You are on page 1of 20

Kütüphanesi

* 0044689 *
Louis Althusser
255.07.02.01.06./08/0044689 ri
320.5 ALT 2006
eologiques d ’etat
İDEOLOJİ VE DEVLETİN
Yayına Hazırlayan: Ahm et Öz

fir I X
İDEOLOJİK AYGITLARI
lthaki Yayınları - 1 8 0
Tarih-Toplum -K uram - 1 4 D _0
ISBN 9 7 5 - 8 7 2 5 - 2 1 - 1

2. Baskı Nisan, 2 0 0 6 , Istanbul

© Presses Universitaires de France, 1 9 9 5


© lthaki, 2 0 0 3 , Istanbul
Yayıncının yazılı izni olm aksızın herhangi bir alıntı yapılamaz

q q i» ¿ i 8 *9

Yayın K oordinatörü: Füsun Taş Çeviren


Sanat Yönetmeni: İbrahim Çeşm ecioglu
A lp T ü m e rte k in
Sayfa Düzeni Ve Baskıya Hazırlık: Yeşim Ercan
Kapak, İç Baskı: İdil Matbaacılık
(Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.)
Cilt: Yıldız Mücellit

lthaki Yayınlan:

M ühürdar Cad. llter E rtüzü n Sok. 4 /6 3 4 7 1 0 Kadıköy İstanbul


Tel: ( 0 2 1 6 ) 3 3 0 9 3 0 8 - 3 4 8 3 6 9 7 Faks: (0 2 1 6 ) 4 4 9 9 8 3 4
ith ak i@ ith ak i.com .tr - w w w .ith ak i.co m .tr
Dağıtım:
Çatalçeşm e Sok. Yav-uz H an 2 6 Cağaloğlu-Istanbul
Tel: ( 0 2 1 2 ) 5 1 2 7 6 0 0 Faks: ( 0 2 1 2 ) 5 1 9 5 6 5 6
ithakidagitim @ ith aki.com .tr
İnternet Satış: w w w .ilk nok ta.com 5ithaki
3
ÜRETİM KOŞULLARININ
YENİDEN-ÜRETİMİ ÜZERİNE

Üretimin olabilmesi için üretim araçlarının yenilenmesi


gerektiğinden söz ettiğimiz analizimizde, kısacık bir an,
görür gibi olduğumuz bir şeyi ortaya çıkarmamız gerekiyor
şimdi. Üstünde fazla durmaksızın yaptığımız bir belirtmey­
di. Şimdi ise bunun kendisini ele alacağız.
Marx’m dediği gibi, bir toplumsal formasyonun üretim­
de bulunurken, üretim koşullarını da yeniden-üretmedi-
ğinde, yaşamını bir yıl dahi sürdüremeyeceğini bir çocuk
bile bilir.14 Üretimin vazgecilmez...kQşulu, demek ki. üretim
koşullarının ypnidpn-nrptimidir (Bu yeniden-üretim “basit”
(ancak önceki üretim koşullarını yeniden-üreterek) ya da
“genişletilmiş” (önceki üretim koşullarını genişleterek) ola-
bılır)B u sonuncu ayırımı şimdilik bir yana bırakalım.

Üretim Koşullarının Yeniden-Üretimi Nedir?


Bu noktada hem ço k tanıdık (K apital’in II. Cildinden
1 4 ) K ugelm ann’a m ektup, 11 Tem m uz 1 8 6 8 ( Lettres sur Le Capital, Ed. Sociales, p.
2 2 9 ).
-j ‘ ~ ' ‘ 7 a:
'j.
47

beri) hem de şaşılacak ölçüde kötü bilinen bir alana giriyo­ m üm kün olmadığını, Marx K apital’in II. Cildinde inandırı­
ruz. Tek başına üretim in hattâ yalnızca üretim sürecine cı biçimde kanıtladığı için, artık (modern “m akro-ekonomi
oranla kendisi de soyut olan üretici pratiğin görüş açısının kuram cıları” ya da ulusal muhasebede çalışan burjuva eko­
inatçı apaçıklığı (ampirist türden ideolojik apaçıklık) gün­ nom istler de dahil) herkes kabul ediyor.
delik “bilincim izle” öylesine bütünleşm iştir ki yeniden-üre- ^Herhangi bir ekonomist (ki bu konuda herhangi bir ka­
tim in görüş açısın a yükselm ek imkansız olmasa da, son de­ pitalistten farkı yoktur) her yıl, üretimde kullanılan ya da
rece zordur. Gelgelelim, bu görüş açısının dışında, -ü retim tükenenin yerine konulacak olan hammaddeyi, sabit kuru­
düzeyinde bile ve dahası, basit pratik düzeyinde d e - her luşları (yapılar), üretim aletlerini (makineler) vb. gözönü-
şey soyuttur (kısmı olmanın da ötesinde: çarpıtılm ış, biçi­ ne almak gerektiğini bilir: Şunu diyoruz: Her ikisi de işlet­
mi bozulmuştur). m enin mali muhasebe pratiğinin üç aylık hesaplarını yo­
Sorunu yöntemlı bir biçim de incelemeye çalışalım. rumlamakla yetinerek işletmenin görüş açısını dile getir­
Açıklamamızı basitleştirmek ister ve her toplumsal for­ dikleri için herhangi bir ekonomist, herhangi bir kapitalis­
masyonun bir egemen üretim tarzından kaynaklandığını gö- te eşittir?)
zönüne alırsak, üretim sürecinin, belirli üretim ilişkilerinin (A n ca k biz “göze batan” bu sorunu bir yandan ilk olarak
egemenliği altında ve bu üretim ilişkilerinin içinde var olan gündeme getiren Quesnay’m dehası ile, bir yandan da çö ­
belirli üretici güçleri harekete geçirdiğini söyleyebiliriz. zen Marx’m dehası sayesinde, üretimin maddi koşullarının
Bundan, her toplumsal formasyonun var olm ak için bir yeniden-üretimmin işletme düzeyinde düşünülemeyeceği­
yandan üretirken ve de üretilebilm ek için, aynı anda üre­ ni biliyoruz. Çünkü bu yeniden-üretimin gerçek koşulları
tim koşullarını da yeniden-üretm esi gerektiği sonucu çı- içinde var olduğu yer orası değildir, işletme düzeyinde
kar. Demek ki surüarLyenidenrûretmesi gerekiyor.: olan, yalnızca yeniden-üretimin koşullarını ve mekanizma­
larını düşünmeye imkan tanımayan bir sonu çtu r)
1. Üretici güçler; Bunu kabul etmek için bir an bile düşünmek yeter: Fab­
2. Var olan üretim ilişkileri. rikasında yün kumaşlar üreten bir kapitalist olan Bay X
hammaddesini, makinelerini, vb., “yeniden-üretm ek” zo­
Üretim Araçlarının Yeniden-Üretimi rundadır. Ama o kendisi bunları kendi üretimi için üret­
Üretimin maddi koşullarının yeniden-üretim i, yani üre­ mez, bunu başka kapitalistler yapar: Bay X ’in üretim araç­
tim araçlarının yeniden-üretim i sağlanmadan üretimin larının yeniden-üretiminin koşulu olan bu ürünleri üret­
l u u ıs / u ıu u s s e r İdeolon ve D evletin laeo ıoıiK Aygmarı
48

mek için, kendi üretimlerinin koşullarını yeniden-üretmek mede olanların gözleminin, tümüyle değilse de, neredeyse
zorunda olan, makine-avadanlık üreten büyük bir metal iş­ tümüyle sonuçsuz kaldığı bir alana giriyoruz şimdi. Bu
leme kuruluşu sahibi Bay Z, Avustralya’da büyük bir ko­ gözlemin sonuçsuz kalmasının yerinde bir nedeni de var:
yun yetiştiricisi Bay Y vb. vb., ve bu böyle sonsuza kadar Emek-gücünün yeniden-üretiminin asıl bölümü işletme­
uzayıp gider. Bütün bunlar, ülke ya da dünya pazarında ar­ nin dışında gerçekleşir.
zın (yeniden-üretim için) üretim araçları talebini karşılaya­
Emek-Gücüniın Yeniden-Üretimi Nasıl Sağlanır?
bilmesi için gerekli orandadır.
(^Emek-gücünün yeniden-üretimi, emek-gücüne kendini
Bir tür “ucu bucağı olmayan bir zincire” dönen bu me­
yeniden-üretmesinin maddi aracı, yani ücret vererek sağla­
kanizmayı düşünmek için M arx’m “global” girişimini izle­
nır. Ücret her işletmenin muhasebesinde yer alır, ama asla
mek ve K apital’in II. ve III. Ciltlerinde özellikle, I. Kısım
emek-gücünün maddi yeniden-üretiminin koşulu olarak
(Üretim Araçlarının Üretimi) ile II. Kısım (Tüketim Araçla­
değil, “el-emeği sermaye”1’ olarak.^)
rının Üretimi) arasında sermayenin dolaşım ilişkilerini ve
(jDysa ücret tam da böyle bir “iş görür”, çünkü ücret yal­
artı-değerın gerçekleşmesini incelem ek gerekir.
nızca em ek-gücünün harcanmasıyla üretilen değerin,
Bu sorunun analizine girmeyeceğiz. Üretimin maddi ko­
emek-gücünün yeniden-üretimi için vazgeçilmez bölümü­
şullarının yeniden-üretim inin gerekliliğinin varlığından
nü gösterin)Bunu, ücretli işçinin emek-gücünün yeniden-
söz etmek bize yeter.
üretimi için vazgeçilmez (barınması, giyinmesi ve yemesi,
Emek-Gücünün Yeniden-Üretimi kısacası ertesi gün -T a n rı’mn bahşettiği her ertesi gün - iş­
Buraya kadar okurun dikkatini çekmiş olması gereken letmenin kapısında bulunması için gereken) her şey diye
bir şey var. Üretim araçlarının yeniden-üretiminden söz et­ anlayalım; şunu da ekleyelim: Proleterin kendini emek-gü-
tik, ancak üretici güçlerin yeniden-üretiminden söz etme­ cü olarak bedenlerinde yeniden-ürettiği çocukların (X sa­
dik. Demek ki üretici güçleri üretim araçlarından ayıran şe­ yıda: X -0, 1, 2, vb. ne eşit olabilir) eğitimi ve yetişmesi için
yin yeniden-üretiminden, yani emek-gücünün yeniden- vazgeçilmez olan her şey.
üretiminden söz etmedik.
İşyerinde, olanları gözlemleyerek, özellikle de amortis- Em ek-gücünün yeniden-üretimi için gerekli bu değer
man-yatırım öngörülerinin muhasebe ve maliyet pratiğini miktarının (ücret) yalnızca “biyolojik bir SMIG”in16 gerek-
inceleyerek, maddi yeniden-üretim sürecinin varlığına iliş­
1 5 ) Marx ona bilimsel bir kavram atfetti: Değişken sermaye.
kin yaklaşık bir fikir edinebilmiş olmamıza rağmen, işlet­ 16 ) Salaire Minimum Interprofessionnel Garantie: Ü lkem izdeki "Asgari Ü cret”
karşılığı, (çn .)
Louis Althusser _______________ id e o lo ji ve D evletin id e o lo jik Aygıtları_______________
5 0 ------------------------------------------------------------------------------------—
leriyle değil de, tarihsel, yani tarihsel olarak değişken bir içinde, başka kurum ve kertelerde sağlanmaya yöneliyor
asgari değerin gereklerine göre (Marx buna dikkat çekm iş­ (bu, belli bir yönseme gösteren bir yasa).
ti: Fransız proleterlerine şarap, İngiliz işçilerine bira gere­ Ya okulda ne ö ğ ren iliy o rd u ya da bu derecede uzun
kir) belirlendiğini unutmayalım. bir öğrenim almıyor, ama ne olursa olsun, okuma, yazma,
Sadece kapitalist sınıfın “kabul ettiği” işçi sınıfının tarih­ sayma, yani birkaç teknik yanında, üretim alanının çeşitli
sel ihtiyaçlarıyla değil, proletarya sınıf mücadelesinin (çifte mevkilerinde doğrudan doğruya kullanılabilecek “edebi”
sınıf mücadelesi: Çalışma süresinin artırılmasına ve ücret­ ya da “bilimsel kültür” öğeleri de (bunlar temel niteliğinde
lerin düşürülmesine karşı) zorla kabul ettirdiği tarihsel ih­ olabileceği gibi, ileri düzeyde de olabilir) daha başka pek
tiyaçlarla tanımladığı için, bu asgarinin iki kat tarihsel ol­ çok teknik (işçiler için bir tür öğrenim, teknisyenler için
duğunu da belirtelim. başka tür, mühendisler için bir başka tür, üst kadrolar için
(^Buna karşın emek-gücüne, emek-gücü olarak yeniden- de başka bir tür öğrenim) öğreniliyor. Belirli bir “beceri”
üretilmesi için gerekli yeniden-üretim in maddi koşullarını öğreniliyor demek ki.
sağlamak yetmez. Kullanılabilir durumdaki emek-gücü- Ancak, bu bilgilerin ve tekniklerin yanında ve bu vesile
nün “bilgili”, yani karmaşık üretim süreci sisteminde işe ile de, işbölümünün her görevlisinin “tayin edildiği” yere
konulabilecek yeterlikte olması gerektiğini söylemiştik. göre uyması gereken terbiye kuralları, görgü “kuralları” öğ­
Üretici güçlerin gelişmesi ve üretici güçlerin belirli bir an­ reniliyor okulda: yurttaş olma bilinci, mesleki vicdan, ahlak
daki tarihsel kurucu birlik tipi, em ek-gücünün (çeşitli b i­ kuralları, açıkçası toplumsal-teknik işbölümüne saygılı dav­
çim de) nitelikli olduğunu, dolayısıyla yine bu biçimde ye- ranma kuralları ile son olarak da, sınıf egemenliğinin yerleş­
niden-üretilm esi gerektiği sonucunu yaratırlar. Çeşitli bi­ tirdiği düzenin kurallarına saygılı davranma kuralları.
çimde: yani toplumsal-teknik işbölüm ünün farklı “iş alan­ Okulda aynı zamanda, “Fransızcayı düzgün konuşma”,
ları” ve “mevkilerinin” gereklerine uygun olarak) düzgün “yazma” da öğreniliyor, yani (gelecekteki kapitalist­
Em ek-gücünün bu (zengin bir çeşitlilik gösteren) nite­ lere ve uşaklarına) gerçekte “düzgün biçimde emretme”, ya­
liklerinin yeniden-üretimi kapitalist düzende nasıl sağla­ ni işçilerle “düzgün konuşma” (ideal çözüm) vb.
nır? Köleci ve servajcı toplumsal formasyonlardan farklı <(Bu olguyu daha bilimsel biçimde dile getirmek istersek,
olarak, emek-gücünün niteliklerinin yeniden-üretimi gide­ em ek-gücünün yeniden-üretiminin yalnızca nitelikliliğinin
rek “yerinde” (üretim içinde eğitim) olmaktan çıkıp, gitgi­ yeniden-üretimini değil, kurulu düzenin kurallarına boyun
de daha çok üretim dışında yani, kapitalist eğitim sistemi eğmesinin de yeniden-üretimini, yani egemen ideolojinin
"V * —

T. . . .1 u u ıııııın ı ve sömürü ve baskı görevlile­ tik uyarıyı, yeniden-üretim analizimizi tamamlamak

ri için yönetici sınıfın egemenliğini “söz ile” sağlasınlar d i­


için yapacağız.

ye egemen ideolojiyi düzgün kullanma yeteneğinin yeni- Üretici güçlerin, yani bir yandan üretim araçlarının, öte

den-üretimini de gerektirir diyeceğiz^) yandan emek-gücünün yeniden-üretim biçimlerini hızla

Başka deyişle, Okul (ancak, Kilise gibi başka devlet ku­ gözden geçirdik az önce.

rum lan ya da Ordu gibi başka devlet aygıtları da) bir sürü Ne var ki, üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi sorununa

beceri öğretiyor, ama bunu egem en ideolojiye tabi olmayı ya hâlâ değinmedik. Oysa bu sorun Marksist üretim tarzı ku­

da bu ideolojinin “pratiğinin” egemenliğini sağlayan biçim ­ ramının belirleyici sorunudur. Bundan söz etmemek kuram­

lerde yapıyor. Tüm üretim, sömürü,, baskı görevlileri ve de sal bir boşluk, daha da kötüsü, ciddi bir siyasal yanlıştır.

“ideoloji profesyonellerinin” (Marx) görevlerini “bilinçli Demek ki bundan söz edeceğiz. Ancak bunun için ge­

olarak” yerine getirmeleri için şu ya da bu oranda, bu ide­ rekli araçları edinmek amacıyla, yönümüzü bir kez daha

olojiyi “benim sem iş” olmaları; yani, ya sömürülenler (pro­ önemli ölçüde değiştirmek zorundayız.

leterler) ya sömürenler (kapitalistler) ya sömürünün yar­ İkinci uyarı ise, bu yön-değiştirmeyi yapmak için, eski

dımcıları (yönetici kadrolar) ya da egemen ideolojinin bü ­ sorumuzu yeniden sormamız gerektiğidir: Toplum nedir?

yük papazları (“devlet m em urlan”)_ vb. olmaları gerekir.


Em ek-gücünün yeniden-üretimi, demek ki kendisinin ALT YAPI VE ÜST YAPI
sine qua non17 koşulu olarak yalnızca niteliklerinin değil,
aynı zamanda egemen ideolojiye boyun eğmesinin ya da Marksist “toplumsal bütün” anlayışının, onu Hegelci

bu “ideolojinin” pratiğinin yeniden-üretimini ortaya çıkarı­ “bütünsellik”ten ayıran devrimci kimliği üzerinde durmak

yor. Kesin bir ayırım yapmak için “yalnızca bu değil aynı fırsatını daha önce elde ettik.1®Marx’m, her toplumun ya­

zamanda şu” demek yetmez, çünkü emek-gücünün nitelikle­ pısını özgül bir belirlemeyle eklemlenmiş “düzey” ya da

rinin yeniden-üretim i, ideolojik tabi olm a biçimlerinin egem en­ “kerte”lerden oluşmuş biçimde tasarladığım (bu tez tarih­

liği ve çerçevesinde sağlanır. sel maddeciliğin ünlü önermelerini yeniden ele almaktan

Böylece, yeni bir gerçekliğin, yani ideolojinin varlığını da başka bir şey değildir) söylemiştik: bir yanda, alt-y ap ı ya

kabul etmiş oluyoruz. da ekonom ik temel (üretici güçler ile üretim ilişkileuııin

Bu noktada, iki uyarıda bulunacağız. “birliği”) öte yandaysa, hukuki, siyasal (hukuk ve devlet)

18) Pour M arx (M arx İçin, khakı Yayınlan, 2 0 0 2 ) ve Lire Le Capital (M aspero,
1 9 6 5 ).
17) Sine qua non: Olm azsa olm az, (çn .)
/ J-U U 1 D l 11L1 i UODLI
H

ve ideoloji (çeşidi ideolojiler; ahlaki, dinsel, hukuki, siya- melin etkililiği tarafından ..belirlenirler,....eğer (henüz tanıın^..

sal vb.) olmak üzere kendisi de iki “düzey” ya da “kerte” lanmamış) kendi tarzlarında belirleyici olsalar da, ancak te-
içeren ü st-y ap ı.^ mel tarafından belirlenmiş .olarak belirleyicidirler.
Bu tasarımlama, sunduğu kuram sal-pedagojik (Marx’ı Tem elin son kertede belirleyiciliği ile belirlenmiş olarak,
Hegel’den ayıran farkı gösteren) yarardan başka, kuram etkililik (ya da belirleme) göstergeleri Marksist gelenekte
açısından şöyle bir temel elverişliliğe de sahiptir: kendi öz- ıkı biçim de düşünülmüştür. 1) Üst-yapmm temel karşısında

sel kavramlarının her birinin kendi etkililik göstergesinin, bu “görece özerkliği” vardır; 2) Üst-yapı temeli “karşılık olarak

kavramların oluşturduğu kuramsal aygıta yerleştirilmesini etkiler”.


sağlar. Ne demektir bu? Demek ki Marksist yerlemin, yanı uzamsal bina (temel ve

{T ü m toplumlarm yapısının, üst-yapmın iki “katı”nm üst-yapı) eğretilemesinin kuram açısından sunduğu en elve­
dayandığı bir temele (alt-yapı) sahip bir bina olarak tasar­ rişli yanın, hem belirleme sorunlarının temel sorunlar oldu­
lanmasının bir eğretileme, daha kesin biçim de söylenirse, ğunu göstermek, hem binanın tümünü son kertede temelin
uzamsal bir eğretileme olduğunu herkes kolayca kabul belirlediğini göstermek, hem de bunun sonucunda üst-yapı-
edebilir: Bu bir yerlemdir. Her eğretileme gibi bu eğretile­ ya özgü “türetilmiş” etkililik türü konulu kuramsal sorunu
me de, bir şey gösterir, bir şey uyandırır aklımızda. Neyi? ortaya koymaya zorlamak, yani Marksist geleneğin, üst-ya-
Şunu: Tem ele dayanmasalardı üst katların tek başlarına ha­ pınm görece özerkliği ve üst-yapmm alt-yapı üzerine “karşı­
vada duramayacaklarını^) lık olarak etkisi” diye birbirine bağlı terimlerle belirttiği şe­
Bina eğretilemesinin betimleyeceği nesne her şevden yin üzerinde düşünmeye zorlamak olduğunu söylemeliyiz.

önce ekonom ik temelin “son kertede belirlem esidir”. Söz Bütün toplum yapılarının uzamla ilgili bir eğretileme

konusu uzamsal eğretileme, temele, bir etkililik göstergesi ile, yani bina ile tasarımlanmasının en büyük sakıncası el­
verir; bu etkililik göstergesi ise, şu ünlü sözlerle dile getiri­ bette ki eğretisel olması, yani betimleyici kalmasıdır.

lir: Ekonom ik temelde olanlar, “son kertede” “katlarda” Bundan böyle, olanların başka bir biçimde tasarımlana­
(üst-yapıda) olanları belirler. bileceğim ve de böyle bir tasarımlamanın istenildiği kanı­
Bu “son kertede” etkililik göstergesiyle birlikte üst-yapı- sındayız. Bizi yanlış anlamasınlar , bu klasik eğretilemeyi en
nın katlan da, elbette değişik etkililik göstergelerine sahip ufak biçim de bile yadsıyor değiliz, ancak eğretilemenin
olacaklardır. Ne tür gösterge:1 kendisi, bizi onu aşmaya zorluyor. Ayrıca artık geçerliğim
Üst-yapmın katlan son kertede belirleyici değildir, te­ yitirdi gerekçesiyle rafa kaldırmak için de aşmıyoruz onu.
l o u is A itn u s s e r 1 U C U İU J1 v c U L V İ L U U ıu v ,u tv ) iıv
56

Bir betimleme biçim inde bize ne verdiğini düşünmeyi de­ Öyleyse, devlet her şeyden önce, Marksist klasiklerin
nemek istiyoruz yalnız. d evlet aygıtı adını verdikleri şeydir. Bu terim şunları kap­
Üst-yapmm doğası ve varoluşunun özünü niteleyen şeyi sar: Hukuki pratiğin gerekleri uyarınca zorunluluğunu ve
düşünmenin ancak yeniden-üretimden kalkarak mümkün ve varlığını kabul ettiğimiz (dar anlamıyla) özelleşmiş aygıt,
gerekli olduğu düşüncesindeyiz. Uzamla ilgili bina eğretile­ yani yalnızca polis ve uzmanlaşmış yardımcı birlikleri
mesinin, kavramsal bir yanıt getirmese de varlıklannı belirtti­ “olaylarla başa çıkamadıklarında” son kertede ek bir baskı
ği soruların çoğunun aydınlanması için yeniden-üretimin sağ­ gücü olarak doğrudan doğruya müdahale eden (proletarya
ladığı bakış açısına yerleşmek ve oradan bakmak yeterlidir. bu dersi kanıyla öğrendi) Ordu ve bu bütünün üzerinde,
Temel tezimiz, bu soruların yen iden -ü retim in görüş açısı devlet başkanı, hükümet ve yönetim.
d ış ın d a sorulamayacağı, dolayısıyla yanıtlandırılamayaca- Bu biçimde sunulduğunda, Marksist-Leninist devlet
ğıdır. “kuram ı” işin özüne dokunuyor ve işin özünün burada ol­
Hukuk, devlet ve ideolojiyi bu b a k ış açısın d an kısaca duğunu bir an için bile reddetmek söz konusu olamaz.
analiz edeceğiz. Bununla aynı anda da, bir yandan yeni- Devleti, burjuvazi ve müttefiklerinin proletaryaya karşı
den-üretim açısından, öte yandan üretim ve pratik açısın­ verdikleri sınıf mücadelesinde, “egemen sınıfların hizme­
dan neler olduğunu ortaya çıkaracağız. tindeki” baskıcı müdahale ve yürütme gücü olarak tanım­
layan devlet aygıtı, devletin ta kendisidir ve devletin temel
DEVLET “işlevini” tam anlamıyla tanımlamaktadır^)

Marksist gelenek bu konuda kesin konuşuyor: Devlet, Betimleyici Kuramdan, Kuram Olarak Kurama
Manifesto ve 18 Brumaire'den beri (M arx’m Paris Komünü Buna karşın, bina eğretilemesi (alt-yapı ve üst-yapı) söz

üzerine olan metinleri ve Lenin’in Devlet Ve Devrim adlı ça­ konusu olduğunda belirttiğimiz gibi, devletin özelliğinin

lışması başta olmak üzere sonraki tüm klasik metinlerde) bu biçimde sunulması da bir ölçüde betimleyici kalmakta.

açıkça baskı aracı olarak kabul edilir. Devlet, yönetici sınıf­ Bu sıfatı (betimleyici) birçok kez kullanacağımız için,

ların (19. yüzyılda burjuva ve büyük toprak sahipleri “sını­ her türlü anlaşmazlığı ortadan kaldırmak amacıyla kısa bir

fı”) artı-değeri sızdırma sürecine (yani kapitalist sömürüye) açıklama yapmamız gerekiyor.

boyun eğmesi için, işçi sınıfı üzerindeki egemenliklerini Marksist devlet “kuramından” ya da bina eğretilemesin­

güven'altina almalarını sağlayan bir baskı “makinesi”dir. den söz ederken, bunların ele aldıkları nesnelere ilişkin be-
İd eo lo ji ve D evletin İd e o lo jik Aygıtları
59

timleyici tasarımlamalar ya da anlayışlar olduklarını söyle­ Gerçekten de, betimleyici devlet kuramının doğru oldu­
diğimizde, eleştirel bir art düşüncemiz yok. Tam tersine, ğunu söylememiz gerekiyor, çünkü ilgi alanına giren olgu­
büyük bilimsel buluşların, bizim betim leyici “ku ram ” dedi­ ların çok büyük çoğunluğu, bu kuramın kendi nesnesine
ğimiz bir aşamadan geçmelerini gerektiren pek çok neden verdiği tanıma denk düşebiliyor. Örneğin devletin, Devle­
var. Bu en azından bizi ilgilendiren alanda (yani, toplum­ tin Baskı Aygıtında var olan sınıf devleti olarak tanımlan­
sal formasyonların bilimi alanında) her kuram ın ilk aşama­ ması, hangi alanda olursa olsun değişik baskı düzenlerinde
sı olmuştur. Dolayısıyla, bu aşama kuramın gelişmesi için gözlemlenebilen olguların tümünü şimşek gibi aydınlatı­
gerekli, geçici bir aşama olarak kabul edilebilir ve de edil­ yor: 1848 Haziran’ı ve Paris Komünü, Petrograd’da 1905
melidir. Geçici olduğu, kullandığımız deyimde yanyana Mayıs’mın kanlı pazarından, Dırenış’ten, Charonne’dan
getirdiğimiz terimlerden de belli, çünkü “betimleyici ku­ vb., Diderot’nun Rahibesini ya da Gatti’nin Franco üzerine
ram” sözü “çelişkiye” eşdeğer bir durum yaratıyor. Gerçek­ bir oyununu yasaklayan “sansür”ün basit (ve görece önem­
ten de, kuram terimi, yanında bulunan “betim leyici” sıfatı­ siz) müdahalelerine kadar; halk kitlelerinin sömürü ve yo-
na bir ölçüde “yakışıksız kalıyor”. Daha kesin biçimde söy­ kedilmelerinin dolaylı ya da dolaysız tüm biçimlerini (em ­
lenirse bu: 1) “betim leyici kuranT’ın gerçekten, hiçbir kuş­ peryalist savaşlar) aydınlatıyor; Marx’dan sonra Lenin’in de
kuya yer bırakmadan, kuramın geriye dönüşü bulunmayan burjuva diktatörlüğü adım verdiği, siyasal demokrasi b i­
başlangıcı olduğu, ancak; 2) kuramın kendini gözler önü­ çimlerinin gerisinden gözümüze çarpan o ince gündelik
ne sererken büründüğü “betim leyici” biçim , tam da bu “çe­ egemenliği de aydınlatıyor.
lişki” nedeniyle, kuramın “betim leyici” biçim ini aşan geli­ Buna karşın betimleyici devlet kuramı, bu aşamanın
şimini zorunlu kılar demektir. “aşılmasını” kendisi zorunlu kılan kuramın, kuruluş aşa­
Düşüncemizi belirlem ek için şimdiki nesnemize, yani malarından birim gösterir. Çünkü söz konusu tanım, yaşa­
devlete geri dönelim: nan baskıları, baskıcı devlet aygıtı olarak tasarlanan devle­
Sahip olduğumuz Marksist devlet “kuram ı” bir ölçüde te bağlayarak saptamak ve tanımak için gereken her şeyi
“b etim ley ici kalıyor dediğimizde, bu ilkin ve her şeyden sağlıyorsa da, bu “ılintilendirme”, az sonra değinme fırsatı­
önce bu betiinleyici “kuram ın” kuşkusuz, Marksist devlet nı bulacağımız çok özel bir tür apaçıklığa yol açıyor: “Evet
kuramının başlangıcı olduğu ve bu başlangıcının bize ku­ gerçekten böyle, gerçekten doğru!” dediğimiz türden bir
ramın özünü, yani ilerdeki gelişmesinin tümünü belirleyen apaçıklık. Ö rnek olguların böyle bir devlet tanımı çerçeve­
ilkeyi verdiği anlamına gelir. sine birikim i, elimizdeki örnekleri çoğaltsa da, devlet tanı-
j—v; u ı j l U IU U D 3 C İ
İd e o lo ji ve D evletin İd eo lo jik Aygıtları
58

timleyici tasarımlamalar ya da anlayışlar olduklarını söyle­ Gerçekten de, betimleyici devlet kuramının doğru oldu­
diğimizde, eleştirel bir art düşüncemiz yok. Tam tersine, ğunu söylememiz gerekiyor, çünkü ilgi alanına giren olgu­
büyük bilimsel buluşların, bizim betim leyici “ku ram ” dedi­ ların çok büyük çoğunluğu, bu kuramın kendi nesnesine
ğimiz bir aşamadan geçmelerini gerektiren pek çok neden verdiği tanıma denk düşebiliyor. Örneğin devletin, Devle­
var. Bu en azından bizi ilgilendiren alanda (yani, toplum­ tin Baskı Aygıtında var olan sınıf devleti olarak tanımlan­
sal formasyonların bilimi alanında) her kuramın ilk aşama­ ması, hangi alanda olursa olsun değişik baskı düzenlerinde
sı olmuştur. Dolayısıyla, bu aşama kuramın gelişmesi için gözlemlenebilen olguların tümünü şimşek gibi aydınlatı­
gerekli, geçici bir aşama olarak kabul edilebilir ve de edil­ yor: 1848 Haziran’ı ve Paris Komünü, Petrograd’da 1905
melidir. Geçici olduğu, kullandığımız deyimde yanyana Mayıs’mın kanlı pazarından, Direnış’ten, Charonne’dan
getirdiğimiz terimlerden de belli, çünkü “betimleyici ku­ vb., Diderot’nun Rahibesini ya da Gatti’nin Franco üzerine
ram” sözü “çelişkiye” eşdeğer bir durum yaratıyor. Gerçek­ bir oyununu yasaklayan “sansür”ün basit (ve görece önem­
ten de, kuram terimi, yanında bulunan “betim leyici” sıfatı­ siz) müdahalelerine kadar; halk kitlelerinin sömürü ve yo-
na bir ölçüde “yakışıksız kalıyor”. Daha kesin biçimde söy­ kedılmelerinin dolaylı ya da dolaysız tüm biçimlerini (em ­
lenirse bu: 1) “betim leyici kuram”m gerçekten, hiçbir kuş­ peryalist savaşlar) aydınlatıyor; Marx’dan sonra Lenin’in de
kuya yer bırakmadan, kuramın geriye dönüşü bulunmayan burjuva diktatörlüğü adını verdiği, siyasal demokrasi b i­
başlangıcı olduğu, ancak; 2) kuramın kendini gözler önü­ çim lerinin gerisinden gözümüze çarpan o ince gündelik
ne sererken büründüğü “betim leyici” biçim , tam da bu “çe­ egemenliği de aydınlatıyor.
lişki” nedeniyle, kuramın “betim leyici” biçim ini aşan geli­ Buna karşın betimleyici devlet kuramı, bu aşamanın
şimini zorunlu kılar demektir. “aşılmasını” kendisi zorunlu kılan kuramın, kuruluş aşa­
Düşüncemizi belirlemek için şimdiki nesnemize, yani malarından birini gösterir. Çünkü söz konusu tanım, yaşa­
devlete geri dönelim: nan baskıları, baskıcı devlet aygıtı olarak tasarlanan devle­
Sahip olduğumuz Marksist devlet “kuram ı” bir ölçüde te bağlayarak saptamak ve tanımak için gereken her şeyi
“betim leyici” kalıyor dediğimizde, bu ilkin ve her şeyden sağlıyorsa da, bu “ilintilendirme”, az sonra değinme fırsatı­
önce bu betimleyici “kuram ın” kuşkusuz, Marksist devlet nı bulacağımız çok özel bir tür apaçıklığa yol açıyor: “Evet
kuramının başlangıcı olduğu ve bu başlangıcının bize ku­ gerçekten böyle, gerçekten doğru!” dediğimiz türden bir
ramın özünü/yani ilerdeki gelişmesinin tümünü belirleyen apaçıklık. Ö rnek olguların böyle bir devlet tanımı çerçeve­
ilkeyi verdiği anlamına gelir. sine birikim i, elimizdeki örnekleri çoğaltsa da, devlet tanı-
L ouis A lthusser ld e o lo ji ve D evletin İd e o lo jik Aygıtları
60

mim, yani bilimsel kuram ını ilerletmiyor gerçekte. Dolayı­ duğu yerde kalabileceğini biliyoruz.
sıyla, her betımleyici kuram , kuramın vazgeçilmez gelişi­ 1917 gibi bir toplumsal devrimden sonra bile, devlet ik­
mini “engelleme” tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. tidarı proletarya ve yoksul köylülük ittifakmca ele geçiril­
İşte bunun içindir ki biz, bu betimleyici kuramı, tam bir diği halde, devlet aygıtının büyük bir bölümü, olduğu yer­
kurama doğru geliştirmek, yani devletin mekanizmalarını de kalmıştı: Lenin bunu yeterince tekrarlamıştı...
kendi işleyişleri içinde anlamak için, devleti devlet aygıtı Devlet iktidarı ile devlet aygıtı ayırımının, Marx’m 18 Bru-
olarak tasarlayan klasik tanıma bir şeyler eklemenin vazge­ maire ve F ran sa’da Sınıf M ücadeleleri adlı çalışmalanndan be­
çilmez olduğu kanısındayız. ri açıkça “Marksist devlet kuramında” yer aldığı söylenebilir.
(/‘Marksist devlet kuramının” bu konuyla ilgili görüşünü
Marksist Devlet Kuramım i Özü özetlemek istersek, Marksist klasiklerin hep şunları öne
Önce önemli bir noktayı açıklayalım: Devlet (ve de ken­ sürdüğünü söyleyebiliriz: 1) Devlet, Devletin (Baskı) Aygı­
di aygıtı içindeki varoluşu) yalnızca devlet iktidarın a bağlı tıdır; 2) Devlet iktidarı ile devlet aygıtını birbirinden ayır­
olarak anlam taşır. Tüm siyasal sınıf mücadeleleri devlet mak gerekir; 3) Sınıf mücadelelerinin hedefi devlet iktida­
çevresinde döner. Başka deyişle, devlet iktidarının herhan­ rıdır, dolayısıyla, devlet iktidarını ellerinde tutan sınıflarca
gi bir sınıf ya da sınıflar ya da sınıf fraksiyonları ittifakı ta­ (veya sınıf ya da sınıf fraksiyonları ittifakı) devlet aygıtının
rafından elde tutulması, yani elde edilmesi ve korunması kendi sınıfsal hedefleri doğrultusunda kullanılmasıdır; ve
çevresinde döner. Yaptığımız bu ilk açıklama, böylece bizi 4) Proletarya, var olan burjuva devlet aygıtını yıkmak ve bu
siyasal sınıf mücadelelerinin hedefi olan devlet iktidarı ilk aşamada onun yerine bambaşka bir devlet aygıtı koy­
(devlet iktidarının korunm ası ya da elde edilmesi) ile dev­ mak, daha ilerki aşamalarda ise, radikal bir süreci, devleti
let aygıtını birbirinden ayırmaya zorluyor. yıkma sürecini (devlet iktidarı ve her türlü devlet aygıtının
19. Yüzyılda Fransa’daki burjuva “devrimlerin” (1 8 3 0 , sonu) başlatmak için devlet iktidarını ele geçirmelidir.
1848) ya da hükümet darbelerinin (2 Aralık, 1958 Mayıs’ı) Bu açıdan bakılırsa, “Marksist devlet kuramına” ekleme­
ya da devletlerin yıkılm alarının (1 8 7 0 ’de İmparatorluk’un yi önerdiğimiz şey zaten kendinde bütünüyle var demek
çöküşü, 1 9 4 0 ’da III. Cum huriyet’in yıkılması) ya da küçük ki. Gerçi kuram şimdi, ek kuramsal geliştirmeye başvurul­
burjuvazinin siyasal yükselişinin (Fransa’da 1 8 8 0 -9 5 ’de) madıkça işlevi ve hareketi anlaşılamayacak, karmaşık ve
vb. [...] kanıtladığı gibi, devlet iktidarının elde tutulmasını değişken öğeler içeriyor, ama gene de, bu kuramın hâlâ bir
etkileyen siyasal olaylardan sonra bile, devlet aygıtının ol­ ölçüde betimleyici kaldığı kanısındayız^
Louis A lthu sser İd eo lo ji ve D evletin İd e o lo jik Aygıtları
" 62 —

Devletin İdeolojik Aygıtları Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA’lar) nedir?


“Marksist devlet kuram ı”na başka bir şey eklenm esi ge­ ( DİA’lar Devletin (Baskı) Aygıtıyla aynı şey değildirler.
rekiyor dem ek ki. Marksist kuramda, devlet aygıtının şunları kapsadığını
Burada, Marksist klasiklerin kendi deney ve girişimleri­ anımsatalım: Hükümet, İdare, Ordu, Polis, Mahkemeler,
nin sonucu olan önemli ilerlemeleri kuramsal bir biçimde Hapisaneler vb., ki bunlar bundan böyle bizim Devletin
sistemleştirmeden, gerçekte bizden çok önce geçtikleri bir B a sk ı A ygıtı adını vereceğimiz şeyi oluştururlar. Baskı söz­
alanda dikkatle ilerleyeceğiz. Onların deneyimleri ve so­ cüğü, söz konusu devlet aygıtının hiç olmazsa en uç nok­
runları ele alma yordamları temelde siyasal pratik alanıyla tada (çünkü, örneğin, idari baskı fiziksel olmayan biçim le­
sınırlı kaldı. re de bürünebilir) “zor kullandığını” belirtir/)
Marksist klasikler gerçekten de, yani kendi siyasal pra­ Devletin İdeolojik Aygıtları dediğimizde, gözlemcinin
tiklerinde, devleti, bizim önerdiğimiz biçimde tamamlan­ karşısına, birbirinden ayrı ve özelleşmiş kurumlar biçim in­
mış bir “Marksist devlet kuram ı”nda bile verilen tanımdan de dolaysız olarak çıkan belirli sayıda gerçekliği belirtiyo­
daha karmaşık bir gerçeklik olarak ele almışlardır. Bu kar­ ruz. Bu gerçekliklerin doğal olarak ayrıntılı bir incelemeyi,
maşıklığı pratiklerinde kabul ettilerse de, kendine uygun denenmeyi, düzeltmeyi ve yeniden düzenlenmeyi gerekti­
bir kuramda dile getirmediler.19 recek ampirik bir listesini sunuyoruz. Bu gerekliğin içerdi­
İşte, biz, bu karmaşıklığa denk düşecek kuramın tasla­ ği tüm sakıncaları gözönünde tutarak aşağıdaki kurumlan
ğını, çok şematik biçim de bile olsa, oluşturmaya çalışma is- şim dilikfDİA’lar olarak kabul edebiliriz (adlarını sayma-
\
teğindeyiz. Bu amaçla aşağıdaki tezi öneriyoruz. mızdaki sıranın özel bir anlamı yoktur):
(Devlet kuram ını geliştirmek için, yalnızca d ev let aygıtı • Dinsel DİA (farklı Kiliseler’in oluşturduğu sistem).
ile devlet iktidarı ayırımını değil, açıkça Devletin (Baskı) • Öğrenimsel DİA (farklı, gerek özel gerekse devlet
Aygıtının yanında bulunan, ancak onunla karıştırılmaması okullarının oluşturduğu sistem).
gereken bir gerçeği de gözönüne almak zorunludur. Bu • Aile Dİ A sı.20
gerçeğe kendi kavramının adını vereceğiz: Devletin İdeolo­ • Hukuki DİA.21
jik A y g ıtla rı.J • Siyasal DİA (değişik partileri de içeren sistem).

19) Bildiğimiz kadanyla G ram sci, seçtiğimiz yolda ilerlemiş olan tek kişidir. Devle­
tin, Devletin (Baskı) Aygıtına indirgenemeyecegi, ancak dediği gibi, “sivil toplu­ 2 0 ) Aile bir DİA’nınkinden başka “işlevleri" de açıkça yerine getinr. Em ek-gücünün
mun" belirli sayıda kurum unu da kapsadığı düşüncesindeydi: Kilise, Okullar, yeniden-üretim ine katılır. Ü retim tarzlanna göre, üretim birimi ve/ya da tüke­
Sendikalar vb. N e yazık ki G ram sci, keskin ancak kısmi belirtm eler olarak ka­ tim birimidir.
lan bu sezgilerini sistemleştirm edi. (Bkz. Gramsci: Seçilmiş Eserler, Ed. Sociales, 2 1 ) “H ukuk” aynı zam anda hem Devletin (Baskı) Aygıtında hem de DİA’lar siste­
s. 2 9 0 , 1 9 2 (n .3 ), 2 9 3 , 2 9 5 , 4 3 6 . Bkz. Hapisane Mektupları, Ed. Sociales s. 3 1 3 ). m inde yer alır.
• Sendikal DİA. ön-koşuludur. Aynı şeyi şimdi de DlA’larımız için söyleye­
• Haberleşme DİA’sı (basın, radyo-televizyon vb.). lim. fü lA ’lan gerçekleştiren kuramların özel ya da kamusal
• Kültürel DİA (edebiyat, güzel sanatlar, spor vb.). olması pek önemli değildir. Önemli olan işleyişleridir. Özel
Şunu diyoruz: DİA’lar Devletin (Baskı) Aygıtı ile aynı kurumlar aynen DİA’lar gibi “işleyebılır”ler) Bunu kanıtla­
şey değildirler) Birbirlerinden nerelerde ayrılırlar? mak için DİA’lardan herhangi birini biraz derinlemesine
( İlk aşamada, devletin bir tek (baskı) aygıtı olmasına kar­ analiz etmek yeterli olacaktır.
şın, birden çok sayıda DİA olduğunu gözlemleyebiliriz. Ve Artık işin özüne dönelim. DİA’lar Devletin (Baskı) Aygı­
DİA’lar arasında bir birlik olduğunu varsaysak bile, DlA’la- tından aşağıdaki şu temel farkla ayrılırlar (Devletin (Baskı)
rın bu çokluğunu bütünleştiren birlik dolaysızca görülmezy Aygıtı “zor kullanarak” işler, oysa DİA’lar ideoloji kullanarak
(^İkinci aşamada, devletin birleşik (baskı) aygıtının tü­ işlerler^
müyle kamu alanında yer almasına karşın, DİA’larm (görü­ Bu ayırımı düzelterek bir kesinlik kazandırabiliriz. Ger­
nüşteki dağınıklıkları içinde) en büyük bölümünün özel çekten d^ister Baskı ister İdeolojik olsun, devletin her ay­
alanda bulunduğunu saptayabiliriz. Kiliseler, Partiler, Sen­ gıtı hem baskı, hem de ideoloji ile işler; ama devletin ideolo­
dikalar, Aileler ve bazı Okullar, gazetelerin ve kültürel ku­ j i k ay g ıtı ile Devletin (Baskı) Aygıtım birbirine karıştırma­
ruluşların çoğu, vb. vb., ö zeld ir} mamı gerektiren çok önemli bir ayırım vardır arada^)
Şimdilik ilk yaptığımız gözlemi bir yana bırakalım. An­ [Bu ayırım, Devletin (Baskı) Aygıtının, öncelikle baskıy a
cak, büyük çoğunluğu özel kurumlar olduğu için, kamu (fizik baskı dahil) ağırlık vererek işlemesi, ancak ikincil
statüsüne sahip bulunmayan kurum lan ne hakla Devletin olarak da ideoloji kullanarak işlemesidir. Bütünüyle baskı­
İdeolojik Aygıtları olarak kabul ettiğimizi sormak için ikin­ ya dayanan aygıt yoktur. (Örnekler: Ordu ve Polis hem
ci gözlemimize karşı çıkanlar olacaktır. Bilinçli bir Marksist kendi içlerindeki dayanışıklıgı hem de yeniden-üretimleri-
olarak Gramsci daha o zaman, tek cümleyle, bu itirazı ön­ ni sağlamak için, dışarıya sundukları “değerler” ile birlikte
görmüştü. Kamu ve özel ayırımı burjuva hukukunda yer ideolojiyi kullanarak işlerler)^
alan ve burjuva hukukunun “iktidarını” uyguladığı (ba­ ÎAynı biçimde, ancak tam tersine, Devletin İdeolojik Ay­
ğımlı) alanlarda geçerli olan bir ayırımdır. Devletin alanı gıtlarının da, öncelikle ideolojiye ağırlık vererek işlediği,
bu ayırımın dışında kalır, çünkü devlet alanı “hukuk-öte- ikincil anlamda da (uç durumda, ancak bir tek uç durum­
si”dir. Egemen sınıfın devleti olan devlet ne kamusal ne de da, çok hafifletilmiş, gizlenmiş, hattâ simgeselleşmiş bile
özeldir, tam tersine her türlü kamusal ve özel ayırımının olsa, baskı kullanarak işlediğini söylemek gerekir. Salt ide-
/
66 —
Louis Althusser ______________ İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları______________
c '
olojik aygıt yoktur. Dolayısıyla, Kiliseler ve Okul, ceza, ih­ nnda gerçekleşen de, bütün çelişkileriyle birlikte, sonuçta,
raç, seçme vb. uygun yöntemlerle yalnız kendi çobanlarını egemen sınıfın ideolojisinin ta kendisidir. Elbette ki, Dev­
değil, sürülerini de “yola getirirler”. Aile de böyledir... Kül­ letin (Baskı) Aygıtında yasalar ve kararnameler ile eylemek
türel (tek bir örnek vermek istersek, sansürü sayabiliriz) ve de Devletin İdeolojik Aygıtlarında egemen ideoloji ara­
DİA da... v b j cılığıyla “eylemek” birbirinden apayrı şeylerdir. Bu ayrılı­
DİA’ların ya da Devletin (Baskı) Aygıtının söz konusu ğın ayrıntılarına girmek gerekirse de, bu ayrılık derin bir
olmasına göre, zor ve ideoloji kullanan bu çifte (öncelikli özdeşliğin var olduğunu da gizleyemez. Bildiğimiz kada­
biçimde ya da ikincil biçim de) “işleyişin” belirlenmesinin, rıyla, hiçbir sın ıf Devletin İdeolojik Aygıtları içinde ve üstün-
DlA’larm hareketi ile Devletin (Baskı) Aygıtının hareketi de kendi hegem onyasını uygulam adan devlet iktidarını kalı­
arasında durmadan açık ya da örtük pek ince ilişkilerin cı olarak elinde tu tam az Bunun için tek bir örnek ve kanıt
örüldüğünün anlaşılmasını sağladığını söylemek bilmem getiriyorum: Lenin’in, devlet iktidarını eline geçirmiş olan
gerekli mi? Günlük yaşantıda sayısız örneği görülüyor bu Sovyet proletaryası, “proletarya diktatörlüğü”nün geleceği­
ilişkilerin; ancak basit gözlemin ötesine geçmek istiyorsak, ni ve sosyalizme geçişi güvence altına alsın diye öğrenim-
olayı ayrıntılarıyla incelemeliyiz. sel DlA’da (daha başka DİA’lar yanında) devrim yapmak
Buna karşın bu uyarı bizi, görünüşte bölük pörçük gerektiği konusundaki dinmek bilmeyen kaygısı.22
DİA’lar bünyesinin birliğini neyin oluşturduğunu anlama­ Bu son uyarı bize DlA’larm yalnızca sınıf mücadeleleri­
mızı sağlayacak yola da sokar. Eğer DİA’lar ideolojiye ön­ nin kazancı olmakla kalmayıp, sınıf mücadelelerinin, çok­
celik vererek “işliyorsa”, onların çeşitliliğini birleştiren şey lukla amansız sınıf mücadelelerinin alanı da olabildiklerini
de, işte bu işleyiş olmalı; çünkü işleyişlerini sağlayan ide­ anlamamızı sağlıyor... İktidardaki sınıf (ya da sınıfsal itti­
oloji, bütün çeşitliliği ve çelişkilerine karşın, “egemen sını­ fak) DlA’larda, Devletin (Baskı) Aygıtında yaptığı gibi ko­
fın” ideolojisi olan egem en ideolojinin altında, aslında daima layca dediğim dedik diyemez. Bunun nedeni, eski egemen
bir birliğe sahiptir. Eğer ilke olarak “egemen s ın ıfın devlet sınıfların DlA’larda uzun zaman boyunca sağlam konumla­
iktidarını elinde tuttuğunu (tek başına ya da çoklukla ol­ ra sahip olmaları değildir yalnızca, sömürülen sınıfların di­
duğu gibi sınıf fraksiyonları ya da sınıf ittifakları ile), dola­ renişinin, DlA’larda, ister var olan çelişkileri kullanarak, is­
yısıyla Devletin (Baskı) Aygıtını elinde bulundurduğunu ter mücadele ile savaş mevzileri kazanarak sesim duyurma
düşünürsek, egemen sınıfın DlA’larda da etkin olduğunu
2 2 ) 1 9 3 7 tarihli dokunaklı bir metinde N. Krupskaya, Lenin’in umutsuz çabalannı
kabul etmemiz gerekir -çü n k ü Devletin İdeolojik Aygıtla-
ve kendisinin (K rupskaya) Lenin’in başarısızlığı saydığı şeyi anlattı ("Kateİliği­
miz yol”).
L ou is A lth u sser _______________ İd eolo ji ve D evletin İd e o lo jik A ygıtları______________
68

yolu vt fırsatını bulabilm esidir.23 ÜRETİM İLİŞKİLERİNİN


Uyarılarımızı şöyle bir toplayalım. YENİDEN-ÜRETİMİ ÜZERİNE
Önerdiğimiz tez eğer doğru temellendirilmişse, o zaman
bir noktada kesinlik kazandırarak klasik Marksist devlet Sayfalar boyunca, askıda kalan temel sorumuzu yanıtla­
kurarrum yeniden benim sem ek zorundayız demektir. Dev­ yabiliriz öyleyse: Üretim ilişkilerinin yeniden-üretim i nasıl
let iktidarı (ve filancanın elinde olm ası...) ile devlet aygıtı­ sa ğ la n ır?
nı birbirinden ayırmak gerekir. Ancak, devlet aygıtının iki Yerlemin (alt-yapı, üst-yapı) diliyle söylersek: Çok bü ­
bedeni kapsadığını da ekleyeceğiz: bir yanda Devletin (Bas­ yük ölçüde,24 hukuki-siyasal ve ideolojik üst-yapı yoluyla
kı) Aygıtını temsil eden kurumlar bedeni, öbür yanda sağlanır.
DİA’lar bedenini temsil eden kurumlar bedeni. Madem ki betimleyici niteliğini hâlâ koruyan bu dili aş­
Ancak, durum böyleyse, kısa da olsa belirtilerini göster­ manın vazgeçilmez olduğunu kabul ettik, o zaman şöyle
diğimiz bu durumda bile şu aşağıdaki soruyu sormamak ol­ diyeceğizQ jretim ilişkilerinin yeniden-üretimi büyük öl­
maz: DİA’lar tam olarak ne ölçüde bir rol oynarlar? Önemle­ çüde, devlet iktidarının devlet aygıtlarında uygulanmasıy­
ri nereden kaynaklanmış olabilir? Başka deyişle, baskıyla de­ la, yani bir yandan DlA’larda, öbür yandan Devletin (Bas­
ğil de, ideolojiyle işleyen bu DtA’lann “işlevi” nedir? kı) Aygıtında uygulanmasıyla sağlanıyor^
Bu noktada, daha önce değindiğimiz, şimdi de, aşağıda,
üç başlıkta toplayacağımız şu sözler anımsanmalıdır:
Ç Tüm devlet aygıtları hem ideoloji, hem de baskı kulla­
V narak işlerler. Aradaki fark, Devletin (Baskı) Aygıtının ağır­
lıklı olarak baskıya öncelik vererek işlemesine karşın, DlA’la-
2 3 ) Burada, DİA'larda sınıf m ücadelesi üzerine kısaca söylenm iş birkaç sözle, sınıf rm ağırlıklı olarak ideolojiye öncelik vererek işlem eleridir)
mücadelesi sorunu elbette bitip tüketilm iş olam az.
Bu soruna girişmek için iki ilkeyi akılda tutmak gerekir. Birinci ilkeyi M arx, Kat- ^2. Devletin (Baskı) Aygıtının ayrı ayrı öğeleri bir kom u­
k ı’m n “Ö nsöz”’ünde dile getirmişti: “Bu tür altüst oluşları (toplumsal bir devrim)
ele alırken, ekonomik üretim koşullannda meydana gelen - v e bilimsel kesinlikle ta birim inin, yani devlet iktidarını ellerinde tutan egemen
belirlenebilen- maddi altüst oluş ile hukuki, siyasal, dinsel, sanatsal ya da felsefi
düzeylerde insanların bu çatışmanın bilincine varmalarını ve sonuna kadar sür­ sınıfların siyasal temsilcilerinin uyguladığı sınıf mücadele­
dürmelerini sağlayan biçimleri ayırt etmek gerekir”. Sınıf mücadelesi, demek ki
ideolojik biçimler içinde, dolayısıyla DİA'lann ideolojik biçimlerinde de dile geli­ si siyaseti birim inin varlığında merkezileşen örgütlenmiş
yor ve gerçekleşiyor. Ne var ki, sömürülen smıflann mücadelesi bu biçimlen hay­
di haydi aşar ve aştığı içindir ki ideolojinin silahını iktidardaki sınıflara çevirebilir.
Sınıf m ücadelesi, DİA’lan ikinci ilke gereğince aşar, çünkü sınıf mücadelesinin 2 4 ) Ç ok büyük ölçüde. Çünkü üretim ilişkileri h er şeyden önce üretim süreci ve
kökü ideolojinin dışında b ir yerde, alt-yapıda, söm ü rü ilişkileri olan ve sınıf dolaşım sürecinin maddiliğiyle yeniden-üretilebilirler. Ancak, ideolojik ilişkile­
ilişkilerinin temelini oluşturan üretim ilişkilerindedir. rin bu süreçlerde doğrudan var olduklannı unutm am ak gerekir.
Luıus /uuıusser l u e u i u jl v e l ^ c v ı c ı u ı ıu c u ıv | m r ı y ^ ı ı ı a ı ı
/o— 71

bir bütün oluşturur, ama DİA’lar çok sayıda ve birbirlerin­ dmda üretim ilişkilerinin yeniden-üretimini de büyük öl­
den ayrıdırlar, “görece özerktirler” ve proleter sınıf müca­ çüde sağlayanlar gene aynı Devletin İdeolojik Aygıtlarıdır.
delesi ile kapitalist sınıf mücadelesi ve onların bağımlı bi­ Egemen ideolojinin, yani devlet iktidarını elinde tutan ege­
çimleri arasındaki çarpışmaların sonuçlarını, kimi zaman men sınıfın ideolojisinin rolü de ağırlıklı olarak burada
en uç, kimi zaman da sınırlı biçimlerde dile getiren çelişki­ gerçekleşir. Bir yandan Devletin (Baskı) Aygıtı ve Devletin
lere nesnel bir alan sağlamaya elverişlidirler) İdeolojik Aygıtları, öte yandan da ayrı ayrı DİA’lar arasın­
(j> . Devlet (Baskı) Aygıtının birliği, iktidardaki sınıfların daki (zaman zaman gıcırdayan) “uyum” egemen ideoloji­
sınıf mücadelesi siyasetlerini uygulayan, iktidardaki sınıfla­ nin aracılığıyla sağlanır)
rın temsilcilerinin yönetiminde birleşmiş-merkezileşmiş ör­ Böylece, Devletin İdeolojik Aygıtlarının, üretim ilişkile­
gütü aracılığıyla sağlanmasına karşın, değişik DİA’lar ara­ rinin yeniden-üretiminde üstlendikleri, ortak olduğu için
sındaki birlik egemen ideoloji tarafından, egemen sınıfın tek olan rollerin çeşitliliğine dayanarak, aşağıdaki hipotezi
ideolojisi tarafından, çoklukla çelişkili biçimlerde sağlanır y gözönüne almamız gerekiyor.
(Bu özellikler gözönüne alınırsa, üretim ilişkilerinin ye- Gerçekten de, çağdaş kapitalist toplumsal formasyonlar­
niden-üretim i25 aşağıdaki biçim de, bir tür “işbö lü m ü n e da, görece olarak, çok sayıda Devletin İdeolojik Aygıtı say­
uygun olarak tasarlanabilir?) dık: Öğrenimsel aygıt, dinsel aygıt, aile aygıtı, siyasal aygıt,
(^Devlet (Baskı) Aygıtımın rolü, son kertede söm üm ilişkile­ sendikal aygıt, haberleşme aygıtı, “kültürel” aygıt vb.
ri olan üretim ilişkilerinin yeniden-üretiminin siyasal koşul­ Oysa “servajcı” (gündelik dilde feodal demlen) üretim
larını, baskı aygıtı olarak, özünde zor (fiziksel ya da değil) tarzının toplumsal formasyonlarında, yalnız mutlak mo­
kullanarak sağlamaktan ibarettir. Devlet aygıtı büyük ölçü­ narşiden değil fakat bilinen ilk Eskiçağ devletlerinden tanı­
de kendi yeniden-üretimine (kapitalist devlette siyaset dığımız bugünkü devlete kadar, biçimsel olarak hep birbi­
adamlarından oluşan hanedanlar, askeri hanedanlar vb. rine benzer tek bir Devletin (Baskı) Aygıtı varsa da, Devle­
vardır) katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda ve de tin İdeolojik Aygıtları hem sayıca daha az, hem de değişik
özellikle, baskı yoluyla (en sert fiziksel güçten basit idari ya­ kimliktedirler. Örneğin, Ortaçağ’da Kilise’nin (dinsel Dev­
sak ve emirlere, açık ya da gizli sansüre vb. kadar) Devletin letin İd eolojik Aygıtının), günümüzde, sözünü ettiğimiz
İdeolojik Aygıtlarının işleyişinin siyasal koşullarını sa ğlar) geçmiş zamana göre, yepyeni olan birçok Devletin İdeolojik
Gerçekten de/Devletin (Baskı) Aygıtının “kalkanı” ar- A y g ıtı tarafından devralman, özellikle kültürel ve öğre-
nimsel pek çok işlevi kendinde topladığım görüyoruz. Ki­
2 5 ) Devletin İdeolojik Aygıtlarının ve Devletin (Baskı) Aygıtının katkıda bulunduk­
tan yeniden-üretim in payına.
L ou is A lthu sser ld eo lo ji ve D evletin İd e o lo jik Aygıtları
72 73

lise’nin yanında, bir de kapitalist toplumsal formasyonlar­ yıp yerine yenisini (örneğin, Ulusal Halk Ordusu) koymakla
da oynadığı rol ile karşılaştırılmayacak kadar önemli bir rol sınırlı kalmamış, bir numaralı Devletin İdeolojik Aygıtı olan
oynayan aile DlA’sı vardı. Öyle görünmesine rağmen, var Kilise’ye saldırmak da olmuştur. Böylece, ruhban sınıf sivil
olan tek Devletin İdeolojik Aygıtları Kilise ile Aile değildi. kimliğe dayalı olarak oluşturuldu, Kilise’nin mallarına el ko­
Bir de siyasal DİA vardı. (Etats Généraux, Parlamento, m o­ nuldu ve dinsel Devletin İdeolojik Aygıtının egemen konumu­
dern siyasal partilerin ataları olan siyasal Liga ve hizipler, nun yerini alacak yeni Devletin İdeolojik Aygıtlan yaratıldı.}
serbest Komünler ile Kentler). Zamana uymayan bu sözcü­ (^Elbette bunlar kendi başına olmadı: Concordat,26 Resto­
ğü kullanma tehlikesini göze alırsak, güçlü bir “pre-sendi- rasyon27 ve en başta Okul olmak üzere, eskiden Kilise’nin
kal” D evletin İd eolojik Aygıtı da (bankacıların, tüccarların yerine getirdiği işlevlerde burjuva hegemonyasını kurmak
güçlü loncaları ve ustabaşıların, kalfaların oluşturduğu amacıyla sanayi burjuvazisi ile toprak aristokrasisi arasın­
güçlü birlikler vb.) vardı. Basın ve yayın da, başlangıçta Ki- da, tüm 19. yüzyıl boyunca süren uzun sınıf mücadelesi
lise’nin tümleyici parçaları olan, daha sonraları adım adım buna kanıttır. Burjuvazinin, Kilise’ye karşı giriştiği müca­
bağımsızlaşan gösteri sanatları gibi, tartışılmaz bir gelişme deleyi sürdürmek ve Kilise’nin ideolojik işlevlerini ele ge­
gösterdi. çirm ek için, kısacası yalnız siyasal hegemonyasını sağla­
En kaba çizgileriyle inceledigimz(kapitalizm-öncesi dö­ mak değil, kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi
nemde, yalnızca dinsel işlevleri değil, öğrenimsel işlevleri, için vazgeçilmez olan ideolojik hegemonyasını sağlamak
“kültür” ve haberleşme işlevlerinin büyük bir bölümünü için de, Devrimin ilk yıllarında kurulmuş, 1848’de birkaç
de kendinde toplayan egem en bir D evletin İdeolojik Aygıtı­ ay, II. Imparatorluk’un çöküşünden sonra ise on yıllar bo­
nın, K ilise’nin varlığı kesin likle açıktır. 16. yüzyıldan 18. yunca süren şiddetli mücadeleler ertesinde onarılmış yeni
yüzyıla kadar yaşanan tüm ideolojik mücadele, Reform ha­ siyasal, parlamenter-demokratik D evletin İdeolojik Aygıtına
reketinin yarattığı ilk sarsıntıdan itibaren, dine ve ruhban­ dayandığı söylenebilir^)
lığa karşı bir mücadelede yoğu n laştıysa bu bir rastlantı de­ işte bunun içindir ki, içerdiği tüm tehlikelere karşın
ğil, dinsel D evletin İd eolojik Aygıtının egemen konumuna aşağıdaki tezi öne sürebileceğimize inanıyoruz .^Olgun ka­
bağlı bir olg u d u A pitalist formasyonlarda eski egemen Devletin İdeolojik Aygı-
(Fransız Devrimi’nin hedefi ve sonucu her şeyden önce, 2 6 ) C oncordat: 16 Tem m uz 1801 tarihinde N apoléon Bonaparte ile Papa VII. Pius
arasında im zalanan sözleşme. Bu belge 9 Aralık 1 9 0 5 tarihli yasanın kabulüne
devlet iktidannı feodal aristokrasiden tüccar-kapitalist burju­
kadar Vatikan, Fransız Devleti ve Kilise arasındaki ilişkileri düzenlemişti, (çn.)
vaziye geçirmek, devletin eski baskı aygıtını kısmen parçala­ 2 7 ) Restauration: 1 8 1 4 yılında yeniden iktidara gelen Bourbon’lar sülalesinin 1 8 3 0
yılında iktidardan düşmesiyle sonuçlanan d ön em (XV1IL Louis ile X . Charles’ın
saltanatı), (çn .)
S V
l o u is A itn u sser Id e o lo ji ve D evletin İd eo lo jik Aygıtları
/ 4 -------- 75

tın a karşı verilen şiddetli bir siyasal ve ideolojik sınıf mü­ dır, çünkü emperyalist burjuvazi W eimar Cum huriyetini
cadelesi sonunda egemen kılm an D evletin İdeolojik Aygıtı­ “bir baştan bir başa geçip” nazizme bel bağlamadan önce
nın, öğrenimsel ideolojik aygıt olduğu düşüncesindeyiz^) siyasal DİA içinde İmparatorluk Junkerlerinin (Bismarck
İlk bakışta, burjuvazinin kendi kendine ve sömürdüğü bunların simgesidir), ordusu ve polisi ile kendine siper ol­
sınıflara sunduğu ideolojik tasarımlama uyarınca, kapita­ duğu, yönetici personel sağladığı Almanya’da, tarihe gürül­
list toplumsal formasyonlarda egemen Devletin İdeolojik Ay­ tülü biçimde adım atmıştı...
g ı t ı n ı n okul değil, siyasal D evletin İd eolojik Aygıtının, ya­ Sahnenin önünde yer alan, burjuvazinin bir numaralı,
ni parti mücadeleleri ve genel oy hakkını birleştiren parla- yani egemen DlA’sı olarak kurduğu siyasal DİA’sımn hare­
menter-demokratik rejim olduğu izlenimi edinildiği için ketlerinin arkasında eski egemen DİA’nm , yani Kilisenin
bu tez paradoksal görünebilir. işlevlerini, gerçekte öğrenımsel aygıtın yüklendiğini dü­
Oysa tarih, yakın tarih bile olsa, burjuvazinin parlamen- şünmekte haklı olduğumuz kanısındayız... Hattâ şunu da
ter-demokrasi dışındaki siyasal Devletin İd eolojik Aygıtına ekleyebiliriz: Okul-Aile çifti, Kilise-Aile çiftinin yerini aldı.
kendini kolayca uydurabildiğini ve de uydurduğunu göste­ (^Ûğrenimsel aygıt, neden kapitalist toplumsal formas­
riyor: Yalnız Fransa ile yetinirsek, I. ya da II. İmparatorluk, yonlarda egemen DlA’dır ve nasıl işler?
Meşruti Monarşi (XVIII. Louis, X. Charles), parlamenter- Şimdilik şu kadarla yetinelim:
monarşi (Louis-Philippe), başkanlı demokrasiyi (General 1. Tüm DİA’lar, hangisi olursa olsun, aynı hedefe yöne­
De Gaulle). örnek gösterebiliriz. İngiltere’de işler daha da lir: Üretim ilişkilerinin yeniden-üretimi, yani kapitalist sö­
açıktı. Burjuvaz;1 Fransa’da küçük soylu sınıfın ahmaklığı mürü ilişkilerinin yeniden-üretimi.
nedeniyle, köylü ve pleb kökenli “devrimci günler” ile ikti­ 2. Herbıri bu tek hedefe kendine özgü yoldan katkıda
dara gelmiş ve de bunu epey pahalıya ödemişti; ancak İn­ bulunur: siyasal aygıt bireyleri devletin siyasal ideolojisine
giltere’de durum son derece farklıydı, çünkü İngiltere’de, uydurur -b u , ya “demokratik”, “dolaylı” (parlamenter) ide­
burjuvazi devlet iktidarını elinde tutmayı ve devlet aygıtını olojidir, ya da “dolaysız” (plebisitçi ve faşist) ideoloji. Ha­
kullanmayı çok uzun zaman aristokrasi ile birlikte “oluştu- ber aygıtı, tüm “yurttaşları” basın, radyo, televizyon ile
rabilmiş” ve “paylaşabilmişti” (egemen sınıfların tüm iyi ni­ günlük milliyetçilik, şovenizm, liberalizm, ahlakçılık vb.
yetli kişileri arasında barış hüküm sürsün!), işte bu neden­ dozlarıyla besler. Kültürel aygıt da aynı şeyi yapar (şove­
le de devrim, burjuva bakış açısından İngiltere’de özellikle nizm açısından en önemli rolü spor üstlenmiştir) vb. Din­
“başarılı” olmuştu. Almanya’daysa durum daha da çarpıcı­ sel aygıt Ölüm, Nikah ve Doğum gibi önemli törenler ya da
vaazlarla, bir yanağını tokatlayana ötekini sunacak kadar eder ve zar zor kısa bir yol daha aldıktan sonra, bir kıyıya
insan kardeşlerini sevemiyorsa, külden başka bir şey olma­ yığılıp kalır ve küçük ve orta kadroları, beyaz yakalı işçile­
dığını anımsatır. Aile aygıtı... Fazla üstünde durmayalım!) ri, küçük ve orta devlet memurlarını, her türlü küçük-bur-
3. Bu konsere, zaman zaman çelişkilerin (eski egemen juva tabakaları oluşturur. Son bir bölümü zirveye ulaşır, ya
sınıfların kalıntılarının, proletarya ve örgütlerinin çelişkile­ aydınlara özgü yarı-işsizliğe düşmek ya da “kollektif emek­
ri) bulandırdığı tek bir partisyon; hani şu Hıristiyanlıktan çinin aydınları” dışında, sömürü görevlileri (kapitalistler,
önce, Yunan M ucizesini, Hıristiyanlıktan sonraysa, ebedi yöneticiler), baskı görevlileri (askerler, polisler, siyaset
şehir Rom anın ihtişamını, özel ve genel Menfaat’i vb. yara­ adamları, idareciler, vb.) ve profesyonel ideologlar (çoğu
tan Muhteşem Ceddimiz’in Hümanizmasınm büyük izlek- inanmış “laik” kişiler olan her türlü papaz) olup çıkarlar,
lerini ezgisine katıp karan, günümüz egemen sınıf ideolo­ /"Yolda düşüp kalan her insan yığını, sınıflı toplumda ye­
jisin in partisyonu egemendir. Milliyetçilik, ahlakçılık ve rine getirmesi gereken role uygun ideolojiyle pratikte do­
ekonomizm. natılmış bulunur: sömürülen olma rolü (son derece “geliş­
4. Oysa bu konsere, ezgisine nerdeyse hiç mi hiç kulak miş” “mesleki vicdana”, “ahlaki”, “medeni”, “milli” ve apo­
kabartmasak bile, Devletin İdeolojik Aygıtlarından biri litik vicdana sahip), sömürü görevlisi olma rolü (işçilere
açıkça egemendir; öylesine gürültüsüz patırtısızdır ki! emretmeyi, işçilerle konuşmayı bilmek: “insan ilişkileri”),
Okuldan söz ediyorum. baskı görevlileri (emretmek ve “tartışmaya yer bırakma­
Tüm toplumsal sınıfların çocuklarım ana-okulundan dan” itaat ettirebilmek ya da siyasal yöneticilerin tumturak­
başlayarak alır ve de ana-okulundan başlayarak yeni ya da lı boş sözlerini kullanabilmek) ya da profesyonel ideolog­
eski yöntemlerle, yıllar boyunca, çocuğun “etkiye en açık” lar olma görevi (vicdanları saygı ile, yeni hak ettikleri aşa­
olduğu çağda, aile DİA’sı ve öğrenimsel DİA arasında sıkış­ ğılama, şantaj ve demagoji ile işleyerek, Ahlak, Fazilet “Aş-
tığı yıllar boyunca, egemen ideolojiyle kaplanmış “beceri­ km lık”, Millet, Fransa’nın Dünyadaki Rolü vb. ile besleye-
ler”! (Fransızca, aritmetik, doğa tarihi, fen bilgisi, edebiyat) bilme yeteneği^/
ya da sadece katıksız egemen ideolojiyi (ahlak, felsefe, Elbette, birbirine karşıt olan bu erdem lerin çoğu (bir
yurttaşlık eğitimi) çocukların kafasına yerleştirir. On altı yanda alçakgönüllülük, feragat, itaat, öbür yanda hayasız­
yaşma doğru bir yerlerde, dev bir çocuk kütlesi “üretimin lık, kibir, küstahlık, güven, kendini büyük görme, hattâ
içine düşer”: Bunlar işçiler ya da küçük köylülerdir. Öğre­ tatlı dillilik ve kurnazlık) Ailelerde, Kilisede, Orduda, gü­
nim görebilecek gençliğin bir başka bölümü yoluna devam zel kitaplardd, filmlerde, hattâ stadyumlarda da öğrenilir.
» s- ^

Louis Althusser ______________ İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları______________


78

Ne var ki, başka hiçbir D evletin İd eolojik Aygıtı haftanın 5- yapmaya zorladığı “iş”ten kuşkulanmaya başlamayı bilir;
6 günü 8 ’er saatten, bu kadar yıl boyunca kapitalist top­ daha da kötüsü bu işi inanarak yaparken vicdanlarını sa­
lumsal formasyonun çocuklarının tümünün zorunlu (en kınmadan seferber eder, (şu meşhur yeni yöntemler!) olan­
azından, bedava) dinleyiciliğine sahip değildir. ca yürek ve becerilerini kullanırlar. Bundan o kadar az kuş­
Oysa, bir kapitalist toplumsal formasyonun üretim ilişki­ ku duyarlar ki, fedakarlıklarıyla, bundan birkaç yüzyıl ön­
lerinin, yani sömürülenlerin söm ürenlerle, sömürenlerin de cesinde atalarımızın gözünde Kilise’nin, cömert, vazgeçil­
sömürülenlerle olan ilişkilerinin büyük bir bölümünün ye- mez ve “doğal” olması gibi, Okul’u da çağdaşlarımızın gö­
niden-üretim i, egemen sınıfın ideolojisinin kitlesel biçim ­ zünde aynı derecede “doğal” ve vazgeçilmez, yararlı, hattâ
de “kafalara yerleştirilmesi” ile kaplanmış birkaç becerinin hayırlı kılan bu ideolojik tasarımlamanın beslenmesine ve
öğrenilmesi ile sağlanır. Kapitalist düzen için yaşamsal ayakta kalmasına katkıda bulunurlar.
öneme sahip bu sonucu üreten mekanizmalar doğaldır ki, Gerçek şu ki^Kilise’nin egem en Devletin İdeolojik Aygıtı
O kul’a ilişkin evrensel çapta egemen bir burjuva ideoloji­ rolünü günümüzde Okul üzerine almıştır. Tıpkı eskiden
siyle örtülmüş ve gizlenmiştir, çünkü bu, egemen burjuva Kilise ile A ilenin bir çift oluşturması gibi, günümüzde de
ideolojisinin temel biçim lerinden biridir: O kulu “velileri­ Okul ile Aile bir çift oluşturmuştur. Okul’un (ve Okul-Ai-
nin” (kendileri özgürdürler, yani çocukların sahibidirler) le çiftinin) egemen Devletin İdeolojik Aygıtı, yani dünya ça­
kendilerine (tam bir güvenle) emanet ettikleri çocukların pında sınıf mücadeleleri ile varlığı tehdit edilen bir üretim
“özgürlük” ve “vicdanına” saygılı öğretmenlerin, kendileri tarzının üretim ilişkilerinin yeniden-üretiminde belirleyici
örnek olarak, bilgiler, edebiyat ye “özgürleştirici” erdemle­ rol oynayan aygıt olduğu kabul edilirse, dünyanın her ya­
riyle, onları yetişkinlerin özgürlük, ahlaklılık ve sorum lu­ nında bu kadar çok devletin öğrenim düzenini (daha o za­
luğuna ilk adımlarını attırdıkları ideolojiden arınmış (ma­ man M anıfesto’d a açıklanmış olan) ve bu düzene çoklukla
dem ki laiktir) tarafsız bir ortam olarak gösteren ideoloji. bağlı olan aile düzenini sarsan eşi benzeri görülmedik bu
Berbat koşullar içinde, “öğrettikleri” bilgide ve tarihte bunalım siyasal bir anlam k a z a m rj
bulabildikleri tek tük birkaç silahı, ellerini kollarını bağla­
yan ideolojiye, düzene ve düzenin pratiklerine doğru çevir­ İDEOLOJİ ÜZERİNE
meyi deneyen öğretmenlerden özür dilerim. Bir tür kahra­
mandır onlar. Ancak çok azdır sayıları ve içlerinden kaç ta­ Devletin İdeolojik Aygıtı kavramını ileri sürdüğümüzde,
nesi (çoğunluğu) (onları aşan ve ezen) düzenin kendilerini DlA’lann “ideoloji kullanarak işlediklerini” söylediğimizde,

You might also like