You are on page 1of 9

Yenisey'in Batısındaki Hun Arkeolojik Kalıntıları / Dr.

Miklös
Erdy
Bu yazarın "Three Archaeological Links Between the Xiongnu and the Huns" adlı makalesinde tartışılan üç
arkeolojik harita, Uzak Doğu'daki Xiongnu ile Orta Avrupa'daki Hunlar arasında tarihsel bir süreklilik olduğunu
gösteren üç arkeolojik bağlantı sağlamaktadır. Bunlar, Çince ve Sogdiyanca olan ve Asya'nın doğu ucu ile batı
ucunda meydana gelen iki olaya atıfta bulunulan, daha eski üç kaynak tarafından da daha ileri düzeyde
doğrulanmaktadır. Bunların sonuçlarına dayanarak, ben de Xiongnu ile Hunlar arasında bir devamlılığın söz
konusu olduğunu kabul ettim ve bu etnik isimlerin biribirinin yerine kullanılabileceğini mülahaza ettim.

Ancak, bu sonuçlar bütün bilim camiasına tam olarak yayılmamış olabilir ya da bazı bilim adamlarını yeterince
ikna edememiş olabilir. Mesela D. Sinor, 1990'daki ilmi eserinde1 ve 1997'deki sunuşunda,2 Xiongnu-Hun tarihsel
sürekliliğinin karşısında yer almıştır. Benzer bir şekilde, Transbaykal bölgesinde (Dureni, Derestuy) Hun
mezarlıklarında kazılar yapmış olan Sergei Miniaev de, son zamanlarda bu görüşü paylaşır duruma gelmiştir. New
York City'deki Metropolitan Müzesi'nde,3 15 Ocak 1999 tarihinde yaptığı sunuşta, Yenisey'in (Hakasya) batı
tarafında Hunlardan kalma bazı arkeolojik buluntular olmasına rağmen, onu Hunların burada yaşamadığı ve bu
bölgeyi hiçbir zaman zaptetmediği görüşünü dillendirirken dinledim. Bunun anlamı, aynı zamanda, Xiongnular
(Asya Hunları) ile Avrupa Hunları arasında bir tarihi süreklilik ilişkisinin olmadığıdır, yani bunlar hiçbir zaman
Avrupa'ya geçmediklerinden, Asya ve Avrupa Hunları aynı halklar olamazlardı.

Bundan dolayı, her biri bir dizi arkeolojik buluntuya (at gömüleri, taç şeklinde başlık, kazan) dayanarak hazırlanan
3 büyük haritanın sunuşuna ilaveten, Orta Yenisey Havzası'nın batı tarafının, yani Abakan Stepleri ve bu steplerin
yakın çevresinin, Xiongnu göçü açısından çok kritik öneme sahip olduğu fark edilebilir. Bu sebepledir ki, Batı
Sibirya'da Xiongnu varlığına ait olan başka arkeolojik verileri sunmanın akıllıca olacağını düşündüm. Bu amaçla,
Xiongnu'nun batıya doğru ilerlemesini, Batı Sibirya ve daha ötesinin derinliklerinde var olduklarını daha iyi
gösterebilmek için bu makalede beş ilave buluntu grubunu derledim.4 Bunu yapabilmek için ise, bu makalede,
Yenisey ile İrtiş Nehri arasında bulunan 1000 kilometre uzunluğundaki bir alanı inceledim.

1. Kazan Kulplarının Dizaynlarındaki Gelişme

Xiongnu ile Hunlar arasında tarihsel bir devamlılığın var olduğunun gösterilmesine katkıda bulunabilecek niteliğe
sahip olan Xiongnu tipi kazanların bir diğer unsuru daha vardır. Bu, kazanların en karakteristik özelliklerinden biri
olan kulplarının dizaynındaki gelişmedir. Batıya doğru ilerledikçe bulduğumuz kazan kulplarının dekorasyonlarının
tedricen çok daha özenle yapıldığını fark ettim. Şekil 1, Ordos Nehri'nden Orta Avrupa'ya doğru giderken bu
gelişmeyi göstermektedir. Rakamsal işaretler, kazanların tek tek tartışıldığı tabloları göstermektedir.5 Kare
şeklinde olan kulpların dizaynındaki gelişmeler kısaca aşağıdaki gibi tarif edilebilir:

Basit düz kulp, 1 -3 (Ordos-Suiyuan).


Noktaları bulunan ikiz baş, 4 (Gansu).

İkiz başlara eklenen bir kemer üzerinde noktalı dekorasyon, 5 (Jilin).


Noktalar arasındaki bir sapın üzerinde bulunan topuz, 7 (Transbaykal).
Noktalı kemer dekorasyonları üzerinde bulunan bir sap üzerinde üç topuz, 8 (Altay).

Saplar üzerinde beş topuz, 9 (Kızıl Adir'deki Ural Nehri).


Bir mantar şekline dönüşen topuzlar (Tobolsk, çember kulp, ilüstire edilmemiştir).

Birbirine değmeyen düz mantar dökümler, 10,11 (Urumçi, Kafkaslar). Kemerin dekorasyonu da artık noktalar
yerine mantar şeklindedir.

Birbirine değen düz mantar dökümler, 12 (Kapos Vadisi). Kulpa dört mantar ilave edilmiştir, 13 (Törtel).

Kulpun her tarafında iki mantar şeklinin dekore ettiği kemer (Varpalota) gösterilmemiştir.

2. Baykal Gölü ile İrtiş Nehri Arasındaki Kafes İşlemeli Kemer Tokaları

Bu bölümde, bir Rus araştırmacı olan Marianna Devlet'in önemli makalesinden seçtiğim malzemelerden
faydalandım.6 Bu makale, Güney Sibirya bölgesinin kafes işlemeli kemer tokalarıyla ilgilidir. Bu makalenin yazıldığı
1983 yılında, Marianna Devlet bu tokaların hangi etnik gruba ait olduğunu henüz tespit edememişti. O zamandan
bu yana, Emma Bunker7 ve Kathy Linduff'un,8 Arthur Sackler'in kolleksiyonundaki bronzlar üzerinde yaptığı
tanımlayıcı çalışmalar sayesinde, bu kemer tokalarının Xiongnu'ya ait olduğu, artık açıklık kazanmıştır.
Bazıları hayvan başları şeklinde geometrik kafes tarzındayken, bazıları da çok iyi bilinen hayvan sitilindedir.

İkinci grup içinde, karşı karşıya gelmiş yaklar, dövüşen atlar, ejderha başlı kurtlara saldıran kaplan, kaplana
saldıran yarı aslan yarı kartal bir efsane kuşu ve yeni olarak da yerel olarak geliştirilmiş uzun kulaklı, yuvarlak
burunlu ejderhalar görülebilmektedir. Ayrıca pek çok mezarda yeni bir cenaze süslemesi olarak bulunan bir kuğu
da vardır.

Şekil 2, çoğu Doğu Liaonong (Xichagou) ve Ordos-Shaanxi bölgelerine kadar ulaşan ve iyi bilinen Hun
ikonografisinin temsillerini gösteren bu manzaraları göstermektedir.

Devlet, Baykal Gölü'ne boşalan Selenga Nehri ile Yenisey'in batı bölgesi arasında keşfettiği bu buluntuların bir
haritasını çıkardı. Bu haritanın Şekil 3'te gösterilen parçası, sadece Devlet tarafından konulmuş noktaları
içermektedir. Noktalar, Selenga ile Çikoy nehirleri arasında, doğu bölgesi ve özellikle de Yenisey'in batısında
bulunan kafes şeklindeki bronz kemer toka buluntularını göstermektedir. Bu bronzların pek çoğu, yerel olarak
geliştirilmiş yeni yuvarlak burunlu ejderha ve kuğu süslemeleri ile birlikte Şekil 2'de resmedilmiştir. Devlet'in
haritası üzerindeki buluntular sayıldığında, Yenisey'in doğu yakasında 16 arkeolojik kazı alanı görülebilir. Ayrıca,
Minusinsk Havzası'nı da kapsayan bu bölgedeki pek çok Hun buluntuları da vardır. Kemer tokalarının yapımı M.Ö.
3. yüzyılın sonlarında, yani Mete'nin saltanatı sırasında başlamıştır. Netice olarak, Hunların Yenisey'in doğusunda
var olduklarına yönelik bir şüphe asla duyulmamıştır.

Öte yandan, Yenisey'in batı tarafında 62 kemer tokası bulunmuştur. İki Hun kazanının bulunduğu Uzhur şehri
yakınlarında çok zengin bir Kosogol hazinesi de bulunmaktadır. Bu kazanların ters çevrilmiş birisinin altında, pek
çok metal süslemeler ve parçaların yanı sıra 30 adet de toka bulunmuştur. Bunlar şimdi Krasnolarsk
Müzesi'ndedir.9 Kosogol'u yalnızca bir buluntu olarak saysak bile, Yenisey'in batı civarında keşfedilen 33, doğu
tarafında ise sadece 16 buluntu mevcuttur. Batı'da iki kat daha fazla buluntu olması, bu bölgenin Hunların eline
hiçbir zaman geçmediğini düşünmemize imkan bırakmamaktadır. Ayrıca, batı bölgesinde Hun varlığının olduğuna
dair pek çok arkeolojik işaretler daha vardır.

3. Yenisey'in Batı Yakasında Hun Tipi Kazanları Resmeden Taş Oymaları

Devlet'in çalışmasından habersiz ve ondan bağımsız olarak, 1996 yılında, Orta Yenisey Havzası ve civarındaki taş
oymacılığının (Petroglyphs) yeniden değerlendirilmesi hakkında bir makale yayınladım.10 Şekil 4, bu taş
oymalarının temel özelliklerinin özet bir tablosunu vermektedir. Maenchen-Helfen, makalesinde bu taş
oymalarında bulunan insan figürlerinin Mani rahipleri olduğunu ifade etmektedir.11 Ancak, Rus bilim adamı
Klyashtorniy, bu insan figürlerinin daha çok Nasturi rahiplerine benzediğini yazmaktadır.12 Bu sonuçlar, söz
konusu taş oymaların, bu dinlerin Sibirya bölgesine ulaştığı dönemde, yani M.S. 7-10. yüzyıllar arasında yapıldığı
anlamına gelmektedir. Ancak, her iki bilim adamı da, taş oymalarını özetleyen bir tablo olan Şekil 4'te
görülebileceği gibi, bu oymalar üzerinde bulunan cübbeli insan figürlerine Hun tipi kazanların eşlik ettiğine dikkat
etmemişlerdir. Yazarın, bu ciltteki diğer bir makalesinde bulunan Şekil 14'te bu taş oymalarından
ikisi gösterilmektedir. Ancak, bizim verdiğimiz Şekil 4'te, alakalı detayların tamamı mevcuttur.

Kızıl Kaya'daki bir taş oymasında 9 kazanı gösteren manzara ortasında bir cübbeli figür bulunmaktadır. Cübbeli
figürün bir maskesi vardır (Kuş maskesi) ve dışa doğru açılmış şekilde kaldırdığı elinde 6 parmak sayılabilmektedir
(Şekil 4, 6. sıra). Bu yüzden bunun, bir şaman resmi olduğu düşünülmektedir. Bu taş oymalarında bulunan
cübbeli figürler de büyük ihtimalle Hun Şamanlarıdır.

Şekil 4'ün dördüncü yatay sırasındaki Argoa dağı, dört cübbeli figürü birlikte göstermektedir (taş oymaları
üzerinde ise bunlar ayrıdır). Noktalı insan figürleri üzerinde gagalı kuş maskeleri ve yerlerde sürünen eteğiyle
cübbeler görülebilmektedir. Uzun etekler kuşların kuyruklarını temsil etmektedir. Hoppal'ın zengin (çizimli)
kitabında, Abakan steplerinde yaşayan Tatarlar arasında hizmet veren kuğu şamanların hem arkadan hem de
önden görüntüleri bulunmaktadır.13 Bu konu Erdy tarafından da tartışılarak ilistüre edilmiştir. 14 Hatto, kuştan
insana, insandan kuşa dönüşebilen kuğu kızlar ve turna kızlar hakkında anlatılan bir eski hikayenin izlerini
Sibirya'nın bu bölgesinde sürmüştür. 15 Yenisey bölgesinde, Şekil 2'de görüldüğü gibi Hun mezarlarında bronzdan
yapılmış kuğu heykelcikleri de bulunmaktaydı. Pazırık'taki 5 nolu kurgan mezar, bir çift doldurulmuş büyük kuğu
da içermektedir. Öyle gözükmektedir ki, yüzyıllar boyunca Şamanizm'in aktif olduğu bu bölgede oldukça güçlü bir
kuğu kültü bulunmaktaydı.

Şekil 14'teki (yazarın diğer bir makalesinde) alçak taş oyma, Bolshaia Boiarskaia Pisanitza diye adlandırılmaktadır.
Bu oyma üzerinde 19 kazan resmedilmiştir. Bunların üç esas tipi Şekil 4'te gösterilmiştir. Bunların hepsi, bir Hun
lou'su (bir sürü grubu) içinde bir dini bayramı gösteren manzara içine yerleştirilmiş Hun tipi kazanlardır. Aynı
prensip, çadırın (yurt) ya da barakanın bitişiğinde bir Hun tipi kazanın bulunduğu genel bir manzara içinde keçi
çobanının resmedildiği 175 cm uzunluğundaki taş oymacılığının gösterildiği Şekil 15'te (yazarın diğer makalesinde)
de görülebilir.

Hepsi birlikte, tamamı Yenisey'in batı yakasında bulunan, taşa oyulmuş 47 Hun tipi kazan buldum. Bunların da
haritaları çıkarılmıştır. Taş oymacılığına ait bu harita, Devlet'in kemer tokalarına dair haritası ile üst üste
getirildiğinde, birbirinden bağımsız olarak toplanmış bu veriler arasında mükemmel bir uyumun varlığı açıkça
gözlenmektedir. Taş oymalar Şekil 3'te boş bırakılmış kareler şeklinde temsil edilmektedir. Bu sadece sonuçların,
yani Yenisey'in batısında Hun/Xiongnuların uzun süre yaşadığını gösteren pek çok bronz kemer tokası ve diğer
nesnelere ilaveten, bir grup zengin Hun/Xiongnu arkeolojik kalıntıları olduğunun doğruluğunu güçlendirir.

4. Sıdorovka'da İrtiş Nehri Üzerinde Xiongnu Kurgan Mezarlığı ve Yenisey'in Batısında Diğer Mezarlıklar

Sidorovka'da İrtiş Nehri'nin doğu yakasında, nehre yakın bir yerde çok önemli bir höyük bulunmaktadır.
Matiushchenko ve Tataurova'nın 1997 yılında basılan kitapları, 19 mezar ile beş kurganı tasvir etmektedir.16
Sidorovka mezarlığında bulunan ve Xiongnu definlerinin en önemli tipik nesnelerinden oluşan bir koleksiyon Şekil
5'te düzenlenmiştir. Batı Sibirya'nın derinliklerinde Xiongnuların olduğundan hiç kimse bahsetmek istemese de,
bizim, burada bulunan süsleme tiplerinin, silahların, kazanların, mücevher kutularının, at eyerlerinin hepsinin Uzak
Doğu topraklarında bulunan malzemelere aynen benzediğinin altını çizmemiz gerekmektedir.

Şekil 5'teki 1. Kurgan da seçmiş olduğumuz nesnelerin çoğunun bulunduğu yeri göstermektedir. 2. Kurganın 1.
Mezarından büyük bir ağaç mücevher kutusu bulunmuştur.

Gösterilen süslemelerin tümü 1. Kurganın 2. Mezarındandır. Bunların arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:

Turkuaz işlemeleri ile bir çift altın kemer tokası. Bunlar, Büyük (deli) Petro'nun Sibirya altın hazinesindeki birkaç
altın kemer tokasıyla aynı tiptedir. Sidorovka'dan olan kemer tokalarının üzerinde kurt başlı Xiongnu ejderhasını
ısırmakta olan iki kaplan resmedilmiştir.

Bükülmüş gövdeli kartallarla iki altın falerae (biri gösterilmiştir).


Kartallar ve boyun şekline saldıran kaplan resimleriyle diğer küçük altın plakalar.

Step benzeri iki altın süsleme de Xiongnu'nun tipik dizaynlarındandır.

Sidorovka'dan bulunan bir çift altın kemer tokası, Orta Asya'daki dizaynlarla aynı olmakla birlikte sadece 4 ilave
paralele sahiptir. Bunlardan üçü bronzdan, biri ise yeşimden yapılmıştır. 1. Bir tek plakanın yarım parçası Ermitos
Müzesi'nde Andrianova Koleksiyonu'ndadır. Orijini ise bilinmemektedir. 2. Ivolga mezarlığı, 100. Türbe, bir çift
bronz kemer tokası.17 3. A. M. Sackler Koleksiyonu'na ait olan tek bronz toka. Orijini bilinmemekle birlikte,
içeriğinde bulunan arsenik, güney Sibirya kaynaklı olabileceğini göstermektedir. 4. Hotun Kolleksiyonu'nda koyu
gri-yeşil renklerdeki yeşim plaka.18 Menşei bilinmemektedir. Kesinlikle Xiongnu ikonografisinin kemer tokalarında
aynen görülebileceği gibi, Selenga Nehrin'den (Ivolga) İrtiş Nehri'ne (Sidorovka) kadar olan stepler ters
çevrilmiştir. Ben sadece menşei bilinen iki tanesine atıfta bulunmaktayım.

Silahlar ve diğer nesneler Kurgan 1'dendir, kırık olan parça hariç, Kurgan 3'tendir. Şekil 5'te gösterilen diğer
parçalar şunlardır:

Pek çok üç kanatlı ok başı,


Kemik plakalar, yayın uç palakaları,
Kısa kılıçlar ve mızrak uçları,
Atların gömüldüğünü sembolik olarak gösteren birkaç demir parçası.

Kafesli ayaklı olan ikisi Kurgan 1, mezar 2'den olan (Şekil 5'te gösterilmiştir) ve kırık olan ötekisi Kurgan 5'ten
olmak üzere üç tane bronz kazan bulunmaktadır. Ayaklı olanlar, menşeleri Ordos stepleri olmakla beraber, sadece
Xiongnu dizaynlarında bulunmaktadır.

Yazarlar, mezarlıkların etnik aidiyetlerini belirlemeye çalışmamışlardır. Bunları, Scytho-Sibirya dünyasına ait
parçalar olarak düşünmüşlerdir. Bu höyüğün M.S. 2. ya da 4. yüzyıllara ait olduğunu belirlemişler ve bunu
Sargatska kültürünün geç dönemlerinin bir parçası olarak tespit etmişlerdir. Sargatska, İrtiş Nehri'nin batı
tarafında bir nehir olup buralardaki kültüre adını vermiştir. Bunker'in analizinde, altın tokaların M.Ö. 3. yüzyıldan
olması gerektiği belirtilmektedir. Eğer, birileri birazcık olsun, silahlar ve töreler gibi Xiongnu kültürel kalıntılarına
aşinaysa, kolayca tanınabilecek pek çok özellikleriyle bu mezarlığı Xiongnu'dan başka bir şeye atfetmelerine
imkan yoktur. Bütün dekorasyonlar, silahlar ve çanaklar, daha önce Xiongnu toprakları olan Transbaykal ve Sarı
Nehir bölgelerinde ulaşılanlarla açıkça aynıdır. Sidorovka'daki mezarlık, Xiongnu sanatının ve ikonografisinin pek
çok özelliğini temsil ettiğinden çalışmamız için çok önemlidir.

Kokel

Yenisey'in batısındaki bir diğer büyük mezarlıktan da bahsedebiliriz. Bu mezarlık, içinde cenaze tefrişatı olarak
yapılan bronz kazanların 91 adet toprak taklidi (Şekil 6) ile birlikte diğer özellikli nesnelerin bulunduğu 475 mezarı
ile Tuva'daki Kökel'de bulunmaktadır. Kökel'in konumu Şekil 3'teki harita üzerinde gösterilmektedir.

Kıdemli bir arkeolog ve kazıların direktörü olan Sevian Vainstein, büyük Kökel mezarlığı hakkında şunları rapor
etmektedir:

"Kökel'den silahların örnekleri kadar ağaçtan modelleri, değişik mutfak eşyaları ve süslemeler sadece Kökel
kabilelerinin materyal kültürlerinin alışık olunmadık derecede tam bir resmini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda
Orta Asya'nın bütün 'Hun Dünyası'na ait kabilelerin kültürünü değerlendirmek için de önemli bir kaynak olarak
hizmet görmektedir. Tuva'da Kökel (Siinchyurek) kültürüne mensup yeni kabilelerinin ortaya çıkışı, şüphesiz
kültürel ve muhtemelen etnik olarak 'Hunnu' ile irtibatlı bir nüfusun buralara ulaşmasıyla bağlantılıdır."19

Aslında, mezarlıkta bulunan büyük eşya dizinleriyle tefriş edilmiş kazıların detaylı arkeolojik hesabını
incelediğimizde,20 aşağıda sıraladıklarımız gibi pek çok Hun özelliğini görebiliriz:

1. Kökel mezarlığında bazı mezarlar kurganların (tümsek) altındadır, bazılarını ise gösterecek hiçbir işaret
bulunmamaktadır. 2. Ölüler uzatılarak sırtüstü yatırılırlar. 3. Pek çoğunda sembolik olmak üzere, kısmen atlar da
gömülmektedir. 4. Mezarların yanlarında odacıklar vardır. 5. Hayvan heykelcikleri, bu adet Orta Avrupa içlerine
kadar ulaşmıştır. 6. Üç kanatlı ok uçları. 7. Refleks yayları ve bu yaylar için kemik plakalar. 8. Dört basit bronz
kazan. 9. Büyük okçular ve Xiongnu/Hun bronz kap kacakları üzerindeki özel dekorasyonlarla aynı olan dalga
benzeri süslemelerle dekore edilmiş seramik kap kacaklar. 10. Mezarlıkta, özenle kulpları şekillendirilmiş 92 toprak
kazan. Şekil 6'da her kulp tipi ayrı ayrı gösterilmektedir. Bu büyük mezarlıkta en üst mertebedeki erkek, 8 adet üç
kanatlı ok başı ile birlikte gömülmüştür. Bu kişi, aynı zamanda, Şekil 6'da gösterildiği gibi, Teletskoe Gölü
bölgesinde bulunan bir bronz kazanın özellikle özel kulp dizaynı açısından çok yakın bir kopyası olan, çok
süslenmiş bir kazanla birlikte gömülmüştür. Bu buluntular buranın bir Hun mezarlığı olduğunu göstermektedir.

Toprak kazan taklitleri Kiia Nehri'nin batısındaki Mihailovka ve doğusundaki Shestakovo'a ve Ob nehrinin
doğusundaki bir haraç bölgesi gibi bölgenin diğer mezarlıklarında da görülebilmektedir. Minusinks Havzası'nda ve
Altın Asar bölgesindeki Sir Derya nehri deltasında da toprak kazanların kullanıldığı rapor edilmiştir.21 Şekil 6'da
gösterilenlerden ikincisi, Yukarı Kama nehri civarında Verkhnii Konets'te bulunan bir bronz kazanla önemli ölçüde
benzerliklere sahiptir.22

Mıhaılovka

Batı Sibirya'daki Kemerovo Devlet Üniversitesi, Üniversite Müzesi'nde pek çok zengin sergiye sahiptir. Hun
Dönemi'ne ayrılan bir bölümde, bir köyün 75 hanesinden 12'sinin büyüleyici bir şekilde yeniden inşa edilmiş
modelleri bulunmaktadır. Bu höyük, Çulım'ın bir güney kolu olan Kiia Nehri'nin batı yakasındaki Mihailovka'dadır.
Mihailovka, Mariinsk şehrinin güneyinde 40 km uzaklıkta ve 55.8 kuzey enlemi üzerindedir. Buranın konumu Şekil
3'te harita üzerinde gösterilmektedir. Bölge, Achiinsk-Mariinsk bölgesinde bir ormanlık steptir. Kazılar, bir bayan
arkeolog olan Martinova tarafından yönetilmekedir ve Martinova bulgularının detaylı bir raporunu yayınlamıştır.
Martinova, bu höyüğü Taştik döneminden kalma eşsiz bir arkeolojik kompleks olarak addetmektedir.23 Taştik,
Hunların mevcut olduğu bir dönemdir, M.Ö. 3. yüzyılda başlayarak Tagar devri ile örtüşür ve M.S. 2. yüzyıla kadar
devam eder.

Bu kuzey orman steplerinde, yerleşim birimleri küçük tomruklar kullanılarak inşa edilmekteydi, fakat en önemli
özellikleri çevrelerinin, yurtların (çadır) şekli gibi, aşağı yukarı daire şeklinde olmasıydı. Bunlar temel olarak çok
köşeli tomruktan yapılmış yurtlardı. Bazı birimlerin fotoğrafları Şekil 7'de görülebilir. Köyün bulunduğu Kiia
Nehri'nin batı yakasında büyük bir tesadüf eseri, 1,5 kilometre uzaklıkta 11 kurganlı bir mezarlık bulunmaktadır.
Bu kurganlar, tümsekleri altında 3 ila 11 arasında mezar bulundurmaktadırlar.

Köy, Kiia nehrinin düz bir taraçası üzerine inşa edilmiştir. Bu taraçanın yüzeyi öylesine düzdü ki, tomrukların
yataylıkları, hâlâ yuvarlak evleri neredeyse ayırıyormuşcasına görülebilir, bu evlerin dışarıya fırlamış gibi görünen
bir de girişleri bulunmaktaydı. Aynı zamanda, duvarı desteklemekte kullanılan dikey destek kirişleri için kullanılan
dikey delikler hâlâ fark edilebilmektedir. Bu deliklerin önemli bir kısmı hâlâ ağaç direklerin kalıntılarını
barındırmaktadır, böylece inşaat modu için bir delil sağlayarak müzenin bu köyü yeniden inşa etmesini mümkün
kılmıştır. Bahsettiğimiz gibi, Üniversite Müzesi, köyün yeniden inşa edilmiş haline, Hun Dönemi bölümünde ev
sahipliği yapmaktadır. Aslında, mezarlıktaki arkeolojik buluntuları gözden geçirdiğimizde, aşağıda sıraladığımız pek
çok Hun özelliğini göreceğiz:

1. Ağaç tomruklar oyularak yapılmış ahşap tabutlar içinde sırtüstü uzatılmış şekilde gömülmekteydiler. Bu tek
tabutlar içindeki ölüler çocuklardı ve bunlar daha sonra kurganların tümsekleri içine gömülmekteydiler.

2. Tomruktan yapılmış geniş defin odalarının ortalama ebatları 7x7 metreydi. Bu defin çukurları 3 ila 11 arasında
ölüye ev sahipliği yapmaktaydı. Büyük odaların köşeleri sınır noktalarına doğru yönlendirilmekteydi.

3. Büyük defin çukurlarının bazıları, 1 m yüksekliğinde ve 1,5 m genişliğinde geniş dikdörtgen yassı taşlarla
kaplanmaktaydı. Bunların malzemeleri kumtaşı ya da kireçtaşı idi. Bu malzemeler çevrede bulunmadığından 25-30
kilometre uzaktan getirilmek zorundaydı.

4. Transbaykalya ve Kuzey Moğolistan'dakilerinin (3. ve 4. kurganlar) aksine, bir geniş taş toprağın üstünde defin
alanını belli etmekteydi.

5. Kurgan 2'de küçük bir at heykelciği bulundu, bu genellikle ta Avrupa içlerine kadar ulaşmış olan bir Hun defin
töresi gereği yapılmaktaydı.

6. 11 defini barındıran Kurgan 2'de ayrıca bir Hun tipi refleks yayının kemik plakası ve sadakların diğer kemik
plakaları da bulunmaktaydı.

7. Kurgan 11'de bulunan kalıntılar arasında aşık kemiği ile oynanan bir oyun için parçalar da bulunmaktadır.

8. Gömülmüş olan cesede Hun tipi bronz kazanların taklidi olan pek çok özellikli toprak kazan da eşlik etmekteydi.
Her kurganda birçok toprak kazan bulunmaktaydı. Bunların çoğunun yüzeyleri baskılarla, dalgalı çizgilerle dekore
edilmişken, diğerleri desensizdir. 4., 8., ve 11., kurganlarda olduğu gibi bronz prototiplerine benzetilerek özenle
dizayn edilmiş kulpları olan çok sayıda seramik kazan da bulunmaktadır. Hepsi de geniş Hun tipi ayaklara sahiptir.

9. Son olarak tartışılmayı bekleyen, kurganlardaki bireysel kalıntılardır. Kalıntılar arasında 3., 4., 5. ve 11.
Kurganlarda not edilmiş olan yakılmış kemikler vardır, fakat diğerleri de bunlara benzemektedir. Kemikler insan
büyüklüğünde bir yüzeye yayılmıştır ya da genellikle kırık bir seramik kazanın bitişiğindeki bir yığın içindedir.
Hunların ölülerini yakıp yakmadıkları ise hâlâ tam olarak çözümlenmemiş bir sorudur. Istvan Bona, mezarların
bazılarında ateş işaretleri görülse de, en azından Avrupa'da Hunların cesetlerini yakmadıklarını söylemektedir.
Bona, "Hunların ölülerini yaktıklarına dair bir kayıda sahip değiliz" demektedir."24 1998'de ziyaret ettiğim, Batı
Sibirya'da Kemerovo yakınlarındaki Tom Nehri'nin üzerinde bulunan Tomskaia Pisanitsa Müzesi'nde yüzyıllar
boyunca uygulanmış olan defin uygulamaları sergisinde bu görüşe muhalif kanıtlar bulunmaktadır. Buranın
direktörü G. S. Martinova'dır. Beş defin tipi arasında (Tagar öncesi zamanlardan Türk dönemine kadar), tıpkı
Mikailova'daki bir kurgan zemininde olduğu gibi, toprak kap kacakların ve seramik çömlek parçalarının bitişiğinde
insan kemiklerinden oluşmuş yığınlarıyla çoklu bir defin manzarası vardır. Çektiğim fotoğraf için aldığım notta,
"Hunlara ait yanmış kemik grupları M.Ö. 2. yüzyıl-M.S. 4. yüzyıl" demişim. Yetişkinlerin cesetleri yakılırken,
çocuklarınkilerin ise yakılmayıp tahta tabutlar içine defnedildiklerini de not etmemiz gerekir.

Bu sorunlara yönelik benim yorumum şudur, ölülerin yakılmasına yönelik bir adetin, tomruklardan yapılma
yurtların da gösterdiği gibi, bol miktarda ağacın bulunduğu Achinsk-Mariinsk ormanlık steplerinde, sınırlı bir
bölgede, geliştirilmiş olma ihtimali bulunmaktadır. Ancak, yine de Bona'nın ifade ettiği gibi, Hunları ölülerini yakan
bir halk olarak nitelendiremeyiz. Bu makalede incelediğim bölgede bile, İrtiş üzerindeki Sidorovka'da ya da
Kökel'deki 475 mezarın bulunduğu büyük mezarlıkta, altın işlemeleri ile birlikte kutuların içinde yetişkinlerin
kurgan defni bulunmaktadır. Orta Avrasya boyunca, pek çok, kısmi at defni ve taç şeklinde altın başlıkla birlikte
defin bulunmaktadır. Eğer analizimiz doğru ve Mihailovka da Hun idi ise, ölülerin yakılması sadece lokal bir
uygulamadır.

Sonuç olarak, Sidorovka ve Kökel, Hun/Xiongnu mezarlıklarıdır. Mihailovka'nın da Hun/Xiongnu mezarlığı


olduğuna dair pek çok gösterge vardır. Özellikle cenaze için büyük sayılarda toprak kazanlar kullanılmasından
dolayı, Şestakova'nın hâlâ büyük bir dikkate ve analiz edilmeye ihtiyacı vardır, çünkü bazı Hun özellikleri
taşımaktadır.

Şestakovo Hun Etkilerini Gösteriyor

Kiia nehrinin doğu yakasında, yani batı yakasındaki Mihailkova'nın karşısında, 10 kurgandan oluşan bir mezarlık
ortaya çıkarılmıştır.25 Yazarlar, bu mezarlığın tarihini M.Ö. 3. yüzyılın sonları ve M.Ö. 1. yüzyıl olarak
belirlemişlerdir ve bu dönemin Tagarların son dönemi ile Taştik kültürleri arasında bir geçiş dönemi olduğuna
işaret etmişlerdir. Bu geçiş döneminin (M.Ö. 1. yüzyıldan 2. yüzyıla kadar) doğası, ölüleri sanki hayattaymış gibi
gösteren toprak maskelerle karakterize edilmektedir. Yazarlar, höyüğün geçişsel doğasına vurgu yapmakla
birlikte, herhangi bir etnik kimlik belirleme girişiminde bulunmuyorlar ve daha fazla ve mükemmel araştırmaya
ihtiyaç duyduklarını söylemekle yetiniyorlar. Bu yazarlar sadece, Şestakovo'nun ormanlık step bölgesinde
hayvancılık yapan bir nüfusla karışarak oluşmuş bir tarım nüfusuna ait bir site olduğu sonucuna varabilmişlerdir.
Yazarlar, özetlerinde "toprağa şekil vermek suretiyle oluşturulmuş.... bir parça bolluğu"nu not etmektedirler.

Yayınlanmış malzemelerin detaylı bir incelemesi, bazıları güçlü bir Hun kültürel nüfuzuyla uyum içinde olacak
olan, bazı gözlemlere imkan tanıyacaktır.

10 kurganın altında 1'den 4'e kadar olan geniş ve ayrı defin çukurları bulunmaktadır. Çukurlar 30'a varan sayıda
insan bedenini barındırmaktadır. Bu cesetler, bir savaşta ya da Kurgan 4 ve 5'te (yaklaşık M.Ö. 2. yüzyıl) olduğu
gibi bir felakette aynı anda ölmüşler gibi yan yana yatırılmışlardı r. Kurgan 3'te (M.Ö. 3. yüzyıl), altı insan kalıntısı
arasında iki atın defnedildiği görülmektedir. Bunun bir Hun tipi defin olup olmadığı bilinmemektedir. Kurgan 3'te
üç adet üç kanatlı ok başı (dördüncüsü ise ıslıkçı tipindedir) ve bunlara ilaveten iki at parçası ve bir üzengi
olmasına rağmen, mezarlarda Hunları karakterize eden önemli bir unsur ve dekorasyon bulunmamaktadır.

En beklenmedik olan, tıpkı Kökel ya da Mihailovka'daki mezarlıkta bulunanlara benzeyen Hun tipi 182 seramik
kazanın varlığı olmuştur. Ancak burada, yani Şestakova'da, gelenek biraz fazla abartılmış ve insan iskeletinden
çok kazan konulmuştur. Yazarlar, kendi kayıtlarında insanlara dair bir hesap vermemektedir. Sadece seramik kap
kacakların sayısı 181 olarak gösterilmektedir. Ağır ayakları ve işlenmiş kulplarıyla kazanlar tamamen Hun tipidirler
(Kurgan 2 ve 10'da). Kendileri etnik olarak Hun olmasalar bile Şestakovo halkının, Güçlü bir şekilde Hun
kültürünün etkisi altında kaldığına dair şüphe yoktur. Ayrıca, seramikten yapılma kulpsuz kab kacaklar ve
bazılarının kenarlarında yukarıya doğru kıvrılmış kulpları bulunmaktadır. Bunlara ilaveten, kenarlarındaki
kulaklarıyla toprak kaplar gibi şekil verilmiş küçük fincanlar da bulunmaktadır. Özetle, farklı bir yerel halk
üzerinde, enteresan bir Hun kültürel nüfuzunu göstermek istemekteyim. Bu toprak kazanların hiçbiri Scythianların
bronz kap kacakları ile mesela tamamen kendi karakteristikleri olan Sakalarınkiyle herhangi bir benzerliğe sahip
değildir.26

5. Balkaş Gölü Bölgesinde Yazılı Çin Kaynakları ile Arkeolojik Buluntuların İrtibatı (M.S. II. Yüzyıl)

M.S. 91 tarihi, Kuzey Xiongnu tarihinde, dört yönden birden gelen çevrelerindeki dört göçer düşmanın ezici bir
yenilgisinden kaçmak için kendi memleketlerini terk ettikleri bir yıldır. Bu yenilgiden önce, tarihlerinde M.S. 85
yılından beri diğer yenilgiler de vardı. İç çatışmalar, maddi zorlukların üstesinden gelmek güç olduğundan
yaşanan büyük çaplı firarlar, salgın hastalıklar, çekirge istilası ve açlığın da dahil olduğu, 70'li yıllar boyunca
yaşanan olaylar bu kötü kaderin sorumlusuydu.27 Cambridge'de Çin Tarihi Kürsüsü'nden "Hanların Uluslararası
İlişkileri" hakkında bir bölümün yazarı olan Yü Yingshi şunları yazmaktadır:28

"Bütün taraflardan kuşatılan Kuzey Shanyu, konumunu koruyamadı ve batıya kaçtı." Yazar Hou Han Shu 89 p.
2950'ye atıfta bulunmaktadır. Başka detaylar bir sonraki alıntıda verilmektedir: "91'de daha batıya İli Vadisi'ne
göç eden Kuzey Xiongnu milletinden geriye bir şey kalmadı ve bunların Dış Moğolistan ve Orta Asya üzerindeki
hakimiyetleri sona erdi". Yazar burada da tekrar Hou Han Shu 89 p. 2951'e atıfta bulunmakta ve ayrıca Ch'i Ssa-
ha (1977) ve Hsiao Chih-hsing (1978) tarafından yapılan "Kuzey Hsiung-nu'nun batıya göçü" üzerine iki çalışmaya
da göndermelerde bulunmaktadır. Birkaç yıl sonra, bu yazar tarafından "Hsiung-nu" üzerine yazılan bir başka
bölümde, Hou Han Shu'nun (119: 5a) bir başka metninden alıntılar yapılmaktadır, "Shanyu konumunu artık daha
fazla elinde tutamadı ve bu yüzden çok uzak diyarlara kaçtı." Ayrıca şunu yazmaktadır:29 "Kuzey Hsiung-nu 107
ve 213 yılları arasında Batı bölgelerine kısa bir süre için geri geldi."

Aslında, Xiongnu ilk olarak Liaoning bölgesinden kuzeye doğru çekildi, burada bu halkın bir kısmını oluşturan
100.000 yurttan oluşan bir kesim geri çekilenlere katılmadı ve Xianbei ile birleşti. Bu olaydan sonra, Xiaongnu
yönünü İli Nehri Vadisi'ne çevirdi. Tianşen'den kaynaklanan bu nehir doğuya doğru akıp, sonra keskin bir şekilde
ters yöne dönerek Balkaş Gölü'nün güneyindeki düzlüğe ulaşmaktadır. Burada, bu nehir, uzatılarak genişletilmiş
bir göl oluşturmaktadır ki, bugün bu Kapçagay Rezervuarı'dır.

Kuzeye döndüğünde birçok kollara ayrılmakta ve Balkaş Gölü'ne dökülmektedir; böylece Yedi Nehir Bölgesi'ni yani
günümüzün Semirechye'sini oluşturmaktadır. Bölge hayvan yetitiriciliği için idealdir. Bu bölge yeni Xiongnu
gücünün üssü oldu ve buradan yeniden Çin'e saldırılara başlayarak, Tarım Havzası'nın tamamını, daha önemlisi
tüm Batı Bölgelerini yeniden elde etmeyi başardılar. Tarım Havzası, M.S. 107-123 yıları arasında Xiongnu
mülkiyetindeydi, ancak Çinliler bunları hile ile yenilgiye uğrattığından, bu toprakları yeniden Çinlilere kaptırdılar.

6. Sonuç

Bizim bakış açımızdan en önemli olan şey, yazarın elinizdeki kitaptaki diğer makalesinde bulunan üç esas
arkeolojik haritanın her birinin, Balkaş Gölü ya da İli Nehri boyunca buluntulara sahip olmasıdır. Bunları gözden
geçirdiğimizde şunları görürüz:

1. İli'nin bir haraç bölgesi olan Künes nehri vadisindeki Xinyuan kasabasındaki (Sincan) bir bronz kazan.30

2. Biri Balkaş'ın batısındaki Çuluk Tau'dan (höyük 2.4) ve diğeri gölün kuzey yakasındaki Kanattas'tan olan iki Hun
altın kadın başlığı (höyük 2.5, her ikisi de yazarın diğer makalesindeki Şekil 9'da).

3. Atların bir kısmının gömüldüğüne dair haritaya gelince, bir Hun kadının iki genç çocuğu ile birlikte gömüldüğü
mezar yine Kanattas'tadır (höyük 3.8. Erdy'nin diğer makalesindeki Şekil 8'de) ve bir Hun kraliçesinin taş
levhalarla kaplanan geniş bir mezar içine gömüldüğü Kara Ağaç (Höyük 3.9). Kara Ağaç, Balkaş'ın kuzeyinde,
Akmolinsk civarında bir höyüktür ve burada tam bir at defini mevcuttur, ancak kafatası ve arka ayakları atın derisi
içinde kalmıştır.

İli Vadisi'nin yeniden konumlandırılmasında Çin kaynakları referans alınsa da, İli Balkaş Gölü bölgesinin arkeolojik
buluntuları, özünde, Orta Avrupa'ya kadar ulaşan daha batıdaki buluntular ile tamamen aynıdır. Bu yeni güç
üssünden yola çıkan Hunlar, Çinlilerden her iki ulus için de hayati önemi haiz Tarım Havzası'nı aldılar.

Hun arkeolojik buluntuları ve şimdi geniş Orta Asya toprakları üzerinde bulunan etnik kimlikleri göstermekte olan
Çin kaynakları ile çok güçlü bir bağ bulunmaktadır. Bu bölgenin doğu ucunda, Sogd harfleri, batı ucunda da Wei
Shu ve Wei Lueh, Xiongnu Hun sürekliliğini göstermektedir.

Böylece, üç harita üzerinde temel arkeolojik bağlantılar gösterilmekte ve bu Erdy'nin diğer makalesinde sunulan
üç eski kaynak tarafından doğrulanmaktadır, bu bağlar ayrıca bu makalede tartışılan materyaller tarafından da
güçlü şekilde desteklenmektedir. İlave destekleyici materyaller aşağıdaki kalemleri içermektedir:! Batı'ya doğru
gittikçe kazan kulplarının dizaynlarında görülen tedrici stilistik gelişme.

2. Yenisey'in batı yakasında çok sayıda kemer tokaları ve petroglifler.

3. İrtiş yakınlarındaki Sidorovka kurgan mezarlığında Hun tarzı altın kemer tokaları ve diğer altın süslemeler.

4. Yenisey'in batısında Hun tarzı buluntular ve mezarlıklar (Kokel, Mihailovka).

5. Balkaş Gölü bölgesinde Çin kaynakları ile çok sayıda arkeolojik buluntular arasındaki bağlantı.

Bundan dolayı, benim Xiongnu-Hun tarihsel sürekliliğini kabul etmemden başka bir alternatif bulunmamaktadır.
Bu arkeolojik buluntularla, Sogdca ve Çince yazılmış eski yazılı kaynaklar arasındaki çok yönlü anlaşmayı iptal
edebilecek, bugüne kadar bilinmeyen, bir bilgi ya da verinin ortaya çıkarılabileceğini hayal etmekte bile güçlük
çekiyorum.

1 Sinor, Denis, The Hun Period, The Cambridge History of Early Inner Asia. Cambridge (UK), New York,
Cambridge Univ. Press, 1990, ss. 177-205. Cited s. 178.
2 Sinor, Denis, Migrations in Inner Asia: Facts and Fancy. Bu makale, the American Oriental Society'nin 207.
toplantısında sunulmuştur, Miami, FL, March 23-26, 1997.
3 Miniaiev, Sergei, Archaeology of the Hsiung-nu in Russia: New Doscoveries. Metropolitan Museum of Art'ta
sunulmuştur, Ancient Near East department in New York, NY on January 15, 1999.
4 Bu malzemenin bir bölümü iki konferansta sunulmuştur: Indiana University'de, Bloomington, IN (9th Annual
Central Eurasian Studies Conference, March 30-April 1, 2001) ve University of Wisconsin'de, Madison, WI
(Central Eurasian Studies Society's 2nd Annual Meeting, October 11-14, 2001).
5 Erdy, Miklös, Hun and Xiong-nu Type Cauldron Finds Throughout Eurasia, Eurasian Studies Yearbook, 67,
1995, 5-94. Also: Corrigenda, ESYb, 68, 1996, s. 143.
6 Devlet, M. A., Sibirskie Poiasnie Azhurnie Plastini (Siberian openwork belt buckles, 2nd c. B. C.-1st c. A. D. )
Arkheologiia SSSR, C. D 4-7. Moskva, Izdatelstvo "Nauka", 1980, ss. 3-66.
7 Bunker, Emma C., Ancient Bronzes of the Eurasian Steppes from the Arthur M. Sackler
5 Collections, New York, The Arthur M. Sackler Foundation, 1997.
8 Linduff, Katherine M., An Archeological Overview, in Emma C. Bunker.
9 Katia Devlet'ten e-mail yoluyla alınan bilgi, 7 Nisan 2000.
10 Erdy, Miklös, Manichaeans, Nestorians, or Bird Costumed Humans in their Relation to Hunnic Type Cauldrons
in Rock Carvings of the Yenisei Valley, Eurasian Studies Yearbook, 68, 1996, ss. 45-95.
11 Maenchen-Helfen, Otto, Manichaeans in Siberia, Semitic and Oriental Studies. Berkeley and Los Angeles, Univ.
of California Press, 1951, ss. 311-326.
12 Klyashtorniy, Sergey G., Istorico-kul'turnoe znachenie Sudjinskoi nadpisi (The historical-cultural importance of
the inscription of Sudja), Problemi Vostokovedeniia. Moskow, Izdatel'stvo Akademii Nauk SSSR, No. 5, 1959, ss.
162-169.
13 Hoppâl, Mihâly, Sâmânok. Lelkek es Jelkepek (Shamans. Souls and Symbols). Budapest, Helikon, 1994, ss.
30, 52.
14 Erdy 1996, ibid, ss. 67-69, 84.
15 Hatto, A. T., The Swan Maiden: A Folk Tale of North Eurasian Origin? Bulletin of the School of Oriental and
African Studies, University of London 24, 1961, ss. 326-352.
16 Matiushchenko, V. I. ve L. V. Tataurova, Mogilnik Sidorovka v Omskom Priirtishe. Novosibirsk, "Nauka", 1997.
17 Devlet, ibid.
18 Bunker, ibid, ss. 88, 274.
19 Vainstein, Sevyan, Kokel Cemetery and the Problem of History of the Hunnu in Central Asia. Preprints of
Papers at The Internat. Academic Conference on Archaeology. Cultures of the Northern Chinese Ancient Nations.
Hohhot, Inner Mongolia, China, C. 2 (Wu), August 11-18, 1992.
20 Vajnstein, Sevyan, I., V. S. Diakonova & Roman Kenk, Das Graberfeld der Hunno-Sarmatischen Zeit von
Kokel', Tuva, Süd-Sibirien. München, Verl. C. H. Beck, 1984.
21 Erdy 1995, ibid, ss. 26, 80.
22 Maenchen-Helfen, O. J., The World of the Huns. Berkeley, Univ. of California, 1973, ss. 318, 335-336.
23 Martinova, G. S., Tashtikskie plemena na Kie (Tashtik a.g.e., tribe by the Kiia),
23 Krasnoiarsk, Izdat. Krasnoiarskogo Universiteta, 1985.
24 Böna, Istvân, A hunok es nagykirâlyaik (Hunlar ve büyük kralları). Budapest, Corvina, 1993. s. 174.
25 Martinov, A. I., G. S. Martinova, A. M. Kulemzin, Shestakovskie Kurgani (Shestakovo Kurgans). Kemerovo,
Kemerovskii Gosudarstvenniy Pedagogicheskiy Institute, 1971.
26 Erdy 1995, ibid, s. 6.
27 Yü Ying-shi, The Hsiung-nu, in Denis Sinor ed. The Cambridge History of Early Inner Asia. Cambridge,
Cambridge Univ. Press, 1990, ss. 118-149, Cited s. 148.
28 Yü Ying-shi, Han Foreign Relations, in D. Twitchett and M. Loewe eds. The Cambridge History of China, C. I.,
Cambridge, Cambridge Univ. Press, 1986, ss. 377-462. a.g.e., s. 405.
29 Yü Ying-shi 1990, ibid, s. 149.
30 Erdy 1995, ibid, s. 81.

Böna, Istvân, (1993). A hunok es nagykirâlyaik (The Huns and Their Greatkings). Budapest, Corvina.

Bunker, Emma C. (1997). Ancient Bronzes of the Eurasian Steppes from the Arthur M. Sackler Collections, New
York, The Arthur M. Sackler Foundation.

Devlet, M. A. (1980). Sibirskie Poiasnie Azhurnie Plastini (Siberian openwork belt buckles, 2nd c. B. C. - 1st c. A.
D. ) Arkheologiia SSSR, C. D 4-7. Moskva, Izdatelstvo "Nauka", ss. 3-66.

Erdy, Miklös (1995). Hun and Xiong-nu Type Cauldron Finds Throughout Eurasia, Eurasian Studies Yearbook, 67,
5-94. Also: Corrigenda, ESYb, 68, 1996, s. 143.

Erdy, Miklös (1996). Manichaeans, Nestorians, or Bird Costumed Humans in their Relation to Hunnic Type
Cauldrons in Rock Carvings of the Yenisei Valley, Eurasian Studies Yearbook, 68, ss. 45-95.

Erdy, Miklös (2001). Three Archaeological Links between the Xiongnu and the Huns, The Turks.

Hatto, A. T. (1961).

The Swan Maiden: A Folk Tale of North Eurasian Origin? Bulletin of the School of Oriental and African Studies,
University of London 24, ss. 326-352.

Hoppâl, Mihâly (1994). Sâmânok. Lelkek es Jelkepek (Shamans. Souls and Symbols). Budapest, Helikon, ss. 30,
52.

Klyashtorniy, Sergey G. (1959). Istorico-kul'turnoe znachenie Sudjinskoi nadpisi (The historical cultural
importance of the inscription of Sudja), Problemi Vostokovedenii. Moskow, Izdatel'stvo Akademii Nauk SSSR, No.
5, ss. 162-169.

Linduff, Katherine M. (1997). An Archeological Overview, in Emma C. Bunker Ancient Bronzes of the Eastern
Eurasian Steppes, New York, The Arthur M. Sackler Foundation.

Maenchen-Helfen, Otto (1951). Manichaeans in Siberia, Semitic and Oriental Studies. Berkeley and Los Angeles,
Univ. of California Press, ss. 311-326.
Maenchen-Helfen, O. J. (1973). The World of the Huns. Berkeley, Univ. of California.

Martinov, A. I., G. S. Martinova, A. M. Kulemzin (1971). Shestakovskie Kurgani (Shestakovo Kurgans). Kemerovo,
Kemerovskii Gosudarstvenniy Pedagogicheskiy Institute.

Martinova, G. S. (1985). Tashtikskie plemena na Kie (Tashtik a.g.e., tribe by the Kiia), Krasnoiarsk, Izdat.
Krasnoiarskogo Universiteta.

Matiushchenko, V. I. and L. V. Tataurova (1997). Mogilnik Sidorovka v Omskom Priirtishe. Novosibirsk, "Nauka".

Miniaiev, Sergei (1999). Archaeology of the Hsiung-nu in Russia: New Discoveries. Presentation at the
Metropolitan Museum of Art, Ancient Near East department in New York, NY on January 15.

Sinor, Denis (1990). The Hun Period, The Cambridge History of Early Inner Asia. Cambridge (UK), New York,
Cambridge Univ. Press, ss. 177-205.

Sinor, Denis (1997). Migrations in Inner Asia: Facts and Fancy, Abstracts of and Paper Presented at the 207th
meeting of the American Oriental Society in Miami, FL, March 23-26.

Vainstein, Sevyan (1992). Kokel Cemetery and the Problem of History of the Hunnu in Central Asia, Preprints of
papers at The Internat. Academic Conference on Archaeology. Cultures of the Northern Chinese Ancient Nations.
Hohhot, Inner Mongolia, China, C. 2 (Wu), August 11-18.

Vajnstein, Sevyan, I., V. P. Diakonova & Roman Kenk (1984). Das Graberfeld der Hunno-Sarmatischen Zeit von
Kokel', Tuva, Süd-Sibirien. München, Verl. C. H. Beck.

Yü Ying-shi (1986). Han Foreign Relations, in D. Twitchett and M. Loewe eds. The Cambridge History of China,
C. I., Cambridge, Cambridge Univ. Press, ss. 377-462.

Yü Ying-shi (1990). The Hsiung-nu, in Denis Sinor ed. The Cambridge History of Early Inner Asia. Cambridge,
Cambridge Univ. Press, ss. 118-149.

You might also like