-
sell'n bu tezi arpc bir dille zetleyen szleri ilgintir:

... bilgelikle birlemeyer yetke (otorite) tehlikelidir; amz iin ge


rekli olan da bilgiden ok bilgeliktir. Bilgelikle birletiinde bilimin sala
d g tm insanla byk lde gnen ve mutluluk getirebilir; bil
gelikten yoksun bilim ise egemen glerin elinde ykma yol amaktan
ileri geemez.3

Gerekten, bilim bilgelikle birletiinde, deerini kendi iinde bulan asal


kimliiyle saygn konumuna yerleecek; artk ne bilimi doruya giden tek yol,
yanlmaz kesin bilginin biricik kayna sayan bilimcilerin kat tutumu; ne tam
tersine, bilimi sradan bir ura, bilim adamlarn bir imtiyaz ve kar ebekesi di
ye karalayanlarn abas4, ne de Kitlelerin syan adl yaptnda, "Bilim adam
sradan insann proto-tipidir. Onun bu zellii ne rastlant, ne de bireysel yeter
sizlik gibi ereti bir nedene balanabilir. Onu bir 'yn-adam1, ilkel bir yaratk
veya modern bir barbar yapan ey dpedz bilimin kendisidir," diyen tannm
spanyol filozofu Jose Ortega y Gasset'in yargs geerli grlecektir.5
Bilim adamlaryla bilim felsefecilerini bugne dein yeterince stlenme
dikleri bir grev beklemektedir kanmca. Bu, bilimi gerek niteliiyle halk ke
simine tantmak; bilimsel dnme yntemini kltrmze zmsetecek ekil
de ilemek, en azndan aydn ve ynetici kesimlerin davranlarna sindirmek
grevidir.
nanyorum ki, bu grev yerine getirildii lde kltrel yaam canl b
tnlne kavuacak, lkemizin uygarlk yolundaki ilerlemesi gvenle sre
cektir.

3) B. Russell, The Nature and Origin of Scientific Method," The VVestern Tradition. Vox Mundi
Books, 1949, s. 28.
4) P. Feyerabend, Science in a Free Society, Verso Edition, 1983.
5) J. O. y Gasset, The Revolt of Masses, W.W. Norton, 1932, s. 109.

217
8

BLMN NERESNDEYZ?*

Bilimsel Gelimilikteki Yerimiz

Bilimde gelimiliin belirlenmesinde deiik ltlere bavurulabilir. r


nein, bilim adamlar saysnn lke nfusuna oran, bilimsel aratrma ve ge
litirmeye yaplan yllk yatrm, lkenin uluslararas st-dzey bilimsel yayn
sralamasndaki yeri, vb. Biz lkemizin bilimdeki konumunu belirlerken srala
dmz bu ltleri gz nnde tutacaz. Bilimde Nobel dl kazananlarn
says da bir lt olarak alnabilir elbet. Ama durumumuz bu bakmdan zaten
belli olduu iin, soruna bu adan bakmayacaz.
Kullanacamz ltlerin herhangi bir ylda lkenin dnya sralamasnda
ki yerini gsterdii, dahas yllar kapsayan belli dnemlerdeki gelime (ya da
gerileme) trendini de ortaya koyduu sylenebilir.
nce 1980 ncesi dneme ait u tabloya bir gz atalm:
lkeler Yllk Yayn Says
A.B.D. 204.632
ngiltere 42.338
F. Almanya 26.186
S.S.C.B. 25.313
Fransa 24.486
Japonya 23.637
Kanada 20.193
Hindistan 10.534
talya 9.433
Hollanda 6.829

Sralamada ilk 10 lkenin yllk yayn saysn grmekteyiz (Ayn dnem


de Trkiye'nin yllk yayn says 400'n altndadr.) Ad geen ilk on lkenin,
toplam dnya yayn iindeki katks %80, aralarnda olmadmz ilk 40 lke
nin katks ise %98,5'dur.

*) Bu alma, Bilim ve topya Dergisinin Ekim 1994 saysnda yaymlanmtr.

218
lkemizin komu lkelere grecel yerini gstermesi bakmndan ayn d
neme ait aadaki tablo da dndrcdr:

Komu lkeler Yllk Yayn Says


Msr 919
Yunanistan 893
Bulgaristan 848
Trkiye 368
ran 197
Irak 184
Suriye 21

Hi de i ac olmayan bu durumda 1986'ya gelinceye dek nemli bir


deiiklik olmaz. 1986'da 520 yaynla dnya sralamasnda 44'nc sraya
ykselen Trkiye, sralamadaki yerini son yllarda ykseltmeyi srdrmekte
dir. ubat 1993'te Bilim ve Teknoloji Yksek Kurulu (BTYK) toplantsnda
aklanan verilere gre 1992 sonu itibaryla ylda 1100'e ulaan yayn say
syla dnya sralamasnda 40'nc srada yer alyoruz. (TBTAK'n son akla
masna gre, 1651 yayn saysyla lkemiz bugn dnya sralamasnda
37'ncilie ykselmi bulunmaktadr.)1
Grlyor ki, son yllarda gze arpan olumlu gelimeye karn, durumu
muzun henz vnlecek bir dzeye kt sylenemez. Nitekim bilimde in
san gc bakmndan da durumumuz i ac olmaktan uzaktr. lkemizde 10
bin alan nfusa yaklak 7 bilim adam/aratrmac dmektedir. Oysa bu
say ABD'de 70, Fransa'da 40'tr. (Kald ki, bizde "aratrmac" diye geenle
rin kann gerek anlamda aratrmac olduu da tartlabilir bir konudur.)
Gene BTYK toplantsnda aklanan verilerden, aratrma-gelitirme iin
ayrlan denein lkemizde gayri safi milli haslaya (bir ylda retilen mal ve
hizmetlerin piyasa fiatlarna gre hesaplanan deerine) oran yzde 0.33'tr
(1986 OECD verilerine gre bu %0.20 olarak grnmektedir.) Miktar olarak
bu 100 milyon dolarn altnda bir yatrmdr. Bu oran kalknm lkelerde
(ABD, sve, Almanya, ngiltere, Fransa, vb.) yzde 2,5 ile yzde 3 arasnda
dr. Baka bir deyile kalknm lkeler bilimsel aratrmaya milyarlarca dolar
aktarrken, bizde ayrlan para 100 milyon dolar bile bulmamaktadr. (stelik
son derece dk olan bu binde 3'lk denein bte gereklemesinde daha
da dk kald sylenmektedir.)2
1988'de yaplan saymda, niversitelerimiz kitaplklarna giren yllk ya
banc kitap ve sreli yayn says yaklak 20 bindir. Oysa, dnya yayn srala
masnda 20'nci olan, 5 milyon nfuslu Danimarka'da bu say 300 binin s

1) Bkz. Cumhuriyet Gazetesi, 1 Mays 1994.


2) Bkz. O. Bursal, "Bilime Ateleme", Cumhuriyet, 4 ubat 1993.

219
tndedir. 1980'de bu saynn ngiltere'de 1 milyon 670 bin, Almanya'da 2,5
milyon, Japonya'da 7 milyon olduu saptanmtr.3
Trkiye'nin bilim alanndaki gelimilik dzeyinin, ekonomik gcndeki
art yetersizliini yanstt sylenebilir. Nitekim, Union Bank Svvitzerland ta
rafndan hazrlanan Uluslararas Rekabet Endekslerine gre kaynaklarda b
yme ve rekabet sralamasnda 38 lke arasnda halen 36'nc srada bulunan
lkemizin 2000-2010 yllarn kapsayan orta vadede ancak 33'nc sraya
ykselebilecei beklenmektedir.4 (Tabi, bu arada ekonomide gelimeyi aksa
tan yeni bunalmlar olmazsa!)
Kukusuz bu rakamlar lkemiz iin parlak bir tablo izmemektedir. Bilim
de ilerleme etin bir yolculuktur; bireylerden, zel ve kamu kurulularndan
yakn ilgi, tevik ve destein yan sra zveri istemektedir. En bata da devle
tin, geleceimizin gvencesi olan bilimsel gelimeye, uzun vadeli bir plan iin
de daha yakn duyarlk gstermesi, ncelik tanmas gerekir. Tm uyarlara
karn lkemizin bir bilim politikas bugn de yoktur. 1983'te kurulan BTYK
ilk toplantsn ancak Ekim 1989'da yapmtr. Bilimin gelimesinden sorumlu
bu kurulun bugne dek ortaya koyduu elle tutulur ne bir program ne de bir
strateji vardr. TBTAK'n da 1980'li yllarda, kurulu yllarndaki canlln
yitirdii, zerk olmaktan kt, giderek iktidarlarn genel politikas ynnde
brokratik bir kurulua dnt sylenebilir.
Oysa, ngiltere'de kuruluu 17. Yzyln ortalarna uzanan The Royal So-
ciety, Almanya'da kuruluu yzylmzn banda gerekleen Max Planck Ens
tits, ABD'de 1950'de kurulan National Science Foundation gibi kurumlarn
saygn konumlarna, gelimelerini devletin parasal desteinde ama zerk ge
lenekleri iinde srdrmekle ulatklarn gryoruz.
BTYK'nun 1993 ubat toplantsnda bilime ek fon salama, Trkiye Bi
limler Akademisi tasarsn yasalatrma, stanbul'da bir Teorik Aratrmalar
Merkezi kurma yolunda giriimlerde bulunulaca kararlatrlmt. Ne yazk
ki, bugne dein ortaya somut denilebilecek bir gelimenin konduu sylene
mez. Devletin bilime ne denli uzak durduunu gstermesi bakmndan bir
noktaya daha deinmekte yarar vardr: Spor olimpiyatlarnda derece alanlar
lszce dllendiren yetkililer, bilimsel yarma ve olimpiyatlarda derece
alan stn yetenekli genlere en kk bir ilgiyi bile ok grmektedirler. Nite
kim, yurt-d futbol malarna katlan seyircileri bile konut fonu vergisinden
muaf tutan "poplst" devlet adamlarmzn yurt-d bilimsel etkinliklere kat
lan retim yeleri ve rencilere de benzer bir ayrcaln tannmas gerei
ortaya atldnda "sar sultan" kesildiklerini gryoruz.
lkemizin bilimde daha saygn bir konuma gelmesi, ncelikle bugnk
"ereti" diyebileceimiz tutumunun, daha iten ve gvenilir bir tutuma dn-

3) O. Bursal, a.g.y.
4) Bkz. Milliyet, 25 Ekim 1993.

220
meini gerektirmektedir. Sorunun ayrntlarna girmeden bu yolda atlmasn
ngrdmz balca admlar sralamakla yetineceiz:
1) Bilimsel almalara prestij ve arlk kazandrlmal, stn yetenekli
rencileri temel bilimlere yneltme nlemleri alnmaldr.
2) retimin tm aamalarnda rencilere gerekli ya da gereksiz bilgi
ezberletme yerine, aratrma etkinliine girme, sorgulama, eletirel dnme
ve zgrce tartma ortam salanmaldr.
3) Fen liseleri, kurulu amalar dorultusunda yeniden dzenlenmeli, z
gn kimliine kavuturulmaldr.
4) niversitelerimizde temel aratrmalara, sanayi kesiminde ise uygula
mal aratrmalara ncelik verilmeli, iki kesim arasnda ortak alma ve ibir
lii olanaklar artrlmal, daha ilevsel bir nitelik kazanmaldr.
5) Bilimde dnya sralamasnda nde gelen lkelerle sk ibirlii ve ortak
alma olanaklar aranmal, TBTAK tam zerklik konumuna kavumaldr.
6) Trkiye, bilime ve bilimsel almaya yapmas gereken yatrm gelece
inin gvencesi olarak alglama duyarl iine girmeli, bilgi ve teknoloji
transferi ile yetinme rehavetine dmemelidir.
Bilimde gemiimize bir gz attmzda yukarda deindiimiz nlemlerin
nemi daha da belirginlik kazanmaktadr. 19. Yzyln ortalarna gelinceye dek
medrese gelenei dnda hibir retim etkinliine olanak tannmamtr. lke
mizin ilk niversitesi saylan Darlfnun 1846'da kurulmu, ama 1933 reformuy
la ancak gerek niversite kimlii kazanmtr. 1943'te Ankara Fen Fakltesinin
kuruluu, 1944'te stanbul Teknik niversitesinin yeniden dzenlenmesiyle bilim
ve teknoloji eitiminde nemli admlarn atldna tank olmaktayz. Bu gelime
yi yeni atlmlarla (1956'da ODT'nn, 1963'te TBTAK'n, 1964'te Ankara
Fen Lisesi'nin kurulmasyla) balayan daha parlak bir dnem izler. Ancak, bir bi
lim adammzn "Bilimsel Aydnlanma Dnemi" diye niteledii bu dnem, onun
da belirttii gibi, ok gemeden zellikle 1960'l yllarn sonlarna doru, politika
ortamnda oluan kimi ar akm ve ideolojilerin olumsuz etkileri altnda dinamiz
mini yitirmi, beklenen sonular vermekten uzak kalmtr.5
Grlyor ki, sorun salt parasal kaynak sorunu da deildir. Sorunun te
melinde toplumun yerleik deer yarglar, beklentileri v uygarlk anlay yer
almaktadr. Bilim-kltr ilikisine aklk getirmek bu bakmdan nemlidir.

Kltr Balamnda Bilim

Bilimsel gelime, en bata, ona elveren bir kltr ortamyla olanak kazanr.

5) Bkz. Prof. Dr. Namk Kemal Pak, "Cumhuriyetin 70. Ylnda Fizik Bilimi ve Trkiye'de Bilim
Panoramas," Bilim ve Teknik Dergisi zel Eki 2, Aralk 1993.

221
9

Ne var ki, youn almalara karn, bu gelimeyi etkileyen koullarn yeterince


belirlendii henz sylenemez. yle bir belirleme deiik kltrlerde deiik et
kenleri ya da bu etkenlerde deiik sralamalar ortaya koyabilir. Ancak kesin
olan u ki, herhangi bir kltr ortamnda bilimi (olumlu ya da olumsuz ynden)
etkileyen koullarn belirlenmesi ncelikle o kltr oluturan deer yarglarnn,
yerleik inan ve davran biimlerinin tannmasn gerektirir. Bir dnemi baka
bir dneme, bir kltr ortamn baka bir kltr ortamna gre "daha bilimsel",
ya da "bilime daha yatkn" diye niteleyebiliyorsak, o zaman, bu fark douran
koullar nelerdir, diye sorabiliriz. Baka bir deyile, kltrleri ya da dnemleri
bilimsellik asndan karlatrmak iin, nceden belirlenmi birtakm ltlerin
elde olmas gerekir. Ancak bu amaca ynelik ortak ltlerin (varsa) ne olduu
nu henz syleyecek durumda deiliz. Biz imdi aradmz aklk bakmndan
noktaya deinmekle yetineceiz. 1) Bilim evrenseldir; hibir rk ya da coraf
ya parasna, din ya da ekonomik sisteme zg deildir. Ama gene de bilime
daha elverili ortam salayan (ya da, tam tersine, bilimsel gelimeye elverme
yen) baz tarihsel ya da kltrel etkenlerden, ynelim ya da koullanmalardan
sz edilebilir. 2) Bilimin varl bir derece sorunudur; en ilkel topluluklarda bile
"bilim" diyebileceimiz az ya da ok bir bilgi birikimi, o birikimin kaynakland
bir tr snama-yanlma deneyimi, bir problem zme etkinlii vardr. 3) Bilimin,
bu gnk anlamda bilinen ilevleriyle ortaya kmas, kurumsallamas 16. Yz
yl sonlarnda Bat Avrupa kltr evresinde balayan bir gelimedir. (Antropo
loglar bilimin kklerini tarih ncesi dnemlere kadar uzatmaktadrlar. Bunda ya
drganacak bir nokta yoktur. Elverisiz, dahas bazen grld gibi acmasz
evre koullarnda yaam savam veren insanolu ncelikle evresini tanmak,
elden geldiince denetim altna almak zorundayd. Bu ise, ilkel anlamda da olsa
"bilimsel" diyebileceimiz bir yaklam iine girmek demekti. Paleolitik ve neoli
tik dnemlere ait pratik bulu ve aralarn ounlukla bilgi, beceri ve deneyim
birikimine dayand kolayca yadsnamaz. Gerekten yle birikimler olmasayd
eski uygarlklarn ortaya kmasna olanak olur muydu? Bir bilim tarihisi, daha
da ileri giderek uygarlk bir yana, "insann az ok dzenli, gvenilir sosyal bir ya
ama gemesine olanak olur muydu?" diye sormaktadr.6
imdi sorulabilir: Kkleri tarihin derinliklerine, ok eski kltrlere ve y
relere uzanan bilimsel etkinliin, 400 yl nce yalnzca Bat kltr dnyasnda
byk bir atlm iine girmesi nasl aklanabilir?
Belli bir aklama zerinde birlemi olmamakla birlikte, bilim tarihileri
nin vurguladklar "ortak" diyebileceimiz iki nokta vardr: 1) Dncenin yer
leik tutumu krmas, zellikle teolojinin boyunduruundan syrlmas, 2) Bilin
meyene alma, dnyay kefetme; metafizik speklasyondan olgusal verileri
aklamaya ynelme dnm. Hemen belirtmeli ki, birbirini besleyen bu iki

6) J. G. Crovvther, The Social Relations of Science, s. 10.

222
gelime kltr ve sanatta Rnesans', dinde Reformasyon'u izleyen gelime
lerdir. yleyse, denebilir ki, bilimde atlmn ilk koulu dncenin yerleik
dogmalarn tutsaklndan kurtulmas, dnyaya alma, yeni araylara girme
cokusudur.
evresinde olup bitenleri anlama insann temel gdlerinden biri olmasa
bile kolayca vazgeemeyecei bir gereksinmesidir. Bu gereksinmenin verimli
bir araya dnmesi ise, sorgulamaya, eletiriye ve alternatif araylara ola
nak tanyan bir ortamda olasdr. Bat kltr evreleri, grecel de olsa, zgr
dnme ortamna yol aan Rnesans ve Reformasyon'la girmitir. Oysa ge
mite parlak dnemleri olan birok kltrn, bu arada balang dneminde
(M.S. 900-1200) bilime katklaryla ne geen slam dnyasnn, zamanla
banaz inan kalplarna tutsak dt, zgr aray ortamna olanak tan
mayan kat bir tutuma dnt grlmektedir. stelik gnmzde militan
bir nitelik kazanan kktendinciliin yle bir geie olanak tanmayan ideolojik
bir ayaklanmaya dnt gzden kamamaktadr. Toplumumuzun da a
dalk ve demokrasi yolunda ortaya konan tm devrimsel atlmlara karn
banazlk emberini yeterince krd sylenemez. Yaammza egemen med
rese eitim gelenei ile kla disiplinini ieren ynetim anlay zgr dn
me ve tartma ortamna giden yolu, "tkayan" demeyelim ama, uzatan bal
ca engellerdir. Bu gelenek ve dtan zorlama disiplin krlmadka lkemizin
bilimde nemli ve srekli bir atlm iine girmesi beklenebilir mi?
Geri kalm (ya da moda deyimiyle "gelimekte" olan) pek ok lkenin
henz yeterince ayrdnda olmad can alc nokta, bilimsel gelime iin sa
lanacak olanaklarn uzun vadedeki nemidir. yle ki, bu lkelerin ounluk
beyin gyle uradklar byk kaybn bile farknda olduunu sylemek g
tr. Oysa, bilimsel gelime ile toplumsal kalknmann ilikisi tartlamayacak
kadar aktr. ada toplum yalnz endstride deil, tarm, tp, savunma,
eitim, evre korumas vb. alanlarda da bilimsel aratrmalara dayanmak zo
rundadr. Teknoloji ve bilgi transferiyle yetinen bir toplum, gelimelerin geri
sinde kalmaktan, ileri lkelere srgit el amaktan kurtulamaz. Temel bilimle
rin yaamsal nemini kavramak zorundayz. Saygn bir dzeye ulamak iin
bilimsel aratrma kanlmazdr. Bunun ilk koulu ise potansiyel beyin gc
mze bilimde gelime yolunu amaktr.

223
9

BR BLM POLTKASI OLUTURMAYA DORU*

Yzylmza gelinceye dek hemen her toplumda bilimsel gelime ulusal


bir politikadan ok kimi stn yetenekli kiilerin ya da niversite evrelerinde
oluan zel gruplarn giriimine dayanrd. Oysa gnmzde durum deimi
tir. zellikle son elli yldan bu yana bilimsel almalarn giderek artan l
lerde belli politikalara bal, dzenli ve kurumsal giriim nitelii kazandn
grmekteyiz. Bugn artk kalknm lkelerin hibirinde bilimsel gelime ve
ona bal teknoloji, rastlantlara, kiilerin ya da gruplarn zel atlmlarna b-
raklmamaktadr. Srekli ve kapsaml aratrma etkinliklerine dayal politika
larla yrtlen hzl bir bilimsel gelimeye tank olmaktayz.
Bilim, din, eitim ve ekonomi gibi toplumsal bir olgudur; gelimesi nce
likle toplumsal koullarn elverililiine baldr. lkemizde sosyal, siyasal ve
ekonomik koullarla bilimsel almalarn karlkl etkileimi zerinde bugne
dein yaplm bilimsel bir aratrma yoktur. Byle bir aratrma ile ortaya ko
nan nesnel ve saysal veriler geerli bir bilim politikasnn oluturulmas iin b
yk olanak salard. Ancak ie koyulmak bakmndan bu tr bir aratrmann
sonularn beklemek de gerekmez. lk aamada, snama ve yanlmaya yer bra
kan bir bilim politikas tasla ile ie balanabilir; bu taslan uygulamadaki de
neyimlerle gelierek, zamanla daha yetkin bir nitelik kazanaca beklenebilir.
yle bir taslan oluturulmasna gidilirken ortaya kacak pek ok soru
arasnda u byk bir arlk tayacaktr herhalde:
1) lkemiz iin bir bilim politikasna ihtiya nereden kaynaklanmaktadr?
2) Oluturulacak bilim politikasnn ana hedefleri ve kapsam ne olmal
dr?
3) Hedefleri ve kapsam iyi belirlenmi bir bilim politikasnn gerekle
mesinde n koullar nelerdir?
Bu rapor, bilim politikasna ilikin yukarda sralanan temel soruyu ge
nel bir erevede yantlama amac gtmektedir. Ama nce "bilim politikas"
sznden ne anladmz ksaca aklamalyz.

*) TBTAK'n ars zerine1982'de hazrlanan bir rapora dayanan bu alma, nsan Bilim
leri Dergisi, ODT, 1984/1 saysnda yaymlanmtr.

224
Deyimdeki "politika" szcn, siyasal anlam dnda, bir tr "planlama
stratejisi" diye yorumlayacaz. Buna gre, bilim politikas ya da daha ilevsel
bir anlatmla "bilim planlamas" sz bilimde belli'hedeflere ulamak iin izle
necek yollan, kullanlacak aralar belirlemeyi ve bunlar uygulamaya konacak
biimde programlamay dile getirmektedir.

Bilim Politikas Oluturma htiyac

Bilimin nemi hemen her toplumda, eski deerlere bal tm kuku ve


tereddtlere karn, artk tartma konusu olmaktan kmtr. Son yzyl
dan bu yana uygar dnyay biimleyen gelimelerde bilimin damgas aka
kendini gstermektedir. yle ki, gnmzde bilim ve ona dayal teknoloji,
toplumsal gelimiliin nerdeyse biricik ltn oluturmaktadr. Kalknm
toplumlar, bugn ulatklar yksek yaam dzeylerini en bata bilimde ve
onun uygulamas demek olan teknolojideki ilerlemelerine borludurlar. Kal
knma abas iindeki lkemiz bu geree yabanc deildir. Nitekim Cumhu-
riyet'in kuruluundan bu yana eitime verilen nem, 1933'ten sonra niver
sitelerde birbirini izleyen reform almalar, TBTAK'n etkin bir kurulu
olarak ortaya k, Fen Lisesinin kuruluu, 1961'ten balayarak Be Yllk
Kalknma Planlarnda bilim politikasna verilen yer, bilimin neminin giderek
daha iyi kavrandn gsteren gelimelerdir. Ne var ki, tm bu abalara kar
n, bugn uygulamaya konmu bir bilim politikasnn varlndan sz etmek
gtr. Sz geen aba ve giriimlerin ou kez birbiriyle ilikileri kurula
mam, aralarnda belli hedeflere ynelik bir egdm salanamam, bu ne
denle elde edilen sonular yeterli bir dzeye ulaamamtr. Oysa 1933 ni
versite reformuyla birlikte lkemiz bilim alannda da bir atlm yapma frsat
bulmutu. zellikle Nazi Almanyas'ndan lkemize g eden bilim adamlar
nn oluturduu byk potansiyel byle bir atlm iin yeterliydi. kinci Dnya
Savan izleyen yllarda da ABD ile ilikilerimiz gene byle bir frsat ortaya
karmtr. Ancak bu dnemde askeri glenme ve ekonomik kalknma ba
lca kayg odaklarn olutururken, bilimin n plana alnmas yle dursun,
askeri glenme ve ekonomik kalknmadaki yerinin bile yeterince gz nne
alnd sylenemez. Sonu, ODT, Fen Lisesi ve TBTAK gibi kimi kuru-
lalarm ortaya kmasyla kald; daha kapsaml ve planl bir gelimeye gidile
medi.
Temelde kalknmasn be yllk planlara balayan lkemizde bilimin geli
imini rastlantlara, ya da doal gidiine brakma tutumu en azndan bir tutar
szlktr. Yakn tarihimiz boyunca zellikle sosyal ve kltrel alanlarda ileriye
doru atlm tm admlar bir mdahalenin rndr. Kanmca, bilimde de,
mdahaleye ihtiya vardr. Hedefleri iyi belirlenmi, aralar iyi seilmi ve n
225
koullar iyi oluturulmu bir bilim politikas, bilimde aradmz atlma bizi
gtrecek mdahaleyi salayacaktr. Ancak, hemen belirtmeli ki, bu mdaha
lenin, bilimin znde yer alan zgr dnme ve tartmayla badar nitelik
te olmas, kstlayc, engelleyici deil, tersine bilimsel dnmeyi gelitirici ve
tevik edici olmas gerekir.
Trkiye bugn eritii izgide hi deilse u nedenle bir bilim politika
s oluturup uygulamaktan kanamaz:
a) Sosyal ve ekonomik kalknmasn gerekletirmek;
b) Kltr geleneimizde geerliliini yitirmi birtakm nyarglardan,
inan ve saplantlardan kurtulmak, eletiri ve tartmaya ak, snama ve ya
nlmay ieren ada dnce dzeyine erimek;
c) Geri kalmln moral ezikliinden kp, kendine gven duygusunu
kazanmak ve uygar dnyada saygnln kantlamak.

Bilim Politikasnn Hedefleri ve Kapsam

Yukarda lkemiz iin bir bilim politikasna olan temel ihtiyalara dein
dik; toplumumuzun kalknmasnn, ada dnce yetileriyle donanmasnn,
geri kalmln yol at kendine gvensizlik, eziklik ve bamllk duygularn
dan syrlarak saygn kimliini ortaya koymasnn en bata bilimde yapaca
etkili ve srekli bir atlma bal olduunu belirtmeye altk. imdi byle bir
atlma bizi gtrecek bilim politikasnn ana hedefleri ve kapsam zerinde
duracaz.
Ekonomik planlamada olduu gibi bilim planlamasnda da hedefler, top
lumun zlemlerinden, ihtiyalarndan kaynaklanr. B ihtiya ve zlemlerden
soyutlanarak geerli bir bilim politikas oluturmaya olanak yoktur. te yan
dan, salt bu ihtiya ve zlemler erevesinde kalmak da sorunu doru ortaya
koymaya yeterli deildir. Toplumun zlem ve ihtiyalaryla birlikte amzn
baskn ynelimlerini ve gereklerini gz nnde tutmak zorundayz.
Biz en bata her ynyle kalknmak isteyen ve bunun abas iinde olan
bir lkeyiz; yleyse oluturacamz bilim politikas buna ynelik olacaktr.
Sosyal, ekonomik ve kltrel gelimelerimizi beslemeyen, o gelimelere g
ve hz vermeyen bir bilim politikas fantezi olmaktan ileri geemez.
Bu temel grn nda oluturulacak bilim politikas iki ynl olabilir:
1) Topluma bilimsel dnme ve davranma eitimi salamak; yle ki, kiiler
ve kiilerin oluturduu kurumlar ve rgtler daha rasyonel dnebilme, so
runlarna daha aklc ve gereki yaklaabilme, ilk bakta akla yakn grnen
zmleri irdeleyebilme, propaganda karsnda eletirel kalabilme, hepsin
den de daha nemlisi bamsz dnebilme ve karar verebilme gcn ve
alkanln kazanm olsunlar. Bylece toplumumuz giderek artan sorunlar
226
karsnda aresizlik iinde rpnan ilkel bir grnmden kacak, her alanda
sorunlarna olumlu ve kkl zmler getirebilecek bir kafa donatmna kavu
acaktr. 2) niversitelerin temel bilim dallarnda (matematik, fizik, kimya, bi
yoloji, psikoloji, sosyoloji, vb.) sekin bilim adamlarndan ekirdek kadrolar
oluturmak, temel bilimlere ynelen yetenekli genleri bunlarn nclnde
ki retim ve aratrma ortamnda yetitirmek. Uygulamal bilim dallarnda
(tp, mhendislik, iletme, vb.) retim ve aratrma etkinliklerine, meslek
adam yetitirme yannda, temel bilimlerle teknoloji arasnda karlkl etkilei
mi salayan bir kpr ilevi kazandrmak.
Kanmca oluturulacak bilim politikasnda bu iki hedef ayn nemde yer
almal ve uygulama ikisinin birilikte gereklemesini salayacak uyumu kura
bilmelidir. nk, aklc ve eletirel bir kafa eitimi toplumda yaygnlk kazan
d lde bilimlerdeki gelimeler g ve hz toplayacak; te yandan, sekin
bilim adamlarnn nclndeki retim ve aratrma etkinlikleri younlat
lde toplumun eitiminde bilimsellik arlk kazanacaktr. Baka bir de
yile, hedeflere ulama yolunda srdrlecek almalar birbirini karlkl des
tekleyici niteliktedir.

Bilim Politikasnn Gerekleme Koullar

Oluturulacak bilim politikasnn kapsam ve hedefleri ne olursa olsun bu


politikann uygulamada baar ans birtakm n koullarn yerine getirilmesi
ne baldr. Yukarda dayanaklarn ve hedeflerini ksaca belirlemeye alt
mz bilim politikasnn gerekleme koullarn grupta toplayabiliriz.
1) Ortam oluturma. Her eyden nce toplumumuzun bilime ilikin de
er yarglarnda bir deiiklie ihtiya vardr. niversite giri snavlarnda
adaylarn (bu arada Fen Lisesi, Anadolu Liseleri gibi seme snavlaryla
renci alan liselerden gelen adaylarn) hemen tmyle tp, mhendislik gibi
sosyal prestij ve byk kazan vaadeden uygulamal alanlara ynelmeleri,
toplumumuzun gznde bilimin hibir dalnda ekici bir "kariyer" deeri ta
madn gstermektedir. ocuklarmz kk yatan balayarak doktor olma
ya, mdendis olmaya, mimar olmaya zendiriyoruz, ama acaba ka aile ocu
unu bilim adam olmaya zendiriyor? niversite adaylarnn tercihleri gz
den geirildiinde bu soruya verilecek yantn hi de i ac olmad ortaya
kmaktadr. Kukusuz bu durumdan kiileri ya da tmyle toplumu sorumlu
tutamayz. lkemizde bilimi temsil eden kiilerin ve kurumlarn kendilerine
den grevleri, en bata bilimin ne olduunu, nemini, kalknmadaki yaam
sal roln aklama, anlatma, benimsetme grevlerini, yerine getirdiklerini
syleyebilir miyiz? Toplumu aydnlatma bir yana, niversite renimine yne
len genlie gereken rehberlii salama yolunda gzle grlr bir aba var
227
mdr? Kitle itetiim aralarnn, zellikle TRT'nin de bu konuda kendilerine
deni yeterince yaptklar sylenemez.
Bir bilim politikasn etkili klmann ilk koulu bu durumu deitirmek, ki
ilerin ve giderek toplumun gznde bilime daha saygn bir yer oluturmak
abasna girmektir.
2) stihdam sorunu. Bilimi zenilen bir kariyer niteliine kavuturmada
ikinci nemli koul maddi olanak, zerk alma ortam ve i gvencesidir.
Her eyden nce, bilim adamn belli kurallara bal "memur" statsnn d
nda tutma zorunluu vardr. Bilim adam uranda zerk olmaldr. Tarih
boyunca bilim evrelerinde oluan ve bilim iin evrensel ahlak kurallar niteli
i kazanan ltler dnda hibir ideoloji, din ya da siyasal kayg bilimsel
aratrma uran snrlamamaldr. Sonra, kendini bilime verenlerin geim
sknts gibi bir sorunu olmamaldr.
ok ynl olan bu koulun yerine getirilmesiyle bilim her dalnda ekici
bir kariyer olarak n plana geecek, dolaysyla hem sekin bilim adamlar
iin alma ortamnn olumasna, hem de stn yetenekli genlerin temel
bilimlere ynelmelerine yol alm olacaktr.
3) Eitimde dzenlemeler. Bilimde gelime, znde bir eitim sorunu
dur. erii ve yntemi bilimsel nitelikte olmayan bir eitim dzeniyle bilimde
herhangi bir atlm yapmaya olanak yoktur. Yrrlkteki eitim program ve
kurulularmzn eitli ynlerden dzeltilmeye ihtiyac olduu herkese bili
nen, resmi azlardan sk sk duyduumuz, X. Milli Eitim urs'ndaki tart
malarda apak ortaya kan bir gerek. Bu raporun amac ynnden, biz sa
dece iki noktaya deinmekle yetineceiz. Bir, her dzeydeki retimi birta
km hazr bilgileri ocua aktarma ii olmaktan karmalyz. Ne ocuk, kafas
ou kez anlamad ne ie yarad belli olmayan bilgi ve kavramlarla doldu
rulmas gereken edilgen bir yaratktr; ne de aktarlan bilgi ve kavramlar ou
kez ada bilimlerde ulalan sonular yeterince yanstc niteliktedir. Bilim,
doruluu sz gtrmez bir bilgi yn deildir; bilim bir anlama, aratrma,
aklama yntemidir. ocua, bir bilim adam gibi evresinde olup bitenleri
aratran, evreni anlamak ve aklamak ihtiyacnda olan mtecessis ve canl
bir varlk gzyle bakmalyz.
Deinilmesi gerekli ikinci nokta retmenlerimizin meslek formasyonu
ynnden giderek artan bir yetersizlik iine dmesidir. Bu hem eitim-
retim almalarn etkisiz klmakta, hem de, toplum gznde retmenlik
mesleinin saygnln zayflatmaktadr.
rgn eitim sistemimiz deindiimiz iki ynden (retimin ierik ve
yntem ynnden adalatrlmas, retmenlerin meslek formasyonlarnn
pekitirilmesi) ele alnp daha iler ve verimli dzenlemelere gidilmedike ba
arl bir bilim politikas iin ortamn elverili olduunu sylemek gtr.
Bilim politikas asndan eitimde gerekletirilecek dzenlemelerde da
228
ha nemli bir adm Fen Lisesi rneinde okul saysn, n koullar hazrlaya
rak artrma yoluna gitmektir. lk aamada bunlarn saysn e karma ola
na bulunabilir. Ancak hemen belirtmeli ki, say artrmna gitmeden nce
kuruluu yaklak 20 yllk bir gemie dayanan Fen Lisesi deneyiminin tm
ynleriyle deerlendirilmesi gerekir. Fen Lisesi mezunu adaylarn niversite
giri snavlarnda elde ettikleri parlak baary, okulun baarsn kantlayan
tek ve yeterli lt saymak yanltcdr. Gerek anlamda, okulun baar duru
mu, kurulu amalarna inilerek bugne dein verdii mezunlarn lisans ve li
sans st renimleri, varsa bilimsel almalar gzden geirilerek belirlene
bilir. Fen Lisesinden beklenen neydi, ne elde edildi? Bu soruyu nesnel verile
re giderek yantlamak gerekir. Bunun yannda, oluturulacak bilim politikas
nn hedefleri ynnde Fen Lisesi rnei yeniden gzden geirilmeli, mfredat
gelitirme, retmen yetitirme, laboratuvar ve ktphane donatm gibi so
runlarn zmnde alnmas gerekli nlemler belirlenmelidir. Bu nlemler
arasnda mezunlarn nemli bir blmnn niversitelerde temel bilimlere y
nelmesini salayc nlemler de yer almaldr. Ayrca, Fen Lisesi rnek alna
rak oluturulacak okullara alnacak rencilerin seim ynteminin yeniden
gzden geirilmesi, halen uygulanmakta olan snavlarn geerlik ve gvenirlik
zelliklerinin saptanmas, snav sonular yannda adaylarn ortaokul fen ders
leri baar not ortalamalarnn da bir lt olarak kullanlmas yoluna gidilebi
lir. (renci seiminde, hem test teknii, hem de oluturulacak ltler bak
mndan SYM'nin deneyim ve birikiminden yararlanlabilir.)
Son bir nokta, Fen Lisesi ve o trden alacak yeni okullara Milli Eitim
Bakanlnn genel mevzuat dnda bir stat vermeye ilikindir. Gerek mev
cut Fen Lisesinin, gerek Bahelievler Deneme Lisesinin Milli Eitim Bakanl
nn mevzuata bal uygulama ve denetimleri iinde giderek nasl zayflad,
hatta kurulu amalar dna nasl kayd bu okullar yakndan izleyenlerce
bilinmektedir. Byle bir giditen saknmann herkese kabul edilebilir bir
zm var mdr, sylemek g. Ancak, niversitelerin TBTAK'n ve Milli
Eitim Bakanlnn ibirliine dayanan, belli ller iinde zerk, bir ynetim
birimi oluturma yoluna gidilebilir. Bu birim, geni ereveli, esnek bir mev
zuat iinde hem bilim politikasnn giderek gelimesini, hem de bu politikann
uygulamadaki etkinliini salamak iin, gerekli yetkilerle donatlmaldr.1

1) Bilimin yaam zerindeki etkileri, zellikle sava tekniine salad korkun olanaklar kar
snda birok dnr ve bilim adamnn kayglandna, bilimin "denetlenmesi" ya da plan
lanmas" sorununu tarttklarna tank olmaktayz. Kendilerini "bilimsel hmanistler" diye ad
landran J. D. Bernal gibi kimi Marksist eilimli sekin bilim adaml^ toplum yararna bilimin
"planlanmas" gereini srarla isterken, buna kar liberal gr temsil eden M. Polany ve R.
Barker gibi tannm bilim adam ve dnrlerin "Bilimde zgrlk Dernei" evresinde top
lanarak, her trl denetim veya planlamann bilimin doasna ters decei tezini savundukla
rn grmekteyiz. (Bkz: Bernard Barber, Science and Social Order, s. 303).

229
Sonu

Bu rapor bilim politikas sorununa, bat dnyasnda bugn bile canlln


koruyan, ounluk ideolojik kaynakl tartmalar dnda, pragmatik bir yakla
m nermektedir. lkenin ihtiyalarna dayal, hedefleri ve aralar belirgin,
bilimin zgr ve eletirel doasyla uyum iinde kalan bir bilim politikas olu
turabilir ve bu politika, gene bilime zg snama ve yanlma tutumu iinde,
n koullar titizlikle yerine getirilerek uygulamaya konabilir. Unutulmamas
gereken nokta, bu politikann bata gelen amac, toplumumuzun kalknma,
yaam ve dn etkinliklerinde adalama abasna bilimsel bir boyut ka
zandrmak yannda, lkemize bilim dnyasnda zlediimiz dzeyde saygnlk
salamaktr.

Kaynaka

Baker, John R., Science and the Planned State, George Ailen and Unvvin, Lon
don, 1945.
Barber, Bernard, Science and Social Order, Collier Books, New York, 1962.
Barnes, Barry, Sciology of Science, Penguin Books, 1972.
Bernal, J. D., The Social Function of Science, The M.I.T. Press, Cambridge,
1973.
Bronowski, J. ve Mazlish, B., The VVestern Intellectual Tradition, Pelican Books,
1963.
Goldsmith, M. ve Mackay, A., The Science of Science, Pelican Books, 1966.
Lundberg, G. A., Can Science Save Us? Longmans, New York, 1961.
Meadovvs, D. H. vb., The Limits to Grovvth, New American Library, New York,
1972.
Price, Derek, Little Science Big Science, Columbia University Press, New York,
1963.
Richter, M. N., Science As A Cultural Process, Frederick Muller Ltd., London,
1973.
Russell, B., The Impact of Science on Society, George Ailen and Unvvin, 1952.
Russell, B., The Scientific Outlook, George Ailen and Unvvin, London, 1949.
Russell, B., Religion and Science, Oxford University Press, London, 1935.
Storer, N. W., The Social System of Science, Holt, Rinehart and Winston, New
York, 1966.
Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1979.
Yldrm, C,, Bilim Tarihi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1983.
Yldrm, C., The Pattern of Scientific Discovery, M.E.T.U., Ankara, 1981.
Ziman, J. M., Public Knovvledge, Cambridge, 1968.

230
TARTIMALAR
1

ASTROLOJ BLM MDR?*

Giri

Astrolojinin kimlii srgit tartma konusu olmutur. Gnmzde, bata


bilim adamlar olmak zere, geni aydn evreleri genellikle astrolojiye bilim
deil falclk trnden bir ura gzyle bakmaktadr. te yandan, gemite
olduu gibi bugn de astrolojiyi bilim sayan, en azndan ona saygnlk tanyan
pek ok kimse vardr; stelik bunlar arasnda, gizli ya da ak, tannm kimi
devlet adam, yazar, sanat, st-dzey meslek mensuplan olduu bilinmekte
dir. Dahas, Bat dnyasnda seyrek de olsa baz niversitelerin retim prog
ramlarnda astrolojiye yer verdiklerini gryoruz. Astrologlara baklrsa astro
loji, konusu, yntemi ve ulat sonular bakmndan bilimin tm zellikleri
ne sahiptir; falcla benzer bir yan yoktur; yle sanlmas ya dpedz bir ka
ralama, ya da yerleik bir nyarg, bir yanlgdr.
Grlyor ki, ortada aklk isteyen bir sorunla kar karyayz. Kimine
gre bir tr falclk olan astroloji, kimine gre bilimsel bir almadr. Sorun
"astroloji" denen etkinliin kimlik sorunudur. Astroloji salt falclk olmasa bile,
astrologlarn ve onlar izleyenlerin ileri srd gibi bilim midir, gerekten?
Bu soruyu yantlamaya gemeden nce astrolojinin ura alan ile tarih
sel oluumunu ksaca gzden geirmede yarar vardr.

Astrolojinin Ura Alan

Kk bilim ncesi uygarlklara uzanan astroloji, bireylerin kiilik zellik


leriyle yazglarnn gksel nesnelerin konumlaryla belirlendii savndadr.
Astroloji gkyzn "Zodyak'n Burlar" denen her biri 30 derecelik 12
kesime ayrr. kizler, Aslan, Terazi, Ko vb. adlaryla bilinen burlarn her bi
ri "Zodyak" denilen gk kuanda bir takmyldz simgeler.1 Bu kuak 12 ta-

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 17. Kitap'ta (1995) yaymlanmtr.


1) Yunanca ''hayvanlar evresi" anlamna gelen zodyak" szc, Gne'in yldzlara grecel
izledii yolun (ekliptik'in) iki yannda sekizer derece alan takmyldzlar kuan adlandrr.

233
kmyldz ile birlikte Gne, Ay ve balca gezegenlerin yrngelerini de kap
samaktadr. Burlar, devinim halinde olan bu nesnelerin ynetimindedir. r
nein, Mars fke, sabrszlk, cesaret, saldrganlk, vb. zellikleri tayan Ko
Burcunu; Gne yetke, mertlik, onur, yaratclk, stnlk, vb. zelliklerini ta
yan Aslan Burcunu; Vens gzellik, incelik, iyi niyet, bilgi, iyimserlik, vb.
zellikleri tayan Terazi Burcunu ynetir. Ne ki, bu, yneticilerin etkilerinin
ynettikleri burlarla snrl kald demek deildir; yl boyu devinimlerinde de
iik burlardan geer, deiik etkiler olutururlar. Gksel nesnelerin etkileri
nin, ynettikleri ve getikleri burlarn kendilerine zg zellikleri gz nne
alndnda, son derece karmak olduu grlr. yle ki, her birey iin do
um nna rastlayan durum ancak "horoskop" denilen, olduka karmak he
saplamalar ieren bir diyagram ya da yldz haritasyla belirlenebilir.
Yl boyunca her burta yaklak bir ay geiren Gne, 23 Temmuz - 22
Austos arasnda ynettii Aslan Burcundadr; sonra Baak, Terazi ve dier
burlara geer. Doumu 23 Temmuz - 22 Austos arasna rastlayan bireyin
burcu Aslan; doumu 23 Eyll - 22 Ekim arasna rastlayan bireyin burcu Te
razidir. (Gnein hangi burta olduu kolayca saptanabilir. Oysa Ay ve geze
genlerin ne zaman, hangi burlarda olduunu saptamak o denli kolay deil
dir; bunun iin birtakm tablolara bavurmak gerekir.)
Bireyin doum nnda Gnein (bir lde de Ay ve gezegenlerin) hangi
burta olduu nemlidir. nemsenen bir baka bur da "Ykselen Bur" deni
len olaydr. Bu, bireyin doum n ve doum yerine gre ufukta ykselmekte
olan gezegenle belirlenir. Bir kimsenin horoskopunu karmak iin doum
yeri, doum zaman (dakikas, saati, gn, ay ve yl) gibi bilgilerin yan sra,
doum ylnn "ephemeris"i denilen "gkgnln" karmak gerekir.2
Grlyor ki, Zodyak her an deiik bir tablo sergilemekte, tabloda gk
sel nesneler konumlarna gre srekli deien etkilerle yer almaktadr. Bu ne
denle her bireyin "kendine zg" diyebileceimiz horoskopunu karmak bir
uzmanlk iidir. Astrolojiye bilimsel grnm kazandran bu durumun, ayn
zamanda, eletirilere kar bir tr baklk salad da sylenebilir.

Astrolojinin Tarihsel Oluumu

insanolu biyolojik gereksinimlerini karlama abasnn yan sra tinsel


doyum aray iinde olan bir yaratktr. lk uygarlklarda bile gksel nesnelere
gsterilen ilgi olduka canlyd. Bata Gne olmak zere Ay ve bilinen geze
genler ou topluluklarda birer Tanr ya da tanrsal g saylr, tapnaklarda
srekli ve dzenli gzlemlerle izlenirdi. zellikle mevsimlerin dzenleyicisi,

2) Ephemeris, belli bir dnemin deiik anlarnda bir ya da daha fazla gksel nesnenin koordi
natlarn gsteren tablo; bir tr astronomik almanak.

234
retimin g kayna saylan Gne'e tapnma yaygn bir tre idi. Kukusuz
gksel nesnelere gsterilen ilginin kkeninde tarm, ulam, takvim, vb. pra
tik uygulamalara ynelik kayg ve araylar da vard. Ama asl neden dinseldi.
lmden sonra ruhun, zellikle kutsal buyurgan ruhlarnn, gk katna kt
na inanlyordu. Devinimleriyle mevsimleri; tarm, iklim ve hava koullarn et
kileyen nesnelerin, insanlarn davran ve yazglarn da belirledii inanc do
ald. Balangta gksel nesnelerle iliki, din ve devlet adamlarna zg bir
ayrcalkt. Zamanla soylu kimseler de bu ayrcal paylama olanan elde
ederler. Sonunda, imdi grdmz gibi, parasal gc elveren herkes "ken
dini tanma?" "yazgsn renme?" olanana kavuur. Bu, gelimenin pratie
dnk boyutu. Gelimenin bir baka boyutu ise kuramsal nitelikte: "astrono
mi" diye bildiimiz bilimin oluumu!
Antik Yunan ncesi uygarlklara baktmzda, gkyzne ynelik al
malarn hemen tmyle tapnaklarda rahiplerce srdrld grlr. Gksel
nesnelerin dzenli, periyodik devinimlerine ilikin edinilen bilgiler rahiplere
byk bir yetke kazandrmt: kiileri eitme, ynlendirme ve ynetme yetke
si. Astronominin bu pratikten bamsz bir aratrma alan olarak ortaya k
mas sonraki bir gelimedir. Kald ki, Babillilerin dini, salt br dnyaya y
nelik bir tapnma, insann tinsel gereksinmeleriyle snrl bir inan deildi; bu
dnyada mutluluk ve bilgi arayn da ieriyordu. Bu nedenle, dinsel tapn
mayla birlikte by, falclk gibi pratie; matematik, astronomi gibi bilgiye d
nk almalar yan yana gelime olana bulur. Nitekim gnn 24 saat, daire
nin 360 derece olarak belirlenmesini, Ay ve Gne tutulmalarn ndeme bil
gisini, astrominin bir bilim olarak henz kimlik kazanmad dneme borlu
yuz.
yleyse astrolojiyi, hi deilse balangtaki gelimesine baktmzda,
salt by ya da fal pratii ile zdeletirmek yanltr. Astrolojinin astronomi
ye yol aan deneyim ve bilgi birikimini grmezlikten gelemeyiz.
Antik Yunan dneminden gnmze dein gelimesi sren astronomiye
karn, astrolojiye olan ilgi kaybolmak yle dursun, kimi bilim adamlar ara
snda bile canlln srdrmtr. Bunlar arasnda Ptolemy, Roger Bacon,
Kepler ve Newton dzeyinde sekin adlar vardr. Ortaa bilginleri Aristote
les felsefesinin yan sra, simya ve astrolojiyi de klasik Yunanca ile Arapa'y
bilen spanyol Yahudilerinden rendiler. Geri dnemin byk Yahudi filo
zofu Maimonides'in gznde simya, astroloji trnden uralarn bo inan
olmaktan ileri bir deeri yoktu. Aziz Augustin de, balangta astrolojiye olan
tm merak ve tutkusuna karn, yaamnn son dneminde, "Gnahn kanl
maz nedeni gktedir," retisini ierdiini ileri srerek astrolojiye kar kar;
ussal ve gzlemsel olarak daha gvenilir bulduu astronomiyi benimser. Sko
lastik felsefenin kurucusu Thomas Aquinas da, dine aykr sayd yazg kav
ram nedeniyle astrolojiyi reddeder. Oysa Arap dnyasnda, ne dinsel ne de
235
bilimsel adan, astrolojiye bir tepki olumaz. Renaissance bir bakma tabula
rn ykld, insann yeni seenekler arayna girdii dnemdir. Skolastizmin
egemenliini krma savamnda, hmanistler klasik an inanlarna, bu ara
da by ve astrolojiye bile, ynelmekten geri kalmazlar. Astroloji ile simyay
aka kmseyen Leonardo da Vinci ile birka kii dnda bilimin byye
olan stnl kimsenin umurunda deildi. Tam tersine, astroloji nerdeyse
dnemin modas olmutu. (Astronomiyi kmseyenler de vard kukusuz.
Bunlar arasnda yer alan Guicciardini'nin deerlendirmesi ilgintir: "Ne mutlu
astrologlara: yz yalana kar bir doru sz etmeleri herkesi inandrmakta;
oysa bir bakas yz doruya kar bir yalan sylediinde tm saygnln yi
tirmektedir.") Ne ki, kilise bu duruma fazla seyirci kalamazd. 1484'te Papa
Innocent VIII bycl, bu arada astrolojiyi, dine aykr "sapklk" olarak k
nayan bir genelge karr. Bunun zerine Almanya ve daha baka yerlerde
kitle histerisine dnen byc av balar. Ama bu terre karn, zgr d
nce yanllarnn astrolojiye giderek artan bir ilgiyle sarld bilinmektedir.
Kilisenin buyruundan kurtulu arzusu insan daha ussal deil, klasik an
her trl samalklarna bile ak hale getirmiti. 18. Yzyla gelinceye dek,
bilimdeki tm ilerlemeler astrolojinin etkisini krmaya yetmemiti. Kepler'in,
matematiksel astronomi alanndaki byk almasnn yan sra, astrolojiye
duyduu yakn ilgisini srdrd bilinmektedir. yle ki, ona bir bakma "ast
rolog" da diyebiliriz. Yldzlarn, bu arada zellikle Gne ve gezegenlerin in
san yaamn biimleyen etkilerine inanmaktayd. Belki de bu yzden, Galileo
onunla "Ay'n su zerindeki egemenlii" gibi birtakm samalklara yatknl
na deinerek alay etmitir.3 17,. Yzyl bilimsel devrimini doruuna eritiren
Nevvton'un da astrolojiyle megul olmaktan geri kalmadn biliyoruz.
1660'larda Cambridge'de renci iken, renimini hangi alanda derinletir
mek istedii sorulduunda, Nevvton duraksamakszn, "matematik" der ve ek
ler: "nk astrolojiyi denemek istiyorum."4

Astrolojiye Yneltilen Eletiriler

Yukarda da deindiimiz gibi, astroloji hemen her dnemde kimi tepki


ler ekmitir; ama saygnln yitirme sreci Aydnlk a ile balar; 19.
Yzylda etkinlik alan giderek daralan, falclk trnden basit bir pratik dze
yine der. Ancak bu, astrolojinin sonu demek olmaz; yzylmzda beklenme
yen bir canllk iine yeniden girer. zellikle 1930'lardan sonra, giderek ge
nileyen kimi evrelerde byk ilgi toplamaya baladn grmekteyiz.

3) Bkz. G. Galilei, System of the World, Fourth Dialogue.


4) Bkz. H. T. Inmar, Sir Isaac Nevvton and One of His Prisms, Oxford, 1927.

236
Bu gelime karsnda tedirginlik duyan bilim adamlar tepkilerini balca
noktada toplamaktadrlar:5 a) astroloji, kkeninde irrasyonel bir dnya g
r iermektedir; b) gksel nesnelerle kiilik zellikleri arasnda varsaylan
nedensel iliki nesnel temelden yoksundur; c) astrolojiye gsterilen ilgi, ger
ei renme merakndan ok, insann gven ve erin arayn yanstmakta
dr. Ne var ki, geerlilii yadsnamaz bu eletirilerin astrolojiyi bilimd bir
ura saymamz iin yeterli olduu kolayca sylenemez. Bir kez, bir alma
nn kkeni onun bilimsellik kimliini belirlemez. Bilim dallarnn pek ou
nun, kkeninde imdi bize yanl ya da sama gelen birtakm inanlardan yo
la kt sylenebilir. Bunun en arpc rneini kimyann simya ile ilikisinde
bulmaktayz. Dahas, bu tr inanlarn kimi sekin bilim adamlarnn gelime
sindeki etkisi de bilinmeyen bir olay deildir. Gksel nesnelerin kiilik zellik
lerimizi belirledii savna gelince, bu, nesnel temelden yoksun da olsa bir hi
potezdir; olgusal yoklanmaya elverdii lde de bilimsel saylabilir. Nitekim
klasik mekanikte "gravitasyon" denilen gcn de nesnel bir gereklii olduu
tartma gtren bir sorundur. Gene, astrolojiye gsterilen ilginin "irrasyonel"
diyebileceimiz birtakm kiisel inan ya da zlemleri yanstmas gereinin
de, astrolojiyi dlamak iin geerli bir neden olduu tartlabilir. Bilimsellii
kuku gtrmeyen kimi kuramlara da, geerli bir nedene dayanmakszn, salt
duygusal doyum nedeniyle inanlabilir; bu, o kuramlar bilimsel olmaktan
karmaz, kukusuz.
Peki, bilimsel evrelerden gelen bu eletiriler astrolojiyi bilimd sayma
ya yeterli deilse, astrolojiye bilim mi diyeceiz? Baka bir deyile, bir ura
n bilim olup olmadn belirlemeye yeterli ltler yok mudur?

Bilimsellik ltleri

Denebilir ki, bilim-bilimd ayrm "bilim" terimine verilen anlama bal


dr. Anlam dar ve sk tutulduunda, astrolojinin yan sra tarih hatta sosyal
bilimlerin de bilimd; yeterince geni ve esnek tutulduunda pek ok ente
lektel etkinlikle birlikte simya ve astrolojiyi de bilim sayabiliriz. Ancak n
mzdeki sorun salt bir tanm sorunu deildir; yle de olsa, "bilim"in tanmn
kiisel gr ya da beenimize grecel saymak yanltr. Bilim kavram ze
rinde bilim felsefesinde, bilim adamlarnn paylamakta duraksamayacan
sandmz bir konsenss vardr. Yantmz bu ortak anlay yanstt lde
ancak geerli olabilir. Bilimin tanmlayc zellikleri olarak aada sralada
mz ltlerin bu ortak anlay dile getirdiine inanyoruz:

5) 1975'te yaymlanan, ilerinde 19 Nobel dl alm 192 bilim adamnn imzalad, astrolojiyi
bir tr falclk olarak knayan bildiri. Bkz. B. Bart, L. E. Jerome ve P. Kurtz, Objections to Ast-
rology, Buffolo, Prometheus Books, 1975.

237
1) Nesnel olara betimlenebilir, aklama gerektiren bir olgu alan,
2) Olgusal olarak yoklanabilir aklayc hipotez veya kuram olana,
3) Kuramsal balamda devrimsel alma, yeni atlmlara elveren i dina
mizm.
imdi, bu ltlere vurulduunda astrolojiyi bilim sayp sayamayacam
z irdeleyelim.
Astrolojinin nesnel betimlemeye elveren bir olgu kmesi, bu olgular ya
da olgusal ilikileri aklamaya ynelik belli bir hipotez ya da kuram var m
dr? Varsa, astroloji, dier bilim dallarnda tank olduumuz, kimi zaman dev
rimsel atlmlar da ieren bir gelime sreci sergilemekte midir?
rnek olarak fizii alalm nce. Belirlediimiz ltlere vurulduunda fi
ziin bilimsel kimlii tartmasz ortaya kmaktadr. Fiziin inceleme alann
oluturan madde ve enerji, bunlarn zellikleri nesnel betimlemeye elvermek
te, olgusal olarak yoklanabilir hipotez veya kuramlara olanak tanmaktadr.
Fiziin temel yasalar (yerekimi yasas, devinim yasalar, elektromanyetik ya
salar, vb.) yle yoklanabilir ilikileri dile getiren genellemelerdir. stelik, yan-
llanmaya ak bu yasalarn yeni ndeyi ve aklamalarla ierik ynnden gi
derek zenginletiini grmekteyiz. Dahas, fizikte Galileo 'den gnmze de
in bilgi birikiminde sren byk gelimenin yan sra Nevvton mekanii;
Maxwell'in elektromanyetik, Einstein'n zel ve genel relativite kuramlar ile
gnmzde giderek etki alan genileyen kuantum mekanii gibi devrimsel
atlmlarn yer aldn grmekteyiz. Astronomi, kimya ve biyoloji, vb. bilim
dallarnn da, bu lde olmasa bile, benzer bir gelime izgisi izledii syle
nebilir. Ayn eyi astroloji iin syleyebilir miyiz?
Daha nce, "Astrolojinin Ura Alan" bal altnda verdiimiz akla
madan da anlalaca zere, astrolojinin nesnel olarak betimlemeye elveren
bir olgu (ya da olgusal iliki) alan vardr. Astroloji bireylerin farkl kiilik zel
likleriyle performanslarn, gksel nesnelerin konumlaryla ndeme ve akla
ma savndadr. Buna gre astrolojinin olgu alan iki kmede toplanabilir: 1)
gksel nesnelerin konumlar, 2) bireylerin kiilik zellikleri. lk kme belirle
yen, ikinci kme belirlenen olgular kapsamaktadr. yleyse, ilk ltmz
bakmndan astrolojiyi bilimd bir etkinlik saymak iin bir neden yoktur. Ast
roloji tm bilimsel almalar gibi nesnel olarak betimlenebilen belli olgusal
ilikileri konu alan bir almadr. Nitekim, bireylerin kiilik zelliklerini ince
leyen psikoloji veya sosyal-psikoloji gibi bilim dallar da vardr.
Gelelim "yoklanabilir kuram olana" dediimiz ikinci ltmze.
Astrolojinin konusu kiilik farklarn, "bireylerin yazgs" diye nitelenen
gelime sonularn ndeme veya aklamada bavurduu kuramsal ilke ya da
hipotez nedir? Bu ilke ya da hipotezi olgusal olarak yoklamaya olanak var m
dr?
Batan beri belirttiimiz zere, astroloji bireylerin kiilik zellikleriyle ya
238
am yazglarnn Ay, Gne ve gezegenlerin Zodyak'taki konumlaryla belir
lendii savn ieren bir almadr. Bu demektir ki, iki olgu grubu arasnda
bir iliki, nedensel bir bant varsaylmaktadr; yle ki, gksel nesnelerin, bir
kimsenin doum nndaki konumlar bilindiinde o kimsenin tm yaam izgi
sini ndeme olana vardr.
imdi soralm: Babil dneminden gnmze dein geen yaklak 3000
yl boyunca astrolojide bir tr deimez "paradigma" ilevi gren bu varsaym
olgusal olarak yoklanm mdr? Yoklanmamsa, yoklanabilir mi? Baka bir
deyile, astrologlar bize kuramlarnn ne gibi gzlemler karsnda yanl say
labileceini syleyebilirler mi? Vurgulamadan geemeyeceiz: Hangi alanda
olursa olsun kuramsal nitelikte bir nerme (bu bir varsaym, kuramsal bir ilke
ya da hipotez olabilir) olgusal yoklanmaya elverdii lde bilimsel, elverme
dii lde metafizikseldir. Bilimsellik savnda bulunan astrologlar, kuramlar
nn olgusal yoklanmaya elverdiini somut rneklerle ortaya koymak zorunda
drlar.
Astrologlara baklrsa, ellerinde kuramlarn dorulayan ynla kant var
dr. zellikle istatistiksel yntemle iki olgu grubu arasnda elde edilen korelas
yonlarn bilimsellik sav iin ilk bakta gerekten inandrc dayanak salad
sylenebilir. Ancak, bir hipotez ya da kurama dorulayc kant getirmek onu
gerek anlamda yoklama deildir. Ne denli metafiziksel olursa olsun her
nermeyi dorulayc kant bulma olana vardr; dahas, getirilen kantlar
gzlemsel ya da deneysel olarak gvenilir de olabilir. Bir sav ya da kuramn
bilimsellii dorulanmaya deil, yanllanmaya elvermesindedir. stelik ista
tistiksel korelasyonlar, yksek de olsa, nedensel bir ilikiyi gstermez; olsa ol
sa yle bir iliki iin olaslk salar. Aralarnda hibir iliki olmayan olgu k
meleri iin bile kimi korelasyonlar kurulabilir. Bir kez daha yinelemekte yarar
var: istatistiksel ya da baka yoldan ulalan sonularn tm doru olsa bile
bu, astrolojinin bilim olduunu ispatlamaz. Kald ki, elde edilen sonularn hi
deilse bir blmnn yanllayc kant oluturduu grlmektedir.6
Bir kuramn gerek anlamda yoklanmas, ndeyilerinin ak, seik ve ya
ln bir dille ortaya konmasyla; kuramn hangi gzlem sonularyla yanllana-
cann batan bilinmesiyle olasdr. Oysa astroloji zellikle yoruma ak birta
km belirsizliklerle ykl tutulmaktadr. Astrologlar bize yldz haritas karl

6) Astrolojiyi kantlamaya ynelik giriimlerden biri (belki de balcas) Fransa'da 1960'larda Mic-
hel Gauquelin'in yrtt istatistiksel almadr. Bu almada rneklem olarak alnan
25.000 kiinin ura tryle doum zaman arasndaki iliki aratrlmtr. Astroloji yle bir
ilikiyi varsaymaktadr. rnein, Mars gezegenin etkisini tayan kiinin asker ya da atlet, Ve
ns'n etkisini tayan kiinin artist, Satrn'n etkisini tayan kiinin bilgin olaca ngrl
mektedir. Aratrmac, etkileri zellikle nemsenen Gne, Ay ve Ykseli burlaryla kiilerin
ura trleri arasnda "anlaml" bir korelasyon ortaya koyamazsa da, kimi gezegenlerin ko
numlaryla baz ura trleri arasnda "ilgin" denebilecek korelasyon bulur. Bkz. M. Gauque-
lin, The Cosmic Clocks, Chicago, Henry Regnery, 1967.

239
m bir kiinin, daha sonra beklentiye ters den bir performans ya da davra
n sergilemesi halinde, durumu kurtarc yorum ya da ereti aklamalara
bavurmakszn, kuramlarn yanl sayacaklarn syleyemedikleri srece
inandrc olamazlar.
Dorulanabilirlik gibi yanllanabilirliin de bilimsellik iin kesin bir lt
olmad sylenebilir kukusuz. Yanllanabilirlik ltnn ncs Popper'n
kendisi, ndeyileri gzlem sonularna ne denli ters derse dsn, her kura
ma baklk kazandrma olaslnn farkndadr. Buna yalnz astrolojide de
il, teoloji, psikoanaliz, Marksizm, vb. alanlarda da pek ok rnek gsterilebi
lir. Dahas byle bir tutumunun izlerine bilimde bile rastlayabiliriz. Paradigma
konumundaki bir kuram, ne denli yetersizlik iine derse dsn, daha do
yurucu bir seenek bulunmadan, terk etmek kolay deildir. u farkla ki, bilim
de salanan baklk geicidir; beklentiye ters den sonular er ya da ge
bir bunalma yol aar, yeni bir paradigma aray balar. Oysa "szde-bilim"
diye bilinen alanlarda baklk srekli ve yerleik bir stratejidir; paradgima
deiikliine olanak yoktur. Nitekim, Ptolemy'den gnmze dein geen
yaklak iki bin yl boyunca, ortaya kan tm yetersizlik ve eletirilere karn,
astrolojinin temel varsaymnda "kkl" diyebileceimiz bir deiiklie rastla-
mamaktayz.
Astrologlar bize kuramlarnn hangi gzlem sonularyla yanllanabilece
ini syleyemedikleri gibi, kuramlarna aktan ters den olgular da ya gr
mezlikten gelmekte, ya da ad hoc hipotezlerle geitirmektedirler. rnein,
sava, salgn hastalk, sel, frtna, deprem, vb. olaylarn yol at kitlesel y
kmlar alalm. Bu olaylarda yldz haritalar ok deiik bireylerin ou kez
birlikte yok olduklarn ya da, ayn yazgy paylatklarn gryoruz. Aklana
mayan bir baka olay da yldz haritalar hemen hemen zde olan ikizlerin
deiik kiilik zellikleri ve gelime izgileri sergilemeleri. Geri burada da de
nebilir ki, aklama yetersizlii astrolojiye zg deildir; bilimsellii tartlma
yan kuramlarn da zm getiremedii sorunlar olabilir. Dorudur. Ne var ki,
bilimde eletirel araya, kimi zaman devrimsel deiiklie yol aan aklama
yetersizlikleri astrolojide kolayca geitirilebilmektedir.
Bu bizi Popper'n yoklanabilirlik ltn btnleyen nc ltmze
getirmektedir: astrolojide devrimsel almaya olanak var mdr?
Buraya kadarki aklamalarmzn nda, astrolojiyi ilk iki lt bak
mndan bilimd saymak kolay deildir. Astrolojinin nesnel betimlemeye elve
ren bir olgu dnyas vardr; stelik, olgular aklamaya ynelik ama pratikte
yoklanmayan, yoklanmaya baklk kazandrlm da olsa, ilkede yoklanabilir
hipotez ve kuram olanandan sz edilebilir. Peki nc ltmz bakmn
dan durum nedir?
Hemen belirtelim: astroloji bilime zg atlm ve alma elveren i dina
mizmden yoksundur; yzyllar boyu ne olgusal ne de daha nemlisi kuramsal
240
dzeyde kayda deer bir ilerleme, bir ierik zenginlii ortaya koyduu syle
nebilir. Ptolemy'nin ikinci yzylda yazd Tetrabiblos'a gnmzde bile
astrolojinin temel ders kitab gzyle bakldn grmekteyiz. Oysa, srekli
olmasa da, kendini ama dinamizmi bilimin asal zelliklerinden biridir.
Bilime, bir bakma, evrende olup bitenleri anlama yolunda problem z
me yntemi diyebiliriz. Oysa astroloji evreni anlamaya, o yolda problem z
meye deil, insanolunun beklenti, zlem ve gven duygularn beslemeye,
ona erin ve doyum salamaya ynelik bir pratiktir. Bir yanyla eletirel, bir
yanyla imgesel dnmeyi gerektiren problem zme temelde yerleik kalp
lar krma, koullanmalar ama etkinliidir. Astrolojinin uzun gemiine bak
tmzda, tm yetersizliklerine karn, gerek anlamda eletiri ya da irdeleme
diyebileceimiz bir giriime rastlamamaktayz. Sorunlar zme abas yerine,
ereti aklamalarla geitirme tutumu srdrlmtr. Sonu, astrolojinin
oktan almas gereken bir varsaymn egemenliinde ksr bir pratik olarak
kalm olmasdr. nsan yazgsnn, gksel nesnelerin nitelik ve konumlaryla
belirlendii varsaym, Ptolemy'den gnmze dein ne nemli bir deiiklie
uram, ne de aklama gcnde bir ilerleme kaydetmitir. Eletiriye bak,
imgesel atlma kapal bir paradigma erevesinde kalan bir ura, kimi ke
simler iin pratik ynden ne denli doyurucu olursa olsun, "bilim" diye nitele
meye olanak yoktur. Astrolojinin ilevi, ileri srld gibi, bireylerin kiilik
zelliklerini aklamak ise buna amzda gerek kalmamtr. Bu ilevi imdi
daha gvenilir yntemlerle stlenen psikoloji, sosyal-psikoloji, antropoloji ve
genetik gibi bilim dallar vardr.
nce insana zg birtakm zellik ve zlemleri gksel nesnelere yanst
mak, sonra da bunlar insann yazgsn belirleyici etkenler olarak varsaymak
astrolojinin iine dt dngl kmazdr.

241
2

BLMSEL AIDAN PSKANALZ

Astroloji gibi psikanalizin de bilimsellik konumu srgit tartma konusu


olmutur. nceleme alan ynnden bu almaya psikolojinin bir yan-dal g
zyle baklabilir kukusuz. Ama, dayand varsaymlar ile ierdii kavramlar
gz nne alndnda, psikanalizi bilim deil "metapsikoloji" diye nitelemek
belki daha yerinde olur. Psikoloji bilimsel bir almadr; bilin dzeyine zg
alglama, dnme, renme, motivasyon, duygusallk, evreyle uyum kurma,
vb. davranlar inceler. Oysa, psikanalistlere gre tinsel oluumlarn pek o
u, bu arada zellikle histeri, ar endie, saplant, ylg (fobi) trnden nev-
ropatik davranlar bilinaltnda sakl ilkel motif veya gdlerden, bask altna
alnm istemlerden kaynaklanmaktadr. Bu demektir ki, psikanaz, davran
larmzn nemli bir blmnn ancak bilinalt nedenlere inilerek aklanabi
lecei savndadr. Bu savda psikanalizin kurumsal boyutunu bulmaktayz. Psi
kanalizin daha yaygn bilinen bir dier boyutunu da tinsel saaltm (terapi)
pratii oluturmaktadr. Bu yazda amacmz, psikanalizin kuramsal boyutunu
irdelemektir. Saaltm pratiine yaznn sonuna doru deineceiz.
Psikanaliz dizgesinin kurucusu Sigmund Freud (1856-1939), tinsel dn
yamzn bilinalt kesimini, benzetme yerindeyse, katl bir yap modeliyle
belirlemiti: id (ilkel benlik), ego (benlik), sper-ego (st-benlik). Temel ig
dlerin yer ald id, bireyin biyolojik varlna dayanan zemin kati; sosyal
normlarn basksnda temel gdleri snrlama ilevi nedeniyle id'le srekli a
tma iinde olan sper-ego st kat; id'le sper-ego arasnda bir tr uyum
kurma ileviyle ykl, d dnya gereklerine en yakn ego, orta kat temsil
etmektedir. (Bu dzenein nesnellii yoruma ak bir konudur. Psikanaliz lite
ratrnde bile dzenein kimi kez metaforik olarak, kimi kez dpedz varsan-
d izlenimi kmaktadr.)
Psikanalizin ana hipotezi, dleme, dil srmesi, saldrganlk, Oedipus Kom-
Ieksi (erkek ocuun anasna duyduu eeysel dknlkten kaynaklanan bunalm)
ve dier nevrotik semptomlarn bilinalt gerilim ve tepkileri yanstt tezini ier
mektedir. Psikanalistler bu tr davranlarn ne beyin fizyolojisiyle ne de bilin d
zeyi olgularn incelemeye ynelik psikolojiyle aklanabileceini ileri srmekte, bi
linalt dzenein kendine zg kimliinin tannmas gereini vurgulamaktadrlar.
242
Yerleik bilimsel ltler asndan ilk bakta salt speklasyon olarak da
grnse, bu yaklamn psikolojiye bir canllk, bir atlm getirdii, dahas insan
davranlarnn incelenmesine yeni bir perspektif kazandrd kolayca yadsna
maz. Ama hemen belirtmede yarar vardr: olumlu etkilerine bakarak "heuris-
tik" deerini kabul etmemiz, psikanalizin bilimsellik savn doru bulduumuz
anlamna gelmez. Psikanalizin tinsel alanda aklar grnd pek ok davra
n veya oluumdan sz edilebilir kukusuz. Ne var ki, aklamasz brakt, ya
da aklayamad bir olgu gsterilebilir mi? Ayn balamda birbirine ters d
en iki olgu dnelim. rnein, ana-baba kavgasnda ister annesinin, ister
babasnn yannda yer alsn, erkek ocuun ald tavr, belli hibir ndeyiyle
bal kalmayan Oedipus Kompleksiyle aklanabilir. (Freud, Oedipus Komp
leksinde evrensel bir ilke bulduunu gizlememitir. Totem ve Tabu yaptn
u szlerle noktalamaktadr: "Bu almam bir noktay vurgulayarak bitirmek
istiyorum: insan yaamnda din, ahlak, sanat ve dier kltrel oluumlarn k
kenine indiimizde Oedipus Kompleksini bulmaktayz.") imdi, kiisel ve top
lumsal tm davranlar aklamaya elveren bir ilke ya da kurama "bilimsel" di
yebilir miyiz? Diyemeyiz, nk psikanaliz kuramsal yapsnda insan davran
larna ilikin her trl gzlem sonucuna aklama getiren ad hoc (durumu kur
tarc) dzenlemelere elverilidir. Bir kez, kuram oluturan temel kavramlarn
anlam bulankl, ilemsel (operational) tanmlamay olanaksz klmakta; dola
ysyla kuram-olgu ilikisi byk lde belirsiz kalmaktadr. Sonra, dorulama
balamnda, gerektiinde durumu kurtarc yorumlarla kurama salanan ba
klk eletirel yaklam krletmekte, yeni aray ve atlmlarn nn kesmek
tedir. Bu tutumun somut bir rneini, Freud'un evrim kuramyla elien bir yo
rumunda bulmaktayz. Freud dlerin zmlemesi srecinde ortaya kan bir
olaydan sz etmektedir. Buna gre, bireyin kendi yaam etkinliinde yer al
mayan kimi deneyim elerinin bilinaltnda sakl olduu, atalarnn yaants
n yanstan bu elerin bireye kaltsal olarak getii sz konusuydu. (Bilindii
gibi, bu tezi ieren Lamarck'n gr Darwin'in doal seleksiyon ilkesinin or
taya kmasyla geerliini yitirmitir!)1
Freud'u yle bir aklamaya gtren bulgularn ne olduu ortaya konma
d gibi, yaam deneyimlerinin kaltsallk savnn psikanaliz kuramyla ilikisi
de ak deildir. Ancak, soruna u soruyla aklk getirebiliriz: bilimsel geer
likten yoksun bu sav psikanalist kuramdan karsanabilir mi? Yant "Evet" de
olsa, "Hayr" da olsa sonu kuram iin bir darbedir. karsanabilirse, bilim
evrelerinde yanl diye bilinen bir sav ieren kuramn ncllerinden en az
birinin yanl olduu demektir. karsanamazsa sav ileri sren Freud'a kendi
kuramnn yetersizlii kantlanm demektir. Byle bir ikileme den kuramn
hem salam olgusal dayanaktan yoksun speklatif niteliini, hem de kendi
iinde tutarszln sergiledii sylenemez mi?
1) Sigmund Freud, An Outline of Psychoanalysis, s. 7.

243
Esas sorumuza dnelim: Psikanalistler kuramlarn dorulama balamn
da ya da saaltm uygulamalarnda beklentilerine ters debilecek gzlemsel
sonulara olaslk tanyorlar m? Tanyorlarsa, yle bir sonula karlatkla
rnda kuramlarn sorgulayabileceklerini syleyebilirler mi? Ksacas, psikana
liz yanllanmaya elveren bir kuram mdr?
Kuramn yaklak yz yllk gemiine baktmzda, bu soruya "evet" de
meye dayanak saylabilecek bir kant ya da rnek grmemekteyiz. Tarihsel
srecinde olgusal olarak gerek anlamda yoklanmam, yoklanmaya elverebi-
leceine henz bir rnek gsterilemeyen bir kuram bilimsel deil, metafizik-
seldir; tm metafiziksel retiler gibi olgusal ierikten yoksundur.
Psikanalistlerin kuramlarn "yanllanabilirlik" ltyle deerlendirme is
temini, ilkede reddetmeseler bile, pratikte onaylamalar beklenemez, herhal
de. Onlara gre, ellerinde kuramlarn dorulayan saysz klinik kant vardr.
stelik, onlar iin nemli olan kuram erevesindeki beklentilerin uygulama
sonularyla uyum iinde olmasdr.
Soruna yanllanabilirlik deil dorulanabilirlik asndan baksak bile, "ka
nt" diye gsterilen verilerin gvenirlii tartmasz kabul edilebilir mi? Bu so
ruyu doru yantlamada bize k tutacak birka noktaya deinmeliyiz:
1) Olgusal kant konusunda psikanalistler klinik verilerle snrl kalmtr.
Kuramn kapsad olgu alannda ne deneysel verilere, ne de, ilkel veya uygar
toplumlarn incelemesine dayanan antropolojik bilgilere alma gerei duyul
mutur.
2) Klinik verilere dayanan "kantlar'a baktmzda ne gryoruz?
Bilindii gibi, psikanalizde klinik almas hasta ile doktor arasnda belli
biimde yrtlen bir dizi seanstan olumaktadr. Rahat bir ezlonga uzanm
hasta, baucu gerisinde oturan psikanalist; izlenen yntem hastann duygu,
motivasyon ve skntlarn serbest armla aa vurmas. Bu ortamda ol
duka pasif kalan psikanalistin ilevi saaltm srecinde toplad verileri yo
rumlayarak koyduu tan dorultusunda hastay bilinaltna itilmi istek, me
rak ve saplantlarn tanmaya yneltmek, kompleks veya komplekslerinden
kurtulmasna yardmc olmaktr.
Burada sorgulanmas gereken balca iki nokta vardr. lk nokta toplanan
verilerin gvenirliine ilikindir. Bilimde olgusal verilerin gvenirlii nesnellik
ve denetime aklk ltlerine gidilerek belirlenir. Bilim adam "olgusal veri"
diye kabul ettii gzlem ve deney sonularnn hesabn yerleik normlar er
evesinde vermekle ykmldr. Oysa, klinikte hasta ile ba ucunda oturan
psikanalist arasnda geen kapal seanslar denetime ak deildir; her ey psi
kanalistin profesyonel birikim ve znel deerlendirmesine baldr.
Deineceimiz ikinci nokta yorumlama geerliine ilikindir. Psikanalist
ler yorumlarnn geerliini toplanan verilerle uyumunda, hastann yorumu
244
benimsemesinde, saaltm srecinde ulalan sonucun olumluluk derecesinde
bulduklarn sylemektedirler.2
lk bakta geerli grnen bu ltlerin gerekte ilev deeri nedir? "Yo
rumun verilerle uyumu" diye belirtilen ilk ltle, "hastann yorumu benimse
mesi" diye geen ikinci ltn nesnel olmad, dikkatle bakldnda, gz
den kamayacak kadar aktr. Psikanalistin, nesnellii en azndan kuku ko
nusu olan verileri znel beklentileri dorultusunda yorumlayabilecei kolayca
sylenebilir mi? Sylense bile, onun profesyonel etkisi altndaki hastann yo
rumu benimsemesi, gerek ne olursa olsun, beklenmeyen bir olay mdr?
"Saaltmda ulalan olumluluk derecesi" ltne gelince, bunu ilk iki l
tn tersine nesnel sayabiliriz. Peki, "gvenilir" denebilecek bu lte vurul
duunda saaltm uygulamas nasl bir tablo sergilemektedir?
Psikanaliz, 1920'lere gelinceye dek, tm nevrotik semptomlarn bilimsel
aklama ve saaltmnda devrimsel bir gelime olarak alglanmaktayd. Daha
s, psikanalize yalnz ruhsal skntlara deil; sava, cinayet, deiik sosyal
kavga veya didimelere de zm vaadeden bir tr "tlsml denek" gzyle
bakanlar vard. Sigmund Freud, insan dncesine yeni bir yn izen bir bi
lim ncs konumuna ykseltilmiti.
Ne var ki, bu coku ve ar beklenti zamanla hayal krklna dnme
ye yztutar. Klinik almalara ilikin istatistiksel incelemeler sonucun hi de
iacc olmadn gsterir. New York'da bir doktor (Peter G. Denker), klinik
lere en hastalardan sknts en youn olan 500 kiiyi aile doktorlarna
sevk eder. Bunlardan iki yl iinde te ikisinin iyiletii saptanr. Baka bir
incelemede ne klinie ne de aile doktoruna bavurmayanlarn bile ayn oran
da kendiliinden iyiletii belirlenir. Byk masrafa, yllarca sren klinik se
anslara mal olan psikanaliz saaltm urann daha iyi bir sonu vermedii
artk grlmeye balamt. Durumu kavrayan kimi psikanalistlerin daha ba
tan gerei dile getirmekten kanmadklar bilinmektedir. rnein nl Ame
rikan Psikanalisti Dr. Melitta Schmideberg'in uyar niteliindeki u szleri il
gintir:

Psikanaliz saaltm ynteminin, aradan uzun yllar gemesine kar


n daha doyurucu, daha kalc, daha yksek oranda olumlu sonu verdi
i; dier yntemlerden, hatta hastalarn kendi hallerine braklmasndan
daha baarl olduu sylenemez.3

Benzer bir uyary Amerikan Psikanaliz Derneinin aratrma komisyonu


bakan Dr. Harry I. Weinstock'un kaleminden okuyoruz:

2) Heinz Hartmann, "Psychoanalysis as a Scientific Theory" Psychoanalysis, Scientific Met-


hod and Philosophy, Sidney Hook (Ed.), Grove Press, New York, 1959, s. 3-37.
3) Bkz. H. J. Eysenck, "What is the Truth About Psychoanalysis? Reader's Digest, 1984.

245
Psikanalistlerin uygulad saaltm ynteminin yararna ilikin der
neimizin hibir iddias yoktur. Bu konuda bilgiye deil, baka motiflere
dayanan iddia ve propagandalarn sorumlusu biz deiliz.4

Aslnda yaamnn son yllarnda Freud'un da' klinik uygulamalara ynelik


belirli bir karamsarlk iine dt bilinmektedir.
Grlyor ki, klinik saaltm yntemi de dayand kurama beklenen des
tei salamaktan uzak kalm; tersine, giderek artan kukular daha da derin
letirmitir. Bu, kukusuz, "heuristik" adan da kuramn geersizlii demek
deildir. Batan da belirttiimiz gibi, Freud'un insan davranlarnda gze ar
pan nevrotik semptomlarn kkenini bilinalt gerilim, saplant ve kompleks
lerde aramasnn psikolojiye yeni bir boyut kazandrd, yaam anlaymz
kimi ynlerden slktan kurtard grmezlikten gelinemez. Ama bu, kuramn
bilimsellik savn sorgulamaktan bizi gene de alkoymamaldr. Son sz, psi
kanalizi acmasz eletirisiyle tannan psikoloji bilgini H. J. Eysenck'e brak
yoruz:

"Psikanalizde yanl olan nedir?" sorusuna vereceimiz yant basit


tir: Psikanaliz bugnk konumuyla bilim deildir; kurucusu dehann orta
ya koyduu gizil g, yerleik bilimsel yntemin deneysel ve mantksal
ltleri erevesinde ilenip deerlendirilmedike de bilim olmayacak
tr! 5

4) A.g.k.
5) H. J., Eysenck, Uses and Abuses of Psychology, Edinburgh, 1953, s. 241.
3

DARWNCLK: TEPKLER VE ELETRLER*

Bilim tarihinde hibir kuram Darwincilik lsnde "ideolojik" atmala


ra yol amamtr. Trlerin Kkeni'nin yaymndan gnmze dein geen
yaklak 150 yl boyunca evrim kuram, "bilimsel" diyebileceimiz eletirilerin
yan sra, kimi kez saldrya dnen tepkilere uramtr. Balangta kuram
alayc bir dille hafife alan banaz evrelerin zamanla tutumlarn sertletirdii,
Darwin'i neredeyse bir "eytan"', evrim dncesini bir "safsata" diye karala
ma yoluna gittiklerini gryoruz. yle ki, ok gemeden canl dnyadaki de
iim srecine ilikin bir kuram din ve bilim arasnda amansz bir atma ko
nusu olur. Teologlarn gznde evrim kuram kutsal retiyi dpedz yads
ma demekti. Bu saygszla seyirci kalnamazd. Geri onlar, 17. Yzyln
balarnda Bruno'yu atete yakan, Galileo'yu ileri yana karn mr boyu ev
hapsine mahkm eden engizisyon yntemiyle Darvvin'i yarglama gcne sa
hip deillerdi artk. Ama Darwincilii lanetleme, sorunu arptma yolunda a
tklar kampanyay daha sinsice yrtebilirlerdi. Bu kampanya, "yaratlclk"
ad altnda gnmzde de srdrlmektedir. Son yllarda lkemizde de etkin
lik gsteren bu akmn, oportnist kesimlerin de desteiyle, ortaretim ders
kitaplarna uzanan bir etki alan oluturduunu biliyoruz.
Bu yazda tm gncelliine karn sorunu bu yanyla ele almayacaz.1
Evrim kuramna yneltilen daha nesnel eletirilere, kimi bilim adamlarnda da
kendini aa vuran bir doyumsuzlua deinmek, kurama bilimsel yeterlik y
nnden bakmak istiyoruz. Ama nce, gnmzdeki anlamnda Darwincilikten
ne anladmz ksaca belirtmeliyiz. Aada sralanan drt noktann kuram
zetledii sylenebilir:
1) Evrimleme: Tm organizmalar hemen her alanda basit ya da daha
ilkel canl bir form ya da formlardan evrimleerek olumutur. (Toplanan ok
say ve eitte gzlemsel verilerle kantlanan bu genelleme, kilisenin resmi
grn yanstan "trlerin deimezlii" retisine dorudan ters dmekte
dir.)

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Aralk 1994 saysnda yaymlanmtr.


1) Bu konuda yazarn Evrim Kuram ve Banazlk (Gerek Yaynevi, 1989) adl kitabna bavu
rulabilir.

247
2) Varolma savam: Canllarda reme, snrl evre ve beslenme olanak
larn atndan, bireyler arasnda yarma, dahas varolma savam kanl
mazdr. (19. Yzyl liberal ekonominin krasya yarma zelliini yanstan bu
sav, yalnz kilisenin deil, hmanist eilimli evrelerin de tepkisini ekmitir.)
3) Varyasyonlar: Ayn tr oluturan bireyler bile tekdze deildir; zel
liklerinde eitli bakmlardan yapsal farklar tarlar. En nemlilerini mutas-
yonlarn oluturduu bu farklar olumlu ya da olumsuz ynden evre koullar
na uyumu etkileyici nitelikte olabilir. (Bu gzlem, varolma savam sav ile
birletiinde, Darwin'in "doal seleksiyon" diye bilinen ve kuramnn zn
oluturan ilke ortaya kmaktadr.)
4) Doal seleksiyon: Varolma savamnda evreye uyum salamada ye
tersiz kalan bireyler ayklanr, stnlk kuranlar oalmay srdrr; ylece,
uzun srede daha yetkin, daha karmak trlere yol alm olur.
Evrimi bir olgu olarak varsayan, bu olguyu doast bir g ya da "di-
zayn'a bavurmakszn aklama yoluna giden doal seleksiyon ilkesi, mutas-
yon veya rastlant varyasyonlar zerinde alan, kaltsal zellikleri bir tr de
netim altnda tutan, salt mekanik bir dzenektir. Geleneksel koullanmalara
ters den yle bir yaklamn geni tepkilere yol amas, beklenmeyen bir
olay deildi kukusuz. Nitekim, evrim kuramn neredeyse Darwin'le ayn za
manda ortaya koyan Wallace beklenen tepkiyi yumuatmak iin yle bir
aklamada bulunma gereini duymutu: "Darwincilik dayand mantn en
ar yorumunda bile insann ruhsal doasn yadsmay deil, tam tersine,
dorulamay iermektedir." Ne var ki, bu trden szler inandrc olmaktan
uzakt. Darwin'in tezi yorum gerektirmeyecek kadar akt: tm canllar gibi
insan da salt mekanik bir srecin rnyd; tanrsal'yarat deil, doal selek
siyon sz konusuydu.
19. Yzyl bilimcilerinin cokuyla kucakladklar Darwincilik kimi bilim
adamlaryla entelektellerin de kolayca ilerine sindiremedikleri bir grt.
rnein, dnemin Dublin niversitesi biyoloji profesr Haughton, Darvvin'i
bir tr arlatanlkla suluyordu: "Darwin'in kuramnda yeni olan her ey yan
ltr; doru olan da zaten bildiimiz eyler!" Yazn dnyasnn nllerinden
Chesterton'un yargs daha da krcyd: "Darvvin kuram bir zehirdir; dnya
nn bugn iine dt ruhsal bunalmn balca nedeni bu zehirdir."
Bunlar ounluk l d duygusal tepkiler... imdi gelelim "daha ussal"
diyebileceimiz eletirilere.
Yzylmzn bandan bu yana giderek belirginleen bu eletirileri iki k
mede toplayabiliriz: a) Kimi bilim adamlarnda kendini aa vuran doyumsuz-
luk; b) Bilim felsefesi asndan duyulan yetersizlik.
a) Batan beri yrrlkte kalan bir eletiri kuramn, canlln (hcre ya
da organizma formunda) ilk nasl ortaya ktn aklamadna ilikindir.
Bugn de gizemini koruyan ve speklasyon erevesinde tartlan bu olay as
248
lnda evrim kuramnn kapsam dndadr. Ne Daru/in'in, ne de onu izleyen
bilim adamlarnn kurama o genilikte bir ilev ykledikleri sylenebilir. Ku
ramla getirilen aklama, biyolojinin hemen tm dallarndaki almalara k
tutmakla birlikte, evrim sreciyle snrldr.
Bilimsel adan bir baka eletiri de canl dnyann bir atma, bir varol
ma savam olduu savna ilikindir. Gerekten, organizmalarn zellikle ileri
gelimilik dzeylerinde dayanma, dahas "ibirlii" diyebileceimiz davran
lar da sergilediini gsteren gvenilir pek ok gzlem ortaya konmutur.2 Ne
var ki, Daru/in'in bu olayn farknda olmad da sylenemez. Eletirinin ge
rekesini Daru/in'in olduka esnek ve duraksamaya yer veren yaklamnda
deil, gzleri varolma savamyla bylenmi militan Darwincilerin kat tutu
munda aramak gerekir.
Daha nemli bir nc eletiri doal seleksiyonun aklayc bir ilke ola
rak yetersizliine ilikindir. Buna gre, amipten insana uzanan tm aamala
rnda canllar, fizik ve kimya zmlemelerine elvermeyen olaanst bir d
zen, ereksel bir eilim sergilemektedir. Bunun, rastlant varyasyonlar zerin
de mekanik bir dzenek olan doal seleksiyonla aklanmas olanakszdr. r
nein, insan gzn alalm. Yap ve ileyii bu denli karmak, ince ve yetkin
dokunmu bir organn, belli bir amaca ynelik hibir yaratc g iermeyen
salt mekanik bir dzenekle olutuu olas mdr? Sanat, felsefe ve bilim al
malaryla uygarlklar yaratan insann doal seleksiyonla evrimletii yeterli bir
aklama olabilir mi? Annenin yavru sevgisini, hibir ruhsal e iermeyen
"kr" bir dzenekle aklamaya olanak var mdr?
Biyologlarn (bu arada Darwincilerin) bu tr sorulara doyurucu yant ver
diklerini sylemek gtr kukusuz. Ancak, bilim adamlarnn "elan vital",
"entellechy", "tanrsal dizayn" trnden gizemli kavramlarla getirilen szde
aklamalar da geerli saymalar beklenmemelidir. Son yllarda ortaya atlan,
kimi bilim adamlarnn da scak bakt "kendiliinden dzenlenme" (self-
organization) kuramnn da henz kurgusal bir hipotez olmann tesinde bir
arlk tad kolayca sylenemez.3 Daru/incilik aklama bakmndan kimi
sorular yantsz da braksa, yerleik bilimsel normlar asndan geerliini
srdren bir kuramdr; daha kapsaml ve doyurucu alternatif bir kuram ortaya
kmadka biyoloji alanndaki paradigma konumunu yitirmesi beklenemez.
b) Darwincilie bilim felsefesi asndan yneltilen eletiriyi ise ksaca
yle belirtebiliriz:
Daru/incilik bilimsel bir kuram olmaktan ok metafiziksel bir retidir. Bi
limselliin asal lt olgusal yoklanabilirliktir. Oysa Darwinciliin yle bir tes
te elverdii sylenemez. Baka bir deyile, Darwincilii dorulayan pek ok ol

2) Bkz. a.g.y., s. 34-36.


3) Bkz. "Bilimsel Yntemin Yeterlik Sorunu", s. 78.

249
gusal veri gsterilebilir, gsterilmitir de. Ama bilimselliin lt dorulanma
ya deil yanllanmaya elverililiktir. Darvvinciler kuramlarnn hangi olas gz
lem sonularyla yanllanabileceini ortaya koymu deillerdir.
amzn sekin bilim felsefecisi Kari Popper'n dile getirdii bu eletiri
ye tmyle katlmaya olanak yoktur. Evrim kuramnn olgusal yoklanmaya ye
terince elvermedii doru olsa bile metafiziksel olduu, yerinde bir niteleme
deildir. Kendisinin de belirttii gibi evrim kuram pek ok ynden paha biil
mez deerde bir dizgedir. "Bu kuram olmasayd" diyor Popper, "Darvvin'den
sonra hzla artan bilgi birikimimizde hangi dzeyde kalrdk bilmiyorum... Ku
ram geri metafizikseldir, ama somut ve pratik birok aratrmaya tuttuu k
gz nne alndnda byk deeri yadsnamaz. Yeni bir evreye uyum sa
lama konusunu incelemeye olanak vermekte, uyum kurma dzeneine k
tutmakta, dahas, evrim srecinin dayand dzenei anlamamz salamakta
dr. stelik, tm bu ilevler bakmndan Darwincilik sahip olduumuz tek
inandrc kuramdr... Kuramn neredeyse evrensel boyutlara ulaan saygnl
nn nedeni de budur."4
Bir noktann zellikle vurgulanmas gerekir: Darwincilik sradan bilimsel
bir kuram deildir. Kuramn dnya grmz zerinde bilimsellik snrn
aan derin etkileri olmutur. Evrim kuram alannda tannm bir otorite olan
Julian Huxley'in aada verdiimiz szleri kuramn deerini daha geni bir
perspektifte dile getirmektedir:

Evrim kuram, insann kendisi, doaya ilikin genel anlay, doa


iindeki konumu bakmndan da nemli ieriklerle ykldr. Bu kuramla
birlikte insann gemite arad Altn a yoklua kart; duraan ya
am beklentisi deien, yenilie alan, ilerleyen bir yaam anlayna
brakt; gemiten gelen, gelecee alan yaam srvenimiz gzmz
de binlerce kat byd.
Nevvton, hareketin genel ilkelerinin yersel nesneler gibi gksel nes
neleri de kapsadn gstermiti. Darwin de yaam savam, doal se-
leksiyon, onlara bal evreye uyum gibi birka basit ilkeyle insann canl
dnyann; maymundan iee, bakteriden amipe uzanan deien ve ka
nlmaz ortak bir an paras olduunu ortaya koydu. Newton fiziinin
temel ilkelerinin imdi yerini daha kapsaml ilkelere braktn biliyoruz
(geri o ilkeler belli bir dzeyde uygulama geerliklerini tmyle koru
maktadr). Darwin'in ilkelerine gelince, ayrntlarnda daha byk deiik
liklere uramakla birlikte, bunlarn yerini baka temel ilkelere brakaca
zayf bir olaslktr. Evrimsel biyolojinin srgit Darvvinci kalmayacan
gsteren hibir belirti grmyoruz ortada.5

4) K. Popper, Unended Quest, Fontana-Collins, 1976, s. 171.


5) J. Huxley, Man in the Modern World, A Mentor Book, 1955, s. 176.

250
4

ENSTEN'IN BLMSEL YNTEM ANLAYII*


-Bir Eletiri-

Bilim ve topya (Ocak 1995) saysnda "Gzlemsel almalara Konan


Dinamit" balkl bir yaz var. Balk olduka arpc! Yaznn ana konusu An
tik Yunan'dan gnmze uzanan "yanl" bir yntem anlaynn bilimsel geli
meyi aksatt, dahas baltaladdr. Yazar Dr. Rennan Peknl, "tmdenge-
limsel yntem" dedii bu anlayn klasik ada Pythogoras, amzda ise
Einstein'la egemenlik kurduu savn ilemektedir. Genel olarak ilgin ama ki
mi noktalarnda, deyim yerindeyse, stnkr bulduum bu yazy tmyle
deil, yalnzca Einstein'a ilikin blmyle ele almak istiyorum. Amacm Eins-
tein' savunmaktan ok geree aklk getirmek, ona yklenmek istenen yn
tem anlaynn bir yaktrmaca olduunu gstermektir.
Yazara gre, Genel Grecelik kuramnn baars tmdengelimsel ynte
min baars olarak arptlm, bu tutum, bilimi srgit kstekleyen ksr bir an
layn gnmzde canlanmasna yol amtr. Nevvton'un yasalar, Maxwell'in
elektromanyetik kuramyla karlatrldnda, balangta gzlemsel kantlar
olduka yetersiz olan grecelik kuramlar, evrenbilim alannda (her nedense!)
bir tr byleyici model konumu kazanm, ylece gzlemsel ierii zayf pek
ok kurama da hak etmedikleri geerlik gerekesi oluturmutur. yle ki, gide
rek zayflayan gzlem-kuram ilikisi neredeyse kopma noktasna yaklamtr.
Dr. Peknl, "olumsuz" dedii bu gidiin sorumluluunu "tmdengelimsel
yntemi aka onaylamas" nedeniyle Einstein'a yklemektedir.
Sorulabilir: Peknl'nn zetlediimiz bu deerlendirmesi yerinde midir?
"znde matematiksel olan temel ilkelerden yola karak kuramlarn olutur
duunu" syledii Einstein'n bir tr skolastik tmdengelimcilik yapt doru
mudur? Yazar, evrenbilim ve ekirdek fizii alanlarnda lsz bulduu spe
klasyonlara bakp bundan gnmzde olgu-kuram ilikisinin dinamitlendii,
dolaysyla bilimin ksr dng iine girdii sonucunu karabilir mi? Kald ki,
yle bir yozlama varsa (ki ben buna inanmyorum), buna Enistein'n yntem
anlaynn yol at sylenebilir mi?

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin ubat 1995 saysnda yaymlanmtr.

251
Kanmca, yazarn yumruklad hedef, boksr, altrmalarnda olduu gi
bi, kendi yapmdr! Bir kez, bilimin kimi alanlarda daha kuramsal, dahas, da
ha speklatif bir grnm sergiledii doruysa, bunu bilimin gzlemden uzak
lat olarak yorumlamak yanltr. Bu olaya Francis Bacon empirisizminin
tmevarmc gryle bakld demektir. Bacon, skolastik dnceye bir
tepki olarak ortaya koyduu yntem anlayn ksaca yle dile getirmiti:

Doruya ulamada iki yol vardr. Biri dorudan en genel aksiyomla


ra uar, sonra doruluu tartlmaz bu ilkelerden, alt-dzey genelleme
lere iner. Gemite olduu gibi gnmzde de moda olan yntem budur.
ikinci yol, duyu verilerinden, tikel olgularn gzleminden yola kar, d
zenli admlarla st-dzey genellemelere ular. Doru olan yntem bu
dur, ama henz yeterince denendii sylenemez. (Novum Organum, Ap-
horism XIX.)

Bacon gibi yazarn da olgusal ierikten yoksun tmdengelimsel karm


giriimlerini verimsiz saymas yerindedir kukusuz. Herkes Aristoteles'in Orta
a dncesine egemen tasmsal mantk yntemiyle bilimde bir adm bile ile
ri gidilemeyeceini bilmektedir. Ama buna alternatif, Bacon geleneinin n
grd, pek ok kimsenin saduyuya yatkn bulup benimsedii, gzlem ve
gzleme dayal tmevarm deildir. Tmevarm gzlemsel ilikileri genelleme
aracdr, bizi aklayc yasa ya da ilkelere deil, betimleme dzeyinde kalan
yasalara ulatrabilir. rnein, gazlarn basn ve oylum ilikisini belirleyen
Byle yasas bu trden bir genellemedir. likinin aklamas ise gazlarn kine
tik teorisinin ortaya kmasn beklemitir. Gene, bilindii gibi, Kepler yasala
rna aklama Nevvton'un gravitasyon teorisiyle gelmitir. Gzleme bal ge
nellemeler gibi "hipotez" ya da "kuram" dediimiz aklayc ilkelerin de tme
varmla oluturulduu sans bir yanlgdr. Kuramsal ilke veya kavram olutur
mann bilinen bir yntemi yoktur. Olsa olsa aratrmacnn yaratc imgelem,
deneyim ve atlm gcnden sz edilebilir.
Einstein'a dnelim: Byk bilim adam gerekten, yazarn ne srd
anlamda, bilimde kuramsal atlmlar salt tmdengelimsel mantn rn m
saymt?
Yazar trnak iinde verdii bir alntyla (bu alntnn ne yazk ki, kayna
gsterilmemitir!) bu savdadr. stelik Einstein'n, "kt bir bilim felsefesi ser
gileyerek kendi kuramnn ortaya k biimini yanl deerlendirdii" yarg
snda bulunuyor: "Kuramlar gzlem sonucunda ortaya kmtr"; oysa Eins-
tein kuramlarna tmdengelimsel yntemle ulat tezini ileyerek yanl me
saj vermitir! yle mi gerekten?
Burada yantlanmas gereken soru vardr:
1) Grecelik kuramlar, Dr. Peknl'nn ileri srd gibi gzlem sonu
cunda m ortaya kmtr?
252

1
2) Einstein kuramlarna tnndengelimsel yntemle ulat tezini ilemi
midir?
3) Einstein'n, iine dt sylenen tutarszln sonradan farkna vard
sav doru mudur?
Bu sorulara benim vereceim ksa yant "hayr'dr. Srasyla aklayaym:
1) Grecelik kuramlar gibi st-dzeyde soyut kuramlar bir yana, bilimsel hi
bir kuramn gzlem sonucu ortaya kt kolayca sylenemez. Kuram (ya da
hipotez) dorudan gzlemin sonucu deil, bir probleme zm araynn so
nucu olabilir. Probleme nerilen zmn doruluk yoklamasdr ki, bilim ada
mn gzlem veya deney sonularna ynlendirir. Bilimsel her gzlem kuram
ykldr, ancak bir kuramn nda anlamldr. 2) Einstein'n kuramlarna
tmdengelimsel yntemin rn gzyle bakt sav da bir yaktrma, en
azndan yanl bir yorumdur. Yazarn Einstein'dan "alnt" diye verdii parada
da yle bir yoruma dayanak olduu sylenemez. Einstein'n birok aklama
snda zenle belirttii nokta, kuramsal kavram ve ilkelerin, ou kez sanld
nn tersine, gzlem sonularndan karlmad, bilim adamnn yaratc zek,
imgelem veya sezgi gcyle oluturulduudur. Geri Einstein'n kuramsal bu
luta matematiin byk nemini sk sk vurgulad, dahas yaratc atlmn
kaynann matematik olduunu syledii dorudur. Ancak buna, matematiin
bilim iin "heuristik" ilevini dile getirmenin tesinde bir anlam yklemek do
ru deildir. Bir kez onun bilimi matematie indirgeme trnden bir kaygs ol
mamtr. Kald ki, "matematik" deyince salt tmdengelimi dnmek yanltr.
Kimi aamalarnda matematik de bilim gibi deneyim, sezgi ve yaratc imgelem
ieren karmak bir etkinliktir. 3) Son noktaya gelince, Einstein yntem anla
ynda bir tutarszla dmemitir ki, onun farkna vard sylenebilsin! Ger
i Einstein'n yntem anlaynda "radikal" diyebileceimiz bir deiiklikten sz
edilebilir. 1920'li yllarn ortalarna gelinceye dek David Hume ve zellikle
Emst Mach'n etkisinde pozitivist grte olan Einstein, daha sonra giderek
daha belirgin bir biimde mantk-empiristlerin "hipotetik-dedktif" dedikleri
yaklam iine girer. Buna gre, bilimsel srece "bulu" ve "dorulama" diye
iki balamda bakmak gerekir. Bulu balamnda mantk deil psikoloji sz ko
nusudur; bilim adamnn buluuna tmevarm ya da tmdengelim trnden bir
yntemle ulat sylenemez. Dorulama balamnda ise mantksal karm
(tmdengelim) yntemi ilerlik kazanr. Bilim adam kuramnn doruluk yokla
masnda mantksal karm yntemiyle alr. Mantk-empiristler (rnein,
Reichenbach, Carnap, Hempel, dahas kendini bu kampta grmeyen Popper,
vb.) gibi Einstein iin de bir karm arac olan tmdengelimin ilevi kuram bul
mak ya da oluturmak deil, yalnzca doruluu yoklanan bir kuramdan gz
lem veya deney verileriyle test edilebilir sonular karmaktr.
imdi Einstein'n yntem anlayn, aada verdiimiz alntlarla kendi
kaleminden okuyalm:
253
- Bilim gzlemlerimizi snama-yanlma yoluyla rendiimiz yn
tem ve bak alarna gre dzenlemeden baka bir ey deildir. ...Bu
dzenlemenin sonucu olarak soyut kavramlar ile gzlemler arasndaki
ilikileri belirleyen kurallara ularz. Kavramlar soyut nesnelerle ilikileri
ni belirleyebildiimiz lde... anlamldr. ... Kesinlikle syleyebilirim ki,
almamda Mach ile Hume'n etkisi byk olmutur.1
- ... zellikle bir noktaya dikkat ekmek isterim: grecelik kuram
kkeninde speklatif deildir; kuramn oluturulmas tmyle bir istek
ten, fiziksel kuramn olas yetkinlikle gzlemlere uygun dme isteinden
kaynaklanmtr. Uzay, zaman ve devinime ilikin bugne dein temel
saylm bir kavramdan vazgemi olmamz keyfi deil, sadece olgularn
gereinden doan bir zorunluktu.2
- Genel Grecelik kuram varln ncelikle cisimlerin eylemsizlik
ve yer-ekimsel ktlelerinin saysal eitlik olgusuna borludur. Bu temel
olguyu aklamaya ynelik klasik mekanik bir yorum getirmemitir.3

Bu alntlar Einstein'n ilk dnemdeki pozitivist grn yanstmaktadr.


imdi okuyacanz alntlar ise Dr. Peknl'nn "olumsuz gelime" sayd
ikinci dnem yntem anlayn dile getirmektedir:

- Kuramsal alanda alan bir kiiye hayal gcnn rn olan bu


lular ylesine zorunlu ve doru grnr ki, bulularna dnsel yarat
ma olarak deil, gerein kendisi diye bakar, herkesin de yle bakmas
n bekler,4
- Kuramsal bir dizgenin gelimesini gzden geirirken, kuramn ie
rii ile ilikin olduu empirik olgularn tm arasndaki ilikiye zenle
bakmamz gerekir.5
- Antik Yunan'a bilimin beii olduu iin sayg duyarz. Bilimin
mantksal bir dizge olarak douuna ilk kez burada tank olmutur dn
ya. Euclides geometrisinden sz ediyorum. Bu dizgede akl yrtme yle
tam ve kesin ki, ulalan her nerme hibir kukuya yer brakmayan bir
doruluk kazanmtr. Dnme gcnn eritii bu parlak baar kiiye,
daha sonraki baarlarna ynelmede gvence kayna olmutur. Eucli-
des'in hayal yetisini tututurmad hibir gen, bilimsel dnr olmaya
kendini aday sanmasn. 6
- Yzylmza gelinceye dek doa felsefecilerinin gznde fiziin
temel kavram ve ilkeleri insan anlann zgr bulular deil, deneyim

1) Physikalische Zeitscrift, XVII (1916), s. 101-103.


2) "On the Theory of Relativity," Essays in Science, s. 48.
3) a.g.y. s. 50.
4) "On the Method of Theoretical Physics," Essays in Science, s. 12. (Bu metin dilimize evril
mitir. Bkz. C. Yldrm, Bilim Felsefesi 5. Basm, s. 218-221.), 1996.
5) a.g.y., s. 13.
6) a.g.y., s. 13.

254
den "soyutlama" yoluyla ulalan sonulard. ...Bu grn yanllnn
aka anlalmas, temel ilkelerin kurgusal karakterinin kavranmas, Ge
nel Grecelik kuramnn ortaya kmasn beklemitir. 7
- Denebilir ki, "...kuramsal fiziin aksiyom atik temeli gerekten ol
gulardan bamsz, aklmzn oluturduu bir eyse, o zaman, geree
ulama umudunu tayabilir miyiz? Daha kts, gerek dediimiz eyin
imgemizin tesinde varlndan sz edilebilir mi? ... Bana sorarsanz, bi
zi doruya gtrecek bir yolun olduunu ve onu bulabileceimizi tered
dtsz syleyebilirim. Tm deneylerimiz doann dnebileceimiz en
basit matematiksel kavramlarla dile getirilebileceini gstermektedir.
Salt matematiksel yollardan doay anlamamza elveren kavramlara, bu
kavramlarn ilikilerini dile getiren yasalara ulaabileceimiz inancnda
ym. Gzlem verileri bize aradmz aklayc soyut kavramlarn sezgi
sini verebilir, ama kesinlikle onlarn mantksal karmna elvermez. Ku
kusuz, deneyim matematiksel bir dizgenin uygulamadaki geerliinin bi
ricik ltdr, ancak yaratc ilkeyi deneyimde deil, matematikte ara
malyz. yleyse, gemi alarda zlendii gibi, bir anlamda ben de
salt dnceyle gerei kavrayabileceimize inanyorum,8
- Genel Grecelik kuramnn bata gelen zellii mantksal btn
lndedir. Sonularndan bir tanesinin bile yanl kmas kuram brak
mamz gerektirir; nk, herhangi bir dzeltme tm yapnn yklmasyla
olasdr.9

Einstein'n, meslek yaamnn hibir dneminde olgu-kuram ilikisinin


nemini gzard ettii sylenemez. Gerekten, daha batan Lorentz transfor
masyonuna ilikin yorumunu ortaya koyduunda, bir ilke ya da kuramn bi
limselliini gzlemsel olarak yoklanabilir ndeyilere elvermesi kouluna bala
mt. rnein, uzayn deiik iki kesiminde yer alan iki olayn ezamanlk sa
vn yle bir yoklamaya elvermeyen bir ilke sayd iin reddetmiti.
Geri Einstein'n genel grecelik kuramnda bu koula sk bir ballk
iinde kald sylenemez; ancak, o dn yaamnn hibir dneminde bilimi
gzlemden koparma yoluna gitmemitir. Nitekim, 1933'te Oxford niversite
sinde verdii konferansta fiziin ilkeleriyle gzlemsel olgular arasnda giderek
byyen bir uzaklamadan sz etmekte ise de, bu ilkelerden karsanabilir ki
mi ndeyilerle olgusal yoklanmann gereini vurgulamaktan geri kalmamakta
dr. (Bkz. Dipnotlar: 4-8.)
Einstein bu yaklamn, daha sonra "Bertrand Russell's Theory of Know-
ledge" balkl yazsnda daha ak bir dille ortaya koymutur: "Dncenin
metafizik ya da bo sze dnmesini nlemenin tek yolu, kavramsal dizgeyi

7) a.g.y., s. 16-17.
8) a.g.y., s. 17-18.
9) "What is the Theory of Reiativity?" Essays in Science, s. 59.

255
oluturan nermelerin gzlemsel verilerle sk bir iliki iinde tutulmasn sa
lamaktr."10
Bu alntlar okuduktan sonra okuyucunun, "Einstein'n gzlemsel al
malara dinamit koyduu" yargsn daha nesnel bir gzle deerlendirebilecei
ne inanyorum.
lgintir, Dr. Peknl'nn grne ters den bir baka grle de kar
karyayz: Tannm dnce tarihisi Cari Becker, bilimin, Galileo'dan gn
mze dein giderek daha belirginleen "soyut mantksal niteliini yitirme" di
yebileceimiz bir kimlik deitirme srecine girdii, neredeyse tmyle gz
lemle snrl dar bir kalp iine dt savndadr. Ona gre, zellikle yzyl
mzda, bilim adamlarnn ilgi odan byk lde kuramsal aklama aray
lar deil, somut sorunlara "ie yarar" zm bulma abalar oluturmaktadr.
"Bilim adam artk mantk ve kuramsal dnmeyle kafasn yormamaktadr,"
diyen Becker, yirminci yzyl fiziine ynelik yaknmasn u szlerle dile ge
tirmektedir:

Deneylerin bir elektronun ayn zamanda iki ayr yrngede devindi


ini gsterdii sylenmektedir. Akl d bulduumuz bu "olay"n akla
masn, anlalan, elektron bir giz olarak kendi iinde sakl tutmaktadr.
Bizi bu noktaya Galileo'nun gzlemle snrl tuttuu yntem anlay ge
tirmitir. yle bir nokta ki, saduyumuzu isyana armaktadr.11

Becker'in bu yorumunu Dr. Peknl'nn eletirdiimiz yargsna kar bir


argman olarak ileri srmyoruz kukusuz. Belirtmek istediimiz nokta, a
da bilimin niteliine ilikin birbirine ters den bu iki dayanaksz grn de
kendilerine zg nyarglar etkisinde olduudur.

10) The Philosophy of Bertrand Russell, 1944, s. 289.


11) Bkz. Philipp Frank, Modern Science and Its Philosophy, s. 286.
5

BLMSEL YNTEME "HAYIR" MI?*

Bilime Tepki

Bilim dokunulmaz "kutsal inek" deildir; eitli ynlerden eletirilebilir,


eletirilmektedir de. Kald ki, eletiri bilimin kimlik zelliklerinden biridir. Ne
var ki, bilimi eletirmek ile bilimi gzden drme abas ayn ey deildir. Bi
limi ypratmaya, dahas ykmaya ynelik abalar balca iki grupta toplayabi
liriz: 1) dinsel ya da geni anlamyla ideolojik banazlktan kaynaklanan re
tisel abalar; 2) ruhsal doyumsuzluktan kaynaklanan kiisel abalar. Bu yaz
ya, son yllarda yaylma eilimi gsteren ikinci trden bir saldr yol amtr.1
Bilime psikolojik tepki, gnmzde korkun boyutlara ulaan evre so
runlar, nkleer sava teknolojisi, genetik mhendislii gibi kitleleri tedirginli
e iten nedenlerle artm olmakla birlikte, yeni bir olay deildir. Bilime kar
yazn ve sanat evrelerinde, ou kez st rtl de kalsa, bir kuku, bir ya
banclk srgit vardr; hatta Bergson felsefesinde, daha sonra varoluulukta
kendini aa vuran bir yadsma, bir aalama giriiminden sz edilebilir.
Astroloji, by, falclk, parapsikoloji trnden etkinliklerin, bilimin tm gz
kamatrc baarlarna karn gnmzde giderek younluk kazand gzden
kamamaktadr. Bu kadarla da kalmyor: kimi bilginlerih, bilim felsefecilerinin
de doyumsuzluk iine dt, bilimi yetersiz grme bir yana, dpedz kara
lama yoluna girdiini grmekteyiz. Bunun arpc rneklerinden birini son yl
larda bir tr moda etkisi yaratan Feyerabend vermitir.2
Feyerabend bilime kar gelitirdii tepkisini "ynteme hayr" yadsmas,
"ne olursa gider" arsyla ortaya koymakta, politikada olduu gibi bilimde
de hibir kural, yntem ya da yaklam biimine ayrcalk tanmamakta; daha-
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 7. Kitap'ta (Ocak 1990) yaymlanmtr.
1) Dinsel veya ideolojik banazlktan kaynaklanan, ou kez saldr, arptma veya karalama bi
iminde ortaya kan giriimler iin bkz. C. Yldrm, Evrim Kuram ve Banazlk, Gerek Ya
ynevi, stanbul, 1989.
2) Paul K. Feyerabend, California niversitesi, Berkeley, felsefe profesr. Avusturya kkenli.
renimini Viyana ve Londra'da yapm, kinci Dnya Savanda Alman Ordusundaki stn
baars iin Demir Ha (Iron Cross) nian almtr. Bilim felsefesindeki almalaryla tan
nan Feyerabend'n Against Method adl yapt dilimize "Ynteme Hayr" diye evrilmitir.
(eviren: Ahmet inam)

257
s, bilimi toplum zerinde ideolojik bir egemenlik kurmakla sulamaktadr.3
Ona gre, bilime bilim d etkinlikler karsnda stnlk salayan hibir
zellii yoktur.
Feyerabend'i saldrsnda hakl grebilirdik, hedefi bilim deil bilimcilik
olsayd. Bilindii gibi bilimcilik 19. Yzylda yaygnlk kazanan ama etkisini
yzylmzda hemen tmyle yitiren ideolojik nitelikte bir akmd. Feyera-
bend'in imdi bilimi bilimcilikle zdeletirmesinin eksantrik tutumuna gerek
e yaratma dnda bir anlam yoktur, aslnda. nk onun bilime yklemeye
alt bilimcilik gemite kalm bir olaydr.4
Bu yaznn amac Feyerabend'la tartmaya girmek deil, onun yadsd bi
limsel yntemden ne anladmz ortaya koymaktr. Ynteme kar kanlar her
eyden nce bize bilimin doyurucu bir tanmn vermelidirler. Bunu yapamazlar,
nk bilim en bata yntemiyle kimlik kazanan bir etkinliktir. Sonra, bu kiiler
"yntem" terimine ne anlam verdiklerini aklamaldrlar. Yntem belli kurallarn
uygulanmas ise, zellikle bulu balamnda byle bir ey yoktur. Yok, yntem
olgusal olarak yoklanmam hibir sav, inan veya varsaym doru kabul etme
mekse, bu anlamda bilimde yntem vardr. Bilimin bir aratrma etkinlii olduu
nu herhalde Feyerabend de yadsyamaz. Yadsnmak istenen, bu etkinliin "ken
dine zg" diyebileceimiz birtakm zelliklerinin olduudur. yle ki, bu zellikler
lt olarak alndnda ancak bilimi "szde-bilim" denen etkinliklerden ayrabili
riz. Bu ise ncelikle bilimsel yntemi asal zelliklerine zmlemekle olasdr.

Bilimsel Yntem Dncesi

Bilime iki adan baklabilir: 1) belli bir olgu alanna ilikin gvenilir ve
'dzenli bilgi birikimi, 2) olgusal ilikileri betimleme ve aklama ura. Birinci
adan bilimin ulat sonular, ikinci adan o sonulara ulamada tutulan
yol, bavurulan yntem n-plana kmaktadr. Ders kitaplarnda ounluk bi
lim "dzenli bilgi birikimi" diye tanmlanr. Bu tanm yetersizdir, nk bir te
lefon rehberini ya da bir hava liman uu izelgesini de bir anlamda dzenli
bilgi birikimi sayabiliriz. stelik, ortak-duyuya dayal bilgi birikimimizin nem
li bir blm iin de "dzenli" veya "gvenilir" nitelemeleri kullanlabilir. Bili
mi hem ortak duyuya dayal bilgi birikiminden, hem de astroloji, parapsikolo-
ji, byclk vb. etkinliklerden ayran asl zelliini, rettii bilgiden ok, bil
gi retme ynteminde aramak gerekir.

3) Bkz. Against Method ve Science in a Free Society.


4) "Bilimcilik" diye bilinen akm, a) bilimsel yntemi tek geerli yntem sayma, b) din, sanat ve di
er znel deneyimlere bilimsel yntemle ilenmeye elverdii lde saygnlk tanma, c) bilimi
bir tr dine dntrme gibi gerek bilim adamlarnn asla benimsemedii arlklar iermek
teydi. Bu akmn ncleri arasnda Augusts Comte, Herbert Spencer, Kari Pearson gibi 19.
Yzyl dnrleri vard.

258
Bilimsel yntem kavramn iine dt belirsizlikten kurtarmak iin, ta
rihsel oluumuna ksaca bakmada yarar vardr. Yerleik yntem bilincini sars
ma, ylece bilimi sradan bir etkinlik, daha da kts bir ideoloji sayarak yp
ratma abas, yle grnyor ki, tarihsel perspektiften yoksun olmaktan kay
naklanan bir giriimdir.
Bilimsel ynteme Bat uygarlnn insanla kazandrd belki de en
nemli entelektel gelime gzyle bakabiliriz. Birok kkl gelime gibi bu
gelimenin de uzun bir gemii vardr. Eski Msr ve Babil uygarlklarnda "bi
limsel" diyebileceimiz almalar hem snrl alanlarda (rnein, yer lm
ve gksel nesnelere ynelik gzlemler) kalm, hem de, gnlk gzlemler er
evesinde kalan bir empirizmi amamtr. Aritmetik ile geometride bile say
ma, lme gibi ilemlere dayal almalar arlktayd. Uygulamaya ynelik
bu almalar ilk kez Antik Yunan dneminde alarak, zellikle geometride,
uygulamadan bamsz, salt ussal dizgelere geildiini grmekteyiz. Bilim iin
en yetkin rnei Platon matematikte, Aristoteles gzleme dayanan biyolojide
bulmutu. Bilimsel yntemin iki ana esini oluturan gzlem ile matematik
sel karm Yunan dncesinde olduu gibi tm Ortaa boyunca da birbi
rinden kopuk kalmtr. Bu iki enin ilevsel birleimi yolunda ilk belirtilere
Leonardo da Vincinin almasnda rastlamaktayz. Ne var ki, Galileo'ya ge
linceye dek deney ile matematiksel dnme temelde birbirine uzak kalm,
dahas badamaz grnmtr. yle ki, bilimsel dnmenin nclerinden
Francis Bacon (1561-1626)'n gznde matematiin, Rene Descartes (1596-
1650)'n gznde gzlemin nemli yer tuttuu sylenemez.
Bilim anlaynda skolastik tutuma kar kan Bacon, doay incelemede yeni
bir yntem izlenmesi gereini srarla vurgular. Ona gre bilgilerimizi, doruluu
apak saylan birtakm doma niteliinde ilke veya postulatlardan karsamay n
gren klasik gelenek verimsizdir. Bilimsel aratrma gzlem verilerini toplama, d
zenleme, bunlara dayanan salam genellemelere ulama biiminde yrtlmelidir.
Bacon bilimsel ura bir benzetmeye giderek aklar: Bilim adam ne rd an
kendi iinden eken rmcek gibi, ne de yiyeceini yalnzca evreden derledikle
riyle depo eden karnca gibi davranmal; onun gerek rnei, derlediini ileyen ve
dzenleyen ar olmaldr. (Bacon'n gznde rmcek skolastik filozofu, karnca ba
sit empirist dnr simgelemektedir.) Bilimsel yntem indktif niteliktedir; sko
lastiin dedktif yaklam, gzalc da olsa, ksr bir abadr.
Bacon'n indksiyon-dedksiyon kartlna dayad bilimsel yntem an
lay olduka yzeysel ve yetersizdi. Ne var ki, bata J.S. Mili (1806-1873)
olmak zere empirist gelenee bal kimi filizof'ar ayn hataya dmekten
kurtulamamlardr. Bunlar iin bilimsel yntem indktif mantk demekti. Mili
indksiyonu, "genelleme niteliindeki nermeleri bulma ve ispatlama ynte
mi" diye tanmlamt.5 Oysa, biliyoruz ki, indktifr yntemle hibir nermenin
5) J. S. Mili, LOGIC, Book III, Chapter I. 1

259
ispat verilemez. stelik indksiyonu bir bulu yntemi saymak da yanltr.
ndksiyon olsa olsa snrl gzlemlerden kalkan basit bir genelleme yntemi
dir. Kuramsal genellemeler veya hipotezler ou kez sanldnn tersine bu
tr bir yntemle oluturulamaz. Oysa Mili bu kadarla da kalmamtr: indktif
yntemle geometrik aksiyomlar da iine alan her trl ilke ve postulatlarn
doruluunu temellendirebileceine inanyordu. Ona gre tasmsal karmlar
bile bir tr indksiyondu.
Mill'in bilimsel yntemin yan sra mant da indksiyona indirgemesi
dayankszd kukusuz. Nitekim bu grn ondan sonra savunucusu kma
mtr. Bir kez mantn dedktif dnme olduu tartlamaz bile. Bilimsel
ynteme gelince, bu daha karmak bir yap sergilemektedir. ndksiyon bu
yapy oluturan elerden yalnzca bir tanesidir. Hatta Kari R. Popper'e ka
lrsa, indksiyonun bilimsel dnmede yeri bile yoktur; bilimsel yntem man
tk empiristlerin de kabul ettii gibi hipotetik-dedktif niteliktedir.
Descartes ve onu izleyen rasyonalistlere gelince, onlar iin bilimsel yn
temin z salt akl veya sezgiye dayanan dedktif dnmeydi. Euclides'in ak-
siyomatik geometri dizgesi bilimler iin alnabilecek en yetkin rnekti. Des
cartes doruyu bulma yntemini oluturmaya koyulmutu; ak, seik ve ku
ku gtrmez ilkelerden kalkarak dedktif karsamayla bilimin tmyle kuru
labileceine inanyordu. Matematikte olduu gibi doa bilgisi edinmede de
salt sezgi ve dedktif dnme yeterliydi. Gerein kesin bilgisine giden yol,
Descartes'e gre, apak dorular ieren sezgimizle zorunlu ispatlamadr.
"imdiye kadar gerei bilimlerde arayanlarn tm gz nne alndnda,"
diyor Descartes, "bulularn yalnzca matematikilerin ispatladn gryo
ruz. Benim de onlar gibi almam gerektii zerinde hibir kukum yoktur."6
Matematiksel ynteme duyulan bu ar gveni deiik biimlerde Des-
cartes'i izleyen rasyonalist filozoflarda da bulmaktayz. Spinoza (1632-1677),
rnein, ethik kuramn geometriyi model alarak kurmaya alr. Onun "da
ha fazla geometri" ars dedksiyonun gcne duyduu inanc dile getir
mekteydi.
17. Yzyl balarnda younluk kazanan bilimsel aratrma etkinlikleri ge
leneksel metafiziin dnda, ondan bamsz bir gelimeydi. Descartes de Ba-
con gibi kalplam skolastik dnceye kar kar; u farkla ki, o gzleme
deil, matematiksel dnme biimine baldr. Ona gre gerek bilgilerimi
zin kayna duyularmz deil, eletirel dnme yetimizdir. Nesneleri duyum
larmzla kavrayamayz; duyumlar nesnelerin gerek kimliini belirleyemez,
olsa olsa geici ve yzeysel zelliklerini tantr bize. Nesneleri gerek kimlikle
riyle ancak aklmzla kavray abiliriz; d dnyaya ilikin bilgimiz akln rn
dr.

6) Rene Descartes, Discours de la tVlethode, s. 47.

260
Descartes bir bilim adam olmaktan ok bir filozof ve matematikidir.
Felsefe ve matematik alanlarndaki parlak baarlar yannda bilime katks
son derece snk kalr. Bilimsel yntem bakmndan nemi, Bacon'n mate
matiin bilim iin nemini kavrama yetersizliini gidermi olmas, doruya
ulamada yntemsel kukunun, zmlemenin, ak-seik dnmenin deeri
ni vurgulam olmasdr.
Bir yandan Bacon (daha sonra Locke ve onu izleyen empiristler) indksiyo
nu, te yandan Descartes ile onu izleyen kimi rasyonalist filozoflar dedksiyonu
bilimsel yntem olarak ileri srerken, felsefe tartmalarnn dnda kalan bilim
adamlar (en bata Galileo) kendi aratrma deneyimlerinde, belki de farknda
olmakszn, imdi "hipotetik-dedktif" dediimiz bilimsel yntemin ilk rneini
oluturmaktaydlar. Badamaz grnen, zellikle felsefe evrelerinde birbirine
ters dt varsaylan iki yaklam (gzlemsel deneyim ile matematiksel dn
me) bilimsel yntemi birlikte oluturan iki eye dnr. Doay betimleme ve
aklamada ne matematiin, ne de gzlemin kendi bana yeterli olmad anla
lmt. Rasyonalistlerin yanlgs doay salt matematiksel yntemle kavrayabi
leceklerini, empiristlerin yanlgs bilimi matematiksiz kurabileceklerini sanmala
ryd. ki yanda da yanlg nerilen yntemin ilevindeki kstll grmemekten
kaynaklanyordu. Matematiin bilimdeki ilevi gzlem verileri arasndaki ilikile
ri denklem biiminde dile getirmek, ndeyi ve aklama srelerinde karsama
arac olmakla snrldr. Gzlem veya deneye gelince, bunun da ilevi bir hipotez
veya kuram, matematiin salad olanaklarla, yoklamak iin gerekli olgusal
verileri salamakla snrldr. Bu gerei sezen Galileo almalarnda deneyle
matematii birletirerek bilime felsefeden bamsz bir kimlik kazandrm, ayn
zamanda, Antik Yunan kltrnden kaynaklanan kuram-uygulama kartln
da ykmtr. Rasyonalist filozoflarn matematikte bulduklar metafiziksel yetkin
lik, Galileo'da deneyle birleerek yntemsel yetkinlie dnr. Bu adan 17.
Yzyl bilimsel devrimine yntemde devrim diye baklabilir.

Hipotetik-Dedktif Yntem

nsanolunun geree ulama abas kltrel yaamnn bir gereidir: bi


lim evreye egemen olma gdsnn yan sra, renme, anlama merakm
zn bir rndr. Anlama abasnda insann bavurduu en temel yntem "s-
nama-yanlma-snama" diye ou kez kmsenen yntemdir. Bu yntem
tm ilkel grnmne karn bilimsel yntemin zn oluturur. Aslnda bili
mi genel grnmyle bir snama-yanlma-snama etkinlii olarak niteleyebili
riz. Bu, bilimin, ortakduyunun ilenmi, incelmi bir uzants olduu da de
mektir.
Galileo ile Nevvton'un almalarnda belirginlik kazanan bilimsel yntem
261
pek az rtularla bugn de kimliini korumaktadr. Ksaca yle belirtebiliriz:
Bilimsel aratrma, znde bir uyum kurma srecidir. Bilim adam meslek ei
timinden kaynaklanan birtakm beklentilerle ykldr. Aratrma problematik
bir durumla (kimi gzlemlerin beklentilere ters dmesiyle ortaya kan bir
durumla) balar, uyum kuruluncaya kadar srer. Bu srete indksiyona yer
tanmayan Popper'i dinleyelim:

Kuramc ya da deneyci olsun, bilim adam, birtakm nermeler veya


nerme dizgeleri ileri srer; bunlar adm adm yoklama yoluna gider. Bu
yaklam, zellikle olgusal bilimlerde, hipotezler ya da kuramlar olutur
mak, sonra bunlar gzlem ve deney sonularna giderek yoklamak diye
niteleyebiliriz.7

te yandan bilimsel yntem anlaynda indksiyona byk arlk veren


Reichenbach'n belirlemesi de ilgintir:

Hipotetik-dedktif yntem ... felsefeci ve bilim adamlarnca oka


tartlan, ne ki, mantksal nitelii ou kez yanl anlalan bir yntem
dir. Kuramdan gzlemsel olgulara giden karm genellikle matematiksel
yntemlerle yapldndan, kimi filozoflar kuramlarn dedktif mantk yo
luyla dorulanabilecei inancna kaplmlardr. Bu gr dayanakszdr;
nk, bir kuramn dorulanmas kuramdan olgulara giden karmla de
il, tam tersine, olgulardan kurama giden karmla salanr.8

Reichenbach'n "indktif" dedii olgulardan kurama giden karm tartmal


bir konudur. Popper ve onu izleyenler byle bir karmn varln, hi deilse
bilimsel dnmede yerini, yadsmaktadrlar. Aslnda bilimsel dnme ne t
myle indktif, ne de tmyle dedktiftir; hatta ikisinin bir birleimi ya da kar
mas da deildir. Bilimsel dnmede, zellikle bulu balamnda, C.S. Peirce'in
"abductive", N.R. Hanson'un "retroductive" dedii deiik bir dnme ya da
karm trnn de yer ald sylenebilir.9 Ne var ki, gnmzde bile hipotetik-
dedktif yntemi bir tr indksiyon+dedksiyon toplamna indirgeme yanlgs
srmektedir. rnein, tannm fiziki ve bilim felsefecisi H. Margenau,

... bilim hem indksiyonu hem dedksiyonu kullanr. Birincisinden,


daha ok yeni bir kuram oluturmada; kincisinden, oluturulmu kuram
dan ndeyiler elde etmede yararlanlr,10

demektedir.

7) Kari R. Popper, The Logic of Scientific Discovery, s. 27.


8) Hans Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Douu, s. 155.
9) N. R. Hanson, Patterns of Discovery, s. 85.
10) Henry Margenau, Ethics and Science, s. 44.

262
Hipotetik-dedktif yntemin yanl anlalmasn Reichenbach, nemli
grd bir ayrmn, bulma balam ile dorulama balam arasndaki
ayrmn, gzden karlmasna balar:

Bulma eylemi mantksal zmlemeye gelmez; yaratc zeknn ye


rini alacak bir "bulma makinesi" yapmamza elveren hibir mantk kural
yoktur. Bilimsel bulular aklamak mantknn ii deildir. Onun yapa
bilecei yalnzca verilen olgularla bu olgular aklama amac gden bir
kuram arasndaki ilikiyi zmlemektir. Baka bir deyile, mantn u
ra alan dorulama balamdr. Bir kuramn gzlemsel verilere giderek
dorulanmas ise indktif mantn iidir.11

Bilimsel ynteme ilikin deiik yorumlar ieren bu alntlar, mantk-


empirist filozoflarn da yntem sorununu n planda tuttuklarn gstermekte
dir. Gerekten, yntem boyutunu iermeyen hibir tanm "bilim" iin yeterli
bulmaya olanak yoktur. Bu noktann bilinci iinde, karmak ve dinamik bir
gelime olan bilimi nitelerken, amacn, yntemini ve sonularn gz nnde
tutan bir belirlemeye ynelmeliyiz; yle ki, bu belirlemede bilimi astroloji t
rnden szde-bilimlerden ayrt edici ltleri bulmu olalm. Aadaki belirle
meyi bu yolda bir neri olarak dnebiliriz. Bilimi ana noktada niteleyen
bu belirleme, bilimsel dnmenin dayand "olgu" ile kavramsal beklenti et
kileimi zerine kurulmutur:
1) Olgusal dnyay anlamaya ynelik bir alma olan bilim amacna, ol
gulara ilikin beklenti ve varsaymlarmz srekli yoklama, gerekirse dzeltme
ya da daha doyurucu olanlarla deitirme yolundan ilerler.
2) Beklentilerimizle, ilikin olduklar olgusal dnya arasnda uyum kurma
yolunda srekli bir aba olan bu srete i ie girmi aama ayrt edilebilir:
a) olgularn saptanmas, b) olgular aklayc hipotez veya kuramlarn olutu
rulmas, c) oluturulan hipotez veya kuramlar ndeyilere giderek olgusal ola
rak yoklama.
3) Sz geen aama verili srasyla gzlem (deney), yaratc imgelem
ve mantksal karm ilemlerini gerektirir.
Bu belirlemede bilime zg balca nokta bilimin snama-yanlma-snama
srecini ieren bir problem zme etkinlii olduudur. Baka bir deyile, yok-
lanabilirlik, yoklanarak ilerleme bilimin en ayrc zelliidir.
"Szde-bilim" denilen etkinliklere baktmzda ne gryoruz? Yukardaki
belirlememizin nda rnein, astrolojiye "bilim" diyebilir miyiz? 2500 yllk
uzun gemiine karn astrolojinin bugn ulat aama nedir? Astroloji niin
fizik, kimya, astronomi vb. bilimlerin saygnln tamyor?
Bu tr sorulara "ynteme hayr" diyenlerden doyurucu yant bekleyeme

11) Hans Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Douu, s. 156.

263
yiz. Feyerabend'in gznde bilim sradan bir etkinliktir; onu falclktan, gz-
boyayclktan ayran bir zellii yoktur. Oysa astrolojiye ancak "szde-bilim"
denebilecei bilim tarihileriyle bilim felsefecilerinin bilim adamlaryla payla
t bir yargdr. Astrolojinin neden szde-bilim saylmas gerektii zerindeki
grlerin farkl olmas bu yargy zayflatmaz. Mantk-empiristler astroloji
nin olgusal ierikten, dolaysyla bilisel anlamdan yoksun tmcelerden; Pop
per yanllanamaz ya da olgusal olarak yoklanamaz hipotezlerden olutuu
savndadr. Bilim tarihileri ounluk astrolojiyi belli bir olgu alann nesnel
olarak betimleme ve aklama abas deil, insanlarn doa-st glere sn
ma, yazglarn kendilerini aan glere bal grme gereksinmesini karla
maya ynelik bir etkinlik saymaktadr. Bu konuda kesin bir yargya gitmeden
astrolojinin ura konusuyla yntemine deinmede yarar vardr.
Astroloji, ksaca demek gerekirse, gksel nesnelerin (Ay, Gne, balca
gezegenler ve yldzlar) konumlaryla birey veya topluluklarn davran ve yaz
glarn belirledii varsaymna dayanan bir almadr. Gkyz, Zodyak'n
"burlar" diye bilinen 12 eit blgeye ayrlmtr. Zodyak gnein yl boyunca
yldz kmeleri arasndan geerek izledii yol (ekliptik) evresinde yldz kme
lerinin oluturduu kuaktr. Astrologlar yldz kmelerinin insan, hayvan ve_
dier baz nesnelerin biimlerini temsil ettii inanandaydlar; yle ki, bunlara
"ikizler", "aslan", "ko", "akrep", "terazi", "yay", "kova" vb. adlar vermilerdir.
Kiinin yazgs, doduu anda gksel nesnelerin konumuyla belirleniyordu.
Astrologlarn ndeyileri ile aklamalar "horoscope" denilen binlerce yl nce
izilmi bir diyagrama dayanyordu. Diyagram istenen bir anda (rnein, her
hangi bir bireyin doumu nnda) Zodyak kuandaki nesnelerin konumunu
gsterir.
Astroloji bir kuram olarak insann a) kiiliini, davranlarn, baar veya
baarszln gksel etkilerle aklama; b) geleceini gene gksel etkilerle n-
deme savndadr. Bu sav yerindeyse, astrolojiyi bir bilim saymak gerekebilir.
Ne var ki, pek ok eletirici iin bu sav ussal ve olgusal temelden yoksundur,
savunulamaz.
nce, astroloji doay nesnel olarak betimleme ve aklamaya ynelik
bir alma deil, insanlarn ruhsal gereksinmelerini karlamak; korku, endi
e, umut ve beklentilerden kaynaklanan sorulara avutucu yantlar getirmek et
kinliidir. Bu niteliiyle astroloji bir kuram olmaktan ok "masalms" bir
reti saylsa yeridir. Aklama ve ndeme gc basmakalp ve snrldr. nsan
kiiliiyle gksel nesneler arasnda varsaylan iliki zdeksel temelden yoksun
dur. Ne aklamalar, ne ndeyileri olgusal olarak yoklanabilir.
Sonra, astroloji bir disiplin olarak eletirel aray iinde kendini dzelten,
ilerleyen dinamik bir alma deildir; ndeyilerine ters den olgular ya gz-
ard etmekte, ya da durumu kurtarc yorumlara bavurmaktadr. Ura alanna
ilikin bilimsel kuramlarla (rnein, astronomi ve psikoloji alanlarndaki geli
264
melerle) etkileime kapaldr; yarma, yenilenme gc yoktur. Kimse astroloji
de, ne astronominin byk atlmlaryla, ne de yzylmzda ortaya kan psiko-
analiz, getalt ve davranlk (behaviouralism) gibi insan davran ve kiilik so
runlarna nemli aklamalar getiren kuramlarla boy lecek bir gelime, bir
atlm gc olduunu syleyebilir. Astroloji bilim ncesi bir dnemde oluan, il
kel kimliini bugn de byk lde koruyan duraan bir pratiktir.
Astroloji uzun bir gemie sahiptir; kkeni Babilon rahiplerinin gksel
nesnelere dnk gzlemlerine dayanr. Julius Caesar'dan Ronald Reagan'a
uzanan ikibin yllk sre iinde pek ok devlet adam, kral, kralie yldz falna
bavurmaktan geri kalmamtr. Ptolemy ve Kepler gibi bilimsel almalarnn
yan sra astrolojiye yakn ilgi duyan, dahas bu alana katklarda bulunan bilim
adamlarna da rastlamaktayz. Astrolojinin temel ders kitab saylan Tetra-
biblos (.S. 2. yzyl) Almagest'in nl yazar Ptolemy'nin kaleminden k
mtr.
Astrolojinin bilimle ilikisi konusunda bir nokta zellikle belirtilmelidir:
astroloji bilim-d bir etkinlik olmakla birlikte, teolojinin tersine, bilimle hibir
aamada atma iine girmemi, birlikte var olma stratejisi iinde kalmtr.
Avrupa'da Renaissance'm insana, doaya alma, nesnel dnme yolunu a
t; arkasndan bata astronomi ve fizik olmak zere pek ok alanda bilimsel
almalarn younluk kazand dnemlerde astrolojinin de beklenmeyen bir
canllk iine girdii grlmtr. Nitekim, bilimsel devrimin gerekletii 17.
Yzyl boyunca, yalnz halk arasnda deil, entelektel evrelerde de astroloji
nin popler bir uygulama olduu bilinmektedir. Aydnlk a ve onu izleyen
endstri dneminde, zellikle Swift, Voltaire vb. aydnlarn eletirileri kar
snda bir sre kabna ekilen astrolojinin Birinci Dnya Savandan bu yana
yeniden giderek artan bir canlla kavutuu sylenebilir. yle ki, kinci Dn
ya Savandan sonra Bat'nn kimi niversitelerinde astroloji krslerinin ku
rulduunu bile gryoruz. Ancak bu eilim karsnda bilim evreleri tepkisiz
kalmamtr. 1975'te aralarnda 19 Nobel dll 192 sekin bilim adam ast
rolojiyi knayan ortak bir bildiriyi imzalamtr. Bildiride noktann vurgulan
dn gryoruz: 1) Astroloji gizemli bir dnya grnden kaynaklanan bir
gelenektir; 2) Gksel nesnelerle insan yaam arasnda varsaylan ilikininnes-
nel bir temeli yoktur; 3) nsanlarn astrolojiye ynelmeleri tmyle ruhsal do
yum ve erin gereksinmelerinden kaynaklanan bir davrantr.12
Kukusuz bu tr eletirileri astrolojiyi szde-bilim saymak iin yeterli bul
mak gtr. Ancak, bilim evrelerinde oluan tepkileri de hafife alamayz.
Astroloji de teoloji gibi insann kimi duygusal gereksinmelerinin bir rndr.
kisi de psiko-sosyal olgu olarak bilimsel incelemeye konu olabilir; ama, ikisi
nin de bilim olma savlar birer zenti olmaktan ileri gemez.

12) Bkz. Bart J. Bok, L. E. Jerome ve Paul Kurtz, Objections to Astrology, 1975.

265
Sonu:

Gnmzde bilim felsefesi bilim ile szde-bilimi ayrt edecek ltleri


oluturmutur. Bilimin temel amac insanlara duygusal doygunluk salamak
deil doada olup bitenleri anlamaktr. Bilim amacna, getirdii aklamalar
olgusal verilerle yoklama, gerektiinde yeni araylara girme yntemiyle ula
ma abasndadr. Gvenilir bilgi bu yntemin rndr. Bu yntemi payla
mayan hibir alma, pratik deeri ne olursa olsun bilimsellik savnda ola
maz.
Bilime kimliini yitirtmek isteyenlerin "ynteme hayr" demeleri, "ne olsa
gider" trnden bo sloganlara sarlmalar doaldr.

266
6

BLME DEOLOJK BAKILAR*

Yzylmzda bilimsel gelime, zellikle grecelik kuramlaryla kuantum


mekaniinde belirginleen matematiksel grnm nedeniyle, deiik yorum
lara yol amtr. Bu yorumlardan biri bilimin artk kat materyalist anlaytan
uzaklat, evrenin salt simgesel dnceyle kavranmaya elverdii savn ier
mekteydi. Bir dieri bilimde var sayd idealizme ynelik eilimlerin burjuva
ideolojisine zg bir sapknlk olduu tezini ilemekteydi. dealist eilimli d
nrler, bilimin soyut kavramsal geliimini, st-rtk de olsa, Ortaa sko
lastik retisine uzanan bir tr antropomorfik dnya anlayna dn olarak
alklarken, materyalistler bilimin "gereki" kimliine kar dpedz bir sui
kast giriimi saymaktaydlar. Burada ilgin olan nokta, geleneksel olarak bir
birine tmyle ters den iki gr temsil edenlerin (idealistlerle materyalist
lerin) bilimdeki ada atlmlar "idealizme dn" diye alglamalardr.
Ama sorulabilir: Bilimin byk lde fizikte kendini gsteren st-dzey
soyut kavramsal yapsn idealizme ynelik bir gelime olarak yorumlamak
doru mudur?
Bu yaznn amac, szn ettiimiz iki cephede de, daha ok ideolojik
duyarlk ve kaygdan kaynaklanan bu yorumu irdelemek; bilimin, kuramsal
dzeyde byk atlmlarn getirdii dnme karn, asal kimliini koruduu
nu belirtmektir.
Bilindii gibi, Galileo ile Newton'un oluturduu klasik mekanik, Aristo
teles'in teleolojik retisini ieren Ortaa bilim anlayn ykmt. Yzylm
za gelinceye dek Nevvton mekaniine tm bilim dallarnda "rnek paradigma"
diye baklyordu. Ne var ki, bir yandan Einstein'n kuramlar, te yandan Max
Planck'n nclnde Bahr, de Broglie, Schrdinger, Heisenberg, vb. bilim
adamlarnn katklaryla oluan kuantum mekanii, doann hi deilse kimi
dzeylerde klasik mekanik yasalaryla aklanmaya elvermediini ortaya ko
yar. yle ki, drt boyutlu uzay-zaman uzanmnda olduu gibi atom-alt d
zeyde de mekaniin yerleik yasalarnn yerini soyut matematiksel formllerin
ald sylenebilir. Bu dnmde matematiin ilevi artk yetkin bir dil, bir

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin ubat 1996 saysnda yaymlanmtr.

267
karm arac erevesinde kalmamakta, kimilerince, aklayc kuramlara
ulamann biricik kayna da saylmaktadr. Einstein'n u szleri bir bakma
bu bak asn dile getirmektedir:

Deneyim kukusuz fiziin matematiksel kuruluunun geerlik yokla


masnda tek lttr; ancak bilim iin gerek yaratcln kayna mate
matiktir. yleyse bir anlamda ben de, gemi alarda zlendii gibi,
gerei salt dnceye bavurarak kavrayabileceimize inanyorum.1

Bilim dnyasnda giderek yaygnlk kazanan bu ve benzeri sylemler, ide


alist eilimli dnrleri yreklendirici bir umut , diyalektik materyalistler
iin ise "reaksiyoner" evrelerin en azndan yeni bir aldatmacsyd. Gerek
ten, bilimin soyut simgesel bir dizgeye dnt doruysa, dnyaya artk
nesnel ilikiler sergileyen somut olgusal bir varlk olarak baklabilir miydi?
Bu soruyu yantlamaya gemeden nce kart iki cepheye zg argman
lar birka alntyla rneklemede yarar grmekteyiz.
Fiziin yzylmzda, en azndan grnmnde, daha arpc matematik
sel bir kimlie brnmesi, kimi filozof ve bilim adamlar iin bilimin dinsel ni
telikte bir anlaya yneldii demekti. rnein, nl ngiliz fizik ve astronomi
bilgini James Jeans, Gizemli Evren (The Mysterious Universe) adl kita
bnda "devrim" dedii bu geii aka sergilemektedir:

Devrimin sinyalini Einstein'n 1905'te yaymlanan ksa bir alma


snda bulmaktayz. Bu yaznn kmasyla doann i ileyiini anlamaya
ynelik almalar mhendis-bilim adamlarndan matematikilere ge
mitir. ... Ksaca demek gerekirse, olayn z udur: bilimin doaya ili
kin verdii tm aklamalar artk matematiksel aklamalardr; stelik yal
nz bu aklamalar olgulara uygun dmektedir. ... Grnen o ki, doa
nn ileyiiyle kuramsal matematiin kurallar tam bir uyum iindedir. Oy
sa bu kurallar matematikilerin d dnyaya ilikin deneyimlerine pek de
bavurmakszn, salt dnce balamnda oluturduklar ilikileri dile ge
tirmektedir. ... Antik ada atalarmz doay kendi zlemlerini yanstan
antropomorfik kavramlarla aklama yoluna gitmilerdi, ama sonu baa
rsz kalmt. Doay bir makine modeli ile aklamaya koyulan bize da
ha yakn atalarmzn da baarl olduu sylenemez. ... imdi bize yle
geliyor ki, doann kuramsal matematik kavramlaryla yakn uyumu tart-
lamayacak bir gerektir. yle ki, doann ileyii ile salt dncemizin
rn matematiksel kavramlarn ayn yasalara bal olduu tereddtsz
sylenebilir. ... Kanmca, doann bal olduu yasalar, bir makinenin i
leyiinde bal olduu yasalardan ok, mzisyenin bestesini, ya da, bir
ozann dizelerini oluturduunda bal kald kurallar andrmaktadr. ...

1) A. Einstein, "On the Method of Theoretical Physics," Essays in Science, s. 18.

268
Evreni en iyi temsil eden eyin, maddesel hibir veri iermeyen soyut
matematiksel dnce olduu artk grmezlikten gelinemez.2

Bilim adam Jeans aslnda matematiin saygnlna snarak ideolojik


zlemini, "gizemli" dedii evrenin maddesel deil, spiritel nitelikte olduu
grn, dile getirmektedir. Nitekim aadaki ksa alntda bu yaklamn
daha ak ortaya konduunu grmekteyiz:

Bugn, zellikle fizikte belirginlik kazanan genel bir anlay vardr:


bilim mekanik olmayan bir gereklie ynelmitir; evren artk kocaman
bir makine deil, byk bir dnce, ruhsal bir varlk grnmndedir.3

Jeans'in bu nitelemesini paylaanlar, bilimin temelde nesnel-olgusal l


tlere bal kalan yaklamn ilerine sindirememi evrelerdir. Bunlar
"asl gereklik" dedikleri ruhsal dnyalaryla badar bulmadklar klasik me
kanii balanmaz "gnah" saymlardr. Son yz yl boyunca deiik bi
imlerde ortaya konan bu tepkinin ilk rneklerini potansiyel enerji, gravi-
tasyon, kimyasal ekicilik gibi gizem ars veren kavramlarn yorumunda
bulmaktayz. Tepkinin daha pervaszca ortaya k bilimin bunalm dnem
lerinde gereklemektedir. Bunun en arpc rneini grecelik kuramlaryla
kuantum mekaniinin yol at alkantl dnem sergilemitir. Bu dnemde
bilim literatrne bakldnda pek ok dergi, kitap, vb. yaynlarda "Galileo
Dneminin Sonu", "Mekanistik Fizik Amazda", "Bilimin Dinle Uzlama Zo-
runluu" gibi balklar gze arpmaktadr. (Kukusuz bu trden seslenmele
rin daha az arpc olmakla birlikte gnmzde de yer yer srd sylene
bilir. Ancak bunalm dnemlerindeki militan tutum imdilik kabuuna ekil
mi grnmektedir.)
Kampanyay yrtenlere gre, yzylmzda gerekleen bilimsel devrim
ler, klasik mekanik modeline ters den bir dnya anlayna yol amtr.
Bunlar fiziin matematiksel yapsnda gemiin animistik dncesini andran
spiritel zellikten sz etmekteydiler. Felsefede "holizm" diye geen dnce
dizgesinin kurucusu General Smuts'n Britanya Bilim Dernei'nin yznc ku
rulu ylnda (1931) yapt konuma buna gzel bir rnektir:

Galieo ve Newton'la egemenlik kuran makine ya da mekanik dnya


modeli yerini Einstein'n nclnde oluan matematiksel dnya anlay
na brakmtr. ... Madde, maddesel olmayan bir yap ve dzen sergili

2) J. H. Jeans, The Mysterious Universe, s. 6, 106, 135-145. Jeans'in bu yaklamn kimi yn


lerden ada sekin bilim adam Sir Arthur Eddington'un da paylat sylenebilir. Bkz. A.
Eddington, The Nature of the Physical World ve S. Stebbing, Philosophy and Physicists.
3) J. H. Jeans, a.g.y. s. 158.

269
yorsa, bu maddenin temelde dzenleyici ilevle ykl canl organizma
veya ruhtan farkl olmad demektir.4

Ayn grn fizik ve biyoloji alanlarnda tannm Alman dnr B.


Bavink tarafndan da vurgulandn grmekteyiz:

Bugn artk bilim evrelerinde, bilimin, insan yaamnn ruh, tanr,


isten zgrl gibi yksek deerleriyle yeniden kucaklamas gerei
ne ynelik gl bir eilim vardr. ... Sosyal veya politik dnmlerle
hibir balants olmayan bu eilimin amzda ortaya kmas bir bak
ma "mucize" diyebileceimiz bir olaydr; kkeninde salt bilimsel motifler
yatmaktadr.5

Bilim ve Tanr adl kitabnda Bavink daha ileri giderek madde kavram
nn fizikte artk yeri olmadn, dolaysyla materyalist grn ktn
sylemektedir:

Gnmz fizikisi ruhsal dnyaya geit vermeyen gereklik anlay


nn yanlln, atom, elektron, vb. nesnelerin somut, kat, madde par
acklar olmadn grerek kavramtr. Onun gznde artk nesnel tm
yaplarn, srekli bir akn, bir srecin deiik biimleri olmann tesinde
bir gereklii yoktur. Materyalizm bir reti olarak geerliini yitirmitir.6

te yandan, Sovyet dnyasnda bu konudaki yaynlarn hemeri tm g


recelik ve kuantum kuramlarn, bilimin kapitalist lkelerde iine dt
umarszln birer rn saymaktaydlar. Marksistlere gre, kapitalizmde eko
nomi gibi bilim iin de knt kanlmazd. Lenin daha 1908'de yazd Ma
teryalizm ve Empriokritisizm adl kitabnda bilimde reaksiyoner eilimlerin
egemenlik kurma yolunda olduu tezini ilemiti. "Yeni fiziin ... Mach ekol
ve dier idealist felsefe akmlaryla ilikisi gzden kamayacak kadar aktr"
diyen Lenin, bilimde bunalm sayd bu oluumu yle belirtmektedir;

Modern fiziin iine dt bunalm, yerleik yasa ve temel ilkele


rin geersiz saylmasndan kaynaklanan bir olaydr. Bilin-tesi nesnel
gereklik yadsnmakta, materyalizmin yerini idealizm ve agnostisizm al
makta, madde yoksanmaktadr.7

Lenin bu kaygsn, Marksizmin Bayra Altnda adl dergide kan

4) Bkz. Nature 128, 521 (1931).


5) B. Bavink, "The Sciences in the Third Reich", Unsere Welt 25, 225 (1933).
6) B. Bavink, Science and God, London, Bell, 1933, s. 71.
7) Bkz. Philipp Frank, Modern Science and Its Philosophy, s. 192.

270
yazsnda (1922), daha arpc bir dille ortaya koyar, bilimi etkisi altna alan
"reaksiyoner akmlarn" komnizm iin oluturduu tehlikeye deinir:

Bugn bilimde yer alan kktenci deiimlerin sonucu olarak reaksi


yoner ekol ve eilimlerin gleneceini gzden karmamalyz. yleyse,
Marksizm 'in Bayra Altnda dergisi iin bata gelen sorun bilimdeki bu
olumsuz gelime olmaldr. Yoksa, savaan materyalizm szde kalr; ne
savaandan ne de materyalizmden sz edebiliriz.8

Lenin'in nclnde balayan bu tepki ve kayg Sovyet dnemi boyun


ca, ou kez ideolojik karalama biiminde srdrlmtr. Son bir rnek ola
rak Sovyet bilim literatrnde nemli bir yer tutan Krasnaya Nov dergisin
de, "Kimya ve Maddenin /ap" balkl yazy gsterebiliriz. Yazar Orlov,
modern fizikte matematik putperestliinden sz etmektedir:

Kuantum mekanii bugn de putlatrlan matematiin bysnde-


dir. Bu, bilimsel yntemin, formel matematiksel nitelikte bir dizgeye indir
genmesi demektir. Geri matematiksel dizge spektroskopinin salad
olgusal verilerle elektron, atom ve molekl gibi nesneler arasnda bir
kpr kurmaya olanak vermektedir. Ancak kuantum mekaniinin forml
lerine ierik kazandracak fiziksel aklamalarn ortaya konduuna henz
tank olmu deiliz. Kald ki, tam tersine, fiziksel aklama araylarna,
soyut matematiksel simgelerin salad sylenen aklama nedeniyle
gerek kalmad sk sk vurgulanmaktadr. Bu tutumda putlatrlan mate
matik sakldr.9

Fizikte klasik mekaniin yerini soyut matematiksel kuramlara brakmas


Jeans ve Bavink gibi idealistlerin gznde ruhsal ya da tanrsal gereklie y
nelik bir dnm, Marksistlerin gznde burjuva ideolojisinin bir rpn,
bilimi de kapsayan yozlamas olarak alglanmaktayd. ki grte de egemen
e soruna ideolojik yaklamdr.
Bu balamda bir noktann nemle belirtilmesi gerekir: yzylmzn ilk yar
s iki militan ideolojinin siyasal egemenlik kurduu bir dnemdir. talya ve Al
manya'da faizm, Rusya'da 1917 devrimiyle iktidara geen komnizm. Bu d
nemde oluan bilimsel atlmlara ilikin szn ettiimiz yorumlarn bu ideoloji
leri yanstt aktr. Marksist dnya anlayna bir tepki olarak ortaya kan fa
izmin bir boyutuyla Hegel idealizmine, bir boyutuyla da Ortaa teleolojik
retisine dayand sylenebilir. te yandan materyalizmi ideolojilerinin asal bo
yutu sayan Marksistlerin bilimdeki kuramsal dnmleri burjuva yozlamas
olarak yorumlamalar da ideolojik bir tepki olmaktan baka bir ey deildir.

8) Bkz. Philip Frank, a.g.y., s. 191.


9) Bkz. Philip Frank, a.g.y., s. 132.

271
imdi, ideolojik yorumlan bir yana brakarak, soruna bilim felsefesinin
daha ntr asndan baktmzda ne grdmz soralm.
Bilim, kimi evrelerce sylendii gibi gerekten yzylmzda teleolojik
eler de ieren idealist ya da idealizmi andran bir dnm iine girmi mi
dir? Bu soruya yant araynda ncelikle ada fiziin klasik mekanii aan
boyutlarna bakmak gerekir. Ksaca zetlersek, zellikle zaman, uzay, madde,
nedensellik gibi temel kavramlarda younlaan yenilikleri alt noktada topla
yabiliriz:
1) Zaman, gzlemciden bamsz tekdze bir sre deildir; n fiziksel
dalmna bamldr. Ik hznn sonlu olmas nedeniyle "mutlak e-zamanlk"
diye bir ey yoktur. nce ve sonra sralamasn ieren zaman kavram neden
sellik varsaymndan kaynaklanmaktadr.
2) Geri her gzlemcinin belirledii zaman ve uzay yerel ve zneldir.
Ama bu bilimin nesnelliini yitirdii demek deildir. Bilimsel nesnellik, akla
yc kuramn olgusal olarak yoklanabilirliindedir.
3) Atom ve atom-alt dzeyde nicel deikenleri birlikte belirlemeye fizik
sel olanak yoktur; lme sonularnn ortalama deerleri olaslk (istatistiksel)
yntemle ancak hesaplanabilir.
4) Kuantum kavramyla klasik "madde" kavram sarslmtr; yeni kurama
gre atomik nesneler yerleik anlamda maddesel olmaktan ok periodik ya
da ritmik nitelikte oluumlardr.
5) Grecelik kuramnda nemli bir yer tutan "alan" kavramna gre, fi
ziksel olarak gerek olan bo uzaydaki madde deil, verilen bir alandaki kuv
vet izgileridir. zdek kavramnn yerini elektro-dinamik etkinlik almtr.
Maddeden sz edersek, bu, alandaki younluktan baka bir ey deildir.
6) Alg snrlarmz iinde kalan evremiz iin biilmi kaftan olan Eucli-
des geometrisinin, atomik ve astronomik boyutlarda uygulama geerlii yok
tur.
Peki, daha ok maddenin konumuna, gzlemci ile gzlemlenenin ilikisi
ne, drt boyutlu uzay-zaman srecine ilikin ortaya kan bu yenilikleri "idea
lizme yneli" diye yorumlamak yerinde midir? Klasik mekanikte "maddesel
parack" denen eyin yeni fizikte oluumlar sreci olarak alglanmas; kuan
tum mekanikte elektronun bir radyasyon dizisi ilemi grmesi; nkleer fiziin
proton ve elektronlarn paralanmaz nesneler olmadn gstermesi, vb. ge
limelerin hangisi idealizme dn saylabilir? Kald ki, "alglama" dediimiz
psikolojik olay da fizikteki bu geliimin olaan d olmadn gstermektedir.
Nitekim yakndan incelendiinde algladmz eylerin zdekler deil, birta
km oluumlar olduu aklk kazanmaktadr. Algladmz her eye aslnda
uzay-zaman srecinin kk bir blm diye bakabiliriz. (Kukusuz, bu sapta
may yaparken algyla alglanan nesne arasndaki ilikinin tam bir akla ka
vutuunu sylemek istemiyoruz!)
272
Bilimin znelletiini savunanlarn argmanlarnda gsterdikleri dayanak
lardan biri, lme sonularnn gzlemciye bal olduudur; yle ki, grecelik
kuramnda "bir ubuun uzunluu" ya da "iki olgu arasndaki zaman fark" gi
bi deyilerin nesnel bir belirlemeyi deil, gzlemciye grecel znel bir belirle
meyi dile getirdii ileri srlmektedir. Bu yaklam, bilerek veya bilmeyerek,
kuram bir tr arptmadr. Grecelik kuramna gre, lme sonulan gz
lemcinin (ya da lme aracnn) devinimine greceldir, yoksa, konum ve devi
nimleri ayn olan gzlemcilerden her birine zg bir grecelik sz konusu
olamaz.
Gsterilen bir baka dayanak da Heisenberg'in belirlenmezcilik ilkesine
ilikindir. lkeye gre, atom-alt bir paracn konum ve hz birlikte tam be-
lirlenemez; ayn lme balamnda biri belirlendiinde dierinin belirsiz kal
mas kanlmazdr. Ancak lme ileminde karlalan bu yetersizlikte znel
olan, ya da, teolojik anlamda zgr isten retisine destek salayan, dolay
syla bilimin spiritelliini az ya da ok kantlayan bir ey var mdr?
Sonu: Bilimin yzylmzdaki atlmlarn ideolojik dorultularnda yo
rumlayanlarn argmanlar ne ynden baklrsa baklsn inandrc olmaktan
uzaktr. Bir kez, fiziin daha fazla matematiksel grnm kazanmas bilimin
ierik ve yntem olarak deitiini gstermez. Kald ki, Newton Mekaniinin
kendi lleri iinde daha az matematiksel olduu sylenebilir mi? Sonra, y
le bir deiiklikten sz edilse bile bunun znelleme ile ilgisi var mdr? Gz
den kamamas gereken bir nokta da bu tr yorumlarn yeni olmad, deiik
biimlerde gemite de ortaya atlddr. Klasik mekanii kaba bir materya
lizm olarak alglayan dinci ve hmanist kesimlerin srgit tepki iinde oldukla
rn biliyoruz. Oysa ilgintir, Newton "klasik mekanik" diye bilinen kuramn
ortaya koyduunda dnemin kimi skolastik eilimli dnrlerince, Descar-
tes'in "makine-evren" modeline kar bir kurtulu, bir zafer diye alklanmt.
Ayn ekilde, diyalektik materyalizm de klasik mekanie kar bir stnlk
cokusuyla ileri srlmt. Grnen o ki, bilimde (felsefe ve sanatta olduu
gibi) kuramsal her nemli atlm deiik yorumlara ak kimi alkantlara yol
amaktadr. Tarihte bunun arpc rneklerini Kopernik, Galileo, Darwin ve
Einstein'n atlmlarna gsterilen ideolojik tepkilerde bulmaktayz. Bilim top
lumsal koullarn tesinde, fildii kulesine ekilmi soyut bir etkinlik deildir.
nemli olan bilimi, arptc da olsa, birtakm znel yorumlara kar korumak
deil, gerek kimliiyle anlamaktr!

273
7

KAVRAM KARGAASINA AIKLIK

a) Bir "Eletiri"ye Yant*

Felsefe Tartmalar 6. Kitap'ta kan "Bilim ile deoloji" balkl yazm


8. Kitap'ta Yaman rs'n "eletiri" konusu olmutur. Olduka uzun, anlal
mas g bir dille kaleme alnan, dahas yer yer konu dna taan bu eletiri
de yazar, tmne kar kt anlalan yazmda "yanl" dedii birtakm nok
talara deinmektedir. Ben yantmda bu noktalardan birka zerinde ksa
aklamalar vermekle yetineceim.
rs'n kar kt ilk, belki de en temel nokta, bilim ile ideoloji kavram
larn karlatrm olmam. Ona gre, "bilim ile ideoloji dorudan ya da do
laysz karlatrlamazlar." Nedeni, bilimin "bir etkinlik ya da etkinlikler bt
n," ideolojinin ise "insanlarn toplumsal-siyasal yaamla ilgili dnce ve is
teklerini dile getirdikleri bir kavramlar ve deerler topluluu" olmas imi! Pe
ki, bilim bir etkinlik ise ideoloji bir etkinlik deil midir? Ya da tersine, ideoloji
bir kavramlar ve deerler topluluu ise bilim iin de ayn ey sylenemez mi?
Grlyor ki, rs'n tanmsal ayrm hem yzeysel kalmakta, hem de bir zor
lama olmaktan ileri gememektedir. Aslnda bilim ve ideoloji, ikisi de, klt
rel etkinliklerimiz; ikisi de insanolunun dnce, duygu ve eylem zelliklerini
ieren giriimler. Aralarndaki fark, birinin "etkinlik" dierinin "kavramlar ve
deerler topluluu" olmasnda deil, ama ve ilevlerindedir: Bilim, temelde,
olgusal dnyay anlama; ideoloji bir gr, bir inanc ya da bir lky ege
men klma abasdr. Badamazlklar amalarnda, amalarna ulama yn-
temlerindedir.
rs, ayrca, filozoflarn iki kavram arasndaki ilikiyi, etkileimi tartrken
onlar "zde kmeye koymak" yanllndan sz ediyor. (ki kme zde ola
bilir; "zde kme" ne demek?) Hangi filozofun byle bir yanll ilediini
bilmiyorum, ama benim eletiri konusu yazmda bilimle ideolojiyi "zde k
meye" koymam yle dursun, tam tersine, iki kavramn kimi temel ltlere
vurulduunda badamaz olduu belirtilmektedir. Bavurduum ltler bilim

*) Baz eklemelerle buraya alnan bu yaz, Felsefe Tartmalar, 9. Kitap'ta (Aralk 1990) ya
ymlanmtr.

274
ile ideolojinin kltrel etkinlikler erevesinde iki deiik etkinlik olduu varsa
ymna dayanmaktadr, yoksa, "zde kme"yi paylatklar varsaymna deil!
Eletirici, ideolojiyi "inan sistemi" diye nitelemi olmam da "nemli bir ideo
lojik yaklam yanll" sayyor. deolojilerin birer inan sistemi olup olmad
tartlabilir, ama sz konusu nitelemenin "bir ideolojik yaklam yanll" ol
duu ne demektir? Bu bir yana, rs'n gzden kard nokta, ideolojilerin
dnyaya ilikin olmas onlar birer inan sistemi olmaktan karmaddr.
nan salt dinlere zg, Tanrya ynelik bir ey deildir; dinsel inan yannda
dnyada olup bitenlere ynelik "inan diyebileceimiz" pek ok beklentilerimiz
vardr. rdelenmeksizin doru saylan her ey bir inantr. Kii bal olduu
ideolojiyi irdelemez, irdelemeye kalktnda ball (yani inanc) kopmu ya
da kopmaya yz tutmu demektir. Gerekten, temel retilerine inerek kom
nizmi eletiren bir komnist, faizmi eletiren bir faist var mdr?
Bu arada rs kimi arptmalardan da geri kalmyor. Bunun bir rneini,
bilim ile ideolojinin kkenlerine ilikin yaptm belirleme zerindeki szlerin
de bulmaktayz. rs bu belirlemede benim ikili lt kullanarak bilimi "ruhbi-
limsel-dirimbilimsel, bunun yannda toplumsal-ilevsel bir adan; ideolojiyi
ise neredeyse tmyle toplumsal-ruhsal patoloji ynyle" tanmladm ileri
sryor. Oysa benim belirlemem bu trden gz kamatrc ama anlam belir
siz terminolojiye gerek gstermeyecek kadar yalnd. Olduu gibi alyorum:

Bilim insana zg bilme, anlama, aklama ve renme isteinden,


evrende olup bitenler karsnda duyulan tecesss ve meraktan, bir l
de de, evre koullarn denetim altna alma ihtiyacndan domutur.
deoloji insanlarn doa ve toplum karsnda iine dtkleri korku,
yalnzlk ve yetersizlik gibi duygularn etkisinde yce ve koruyucu bir g
ce snma, bir misyon ya da davayla zdeleerek kimlik kazanma,
egemenlik kurma ihtiyacndan kaynaklanr.

Sormak gerekir: "ikili lt kullanm" bunun neresinde? Ne var ki, rs


bu kadarla da kalmyor, belirlememi destekleyen "bilimsel ya da empirik veri
ler" ortaya koymadmdan sz ediyor. Benim yaptm kavramsal bir zm
leme, o benden deneysel ya da gzlemsel kant istiyor!
rs'n bir arptmas da u sorusunda gizli: "...ideolojilerin hibir olumlu ve
ussal yanlarnn olmadn, bilim etkinliine ise usd ve bakaca olumsuz ele
rin hi karmadn syleyebilir miyiz?" Sanki byle bir ey sylemi ya da ima
etmiim gibi. Benden "empirik" veriler isteyen eletirici yazmda bu sorusuna yol
aan tmcelerden bir iki rnek gsterme yoluna neden gitmemi acaba?
arptmaya bir rnek daha: rs benim Marks grle ilgili olarak "tek
tek sav ya da nermeleri ... birer reti" olarak nitelendirdiimi sylyor, '
reti' teriminin ancak bu savlarn birlikteliini dile getirmek iin kullanlabilece
ini ileri sryor. Hemen belirteyim, bu sav da gerei yanstmamaktadr.
275
Yazmda dile getirilen Marksist gr oluturan maddecilik, diyalektik dn
ce, proletaryann tarihsel misyonu vb. balklar altnda topladm ana ilkeler
dir. Eletirici, her biri karmak dnceyle ykl bu retileri tek tek sav ya
da nerme olarak nasl niteleyebilir? Marksizm bir tek reti deil, bir reti
ler dizgesidir. Kald ki, eletirici gvenilir bir iki szle bakma gereini duy
sayd, "reti" teriminin kendi belirledii dar anlam atn, sosyal ya da si
yasal bir akmn (rnein, bir ideolojinin) bir ya da birden fazla ilkesi anla
m tadn renirdi.
rs un bir yaktrmas da benim bilim felsefesi ile bilimsel felsefe kavram
larn kartrdm ya da zde anlamda kullandm! Bu doru deildir. Ne
eletiri konusu yazm ne de Bilimsel Felsefenin Douu evirime yazdm
nsz, iddiay hakl gsterecek bir kavram karklna rnek gsterilebilir.
Yaman rs, Bertrand Russell ile Kari Popper' "bilim felsefecisi" diye ni
telememi de yadrgamakta, bu nitelemenin Popper iin bir lde yerinde ol
duunu, ancak Russell iin doru olmadn ileri srmektedir. Deyi yerinde
ise, "gz kara ahkm kesmek" derler, buna! Ad geen iki filozofu da yete
rince tanmad anlalan eletiricinin okuyucularn hafife ald aktr: zel
likle Russell'a ilikin yargsnn stnkrln, onun bilim zerindeki kitap
larndan hi deilse bir tanesine bakma gereini duysayd, kendisi de grrd
herhalde. rnein, 6 ana blmden oluan Human Knovledge'n 4 bl
m u balklar tamaktadr (evirerek veriyorum):
Blm I. Bilim Dnyas
Blm III. Bilim ve Alglama
Blm IV. Bilimsel Kavramlar
Blm VI. Bilimsel karm Postulatlar
Russell'n "dizgeli ve 'teknik' bir biimde bilimin sorunlarna eildiini
syleyemeyiz," diyen rs' en azndan bu blmleri, "teknik" gc yeterse,
okumaya ve anlamaya armak zorundaym.
Marksizmin metafiziksel saydm iki temel retisi (maddecilik ve diya-
lektik)'ne ilikin eletiriye gelince, okuyucularn bu konuda "Diyalektik Mater
yalizm ve Bilim" baln tayan iki yazmda (Bkz. sayfa 69-77) yeterli akla
may bulacaklarn sanyorum.
Eletiriye sayg duyarm, yeter ki, sorumluluk iinde yaplm olsun!

b) "Matematik nermeleri"*

Hackadirolu, "Matematik nermeleri" balkl yazsnda (Bkz. Felsefe


Tartmalar, 3. Kitap) ilk bakta bilinen grleri aan bir sonu ortaya

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 4. Kitap'ta (Eyll 1988) yaymlanmtr.

276
koymakta, okuyuculardan, getirdii zmn irdelemesini beklemektedir. Bu
ksa eletiri, yazarn istedii tartmay balatma umuduyla birka noktaya k
tutmaya yneliktir.
Hep bildiimiz gibi, matematiin ne olduu felsefede srgit tartlan bir
konudur. Platon'dan gnmze dein nl filozoflarn pek ou konuyla ilgi
lenmi, ancak ortaya kan grlerin hibiri tartlr olmaktan kurtulamam
tr. Etkisini bugn bile bir lde srdren Platoncu gr matematii, dene
yimlerimiz dnda apayr bir dnyaya, "idealar" dnyasna ilikin kesin bilgi
veren, salt anlksal bir alma sayar.1 Yaklamlarndaki kimi farklara karn,
Descartes, Leibniz, Kant, vb. rasyonalist filozoflar iin matematiin ayrc
zellii a priori niteliinde yatmaktadr. te yandan, J. S. Mill'in matematii
temelde olgusal bilim sayan gr, kimi empirist filozoflar dnda, destekle
yici bulmamtr. Bilgi kuram alannda empirist eilimli Russell, Carnap,
Ayer gibi mantk empiristler bile, matematik sz konusu olduunda Mill'e
deil, rasyonalistlere yakn bir tezi, matematiin manta indirgenebilecei te
zini ilemiler; matematik nermelerin analitik karakterini vurgulamlardr.
Gnmzde, salt a priorist gre kar kan W.V. Quine, H. Putnam, I.
Lakatos, M. Steiner ve P. Kitcher gibi dnrlerin hibirinin henz doyuru
cu bir aklama ortaya koyduu sylenemez.2 Kesinliiyle "bilinen" matemati
in ne olduu sorusuna, tm ura ve tartmalara karn, kesin bir yant veri
lememitir.
Hackadirolu matematik nermeleri tantlamaya ynelik almasnda
klasik grlere kar kmakta; matematiin ne Frege ve Russell'n ne sr
d gibi mantn bir uzants, ne de J. S. Mill'in dedii gibi kesinlik derecesi
yksek olgusal bir bilim olduunu benimsemektedir. Ona gre matematiksel
nermeler, Locke'n ve daha sonra deiik terminolojiyle Kant'n belirttii gi
bi doruluu zorunlu bireimsel yarglardr. (Kant, bilindii gibi, matematik
nermeleri "sentetik a priori", yani deneyime gitmeksizin doruluu belirle
nebilen bireimsel nerme diye nitelemiti. Hackadiroluna gre ise, bire
imsel olan matematiksel nermeler zorunlu ama a priori deildir.) Hacka-
dirolu, matematie zg bu zellii (yani hem bireimsel hem zorunlu olma
zelliini) inceleme konusu nesnelerin "deimez zellikli bireyler ya da birim
ler" oluu, bu birey ya da birimlerin uyguland "bire-bir karlkllk" denen
belirleme biimine balamaktadr. Oysa Kant, bireimsel sayd matematik
sel nermelerin a priori niteliini insan anlnn deneyimden bamsz do
natmyla aklyordu. Ona gre, d dnyay alglama, tanma ya da kavrama

1) Bu grn izlerine G. H. Hardy ve Kurt Gdel gibi sekin matematikilerde de rastlamaktayz.


2) Bkz. Quine, W. V., The Ways of Paradox, 1966; Putnam, H., "What is Mathematical Truth",
Philosophical Papers, vol.1, 1975; Lakatos, i., Proofs and Refutations, 1976; Steiner, M.,
Mathematical Knovvledge, 1975; Kitcher, P., The Nature of Mathematical Knovvledge, 1984.

277
anln salad formlarla ancak olasdr. Duyu verileri, benzetme yerinde
ise, konduu kabn biimini alan su gibi, anlksal formlarda bilgiye dnr.
Uzay ve zaman sezgilerimiz anlmzdan kaynaklandna gre, bu kalplarda
alglanan geometrik ve aritmetik verilerin bizim iin zorunlu olmas doaldr.
Uzay sezgimize ilikin geometrik ilkeler (rnein, iki nokta arasndaki en ksa
mesafenin bir doru paras olduu; noktann bir dzlem belirledii, vb.)
ya da zaman sezgimize ilikin 5+7=12 gibi aritmetik dorular a priori do
rulardr, nk bu zellik aslnda alglama srecinde anlmzn d dnyaya
ykledii zelliktir.
Kant'n anln donatmna balad zorunluu Hackadirolu, bir tek
zelliine indirgenmi nesneler zerinde yrtlen bir belirleme biimine da
yamaktadr. Yazar bylece Kant'n znelliine dmeksizin, bireimsel sayd
matematiksel nermelerin nasl zorunlu olduu sorusunu yantlad inancn
dadr. yle mi acaba?
nerilen zme yakndan baktmzda, Kant'n znelliinden syrlan
yazarn asl kar kt grn, matematii manta indirgeyen mantk
empirist grn kucana dtn grmekteyiz. Aklayalm:
"Bire-bir karlkllk" denilen belirleme ilemi, say sistemine bavurmak
szn yrtlen ilkel bir sayma trdr. Bire-bir karlkllk uyguland okluk
lardaki nesnelerin, Hackadirolu'nun deyiiyle, "deimez zellikli bireyler ya
da birimler" olarak alnmasn gerektirdiinden, bu nesneler tm dier zellik
lerinden soyutlanmakta, dolaysyla birbiriyle zdelemektedir. Baka bir de
yile, bire-bir karlkllk belirlemesinin geerlii uyguland nesnelerin z
delii varsaymna dayanr. Bu ise, bire-bir karlklln, mantn temel ilke
si zdeliin ileme dnm zel bir rnei olduu demektir. yleyse, Ha-
ckadirolu "matematik, mantn bir uzants deildir," tezini temellendirme-
ye ynelik zmlemesinde farknda olmakszn matematiksel zorunluu man
ta dayamaktan ileri gitmemitir. Gerekten, matematik iin A, A'dr ilkesi
yeterli deilse, bu ilkenin ileme dnm bir rnei olan bire-bir karlkll
n da yeterli olmamas gerekmez mi?
Kald ki, Hackadirolu'nun zmlemesi doru olsa bile, bu zmleme
ye ilikin kimi noktalara aklk getirmesine ihtiya vardr. Bunlardan nemli
grdmz drt tanesini sralyoruz:
1) "Matematik nermeleri zorunlu ama a priori deildir," yargs bula
nktr. Doruluu zorunlu bir nerme ile doruluu a priori bilinen bir ner
me arasnda fark varsa, bunun akla kavuturulmas gerekir.
2) Bilindii gibi, Kant'n sentetik a priori retisi Euclide-d geometri
lerin ortaya kmasyla geerliliini yitirmitir. Bu retiye kout olan zorunlu
bireimsel gr, birden fazla geometri''olayn nasl aklamaktadr?
3) Matematikte dorudan ya da st rtk "analitik" diyebileceimiz
nermeler yannda, dpedz varlksal nitelikte nermeler de vardr. Deiik
278
nitelikte nermeleri ayn kaba koyup tmn "zorunlu bireimsel" diye nitele
mek yerinde midir?
4) Matematiin deneyimsel temelden mantksal yapya geii tarihsel bir
gelimedir. Bu olay gz nne alnmakszn matematiksel nermeleri u ya
da bu ekilde nitelemek salkl bir yaklam olur mu?
Hackadirolu bu trden noktalara aklk getirirse, deerli almasnn
daha etkili bir biimde tartlmasna olanak vermi olur herhalde.

c) "Duyu Deneyi ve Gerek Deney"*

Sayn Hackadirolu,
"Duyu Deneyi ve Gerek Deney" balkl yaznz okuduumda aklma ta
klan baz noktalar oldu. Bunlardan nemli saydm birkana ksaca dein
meyi yararl grmekteyim.
1) "Deney" kavram bence yanl bir seim. Sanrm "deneyim" daha ye
rinde olurdu. Bildiiniz gibi, "deney", yerleik anlamnda, bir sav ya da hipo
tezi test etmek amacyla koullan yapay olarak dzenlenen bir gzlem bii
midir. "Duyu deneyi" yerine "Duyumsama", gerek deney yerine "kavramsal
deneyim" ya da dpedz alglama daha uygun olmaz myd?
2) Deneylerimizin "duyu" ve "gerek" diye ayrlmas da bana hem yapay
hem de yanl gelmektedir. Bir kez "duyu deneyi" diye bir ey varsa, buna
da "gerek" diyemez miyiz? Deneylerimizin bir blmne "gerek" derseniz
br blm, st rtk biimde de olsa, gerekd saylm olmuyor mu?
Sonra, daha nemlisi, iki deneyim arasndaki kesin ayrmnz doru bul
muyorum. Deneylerimiz basit duyumsamadan bilgi ve kavramsal dnmeye
dek kesiksiz uzanan karmak bir sretir. Zaten siz de verdiiniz tanmda
(belki de farknda olmakszn) bunu dile getiriyorsunuz. "Duyu deneyi"ni,
"duyumlar gzlemleyip" ("duyumlar gzlemleme" ne demekse) "gzlemin
verdii ideler zerinde tanmlar yapma" olarak nitelemektesiniz. "Duyu de
neyi" duyumlarn verdii ideler zerinde zihinsel ilemler yrtmekse, bu
nun kavramsal olmad nasl sylenebilir? "Bilgi" denilen ey de, duyu veri
leri zerinde zihinsel ilemlerle ulatmz, sonra gzlem veya deney verile
riyle doruladmz ey deilse nedir? Bu ister duyusal arlkl, ister zihin
sel arlkl olsun, bilgidir, deiik llerde kavramsaldr. te yandan, "ger
ek deney" dediiniz ve "bir nesneyi kullanarak ondan nasl yarar ya da za
rar grebileceimizi saptama" ilemi diye tanmladnz sre, aslnda "du

*) Felsefe Tartmalar 17. Kitap'ta yaymlanan bu ksa eletiri, Hackadirolu'nun 16. Kitap'ta
kan inceleme yazsna ilikindir.

279
yumlar zerinde zihinsel ilem" diye belirlediiniz "duyu deneyi"ne, bilgi a
sndan, pratik bir boyut katma dnda bir ey salamamaktadr.
3) Kavramlar ya da kavramsal bilgiyi "kullanma'yla bal tutan ya da s
nrlayan grnze de katlmyorum. Kullanma, amaca grecel olarak, ekst
ra bilgi salayabilir; ama bir nesneyi u ya da bu ekilde kullanmak belli bir
nbilgiyi gerektirir, stelik bu bilgi salt duyumsal olamaz, belli lde kavram
saldr. Baka bir deyile, bir nesneyi kullanma bilgi snrmz geniletebilir,
yeni kavramlara yol aabilir; ama kullanma yalnz bana "gerek bilgi"nin,
kavram retmenin nkoulu olmak yle dursun, tam tersine, nbilgi ya da
belli kavramlar olmadan gerekleemez.

280
8

ELETREL DNME*

Giri

Uygarlk srecinde ad inan ve saplantlar yeterince aamam top-


lumlarn gnmzde gze arpan zelliklerinden biri, belki de bata geleni,
problemlerini zmede gsterdikleri yetersizliktir. Dahas, bu toplumlarn
problemlerini ou kez iinden klmaz bir tr kr dme dntrmeye da
ha yatkn olduklar bile sylenebilir. lkemizin bugn iinde bocalad, gide
rek younlaan sorunlar yuma, bu genellemeyi dorulayan nmzdeki so
mut bir rnektir. zellikle bata politika, ekonomi, eitim, hukuk olmak ze
re hemen tm kamu ilev ve kurulularnda tank olduumuz sknt, tkanma
ve yozlama bilinen ama zm verilemeyen sorunlar. Peki, durmadan ya
kndmz sorunlara "zm" diye getirilen ama znde palyatif olmaktan ile
ri gemeyen tutumlarn gerisinde yatan yetersizlik nedir? Problemlerimizi ni
in zemiyoruz?
Kukusuz bu denli karmak bir duruma ilikin bir soruya kestirmeden bir
yant verilemez. ncelikle iinde olduumuz kmazn kkeninde yatan neden
ya da nedenlere doru tan koymak gerekir. Ne var ki, bir yaz erevesinde
ok deikenli sosyal bir olay tm boyutlaryla ele almaya olanak yoktur; bu
na hazrlkl olduumuzu da syleyemeyiz. Biz burada sorunlara zm ret
medeki yetersizliimizin temel nedeni saydmz yerleik bir zelliimize,
"eletirel dnme" denilen dnsel yaklama yabanc kalm olma eksiklii
mize aklk getirmeye alacaz. zmlememiz balca iki soruya verecei
miz yantlara dayanacaktr: 1) "Eletirel dnme"den ne anlyoruz? 2) Prob
lem zmede eletirel dnmenin yeri nedir?

Eletirel Dnme Nedir?

Pek ok soyut terim gibi (rnein, "zgrlk", "uygarlk", "bilgi", "felsefe"

*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Kasm 1996 saysnda yaymlanmtr.

281
vb.) "eletirel dnme" deyiminin de standart bir tanm yoktur. Gnlk yaam
da da sk sk geen bu trden terim veya deyimlerin kullan balamna gre
az-ok deiik anlamlar yklendii bilinmektedir. Ama bu, "eletirel dnme"
dediimiz kafa disiplininin akla kavuturulamayaca anlamna gelmez.
Eletirel dnme geleneksel kltrmze nerdeyse tmyle yabanc bir
kavramdr. Kavrama aklk getirme araymzda birka noktann hemen be
lirtilmesi gerekir. Deineceimiz ilk nokta, eletirinin ou kez algland gibi
yerleik norm ve deerlere kar olumsuz bir tutum, ykc bir giriim olmad
dr. "Eletiri" ad altnda kimi kez sergilenen yle tutum ve giriimlerden sz
edilebilir, elbet! Ama gerek anlamnda eletiri ykc deil, yapcdr; doruyu
bulmaya ynelik bir araytr. Eletiriye olumsuzluk gzyle bakanlar, daha da
kts, eletiriyi ilerine sindiremeyenler, ya geleneksel normlara smsk
bal kalan evrelerdir, ya da, mutlak doruluk sav ieren bir ideolojiye ko
ullanm militanlardr.
Vurgulamak istediimiz bir nokta da, sradan davranlarmzn tersine
eletirel dnmenin bireysel ya da kitlesel kapris, fke veya tutkularn gd
mnde deil, elden geldiince nesnel ve ussal ltlere bal bir tartma ve
yoklama etkinlii olduudur. Ancak eletirel dnmeyi salt ussallk olarak al
glama, dahas dpedz mantksal karm kurallarna indirgeme, dar ve kat
olmann tesinde yanl bir anlaytr. Ussallk ve mantn eletirel dnme
deki nemi yadsnamaz kukusuz; ama eletirel dnmeyi, kavram netletir
mek kaygsyla da olsa, bunlarla zdeletirmek doru olamaz. Eletirel d
nmenin deneyim, bilgi ve beceri gerektiren, bir lde de olsa, yaratc im
gelem ieren boyutlar da vardr.
Deineceimiz son nokta olduka yaygn kullanlan ama yeterli bulmad
mz bir tanma ilikindir. Buna gre, eletirel dnme nerme ve argman
lar doru deerlendirme etkinliidir.1 Bu tanm yetersizdir, nk: a) nerme
ve argmanlar dnda eletirel dnmeye konu olarak elveren satran trn
den oyunlar; by, fal, akrobasi, reklam gibi etkinliklerden de sz edilebilir;
b) eletirel dnmeye gitmeksizin de bir nerme ya da argman doru de
erlendirdiimiz olur. (Gnlk yaamdan basit bir rnek alalm: Ortaokulu ye
ni bitiren Ylmaz tatile hemen kmak istemektedir. Havann bozulaca baha
nesiyle bir hafta gecikmeyi neren babasna, "Kayglanmaya gerek yok, hava
gzel gidecektir, babacm! Geen yl da yle olmad m?" diyor ve hava ger
ekten ocuun dedii gibi gzel gidiyor. imdi, Ylmaz'n ans eseri doru
kan bu deerlendirmesine "eletirel dnme" diyebilir miyiz?)
Deiik boyutlar yan sra "eletirel dnme"nin, ilikin olduu konu ya
da uygulama alanna gre, az-ok farkl anlamlar sergiledii de sylenebilir.
Ne var ki, hangi balamda alnrsa alnsn kavramn "asal" diyebileceimiz

1) Bkz. Robert Enis, "A Concept of Critical Thinking," Harvard Educational Revievv, Vol. 32,
1962.

282
esi gzden kamamaktadr: bamsz kafa disiplini, ll kuku, geree
ynelik aray. Eletirel dnmeyi dier dnme trlerinden farkl klan
zellik bu enin bireimine dayanmaktadr. Dnme tekdze bir etkinlik
deildir. Belirgin rneini bilimde bulduumuz rasyonel dnmenin yan sra
kkeninde irrasyonel dnme trleri de vardr. rnein, d grme, hayal
kurma, kimi anmsamalarmz genellikle "ussal" diyemeyeceimiz, isten d
oluan dnme trleridir. te yandan olup bitenler arasnda iliki kurma,
varsaymlara giderek sonu karma, olgulara nedensel aklama getirme,
nermeleri doruluk, argmanlar geerlik ynnden deerlendirme, problem
zme vb. anlaksal etkinlikler bilin ve isten gerektiren dnme trleridir.
Bu ikinci kmede yer alan, stelik hepsinde uygulamaya elveren eletirel d
nmeyi, basite indirgeme pahasna da olsa, bir tanm erevesinde yle dile
getirebiliriz:

ll bir kukuculuk iinde ilgi konusu bir gr, bir sav, bir ak
lama veya deer yargsn; bir davran, bir durum, bir yapt veya oluu
mu kendisine zg ltlere bavurarak, doruluk ya da geerlik ynn
den nesnel ve ussal bir yaklamla irdeleme etkinlii.

Sz konusu irdeleme, uygulama alanna gre, deiik sonulara ynelik


olabilir. rnein, felsefede ileri srlen bir gr ya da retiyi, ierdii var
saym, tez ve kavramlara zmleyici aklk getirerek sorgulamak; bilimde
gzlem ve deney sonularyla onlar aklamak zere nerilen hipotez veya
kuramlarn ilikisini yoklamak, ulalan sonularn gvenirlik derecesini belir
lemek; yazn veya gzel sanatlarda ortaya konan bir yapt estetik ltlere
giderek deerlendirmek... Daha nce deindiimiz bir noktaya dnmekte ya
rar grmekteyiz: Eletirel dnmenin geerlilii, byk lde, ilgi konusuna
ilikin deneyim ve bilgi yeterliliine baldr. Bilgi ve deneyime dayanmayan
bir eletiri, bavurulan lt veya ilkeler ne olursa olsun, ierikten yoksun bir
kafa egzersizi olmaktan ileri gemez.

Problem zmede Eletirel Dnme

"Problem zme" deyince ounluk aklmza okul yllarmzdaki aritme


tik, geometri ve cebir problemlerini zme ura gelir. Oysa problem yaa
mn tm etkinlik alanlarnda deiik biimlerde karlatmz bir bitmeyen
olaydr. Kimi problem ya da sorunlarmza birey olarak, kimilerine de ilgililer
le ibirliine giderek zm getirmeye alrz. Durum ne olursa olsun kiinin
problemine doyurucu bir zm bulabilmesi iin ncelikle problemini kaynak,
kapsam ve balam ynlerinden iyi tanmas, zme elveren yntem've ara
283
lar belirlemesi, seenek ve olaslklar yoklamas gerekir. Unutulmamal ki,
yle bir n alma bile kiinin yukarda verdiimiz tanm erevesinde eleti
rel dnme yeti, deneyim ve isten gcne yeterince sahip olmasyla gerek
lik kazanabilir ancak!
Kukusuz, sradan gnlk poblemlerin pek ouna yerleik alkanlklar
la, elyordamyla ya da evreye danarak zm bulma olanandan sz edile
bilir. Ama yle yaklamlara elvermeyen, kii ve evresi iin hazr zm ol
mayan problemler de az deildir. Kald ki, zm daha ok ortak alkanlk
lara dayanan problemleri aslnda problem saymayabiliriz de! Gerek anlamda
problem hazr zm reetesi olmayan problemdir. Eletirel dnmenin ba
ta gelen bir ilevi de gerek problemleri szde ya da yapmack problemlerden
ayrt etme, "problem" dediimiz gln de zmlenir olup olmadn be
lirlemektir. Eletirel dnme yetisinden yoksunluun ou kez ya zlebilir
problemleri bile zlemez karmakla dntrd, ya da zme elver
meyen problemlerle urama aymazlna yol at sylenebilir. Salkl kafa
donatmnda nemli yer tutan bu yetinin oluumu, yerleik alkanlklar dn
da yeni deneme ve araylara ak, zgr tartmaya yer veren kltrel bir or
tam; bilimsel dnme yntemini bir lde de olsa zmsemi bir eitim an
layyla olasdr. yle bir ortam ve eitim olmakszn ne bireylerin ne de top
lumun problemlerine yeterli zm bulmalar bir yana, problemlerini gerein
ce kavramalarna bile olanak yoktur.2
Ikibin drtyz yl nce esiz bilge Socrates, "Sorgulanmayan bir yaam
yaanmaya demez!" demiti. Yaamlarn sorgulamak kiilerin kendi sorum
luluklar elbet; ama yaadmz ada konum ve tutumunu uygarlk asndan
sorgulayamayan toplum iin ne diyebiliriz?

2) Bkz. Bilim ve Eitim," s. 192.

284
SONU
BLM FELSEFESNE TOPLU BR BAKI*

Felsefe ile bilim son yz yl boyunca giderek deiik kimliklerle belirgin


lik kazanan, ama grnrdeki tm ayrlklarna karn birbiriyle etkileim iinde
kalan iki dnme trdr. Kkenlerinde ikisi de dnyada olup bitenleri akla
ma, insann evren iindeki yerine anlam verme gereksiniminden domutur.
17. Yzyla gelinceye dek felsefenin ana dal metafizik "stn bilim" ayrcal
na sahipti. Antik Grek filozoflarnn retileri ounluk bilim ile felsefenin i
ieliini sergileyen rneklerdir. Ortaa skolastik geleneinde de Aristoteles
felsefesi yetkin bilim konumundadr. Felsefe ile bilimin birbirinden uzaklama
sreci Francis Bacon ile Galileo'nun skolastik dnceye kar kmalaryla ba
lar. 19. Yzylda Hegel idealizminin akademik evrelerde kurduu egemenliin
etkisiyle doruuna ulaan bu srete felsefe ile bilim birbirinden uzaklamakla
kalmaz, birbirine yabanclar; dahas, yer yer birbirine ters den iki kampa
dnr. yle ki, artk sradan bilim adamnn gznde felsefe sonu gelmez bir
gevezelik, sradan felsefecinin gznde bilim ayrntlara gmlm, temel so
runlara kapal teknik bir ura olmann tesinde bir anlam tamyordu. Bu ya
banclamann, stn bilim olma savn ieren klasik metafiziin saygnln yi
tirmesine karn, henz tmyle durduu sylenemez. Bugn iki dn alan
arasnda "grecel" diyebileceimiz bir yaknlama, olumlu bir etkileim gzlem
leniyorsa, bunu byk lde yzylmzda boy veren analitik felsefeye, zellik
le onun bir kolu olarak gelien bilim felsefesine borluyuz.

Bilim Felsefesinin Kimlii

Bir ilk belirleme olarak bilim felsefesini "bilim" dediimiz etkinliin ama,
yntem ve kavramsal yapsn mantksal zmlemeyle belirleme, ayrc zel
liklerini ortaya koyma giriimi olarak niteleyebiliriz. Daha ksa bir deyile, bi
lim felsefesi bilimi anlamaya, aklamaya ynelik bir almadr. Ne var ki, bi
limi inceleme konusu alan bilim tarihi, kozmoloji, sosyoloji gibi almalar da
vardr. Bilim felsefesini, kendine zg yaklamna aklk getirmek bakmn
dan bu tr almalarla karlatrma yonuna gidebiliriz.

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 15. Kitap'ta (1994) yaymlanmtr.

287
Bir anlaya gre bilim felsefesinin bata gelen ilevi bize evrenin kkeni,
asal nitelii ve amac zerinde bilimsel verilere dayanan kapsaml, tutarl ve
inandrc bir gr oluturmak, insann doa iindeki konumuna anlam getir
mektir. Bilim felsefesini metafizik speklasyonla kartran bu anlay 19.
Yzyl pozitivizminin bir rndr; gnmzde izlerine rastlamakla birlikte et
kili olmaktan kmtr. Felsefe tarihine baktmzda, bilimsellik sav tayan
pek ok metafiziksel dizgeye tank olmaktayz. Ancak ada anlamda bunla
rn hibirine "bilim felsefesi" diyemeyiz. rnein, "diyalektik" denen bir ilkeyi
ruhsal ya da nesnel tm srelerin asal zellii sayan Hegel ve Marx'n re
tisiyle, canllarn evrimini "yaam atlm" (elan vital) denen gizemli bir gle
aklayan Bergson felsefesi, evreni canl varlk imgesiyle "organizmik" sayan,
bireysel nesnelere bamszlk tanmayan, evrendeki her nesnenin tm dier
nesnelerle yer ald doku iinde ancak anlalabileceini vurgulayan Whitehe-
ad felsefesi bu trden metafizik grlerin arpc rnekleridir. Oysa mantk
sal zmlemeye arlk veren bilim felsefesi yle btncl speklasyonlara
uzak durmaktadr.
te yandan denebilir ki, bilimin kken ve geliimini inceleyen bilim tari
hi, bilimin kimliine ilikin istediimiz bilgileri bize salayabilir; yleyse, ayr
ca bilim felsefesine ne gerek vardr? Bilim tarihinin, bilimin zaman iindeki
oluumuna ilikin bize pek ok ey rettii dorudur, ancak felsefe asn
dan sorun bilgiyle bitmiyor. Felsefe asndan sorun "bilim" denen etkinliin
mantksal zmleme gerektiren anlam, yntem ve kavramsal yapsdr. Bilim
tarihi ise bilimin geliim srecinde olup bitenleri betimleme, yorumlama ve
bir lde de eletirel deerlendirmeyle snrldr. Kukusuz, bu demek deil
dir ki, iki disiplin arasnda karlkl bamllktan sz edilemez. Tam tersine,
bilim felsefecilerinin eldeki sorunlara zm araynda ou kez bilim tarihi
ne bavurduklar bilinmektedir. Ayn ekilde daha doyurucu yorum ve eletirel
deerlendirme bakmndan bilim tarihisi iin de bilim felsefesinin tutaca
n deeri kolayca yadsnamaz.
Karkla yol aan bir baka yaklam da bilim felsefesine bir tr bilim
psikolojisi veya bilim sosyolojisi gzyle bakmaktr. Oysa bu sonuncu al
malar, henz yeterince gelimemi de olsa, bilimsel niteliktedir; bilimi bir ol
gu, kltrel bir etkinlik olarak aklamaya ynelik almalardr. Yntemleri
mantksal zmleme deil, olgusal ilikileri aklayc hipotezler oluturmak,
gzlem verilerine giderek yoklamaktr. Yant aradklar sorunlar kavramsal ol
maktan ok olgusal niteliktedir. rnein bilimsel bulu nasl bir sretir?
Aratrmacy bulua gtren ruhsal ve sosyal etkenler belirlenebilir mi? Bi
limsel gelimeyi olumlu ya da olumsuz ynde etkileyen kltrel, ekonomik, si
yasal koullar nelerdir? Bilim felsefesi kukusuz bu almalarn da sonularn
dan yararlanabilir. Ne var ki, bilim felsefesinin bilime yaklam deiiktir:
Amac bilime ilikin bilgi retmek deil, bilimsel dnme ve aratrma ynte
288
mini kavramsal dzeyde akla kavuturmaktr; yntemi, batan beri vurgu
ladmz gibi, mantksal zmlemedir. Bilim felsefesine bilimsel bir alma
deil, bilimi anlamaya ynelik bilim-tesi bir alma gzyle bakabiliriz.
Bilim felsefesine aklk getiren son bir noktaya daha deinmede yarar
bulmaktayz.
Bilim felsefesinde ounluk "bilim" ad altnda fizik rnek alnmaktadr.
Ancak fiziin gelimilikteki belirgin stnlne karn, tm bilimleri temsil
ettii sylenemez. Bir kez psikoloji ve sosyoloji gibi davran bilimleri bir ya
na biyolojiyi bile fizik ltlerine indirgeme giriimleri baarl olmam, man
tk pozitivistlerin "birleik bilimler" projesi, gereklemeyen bir zlem olarak
kalmtr. zellikle davran bilimlerinin inceleme konularna zg ok dei
kenlik, yntem bakmndan da tek tr bir tutuma elvermemekte, daha esnek
yaklamlar gerektirmektedir.
Genel izgilerle verdiimiz bu tanmlamaya daha somut bir ierik kazan
drmak iin bilim felsefesinde ilenen konulara deinmekte yarar grmekte
yiz. Bunlarn balcalarn yle sralayabiliriz:
1) Bilimin amac; saduyu-bilim ilikisi; gvenilir bilgi aray.
2) Bilim ile "formel bilim" denen matematik arasndaki temel ayrm; ol
gusal doruluk ile mantksal doruluk kavramlar; matematiin bilimdeki yeri
ve nemi; dorulama ile ispatlama ayrm, vb.
3) Bilimde gzlem (ya da deney) verileriyle hipotez (ya da kuram) ilikisi;
kuram-gzlem bamll; hipotez ya da kuramn olgusal yoklanmas.
4) Betimleme-aklama. Bilimde betimleme ile aklama farkl ilemler
midir? Bilim betimleme ile yetinebilir mi? Aklama kanlmazsa, mantksal
yaps ve geerlik ltleri nedir? Aklama ile ndeyi ilikisi simetrik midir?
5) Bilimsel aratrmann yntemi; bilimde indksiyon ile dedksiyonun
yeri; hipotetik-dedktif, retrodktif ve yaratc dnme biimleri.
6) Bilimsel kuram, yasa ve kavramlar: kuramn yap ve ilevi; yasal ilikiler;
gzlemsel ve kuramsal kavramlar; paradigma bamll ve devrimsel atlm.
7) Bilimsel devrimlerin uzay, zaman ve nedensellik gibi temel kavramlar
zerindeki etkisi.
8) Bilimsellik ltleri: Bilim ile "szde-bilim" denen teoloji, astroloji, pa-
ra-psikoloji gibi etkinlikler arasndaki ayrm.
9) Bilimin nesnellik, ussallk, eletiri ve tartmaya aklk zellikleri.
10) Bilimin snrlar: Bilim ile din, ideoloji, sanat, ahlak vb. kltrel et
kinlikler arasndaki iliki; bilimsel nermelerle deer yarglar arasndaki fark.
Bu listenin, bilim felsefesinin geni ilgi alann tmyle kapsad syle
nemez kukusuz. Okuyucu isterse daha ayrntl belirlemeler iin kimi standart
kaynaklara bavurabilir.1
289
Bilim Felsefesinin Geliim Sreci

Filozoflar, felsefenin balang dneminden gnmze dein, bilimin an


lam, yntem ve sonularyla ilgilenmekten geri kalmamlardr. Bu trden
kavramsal sorunlarn daha Antik Grek dneminde geni tartma konusu ol
duu bilinmektedir. Geri bilim felsefesinin akademik bir disiplin olarak orta
ya k olduka yenidir. Dahas, disiplinin henz yeterince belirginlik kazan
d da kolayca sylenemez. Felsefeciler arasnda olduu gibi, felsefeyle az
ok ilgilenen bilim adamlar arasnda da deiik yaklam ve yorumlar yans
tan tartmalar vardr. Bu nedenle bilim felsefesinin bugn ulat dzeydeki
kimliini daha iyi belirlemek, tartlan sorunlarn nemini anlamak bakmn
dan, tarihsel geliimine ksa bir bakn da yararl olacan sanyoruz.
Bilime felsefe asndan "sistemli" diyebileceimiz ilk yaklam Aristote
les'in ortaya koyduu sylenebilir. Ona gre bilim doruyu bulma etkinliiydi:
gzlemden genele alan, genelden yine gzleme dnen, indktif-dedktif
karm yntemlerini ieren bir sre. Aristoteles, olgu ve nesnelere ilikin bil
gileri bilimsel aklamalarn k noktas sayyordu. Gzlemsel bilgilerden in-
dksiyonla ulalan aklayc ilkelerin bizi dedksiyonla yeni olgu ve ilikilere
gtrd kansndayd. Doay, ona gre, ancak bu yoldan anlayabilir, ba
langta bize kapal kalan olaylara ilikin salam bilgi edinebilirdik.
Aristoteles'in bu grnn, imdi hipotetik-dedktif diye bilinen yntem
anlayn andrd sylenebilir belki; ama durum o denli basit deildir. Bir
kez, Aristoteles'in bilim anlay "ereksel" metafiziinin etkisindeydi. Sonra,
aklayc ilkelere gzlem verilerinden indksiyonla ulald sav bir yanlgy
d. stelik gzleme verdii tm neme karn, onun da yetkin bilim modeli
ilk rneini geometride bulduumuz aksiyometik sistemdi. Pek ok ada
gibi ona gre de, bilim ileri dzeyinde nermeleri mantksal bantlar iinde
dzenlenmi dedktif bir sistem olmalyd. yle ki, tm bilimler iin geerli
olan zdelik, elimezlik vb. temel mantksal ilkeler sistemin en st dzeyin
de; aratrma alanna zg genellemeler ise, temel mantksal ilkelerle alt d
zeydeki gzlemsel nermeler arasnda yer alacakt. (rnein, Aristoteles fizi
e ait sayd a) Tm devinimler ya doal ya da hoyrattr; b) Doal devinimler

1) Bu kaynaklardan balcalar:
- Achinstein, P., Concepts of Science, The John Hopkins Press, 1968.
- Carnap, R., Philosophical Foundations of Science, Basic Books, 1966.
- Hempel, C. G., Philosophy of Natural Science, Prentice-Hall, 1966.
- Kemeny, J. G., A Philosopher Looks at Science, D. Van Nostrand, 1959.
- Pap, A., An Introduction to Philosophy of Science, The Free Press, 1962.
- Nagel, E., The Structure of Science, Harcourt, Brace and World, 1961.
- Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu, Remzi Kitabevi, 1993.
- Yldrm, C., Bilim Felsefesi, 5. Basm, Remzi Kitabevi, 1996.
- Yldrm, C., Science: Its Meaning and Method, M.E.T.U., 1971.

290
doal bir yere yneliktir; c) Hoyrat devinim bir ara gcn etkisiyle oluur,
uzaktan etki olanakszdr; d) Doada boluk olamaz ... gibi genellemeleri de
neyim veya i-kavraya dayanan doruluu sz gtrmez indktif nermele
rin balcalar olarak sralamtr.)2 Buna gre bilimsel aklama, aklamaya
konu olgusal genellemelerin st-dzey indktif genellemelerden dedktif
karsamas demektir. Aristoteles ayrca yeterli bir aklamay "formel", "mad
desel", "etkin" ve "ereksel" diye ayrt ettii nedensellik eitlerinin gereklerini
karlayan aklama olarak niteliyordu. Onun en ok nemsedii, metafizii
nin de zn oluturan ereksel neden, aklama konusu olgu veya nesnenin
ynelik olduu amac belirlemeyi ierir. "Teleolojik" denen bu aklama yn
temini Aristoteles canllarn byme ve evrimine uygulamakla kalmaz, cansz
nesnelerin devinimine de uygular. (rnein, ate doal yeri olan gkyzne,
ta paras doal yeri olan arzn merkezine doru devinir.)
Aristoteles'in teleolojik aklama retisi, zellikle Ortaa skolastik yo
rumuyla, Galileo'ya gelinceye dek olgusal bilimlerin gelimesini nleyen tart
lmaz bir dogma olarak kalmtr.
Aristoteles'in yanltc bir baka retisi de bilimsel bilgiyi doruluu zo
runlu bilgi saym olmasdr; yle ki, st-dzey indktif genellemelerden man
tksal olarak karsanan gzlemsel nermeler, ona gre, doruluu yadsna
maz bilgilerdir. Ereksel neden gibi bu dnce de bilimsel gelimeyi olumsuz
etkilemitir. Bilime bu yaklamn en byk amaz bilim ile metafizii bir tut
mas ya da ayrt etmekteki yetersizliidir.
Klasik an dnsel araylar temelde kesin bilgiye, yetkin bilime yne
likti. Daha nce de belirttiimiz gibi yetkin bilim, rnei geometride grlen
dedktif bir sistemdi. Bu gz alc rnein etkisi dnda kalmak tarih boyunca
hibir dnr iin kolay olmamtr. Matematikten ok gzlemsel deneyime
ynelik Aristoteles bile yle bir sistemi ngrmekteydi. Ayn etkiden Helenis
tik an belki de en byk bilim adam Archimedes de kendini kurtarama-
mtr. Archimedes temellerini att mekaniin nermelerini, Euclides geo
metrisinde olduu gibi, aksiyom, tanm ve teoremlerden oluan dedktif bir
sistemde birletirme abasndayd. "Aksiyom" diye belirlenen nermeler do
ruluu ispat gerektirmeyen, apak ilkelerdi. Teoremler kimi terimlerin tanm
lar araclyla bu ilkelerden mantksal olarak karsanan dorulard. rne
in, Euclides "gen", "a" vb. terimlerin tanmyla birletirdii postulat (aksi
yomlarndan bir genin i alarnn toplamnn iki dik aya eit olduu teo
remini ispatlamt. Archimedes de ayn yntemle kaldraca ilikin postulatla
rndan, farkl iki nesnenin dayanak noktasndan arlklaryla ters orantl
uzaklklarda denge kurduu sonucunu karr. Ancak, Aristoteles gibi onun da

2) Bkz. Loose, J., A Historical Introduction to the Philosophy of Science, Oxford University
Press, 1972, s. 12.

291
gzden kard iki nokta sonraki tartmalarla aklk kazanmtr: 1) Aksi
yom (ya da postulat) olarak kabul edilen nermeler doruysa, bu doruluk ne
apak ne de zorunludur; 2) Teorem olarak karsanan nermeler gzlemsel
olarak yanllanmaya aktr.
Bilim tarihinde bu noktalarn yeterince ayrdnda olan ilk bilim adam
belki de Galileo olmutur. Matematikle deneyi birletiren Galileo bir bakma
gerei doann matematiksel uyumunda bulan Pythagoras gelenei iindey
di. u szleri o gelenei aka yanstmaktadr:

Felsefe ("bilim" demek istiyor) "evren" dediimiz ve nmzde ak


duran bu yce kitapta yazldr; ne var ki, onu anlamak iin nce kitabn
yazl olduu dili bilmek, dili oluturan szckleri yorumlamay renmek
gerekir. Bu szckler gen, daire ve dier geometrik ekillerden olu
maktadr. yle ki, bunlar bilmeden "evren" dediimiz kitabn tek tmce
sini anlamaya olanak yoktur.3

Ama Galileo'nun yntem bakmndan asl baars, kilisenin tm bask ve


tehditlerine karn Aristoteles'in bilim anlayna, zellikle "ereksel nedensel
lik" retisine kar kmas, olgusal ilikileri matematiksel denklemlerle dile
getirmesidir. Aristoteles'e kar kan Galileo, yntem anlaynda, kendisini
nceleyen Archimedes'ten her zaman vgyle sz etmitir.
Galileo'nun yan sra, 17. Yzyln ilk yarsnda, kilisenin temsil ettii
egemen bilim anlayna kar kan iki dnr daha vardr: Francis Bacon
ile Rene Descartes.
Bacon bilim felsefesindeki etkisi srgit tartma konusu olan bir dnr
dr. Yaad dnemde bilim evrelerinin gznde Bacon yeni bilimsel ynte
min ncsyd. Aydnlk anda Bacon'a ksr skolastik dnceyi sarsan, bi
limin gerek yntemi diye saydklar indktif-deneysel yntemi kuran bir kah
raman gzyle baklyordu. Bacon'un temsil ettii empirist gelenek daha son
ra David Hume, J.S. Mili vb. filozoflarn getirdikleri modifikasyonlarla etkisini
srdrm, yzylmzn ilk yarsnda boy veren mantk pozitivizmle yeni ve
daha doyurucu bir kimlik kazanmtr. u kadar ki, 1930'larda Popper'in ba
latt ve gnmze dein sren eletiriler karsnda giderek gzden den
mantk pozitivizmle birlikte Bacon'un artk "safdil" diye baklan indktif yn
tem anlay terk edilmitir.
Bacon yntemde reform ieren dncelerini, Novum Organum adl
yaptnda ortaya koymutu.4 Onun yntemde "yenilik" diye ileri srd ey
neydi?
Bu soruya yantmz artc gelebilir; nk Bacon'un yntem anlay

3) Stillman Drake (Ed.), Discoveries and Opinions of Galileo, Anchor, 1957, s. 237-238.

292
temelde Aristoteles'in yntem anlayndan fazla farkl deildir. O da, Aristo
teles gibi, bilimin yntemini "indktif-dedktif" diye nitelemekteydi. Buna g
re, bilim, indksiyonla gzlemlerden genellemelere giden, dedksiyonla ge
nellemelerden yeni gzlemlere dnen bir sreti. Bu srete Bacon indksi
yona byk arlk tanmakla birlikte, indktif genellemelerin dorulanmasn
da dedksiyonun nemli ilevini belirtmekten de geri kalmaz. Bacon'un asl
kar kt ey bu yntemin skolastik yorumuydu. Eletirisini zellikle u iki
noktada topluyordu: 1) Skolastik retide gzlemin ilevi son derece yzeysel
ve snrlyd. stenen olgular aklamaktan ok, a priori ilkelere gerektiinde
dorulayc kant getirmekti. Bacon olgulara her trl nyarg dnda, nesnel
ve gvenilir gzlemle yaklalmasn vurguluyordu. 2) Skolastik yntem anla
ynda indktif genellemeler gzlemsel dayana yetersiz, geliigzel olutu
rulan genellemelerdi. Bunlarn ilevi olgusal ilikileri gerekten belirlemekten
ok, dogma niteliindeki st-dzey ilkelerden dedktif karmlara ara ol
makt. Oysa, Bacon'a gre, bilimde indktif genellemeler dnda baka tr il
keler sz konusu olamazd. Her alana zg gzlem verilerini kapsayan en st
genellemelere ancak dzenli indktif admlarla ulalabilirdi; dedksiyon bu
aamadan sonra bavurulmas gereken bir arat. Gzlemsel ierikten yoksun
birtakm a priori ilkelerden yaplan karmlara bilimde yer yoktur. Bu, teo
lojiye zg ksr dnme biimidir.
Bacon klasik retiye iki ynden daha kar kmtr: 1) Aristoteles'e g
re bilimin amac salt bilgiydi. Bacon iin bilim insann doa zerinde egemen
lik kurmasna elverdii lde deerliydi. 2) Bilim uygulamaya ynelik bu ile
vini bireysel abalarla deil, ibirliine dayanan kurumsal dzenlemelerle ger-
ekletirebilirdi. Oysa geleneksel tutumda bilim, Bacon'a gre, sekinlere z
g amatrce bir ura olarak alglanmaktayd.
Bacon iin doa gleri zerindeki egemenlik, pratik amalarla snrl
kalmayan, bir tr moral gereklilikti. Bilgi ok ynl bir g kaynayd: daha
rahat ve gnenli bir yaam bilgi ve bilgiye dayanan beceriyle olanaklyd.
Ama bunun da tesinde her ynyle uygarca bir yaam, ancak bilimi tm bo
yutlaryla benimsemekle olasyd. Skolastik bilim anlay yle bir yaam zle
mine yabancyd. O anlayta bilimin pratik uygulamalarna dayanan endstri
ve toplumsal refah sz konusu olamazd.
Aristoteles'ten beri bilimsel yntemin indktif ve dedktif dnme biim
lerini ierdii srgit vurgulanmtr. Kiisel eilimlerine gre, kimi filozoflarn
indksiyona, kimilerinin de dedksiyona byk arlk verdiini grmekteyiz.
Bacon dedksiyonu tmyle gz ard etmemekle birlikte indksiyonu n plana
karmt. ada Descartes'in ise dedksiyonu nemsediini gryoruz.

4) Ortaa'da Aristoteles'in yntem anlayn ieren yazlar "Organon" ad altnda toplanmt.


Bacon "Novum szcn ekleyerek klasik gelenee kar ktn belirtmek istemitir.

293
Descartes bilimin amacn kesin doruya ulama olarak belirliyordu. Bun
da ilk koul dncede ak ve seik olmakt; bu da ancak ll bir kukuya
yer veren bir yaklamla olasyd. Descartes skolastik dnceye metafiziksel
olduu iin deil, kat ve banaz tutumundan, dayand temel ilkelerin tart
lmaz mutlak dorular olduu inancndan tr kar kyordu.
Descartes'in yaklam ussald. Bacon bilimin st-dzey ilke ya da yasala
rna gzlemden kalkan indksiyonla ulalabilecei grn ilerken Descar
tes, "ussal sezgi" dedii yetinin rn sayd o ilkelerden olgusal ilikilere de
dktif karmla inildiini vurguluyordu. st-dzey ilkelerin doruluu, mate
matiksel aksiyomlarda olduu gibi, hibir kukuya yer vermeyecek lde
ak ve seik olmalyd.
Matematii rnek alan Descartes, bilimin inceleme konusunu, nicel ola
rak belirlenebilen olgularla snrl tutuyordu. Onun iin yetkin bilim, geometri
de grdmz gibi, nermeleri mantksal ilikiler iinde dzenlenen dedktif
bir sistemdi. Doal srelere mekanik bir yorum getiren Descartes, Aristote
les'in ereksel neden kavramn akl d bir saplant sayyordu.
Bacon'un yntem anlayndaki balca yetersizlik bilimde kuramsal nite
likteki ilkelere de indksiyonla ulald savyd. Descartes'in yntem anlay
ndaki zayf nokta ise gzlem veya deneyin arka plana itilmesinde kendini
gstermektedir. yle ki, bu yaklamda ussal sezgi rn diye ileri srlen il
kelerin doruluu a priori'dir; olgusal yoklanmaya gerek yoktur. Alt-dzey
genelleme ya da hipotezler iin de asl lt olgusal dorulanma deil, st-
dzey ilkelerle tutarllktr. Temel ilkelerle badar olmayan hipotezler, olgu
sal dnya ile ne denli uyumlu bulunursa bulunsun, geerli saylamazd. Bu g
r kimi modifikasyonlarla Leibniz, Spinoza ve bir lde Kant'ta da kendini
aa vurmaktadr.
Ana dncelerine deindiimiz iki gelenek (indktif ve dedktif yntem
anlaylar) aslnda felsefe tarihinde srgit atma iinde olan iki eilimi yan
stmaktadr: gzleme ynelik empirisizm, speklasyona ynelik usuluk.
Kant'n eletirel yaklamnda, usuluk ile empirisizmin, belli bir l iinde
kaynatrlma giriimini grmekteyiz. Ona gre bilgilerimizin ieriini duyu
verileri, biimlerini soyut ussal kavramlar (ya da kendi deyimiyle "kategori"ler)
oluturur. Bilim alglarmzla kuramsal dncenin kucaklamasdr.
Kant'n ngrd bu kucaklama, ne var ki, soyut bir neri olarak kalr,
bilimsel yntem anlayna dnmez. Kuramsal dnme ile gzlem veya de
ney etkinliini ieren bilimsel yntem anlay yzylmzn ilk yarsnda boy
veren "mantk pozitivizm" (ya da "mantk empirisizm") denen gl akmla
belirginlik kazanr.
Pozitivizm, 19. Yzyln ilk yarsnda Fransz filozofu August Compte'un,
doruyu olgusal dnyann tesinde arayan metafizie kar balatt, klasik
empirisizme dayanan bir akmdr. Compte ve onu izleyenlerin gznde ger
294
ek bilgi yanlzca bilimsel bilgidir. Felsefenin ilevi bilgi retmek deil, bilimin
kapsam ve yntemini belirlemek, dayand temel kavram, ilke ve varsaymla
r aydnlatmaktr. Pozitivistler insanolunun, geliiminin son aamasna bilim
le ulat, tm sorunlarn ancak bilimsel yntemle zebilecei sayndayd
lar. Balangta bir tr "bilimcilik" biiminde ortaya kan bu akm, yzylm
zn balarnda, zellikle "Viyana evresi" diye bilinen ekoln etkinliinde
"mantk pozitivizm" adyla entelektel adan daha arpc ve doyurucu bir
kimlik kazanr. Compte'un ilkel sayd yerleik dine alternatif diye oluturdu
u </e "bilim hmanizmi" dedii ideolojik kampanya da doal olarak etkisini
yitirir.
Bilim felsefesinin akademik bir disiplin olarak ortaya kmasna yol aan
mantk pozitivizm tarihsel eilimi yanstmaktadr: 1) Bacon, Hume ve
Mill'den kaynaklanan empirisizm, 2) Galileo, Newton vb. bilim adamlarnn
almalarnda belirginlik kazanan bilimsel yntem anlay (bu anlay daha
sonra Helmholtz, Mach, Poincare, Duhem gibi dnrlerce deiik ynler
den daha sistemli olarak ilenmitir), 3). Frege, Peano ve Russell'n atlmlary-
la gelien matematiksel mantk ve mantksal zmleme yntemi. lk iki ei
lim, daha nce de belirttiimiz gibi, temelde Aristoteles metafiziine dayanan
skolastik bilim anlayna kar 17. Yzylda ortaya kan grlerdir. Rus-
sell'la yetkinlik dzeyine ulaan matematiksel mantk 19. Yzyln ikinci yar
sna borlu olduumuz bir gelimedir.5
Viyana evresinde ilenen, ksa bir sre iinde dnyann birok akade
mik evrelerinde byk etkinlik kazanan mantk pozitivizm balca iki ana
hedefe ynelik bir akmdr:
1) Bilimi, bilim grnts veren teoloji ve metafizik trden etkinliklerden
ayrmak;

5) Frege ile Russell'n mantk pozitivizmin oluumundaki byk etkilerini ok sonralar Carnap
yle dile getirmitir: "Mantk ve semantik alanlarnda beni eri ok Frege etkilemiti; ama fel
sefedeki geliimimde en byk etkiyi Russell'a borluyum. Russell'n zellikle felsefenin ama
ve yntemini iledii Our Knovvledge of the External VVorld adl yaptnn etkisini bugn de
tamaktaym. Kitabn nsz'nde Russell felsefenin mantksal-analitik ynteminden sz et
mekte, Frege'nin almasnn bu yntemin ilk yetkin rnei olduunu vurgulamaktadr. Kita
bn son sayfalarnda ise felsefi dnme yntemini niteleyen bir zet bulmaktayz. Okuyalm:
'Felsefenin inceleme alannn merkezinde mantk yer alr. Fiziin yntemini nasl matematik
biimliyorsa, felsefenin yntemini de mantk oluturur. ... Felsefede, yeni bir balang iin,
ncelikle geleneksel sistemlerde bilgi sanlan tm retilerin artk bir yana itilmesi gerekir. Fel
sefenin yakn bir gelecekte, bugne dein filozoflarn ortaya koyduu sonular aan bir baa
r dzeyine ulamasnn gerekli tek koulu, kanmca, bilim eitimi alm, ama geleneksel bas
k dnda felsefeyle ilgilenen bir ekoln olumasdr.' Okuduumda bu satrlarn sanki kii
olarak bana yneltilmi olduu duygusuna kapldm. almam bu anlay erevesinde sr
drmek artk benim iin kanlmaz bir grev olmutu. yle ki, bugne dek felsefedeki tm u
ramn mant kullanarak bilimsel kavramlar ile felsefe sorunlarn aydnlatmaya ynelik
getiini syleyebilirim." [Bkz. The Philosophy of Rudolf Carnap, 1963, (Ed. P. A. Schilpp),
s. 13.]
Carnap'n bu aklamasn, daha nce deiik bir adan dile getiren Reichenbach'n belirle-

295
2) Felsefeye bilimsel bir kimlik kazandrmak. Buna ynelik olarak felsefe
nin ilevini bilgi kuramyla snrl tutmak; zellikle, bilimin yntem, kavram ve
kuramsal yapsyla dayand varsaymlar mantksal zmlemeyle akla
kavuturmak.
Viyana evresinin bu hedefler erevesinde lt olarak nerdii temel
ilke, "dorulanabilirlik ilkesi" diye bilinir. Buna gre bir sav ya da nerme
olgusal dorulanmaya (ya da yanllanmaya) elverdii lde anlamldr. Bi
limsel nermelerin tersine metafiziksel nermeler dorulanamaz; yleyse
metafizik en azndan bilisel anlamdan yoksun bir almadr; ortaya koydu
u sonular bilgi deil, bilgi grnm altnda bo savlardr. Evrenin oluum
ve amacna, gerekliin doasna ilikin metafizik nermeler iin ne doru
ne de yanl denebilir. Mantk pozitivistlere gre, metafizik nermeler gibi
ethik ve estetik nermeler de szde nermelerdir; nesnel olgular deil, kii
sel ya da sosyal, tavr, zlem ve duygusal beklentilerimizi dile getiren tm
celerdir. Ne var ki, metafizik ve benzeri almalara kar sergilenen bu kat
tutum, zellikle dorulanabilirliin anlamlln lt olarak alnmas ok
gemeden kimi kukularn uyanmasna yol am, sorgulanmtr. Bir kez bu
lt, kuramsal kapsam ve dzeyi nedeniyle dorulanmaya hemen elverme
yen bilimsel ilkelerin de anlamsz saylmasn gerektirmekteydi. Sonra, bilim
tarihine baktmzda kimi metafiziksel retilerin bilimsel gelimeye esin
kayna olduu, en azndan hemen "anlamsz" diyemeyeceimiz ip ular
salad sylenebilir. Daha da nemlisi, dorulanabilirlik ilkesinin kendisi
ne trden bir nermedir? lkeye gre anlaml bir nerme ya olgusal dorula-
nabilirlie elvermelidir, ya da mantk ve matematikte olduu gibi analitik
(doruluu tanmsal) olmaldr. Peki ne analitik, ne de olgusal olan dorula
nabilirlik ilkesini metafiziksel mi sayacaz? stelik, ilk bakta gzden ka
an, "arpklk" diyebileceimiz bir nokta daha var: anlamsz ya da anlam
belirsiz bir nermenin doruluu nasl yoklanabilir? Dngl bir tanmlamaya
dmeksizin dorulanabilirlik ilkesini anlamlln lt sayamayz; nk,
dorulanabilirlik anlamll iermektedir. Baka bir deyile bir nerme do
ru ya da yanl diyebilmemiz iin nce o nermenin bizim iin anlaml ol
mas gerekir.
Bu tr irdelemelerin mantk pozitivistleri bir lde de olsa balangta
ki "militan" tutumlarndan uzaklatrd, daha lml ve esnek bir yaklama

mesi de ilgintir. "Felsefenin znn, gemite olduu gibi gelecekte de kurgusal dizgeler
oluturmak olduu grn temsil eden yaygn tutumun tersine, felsefi dnmeye bamba
ka bir yn izen bir gelime vardr: bilimden esinlenen yeni bir dnsel yaklamn, yeni bir
felsefe ynteminin ortaya kmas! yle ki, kurgusal dizgeler oluturma, metafizik dogmalarla
gz boyama dnemi kapanmtr artk. Bunun yerine, felsefenin yeni kimliinde, spesifik prob
lemleri mantksal zmleme etkinliinin arlk kazandn grmekteyiz. ... Bertrand Russell,
'bilimsel felsefe' dediimiz bu atlmn ba mimarlarndan biri, en sekin ncsdr." (Hans
Reichenbach, "amzn Byk Dnrleri", Vossische Zeitung, Aralk 2, 1928.)

296
'Jr

ynelttii bilinmektedir. Ne var ki, zellikle bilim felsefesinde, daha sonra or


taya kan birtakm etkili eletiri ve gelimeler karsnda, mantk pozitiviz
min yetersizliinin, bir sre srdrlen ama arkas gelmeyen "durumu kurtar
ma" abalaryla giderilemeyecei grlr. Biz burada bu gelimelere ksaca
deinmekle yetineceiz.

Bilim Felsefesinde Son Gelimeler

Mantk pozitivizmin anlamllk ltne daha salam ve doyurucu bir


alternatifi bilim felsefesine yeni bir atlm getiren Kari Popper'a borluyuz.
Popper dorulanabilirliin bilimsel nermeleri bilimsel olmayan nermeler
den ayran lt olamayacan ileri srer. Ona gre, bilimsel olsun ya da ol
masn genelleme niteliinde hibir nermenin doruluu kesinlikle kantlana
maz. stelik, bilimsel nermeler iin olduu gibi metafiziksel nermeler iin
de dorulayc kantlar getirilebilir. yleyse, dorulanabilirlik bilimselliin ya
da bilime zg bilisel anlamlln lt olamaz. Kald ki, biraz ncede de
indiimiz gibi, pozitivistlerin yantlamas gereken bir soru var: anlamsz ya
da anlam belirsiz bir nermenin doruluu nasl yoklanabilir?
Bu amaza dikkat eken Popper'n nerdii alternatif, "yanllanabilirlik"
ya da daha genel bir deyimle "yoklanabilirlik" dedii lttr; u farkla ki, bu,
anlamlln deil, bilimselliin ltdr. Bilimsel nermelerin ayrc zellii
anlamllk deil, olgusal olarak yoklanabilirliliktir. Oysa teolojik ya da metafi
zik trden nermeler, anlaml da olsalar, olgusal yoklanmaya elvermez; onla
rn ne gibi bir gzlem sonucuyla yanllanabilecei sylenemez. rnein,
Tanrnn varlna ilikin bir sav ne A ne de A'ya dpedz ters den bir ol
guyla yanllanamaz; birbiriyle badamaz olmalarna karn olgularn ikisi de
o sav iin dorulayc kant olarak gsterilebilir.
yleyse bilim, yerleik anlayn tersine, olgusal ilikileri dile getiren
aklayc genellemeleri dorulama sreci deil, yanllanmaya ak tutma,
test etme, gerektiinde ayklama srecidir.
Popper, mantk pozitivistlerin bir lde de olsa paylatklar gelenek
sel bilim anlayna bir baka adan da kar kmtr. Geleneksel anlay,
Bacon'dan gnmze dek sren bir retiyi, bilimin indktif olduu retisini
ieriyordu. Buna gre bilim hipotez ve kuramlara ulamada olduu gibi onlar
dorulamada da indksiyona dayanr. ndksiyon bilimin ayrc zelliidir;
onu, yalnz szde bilimlerden deil, mantk ve matematikten de ayran balca
zellii! Oysa Popper indksiyona, bilimin ayrc zellii olma bir yana, bi
limde yer tanmaz. Ona gre indksiyon gerek deil bir sanlt, hayal rn
bir saplantdr. Bilimde ne kuram oluturma, ne oluturulan kuram yoklama
indktif srelerdir. Bir tr "snama-yanlma-yanlgy ayklama" sreci olan
297
bilimin yntemi indktif deil, hipotetik-dedktiftir. Baka bir deyile, bilimde
kesinlik yoktur; dayandklar gzlemsel veriler ne denli dorulayc olursa ol
sun tm ilke, yasa ve genellemeler yanllanmaya ak hipotezlerdir. Bunlarn
olgusal yoklanmas indktif olamaz; nk, bir kuram ya da hipotezin yoklan
mas ncelikle onun mantksal sonularnn karmn gerektirir. Bu se in-
dksiyonla deil, dedksiyonla salanabilir.
Mantk pozitivistleri bilgi kuram asndan Berkeley-Mach geleneini
srdren idealistler olarak da eletiren Popper yle demektedir: "kukusuz
onlar idealist olduklarn kabul etmez, kendilerini "ntr-monist" olarak niteler
ler. Ama, kanmca, "ntr-monizm" idealizmin deiik bir ad olmaktan baka
bir ey deildir.6
Popper mantk empirisizmi eletirmekle kalmamakta, onu kerttii
sorumluluunu da yklenmektedir. Peki, mantk pozitivizme gerekten "k
t" diyebilir miyiz? Popper ve onu izleyen kimi filozoflara gre "evet". rne
in, John Passmore Encyclopedia of Philosophy'deki yazsnda, "Mantk
pozitivizm lmtr, ya da bir felsefe akmnn lebilecei kadar lmtr" di
yerek kesin bir yargda bulunmaktadr. Popper'n 1930'lu yllarda balatt
eletirinin byk etkisi yadsnamaz kukusuz; ama mantk pozitivizm k
mse bunun tek sorumlusunun kendisi olduu tartlabilir. Bir kez k s
reci Nazizmin etkisinde Viyana evresinin dalmasyla balamtr. Sonra,
Popper'n mantk pozitivizme kkten ve tmyle kar kt da kolayca
sylenemez. evrenin felsefede analitik yaklamn, genel eletirel tutumunu
o da paylamaktadr. Onun kar kt noktalar daha ok bilimsel yntem
anlayna ilikindir. Yukarda da deindiimiz bu noktalar ksaca yle srala
yabiliriz:
1) Metafiziin bilisel anlamdan yoksun bo bir aba saylmas,
2) Dorulanabilirlik ilkesinin bilisel anlam lt olduu,
3) Bilimsel yntemin temelde indktif dnmeye dayand,
4) Eletirel tartmann nesnel bilgi arayna deil, dilsel anlam aklama
sna ynelik tutulmas. (Popper, bu sonuncu tutumunda mantk pozitivizmin
bir tr skolastizme dnt savndadr.)
Bilim felsefesinde Popper'n "devrimsel" diyebileceimiz atlmnn yan
sra iki nemli gelimeden daha sz edebiliriz. Bunlardan biri N.R. Han-
son'un gzlem verilerine ve bilimsel buluun mantna ilikin tezleridir; dieri
son otuz yl iinde bilim felsefesinde yeni bir oluuma yol aan Thomas S.
Kuhn'un atlmdr.
Hanson'n katklar: Geleneksel empirisizmin temel varsaym bilimin
gzlemle balad ya da gzleme dayand varsaymyd. Yaygn anlamyla
gzlem nesnel dnyada olup bitenleri duyu organlarmzla alglama demek

6) Popper, K., Unended Quest, Fontana/Collins, s. 81.

298
tir. Duyu verilerimiz ya da alglarmz her trl nyarg, znel eilim ve bek
lentilerimizin etkisi dnda kald lde gvenilirdir; bilimsel bilginin ilk
koulu nesnel gzlemdir. Gzlem sonularnn kavramsal yorumu sonraki
bir itir.
Yerleik olan bu gr, 1950'li yllarn sonlarnda belirginlik kazanan
yeni bir anlayla geerliini yitirmitir. Bilim felsefesinde Hanson'n ncl
n yapt bu gelimede ne bilimde ne de gnlk yaam etkinliklerimizde
nesne ve olgular olduu gibi alglama diye bir ey vardr. Baka bir deyile,
bir nesne ya da oluuma baktmzda gzmze arpanla grdmz ey
zde deildir. Grdmz ey beklenti, ilgi ve araymzn ynelik olduu
eydir. Her gzlem belli ya da belirsiz bir koullanma dorultusunda bir alg
lamadr; gzlemcinin gemi deneyim, yerleik varsaym ve bilgi birikimine
baldr. Hanson bu grn alglamaya ilikin ald eitli rneklerle pe
kitirmektedir.7 Biz burada Hanson'n bilim tarihinden setii bir rnei ver
mekle yetineceiz. Gnein douu diye bildiimiz olay duyu verisi olarak
her insan iin her dnemde ayndr. Oysa bu ortak veri deiik varsaym ya
da kuramlara bal kimseler iin deiik bir olaydr. rnein, gnein dou
u Ptolemy iin gnein "dou" dediimiz ynden ykselii, Copernicus iin
ise dnyann gne evresindeki yrngesinde kendi ekseni evresinde bat
dan douya dn demektir. yleyse, beklenti, varsaym ve bilgi birikimin
den arnm, salt duyu verisine dayanan gzlemden sz edilemez. Ancak bu
demek deildir ki, gzlem kiisel nyarg, saplant ve arptmalara
mahkmdur. Bilimde bir soruna zm araynda olgulara belli bir hipotez
veya kuramn nda yaklamak normaldir. Bunu bilimsel gzleme ilikin
gvenirlik ve geerlik ltlerine ters den nyarg ve saplantlarla kartr
mamak gerekir.
Hanson'n bilim felsefesine bir katks da mantk pozitivistlerin bilimsel
yntemi indirgedikleri hipotetik-dedktif yntemin yetersizliini ortaya koy
mas, bilimde bulu srecinin de kendine zg bir manta, ya da hi deilse,
geni anlamda "ussal" diyebileceimiz bir karm biimine bal olabilecei
grne saygnlk kazandrmasdr.8 Pozitivistlere gre bilim yalnzca hipotez
dorulama aamasnda mantksaldr. "Bulu" denen hipotez oluturma aama
snda mantksal karm deil, tahmin, sezgi, yaratc imgelem, ie-dou t
rnden znel yetiler sz konusu olabilir. rnein, Reichenbach bu ayrm
son derece ak bir dille belirtmektedir:

Hipotetik-dedktif yntem ... filozof ve bilim adamlarnca srgit tart


lmaktadr, ancak yntemin mantksal yaps yeterince anlalmamtr.
Sknt bulu balam ile dorulama balam dediimiz srelerin ka-

7) Hanson, N. R., Patterns of Discovery, Cambridge University Press, 1958, s. 4-15.


8) Bkz. Yldrm C., The Pattern of Scientific Discovery, M.E.T.U., 1981, s. 23-27.

299
ptrlmasndan kaynaklanmaktadr. Bulu sreci mantksal zmleme
ye elvermeyen, onun dnda kalan bir sretir. Yaratc dehann ilevini
yklenebilecek bir "bulu makinesi" ortaya koymann mantksal kurallar
yoktur. Bilimsel bulular aklama mantknn grevi deildir; onun ya
pabilecei yalnzca aklayc olarak ileri srlen bir kuramla ilikin oldu
u olgular karlatrmaktr. Baka bir deyile, mantk yalnzca geerle-
me ya da dorulama balam ile ilgilenir.9

lgintir: mantk pozitivistlerin bu grn Popper da paylamaktadr:

Bir kuram oluturmaya ynelik ilk aama ne mantksal zmleme


gerektirmekte, ne de yle bir zmlemeye elvermektedir. Kiinin yeni
bir dnceye (bu bir mzik temas, dramatik bir atma ya da bilimsel
bir kuram olabilir) nasl ulat sorunu psikoloji iin son derece ilgin bir
inceleme konusu olabilir, ama bilimsel bilginin mantksal zmlemesi
bakmndan yersizdir,)

Popper da Reichenbach gibi yeni bir dnce, hipotez ya da kuram olu


turma srecini mantksal zmleme yntemine konu olamayacan srarla
vurgulayarak bilimsel yntemi ileri srlen nermeleri olgusal olarak yoklama
sreciyle snrl tutmaktadr.
Hanson, bilim felsefesinde bir tr paradigma konumunda olan hipotetik-
dedktif retiyi bir yanyla eksik, bir yanyla da yanl bulduu kansyla ele
tirir. Eksik bulur, nk bilimsel yntem salt dorulama (ya da yoklama) sre
ci deildir. Yanl bulur, nk bilimsel dnmeyi, aklayc ilke veya genel
lemelerden kalkan dedktif karm diye niteleyemeyiz. Nitekim Popper'n u
szleri bu yanl yanstmaktadr:

Bilim adam kuramc ya da deneyci olsun, hipotez veya hipotez diz


geleri kurar, sonra bunlar gzlemsel (ya da deneysel) olgulara giderek
yoklar.u

Ama sorulabilir: bilim adam aklayc nitelikte olan o tr nermeleri na


sl kurmaktadr? Bu soruya mantk pozitivistler ile Popper'n yant basittir.
Bulu znel eleri ieren psikolojik bir sretir, bilim felsefesini ilgilendir
mez!
Geri bulu ve dorulama balamlar diye yaplan ayrmn geerlilii ko
layca tartlamaz. Yeni bir hipoteze nasl ulatmz sorusuyla o hipotezin
doru olup olmad sorusu apayr sorulardr. Ne var ki, bilimin yalnzca do

9) Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu, Remzi Kitabevi, 1993, s. 155-56.


10) Popper, K., The Logic of Scientific Discovery, Science Editions, Inc., 1961, s. 31-32.
11) Popper, K., a.g.y., s. 27.

300
rulama aamasnda ussal, bulu aamasnda ise tmyle us-d olduu sav da
inandrc olmaktan uzaktr. Aratrma srecinin bir aamasnda ussal, bir di
er aamasnda us-d davranan bilim adam atlak bir kiilik sergilemi ol
maz m? Hangi balamda olursa olsun yaklamlarmz kesin bir izgiyle z
nel veya nesnel diye iki paraya ayrabilir miyiz? Hanson deiik biim ve ni
telikte de olsa mantksal dnmenin bilimsel aratrmann tm evrelerinde
yer ald savndadr. Kald ki, ona gre, mantn belirgin bir biimde yer al
d dorulama sreci, kurallar belli, olduka mekanik bir ilemdir. Oysa
mantksal nitelii belirsiz de kalsa, asl dnce-youn ura eldeki soruna
zm arayndadr. Bu anlamda kuramsal bir ilke veya hipotez aray yle bir
ilke veya hipotezi yoklama ileminden daha karmak bir sretir. Unutma
mak gerekir ki, bilim bir dorulama sreci olmaktan ok bir aklama sreci
dir. Aklayc bir ilke bulma veya oluturmada bilim adamnn sezgi, yaratc
imgelem yetilerinin yan sra ussal irdeleme gcnn yer ald grmezlikten
gelinemez. Hanson, ne indktif ne de dedktif olmayan bu dnme biimini
"retrodktif karm" diye nitelemektedir. Nedir bu retrodktif dnme bii
mi?
Hanson, kuramsal bir iliki veya nesnenin bulu srecinin kendine zg
bir mant olabilecei grndedir. Bu mantk kurallar belli bir mantk de
ildir kukusuz. Ne bilinen olgular genelleme, ne de genellemelere dayanan
ispatlamadr; beklentilere ters den olgular aklayc bir ilikiyi ortaya koy
maktr. Retrodksiyonun hareket noktas zm gerektiren gzlem sonular
dr; ynelik olduu sonu, dorulanmas gereken bir hipotezdir. Hanson, ret
rodktif karm formunu u noktann belirledii inancndadr:
1) A gibi beklenmeyen bir gzlem sonucu (bu, yrrlkteki kuramla ba
damayan, dolaysyla aklama gerektiren bir olgudur);
2) H gibi bir hipotezin doru saylmas halinde A'nn beklenen bir olguya
dnmesi;
3) yleyse H'yi doru saymak iin elimizde bir neden var demektir.
Simgesel olarak dile getirdiimizde karm,

A
H ->*A

* H

formunu almaktadr. Kukusuz bu formun dedksiyona zg mantksal ge


erliinden sz edilemez. Ama Hanson'un gstermek istedii retrodktif
karmn mantksal geerlilii deil, geni anlamda "ussal" diyebileceimiz
nedenli .bir karm olduudur. Hanson mantk pozitivistlerin buluu t
myle znel bir olay sayp psikolojiye brakmalarna kar kmakta, buluun
301
da dorulama gibi bilim felsefesinin ilgi alan iinde bir sorun olduu tezini
ilemektedir.12
Kuhn'la Gelen Atlm: Thomas S. Kuhn'un, 1962'de yaymlanan The
Structure of Scientific Revolutions adl yaptyla bilim felsefesi dnyasn
da beklenmedik yeni bir dneme kap at sylenebilir. Bu yazmzn dar
erevesi iinde, Kuhn'un ileri srd ve son 30 yldan bu yana youn tart
ma konusu olan grlerin ayrntlarna girmeye olanak yoktur. Biz yalnzca
arpc bulduumuz birka nemli noktaya deinmekle yetineceiz.13
Kuhn'un iledii ana tema bilimin gelime ya da ilerleme srecidir. Gele
neksel anlayta bilimin ilerlemesi yeni bulularla giderek byyen dorusal (li-
near) bir birikimdi. Mantk pozitivizmin de bu gr paylat sylenebilir.
Bilimin ilerlemesini yreklice hipotez ileri srme, ileri srlen hipotezi acma
szca eletirme yntemine bal gren Popper'n da geleneksel gre kar
kt sylenemez. Bilimsel ilerlemenin dorusal bir birikimle deil, seyrek de
olsa, devrimsel atlmlarla gerekletii tezini ilk kez Kuhn aka ortaya sr
mtr. Kuhn'a gre bilimsel etkinlik tarihsel geliiminde iki dnemli bir s
re sergilemektedir: 1) Normal bilim, 2) Olaan-st bilim.
Normal bilim belli bir aratrma alannda meslek evresinin bal olduu
kapsaml bir kuram (Kuhn buna, "paradigma" demektedir) erevesinde kalan
bir etkinliktir; ilevi yerleik paradigmayla uyumsuzluk gsteren sonu veya olu
umlara aklk getirmek, varsa bunlardan kaynaklanan sradan problemleri
zmektir. Normal bilimde problem zme ura paradigmay korumaya, da
ha doyurucu ve ak bir dizge kimliine kavuturmaya yneliktir; paradigmay
sarsc eletiri ve sorgulamaya, kktenci yeni araylara yer verilmez. Beklenti
lere ters den gzlem veya deney verilerinin aklanmasnda karlalan g
lkler, paradigmadan ok aratrmacnn yetersizliine balanr. Ama genellik
le doa ile paradigma arasnda varsaylan uyumu korumak, geniletmektir. Pa
radigmaya, aratrma alanna ilikin hipotez, yasa ve kuramsal ilkeleri birleti
ren, problem ve zm yntemlerini belirleyen, meslek evresinin bal olmas
gereken norm veya ltleri ieren bir tr egemen dnya gr ya da inan
dizgesi diye baklabilir. yle ki, bir paradigmadan baka bir paradigmaya ge
mek, Kuhn'a gre, din deitirmeye benzer bir dnm demektir.
Olaan-st bilim dnemine gelince; bu, bilim adamlarnn yerleik para
digmann tm kurtarlma abalarna karn yetersiz kalmasyla ortaya k&n
bunalm giderme araylar iine girdikleri, ortak ltlere balln yerini ki
isel speklasyonlara brakt "anarik" diyebileceimiz bir dnemdir. Yukar
da da belirttiimiz gibi normal bilim devrimsel atlmlara kapal bir pekitirme,

12) Hanson, N. R., "Is There a Logic of Discovery?" Current Issues in the Philosophy of Scien
ce, (Ed. Feigl and Maxwell), 1961, s. 20-35.
13) Geni tartmalar iin bkz.: Criticism and the Growth of Knowledge, (Ed. Lakatos ve Mus-
grave) Cambridge University Press, 1970.

302
paradigma gdmnde sradan sorunlara zm getirme etkinliidir. Kuhn,
"normal" nitelemesiyle bu etkinlii tipik ya da olaan bilim saymann yan sra
temel bilimlerde srdrlen almalarn nerdeyse tmyle normal bilim er
evesinde kaldn ileri srmekten de geri kalmamaktadr. Ancak bilim tarih
isi Kuhn, bilimin geliim srecinde itici gcn normal bilimde deil, normal
bilimin er ya da ge iine dt bunalm ama abasnda olduunu bilmek
tedir. Onun "olaan-st" bilim dedii bu bunalml dnemin kapanmas, yeni
bir normal bilim dneminin balamas devrimsel bir dnm demektir. Bilim
tarihinde sayl da olsa bu apta devrimsel atlmlarn yer aldn biliyoruz.
Kuhn bu dnmlerin salt yntem mantndan ya da byk bilim adamlar
nn bireysel dehalarndan kaynaklanan atlmlar deil, bilimin bir kurum ola
rak sosyo-psikolojik normlarna da baml deiimler olduu savndadr. Her
alanda olduu gibi bilimde de kurumsal normlar kktenci deiimlere kapal
dr. Ancak yerleik paradigmann zamanla yeni problemlere zm getirmede
yetersiz kalmas, durumu kurtarma abalarna karn giderek etkinliini yitir
mesi, meslek evresinde duraksamalara, gven kaybna, zlme ve sonunda
bunalma yol aar; yle bir ortamda kimi bilim adamlar ister istemez bireysel
olarak norm-d zm araylarna koyulurlar. Eski paradigmadan tmyle
kopma ancak bunalma son verme gc tayan yeni bir paradigmann ortaya
kmasyla olasdr. Kuhn bu geii adm adm ilerleyen ussal bir deiim de
il, din deitirme trnden apanszn gelen bir "getalt dnm" saymak
tadr. yle ki, iki paradigma hibir noktada ortak lme elvermeyen iki
deiik inan dizgesi ya da birbiriyle karlatrlamaz iki ayr dnya gr
konumundadr.
Kuhn'un "paradigma-egemen normal bilim" ve "devrimsel dnm" de
dii dnsel tutumlarnda birbirine kart (ama geni perspektifte birbirini ta
mamlayan) iki dnemli bilimsel sre retisi bilim felsefesinde sarsc etki
yaratm, son otuz yln balca tartma konusu olmutur. Bilimin geliim s
recini her alanda kategorik olarak iki dneme ayrmann ne denli gereki ol
duu sorulabilir, kukusuz. Popper'n da belirttii gibi Kuhn'un iki dnemli s
recine bata astronomi olmak zere kimi alanlardan rnekler gsterilebilir;
ama iki dnemin her alanda o denli keskin bir izgiyle ayrld kolayca syle
nemez. Bilim srekli devrimlerle ilerleyen bir sre olmad gibi, uzun sre
norm baml kuramsal bir durgunluk iinde kalan bir sre de deildir her
halde. Yalnz bilimde deil gnlk yaamda da sorun zme abalarmzda
belli varsaymlarn gdmnde davrandmz dorudur. Ancak bu, belli bir
gre tutsak olduumuz, gerektiinde eletirel davranamayacamz anlam
na gelmez. Eletirel tartmaya, normal dneminde de olsa, bilimin kapal ka
labilecei nasl sylenebilir? yle bir sav yzeyseldir; doru olduu kadaryla
yalnzca sradan bilim adamlar iin geerli olabilir. Kuhn'a yneltilen eletiri
leri daha spesifik olarak noktada sralayabiliriz:
303
1) Normal bilimin nemi. Pek ok eletirici Kuhn'un betimledii trden
paradigma gdmnde bir etkinliin bilimde yer tuttuunu kabul etmekte, an
cak egemen kuram sorgulamaya, yeni yaratc atlmlara yer vermeyen, sra
dan sorunlara zm aray ile snrl kalan bu etkinliin bilimi temsil ettii
grne katlmamaktadr.
2) Paradigma deiimi. Yeni bir paradigmaya geiin ussal bir seim ol
maktan ok toplu bir kan olduu tezinin yan sra ayn alanda alternatif pa
radigmalarn ortak lsz dizgeler olduu savnn da bir yanlg, bilim tari
hinde belirgin rnei gsterilmeyen bir abart saylmaktadr. Gerekten belli
bir aratrma balamnda eski ve yeni paradigmalar aklama ve ndeyi gle
ri bakmndan karlatrlamazsa yaplan tercihin geerlii neye dayanacak
tr? rnein, nesnel ltlere bavurmakszn Copernicus sisteminin Ptolemy
sistemine, genel grecelik kuramnn klasik gravitasyon kuramna (varsa) s
tnl nasl sylenebilir?
3) Bilimde doruluk lt. Kuhn paradigma gdmndeki bir aratr
ma balamnda hipotezlerin salt olgusal verilerle dorulanamayaca gibi
yanllanamayaca grndedir. Ona gre olgularla kuram arasnda ortaya
kan herhangi bir uyumsuzluk, kuram yanl saymak iin yeterli bir neden
olamaz. Bir kez kurama ters den gzlem ya da deney sonularn yeterince
gvenilir bulamayabiliriz. Sonra, daha da nemlisi, kuramda kimi ereti d
zeltmelere giderek durum kurtarlabilir. ispat gibi yanllama da olgusal bilim
lere deil "formel disiplinler" dediimiz mantk ve matematie zg bir i
lemdir.
Peki, bilimde doruluk (ya da yanllk) ltn egemen paradigmaya
grecel sayan, mantksal gereklerden ok meslek evresinin yerleik sosyo-
psikolojik normlarna ncelik tanyan bu gr kimi alardan savunulabilse
bile tmyle benimsenebilir mi? Baka bir deyile, sonunda bilimi bir tr mo
da imajna indirgemeye elveren bir grn mantksal dayana ne olabilir?
Ksaca sraladmz bu ve benzeri sorunlar zerindeki tartmalar gn
mzde de srmektedir. Ne var ki, balangta uzlamaz gr ayrl iinde
grnen Popper ile Kuhn'un giderek birbirine yaklatklarn, kimi temel nok
talarda uzlama iine girdiklerini gryoruz. rnein Kuhn, "Popper'la pay
latmz" dedii noktalar yle sralamaktadr: a) Bilimsel aratrmann man
tksal zmlemeye elveren sonularndan ok dinamik srecini nemseme;
b) Bilimi bir aratrma etkinlii, kendine zg kural ve normlaryla byyen
sosyal bir kurum kimliiyle anlamada bilim tarihinin nemi; c) Bilimsel ilerle
menin adm adm giden bir bilgi birikimine deil, kuramsal dzeyde devrimsel
nitelikte atlm ve dnmlere dayand; d) Aratrmacnn problem belirle
mede, gzlemsel ve kuramsal zm araylarnda, ulalan sonular yoklama
ve dile getirmede bal kald ltlerin yerleik kuram ve varsaymlara gre
cel olduu, alternatif kuramlarn karlatrlmasna elveren ntr bir dil ve yak
304
lamdan sz edilemeyecei (Popper'n bu konuda daha ihtiyatl bir tutum
iinde kald sylenebilir). Bilindii gibi olgusal olarak yoklanabilirlii balca
lt olarak vurgulayan Popper'n, yanllanmaya ve alternatifleriyle karla
trlmaya elvermeyen sosyo-psikolojik norm arlkl paradigma kavramn be
nimsemesi beklenemez. Popper, "bilgi psikolojisi" diye niteledii yntem an
layn her zaman reddetmitir. te yandan Kuhn da, Popper'n, "bilimde ile
ri srlen ve olgusal olarak yoklanan bir kuram veya hipotez yanllanmad
srece korunur," trnden ilkelerinin yntem mant olmaktan ok birer buy
ruk olduunu ileri srmekte, ylece, Popper'n paradigma retisine yneltti
i eletirisine, bir lde de olsa, kendisinin de hedef olduunu sylemekte
dir. Kuhn'a gre zellikle normal bilim dneminde her etkinliin bilimsellik
lt meslek evresinin bal olduu deer yarglardr. Popper'n "eletirel
yntem" dedii ve zenle vurgulad "bilgi mant" ya da "nesnel bilgi" reto
rik olmaktan ileri bir ey deildir. stelik, "bilgi yntemi" diye ileri srlen
yntemin de ister istemez aratrmacnn kendine zg bireysel ilgi, esin ve
tercihlerinin yan sra meslek evresinin normlarn iermesi kanlmazdr.
yleyse, Kuhn'a gre, bilimsel yntemi "bilgi mant" diye deil, belki "bilgi
psikolojisi" diye nitelemek daha doru olur, e) Bilimin zaman zaman iine
dt bunalmlarn yol at devrimsel dnmlere karn daha ok "nor
mal bilim" denen paradigma gdml bir tutum iinde kald. (Popper, bilim
de eletirinin yan sra tutuculuun da varln kabul etmekte ancak, banazl
a varan paradigma gdmll retisini, bilimin zne ters den "tehli
keli bir dogma" saymaktadr.)
1960 ncesi Popper'n mantk pozitivizme ynelttii eletiriler bilim
felsefesinde etkisi bugn de sren canl bir tartma ortam oluturmutu.
Kuhn'un 1962'de yaymlanan The Structure of Scientific Revolutions
adl yapt ise yerleik kimi dnce kalplarn sarsmakla kalmam, bilim fel
sefesine sk mantk ltlerini aan ok boyutlu ve esnek bir kimlik kazandr
mtr.
Son yllardaki tartmalarda Kuhn'cu ve Popper'c grlerin uzlamna
ynelik araylarn giderek daha belirginletii sylenebilir. Felsefenin dier
dallar (bilgi kuram, metafizik, ethik vb.) ile karlatrldnda bilim felsefesi
nin yeni almalara elveren daha verimli bir tartma alan olduu gzden ka
mamaktadr. Bilim felsefesi, felsefe ile bilim arasnda etkileimi salayan bir
kprdr. Bunun da tesinde, gemite birbirine yabanclaan bilim ile sanat
etkinlikleri arasnda da iletiim kurulmasna bilim felsefesi yardmc olabilir.
Denebilir ki, ada kltr yaamnda aranan btnlemenin anahtar bilim
felsefesindedir.
Genel izgiler erevesinde tutulan tartmamz Russell'den aldmz bir
parayla noktalayalm:
305
Dn yaammda altm bir genel yargm vardr: Empirik bilim
lerden soyutlanm felsefe ksr kalmaktan kurtulamaz. Bununla "filozo
fun kafasna estike bilime birazck zaman ayrmalar iyi olur," demekle
yetindiim anlalmasn! ok daha iten, ok daha youn bir ilgiden sz
ediyorum. Filozofun ncelikle imgelemini bilimsel grle yourmas, y
lece, bilimin bizi, daha nce bilinmeyen, yeni bir dnyaya, daha verimli
yntem ve kavramlara atn alglamas gerekir.

Russell, B., My Philosophical Development, Simon and Schuster, 1959, s. 254.


BBLYOGRAFYA

1. Ayer, A. J., Language, Truth and Logic, Dover Publications, New York,
1948.
2. Barker, S. F., Induction and Hypothesis, Cornell Univ. Press, 1967.
3. Brody, B. A., Readings in the Philosophy of Science, Prentice-Hall,
1970.
4. Brovvn, Fauvel, Finnegan (Ed. s), Conceptions of lnquiry, Methuen, Lon-
don, 1981.
5. Carnap, R., Philosophical Foundations of Physics, Basic Books, Inc.,
1966.
6. Einstein, A., Ideas and Opinions, A Condor Book, New York, 1954.
7. Frank, P., Philosophy of Science, Prentice-Hall, 1957.
8. Feyerabend, P., Ynteme Hayr, (ev. inan, A.) Ara Yaynclk, stanbul,
1989.
9. Gutting, G. (Ed.), Paradigms and Revolutions, Univ. of Ntre Dame
Press, 1980.
10. Hempel, C. G., Philosophy of Natural Science, Prentice-Hall, 1966.
11. Hospers, J., An Introduction to Philosophical Analysis, Routledge and
Kegan Paul, London, 1970.
12. Hanson, N. R., Patterns of Discovery, Cambridge, 1961.
13. Infeld, L., Albert Einstein (ev. Yldrm, C.), Onur Yaynlar, 1980.
14. Kuhn, T., The Structure of Scientific Revolutions, Chicago, 1970.
15. Lakatos, Musgrave (Ed. s), Criticism and the Grovvth of Knovvledge,
Cambridge University Press, 1970.
16. Nagel, E., The Structure of Science, Harcourt, Brace and World, 1962.
17. Popper, K., Conjectures and Refutations, Routledge and K.P., London,
1963; Objective Knovvledge, Oxford University Press, London, 1972.
18. Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu (ev. Yldrm, C.), Remzi
Kitabevi, stanbul, 2. basm, 1993.
19. Russell, B., History of VVestern Philosophy, George Ailen, London, 1948.
20. Russell, B., Human Knovvledge, George Ailen and Unvvin, London, 1951.
21. Scheffler, I., The Anatomy of lnquiry, The Bobbs-Merrill Co., 1963.
22. Shapere, D., Philosophical Problems of Natural Science, Macmillan,
1963.
23. Suppe, F. (Ed.), The Structure of Scientific Theories, Urbana, 1974.
24. VVhitehead, A. N., Science and Modern World, Cambridge, 1946.
307
25. Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, 5. basm, 1996.
26. Yldrm, C., Bilim Tarihi, Remzi Kitabevi, 4. basm, 1994.
27. Yldrm, C., Matematiksel Dnme, Remzi Kitabevi, 2. basm, 1996.
28. Yldrm, C., Mantk: Doru Dnme Yntemi, V Yaynlar, 1987.
29. Yldrm, C., Evrim Kuram ve Banazlk, Gerek Yaynevi, 1989.
30. Yldrm, C., Eitim Felsefesi, A. 0. Ak r. Fakltesi Yaynlar, 1987.
31. Yldrm, C., Bilimin ncleri, 8. basm, TBTAK, Ankara, 1997.
32. Yldrm, C., The Pattern of Scientific Discovery, ODT, Ankara, 1981.
33. Yldrm, C., Science: Its Meaning and Method, ODT, 1971.
34. Yldrm, C., Logic: The Study of Deductive Reasoning, ODT, 1973.
35. Yldrm, C., The Logic of Value Judgements, ODT, 1965.
36. Yldrm, C., Eitimde lme ve Deerlendirme, 3. basm, SYM, Anka
ra, 1983.
37. Yldrm, C., Eitimde Aratrma Metodlar, MEB Yaynlar, Ankara, 1966.
\

BLG YAYINLARI / BLG DZS

Cneyt Arcayrek
1. Demokrasinin lk Yllar (1947 - 1951)
2. Yeni ktidar, Yeni Dnem (1951 - 1954)
3. Bir iktidar, Bir htilal (1955 - 1960)
4. Yeni Demokrasi, Yeni Araylar (1960 -1965)
5. Demirel Dnemi 12 Mart Darbesi (1965 -1971)
6. ankaya'ya Giden Yol (1971 - 1973)
7. Demokrasinin Sonbahar (1977 -1978)
8. Mdahalenin Ayak Sesleri (1978 - 1979)
9.12 Eylle Doru Koar Adm
(Kasm 1979 - Nisan 1980)
10. Demokrasi Dur, 12 Eyll 1980
(Nisan 1980-Eyll 1980)
Ku - De - Ta 1 (Byklere Masallar)
Ku - De - Ta 2 (Adaya Demokrasi Nasl Geldi)
Hapishanedeki Ecevit
eytan geninde Trkiye
Darbeler ve Gizli Sen/isler
Nam 864 Rakml Tepe : ankaya
ankaya Hesaplamas
Semih Gnver
1. Fatin Rt Zorlu'nun yks
2. Bir Kiraz Aac Olsaydm
3. Tac Mahal Oteli
Bill N. imir
1. Malta Srgnleri
2. Bulgaristan Trkleri
3. Osmanl Ermenileri
4. Ankara... Ankara (Bir Bakentin Douu)
5. Ingiliz Belgeleriyle Sakarya'dan zmir'e (1921 - 1922)
6. Bizim Diplomatlar
Baskn Oran
1. Kenan Evren'in Yazlmam Anlar/1
2. Kenan Evren'in Yazlmam Amlar/2 (Son Defter)
3. Atatrk Milliyetilii (Resmi ideoloji D Bir nceleme)
4. Nerde O Eski Mapusaneler
5. Trk-Yunan likilerinde Bat Trakya Sorunu
6. Devlet Devlete Kar
7. Kalkk Horoz "eki G ve Krt Devleti"
8. Azgelimi lke Milliyetilii "Kara Afrika Modeli"
BLG YAYINLARI / BLG DZS

Haan Cemal
1. Tank Sesiyle Uyanmak
2. Demokrasi Korkusu
3. Tarihi Yaarken Yakalamak
4. zal Hikyesi

Erbil Tualp
1. Eyll imparatorluu
2. Zehir Ykl Bulutlar (Halepe'den Hakkri'ye)
3. Bin insan
4. Ben Tarihim Bay Bakan
5. nce ocuklar ld
6. Paa ile General
7. Evreninki mi, zalnki mi?
8. Plastik Papatya Kokusu (Bir Deiimin yks)
9. eriat A..

Haan Pulur
Olaylar ve nsanlar 1 (1961 - 1972)
Olaylar ve insanlar 2 (1973-1978)
Olaylar ve nsanlar 3 (1979-1984)
Olaylar ve nsanlar 4 (1986-1988)
Olaylar ve nsanlar 5 (1988- 1990)
Olaylar ve nsanlar 6 (1991 - 1992)

Metin Toker
Demokrasimizin smet Paal Yllar
1. Tek Partiden ok Partiye (1944 -1950)
2. DP'nin Altn Yllar (1950- 1954)
3. DP Yoku Aa (1954-1957)
4. Demokrasiden Darbeye (1957- 1960)
5. Yar Silahl Yar Klahl Bir Ara Rejim (1960 - 1961)
6. nn'nn Son Babakanl (1961 - 1965)
7. smet Paa'nn Son Yllar (1965-1973)
eyh Sait ve syan

Yavuz Donat'n Vitrininden


1. Sandktan ihtilale (1977- 1980)
2. Buyruklu Demokrasi (1980 - 1983)
3. zal'l Yllar (1983- 1987)
4. Demirel'in Yokluk Yllar
BLG YAYINLARI / BLG DZS

Mmtaz Soysal / Dnceler Gnl


1. deoloji ld M?
2. Akln Kbrs'la Bozmak
3. Igveysinin Encam
4. Balinann Bcekleri
5. plesi Gemiler
6. Anayasa'nn Pf Noktas
Gzel Huzursuzluk

Yekta Gngr zden


1. Hukukun stnlne Sayg
2. insan Haklar, Liklik, Demokrasi Yolunda
3. Atatrk Szsiniz!
Ergun Sav
1. Diplo - Dra - Matik Anlatlar
2. Nostaljik Muhabbetler
3. Rak Sohbetleri
4. Deli Deli
5. Sakzl Koy Kumpanyas ve Rakntlar
Prof. Dr. Mnci Kapani
1. nsan Haklarnn Uluslararas Boyutlar
2. Politika Bilimine Giri
Kmuran Grn
1. Trkler ve Trk Devletleri Tarihi
2. Savaan Dnya ve Trkiye
3. Ermeni Dosyas
Ercment Yavuzalp
1. Menderes'le Anlar
2. Kbrs Yangnnda Bykelilik
3. Liderlerimiz ve D Politika

Celal Ertu zmsz Demokrasi


Perihan Ergun Sait Faik Abasyank 90 Yanda
Yaar Aksoy Ege Sevgisi
ar Erhan Beyaz Sava "Trk-Amerikan likilerinde Afyon Sorunu"
Marc Gaile Sevilmeyen lke Trkiye
Doan Akn Uuran Holding
Nursun Erel - Ali Bilge Tansu iller'in Siyaset Roman

You might also like