You are on page 1of 144

TÝRYAKÝ HASAN PAÞA

a
b
TÝRYAKÝ HASAN PAÞA

Erdal Ayçiçek

c
TÝRYAKÝ HASAN PAÞA
Muþtu Fetih Kitaplarý

Copyright © Muþtu Yayýnlarý, 2010


Bu eserin tüm yayýn haklarý Iþýk Yayýncýlýk Ticaret A.Þ’ne aittir.
Eserde yer alan metin ve resimlerin Iþýk Yayýncýlýk Ticaret A.Þ’nin önceden
yazýlý izni olmaksýzýn, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt
sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

Editör
Zekeriyya ÞEN

Görsel Yönetmen
Engin ÇÝFTÇÝ

Akademik Ýnceleme
Salih GÜLEN, Muhittin KÜÇÜK, Dr. F. Muharrem YILDIZ

Çizimler
Lojistik Art Sanat Destek Evi

Sayfa Düzeni
Mernuþ KALKAN

Kapak
Mernuþ KALKAN

ISBN
975-8968-69-6

Basým Yeri ve Yýlý


Çaðlayan Matbaasý
Sarnýç Yolu Üzeri Nu: 7 Gaziemir / ÝZMÝR
Tel: (0232) 252 20 96
Mayýs 2010

Genel Daðýtým
Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým
Merkez Mah. Soðuksu Cad. Nu: 31 Tek-Er Ýþ Merkezi
Mahmutbey / ÝSTANBUL
Tel: (0212) 410 50 60 Faks: (0212) 445 84 64

Muþtu Yayýnlarý
Kýsýklý Mahallesi Meltem Sokak No: 5
34676 Üsküdar / ÝSTANBUL
Tel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20
www.mustu.com

ç
ÝÇÝNDEKÝLER

Þehre Gelen Yabancý 1

Mübarek Bir Rüya 11

Eylül Rüzgârý 25

Bobofça’nýn Fethi 29

d
Kanije Fethediliyor 33

Fýrtýnalý Günler 56

Mektubun Tesiri 80

Þiddetli Kýþ 89

e
Barut Yokluðu 93

Bitmek Bilmeyen
Sýkýntýlar 96

Zekâ ve Cesaret 105

Zaferin
Gerçek Sahibi 115

f
Paþayý Aðlatan
Mektup 118

Ayrýlýk Vakti 123

g
TÝRYAKÝ HASAN PAÞA HAKKINDA...
Kanije Kalesi’ni savunurken belki yetmiþ yaþ-
larýndaydý, ama sanki yirmi beþlik bir delikanlý gibi dinç
ve atýlgandý. Osmanlýnýn yiðitlerinden bu ihtiyar deli-
kanlýnýn hayatý, þu ibretli ve anlamlý sözün bir misaliy-
di: “Ümit, azim ve kararlýlýk, imanla dolu bir kalbe gi-
rince, nice zorluklar aþýlýr ve Allah’ýn izniyle en büyük
hedeflere ulaþýlýr.”
Evet, gerçekten çok güçlü bir inancý vardý Hasan
Paþanýn. Yüce Allah’a dupduru bir gönülle inanmýþ,
ömrünü O’nun hoþnutluðunu kazanma yolunda har-
camýþtý. Azim ve kararlýlýðý, geleceðe ait ümitleri de bu
saðlam inancý ölçüsünde büyüktü.
Büyük bir sabýrla çalýþýr, didinirdi. Üzerine düþen
görevleri hakkýyla yerine getirebilmek için üstün bir
gayret gösterirdi. Sonra da Rabbinden yardým diler ve
neticeyi sadece O’ndan beklerdi. Týpký, “Benim görevim
Allah yolunda mücadele edip çabalamaktýr, zafer kazan-
mak deðil... Muzaffer olmak ya da olmamak Allah’ýn
taktiridir, O’nun bileceði bir iþtir.” diyen Celâleddin Har-
zemþah gibi.
Yiðitliði, kahramanlýðý, cesareti, çevresindekilere
þefkati ve hoþgörüsünün yanýnda Tiryaki Hasan Pa-
þanýn ilginç bir özelliði vardý. En sýkýntýlý durumlarda
bile alabildiðine soðukkanlý davranýr, dikkatli
düþünürdü. Allah’ýn izniyle meselelere yeni ve farklý
çözüm yollarý üretirdi. Hiç kimsenin aklýna gelmeyen
ilginç harp teknikleri geliþtirirdi. Kâinatýn Efendisi Pey-
gamber Efendimizin “Harp hiledir.” anlamýndaki
sözünü çok iyi uygulardý. Düþmana beklenmedik bir

ð
anda ilginç tuzaklar kurar, parlak zekâsýyla onlarý alt
edip dehþete düþürürdü.
Kahraman ecdadýmýzýn binlerce ferdinden yalnýzca
biridir Tiryaki Hasan Paþa. Ona “tiryaki” denmesinin
sebebi nedir acaba? Titiz ve hassas bir kiþiliðe sahip ol-
masýndan mý verilmiþtir ona bu isim? Farklý rivayetler,
farklý görüþler var bu konuda. Ancak, bildiðimiz ka-
darýyla o bir kahve tiryakisiydi.
“Tiryaki Hasan Paþa” gibi, Allah’ýn yüce adýný
bütün cihana yaymak için çalýþan bütün ecdadýmýzýn
ruhu þad olsun. Kabirleri cennet bahçelerinden bir bah-
çe olsun. Allah onlardan ebediyen razý olsun.” diyor ve
Tiryaki Hasan Paþa ile sizleri baþ baþa býrakýyoruz.
Yayýn Kurulu

h
ÞEHRE GELEN YABANCI

1 600 yýlýnýn aydýnlýk bir yaz gecesinde Kay-


seri... Yýldýzlar ve dolunayýn ýþýðý, Anadolu’nun bu
þirin kentine apayrý bir güzellik katýyordu. Erci-
yes’ten esen serin rüzgârýn etkisiyle bir saða bir so-
la sallanan çýnar aðaçlarý, gecenin güzelliðini âdeta

Tiryaki Hasan Paþa 1


alkýþlýyorlardý. Ara sýra uzaklardan duyulan birkaç
köpek havlamasý dýþýnda, Kayseri sokaklarýnda in-
sana huzur veren bir sessizlik hâkimdi.
Gece bir hayli ilerlemiþ, artýk köpek havlama-
larý da duyulmaz olmuþtu. Bu arada, yorgunluðu
her hâlinden belli olan bir yabancý, doðu kapýsýn-
dan þehre girdi. Atý da en az kendisi kadar yorgun
gözüküyordu. Hareketlerine bakýlýrsa, yabancýnýn
aradýðý bir adres vardý. Uzun süre bu aramayý
sürdürdü. Fakat bütün gayretlerine raðmen aradýðý
yeri bir türlü bulamýyor, dönüp dolaþýp hep ayný
noktaya geliyordu.
– Allah Allah, tuhaf þey; oysa bu civarda oldu-
ðuna eminim. Ama ne hikmetse bir türlü bulamýyo-
rum. Ya bu þehir deðiþti ya da ben iyice yaþlandým.
Of, of! Artýk dermaným da kalmadý. Allah’ým bura-
da yýðýlýp kalacaðým þimdi.
Kendi kendine konuþarak aramayý sürdüren ya-
bancý, bir çift gözün kendisini takip ettiðini farke-
dememiþti. Karanlýk bir sokaða girince, takip eden
adam da bir gölge gibi peþinden süzüldü. Yavaþça
belinden hançerini çýkarttý ve yabancýnýn yakýnýna
kadar sokuldu. Hançerini kaldýrdý; tam saplaya-
caktý ki birinin yaklaþmakta olduðunu fark etti. Bu
gelen; pehlivan yapýlý, pala býyýklý mahalle bekçisi

2 Muþtu Fetih Kitaplarý


Feyzullah Efendiden baþkasý deðildi. Hem kendisi,
hem de atý yorgunluktan bîtap düþen yabancýya :
– Selâmün aleyküm beyim. Kimsiniz, nesiniz,
gecenin bu vakti ne gezersiniz buralarda, diye ses-
lendi.
– Ve aleyküm selâm bekçi efendi. Ýsmim Ýbra-
him Peçevî. Erzurum’dan gelirim. Eski arkadaþým
Hacý Salih Efendinin evini arar dururum. Lâkin bir
türlü bulamam. Hâlbuki buralarda olduðuna adým
gibi eminim.
Bu arada, karanlýðýn içindeki korkunç yüzlü
adam, elindeki hançeriyle kalakalmýþtý:
– Bu bekçi de gelecek zamaný buldu ha! Tam da
adamýn iþini bitirip atýna ve paracýklarýna kona-
caktým, diye homurdanarak sessizce oradan uzak-
laþtý.
Bekçi, yabancýya:
– Horasanlý Hacý Salih Efendiden mi bahseder-
siniz beyim?
– Hah, tamam iþte. Horasanlý Hacý Salih Efen-
di. Tanýr mýsýnýz kendisini?
– Tabi ki. Hacý Salih Efendiyi kim tanýmaz. Ýki

Tiryaki Hasan Paþa 3


sokak ötede oturur. Dilerseniz ben sizi götürüvere-
yim.
– Allah senden razý olsun bekçi efendi. Te-
þekkür ederim.
Þehrin parke taþýndan yapýlmýþ bakýmlý sokak-
larýnda bir süre yürüdükten sonra, Bekçi Feyzullah
Efendi:
– Beni baðýþlayýn beyim, lâkin gece vakti bura-
lar pek tekin deðildir. Akýl vermek gibi olmasýn
amma, bir daha gelecek olursanýz bu vakte kalma-
sanýz iyi olur. Allah korusun, baþýnýza bir belâ gele-
bilir.
– Yoksa buralarda da mý Celâlî eþkýyalarý gezer?
– Maalesef beyim, maalesef. Osmanlý güçten
düþeli, ortalýkta eþkýyalar türedi. Eskiden tek tük
rastlanan hýrsýzlýk ve gasp olaylarýna maalesef son
zamanlarda daha sýk rastlanýr oldu.
Bekçinin sözleri Ýbrahim Peçevî’yi derin
düþüncelere sevketti. Hak etmeyen kiþilerin rüþvet-
le yeniçeri ocaðýna alýnmasý, orduyu zaten yýprat-
mýþtý. Týmar sistemi bozulduðu ve topraklar hak et-
meyenlerin eline düþtüðü için, ordunun önemli bir
kýsmýný oluþturan týmarlý sipâhiler de huzursuzdu.

4 Muþtu Fetih Kitaplarý


Savaþlarýn uzamasý, kýsmî baþarýsýzlýklarýn yaþan-
masý ise, daha önce hiç görülmeyen firar hâdiseleri-
ne yol açmýþtý. Anadolu’yu mekân tutan bu fi-
rarîler, Yavuz Sultan Selim zamanýnda baþkaldýran
Bozoklu Celâl isimli eþkýyanýn ismine atfen, Celâlî
ismiyle anýlýr olmuþlardý. Anadolu halký gittikçe
güçlenen bu insafsýz insanlardan dolayý çok muzda-
ripti. Ýbrahim Peçevî memleketinin bu hâlinden
dolayý ruhunun sýkýldýðýný hissetti.

“Allah Allah, demek Celâlî eþkýyasý buralara ka-


dar gelmiþ ha. Allah bu milletin sonunu hayretsin.”
diye ýzdýrapla mýrýldandý. Biraz sonra bekçi:

– Geldik beyim. Burasý Hacý Salih Efendinin


evi.

– Allah ne muradýn varsa versin bekçi efendi.


Saðolasýn.

– Estaðfurullah beyim, vazifemiz, dedi ve ka-


ranlýk sokaðýn içinde kayboldu.

Hacý Salih Efendi birçok geceler olduðu gibi,


yine gece ibadetine kalkmýþtý. Tam selâm veriyordu
ki kapý çalmaya baþladý:

Tiryaki Hasan Paþa 5


– Salih Efendi, Salih Efendi, diye seslendi Pe-
çevî.

Hacý Salih Efendi, kandili alýp merak içinde ve


aðýr adýmlarla aþaðýya indi:

– Buyurun, kimsiniz, gecenin bu vakti ne ister-


siniz, diye dýþarýya seslendi.

6 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Benim, Ýbrahim Peçevî, medrese arkadaþýn.
Hacý Salih Efendi, “Ýbrahim Peçevî” ismini du-
yunca, sevinçle kapýyý açtý.
– Aman efendim, kimler gelmiþ. Hoþ geldiniz,
safalar getirdiniz, diyerek eski dostunu kucakladý.
– Hoþ bulduk! Gecenin bu vakti rahatsýz etti-
ðim için kusuruma bakma, hakkýný helâl et.
– Ne demek efendim, ne kusuru. Bilâkis þeref
duydum caným dostum benim. Dur hele sana þöyle
bir bakayým. Yahu Peçevî, maþaallah hiç deðiþme-
miþsin be kardeþim.
– Ben de seni çok iyi gördüm. Hâlâ medreseden
ayrýldýðýmýz günkü gibi dinçsin maþaallah.
– Allah razý olsun kardeþim. Hay Allah!
Þaþkýnlýðýmý baðýþla. Seni bir anda karþýmda
görünce, sevinçten içeri buyur etmeyi bile unut-
tum. Hele buyur içeri, ayakta kalma öyle.
– Müsaaden olursa içeri girmeden þu zavallý
hayvaný ahýra bir koysam, derim. Bütün gün yol
tepti, çok yoruldu fukara.
– Tabi ki. Dur ben de sana yardým edeyim.
Az sonra iki arkadaþ, ahþap evin merdivenlerin-

Tiryaki Hasan Paþa 7


den misafir odasýna çýktýlar.
Hacý Salih Efendi, misafirinden müsaade istedi
ve diðer odaya geçti:
– Haným! Misafirimiz var, uzun yoldan gelir,
Allah ne verdiyse bir zahmet yemek hazýrlayýver.
– Peki bey.
Yemekler yendikten sonra iki eski dost sohbete
baþladý:
– Duydum ki sarayda tarihçi olarak vazifeye
baþlamýþsýn.
– Doðru duymuþsun. Zaten bu yolculuk da
görev icabý. Fakat yol üzeri olunca, seni görmeden
geçmek istemedim.
– Allah razý olsun kardeþim. Beni ne kadar
memnun ettiðini anlatamam. Görev dedin, neyle
alâkalý bu görevin?
– Malûm, Haçova Savaþý’ný kazanmamýzdan
sonra Avusturya her fýrsatta intikam kollar ve dur-
madan kalelerimize saldýrýr. Padiþah Efendimiz fer-
man buyurdular ve þu anda Avusturya üzerine sefe-
re çýkan ordumuzu takip etmemi, gördüðüm her
þeyi kayda geçirmemi emrettiler. Gelecek nesiller

8 Muþtu Fetih Kitaplarý


atalarýnýn gayretlerinden habersiz kalmasýn ister.
Ben de bunun için yola çýktým. Senin anlayacaðýn,
önce Belgrat’a, oradan da Estergon ve Kanije taraf-
larýna gitmekteyim
– Allah mübarek etsin, Allah kolaylýklar versin
kardeþim. Madem saraydasýn, sen daha iyi
görürsün olup biteni. Hele anlat bakalým, devleti-
miz nicedir, savaþlar nasýl gider, iþler yolunda
mýdýr?
– Devletimiz iyi olmasýna iyidir. Hâlâ dünyada
þanlý Osmanlý Devleti’nin bileðini bükecek bir dev-
let bulunmamaktadýr. Lâkin, kudretli padiþahýmýz
Kanunî Sultan Süleyman Hânýn vefatýndan sonra
fetih hareketleri bir parça yavaþladý. Devlet adam-
larýmýz arasýnda rahat düþkünü, liyakatsiz kimseler
boy göstermeye baþladý. Yeniçeri ocaðýna usulsüz
alýnan askerler orduya zarar verir oldu. Týmarlý si-
pahilere ait topraklarýn hak etmeyenlere geçmesi
ayrý bir dert. Bu hoþ olmayan durumlar maalesef
askerin maneviyatýný da bozmakta. Ýki saatte ka-
zanýlan Mohaç gibi büyük zaferlerin yerini; günler,
haftalar, hatta aylar süren savaþlar alýr oldu artýk.
Bakalým bu iþin sonu nereye gidecek? Allah sonu-
muzu hayreylesin.
– Âmin! Desene zor günler bekler bizi.

Tiryaki Hasan Paþa 9


– Durum henüz çok vahim deðil. Lâkin tedbir-
de kusur etmemek gerekir.
– Doðru dersin. Bizim de buralarda aðzýmýzýn
tadý kaçtý. Ortalýðý Celâlî eþkýyalarý sardý ve halký
canýndan bezdirdiler. Ýnþallah devletimiz savaþlarý
bir an önce bitirir de içerideki bu haydutlarýn
hakkýndan gelir.
– Ýnþaallah dostum, inþaallah.
Ýki dostun sohbeti gecenin geç saatlerine kadar
sürdü. Bir ara Hacý Salih Efendi:
– Neyse, vakit bir hayli ilerledi. Yol yorgunlu-
ðun da vardýr. Sen biraz istirahat et, yarýn yine
hâlleþiriz, deyince:
– Haklýsýn, dedi Peçevî. Allah nasip ederse sa-
bah namazýndan sonra yola çýkmak isterim. Yolum
bir hayli uzun.
– Daha uzun süre misafirim ol derdim, ama va-
zifen misafirlikten daha mühim. Bir dahaki sefere
bu kadarcýk kalmayla kurtulamazsýn bilmiþ ol. Ha-
di, sana Allah rahatlýk versin.
Ýbrahim Peçevî Efendi, yol yorgunluðunun da
etkisiyle baþýný yastýða koyar koymaz uykuya daldý.

10 Muþtu Fetih Kitaplarý


MÜBAREK BÝR RÜYA
A yný gece, bir sokak öteden, duvarlarýndaki
sývalarý yer yer dökülmüþ, köhne bir evden aðlama
sesi geliyordu. Bu ses, on bir-on iki yaþýnda olan ve
tek baþýna yaþayan Doðan’ýn sesiydi. Önce annesi-
ni, sonra da babasýný yitiren Doðan, komþularýn

Tiryaki Hasan Paþa 11


yardýmýyla hayatýný sürdürmeye çalýþýyordu. O ge-
ce alabildiðine hüzünlüydü. Yatsý namazýný henüz
kýlmýþtý ve gözyaþlarý içerisinde dua ediyordu:
“Allah’ým, ne olur bana yardým et. Kimsesiz
kaldým. Bu hâlimle tek baþýma ne yaparým, nasýl
yaþarým? Beni kendi baþýma býrakma Rabbim. Sen,
Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmý þe-
faatçi yaparak edilen samimî dualara karþýlýk verir-
miþsin. Ýþte þimdi Senden, Sevgili Peygamberimizin
yüzü suyu hürmetine beni kimsesiz koymamaný di-
liyorum Allah’ým.” diye duasýný bitirdi. Anasýz ba-
basýz kalmanýn üzüntüsünü kalbinde derinden his-
sediyordu. Neden sonra bu ruh hâliyle uykuya
daldý.
– Heeey, Doðan, Doðan oðlum!
Doðan sesin geldiði tarafa bakýnca, nur yüzlü
bir ihtiyarýn odanýn ortasýnda kendisine baktýðýný
fark etti. “Allah Allah, bu amca da kim ola ki?”
diye geçirdi içinden. Sonra da cevap verdi:
– Buyur amca, bir isteðin mi vardý?
– Bak evlâdým. Anasýz babasýz kaldýðýný ve içi-
nin kederle dolu olduðunu bilirim. Lâkin endiþe et-
mene gerek yoktur. Yüce Allah bütün kimsesizle-
rin sahibidir. Sakýn korkuya kapýlma. Mevlâm ken-
disine samimî bir kalple yalvaran herkesi himaye

12 Muþtu Fetih Kitaplarý


eder. Elbet seni de himaye edecektir. Þimdi sözleri-
mi dikkatle dinle. Var git evlâdýmýz Peçevî’ye selâm
söyle. Seni evlâdýmýz Tiryaki Hasan Paþaya emanet
etsin. Hasan Paþa bundan gayrý senin hem anandýr,
hem de baban. Allah yâr ve yardýmcýn olsun, dedi.
Yaþlý adam sözlerini bitirdikten sonra kapýya
doðru yavaþ yavaþ yürüdü. Tam bu esnada þaþkýn-
lýðýný üzerinden atan Doðan:
– Beni baðýþlayýn amca, fakat siz kimsiniz, di-
yebildi.
– Bana Molla Güranî derler evlâdým, dedi ve
evden çýktý gitti.
Doðan, gördüklerinin etkisiyle bir anda gözle-
rini açtý ve yataðýndan heyecanla doðruldu. Gözü
yaþlý adamý aradý bir süre. Sonra da kendi kendine
mýrýldandý:
– Allah Allah! Galiba rüya gördüm. Hayýrdýr
inþallah. Hiç böyle bir rüya görmemiþtim daha
önce. Tâbiri ne ola ki?
Doðan, rüyayý ve tabirinin ne olabileceðini
düþünürken, sabah ezaný okunmaya baþlamýþtý:
– Allahuekber! Allahuekber!..
– Neyse, abdestimi alýp camiye gideyim. Sonra

Tiryaki Hasan Paþa 13


da bir ara, rahmetli babamýn yakýn dostu Hacý Sa-
lih amcaya rüyamý anlatýrým. Belki bu rüyanýn ne
anlama geldiðini o tabir edebilir.
Doðan abdestini aldý ve caminin yolunu tuttu.
Rüyanýn etkisi hâlâ üzerindeydi. Nur yüzlü yaþlý
adam gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. He-
le hele yaþlý adamýn:
“Yüce Allah bütün kimsesizlerin sahibidir.
Sakýn korkuya kapýlma. Rabbimiz kendisine sa-
mimî kalple yalvaran herkesi himaye eder. Elbet se-
ni de himaye edecektir.” sözleri kulaklarýnda
çýnlýyordu.
– Selâmün aleyküm Doðan oðlum. Bu ne dal-
gýnlýk?
Doðan, dalgýnlýktan camiye geldiðini bile fark
edememiþti:
– Ve aleyküm selâm Salih amca. Kusura bak-
mayýn, dalmýþým. Verin öpeyim elinizi.
Doðan, Hacý Salih Efendinin yanýndaki ya-
bancýnýn da elini büyük bir hürmetle öptü.
– Berhudar ol evlâdým, Allah razý olsun. Ben de
ne zamandýr seninle konuþmak istiyordum. Hele
namazýmýzý bir eda edelim, sonra geniþçe görüþelim
hâlleþelim seninle, olmaz mý?

14 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Peki Salih amca.
Namaz boyunca gördüðü rüya ve rüyasýndaki
yaþlý adam Doðan’ý meþgul etti durdu. Namaz bit-
miþ, dualar edilmiþti. Namazdan sonra caminin av-
lusunda bir araya gelenler; tokalaþýyor, birbirilerine
hâl hatýr soruyordu.
– Allah kabul etsin evlâdým.
– Allah razý olsun Salih amca, cümlemizinkini
kabul etsin efendim, diye edeple karþýlýk verdi Do-
ðan.
– Eee söyle bakalým, nasýlsýn, sýhhat ve afiyette-
sindir inþallah?
– Allah’a çok þükür iyiyim. Sadece anne ve ba-
bamý çok özlüyorum. Ama elden bir þey gelmiyor.
Allah’ýn takdiri böyleymiþ. Ýnþaallah Rabbim onlarý
cennetine koymuþtur. Bunu düþününce biraz ra-
hatlýyorum.
Sözün burasýnda Doðan’ýn gözlerinden birkaç
damla gözyaþý dökülüverdi. Hacý Salih Efendi ve
yanýndaki misafiri de bu tablo karþýsýnda çok duy-
gulanmýþlardý:
– Allah sabýrlar versin yavrum. Ne mutlu an-
nene babana ki senin gibi inancý saðlam bir evlât
býraktýlar geride. Onlar dinine yürekten baðlý,

Tiryaki Hasan Paþa 15


tertemiz insanlardý. Ýnþaallah kabirleri cennet
bahçelerinden bir bahçe olmuþtur. Hadi aðlamayý
býrak artýk. Bak böyle aðlarsan, beni de üzecek-
sin.
Doðan gözyaþlarýný silerken:
– Peki, diyebildi zorlukla.
Hacý Salih Efendi yanýndaki misafiriyle de toka-
laþtýktan sonra:
– Yahu biz niye böyle ayakta söyleþir dururuz?
Hadi bakalým, doðru bizim fakirhaneye. Hem soh-
bet eder, hem de birlikte kahvaltýmýzý yaparýz.
Doðan:
– Allah razý olsun Salih amca. Misafiriniz var,
ben size sýkýntý vermeyeyim, diyerek gitmek iste-
mediyse de Hacý Salih Efendi hem yetim hem de
öksüz kalmýþ bu çocuðu býrakmak niyetinde deðil-
di:
– O nasýl söz evlâdým. Baban benim çok yakýn
dostumdu. Onun vefatý benim de yüreðimi dað-
ladý. Ayrýca sen de benim evlâdým sayýlýrsýn. Hadi
hadi, ýsrar etme de gel bakalým. Hem seni çok de-
ðerli bir dostumla tanýþtýrmak istiyorum.
– Peki Salih amca. Sen nasýl istersen...

16 Muþtu Fetih Kitaplarý


Kahvaltý ve hâl hatýr sormalardan sonra, Do-
ðan’ýn aklýna rüyasýnýn tabirini Hacý Salih Efendiye
sormak geldi.
– Þeyy!.. Salih amca... Nasýl söyleyeceðimi bilemi-
yorum, lâkin benim bir derdim var. Kendi baþýma için-
den çýkamadým. Gerçi dükkânýnýza gelip anlatmayý
düþünüyordum, ama kýsmet þimdi anlatmakmýþ.

Tiryaki Hasan Paþa 17


– Hayýrdýr inþaallah oðul!
– Bu gece sabah namazýndan az önce ilginç bir
rüya gördüm.
– Allah hayretsin. Hele anlat bakalým.
– Dün gece yatsý namazýndan sonra, anam ve
babam aklýma düþtüydü. Onlarýn hasretiyle azýcýk
üzgün yatmýþtým. Sabah namazýndan biraz önce,
nur yüzlü bir ihtiyar rüyama girdi ve bana þöyle de-
di: “Sevgili yavrum! Anasýz babasýz kaldýðýný ve içi-
nin kederle dolu olduðunu bilirim. Lâkin endiþe et-
mene gerek yoktur. Allah bütün kimsesizlerin sahi-
bidir. Sakýn korkuya kapýlma. Allah kendisine sa-
mimî bir kalple yalvaran herkesi himaye eder. El-
bet seni de himaye edecektir. Þimdi sözlerimi dik-
katle dinle. Var git evlâdýmýz Peçevî’ye selâm söyle.
Seni evlâdýmýz Tiryaki Hasan Paþaya emanet etsin.
Tiryaki Hasan Paþa bundan gayrý senin hem
anandýr, hem de baban. Allah yâr ve yardýmcýn ol-
sun.”
Ben o nur yüzlü ihtiyara: “Sen de kimsin am-
ca?” deyince:
“Bana Molla Güranî derler evlâdým.” dedi ve
birden kayboldu. Sonra da uyandým. Hâlâ Rüyanýn
etkisinden kurtulamadým.

18 Muþtu Fetih Kitaplarý


Doðan rüyayý anlatýnca, Hacý Salih Efendi ve
Ýbrahim Peçevî göz göze geldiler. Ýkisinin de gözle-
ri yaþardý. Doðan, onlarýn bu hâline bir anlam ve-
rememiþ, fakat sebebini sormaya da cesaret edeme-
miþti. Hacý Salih Efendi kýsa süren bir sessizlikten
sonra kendini toparladý ve aðýr aðýr konuþmaya
baþladý:
– Evvelâ hayýrlý bir rüya görmüþsün, onu baþ-
tan diyeyim oðul. Zaten sahabilerden Ebu Said
Hazretlerinin (Radýyallahu anh.), Efendimiz Aley-
hissalâtü Vesselâmdan rivayet ettiði bir hadis-i þeri-
fe göre: “En doðru rüya, seher vakitlerinde görülen
rüyadýr.” Peki, Molla Güranî kimdir, sen bilir mi-
sin?
Hacý Salih Efendi kendi sorusuna yine kendisi
cevap verdi:
– Molla Güranî, þanlý Osmanlý Devleti’nin en
büyük padiþahlarýndan, Ýstanbul fatihi Mehmet
Han Hazretlerini yetiþtiren deðerli bir âlimdir.
Öyle bir âlim ki dünyanýn karþýsýnda titrediði Sul-
tan Mehmet Han Hazretlerine, doðrudan ismiyle
“Mehmet” diye hitap ederdi de, “Buyurun hocam.”
diye karþýlýk görürdü. Molla Güranî’yi rüyada
görmek, Allah’ýn bir lütfudur. Bunun için ne kadar
þükretsen azdýr.

Tiryaki Hasan Paþa 19


– Peki rüyamýn tabiri hakkýnda ne dersiniz?
– Þu büyük lütfa bak ki Yüce Allah, Molla
Güranî gibi mübarek bir zatýn eliyle, bir baþka velî
kulu Tiryaki Hasan Paþayý sana tanýtmýþ. Tiryaki
Hasan Paþa, Osmanlýnýn yetiþtirdiði çok deðerli
komutanlardandýr. Neredeyse bütün ömrü harp
meydanlarýnda geçmiþtir. Milleti rahata ermeden,
kendisine rahatý çok gören bir hizmet sevdalýsýdýr.
Kahramanlýðýyla, Allah’a ve Resulullah’a olan
baðlýlýðýyla, keskin zekâsýyla, “düþmanlarýn bile
takdir ettiði” bir yiðit oðlu yiðittir. Yüce Allah,
onun gibi aslanlarý baþýmýzdan eksik etmesin.
– Molla Güranî Hazretleri, “Peçevî” isimli bir
zattan da bahsettiydi. O kim ola ki ?
Bu sözlerden sonra Ýbrahim Peçevî, gözyaþ-
larýna engel olamadý. Misafirin durup dururken að-
lamaya baþlamasý Doðan’ý þaþýrtmýþtý.
– Oðul, sen öyle mübarek birisin ki Yüce Allah
sana ikramda bulunup Peçevî’yi buralara kadar ge-
tirdi, dedi Ýbrahim Peçevî Efendi.
– Yoksa, yoksa Peçevî siz misiniz?
Peçevî, duygu yüklü bir eda ile “evet” manasý-
na baþýný salladý.

20 Muþtu Fetih Kitaplarý


Olanlarý yavaþ yavaþ kavramaya baþlayan Do-
ðan’ýn gözleri fal taþý gibi açýldý. Heyecanla:
– Aman Allah’ým, Sen ne büyüksün, diyebildi
sadece.
Uzun bir sessizlikten sonra söze baþlayan yine
Doðan oldu. Utana sýkýla Ýbrahim Peçevî Efendiye
dönerek:
– Eðer sizce uygunsa, beni de beraberinizde
götürür müsünüz efendim?
Ýbrahim Peçevî, bakýþlarýný Hacý Salih Efendiye
çevirdi. Bunun üzerine Hacý Salih Efendi sýkýntýlý
bir þekilde:
– Bak oðul, dinimizde rüyalara göre hareket
edilmez, bundan dolayý...
Hacý Salih Efendi daha sözünü bitiremeden Do-
ðan araya girdi:
– “Seher vakti görülen rüyalar sâdýk rüyalardýr.
Molla Güranî de büyük bir zattýr.” diyen siz deðil
misiniz? Böyle bir rüyadan þer sonuç çýkar mý Salih
amca? Ne olur, bana müsaade edin gideyim. Anam
yok babam yok, bu diyarlarda. Bakarsýnýz ben de
bir akýncý olur, devletime hizmet ederim, deyip að-
lamaya baþladý.

Tiryaki Hasan Paþa 21


– Ne olur Salih amca, kýrma beni!

Hem Hacý Salih Efendinin, hem de Ýbrahim Pe-


çevî Efendinin yürekleri cýz etmiþti. Çocuðun bu
samimî ve içten yalvarmalarýna dayanamadýlar:

– Peki, dediðin gibi olsun, diyerek kabul etmek


zorunda kaldýlar.

Doðan bu sözü duyunca, bir yandan akan


gözyaþlarýný silmeye çalýþýyor, diðer yandan da:

– Allah sizden razý olsun! Allah razý olsun, di-


yerek sevinç çýðlýklarý atýyordu.

Sabah namazýndan sonra yola çýkmayý düþünen


Peçevî’nin seyahati, bu sýrlý geliþme üzerine öðleye
doðru kaymýþtý. Doðan mahalleliden helâllik
aldýktan sonra doðruca Hacý Salih Efendinin yaný-
na geldi.

– Neyle yolculuk edeceksin evlât, atýn var mý?

– Yok ama, önemli deðil. Ben yürürüm. Allah


yolunda ayaðýma birazcýk toz bulaþmýþ çok mu?

– Peki sana bir muþtum var desem... Bak ba-


kalým þuraya, ne görüyorsun?

22 Muþtu Fetih Kitaplarý


Doðan o yana dönünce, Hacý Salih Efendinin
dillere destan atý Rüzgâr’ý gördü. Önce anlaya-
madý. Fakat Hacý Salih Efendinin tebessüm ederek:

– O artýk senindir oðul. Ben cenge çýkamayacak


kadar yaþlandým. Fakat öyle görürüm ki sen kabýna
sýðmazsýn. Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi

Tiryaki Hasan Paþa 23


vesellem.) buyurmuþ ki: “Bir þeye (iyiliðe ya da
kötülüðe) vesile olan, onu yapan gibidir.” Ýnþallah,
sen bu atla hayýrlý iþler yaptýðýn sürece, bana da se-
vap kazandýrmýþ olacaksýn.
– Be, ben bunu nasýl kabul ederim Salih Amca.
Rüzgâr çok deðerli bir at, diye kekeledi Doðan.
– Al oðul, al. Yoksa sevap kazanmamý istemiyor
musun?
Doðan, sevinç içerisinde Hacý Salih Efendiye
öyle bir sarýldý ki Hacý Salih Efendi neredeyse
yýkýlacaktý. O da Doðan’a sýmsýký sarýldý ve baþýna
bir öpücük kondurdu.
– Hakkýnýzý helâl edin, her þey için teþekkür
ederim Salih Amca.
– Helâl olsun evlâdým. Hadi hadi, yolcu yolun-
da gerek. Zaten Ýbrahim Peçevî de bir hayli gecik-
ti. Allah yolunuzu ve bahtýnýzý açýk etsin.
Büyük Osmanlý tarihçisi Ýbrahim Peçevî ile Do-
ðan, orada bulunan herkesle tek tek vedalaþtý. Ol-
dukça uzun sürecek Belgrat seyahatine baþ-
ladýklarýnda, vakit öðleye yaklaþýyordu.

24 Muþtu Fetih Kitaplarý


EYLÜL RÜZGÂRI
Y ýl 1600. Osmanlý Ordusu, Sadrazam Ýbra-
him Paþa komutasýnda Belgrat’tan hareket etmiþti.
Hedef, eskiden Osmanlýlarýn elinde olup, sonradan
Avusturyalýlarýn ele geçirdiði Estergon ve Kanije
gibi çok önemli kaleleri almaktý. Mevsim kýþa yak-
laþtýðý için, ordu oldukça hýzlý hareket ediyordu.

Tiryaki Hasan Paþa 25


Gece olmuþ, ordu uzun bir yürüyüþün ardýndan is-
tirahata çekilmiþti. Ýki asker fýsýltý hâlinde ara-
larýnda konuþuyorlardý:
– Þu Balkanlarýn rüzgârý da amma sert eser ha!
Ýnsanýn kemiklerine iþliyor birader.
– Doðru dersin. Lâkin Allah yolunda sefere
katýlmanýn sevabý da çoktur.
– Orasý öyle tabi de...
– Hem baksana, Sadrazam Ýbrahim Paþamýz da
askerinin baþýndadýr. O da çeker ayný sýkýntýlarý.
– Haklýsýn!
– Allah onun gibileri baþýmýzdan eksik etmesin.
– Âmin.
– Haydi dinlenelim gayrý. Cenk günü iyice yak-
laþtý. Allah rahatlýk versin.
– Sana da Allah rahatlýk versin.
Askerler derin bir uykuya daldýlar. Az sonra
nöbetçiler dýþýnda bütün ordu istirahata çekilmiþti.
Eylül rüzgârlarýnýn çadýrlar arasýndan ýslýk çalarak
esmesi, þiddetli bir kýþýn yaklaþtýðýnýn habercisiydi.
Vakit ilerlemiþ, fakat Sadrazam Ýbrahim Paþanýn

26 Muþtu Fetih Kitaplarý


çadýrýndaki hareketlilik bitmemiþti.
– Beylerim, komutanlarým. Bilirsiniz ki Avus-
turyalýlar Osmanlýya karþý hadlerini aþmýþtýr. Avus-
turya Ýmparatoru’nun abisi olan Alman Ýmparato-
ru ve Eflak beyi Mihail de bu güruha destek olur-
lar. Gayrý bu küstahlara haddini bildirmek gerek-
tir.
Ýbrahim Paþanýn komutanlarý ve beyleri:
– Uygundur Paþam. Kendi halkýna dahi zulme-
den, sorumsuzca cinayetler iþleyen Mihail’e de
Avusturyalýlar’a da hadlerinin bildirilmesi zaruret
olmuþtur, diyerek Ýbrahim Paþayý tasdik ettiler.
– Madem siz de uygun görürsünüz, öyleyse
“Bismillah” diyerek baþlayalým. Tez, gün görmüþ
deðerli komutanlarýmýzdan Tiryaki Hasan Paþaya
da haber yollansýn. Onun tecrübeleri ve kanaatleri
yanýmýzda pek kýymetlidir. Askerleriyle orduya ye-
tiþsin.
– Baþüstüne Paþam!
Yaþý yetmiþi bulmasýna raðmen hâlâ bir delikanlý
gibi enerji dolu olan Tiryaki Hasan Paþa, emri alýr al-
maz yola çýktý. Hayatýnýn büyük bir kýsmý Balkan ve
Avrupa topraklarýndaki fetihlerde geçmiþti. Bunun

Tiryaki Hasan Paþa 27


için, sadrazam onun tecrübelerine ve düþüncelerine
büyük deðer veriyordu. Tiryaki Hasan Paþa, askerle-
ri tarafýndan da çok seviliyordu. Mütevazý karakteri
ve onlara gösterdiði baba þefkati âdeta askerin gön-
lünü fethetmiþti.
Tiryaki Hasan Paþa, sefer esnasýnda deðerli
adamlarýndan Karapençe’ye dönerek:
– Yolumuz üzerindeyken þu Bolendvar Kale-
si’ni de fethedelim derim. Duyarým ki bir eþkýya
güruhu burayý mekân tutmuþtur. Halký bu zalim-
lerin elinden kurtarmak gerek.
– Emredersiniz Paþam!
Bir gün boyunca süren çarpýþmalardan sonra
kaledekiler iþin sonunun iyi olmayacaðýný hissetti-
ler ve teslim olmaya karar verdiler. Böylece kale
Osmanlý hâkimiyetine girmiþ oldu. Ýçine mu-
hafýzlar konduktan sonra, ordu Kanije
yakýnlarýndaki Osiyek’de sadrazamýn ordusuyla
buluþmak üzere yola koyuldu.

28 Muþtu Fetih Kitaplarý


BOBOFÇA’NIN FETHÝ
S oðuk mevsimlerde savaþmak çok zor olduðu
için, genellikle ne Osmanlý Ordusu, ne de bir baþ-
ka devletin ordusu kýþýn pek savaþmazdý. Bu sebep-
le Ýbrahim Paþa kýþ gelmeden hemen harekete geç-
mek niyetindeydi. Tiryaki Hasan Paþa ve ordusu-
nun Osiek’e ulaþmalarý üzerine, savaþ plânýný son
kez istiþare etmek için harp divanýný topladý :

Tiryaki Hasan Paþa 29


– Beylerim, paþalarým! Bilirsiniz kýþ yaklaþ-
maktadýr. Elimizi çabuk tutmak ve emniyetimiz
için pek mühim olan kaleleri fethetmek artýk zaru-
ret olmuþtur. Evvelâ Estergon Kalesi’nin fethi
düþünülürdü. Lâkin birkaç gündür birebir istiþare
ettiðim gün görmüþ paþalarýmýz, beylerimiz, Kani-
je’nin zaptýnýn aciliyeti olduðunu söylerler. Bu nok-
tada bana da Resûlü Ekrem Efendimizin Uhud Sa-
vaþý’nda yaptýðý gibi, kendi düþüncemden ziyade,
çoðunluðun fikrine uymak düþer. Ýstiþareye hürme-
ten, Estergon’un fethini erteledim. Malûmunuz
Kanije ayný zamanda benim doðduðum yerdir.
Ýnþallah Yüce Rabbimiz bu kararý hayýrlý kýlar.
Komutan ve beyler hep bir aðýzdan “Âmin!” di-
yerek, bu duaya iþtirak ettiler.
– Kanije’nin fethine karar verdiðimize göre,
plân üzerinde konuþabiliriz. Bu mevzuda beylerim
paþalarým ne düþünürler acep, diyerek konuyu
görüþmeye açtý Ýbrahim Paþa.
Söz alan Murat Paþa:
– Paþam, bana sorarsanýz Kanije yolu üzerinde-
ki Bobofça Kalesi’nin alýnmasý zarurettir. Kanije’yi
almadan önce sýrtýmýzý saðlama almalýyýz.
Söz alan diðer beyler ve komutanlar da Murat

30 Muþtu Fetih Kitaplarý


Paþayla hemfikir olduklarýný belirttiler.
– Zikrettiðiniz sebepler ve tedbirler yerindedir.
Benim kanaatim de bu merkezdedir, dedikten son-
ra Murat Paþaya dönerek:
– Bobofça’nýn fethine seni memur ettik Murat
Paþa. Yüce Rabbim gazaný mübarek eylesin. Ýnþa-
allah fetih tamamlanýnca bize yetiþirsin. Kanije’nin
fethinde de sana ve askerlerine büyük vazifeler
düþecek.
– Emredersiniz Paþam!
Toplantý neticelenmiþ ve komutanlar çadýrlarý-
na çekilmiþlerdi. Sabahýn erken saatlerinde Murat
Paþa kendisine baðlý birlikleri alarak Bobofça üze-
rine yola çýktý. Bu esnada Sadrazam Ýbrahim Paþa
da, Kanije’ye doðru hareket etti.
Murat Paþa çok iyi korunan Bobofça Kalesi’ne
ulaþtýðýnda, düþman askerleri gerekli tertibatý çok-
tan almýþlardý bile. Askere çadýrlarýný kurmasý ve
dinlenmesi emri verildi. Kuþatma ertesi günü baþ-
layacaktý.
Sabah ezanýndan sonra bütün askerler Murat
Paþanýn arkasýnda saf tutarak namazlarýný kýldýlar
ve birbirleriyle helâlleþtiler. Osmanlý askerleri þe-
hitlik arzusu ve ümidiyle harbe çýkardý. Bunun için,

Tiryaki Hasan Paþa 31


savaþ baþlamadan askerler birbirleriyle helâlleþirdi.
Murat Paþa iþaretini verdi. Savaþ bir anda olan-
ca þiddetiyle baþladý. Bobofça iyi korunan bir kale
olmasýna raðmen, ihtiþamlý Osmanlý Ordusu
karþýsýnda ancak üç gün dayanabildi. Kale fethedil-
dikten ve yeterli miktarda muhafýz býrakýldýktan
sonra, sadrazamýn ordusuna biran önce yetiþebil-
mek için ordu derhâl yola koyuldu.

32 Muþtu Fetih Kitaplarý


KANÝJE FETHEDÝLÝY OR
M urat Paþa kýsa sürede sadrazamýn ordusu-
na ulaþtý. Bobofça’nýn alýnmasýyla, Osmanlý Ordu-
suna arkadan gelebilecek bir saldýrýnýn önü büyük
ölçüde alýnmýþ oluyordu. Artýk sýra, stratejik açýdan
çok mühim olan Kanije Kalesi’nin fethine gelmiþti.

Tiryaki Hasan Paþa 33


Sadrazam Ýbrahim Paþa savaþ plânýný istiþare etmek
için, yine harp divanýný toplamýþtý :
– Beylerim paþalarým! Malûmunuz olduðu üze-
re, Yüce Allah bizlere Murat Paþanýn eliyle Bobof-
ça’nýn fethini nasip etti. Bu muzafferiyetten dolayý
Rabbimize sonsuz þükürler olsun.
Bu sözlerden sonra Bobofça fatihi Murat Paþa-
ya dönerek:
– Gayret ve kahramanlýklarýndan dolayý, Murat
Paþamýzdan ve askerlerinden Allah ebediyyen razý
olsun.
Sadrazamýn bu iltifatý, Murat Paþayý epey
utandýrmýþtý:
– Estaðfurullah Paþam, bizler sadece vazifemizi
yaptýk. Allah devletimize ve milletimize zeval ver-
mesin, dedi. Ýbrahim Paþa sözlerine devam ederek:
– Kanije iyi korunan bir kaledir. Belli ki kuþat-
ma pek çetin geçecektir. Bundan dolayý Budin
Muhâfýzý Rumeli Beylerbeyi Lala Mehmet Paþayý
da Kanije kuþatmasýna çaðýrdým. Ýnþaallah o da or-
dusuyla beraber yarýn bize katýlacak. Fetih plâný
hakkýnda beylerim, paþalarým ne düþünürler acep,
diyerek konuyu tartýþmaya açtý.

34 Muþtu Fetih Kitaplarý


Tiryaki Hasan Paþa:
– Paþam, Kanije yolu üzerindeki Bobofça Kale-
si’nin alýnmasý isabet olmuþtur. Lâkin Kanije’nin
fethi buyurduðunuz gibi Bobofça kadar kolay ol-
mayacaktýr. Çünkü Kanije Kalesi Drava Nehri ile
Balaton Gölü arasýndadýr ve etrafý suyla çevrilidir.
Bu su, kaleye yanaþmamýzý engelleyebilir. Tecrübe
ettik, attýðýmýz oklar ancak kale duvarlarýna kadar
varýr. Demem o ki bunun için bir tedbir düþünmek
icap eder.
– Tedbir nedir paþalar, dedi Ýbrahim Paþa.
Herkes bu konudaki fikrini söyledi. Ýbrahim
Paþa bütün söylenenleri dikkatle dinledi. Bir süre
düþündükten sonra:
– Paþalarým, beylerim! Görürüm ki hepinizin
birbirinden kýymetli fikirleri vardýr. Netice olarak
derim ki Kanije etrafýndaki suyu aþmak için, aðaç
tomruklarýndan bir iki adamý rahatça taþýyabilecek
dirençte kalýn çitler örülsün! Sonra da bu çitler bir-
leþtirilsin. Üzerine yýðýlacak odunlarla da askerimiz
için siper yapýlsýn ve kaleye bu þekilde yaklaþýlsýn.
Siz bu tedbire ne dersiniz paþalar?
Çadýrdaki herkes, ifade edilen tedbirlerin uy-
gun olduðu noktasýnda hemfikirdi.

Tiryaki Hasan Paþa 35


– Peki öyleyse. Allah gazamýzý mübarek etsin.
Bu gece bol bol dua ediniz, dedi Ýbrahim Paþa.
Bu sözlerden sonra Tiryaki Hasan Paþaya döne-
rek:
– Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm
ve arkadaþlarý, toplantýdan kalkmadan önce Asr
sûresini okurlarmýþ. Hele þu güzel sesinle bize Asr
sûresini bir oku da, toplantýmýzý bitirelim Hasan
Paþa.
– Baþüstüne Paþam!
Tiryaki Hasan Paþanýn, “Rahman ve Rahim
olan Allah’ýn adýyla. Yemin ederim zamana: Ýnsan-
lar hüsranda. Ancak þunlar müstesna: Ýman edip
makbul ve güzel iþler yapanlar, bir de birbirlerine
hakký ve sabrý tavsiye edenler.” mealindeki Asr
sûresini okumasýndan sonra herkes çadýrlarýna çe-
kildi.
Askerler, gecenin ilerleyen saatlerinde namaz
kýlmak ve dua etmek için uyanmýþlardý. Osmanlý
Ordusunda savaþtan önceki gece kalkýlýp dua et-
mek bir gelenekti. Yine öyle oldu. Komutanýyla as-
keriyle herkes, yarýnki savaþ için Yüce Allah’ýn ken-
dilerini mahcup etmemesini, kendilerine yardým et-
mesini diliyorlardý. Dua seslerinin birleþmesiyle ortaya

36 Muþtu Fetih Kitaplarý


çýkan uðultu, arý kovanýndan çýkan sesleri andýrýyor-
du. Ordu, gerçek gücünü sanki bu duadan alýyordu.

Ýbrahim Paþanýn çadýrýndaki ýþýk da sabaha ka-


dar sönmemiþti. Büyük bir saygý içinde Fetih sûre-
sini okuyan Ýbrahim Paþa, gece boyunca namaz
kýldý. Namazý bittikten sonra gözyaþlarý içinde:

“Allah’ým, bu garip, âciz Ýbrahim kulun kapýna


geldi. Ne olur boþ çevirme Rabbim. Yarýn Senin
yüce adýný yüceltmek için yapacaðýmýz gazayý rýza-
na uygun eyle. Ya Rabbi, buraya ne mal ne altýn ne
de toprak için geldik. Gayemiz, hak ve hakikatten
nasipsiz bu zavallý insanlara, Senin yüce adýný du-
yurmak, Ýslâm’ýn güzelliklerini anlatabilmektir.
Eðer bu niyetimizde samimî isek, bizi muvaffak ey-
le ya Rabbi. Ordumuzu bozguna uðratma, bu Ýbra-
him kuluna da þehitlik nasip eyle. Âmin, diyerek
dua etti.

Artýk savaþ için maddî, manevî bütün hazýrlýk-


lar tamamdý. Sabah ezaný okundu ve bütün asker-
ler Ýbrahim Paþanýn arkasýnda saf tutarak sabah na-
mazlarýný kýldýlar. Dualar edildikten sonra herkes
birbiriyle helâlleþti.

Ýbrahim Paþa askerlere hitaben:

Tiryaki Hasan Paþa 37


– Askerlerim, evlâtlarým! Bilirsiniz ki bizler
buralara kuru bir heves için gelmedik. Gayemiz
Allah’ýn rýzasýný kazanmak, Efendimiz Hazreti
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm vasýtasýyla
gönderilen yüce Ýslâm dininin güzelliklerini, duy-
mayanlara da duyurabilmektir. Bu, Rabbimizin
omzumuza yüklediði büyük bir vazifedir. Kim ki
bunun dýþýnda bir niyet tutarsa, bilsin ki Allah

38 Muþtu Fetih Kitaplarý


bundan razý deðildir. Sakýn ola ki savaþta kadýnla-
ra, çocuklara, yaþlýlara ve din adamlarýna kýlýç çek-
meyiniz. Ekinlere, meyve aðaçlarýna ve hayvanlara
zarar vermeyiniz. Savaþtýðýnýz düþmanýnýz aman di-
leyip teslim olursa, onu baðýþlayýnýz. Kim ki bu
söylediklerim dýþýnda hareket ederse, ya burada ya
da ötede cezasýný çekecektir.
Evlâtlarým, canlarým! Unutmayýnýz ki eðer bu
savaþta ölürseniz, inþaallah þehit olarak Yüce Rab-
bimizin, sizin için hazýrladýðý cennetlere ulaþa-
caksýnýz. Allah cümlemize böyle güzel ölümler na-
sip etsin.
Askerler tüyleri diken diken eden bir coþkun-
lukla hep bir aðýzdan “Âmin!” diyerek mukabele
ettiler.
– Görürüm ki her biriniz cenge çýkmak için
sabýrsýzlanýrsýnýz. Öyleyse tez mehterler vurulsun.
Allah gazanýzý mübârek ve makbul eylesin. Haydi
öyleyse, yâ Allah, diyerek savaþ emrini verdi.
Mehter bölüðünün çaldýðý kahramanlýk marþ-
larý Osmanlý askerlerini coþtururken, Kanije’deki
düþman askerinin yüreklerine de korku salýyordu:
– Tanrý aþkýna bu da nedir sayýn Lordum, diye
soran subayýna kale komutaný:

Tiryaki Hasan Paþa 39


– Ne olacak, Osmanlýlarýn savaþ müziði.
Adamlar sanki düðüne geliyorlar. Ne sinir bozucu
bir müzik deðil mi? Ýnsanda moral diye bir þey
býrakmýyor, dedi. Hemen ardýndan da emirler
yaðdýrmaya baþladý:
– Çabuk herkes savaþ düzenine girsin! Toplarý
ateþlemeye hazýr olun! Sallanmayýn, acele edin, ha-
di hadi çabuk olun çabuk!
Kuþatma baþlamýþtý. Fakat kalenin etrafýnda
göl ve nehir olmasý fethi zorlaþtýrýyordu. Bununla
beraber, Osmanlý askerleri önceden hazýrladýklarý
odundan yapýlmýþ siperli sallarýyla kaleye iyice ya-
naþtýlar. Bütün tedbirlere raðmen Avusturyalýlarýn
toplarýndan çýkan gülleler, sallardan bir çoðunu
batýrmýþ, yüzlerce Osmanlý askerinin þehit ol-
masýna sebep olmuþtu. Osmanlý Ordusu her þeye
raðmen hýz kesmiyordu. Aradan tam on üç gün
geçmiþ, fakat kale hâlâ alýnamamýþtý.
Sonunda beylerden biri Sadrazam Ýbrahim Pa-
þaya gelerek:
– Paþam kale çok iyi korunmaktadýr. Askerleri-
mizden þehit olan pek çoktur. On üç gündür
çarpýþýrýz, lâkin bir ilerleme kaydedilemez. Malûm
kýþ da yaklaþýr. Demem o ki...

40 Muþtu Fetih Kitaplarý


Ýbrahim Paþa, geri çekilmeyi ima eden komu-
tanýn sözlerini sert bir ifadeyle kesti:
– Paþa paþa, bilmez misin ki bizim vazifemiz,
Allah uðrunda samimî bir niyetle çarpýþmaktýr.
Muvaffak etmek ya da etmemek Allah’a aittir. El-
bet muvaffakiyet bizi de sevindirir. Lâkin O bizi
muvaffak etmezse bu takdire de boyun eðeriz.
Acýný anlamaktayým. Her þehit olan yiðitle beraber
âdeta ben de ölürüm. Lâkin sabretmek gerektir.
Cenab-ý Mevlâ’ya itimadým tamdýr. Ýnþaallah neti-
ce hayýrlý olacaktýr. Sana da bana da düþen, ümit-
sizliðe kapýlmadan bu uðurda çarpýþmaktýr. Tez git
askerinin baþýna ve onlarý þevklendir, onlara cesaret
ver. Bir daha da böyle ümit kýrýcý sözlerle karþýma
çýkma, dedi.
– Affediniz Paþam!
Bu arada Kanije Kalesi’nde de telâþlý bir koþ-
turmaca yaþanýyordu. Alman asker, kale komu-
tanýna:
– Efendim, elimizde yüz yetmiþ kadar Osmanlý
esiri var, bunlarý ne yapmamýzý emredersiniz?
– Bu adamlarýn esir hâllerinde bile çok tehlike-
li olduklarýný sakýn aklýnýzdan çýkartmayýn. Her bi-
ri milleti için rahatlýkla ölümü bile göze alabilir.

Tiryaki Hasan Paþa 41


Mutlaka güvenli bir yere hapsedin. Kadýnlarý ve
çocuklarý da yanlarýnda olsun. Onlar zarar görme-
sin diye yanlýþ bir þey yapmaya kalkýþmazlar böyle-
ce.
– Baþüstüne efendim!
Asker, Osmanlý esirlerini topladý ve barut mah-
zeninin yanýndaki odaya hapsetti ve:
– Savaþtan sonra sizinle tekrar görüþeceðiz.
Önce þu ordunuzun canýna okuyalým, sonra elbet
size de sýra gelecek, deyip kahkahalar atarak kapýyý
kilitledi.
Esir Osmanlýlar hemen Saruca Beyin etrafýnda
toplandýlar. Saruca Bey:
– Bir þeyler yapmak gerek. Adamlarýn barut
mahzeninde yedi cedlerine yetecek kadar barut var.
Yiyecekleri de en az bir yýl dayanýr. Bizimkilere
yazýk olacak. Suyla çevrili bu kaleyi almak pek
müþküldür. Vazife bize düþmektedir aðalar.
Rumeli sipahilerinden Hacý Murat:
– Doðru dersin, doðru dersin lâkin ne yapabili-
riz ki beyim?
Saruca Bey dalgýn ve biraz da endiþeli bir ifadeyle:

42 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Yapacak bir þeyler var, fakat çok tehlikeli.
Allah korusun, kadýnlarýmýz, çocuklarýmýz zarar
görür diye endiþe ederim.
Bu sözleri duyan kadýnlar hemen söze
karýþtýlar:
– Beyim, görürüz ki bizim için endiþe edersin.
Lâkin Osmanlý bu savaþta baþarýlý olamazsa ne olur
dersin? Bu kefereler bizi sað býrakýr mý? Namusu-
muz temiz kalýr mý? Cevabýný siz bizden daha iyi
bilirsiniz. Eðer bize bir þey olacaksa dahi, deðil mi
ki Allah uðrunadýr, o zaman þehitliktir bizi bekle-
yen. Namusumuz kirlenip þerefsizce yaþamaktansa,
þehit olup ahirete tertemiz göçmek en büyük ka-
zançtýr. Sen bizden yana kaygýsýz ol, içini ferah tut
beyim, diye fikir beyan ettiler.
Herkes bu sözler karþýsýnda duygulanmýþtý. Ço-
cuklar da annelerinden geri kalmadýlar. On-on bir
yaþlarýndaki Hüseyin:
– Beyim, analarýmýz, babalarýmýz bizi þehit ol-
manýn faziletini anlatarak büyüttü. Biliriz ki þehit
olan sorgusuz sualsiz cennete girecektir. Cennet bu
hapisten daha mý kötüdür ki biz cenneti istemeye-
lim!
Hüseyin’in yaþýtý olan Hakan:

Tiryaki Hasan Paþa 43


– Ne diye bizim için endiþe edersiniz? Siz varýn
tedbirinizi alýn. Bizleri de merak etmeyin. Allah ne
takdir ettiyse o olur, deyince, kimse artýk gözyaþ-
larýný tutamaz olmuþtu.

Saruca bey gözyaþlarýný silerek:

– Allah’ým, þu samimî cemaatin bütün gayesi


Senin rýzan için bir þeyler yapmaktýr. Ne olur bizle-
ri mahcup etme, dediler.

Oradakiler, hep bir aðýzdan bu samimî duaya


“Âmin” dediler.

– Plânýmýz basit, lâkin çok tehlikelidir. Hepi-


mizin hayatýnýn burada bitmek ihtimali de bulun-
maktadýr. Þu demir parmaklýklý ufak pencerecik
yan taraftaki barut mahzenine açýlýr. Mahzendeki
barutu ateþleyebilirsek, bütün cephanelerini tüke-
tebiliriz. Ancak bu parmaklýklarý nasýl aþacaðýmýzý
düþünür dururum ne zamandýr.

– Bu parmaklýklardan normal birinin geçmesi


pek müþkül, dedi Hacý Murat.

– Haklýsýn. Haklýsýn, fakat ne yapsak bilmem


ki?

44 Muþtu Fetih Kitaplarý


Herkes konuþulanlara dikkat kesilmiþti. Hacý
Murat’ýn hanýmý Nurcihan Hatun da dikkatle din-
leyenler arasýndaydý. Demir parmaklýklarý süzdük-
ten sonra hemen öne atýldý:

– Belli ki yetiþkin birinin bu parmaklýðý geçme-


sine imkân yoktur. Oysa bir çocuk rahatlýkla bu

Tiryaki Hasan Paþa 45


parmaklýktan geçebilir.
– Aman bacým, minik bir yavruyu nasýl ateþin
içine göndeririz, diye karþýlýk verdi Saruca Bey.
– Beyim beyim, biz bir kiþiyi ateþten sakýnýrýz,
lâkin bir aydýr yüzlerce binlerce yiðidimiz kaleyi
fethetmek için canýndan olur. Hem onlar kaybet-
tikten sonra bizi de sað býrakýrlar mý ki?
– Sen de haklýsýn amma, hangi ana bu acýya da-
yanabilir bacým? Ben böyle bir þeyi hiç kimseden
talep edemem.
– Sen talep etme beyim, biz zaten gönüllüyüz.
Ýmkân olsa, ben o parmaklýðý seve seve geçerdim.
Ancak bu mümkün deðil. Eðer beyim kabul eder-
se, yavrum, kýnalý kuzum Hasan’ým Allah’ýn izniy-
le bu iþi yapar. Ne yapayým, yeter ki Allah devleti-
mize zeval vermesin. Bu iþin ne kadar tehlikeli ol-
duðunu biliyorum. Lâkin vatanýmýz, milletimiz için
bunu göze almaya mecburuz. Allah korusun
evlâdýma bir þey olursa, ben yüreðime taþ basarým.
Herkes donmuþ kalmýþtý. Hasan daha altý
yaþýnda dünya tatlýsý bir yavruydu. Hacý Murat da
hiç beklenmedik bu geliþme karþýsýnda afal-
lamýþtý. Odayý âdeta bir ölüm sessizliði kap-
lamýþtý. Kimse konuþamýyordu. Sadece Nurcihan

46 Muþtu Fetih Kitaplarý


Hatun’un hýçkýrýklarý dolduruyordu odayý.
Hasan yavaþça yerinden kalktý ve babasýnýn
yanýna gitti. Minicik elleriyle babasýnýn elini tuttu:
– Ne olur “evet” de baba! Hem bak, ben hiç
korkmuyorum.
Hacý Murat, dolu gözlerle yere çömeldi, uzun
uzun yavrusunun yüzüne baktý. Sonra da baðrýna
bastý, sarýldý, öptü, yine sarýldý... Odadaki herkes
dokunsalar aðlayacak hâldeydi.
– Baba, eðer ölürsem cennete Peygamber Efen-
dimizin yanýna gidebilir miyim?
Hasan’ýn bu sözü, kendini aðlamamak için
güçlükle zapteden topluluðun bir anda göz pýnar-
larýnýn boþalmasýna sebep oldu. Odadaki herkes is-
tisnasýz gözyaþý döküyordu. Hacý Murat kendisini
zorlukla toplayabildi:
– Gidersin yavrum, gidersin inþaallah.
Bir þeyler daha söylemek istedi, fakat kelimeler
Hacý Murat’ýn gýrtlaðýnda âdeta düðümlendi kaldý.
Nurcihan Hatun yiðit bir kadýndý. Gözyaþlarýný
silerek:
– Hadi Hasan’ým, kýnalý yiðidim. Kaybedecek

Tiryaki Hasan Paþa 47


zaman yok. Þimdi Saruca Beyin söylediklerini dik-
katlice dinle, emi yavrum!
– Tamam anacýðým.
Nurcihan Hatun son bir defa daha oðluna
sarýldý, kokladý, öptü...
Saruca Bey, âdeta yüreði parçalana parçalana
Hasan’a yapmasý gerekenleri bir bir anlattý. Daha
sonra Hasan, demir parmaklýklý küçük pencereye
çýkartýldý. Biraz zorlanarak da olsa parmaklýðýn
arasýndan geçen Hasan, birbirine baðlanarak ip
hâline getirilen kuþaklarla barut mahzenine
sarkýtýldý. Hasan bu tehlikeli görevi yapýnca, bu
kuþaklarla vakit kaybetmeden çekilecekti. Tekrar
parmaklýklardan bu tarafa hýzla geçip mahzende
birlikte korunma yoluna gidilecekti. Oysa bu çok
riskli ve dikkat isteyen bir iþti. Saruca bey:
– Ýndin mi Hasan’ým?
– Ýndim Saruca amca, indim.
– Tamam. Kutularýn içindeki barutu bulmaya
çalýþ. Kum gibi koyu renk bir þey görürsen, iþte o
baruttur.
Birkaç dakika sonra:

48 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Tamam buldum.
– Þimdi o barutu fýçýlarýn çevresine döke döke
mahzenin en uzak köþesine kadar git. Bizim bulun-
duðumuz tarafa deðil, barutlarýn çevresine dök ta-
mam mý?
Birkaç dakika sonra:
– Tamam, gittim Saruca amca. Hepsini de dök-
tüm.
Bundan sonra sýra en zor iþe gelmiþti. Saruca
Bey dili varmayarak:
– Bak yavrum. Þimdi sana verdiðim kibriti ku-
þaðýndan çýkart. Barutu ateþledikten sonra oradan
hýzla uçaklaþ. Hemen koþup kuþaða sarýl. Ýpi sýkýca
tut. Biz seni çekip çýkaracaðýz tamam mý evlâdým?
– Tamam Saruca amca.
Hasan minicik elleriyle kibriti çýkarttý ve:
– Bismillahirrahmanirrahim. Hadi bakalým ateþ-
çik, Allah’ýn izniyle git o barutlarý “booom!” yap, de-
yip barutu ateþledi. Sonra da Saruca Beyin dediði gi-
bi kuþaða sýkýca tutundu. Bitiþikteki mahzende bir
kule oluþturmuþlardý. En üstteki Hacý Murat, büyük
bir gayretle oðlunu çekip kurtarmaya çalýþýyordu.

Tiryaki Hasan Paþa 49


Heyecan doruktaydý. Gözler yaþlý, dillerde dua
ve niyaz... Herkes Yüce Mevlâ’dan hayýrlýsýný isti-
yordu.
* * *
Ýçeride bunlar olurken, dýþarýdaki savaþ da iyice
kýzýþmýþtý. Kalenin sularla çevrili olmasý Osmanlý

50 Muþtu Fetih Kitaplarý


askerlerinin iþini hayli zorlaþtýrýyordu. Kayýp sayýsý
her geçen saat daha da artýyordu.
Büyük bir mücadele veriliyordu. Kýþ da iyice
yaklaþmýþtý. Ýbrahim Paþa, savaþ hakkýnda sürekli
olarak raporlar alýyordu. Her sýkýntýlý anýnda oldu-
ðu gibi yine abdest aldý ve içten gelen bir “Allahu-
ekber” sözüyle namaza durdu. Gönül huzuruyla
Rabbine yönelip namazýný tamamladý. Peygamber
Efendimize salâtüselâm getirdikten sonra:
– Allah’ým, Senin rýzan için buralara kadar ge-
len bu orduyu mahcup etme. Ya Rabbi, Senin
rýzandan baþka gayemiz yoktur. Ne olur Allah’ým,
bahtýna düþtük. Efendimiz Aleyhissalâtü Ves-
selâmýn yüzü suyu hürmetine ordumuzu muzaffer
eyle. Âmin, diyerek duasýný bitirdi.
Kýsa bir süre sonra, kulaklarý saðýr edecek pat-
lamalar duyuldu ve yoðun bir duman bulutu kale-
nin üzerini kapladý.
Çadýrýndan dýþarý çýkan Sadrazam Ýbrahim Pa-
þa:
– Allah Allah! Bu da nesi? Cephanelik havaya
uçmuþ olmaya? Ýnþaallah öyledir, dedi.
Kanije’de gerçekten de cephanelik havaya

Tiryaki Hasan Paþa 51


uçmuþtu. Kalenin içini aðýr bir barut kokusu ve
duman kaplamýþtý. Minik Hasan’ýn tutuþturduðu
barut, kalenin barut mahzenini tamamen havaya
uçurmuþtu. Fakat, onu yukarý çekmeye çalýþýrken
patlamanýn etkisiyle esirlerin hapsedildiði odanýn
duvarý da çökmüþtü. Minik Hasan dahil bütün Os-
manlý esirleri þehit olmuþtu. Kale komutaný duru-
mu anlamýþ ve âdeta çýldýrmýþtý. Esirleri hapseden
askere:
– Ben sana onlarý güvenli bir yere hapset deme-
dim mi? Artýk hiç barutumuz kalmadý! Ne yapa-
caðýz þimdi, söyle bana ne yapacaðýz ha, dedi. Son-
ra da önündeki askere öyle bir yumruk attý ki adam
yumruðun etkisiyle kendinden geçti ve komutanýn
ayaklarýnýn dibine yýðýlýverdi.
Patlama, kaledeki direncin kýrýlmasýna sebep
olmuþtu. Osmanlý askerleri daha bir þevkle
saldýrmaya baþladýlar. Avusturya askerlerinin yeter-
li cephanesi kalmadýðý için sadece tüfekle karþýlýk
verebiliyorlardý. Kalenin düþmesi an meselesiydi ki
Ýbrahim Paþanýn çadýrýna heyecanla koþan bir yeni-
çeri:
– Paþam Paþam, kalabalýk bir Alman ordusu
ardýmýzdan saldýrýya hazýrlanmaktadýr.

52 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Kaç kiþiler, toplarý var mýdýr?
– Takriben kýrk bin kiþiler. Tam sayamadým,
lâkin yüz kadar da toplarý vardýr.
Sadrazam Ýbrahim Paþa bu durum karþýsýnda
sarsýlmakla beraber hâlini belli etmemeye çalýþtý:
– Tez komutanlarýmý buraya çaðýrýn.
– Baþüstüne Paþam!
– Paþalarým, beylerim! Durumumuz çok nazik-
tir. Aldýðýmýz haberlere göre kýrk bin kiþilik bir Al-
man ordusu üzerimize gelir. Ben derim ki: Kaleye
epeyce zayiat verdirdik. Cephanelikleri de uçtu.
Kaleyi gözetim altýnda tutup týmarlý sipahilerimiz-
le derhâl Almanlarýn üzerine yürüyelim.
Komutanlar:
– Tedbiriniz yerindedir Paþam, dediler.
Osmanlý Ordusu bu kez yönünü Alman ordu-
suna çevirdi. Kanije’deki Avusturyalýlar, yaklaþan
Alman ordusunu görünce büyük bir umuda
kapýlmýþlardý. Özellikle týmarlý sipahilerin kahra-
manlýklarý neticesinde, Almanlar büyük kayýplar
vererek geri çekilince, kaledekiler her þeyin bittiði-
ni anladýlar. Bu geliþmelerden sonra Kanije,

Tiryaki Hasan Paþa 53


kýrkýncý günün sonunda teslim oldu. Ýbrahim Paþa,
kaledekilerin yetmiþ altý top dýþýndaki bütün eþya-
larýný götürmelerine müsaade etti. Çocuk beþikleri-
ne ve tavuk kümeslerine kadar her þeylerini alan
kale halkýna, taþýmada kolaylýk olsun diye birkaç
tane de deve hediye edildi. Kaleden ayrýlan Alman-
lar bu davranýþlar karþýsýnda þaþkýna dönmüþlerdi.
Kendi aralarýnda:
– Bize hep Osmanlýnýn barbar olduðu ve Hris-
tiyanlara eziyet ettikleri anlatýldý. Hâlbuki þu hâle
bak. Adamlar bize yardým bile ediyorlar. Kafam
çok karýþtý dostum. Eðer bizimkiler onlarý böyle
kýstýrsaydý ne olacaðýný hayal edebiliyor musun?
– Olacaklar belli. Hatvan Kalesi’nde canlý canlý
derilerini yüzdükleri dört bin beþ yüz Osmanlý mu-
hafýzý gibi, bunlarýn da derilerini yüzerlerdi her-
hâlde, diyerek Osmanlý askerlerinin arasýndan
güvenle geçip gittiler.
Sonunda Allah, Osmanlý Ordusuna fetih nasip
etmiþti. Komutanlar ve askerler fetihten sonra
þükür namazý kýldýlar. Haberin Ýstanbul’a ulaþmasý
üzerine padiþah üç gün üç gece þenlik ilân etti.
Ýbrahim Paþaya gönderdiði beratla, “hayatta
kaldýðý sürece kendisini sadrazam olarak görevde
tutacaðýný” bildirdi.

54 Muþtu Fetih Kitaplarý


Ýbrahim Paþa, Kanije Kalesi’nin önemini ve ko-
numunu da dikkate alarak, burayý Beylerbeylik
merkezi yaptý. Peç, Zigetvar ve Osiek gibi sancak-
larý Budin’den alarak Kanije’ye baðladý. Kanije
Beylerbeyliðine de çok sevdiði ve güvendiði Budin
Muhâfýzý Tiryaki Hasan Paþayý getirdi. Burada do-
kuz bin civarýnda asker býraktýktan sonra yeni sefer
hazýrlýklarý için Belgrat’a geldi. Sefer ilân ettiði ta-
rihten dört gün sonra da genç denebilecek bir yaþ-
ta vefat etti.
Padiþah III. Murat, Ýbrahim Paþanýn ölümün-
den sonra yerine Yemiþçi Hasan Paþayý sadrazam
olarak göreve getirdi. Sadrazam Yemiþçi Hasan Pa-
þa, Ýbrahim Paþanýn emrini verdiði seferi gerçekleþ-
tirmek üzere Belgrat’a doðru hareket etti.

Tiryaki Hasan Paþa 55


FIR TINALI GÜNLER
A vusturyalýlar Kanije Kalesi’nin kaybedilmesi-
ni bir türlü içlerine sindiremediler. Ýntikam almak
için Osmanlýlara iki koldan darbe indirmeye karar
verdiler. Yirmi üç yaþýnda Avusturya ordusunun baþý-
na geçen, müstakbel imparator Arþidük Ferdinant

56 Muþtu Fetih Kitaplarý


çok hýrslý bir komutandý. Alman, Ýtalyan, Ýspanyol,
Malta, Papalýk ve hatta gönüllü Macar birliklerinden
oluþan yüz bin kiþilik büyük bir orduya komuta edi-
yordu. Ordunun elinde kýrk yedi adet dev kuþatma
topu bulunuyordu. Papa bu iþe ne kadar önem verdi-
ðini göstermek için, on bin kiþilik bir kuvvetle bizzat
yeðenini bu savaþa göndermiþti. Buna karþýlýk, Kani-
je Beylerbeyi yetmiþ yaþýndaki Tiryaki Hasan Paþanýn
sadece dokuz bin muhafýzý ve yüz topu bulunuyordu.
Yani her on iki kiþiye karþýlýk bir Osmanlý askeri sa-
vunacaktý kaleyi. Üstelik bu toplar Avusturyalýlarýn-
ki gibi muazzam toplar deðil, küçük çaplý toplardý.
Arþidük Ferdinant’ýn komuta ettiði ordudan
bazý birlikler, stratejik öneme sahip Osmanlý kalesi
Ýstoni üzerine gönderildi. Asýl ve daha güçlü olan
ordu ise Kanije’ye geldi. Ordusunun gücü Ar-
þidük’e büyük güven veriyordu.
“Zavallý Osmanlýlar. Ordumla hepinizi sinek
gibi ezeceðim.” dedi kendi kendine.
Bulunduðu tepeden, neredeyse bütün vadiyi
kaplayan kalabalýk ordusunu, korkutucu
büyüklükteki toplarýný gururla izledi. Galibiyetten
son derece emindi:
“Kanije’yi ele geçirerek büyük bir üne kavuþa-
caðým. Ýmparator olmadan önce Kanije’yi almak

Tiryaki Hasan Paþa 57


beni halkýmýn gözünde daha da büyük yapacaktýr.”
dedi ve karargâhýna döndü.
Arþidük Ferdinant ordu komutanlarýný çadýrýn-
da toplamýþtý. Çadýr çok deðerli eþyalarla doluydu.
Özellikle de Ferdinant’ýn altýn ve gümüþten yapýlan
tahtlarý göz kamaþtýrýcýydý. Ferdinant zaferi garan-
ti gördüðü için, bu kadar deðerli eþyalarla savaþ
alanýna gelmekte sakýnca görmemiþti. Kendinden
gayet emin bir ses tonuyla komutanlarýna:
– Deðerli dostlarým! Talihsiz bir olay sonucu
Kanije Kalesi’ni maalesef kaybettik. Osmanlý esir-
lerinin barut mahzenimizi havaya uçurmasý her þe-
yi berbat etti. Bugün, bize ait olan bu kaleyi geri
almak için buradayýz. Kaledeki asker mevcudunun
sekiz bin civarýnda olduðunu tahmin ediyoruz. Faz-
la toplarý olduðunu da sanmýyorum. Komutanlarý
ise Hasan isimli bir ihtiyarmýþ. Anlayacaðýnýz, ka-
leyi almak bizim için çocuk oyuncaðý olacak.
Binbaþý Otto:
– Affedersiniz efendim. Fakat düþmanýn toplarý
konusunda benim bazý tereddütlerim var. Toplar
konusunda kesin bilgi sahibi olduktan sonra taarru-
za geçmenin daha uygun olacaðýný düþünüyorum.
– Haklýsýn Binbaþý Otto. Yarýn beþ bin kiþilik

58 Muþtu Fetih Kitaplarý


bir keþif saldýrýsý yaptýracaðým. Osmanlýlar bunun
gerçek saldýrý olduðunu düþünür ve varsa eðer top-
larýný ateþlerler. Böylece biz de toplar hakkýnda bil-
gi sahibi olabiliriz. Saldýrý plânýný da buna göre ya-
parýz.
– Yerinde bir plân efendim. Bu Osmanlýlarý
tanýrým. Hiç beklenmedik anlarda sürpriz yapabi-
lirler. Silâh kapasiteleri hakkýndaki bilgimizden
tam emin olmalýyýz. Ýzin verirseniz bu keþif hareke-
tinde gönüllü olmak istiyorum.
– Peki Binbaþý! Fakat yine de Osmanlýlarý çok
büyütüyorsun gibime geliyor. Artýk eski güçlerinde
deðiller. Zaten o yetmiþlik yaþlý komutan da muh-
teþem ordumuzu gördükten sonra çoktan þoka gir-
miþtir. Yüz bin kiþilik bir ordu, dokuz bin kiþilik
birliði tükürüðüyle boðar!
– Umarým öyle olur efendim. Umarým, dedi
binbaþý. Komutanlar savaþ konusundaki fikirlerini
uzun uzun belirttikten sonra, yapýlacak kuþat-
manýn bütün ayrýntýlarý plânlandý. Toplantýnýn so-
nunda Ferdinant kadehini kaldýrarak:
– Baylar, bugün 7 eylül. Yarýnki keþif saldýrýsýn-
dan sonra asýl savaþ baþlayacak. Sizden bu savaþý en
kötü ihtimalle on günde bitirmenizi istiyorum.

Tiryaki Hasan Paþa 59


Þimdi zaferimizin þerefine içelim. Haydi þerefe!
– Þerefe, diyerek diðer komutanlar da kadehle-
rini boþalttýlar ve çadýrdan ayrýldýlar.
Sabah erken saatlerde beþ bin kiþilik keþif kolu
hazýrlýklarýný tamamlamýþ ve Binbaþý Otto komu-
tasýnda kaleyi kuþatmaya baþlamýþtý.
Kanije surlarý üzerinden Avusturyalýlarýn ku-
þatmasýný izleyen Tiryaki Hasan Paþaya komutan-
larýndan biri:
– Paþam, top menzilimize girdiler! Ne dersiniz,
ateþ açsak mý gayrý?
Tebessüm ederek komutanýna dönen Tiryaki
Hasan Paþa:
– Bak Mehmet Bey, bu gelen keþif koludur. Be-
nim tahminim, toplarýmýzýn gücünü denemek is-
terler.
– Ýyi ya iþte, biz de gösterelim toplarýmýzýn
gücünü.
Hasan Paþa yine tebessüm etti:
– Onun da vakti var elbet. Þimdilik bu gelenle-
re sadece tüfekle karþýlýk verilsin. Tâ ki düþman eli-
mizde top olmadýðýný zannetsin. Asýl ordusuyla
üzerimize geldiðinde, iþte o zaman toplarý ateþleriz.

60 Muþtu Fetih Kitaplarý


Haydi herkes askerlerinin baþýna geçsin. Unut-
mayýn, tüfekten baþka silâh kullanýlmayacak. Hay-
di, Allah yâr ve yardýmcýnýz olsun, dedi.

Plân aynen uygulamaya kondu. Düþmanýn ke-


þif birliði tüfek ateþiyle karþýlandý. Onlar da bu ate-
þe ateþle karþýlýk verdiler. Saatler süren bu küçük
çaplý muharebeden sonra, Binbaþý Otto birliklerini
geri çekti ve doðruca Arþidük Ferdinant’ýn çadýrýna
gitti.

– Galiba siz haklýsýnýz efendim. Osmanlýlarý


gözümde fazla büyütmüþüm. Yaptýðýmýz keþif
saldýrýsýna sadece tüfekle karþýlýk verebildiler. Bu
da onlarýn toplarýnýn olmadýðýný gösteriyor.
Sanýrým bu iþi on günden önce de bitirebiliriz.

– Bak iþte bu çok iyi haber binbaþý. Öyleyse


yarýn asýl saldýrýya geçilsin.

Kalede top olmadýðýný düþünen Avusturya or-


dusu, kalenin yakýnlarýna kadar endiþesiz ve ken-
dinden emin biçimde ilerledi. Tiryaki Hasan Paþa
da gelen orduyu dikkatle izliyordu.

Tiryaki Hasan Paþa 61


– Biraz daha yaklaþmalarýný bekleyelim. Ýþaret
verdiðimde plânladýðýmýz gibi yüz top birden ateþ-
lensin.
– Baþüstüne Paþam!
Tiryaki Hasan Paþa, harp sanatýný çok iyi bili-
yordu. Zekâsý, sezgileri ve tecrübesi müthiþti.

62 Muþtu Fetih Kitaplarý


Avusturya ordusu kaleye iyice yaklaþtýktan sonra
iþaretini verdi. Yüz top birden ateþlendi. Ortalýðý
korkunç bir gürültü ve toz bulutu kaplamýþtý.
Avusturyalýlar neye uðradýklarýný þaþýrmýþlardý. Sa-
vaþ alanýný bir anda binlerce ölü kaplamýþtý. Ar-
þidük Ferdinant âdeta þok olmuþtu. Daha fazla
kayýp vermemek için askerlerine çekilme emri ver-
di. Derhâl komutanlarýný toplantýya çaðýran Ferdi-
nant öfkeyle:
– Bu ihtiyar komutan tahminimden daha zeki
çýktý! Binbaþý Otto haklýymýþ! Bize kötü bir sürpriz
yaptýlar. Bakalým yarýn yapacaðýmýz taarruza nasýl
karþý koyacaklar? Alacaðýn olsun Hasan Paþa! Bu-
nu sana ödetmesini bilirim ben, diyerek masaya
sert bir yumruk indirdi. Geç vakitlere kadar ertesi
günkü saldýrý için plânlar yapýldý.
Ertesi gün savaþ olanca þiddetiyle yeniden baþ-
ladý. Her gün dev kuþatma toplarýndan binlercesi-
nin atýlmasý, Kanije surlarýnda büyük yarýklar açýl-
masýna sebep oluyordu. Hava karardýktan sonra,
kaledeki halk ve askerler var güçleriyle çalýþýp bu
gedikleri kapatmaya çalýþsalar da surlar eskisi gibi
olmuyordu. O gece ilerleyen saatlerde, bir atlý ses-
sizce gizli kapýdan kaleye girdi. Gelen kiþi Sadra-
zam Yemiþçi Hasan Paþanýn habercisiydi. Sadra-
zamýn mektubunu Tiryaki Hasan Paþaya ulaþtýrmak

Tiryaki Hasan Paþa 63


için gelmiþti. Sadrazam mektubunda, ordusuyla
Kanije’ye yardýma geleceðini belirtiyordu. Hasan
Paþa mektubu halka ve askerlere okuttu. Herkesin
maneviyatý ve dayanma gücü yeniden zirveye çýktý.
Günler geçmiþ, fakat sadrazamýn ordusundan
bir haber çýkmamýþtý. Tiryaki Hasan Paþa durumun
gittikçe kötüleþtiðini fark edince, çok güvendiði
akýncý beylerinden Karapençe Osman’ý Sadrazam
Yemiþçi Hasan Paþaya gönderdi:
– Karapençe, sen benim güvendiðim, evlâdým
gibi sevdiðim beylerimdensin. Tez var git sadraza-
ma durumumuzu anlat. Böyle giderse daha fazla
dayanamayacaðýz. Yardýma gelemeyecekse bile, hiç
deðilse Zigetvar’a kadar gelsin ki askerimizin ma-
nevî gücü artsýn. Kendisine de ki eðer bu kale el-
den çýkarsa, tekrar alýnmasý çok müþküldür. Haydi
Allah yolunu açýk ede.
– Emriniz baþým üstüne Paþam!
Karapençe, Tiryaki Hasan Paþanýn yanýnda ye-
tiþen akýncýlardandý. Birkaç yabancý dil bilirdi. Çok
cesurdu. Allah’tan baþka hiçbir þeyden korkmaz,
vataný için seve seve canýný tehlikeye atardý. Allah
dostu, Peygamber âþýðý bir yiðitti kýsacasý.
Tiryaki Hasan Paþa vazife yaptýðý yerlerde, hiç

64 Muþtu Fetih Kitaplarý


boþ durmazdý. Askerî iþlerinden arta kalan vakitler-
de de eðitimle uðraþýr, Karapençe gibi yiðitlerin
yetiþmesi için çalýþýrdý. Küçük yaþtan itibaren ço-
cuklarýn eðitimine büyük ehemmiyet verirdi. Eði-
timinde üç þeye çok dikkat ederdi: Medresenin il-
mi, kýþlanýn askerî disiplini ve askerin manevî ha-
yatý. Ele aldýðý her çocuðun ata binmeyi, yüzmeyi,
kýlýç kullanmayý ve ok atmayý öðrenmesini sað-
lardý. Lâzým olan ilmî eðitimlerine dikkat eder, en
az bir yabancý dil öðrenmeleri için gayret ederdi.
Bunun yanýnda Ýslâm’ýn emrettiði dinî görevleri
yapmalarý konusunda çok hassastý. “Ýnsan önce
Allah’a kul olmalý, Allah’ýn askeri olmalý, O’nun
emrini yerine getirmeli.” derdi. Bu azim ve gayret
vesilesiyle Yüce Allah bu büyük insana Karapençe
gibi yüzlerce yiðit yetiþtirme fýrsatý vermiþti. Onun
en büyük hazinesi de buydu zaten.
Emri alan Karapençe, zifirî karanlýkta atýna at-
ladý ve hiç vakit kaybetmeden yola çýktý. Bir müd-
det sonra sadrazamýn karargâhýna ulaþtý ve huzuru-
na çýktý. Muharebenin safhalarýný uzun uzun an-
lattý.
– Ýþte böyle Paþam. Eðer vaktinde yardým gel-
mezse durumumuz pek yamandýr.
– Hâlinizi anlarým, lâkin Arþidük Ferdinant’ýn

Tiryaki Hasan Paþa 65


kardeþi, Ýstoni Kalesi’ne saldýrmaktadýr. Onlarýn
durumu sizden daha müþküldür. Ben þimdi onlara
yardýma gitmeye hazýrlanýrým. Dönüþte de Kani-
je’ye uðrarým, dedi.
“Ýnþallah biz hâlâ sað kalýrsak!” diye geçirdi
içinden Karapençe. Sadrazam, Karapençe’ye Tirya-
ki Hasan Paþaya ulaþtýrýlmak üzere bir de mektup
verdi.
– Paþam, müsaadeniz olursa ben artýk gideyim.
Hasan Paþam benden haber bekler. Allah ordumu-
za ve devletimize zeval vermesin, diyerek huzurdan
ayrýldý. Dinlenmeyi düþünmeden karargâhtan
ayrýlmaya hazýrlanýyordu ki birinin kendisine ses-
lendiðini farketti:
– Hey Karapençe, Karapençe!
Karapençe sesin geldiði tarafa doðru döndü.
Gelen, ünlü Osmanlý tarihçisi Ýbrahim Peçevî ile
yanýndaki küçük bir çocuktu. Hemen atýndan indi
ve eski dostu Ýbrahim Peçevî Efendinin ellerine
sarýldý.
Ýbrahim Peçevî:
– Aman estaðfurullah yiðidim. Aslýnda bizim si-
zin gibi yiðitlerin ellerinden öpmemiz icap eder, dedi.

66 Muþtu Fetih Kitaplarý


Ýki dost hasretle birbirine sarýldý. Ýbrahim Pe-
çevî ve Karapençe bir çok Osmanlý seferinde birlik-
te bulunmuþ ve çok iyi dost olmuþlardý. Bu iki dost
sýcak bir sohbete tutuþtular:

– Nerelerdesin, ne yaparsýn yiðidim?

– Þu anda Kanije’deyim. Az önce Sadrazam


Efendimize oradan haber getirdim. Bilmem duy-
dun mu, Avusturyalýlar Kanije’yi fena sýkýþtýrýr.
Hâlimiz pek yamandýr doðrusu. Sadrazam Efendi-
miz, evvelâ Ýstoni Kalesi’ne yardýma gitmeyi
düþündüðü için, kendi baþýmýza kaldýk. Bu haberi
Hasan Paþaya götürmek için yola çýkacaktým ki se-
ninle karþýlaþtýk.

– Kanije mi dedin? Bak hele Allah’ýn iþine. Be-


nim de yanýmda Hasan Paþaya teslim edilecek bir
emanet vardý, diyerek yanýndaki Doðan’ý Karapen-
çe ile tanýþtýrdý. Doðan’ýn gördüðü rüyayý ve yolcu-
luk esnasýnda baþlarýndan geçenleri kýsaca an-
lattýktan sonra:

– Ýþte böyle yiðidim. Doðan’ý, Tiryaki Hasan


Paþaya teslim edersem, emanetin aðýrlýðýndan kur-
tulmuþ olacaðým, dedi Peçevî.

Tiryaki Hasan Paþa 67


– Beyim iyi dersin hoþ dersin de bu küçücük ço-
cuðu ateþten bir çemberin içine sokmak ne derece
doðru olur, bilemiyorum. Ben derim ki þimdilik
burada kalsýn. Savaþ bitince yine gelsin Kanije’ye.
Yolda baþýna bir þey gelse, anasý babasý ne der son-
ra?

68 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Beyim benim ne anam var ne de babam! Bir
bu caným, bir de atým Rüzgâr. Ne olur beyim, Mol-
la Güranî Hazretleri rüyamda bana “Hasan Paþaya
git.” dediydi. O dediyse, elbet bir hikmeti vardýr,
deðil mi? Müsaade edin ben de sizinle geleyim
efendim. Ýnanýn hiç yük olmam size!
Aslýnda, kendisi gibi yetim ve öksüz olan bu ço-
cuða Karapençe’nin içi ýsýnmýþtý. Fakat, görevini
yaparken bir de onu korumak zorunda kalacaðýný
düþündü. Bu durum görevini aksatabilirdi. Hâlbu-
ki Tiryaki Hasan Paþa hemen cevap beklemektey-
di. “Aslýnda bu garibaný götürmek isterdim. Lâkin
vazife her þeyden önce gelir.” diye aklýndan geçirdi.
– Bak oðul, ben seni þimdi deðil de ortalýk bi-
raz sakinleþince götüreyim, tamam mý?
Doðan ne kadar ýsrar ederse etsin, sonucun de-
ðiþmeyeceðini anlamýþtý. Baþýný eðdi ve hiçbir þey
söylemedi. Üzülmüþtü elbette. Müsaade isteyip
doðruca odasýna gitti.
Ýki eski dost, bahçede biraz daha sohbet ettik-
ten sonra Karapençe:
– Beyim artýk bana müsaade. Hasan Paþam ha-
ber bekler. Nasipse yine karþýlaþýrýz. Haydi kal
saðlýcakla.

Tiryaki Hasan Paþa 69


– Allah yolunu açýk etsin yiðidim. Buradaki va-
zifemi bitireyim, inþaallah ben de Kanije’ye gelece-
ðim.

Karapençe atýna atladý ve Sadrazamýn ka-


rargâhýndan ayrýldý. Bir süre sonra bir baþka atlý
Karapençe’yi uzaktan takip etmeye baþladý. Esra-
rengiz atlý, aðaçlarla kaplý alana girerken Karapen-
çe’yi gözden kaybetti.

– Allah Allah, nereye kayboldu ki demesiyle


Karapençe’nin esrarengiz atlýyý tutup aþaðý indir-
mesi bir oldu. Karapençe, kýlýcýný yabancýnýn gýrt-
laðýna dayadý ve:

– Kimsin sen! Ne diye beni takip edersin, diye


baðýrdý.

Boðuk bir sesle Karapençe’yi þaþýrtan bir cevap


geldi:

– Benim beyim, Doðan! Karapençe kýlýcý çocu-


ðun boðazýndan çekti :

– Ah Doðan ah, yaptýðýn iþin ne kadar tehlike-


li olduðunu bilir misin? Her tarafta düþman asker-
leri cirit atar. Seni bir yakalasalar, Allah korusun
kýtýr kýtýr doðrarlar.

70 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Bilirim beyim, bilirim. Lâkin Hasan Paþanýn
yanýna gitmek, artýk bana farz olmuþtur. Rüyayý
gördüðümden beri hep bir akýncý olmayý ve Hasan
Paþamýn emrinde cenge çýkmayý hayal eder duru-
rum. Ne olursa olsun bu iþi göze aldým gayrý.

– Konuþmalarýndan akýllý ve cesur bir çocuk ol-


duðun belli. Seni bu mesafeden sonra geri de
gönderemem. Ne yapalým, artýk Kanije’ye beraber
gitmekten baþka çare yok.

– Allah senden razý olsun beyim, diye çýðlýk


atan Doðan, Karapençe’ye büyük bir sevgiyle
sarýldý. Karapençe, Doðan’ýn baþýný þefkatle ok-
þadýktan sonra:

– Haydi öyleyse, vakit kaybetmeden yola düþe-


lim.

Ýki atlý karanlýk ve tehlikeli Kanije yolunu tut-


tular. Avusturya karargâhý yakýnýndan geçerken, üç
düþman nöbetçisi Karapençe ve Doðan’ý fark etti:

– Hey siz, oradakiler! Olduðunuz yerde kalýn,


diye baðýrdý nöbetçilerden birisi.

Tiryaki Hasan Paþa 71


Karapençe ve Doðan’ýn atlarýný mahmuzlamasý
üzerine, askerler iki atlýyý ok yaðmuruna tuttular.
Atýlan oklardan birisi Karapençe’nin sol omzuna
saplandý. Karapençe okun etkisiyle attan düþtü.

72 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Onu yaraladým. Hadi iþini bitirelim þunun,
diyerek üçü birden Karapençe’nin üzerine
yürüdüler. Okun þokunu üzerinden atan Karapen-
çe, zorlukla kýlýcýný çekti. Bu sýrada birisi:

– Biriniz de þu çocuðu hâlletsin!

– Boþ ver onu. Bunu hâllettikten sonra icabýna


bakarýz onun. Çocuk nasýlsa bir yere kaçamaz.

Doðan ilk kez bir çarpýþmaya þahit oluyordu.


Fakat korkmamýþtý. Askerler olanca güçleriyle Ka-
rapençe’nin üzerine çullandýlar. Karapençe, üzerine
gelen iki askerin iþini bitirmiþti. Bunu gören
üçüncü asker okunu çekti ve tam Karapençe’ye
fýrlatacaktý ki sýrtýna saplanan bir býçakla yüzüstü
yere kapaklandý. Karapençe de gördüðü manzara
karþýsýnda þaþýrmýþtý. Býçaðý fýrlatan Doðan’dý.

– Hayatýmý kurtardýn Doðan, Allah razý olsun.


Böyle ustaca býçak atmayý nereden öðrendin?

– Býçak atmayý rahmetli babam öðrettiydi . Fa-


kat yaranýz kanamakta beyim. Acele etsek iyi ola-
cak.

– Haklýsýn. Zaten kaleye de geldik sayýlýr.

Tiryaki Hasan Paþa 73


Haydi hemen gidelim buradan.

Ýki atlý gizli kapýdan geçerek kaleye girdiler.


Önce yarasý için hekime uðradý Karapençe. Daha
sonra Doðan’ý da yanýna alýp Tiryaki Hasan Pa-
þanýn yanýna gitti. Ýçeriye girerken:

– Paþa hazretleriyle görüþürken dýþarýda beni


biraz beklersin deðil mi?

– Elbette beyim, kaygýsýz olun, diye karþýlýk


verdi Doðan.

Karapençe’nin geldiði Tiryaki Hasan Paþaya


bildirilince derhâl içeri alýnmasýný emretti.

– Hoþ geldin Karapençe. Ýnþaallah haberler iyi-


dir.

Karapençe, Sadrazamýn mektubunu uzatarak:

– Buyurun Paþam, Sadrazam Hazretlerinin


mektubunda her þey anlatýlýyor.

Sadrazam, mektubunda, diðer bir Haçlý ordusu-


nun Osmanlý kalelerinden Ýstoni Kalesi’ni ku-
þattýðýný, buradaki Osmanlý askerlerinin ve yaþayan
Müslüman halkýn daha zor durumda olduðunu

74 Muþtu Fetih Kitaplarý


anlatýyordu. Mümkünse diþlerini sýkmalarýný,
dönüþte Kanije’ye yardýma geleceðini bildirmiþti.
Tiryaki Hasan Paþa mektubu okuduktan sonra Ka-
rapençe’ye:

– Mektupta neden bahsettiðini tahmin edersin


deðil mi?

– Evet Paþam, Sadrazam Hazretleri niyetlerini


bendenize de anlatmýþlardý.

– Bak Karapençe, bu mektup aramýzda kala-


cak. Eðer ben bu mektubu askerlere okursam, sa-
vaþý kazanacaðýmýzdan ümidi tamamen keserler.
Kaleyi elde tutmak istiyorsak, silâh ve cephaneden
daha çok umuda ihtiyacýmýz var. Þimdi Sadrazam
Hazretlerinin aðzýndan yeni bir mektup yazacaðýz.
Peygamber Efendimiz “Savaþ hiledir.” buyurmuþ-
tur. Dinimizde yalan söylemenin haram olmadýðý
yerlerden biri de savaþtýr. Yine de bu konuda güna-
ha giriyorsak, Allah günahýmýzý affetsin. Hemen
kalemi kâðýdý al bakalým eline.

– Baþüstüne Paþam!

– Yaz bakalým:

Tiryaki Hasan Paþa 75


“Bismillah! Hamd Alemlerin Rabbi
olan Yüce Allah’a, salât ve selâm
O’nun Resûlü Hazreti Muhammed
Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem.)
Efendimiz ile O’nun ailesi ve ashâbýnýn
üzerine olsun.
Sadrazam Yemiþçi Hasan Paþadan
Kanije Beylerbeyi Tiryaki Hasan Paþa-
ya: Sen ve kahraman askerlerimizin
yardým talebi bana ulaþmýþtýr. Nasýl
kahramanca vuruþtuðunuzdan, küffârý
nasýl dize getirdiðinizden, her türlü zor-
luða nasýl karþý koyduðunuzdan haber-
darým. Ben þimdi iþini bitirmek üzere
olduðum bir düþman ordusuyla cenk
ederim. En yakýn zamanda size de yeti-
þip, Avusturya ordusunu tepelemek
boynumun borcudur. Siz hiç endiþe et-
meyesiniz. Biraz daha diþinizi sýkýnýz,
yola çýkmamýza az kalmýþtýr. Allah yâr
ve yardýmcýnýz olsun.”

76 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Mektubu sabahleyin askerlerin ve halkýn hu-
zurunda okuruz. Bu arada Hasan Paþanýn gözü Ka-
rapençe’nin omzundaki sargýya iliþti.
– Omzuna ne oldu böyle?
Karapençe nasýl yaralandýðýný, Doðan’ýn ha-
yatýný nasýl kurtardýðýný Tiryaki Hasan Paþaya kýsa-
ca anlattý.
Hasan Paþa:
– Doðan da kimdir?
– Size gönderilen bir emanetmiþ beyim. Ben de
sizinle tanýþtýrmak isterdim. Dilerseniz durumunu
kendisi arz etsin. Þu anda kapýnýn önünde bekler.
Uygun görürseniz içeriye alayým.
– Gelsin bakalým.
Karapençe kapýnýn önünde bekleyen Doðan’ý
içeri aldý.
– Selâmün aleyküm Paþam, dedi Doðan. Sonra
da saygýyla Tiryaki Hasan Paþanýn elini öptü.
– Ve aleyküm selâm evlâdým. Hoþ geldin. An-
lat bakalým; kimsin, nesin, buralarda ne gezersin?
Doðan nerede doðduðundan baþlayarak kendi-

Tiryaki Hasan Paþa 77


siyle ilgili her þeyi; gördüðü rüyayý, Ýbrahim Peçevî
Efendiyle birlikte geliþinin hikâyesini ayrýntýlý bi-
çimde anlattý:
– Kimim kimsem yoktur Paþam. Mola Güranî
Hazretleri rüyamda size gelmemi iþaret edince,
büyüklerimin de iznini alarak kalktým geldim.
Gayrý hayatta bir tek gayem vardýr; o da sizin em-
rinizde akýncý olup, Allah yolunda devletime, mil-
letime hizmet edebilmek.
Tiryaki Hasan Paþa da Karapençe de yaþýndan
büyük lâflar eden bu çocuðu çok sevmiþlerdi. Oda-
da bir süre sessizlik oldu. Tiryaki Hasan Paþa
düþünceliydi:
– Þu ana kadar Allah bana yüzlerce yiðit yetiþ-
tirmek nasip etti. Lâkin bu savaþ ortasýnda bir de
bu çocukla nasýl ilgilenirim? Öte yandan gördüðü
rüya, sýradan bir rüya deðil. Dinimizde rüyalara
göre hareket edilmez, amma bu dakikadan sonra
da nereye gider ki bu gariban yavru? Galiba bu ye-
time sahip çýkmaktan baþka çare yok. Kerataya
kaným da kaynadý doðrusu, iyi bir asker olacak gi-
bi.
Tiryaki Hasan Paþa, Doðan’a dönerek:
– Lâflarýna bakýlýnca koca bir adam gibi konu-

78 Muþtu Fetih Kitaplarý


þursun. Sanki on bir-on iki yaþýnda deðil de koca
bir adam gibisin. Belli ki çektiðin sýkýntýlar seni
vaktinden evvel büyütmüþ.
Odanýn içinde birkaç adým daha attýktan sonra
Doðan’ýn iki omzunu tutarak:
– Peki Doðan Efendi. Seni yanýmýza almayý ka-
bul ettik. Bundan böyle Karapençe benim adýma
senden sorumlu olacak. Onun sözünden sakýn
çýkmayasýn, tamam mý?
Doðan sevinçten uçacak gibi oldu. Allah’ýn iz-
niyle nihayet hayalleri gerçek oluyordu.
– Allah razý olsun, Allah ne murâdýnýz varsa
versin Paþam. Karapençe beyimin bir dediðini iki
etmem. Ne derse yaparým!
Karapençe de bu karardan memnun olmuþtu.
Gece epey ilerlediði için müsaade istediler. Tam
kapýdan çýkarken Tiryaki Hasan Paþa, Doðan’a:
– Öðrendiðime göre sen çok iyi býçak atar-
mýþsýn. Aferin, dedi. Bu “aferin” Doðan’ýn ayak-
larýný âdeta yerden kesmiþti. Tebessüm etti ve Ka-
rapençe ile birlikte odadan çýktý. Günlerin verdiði
yorgunlukla her ikisi de yatar yatmaz uykuya
daldýlar.

Tiryaki Hasan Paþa 79


MEKTUBUN TESÝRÝ
– E y ahali! Duyduk duymadýk demeyin. Tir-
yaki Hasan Paþamýz kale meydanýnda Sadrazam
Hazretlerinin mektubunu okuyacaktýr.

Münadinin sesi, kalenin içerisinde defalarca çýn-


ladý. Kýsa süre içerisinde askerler ve halk meydanda

80 Muþtu Fetih Kitaplarý


toplandý. Tiryaki Hasan Paþa onlara hitaben:
– Kardeþlerim, kahraman yiðitlerim! Bilirim
düþmanýn amansýz hücumlarýndan dolayý çok
sýkýntý çekersiniz. Lâkin Allah yolunda sýkýntýlara
katlanmak büyük sevaptýr. Siz de bilirsiniz ki en
büyük imtihanlara peygamberler ve baþta
gözümüzün nuru Peygamber Efendimiz (Sallallahu
aleyhi vesellem.) katlanmýþ ve sabretmiþlerdir. Bize
de Allah’ýn takdirine karþý tedbirimizi alýp, sabýrla
gayret etmek düþer. Unutmayýn ki Allah sabreden-
lerle beraberdir.
Kardeþlerim, yiðitlerim! Elimde gördüðünüz
bu mektup Sadrazam Hazretlerinden gelmektedir.
Þimdi sizlere bu mektubu okumak arzu ederim, de-
di. Sonra da Karapençe ile beraber kaleme aldýklarý
mektubu aynen okudu.
Kaledekiler mektubu dinledikten sonra, hep
birlikte “Allahuekber!” diyerek meydaný çýnlattýlar.
Muhafýzlar ve halk sevinç içerisindeydi. “Madem
Sadrazam Hazretleri yardýma gelmek üzeredir, o
gelene kadar bu uðurda baþýmýz feda olsun.” dedi-
ler. Tamamen iyi niyetle düzenlenen bu mektup,
halka ve askerlere büyük bir moral vermiþti. O zor
þartlara raðmen herkesin gözlerinde bir umut
pýrýltýsý belirdi. Tiryaki Hasan Paþa ve Karapençe

Tiryaki Hasan Paþa 81


gözgöze geldiler. Ýkisinin de dudaklarýnda bir te-
bessüm belirdi. Tiryaki Hasan Paþa, halka ve asker-
lerine dönerek:
– Haydi öyleyse yiðitlerim, herkes vazifesinin
baþýna dönsün. Allah yâr ve yardýmcýmýz olsun, de-
di.
Bu arada düþmanýn topçu atýþý da bütün þidde-
tiyle yeniden baþlamýþtý. Arþidük Ferdinant kalenin
etrafý suyla çevrili olduðu için, nehir üzerine iki ta-
ne köprü yaptýrmýþtý. Fakat Tiryaki Hasan Paþa bu
köprülerden birini bir gece önce yaktýrmýþtý. Diðe-
rini ise kaleden attýrdýðý ucu çengelli iplere taktýrýp,
kuvvetlice içeri çektirmiþti. Bu yüzden köprünün
üzerindekiler nehre düþüp boðulmuþlardý. Bunun
üzerine Ferdinant, çamdan gemiler yaptýrýp üzerine
pelit tahtasý ve onun üstüne de gön kaplattý. Böyle-
ce bu gemileri muhtemel bir yangýndan korumuþ
oluyordu. Bunlarý daha sonra nehre indirtip, her
birinin içine yüzer adam koydurdu. Kanije açýsýn-
dan durum gittikçe kötüleþiyordu.
Tiryaki Hasan Paþa, Ýstoni Kalesi’ne yardýma
giden Sadrazamdan haber alamýyordu. Bunun üze-
rine çok sevdiði adamlarýndan Kara Ömer Aðayý
çaðýrtarak:

82 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Ömer Aða, uzun zamandýr Sadrazamdan ses
çýkmaz. Acaba Ýstoni Kalesi’nin akýbeti ne olmuþ-
tur merak ederim. Gece bastýrýnca gizli geçitten iki
adam yolla. Farkettirmeden birkaç düþman askeri-
ni kaçýrsýnlar. Belki onlardan Ýstoni Kalesi hakkýn-
da bir þeyler öðrenebiliriz.
– Baþ üstüne Paþam!
Birkaç saat sonra Kara Ömer aða iki esirle bir-
likte geri döndü.
– Söyleyin bakalým, Ýstoni Kalesi hakkýnda ne-
ler bilirsiniz?
Adamlar korku içerisindeydi. Bu yüzden ne bi-
liyorlarsa anlatmýþlardý. Esirlerin ifadelerinden,
Ýstoni Kalesi’nin düþman eline geçtiði anlaþýlýyor-
du. Tiryaki Hasan Paþa, düþmanýn gücü hakkýnda
da bilgi aldýktan sonra, Kara Ömer aðaya dönerek:
– Tez bunlarýn kellesini vurun, diye sert bir
emir verdi.
– Baþüstüne Paþam!
Esirler korkudan âdeta donakalmýþlardý. Sözde
az sonra öldürüleceklerdi. Gerçekte ise durum çok
farklýydý. Esirler getirilmeden önce Kara Ömer aða
ve Tiryaki Hasan Paþa bir plân yapmýþlardý. Önce

Tiryaki Hasan Paþa 83


esirlerden Ýstoni Kalesi’nin akýbeti öðrenilecek,
ardýndan da onlar için öldürme emri verilecekti.
Fakat Kara Ömer aða bunlarý öldürmeyerek aske-
rin çokluðuna ve yardýmýn yolda olduðuna
kandýrýp, güya Tiryaki Hasan Paþanýn haberi olma-
dan salýverecekti. Böylece aldýðý bu bilgilerle Ferdi-
nant’ýn morali bozulacaktý. Yýllarýn verdiði
tecrübe, Tiryaki Hasan Paþaya umutlu ve moralli
olmanýn savaþta cephaneden daha önemli olduðu-
nu öðretmiþti.
Plân baþarýlý biçimde uygulamaya kondu. Kara
Ömer aða esirleri alýp odasýna götürdü. Kapýyý ki-
litledi ve:
– Sakýn endiþelenmeyin. Ben de sizdenim. Za-
ten sizin dilinizi konuþabilmemden bunu an-
lamýþsýnýzdýr. Fakat kendimi gizlemek mecburiye-
tindeyim. O gaddar adam size öyle baðýrýnca içim
nasýl parçalandý anlatamam. Siz hiç endiþe etmeyin,
vakit biraz daha ilerlesin ben sizi salývereceðim.
Lâkin size vereceðim gizli bilgileri de Ferdinant
Hazretlerine ulaþtýrýn ki kahraman askerleri daha
fazla zarar görmesin.
Ýki esir de öldürülmeyeceklerine o kadar sevin-
diler ki Kara Ömer aðaya defalarca teþekkür ettiler.
Kara Ömer aða ise gülmemek için kendini zor

84 Muþtu Fetih Kitaplarý


tutuyordu. Fakat açýk vermemek için ciddî görün-
mek zorundaydý. Mahzenlerde yiyecek çok az ol-
masýna raðmen:

– Þimdi sizin karnýnýz da açtýr. Bu Tiryaki Hasan


denen adam acýmasýzýn teki, ama mahzenleri aðzýna
kadar yiyecekle doldurmayý da ihmal etmiyor. Ben

Tiryaki Hasan Paþa 85


þimdi size güzel bir yemek yedireyim de karnýnýz aç
gitmeyin, dedi.
Ardýndan da adamlara güzel bir sofra hazýrladý.
Yemek sýrasýnda onlarý tamamen etkilemek için:
– Bakýn, bu elimdeki mektuplar Hasan Paþanýn
Sadrazama yazdýðý mektuplarýn nüshalarýdýr. Bun-
larý da Ferdinant Hazretlerine verin, diyerek Tirya-
ki Hasan Paþanýn Sadrazama yazmýþ süsü verilen
mektuplarýný esirlere teslim etti. Gece iyice
bastýrýnca da adamlarýn kaçmasýný saðladý.
Esirler, karargâhlarýna varýr varmaz Ferdi-
nant’ýn yanýna koþtular. Her þeyi tek tek anlattýlar.
Ferdinant, öfkeyle okuduðu bu mektuplarý gerçek
sanmýþtý. Okudukça öfkesi bir kat daha artýyordu:
“Efendim, zat-ý alîlerinizin yardýma gelmesine
lüzum yoktur. Kâfi miktarda silâhýmýz, cephane-
miz, askerimiz ve erzaðýmýz vardýr elhamdülil-
lah...”
Kalenin yiyecek ve mühimmat açýsýndan iyi du-
rumda olduðunu öðrenen Ferdinant’ýn morali iyice
bozuldu. Hem kýzmýþ hem de iyice hýrslanmýþtý:
– Bu zavallýlar kendilerini ne zannediyorlar!
Yüz bin kiþilik orduya karþý bir avuç insan ne ya-
pabilir ki? Çabuk kardeþimin Ýstoni Kalesi’nden

86 Muþtu Fetih Kitaplarý


getirdiði kelleleri hazýrlayýn. Bakalým Tiryaki Ha-
san denen o ihtiyar, bu kelleleri görünce ne yapa-
cak? Anlasýn ki kendi sonu da böyle olacak! Belki
o zaman yola gelir.
Gerçekten de Sadrazam yardýma yetiþemeden
Ýstoni Kalesi kaybedilmiþti. Kaledeki Osmanlý er-
keklerinin hepsi kýlýçtan geçirilmiþ, kadýn ve ço-
cuklar esir edilmiþti. Kesilen kafalar da Budin Vali-
si Mehmet Paþa ile kethüdasýna aitti. Ferdinant’ýn
adamlarý kaleye yaklaþýp kesik baþlarý mýzraðýn
ucunda yere dikerek:
– Heeey kaledekiler! Bilmiþ olasýnýz ki Ýstoni
Kalesi elimize geçmiþtir. Sadrazamýnýz da bir þey
yapamamýþtýr. Ýþte bu iki kafa da paþalarýnýzdan
Mehmet Paþa ve kethüdâsýna aittir. Mutlaka içiniz-
de bunlarý tanýyanýnýz vardýr. Gelin direnmeyin,
kaleyi iyilikle teslim edin. Kimseye zararýmýz do-
kunmaz, dediler.
Kalede Mehmet Paþa ve kethüdasýný tanýyanlar
vardý. Tiryaki Hasan Paþa da bu kellelerin bahsedi-
len kiþilere ait olduðunu iyi biliyordu. Bir anda bir
uðultu oluþtu. Tiryaki Hasan Paþa durumun ciddi-
yetini fark etmiþti. Hemen devreye girdi:
– Kardeþlerim, yiðitlerim! Budin Valisi Mehmet

Tiryaki Hasan Paþa 87


Paþa ve kethüdasý benim kýrk yýllýk dostlarýmdýr. Bu
kafalar onlara ait deðildir. Düþman kaleyi almaya
muvaffak olamayýnca, moralimizi bozup bizi birbi-
rimize düþürmek ister. Hem Avusturyalýlarýn had-
dimi ki koskoca Sadrazam Efendimizin ordusunu
bozsun. Yanýna bile yaklaþamazlar.
Kalabalýk bu sözler üzerine sakinleþti ve Tirya-
ki Hasan Paþaya hak verdi. Zaten askerler Tiryaki
Hasan Paþayý o kadar çok seviyorlardý ki ordu onun
her sözüne gözü kapalý inanýyordu. Her þeye rað-
men Tiryaki Hasan Paþa kaleden indirttiði bir top-
la kesik baþlara ateþ ettirdi ve iki baþý nehre düþürt-
tü. Böylece moralleri bozmasý muhtemel bir durum
ortadan kaldýrýlmýþ oldu. Tam bu sýralarda, Pa-
panýn yeðeni, bir Osmanlý askerinin tüfeðinden
çýkan mermiyle öldü. Bu olay, Avusturya ordusun-
da moralleri iyice bozdu. Arþidük iþlerin çýðýrýndan
çýkmaya baþladýðýný hissetmiþ ve endiþelenmeye
baþlamýþtý.

88 Muþtu Fetih Kitaplarý


ÞÝDDETLÝ KIÞ
K ýþ soðuklarý kendini iyice hissettirir olmuþ-
tu. Avusturyalýlar da kar baþlamadan bu iþi bitir-
mek niyetindeydi. Kaledekiler gibi, onlar için de
þartlar çekilmez olmaya baþlamýþtý. Ýstoni Kale-
si’nin Avusturyalýlarýn eline geçmesinden sonra,

Tiryaki Hasan Paþa 89


Ferdinant’ýn kardeþi de kuvvetleriyle gelip Kanije
kuþatmasýna katýlmýþtý. Avusturya ordusu bu yeni
katýlýmla gücünün zirvesine çýktý. Tiryaki Hasan
Paþaya yeniden haberci gönderildi:
– Koskoca Sadrazamýnýz bize karþý koyamayýp
geri çekildikten sonra, siz iki orduya karþý nasýl du-
rursunuz. Yardým gelme ihtimali de kalmadý. Gelin
size bir zarar gelmeden kaleyi bize teslim edin.
Habercinin bu sözlerine cevap olarak, kaleden
kýlýç gösterildi. Bu, teslim olmayacaðýz ve sonuna
kadar savaþacaðýz demekti. Caný sýkýlan Ferdinant
ertesi gün hücuma karar verdi. Müthiþ bir saldýrý
baþlamýþtý.
Ferdinant askerlerine:
– Kale surlarýna çýkana on köy ve Tiryaki Ha-
san Paþayý yakalayýp getirene kýrk köy baðýþlaya-
caðýma söz veriyorum. Haydi göreyim sizleri aslan-
larým, diyerek askerlerine cesaret veriyordu.
Pek þiddetli ve korkunç hücumlar, Tiryaki Ha-
san Paþanýn tedbirleri, nasihatleri ve direktifleri sa-
yesinde bertaraf ediliyordu. Nihayet saldýrýlar dur-
du. Avusturya askerleri ve onlarla birlikte hareket
eden Avrupalý birlikler, on sekiz bin kayýp vererek
hücumdan vazgeçtiler. Bu kadar kuvvetli düþmanýn

90 Muþtu Fetih Kitaplarý


bir avuç askere karþý bir þey yapamamasý, Osmanlý
askerlerinin maneviyatýný artýrýyordu. Fakat bu ba-
þarýlara raðmen kalenin durumu ciddiyetini koru-
yordu. Þartlar her geçen gün daha da zorlaþýyordu.
Arþidük Ferdinant son baþarýsýzlýktan sonra ko-
mutanlarýný toplantýya çaðýrdý. Her zamanki gibi
sinirinden masayý yumruklayýp:
– Tanrý aþkýna beyler, yüz bin kiþilik bir ordu-
muz ve Osmanlýlarýn hayal bile edemeyeceði kadar
güçlü toplarýmýz var. Fakat bir gün içinde tam on
sekiz bin askerimizi kaybettik. Bunu bana kim
açýklayacak? Bu mesele artýk onunla benim aram-
da. O Tiryaki Hasan denen ihtiyarý kendi ellerimle
geberteceðim. Bu iþ mutlaka bitecek!
Komutanlar korka korka söz aldýlar:
– Efendim, diyorum ki kuþatmayý þimdilik
kaldýrsak. Çünkü kýþ kendini iyice hissettiriyor.
Hafif hafif kar bile düþmeye baþladý. Bu þartlarda
savaþmak bizi oldukça zorlayacaktýr.
– Asla! Kýþ gelse bile Kanije’yi almadan hiçbir
yere gitmiyoruz.
– Fakat efendim çadýrlar soðuktan korunmaya
yetmiyor. Þimdiden hastalanan yüzlerce askerimiz

Tiryaki Hasan Paþa 91


var. Üstelik Papanýn yeðeninin öldürülmesi askeri-
mizin moralini iyice bozmuþ durumda. Askerin Pa-
paya olan güveni de iyice kayboldu.
– Siz ne dediðimi anlamadýnýz sanýrým binbaþý.
Her ne pahasýna olursa olsun bu kaleyi alacaðýz.
Eðer çadýrlar yetmiyorsa yer altýna barakalar yapýn.
Kararým kesindir, dedi.
Bu sözler, Kanije Kalesi’ni daha zor günlerin
beklediðinin habercisiydi.

92 Muþtu Fetih Kitaplarý


BARUT Y OKLUÐU
A rþidük Ferdinant’ýn kesin kararý üzerine
saldýrýlar bütün þiddetiyle yeniden baþladý. Kanije
Kalesi âdeta kalbura dönmüþtü ve açýlan yarýklar zor-
lukla kapatýlabiliyordu. Tiryaki Hasan Paþa, üzgün
bir yüz ifadesiyle yanýna gelen Kara Ömer Aðaya:

Tiryaki Hasan Paþa 93


– Nedir bu hâlin Ömer’im, seni üzgün
görürüm.
– Üzülmemek elde mi Paþam? Barutumuz bit-
ti. Artýk toplarý kullanmamýz imkânsýz görünür.
– Dur hele! Hemen ümitsizliðe düþme, lütfu
engin Mevlâ’mýzdan asla ümit kesilmez. Tez git
topçu ve cebeci askerleriyle görüþ. Sor bakalým ka-
lede eskiden düþmandan kalan kibrit ve güherçile
var mý?
– Tamam, sorayým Paþam.
– Ayrýca askerlerimiz içerisinde daha önce barut
imalathanesinde çalýþmýþ kimse var mý, onu da
öðreniver.
– Baþüstüne Paþam! Emredersiniz.
Kara Ömer aða, az sonra büyük bir sevinçle ge-
ri döndü. Ýçindeki ümit ýþýðý sanki gözlerinden
okunuyordu. Yanýnda önceden barut imalathane-
sinde çalýþmýþ Uzun Ahmet isimli bir yeniçeri de
vardý.
– Paþam tahmin ettiðiniz gibi kalede eskiden
düþmandan kalan bol miktarda kibrit ve güherçile
mevcut. Bu asker de barut imal etmeyi bilirmiþ.
Anlayacaðýnýz barut derdimiz kalmadý Paþam.

94 Muþtu Fetih Kitaplarý


Kara Ömer aða bunlarý söylerken sevincinden
yerinde duramýyordu:
– Vallahi bu Rabbimizin lütfundan baþka bir
þey deðil efendim.
– Doðru dersin Ömer’im. Yeter ki umudunu yi-
tirme, O’na yürekten güven. Yüce Allah, kendisi-
ne sýðýnanlarý þimdiye kadar yüzüstü býrakmýþ mý
ki bizi yüzüstü býraksýn. Sakýn ola ki her þey, ama
her þeyin O’nun elinde olduðunu unutmayasýn, de-
dikten sonra Uzun Ahmet’e dönerek:
– Haydi yiðidim, göster bakalým marifetini.
– Emriniz baþým üstüne Paþam, dedi ve hemen
iþe koyuldu yeni çeri askeri. Böylece bir anda baþ
gösteren barut sýkýntýsý da giderilmiþ oldu.

Tiryaki Hasan Paþa 95


BÝTMEK BÝLMEYEN SIKINTILAR
K alede sýkýntýlar bitmek bilmiyordu. Tiryaki
Hasan Paþanýn küçüklüklerinden beri yetiþtirdiði
aslen Macar olan iki kilercisi, gizli kapýdan
kaçmýþlardý. Bunlardan birinin adý Dursun, diðeri-
ninki Kenan idi. Kara Ömer aða:

96 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Paþam, Dursun ile Kenan’ýn kaçmasý kale
halkýnýn moralini iyice bozdu. Þimdi gidip duru-
mumuzu düþmana olduðu gibi anlatacaklardýr.
Tiryaki Hasan Paþa bir süre düþündükten sonra
gayet sakin bir sesle:
– Hiç telâþ etmeyin. Onlarýn hesabý görülecek-
tir. Siz bana tez birkaç esir yakalayýp getirin, diye
emretti. Yine bir þeyler plânladýðý belliydi. Hasan
Paþa en zor anlarda bile sakinliðini hiç kaybetmi-
yordu.
Birkaç kiþi yakalayýp getirdiler. Tiryaki Hasan
Paþa çok hiddetli görünerek, iki esiri epeyce kor-
kuttu. Onlarla ayrý ayrý görüþtü. Adamlar korku-
nun da etkisiyle her sorulan soruya doðru cevap ve-
riyorlardý. Onlara:
– Dursun ve Kenan isimli iki güvenilir
adamýmý gönderdim, kralýnýzla görüþtü mü, diye
sordu. Dursun ve Kenan aslýnda kendi istekleriyle
kaçmýþlardý. Fakat Tiryaki Hasan Paþa, onlarý casus
olarak kendisi göndermiþ gibi bir hava estirmiþti.
Sonunda esirleri de buna inandýrmayý baþardý.
– Evet görüþtüler.
– Ne anlattýlar peki?

Tiryaki Hasan Paþa 97


– Askerin adedine karþýlýk yiyeceðinizin az ol-
duðunu, saldýrmak için en iyi fýrsatýn bu zaman ol-
duðunu anlattýlar.
– Güzel. Tam istediðim gibi davranmýþlar.
Gayrý sizinle iþim bitti. Ömer aða, tez bu iki esirin
kellelerini vurun, diye emretti.
Tiryaki Hasan Paþa “Bunlarýn kellesini vurun!”
derken, Kara Ömer Aða gülümseyerek esirlere
baktý. Çünkü Hasan Paþanýn rol yaptýðýnýn farkýn-
daydý. Esirler ise tir tir titriyor, aman diliyor ve yal-
varýyorlardý. Ömer Aða birden ciddileþti ve olduk-
ça sert bir ses tonuyla:
– Baþ üstüne Paþam! Düþün önüme bre densiz-
ler! Son duanýzý etmeye baþlayýn hemen, diyerek
esirleri odadan çýkarttý.
Kara Ömer aða, diðer esirlere yaptýðý gibi on-
larý da odasýna götürdü, kapýyý kilitledi ve:
– Sakýn korkmayýn! Ben de sizdenim. Daha
önceki esirleri de ben kurtardým. Aslýnda Dursun’la
Kenan’ý bilerek yolladý Paþa. Amacý, kalenin çok
zor durumda olduðunu bildirip kralýnýzý kýþkýrt-
maktýr. Sadrazamýn Zigetvar’daki ordusundan
kralýnýza bahsedin ki hazýrlýksýz yakalanmasýn. Ka-
lede bir yýllýk yiyecek ve barut var, dedi ve daha

98 Muþtu Fetih Kitaplarý


önce yaptýðý gibi esirlere gayet güzel bir yemek ye-
dirip kaçmalarýný saðladý.
Kaçan esirler hemen gidip duyduklarýný ve
gördüklerini Arþidük’e anlattýlar. Arþidük’ün caný
iyiden iyiye sýkýldý. Fakat bunun bir þaþýrtmaca ola-
bileceðini düþündü.
Tiryaki Hasan Paþa bütün ihtimalleri düþüne-
rek hareket ediyordu. Dursun ve Kenan’ýn ihaneti-
ni pahalýya ödetmekte kararlýydý. Kâtibi çaðýrtýp
Sadrazama bir mektup yazdýrdý. Mektupta, kalede
askerin çok ve barutun yeterli olduðunu, eskiden
kalan kibrit ve güherçileden her gün iki kantar ba-
rut yapýldýðýný, üç ay yetecek kadar yiyeceði oldu-
ðunu ifade ettikten sonra:
“Gerçekten oðul yerine beslediðim Kenan ve
Dursun’u Arþidük’ün ordusuna gönderdim. Avus-
turya ordusu içindeki Macarlarla gizlice konuþup
kalenin zorda olduðunu, barut olmadýðýný ve dile-
dikleri yalaný söyleyip, yine fýrsat bulunca kaçýp
gelmelerini tembih ettim. Onlar da güya kaçýp
kendilerini din deðiþtirmiþ gösterecekler. Siz her an
harekete geçecek biçimde hazýr olun. Ben onlardan
gelecek habere göre size yine malûmat gönderi-
rim.” diye yazdýrdý.

Tiryaki Hasan Paþa 99


Mektubu mühürleyip atlastan yapýlmýþ keseye
koydu. Sonra da muþamba ve meþin dikip, kalýn
kumaþtan yapýlmýþ bir çantanýn içine yerleþtirdi.
– Tez bana Karapençe’yi çaðýrýn.
– Baþüstüne Paþam!
Karapençe az sonra geldi ve selâm verdikten
sonra:
– Beni emretmiþsiniz Paþam!
Tiryaki Hasan Paþa, Karapençe’ye durumu
kýsaca anlattýktan sonra:
– Þimdi sana düþen, içinde Sadrazama yazýlmýþ
mektup olan bu küçük çantayý, düþman ordugâhý
yakýnýndan geçerken güya düþürmüþ gibi yap-
mandýr. Oradan da Sadrazam Hazretlerine gidip,
kalenin gerçek durumunu kendi aðzýndan an-
latýrsýn, diye emretti.
– Kaygýsýz olun Paþam! Allah’ýn izniyle, verdi-
ðiniz görev yerine getirilecektir. Karapençe tam
çýkarken Tiryaki Hasan Paþa:
– Doðan’ýn durumu nasýldýr Karapençe?
– Allah nazarlardan saklasýn Paþam. Akýncý ol-
mayý kafasýna koymuþ ya þimdiden kýlýç kullanýr

100 Muþtu Fetih Kitaplarý


hâle geldi. Barut yapýmýnda da büyük emeði geçer.
Hele bir ok atýþý var ki hedefi hiç þaþmaz. Bir taraf-
tan da yabancý lisan öðreneceðim, diye Kara Ömer
Aðanýn baþýnýn etini yer durur.
– Ýyi iyi. Lâkin geçen gördüm, akþam namazýný
tek baþýna kýlardý. Söyle ona, cemaat sevabýndan
mahrum kalmasýn. Kur’ân okumasýnda da ufak te-
fek tecvit hatalarý var, onlarý da düzeltsin.

Tiryaki Hasan Paþa 101


– Baþüstüne Paþam! Ben bizzat ilgilenirim, de-
di ve huzurdan ayrýldý. Karapençe hýzla kalenin
gizli kapýsýndan çýktý. Düþman ordugâhý yakýn-
larýnda bir yerde çamura bulaþtýrdýðý çantayý,
görülebilecek bir yere býraktý. Sonra da düþman
nöbetçilerinin dikkatini çekecek sesler çýkarttý.
Nöbetçiler yaklaþýrken kaçýyormuþ gibi yaparak
karanlýðýn içinde kayboldu. Hiç vakit kaybetme-
den, o sýrada Peç þehrinde bulunan Sadrazamýn
yanýna gitti.
...
Avusturya karargâhýndan iki nöbetçi, Karapen-
çe’nin çantayý býraktýðý yerin yakýnýndan geçiyor-
lardý. Bunlardan biri dikkat kesilerek:
– Hey baksana! Yerde çamur içinde bir þey var.
Sakýn bunu az önceki yabancý düþürmüþ olmasýn?
– Hemen alýp Arþidük’e götürelim. Belki de
önemli bir þeydir.
Askerler, Karapençe’nin düþürmüþ süsü vererek
býraktýðý çantayý alýp Arþidük’e götürdüler. Ar-
þidük, mektubu okuduktan sonra çýlgýna döndü:
– Ýhanet ha! Bana ihanet öyle mi? Çabuk bana
kaleden kaçan o iki Macar’ý getirin.

102 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Peki efendim, derhâl getiriyoruz.
Dursun ve Kenan sebepsiz biçimde çaðrýlýþla-
rýný anlayamamýþlardý.
– Buyurun efendim, bizi çaðýrtmýþsýnýz.
Arþidük, Tiryaki Hasan Paþanýn mektubunda
yazdýðý bilgilerin doðru olup olmadýðýný anlamak
için:
– Sizin adýnýz Dursun ve Kenan mý?
– Evet efendim.
– Peki, Tiryaki Hasan Paþanýn sizi çocukluðu-
nuzdan beri büyüttüðü, uzun yýllar onun hizmeti-
ni gördüðünüz doðru mu?
– Evet efendim, doðrudur, Dursun ve Kenan
hâlâ hiç bir þey anlayamamýþlardý.
– Peki, kalede eskiden kalan güherçile ve kibrit
ile barut imal edildiði doðru mu?
– Evet doðru.
Yazýlan her þeyin doðru olduðunu gören Ar-
þidük, Dursun ve Kenan’ýn casus olduðuna iyice
inanmýþtý.
– Sizi hainler sizi. Demek buradan bilgi toplayýp

Tiryaki Hasan Paþa 103


tekrar kaleye kaçmayý plânlýyordunuz öyle mi? As-
kerler, derhâl bu iki casusun kellelerini uçurun.
Dursun ve Kenan, casus olmadýklarýný ispat et-
meye çalýþsalar da sonuç deðiþmedi. Derhâl kellele-
ri kesilerek idam edildiler. Böylece Tiryaki Hasan
Paþa, yýllarca emek verip yetiþtirdiði, fakat ihanet
gördüðü bu iki þahsý zekice bir plânla ortadan
kaldýrtmýþ oldu. Böylece onlardan, Osmanlý asker-
lerine gelebilecek zararlarý da önlemiþti.
Arþidük, Dursun ve Kenan’ýn kellelerini kale-
dekilere gösterterek:
– Hasan Paþa, Hasan Paþa. Gör bakalým sadýk
adamlarýn Dursun ile Kenan’ýn sonunu. Biz casus-
larý iþte böyle cezalandýrýrýz. Ayrýca Sadrazama
gönderdiðin mektup da elimizde. Kalenin duru-
munu ve plânlarýnýn hepsini biliyoruz. Bizi aldata-
bileceðini zannettin, ama aldandýn. Belli ki artýk
iyice yaþlanmýþsýn, deyince kaledekiler gülüþmeye
baþladýlar.
Arþidük Ferdinant, bir kez daha “ihtiyar” diye-
rek küçümsediði Tiryaki Hasan Paþanýn oyununa
gelmiþti.

104 Muþtu Fetih Kitaplarý


ZEKÂ VE CESARET
T iryaki Hasan Paþa, yoðunlaþan düþman
saldýrýlarý karþýsýnda kalenin daha fazla dayanama-
yacaðýný anlamýþtý. Bir an önce yardýma gelmesi
için Karapençe’yi yeniden Sadrazama göndermiþti.
Düþürülmek üzere sahte bir mektup vermeyi de ih-
mal etmemiþti. Bu mektupta, “Gönderilen erzak

Tiryaki Hasan Paþa 105


ve mühimmatýn geldiði, düþman ordusundaki Ma-
carlarla el birliði yapýldýðý, her iki tarafýn da saldýrý
günü konusunda anlaþmaya vardýklarý” belirtiliyor-
du. Bu mektup, Arþidük Ferdinant’ý fazlasýyla kor-
kuttu ve yeni tedbirler almasýna sebep oldu. Sadra-
zam, Karapençe’yi dinledikten sonra, Kanije’ye
gitmek üzere Peç’ten ayrýldý ve Zigetvar’a geldi.
Arþidük’ün Zigetvar’daki casuslarý, Sadrazamýn
orduyla Kanije’ye gelmek üzere hazýrlýk yaptýðýný
haber almýþlardý. Durumu bildirmek üzere hemen
Arþidük’ün yanýna geldiler.
– Efendimiz, Sadrazam Yemiþçi Hasan Paþa or-
duyla birlikte Zigetvar’a geldi. Anladýðýmýz ka-
darýyla hedefi Kanije.
– Allah kahretsin! Bir bu eksikti! Tamam ta-
mam, siz gidebilirsiniz.
Arþidük Ferdinant moral olarak iyice yýpran-
mýþtý. Dýþarýda yaðan karý izlerken umutsuzluk
içinde düþüncelere daldý:
“Üç aydýr yaðmayan yaðmurlar yaðmaya baþ-
ladý ve soðuðun etkisiyle buz tuttu. Þimdi de kar
yaðýyor. Askerin ümidi kýrýldý ve firarlar baþladý.
Yetmiyormuþ gibi, Sadrazam ordusuyla üzerimize gel-
meye hazýrlanýyor. Galiba Tanrý bizi cezalandýrýyor.

106 Muþtu Fetih Kitaplarý


Tanrým neden, neden cezalandýrýyorsun bizi?” diye
mýrýldandý.
Hâlbuki Zigetvar’daki geliþmeler çok farklýydý.
Yeniçeri askerlerinde bir süredir baþlayan disiplinsiz
hareketler, Sadrazamý çok zor durumda býrakmýþtý.
Yeniçeriler kýþýn geldiðini, bu mevsimde sefere çýk-
manýn doðru olmadýðýný söyleyip Kanije’ye gitmek
istemiyorlardý. Sadrazam, isyan çýkmasýndan kor-
karak Kanije’ye gitmekten vazgeçti. Ordu böylece
kýþý geçirmek üzere Belgrat’a hareket etti. Bu geliþ-
meden henüz Arþidük’ün haberi olmamýþtý.
Kanije bu sefer gerçekten yapayalnýz kalmýþtý.
Karapençe bu haberi Tiryaki Hasan Paþaya ulaþtýr-
mak için hemen Kanije’ye gitti. Nefes nefese Tirya-
ki Hasan Paþanýn yanýna geldi. Selâm verdikten
sonra hemen söze girdi:
– Paþam, yeniçeri kýþýn savaþýlmaz deyip serkeþ-
lik edince, Sadrazam Hazretleri seferden vazgeçti.
Tiryaki Hasan Paþa, yine hiç telâþ göstermedi.
Sakin ve düþünceliydi. Odada bulunan Kara Ömer
aða kendini tutamadý:
– Ýþte þimdi bittik. Allah yardýmcýmýz olsun.
Tiryaki Hasan Paþa bir süre yaðan karý seyretti.

Tiryaki Hasan Paþa 107


Yine bir þeyler plânladýðý belliydi. Ömer Aðanýn
umutsuzluk kokan sözleri karþýsýnda, tebessüm
eden çehresiyle:
– Bak Ömer aða, en zor durumlarda dahi umu-
dunu yitirmemeli insan. Yüce Mevlâ’dan ümit ke-
silmez. Bir çýkýþ yolu vardýr elbet. Hepimiz ka-
famýzý bu sýkýntýlý hâli çözmek için çalýþtýrmalýyýz.
– Doðru dersin Paþam, Lâkin gayrý ne yapýlabi-
lir ki? Barut bitmek üzere, yiyecek neredeyse hiç
kalmadý. Sadrazam Hazretleri yardýma gelemiyor.
Düþmanýn top gülleleri her gün ateþ kusmakta.
Baksanýza kalenin hâline, delik deþik oldu.
– Sakin ve mantýklý düþün. Zanneder misin ki
Arþidük de çok rahattýr. Biz kalenin içindeyiz hiç
olmazsa. Ya onlar? Onlar açýk alandalar ve eminim
soðuktan tir tir titriyorlar. Kýþ þartlarýnda hiçbir or-
du savaþa girmek istemez. Lâkin Ferdinant, gurur
ve kibri yüzünden bu kuþatmayý þahsî meselesi
hâline getirdi. Þimdi gitmek istese de gidemiyor.
Benim kanaatim, þu anda moral olarak çöktükleri
yönündedir. Hem Sadrazamýn yardýma gelemeye-
ceði haberi henüz Ferdinant’a ulaþmamýþtýr. Anla-
yacaðýnýz þimdi yapacaðýmýz bir saldýrý onlarý þaþký-
na çevirecektir. Hazýr nehir de donmuþken, düþ-
maný ininde bastýrmanýn tam zamanýdýr.

108 Muþtu Fetih Kitaplarý


– Öyle anlaþýlýyor ki saldýrý plânlamaktasýnýz.
Ne olur Paþam, göndereceðin askerlerin baþýnda
ben gideyim. Hareketsizlikten paslandým billâhi.
Tiryaki Hasan Paþa, bu sözler üzerine gülmek-
ten kendini alamadý :
– Ýyi caným iyi, sen git. Yanýna üç yüz kiþi al.
Sen saldýrýya geçtiðin anda biz de toplarý ateþleriz.
Karapençe, sen de var git mehter takýmýna haber
ver, surlara çýkýp beni beklesinler.
– Baþüstüne Paþam!
Kara Ömer Aða üç yüz kiþilik süvari birliðiyle
tamamen buz tutmuþ Drava Nehrini geçip düþman
üzerine baskýna kalktý. Ayný anda da düþmanýn içi-
ne korku salan mehter çalmaya baþladý. Mehterin
baþlamasýyla birlikte Tiryaki Hasan Paþa toplarýn
ateþlenmesi emrini verdi. Bu ateþten sonra kalede-
ki bütün barut tükenmiþti. Hiç beklenmeyen top
atýþý karþýsýnda düþman ordugâhý altüst oldu. Bir
yandan Kara Ömer Aðanýn geliþi, bir yandan çalý-
nan mehter, Sadrazamýn yardýma geldiðine düþ-
maný iyice inandýrdý. Osmanlý askerlerinden
bazýlarý Almanca avazý çýktýðý kadar baðýrýyordu:
“Sadrazam Hazretleri geliyor, Sadrazam Hazretleri
geliyor!” Arþidük’ün ordusunda büyük bir panik

Tiryaki Hasan Paþa 109


baþlamýþtý. Askerler birbirlerine girdiler ve her þey-
lerini býrakýp kaçmaya baþladýlar.
Tiryaki Hasan Paþa, olup biteni kaleden seyre-
diyordu. Karapençe’ye dönerek:
– Karapençe, fýrsat bu fýrsattýr. Tez beþ yüz kiþi
al, sen de hücuma kalk.
Karapençe ne zamandýr bu aný bekliyormuþ gi-
bi sevinerek:
– Emredersiniz Paþam, dedi ve hemen adam-
larýný toplayýp hücuma geçti.
Tiryaki Hasan Paþa, gerçekten çok akýllý bir ko-
mutandý. Düþmanýn toparlanýp geri dönmek iste-
yebileceðini tahmin ediyordu. Bu yüzden bir grup
askerini, düþman ordugâhýndaki barut, top gibi
malzemeleri kaleye almalarý için gönderdi. Hasan
Paþa kalede altý yüz kiþi býrakýp, bizzat kendisi de
çýkarak düþman siperlerini zapt ettirdi. Kýrk yedi
adet dev kuþatma topu ele geçirildi.
Düþman hiç yoktan bu yenilgiye düþtüðünden
ve takip edilmediðinden þüphelenerek, kaleden
uzakta bulunan Arþidük Ferdinant’ýn etrafýnda
toplandý. Yeniden saldýrýya geçen Arþidük’ün ordu-
suna karþý Tiryaki Hasan Paþa bizzat hücuma

110 Muþtu Fetih Kitaplarý


katýlýyordu. Çok yaþlý olduðu için, atýn üzerinde
dik durmakta bile zorlanýyordu. Bu yüzden kendi-
sini düþmana dik görünecek biçimde atýna bað-
latmýþ ve düþmanýn içine yalýnkýlýç dalmýþtý. Paþa-
larýnýn bu gayretini gören askerler artýk kabýna
sýðmýyordu. Bir yandan damarlardaki kaný dondu-
racak “Allah! Allah! Allah!” sesleri, öte yandan
mehter bölüðünün çaldýðý hücum marþlarý Os-
manlý askerlerini iyice coþturmuþtu. Herkes þehit-
lik kovalayan birer aslana dönüþmüþtü. Düþman
yiðitler dehþet içindeydi. Bir yanda þehitlik kovala-
yan korkaklar, bir yanda hayatýný korumaya çalýþan
askerler vardý. Dehþet içinde kalan Avusturyalý bir
asker:
– Aman Tanrým! Çýldýrmýþ bu adamlar. Bak-
sanýza hayatta kalmak için deðil, ölmek için sa-
vaþýyorlar âdeta. Bunlara karþý durmak imkânsýz.
Canýný seven kaçsýn, diyerek avazý çýktýðý kadar
baðýrýyordu.
Düþmandan ele geçirilen toplar da ateþlenince,
ortalýk tam bir can pazarýna dönüþtü. Bu son saldýrý
Arþidük’ün ordusunu periþan etmiþti. Atlýlar kaça-
bildiyse de yayalar ölümün pençesinden kurtula-
madýlar.

Tiryaki Hasan Paþa 111


Tiryaki Hasan Paþa, son derece ihtiyatlý dav-
ranýyordu. Ferdinant’ýn karargâhýna kadar sokulan
askerlerini çadýrlarýn arasýna sokturmadý. Öncelikle
attýrdýðý bir top ile çadýrýný parçalayýp Ferdinant’ý
kaçýrttý. Her þeyden ümidini kesen Ferdinant, yüz
kadar adamýyla canýný zor kurtardý. Karargâhý,

112 Muþtu Fetih Kitaplarý


bütün eþyalarý ve hazineleri geride kalmýþtý.

Tiryaki Hasan Paþa, Kara Ömer Aðaya:

– Yanýna üç bin kiþi al ve Ferdinant’ýn ka-


rargâhýna git. Oralarda hâlâ asker olabilir. Düþman
tamamen temizlenmedikçe hiç kimse ganimetlere
el uzatmasýn. Sen de bilirsin ki Haçova Muharebe-
sinde düþmanýmýz galip gelmiþti. Fakat savaþ tam
olarak bitmeden ganimete saldýrdýklarý için bizim
askerler, aþçýlar, kasaplar... hülâsa kim varsa saldýr-
mýþtý da biz galip gelmiþtik. Bundan ders almak
gerek. Düþman son askerine kadar temizlenmeden
kimse görevini býrakmasýn.

– Baþ üstüne Paþam!

Ömer Aða yanýna aldýðý üç bin kiþilik birlikle


düþman karargâhýný tamamen temizledi. Ýþini bi-
tirdikten sonra durumu Tiryaki Hasan Paþaya ha-
ber verdi.

Bu arada Arþidük Ferdinant ve adamlarý dört


nala en yakýndaki þehre, Viyana’ya canlarýný zor
atabilmiþlerdi. Ferdinant olanlara bir türlü ina-
namýyordu:

Tiryaki Hasan Paþa 113


– Tanrým bu nasýl olur? Ýhtiyar bir komutan do-
kuz bin kiþiyle yüz bin kiþilik bir orduyu mahvetti.
Ýnanamýyorum. Bütün bunlar bir rüya olmalý...

Fakat her þey gerçekti ve ordusu savaþý kaybet-


miþti. Ferdinant rakibini küçümsemenin bedelini
çok aðýr ödemiþti.

114 Muþtu Fetih Kitaplarý


ZAFERÝN GERÇEK SAHÝBÝ
T iryaki Hasan Paþa, karargâhýn tamamen
düþmandan temizlendiði haberini alýnca, doðruca
Arþidük’ün otaðýna gitti. Otaðýn içerisinde etrafý
altýn ve gümüþ parmaklýklý, baþlarý mücevherli ve
direklerinin baþý elmaslý bir taht vardý. Tahtýn iki

Tiryaki Hasan Paþa 115


tarafýnda kadife örtülü sýrma saçaklý on iki koltuk
bulunuyordu. Tahtýn önüne ise, tahminen dört
metre uzunluðunda bir yemek masasý konmuþtu.
Hasan Paþa, Arþidük’ün otaðýna girince, Yüce Allah’ýn
nasip ettiði zaferden dolayý huþu içerisinde iki rekât
þükür namazý kýldý. Dua edip, sevinç gözyaþlarý
döktü.
Daha sonra komutanlarýna dönerek:
– Kardeþlerim, sakýn ola ki muzafferiyetimiz siz-
leri gurura sevk etmesin. Bu zafer tamamen Allah’ýn
inayet ve merhametinin neticesinde elde edilmiþtir.
Nimetlerin, zaferlerin gerçek sahibi O’dur, dedi.
Sonra da fetih ve zafer iþareti olarak Arþidük’ün
tahtýný ortadan kýlýçla çizip oturdu. Diðer beyler ve
aðalar da derecelerine göre koltuklara oturdular.
Tiryaki Hasan Paþa arkadaþlarýna:
– Komutanlarým, beylerim! Çok sýkýntý çektik.
Lâkin unutmayýn ki Allah bu muzafferiyeti sizin
sabrýnýz, kumandanýnýza itaatiniz ve birlikte hare-
ket edip kenetlenmeniz vesilesiyle nasip etmiþtir.
Allah birlik ve beraberliðimizi bozmasýn.
Çadýrdaki herkes duaya “Âmin!” diyerek iþtirak
etti.
Bu konuþmanýn ardýndan, Tiryaki Hasan Paþa,

116 Muþtu Fetih Kitaplarý


Arþidük’ün otaðýna ilk girenlerin kimler olduðunu
sordu. Üçü yeniçeri ve dördü sýnýr muhafýzlarýndan
yedi kiþi gelip, ilk girenlerin kendileri olduðunu
söylediler. Bunun üzerine Tiryaki Hasan Paþa:
– Bu otaðda taht ve cephaneden baþka her ne
varsa sizindir, dedi ve hiçbir þeye el uzatmadý.
Ganimetlerden kendi payýna düþenlerden de
hiçbir þey almamýþtý. Dünya malýna, paraya pula
karþý gönlü tok bir insandý. Onun bu hâli askerle-
rine de geçmiþti. Askerler gerek çadýrlara, gerekse
Ferdinant’ýn karargâhýna girdikleri zaman, elde
edecekleri ganimetler kendilerine helâl olmasýna
raðmen, hiçbir þeye el sürmemiþlerdi. Hepsi de Tir-
yaki Hasan Paþanýn gelip aralarýnda pay etmesi için
sabaha kadar beklemiþti. Savaþý kazanmaya vesile
olan þey, belki de askerî güçten ziyade iþte bu on-
larýn bu üstün meziyetleri ve güzel ahlâkýydý.

Tiryaki Hasan Paþa 117


PAÞA YI AÐLATAN MEKTUP
Y aklaþýk üç ay süren kuþatma çok sýkýntýlý
geçmiþ, fakat sonucu çok verimli olmuþtu. Kosko-
ca Avusturya Ýmparatorluk Ordusu ve katýlan di-
ðer devletlerin ordularýnýn maðlûp edilmesi yanýn-
da, elde edilen ganimetler de azýmsanacak gibi de-
ðildi. Tiryaki Hasan Paþa, elde edilen ganimetlerin

118 Muþtu Fetih Kitaplarý


ve silâhlarýn kaydedilmesi emretti. Gerekli kayýtlar
tutulduktan sonra Kara Ömer Aða, Tiryaki Hasan
Paþaya:
– Paþam ganimetlerin ve silâhlarýn sayýmý ta-
mam olmuþtur. Seksen bin zayiatý olan düþman,
bütün aðýrlýklarýný býrakýp kaçmýþtýr. Geriye býrak-
týklarý ganimetler, korkunç büyüklükte kýrk yedi
kuþatma topu, on dört bin tüfek, altmýþ bin çadýr,
on dört bin kazma ve kürek; binlerce araba dolusu
yiyecek, giyecek, ilâç, barut, silâh, Arþidük’ün
otaðý ve hazinesinden ibarettir.
– Bunlarý kaleye çekmek bile en az iki ayýmýzý
alýr Ömer aða. Bu arada Arþidük’ten bir haber var
mý?
– Paþam esirlerden birinin verdiði malûmata
göre, Arþidük savaþýn kaybedileceðini anlayýnca,
gecelik kýyafetleriyle atýna binip kaçmýþtýr.
– Yakalayabilseydik iyi olurdu. Neyse... Ömer
aða, tez yanýna üç bin kiþi al ve kaçan düþmaný
Avusturya içlerine kadar kovala. Ta ki uzun müd-
det karþýmýza çýkmaya cesaretleri kalmasýn.
– Baþ üstüne Paþam!
Kara Ömer Aða, emrindeki üç bin atlýyla kaçan

Tiryaki Hasan Paþa 119


düþman askerlerini Avusturya içlerine kadar takip
etti. Bu takip esnasýnda da binlerce düþman askeri
imha edildi ve birçok köy ve kasaba da Osmanlý
hâkimiyetine geçti. Tiryaki Hasan Paþa, Kara
Ömer Aðaya, gösterdiði yararlýlýklardan dolayý,
kendi dirliði olan Peç Sancaðý’ný verdi.
Hiç beklenmeyen bu büyük zafer Ýstanbul’da
duyulunca, epey zamandýr görülmeyen büyük þen-
likler yapýldý. Padiþah, Tiryaki Hasan Paþaya vezir-
lik berâtýyla beraber üç at hediye etti ve hizmetini
tebrik eden bir padiþah mektubu gönderdi.
Tiryaki Hasan Paþa, deðer verdiði arkadaþ-
larýndan Þair Faizî’ye:
– Padiþah Efendimiz mektubunda ne yazmýþtýr,
oku bakalým, dedi.
Þair Faizî mektubu alýp okumaya baþladý:
– Sen ki Kanije Beylerbeyi, ihtiyar komutaným
ve tedbirli vezirim Hasan Paþasýn. Gösterdiðin ya-
rarlýlýk, bahadýrlýk her zaman þükranla yâd edile-
cektir. Berhudâr olasýn. Sana vezirliði münasip
gördüm. Seninle kuþatma altýnda kalan yiðit evlât-
larýmýn da gayretlerini Allah mübarek kýlsýn. Bun-
dan böyle de senin emrinde olup, boyun eðip her ne
iþ verirsen yapmakta dikkatli ve gayretli olsunlar.

120 Muþtu Fetih Kitaplarý


Sana itaat üzere olmalarý beni ziyadesiyle memnun
edecektir. Bu mektubu gâzi askerlerimin önünde
de okuyasýn.
Tiryaki Hasan Paþa mektubu dinledikten sonra
hüngür hüngür aðlamaya baþladý. Yakýn arkadaþý
Þair Faizî:
– Ne var ne oldu, neden aðlarsýnýz Paþam, diye
sormak zorunda hissetti kendini.
– Ben aðlamayayým da kimler aðlasýn? Ettiði-
miz küçücük bir hizmete karþýlýk padiþah mektubu
yazýlýp, vezirlik ihsan edilir. Vezirlik benim gibi ko-
camýþlara, hem de böylesi küçücük bir hizmetten
dolayý veriliyorsa, devlet geriye gidiyor demektir.
Koskoca Barbaros Hayreddin Paþaya bile bu ma-
kam verilmemiþ idi. Yani demem o ki vezirlik ma-
kamý Kanunî devrindeki deðerini muhafaza ede-
mez olmuþtur. Allah sonumuzu hayretsin, diyerek
bir süre daha aðladý.
Tiryaki Hasan Paþa, derin bilgisi, hayat
tecrübesi ve ileri görüþlülüðü ile çok önemli bir ko-
nuya dikkat çekmiþti. Paþayý dikkatle dinleyen Do-
ðan, ondan her gün yeni bir þeyler öðreniyordu.
Artýk büyük adam olmak için iyi kýlýç kullanmanýn
tek baþýna yeterli olmadýðýný anlamýþtý. Cesaretle

Tiryaki Hasan Paþa 121


beraber gönül insaný olmak da gerekiyordu. Asker-
lerinin Tiryaki Hasan Paþaya niçin ölesiye baðlý ol-
duklarýný þimdi daha iyi anlýyordu. O, kendisi için
deðil, hep milleti ve çevresindeki insanlarý düþüne-
rek yaþýyordu.
Doðan kendi kendine:
“Söz veriyorum Paþam, göreceksiniz, Allah’ýn
izniyle ben de sizin gibi olacaðým!” dedi.
Herkes elbirliðiyle ganimetleri kaleye çeker-
ken, soðuk þiddetini iyice arttýrmýþ, Kanije Ovasý’ný
derin bir sessizlik kaplamýþtý.

122 Muþtu Fetih Kitaplarý


A YRILIK VAKTÝ
A vusturyalýlar, Kanije kuþatmasýnda yedikle-
ri aðýr tokadýn etkisiyle bir süre kendilerine gele-
mediler. Kanije’den bir yýl sonra Sadrazam Yemiþçi
Hasan Paþa, Ýstoni Kalesi üzerine sefer düzenledi.
Yirmi beþ günlük þiddetli bir kuþatmanýn ardýndan
Ýstoni Kalesi yeniden Osmanlý hâkimiyetine girdi.

Tiryaki Hasan Paþa 123


Tiryaki Hasan Paþa, Kanije Beylerbeyiliði’nden
sonra on yýl daha devletine sadakatle hizmet etti.
Tarihler 1611 yýlýný gösterirken Tiryaki Hasan Pa-
þa, Budin Beylerbeyi olarak artýk son anlarýný
yaþýyordu. Baþucunda Kanije kahramanlarýndan
Karapençe ile yirmi iki yaþýndaki genç akýncý beyi
Doðan duruyordu.
Seksen yaþýný idrak etmiþ olan Tiryaki Hasan
Paþa da, her fâni gibi bu dünyadan gitmeye
hazýrlanýyordu. Artýk zorlukla konuþabiliyordu:
– Allah senden razý olsun oðul. Doðan’ýn yetiþ-
mesinde büyük emeðin geçti.
– Estaðfurullah Paþam. Sizin himmetiniz olma-
sa ben ne yapabilirdim ki!
– Evlâtlarým, Rabbime kavuþmaya az bir za-
maným kaldýðýný hissediyorum. Ölmeden önce bir-
kaç tavsiyede bulunmak isterim. Sakýn ola ki Sultan
Murat Hüdavendigâr’ýn vasiyeti aklýnýzdan çýk-
masýn. O mübarek buyurmuþtu ki: “Attan inmeye-
siniz.” Yani gözünüzü dört açasýnýz, gevþekliðe
düþüp tedbiri elden býrakmayasýnýz. Sizi her zaman
gözleyen düþmanlarýnýz olduðunu unutmayýp da-
ima hazýrlýklý olasýnýz. Ýþte büyüklerimiz hayatlarý
ve nasihatleriyle bizlere böylece örnek olmuþlardýr.

124 Muþtu Fetih Kitaplarý


Ýstanbul fatihi koskoca Sultan Mehmet Han, o
dünya güzeli þehirde sürekli olarak üç ay kala-
mamýþtý. Romatizmalarýna raðmen, rahat ve huzur
düþünmeyerek atýna binmiþ ve ordularýn önünde
yeni fetih seferlerine çýkmýþtý.
Þunu bilin ki bu memleket bir gün sýkýntýya
düþerse, anlayýn ki devleti yönetenler rahat ve reha-
vete düþmüþtür. Siz siz olun, kendinizi rehavete sal-
mayýn. Bu ömür nasýl olsa geçecek. Farzlara ve
sünnetlere azamî dikkat edip, insanlýða hizmetle
dolu bir hayat geçirin. Sadece bu hâlinizle Yüce
Mevlâ’nýn huzuruna çýkmaya gayret edin. Ömür
çok kýsadýr. Sakýn dünyanýn cazibesine aldanmayýn.
Ben seksen yýl ömür sürdüm, lâkin görürsünüz ki
bitmek üzeredir. Tek tesellim, gelecek nesillerin be-
ni hayýrla yâd edip bir Fatiha göndermeleri ola-
caktýr. Eðer böyle olursa, inþaallah mezarýmda hu-
zur içinde yatacaðým.
Hasan Paþa iyice yorulmuþtu. Son nefesinde da-
hi baþkalarýna faydalý olmaya çalýþýyordu. Öksür-
meye baþladý. Nefes alýþveriþi de iyice yavaþlamýþtý.
Artýk konuþamýyordu. Aðzýndan fýsýltý hâlinde
dökülen son sözler, “Eþhedü en lâ ilâhe illallah ve
eþhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühu.”
oldu. Nurlu yüzünü tatlý bir tebessüm kaplamýþtý.

Tiryaki Hasan Paþa 125


Bu sýrada Karapençe ve Doðan da gözyaþlarýna bo-
ðulmuþtu.
Koskoca Tiryaki Hasan Paþa, destan gibi bir
hayat yaþamýþ ve sonunda göçüp gitmiþti ebedî âle-
me. Sonraki nesiller onu hep hayýrla yâd etti. Týpký
arzuladýðý gibi...

126 Muþtu Fetih Kitaplarý


SÖZLÜK
afallamak : Þaþkýnlýða düþmek, sersemleþmek.

azamî : En yüksek, en fazla, üst seviyede.

baht : Talih, kýsmet, nasip.

baki : Ölümsüz, kalýcý, daimî (Allah’ýn güzel isimlerinden biri.)

barut : Ateþli silâhlarda ve kaya parçalamalarýnda kullanýlan,


“güherçile, kömür ve kükürtten yapýlmýþ” toz hâlindeki yanýcý
madde.

berhudar : Ýyi bir iþin mükâfatýna kavuþan.

bertaraf : Ortadan kalkmýþ, zail olmuþ, iþi bitirilmiþ.

bilâkis : Aksine, tersine olarak.

cebeci askeri : Yeniçeri birliklerine baðlý, zýrhlý piyade eri ve


silâh tamircisi olan Osmanlý askeri.

cenk : Harp, savaþ.

direktif : Talimat, emirname.

ebedî : Sonsuza kadar, daimî, hiç bitmeyen.

estaðfurullah : 1. Teþekkür edilen ya da övülen bir kimsenin

Tiryaki Hasan Paþa 127


söylediði nezaket ve tevazu sözü. 2. “Allah kusurumu affetsin.”,
“Allah’tan hata ve kusurlarýmýn baðýþlanmasýný isterim.” anlam-
larýna gelen çok deðerli bir baðýþlanma, af dileme sözü.

fâni : Geçici, bitip tükenen, yok olup gitmeye mahkûm, baki ol-
mayan.

ferah : Gönül açýklýðý, sevinç, aydýnlýk, iç açýcý.

fukara : Fakirler, yoksullar, zavallýlar.

ganimet : Savaþta, düþmandan ele geçirilen taþýnabilir mallarýn


tamamýdýr. Köleler de bunun içindedir.

gasp : Zorla almak

gaza : Din uðrunda yapýlan kutsal savaþ.

güherçile : Savaþta barut yapmak için, tarýmda gübre üretimi


için, týpta da ilâç yapýmý için kullanýlan bir madde.

güruh : Kalabalýk, topluluk.

hâlleþmek : Dertleþmek, sohbet etmek, hasbihal edip hâl hatýr


sormak.

hikmet : 1. Gizli hesap. 2. Gerçeðe, ahlâka uygun kýsa ve özlü


söz.

himaye : Koruma, sahip çýkma.

128 Muþtu Fetih Kitaplarý


himaye etmek : Korumak, sahip çýkmak.

hüzün : 1. Sevilen bir þeyin yitirilmesi ya da kötü bir durumun


meydana gelmesi sebebiyle üzülmek. 2. Gam, keder, derin üzün-
tü, tasa.

icap : Gereklilik.

ima etmek : Dolayýsýyla anlatmak, üstü kapalý bir sözle dolaylý


yoldan anlatmak.

istiþare : Bir iþin nasýl yapýlacaðý konusunda fikir alýþveriþi yap-


mak.

karargâh : Ordunun büyük birliklerinde komuta ve koordinas-


yon kaidelerinin topluca bulunduðu yer.

keþif kolu : Savaþta düþmanýn bulunduðu þartlarý ve durumu ha-


ber almak için giden öncü birlik.

kethüda : Zenginlerin ve devlet büyüklerinin emrinde çalýþan


kiþi.

kýsmî : “Tamamen deðil, bir bölümü” anlamýnda söylenen söz.

lâkin : Ancak, fakat, oysa.

liyakatsiz : Bir iþe, bir göreve, bir ödüle lâyýk olmayan, yetersiz,
haketmeyen.

mahzen : Ýçinde eþya saklanan yer, bodrum.

Tiryaki Hasan Paþa 129


makbul : Kabul edilen, geçerli, beðenilen.

malûm : Bilinen, bilinmiþ.

malûmat : Edinilmiþ bilgiler, bilgi.

malûmunuz : Bildiðiniz gibi.

muharebe : Karþýlýklý harp etmek, meydan savaþý.

muhtemel : Ýhtimal dahilinde, olasý.

mukabele etmek : Karþýlýk vermek.

muþtu : Müjde, beþaret.

muvaffak olmak : Baþarmak, Allah’ýn yardýmýna ulaþmak, iþi


rast gitmek.

muzaffer olmak : Baþarmak, zafer kazanmak.

mübarek : Bereketli, kutlu, þerefli, uðurlu, feyizli.

mühimmat : Savaþ malzemeleri.

münadi : 1. Bir haberi yüksek sesle halka duyuran, nida eden,


seslenen kiþi. 2. Müezzin.

münasip : Uygun.

müsaade : Ýzin, elveriþlilik.

130 Muþtu Fetih Kitaplarý


müstakbel : Ýlerideki, önde bulunan.

müstesna : Ayrý, sýra dýþý, kural dýþý.

mütevazý : 1. Alçak gönüllü. 2. Gururlu olmayan, büyüklenme-


yen.

nasihat : Öðüt.

ordugâh : Ordunun kurulduðu yer.

rehavet : Rahata düþkünlük, gevþeklik, tembellik, dikkatsizlik.

Resûlü Ekrem : En deðerli, kýymetli peygamber. (Hazreti Mu-


hammed Aleyhisselâtü Vesselâm.)

rüya tabiri : Görülen bir rüyanýn, gerçek hayatla ilgisine dair


tahminde bulunmak.

safa : Gönül þenliði, sefa.

safha : Bir hadisede, olayda görülen hâllerden, basamaklardan


her biri. (Örnek: Bu iþin birinci safhasý, daha çok basamaklar
var.)

salâtüselâm : Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aley-


hisselâm için dua etmek ve O’na selâm göndermek.

seyahat : Yolculuk.

þefkat : Karþýlýksýz sevgi.

Tiryaki Hasan Paþa 131


takriben : Yaklaþýk olarak.

tekbir : Allah’ýn büyüklüðünü ifade eden “Allahuekber” sözü.

teklif : Öneri.

Týmar sistemi : Anadolu Selçuklu Devleti’nde ve Osmanlýlarda


topraklarýn iþlenmesi ve üretim karþýlýðýnda belli miktarda para
verilmesine dayalý sistem.

tiryaki : 1. Baðýmlý. 2. Keyif verici þeylerden birine düþkün olan


(Örnek: Çay tiryakisi çayýn iyisini bilir.) 3. Titiz.

top menzili : Ateþlenen topun ulaþabileceði, tahrip edebileceði


alanlar toplamý.

vahim : Çok üzücü, tehlikeli, üzüntü verici, aðýr.

yâdetmek : Anmak, hatýrlamak.

zayiat : Kayýplar, zararlar.

zerre : En küçük parça. (Atomla eþ anlamda da kullanýlýr.)

zeval : 1. Sona ermek, yok olmak, iyi hâlden kötü hâle düþmek.
2. Güneþin, semadaki en yüksek yerinden aþaðýya inmesi, bat-
masý.

132 Muþtu Fetih Kitaplarý


BU KÝTAPLA ÝLGÝLÝ NOTLARIM

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

.....................................................................................................................................

Tiryaki Hasan Paþa 133

You might also like