You are on page 1of 8

İZMİR İLAHİYAT FAKÜLTESİ ~ VAKFI YAYlNLARI "·

TÜRK HUKUK ve SİVASET ADAMI


SEYYİT BEY

SEMPOZYUMU

(16 Mayıs 1997)

İZMİR- 1999
SEYYİT BEY'E GÖRE HİKMET-İ TEŞRi VE MASLAHAT
KAVRAMI

Prof. Dr. Hasan GÜLEÇ ·


Hikmet, hüküm kökünden türetilmiş bir kelimedir. Sözlük manası
menetmek demektir. Bu kelime zamanla İslam kültüründe, belirtilen sözlük
manası ile 'de ilgileri dolayısıyla illet yani müessir, sebep, illet-i gaiye, amaç,
fayda, maslahat, varlığın hakikatine nüfuz etmek, doğruyu bilmek ve
bulmak, hayırlı-iyi davranış gibi anlamlarda kullanılmıştır. Bunlara ek olarak
hikmetin adalet, bir şeyi sağlam yapmak, değer, kıyınet gibi manaları da
vardır. Birçok taritin yanı sıra İmam Gazall'ye ait olanı beğenilmiştir. O da
şöyledir: "Bilgilerin en iyisi ile varlıkların en iyisini bilmeye hikmet denir".
Fakat bu konuda hikmet sözünden kasdedilen, fayda ve maslahattır. Kıyasta
hikmet, illet kadar mazbut bir alarnet sayılmamıştır. Çünkü illet,. şahıstan
şahsa, yöreden yöreye göre değişmez ama hikmet aeğişir. ı

Hikmet kavramı Kur'an-ı Kerim'de yirmi yerde geçer. Bunların on


birinde "kitap" kelimesiyle birlikte kullanılmış; bu suretle hikmetin ilahi
kitaplar ve bu kitapl;ırd~ vahyedilen derin bilgiler anlamı taşırlığına işaret
edilmiştir. Bir ayette Allah Taala'nın hz. Davud'a "mülk" ve "hikmet"
verdiği belirtilmektedir? Müfessirlerin açıklamalarına göre bu ayette geçen
mülk kelimesi hz. Davud'a verilen hükümdarlığı, hikmet kelimesi de
peygamberlik ve bu yolla kazandığı manevi gücü ifade eder. Hikmet, teorik
bilgiler ve elden geldiğince iyi işler yapma alışkanlığını tam olarak

1
Rıi~ib lsfahıini Ebu'I-Kasım ei-Huseyn b. Muhammed, ei-MOfredıit, "hkm" mad., Mısır, Halebi,
1381/1961: İbn Manzür Muhammed b. MOkerrem, Lisano'I-Arab, "lıkm" mad., Beyrut, Dıiru Siıdir,
1389/1970; Seyyid Bey, Mehmed, Usül-i Fikh, İstanbul, Matbaa-i Amire, 1333, s. 243-4;
Muhammed Ebü Zehra, UsiiiO'I-Fikh. Kalıire, DarO'I-Fikri'Arabi, ty. s. 189: (çev.Şener, Abdulkadir,
islam Hukuku Metodolojisi, Ankara. A.Ü.İiahiyat Fak. Yayınları, 1973, s. 232)
2
Bakarn 21251
92 Prot.Dr.Hasan GÜLEC

kazanmak suretiyle ruhi olgunluğa ulaşmak şeklinde de açıklanmıştır. Çeşitli


Kur'an tefsirlerinde hikmet terimi özellikle şu anlamlarla açıklanmıştır: Din
ilimleri, akıl, doğru söz, kötülüğü ortadan kaldırarak onun yerine güvenli bir
hayat düzeni kurma, iyi-yararlı bilgiler ve bu bilgilere uygun düşen hayat
tarzı.

Kur'an-ı kerimde "rabbinin yoluna hikmet/e ve güzel öğütle çağır"3


buyurularak hikmet; tebliğ, davet ve irşat çalışmalarının temel metodu olarak
gösterilmiştir. Buna göre hikmet, dini olan ve olmayan bütün zorunlu ve
faydalı bilgileri içine alan geniş kapsamlı bir .kavramdır. Bu anlamdaki
hikmet, Allah'ın insanlara vermiş olduğu en büyük lütuflarından biridir. Bu
husus, Kuran-ı kerimde şu mealdeki ayetle açıklanır: "~!lah hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilirse ona pek çok hayır verilmiş demektir.
Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar". 4
Hikmet ve hakim kelimeleri hadislerde de· kullanılmıştır. Bu
Hadislerin birinde "hikmet mü'minin kaybolmuş malıdır; onu nerede bulursa
alır',s; başka bir hadiste de "hikmete sarıl; çünkü· hayır hikmettedir'15
buyurulmuştur. Ayrıca "birine hikmetli sözlerle aydınlatmaktan daha hayırlı
bir hediye verilemeyeceğini"1 ; "şiirde hikmet bulunduğunu'13 belirten;
"hikmet meclislerinde bulunmayı, hikmet!e konuşanların yanında olup onları
dinlemeyi'B öğütleyen hadisler de vardır.
islam düşünüderi hikmeti, insanların sahip oldukları bütün erdemierin
başı kabul etrrlişlerdir. Çünkü hikmet, insanı diğer canlılardan ayıran en
temel özellik ~lan düşünme gücü veya bilme gücü adı verilen yeteneklerden
kaynaklanır.

3
Nahl 16/125
4
Bakara 2/269
s Tinnizi, ilim 19; İbn Mace, zohd 15 15; Seyyid Bey, a.g.e., s. 244
6
Dfuimi, mukaddime 34
7
Dfuimi, mukaddime 33
8
Buhfui, edeb 10
9
İbn Mace, zohd ı O, ı 5
SEYYİT BEY'E GÖRE HİKMET-İ TESRİ VE MASlAHAT KA VRAMI- 93

Başka bir açıdan hikmet, dört temel faziletten ilkidir. Bunların diğer
üçü adalet, iffet ve şecaattir.Hikınet, nefsin çeşitli eğilimlerini kontrol edip
dengede tutan etkin bir fazilettir. 10
Teşri, hüküm koyma demektir. Şimdi buna yasama deniyor. Fakat
teşri, ilahi hükümleri de ifade ettiğinden kapsamı yasama teriminden daha
geniştir. Allah'ın irade ve fiilierinde hikmet ve yararın bulunup
bulunmarlığına dair Seyyid bey şöyle demektedir:
"Bu konudafarklı görüşler ortaya atılmıştır. Cebriye ile Eş'ariye ağız
birliği ederek iltihi hikmeti ve maksatları inktir ediyorlar. Allah'ı!l fiilierinin
gaye ve hikmet sebebine bağlanm· ~ı uluhiyet şanına aykırıdır. Çünkü bu bir
eksikliktir. Mutezile ve Mtitüridilere göre ise Allah'ın fiilleri, gizli-açık pek
çok hikmetler ve yararlar üzerine kurulmuştur. Allah'ın irade ve fi~!lerinin,
yararlı şeylere bağlanmasının onun şanına aykırı olacağını asla kabul
etmeyiz. Çünkü bir fiilin içinde hikmet ve maslahatın bulunması, eks~klik
değil aksine kemaldir. Bir ftiil için asıl eksiklik, fiilierinin hiçbir hikmete
bağlı olmaması ve gelişi güzel meydana gelmesidir. Bu da Cenab-ı hak için
uygun değildir. 11 Dini göndermekten asıl gaye, insanlığı, faziletli bir
medeniyete ulaştırmak ve bu şekilde insanlara dünyevi-:uhrevi gerçek saadeti
kazandırmaktır. 12 Mutezile ile Mtitüridiler arasında bu konuda şöyle bir fark
vardır: Mutezile, hüküm koymada, hikmete ve yarara uygun hareket etmek
Cenab-ı Hak için zorunludur, der. Matüridiler ise zorunlu değildir; sadece
onun fazileti ve kemalidir derler". 13
Seyyit Bey'in bu konuda Matüridilerin görüşünü benimsediğini
görüyoruz. 14
Çocukların malları üzerinde babanın velayet hakkının sabit olması bir
hükümdür. Bu hükmün konulmasının sebebi yani illeti de çocuğun malını
koruma. yararı yani maslahatıdır. İşte bu yarar, hükmü koymanın hikmetidir.

10
Seyyid Bey, a.g.e., s. 259-260; Çağrıcı, Mustafa, İslamda Inanç, i~adet ve Giinliik Yaşayış
Ansiklopedisi, "hikmet" mad., İstanbul, M.Ü. ilahiyat Fak. Yayınları, 1997
11
Seyyid Bey, a.g.e .• s. 246
12
Seyyid Bey, a.g.e., s. 248
13
Seyyid Bey, a.g.e., s. 249
14
Seyyid Bey, a.g.e., s. 250
94 Prot.Dr.Hasan GÜLEC

Maslahat:
--
Masiahat sözlükte menfaat, yarar, elverişlilik, iyi yol gibi anlamlara
gelir. Çağulu mesalihtir. İslam hukuku terminolojisinde geniş anlamda
kullanıldığında hem yarar sağlamayı hem de zarar savmayı ifade eder.
Maslahatın bu iki yönü ayrı ayrı aniatılmak istendiğinde celbü'l-menfaat
veya celbü'-maslahat, ikincisi için de der'ü'l-mefsedet veya defü'l-mefsedet
tabiri kullanılır. Mecelle'deki bunu ifade eden madde şöyledir:· "Def-i
mefcıSid, eelb-i menafiden evladır".
15

Mesalih muteber, mülğa ve mürsel olmak üzere üçe ayrılır:


Dinen muteber olduğuna dair hakkında özel delil bulunan
maslahatlara "el-mesalihu'l-mutebere" denir. İslamın korunmasını istediği şu
beş şey muteber maslahata örnektir: Dini korumak için ci had, canı korumak·
için kısas, aklı koru,mak için içki içene ceza uygulamak, nesli korumak için
zinakara ceza vermek ve malı korumak için de hırşıza cezanın tatbiki.
Bunları ilk defa İmam 'Gazall formüle etmiş, daha .sonra da Şatıbl tekrar
ederek geliştirmiştir. Seyyit Bey'in de bu görüşleri benimserliğine şahit
olı.naktayız.
16

Dinen geçerli olmadığına dair hakkında özel bir delil bulunan


maslahatlara da "mülga maslahatlar" denir. Buna şu örnekler verilebilir: Can
korkusundan dolayı düşmanla savaşmamak, tefecilik yapmak, kumar
oynamak vb. şeyler.
Dinen geçerli veya geçersiz sayılrlığına dair hakkında özel bir delil
bulunmayan maslahatlara ise "el-mesalihü'l-mürsele" adı verilir. Mesela
Kur'an ayetlerinin mushaf halinde toplanması ve doğruluğu esas alınan
mushafın çoğaltılarak islam beldelerine gönderilmesi konusunda naslarda
olumlu veya olumsuz bir delil bulunmamakla beraber, sahabiler bu işlemleri
nasların genel ilkelerine göre yararlı görüp gerçekleştirmişlerdir.

ıs Berki, Ali Himmet, Mecelle, Ankara, Banka Ticaret Hukuku Araştırma Enstitoso, mad. 30. sJ 1
16 Gazali Ebu Hamid, Muhammed b. Muhammed, ei-Mustasffi, Misır (Bulak), ei-Matbaato'I-Emiriyye,
1322, 1,287-S;Şatibi Ebıi İshak İbrahim b. Musa, ei-Muvafakat, Kahire, Mektebeto Muhammed Ali
Sabih ve EvHidihl, 1969, II, 9-10; Seyyid Bey, a.g.e., s. 269-270
SEYYİT BEY'E GÖRE HİKMET-İ TfSRİ VE MAslAHAT KA VRAMI- 95

Zanaatkarların kendilerine verilen eşyayı telef ettikleri takdirde ödemeleri,


bir tek kişinin
katil zanlısı olarak birkaç kişiyi idam etmek, biribirlerini
yaraladıkları zaman çocukların şahitliğini kabul etmek; bir babanın hasta ve
muhtaç olan çocuğuna bağışta bulunması; insanların zaruri derecede muhtaç
olduğu zanaat erbabının ecr-i misille cebren çalışt~rılmaları bu konunun
diğer ömekleridir. İmam Malik, çalma suçu sanığının cürmünü itiraf etmesi
için karakolda sıkıştırıtmasını hatta dövülmesini mürsel maslahata göre caiz
görürken diğer alimler bunu uygun bulmazlar. Çünkü sanık suçsuz olabilir. 17
Naslarda tüm olayların hükmü özel olarak belirlenmiş plmadığı için,
karşılaşılan yeni olayların imkan varsa kıyas yoluyla, kıyas yapmanın
mümkün olmadığı durumlarda naslardan çıkan genel ilkelere göre hükme
bağlanmasına ihtiyaç vardır. İşte yorum yoluyla da olsa, nasların .kapsamına
girmeyen ya da illet bağı kurularak •kıyas yoluyla nasda düzenlenmiş bir
olaya bağlanmayan fıkhl mesel en in bir hükmünü islam fıkhının _genel
ilkelerine göre belirleme yöntemine "istıslah ", bu metodu uygulayarak
hükme ulaşırken esas alınan maslahatlara da "el-mesalihü'l-mürsele" denir. 18
İmam Malik, mürsel masbatı kabul etmek için şu şartları arar:

Mürsel maslahat, dinin hedeflerini gerçekleştirmeye müsait olmalı;


temel prensipiere aykırı düşmemelidir.
Akıl ve mantığa aykırı olmamalıdır.

Mürsel maslahata göre hareket etmek, muhafazası zaruri bit şeyi


korumalı veya bir zorluğu ortadan kaldırmalıdır. 19

İslam
bilginleri, dindeki hükümterin gayelerini, maslahatı
gerçekleştirecek tarzda önem derecesine göre zaruriyat, haciyat ve
tahsiniyat olmak üzere üçe ayırmışlardır:
Zaruriyyat, din ve dünyaya ait yararların uygulanabilmesi için
korunması gerekli olan değerlerdir. Bunlar bulunmadığı zaman hayatın

17
Seyyid Bey, a.g.e., s. 274
18
Seyyid Bey, a.g.e., s. 271 ;Şener, Abdlllkadir, Ki.ııas, İstihsan ve İstislah, Ankara, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, 1974, s. 137; İslıimda İnanç, ibadet ve ... Ansik. "istislah" mad.
19
M.E. Zehra, a.g.e., s. 221 (çev.Şener, A., a.g.e., s. 269)
96 Prot.Dr.Hasan GÜI.EC .

düzeni yok olur; fıtne, fesat ve karışıklıklar ortalığı kaplar. Hayatın düzeni
bozulur; ahiret mutluluğu da yitirilir. Perdin ve toplumun huzuru kalmaz. Bu
· zaruri değerler, yukarıda muteber maslahata örnek olarak verilen beş şeyin
korunması dır.

Hadyat, insanın
dünyevi, uhrevi vazifelerini yerine getirmede
zorluğun, meşakkatin kaldırılması için ihtiyaç duyulan şeylerdir. Haciyat
uygulanmadığı zaman ·sıkıntıya düşüİür.Ancak bu sıkıntı, genel nitelikli
maslahatları yok edecek derecede değildir. Haciyata göre hareket edilmediği
zaman zaruriyat kaybolmaz, ancak zarar görülür. Haciyat ile insanlardan
güçlük ve sıkıntılar kaldırılır. Zorluğun kaldırılması, islam · dininin
ilkelerindendir. Hastalar ve yolcular için hafıfletici hükümler konmuştur.
Hasta ve yolcular oruçlarını tutmayabilirler. Yolcu, diirt rekatlı farzları ikişer
rekat kılar. Hasta, namazını, gücü yettiği şekilde kılar. Su bulunmayınca
veya kullanma imkanı olmayınca teyemınüro edilir. Hata, unutma ve ikrah
(cebir) halinde kuldan bazı yükümlülükler kaldırılmıştır. Hukuki
muamelelerde genel esaslardan istisna edilerek bazı kolaylıklar sağlanmıştır.
Selem, istısna' akİtieri bunlardandır. Ceza hukukuiıd_a şüphelerle hadler
düşürül.müştür. Kasame müessesesi konmuştur. Hataen yani kazara adam
öldürmede kısas yerine diyet tak~ir edilir ve bunu da ödeme konusunda
kiitile, akıle denilen yakın çevresi yardım eder.
Tahsiniyat, zaruriyat ve haciyat derecesine ulaşamayan, fakat
mükemmelleştirme ve süsleme için ortaya konmuş düzenlemelerdir. Böylece
en güzel yol seçilmiş olur. Tahsini masiahatlar yerine getirilmediği zaman
hayatın düzenine bir zarar gelmez. İnsanlar zorluğa ve darlığa düşmezler.
Fakat selim fıtrata ve güzel ahliik esaslarına uyulmamış olur. ibadet
yaparken vücudun örtülmesi gereken yerlerini tamamen örtmek, necasetleri
iyice temizlemek, helal olan zinetleri kullanmak, Allah rızası için sadaka
vermek, yapılması mendfib olan diğer şeyleri yapmak tahsiniyattır. Diğer
örnekler de şunlardır: Birisinin müşteri olduğu malı, bir başkasının almaya
kalkması doğru olmaz. Yeme-içme ve benzeri konularda israftan-cimrilikten
kaçmarak orta bir yol tutmak gerekir. Adab-ı muaşerete uygun yaşamak
tavsiye edilir.20 .

20
· Seyyid Bey, a.g.e., s. 273; Baktır, Mustafa, lslamda inanç, ibadet ve Gonlük Yaşayış Ansik.,
(jJ'>
SEYYİTBEY'EGÖREHİKMET-İTE$RİVEMASIAHATKAVRAMI- 97

Sonuç:
Seyyit Bey'in hikmet-i teşri konusunda orta bir yol tutarak
Matüridilere katıldığını, onların görüşünü benimsediğini ve tekrarladığını
görmekteyiz. Mesalih meselesinde de İmam Gazali .ile başlayan, Şatibi ile
devam edi:m geleneği sürdürmektedir.

"makasidO'ş-şeria" mad.

You might also like