Professional Documents
Culture Documents
Ayasofya’nın mimarisi çok ilginçtir. Geleneksel bazilikal yapıyla kubbe fikrini birleştirmiştir (belki de
bu yüzden Fatih burayı bu yüzden camii olarak düşünmüştür.). Ayrıca Jusitinianus da elini taşın altına
koymuş ve dünyadaki çeşitli mabetlerden getirttiği parçalarla Ayasofya’yı tamamlamıştır (Bazı kapılar
vs. çoğunlukla dış mabetlerden
getirtilmiştir.). Ayrıca çok özel
mozaikler de Ayasofya’nın
duvarlarını süsleyen önemli
ayrıntılardandır. Fakat bu
mozaikler camiye dönüşümü
sırasında ince bir sıvayla
kapatılmıştır. Sıva aynı zamanda
mozaiklerin korunmasını da
sağlamıştır. Aslında bu Fatihin
hoşgörüsünün çok büyük bir
kanıtıdır. Çünkü diğer
imparatorlar gibi ele geçirdiği
Şekil 2 - Muhammed, İsa ve Allah'ın bu görünümü çok hoşuma gidiyor :)
yerlerin kültürünü tamamen
bozabilirdi ama o saklamayı tercih etti.
Ayasofya nice taç giyme törenleri ve nice ramazanlar görmüştür. Bu yüzden Ayasofya’nın tarihi ve
kültürel değeri anlatılmayacak kadar güçtür. Kendisinin Youtube’da birçok gizemi de bulunur, yani
efsaneleri de say say bitmez. Gezmesi eğlenceliydi, araştırması daha eğlenceli. Sırada Sultanahmet
Camii var, hadi bakalım!
Hocam resim ne
yapsam düz gitmedi
…
SULTAN AHMET CAMİİ
Sultan Ahmet Camii bundan yaklaşık dört
tanecik yarım asır önce 1609 yılında yapımına
başlanmış, Padişah I. Ahmet döneminde Mimar
Sinan’ın çırağı olan Sedefkar Mehmet Ağa
tarafından yapılmıştır. Yapımı tam 7 sene
sürmüştür. Üzerindeki güzeller güzeli çiniler ile
bezenmiş olduğu için adı Blue Mosque
konmuştur Avrupalı turistlerimiz tarafından.
Caminin mimarisi
hemen yanındaki
Şekil 4 - Avlu Ayasofya’dan yayılan
Bizans esintisinden tabii olarak etkilenmiştir. Ama mimarisinin daha ilginç özellikleri de vardır. Mesela
devekuşu yumurtası kullanımıyla tavanda örümcek ağı oluşması engellenmiştir. Ayrıca 6 tane
minaresi vardır ki bu onu özel bir
sınıfa sokar. İçinde bulunan
mihrapsa özel olarak yontulmuştur.
Sarnıçta bazı sütunların özellikleri vardır. Mesela her zaman ıslak duran ve tepesinden su akan
ağlayan sütun ve ters
duran Medusa başının
üstünde yer alan sütun
gibi. Medusa başının o
dönemde putperestliğe
karşı bir provokasyon
olarak ters bir şekilde
tutulduğu
düşünülmektedir.
Çarşı baharatın yanında her türlü ilacı satardı. Baharatların çoğu Mısır’dan gelirdi. Satılan ilaç ve
baharatların Mısır’dan gelmesiyse tedavilerin “Nüzhetül Fi Tercüme-Afiyet” kitabından
yararlanılmasıydı.
Alışageldiğimiz bir mekan olduğundan benim burası için en büyük hissim tarihini de öğrenmem oldu.
Altının yok pahasına gittiği çarşıda bir zamanlar ilaç satılmasını düşünmek insanı şaşırtıyor. Altın da
çok pahalandı…
Galata Kulesi Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşaat
ettirilmiştir. Haçlılarca geniş çapta tahrip edildikten sonra en büyük bakımı ve iyiliği Osmanlılardan
görmüştür.
Tabii biz de esir çalışanları yatırmışız, yangın kulesi yapmışız, tepesinden uçmuşuz… Yangın kulesi
yaptığımız dönemde yangından dolayı zarar görmüş. Daha sonra başka bir yangında tekrar yanmış.
1638 yılında Hezarfen Ahmet Çelebi tepesinden Üsküdar’a uçmuş, bu haber İngiltere’de gravürlere
yansımış.
Dediğim gibi, gerçeğinden çok hikayesiyle çekiyor bu yapı. Kendini beğenmiş Galata Kulesi ve ona aşık
Kız Kulesi olarak anlatılan masallar, Galata’ya ilk kiminle çıkarsan onunla sonsuza kadar mutlu
olursunlar… İstanbul’un efsanesi bile ayrı güzel.