Professional Documents
Culture Documents
62 - Ahmet VAROL :
YENİ VUSLAT ÖZEL Adres : Abonelik Şartları : Reklam ve Abonelik: Dergi Grafik Tasarım:
Yurt Basın Yayın Rek. Paz. Ihlamurkuyu Mh. Alemdağ Cad. 1 Yıllık ( 12 sayı ) Abonelik : 60 TL Mustafa DARANDE Ayşe KURT
San. Tic. A.Ş. Adına Adalet Sok. No:11 P.K. 34772 Avrupa 1 Yıllık Abonelik : 60 Euro abone@vuslatdergisi.com 0 (533) 369 83 06
İmtiyaz Sahibi: Ümraniye / İstanbul aysekurt@vuslatdergisi.com
Recai ZENGİN Tel : 0 (216) 612 78 22 Posta Çeki Hesabı: E-mail: Baskı:
Yazı İşleri Müdürü: Fax : 0 (216) 611 04 64 162 51 43 / Yurt Basın Yayın A.Ş. vuslat@vuslatdergisi.com Dergah OFSET
Cemal KILIÇTAŞ İstanbul
0 (216) 489 33 33
Dergide Yayınlanan Yazılardan Yazarları Sorumludur. Reklamların Sorumluluğu İlan Sahiplerine Aittir. Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Modernleşme Bunalımından
Sünnetle Kurtulmak
dosya 1
"Prof. Dr. Bedrİ GENÇER
G
eçmiş asırlarda dünya halkları Sosyolojik olarak modernleşme, üretim
aralarına mesafe koyarak tarzındaki köklü bir sosyal değişime delalet
aynı zamanda ancak ayrı eder. Marksist bir perspektifi yansıtsa da
çağlarda, kendilerine özgü dünyalarda bir toplumun hayat tarzını ve görüşünü
yaşayabiliyorlardı. Ancak çağımızda belirleyen şey, üretim tarzıdır. İnsanlık
kapitalistleşmeyle hızlanan küreselleşme tarihine bakıldığında belli başlı üç üretim
sürecinde böyle bir ihtimal kalmadı. tarzı görülür. Birincisi tarım, ikincisi sanayi,
Müslimi, gayrimüslimiyle bunalımı her kese, üçüncüsü de bilgi. Kısaca “modern hayat
her yere teşmil eden bir modern dünyada tarzı” olarak aktarabileceğimiz modernlik,
yaşar hale geldik. Modernlik, bilinçlerimizde Batı’da XIX. asırda gerçekleşen Sanayi
adeta bunalımla özdeşleşmiş, modern Devrimi’nin ortaya çıkardığı üretim
medeniyetin manevî külfetleri, bir zamanlar ve hayat tarzını belirtir. Böylece Batı
insanları cezbeden maddî nimetlerini medeniyetine güç kazandıran modern
tamamıyla bastırmış durumda. Herkes, toplumun ana tipi olarak sanayi toplumu
çağımızın Aristosu Max Weber’in deyimiyle dünyaya dayatılınca onunla başa çıkmaya
modernliğin demir kafesinden bir çıkış yolu azmeden Doğulu toplumlar “kalkınma”
arayışında. Tedavi için önce doğal olarak denen sanayileşme yoluyla modernleşme
“bunalım kaynağı modernlik Batı’da nasıl sürecine girmek zorunda kaldılar. Bu, üretim
ortaya çıkmış, dünyaya nasıl yayılmış, bize tarzıyla birlikte tüketim ve hayat tarzının,
nasıl sirayet etmiş” sorularından hareketle bir toplumun baştan aşağıya değişmesi,
modernleşmenin iyi bir teşhisi gerekiyor. kabuk değiştirmesi anlamına geliyordu. İşte
sosyolojik anlamda modernleşme, kısaca
Modernleşme, genelde sosyolojik bir bir tarım toplumunun sanayi toplumuna
kavram olarak bilinse de pek bilinmeyen dönüşmesi sürecini ifade eder.
gerçek, sosyolojinin zaten teolojinin
sekülerleştirilmiş bir versiyonu olduğudur. Yepyeni Bir Dünya Özleminin Bedeli
XVIII. ve XIX. asır Batı dünyasında sosyoloji
teolojinin halefi bir disiplin olarak doğmuştur. Aslında Hıristiyanlığın krizinden
Bu, basitçe Batı’da “teoloji, ideoloji, kaynaklanan teolojik bir kavram olarak
sosyoloji, biyoloji” gibi bütün disiplinlerin modernleşmenin tarifine kelime
sonundaki “loji=logos” kelimesine bakarak anlamından başlanmalıdır. Arapça bedî
anlaşılabilir. Bilindiği gibi aslında pagan kavramının karşılığı olarak modern, lâfzen
Stoacıların dilinde “hikmet” anlamına gelen ‘yepyeni’ anlamına gelen bir kelimedir.
Yunanca “logos”, Hıristiyanlığın gelişinden Arapça’da “ibdâ” bir şeyi benzersiz, örneksiz
sonra Hazreti İsa’ya delalet eden “kelime” olarak yaratmak demektir. Kâinat, mutlak
anlamı kazanmıştır. Bu da Batı’daki tüm anlamda ancak Cenab-ı Hakk tarafından
bilgi disiplinlerinin tâ özünde teodise krizini benzersiz, örneksiz olarak yaratıldığına
aşmak için geliştirilen teolojik veya seküler göre buradaki yepyenilik, ahir zamanda İsa
bir eskatolojinin araçları olarak doğduğunu Mesih’in gelişiyle kurulacak olan yeryüzü
gösteriyor. cennetini, ahir zamandaki saadet çağını
VUSLAT
SAYI / 129 - MART / 2012 3
belirtir. 1991’de George Bush’un ilan ettiği Batılılar, bu hareketlerden hep hayal
“yeni dünya düzeni” kavramı da bunun kırıklığına uğrayarak Mesih’in gelmesinden
politik bir ifadesinden başka bir şey değildir.ümitlerini kesince “Artık Mesih’i beklemeye
tahammülümüz kalmadığı için onun
dosya 1
VUSLAT
4 SAYI / 129 - MART / 2012
Her Yeni Lezzetli Değildir sözünün de belirttiği gibi yeniye ilgi, insanda
fıtrî bir meyildir. Ancak geleneksel olarak
Somut olarak modernleşme, Batı’da insanların arzuladığı, yeni bir bina, elbise
kullanılan civilization kavramının karşılığı örneklerinde olduğu gibi “eskinin yeni”sidir;
dosya 1
sayılabilir. Burada problem, civilization modern ise “eskisi olmayan yeni” demektir.
kavramının Türkçe’ye aktarılış tarzında yatar. “Eskisi olmayan yeni”yi yaratmak da mutlak
Civilization, lâfzen medenileşme anlamına olarak Allah’a mahsus olduğu için insanların
geldiği halde Türkçe’ye medeniyet gibi modernin peşinde koşmasının hüsranla
bir durumu belirten bir kavram olarak sonuçlanması kaçınılmazdır.
aktarılmaktadır. Medenileşme, yani Bid’atten Sünnete
civilization, Batı’da bilimsel ve teknolojik
gelişme sürecini ifade eder. Max Weber’in Modern ve gelenek kavramlarının
“araçsal akliyet” dediği gelişmenin dinimizdeki karşılığı sünnet ve bid’attir.
karakteristiği, bilimsel ve teknolojik İslam tarihi boyunca İslam âlimlerinin başlıca
gelişmedir. Araçsal akliyette yatan espri, işi, bunların tanımı olmuştur. İslam tarihinde
zamanla araçların amaçları belirler hale somut olarak İmâm-ı Gazâlî’nin vefatından
gelmesidir. Medenileşme süreciyle dünyanın sonra akidevî tartışmaların yavaş yavaş
imar edilmesi olumlu bir şey olsa da bir süre azaldığını, tarihe gömüldüğünü görüyoruz.
sonra ulvî gaye ve amaçların denetiminden Ondan sonra günümüze kadar gelen esas
çıkan bilimsel ve teknolojik gelişmenin problem, sünnet ve bid’atin içeriğinin,
belirlediği bir medenileşme süreci, insan ölçütünün, kapsamının belirlenmesi
fıtratına aykırı bir seyir kazanmıştır. olmuştur. Kısaca “dinde tutulan yol” olarak
XIX. asır İslam dünyası seçkinleri, İslam tarif edilen sünnet, Efendimiz ‘aleyhi’s-salâtü
dünyasının maddeten perişan durumuyla ve’s-selâmın gösterdiği İslam’ın nebevî,
Avrupa toplumlarının maddî refah seviyesini normatif kalıbı, ideal yaşayışı demektir.
kıyasladıklarında Batı’yı özlemle bakmaktan Sünneti es geçerek yalnızca Kur’an-ı
kendilerini alamıyorlardı. Buradaki Kerim’i esas aldığımızda Hıristiyanlık gibi
problem ise, o zaman maddî bakımdan ancak “ağacı sev, yeşili koru” türünden bir
İslam dünyasından daha ileri, müreffeh İslâm ortaya çıkar. Rabbimizin bize “zikir”
bir durumda bulunan Batı’nın geliştirdiği olarak tanıttığı Kur’an-ı Kerim’den hayatım
modern hayat tarzının fıtrata uygun olup tamamını kuşatacak bir din tarifi çıkmaz.
olmadığının yeterince sorgulanmamasıydı. Kur’an-ı Kerim’in emirlerini normatif, yani
Halk dilinde modernizm eşyanın yeniliği, insanların uygulayabilecekleri normlar
kullanışlılığı gibi olumlu çağrışımlar yapsa haline getiren, sünnettir.
da onun fıtrata aykırı yönleri yaşadıkça
görülür. Yeni bir bina herkese cazip gelir. Dolayısıyla neyin bid’at olup olmadığı-
Ancak o binayı değerli kılan, maddî
güzelliğinden ziyade fıtrata, sıhhate uygun
olup olmadığıdır.
VUSLAT
SAYI / 129 - MART / 2012 5
nın tanımı, sünnetin titiz tanımına bağlıdır. kriziyle karşılaşacağını dinin peygamberi
Bid’at=modernlik, kısaca kıvamını bulmuş zaten haber veriyor. Bu noktada Efendimiz
İslâmî yaşayışı ifade eden sünnete ilave ‘aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın iki hadisi
demektir. Bu anlamda bütün mesele, öne çıkıyor. Birincisi “İslam garip olarak
dosya 1
VUSLAT
6 SAYI / 129 - MART / 2012
Müslümanların er-geç başlarına geleceğini, Müslüman, modernleşmeye karşı sünnete
ikinci hadis ise bu durumda Müslümanların uygun sağlıklı bir hayat tarzında direniyor
bir sünneti bile kollamasının buna direniş demektir. Malum, modern dünyada seküler
anlamına geleceğini, Müslümanların “yap kültür kavramıyla ifade edilen sünnet,
dosya 1
hep, ya hiç” yanılgısına düşmeden ellerinden kitaplardan ziyade bizzat uygulayandan
geldiğince sünnete uygun yaşamaları görerek öğrenilir, nesilden nesile aktarılır. Bu
gerektiğini bildiriyor. Modern hayat ve zincir koptuğu içindir ki bugün yerde yeme,
düşünce tarzının istilasına uğradığımız bir koku sürme gibi sünnet olarak bildiğimiz
çağda bir sünneti bile kollamak, özellikle şeyleri bile tam ölçüsünü bilmeden el
Müslüman kimliğin korunması açısından yordamıyla uygulamaya çalışıyoruz.
hayatî önem arz ediyor. Sünnete uygun yeme tarzı, yerden bir
karış kadar yüksek ayaklı sinilerde değil,
Bu noktayı bir örnekle somutlaştıra biliriz. doğrudan yere koyulmuş sofrada yemek
Modernleşmenin bir anlamı da şehirlileşme yemektir. İnsan üzerindeki fizyolojik ve
veya diğer anlamıyla kentselleşme. Burada psikolojik etkileri bakımından yerde ile
masada yemek arasındaki büyük farklılık
bilimsel olarak tespit edildiğinde sağlıklı bir
hayatın modeli olarak sünnetin önemi daha
iyi anlaşılacaktır.
VUSLAT
SAYI / 129 - MART / 2012 7
açan, iftar eden kaç kişi var acaba? Sünnetleri sigara veya cep telefonu fıtrata aykırı ise bu
öğrenmede önemli bir kaynak olarak Seyyid yalnızca Müslümanlar değil, tüm insanlar
Ali-zâde Yâkub’un Tam Şir’at’ül-İslam Şerhi için geçerlidir. İkincisi de israf meselesi.
(Mefâtîhu’l-Cinân Şerhu Şir’ati’l-İslâm) (Çev. Cep telefonu ve diğer teknoloji ürünlerini
dosya 1
Naim Erdoğan, İstanbul: Pamuk, 1990) adlı kullanmak durumundayız. Ancak bunları
eseri tavsiye edilebilir. kullanırken kararında ve yerinde kullanmak,
israfa kaçmamak gerekir.
Eski, saf Müslümanların yaptığı gibi, Sonuç olarak modernleşmeye karşı
lehine bir “ya hep, ya hiç” mantığıyla küçük- durmak için, birincisi, modernleşmeye karşı
büyük, önemli-önemsiz diye ayırmadan, tutumumuzu, İslâmîlik-gayr-i İslâmîlik değil,
pazarlık konusu yapmadan bütün sünnetleri fıtrîlik-gayr-i fıtrîlik evrensel kriterine göre
uygulamaya azm ü cezm ü kasd ettiğimizde belirlemek ve ikincisi mümkün olduğunca
hayat seyrimizin nasıl fıtrata, sıhhate sünnete uygun bir hayat tarzı benimsemek
dönmeye başladığını elbette göreceğiz. zorundayız.
Bilindiği gibi insan, “Kâbe yolunda karınca
misali” samimiyetle bir yola girdiğinde “Bilindiği gibi eskiden
her halükârda nusret ve kesbe mazhardır.
Birincisi, bir adım attığında Rabbü’l-Âlemîn insanlar, sünnete uygun
diğer adımı kolaylaştıracak, ve ikincisi, yolun
sonuna, menzile varamasa bile varmışçasına
olarak yer sofralarında
karşılığını görecektir. Çünkü mü’minler, yerlerdi. Kentselleşme sü-
zaferle değil, seferle mükelleftir.
recinde neredeyse herkes,
Bugün modern çağın bunalımından çıkış
yolu arayışındaki Müslümanların dilinde
“terfi” ederek masalarda
dolaşan “İslâm’ı yaşamak” tabiri, soyut ve yemek yer hale geldi. İşte
ideolojik bir tabirdir. Sünnet, “fıtrata uygun
olarak gönderilen dinin yaşayış kalıbı, dinde eskiden olduğu gibi evin-
tutulan yol”, bid’at=modernlik ise “fıtratın
kalıbı sünnetten uzaklaşma” anlamına
de tekrar yer sofrasında
geldiğine göre, “sünnete uygun yaşamak”, yemek yiyen bir Müslü-
modernleşme bunalımından kurtuluş
için yegâne somut ve evrensel reçeteyi man, modernleşmeye karşı
oluşturmaktadır.
Böylece modernleşmeyi fıtrata
sünnete uygun sağlıklı bir
uygunluk ya da aykırılık kriterine göre hayat tarzında direniyor
değerlendirdiğimizde problemi daha
objektif ve evrensel bir açıdan görmeye demektir.”
başlayacağız. Evrensel bir açıdan
modernleşme, fıtrata aykırı bir yaşayış -ve
buna bağlı duyuş ve düşünüş- tarzının
egemenliği olarak görüldüğünde fıtrata
aykırı olanın, yalnızca Müslümanların
değil, tüm insanların hayatını tehdit
ettiği sonucuna varılacaktır. Bu bakımdan
modernleşmeye direnmek, yalnızca, adeta
Don Kişot gibi modernlikle mücadele
etmekte olarak gösterilen Müslümanların
değil, fıtrata uygun, sağlıklı yaşama
özlemindeki tüm insanların işidir. Mesela
VUSLAT
8 SAYI / 129 - MART / 2012