You are on page 1of 15

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/323684453

Bölgelerarası Ekonomik Entegrasyon Uygulamalarına Eleştirel Bir Bakış

Article · March 2016

CITATION READS
1 78

2 authors, including:

Sema Yılmaz Genç


Kocaeli University
52 PUBLICATIONS   5 CITATIONS   

SEE PROFILE

Some of the authors of this publication are also working on these related projects:

III. European Congress on Economic Issues- Economics (ECOEI 2018) in Poland View project

The Effects of Cambridge Capital Controversies on Economic Thought View project

All content following this page was uploaded by Sema Yılmaz Genç on 10 March 2018.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

BÖLGELER ARASI EKONOMĠK ENTEGRASYON UYGULAMALARINA


ELEġTĠREL BĠR BAKIġ1

Yrd. Doç. Dr. Sema Yılmaz Genç


Kocaeli Üniversitesi, KMYO, Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü
semayilmazgenc@gmail.com
Ramazan Ekiz
Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi
ekizramazan28@gmailcom

ÖZET

Entegrasyon hareketleri, bölgeselleĢme eğilimi olup küreselleĢme olgusu ile


çatıĢıyormuĢ gibi görünse de ikisi de aynı amaca; yani liberal ekonomi öngörüsü olan dıĢ
ticarette serbestleĢme mantığına hizmet etmektedir. ġüphesiz ki bugüne dek birçok
bütünleĢme hareketi ortaya çıkmıĢ, fakat yalnızca bazıları baĢarıya ulaĢmıĢ, baĢarıya
ulaĢanlardan Avrupa Birliği ve NAFTA, ġangay ĠĢbirliği, OPEC gibi birleĢme hareketleri
diğer entegrasyonlara örnek olma özelliği kazanmıĢtır. Bu çalıĢmanın amacı, entegrasyon ve
entegrasyon teorilerini tanımlamak, dünya üzerindeki çeĢitli entegrasyonları inceleyerek
baĢarı Ģartlarını ve potansiyelini tartıĢmaktır. Bu bağlamda, birinci kısımda küreselleĢme ve
entegrasyon kavramları, ikinci bölümde kısaca entegrasyon teorileri, üçüncü bölümde de
çeĢitli coğrafyalarda göze çarpan bölgeselleĢme hareketleri incelenmiĢ, baĢarı durumları ve
potansiyelleri tartıĢılmıĢtır. ÇalıĢmada, kimi yerlerde bütünleĢme, entegrasyon, birleĢme,
iĢbirliği kavramları birbirlerin yerine kullanılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: Entegrasyon, BütünleĢme, KüreselleĢme, Avrupa Birliği, NAFTA

A CRITICAL APPROACHING ON PRACTICES OF ECONOMIC INTEGRATION


BETWEEN TERRITORIES

ABSTRACT

Although integration movements seem to have regionalization tendency and collide


with globalization concept, both of them serve for the same purpose: namely liberalization
rationale in foreign trade having neo liberal economy prediction. Undoubtedly many
consolidation movements occurred until today but only some of them reached success. The
successful union movements such as European Union and NAFTA, Shanghai Cooperation,
OPEC have constituted examples for other integrations. The aim of this study is to define the
integration and integration theories and to examine various integrations around the world so
as to discuss their conditions for success and their potential. In this context, globalization and
integration concepts were discussed in first section, integration theories were briefly discussed
in the second section and regionalization movements observed in various geographies were
examined and their situation of being successful and their potentials were discussed in third
section. In the study, the concepts of consolidation, integration, union and cooperation were
used interchangeably in some places.
Keywords: Integration, Consolidation, Globalization, European Union, NAFTA

1
Bu makale 26- 27 Kasım 2016 tarihinde Ġstanbul‘da düzenlenen International Congress of Management
Economics and Policy isimli kongrede bildiri olarak sunulmuĢtur.

502
1.GĠRĠġ
Serbest piyasa ekonomisi ve devlet merkezli ekonomi olarak, SSCB‘nin yıkılıĢına dek
geçen sürede iki farklı ekonomik sistem, dünya üzerinde iki kutbu oluĢturuyordu. SSCB‘nin
dağılması, Berlin Duvarı‘nın yıkılması gibi geliĢmeler, serbest piyasa görüĢlü yerleĢik iktisat
politikaların tüm dünyada hâkim olması sonucunu doğurdu. 1980‘li yıllardan sonra, iletiĢim
teknolojilerindeki artıĢla küreselleĢme eğilimi de hızla artınca GATT gibi kuruluĢların da
etkisiyle küreselleĢme ve serbestleĢme müthiĢ bir ivme kazandı. ÖzelleĢtirme uygulamaları,
dıĢ ticarette korumacı politikaların azaltılması, piyasaların serbestleĢtirilmesi gibi uygulamalar
çokça gözlemlenebilir hale geldi.
Bu uygulamalarla birlikte, yine bu amaçlarla paralellik gösteren bir hareket de;
BölgeselleĢme Eğilimleri oldu. Avrupa Birliği ve NAFTA gibi örnek hareketler, bütün
dünyada farklı coğrafyada kendi benzerlerine öncülük etti. BölgeselleĢme eğilimleri,
entegrasyon giriĢimleri olarak anılmaktadır ve harekete katılan ülkeler için avantajlar ortaya
çıkarmaktadır. Fakat avantajlarla birlikte dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bu
hareketlerin baĢarıya ulaĢması için ülkelerin bazı özellikleri taĢıyor olması gerekliliği,
birleĢmenin dezavantajlarının katlanılabilir seviyeye gelmesinde çok önemlidir. Bu nedenle
taĢıması gerekilen söz konusu özellikler, birleĢme hareketinin potansiyelini ve baĢarısını
belirlemektedir.
2. KÜRESELLEġME VE EKONOMĠK ENTEGRASYON KAVRAMLARI
KüreselleĢme kavramının genel kabul görmüĢ bir tanımı olmamakla birlikte, sade
haliyle 'dünyanın kültürel, sosyal, siyasal, teknolojik ve ekonomik açıdan bütünleĢmesi, tek
bir piyasa haline gelmesi' Ģeklinde bir açıklama yapılabilir. Klasik Ġktisadi Ekolün devlet
müdahalesinin mümkün olduğunca az olması gerektiği, görünmez el mekanizmasının piyasayı
dengeye getireceği savı üzerine kurulduğu belirtilebilir ( Bakan ve Kocağ, 2012:284).
KüreselleĢme hareketinin baĢlangıcını farklı tarih olay veya olgulara bağlayan
görüĢlere rastlamak mümkündür. Bir görüĢe göre bu hareket coğrafi keĢiflerle birlikte
sömürgeci ülkelerin değerli madenleri denizaĢırı yerlere götürmesi ile baĢlamakta; bir diğer
görüĢe göre ise sanayi devrimi ile baĢlamaktadır (Savrul ve Özel, 2014: 39). Ġkinci görüĢe
göre, küreselleĢme üç farklı devirden oluĢmaktadır; birinci dönem sanayi devri ve Birinci
Dünya SavaĢı arası, ikinci dönem Birinci Dünya SavaĢı ve Ġkinci Dünya SavaĢı arası, üçüncü
ve son dönem ise Ġkinci Dünya SavaĢı ve sonrası dönemdir. Özellikle 1980'li yıllardan ve
SSCB'nin dağılmasından sonra, küreselleĢme olgusu hiç olmadığı kadar ivme kazanmıĢtır.
Hali hazırdaki sistemin asıl dinamizmi küreselleĢme olmuĢtur ve ifade ettiği Ģey, ekonomik,
siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda ortak değerlerin ulusal sınırları aĢarak dünya geneline
yayılmasıdır (Dikkaya, 2015:157).
Ekonomik perspektiften bakıldığında, küreselleĢme ile aynı anda ve yönde hareket
eden bir oluĢum daha vardır; Bölgesel Entegrasyonlar. KüreselleĢme ile ve bilhassa son
dönemde hız kazanmasının sebebi, ülkelerin uluslararası düzeyde artan rekabet Ģartlarına
beraber karĢı koyma ve pazar imkanlarını arttırma isteğidir (Ġncekara, 1995:52-103). Yani
küreselleĢme hareketi, birbirlerine çeliĢkili gibi görünen iki yolla hareket etmektedir; bu
yolların biri uluslararası arenada ticaretin mümkün olduğunca engelsiz olmasını öngören
GATT hareketi ile küreselleĢme, diğer yol ise birbirleriyle siyasal, sosyal, ekonomik ve
coğrafi olarak yakın olan ülkelerarasındaki ticaretin ve akımların serbestleĢmesi emelini
öngören 'Bölgesel Ġktisadi BirleĢmeler' yani ekonomik entegrasyonlardır (Seyidoğlu,
1993:407)
B. Balasa'ya göre entegrasyon, çeĢitli alanlarda yapılmakla birlikte bunların
birleĢtirilmesi ile oluĢturulmaktadır. Ticaret entegrasyonu, faktör entegrasyonu, politikaların

503
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

entegrasyonu ve bunların birleĢtirilmesi tam entegrasyonu oluĢturmaktadır (alıntılayan Ertürk,


1997:5)(aktaran ġanlı, 2008:15). Entegrasyonun farklı alanlarda yapılması konusunun dıĢında,
farklı aĢamaları da bulunmaktadır.
ġanlı (2004), entegrasyonu dereceye göre sıraladığında, ekonomik entegrasyonun ilk
aĢamasının Serbest Ticaret Bölgeleri olduğunu belirtmiĢtir. Üçüncü ülkelere karĢı ticaret
koruma politikalarının devam ettiği, kendi aralarında ise tarife ve miktar kısıtlamalarının
kaldırılıp malların serbest dolaĢımının sağlandığı Serbest Ticaret Bölgeleridir. Ġkinci aĢama
ise Gümrük Birliği olarak göze çarpar. Gümrük Birlikleri, üye ülkeler arasındaki ticarette
bütün engellerin kaldırılmasını öngörür. Sonraki adım ise Ortak Pazar anlaĢmasıdır. Ortak
Pazarın Gümrük Birliği'nden farkı, sermaye ve diğer üretim faktörlerinin de serbest
dolaĢımının sağlanmasıdır. Ekonomik Entegrasyon sürecinin tamamlanması, Ġktisadi Birlik
aĢamasının sağlanması ile gerçekleĢmektedir. Bu adım, ekonomik veya mali bütün kurumların
birleĢtirilmesini, ortak bir vizyon belirlenmesini öngörmektedir. Parasal Birliğin sağlanması
ile de, entegrasyon nihayete erdirilmiĢ olmaktadır (2004: 164-165).
Tablo 1: Ekonomik Entegrasyonun Dereceleri (Türleri)
Entegrasyon AĢama Sırası Açıklama
Türü
Kapsamı en dar olan ekonomik iĢbirliği türüdür. AnlaĢmaya taraf
Tercihli Ticaret Ġlk AĢama ülkelerin, karĢılıklı yahut tek tarafı olarak, anlaĢmaya konu
AnlaĢmaları mallarda gümrük tarifelerinde değiĢikliği öngörür.

Üye ülkeler arasında gümrük tarifelerinin kaldırılmasını, üçüncü


Serbest Ticaret Ġkinci AĢama ülkelere karĢı ise her ülkenin kendi özel tarifelerini devam
Bölgeleri ettirebilmesini öngörür. 1960‘lı yıllardaki EFTA (Avrupa Serbest
Ticaret Alanı) serbest ticaret bölgesinin bir örneğidir.
AnlaĢmaya taraf ülkeler kendi aralarında gümrük tarifelerini
Gümrük Birliği Üçüncü AĢama kaldırırlar ve üçüncü ülkelere karĢı ortak bir gümrük tarifesi
uygularlar. Bu aĢamaya en iyi örnek, 1957 Avrupa Gümrük
Birliği‘dir.
Bu aĢamada, anlaĢma, üretim faktörlerinin (emek ve sermaye) de
Ortak Pazar Dördüncü AĢama serbest dolaĢımı ilkesinin eklenmesi ile daha kapsamlı hale
gelmektedir.
Söz konusu birleĢmeye taraf ülkeler, ulusal paralarından
vazgeçerek ortak tek bir merkez bankasına bağlanırlar ve tek bir
Parasal Birlik BeĢinci AĢama para birimini kullanmaya baĢlarlar. Burada önemli olan, para
politikasının tek elden yürütülmesidir, dolayısıyla; ulusal iradeye
bırakılan maliye politikasının da para politikasıyla ahenkli bir
Ģekilde yürütülmesini öngörür.
Bu aĢama, ortak pazardan daha ileri ve kapsamlı bir harekettir.
Ekonomik ve Son AĢama Bu hareket, üye ülkelerin ulusal politikalarının, topluluğun
Politik Birlik politikaları ile ahenkli olmasını öngörür. Yani üye ülkeler, para,
maliye, sosyo ekonomik politikalarını uyumlaĢtırarak ekonomik
bir birlik haline getirirler. Avrupa Birliği, bütün aĢamalarda bir
örnek teĢkil etmekle birlikte, bu aĢamada da en önemli örnek
olmayı baĢarmıĢtır.
Kaynak: ġanlı (2008)‘nın ve Karluk(2003)‘un çalıĢmasından faydalanılarak oluĢturulmuĢtur.

Ekonomik bütünleĢme faaliyetlerinin arka planında birçok farklı sebep bulunmakla


birlikte, devletlerce kabul görülerek meĢrulaĢtırılan baĢlıca hedefler; daha büyük piyasalara
eriĢim yolu ile rekabet güçlerini arttırabilmek, yabancı sermayeye ulaĢabilmek, yabancı
teknoloji ve yatırımlara da sürekli eriĢimi sağlayabilmektir. Bu anlamda entegrasyonlar
küreselleĢmenin dinamosu niteliği taĢıyabilmektedir (Savrul ve Özel, 2014:45).

504
3. ENTEGRASYON TEORĠLERĠ
Entegrasyon açıklanırken, oluĢumunu, kurumlarını, geliĢimini, ilerleyiĢini açıklamakta
farklı yaklaĢımlar sergileyen değiĢik teoriler bulunmaktadır. Bu teoriler, federalizm,
fonksiyonalizm, neo-fonksiyonalizm, hükümetler arasıcılık ve inĢacılıktır. Entegrasyon
teorilerinin içerikleri tablo 2‘de kısaca anlatılmıĢtır.
Tablo 2: Entegrasyon Teorileri
Teorinin Adı Açıklama Örnek
Model olarak en sıkı entegrasyondur
Federalizm ve ulus-üstü yapılanmayı öngörür. ABD, Kurucu Anayasa
Federe bir devlet gibi yapılanmayı
tanımlar.
Bu teori de yapılanmayı ulus üstü bir
seviyede öngörür fakat egemenliğin Avrupa‘da gerginliğe neden
ulus üstü yapısı, uluslar arası siyasi olan kömür madenlerinin ulus-
Fonksiyonalizm örgütlerdir ve bu örgütler iĢbirliği ile üstü yapılanma olan AKÇT‘na
(David Mintrany) hareket eder. Teknik bir alanda bırakılması.
iĢbirliğini öngörür ve bu iĢbirliği
zamanla diğer alanlara yayılır.
Ulus üstü ve ulus altı bütün
kurumların birleĢtirilmesini 1950-1960 yılları arası Avrupa
Neo-Fonksiyonalizm öngörmekle birlikte, iĢbirliğinin Birliği
(Ernst Haas) bölgesel olması gerektiğini savunur.
Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar
birleĢik düĢünülmüĢtür.
Avrupa entegrasyonu ile ulusların
Hükümetler bütünlükleri ile egemenliklerinin Avrupa MarĢı‘nın bulunması
Arasıcılık korunması çeliĢmez. Aksine bu iki ve aynı zamanda ulusal
(Stanley Hoffman) olgu birbirine ihtiyaç duyar. marĢların bulunması

Teorinin ana noktası insanların ortak Avrupa Birliği‘ne üye


ĠnĢacılık değerleri ve dünyanın sosyal bir inĢa olabilmek için bazı kriterlerin
olduğudur. Avrupalılık kimliğinden aranması
yola çıkılmıĢtır.
Kaynak: Keçeci (2012) ‗nin çalıĢmasından esinlenilerek oluĢturulmuĢtur.

4. ÇEġĠTLĠ BÖLGELER ĠÇĠN ENTEGRASYON ELEġTĠRĠLERĠ


Uluslar arası ticaretteki serbestleĢme eğiliminin yanında, Ġkinci Dünya SavaĢı
arkasından ekonomik entegrasyonlar veya entegrasyonun aĢamalarından biri ya da bir kaçı ile,
ticarette serbestleĢme uygulamalarının arttığı söylenebilir. Entegrasyon, yani bölgeselleĢme
eğilimleri, küresel çapta serbestleĢme olmasa da, küreselleĢmenin temel felsefesi olan ticarette
serbestlik mantığına hizmet etmektedir. Bu bağlamda, Ġkinci Dünya SavaĢı‘ndan günümüze
kadar kurulmuĢ 70‘den fazla bölgesel kuruluĢ bulunmaktadır (Emsen ve Karaköy, 2009: 186).
Gerek küreselleĢme olgusu, gerek ülkelerin savaĢ veya gerilimlerden kaçınması, gerek
refah artıĢı amacı, gerek siyasi konjonktüre ayak uydurmak gibi amaçlar yahut nedenler,
çeĢitli bölgeler arasında ya da bazı ülkelerin uzmanlaĢtığı çeĢitli alanlar arasında (petrol gibi)
iĢbirliğini ön plana çıkarmıĢtır. Bu iĢbirliği, ülkelere bazı avantajlar sağlamakla birlikte
beraberinde bazı Ģeylerden vazgeçmesi gerekliliğini de tattırmıĢtır. Entegrasyonların
amaçlarıyla nedenleri, genellikle örtüĢmektedir, nedenleri firmalar, tüketiciler, hükümetler ve
sivil toplum örgütleri açısından bakıldığında ortaya çıkarken, aynı nedenler; ekonomik
amaçlar açısından bakıldığında amaç olarak ortaya çıkabilmektedir. Entegrasyonların

505
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

ekonomik amaçlarını kısaca belirtmek gerekirse (Dhakan, 1999: 19-31);


 Verimliliği ve üretim seviyesini arttırmak için uzmanlaĢmayı sağlamak,
 Ölçek ekonomilerinden ve pozitif dıĢsallıklardan faydalanmak,
 Pazarlık gücünün arttırılmasını sağlamak,
 Üretim faktörü transferi sağlamak, teknoloji düzeyini arttırmak,
 Ticaret hacmini iyileĢtirmek, çok uluslu Ģirketlerin Pazar payını arttırmak,
 Gelir dağılımını düzeltmek, tam istihdam seviyesine ulaĢmak,
Bölgesel entegrasyonlar, kurumsal yapıları ve sosyal yoğunlukları farklı olsa da bir
takım ortak özellikler içermektedir ki; bunlar coğrafi, ekonomik, siyasi, kültürel, ideolojik,
etnik, dini temelli özelliklerdir (Bakkalcı, 2008: 47). Bu özelliklere rağmen, entegrasyon ve
iĢbirliğini düĢünen ülkeler adına, bu durumun baĢarıya ulaĢması için söz konusu ülkelerin
taĢıması gereken bazı kıstaslar mevcuttur. Her birleĢme deneyimi, bütünleĢme yolunda
baĢarılı adımlar atabilmiĢ değildir. BaĢarılı giriĢimlerin baĢarı koĢulları olarak
nitelendirilebilecek özellikleri taĢıdığı gözlemlenmiĢtir. Bu özellikler (Bayraktutan, 2004: 25-
27);
 Tarafların ekonomik geliĢiĢlik düzeylerinin benzer olması,
 Ekonomik yapının ve ekonomik sistemin benzer olması,
 Tarihsel, sosyo-kültürel, dinsel yakınlığın bulunması
 Coğrafi yakınlığın bulunması,
 Askeri, siyasi ve politik bir yakınlığın varlığı,
 Taraf ülkelerin tamamlayıcı yahut rakip ekonomi niteliği taĢıması gerekliliği
olup, bütünleĢmenin baĢarıya ulaĢmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Ekonomik bütünleĢmenin en güzel örneği olan Avrupa Birliği, baĢarı koĢullarının
önemini ve gerekliliğini kanıtlamakta da dünyanın geri kalanına örnek olmaktadır. Kıta
ülkelerinin geçmiĢi, sosyal ve kültürel özellikleri, politik ve siyasi amaç birliği ile
birleĢtirildiğinde, ekonomik yapılarının da benzer olmasının yardımıyla; birlik olmanın
gücünü tatmıĢtır.
GeliĢmiĢ ülkeler arasında kurulan entegrasyonlarda izlenen temel özelliklerin tersine,
az geliĢmiĢ ya da geliĢmekte olan ülkelerin entegrasyonunda teorik olarak, firmalar arasında
tam rekabet ile ölçeğe göre sabit getiri Ģartlarının mevcudiyeti aranır. Fakat bu durum, her
zaman geçerli olmaz.

506
Tablo 2: Ekonomik Entegrasyon Örnekleri
Entegrasyonun Kıta Entegrasyonun BirleĢmede
Adı AĢaması Göze Çarpan Unsur(lar)
Avrupa Serbest
Ticaret Bölgesi Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi DıĢ ticarette serbestleĢme,
(EFTA) Ekonomik
Avrupa Birliği Avrupa Ekonomik ve Politik Ekonomik, siyasi, etnik, dini
(AB) Birlik
Bağımsız
Devletler Avrupa Gümrük Birliği Siyasi, ideolojik, ekonomik
Topluluğu
(BDT)
Güney Doğu Serbest Ticaret Bölgesi
Asya Ulusları Asya (Yakın Zamanda Gümrük Ġdeolojik, ekonomik, kültürel
Birliği Birliği‘ne GeçiĢ)
(ASEAN)
Latin Amerika
Serbest Ticaret Amerika Serbest Ticaret Bölgesi Ekonomik, siyasi, kültürel
Bölgesi
(LAFTA)
Kuzey Amerika
Serbest Ticaret Amerika Serbest Ticaret Bölgesi Ekonomik, kültürel ve etnik
AntlaĢması
(NAFTA)
MERCOSUR Amerika Ortak Pazar Ekonomik, siyasi, kültürel,
Batı Afrika Amacı AB gibi son
Ülkeleri aĢamaya gelmek olsa da, Siyasi, kültürel, ekonomik, etnik
Ekonomik Afrika konjonktürden dolayı çok
Topluluğu yavaĢ ilerlemektedir
(ECOWAS)
Kaynak: https://mfa.com.tr (EriĢim tarihi: 29.04.16) ve (ġanlı, 2004:165) kaynaklarından esinlenilerek
oluĢturulmuĢtur.

Ülkeler arasındaki bütünleĢmede ölçek ekonomileri ayırt edici yapıya sahip


olmayabilir; bunu yerine, ihracatta verimlilik değiĢmelerin ve sektörel iliĢki seviyelerinin
yüksekliği önem arz eder (Emsen ve Karaköy, 2009:188). Ayırt edici özelliklerin tartıĢma
konusu olmasının nedeni, bütünleĢmelerin sadece geliĢmiĢ ülkeler arasında yapılmaması; yani
az geliĢmiĢ veya geri kalmıĢ ülkeler arasında da ekonomik birleĢme deneyimlerinin
gerçekleĢmesidir. Dünyanın neredeyse her yerinde, baĢarılı olsun ya da olmasın,
entegrasyonlar kurulmuĢ, kurulmakta veya kurulma potansiyeli bulunmaktadır. Avrupa
Kıtası‘nda, Asya‘da, Afrika‘da, Amerika‘da bölgesel birleĢmeler oluĢturulmuĢ, küresel çapta
da Uluslar Arası AnlaĢmalar yapılmıĢtır.
Günümüzde, entegrasyon hareketinin çok sayıda örneği bulunmakla birlikte,
ekonomik entegrasyonların üç temel grupta toplanması mümkündür; birincisi, tüm Avrupa‘yı
içine alan Avrupa Birliği, ikincisi, Asya-Pasifik‘te hakimiyeti olan APEC, üçüncüsü de Kuzey
Amerika‘yı kapsayan NAFTA hareketidir (Ġncekara ve Savrul, 2011:12).
Belirtmek gerekir ki, birleĢme hareketinin en iyi örneği Avrupa Birliği‘dir. Ġkinci
dünya savaĢından sonra, yarım yüzyılı biraz aĢan bir süre boyunca Avrupa, savaĢın yaralarını
sarmak, hızlıca kalkınmak ve böyle felaketleri tekrar yaĢamamak adına birleĢme düĢüncesi
etrafında toplanmıĢtır. Her ne kadar 2008 Ekonomik krizi bu birleĢmeyi tahrip etse de,
dağılma düĢüncesi savaĢ korkusundan dolayı akıllarda yer etmemiĢtir ve hatta, çok uzak

507
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

olmayan bir gelecekte Avrupa BirleĢik Devletleri‘nden bahsedebilme olanağı doğmuĢtur.


4.1. BaĢarılı Bir Entegrasyon Örneği: Avrupa Birliği
BütünleĢme hususundaki en baĢarılı örnek, çok sayıda ülkenin yer aldığı, ortak bir
geçmiĢe sahip olan Avrupa Kıta‘sındaki ülkeler arasında ortaya çıkmıĢtır. Avrupa Ekonomik
Topluluğu, Batı Almanya, Fransa, Ġtalya, Belçika, Hollanda, Luxemburg devletleri tarafınca
1957 tarihinde imzalanan Roma AnlaĢması ile ortaya çıktı, 1973‘te Ġngiltere, Ġrlanda ve
Ġngiltere ülkelerinin katılımı ile geniĢlemiĢ, 1981 yılında da Yunanistan, beĢ yıl sonra Ġspanya
ve Portekiz, 1995 yılında da Finlandiya, Ġsveç, Avusturya ülkeleri de oluĢuma dahil olmuĢtur,
yine 2000‘lerden sonra katılımlar artmıĢtır ve üye ülke sayısı 25‘i aĢmıĢtır ( Bayraktutan,
2004: 83).
Avrupa Birliği, kıtayı çok uzun yıllar boyunca ikiye bölen Berlin Duvarının
yıkılmasının ardından ve hem dünya üzerindeki, hem de kıta üzerindeki iki kutuplu sistemin
ortadan kalkmasından sonra, durağan denilebilecek yapısından sıyrılarak dinamik denilecek
bir yapıya geçmiĢtir ve bu süreçle birlikte geniĢleme yolunu güneyden doğu istikametine
kaydırarak tüm kıta topraklarını Birlik kubbesi altında bir araya toplamayı hedeflemiĢtir (Veli,
2009:3).
Birliğin oluĢmasının temelinde, Fransa ile Almanya arasındaki, zengin kömür
yataklarına sahip Ruhr Bölgesini kontrol etme konusunda ortaya çıkan siyasi gerginliği yok
etme çabası yatmaktadır. 1951 yılında Paris AnlaĢması‘yla beraber, Almanya (Federal
Almanya), Ġtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Benelüks Ülkeleri –Belçika, Hollanda ve
Lüksemburg- arasında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuĢtur. 1957 yılında Roma
AnlaĢması‘yla birlikte de, Avrupa Atom Enerjisi ile beraber Avrupa Ekonomik Topluluğu
oluĢturulmuĢtur (Bakkalcı, 2008:316). 1965 yılında bu üç topluluğun organları birleĢtirilmiĢtir
ve bilhassa 1972 ve 1974 Paris Zirvelerinde, birlik çatısı altında bir entegrasyon için bir takım
önlemler alınmıĢtır. 1979 yılında para sistemi kurulmuĢtur. 1987‘de yürürlüğe giren, 1985
Avrupa Tek Senedi anlaĢması da birliğin dönüm noktalarından biri olmuĢtur çünkü bu
anlaĢmayla ekonomik birlikle beraber, siyasi ortaklık kararları da ön plana çıkmıĢtır. 1991
tarihli Maastrich AnlaĢması ( Avrupa Birliği AnlaĢması), 1993 yılında yürürlüğe girmiĢ ve
birliğin kurumsallaĢma aĢamasını baĢlatmıĢtır. 1995 Madrid Zirvesinde ise ortak para
AVRO‘ya resmiyet kazandırılmıĢ, 1999 yılında Avrupa Merkez Bankası resmen çalıĢmaya
baĢlamıĢtır.
Tarihsel kalıplardan sonra, Avrupa Birliği‘nin bahsedilmesi gereken bir diğer özelliği
de geniĢleme olgularıdır. Birlik, temelde 4 farklı geniĢleme dönemi yaĢamıĢtır. 1973 yılındaki
ilk geniĢlemede, Ġngiltere, Ġrlanda ve Danimarka üye olmuĢtur. Güneye doğru geniĢleme
dalgasında ise 1981‘de Yunanistan, 1986 yılında da Portekiz ve Ġspanya üyeliğe kabul
edilmiĢtir. 1995 yılında Finlandiya, Ġsveç, Avusturya topluluğa üye olmuĢtur. En çok göze
çarpan geniĢleme ise 2004 yılında 10 aday ülkenin birden topluluğa üye olarak kabul
edilmesiyle gerçekleĢmiĢtir (Bakkalcı, 2008:324-325).
Avrupa Birliği Entegrasyonu, tarihteki en baĢarılı birleĢme hareketi olarak sayılabilir.
Dünya üzerindeki bütün bölgeselleĢme hareketlerinin Avrupa kıtasındaki hareketi örnek
alması bunu ispatlar niteliktedir. Gerek ortak kültürü, gerek benzer ekonomik yapıları, gerek
dini ve etnik temellerindeki benzerlik, gerekse de politik birlikleri bölgeselleĢme hareketlerini
son derece baĢarılı kılmıĢ olsa da, birleĢmelerindeki temel neden ikinci dünya savaĢında
olduğu gibi benzer yıkımları tekrar yaĢamamak ve kıtada barıĢı ve refahı daim kılmaktır. Son
yıllarda yaĢanan ekonomik ve siyasi krizlere karĢı genel manada birliklerini bozmama
çabalarının varlığı, aynı zamanda savaĢtan da uzak durmuĢ olacakları anlamına geldiğinden
söz konusu birliktelikleri yalnızca ekonomik açıdan değil, siyasi ve konjonktürel açıdan da
büyük önem arz etmektedir.
508
4.2. Avrasya ve Asya Bölgesi Entegrasyon Hareketleri
Genel olarak Avrasya coğrafyasında yer alan ülkelerin geliĢen ve değiĢen küresel
Ģartlara ayak uydurabilmesi için içine girdikleri çözüm arayıĢları, söz konusu ülkeler arasında
iĢbirliği anlaĢmaları yapmalarını zorunlu hale getirmiĢtir (Kayalar, 2007:1).
SSCB‘nin dağılmasından sonra, bazı devletlerin bağımsızlıklarını kazanmaları çeĢitli
dünya devletlerinin bölgeye olan ilgisini aniden arttırmıĢtır. SSCB‘nin dağılmasıyla ortaya
çıkan güç boĢluğunu fırsata çevirmek isteyen ülkeler bölgeyi dıĢ politikalarında önemli bir
hedef haline getirmiĢlerdir. Artık bağımsız hale gelen devletlerin (Kazakistan, Özbekistan,
Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan) yalnız baĢlarına yeterince güçlü olmamaları, bölgede
ittifak ve iĢbirliği ile birleĢme fikrini ortaya çıkarmıĢtır (Aydın, 2015:2). Bu doğrultuda 2002
yılında, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan arasında ‗Orta Asya ĠĢ Birliği
Örgütü‘ kurulmuĢtur. Bu örgüte kuruluĢundan iki yıl sonra Rusya da dahil olmuĢtur.
Birliğinin amacı üyeler arasında ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal alanda iĢ birliğinin
gerçekleĢtirilmesidir (ġanlı, 2008:25). Aslında bu iĢbirliğinin potansiyeli oldukça yüksek
görünmektedir. Avrupa Birliği‘nin kuruluĢunda çok önemli bir yere sahip olan doğal kaynak
çatıĢması, bu ülkeler arasında da mevcuttur. Öyle ki, enerjiye Ģiddetle ihtiyaç duyan
Kırgızistan ve Tacikistan‘ın, Özbekistan ve Türkmenistan ile bu konuda çatıĢmaları vardır. Bu
çatıĢmanın giderilmesi amacı bile siyasi anlamda birleĢmenin baĢlangıcı olabilir. Avrupa‘nın
bu tür sorunları birlik olarak aĢtığı düĢünülürse, bu bölge için de birlik oluĢturma
potansiyelinin yüksek olduğu tahmin edilebilir (Emsen ve Karaköy, 2009:185-186).
Avrasya‘da dikkat çeken bir konu da, geçiĢ ekonomisi yapısına sahip ülkelerdir.
1990‘lardan önce sosyalist planlamacılıkla idare edilen, daha sonra bağımsızlığını kazan
ülkeler ile, bağımsızken merkezi planlama ile yürütülen ve daha sonra serbest piyasaya
yönelen ülkeler geçiĢ ekonomileri olarak nitelendirilir (Emsen ve Karaköy, 2009:190). Çek
cumhuriyeti, Rusya, Macaristan, Polonya, Letonya, Estonya, Slovakya, Türkiye, Azerbaycan,
Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan gibi ülkeler, geçiĢ
ekonomilerine örnektir. Bu ülkeler de, gerek ortak kültür ve geçmiĢleri ile, gerek benzer
ekonomik yapıları ile (bilhassa Doğu Avrupa grubu ve Kafkasya ile Asya grubu) bütünleĢme
potansiyeline sahiptirler. Karamahmut (1998) çalıĢmasında Bağımsız Devletler
Topluluğu‘nun yer aldığı bölgede bir entegrasyon hareketinin oluĢma ihtimalinin yüksek
olduğunu belirtmiĢtir. Bu devletlerin tümünü kapsayan bir hareket gerçekleĢmese de, farklı
gruplaĢmalarla farklı ülkelerin katıldığı birleĢme hareketleri gerçekleĢmiĢtir.
Bir Avrasya Birliği oluĢabilir mi? Entegrasyon teorisine ve belirtilen baĢarı Ģartlarına
göre bu oldukça mümkün görünmesine rağmen, kaynaklara sahip olan ülkelerin avantajlarını
kaybetmek istemeyeceği tahmin edilirse, oldukça zor görünmektedir. Kaynaklara sahip olan
ülkelerin baĢında Rusya gelmektedir. BDT ülkeleri, her ne kadar bağımsızlığını kazanmıĢ olsa
da, Rusya‘nın politikaları bölgeyi derinden etkilemektedir (ġanlı, 2008:23-24). Bölge
ülkelerinin sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz kaynakları güçlü ülkeler için cezp edici
olduğundan, entegrasyonun konjonktür olarak pek mümkün olmadığı söylenebilir. Fakat söz
konusu ülkelerin enerji birliği gibi çeĢitli entegrasyonlara yönelmeleri özverili biçimde
gerçekleĢtirilebilirse bölge içi ticaretin geliĢmesine, Pazar avantajları sağlanmasına ve
Avrasya Birliği‘nin temellerinin atılmasına olanak sağlayacaktır.
Bugün Asya‘daki önemli iĢbirliklerinden biri olarak göze çarpan baĢka bir birleĢme
hareketi de, 1996 yılında, sınır güvenliğini sağlamak, askeri iĢbirliği yapmak ve aĢırı Ġslamcı
hareketi kırmak amacıyla ortaya çıkan ġangay ĠĢbirliği Örgütü‘dür. Çin, Rusya, Kazakistan,
Kırgızistan ve Tacikistan‘ın bir araya gelmesi ile oluĢan ġangay BeĢlisi, 2001 yılında
Özbekistan‘ı da alarak ġangay ĠĢbirliği Örgütü Haline gelmiĢtir (Tellal,2013; 179). Bilhassa
ABD‘nin bölgedeki askeri müdahaleleri, Rusya‘nın da yine bu bölgedeki baskısı nedeniyle

509
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

Çin‘in Asya‘daki manevra alanını geniĢletebilmesi zorlaĢmaktadır. Bu nedenle Çin Devleti


için, ġangay ĠĢbirliği Örgütü Asya‘da etki alanı oluĢturmak ve ulusal çıkarlarını korumak
adına çok önemli bir hal almıĢtır (Deniz, 2014:205). ġangay ĠĢbirliği, Çin için önemli bir
unsurdur çünkü, Orta Asya‘daki ABD askeri üsleri, yine çevredeki Japonya ve Güney Kore
gibi ABD güdümlü ülkelerin varlığı, Çin için jeopolitik dezavantaj oluĢturmaktadır. ABD‘nin
bölgedeki varlığından rahatsız olan Çin, SSCB‘nin yıkılıĢından sonra bölgede ortaya çıkan
Pazar imkanlarını kullanabilmek için ġangay ĠĢbirliği Örgütü‘nün iĢlevlerini kaybetmesinden
çekinmektedir. Bölge ülkeleri Ģimdilik geniĢ bir entegrasyona sıcak bakmasalar da Çin, uzun
vadede bunu gerçekleĢtirmeye kararlı görünmektedir (Aydın, 2015: 8). Bu açıdan
bakıldığında, ġangay ĠĢbirliği Örgütü‘nün baĢarılı bir entegrasyon örneği oluĢturması, siyasi
çıkarlar ve manevralara bağlı olmaktadır. Diğer yandan, ülkelerin sahip oldukları ekonomik
yapıların birbirlerini tamamlayıcı niteliğe sahip olmaları, diğerlerine nispeten geliĢmiĢ olan
Rusya ve Çin ekonomilerinin bu ülkeleri Pazar ve üretim faktörü kaynağı olarak kullanabilme
imkanları ve diğer ülkelerin endüstrilerinin de geliĢmiĢ ülkelerin endüstrilerinden yararlanarak
geliĢme imkanı bulunması, iĢbirliğinin ileri safhalara taĢınması için kolaylaĢtırıcı etkenler
olmaktadır.
4.3. Arap-Ġslam Coğrafyasında Entegrasyon EleĢtirisi
Ġktisadi Literatürde, insanın rasyonel davranacağı, kendi çıkarını koruyacağı ve buna
göre hareket edeceği görüĢü yatar. Batı eksenli psikoloji anlayıĢı, insan kiĢiliğini araĢtırırken
onun manevi yönünü ihmal eder ve maddeci değerlerin öngördüğü bir sistem içinde hareket
eder. Batı temelli Ekonomi bilimi, insan psikolojisini bu Ģekilde kabul eder. Bireyin
durumunu daha iyi bir noktaya getirme konusunda ortak amaçlar taĢıyan bir iliĢki daha vardır;
psikoloji ve din (Haque, 2011:241-242). Yani bu bağlamda, dinsel öğretinin ve kültürün,
doğru yahut yanlıĢ, batı eksenli ya da değil, fark etmeksizin ekonomik hayatta kesin etkili
olduğu söylenebilir.
Ġslam coğrafyasında ekonomi anlayıĢı, diğer coğrafyadakilerden biraz farklı bir yapıya
sahiptir. Bununla birlikte kendinse ait olmayan bazı kavramları ve olguları etkileĢimle birlikte
diğer sistemlerden edinmiĢtir. Örneğin Müslüman Arap coğrafyasındaki Nahda Hareketi,
Avrupa hareketinden beslenmiĢtir ve paradoksal olarak emperyalist devletlerin
sömürgeciliğinin meydan okumasına karĢı, Arap Bilincini güçlendirmek bağlamında tepki
olarak geliĢmiĢtir. Diğer yandan psikolojik olarak bağımsızlık mücadelesi, Ġslamcılık,
milliyetçilik gibi rakip ideolojilerin içinden geçen Arap toplumu, ikinci bin yıla girildiğinde
bu ideolojilerin hepsini tüketmiĢti ve yeni bir hareketin temelleri hazırlanmıĢtı. Rejimlerin
meĢruiyet sorunu perçinleĢtiği, ekonomik ve toplumsal sorunların yapısallaĢtığı bir süreci
yaĢamaktaydı. Arap bilincinin yüzyıllardır içinde bulunduğu sancı, 2011‘de yeni bir aĢamaya
geçti ve bu kimlik sorununun, ekonomik ve toplumsal sancıların patlama noktası oldu
(Somuncuoğlu, 2015: 116-117). Bu hareket Arap Baharı olarak adlandırıldı. Arap Baharı
baĢladığında hareket baĢlatan ülkeler olayı anti-demokratik rejimlere, diktatörlere ve tek parti
sistemlerine baĢkaldırıĢ olarak görmüĢtürler. Fakat petrol fiyatlarının artmasını kollayan,
enerji fiyatlarındaki artıĢ ile beslenen Ġran ve Rusya gibi merkezi ekonomi ve idarelere sahip
ülkeler için Arap Baharı bir fırsat oluvermiĢtir (Ertekin, 2012;142).
Bu hareketlerin sebepleri yalnızca yerel kaynaklı değildir. Bölgede çok fazla petrol
yataklarının bulunması, geliĢmiĢ ülkelerin bu bölgelerle doğrudan ilgilenmesine sebep
olmaktadır. Yalnızca Irak‘ta ABD‘nin üç dört katından daha fazla petrol üretiliyor olması göz
alıcı bir örnektir. Bu sebepten geliĢmiĢ ve enerjiye sahip olmak isteyen ülkelerin bölgeye
doğrudan yahut dolaylı etkilerinin olması kaçınılmazdır. Bu geliĢmiĢ ülkeler söz konusu bölge
ülkeleri ile çeĢitli iliĢkiler içine girmiĢtir.
Arap Baharı hareketi, ilk etapta demokratikleĢme, özgürleĢme hareketi olarak

510
görülebilir. Fakat daha derinden bakıldığında bölgenin paylaĢılamayan doğal kaynak
sorunudur. Bölgenin sahip olduğu doğal kaynak, heterojen yapı, sosyal kimlik sorunları gibi
unsurlar, bölgede politik ve ekonomik birliğin sağlanmasını oldukça güçlendirmektedir
(TaĢkesen, 2011:268-269). Bu bağlamda bölgede kurumsal olarak düzgün bir entegrasyon
kurulması mümkün gözükmemektedir.
Ġslam coğrafyasında dikkat çeken bir hareket de, Ġslam ĠĢbirliği Örgütü‘dür. Aralık
1971‘de Karaçi‘de toplanan 2. Ġslam DıĢ ĠĢleri Bakanları Konferansı‘nda ĠKÖ SözleĢmesi
hazırlanmıĢtır. SözleĢme, 1972‘de Cidde‘de toplanan 3. Ġslam DıĢ ĠĢleri Bakanları
Konferansı‘nda onaylanarak yürürlüğe girmiĢtir. ĠKÖ SözleĢmesi, 1 ġubat 1974‘te BirleĢmiĢ
Milletler‘e tescil ettirilerek uluslararası hukukun bir parçası haline gelmiĢtir. Bölgesel ve
küresel geliĢmeler nedeniyle topluluk aktif rol alması gerekirken bu görevin yerine
getirilememesinde entegrasyonun yapısının müsait olmaması önemli bir unsur olmuĢtur.
Yeniden yapılanmanın öncüsü ve sonucu olarak haziran 2011‘de örgütün adı Ġslam ĠĢbirliği
Örgütü (ĠĠÖ) olarak değiĢtirilmiĢtir. Örgütün 2012 yılıyla birlikte üye sayısı 57‘dir. Örgütün
amaçları genellikle siyasi olmakla birlikte, üye ülkeler arası ekonomik iĢbirliğini ve
dayanıĢmayı sağlamayı öngören amaçları da bulunmaktadır. Fakat örgütün karmaĢık yapısı,
örneğin içerisinde hem çok düĢük milli gelire hem de çok yüksek milli gelir sahip ülke
barındırması, bu amacın gerçekleĢtirilmesinde sekteye uğranmasına neden olabilmektedir.
Ekonomik amaçlar bir yana, siyasi amaçlarında dahi baĢarıya ulaĢamamıĢ olduğu söylenebilir.
Bunlar arasında son dönemde Ġslam Coğrafyasındaki halk ayaklanmalarında etkin bir politika
geliĢtirememiĢ olması örnek gösterilebilir.
4.4. Amerika Kıtası Entegrasyon Örnekleri
Ġlk kuĢak entegrasyonlar baĢarıya ulaĢamamıĢ, bir kısmı daha sonradan dağılmıĢ, bir
kısmı da niteliğini kaybetmiĢtir. 1980‘lerde ortaya çıkan ikinci kuĢak küreselleĢme dalgası
farklı olarak, ABD‘nin bölgeselcilik içinde aktif olarak yer alması, geliĢmekte olan ülkelerin
geliĢmiĢ ülkelerle de ortaklık kurmaları gibi ilk bölgeselleĢme dalgasından bir takım farklı
özellikler taĢımaktadır. Bu özellikleri taĢıyan en iyi örnek, NAFTA (North America Free
Trade Area)‘dır. Ocak 1988‘de, Amerika ile Kanada arasında, ticarette engelleyici unsurların
kaldırılması amacı ile imzalanan anlaĢmaya daha sonra Meksika‘nın da dahil olması ile
kurulmuĢ ve 1994 yılı itibariyle aktif hale gelmiĢtir (Hepaktan ve Çınar, 2011:70). Bu
kuruluĢ, Meksika için geliĢmiĢ ülke pazarına geçebilmenin bir yolu, Kanada ve ABD için ise
Meksika pazarına girebilmenin bir yoludur. Bu birleĢmenin göze çarpan en alıcı noktası;
üretim faktörlerini birleĢtirme niteliğidir. Meksika‘nın ucuz iĢ gücü, Kanada‘nın zengin
kaynakları, ABD‘nin ise teknolojisi ile birleĢme, taraf ülkelerin üretim faktörlerini
birleĢtirmesini sağlamıĢtır. Bu bölgeselleĢme hareketi, en büyük serbest ticaret bölgesidir.
NAFTA, AB ile karĢılaĢtırıldığında çok büyük farklılıklar arz etmektedir. Ġlk baĢta
NAFTA, geliĢmiĢlik düzeyleri farklı olan ülkeler arasında kurulan ilk iĢbirliğidir. Gümrük
Birliği veya Ortak Pazar niteliği taĢımaz. Ortak politikalara sahip değildir. AB içi ticaret
benzerlikleri esas alan endüstri içi ticaret ile açıklanırken NAFTA içi ticaret faktör donatımı
ve ürün devreleri ile açıklanabilmektedir (Bayraktutan, 2004:152).
Güney Amerika ülkeleri, içinde bulundukları az geliĢmiĢlik seviyesinden kurtulmak,
kendi aralarında ticareti arttırabilmek için çeĢitli entegrasyonlar kurmuĢlardır. Fakat bu
entegrasyonların çoğu, tıpkı Afrika‘daki gibi pek bir baĢarı gösterememiĢlerdir. Bunun
nedeni, geliĢmemiĢ ülkelerin kendi aralarında kurdukları birleĢmenin ticareti arttırıcı etki
oluĢturmamasıdır. Çünkü söz konusu ülkeler arasındaki endüstriler benzerdir ve birbirlerini
tamamlayıcı ya da birbirlerine rakip olan bir nitelik taĢımazlar. Bu açıdan bakıldığında,
Kıtanın güneyinde oluĢan bir entegrasyon hareketi, 1960 yılında Arjantin, ġili, Meksika,
Ekvador, Brezilya, Paraguay, Peru, Bolivya, Uruguay ve Venezüella ülkeleri tarafından

511
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

kurulan LAFTA (Latin American Free Trade Area)‘dır. BirleĢme hareketinin; sermayeye
ulaĢabilmek, finansal açıdan kıtanın kuzey kısmına olan bağımlılıktan kurtulabilmek, döviz
darboğazlarını aĢmak gibi amaçları vardır. Fakat bu sorunlar aynı zamanda entegrasyonun
baĢarısız olmasına neden olmuĢtur. 1980 Yılında anlaĢmanın bitmesi ile yerini Latin
Amerikan Entegrasyon Birliği‘ne bırakmıĢtır (LAIA). Ancak siyasi ve ekonomik
istikrarsızlık, geliĢmekte olan ülkelerin dıĢ Ģoklara açık olması ve benzer sebepler nedeniyle
bu birleĢme hareketi de istenilen düzeye gelememiĢtir (Bakkalcı, 2008:352).
Amerika Kıtasındaki birleĢme hareketlerinin en önemlisi, bir araya geldiklerinde
kıtanın toplam nüfusunun yarısını oluĢturan, toplam üretiminin büyük bir bölümünü ve
ihracatının yaklaĢık üçte birini gerçekleĢtiren ülkelerin oluĢturdukları MERCOSUR‘dur. Bu
entegrasyon hareketi, Güney Amerika‘nın iki devi olan Arjantin ve Brezilya arasında 1980
yılındaki görüĢmelerle baĢlamıĢ, 1988 yılında da Entegrasyon, ĠĢbirliği ve Kalkınma
AnlaĢması ile kalıba oturtularak, on yıllık süre zarfında ortak Pazar aĢamasına geçiĢ
öngörülmüĢtür. 31 Kasım 1991 yılında Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay ülkeleri
arasında resmen yürürlüğe girmiĢ, dört yıl sonra da gümrük birliğine dönüĢmüĢtür. Ġlerleyen
yıllarda geniĢleme dalgası ile üye sayısını arttırmıĢtır. ġili, Bolivya ve Peru‘nun katılımının
(1995) ardından 2005 yılında Venezüella, Ekvator, Kolombiya birliğe dahil olmuĢtur (Kutlu,
2013:8). Güney Amerika‘daki en önemli entegrasyon hareketi olan MERCOSUR, siyasal
çekiĢmeler nedeniyle istenilen düzeye gelememiĢtir. Ayrıca ikinci bin yılın baĢlarında bu
birliğin dinamo ülkeleri olan Arjantin ve Brezilya‘da yaĢanan ekonomik krizler MERCOSUR
ülkelerinin ekonomik yapısal bozukluklarını ön plana çıkarmıĢtır. Yine de, etnik kökenin
konuĢulan dilin, kültürün, tarihin, dini yapının ortak noktalarının çok olduğu düĢünülürse bu
ekonomik birleĢmenin potansiyeli yüksek olduğu söylenebilmektedir.
5.SONUÇ
Ġkinci Dünya SavaĢı‘ndan sonra ve bilhassa 1980‘li yıllardan itibaren dünya genelinde
ve iktisat literatüründe ortaya çıkan en önemli kavram Ģüphesiz ki küreselleĢme kavramıdır.
Bu kavramla çeliĢkili gibi görünmekle birlikte aslında aynı amaca hizmet eden, söz konusu bu
kavramla paralellik arz eden bir olgu daha vardır; entegrasyon yani birleĢme olgusudur.
Ekonomik açıdan bakıldığında hem küreselleĢme, hem de entegrasyon, yerleĢik iktisadi
düĢüncenin serbestleĢme mantığını esas alır. Uluslar arası ticarette serbestleĢmeyi ve politika
uyumlarını içerir. Bugüne kadar birçok farklı birleĢme hareketi gerçekleĢmiĢtir. Ġster bu
amaçla olsun, ister siyasi amaçlarla olsun, ister etnik ya da politik amaçlarla olsun, Ģüphesiz
her entegrasyon modeli baĢarıya ulaĢmıĢ değildir. BaĢarıya ulaĢanlardan ve yapılan tahmin ile
öngörülerden hareketle, entegrasyonların baĢarıya ulaĢması için bazı nitelikler taĢıması
gerektiği belirtilmiĢtir.
Birçok alanda dünyanın geri kalan kısmına örnek olma huyunu taĢıyan Avrupa
Coğrafyası, acı savaĢ tecrübelerinden sonra birlik olma konusunda da bu huyunun bir örneğini
teĢkil etmiĢ, en baĢarılı entegrasyon hareketi olarak Avrupa Birliği‘ni oluĢturmuĢtur. Her ne
kadar farklı krizlerden yara alarak çıkmıĢ olsa da, birlik içinde çatırdamalara rağmen bu
yaralardan yararlanmasını bilerek birlik anlayıĢını bozmamıĢtır. Birlik anlayıĢını yakın yahut
uzak gelecekte bozsa bile, bütünleĢmenin baĢarısından ve olumlu sonuçlarından son derece
yüksek bir seviyede faydalanmayı bilmiĢtir.
SSCB dağılana dek dünya üzerinde iki kutuplu bir sistem yürümekteydi. Fakat SSCB
dağıldıktan sonra batı odaklı sistem genel geçerliliğini kabul ettirmiĢ oldu. SSCB‘nin
dağılmasının ardından ortaya çıkan bu boĢluğu batı odaklı sistem doldurunca, diğer boĢluk da
entegrasyonlar ya da iĢ birlikleri ile doldurulmaya çalıĢıldı. Bağımsız Devletler Topluluğu
tam olarak kendi aralarında olmasa da, baĢka birleĢme hareketleriyle eklemlendiler ya da
kendi içinde yeni entegrasyonlar kurma yoluna gittiler. Orta Asya‘da bazı devletler ekonomik

512
iĢbirlikleri içine girmeyi denediler, doğu Avrupa‘da da bazı ülkeler mevcut AB ile
eklemlenmeyi tercih ettiler. Orta Asya‘daki oluĢumlar baĢarı Ģartlarının çoğunu taĢımakla
birlikte, yüksek bir potansiyele sahiptirler. Fakat yine de, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak
kronikleĢen sorunlarını aĢmak durumundadırlar. Örnek olarak Orta Asya ĠĢbirliği Örgütü ele
alınırsa, birleĢmenin potansiyelinin yüksek olduğu kabul edilebilir. Fakat aynı zamanda enerji
ihracatı yüzünden sürekli fazla veren birleĢme içindeki bazı ülkelerin bu kronik sorunu, yine
birleĢmenin dıĢ güçler tarafından enerji kaynaklarına yönelik dıĢ tehditler de aĢılması gereken
sorunlardır.
Siyasi sorunlardan sıyrılamamıĢ bir coğrafya da; Arap-Ġslam coğrafyasıdır. Ġslam
ülkelerinin çoğunun demokrasi ile yönetilmiyor oluĢu, baĢarılı bir entegrasyon kurulmasının
önünde bir engel teĢkil etmektedir. Yine geliĢmiĢ ülkelerin bölgenin doğal kaynaklarına karĢı
iĢtahlı oluĢuyla da, kendi aleyhlerinde oluĢacak bir bölgesel hareketin önüne geçme çabası
içine girecektir.
BaĢarılı entegrasyon örneklerinden biri, diğerlerine benzemeyen bir biçimde
Amerika‘da ortaya çıktı. NAFTA adıyla anılan bu entegrasyon hareketi diğerleri gibi benzer
geliĢmiĢlik seviyelerine sahip ülkeler arasında değil; farklı geliĢmiĢlik seviyelerine sahip
ülkeler arasında kuruldu. Üretim imkânları ve Pazar imkanları olarak baĢarılı bir bütünleĢme
gerçekleĢtirmiĢlerdir ve bir örnek teĢkil etmiĢlerdir. Buna karĢılık birbirine çok benzer yapıya
sahip Amerika kıtası ülkeleri, baĢarılı bir birleĢme modeli gerçekleĢtirmemiĢlerdir. Bunun
nedeni, benzer ülkelerin ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı ya da rakip niteliği taĢıma
özelliklerinden uzak oluĢudur. Ölçek ekonomi avantajlarından yararlanmasının önüne geçen
ve rekabet sonucu verim artıĢı ile refah artıĢı sağlamayan bu tür birleĢmeler baĢarıya
ulaĢamamaktadır. Ġktisat penceresinin dıĢına çıkıldığında; birleĢmeye siyasal, kültürel ve
politik açıdan bakıldığında da ortak bir paydanın varlığından söz edilmesi gerekir. Fakat
baĢarısız bütün entegrasyon örneklerinde bu ortak paydalar ya hiç yoktur ya da çok az
bulunmaktadır.
Sonuç olarak her entegrasyon giriĢimi, baĢarıya ulaĢamamaktadır. Bu nedenle
bütünleĢme hareketleri iyi düĢünülmeli ve sağlam bir zemine oturtulmalıdır. Günümüz pozitif
analizi yapılacak olursa; Türkiye‘nin de AB entegrasyonuna eklemlenmesi olumlu ve
olumsuz sonuçlar doğurabilmekle birlikte, bu durum geliĢmiĢ güçlerin konjonktürü kullanma
ve faydalanma çabalarına da dönüĢebilir. Bu doğrultuda ulusal çıkarların korunması için amaç
değiĢiklikleri gerçekleĢtirilebilir.
KAYNAKLAR
Aydın, Aydın (2015). Küresel mücadele politikaları: Orta Asya‘da Rusya, ABD ve Çin‘. TC
Süleyman Demirel Üniv. Vizyoner Dergisi. 6(13), 1-11
Bakkalcı, A. Can (2008). KüreselleĢme, Bölgesel Entegrasyonlar, Ülkelerüstü Kurumlar, Entegrasyon
Teorisi ve Avrupa Birliği. Adana: Nobel
Bakan, Sumru, Kocağ, Esra Karapınar (2012). KüreselleĢmenin az geliĢmiĢ ülkelere etkisi. Hukuk ve
İktisat Araştırmaları Dergisi. 4(1), ISSN: 2146-0817
Bayraktutan, Yusuf (2004), ‗Global Ekonomide BütünleĢme Trendleri (5. Baskı). Ankara: Nobel
Bilici, Nurettin (2006). AB‘de ekonomik bütünleĢme ve Türkiye‘nin entegrasyonu. Ankara Avrupa
Çalışmaları Dergisi. 5(2), 39-45
ÇeĢtepe, Hamza, Mıstaçoğlu, Tuğba (2011). GeliĢmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı yatırım ve
ekonomik entegrasyon: Asean ve Mercosur örneği. Yönetim ve Ekonomi Dergisi. 17(2), 93-
106
Deniz, TaĢkın (2014). Yükselen güç Çin Halk Cumhuriyeti‘nin stratejik hamleleri. Elektronik Sosyal

513
Sosyal Bilimler Metinleri, 2016 Aralık ICOMEP Özel Sayısı

Bilimler Dergisi. 13(50), 189-212


Dhakan, Ali Akbar (1999). Emergance of Euro and developing Countries. Economic Review
(Pakistan). 30(2), 19-31
Emsen, S., Karaköy, Ç. (2009). Merkezi asya ve kafkas Ekonomilerinde entegrasyonun olabilirliği:
AB‘deki kömür-çelik topluğu benzeri su ve enerjide iĢbirliği arayıĢı. Ç.Ü. Sosyal Bil.
Enstitüsü Dergisi. 18(1), 181-202
Ergül, Osman (2012). Rus dıĢ politikasında bölgeselleĢme ve Rusya‘nın entegrasyon stratejisi:
Avrasya Ekonomik Topluluğu. İnternational Conference on Eurasıan Economies. 468-476
Ergül, Osman (2014). Avrasya ekonomik topluluğu: Sovyet sonrası alanda farklı bir entegrasyon
modelinin tartıĢılması. OAKA. 9(17), 39-74
Ertekin, Bülent Aydın (2012). Neo-Rusya‘nın akdeniz rüyası: Neo-Rusya‘nın Suriye Arap
Baharı‘ndaki rolü‘, Bilge Strateji Dergisi. 4(7), 131-163
Ertürk, E. (1993). Ekonomik Entegrasyon Teorisi ve Türkiye'nin Ġçinde Bulunduğu Entegrasyonlar.
Bursa: Ezgi.
Guberiniç, Jasmina (2015). Batı balkanların entegrasyonunun karĢılaĢtırmalı analizi: Karadağ ve
Sırbistan örnekleri. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 2(3), 76-90
Gündoğan, Ünal (2011). 1979 Ġran Ġslam devriminin ortadoğu dengelerine etkisi. Ortadoğu Analiz
Dergis. 3(30), 67-73
Haque Amber (2011). Ġslami bir perspektiften psikoloji ve din arasındaki iliĢki ve bütünleĢme. TC
Uludağ Ünv, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 20(1), 227-258
Hepaktan C. E. Ve Çınar, Serkan (2011). KüreselleĢmenin ekonomik entegrasyonlar üzerine etkileri‘,
International Conference on Eurasıan Economies, 2011. Ss. 68-77
Ġlhan, Rıfat S. (2013). Arap baharı ve Osmanlı‘nın yası bağlamında modern Türk kimliği. Akademik
Orta Doğu Dergisi, 8(1), 25-49
Ġncekara, Ahmet (1995). GloballeĢme ve BölgeselleĢme Sürecinde NAFTA ve Etkileri, Ġstanbul: ĠTO
Yayınları, Yay. No:1995-14
Ġncekara, A., & Savrul, A. G. M. (2011). KüreselleĢme, büyüme ve ekonomik entegrasyonlar: Türkiye
açısından bir değerlendirme. İktisat Fakültesi Mecmuası. 61(2), 3-22
Karacasulu, Nlüfer (2007). Avrupa entegrasyon kuramları ve sosyal inĢacı yaklaĢım. Uluslar arası
Hukuk ve Politika Dergisi, 3(9), 82-100
Karamahmut, Halil (1998). Ekonomik ve Stratejik Açıdan Hazar Havzası (YayımlanmamıĢ Yüksek
Lisans Tezi). Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul
Keçeci, F. Orçun (2012), ‗Entegrasyon Teorileri ve Avrupa Birliği‘ndeki Krizin BütünleĢmeye Etkileri
(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). TC Aban Ġzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimleri
Enstitüsü, Bolu
Kutlu, Necati (2013), Latin Amerika Semineri. Ali Kaba (Düz.), Ankara, Temmuz 2013
Munasipova, M., Ydyrs, K. (2015). Soğuk savaĢ sonrası dönemde Rusya‘nın dıĢ politikasında Avrasya
Birliği projesi. Karadeniz Araştırmaları Dergisi. 45, 57-67
Paksoy, Saadettin vd (2013). KüreselleĢmenin sosyo-politik etkileri: Arap Baharı. Elektronik Sosyal
Bilimler Dergisi, 12(46), ISSN: 1304-0278
Sandıklı, A. Güllü, Ġ. (2011 Haziran 21). KüreselleĢme ve bölgeselleĢme sürecinde güney Asya ve
pasifik bölgesi. EriĢim tarihi: 06.04.2016. Tasam Stratejik Öngörü. http:
http://www.tasam.org/tr-
TR/Icerik/3081/kuresellesme_ve_bolgesellesme_surecinde_guney_asya_ve_pasifik_bolgesi
Sarı, Aydın (2005). Bölgeler arası ekonomik entegrasyonlar ve Türkiye‘nin ödemeler bilançosuna

514
etkileri. TC Süleyman Demirel Üniv. İİBF Dergisi, 10(1), 117-130
Savrul, Burcu Kılınç, Özel, Hasan Alp (2014). KüreselleĢme sürecinde bölgesel entegrasyonların
baĢarı koĢulları. Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi. 3(2), 37-54
Seyidoğlu, Halil(1993); „Uluslararası Ġktisat‘, 9. Baskı, Ġstanbul, Güzem.

Somuncuoğlu, Ecehan (2015). On dokuzuncu yüzyılda Nahda Hareketi: modern arap düĢüncesinin
oluĢumu, kapsamı ve sınırları. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 3(1), 103-120
ġanlı, Bahar (2008). Ekonomik entegrasyon teorisi çerçevesinde Avrasya Birliği‘nin olabilirliği.
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. 20(1), 13-30.
ġanlı, Fatma Bahar (2004). KüreselleĢme ve ekonomik Entegrasyonlar. Doğu Anadolu Bölgesi
Araştırmaları. 2, 160-166
TaĢkesen, A. (2011). Arap dünyasında demokratikleĢme hareketleri. Akademik İncelemeler
Dergisi, 6(2), s. 259-270
Tellal, Eren (2013). Sui generus örgütler. Çınar Özen ve Özgür Tonus (Editörler), Uluslararası
Örgütler içinde (s. 170-199)
Uzgören, Elif (2012). Türkiye Avrupa Birliği ĠliĢkileri ve entegrasyon teorileri: Gramsci‘ci tarihsel
materyalizmin literatüre katkıları. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi. 11(2), 141-166
Yavuz, Nuri (2003). ġark meselesi açısından Ortadoğu geliĢmeleri. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi,
23(3), 89-98
https://mfa.com.tr (eriĢim tarihi: 29.04.16)

515

View publication stats

You might also like