You are on page 1of 4

KANUNİ DÖNEMİ BATI SEFERLERİ

1-Belgrat’ın Fethi (1521)

Fatih döneminde alınamayan Belgrat’ı (Belgrat Kalesini) savunamayacaklarını anlayan Sırplar kaleyi Macarlara
bıraktılar.

*Macarlar Kanuni zamanında Osmanlıya karşı saldırgan tavır sergilediler.Hatta gönderilen Osmanlı elçisini
öldürdüler.Bunun üzerine Kanuni sefere çıktı.Belgrat karadan ve nehirden kuşatıldı ve 1521’de fethedildi.

*Fetihten sonra Belgrat Kalesi Avrupa seferlerinde üs olarak kullanıldı.

2-Mohaç Meydan Savaşı (1526)

*Belgrat’ın fethinden sonra Osmanlı-Macar ilişkileri iyice bozuldu.Bu sırada Kanuni de Avrupa ülkeleri içinde yalnız
kalan ve Alman imparatoru Şarlken’e karşı savunmasız kalan Fransa’ya yardım sözü vererek bu ülkeyi yanına çekmek
istemiştir.Böylece Fransa’nın bu ittifaka katılmasını önlemiştir.
*Macarlar Belgrat’ın fethinden sonra Osmanlıya iyice düşman oldular.1526’da Mohaç ovasında Osmanlı ordusuyla
Macar ordusu karşı karşıya geldi. Yapılan savaş sonrasında Osmanlı ordusu tarihin en kısa süren zaferini kazandı.Bu
zaferle;
*Başkent Budin ve Macaristan’ın bir bölümü fethedildi.
*Macaristan Osmanlıya bağlı ,Avusturya ile Osmanlı arasında tampon bir bölge haline geldi.
*Osmanlı Devleti’nin orta Avrupa’daki egemenliği güçlendi.
*Osmanlı-Avusturya ilişkilerinin bozulmasına sebep oldu.
*Macaristan 1541 yılında tamamen Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı-Avusturya İlişkileri

3-I.Viyana Kuşatması (1529)


*Macaristan’ın fethi Osmanlılarla Avusturyalıları karşı karşıya getirdi.Avusturya kralı Ferdinand,Macar topraklarında hak
iddia ediyordu.Osmanlı Ordusu İstanbul’a döndükten sonra Avusturya kralı Ferdinand,Macar kralı Yanoş’a savaş açarak
Budin’e girdi.Yanoş’un Osmanlılardan yardım istemesi üzerine Kanuni büyük bir ordu ile Budin’e girdi.Ancak
Ferdinand,Kanuni’nin karşısına çıkmaya cesaret edemedi.Avusturya sorununu çözmek isteyen Kanuni,Ferdinand’ı takip
ederek Viyana kalesini kuşattı.Ancak Viyana’nın güçlü bir kale olması,ağır topların getirilmeyişi ve kışın yaklaşmasından
dolayı Viyana alınamadı.

4-Alman Seferi (1532)

Ferdinand,Kanuni’nin İstanbul’a dönmesinden faydalanarak ,kardeşi olan Alman imparatoru Şarlken’e güvenerek tekrar
Budin’i kuşattı.Bu olay üzerine Kanuni,Şarlken’i savaşa çağırarak Alman seferine çıktı.Ancak Şarlken Kanuni’ye karşı
koyamadı.Avusturya’nın isteği üzerine anlaşma yapıldı.

*İSTANBUL ANTLAŞMASI

*Avusturya kralı protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk sayılacaktı.


*Ferdinand,Yanoş’un Macar krallığını tanıyacaktı.
*Avusturya elinde bulundurduğu Macar toprakları için Osmanlılara her yıl 30.000 düka altın vergi ödeyecekti.
NOT:Bu antlaşmayla Avusturya Osmanlı Devleti’nin üstünlüğünü kabul etmiştir.

5-Zigetvar Seferi ve Kanuni’nin Ölümü (1566)

Ferdinand’ın yerine geçen oğlu Maksimilyen,Osmanlılara vergisini ödemedi ve Erdel’e saldırdı.Kanuni bu olay üzerine
çok ihtiyarlamasına rağmen Avusturya üzerine 13. ve son seferine çıktı.Zigetvar kalesi kuşatıldı.Hasta olan Kanuni’nin
vefatından bir gün sonra kale alındı.(1566)
Belgrat Seferi: Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devleti doğu siyasetini takip ederek, hudutlarını emniyete
almıştı. Bu sebeple Sultan Süleyman Han, doğudan emin olarak ilk seferlerini Avrupa üzerine yaptı. Macar Kralı II.
Layoş’un, Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlken’e güvenerek, Osmanlı elçisine düşmanca davranması üzerine, Orta
Avrupa’nın kilidi sayılan ve önceki devirlerde üç defa kuşatılıp alınamayan, Belgrat üzerine sefere çıktı. 18 Mayıs 1521
de İstanbul’dan hareket eden Kanuni Sultan Süleyman Han, 29 Ağustosa kadar şehrin çevresindeki kaleleri fethettirdi. 29
Ağustos 1521 de Belgrat Kalesi de teslim alınarak, 30 ağustos Cuma günü, şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilip,
Cuma namazı kılındı. Belgrat’ın imarı için hazineden büyük yardımlar yapıldı. Mohaç Seferi: Macar Kralı II. Layoş’un;
Şarlken ile akrabalık kurup, Osmanlı Devletine karşı İran Safevi Devleti ve Sultan Süleyman Hanın hakimiyetindeki
Eflak ve Boğdan beylikleriyle ittifak kurması, Papalığın Haçlı ruhu ile Hıristiyanları kışkırtması ve esir Fransız Kralı için
annesinin, Osmanlı Sultanından yardım istemesi üzerine bu sefer tertip edildi. 23 Nisan 1526 da İstanbul’dan hareket
eden Kanuni, 29 Ağustos 1526 da Macaristan ve Haçlı ordusunu Mohaç Meydan Muharebesinde büyük bir mağlubiyete
uğratarak, zafer kazandı. Macaristan Krallığının başşehri Budin (Budapeşte) dahil Macaristan, Erdel (Transilvanya)
Türklerin hakimiyetine geçti.
Avusturya Seferi: Mohaç, Meydan Muharebesinden sonra, Macaristan’da askeri harekat bitti. Fakat siyasi faaliyetler
başladı. Osmanlı padişahının, Budin muhafazasına ahalinin de arzusuyla tayin ettiği, Erdel Voyvodası Zapolya’ya karşı,
Viyana Arşidükü Ferdinand, Macar kralı olmak için harekete geçti. Ferdinand 1527 de Macaristan’a girip Zapolya’yı
mağlub ederek, Budin’i işgal etti. Macaristan’daki hudut hadiseleri ve Zapolya’ya yardımda bulunmak üzere Sultan
Süleyman Han, 10 Mayıs 1529 da Avusturya Seferine çıktı. Ferdinand’ın işgalindeki Budin 8 Eylül 1529 da teslim alındı.
Zapolya 14 Eylülde Osmanlıya sadık kalmak şartıyla Kral Yanoş ünvanıyla Macar tahtına geçirildi. Osmanlı Ordusu 22
Eylülde Avusturya’ya girdi ve 25 Eylülde Viyana önlerine geldi. Viyana’nın teslimini isteyen Sultan Süleyman Han,
teklifin kabul edilmemesi üzerine; 27 Eylül 1529 da şehri kuşattı.
1529 Avusturya Seferinde Türk akıncıları Osmanlı Tarihinin en büyük akın hareketini yaptılar. Avusturya, Güney
Almanya toprakları Türk akıncılarınca çiğnenerek, bütün Avrupa Osmanlıların azametini, şaşasını gördü. Mukaddes
Roma-Cermen İmparatoru Şarlken korktuğundan, meydan muharebesi için ortaya çıkamadı. Mevsim ve şartların
elverişsiz olması üzerine Osmanlı padişahı, ordusuyla 16 Ekim 1529 da Viyana’dan Budin’e hareket etti. 1530 da Arşidük
Ferdinand’ın elçi heyeti İstanbul’da sultanla görüştü. İsteklerinde samimi olmayan Ferdinand, sulh görüşmeleri yapılırken
tekrar Budin’i kuşattırdı. Şehir, Türk kuvvetleri ve Macarlar tarafından müdafaa edilerek, kuşatma kaldırttırıldı.
Alman Seferi: Mukaddes Roma-Cermen İmparatoru Şarlken’in ve kardeşi Avusturya ve Bohemya Kralı Ferdinand’ın
Macaristan’ın içişlerine karışması üzerine Kral Yanoş, Sultan Süleyman Handan yardım istedi. Padişah, 25 Nisan 1532 de
Alman seferine çıkıp, yüz yirmi bin mevcutlu ordusuyla Avusturya’yı zaptetti. Şarlken 250.000 kişiden fazla Hıristiyan
ordusuyla Osmanlıların karşısına çıkmaya cesaret edemedi. Osmanlı Sultanının Alman Seferi de, düşman ülkesinin
ezilmesi ve Avusturyalılardan birçok kaleyi almasıyla neticelendi. Sultan Süleyman Hanın, Alman Seferi münasebetiyle
Orta Avrupa’da bulunmasından korkup, meydan muharebesinden kaçan Şarlken, 22 Haziran 1533 tarihli
İstanbulAntlaşmasıyla Osmanlı Devletinin ve Sultanın üstünlüğünü kabul etti. İstanbul Antlaşmasına göre:
1) Kral Ferdinand, Sultan Süleyman Hanı baba ve metbu (kendisine tabi olunan, uyulan) bilecek ve ancak “kardeş” diye
hitap ettiği veziriazamla eşit sayılacaktır. 2) Kral Ferdinand, Osmanlı ülkesine tecavüz etmeyecek ve Sultan da Avusturya
ülkesiyle ahalisini kendi tebaası bilecektir. 3) Kral Ferdinand, Macaristan üzerindeki veraset iddialarından vazgeçecek;
Macaristan’ın batısı ve kuzey batısındaki arazisinin hakimi olacaktır. 4) Macar Kralı Yanoş ile Kral Ferdinand arasında,
Osmanlıların uygun göreceği hudut geçerli olacaktır. 5) Eski Kraliçe ve Ferdinand’ın kızkardeşi Maria’nın kocasından
miras kalan malikhane, geçimi için ihsan edilecektir. 6) Bu antlaşma geçici değil, devamlıdır.
Avrupa’da, Fransa’dan başka Avusturya’nın da Osmanlı Sultanının himayesini kabul etmesiyle Şarlken’in “Avrupa
İmparatorluğu” kurma projesi gerçekleşemedi. Türklerin takib ettiği cihanşümul dünya hakimiyeti siyaseti gereğince,
Kanuni Sultan Süleyman Han ve Osmanlı Devleti, Avrupa’da tek başına söz sahibi oldu.
Boğdan Seferi: Osmanlı Devletinin düşmanlarıyla işbirliği yapan Boğdan Voyvodalığının bazı hareketleri üzerine sefere
karar verildi. 8 Temmuz 1538 de İstanbul’dan hareket eden padişahın, Avrupa içlerine ilerlerken düşman ülkesinde bile
ahalinin canına, ırzına, malına, mülküne ve hatta tarlasındaki ekili mahsulüne zarar verdirtmeden hareketi güzel bir adalet
örneği oluyordu. Mimar Sinan bu seferde, kenarı bataklık bir araziye sahip, Prut Nehri üzerine büyük ve sağlam bir köprü
yaparak Osmanlı ordusunun yoluna devam etmesini temin etti. 15 Eylül 1538 de Boğdan Voyvodalığının merkezi
Suçava’ya girildi. Ahali İslam dininin adaletini temsil eden ve Avrupa’ya medeniyet götüren Osmanlıyı istediğinden,
Voyvoda kaçmak mecburiyetinde kaldı. Boğdan meselesini halleden Sultan Süleyman Han, büyük ganimetlerle 27
Kasımda İstanbul’a döndü.
Budin Seferi: Osmanlı Devletine tâbi Macaristan Kralı Yanoş ölünce, Kral Ferdinand fırsattan istifadeyle Budin’e büyük
bir Avusturya-Alman ordusu sevk etti. Macar Kraliçesi İsabelle, Sultan Süleyman Handan ve ordusundan yardım istedi.
20 Haziran 1541 de İstanbul’dan hareket eden padişahın yaklaşmakta olduğunu haber alan düşman, Tuna Nehrini
geçmeye çalışırken, Osmanlı ordusunun mahirane hareketiyle 21/22 Ağustos gecesi imha edildi. İstabur Zaferiyle Budin
ve Macaristan, antlaşmaya sadık kalmayan Avusturya-Alman Kralı Ferdinand’ın istilasından kurtarıldı. Macaristan
Osmanlı Devletine katılarak, 30 Ağustos 1541 de Budin Beylerbeyliği ve idare teşkilatı kuruldu. Budin’in en büyük
kilisesi camiye çevrilip, “Fethiye” adı verildi. Kanuni bu camide, Ebüssü’ud Efendinin imametinde 2 Eylül 1541’de ilk
Cuma namazını kıldı. Budin’de adaleti tesis ettirdi. Defalarca verdiği sözü tutmayarak, tekrar riyakârca Macar Krallığına
talib olduğunu iddia eden Kral Ferdinand’ın isteği Osmanlı Devletince reddedildi.
Kral Ferdinand, 1542 yazında, yıllık vergi karşılığında Macar Krallığının kendisine verilmesini tekrar teklif ettiyse de bu
teklif dikkate alınmadı. Ferdinand, Budin’in bir Türk eyaleti olmasından ürkerek, telaşa kapıldı. Avrupa’da Türk-İslam
tehlikesinden bahsederek, propagandaya başladı. Avusturya, Alman ve diğer Avrupa milletlerinden 100.000 mevcutlu
büyük bir Hıristiyan ordusu topladı. Peşte Kalesini kuşatan müttefik Avrupa ordusuna karşı, Budin Beylerbeyi Yahya
Paşazade Bali Bey, sekiz bin askerle müdafaada bulundu. 17 kasım 1542 de Osmanlı ordusunun başında istanbul’dan
hareket eden Sultan Süleyman Han, henüz yoldayken, 24 Kasımda düşmana karşı gece taarruzuyla Peşte Zaferi kazanıldı.
Müttefik Avrupa orduları perişan bir halde kaçarken imha edildi. Düşmanlardan pekçok esir ve ganimet alındı. Zafer
haberi padişaha ulaşınca Edirne’de kaldı.
Avusturya Seferi: Estergon Seferi de denilen bu sefere, Osmanlı eyaleti haline gelen Budin’in emniyet ve teşkilatını
pekiştirmek için çıkıldı. Padişahın emriyle Budin Kalesine İslam ahali iskan edilip, dini müesseselerin yapımına başlandı.
Âlimler tayin edilerek Avrupa’ya İslam dininin daha da yayılarak, yerleşmesi için faaliyetler genişletildi. 23 Nisan 1543
de İstanbul’dan hareket eden Kanuni yol boyunca alınması lüzumlu mevkileri fethettirerek 29 Temmuz 1543 de Tuna
Nehri sahilinde ve Budin yakınlarındaki başpiskoposluk merkezi Estergon önüne vararak şehri kuşattı.
Estergon Kalesindeki Alman, İtalyan ve İspanyol muhafız askerleri teslim teklifini kabul etmeyince, devrin en büyük ve
tesirli ateşli silahlarına sahip Osmanlı ordusu, 315 topla kaleyi döğmeye başladı. Kanuni’nin en muhteşem seferlerinden
biri olan Estergon Seferine gayet planlı ve tedarikli çıkılmıştı. Anadolu ve Rumeli orduları padişahın maiyetinde, çeşitli
sınıfların aldığı sefer tertibi, mühimmatı ve erzağı mükemmeldi. Estergon, Osmanlı kuşatmasına on iki gün mukavemet
edebildi. 10 Ağustosta müdafilerin çekilip, gitmesine müsaade edildi. Şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilerek Kanuni
Sultan Süleyman Han, Cuma namazını burada kıldı.
Osmanlı fütühatı, Avrupa’da devam ederek eski Macar krallarının taht merkezi İstolni-Belgrat 20 Ağustosta kuşatıldı. 4
Eylülde fethedilen İstolni-Belgrat’ta büyük kilise camiye çevrildi. Mevsim ilerlediğinden Padişah, 7 Eylülde İstanbul’a
hareket etti. Avrupa’daki fetihler durmayıp, Budin Beylerbeyi Avusturya kalelerine karşı harekatı devam ettirdi.
On altıncı yüzyılın ortalarında Avrupa’da Osmanlı askeri kuvvetlerinin bu muhteşem başarıları yanında Akdeniz’de ve
Atlas Okyanusunda hepsi birer denizkurdu olan Türk leventleri de Osmanlı bayrağını şan ve şerefle dalgalandırıyorlardı.
Bu kara ve deniz harekatlarından Fransa da menfaatleniyordu. Mukaddes Roma-Cermen İmparatoru ünvanı taşımak
arzusuyla Avrupa siyasetinde hakim rol oynamak isteyen Şarlken’in elinde esir olan Fransa Kralı I. Fransuva, annesi
vasıtasıyla Kanuni’den yardım talep ediyordu. Fransızlara yardım eden Osmanlılardan korkan Şarlken, Kanuni’yle
antlaşmak için elçilik heyeti gönderdi. Osmanlı devlet adamları tarafından kabul edilen Şarlken ve kardeşi Ferdinand’ın
elçilik heyetleri ile uzun süren müzakereler oldu. 13 Haziran 1547 Antlaşması’na göre, Almanya ve Avusturya
Osmanlılara yıllık otuz bin Duka vergi vermeyi kabul ettiler. İmparator ünvanını kullanmamayı kabul eden Şarlken
İstanbul Antlaşması’nı 1 Ağustos’da imzalayınca Osmanlı padişahı da bu antlaşmayı 8 Ekim 1547 de tasdik etti.
Zigetvar Seferi: Osmanlı ordusunun İran seferlerinde, Safevi Devleti ile Papalık ve Hıristiyan devletler bir olup
aralarında anlaşarak Avusturya ve Macaristan’da çeşitli hadiseler çıkartıyorlardı. 1562 Osmanlı-Avusturya
Antlaşması’nda kabul ettikleri vergiyi ödemedikleri gibi yeni Kral II. Maksimilyan’ın olumsuz tutumu ve Zigatvar
Kalesindeki düşman kuvvetlerin ahaliyi taciz etmeleri üzerine, Osmanlı ordusu başlarında Sultan olduğu halde 1 Mart
1566 da İstanbul’dan hareket etti. Sultan Süleyman Han, on üçüncü olarak çıktığı bu seferinde yetmiş üç yaşındaydı.
Hayatı, seferden sefere koşarak insanlığı, Hakka kavuşturacak yola davetle geçmişti. Bir takım hastalıklarla durumu iyi
olmayan, ayaklarında nikris hastalığı bulunan Padişah, zulmün önüne geçmek, ahalinin huzur ve güveni için, hasta haliyle
Osmanlı tarihinin en muhteşem askeri harekâtı kabul edilen sefere bazen araba, bazı yerde tahtırevan ile gidiyor ve
yerleşim merkezlerine girileceği zaman, ata binerek en muteber psikolojik metodları tatbik ederek ilerliyordu. 1566
Ağustos başında kuşatılan Zigetvar Kalesini, Zerniski Makloş müdafaa etmekteydi. Günlerce süren kuşatmada birçok
defa umumi hücumlar yapıldı. Zigetvar Kuşatmasından iyice bunalan Kont Zerniski, Eylül başındaki huruc harekatında
öldürülünce 7 Eylülde kale fethedildi. Kanuni 6-7 Eylül gecesi vefat ettiyse de, askerin moralinde bozukluk meydana
gelmemesi için, ordudan gizli tutuldu. Bu sefer ile Zigetvar’dan başka; Güle, Lügos ve diğer bazı kaleler de fethedildi.
Doğu Seferleri
Kanuni, batıda Hıristiyan Avrupa devletleri ile mücadele ederken, İran’daki Şii Safevi Devleti de, Mukaddes Roma-
Cermen Devletiyle Osmanlılara karşı ittifak kurup, Doğu Anadolu’da hududa tecavüz ettikleri gibi, Sünni ahaliye de
zulmediyorlardı. Safevilerin ajanları Osmanlı ülkesinde faaliyet gösterip, Celaliler vasıtasıyla iç isyanlar çıkarmak
istiyorlardı. Şah Tahmasb’ın bu düşmanca davranışları yüzünden Sultan Süleyman Han, harekete geçti. 27 Ekim 1533 de
Vezir-i azam Makbul İbrahim Paşayı İstanbul’dan doğuya gönderen Sultan’ın kendisi de, baharda sefere çıktı.
Irakeyn Seferi: 11 Haziran 1534 de İstanbul’dan hareket eden Kanuni Sultan Süleyman Han, 20 Temmuzda Konya’ya
geldi. Konya’da Mevlana Celaleddin Rumi’nin türbesini ziyaret edip, Kayseri-Sivas-Erzincan yoluyla 27 Eylülde
Tebriz’e girdi. Safevilerin zulmünden bunalan şehir halkı, Kanuni’yi ve Osmanlı ordusunu sevinçle bir kurtarıcı olarak
karşıladılar. Yavuz Sultan Selim Hana karşı 1514 Çaldıran mağlubiyetinin hâlâ tesirinde olan Safeviler, devamlı
Osmanlılardan kaçıp, meydan muharebesi için ortaya çıkamıyorlardı. Osmanlı kuvvetlerinin bölgeye gelmesinden
memnun olan ahali, âlimler, kale ve şehir hakimleri padişaha bağlılıklarını arz ettiler. Hazret-i Ali ve Hazret-i Hüseyin’in
makamlarının bulunduğu Kerbela ve Hanefi mezhebinin kurucusu imam-ı a’zam Ebu Hanife’nin kabrinin bulunduğu
Bağdat Valisi Zülfikâr Han ve büyük İslam âlimi ve Veliy-yi kâmil Abdülkadir-i Geylani’nin memleketi Geylan Hakimi
Malik Muzaffer, Sultan Süleyman Hana bağlılıklarını bildirdiler. 24 Kasım 1534 de Bağdat’a giren Osmanlı ordusunun
ardından, Azamiyye’de imam-ı a’zam’ın kabrini ziyaret edip, büyük bir türbe yapılmasını emrettikten sonra, Kanuni
Sultan Süleyman Han, 30 Kasımda şehre girdi. Bağdat’ta ahalinin, âlimlerin, kumandanların ve devlet adamlarının
bulunduğu bir sırada şükür ifadesi olan dini merasim yapılarak, ihsanlarda bulunuldu.
1534-1535 kışını Bağdat’ta geçiren Sultan, burada Osmanlı devlet teşkilatını tesis ettirdi. Bağdat’ın mübarek beldelerini,
Kerbela’da Hazret-i Ali ve Hazret-i Hüseyin’in makamlarını ziyaret etti. Geylan’da Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin
kabrine türbe ve yanına imaret, imam-ı a’zam’ın kabrine türbe yaptırdı. Safevi tehlikesini kesin olarak bertaraf etmek
isteyen Kanuni, Şah Tahmasb’ın Van istikametinde olduğu haberi üzerine, harekete geçti. 1 Temmuz 1535 de Tebriz’e
gelen Osmanlı Sultanı, devamlı kaçan Şah Tahmasb Safevi’yi takip için İran içerisine girildiyse de karşı çıkan olmadı.
Avrupa devletlerinde ve Safevilerden elçi heyetlerini kabul eden, Sultan Süleyman Han, dönüşünde de Mevlana
Muhammed Şems-i Tebrizi’nin makamı dahil mübarek beldeleri ziyaret ederek Tebriz-Diyarbekir-Antakya-Adana-Konya
yoluyla 8 Ocak 1536 da İstanbul’a geldi.
Irak-ı Arab ve Irak-ı Acem fethedildiği için “İki Irak seferi” manasında Irakeyn Seferi adı verilen bu hareketin
neticesinde, bölgedeki Şii Safevi hakimiyeti sona erdirilip, Bağdat dahil Basra, Osmanlı ülkesine katıldı.

You might also like