You are on page 1of 2

Emeğin Sanatı Dergisi

Bu Sayfayı Beğen · 11 Temmuz 2017 ·

BUKOWSKİ’NİN ÖZGÜRLÜK BİLDİRGESİ: “KÖLELERE ASLA


ÖZGÜR OLACAKLARI KADAR ÖDEME YAPMAZLAR”
Kölelik hiçbir zaman kaybolmadı, sadece yeni renkleri de içine alacak kadar genişledi.
İnsanlar kolayca harcanıyor. Korku dolu ve itaatkâr bedenler. Gözlerinin feri sönmüş. Sesleri çirkinleşmiş.
Bedenleri de. Saçları. Tırnakları. Ayakkabıları. Yaptıkları her şey.
Gençken insanların böylesi koşullara hayatlarını adadıklarına inanamıyordum. Yaşını başını almış biri
olarak hâlâ aklım ermiyor. Bunu niçin yapıyorlar?
1969 yılında yayıncı John Martin, Charles Bukowski’ye ömrünün sonuna kadar her ay 100 dolar ödemeyi
teklif etti. Tek bir şartı vardı: Postanedeki işini bırakacak ve bir yazar olacaktı. 49 yaşındaki Bukowski bu
teklifi kabul etti ve 1971 yılında ilk kitabı Postane, Martin’in Black Sparrow Press yayınevinden çıktı.
15 yıl sonra Bukowski Martin’e, tam zamanlı bir işe sahip olmamanın nasıl bir his olduğunu anlattığı
aşağıdaki mektubu yazdı.
Merhaba John,
Mektubun için teşekkür ederim. Sanırım bazen insanın nereden geldiğini hatırlaması çok da canını
yakmıyor. Nerelerden geldiğimi iyi biliyorsun. Bir şeyler yazmaya ya da film çekmeye çalışan insanlar
bunu doğru düzgün anlatmayı beceremiyor. “9’dan 5’e” deyip işin içinden çıkıyorlar. Hiçbir zaman 9’dan
5’e değildir, oralarda öğle tatili yoktur, hatta işten atılmamak için çoğu yemek arası bile vermez. Bir de
fazla MESAİ vardır ki kitapların çoğu fazla mesaiyi doğru düzgün anlatmayı beceremez ve bundan
şikayetçiysen senin yerini dolduracak bir enayi daima bulunur.
Eskiden ne dediğimi hatırlarsın; “Kölelik hiçbir zaman kaybolmadı, sadece yeni renkleri de içine alacak
kadar genişledi.”
En acıtanı da, sırf daha beterinden korktukları için, çalışmak istemedikleri işlerini kaybetmeme uğruna
verdikleri insanlıkdışı mücadele. İnsanlar kolayca harcanıyor. Korku dolu ve itaatkâr bedenler. Gözlerinin
feri sönmüş. Sesleri çirkinleşmiş. Bedenleri de. Saçları. Tırnakları. Ayakkabıları. Yaptıkları her şey.
Gençken insanların böylesi koşullara hayatlarını adadıklarına inanamıyordum. Yaşını başını almış biri
olarak hâlâ aklım ermiyor. Bunu niçin yapıyorlar? Seks? Televizyon? Taksitle bir araba satın almak için
mi? Yahut çocukları? Aynı hayatı yeniden yaşayacak çocukları için mi?
Bir zamanlar, işten işe koşturduğum vakitlerde, mesai arkadaşlarımla konuşacak kadar budalaydım: “Hey,
patron her an gelebilir ve hepimizin işine pat diye anında son verebilir, bunun farkında değil misiniz?”
Öylece bakarlardı, çünkü akıllarına getirmek istemedikleri şeyleri söylüyordum onlara.
Bugünlerde büyük işten çıkarmalar gerçekleşiyor (çelik fabikaları öldü, teknolojik gelişmeler insana olan
ihtiyacı azalttı). Yüz binlercesini kapı önüne koydular ve atılanlar serseme döndü:
“Bu işe 35 yılımı verdim…”
“Böyle olmamalıydı…”
“Ne yapacağımı bilmiyorum…”
Kölelere asla özgür olacakları kadar ödeme yapmazlar. Sadece hayatta kalmalarına yetecek kadarını
verirler ki çalışmaya devam etsinler. Bunların hepsini görebiliyorum. Onlar niye göremiyor? Baktım
parktaki banklar fena değil yahut bir bar taburesine tüneyip bar kuşu da olunabilir… Onlar beni yollamadan
neden önce davranıp da gitmeyeyim oraya? Ne diye bekleyeyim?
Tüm bunları tiksinerek yazdım ama yine de içimden atmak beni rahatlattı. Ve şimdi buradayım, sözde
profesyonel bir yazarım artık. Ve hayatımın ilk elli yılını verdikten sonra farkettim ki bu sistemin de
ötesinde çirkinlikler mevcut.
Bir aydınlatma şirketinde çalıştığım dönemde, iş arkadaşlarımdan birinin durduk yerde, “Asla özgür
olamayacağım!” dediğini hatırlıyorum.
O sırada patronlardan biri (adı Morrie’ydi) yanımızdan geçiyordu ve bunu duyunca müthiş bir kahkaha
patlattı. Çalışanının ömrünün sonuna dek burada tutsak kalacak olması onu eğlendirmişti.
Ne denli uzun sürmüş olsa da sonunda o yerlerden kurtulmuş olmak beni keyiflendiriyor. İşte sonunda bu
yerlerden kaçma şansını elde etmiş olmak, ne kadar uzun sürmüş olur olsun hiç fark etmez, bana bir tür
hazzı, bir mucizenin sağlayabileceği baş döndürücü bir hazzı tattırdı. Artık yaşlı bir zihin ve yaşlı bir
bedenden, çoğu insanın böyle bir şeyi sürdürmeyi aklından bir kereliğine de olsa geçireceği bir zamanın
çok ötesinden yazıyorum, fakat bu kadar geç başladığım için devam ettirmeyi kendime bir borç biliyorum
ve sözcükler teklemeye başladığı, merdivenleri yardım almadan çıkamadığım ve artık bir mavi kuşu kağıt
tutacağından ayıramadığım bir zaman geldiğinde hissediyorum ki içimde bir şeyler cinayet, hengame ve
ölesiye çalışmaktan sıyırıp en azından ölmenin cömert bir haline nasıl da vardığımı hatırlayacak (kafam ne
kadar bulanmış olursa olsun).
İnsanın hayatını bütünüyle harcatmamış olması önemli bir hasletmiş demek ki, kendimden biliyorum.
Senin çocuk,
Hank

You might also like