Alışkanlık

You might also like

You are on page 1of 2

ALIŞKANLIK: Günlük yaşamda belli zamanlarda, kişinin iç dünyasından ve dış ortamdan gelen

etkilere hep aynı davranışları tekrarlayarak, hep aynı biçimde cevap vermesidir. Alışkanlık; bir eylem
ya da etki karşısında düzenli ve sürekli olarak kendini gösteren, öğrenilerek elde edilmiş değişmez
tutumlardır da diyebiliriz. Alışkanlıkları olan kişiler belirli uyaranlara nasıl tepki vermeleri gerektiğini
bildikleri ve bundan emin oldukları için özel bir dikkat ve düşünce sarf etmezler. Ancak bu durum
düşünce ve davranışlarda bir katılık yaratabilir.

Tanım olarak alışkanlık: İnsanın yinelenen bir etkiyle edindiği tutumdur. Burada alışkanlık insanın
kazandığı bir tutum olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal yaşantımız süresi içinde iyi ya da kötü Her
şey o gün işyerinde ana bilgisayarın başına gelen olayla başlamıştı. İşyerine vardığımda insanlar
bilgisayarın başında toplanmış yaşanan olayla ilgili konuşuyorlardı. Sistemden ortak kullandığımız çok
önemli dosyalar silinmişti, yani tam bir sabotajdı. Bu hem işyerine hem de diğer çalışanlara verilmiş
büyük bir zarardı. Bu açığı kapatmak, işyerinin ciddi bir para, biz çalışanlarında ciddi bir emek
harcamasına neden olacaktı. Yani Bennett ve Robinson’un önerdiği şekilde bu hem çalışana hem de
örgüte yönelik üretim karşıtı bir davranıştı. Buradaki üretim karşıtı davranışın sergilenip sergilenmeme
kararında, hem de nasıl bir alternatif eylemin seçileceği konusunda kişilik özelliklerinin oldukça söz
sahibi olduğunu biliyordum. Bireysel özellikler insanların misilleme tercihlerinde son derece etkiliydi.
Bu işi maceracı olma özelliğimden dolayı üstüme aldım ve bir kişilik dedektifliği işine soyundum. Önce
olay yerindeki kişilikleri zihnimde incelemeye başladım. Çünkü gerçek bir dedektif gibi parmak izi alma,
kamera kaydı analizi yapma gibi işlemleri yapamayacağımdan bu işin tek çözüm yolunun kişilik analizi
olduğunu düşündüm. İşyerindekileri davranışçılık akımını benimseyen Eysenck’in kişilik boyutları
tablosundan yararlanarak, içe ve dışa dönükler ve nevrotik ve normaller olarak sıraladım. Bunları
yaparken kişiliği oluşturan mizaç ve karakterin özelliklerini göz ardı etmemeye çalıştım. Cloninger’in
mizacın kalıtımsal olduğu ve zaman içinde nispeten sabit kaldığını, karakterinse aile ve kültür gibi
çevresel etmenlerinde etkili olduğunu hatırımda tuttum. Bu bilgiler bana doğruya ulaşmamda yardımcı
olacaktı. Bu olaya neden olabilecek son zamanlarda yaşanan olumsuz durumları düşünmeye başladım.
Bazı olayları eledikten sonra durumu 3 olaya indirgedim. Birincisi terfinin kendi hakkı olduğunu
düşünen Zuhal Hanım’ın yerine başkasının terfi ettirilmesiydi. İkincisi iş dağılımındaki dengesizlikten
yakınan Murat Bey’di. Ve son olay çocuğunun hastalığı nedeniyle senelik izin kullanmak isteyen Nejla
Hanım’a izin verilmemesiydi. Bu kişilerden hangisinin bu olayı yapabileceğini çözmek için anahtar
olarak Mc Crae Ve Costa’nın büyük beş kişilik modeliyle devam etmeye karar verdim. Dışadönüklük ,
uzlaşılabilirlik, özdisiplin, duygusal denge, ve deneyime açıklık. Kişileri analiz etmeye çalışırken bu beş
kişilik modelinde yetersiz kaldığı durumlar için diğer önemli kişilik özelliklerini de bir kağıda not
ettim.(denetim odağı, makyavelizm, özsaygı, kendini denetleme, risk alma eğilimi ve A tipi kişilik.) Tam
bir dedektif gibi iz sürmeye başlamıştım. Zuhal gerçekten özdisiplini yüksek, dışadönük ve uzlaşmacı bir
kişilikti. Kendini denetleyebilen biri olması nedeniyle şiddet içeren davranışlara yönelmesi
beklenemezdi. Ama bir yandan da bu Zuhal’in içinde bulunduğu bağlamda kesinlikle imkansız değildi.
Küçük te olsa bir intikam alma ihtimali vardı. Yine de insanların onun hakkında ne düşündüğü çok
önemli olduğu için ortaya çıkma ve cezalandırılma riskini göze alamazdı. İş dağılımından şikayetçi olan
Murat Bey ise, bence gerçek olmayan onun algıladığı bir eşitsizlikten bahsediyordu. İşyerinde ki hiçbir
şeyden memnun olmayan negatif duygusallığı yüksek bir bireydi. Yaptığı iş birkaç defa kendi istediği
biçimde değişmesine rağmen hep bir hoşnutsuzluk içindeydi. Zaten işe en çok geç kalan oydu. Asıl bizim
ondan rahatsız olmamız gerekirken pozitif duygusallığımız nedeniyle olayı tolere ediyor ve
motivasyonumuzu başka şeylerle pekiştirmeye çalışıyorduk. Daha önce fiziksel bir saldırganlık
göstermese de acaba gerçekten bu adaletsizlik algısı üretim karşıtı davranışı tetiklemiş miydi ? Zuhal
Hanım’la kıyaslayınca bu olasılık daha güçlü geliyordu. Nejla Hanım’ın durumu ise bambaşkaydı. Aşırı
özdisiplinli ve A tipi kişilik sergileyen yani rekabetçi, iş odaklı biriydi. Son dönemde örgütteki
performans standartları yükseltilmiş bu da Nejla Hanım’ı derinden etkilemişti. Verilen sürede işleri
yetiştiremeyecek olmanın stresini yaşıyordu. Hatta yöneticimizle konuşmuş, yöneticimizde ne
dönüştürücü bir lider ne de etkileşimci bir lider özelliği taşımadığından “herkes yapıyor sen de yap”
demiş. İçimizden birkaç kişiyle de bu konuyu paylaşıp bizim de itiraz etmemiz yönünde konuşmalar
yaptı. Şimdiki sarı sendikalar yüzünden yönetimin bu şekilde dayatmalar da bulunduğunu söyledi. Ama
pek kimse ikna olmadı. Kızının hastalanması hemen bu olayın ardına denk gelince açıkçası yöneticiler
inanmayıp izin vermediler. Nejla hanım bu olayı yapmış olabilir miydİ? Bu beklenen performans
arttırımı onu bir üretim karşıtı davranışta bulunacak hale getirebilir miydi ? Bir bankanın çalışanı
hedefleri tutturamayınca intihar etmişti. Demek ki insanlar içinde bulunulan koşul ve bağlama göre
başlatıcı ya da tepkisel olarak üretim karşıtı davranışlarda bulunabiliyor hatta ölümü bile
seçebiliyorlardı. Sorular, kişilikler, kişiler işin içinden çıkılmaz bir hale gelmişti. İnsan faktörü göz önüne
alınınca hiçbir şey için yüzde yüz garanti veremiyorsunuz. Hatta bu olayın yanlışlıkla mı yoksa bilerek
mi yapıldığını da ispatlayamıyorsunuz. Yani amacı zarar vermek olmayan, sadece bilgisayar bilgisi
eksikliği nedeniyle hiç beklemediğimiz bir arkadaşımız dosyaları yanlışlıkla silmiş bile olabilir. Ben tam
bu konuyu kafamda sonuçlandırmaya çalışırken kızım çok üzgün ve endişeli bir biçimde içeri girdi. Anne
sana söylemem gereken bir şey var dedi: “O dosyaları yanlışlıkla ben sildim”. Başımdan aşağı kaynar
sular dökülmüştü. Ne, nasıl derken, kızım izlemesine izin vermediğim bir çizgi filmi seyretmek için hiç
kimsenin olmadığı ana bilgisayar odasına gitmiş. Filmi açarken panikten yanlışlıkla bazı dosyaları silmiş
ve korkusundan birkaç gün söyleyememiş. Benim iş hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden
geçerken, dışadönüklüğüm kendini içedönüklüğe, o normal halim kendini nevrotik bir hale bırakmıştı.
Tam eşyalarımı toplamaya başlarken içerden bir ses geldi: “Arkadaşlar bilgi işlem departmanı
dosyaların yedeklerine ulaşmayı başarmış, yarın yeniden hepsi sisteme yüklenecekmiş.” Derin bir
nefes alıp, eşyalarımı tekrar masaya dizerken dışadönüklüğümün neden olduğu bu maceracı tavrıma
bir son vermem gerektiğini anladım. En azından işyerinde)..
alışkanlıklar edinebiliriz. Tabi ki burada toplum için sorun olan kötü alışkanlıklar söz konusudur.

You might also like