You are on page 1of 18

☾✫

ZEYBEKLİK GELENEĞİ

Zeybekler tarihi hakkında bugüne kadar pek çok şey söylendi. Pek çok kıymetli eserler
yazıldı. Ve aynı zamanda da pek çok tartışmalar da yaşandı. Halen de yaşanmaktadır.
Bunun sebebi ise sakat bir eğitim sistemi sebebiyle bize ne öğretildi ise onu doğru kabul eder
olduk. Araştırma gereği duymadık! Hal böyle olunca da pek çoğumuz gerçek tarihi değil bize
anlatılan masalları gerçek sanarak büyüdük… Bu manada şimdi ben de bu durumu
sorgulamaya başladıktan sonra harekete geçerek, 15 yıldır okuyup, inceleyip,
araştırdıklarımdan sonra oluşan kanaatlerimi belirteceğim…
Bugün yıl 2017… Zeybekler tarihi hakkında genel kabul şudur ki; zeybekler, Selçuklu
devleti döneminde kurulmuş, askeri, akıncı bir muhafız birliğidir. Zaten Selçuklu’da devletin
dili de Farsça idi. Ve Farsça’da zeybek olarak kullanılan kelimenin Türkçe manası, muhafız
demektir.1
Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşılı bu konuya dair şöyle der;
''Bu beylikler dâhilindeki ahilerin de askeri teşkilata benzer silahlı teşkilatları olduğu
malumunuzdur. Mamafih bunlar, ordu kuvveti olmayıp, mahalli muhafaza kuvvetidir. Ahilerin
sahip oldukları askeri güç, nizami bir ordu kuvveti değildi. Ahiler, başlarında reisleri olduğu
halde dâhili karışıklıklara ve uçlardaki ayaklanmalara karşı bölükler oluşturmuşlardı.''
Peki, kimdir bu Uç beylikleri? Aydınoğulları, Candaroğulları, Dulkadiroğulları, Eratna
Beyliği, Germiyanoğulları, Hamitoğulları, İnançoğulları, Karamanoğulları, Karesioğulları,
Menteşeoğulları, Ramazanoğulları, Sahibataoğulları, Saruhanoğulları, Osmanoğulları...
Hiç kuşkusuz bu Yiğitler bölüğü teşkilatı, Börü Budunun, Alpların, Alperenlerin, Gazilerin,
Oğuz Seymenlerinin, Serdengeçtilerin son kolu olan zeybeklik teşkilatıdır... Ve onlar;
Seymenlerin kardeşleri, Yeniçerilerin ve bugünkü düzenli ordunun da efeleri yani
ağabeyleridir…
Ahi Evran, devlet için meslek sahibi yiğit yetiştiren bir pir… Selçuklu Sultanının daveti ile
Konya'ya yerleşerek, Konya'da meslek sahibi yiğitler yetiştirmeye başlıyor... Benim bu
kanaatlerimi destekleyen bazı kaynaklar da var. Örneğin tarihçi Enver Behnan Şapolyo,
Atatürk ve Seymen Alayı isimli eserinde bu konuda şöyle der;

''Anadolu'nun her bölgesi folklor ve etnolojik bakımdan zengindir. Batı Anadolu'da


dolaştığım zaman (Efe, Zeybek, Kızanları) tetkik etmiştim. Bu üç içtimai enmuzeç, Türk
İnkılâbının başlarına kadar yaşıyordu. Kıyafetin şapka ve garplılaşmak cereyanı, efeleri ve
zeybekleri ortadan kaldırmıştır. Efelerin ve zeybeklerin yaşadıkları mıntıka, Batı Anadolu'dur.
Bu hudut Batı'dan Ankara'ya kadar uzanarak bitmektedir.

Efeler, Türklerin Oğuz kavmine mensupturlar. Anadolu'ya gelen Oğuzlar hakkında, Âşık
Paşazade Tarihi’nin 205. sayfasında şu kayıt bulunmaktadır. Eserinde Oğuzları; Gaziyan
Rum, Ahiyan Rum, Abdalan Rum, Baciyan Rum olmak üzere dört kısma ayırıyor.

-Gaziyan Serdengeçtiler, Dalkılıçlar olup, bunlar uçlara yerleştirildi.

1
Halil Dural'ın Kaleminden Ödemişli Efe ve Zeybekler/Ercan Uyanık-Sabri Yetkin

-1-
-Ahiyan, Ahilerdi. Bunlar sanatkâr olup, aralarında askeri yiğit teşkilatları vardı.

-Abdalan, Kızılbaş kollardır.

-Bacıyan, Türk kadın alaylarıdır.

-Gaziyan uç yerlerde, yani garbi Anadolu’dadır. İşte efeler, zeybekler dediğimiz bu


insanlar, en eski Türk teşkilatının yani serdengeçtilerin son bakiyeleri olduğu kanaatindeyim.

-Ahiyan ise Ahilerdir. Bunların merkezleri de Ankara’dadır. Ankara efelerine de Seymen


denilmektedir. Abdalan ve Basan ise muhtelif mıntıkalara serpilmişlerdir. Bunlar da son
zamanlara kadar (Bacı Tekelerinde) yaşamakta idiler.

İşte efelerin Oğuzların Gaziyan kolu olmaları kuvvetle muhtemeldir.

* Seymen, Ankara ve çevresinde Ankara efesi, Ankara yiğidi olarak bilinmektedir.


Seymenlik geleneğinin köklerini tarihçiler, Orta Asya Oğuz Türklerine kadar
dayandırmaktadırlar. 14’üncü yüzyılda Ankara’da devlet kuran Ahiler döneminde Seymenlik
yeniden düzenlenmiştir. Bilgelik, hoş görü, çalışkanlık, mertlik ve cömertlik ilkelerini esas alan
Seymenler de Ahi teşkilatının (Seyfi/Kılıç) kanadını oluşturmuşlardır.

* Seymen Alayı, Ahiler döneminde Yiğit Alayı olarak adlandırılmış ve o zamandan


günümüze kadar bu gelenek yalnızca Ankara'da varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Bugünkü
tanımıyla ‘’Seymen Alayı’’ ya da Ahiler döneminde ‘’Yiğit Alayı’’ denilen gelenek o
devirlerdendir ve yalnızca Ankara'da korunmuştur. Ankara Ahiler Devleti’nde şehrin ve
çevrede yer alan kasaba ve köylerin koruyucusu ve muhafızı olarak Seymenler işlev
görmüştür. Sivillerden oluşan ve gönüllü bir kurum olan Seymen (Yiğit) Alayları, zorunlu
durumlarda ve çoğu kez savunma amaçlı olarak işlev görmüştür.

* Seymen Alayı ise bunalım ya da geçiş dönemleri olarak da nitelendirilebilecek "kızılca


günler" de kurulan bir Oğuz töresidir. Diğer bir deyişle, milli felaket günlerinde, bir beyliğin ya
da devletin yıkılışında; yeni devleti kurmak ve yeni lideri seçmek için Seymen Alayları
tertiplenmiştir. Seymenlik geleneğinin köklü tarihinde son büyük Seymen Alayı’nın
düzenlenişi ise 27 Aralık 1919'a rastlamaktadır. Anadolu işgal altındayken Mustafa Kemal
Paşa’nın Ankara'ya gelmesi ve görkemli karşılanışı, tıpkı Oğuz geleneğindeki gibidir…
27Aralık milli bir galeyan anıdır ve bu özel günde Seymen Alayı kurulmuştur. Halk, Oğuz
töresinde olduğu gibi liderini seçmiştir…'' 2

* Âşık Paşazade tarihi sayfa 205’te efeler için şöyle der;

''Efeler, Oğuz kavmine mensupturlar. Serdengeçtiler, Dalkılıçlar olup, bunlar uçlara


yerleştirildiler.''
* Yakup Kadri Karaosmanoğlu; Türk romancı, gazeteci, şair ve diplomat zeybekler için der
ki;
"Efe, ahlak mezhebinin keşişi, bir fazilet tarikatının dervişi, bir erlik ve mertlik doktrinin,
serdengeçtisi ve fedaisidir."
* Şemsettin Sami, Kamusi Türkî’de diyor ki; ''Zeybek, hafif silahlı ve güvenliği korumakla
görevli bir sınıf asker. Aydın Hüdavendigar ahalisi ki; Efe demekle maruf olup, garip
kıyafetleri vardır.''

2
Ankara Seymenler Kulübü Yayınları/Atatürk ve Seymen Alayı/Enver Behnan Şapolyo

-2-
* Ahmet Vefik Paşa, Lehçe-i Osmaniye'de şöyle diyor; ''Zeybek, Selçuklu Devleti
zamanında Teke ve Aydın civarından Mısır'a celp olunan zaptiye askeri, hafif tüfekçi asker.''
* Cevdet Paşa, Tezakir’de zeybek için: ''Zeybek bahadırları dağlarda, taşlarda keklik gibi
seğirtirlerdi. Tüfekleri hep nev-icad şeşhane idi. Zeybekler mehalik ve muhatarattan
(tehlikeden, zarar ve ziyandan) sakınmaz, yorulmaz ve usanmaz şuhu u şen sanki askerlik
için yaratılmış bir kavim. Doğrusu insanın güzel bir soyu.'' Demektedir.
* Celal Esad Arseven, Sanat ansiklopedisi, Cilt 5’te zeybek için: ''Zeybek, eskiden asayişin
muhafazasına memur silahlı bir sınıf askere tabir olunurdu. Selçuklular zamanında Aydın ve
Teke taraflarında böyle bir asker sınıfı teşkil edilmiştir ki bunlara efe de denir. Bunların
kendilerine mahsus kıyafetleri vardır.'' Demektedir.
* Mehmet Avni Özbek, İslam ansiklopedisi, cilt 13’de zeybek için: ''Merkezi Aydın olmak
üzere, Çanakkale’den Aydın’a kadar uzanan Batı Anadolu’da özellikle dağlık yerlerde
yaşayan, iyi savaşçı olarak tanınan Türklere verilen ad.'' Der.
* Tahir Kutsi Makal, Halkbilim ve Edebiyatı’nda zeybek için: ''Özel giyimleri olan, yiğit, özü,
sözü doğru, kişiliğine inanılan, sözüne güvenilen kişi. ' der.
* 1967 İzmir İl Yıllığında zeybek için: ''Uç beyleri tarafından asayişi korumak için meydana
getirilen bir halk mukavemet ve Akıncı birliği mensupları. '' Denilmektedir.
* Sabahattin Türkoğlu, Atatürk ve folklor’da zeybek için: ''İzmir’den Ankara’ya kadar tarihte
efsaneleşmiş kahramanlıklar yaratan halkımızın mert, cesur, yiğit tipi.'' Demektedir.
* Temel Britanca, Cilt 20’de zeybek için: ''Zeybek: Eskiden Batı Anadolu’da bir efenin
buyruğundaki köy yiğitlerine verilen ad. (Zeybeklerin) kendilerine özgü giysileri, davranış ve
gelenekleri vardı.'' Denilmektedir.
* Kemal Özkaynak, Efelerden Haber’de zeybek için:
''1-Zeybekler Selçuklular devrinde görülmeye başlamıştır.
2-Bunların ortaya çıkmasına uç beyleri amil olmuştur.
3-Zeybekler askerlerden ayrı bir kıyafet sahibidirler.
4-Zeybeklik bir teşkilattan ziyade bir halk mukavemet (karşı koyma, direnme) ve akıncı
birliğidir.'' Demektedir.
* Yurt ansiklopedisi, Cilt 6’da zeybek için: ''Efe kelimesi öz Türkçedir. Ege bölgesinin çoğu
yöresinde, Milas, Muğla, Aydın, Manisa’nın içinde ve köylerinde büyük erkek kardeşe ağabey
değil, efe denir. Zeybeklikte efe ise, kendilerini sevk ve idare edecek yine zeybek olan zeki,
en iyi nişancı, otoriter, cesur ve isabetli kararları olan baş olarak seçilmiş kişilere denirdi.
Zeybek grupları arasında efe, komutan görevi yapardı. 12. yüzyıl sonlarında Ege’de uç
beyliklerince toplumun can ve mal güvenliğini korumak amacıyla oluşturulan akıncı birliği
erlerine ''zeybek'' denildiği sanılmaktadır. Bu birliklerde efeler, bütün yiğitlerin başı, zeybekler
de efenin emrindeki kızanları yöneten, efenin emrindeki kolbeyi olan yiğitlerdir. Bu örgütsel
sıralanma zeybek oyunlarına da yansımış, günümüze değin yapılanmayla ulaşmıştır.
''Denilmektedir.
* Mithat Sertoğlu, Tarihte İzmir’de zeybek için: ''Zeybekler zulme ve haksızlığa kıyam
ederek meydana çıkmış, yüksek ahlaklı, son derece cesur, misafirperver, karakterli, vakur
(Ağırbaşlı), izzetinefis sahibi, her türlü meşakkate (zorluğa) mütehammil (dayanıklı), cidden
erkek ve kahramanlar.'' Der.
* Tarihçi M. Çağatay Uluçay zeybekler için: ''Zeybekler, İzmir-Aydın-Kuşadası-Manisa
yolları üzerinde birbirine birer saat uzaklıkta kahvehaneler açarak, yollardan gelip geçenlerin
istirahatlarını sağlarlar, onları eşkıyadan korurlar, buna karşılık yolculardan ve tüccarlardan
geçit akçesi olarak belirli miktarda para ve mal alırlardı. Hükümet, Yeniçeri Ocağı’nı
kaldırdıktan iki yıl sonra gönderdiği yeni bir fermanla; yollar üzerindeki kahveleri kapatmış, bu
nedenle sayıları binleri asan eli silahlı binlerce zeybek de açıkta bırakılmış, bunların pek
çoğu bölgede çaresiz kalarak, eşkıyalık faaliyetine girişmişlerdir.'' Demektedir.
* Tuncer Baykara-Zeybekler, Zeybek elbisesi giyme Yasağı. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi,
22 Temmuz 1966, S 95. Adlı kaynakta zeybekliğin yasaklanması için alınan tedbirlerden olan
zeybek kıyafetlerinin yasaklanması meselesi hakkında şu bilgileri verir: ''Öteden beri Türkiye
topraklarında huzur içinde oturmakta olan halkın giydikleri eski elbise ve kıyafetlere güzel
şekil verilerek hepsi de düzene girmişti. Redif askeri müşirliğine tayin edildiğim Aydın
sancağı halkının giydiği zeybek çirkin kıyafetinin de düzeltilmesi lazım geliyordu. Bu şekilde
-3-
zeybek donu ve külahı giymek bu halkın eski âdeti olduğundan böyle giyinmenin Padişahın
arzularına uygun olmadığını bilmeyenler, bir defa tembih edilmekle bu elbiselerini terk
etmişlerdi. Ancak bazı eşkıya ve edepsiz taifesi, eski kıyafetlerinde ısrar edip zaman zaman
bu elbiseyi giydikleri tahakkuk ettiğinden böylelerinin cezalandırılacakları evvelce ilan
edilmişti. Keza itaat etmeyenler hakkında gereği yapılacağı da sancağın kazalarında
buyruntularımla bildirilmiştir. Bu sebeple bundan böyle zeybek kıyafetinde kimse
bulunmayacağına dair kazalar halkının söz verdiklerine dair kaza naiplerinin şer'i ilamları
ilişikte takdim edilmiştir. Bu hususta her halde emrü ferman padişahındır. Bu yasak Aydın
sancağında büyük bir halk hareketine sebep olmuştur. Zeybek kıyafetlerinin yasaklanmasına
itiraz eden Aydın sancağı halkından birçok zeybek öldürülmüş birçokları da aileleri ile sürgün
edilmişlerdir.''
* Mahmut R. Gazimihal Türk Folklor Araştırmaları Dergisi'ndeki makalesinde; ''Aydın
şehrinin Zeybek namlı Gazi Menteşe tarafından Menteşe Beyliğine bağlanarak, Türklerin
eline geçişini'' anlatmaktadır.
* Ali Haydar Avcı Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi’nde zeybek duası olarak şu bilgiyi vermiştir:
Boz atlı Hızır yardımcın olsun.
Düşmanın mat, dostların şat,
bıçağın keskin, yolun açık olsun.
Allah, dosta düşmana karşı
yüzümüzü kara çıkarmasın.
Namerde muhtaç etmesin.
Yazımızı kışa çevirmesin.
Erenler, erler, gözcümüz, bekçimiz olsun.
* Zeybek kelimesinin anlamı ve kökeni hakkında Tarihçi Halil Dural şöyle diyor; ''Zeybek
kelimesi kültürümüze nereden ve nasıl girdi? Selçuk Türklerinin Anadolu'ya İran kapılarından
geçerek geldikleri malumdur. Selçuk Ülkesi ile İran arasında, aşamalı güç ve yüce dağlar ve
dar geçitler bulunduğundan, buralardan geçmek çok müşkül olmuştur. Türkler irsi şecaat
(yiğitlik) ve kabiliyetleri sayesinde bu dar geçitlerden geçmeye muvaffak olmuşlar.

Ressam Ali Sami-Çolak İsmail Efe Tablosu

-4-
Alp Arslan kumandasındaki Selçuk Türkleri ilk olarak 1064 yılında Kars'ı ve 1071'de
Malazgirt Zaferi’ni kazanarak, Anadolu yollarını kendilerine açmışlardır. Bundan sonra
kumandan Süleyman Kutalmış askerleriyle Ege Denizi’ne kadar inmiş ve Ege halkı ile
temasa başlamış, 12. asırda ise, Selçuk Türkleri Konya Hükümeti’ni kurmuşlardır. Bu kurulan
Selçuk Hükümeti’nin resmi dili Farsça idi. Yani o günkü hükümeti idare eden kumandan,
ümera, ulema ve aydınların konuştukları, yazdıkları Farsça dili idi. O halde şimdi bizde
zeybek ismini ele alalım ve inceleyelim: Zeybek kelimesi, Farsça iki kelimenin birleşmesinden
meydana gelmiş ve bir isim olarak kullanılmıştır. Buna Türkçemizde mürekkep, yani birleşik
isim denilir.
Misal, hanımeli gibi… Zeybek kelimesinin aslı, ''ziy, yi-bek''dir. ''Ziy, yi'' kelimesi, Farsçada
kılık kıyafet manasında kullanılır. ''Bek'' ise bildiğimiz beydir. Şimdi Naci Lügati’nin ''Z'' bahsini
açalım, bulalım. Orada şu tertipleri buluruz: ''Ziy, yi ümera'', ''Ziy, yi ulema'', ''Ziy, yi-bek’'.
Selçuk Trükleri’nin Anadolu'ya büyük aşiretler halinde geldikleri malumdur. Aşireti idare eden
üç ana unsur vardır. Bey, ihtiyarlar meclisi ve aşiretin kahramanı.
Aşireti ilgilendiren bir olay ihtiyarlar meclisine getirilir. Mecliste alınan kararlar icra mevkiine
konmak için kahramana havale edilir. Şimdi burada Zeybek, bey gibi giyinen bir şahıs
olduğuna göre, beyin yardımcısı ve aşiretin kahramanı demektir. Şu halde zeybek kelimesi
ve zeybeğin kendisi Anadolu Selçuklu Türkleri ile gelmiş ve lisanımıza karışmıştır. Zeybek
kelimesi aynı zamanda pehlivanlık, kahraman ve yiğit anlamını da almıştır. Zeybekler için,
Hüdevandigar ve Aydın Vilayetleri’nde silah taşıyan bir sınıf halk denilmiştir. Osmanlı
Hükümeti mülki teşkilatını 1864 yılında yapmış, memleketi önce vilayetlere sonra sancaklara,
nahiyelere, köylere ayırmıştır. İş bu teşkilattan Bursa Vilayeti’nin ismi Hüdevandigar, Aydın
Vilayeti’nin merkezi de İzmir olmuştur. Demek ki bu iki vilayet halkından bazı kimseler silah
taşıdıkları için Zeybek olarak adlandırılmıştır. Şimdi biz bu iki vilayetin sınırlarını verelim ve
çizelim: Hüdevandigar memleketinden Balıkesir, Çanakkale illeri, Aydın Vilayeti’nden İzmir,
Aydın, Afyon, Manisa, Muğla ve Denizli.''

93 Osmanlı- Rus Harbine Katılan Zeybekler Tasviri (Fotoğraf Arşiv: Description/The War,
Zeibeks' Camp at Constantinople, call to Arms. Illustration for The Illustrated London News,
10 November 1877. English School 19th Century)

-5-
Zeybekler tarihinde bir de Afrikalı zeybekler vardır...3 Bunlar eskiden hacca giden varlıklı
toprak ağalarının, sevaba girmek adına hac dönüşü azat edilmelerini sağlayıp, yanlarında
getirerek çiftliklerinde iş ve aş verdikleri daha sonra da ağa vefat edince işsiz kalarak
zeybeklere sığınmış ve kızanlık etmiş kişilerdir. Ve bu kişiler de zeybeklik geleneğine dâhil
olmuşlardır... Örneğin Koca Arap zeybeği vardır...

Bazı kaynaklar farklı şeyler anlatsalar da mevcut kaynaklar incelendiğinde dahi durum
açıkça ortadadır… Öyle anlaşılıyor ki; Selçuklu Sultanı, Ahi Evran’a görev vermiş ve Uç
Beylerine (Aydınoğulları, Candaroğulları, Germiyanoğulları, Hamidoğulları, Karamanoğulları,
Karesioğulları, Menteşeoğulları, Osmanoğulları vb.) Seymenlik teşkilatını esas alarak
zeybeklik teşkilatını kurdurmuştur. Kurulan bu yerel tüfekçi teşkilat, sınır boylarında Moğol ve
Bizans akınlarına karşı görev yapmış, daha sonra ''Paşa Kapısı’nda'' vazifelendirilmiştir. Ve
daha sonraki süreçte ise yaşadıkları çağın koşullarına göre çeşitli görevlerde bulunmuşlardır.
Kimi zaman paşa kapısında asayiş zabitliği yapmışlar, kimi zaman bozuk düzenin kötü
yöneticilerine isyan ederek dağları mesken tutmuşlar, kimi zaman kervanları korumuş, kimi
zaman da vatan savunması için cepheye koşmuşlar, netice itibari ile de Türk tarihi
içerisindeki yerlerini almışlardır... Ege Bölgesi’nin her yöresinde adlarına türküler yakılmış,
isimleri çağlar boyunca yaşatılmıştır. Ve böylelikle de zeybeklik Türk kültürünün önemli bir
hazinesi haline gelmiştir…

Ahiler Anadolu’da bir ışık yakıp, milletimizi aydınlatırken güvenliklerini de sağlamıştı. Bu


askerler, Ahilik teşkilatı için vazife yapar, ihtiyaçlarını da bu yolla sağlarlardı. İşte Yiğitler
bölüğü bunlar… Bu Yiğitler bölüğü mensupları, Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra
başıbozuk birlikler olarak varlıklarını sürdürmeye başladı. O dönemden sonra günün koşulları
gereği eşkıyalık yapanlar da olmuştur. Fakat geleneğine bağlı olanlar halkı daima
korumuşlardır. Zaten eşkıyalık yapanlar da gariban halka karşı değil varyemez ağalara,
halkın hakkını vermeyen bazı gayrimüslim zenginlere ve devşirme yöneticiler ile onların
beslediği zararlı çetecilere karşıdır. Daha sonra Aydınoğulları Beyliği bölgeye hâkim olmaya
başlayınca, Aydınoğlu Umur Gazi Bey bu yiğitleri tekrar bir araya topladı ve onları eğitip,
deniz akıncı Leventleri yaptı. Böylece ordusu güçlenen Umur Gazi, Bizans adalarına akınlara
çıkmaya başladı…

Umur Gazi, gemileri karadan ilk yürüten komutandır! Fatih Sultan Mehmet’e ilham olan
yiğittir! Anadolu’ya ilk Haçlı Seferi, Umur Gazi Bey ve Leventlerini 4 yani Ahilerin yiğitlerini,
muhafızlarını, zeybeklerini durdurmak için yapılmıştır! Selçukluda zaten zeybek; muhafız
demekti. Aydınoğulları Beyliği, Osmanlılar tarafından yıkılınca, Aydınoğulları Beyliği
mensuplarının yıldızı Osmanlı ile hiçbir zaman barışmadı. Bu sebeple muhafızlar çeşitli isyan
hareketlerine giriştiler. Fakat devlet ne zaman zora düşse ilk onlar cepheye koştular.
Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra çeşitli mesleklere yönelen zeybekler, başıbozuk birlikler
olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Tarihçi Halil Dural’ın da ifade ettiği üzere;5 Aydınoğlu
Beyliği’nin başına geçen Aydınoğlu Umur Gazi Bey ile bu başıbozukluk süreci sona erdirilmiş

3
Detaylı bilgi için bakınız: Afro Zeybekler-Abdürrahim Karademir
4
Unutulan Kahraman Denizci Umur Gazi Bey/Resul Kesenceli / Somuncubaba.net/ Ali İhsan Gencer, Türk
Denizcilik Tarihi Araştırmaları, İstanbul 1986. 2. Ayten Dirier, Türk Anadolu’da, İzmir 1983. 3. İdris Bostan,
Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, İstanbul 2011. 4. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi Cilt-
I, Ankara 1972 5. İsmet Parmaksızoğlu, İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden seçmeler, İstanbul 1971. 6. M. Fuad
Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, İstanbul 1981. 7. Paul Wittek, Osmanlı İmparatorluğu’nun
Doğuşu, İstanbul 1985.

5
Halil Dural’ın Kaleminden Ödemişli Efe ve Zeybekler-Yayıma Hazırlayan: Ercan Uyanık, Sabri Yetkin

-6-
ve karacı muhafız zeybekler, denizci leventler haline gelmişlerdir. Umur Gazi Bey ile denizci
olan zeybekler, Bizans adalarına akınlara çıkmışlar ve ganimetlerle varlıklarını devam
ettirmişlerdir.

İzmir, Ödemiş, Birgi; Umur Gazi Bey heykeli

Zeybekler, Osmanlı Devrinde yöneticiler ile anlaşamayıp, dağları mesken tutmuş olsalar da
zaman zaman çıkarılan aflar ile düze inerek devleti korumak için Kırım, Karadağ, Yunan ve
Rus Harpleri ’ne katılmışlardır. Harp zamanı dışında yol güvenlik muhafızlığı, kahvecilik ve
hancılık yapan zeybekler, bu işlerinin ikinci Mahmut tarafından yasaklanmasından sonra ise
eşkıyalık hareketlerine girişmişler, bir bakıma mecbur bırakılmışlardır…

1877 İstanbul, Tophane’de Rus Harbi için toplanan zeybeklerin dua töreni tasviri

-7-
Zeybeklerin 93-Osmanlı-Rus Harbindeki Komutanları ise; 145 günlük Plevne Savunmasını
komuta eden Osman Nuri Paşa yani Gazi Osman Paşadır. Osman Paşa, kuşatmayı yararak
şehirden çıkışında yaralanmış, ancak müdafaa hattı stratejileriyle esir bulunduğu dönemde
Rus çarından bile saygı görmüş, dönemin tüm komutanları tarafından örnek alınmıştır...
Ayrıca zeybeklerin komutanı Osman Paşa, siper kazma yöntemini ilk bulan kişidir...

Plevne Savaşına dair bir tasvir. Esir düşen Gazi Osman Paşa ve askeri olan bir zeybek…
Rus Generalleri tarafından selamlanıyorlar.
Ve zeybekler devlet düşmanı değildirler. Onlar, devletin hakiki koruyucularıdırlar. Devletin
yetişemediği, zulümün cirit attığı yerlerde millet adına, adalet dağıtan, Boz atlı Hızır'ın 6
yeryüzündeki gölgeleridirler... İnançları böyledir. Zaten bu sebepten olsa gerektir ki;
haksızlığa uğramış masum ve mazlum; zalim yöneticilerden derdine çare bulamayınca,
hakkını savunması için zeybeklerden yardım istemiştir. Çünkü zeybekler, gariban halk
çocuklarıdırlar. Haksızlığa boyun eğmemiş, zulmediciye diklenmiş, hakkını korumak için
direnişe geçerek, zeybeklik yaşam biçimini seçmiş delikanlılardır onlar... Bu yaşam biçimin
olmazsa olmazlarının başında;
-Onurlu yaşamak,
-Yetimi, masumu, mazlumu, haklıyı korumak,
-Var yemezden alıp, yoksula dağıtmak,
-Köylülerin ihtiyacı olan, yol, köprü, düğün gibi konularda yardımcı olmak,
-Kızan yetiştirmek,

6
Eski Türk mitolojisinde Hıdır, İslam felsefesinde ise Hızır. Zor durumda olan insanların yardımına yetiştiğine
inanılan ölümsüz, yüce kişi.

-8-
-Halka zulüm eden kötü yöneticilerle ve dağlardaki sahte zeybek çeteleriyle mücadele etmek
gelir... Çünkü o dönemde birçok art niyetli ve soyguncu, zeybek kıyafeti giyerek, efelerin
adını kullanıp, soygun yapmaktadır…
Hâlbuki zeybekler, Türk Milletinin ve Türk Devletinin gizli güçleridirler... Devlet ne zaman
işin içinden çıkamaz olmuştur, o an, zeybekler devreye girmişlerdir... Kırım, Karadağ, Yunan,
Rus Harpleri ve Milli Mücadele yılları bu konuya en güzel örnektir...
Her ne kadar adları eşkıyaya çıksa da bu eşkıyalık masum köylüye karşı değil köylüye
zulüm eden kötü yöneticilere, varlıklı ağalara ve halkın sırtından para kazanıp, onların
hakkını yiyen bazı yerli gayrimüslim zenginler ile onların besleyip, büyüttüğü çetelere
karşıdır.
Milli Mücadele’den önce her birisi kendi bölgelerinde haksızlığa karşı direnmiş,
başkaldırmış ve zulmedene, ''sen haksızsın'' deme cesaretini göstermişlerdir. Elbette cesur
olmanın veballeri de vardır. Hele ki o dönemde zulmedene karşı ayağa kalkabilmek öyle her
babayiğidin de harcı değildir. Efe Ruhlular bu cesareti göstermişler, insani erdemlerinin
gereğini yerine getirmişler, haksızlığa boyun eğmeyerek, halkın hakkını korumak için
mücadele etmişlerdir… Her birisinin hikâyesi destan niteliğindedir…

Danişmentli İsmail Efe ve kızanları-İsmail Efe ve Sedat Efe arşivi

Daha açık bir ifade ile bu muhafız birliği mensuplarını şöyle de tarif edebiliriz: Selçuklu
Sultanı 1. Alâeddin Keykubat, dünyada ilk sigorta sistemini uygulayan Sultandır. 7 İstanbul,
Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Manisa, Muğla, İzmir, Aydın, Denizli, Afyon, Isparta, Uşak,
Antalya hattında Ahi ve Yörük Türkmen yiğitlerinden seçerek kurduğu muhafız teşkilatı ile
kervanların yol güvenliğini sağlatmıştır. Kurulan bu yol güvenlik muhafızlarının Aydın
Sancağında yoğunlaşmasının sebebi ise; bu bölgenin sahillere yakınlığı sebebiyle Bizans
saldırılarına maruz kalması, Ulu Yol denilen ticaret merkezi üzerinde olması ve Marmara ile
Akdeniz bölgesi arasında köprü konumunda bulunmasıdır. Dolayısı ile bu merkezin iyi

7
Türkler belgeseli 11. Bölüm Ahiler diyar/Prof. Dr. Alemdar Yalçın

-9-
korunması gerekmektedir. Bu sebeple Ahilik teşkilatının Türkmen yiğitlerinden oluşturulan
muhafız birliği bölüğü, tüm bu güzergâhta ticaret kervanlarını korumakla vazifelendirilmiştir.
Selçuklu onlara zeybek demişti. Türkçe karşılığı ise; muhafızlar birliği... Efeler de bu birliğin
yiğitlerinin reisleri… Zira bir devletin ticari yollarının güvenliği o devletin itibarını da etkiler.
Eğer ticaret yolları ve ticaret kervanları çeşitli saldırılara uğruyor ve kervanlar yağmalanıyor
ise; hiçbir devlet ve tüccar, o devlet ile ticari ilişkilere girmeyecektir. İşte bu sebeple
oluşturulan muhafızlardır zeybekler.
1967 yılında Denizli kalesi civarında bir kitabe bulunur. Bu kitabeye göre; Selçuklunun
yıkılmasından sonra görülen lüzum üzerine, Aydınoğlu Umur Gazi Bey, Bedreka denilen yol
güvenlik vergisini kaldırmıştır.8 Dolayısı ile de yol güvenlik muhafızları da işsiz ve başıbozuk
kalmışlardır. Umur Gazi daha sonra bu muhafızları kendi sancağı altında toplar ve denizci
yaparak Bizans adalarına akınlara çıkar.
Okuduklarım, incelediklerim ve araştırdıklarımdan sonra bende oluşan kanaat; Seymenlik
esas alınarak, Ahilik teşkilatının yiğitler bölüğünden oluşturulmuş bir sınıf askerdir
zeybekler… Selçuklu döneminde; Seymenlik esas alarak kurulan zeybeklik teşkilatı, Oğuz
Türklerinin yiğitlik teşkilatının son geldiği nokta, son hali ve son koludur... Ve ''Seymen
Efeler;'' Ankara Ahilerinin muhafızları; ''Zeybek Efeler'' de Aydın Sancağı Ahilerinin
muhafızlarıdır...
Selçuklu döneminde Oğuz Alplık geleneği olan ve Ahilik teşkilatınca da yaşatılmak da olan
Seymenlik esas alınarak kurulan muhafız birliği yiğitleri yani zeybekler; ihtiyaç duyulan her
alanda devlete muhafızlık ve millete de ağabeylik yapmışlardır. Bu sebeple de milletimiz
onlara ''Efe'' demiştir. Yani ağabey! Onlar Yeniçeriler yokken vardı. Yeniçerilerin ağabeyidir
onlar. Ve onlar bugünkü ordunun da ağabeyleridir… Bozulan düzenin kötü yöneticileri ile
anlaşamayan ''Yiğitbaşı, Seymen, Bölükbaşı, Levent, Zeybek, Muhafızlar;'' çeşitli bölgelerde
isyan hareketlerine girişmiş olsalar da daima halkın yanında oldular...
Ödemiş Birgili Cennetoğlu Mustafa Efe, Atça Yağdereli Sinanoğlu Mehmet Ali Efe, Atçalı
Kel Mehmet Efe ve bu efelerden önce ve sonra daha niceleri her daim halkın hakkını
savundular… Ve gelişen olaylar neticesinde kuruluş amacından farklı olarak bir halk
mukavemet örgütü haline geldiler. Çağın getirdiği zorluklar ve türlü düşmanlıklar neticesinde
kimi zaman milli vazifelerinden çok uzaklaştılar. Fakat kötü yöneticilere karşı halkın hakkını
koruyan ''Yiğitbaşı, Bölükbaşı, Levent, Zeybekleri'' halk daima ağabey olarak gördü ve onlara
''Efe'' diyerek ağabey bildi… Ulaşılabilen tarihi belgelerde de kötü yöneticilere ilk kez
başkaldıran ve bildiğimiz manada zeybeklik yapan isimlerden bazıları; Yiğitbaşı Neslioğlu
Efe, Bölükbaşı Sivrice Efedir… Görüldüğü üzere durum aslında gayet açık ve net…
İncirliovalı Kuvayımilliyeci Durmuş Ali Efe, zaferden sonra 1945 yılında Efelerden Haber
isimli kitabın yazarı Kemal Özkaynak ile yaptığı röportajda şöyle der;
"–Şu et parçası dedi, neleri haykırmak istiyor bilsen. Fakat lisan bunları ifade etmekten
acizdir. Sözlerine devam etti: 400-500 yüz kişi tozlu bir tarlada toplandık. Köylülerin hepsi de
mor cepken giymişti. Tarlanın orta yerinde duran kocaman taşın üstüne çıktım. İmanlı bir
sesle onlara haykırdım. Çoluk, çocuk, vatan ve namus duygusu taşıyanlar şu tarafa. Mal,
avrat, para duygusu taşıyanlar da bu tarafa! Birden bire ses kes kesildi, az sonra da bir
uğultu başladı. Bazı başlar dik, bazısı ise yere doğru eğilmiş olarak kaldı. Sabırsızlandım. Bu
meydan er meydanı demeye kalmadı, kızanlar benim etrafımı çeviriverdi…''
Bir anda 500 köylü zeybek kostümü olan mor cepkenleri nereden bulabiliyor? Demek ki
evlerinde eskiden kalma, ata yadigârı bu kıyafetler var... Ve bu kıyafetler devletin ve milletin
kara günlerinde yiğitlere, kahramanlara giydiriliyor. Tıpkı Ahilik teşkilatının askeri kolu olan
yiğitler bölüğü gibi! İşte yiğitlik! İşte zeybeklik, işte efelik!

8
Efelerden Haber/Kemal Özkaynak

-10-
Milli Mücadele günlerinde 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Atatürk Ankara'ya geldiğinde;
Oğuz geleneği üzerine Seymen Alayı kurulmuştur… Seymen Alayı; ''Kızılca Gün'' denilen
günlerde kurulurdu. Yani devlet kara günler yaşadığında. 1919'da devlet kara günler
yaşarken Ankara'da Ahiler ve Ahilerin muhafızları olan Seymen Efeler, Seymen Alayı kurarak
Milli Mücadele reisini seçtiler. Ve seçilen komutana da ''Sarı Zeybek'' dediler...
Kuvayımilliye’yi kuran, işgale karşı vatanı ve milleti koruyup kurtaran, hatta yeni Türk
devletini kuran ruh; işte bu yiğitlik, Efelik Ruhudur!

1937 yılı, Nazilli Sümerbank Fabrikası açılışında Atatürk’ü karşılayan Demirci Mehmet
Efe’nin kızanları ve oğlu-Mehmet Demirciefe arşivi
Zeybek efeler, Yunan işgali üzerine Kuvayımilliye’ye katılmaya başlamışlar ve özellikle de
15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgal edilmesi üzerine harekete geçerek, kendi
mıntıkalarında zeybek sancağı açmışlar ve kızan toplayıp, cepheye koşmuşlardır… Bu
süreçte karşımıza iki ayrı zeybek faktörü çıkmaktadır. Birincisi işgalden önce herhangi bir
şekilde haksızlığa uğradığı için zeybeklik yaşam biçimini seçmiş ve zeybek olmuş insanlar,
ikincisi de vatan işgale uğradığı için üzerine zeybek kıyafeti giyerek efelenmiş, zeybek
sancağı açarak kızan toplamış ve milleti korumak için savaşmış insanlar… İşte her iki gruba
da Kuvayımilliye Efeleri diyoruz.
Bu süreçte Bilecik Söğüt’te de bir tabur kurulur. Bu tabura Gündüz Bey yiğitler taburu
denir.9 Bu yiğitler taburunun kıyafetleri incelendiğinde hepsinin zeybek olduğu açıkça
görülmektedir. Ödemiş’te de yiğitler alayı kurulur ve bu yiğitler alayının mensuplarının hepsi
zeybektir. Nazilli’de Kuvayımilliye çatısı altında yiğitler toplanırlar. Ve hepsi de zeybek
kıyafetleri giyerler.

9
Söğütlü Jandarma Onbaşı Ali’nin (Balaban) Milli Mücadele Anıları, Yayıma Hazırlayan: Rahmi Akbaş

-11-
Gündüz Bey Yiğitler Taburu-Rahmi Akbaş arşivi
Yörük Ali Efe, Malgaç Köprüsüne baskın düzenler. Yanında zeybekler, subaylar, köylüler
vardır. Ve hepsi de zeybek kıyafetleri giymişlerdir.

Yörük Ali Efe Müfrezesi/Aydın, Yenipazar, Yörük Ali Efe Evi Müzesi arşivi
İncirliova’da, Durmuş Ali Efe liderliğinde bir yiğitler müfrezesi kurulur. Bunların hiçbirisi
daha önce zeybeklik yapmamış insanlardır. Vatan tehlikeye düştüğü için zeybek kıyafeti
giymişler, zeybek sancağı açmışlar ve işgale karşı efelenip, direniş için savaşmaya
başlamışlardır.

-12-
Durmuş Ali Efe ve zeybekler/Nazilli Belediyesi arşivi
Aynı dönemde Gökçen Hüseyin Efe, Tire ve Ödemiş mıntıkalarında zeybek sancağı açar.
Eskiden zeybek olmasına ve yanında tecrübeli kızanları bulunmasına rağmen, Gökçen Efe
zeybek sancağı açar ve yurt savunması için yeni kızanlar toplar. O güne kadar zeybeklik
yaşantısı olmayan pek çok köy delikanlısı Gökçen Efe’ye kızan olur, zeybek kıyafeti giyer ve
direniş için savaşırlar.

Şehit Gökçen Hüseyin Efe/İzmir, Tire, Eğridere Köyü Gökçen Efe Derneği arşivi

-13-
Demirci Mehmet Efe’nin yönettiği Kuvayımilliye karargâhına, İzmir, Aydın, Ankara, Antalya,
Isparta, Burdur, Afyon, Uşak ve Denizli yörelerinden yüzlerce yiğit gelir ve kızan olarak
işgalcilere karşı savaşmaya başlar. Bu yiğitlerin hepsi zeybek yani muhafız olmuşlardır…

Demirci Mehmet Efe/Demirciefe Ailesi ve Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskalı arşivi
Özetle;
Selçuklu Devletinin büyük veziri Nizamülmülk, devletin yükünü azaltırken, askerin sayısını
çoğaltmak ve acil durumlarda hazır silahlı kuvvetler bulabilmek için yeni bir uygulama
başlatmıştı. Bu uygulamaya göre daha önce devlet içerisinde topraklar, yıllık gelir durumuna
göre parçalara ayrılır ve bunlar da komutanlar ile devlet için hizmet eden yüksek rütbeli
kişilere verilirdi. Nizamülmülk bu uygulamayı değiştirdi ve toprakları küçük parçalara ayırdı.
Bunları da askerlere verdi. Bu askerler devletten maaş almazlar, kendilerine ayrılan
mıntıkadaki işlerden aldıkları vergiler ile geçimlerini sağlarlardı. Bu askerler Hassa Ordusu
mensubu idi.
Yani Selçuklu ordusunun çekirdeğini oluşturuyorlardı. Bunların çoğu atlı süvariydi. Ve
başşehre yakın yerlerde yaşıyorlardı. Sayıları 46 bin kişi idi. Bu sayı hiç eksilmezdi.10 Tarihi
vesikalar böyle söylüyor. Bu askerler günlük yaşamlarını sürdürürlerken aynı zamanda da
her an savaşa hazır bir halde Sultan’dan gelecek emri beklerlerdi. Ve bu askerler sadece
başkomutana bağlı savaşırlardı… Sefer halinde acilen bir araya toplanırlar ve ihtiyaçları Emr-
i Arız-Arzü'l-Ceyş yani Milli Savunma Divanı tarafından sağlanırdı…

10
Selçuklu Tarihi/Hüseyin Tekinoğlu

-14-
19. Yüzyıl bir zeybek tasviri
Ahilik teşkilatı mensubu bu Türkmen bölüklerinin yiğitleri; Uç Beyliklerini korur, Moğol
akınlarına karşı savunur, savaş dışında da kahvecilik, hancılık, kervan güvenlikçiliği, Ahi
esnafın, çarşı, pazarın asayişi ile iç asayişin korunmasını sağlarlardı... İşte yiğitler bölüğü
bunlar… Yani Muhafızlar! Yani zeybekler!
Osmanoğulları, Aydınoğulları Beyliğini kılıçtan geçirdikten sonra ise durum değişti!
Aydınoğuları ile Osmanlılar aslında dostane ilişkiler kurmuştu. Ancak ilişkiler, 1389'da
Osmanlı tahtına çıkan I. Bayezid'in kardeşi Yakup Bey'i öldürmesi üzerine bozuldu. Bu olaya
tepki gösteren ve güçlerini birleştiren Anadolu Türkmen Beyleri arasına Aydınoğulları Beyliği
de katıldı. Genç Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid, kendisine karşı birleşen beylikler üzerine
1390'da sefere çıktı. Aydınoğlu himayesindeki Alaşehir'i Osmanlı idaresine kattı. Aydınoğlu
İsa Bey, bu gelişmeler üzerine topraklarını Yıldırım Bayezid'e bırakarak Tire'de oturmayı
kabul etti. İsa Bey'in kızı Hafsa Sultan'ın Yıldırım Bayezid ile evlendirilmesi sonucu iki aile
arasında akrabalık ilişkisi sağlandı. Daha sonra 1402’deki Ankara Savaşı'nda Yıldırım
Bayezid'ı yenen Timur, Aydınoğullarına eski topraklarını geri verdi. Beyliğin başına İsa Bey'in
oğlu Musa Bey'i geçirdi. Onun kısa süre sonra ölümü üzerine de II. Umur Bey başa geçti
(1403). II. Umur Bey, 1405 yılında beyliği amcasının oğlu Cüneyd Bey'e bırakmak zorunda
kalınca, Aydınoğuları, Cüneyd Bey'in idaresinde bir süre daha varlığını sürdürebildi. Cüneyt
Bey, Osmanlı Devleti'ndeki Fetret devri olayları ve Düzmece Mustafa isyanında önemli rol
oynadı. En sonunda İzmir yakınlarındaki sığındığı kalede teslim olmak zorunda kaldı ve hem
kendisi hem de ailesi öldürüldü.
Böylece 1426'da Aydınoğulları Beyliği toprakları II. Murad tarafından kesin olarak Osmanlı
Devletine katılarak ilhak edildi. Hal böyle olunca Aydın Sancağında kardeş kardeşle vuruşur
oldu, düzen bozuldu, kargaşa çıktı, din, devlet ve millet düşmanları zengin oldu, masumlara
eziyet etmeye başladı, Türkmenler perişan oldu. Bu Yiğitler bölükleri de böylece isyan
hareketlerine başlayıp, garibanları korudu. Ve halkta onlara ''Efe'' dedi. Yani ağabey!
Selçuklu ve Aydınoğulları döneminde büyük hizmetler icra etmiş olan muhafızlık, zeybeklik
teşkilatı, özellikle Osmanlı döneminde kuruluş felsefesinden uzaklaşmaya başlamıştır. Fakat
zeybekler dağ yolunda karşılaştıkları bir çobandan, bir tas su isteyip, fakir çobanın verdiği bir
bardak suya teşekkür etmek için bir kese altın veren adamlardır. Böyle adamlara eşkıya
denmez! Denemez! Köylülerin düğün, sünnet, yol ve köprü yapımı, aralarındaki husumetlerin
tatlıya bağlanması gibi konularda halkın umudu olan insanlara eşkıya denmemelidir! Onlara
eşkıya diyenler, halkın kanını emenler ve devlet içerisinde görev yaparken kendisine bir
düzen kurmuş, kurduğu düzene itiraz edenlere de zulmetmeye başlamış devşirme
yöneticilerdir! Zeybeklerin eşkıyalığı, halkın kanını emen şarlatanlaradır! Yetimi, yoksulu,
hastayı, sakatı, zorda, darda kalmış garibanı ezmeye kalkanadır!

-15-
Yerel söylencelerde ve çeşitli kaynakların aktardığına göre; Aydın ihtilalinin reisi Atçalı Kel
Mehmet Efe 1828’li yıllarda der ki;
''Benim garazım, fukaraya zulmedenlere! Yoksa devletime karşı gelmek benim ne
haddime!''
İslamoğlu Mustafa Efe 1850’li yıllarda der ki;
''Biz dağa çıktık, neden? Bütün memleketi, beş, on derebeyi ele almış, ırz, namus tehlikeye
düşmüştür. Halkı, padişah adına haraca kesiyorlar. Vergiyi onlar toplar. Ne yaptıklarını kimse
bilmez. Muharebe olur. Onlar eşraftır diye ötekiler ulemadır diye gitmezler! Giden, ölen hep
zavallı ahalidir. Yeniçerileri kaldırdılar. Başka yeniçeriler meydana çıktı. Onlar baklava, börek
yer. Halk kuru ekmek. Hangi padişah tahta çıksa, hep o eşraf makulesi ona döner. Saraya
hediyeler yollanır. Hakim de kadı da onlara köledir. Balık baştan kokar, anladınız mı efeler?
Baştakiler ziftlendikçe, sedirlerinde geviş getirdikçe, halkı soydukça ve kendi adamlarını
kayırdıkça, bu memleket adam olmaz ağalar!''
Yörük Ali Efe ise 1919’da der ki;
''Bir elimizde silahımız varken, diğer elimizde vicdan tartan terazi taşırız!''
Böyle bir ruh haline sahip insanlara Türk milleti ''Efe'' demiştir! Yani ağabey. Adaletin
olmadığı, devlet kurumlarının işlemediği, haksızlığın ve zulmün kol gezdiği, masum ve
mazlumun hakkını bulamadığı bir ortamda zeybek efeler, adalet neferleri olmuşlardır! İletişim
araçları yok, cahillik, çeşitli saldırılar, yokluk ve yoksulluk diz boyu! Böyle bir ortamda doğal
olarak her türlü yozlaşma da arka arkaya gelir! İşte bu yozlaşmış düzende garibanların
ağabeyleridir efeler! Çünkü efeler; onların söyleyemediklerini söyleyen, onları zararlı
çetelerden koruyup kollayan, başları dara düştüğünde ve devlet kapısında haklarını
bulamayınca sığınılan güvenli bir limandır. Ve bu yüzden köylüler Aydın Sancağında daima
onları desteklemişlerdir.
Aydın Sancağı dediğim de; İzmir merkez olmak üzere, bugünkü İzmir, Muğla, Manisa,
Aydın, Denizli gibi ve bu illerin ilçelerini de kapsayan geniş bir coğrafyadır. Yani Aydın
Sancağı denilince sadece bugünkü Aydın ili değil; o günkü Aydın Sancağı akla gelmelidir...
Ayrıca Ahilik teşkilatının örgütlendiği her yerde de bu Yiğitlik teşkilatı da oluşturulmuştur...
Örneğin; Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Konya... Zira o bölgelerde de zeybeklik hareketleri
görülmektedir…
Aydınoğulları Beyliği döneminde Aydın Sancağında zeybeklik Umur Gazi Bey ile daha ön
plana çıktığı için zeybeklik Aydın ile anılır olmuştur... Zeybekler Osmanlı döneminde
devşirme yöneticiler ile anlaşamayıp ve çeşitli sebepler ile haksızlığa uğradıkları için düzenle
uyuşamayıp, dağları mesken tutsalar da devlet ne zaman dara düşse zeybekler devletin
yardımına koşmuşlardır. Kırım, Karadağ, Yunan ve Rus Harplerinde zeybekler tabur haline
gelip, devleti korumak için çeşitli cephelerde savaşmışlardır… Daha sonra kendilerine verilen
sözlerin yerine getirilmemesi sebebi ile de tekrar dağlara geri dönmüşlerdir…

1897 Yunan Harbi’nde zeybekler/Selim Sırrı Tarcan arşivi

-16-
Kanaatimce zeybekler tarihinde iki olay zeybekliğin kaderini de şekillendirmiştir. Birincisi;
Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra Umur Gazi’nin Bedreka vergisini kaldırarak
zeybekleri karacılıktan denizciliğe sevk etmesi, ikincisi de; Osmanlı döneminde padişah 2.
Mahmut’un yeniçeri ocağını kapattıktan sonra zeybekleri düzenli ordu içerisinde almak
amacıyla, ticaret yolları üzerinde menzilcilik, muhafızlık, hancılık ve kahvecilik yapan
zeybeklerin bu işlerini yasaklatmasıdır. Her iki olaydan sonra zeybekler tekrar Selçuklu ‘da
olduğu gibi hem çok önemli devlet vazifeleri üstlenmişlerdir hem de devşirme yöneticiler ile
ya da varlıklı zulmediciler ile anlaşamayıp, çeşitli isyan hareketlerine girişmişlerdir. Ve bu
hareketler Milli Mücadele dönemine dek sürmüştür…

Mahmut Esat Bozkurt-Mehmet Şükrü Saraçoğlu / Ödemiş Yıldız Kent Arşiv Müzesi arşivi
Ankara’da Mustafa Kemal’in, Milli Mücadele Reisi seçilerek, Sarı Zeybek namını
almasından sonra da tüm zeybekler, baş efe bildikleri Mustafa Kemal Paşa emrine
girmişlerdir… Ve vatan, millet uğruna savaşmaya yani aslında ilk kuruldukları günkü
vazifelerine geri dönmüşler, bir manada da efeliğin şanını kurtarmışlardır…

-17-
Atatürk’ü Ankara’da karşılayan Seymen Efeler/Ankara Seymenler Kulübü Derneği arşivi

Sarı Zeybek Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi: ''Bir milletin ruhu ele
geçirilmedikçe, bir milletin azmi ve iradesi kırılmadıkça, o millete egemen olmanın imkânı
yoktur. 1924-Dumlupınar.''
Zeybeklik geleneğinin aslına uygun bir şekilde yaşatılması ve Türk gençliğine öğretilmesi
milli ruhumuzu dinç ve diri tutabilmemiz için çok önemlidir.
* Devletin kurucusunun resmi, askeri ve siyasi unvan ve sıfatları dışındaki tek lakabı: Sarı
Zeybek!
* Devletin resmi halk dansı: Zeybek!
* Devletin terörle mücadele eden en etkili birimlerinden birinin adı: Efeler Taburu!
Öyle ise bu gelenek gençlerimize dosdoğru öğretilecek. Peki ailenizde bilinen bir zeybek,
efe yoksa ya da ülkenin herhangi bir coğrafyasında doğduğunuz için bu gelenek ile bir
bağınız yoksa zeybeklikten size ne?
Yukarıda da özet olarak ifade etmeye çalıştığım gibi bu gelenek Oğuz Türk geleneğinin,
Selçuklu’da yeniden yapılandırılmış, Aydınoğulları’nda büyük hizmetler gerçekleştirmiş,
Osmanlı’da her ne kadar isyan hareketleri içerisinde olsalar da daima devleti ve milleti
korumuş, Milli Mücadele döneminde de Kuvayımilliye Efeleri olarak vatanın ve milletin
namusunun korumasını sağlamış bir teşkilattır.
Öyle ise ailenizde bir efenin olup olmaması önemli değildir. Bu gelenek Türk milletinin bir
geleneğidir. Bugün bu kutlu geleneğin gerçek mensupları, devlete muhafızlık ve millete de
ağabeylik yapanlardır. Bu çağın efeleri işte onlardır. Eğer sizler de devlete muhafızlık ve
millete ağabeylik yapıyorsanız, ailenizde efe aramaya gitmeyin. Siz kendiniz efesiniz!

-18-

You might also like