You are on page 1of 2

Sadriye Görece (2014210108-uluslararası ticaret / HTr311-22)

TANZİMAT FERMANI VE SONUÇLARI

Yenilenme ve gelişim bir toplum için vazgeçilmez unsurlar arasında hatrısayılır bir yere sahiptir.
Kendilerini çağın gereklerine göre yenileyemeyen ya da gerekli gelişimi gösteremeyen toplumlar tarih
sahnesinde ancak figüran olarak yer alabilirler. Tarihte hak ettikleri değeri görmek isteyen toplumlar
ya takip edilesi önderler olmak zorunda ya da önderlerin yakın takipçileri olmalıdırlar. Osmanlı devleti
de büyük bir oyuncu olarak girdiği tarih sahnesinde ne yazık ki gerekli yenilik ve gelişmeleri vaktinde
gerçekleştiremediği için zaman içinde gerilere düşmüştür. Tanzimat Fermanı Osmanlı için son
çırpınışlardan biridir demek çok da yanlış olmaz. Çağı yakalamak, yıkılışı ötelemek ve hatta
engellemek, modern toplumlar arasında yer alabilmek için atılan bir adımdır Tanzimat Fermanı.

Peki Tanzimat Fermanı’nı mecbur kılan etkenler nelerdi, Tanzimat Fermanı içerik ve yöntem olarak ne
kadar doğruydu, sonuçları beklentileri karşıladı mı? Bir zamanların Skolastik Avrupa’sı Rönesans ve
Reform hareketlerinden sonra hızlı bir yükselişe geçmişlerdi. Bir zamanların güçlü Osmanlı’sı ise o
ilerleyişleri yeterince yakından takip etmediği, kendi kabuklarını aşamadığı için bu ilerlemeleri
uzaktan izlemekle yetindi. Fransız Devrimi Osmanlı için büyük bir tehlike arz ediyordu, ulusçuluk akımı
hızla yayılıyor ve büyük bir imparatorluk olan Osmanlı devleti bu akımdan olumsuz olarak
etkileniyordu. Ülke vatandaşlarının birincil olarak (Müslüman – gayrimüslim) olarak sınıflandırılması,
gayrimüslimlerin azınlık olarak nitelendiriliyor oluşu, gayrimüslimlere sağlanan hakların kısıtlılığı
(vatandaşlık hakları) algısını zedeliyor ve ülke içi bütünleşmeye gölge düşürüyordu. Osmanlı devleti
hukuki, ekonomik, askeri ve sosyal konulardaki düzenlemeleri bakımından da Avrupa
standartlarından çok farklı yöntemler izliyordu. Bu da komşu ülkelerle bütünleşik olmayı engelliyor
hatta kültürler arası farklılığı daha da artırıyordu. Tüm bu sebeplerden dolayı Tanzimat Fermanı
gerekli görüldü ve hayata geçirildi ancak büyük bir hata mevcuttu. Ferman halkın iradesiyle değil
padişahın emirleriyle düzenlenmişti. Demokrasi, ulusçuluk gibi kavramların tartışıldığı bir dünyada ne
yazık ki bu ferman beklenen etkiyi uyandıramadı. Ferman içerik olarak da Müslüman halkı rahatsız
ediyordu. Gayrimüslimlere tanınan haklar Müslüman halka kendi hakları ellerinden alınmış gibi
hissettiriyordu. Ne yazık ki devlet hedeflediği eşitlik algısını da oluşturmakta başarısız olmuştu.
Hukuksal askeri ve eğitim alanındaki yenilikler sosyal alanla kıyaslandığında çok daha başarılı sonuçlar
vermişti.

Peki fermanın getirdiği yenilikler ve bu yeniliklerin sonuçları neler olmuştu? Ferman ilk olarak padişah
tarafından düzenlenmişti ancak demokrasinin gerekliliği devlet tarafından resmen Kabul edilmiş oldu.
Padişah kendi hak ve yetkilerini yine kendi yayımladığı bir fermanla kısıtlamış ve hukukun
üstünlüğünü Kabul etmişti. Hukuksal düzenlemeler detaylı ve kapsamlı bir şekilde ele alınmış, ticaret
gibi belirli alanlarda Batı örnekleri benimsenmeye çalışılmıştı. Ülke vatandaşları kanunlar önünde eşit
duruma getirilmeye çalışılmış, gayrimüslim ve azınlıklara da belirli davalarda şahitlik hakkı tanınmıştı.
Tüm bunlar eşitlikçi ve demokratik adımlardı ancak halk iradesiyle kazanılan haklar olmayıp padişah
emriyle uygulamaya konulan emirler olduğu için tabanda beklenen etkiyi uyandıramadı. Batı’yı
yakalamak amacıyla hazırlanan bu ferman Batı’daki demokratik hareketleri örnek almış olmasına
rağmen Monarşik bir şekilde ortaya konduğu için yine amacına yetirince ulaşamamış ancak
demokratikleşme yolunda önemli bir adım olmuştur. Hukuksal alanda yapılan tüm bu düzenlemeler
Anayasal bir düzenin gerekliliğinin Kabul edildiğini göstermekte ve hukuk devleti olma yolunda
önemli bir geçiş noktası teşkil etmektedir.

Askeri alanda da birçok düzenleme hayata geçirilmiştir. Bunlardan ilki ve belki de en önemlisi zorunlu
askerlik düzenlemesidir. Askerliğin zorunlu hale getiriliyor olması demek, belirli bir yaşa gelmiş erkek
nüfusun (o dönemde de bu yaş 20 olarak belirlenmişti) bu görevi tamamlamak odaklı bir gelecek
planı kurguluyor olması anlamına geliyordu. 4 Yıl olarak belirlenen askerlik süresi 20 yaşına gelmiş bir
erkeğin uzunca bir süre ailesinden ayrı kalacağı anlamına geliyordu. Evlenme yaşının günümüzden çok
daha genç olduğu bu dönemlerde ailenin geçim kaynağı olarak görülen erkek bireyin 4 yıl gibi uzun
bir süreliğine askerlik vazifesini yürütüyor olması geçim sorumluluğunu kadına ya da erkeğin ailesine
yüklüyordu. Bu zorunlu askerlik düzenlemesi vatan sevgisi ile bağdaştırılarak Kabulü kolaylaştırılmaya
çalışılsa da bu yeniliğin halk tarafından sorgulamaksızın Kabul edilmesi azımsanamayacak kadar uzun
sürmüştür denilebilir. Öte yandan zorunlu askerlik uygulaması Osmanlı ordusunun ihtiyacının
yeterince karşılanamıyor olduğunun, savaşlarda alınan yenilgilerin azaltılmaya çalışıldığının, var olan
asker ihtiyacının eğitilmiş düzenli orduyla sağlanamayacak kadar yüksek olduğunun göstergesi olarak
değerlendirilebilir. Askeri alanda gerçekleştirilen bir başka yenilik olan Avrupa standartlarında
yeniden yapılanan bir donanma ise ülkenin gücünü hem kendi vatandaşlarına, hem de komşu
ülkelere göstermek amacıyla atılmış yenilikçi bir adım olarak gösterilebilir. Aldığı askeri yenilgilerin
ülke içindeki ve komşu ülkelerdeki etkilerini azaltmaya, girilecek muhtemel deniz savaşlarındaki
yenilgileri önlemeye, ülkenin askeri alandaki gücünün hala devam ediyor olduğunu göstermeye
yönelik bu donanma ne yazık ki savaşlarda kötü giden ülke talihini değiştirmeye vakıf olamamıştır.
Gayrimüslimlere verilen askeri alanda belirli bir noktaya kadar yükselme hakkı da vatandaşlar arası
eşitliği sağlamaya, dinsel farklardan kaynaklı ayrıştırmaları önlemeye yönelik bir girişim olarak
değerlendirilebilir. Bir demokratikleşme göstergesi olan bu fermandan sonra bu hakların tanınıyor
olması çok da şaşırtıcı olmamakla birlikte ne yazık ki ülke bünyesinde bulunan gayrimüslim halkı
devlete bağlı tutmak için yeterli olamamıştır.

Tüm bu değerlendirmelerin ışığında bir sonuca varmak gerekirse Tanzimat fermanı ilerlemeye dönük
ve yeniliğe açık bir özellik göstermekte ancak uygulanma şekli nedeniyle beklenen etkiyi yaratamamış
ve hak ettiği değeri görememiştir. Fermanın getirdiği yeniliklerin bazıları olumlu sonuç göstermiş ve
yenilik öncüsü olmuş fakat birçoğu halk tarafından kabul görememiştir. Tüm bunlara rağmen
Tanzimat fermanı bir değişimin gerekliliğinin farkına varılması, padişahın egemenliğinden hukukun
üstünlüğüne geçiş ve demokratikleşme yolunda kesinlikle küçümsenemeyecek bir öneme sahiptir.
Metnin birçok noktasında değinildiği gibi fermanın en büyük eksiklerinden biri halk iradesine
dayanmıyor olmasıdır. Bu durum da gösteriyor ki demokrasinin gerekliliğinin farkına varılmış
olmasına karşın demokrasinin yaşatılması konusunda, yani yöntem konusunda henüz gereken
farkındalığa ulaşılamamıştır. Öte yandan padişahın kendi okuttuğu fermanda kendi haklarından
vazgeçiyor oluşu bu saptamayı çürütür nitelikte şekilinde de bir değerlendirme yapılabilir fakat bu
değerlendirme çağın uygarlıklarının gidiş yönü de dikkate alındığında padişahın çok da seçim şansının
olmaması nedeniyle ne yazık ki kendi kendisini çürütür niteliktedir. Sonuç olarak Tanzimat fermanı
Osmanlı devletini çok daha demokratik bir noktaya taşımış olmasına karşın halkta ve komşu ülkelerde
beklenen yankıyı uyandıramamış ve umulduğu gibi bir yeniden doğuş başlangıcı olamamıştır.

You might also like