You are on page 1of 47

www.somuncubaba.

net

AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ YIL: 25 • SAYI: 217 • KASIM 2018 • Fiyatı: 12 TL

Mûcizelerle
Gelen Dersler
Ali AKPINAR

Ayasofya’da
II. Selim Türbesi
Mustafa BAŞ

Dostun Kapısında
Ümitle Beklemek
Musa TEKTAŞ

Osmanlı Sultanı
II. Selim Döneminde
Tasavvuf Erbâbının
Konumu
Kadir ÖZKÖSE

Zarif Bir Şair


Sultan II. Selim
Mustafa ÖZÇELİK
kasım/2018

somuncubaba 1
00217
basyazı Bekir AYDOĞAN

Tasavvuf
Sultan II. Selim ve Menakıp
ve Kıbrıs’ın Fethi
Mehmet Bahâeddin
Sultan II. Selim, Efendi Zigetvar Seferi sırasında vefat etmesi üzerine on birinci Os-
Kanûnî Sultan Süleyman’ın
manlı padişahı olarak tahta çıkmıştır. Saltanatının ilk yıllarında, Avusturya ve İran ile sulh içinde yürütülen
Müellif:
ilişkiler MehmetII.Bahâeddin
dolayısıyla Efendi
Selim, fetihleri için(Tokatlı
yönünüMustafa
denizlereHâki Efendi (k.s.)’nin
çevirmiştir. oğlu)
Denizlerdeki fetihler 1567 baharında
Sakız Adası ile başlamış, ardından hedef olarak Kıbrıs belirlenmiştir. Kıbrıs’ın fethi, Doğu Akdeniz çevre-
Karton Kapaklı, 16x24cm, 304 sayfa ISBN: 78-9944-774-45-1
sindeki bütün ülkelerin ele geçirilmesinden sonra adanın kazandığı stratejik önem dolayısıyla neredeyse
Çevirenhâle
zorunlu ve Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Halil İbrahim ŞİMŞEK
gelmiştir.

1489’dan beri adayı elinde bulunduran Venedik, korsanlığı destekleyen bir anlayış gütmektedir. 1540
Sabır Acıdır Ama yılında Osmanlı Devleti ile yapmış olduğu barışa rağmen adada faaliyet gösteren Venedikli ve Maltalı
Meyvesi Tatlıdır korsanlarının saldırılarına karşı kayıtsız kalmaya devam etmektedir. Kâtip Çelebi’nin anlattıklarına göre
Sümeyye Büşra YILDIZ bu dönemde Venedikliler ile münasebetler olumlu yönde devam etmekle beraber, özellikle Mısır’a giden
Gönül Dostlarının Dilinden
hacı ve tüccar gemilerinin korsanlardan zarar görmeleri üzerine durum Venedik’e bildirilmiş, Venedik ise
saldırıların Malta gemileri tarafından yapıldığı cevabını vermiştir. Bu hadiselere Kıbrıs’ın eski bir İslâm
İhmalkâr Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) ve
memleketi olması da eklenince adanın fethi Osmanlı Devleti için öncelikli mesele olmuştur. Adanın fethi
Anne Babalar için düzenlenecek sefer kararı, Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi’nin fetvası alınarak verilmiş gerekli hazırlıklar
M. Emin KARABACAK
Hamid Hamideddin Ateş Efendi
yapıldıktan sonra Osmanlı Donanması kadırga, mavna, barça ve karamürsel tipindeki gemilerden oluşan
üç yüz altmış
Karton beş 14x21cm,
Kapaklı, parça gemiyle
368 sayfaMayıs 1570’te Akdeniz’e açılmıştır.
ISBN: 978-9944-774-44-1
Peygamber Ahlâkı: Musa TEKTAŞ
Seferde serasker Lala Mustafa Paşa’dır, donanmanın başında ise kaptan-ı derya Müezzinzâde Ali Paşa
Sabırlı Olma Değeri bulunmaktadır. Adanın Osmanlı topraklarına katılması 9 Eylül 1570’te Lefkoşe’nin, 1 Ağustos 1571’de de
Ayşegül KÖSTE
Magosa’nın iltihakıyla tamamlanmıştır. Kıbrıs’ın fethi, Venedik ile yaşanan siyasî ve askerî mücadelelerin
başlangıcı olmuştur. Bununla beraber, bu gelişmeler sırasında Venedik Cumhuriyeti başta olmak üzere,
birçok devletle diplomatik ilişkilerin de kurulduğu görülmektedir.
Âtike binti Halid (r. anhâ)
Venedik’in devletlerarasındaki dengeler dolayısıyla bir Haçlı ittifakı oluşturamaması Kıbrıs’ı kaybetme-
N. Nida DURAN
Güncel Dinî Konular ve
sine sebep olmuştur. Zira Venedik’in İspanyol ve Papalık donanmalarını zamanında hazırlayamamış olması
Osmanlı Devleti’nin lehine bir gelişme olmuş, Osmanlı Donanması herhangi bir müdahaleye uğramadan
Fıkhî Hükümler
Kıbrıs’a ulaşmayı başarmıştır. Kıbrıs’ın fethi, Avrupa’da yankı uyandıran bir gelişme olmuş, Osmanlı Devleti
için olduğu kadar Avrupa devletleri için de bir dönüm noktası teşkil etmiştir.
Aile Eki Karton Kapaklı, 14x21cm, 414 sayfa ISBN: 978-9944-774-43-7
Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs üzerine sefer hazırlıkları yaptığı sırada İstanbul’da bulunan Venedik elçisi Bar-

ÇIKTI
Prof.seferin
baro, Dr. Abdullah
önüne KAHRAMAN
geçmek için faaliyetlerde bulunmuşsa da başarılı olamamıştır. Kıbrıs’ın fethinden son-
ra adayı geri alma amacındaki Venedik, nihayet Papa liderliğindeki Haçlı donanmasını İspanya, Malta ve
Floransa’nın katılımıyla oluşturmayı başarmıştır. Kıbrıs’ın fethinden sonraki Katolik Hıristiyan dünyasının son
büyük Haçlı Seferi olan İnebahtı Deniz Savaşı, kalıcı sonuçları olmayan geçici bir zafer niteliği taşımaktadır.
Çünkü Kutsal İttifak’ın asıl amacı olan Kıbrıs’ı Osmanlılardan geri alamadığı gibi Venedik çok geçmeden yeni
bir ahidnâme ile (1573) dostluk kurmak, Kıbrıs için savaş tazminatı vermek zorunda kalmıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in


Sultan II. Selim and the conquest of Cyprus
Sultan Selim II became the 11th Sultan after the death of Kanuni Sultan Suleiman while at Szigetvar military

Örnekliğinde Güzel Ahlâk


excursion. In the first years of his sultanate, for the conquests, he turned his way to the sea because the relations
with Iran and Austria were at peace. The conquests at the sea began with Chios in 1567 spring, then Cyprus was
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı - VİSAN İktisadi İşletmesi set as the next target. The conquest of Cyprus was fundamental due to its strategic importance after the conquest
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA
444 36 61 Karton Kapaklı, 14x21cm, 331 sayfa ISBN: 978-9944-774-46-8
of all the other countries surrounding it in Eastern Mediterranean. The conquest of Cyprus was resonated with the

kasım/2018
(0422) 615 15 54 Prof. Dr. Enbiya YILDIRIM
Tel: (422) 615 15 00 - Faks: (422) 615 28 79 Europe since it was a turning point not only for the Ottoman but also for the European States.
(0546) 544 60 44
www.somuncubaba.net
2 somuncubaba somuncubaba 1
İÇİNDEKİLER Sultan II. Selim ve Kıbrıs’ın Fethi......................................1
Bekir AYDOĞAN
Mûcizelerle Gelen Dersler..................................................6
Ali AKPINAR

32
Abdullah Dihlevî (k.s.)..........................................................10
Kadir ÖZKÖSE, H. İbrahim ŞİMŞEK
İkinci Selim............................................................................13
Halil GÖKKAYA
Dostun Kapısında Ümitle Beklemek Bir Değer Olarak Aile Kurumu..........................................14
Ramazan ALTINTAŞ
Musa TEKTAŞ İlme Koş.................................................................................19
Hanifi KARA
Bir kimse, Allah‘a giden yolda kendisine yol gösterecek olan İstanbul’da Doğup
mürşidini Cenab-ı Hakk’ın kapılarından bir kapı olarak görmelidir. İstanbul’da Ölen İlk Osmanlı Padişahı:

06
II. Selim Nam-ı Diğer, Sarı Selim......................................20
M. Nihat MALKOÇ
Kurucusu Hukuk Adamı Olarak Hz. Peygamber (s.a.v)...................26
A. Şemsettin ATEŞ Abdullah KAHRAMAN
Ayasofya’da II. Selim Türbesi.............................................30
Yaygın Süreli - ISSN: 1302-0803 Mûcizelerle Gelen Dersler Mustafa BAŞ
Yıl: 25 Sayı: 217 - Kasım 2018
Dostun Kapısında Ümitle Beklemek................................32
Basım Tarihi: 01 Kasım 2018
Ali AKPINAR Musa TEKTAŞ
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına Osmanlı Sultanı II. Selim Döneminde
Çekirge, Kur’ân’da iki yerde geçmektedir. Biri Fir’avun ve yandaşlarını uyarmak için Tasavvuf Erbâbının Konumu....................................................38
İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Hz. Mûsâ’nın döneminde gerçekleşen mûcizeler anlatılırken geçer.
Bekir AYDOĞAN Kadir ÖZKÖSE
Nefsim....................................................................................37
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İbrahim SAĞIR

66
M. Hulusi ERDEMİR Ümidini Kaybetmiş Gönüle Ümit Aşısı.............................44
Enbiya YILDIRIM
Yayın Editörleri
Muhteşem Süleyman’ın Vârisi Sultan II. Selim..............48
M. Nazmi DEĞİRMENCİ
İsmail ÇOLAK
Musa TEKTAŞ Zarif Bir Şair Sultan II. Selim Ebussuûd Efendi...................................................................52
Muammer YILMAZ
Yönetim Yeri-Basım-Yayım-Pazarlama Mustafa ÖZÇELİK
VİSAN İktisadi İşletmesi
Hakikât Yolunun Yolcuları
Zâviye Mahallesi Hacı Hulûsi Efendi Caddesi No: 71 II. Selim de her Osmanlı şehzadesi gibi iyi bir eğitim gördü. Daha
Mantıku’t-Tayr: Kuşlar Meclisi...........................................56
44700, Darende / MALATYA sonra Konya Sancakbeyliği’ne tayin edildi. Manisa ve Kütahya’da Resul KESENCELİ
Tel: (0422) 615 15 54 • Faks: (0422) 615 28 79 sancakbeyliği yaptı. Şeyh Abdurrahman Erzincanî
www.somuncubaba.net • bilgi@somuncubaba.net

Yapım
30 Camii Kütüphanesi’ndeki Bir Eserin Hatırlattıkları.........60
Cemil GÜLSEREN
Yûnus ve Gönül.....................................................................64
Bilal KEMİKLİ
Ayasofya’da II. Selim Türbesi Zarif Bir Şair Sultan II. Selim.............................................66
Mustafa ÖZÇELİK
www.grafiturk.com.tr Mustafa BAŞ Bağ Bozumu..........................................................................69
Tel: 0506 876 17 17 İstanbul’da Ayasofya Camii haziresinde kendisi için yaptırdığı türbedir. 1573/74 yılında Dr. Nedim UÇAR
Ayasofya Camii’ne ilaveler yapıldığı sırada Sultan Selim içinde bu türbenin inşasına başlandı. “Berceste” Üzerine..............................................................70
Genel Sanat Yönetmeni
Vedat Ali TOK
Serkan ÖZTÜRK
Basında Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)...............74
Baskı ve Üretim
Salmat Basım Yayıncılık Ambalaj San. Ltd. Şti.
Tel: (0312) 341 10 24
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZ
Prof. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN / Prof. Dr. Ali AKPINAR
Danışma Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ / Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI
Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL / Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
Prof. Dr. Mahmut YEŞİL / Prof. Dr. H. İbrahim ŞİMŞEK
80 Yusuf HALICI
Kaçınılmaz Sonuç Âhiret....................................................76
Mustafa KARABACAK
Görev Bilinci..........................................................................79
Somuncu Baba Dergisi’nin içeriğinde bulunan yazılar ile
Öğretmenlik Sevgi İşidir Ahmet Süreyya DURNA
ilgili çıkabilecek olan hatalı bilgilerden dolayı dergi herhangi ABONE İLETİŞİM HATTI Öğretmenlik Sevgi İşidir.....................................................80
bir sorumluluk kabul etmemektedir. Yazıların sorumluluğu Kurum Abone : 180
Ali ÖZKANLI
yazarlarına ilanların sorumluluğu ise reklam verenlere aittir.
Dergimizde bulunan fotoğrafların ve görsellerin kullanılması
Posta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068
Ziraat Bankası : TR 56 0001 0003 2026 7984 8050 01
444 36 61 Ali ÖZKANLI
Öğretmen...............................................................................83
ve kopyalanması yasaktır. Yazılar kaynak gösterilerek iktibas Vakıf Bank : TR 04 0001 5001 5800 7299 7740 58 (0422) 615 15 54 Öğretmen başarıyı yakalamak istiyorsa; hayali çözümler dayatmak Hızır İrfan ÖNDER
edilebilir. Somuncu Baba Dergisi’nin bütün telif hakları yerine, öğrencilerin çözülmesini istediği sorunlara yöneldiği Başarının Prensipleri (20 Kural).......................................84
VİSAN İktisadi İşletmesi’ne aittir.
Gönderilerin abone adına yatırılmasından sonra lütfen arayınız. (0546) 544 60 44 takdirde başarıyı yakalamış oluyor.
Mukadder Arif YÜKSEL
“Bak Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter.” (4/Nisa, 50.)

Ey Cemâat-i Müslimîn!

Dünyâda her hayrın, her iyiliğin esâsı Allah (c.c.)’ı tanımak, O’na ibâdet, O’nun gös-
terdiği yoldan gitmek ve oradan hiç sapmamaktır. Bütün faziletler buna dayanır, bütün
güzellikler buradan başlar. Dünyâ, âhiret saadeti hep bununla kâimdir. Her nev’i fesadın,
dalâletin esâsı da şirktir, İmansızlıktır. Bunu böylece bilmeli, Allah (c.c.)’ın birliğinde zerre
kadar şek ve şüpheye düşmemeli, mahlûkâtından hiç birini O’na şerik koşmamalı, denk
tutmamalı, O’na emrettiği gibi ibâdet etmeli; ibâdeti, duayı, niyazı yalnız O’na yapmalı.

Ey Mü’minler!

Size doğru yolu gösteren, sizi saadete da’vet eden Kur’ân-ı Kerîm’den ayrılmayınız.
Peygamber (s.a.v.)’in emirleri hâricine çıkmayın, tefrikaya düşmeyin. Birliğinizi muha-
faza edin, memleket işlerini omuzlarına yüklediğiniz zâtlara yardım edin, kendilerine
dâima doğru yolu gösterin. Hak ve hakikati saklamayın. Yerine göre sözünüzle, malınız-
la, canınızla yardımda bulunun. Emirlerine itaat idin. Yalan söylemekten, dalkavukluk-
tan, münafıklıktan son derece sakının. Olduğunuz gibi görünün, göründüğünüz gibi olun.
Allah (c.c.)’a, Peygamber (s.a.v.)’e, ulü’l-emre bu yolda itaat edenlerden Allah razı ola.

Bir de sakın dedikodu yapmayın. Zihinleri bozacak sözlerde bulunmayın. Yalan yanlış
her duyduğunuz şeyi naklederekten ötekinin berikinin aleyhine söz söylemeyin, gıybet

Şeyh Hamid-i Velî Minberinden Hutbeler etmeyin. Koğuculuk yapmayın, Salla’llâhu aleyhi ve’s-sellem Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Yalan yanlış demeyip de her duyduğunu söyleyenin hiçbir günahı olmasa, bu onlara yeter.”
Sonra olur olmaz şeylerden çokça soruşturmayın, insanların gizli hallerini anlamaya

On Dördüncü Hutbe çalışmayın, malınızı yok yere israf etmeyin, çünkü bu, şahsî ve içtimaî pek çok fesada se-
bebdir. Cenâb-ı Hak ise fesadı ve fâsidleri sevmez. Hulâsa dünyâ ve âhiret de saadet ve
rahat yaşamak için Allah (c.c.)’in emirlerine sıkı sarılmak, Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini
bırakmamak lâzımdır. Bu yolu tutanlara müjdeler olsun, muhakkak surette selâmeti
bulmuşlardır.
İLİM VE HAYAT Ali AKPINAR*

Mûcizelerle
Ayet-i Kerîmede Çekirge
“Kâinatta var olan her şey bir amaç
Çekirge, Kur’ân’da iki yerde geçmektedir.
Biri Fir’avun ve yandaşlarını uyarmak için Hz.
üzere yaratılmıştır. Yaratılan her şeyde
sayısız hikmet ve Yüce Yaratıcı’nın
Gelen Dersler
Mûsâ’nın döneminde gerçekleşen mûcizeler an-
latılırken geçer. Bu anlatımda inkârcı kavmin eki- erişilmez kudretine işaret vardır.”
li arazilerine su baskını, çekirge, haşere ve kur-
bağaların musallat olduğu anlatılır. İkinci olarak
Fir’avun ailesi: ‘Bizi büyülemek için ne mûcize
da kıyâmet günü, o günün dehşet ve korkunç-
gösterirsen göster, sana inanmayacağız.’ dediler.
luğu karşısında kabirlerinden kalkan inkârcılar
Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi (el-cerâd),
çekirgelere benzetilerek anlatılır. Yani kullanımın
“Kâinatta var olan her şey bir amaç üzere yaratılmıştır. Yaratılan her şeyde ilkinde gerçek hayatta arazilere musallat olan
haşerâtı, kurbağaları ve kanı, birbirinden ayrı
mûcizeler olarak onlara musallat kıldık; yine de
sayısız hikmet ve Yüce Yaratıcı’nın erişilmez kudretine işaret vardır. Hiçbir çekirgelerden bahsedilir, ikinci anlatımda ise in- büyüklük taşlayıp suçlu bir kavim oldular.
şey boşuna ve anlamsız değildir.” sanlar şaşkın bir halde dolaşımlarıyla çekirgelere
Azap başlarına çökünce, ‘Ey Musa! Rabb’ine, sana
benzetilirler. Şimdi ilgili âyetleri okuyalım:
verdiği ahde göre bizim için yalvar. Bizden azâbı kal-

H
akîm olan Yüce Allah’ın kelâmı hikmet özel göz olmak üzere beş gözlü ve altı ayaklı bir “And olsun ki, Biz de Fir’avun ailesini, ders al- dırırsan sana, and olsun ki, inanacağız ve İsrailoğulla-
sınlar diye, yıllarca kuraklığa ve ürün kıtlığına uğ- rını seninle beraber göndereceğiz.’ dediler.
kaynağı Kur’ân’da geçen her kelime ve canlı olan çekirgenin işitme organı karın kısmın-
anlatılan her konu önemlidir. Onların dadır. Boyları birkaç santimetre ile yirmi santi- rattık. Onlara bir iyilik geldiği zaman; ‘Bu bizden Azâbı nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müd-
hepsi sayısız hikmetlerle doludur. Onda zik- metre arasında değişir. Saatte 15-20 kilometre ötürüdür.’ derler; bir fenalığa uğrarlarsa da, Mûsâ det için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerin-
redilen hiçbir şey boşuna değildir. Onda hızla, 9-10 saat hiç durmadan uçabilen ve 2500 ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna ve- den cayıyorlardı. Bu sebeple onlardan öç aldık,
geçen her bitki ve her hayvanda da pek kilometre mesafelere göç edebilen bir hayvan- rirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk âyetlerimizi yalan sayıp umursamadıkları için on-
çok ders ve hikmet vardır. Onlardan biri dır. Dört ay ömrü olan çekirgenin 100 gramında Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler. ları denizde boğduk.”2
de çekirgedir. 63 gram protein vardır. Bazan sürüleriyle ekili
dikili alanlara zarar veren çekirgelerin, besleyi-
Çekirge sıçrama, zıplama ve uçma cisi bir gıda maddesi olarak yenmesi helal kılın-
yeteneği olan haşere türünden bir hay- mış ve zor zamanlarda önemli bir gıda maddesi
vandır. Çekirgeler kafalarındaki anten- olmuştur. Zaten yaratılış hârikası olan pek çok
leri ile dokunma hassası olan ve koku haşere/böceğin zararlı mikrop ve otları yemek-
alabilen canlılardır. İkisi petek göz, üçü le sayısız faydalarının olduğu tesbit edilmiştir.1

kasım/2018
6 somuncubaba somuncubaba 7
Bu anlatılanlarda öncelikle şunlar dikkatimi- dilediği zamanda ve dilediği şekilde gelebilir. Ya- bitine de denir. Bit başta olmak üzere siyah renk-
zi çekmektedir: pılması gereken O’nun gazabını ve azâbını çeke- li küçük böcekler, siyah kabuklu küçük haşereler
cek söz ve tavırlardan uzak olmaktır. için de bu kelime kullanılmıştır. Dafâdi’ kelimesi
Kâinatta var olan her şey bir amaç üzere ya-
ise kurbağalar anlamına gelir. Bunlar İsrailoğul-
ratılmıştır. Yaratılan her şeyde sayısız hikmet ve Yaratıcı’ya Karşı Sorumluluklar Yerine
larının hem bedenlerine, hem arazilerine ve hem
Yüce Yaratıcı’nın erişilmez kudretine işaret vardır. Getirilmeyince!
de ev ve işyerlerine musallat olmuş, kendilerine
Hiçbir şey boşuna ve anlamsız değildir. “Biz gök-
Ekonomi, toplumun huzurlu bir hayat sür- ve yiyecek içeceklerine zarar vermiş, toplumda
leri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye
mesi için çok önemli unsurlardan biridir. Eko- korkunç bir sosyal, ekonomik ve psikolojik çö-
yaratmadık.”3, “O akıl sahipleri ‘Rabb’imiz! Sen bun-
nomik dengelerin bozulması, toplumun huzur küntüye sebep olmuştur. Onların başına gelen
ları boşuna yaratmadın’ derler.”4 Yine O, yarattığını
dengelerini alt üst eder ve kırar geçirir. İnsan- bu azapların mâhiyeti ve süresi hakkında çeşitli
hak ile yerli yerince ve ölçülü olarak yaratmıştır.
ların haksız kazanç, aldatma, hile, fâizcilik, tefe- rivâyetler vardır. Önemli olan bunlarla meşgul
Kâinatta insanoğlunun bildiği ve henüz bilemediği
cilik, karaborsacılık, fırsatçılık, bencillik, hırsızlık olmadan, olanlardan ibret alabilmektir.5
canlı cansız, bitki hayvan nice varlık vardır, her bi-
gibi günah tutkuları ekonomik hayata zarar ver-
rinin yaratılışında da sayısız hikmet vardır.
diği gibi; yine toplumun kötüleri ilâhî bir kısım Mûcizeler, İbret Alanlara Derstir

Zaman zaman haddi aşan insanları uyarmak azâbın inmesine davetiye çıkarabilir. Özellikle insanın zayıf ve âciz kelebeklere döneceği; bir
Fillerle donatılmış kibir Ebrehe ordusunu
için kâinatta var olan bu denge bozulur, nimet bütünüyle Yüce Allah’ın irâdesine emânet olan ebâbîl kuşlarının attığı küçücük çakıl taşlarıy- sonraki âyette de yeryüzünün en sağlam yapıları
olan şeyler helâk sebebi olabilir. Göklerin ve ye- ekili dikili araziler, ne kadar insânî tedbirlerle la, tanrılık davasına kalkan Nemrut’u küçücük yalçın dağların didilmiş pamuğa döneceği haber
rin ordularının yegâne gerçek sahibi olan Yüce korunmaya çalışılsa bile, sonunda her şey O’nun sivrisinekle helak eden Yüce Allah, yine kibirli verilerek o güne hazırlıklı olunması istenmiştir. O
Allah’ın izni ve emri ile bu varlıklar, insanlara izni ve irâdesiyle olur. Rüzgârlar, yağmurlar, ik- Fir’avun ve yandaşlarını küçücük haşerelerle dehşetli günde insanın düşeceği durumu anlatan
musallat olabilir. Sözgelimi rüzgâr ve yağmurlar lim değişiklikleri, zarar veren haşerât ve benze- cezâlandırmıştır. çekirge ve kelebeklere benzeten iki âyeti birlikte
rahmettir, su hayattır. Ama zaman zaman hayat ri yollarla bu alanda insanların beklentileri ger- düşündüğümüzde şöyle bir sonuç çıkmaktadır: O
çekleşmeyebilir. O’nun için kâinatın sahibi Yüce Çekirge kelimesinin geçtiği diğer âyetler ise günün dehşetinden kimi insanlar çekirgeler gibi
sebebi olan su sel-tûfân; rüzgârlar fırtına, kasır-
Yaratıcıya karşı sorumluluklar yerine getirilmeli şöyledir: birbirinin üstüne yığılacak, tek bir hedefe doğru
ga ve hortumlara dönüşerek helak sebebi ola-
ve insanlar O’nun merhamet ve şefkatine lâyık koşuşacak; kimileri de nereye gideceğini, nerede
bilmektedir. Diğer varlıklar gibi her biri bir âyet “Kıyâmet saati yaklaştı, ay yarıldı. Onlar bir de-
olmaya gayret etmelidir. inip duracağını bilemeyen kelebekler gibi oraya
olan haşerât denilen bit, pire, karınca, arı, böcek, lil görünce hâlâ yüz çevirirler ve: ‘Bu süregelen bir
kurbağa, çekirge gibi hayvanlar da ölçülü olur, buraya saçılıp darmadağın olacaktır.8
İnsanlık tarihi, pek çok azap çeşidine şahit sihir.’ derler. Yalanlarda kendi heveslerine uyarlar.
asıl yaratılış gayeleri doğrultusunda varlıklarını olmuştur. Önemli olan yaşananlardan ve anla- Ama her işin karar kılacağı bir sonucu vardır. Unutmayalım ki geçmişte yaşanmış ve hâlen
sürdürürlerse zararları dokunmaz, hatta onlarda tılanlardan ibret almaktır. Yüce Yaratıcı’ya karşı de yaşanabilen, insana âcizliğini ve çaresizliğini
bildiğimiz ve bilemediğimiz pek çok yararlar var- haddi aşıp inkâr ve günahlara sapanlar benzer And olsun ki, onları bu hallerinden vazgeçire-
hatırlatan mûcizeler, ibret alanlara ders verme-
dır. Ama gün gelir Yüce Rabb’in dilemesiyle onlar azap çeşitlerinin kendi başlarına bizzat gelme- cek nice haberler gelmiştir. Bu haberlerin her bi-
ye devam etmektedir. Görmek isteyenler için,
zarar veren varlıklara dönüşebilir. Yüce Allah’ın sini beklemeden inkâr ve günahlarından vaz- rinde üstün hikmet vardır; ama uyarmalar fayda
kısacık ömürlü küçücük varlıklarda kalıcı ve bü-
azâbı-cezâsı, yarattığı varlıklar vâsıtasıyla O’nun geçmelidirler. Unutulmasın ki ibret almayanlar vermiyor. Öyleyse onlardan yüz çevir; çağıran,
yük dersler vardır.
için tarih tekerrür edecektir. Hak edenlere azap görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı
dünyada gelmezse âhirette mutlaka gelecek, gün. Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler (cerâd) gibi Peygamberimizden gelen, “Bize kesilmeden
hiç kimsenin yapıp ettiği yanına kalmayacaktır. yayılmış, o çağırana koşarak kabirlerden çıkarlar. yenebilen/iki ölü ve iki kan helal kılındı: Balık ile
İnkârcılar: ‘Bu, zorlu bir gündür.’ derler.”6 çekirge, karaciğer ve dalak.”9 hadisiyle yazımıza
Âyetlerde haşere (kummel) kelimesi yanında, son verelim.
çekirge (cerâd) ve kurbağa (dafâdi’) ayrıca zikre- Âyetlerde diriliş günü kabirlerinden kalkacak
dilmiştir. Bu iki kelime de birer kere bu âyette olan inkârcılar çekirgelere benzetilmiştir. Gece Dipnot
geçmektedir. Bunlardan cerâd, bilinen ekin çe- karanlığında toprağa yapışıp kalan, güneşin doğ- * Prof. Dr. Ali AKPINAR
kirgesidir ki, bütün yeşil ürünleri çok kısa süre- masıyla etrafa saçılan çekirgelere. Onlar şaşkın- 1. Bkz. Tarım Bakanlığı Web sitesi.
2. 7/A’râf, 130-136.
de yer bitirir, çırılçıplak eder. Buna göre, kavmin lıkları ve kalabalık sürüler halinde koşuşmala- 3. 21/Enbiyâ, 16, 44/Duhân, 38.
başına gelen tufandan sonra biten kuvvetli ve rıyla âciz çekirgelere benzetilmiştir. Nitekim bir 4. 3/Âl-i Imrân, 191.
5. Bkz. Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, Araf Suresi.
gür ekinleri çekirge sürüleri yemiş bitirmiştir. başka âyette de onlar uçuşan kelebeklere (ferâş) 6. 54/Kamer, 1-8.
Kummel, henüz tohumundan yeni çıkmış ve ka- benzetilmiştir: “O gün insanlar, ateş etrafında 7. 101/Kâria, 4.
8. Bkz. Mâtüridî, Te’vilâtü’l-Kur’ân; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân
natlanmamış çekirge yavrusu yahut gâyet küçük çırpınıp dökülen ateş böceği kelebeklere dönecek- Dili, Kâria Suresi.
karıncalara denir. Buğdaya düşen güve/buğday ler.”7 Bu âyette yeryüzünün en güçlü varlığı akıllı 9. İbn Mâce, Et’ime 31; Müsned II. 97.

kasım/2018
8 somuncubaba somuncubaba 9
ALTIN SİLSİLE Kadir ÖZKÖSE* H. İbrahim ŞİMŞEK**

A
bdullah Dihlevî Hazretleri, 1156/1743’te Abdullah Dihlevî (k.s.), cömertliği ve tevazu-
Pencap’a bağlı Betale beldesinde doğ- uyla insanların gönlünde iz bıraktı. Dergâhına

Abdullah Dihlevî (k.s)


du. Babası Kadiriyye’ye mensup Abdul- gönderilen güzel yemekleri yemez komşula-
latif adında bir zâttı. Yaşadığı bölgede Gulam rına ikram ederdi. O az uyur, gece ibadetlerini
Ali diye tanınmaktaydı. Kur’an-ı Kerim’i hıfze- ihmal etmezdi. Geceleri murakabe yapar ve
derek başladığı ilk tahsilinin ardından Abulaziz Kur’an-ı Kerim okurdu. Sonra sabah namazını
Dihlevî (k.s.) ve yaşadığı bölgedeki diğer bazı cemaatle kılardı. Namazdan sonra tekrar işrak
âlimlerden tefsir, hadis ve fıkıh alanlarına dair vaktine kadar Kur’an-ı Kerim okur; işrak vaktini
pek çok eseri okudu. müteakip Kur’an-ı Kerim tefsiri okurdu. Kur’an-ı
Kerim’den günlük virdinin on cüz olduğu kayde-
Zâhirî ilimlere dair tahsilini belli bir aşama-
dilmektedir. Öğlen namazından sonra da tale-
ya kadar ikmal ettikten sonra babasından küçük
belerine tefsir ve hadis dersleri okuturdu. İkin-
yaşlarından beri gördüğü tasavvufî terbiyesini
di namazından sonra hadislerden ve İmâm-ı
geliştirmek üzere arayışlara başladı. O bölgedeki
Rabbânî’nin Mektûbât’ından sohbet yapardı.
bazı Çiştî şeyhlerinin sohbetlerine katıldı. Bu sı-
Bazen Avarifü’l-Maârif ve Risale-i Kuşeyrî’den
rada 22 yaşına geldiğinde Delhi’de irşad faaliyet-
de anlatırdı. Akşam namazından sonra tevec-
lerini yürüten Mazhar Cân-ı Canân’la tanıştı. Ona
cüh yapardı. O çok nezih bir tabiata sahipti. Tü-
intisap etmek istediğini belirttiğinde Mazhar:
tün içiciler yanına geldiğinde insanlar rahatsız
“Oğlum burada tuzsuz taş yalamaktan başka ne
olmasın diye güzel kokulu tütsüler yaktırır veya
var ki? Zevk ve şevk istersen başka yere müra-
etrafına güzel kokular serptirirdi.
caat et.” diyerek tevazu gösterdi. Aynı zamanda
Mazhar, bu sözleriyle tasavvufî terbiyenin sabır Abdullah Dihlevî (k.s.) namaz ibadetine ve
isteyen bir eylem olduğuna dikkat çekmiştir. Ab- onu cemaatle kılmaya çok önem vermekteydi.
dullah Dihlevî (k.s.), hem içinde bulunduğu hâli Namazın her aşamasının hakkını vererek tadil-i
bilen hem de tevazu gösteren Mazhar-ı Cân-ı erkân ve huşû ile kılınması gerektiğini ifade
Canân (k.s.)’ın bu tutumundan ziyadesiyle etkile- edip bunun Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emri ol-
nerek “Makbul olan tuzsuz taş yalamaktır.” de- duğunu vurgulardı. Ona göre bütün ibadetlerin
yip ona intisap etti. 15 yıllık (bazı rivayetlerde bu özellikleri namaz içinde toplanmıştır. Kur’ân-ı
süre 22 yıl olarak geçmektedir) bir seyr ü sülûk Kerim okumak, tesbih etmek, salâvat getirmek,
sürecinin ardından şeyhinden irşad icazeti aldı. günahlara tevbe etmek, yalnız Allah (c.c.)’tan
Cân-ı Canân’ın muhtemelen Şiî bir kişi tarafın- yardım istemek ve O’na dua etmek bu özellik-
dan şehid edilmesinin ardından onun tekkesinde lerden bazılarıdır. Namazdaki kıyam, rükû, sec-
şeyh olarak görev yapmaya başladı. de ve oturuşların hepsi diğer varlıkların kulluk
şekillerini temsil etmektedir.
Abdullah Dihlevî (k.s.)’nin tekkesi bir tasavvufî
terbiye merkezi olmasının yanında, müridlere Namazın Mirac Gecesi farz kılındığı bilin-
hadis, fıkıh ve kelâm ilmine dair derslerin veril- mektedir. Bu sebeple miraca çıkan Hz. Pey-
diği medrese gibi hizmet verdi. Şam, Anadolu, gamber (s.a.v.)’e uyma amacıyla namaz kılan
Irak, Hicaz, Horasan, Maveraünnehir vs. pek çok bir Müslüman Allah (c.c.)’a yaklaştıran mânevî
bölgeden insanlar onun dergâhına gelerek on- makamlara yükselir. Namazı terk edenin diğer
dan tasavvufî terbiye alıyorlardı. emirleri kaçırması kolaylaşır.

Abdulah Dihlevî (k.s.) 82 yaşındayken 12 Sa- Abdullah Dihlevî (k.s.)’ye göre irfanî ve kevnî
fer 1240/6 Ekim 1824’te Delhi’de vefat etti. Ce- olmak üzere iki tür keramet vardır. Sûfîlerin
nazesini vasiyeti üzerine halifesi Ebu Said Farukî itibar ettiği keramet irfânî olanıdır. İrfanî kera-
kıldırdı ve aynı şehirde bulunan dergâhının hazi- met halvette ve celvette, sevinç ve fersizlik hal-
resine defnedildi. lerinde daima huzurda bulunma ve müşahede

kasım/2018
Hat: Emre ÖZDEMİR

10 somuncubaba somuncubaba 11
İkinci Selim
Bâyezîd’le savaş varmış bahtında,
Sultanlığı almış İkinci Selim,
Dede Yavuz gibi devlet tahtında,
Sekiz sene kalmış İkinci Selim…
Yeniden fethedip Yemen ilini,
Güzelim revaklar hâtıran senin, Rusların vergiyle kırmış belini,
Ateş kesilmesin amel gülşenin, Açe’ye uzatmış yardım elini,
Sinan’ın eliyle Allah (c.c.) evinin, Hayırlara dalmış İkinci Selim…
Kapısını çalmış İkinci Selim…
Çektiğin yaylarda tutuşmuş temren,
Uzun boy, sarı saç, gözleri yosun; Şâir Bâkî, Nigârîye… Himâyen,
Âlimleri hep korumuş fanusun, İstanbul’da doğmuş ilk padişahken,
Sakız Adası’nın, Kıbrıs, Tunus’un, İstanbul’da solmuş İkinci Selim…
Deryâsına dalmış İkinci Selim…
Ayasofya Külliyesi ne serin,
Sokollu’nun pençesinde taşlar un! İki minâre gölgesinde var yerin!
Edirne’den, Lefkoşe’ye var adın, Selimiye gibi çok şâheserin,
Yahya Efendi’nin, Ebusuud ’un, Mihmandarı olmuş İkinci Selim…
Harmanında kalmış İkinci Selim…
Her zaman tövbekâr, her dâim pişman,
Navarin verse de bir ince sızı, Latif tabiatlı, yumuşak insan,
ile marifetullaha varmaktır. Kevnî keramet ise mak, geçimli olmak, hizmet ehli olmak, topluma Kimseye sebepsiz olmamış düşman,
Osmanlı’nın kesilir mi hiç hızı?
bazı olağanüstü hallerin zuhur etmesidir. Bü- ve ortama uymasını bilmek, güleryüzlü olmak, Mütevazı kulmuş İkinci Selim…
Yeniden yaptırıp donanmamızı,
yük zâtlar her iki keramete sahip olmalarına cömert olmak, çıkarcı olmamak, dostluğa ve
Okyanusa salmış İkinci Selim…
rağmen ikincisini gizlemeyi tercih etmişlerdir. sevgiye önem vermek, sözünde durmak, sakin Hayran hayran baktıkça her delile,
Çünkü riya ve kibir onların yolunun dışındadır. ve vakarlı olmak, Allah (c.c.)’a hamdederek O’na Ataları şiir olur Celil’e,
Abdullah Dihlevî (k.s.) keşif ve keramete sahip dua etmek, nefsini küçümsemek ve başkala- Kısacık saltanat devrinde bile,
olan müridlerini uyarıyor, onların kibre ve riya- rını küçümsememek vb. O, Nakşî Tarikatı’nın Destanları bulmuş İkinci selim…
ya düşmemesi için bu gibi hâllerini gizlemeleri- dört meseleden ibaret olduğunu söylerdi: Def’-i
ni istiyordu. Çünkü keşif ve keramete takılmak havâtır, devam-ı huzur, cezbeler ve varidât. Halil GÖKKAYA
sûfîler için mânevî yolda ilerlemeye engeldir.
Cömertlik Abdullah Dihlevî (k.s.)’nin çok
Ona göre kerametlerin en üstünü Allah (c.c.)
önem verdiği güzel ahlâk ilkelerinden biridir.
sevgisi ve Rasûlullah (s.a.v.)’a ittibadır. Diğerleri
Yaptığı ikramların gizli kalmasına dikkat ederdi.
bu ikisinden sonra gelir.
İnsanlara merhamet ve şefkatinde de aynı şe-
Abdullah Dihlevî (k.s.)müridlerine yazdığı kilde cömert davranırdı. Dünyevî şeylere mey-
mektuplarında ve onlara yönelik öğütlerinde letmez ve mal-mülk edinme gibi gayretlere gir-
onlara her zaman güzel huyları benimsemeleri- mezdi. Zenginler ve yöneticiler tarafından ken-
ni tavsiye etmektedir. Onun sözünü ettiği bu gü- disine gönderilen dünyalıkları kabul etmezdi.
zel huylar şöyle sıralanır: Yumuşak başlı olmak, Dipnot
gerektiği yerde baş eğmesini bilmek, şefkatli ve * Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE - ** Prof. Dr. H. İbrahim ŞİMŞEK
merhametli olmak, herkes için iyilik düşünmek, 1. Bu makale Prof. Dr. Kadir Özköse ve Prof. Dr. H. İbrahim
Şimşek’in Nasihat Yayınları’ndan neşredilen Altın Silsileden
arkadaşları arasında uyar olmak, iyiliksever ol- Altın Halkalar kitabının 367-371. sayfalarından özetlenmiştir.

kasım/2018
12 somuncubaba somuncubaba 13
İTİKAT Ramazan ALTINTAŞ*

A
ile, insanoğlunun içinde doğduğu, yetiş-
tiği ve ilk eğitimini aldığı sosyal bir top-
luluktur. İnsanın yeryüzüne ayak basma-
“İslâm inancına göre aile kurmak,
sıyla birlikte aile kurumu da oluşmuştur. Yüce insanı, Rabb’ine yaklaştıran ilâhî emre
Allah, insanı kadın ve erkek olarak çift yaratmış- itâat etmektir.”
tır. Birbirlerine sevgi ile yaklaşsınlar ve birbirle-
rinden huzur bulsunlar diye onları birbirine çe-
kici hale getirmiştir. Neslin devamı bu çekiciliğe 19. âyetlerinde; Hz. Âdem, eş, mesken ve cen-
ve birlikteliğe bağlıdır. İşte bu birliktelik aileyi net kavramlarının birbiri ardınca kullanılma-
oluşturur. Kur’an-ı Kerim’de ilk insanın yaratılışı sı, “bir değer olan aile” için son derece önemli
ile ilgili geçen âyetlerde şöyle buyrulur: bir anlatım biçimidir: “De ki: ‘Ey Âdem! Sen ve
“Hepinizi bir özden (Âdem’den) yaratan ve er- eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol
kek için can yoldaşı edinsin diye kendi özünden bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa
eşini (Havva’yı) yaratan O’dur.”1 zâlimlerden olursunuz.” Bu âyette de anlatıldığı
gibi Hz. Âdem’in eşiyle ikâmet edeceği mekânın
“Ey insanlar! Sizi bir özden yaratan ve ondan adı, “mesken” olarak ifade edilir. Mesken, “için-
da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın de sükûn ve huzur bulunan ev” anlamına gelir.
(meydana getirip) yayan Rabb’inize karşı gelmek- Bu bağlamda dünya meskenleri, cennetteki haz
ten sakının.”2 ve huzur veren köşklerle4 ilişkilendirilmiştir.
Bu âyetlerden anladığımız kadarıyla Hz. Bunun anlamı, bir Müslüman ailenin evi, salt
Âdem ve Hz. Havva, “tek bir özden” yaratılmış- mimari anlamda değil, mânevî ve ahlâkî an-
lardır. Aynı özden yaratılan kadının, erkeğin lamda da bir mesken olarak huzur bulunan bir
yanı başında bulunmasının hikmeti, iyi bir eş ve dünya cennetine dönüştürülmelidir. Yine aynı
eşini sükûnete eriştirmesi, aynı şekilde benzer âyetlerde anlatılan Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın
özden yaratılan erkeğin de, eşinin yanı başında şahsındaki uyarılarda, “ağaç metaforu”yla ha-
bulunmasının hikmeti, kadını huzur ve sükûnete ramlar dile getirilir.5 “Bu ağaca yaklaşmayın!”
kavuşturmasıdır. çağrısı, “Allah’ın çizdiği sınırları ihlal etmeyin!”
anlamınadır. Kur’an’dan öğrendiğimiz kadarıy-
Kur’an-ı Kerim, insanlık tarihinin Hz. Âdem
la Hz. Âdem’in yasağı çiğnemesinin teşvikçisi
ve Hz. Havva’dan oluşan bir aile ile başladığı-
Hz. Havva değil, doğrudan şeytandır: “Derken,
nı gösteriyor. Yeryüzünde yaşayan insanların
şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları, içinde

Bir Değer Olarak


ilk atası olan Hz. Âdem bir eşe sahip olmuş ve
bulundukları konumdan çıkardı.”6 Bu sebeple ya-
bu ilk karı-kocanın çocuklarıyla beraber bir aile
pılması gereken insan ve cin şeytanların aileyi
yuvası kurulmuştur.3 Dolayısıyla dünya hayatı,
ifsat etmesine fırsat vermemektir.

Aile Kurumu
Hz. Âdem ve eşiyle birlikte başlamış ve bu hayat
onlardan doğan çocuklarla kıyamet gününe ka- Bizim Örneğimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)
dar devam edip gidecektir. Zira Âdem olmadan
Her konuda olduğu gibi7 aile hayatı konu-
Havva olmaz; Havva olmadan da Âdem olmaz.
sunda da bizim örneğimiz Hz. Muhammed
Her bir eş, birbirini tamamlayan bir bütünün
(s.a.v.)’dır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de onun aile
parçaları gibidir.
hayatı bize örnek olarak anlatılır: “Ey Ehl-i Beyt!
Aile, insanlığın sonradan tanıştığı bir kurum Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yap-
değildir. Bakara Sûresi’nin 35. ve A’raf Sûresi’nin mak istiyor.”8 Bu âyette geçen Ehl-i Beyt tabiri,

kasım/2018
14 somuncubaba somuncubaba 15
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hanımları ve çocukları şefkat meltemi eser, bir huzur gölgesi açılır ve
için kullanılmıştır. Onun ailesi, bütün İslâm üm- etrafa tatlı bir duygu yayılır: “Kendileriyle huzur
metine rol model oluşturacak olan bir ailedir. bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yarat-
Ahlzâb Sûresi’nin 33. âyetiyle Ehl-i Beyt’e, “Siz ması ve aranızda bir sevgi ve rahmet var etmesi,
sıradan bir aile değilsiniz, dolayısıyla gündelik O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.
hayatınızda yapıp-ettiklerinize çok dikkat edi- Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette
niz, helâl ve haramlar konusunda hassasiyetle- ibretler vardır.”13
rinizi ön planda tutunuz.” demek istenmiştir.
İslâm inancına göre aile kurmak, insanı,
Hz. Peygamber (s.a.v.), aileye büyük önem Rabb’ine yaklaştıran ilâhî emre itâat etmektir.
vermiş ve aile kurmayı daima teşvik etmiştir. Bu sebeple, aile ilişkilerinde asıl olan kararlılık
Çünkü aile, hem erkeğin, hem eşinin ve hem ve sürekliliktir. Bunu sağlamak için İslâm, evliliği
de çocukların huzur bulacağı bir ortamdır. Aynı ve aile olmayı ibadet derecesine yükseltmiştir.
zamanda aile neslin devamının bir sebebi, ilk Yoksa aile, salt iki kişinin biyolojik anlamda bir
eğitim okulu, kişiyi çeşitli kötülüklerden ve gü- araya gelmesinden ibaret değildir. Çünkü evlilik,
nahlardan koruyan bir hisar gibidir. Bundan do- eşler arasında bir sözleşme biçimidir. Bu söz-
layı Hz. Peygamber (s.a.v.), evlilik çağına gelen leşmenin kalıcı hale gelmesi ve ailede mutlulu-
gençleri aile kurmaya yönlendirici uyarı ve tav- ğun devamı için taraflar arasında sevgi ve saygı
siyelerde bulunmuştur: “Ey gençler topluluğu! bağlarının güçlendirilmesi gerekir. Hz. Peygam-
Gücü yeten evlensin.”9 Bir başka rivâyette de: ber (s.a.v.), eşleri ile kendi arasında sevgi bağ- ğu gibi kabul etmeleri anlayışı vardır. Zira bir- arasında, “güvenilir” oluşu da yer almaktadır.
“Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi larını pekiştirecek, aralarında yakınlığı artırabi- birlerini devamlı tenkit eden, kendini diğerine Bu bir sadâkattir. Aynı şekilde huzurlu ve mut-
uygulamazsa, benden değildir.”10 buyurmuş- lecek şekilde senli-benli olur, onlarla şakalaşır- kabul ettirmeye, sürekli güvensizlik ve tek mer- lu bir aile için doğruluk ve dürüstlük anlamına
lardır. İslâm, maddî bakımdan yoksul olup da dı. Yine eşlerinin hoşuna gidecek tarzda onlara kezli karar vermeye çalışan aile bireyleri ara- gelen sadâkat, olmazsa olmaz ilkelerdendir.
evlenme imkânı olmayan kız ve erkekleri evlen- hitap eder ve sevgisini söz ve davranışlarıyla sındaki bu tür davranışlar mutlu aile yapılarını O halde aile mutluluğunun harcı, karı-koca ve
dirmeyi topluma bir görev olarak verir.11 Bir tek gösterirdi. Meselâ Hz. Aişe Vâlidemize ‘Ayşecik’ zayıflatır. Hâlbuki bu davranışların aksine, bir- çocuklarla birlikte karılacaktır. Hz. Peygamber
insanı, kadın-erkek olarak iki ayrı cinste yaratıp gibi onun hoşuna gidecek sözler söylediği, ken- birlerini düşünen, uzlaşma yolunu tercih eden, (s.a.v.), “Bizi aldatan bizden değildir.”16 buyurmak
birini diğeriyle mutlu etmek, aralarında gönül disiyle koşu yaptığı, Hz. Aişe’nin başını omzuna birlikte paylaşmayı erdem sayan ve ortak karar sûretiyle sadâkatsizliği yermiştir. Dolayısıyla,
ve sevgi bağı tesis etmek Yüce Allah’ın insanlığa dayayarak Mescid-i Nebevî’de savaş oyunları almayı ahlâkî bir tavır olarak gören aile bireyleri sevgi, saygı, sadâkat ve güven temelinde kuru-
en büyük bağışıdır.12 oynayan Habeşli oyuncuları birlikte seyrettikleri arasında sevgi, saygı ve sadâkat bağları kuvvet- lan bir aile düzeni beraberinde huzur ve mutlu-
bilinmektedir. lenir. Aile hayatında, hanımın kocasına, kocanın luğu getirecektir.
Huzurlu ve Mutlu Ailenin Şifreleri
hanımına güvenmesi, sadâkatsizlik yapmaya-
İslâm, evliliğe birey ve toplum açısından Mutlu aile bağlarının güçlenmesinde sevgi Şiddet, Ailede Huzursuzluğun Temel
cakları konusunda birbirlerinden emin olmaları,
bir yücelik, temizlik ve korunması gereken bir kadar eşlerin arasında saygının varlığı da çok Kaynağıdır.
huzurun mutlak adresidir. İlk vahiy geldiğinde
değer olarak bakmıştır. Kur’an-ı Kerim’de aile önemlidir. Buna eskiden hüsn-i muâşeret der-
Hz. Peygamber (s.a.v.), üzerine yüklenen so- Öte yandan, aile içinde sevgi, saygı ve güven
yuvası ile ilgili bağlılıklar, çok ince ve dokunaklı lerdi. Yani güzel geçinme, hep iyi tarafları gör-
rumluluğun ağırlığını düşünerek endişesini dile bağlarını zedeleyen huzur ve mutluluğu bozan
tasvirlerle canlandırılır. Bu tasvirlerde bile bir me, nâzik davranma, affedici olma, karşı tarafın
getirdiğinde, eşi Hz. Hatice Vâlidemiz onu şöyle sebepler arasında şiddet gelmektedir. Şiddet,
da haklarının olduğunu bilme ve bunu kabullen-
tesellî etmişti: “Hayır, endişe etme! Allah seni bireyin bedenen ya da rûhen zarar görmesine,
medir. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle
aslâ utandırmaz. Çünkü sen, akrabalarına kar- yaralanmasına ya da sakat kalmasına sebep
buyrulmaktadır: “Eşlerinize güzel ve iyi ölçülerle
“Mutlu aile bağlarının güçlenmesinde sevgi davranın.”14 , “Affedici olmanız takvâya daha uy-
şı sorumluluklarını yerine getiren, ailene değer olan bireysel ve toplu hareketler şeklinde ta-
kadar eşlerin arasında saygının varlığı da gundur. Aranızdaki iyilikleri unutmayın.”15
veren, sözün en doğrusunu söyleyen, yokluk nımlanır. Maalesef yerine göre şiddetin öznesi,
içinde yaşayanlara yardım eden güvenilir bir kadın, erkek, çocuk ya da hayvanlar olabilmek-
çok önemlidir.” Saygının temelinde iki tarafın birbirlerini kimsesin.” Görüldüğü gibi, Hz. Hatice’nin dile tedir. Bu konuda da bizim örneğimiz Hz. Pey-
kendilerine benzetmeye çalışmamaları ve oldu- getirdiği Hz. Peygamber (s.a.v.)’le ilgili nitelikler gamber (s.a.v.) olmalıdır. O, hiçbir zaman, eş-

kasım/2018
16 somuncubaba somuncubaba 17
İlme Koş
Cahilliği bırak, ilme doğru koş
Arayan bulurmuş, en doğru yolu.
İstersen bir dene, çokları bomboş
Kafa aç, gönlü aç; sanma ki dolu.

Allah’ına yalvar, aç ellerini


Kıyam et rükûda, bük bellerini
Kendiler mi seçti, o hâllerini?
Ne olur horlama, yetimi, dulu.

Gizli sırlarını, ele söyleme


Nefse uyup, yaylalarda yaylama
Üç “K” ye önem ver, ihmal eyleme
Güçlü tut her zaman, kafa, kalp, kolu.

lerine karşı ne şiddet içerikli bir söz söylemiş huzur yuvasıdır. Allah’ın emir ve nehiylerinin ko- Bizi değil, teröristi korurken
ve ne de fiziksel anlamda şiddet uygulamıştır. runduğu, İlâhî bildirimin ihlal edilmediği bu ku- Zâlim güçler, arkamızdan vururken
Aile hayatında eşler arasında zaman zaman baş rum ebediyyen varlığını devam ettirmelidir. Aile
Bâtıla ne gerek, Hak yol dururken
Gençlikten uzak tut, hem sağı, solu.
gösterebilecek kırgınlıklar olabilir. Sorun, şiddet içinde barışın sağlanması ve devamlılığı, ancak
yerine; sabır, sevgi ve karşılıklı anlayışla barış aile bireylerinin birbirlerine gösterecekleri sev-
Arzı, semâvâtı; halk etmiş Rabb’im
içinde çözüme kavuşturulmalıdır. Bu konuda gi, sadâkat, güven ve saygıya bağlıdır. Unutul-
Güneşi batırmış, karartmış Rabb’im
Kur’an’ın çözüm tarzı şöyledir: “Ey inananlar! mamalıdır ki, sevgiye giden yol, saygıdan geçer. Ahsen-i takvimle, yaratmış Rabb’im
Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmı- Ayrıca ailenin iyi zamanları olacağı gibi, sevim- Eften, püften şeyle, incitme kulu…
yorsanız, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok ha- siz geçen zamanları da olabilir. Önemli olan
yırlı kılmış olabilir.”17 Dolayısıyla, eşler arasında böyle durumlarda, hissi hareket etmeden akılcı, Hanifi KARA
çıkabilecek uyuşmazlık ve dargınlıklar, ailelerin yapıcı ve soğukkanlı hareket edilmeli suhûlet ve
en yakınlarından oluşan bir hakem heyetiyle de kararlılıkla sorunun üzerine gidilmelidir.
çözüme kavuşturulabilir.18 Bütün toplum kesim-
Dipnot
lerince insana ve canlılara yönelik her türlü şid-
* Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ
detin önlenmesinde alınacak yasal tedbirlerle 1. 7/A’râf, 189.
birlikte; din, ahlak ve değerler eğitimine ağırlık 2. 4/Nisâ, 1.
3. Bkz. 5/Mâide, 27; 7/A’raf, 23; 20/Tâhâ, 117-119.
verilmelidir. 4. 9/Tevbe, 72.
5. 2/Bakara, 35; 7/A’râf, 19.
Sonuç 6. Bkz. 2/Bakara, 36.
7. Bkz. 33/Ahzâb, 21.
8. 33/Ahzâb, 33.
Netice olarak, aile, toplumun çekirdeğidir. 9. İbn Mâce, Nikâh, 7.
İslâm, aile kurmayı teşvik etmiş ve özendirmiş- 10. İbn Mâce, Nikâh, 1.
11. Bkz. 24/Nûr, 32.
tir. Biz geleceğimizi ya ailede kazanacağız ya 12. Bkz. 16/Nahl, 72.
13. 30/Rûm, 21.
da ailede kaybedeceğiz. Aile, hafife alınacak bir
14. 4/Nisâ, 19.
kurum değil, özenle tahkim edilmesi ve üzerin- 15. 2/Bakara, 237.
16. Müslim, Îmân 164, Fiten 16.
de titrenmesi gereken bir kurumdur. Aile ne 17. 4/Nisâ, 19.
otel ve ne de lokantadır. Orası bütün yönleriyle 18. 4/Nisâ, 35.

kasım/2018
18 somuncubaba somuncubaba 19
KÜLTÜR M. Nihat MALKOÇ

İstanbul’da Doğup Yine İstanbul’da


Ölen İlk Padişah: Sultan II. Selim
“II. Selim, Osmanlı padişahları
Osmanlı padişahlarının 11.si, İslâm halife- içerisinde önemli bir sima olarak
lerinin 90.sı olan II. Selim, 28 Mayıs 1524’te
kabul edilir. O, İstanbul’da doğup tahta
İstanbul’da, Topkapı Sarayı’nda doğmuştur.
O, İstanbul’da doğan ilk padişahtır. Babası oturan ilk Osmanlı padişahıdır.”
Osmanlı’nın yükselme dönemi padişahlarından
Kanûnî Sultan Süleyman, annesi ise Slav köken-
li Hürrem Hanım’dır. Çocukluğu İstanbul’da Eski
Saray’da geçmiştir. 16 yaşına kadar sarayda ya-
şayan II. Selim, burada çok iyi bir eğitimden ge-
çirilmiştir. Zamanın şöhretli âlimlerinden olan
Cafer Efendi, Halimî Efendi ve Ataullah Efendi
gibi önemli şahsiyetlerden ilim tahsil etmiştir.
Tarihî kaynaklara göre Sultan II. Selim’in,adı
bilinen tek hanımı Nurbanu Sultan’dır. Sultan
II. Selim’in Nurbanu Sultan’la olan evliliğinden
Murad/Sultan III. Murad, Mehmed, Mahmud,
Süleyman, Mustafa, Cihangir, Abdullah, Osman
adlı sekiz oğluyla; Esma, Fatma, Şah Sultan,
Gevher Mülük adlarında dört kızı vardır.

Evvelâ cihan padişahı Kanûnî’nin rahle-i


tedrisinden geçen II. Selim, 1542’de henüz 16
yaşındayken Konya sancakbeyliğine atanmıştır.
1544’te Manisa Sancakbeyi olarak tayin edilmiş
ve 1558’e kadar 14 sene boyunca bu önemli
görevde kalmıştır. Böylece devlet idaresi konu-
sundaki tecrübelerini artırmıştır. Bu deneyimler
onun ilerideki işini kolaylaştırmıştır. Şehzade
Selim’in Manisa’da on dört yılı bulan idareciliği
zamanında bölgenin asayişiyle yakından ilgi-
İstanbul’da Doğup lendiği ve bazı imar faaliyetlerinde bulunduğu
İstanbul’da Ölen İlk Osmanlı Padişahı: bilinmektedir. Sultan 1558’de tekrar Konya

II. Selim
Sancakbeyliği’ne atanmış, 1562’ye kadar orada
üzerine II. Selim, Kütahya’dan payitaht merkezi
kalmıştır.
olan İstanbul’a gelmiş, 30 Eylül 1566 tarihinde
Şehzade Selim orta boylu, geniş omuzlu,
42 yaşında iken Osmanlı tahtına oturmuştur.
mavi gözlü, şahin bakışlı, heybetli ve yakışıklı bir
Tahta çıktığı günün ertesinde Eyüp Sultan’a gi-
padişahtı. Kimseyi incitmeyen sevgi dolu bir in-
sandı. Sarışın olduğu için “Sarı Selim” olarak da derek türbeyi ziyaret etmiştir. Bu durum daha

Nam-ı Diğer, Sarı Selim anılan II. Selim, Kütahya Sancakbeyi iken baba-
sı Kanûnî Sultan Süleyman vefat etmiş, bunun
sonra adeta bir geleneğe dönüşmüş, tahta çı-
kan padişahlar ilk iş olarak Eyüp Sultan’ı ziya-

kasım/2018
20 somuncubaba somuncubaba 21
ret etmişlerdir. Kardeşleri Şehzade Bayezid ve Dönemin ünlü sadrazamı Sokullu Mehmed Kelimelere Hükmeden Şair Padişah
Şehzade Mustafa daha evvel öldürüldükleri için Paşa, Kıbrıs kuşatmasının zamanlamasına karşı Yahut Selimî’nin Edebî Serencamı
tahtın tek varisi konumundaki II. Selim, tahta çıkmasına rağmen Kıbrıs II. Selim zamanında
Zarif ve duygulu bir insan olan II. Selim, ba-
geçerken herhangi bir sıkıntı yaşamamıştır. fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır.
bası Kanûnî gibi şair padişahlarımızdan biridir.
Sultan II. Selim, Kıbrıs’ın fethine vezir Lala Mus-
Kudretli bir kalemi vardır. Usta işi şiirlerinde
Tarihçi Yavuz Bahadıroğlu Sultan II. Selim’le tafa Paşa ile Vezir Piyale Paşa’yı tayin etmiştir.
Selîm, Selîmî veya Tâlîbî mahlaslarını kullan-
ilgili olarak şunları söyler: “Bizim tarihçile- Bu iki önemli şahsiyetin öncülüğündeki Osmanlı
mıştır. Divan edebiyatı nazım şekilleriyle birbi-
rin “vasat zekâlı” dediği Şehzade Selim (şehza- Ordusu Haçlı savunmasını kırarak ada toprakla-
rinden güzel şiirler kaleme almıştır. Divanı ol-
deler arasında en eğitimli olanıdır, Enderun eği- rını sınırlarımıza katmıştır. Böylece Kanûnî’nin
madığı söylense de Kâtip Çelebi bu düşüncede
timi 16 yıl sürmüştür), dengeleri gözetmiş, her vasiyeti de yerine getirilmiştir. Zira Kanûnî’nin, değildir. Celal Bey ve Durak Çelebi’nin yanı sıra
adımını dikkatle atmış, babasının bir dediğini iki oğlu Selim’den en büyük isteği Kıbrıs’ı düşman- Kara Fazlî, Münşî Bâlî Çelebi, Konevî, Meşâmî,
etmemiş, hangi sancağı vermişse itirazsız git- dan almasıydı. Ulvî, Hatemî, Kâsımî, Fırâkî, Makâlî, Merdümî,
miş (Şehzade Bâyezîd gitmemişti meselâ), ken- Kıbrıs’ı kaybeden Haçlılar, Osmanlı’ya kar- Nigarî gibi şair ve âlimlerle; sancak beylerinden
disini padişahlığa yükseltecek yolu sabır taşla- Gülâbî Çelebi, hânende Mirek Çelebi, Adanalı
şı daha güçlü bir donanma kurma seferberliği
rından örmüştür. Zamanı geldiğinde de “Sultan Tanbûrî Şeyhzâde Mustafa, Şeyhzâde Mehmed
içerisine girmişlerdi. Güçlenen Haçlı Donan-
II. Selim” olarak atalarının tahtına oturmuştur.» Çelebi, Memi ve Kasapzâde Na’li gibi musiki
ması İnebahtı önünde demirleyen Osmanlı’ya
üstatlarına şehzadelik yıllarından beri itibar et-
saldırmıştı. Şiddetli saldırıların akabinde ta-
miş, özellikle Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye
rihler 7 Ekim 1571’i gösterdiğinde Haçlı Do-
büyük bir saygı ve hürmet göstermiştir.
nanması İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı
Donanması’nı yendi. Böylece Osmanlı Donan- O, şiirlerinde hak ve hakikatin sözcülü-
ması ilk yenilgisini almış oldu. Bu savaşa “Don ğünü de yapmıştır. “Yâ Rasûl-ı müctebâ eyle Geleceğe İz Bırakmak Yahut Sultan II.
Kişot” adlı klasik romanıyla tanınan ünlü İspan- şefâ’atlerehâ/’Abd-i’ âciz bir günehkâram gönülde Selim’in İmar ve İnşa Faaliyetleri
yol şair ve yazarı Cervantes de katılmış, savaş- yok sivâ//Eylemiş Allah bu tahtı nasîbümmetüne/
Sultan II. Selim memleketin imar ve inşa-
ta bir kolunu kaybetmişti. Türklere esir düşen Ben günehkâradegül lâyık bu ihsân u ‘atâ//’Âcizem
sıyla da yakından ilgilenmiştir. 1569 yılında
yazar, Cezayir’de esir olarak yaşadığı beş yıldan pür-asem ü zenb ü pür-ma ‘âsîdür kulun/Merha-
Karadeniz’le Hazar Denizi’ni bir kanalla birleş-
sonra serbest bırakılmıştır.  met kılmazsan ey şâh-ı rüsûl hâlüm hâlüm fenâ/
tirme çalışmalarını başlatsa da bu çalışma ya-
Lutf u ihsânındanümmîdkesmezem kim şefkatün/
II. Selim, Osmanlı padişahları içerisinde rıda kalmıştır. Yine Ayasofya Camii onun zama-
Bu Selîmî elbet eyler mevsûl-ı râh-ı Hudâ.” mısrala-
önemli bir sima olarak kabul edilir. O, İstanbul’da nında yeniden onarılmış ve camiye iki minare
rı, onun Peygamber Efendimiz’e duyduğu katıksız
doğup tahta oturan ilk Osmanlı padişahıdır. eklenmiştir. II. Selim, Ayasofya’nın etrafını ta-
sevgi ve muhabbeti izhar eden söz hazineleridir.
Tahtta kaldığı sekiz yıl boyunca şahsen hiçbir se- mamen temizletmiş, buradaki evleri yıktırmış,
fere çıkmadı. Babası Kanûnî Sultan Süleyman’ın “Dönemin kaynaklarında zevk ve eğlenceye payandalarla Ayasofya Camii’ni kuvvetlendir-
sadrazamı Sokullu Mehmed Paşa’yı sadrazam- düşkün, içki meclislerine müdavim, çevresinde miştir. Bu tamiratı Mimar Sinan’a yaptırmıştır.

lıkta tutarak devletin devamlılığını sağladı, işle- âlim ve şairlerin bulunmasından hoşlanan, bu- Kanûnî Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra
nun yanı sıra müzisyen, güreşçi, cambaz gibi gös- birbirinden güzel mimarî eserler vermeye de-
rin çoğunu sadrazamına bıraktı.
teri erbabını yanından eksik etmeyen, cömert, vam eden Mimar Sinan’ın en büyük eserle-
Hatta bazı tarihçilerin söylediğine göre So- kimsenin kalbini kırmak istemeyen âlicenap bir rinden biri olan, ustalık eserim dediği Edirne
kullu Mehmed Paşa’nın gölgesinde kaldı. Za- hükümdar olarak tanıtılır. Bununla beraber halk Selimiye Camii, Edirne’yi çok seven ve zaman
manının çoğunu İstanbul’da sarayda ve kışın içinde fazla görünmediği, babası Kanûnî’nin sık zaman oraya gidip kalan Sultan II. Selim için ya-
Edirne’de geçirdi. Sanata ve edebiyata meyilli sık cuma selâmlığına gitmesine ve bu vesileyle pılmıştır. Söz konusu muhteşem mabet 30 Ekim
olduğu için yanına topladığı şairlerle ve musiki- halk içine çıkmasına karşılık onun bunu ihmal et- 1574’te ibadete açılmıştır. Yine Sultan II. Selim
şinaslarla bir arada bulunmayı tercih etti. tiği ve sarayda vakit geçirdiği belirtilir.” 1
döneminde Eyüp Zal Mahmud Paşa, Konya Se-

kasım/2018
22 somuncubaba somuncubaba 23
limiye Camii, Lüleburgaz Sokullu Camii ve Kül- edilerek üç yıl sonra (1577’de) tamamlanmış-
liyesi, Karapınar Sultan Selim Camii, Payas Sul- tır. Padişah II. Selim türbe henüz tamamlanma-
tan Selim Camii ve Külliyesi, Kasımpaşa Piyale dan vefat ettiği için türbenin yanındaki otağa
Paşa Camii gibi eserler de yapılmıştır. Bunlar- gömülmüştür. Türbe tamamlandığında oraya
dan başka Mekke-i Mükerreme’nin suyollarının nakledilmiştir. Türbe birçok kez onarımdan ge-
tamiri, Mescid-i Haram’ın mermer kubbeleri, çirilmiştir.
Lefkoşe Selimiye Camii’nin inşası, Aziz Efendi
İslâm Ansiklopedisi’nde II. Selim türbesiy-
Tekkesi, Navarin Limanı’na hâkim bir mevkie
le ilgili şu bilgiler verilir: “Mimar Sinan’ın inşa
yaptırdığı kule onun birbirinden güzel ve önemli
ettiği yapı dışta köşeleri genişçe pahlı kare bir
hayır çalışmalarından birkaçıdır. plana sahiptir ve içte sekizgen bir galeriden
Taşların Sonsuzluğu Soluduğu Uhrevî meydana gelmektedir. Çift kubbe ile örtülü olan
Bir Mekân: II. Selim Türbesi yapıda dış kubbe yüksek kasnaklı olup duvarla-
ra oturmakta, iç kubbe sütunlar üzerindeki sivri
Her fâni gibi II. Selim de bu âlemden göç- kemerlerle taşınmaktadır. Dıştan etrafı silme-
müştür. Sultan II. Selim, İstanbul’da doğan ve lerle çevrelenmiş mermer kaplı yapının cep-
İstanbul’da ölen ilk Osmanlı padişahıdır. Sultan helerindeki, sırtı yaprak motifleriyle bezenmiş
II. Selim’in türbesi Ayasofya haziresindedir. Sul- kaval silme iki katlı bir görünüm oluşturmakta
tan II. Selim Türbesi, İstanbul türbelerinin en ve üstte profilli bir kornişle sonlanmaktadır. Gi-
güzellerinden biri olup, ünlü Türk mimarı Mi- riş cephesinde altlı üstlü ikişer, diğer cepheler-
mar Sinan’ın yaptığı 18 türbeden biridir. Sultan de dörder pencere açılmıştır. Dikdörtgen söveli Beyaz zemin üzerine kırmızı, lacivert, mavi, fi- Türbenin ana giriş kapısı, kündekârî tarzın-
henüz hayatta iken Mimar Sinan’a kendisi için olan alt sıra pencereleri iki renkli taşla örülmüş
ruze, yeşil ve siyah renkli sır altı tekniğindeki çi- da, sedef kakmalı ve geometrik bağa bezemeli
Ayasofya’nın yanında bir türbe yapmasını em- sivri hafifletme kemerine sahiptir. Kalem işi ve
nilerde hatâyî, yaprak ve çiçek motiflerinin yanı olup, ahşap işçiliği açısından seçkin bir örnektir.
retmiş, ancak 1574’te öldüğünde türbe henüz ahşap süslemelerin kullanıldığı yapıda duvarlar
sıra vazodan çıkan çiçeklerden oluşan düzenle-
bitmemiş olduğundan, türbenin inşasına devam ikinci sıra pencerelere kadar çini kaplanmıştır. II. Selim Türbesi’nde 42 sanduka yer almakta-
meler ve süpürgelikte mermer taklidi bezeme-
dır. Girişin karşısında, Osmanlı tahtında 8 yıl 2 ay
ler vardır.”2
19 gün saltanat sürmüş olan Sultan II. Selim yat-
Dışı tamamen mermer kaplı olan yapı sekiz maktadır. Padişahın bir yanında oğlu III. Murad’ın
köşelidir. Giriş kapısının iki yanına beyaz zemin annesi olan ve 1585 yılında ölen Nurbanu Sul-
tan, diğer yanında ise kızı ve Piyale Paşa’nın eşi
üzerine mor, kırmızı, yeşil, mavi çiçek desenli
Hacer Güherhan Sultan, onun yanında, diğer kızı
çini panolar yerleştirilmiştir. 16.yüzyılın en gü-
Sokullu Mehmet Paşa’nın, daha sonra da Kalaylı
zel çini örneklerinden olan bu panolardan, sol
Koz Ali Paşa’nın eşi olan İsmihan Sultan yatmak-
taraftaki çini pano aslının taklididir.
tadır. Kapıdan girişte soldaki iki sandukadan biri,
İstanbul’da diş hekimliği yapan ve Sultan II. II. Selim’in kızlarından ve Siyavuş Paşa’nın eşi
Abdülhamid’in de diş hekimi olan, eski eser ko- Fatma Sultan’a aittir. II. Selim’in oğulları Süley-
leksiyoncusu Albert Sorlin Dorigny tarafından man, Osman, Cihangir, Mustafa, Abdullah ve III.
Murad’ın oğulları ve kızları da bu türbede gömü-
1895 yılında restore edilmek üzere Fransa’ya
lüdür. Allah cümlesine rahmet eylesin.
götürülen bu panonun imitasyonunun yapılarak
yerine takıldığı, orijinalinin ise bugün Louvre Dipnot
Müzesi’nin “Arts of Islam” bölümünde 3919/2- 1. Feridun Emecan, Selim II Maddesi, Diyanet Vakfı İslâm An-
265 envanter numarası ile sergilendiği bilin- siklopedisi
2. Zeynep Hatice Kurtbil, “Selim II Türbesi” Maddesi, Diyanet
mektedir. Vakfı İslâm Ansiklopedisi

kasım/2018
24 somuncubaba somuncubaba 25
FIKIH Abdullah KAHRAMAN *

B
ütün peygamberlerin getirdiği mesajın Peygamberler zincirinin son halkası şüphe-
iki yönü vardır; din yönü, şerîat yönü. Ba- siz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Kendisine Kur’an
zen din ile şerîat kelimeleri birbirilerinin verilen ve âlemlere rahmet olarak gönderilen
anlamını kapsayacak şekilde kullanılır. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Kur’an’da bir takım
özel kullanımda din kavramı, İslâm’ın daha çok özelliklerinden bahsedilmektedir. Şu kadarını
inanç ve ahlâk yönünü, şerîat ise hukuk ve sos- ifade edelim ki, Hz. Muhammed (s.a.v.), bütün
yal hayatla ilgili kısmını ifade eder. insanlığa gönderilmiş, insanlara iyilik yollarını
öğretmek suretiyle onları mutluluk ve aydınlığa
Yüce Allah, kâinâtı yarattığı ilk günden beri
götüren, kötülüğe giden yollardan sakındırmak
onun idaresini insana vermiştir. Bu sebeple de
suretiyle de onları her türlü sapıklık, ahlâksızlık
ilk insan Adem (a.s.), aynı zamanda ilk peygam-
ve fenâlıktan koruyan, mü’minlere son dere-
berdir. İnsana Kur’an’da “halîfe” denilmiş olma-
ce merhametli, şefkatli ve içimizden bir olan
sı son derece anlamlıdır. Âyette geçen bu ifa-
peygamberdir.1 O yaşadığı hayat boyunca tüm
deyi, “Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi, insanlar
insanlara iyilik düşünmüş, kimseyi haksız yere
arasında emir ve yasaklarının uygulayıcısı ve
üzmemiş, topluma gerçek anlamıyla hak, ada-
insanları idare eden kimse” diye açıklamışlardır.
let, kardeşlik, yardımseverlik, barış ve huzur
Yeryüzünde insan nüfusu artıp insanlar milletle-
tohumlarını ekmiştir. Hayatta iken bunu bizzat
re, boy ve kabîlelere ayrılınca, peygamberlerin
sayısı da artmıştır. İnsanı yeryüzünde irâdesinin anlatarak ve yaşayarak göstermiş, vefatından

bir temsilcisi kılan Yüce Allah, onu hiçbir za- sonra da bu önderliğin, iyi örnek olmanın çok

man başıboş bırakmamış ve bırakmayacağını güzel bir formülünü insanlığa en değerli miras

açıkça belirtmiştir. Aynı zamanda insanın boş olarak bırakmıştır. O bunu şu cümleleriyle ifade
yere yaratılmadığını da Kur’an’da ifade etmiş- etmiştir: “Ben size iki şey bıraktım. Onlara sıkı-
tir. Bundan dolayıdır ki, Yüce Allah her topluluğa ca sarıldığınız sürece asla sapmazsınız, bunlar,
yol gösterici, iyilikleri müjdeleyen, kötülükler- Allah’ın kitabı ve rasûlünün sünnetidir.”2
den sakındıran ve o topluluğun dilini konuşan Hz. Muhammed (s.a.v.)’in
bir peygamber göndermiştir. Bu peygamber- Husûsî Özellikleri:
lerin bir kısmına kitap ve bir kısmına da suhuf
(sahifeler) göndermek suretiyle, topluma neyi a) O, son peygamberdir.3

Hukuk Adamı Olarak anlatacaklarını ve Allah’a karşı ne ile sorumlu


olduklarını bildirmiştir. Kâinâtın yaratılışından
son peygambere gelinceye kadar sayısını bile-
b) Onun tebliğ ettiği din önceki bütün pey-
gamberlerin naklettiği aynı gerçektir. Onunla

Hz. Peygamber (s.a.v)


yeniden dirilmiş, ihyâ edilmiş ve tamamlan-
mediğimiz kadar peygamber, ilâhî mesajlarla
mıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu durumu şu
gelip toplumlarına Allan’ın irâdesi doğrultusun-
hadisiyle ifade etmiştir: “Benimle benden önceki
da şekil vermeye çalışmışlardır. Bu peygamber-
peygamberlerin durumu, güzel bir binâ yapıp kö-
lerin bir kısmının kıssalarını ve mücadelelerini
şelerinin birinden bir tuğla yeri boş bırakan ada-
Kur’an bize anlatırken, bir kısmından hiç bah-
mın durumuna benzer, İnsanlar o binâyı dolaşıp
setmemiştir. Bunun belki de en önemli sebebi
beğenir ve keşke şu tuğlayı da koysaydı derler.
şudur: Kur’an’da hayatı anlatılan peygamberle-
İşte ben (o) tuğlayım ve ben peygamberlerin so-
“İlâhî mesajın en mükemmel ve tamamlanmış şekli olan Allah dini olan rin hayat ve mücâdelelerinde insanlık için ev-
nuncusuyum.”4
rensel mesajlar, dersler, ibretler vardır. Hayat-
İslâm, insanların tahrifinden korunmuş ve saf ve duru şekliyle insanlığa Hz. ları anlatılmayanlar ise herhalde bunlardan çok c) Onun tebliğ ettiği din hiçbir tahrife uğ-
Muhammed (s.a.v.) kanalıyla yeniden nakledilmiştir. ” farklı özellikler taşımamaktadır. ramadan bize kadar gelmiştir. Diğer peygam-

kasım/2018
26 somuncubaba somuncubaba 27
berlere gönderilen ilâhî mesajın aslı, asırlar miştir. Ondan sonra da İslâm ümmeti, âlimleri “ Hz. Peygamber (s.a.v.)’in
boyunca eklemeler ve değişiklikler yapılmasına ve halkı ile onu koruyarak hayatlarına nakşet-
göz yuman kişilerce tahrif edilmiş ve değişik miş ve bize kadar getirmişlerdir. Kıyâmete ka-
hayatına batığımız zaman
isimlerle anılan farklı dinler haline getirilmiştir. dar da tahrif kabul etmeden devam edecektir. onun peygamberlik hayatı
Halbuki Hz. Muhammed (s.a.v.) vâsıtasıyla ilâhî Din esasen Allah’ın koruması altında olduğun- boyunca sadece dini tebliğ
mesajın en mükemmel ve tamamlanmış şekli dan, din etrafında bazı hurâfeler oluşturulsa da,
etmekte kalmayıp, aynı
olan Allah dini olan İslâm, insanların tahrifinden onlar asıl mesajı kaybedemeyecektir. Çünkü in-
korunmuş ve saf ve duru şekliyle insanlığa Hz. san fıtratı asıl dini daima sahtesinden ayırt ede- zamanda tebliğ ettiği
Muhammed (s.a.v.) kanalıyla yeniden nakledil- cek şekilde yaratılmıştır. hususları canı pahasına
d) Hz. Muhammed (s.a.v.)’den sonra başka uygulamaya çalıştığını
bir peygamber gelmeyeceği için, ona vahyedi- görüyoruz.”
len kitap, kelimesi kelimesine korunmuş ve bu
sayede bütün zamanlar için yol gösterici bir
kaynak haline getirilmiştir.5

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Getirdiği


Hukûkî Mesajlar

Kur’an’da Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bir ta- çerçevesini çizmek ve ibadetlerin nasıl yapıla- bu hadisi, ibadetler yanında borçlar hukukunun
kım özelliklerini anlatan âyetler vardır. Bu cağını öğretmek yanında, bir ahlâk düzeni oluş- ve sözleşmelerin temelini oluşturan önemli bir
âyetlerden biri de onun örnekliğini konu edi- turmak, kültürün ve medeniyetin temellerini at- hukuk prensibidir. O, “Suçu işleyen kızım Fâtıma
nen, her yönüyle örnek bir insan olduğunu ifade mak durumundadır. Toplumsal ve kültürel ilişki- da olsa, vallâhi cezâsını verirdim.” derken, cezâ
eden şu âyettir: lere, iktisâdî, hukûkî ve siyâsî konulara, savaş, hukukunun en temel prensibi olan “kanun
barış durumlarına, uluslararası ilişkilere temel önünde eşitlik” prensibini ortaya koymuş olu-
“Andolsun ki, Rasûlullah’ta, sizin için, Allah’a
teşkil edecek kuralları belirleyen peygamberdir yordu. “Zarar vermek ve zarara zarar vererek kar-
ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı
de. Peygamberimiz’in görevi sadece genelde şılık vermek yoktur.” ifadesiyle de bütün tazmi-
çok zikredenler için güzel bir örneklik vardır.”6
“din” olarak bilinen törensel düzenlemeleri nak- nat hukukunu bir cümlede özetlemiş oluyordu.
Âyette Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Allah’ın letmek değildir. O, İslâmî terminolojide ed-Dîn “Şüphe ile kesin olan durum ortadan kalkmaz.”
hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bu- (hayatın bütün yönlerini kapsayan yol) olarak hadisi, insanların suçu sâbit oluncaya kadar ma-
lunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir bilinen düşünce ve pratik açısından bütün bir sum olduklarına işaret ediyordu.
örnek, en büyük fazîlet numûnesi olduğu anla- sistemi beraberinde getirmiştir.
tılmaktadır. Buna göre Rasûlullah (s.a.v.), his- İşte bunlar ve bunlara benzer pek çok hadi-
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatına batığı- si ile Hz. Peygamber (s.a.v.) bir inanç, ibadet ve
lerine mağlup olan insanları memnun etmek
mız zaman onun peygamberlik hayatı boyun-
ve onlara pratik değerden mahrum bir takım ahlâk peygamberi olmasının yanında aynı za-
ca sadece dini tebliğ etmekte kalmayıp, aynı
nazarî kâideler öğretmekle görevli birisi değil- manda bir hukuk peygamberi olduğunu da or-
zamanda tebliğ ettiği hususları canı pahasına
dir. Onun hedefi, insanlığa pratik değeri olan taya koymuş oluyordu.
“Âyette Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Allah’ın (amelî) kâideler öğretmek ve bu kâideleri kendi
uygulamaya çalıştığını görüyoruz. Ondan bize
Dipnot
hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda yaşayışıyla izah ve tarif etmektir.
miras kalan hukûkî prensipler de onun engin
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN
mesajından süzülen ve üstün ve âdil kişiliğinde
bulunmak isteyenler için mükemmel ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in işi sadece bilginin örneklenen nebevî prensiplerdir. Bunlar, ondan
1.
2.
9/Tevbe, 28.
Ebu Davud, Menâsik,56; İbn Mace, Menâsik, 84.
canlı bir örnek, en büyük fazîlet numûnesi aktarılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda sonra da asırlarca uygulanmış olup, bugün bile
3.
4.
33/Ahzâb, 40.
Buhârî, Menâkıb, 18; Müslim, Fedâil, 22.

olduğu anlatılmaktadır.” o, insanın yaratıcı ile ve diğer insanlarla olan hâlâ canlılığını koruyan prensiplerdir. Meselâ o, 5.
6.
85/Burûc, 21-22.
33/Ahzâb, 21.
ilişkisini de açıklamak zorundadır. O, inancın “Ameller niyetlere göredir.”7 buyurmuştur. Onun 7. Buhârî, Bedü’l-vahy, 1.

kasım/2018
28 somuncubaba somuncubaba 29
KÜLTÜR Mustafa BAŞ

İ
stanbul’da Ayasofya Camii Haziresi’nde ken- on kollu yıldızdan gelişen geometrik kompozis-
disi için yaptırdığı türbedir. 1573/74 yılında yonlara sahiptir. Bu panolardan soldaki, Dorigny
Ayasofya Camii’ne ilaveler yapıldığı sırada adlı bir Fransız tarafından eksiklerinin tamam-
Sultan Selim için de bu türbenin inşasına baş- lanması bahanesiyle sökülerek taklidiyle değiş-
landı. Ancak Sultan türbe tamamlanmadan tirilmiş ve aslı Louvre Müzesi’ne götürülmüştür.
vefat etmiş, bu nedenle önce otağ içine gö-
Türbenin güney duvarında mukarnaslı sade
mülmüş, yapının inşası bittikten sonra buraya
bir mihrap nişi yer almaktadır. Üzerinde ise iki
nakledilmiştir. Yapı bugüne kadar pek çok ona-
sıra konsola dayanan bir mahfilin yer aldığı gi-
rımdan geçmiş, 1950-1982-1987-1996 ve son
rişin iki yanındaki kapılardan biri mahfile ve iki
olarak 2006 yılında restore edilmiştir. Mimarı,
Koca Sinan’dır. kubbe arasındaki boşluğa çıkışı sağlamakta, di-
ğeri ise ufak bir hücreye açılmaktadır.
Mimarî Özellikleri
Süslemeler
Türbenin köşeleri pahlanmıştır. Yapı kare bir
plan şemasına sahiptir, içte ise sekizgen bir ga- Kalem işi ve ahşap süslemelerin kullanıldı-
leriden oluşmaktadır. Çift kubbe ile örtülü olan ğı yapıda duvarlar ikinci sıra pencerelere kadar
yapıda dış kubbe yüksek kasnağa sahip olup du- çini kaplanmıştır. Beyaz zemin üzerine kırmızı,
varlara oturmaktadır. İç kubbe ise sütunlar üze- lacivert, mavi, fîruze, yeşil ve siyah renkli sır altı
rindeki sivri kemerlerle taşınmaktadır. Türbe tekniğindeki çinilerde hatayi, yaprak ve çiçek
dıştan mermer kaplı olup, giriş cephesinde altlı motiflerinin yanı sıra vazodan çıkan çiçeklerden
üstlü ikişer, diğer cephelerde ise dörder pence- oluşan düzenlemeler ve süpürgelikte mermer
re açıklığı bulunmaktadır. taklidi bezemeler vardır. Üzerine kalem işi be-
zemelerin yerleştirildiği lacivert zemine beyaz
Pencereler yapıya oldukça hareket katmak- sülüs hatla yazılmış çini bir kuşak yapıyı dolan-
tadır; zira dikdörtgen söveli olan alt sıra pen- maktadır. Pencere aralarıyla kemerler mermer
cereleri iki renkli taş ile örülmüş sivri kemere taklidi bezemelerle, çeyrek kubbeler madalyon
sahip olup, bu kemerin köşelerine dolgu rozet ve düz tavanlar ise şemselerle süslenmiştir.
işlendi. Üst sıra pencereler de buna benzer ya-
pılmış olup, türbenin kasnağına açılan sivri ke- Göbekte bir madalyon içinde Ra‘d Suresi’nin

Ayasofya’da
merli pencerelerin köşe dolgularına birer dam- 16. ayetinin dörtlü düzende yazılı olduğu kubbe
la taşı yerleştirildi. Yapının köşelerinde altta ve kırmızı zemin üzerinde rumi ve palmetlerle tez-
üstte kum saati başlıklı burmalı sütunçeler kul- yin edilmiştir. Pandantiflerde ise Allah, Muham-

II. Selim Türbesi


lanıldı ve üste birer rozet işlendi. med, dört halife, Hasan ve Hüseyin isimlerinin
yazılı olduğu, etrafı rumi motifleriyle doldurul-
Türbenin kapısı ise cepheden yüksek tutula- muş çini madalyonlar vardır. Sedef kakma ve
rak anıtsal bir görünüm kazandırılmaya çalışıl- kündekari kapı geometrik geçmelerden oluşan
mıştır. Kapı kubbenin kasnağı ile bütünleşmek- bir kompozisyona sahiptir.
te, üç basamak ile çıkılan, iki yanında sekilerin
olduğu revakın etrafı geometrik kompozisyonlu Türbede II. Selim’den başka hasekisi Nurba-
korkuluklarla çevrelenmiştir. Kitabesi ise girişin nu Sultan, kızları Gevherhan, İsmihan, Fatma
üzerinde yer almakta olup bu kitabe sır altı çini- sultanlar, şehzadeleri Süleyman, Osman, Cihan-
“Türbenin kapısı, cepheden yüksek tutularak anıtsal bir görünüm gir, Mustafa ve Abdullah ile III. Murad’ın oğulları
lerinden oluşmaktadır.
kazandırılmaya çalışılmıştır. Kapı kubbenin kasnağı ile bütünleşmektedir.” ve kızları medfundur.
Süsleme açısından oldukça zengin olan yapı-
da, çini panolar yoğun olarak görülmektedir. Bu Kaynakça
panoların üzerindeki sivri kemerli çini alınlıklar https://www.beyaztarih.com/ansiklopedi/ii.-selim-turbesi

kasım/2018
30 somuncubaba somuncubaba 31
EDEBİYAT Musa TEKTAŞ

H
er şehre bir yol takip edilerek gidilir ve

Dostun Kapısında
bir kapıdan girilir. Gönül şehrine girebil-
mek için de maneviyat yolunu takip et-
“Bir kimse, Allah‘a giden yolda
mek, irşad kapısından, muhabbet anahtarıyla kendisine yol gösterecek olan mürşidini
girmek gerekir. Kur’ân ve sünnet çizgisinden Cenab-ı Hakk’ın kapılarından bir kapı

Ümitle Beklemek
ayrılmayan sahih tasavvuf yolları, gönül ehli
insanları gönül şehrinin merkezinde bulunan
olarak görmelidir.”
mürşid-i kâmile ulaştırır. O da Rasûlullah vası-
tasıyla Allah’a ulaştırmak için taliplerine vesile
olur. Abdülgani Nablusî (k.s.) Hazretleri şöyle
buyuruyor:

“Bir kimse, Allah‘a giden yolda kendisine yol


gösterecek olan mürşidini Cenab-ı Hakk’ın kapı-
larından bir kapı olarak görmelidir. Yani mürid,
‘Benim mürşidim Hakk’a giden kapılardan bir
kapı, babullahtır.’ demelidir. Mevlâna Celaled-
din Rumî (k.s.) de kendisinin irşadına vesile olan
üstadı Şems-i Tebrizî Hazretleri için şöyle buyu-
rur: “Mürşidim Hakk’ın kapısıdır. Çünkü Hakk’a
onunla vasıl oldum.”

Sevgilinin Kapısında

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri


beyitlerinde sevgilinin kapısına mahcup bir şe-
kilde vardığını, ancak ondan başka bir sığınağı
olmadığını belirtir. Sevgilinin daima elini tutma-
sını isteyerek, o kapıda ümitle sadık bir şekilde
durarak, can sermayesi onun için vereceğini be-
yan eder, o kapıda reddedilmeyeceği ümidiyle
bekler. Dîvân’ında şöyle buyurur:

Aldım ele kara yüzümü kapına geldim


İsyân ile memlû teni sen câna yetirdim

(Günah ve kusur kirleriyle kararan yüzümü


ellerimin içine alıp, yani utanarak sıkılarak se-
nin kapına geldim. İsyanlarımın bedenimi ve iç
“Tut destimi şâhım beni reddetme kapından dünyamı etkilemiş haliyle sana arz ettim.)
Gönül ülkesinin hükümdarı sevgili olunca

Ser-mâyem olan cânımı dîvâna yetirdim” Tut destimi şâhım beni reddetme kapından onun nâçiz kölesi olan âşıklar da beyitlerde
Ser-mâyem olan cânımı dîvâna yetirdim1 gedâ, çâker, bende, köle sıfatlarıyla karşımıza

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) (Ey sevgili sultanım, beni ulu kapından geri çıkarlar. Âşıklar sevgilinin kapısında nöbet bek-
çevirme, en değerli varlığım olan canımı senin leyen asker, çavuş, nöbetçi veya hizmetçidir.
yolunda vermek için buradayım, huzuruna ka- Sevgili âşığa istediği gibi hükmeder. İsterse ih-
bul eyle tek canımı teslim al.) sanda cömertlikte bulunur. Onun ihsanı ancak

kasım/2018
32 somuncubaba somuncubaba 33
Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) misafir oldu-
ğu bir evden çıkarken hizmet eden bir arkadaş
ayakkabılarını kapının eşikliğinin üzerine koyar.
“Birçokları bu tarikatı yıkmak için
Ayakkabıyı kapının eşikliğinde görünce, eğilerek uğraştılar. Fakat muvaffak olamadılar.
ayakkabıyı alıp, dışarı koyar. Ayakkabısını giyer- Bu kaleyi yıkmak için merdiven dayadılar;
ken de hizmet eden arkadaşa hitaben buyurur
ki: “Eşiklik demek derviş demektir, onun için biz merdivenleriyle beraber yandılar.”
eşikliğe basamayız.” Mürid, mürşidinin eşiğine
baş koyar, yüz sürer. Onun için o eşik çok değer-
lidir. Hazret şöyle buyurur:

Yüz sürerek toprağa eşiğine baş koyup


Dost kapıdan çıkınca yüzüm ayağa salsam6

Yukarıdaki beyti okuyunca Şah-ı Nakşbend


Hazretleri’nin bir menakıbı hatıra geliyor… Şah-ı
Nakşbend Hazretleri şöyle anlatmıştır:

“Kış mevsiminde gâyet sert bir havada, bir


didârını göstermesi şeklindedir. O yüzünü gös- neş yüzlü sevgilinin ayağının altına en kıymetli
gece içimde Seyyid Emîr Külâl Hazretleri’nin
terdiği vakit ondan yayılan nur, ziya her tarafı varlığını bile saçma arzusunu şöyle dillendirir:
sohbetine gitmek arzusu doğdu. Eski postumu
kaplar, gözler başka bir şey göremez olur. Güneş,
Ey Hulûsî ne ki var nakd-i hayâtın varın üstüme alarak köyündeki dergâhına gittim. Emîr
gündüz yükseldiği en son noktada gözleri daha
O güneş yüzlü nigârın ayağına saçagel3 Külâl Hazretleri dervişleriyle birlikte bir yerde
çok kamaştırır, kendisine bakılamaz. Hükümdar
oturuyorlardı. Mübârek nazarlarını benim üze-
olan sevgilinin de göz alan güzelliğiyle gözüne, Sevgili, âşığın gözbebeğidir. Saygıda kusur
rime çevirerek: ‘Bu kimdir?’ diye sordular. Ben
yüzüne bakılamaz. Nitekim Osmanlı sarayında edilmez, baştan ayağa göz kamaştıran ihtişa-
olduğumu öğrenince: ‘Onu hemen dergâhtan
da padişahın huzuruna girildiğinde onun yüzü- mıyla âşığın gönlünde taht kurar. Hükümdarın
dışarı çıkarın.’ diye işaret buyurdular. Evden
ne bakmadan konuşmak bir protokol geleneği fakirlere, ihtiyaç sahiplerine ihsanlarda bulunup
dışarı çıktığım zaman, az kalsın nefsim bana
olarak bilinir. Sevgilinin âşığın nazarında itibarı onları sevindirmesi gibi güneş ışıklarının virane- Hâce Bahâeddin Hazretleri sonraki yıllarda
isyan edip teslimiyet ve irâde dizginlerini elim-
yüksektir, baş üzere yeri vardır. Güneş de gökyü- lere girmesi ile sevgilinin, âşığın fakir gönlüne kendi müridlerinin gevşekliği üzerine bu olayı
zünün hükümdarı, yıldızlar ordusunun kuman- den alacaktı. O anda ilâhî yardım bana yetişti.
girmesi arasında ilgi kurulmuştur. Böylece sev- anlatır ve şöyle ilave ederdi: ‘Her sabah evim-
danıdır. Hükümdarın dolayısıyla devletin manası Kendi kendime: ‘Bu hor ve hakîrliğe, Allah’ın
gili âşığa dünyaları bağışlamış olur. O, mutluluk den dışarı çıktığımda, acaba bir mürîd başını
halkın mevcudiyeti anlamına geliyorsa gökyü- rızâsını kazanmak için katlanacağım. Bu yoldan
ve saadet, himmet ve inâyet menbâıdır. Katında kapımızın eşiğine koymuş mudur, diye hatırıma
zünde ayın ve yıldızların görünmeleri güneşe, vazgeçmek uygun değildir.’, diyerek hemen ba-
naçiz zerreler mesabesinde olan âşıklarını him- geliyor.”7
aşkına muhatap olan sevgili sayesinde âşıklık şımı dergâhın eşiğine koydum ve: ‘Her ne hâl
metiyle yüceltir. Kapısı, eşiği kutludur.4 Sevgili-
vasfını kazanan âşığın da mevcudiyeti sevgilinin zuhûr ederse etsin, bu eşikten başımı kaldır- Hulûsi Efendi Hazretleri temiz bir fıtratla
nin kapısında bende olmak en büyük pâyedir:
varlığına bağlıdır.2 Hulûsi Efendi Hazretleri, gü- mayacağım.’, dedim. O sırada kar yağıyordu. dost kapısında toprak tabiatıyla bekleyenlerin
Kapısı kulluğudur başda saâdet tâcı Hava da çok soğuktu. Sabahın olmasına az bir deryaya kavuşan damlalar gibi dostla birleşece-
Bir hakîr bendesiyiz izzetimiz yâr iledir5 zaman kala Seyyid Emîr Külâl dergâhtan (veya ğini, güneşin ışıklarındaki zerrelerin aynı istika-
“Tasavvufî anlayışta eşiğin ayrı bir anlamı “Eşiklik Derviş Demektir”
evinden) dışarı çıktı. Mübârek ayakları bu zayıf mette vahdete kavuştukları gibi aynı birlikteliği
kulun başına basınca beni eşikten kaldırıp içeri
ve önemi vardır. Bir tekkenin birinci eşiği Tasavvufî anlayışta eşiğin ayrı bir anlamı ve götürdü. Kendimden geçmiş bir halde iken beni
yakalayacaklarını şöyle işaret ediyor:

herkese açıktır, ama ikinci eşik, mürşidin önemi vardır. Bir tekkenin birinci eşiği herke- tekrar normal duruma getirdi. Sonra: ‘Ey oğul! Kul Hulûsî’nin özü pâk idi
Dost kapısında yüzü hâk idi
huzuruna açılır ve yalnızca has kullara, özge se açıktır, ama ikinci eşik, mürşidin huzuruna Bu saadet elbisesi, senin boyuna göre biçilmiş-
açılır ve yalnızca has kullara, özge dervişlere, tir.’, diyerek müjdeledi. Mübârek elleriyle ayak- Derd ile bağrı çâk çâk idi
dervişlere, halifelere açıktır.” halifelere açıktır. Pek çok tarikat, şeyh eşiğini, larımdan diken ve çer çöpü çıkararak temizledi, Katresin bahre saldı bahr oldu
işte bu yüzden mübarek ve mukaddes görür. Es- bana mânen nazar etti. Zerresin mihre verdi mihr oldu8

kasım/2018
34 somuncubaba somuncubaba 35
Kahrı ve lütfu bir bilmeyi öğreten tasavvuf birleşir. Yeryüzünde tarikat çok, fakat işin ehli- Çünkü o, sevgilisinin ve maksudu olan ca-
terbiyesi, sonunda ölüm bile olsa dostun/sevgi- ni bulmak lazım.” diye buyururlar, sonra şöyle nanının daima kendisiyle beraber olduğunu,
linin kapısından yüz çevrilmeyeceğini içtenlikle devam ederler: “Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) O’nun rahmetini daima saçıp durduğunu ve bu
ifade buyurur: Mescid-i Nebevî’de hutbe irad ederken ashab-ı nedenle de canının O’na şükretmekte olduğunu
kirama buyurdu ki: ‘Ey Ashabım bana yakın ge- söylemektedir. Sözlerinin devamında, gönlünde
Öldür beni sen çek tîğ-i cevri
lin, bana yaklaşın. Mescidime açılan kapılardan, bir lale bahçesi, bir gülşen ve bir gül bahçesi bu-
Yüz dönmek olmaz yârım kapından
Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’ın kapısı hariç, diğerleri- lunduğunu, ihtiyarlık, solgunluk ve perişanlığın
Âşıka yârın bir lutf u kahrı
ni kapatın.” Bugünkü tasavvufçular, Nakşbendî oraya girecek yol bulamayacağını, kendilerinin
Yüz dönmek olmaz yârım kapından9
Tarikatı’nın haricindeki, diğer tarikatların ket- daima ter ü taze, genç, güzel, şirin olduklarını
Bu Kapı: Ebu Bekir Sıddık (r.a.)’ın molacağını, Nakşbendî Tarikatı’nın ise kıyamete ve bu nedenle de daima güldüklerini, nazlandık-
Kapısıdır kadar bakî kalacağını rivayet ederler. Birçokları larını ve nazik olduklarını dile getirmektedir.11

Bir gün ziyarete gelenlerden biri Es-Seyyid bu tarikatı yıkmak için uğraştılar. Fakat muvaf- Abdulmuttalip Azdemir’den dinlediğimiz bir
Osman Hulûsi Efendi’ye şöyle bir soru sorar: fak olamadılar. Bu kaleyi yıkmak için merdiven hatıra ile yazımızı bağlayalım:
“Efendim Nakşbendî Tarikatı’nın Hz. Ebu Bekir dayadılar; merdivenleriyle beraber yandılar. Bu
yol Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) zamanından bu “Bir defasında Pirimiz Hulûsi Efendi
Efendimiz(r.a.)’den geldiğini, Kadirî Tarikatı’nın
Hazretleri’ni ziyarete gitmiştik, sohbette: ‘Oğul
ise Hz. Ali Efendimiz (r.a)’den geldiğini söylü- yana sahih ellerde bozulmadan günümüze ka-
bu kapımız bâbullahtır, inşallah kıyamete ka-
yorlar doğru mu?” Osman Hulûsi Efendi: “Evet dar geldi. Yine sahih ellerde bozulmadan hal-
dar açık kalacaktır.’ diye buyurdu. Daha sonra
doğrudur, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) hicre- kalar eklenerek kıyamete kadar devam edecek.
te giderken, ilk defa Gar-ı Şerif’te (Sevr Dağı/ yine Darende’ye ziyarete gidecektim. Ankara’da
Bunu bozmaya, yıkmaya kimsenin gücü yet-
bir arkadaşım Darende’ye gideceğim deyince: zifesinin H. Hamideddin Efendi’de olduğunu, bu
Hicret Mağarası) Hz. Ebu Bekir Efendimiz (r.a.)’e mez.”10
‘Hulûsi Efendi Hazretleri yarın Darende’de ol- manevî kapının onun vasıtasıyla açık tutulaca-
ders tarif ettiler. Bugün size telkin edilen der-
sin, harfiyle aynısı, bu mağarada tarif edilen Aşk yolunun yolcusu hedefin uzaklığı yüzün- mayacakmış, Elbistan’a gidecekmiş, onun için ğını ifade buyurdu: ‘Gardaş, bende öyle bir hâl
derstir. Mağarada olduğu için hafî zikri tarif den her yerde durup kalmaz. “Hak kapısında başka zaman gitsen daha iyi olur.” dedi. Ben de: yoktur. O senin dediğin manevî vazife Dede’min
ettiler. Hz. Ali Efendimiz (r.a.)’e de genç oldu- yorulanlardan, usananlardan değiliz.” diye ifade ’Vallahi niyet ettim. Allah için ziyarete gidece- (H. Hamideddin Ateş Efendi’ye, Şeyh Hamid-i
ğu için cehrî zikri telkin ettiler. Hz. Ali Efendi- eden Mevlânâ, sevgilisinin ayrılık hapsine düş- ğim, Efendi’me yetişirsem ziyaret ederim, yeti- Veli Hazretleri’nin ism-i şerifini taşıdığı için ‘De-
miz (r.a.) yolda giderken bile cehrî zikir çeker- müş kişiye ait gönlün ancak mahzun olacağını şemezsem, yerine vekili Kemal Abi var onu ziya- dem’ diye hitap ederdi) hakkı ve vazifesidir. Onun
di. Ecdadımızdan dolayı bütün tarikatlar bizde ve usanıp bıkacağını söylemektedir. ret eder dönerim.’ dedim. Otobüsle Darende’ye için bende öyle bir hâl yok.” Sonrasında Kemal
vardım, Devlethaneye gittim. Hacı Kemal Abi: Abi bizi Elbistan’a götürdü, orada Hulûsi Efendi
‘Gardaş on dakika önce Hulûsi Efendi Hazretleri Hazretleri’ni ziyaret edip, sohbetine iştirak ettik.”
Elbistan’a hareket etti, on dakika önce gelsey-
din görüşürdün.’ dedi. Ben de: ‘Kemal Abi ak- Dipnot
şam Efendi Hazretleri’nin Elbistan’a gideceğini 1. Es-Seyyid Osman Hulûsi Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî,
(Haz. Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz), Nasihat Yayınları, Anka-
arkadaş söyledi, hatta bana da gitme dedi. Ben
ra, 2013, s. 187.
de: ‘Efendi Hazretleri’ni göremezsem yerine 2. Ümran Ay, “Divan Şiirinde Güneşin Sevgili Tipine Yansıma-
vekili Hacı Kemal Abi var onu ziyaret ederim.’ sı Hakkında Bir Değerlendirme”, Divan Edebiyatı Araştır-
maları Dergisi 2, İstanbul 2009, 117-162, s. 136.
dedim. Hacı Kemal Abi buyurdu ki: ‘Estağfurul- 3. Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, s. 170.
lah gardaş, ben Efendi’nin nasıl vekili olurum.’ 4. Ay, a.g.m, 137.
dedi. Ben de: ‘Kemal Abi, Hulûsi Efendi Haz- 5. Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, s. 84.
6. Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, s. 195.
retleri geçen geldiğimizde: ‘Oğul bu kapımız 7. Necdet Tosun, Şah-ı Nakşbend Hazretleri, Nasihat Yayın-
bâbullahtır, inşallah kıyamete kadar açık kala- ları, Ank, 2013, s. 15-16.
8. Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, s. 303.
caktır.’ diye buyurdu, tabiî ki bu vazifeyi Efen-
9. Ateş, Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, s. 230.
di Hazretleri’nden sonra siz devam ettirecek- 10. İsmail Palakoğlu, Gönüller Sultanı, Somuncu Baba Araştır-
siniz.’ dedim. Kemal Abi kulaklara küpe olacak ma Kültür ve Merkezi Yayınları, Ankara, 1996, s. 303.
11. Kadir Özköse, “Mevlânâ Düşüncesinde Firkat Ve Vuslat”,
çok önemli şu hatırlatmada bulunarak Hulûsi Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara
Efendi Hazretleri’nden sonra manevî irşad va- 2005, Y. 6, S. 14, s. 235.

kasım/2018
36 somuncubaba somuncubaba 37
SÛFİ PERSPEKTİF Kadir ÖZKÖSE*

Ö
nceki Osmanlı padişahları gibi II. Se-
lim de tasavvufî atmosfere âşinâ, sûfî “Merkez Efendi’nin bir diğer halifesi
şahsiyetlere yakın ve mânevî neşveyi olan Şeyh Ahmed Efendi de II. Selim
özel olarak tatmak isteyen bir padişah olmuş-
tur. Manisa Sancağı’ndaki valiliği döneminde, II.
Dönemi’nde irşâd faaliyetleri ile
Selim’in kendisinden istifade ettiği şeyhlerin ba- dikkat çekip tesir halkası fark edilen
şında Şemseddin Ahmed Efendi (ö.975/1567- şeyhlerdendi.”
68) gelmekte idi.

Merkez Efendi’nin Tire’ye gönderdiği bir nan Bâlî Efendi, şiirlerinde “Cevherî” mahlasını
halifesi olan Şemseddin Ahmed Efendi, halk kullanmıştır. İbnu’l-Arabî’nin Fusûs’una bir şerh
arasında “Uzun Şems” diye meşhur olmuştur. yazdığı bildirilen Bâlî Efendi’ye aşk ve tevhîd
Kendisi de Tireli olan Şemseddin Ahmed Efendi şarabıyla mest olduğu için “Sarhoş” lakabı ve-
tasavvuf yoluna girmeden önce memleketin- rilmiştir. Hiç evlenmeden bu dünyadan göçmüş,
deki âlimlerden ilm-i zâhir tahsil ettikten sonra şeyhi gibi rüya tabirinde meşhur olup “İkinci
İstanbul’a giderek Sümbül Efendi’ye intisâb et- Yûsuf” denilecek kadar mâhir konuma gelmiş-
miş, onun vefatından sonra ise sülûkunu Mer- tir. Erbâb-ı dünya ile beraber olmak istememiş,
kez Efendi’nin yanında tamamlayıp hilâfetle yapılan davetleri hoş bir lisanla geri çevirmiş,
memleketine gönderilmiştir. Cezbesi gâlip bir emir ve vezirlerden uzak durmuş, aslâ hediye
şeyh olduğu rivâyet edilen Şemseddin Ahmed ve sadaka kabul etmemiştir. “Fenâ câmı ile Bâlî
Efendi, memleketinde tekkesini kurup dervişle- Efendi mest idi, göçtü.” terkîbi ile vefatına tarih
rin terbiyesi ile meşgûl olurken, va’z ve tezkîr düşürülmüştür.
ile halkı da irşâd etmeye gayret göstermiştir; II.
Şeyh Ahmed Çelebi
Selim Manisa Sancağı‘nda vali iken şeyh adına
İzmir’de kurdurduğu zâviyeye giderek uzun bir Merkez Efendi’nin bir diğer halifesi olan Şeyh
müddet orada kalmış, daha sonra tekrar Tire’ye Ahmed Efendi (ö.978/1570-71) de II. Selim

Osmanlı Sultanı
dönüp Molla Çelebi Zâviyesi’nde faaliyetini sür- Dönemi’nde irşâd faaliyetleri ile dikkat çekip te-
dürmüştür. sir halkası fark edilen şeyhlerdendi. Karamanlı
olan Ahmed Efendi, halk arasında “Ahmed Çe-

II. Selim Döneminde


Tireli Bâlî Efendi
lebi” diye meşhur olmuştu. Memleketinden
Bu dönemde II. Selim’in kendisinden istifa- İstanbul’a giderek burada devrin âlimlerinden
de ettiği Tireli bir başka şeyh Sarhoş Bâlî Efen- zâhirî ilimleri ikmâl etti. Şiirde de “Çelebi” mah-
di (ö.980/1572-73) idi. Rüya tabirinde mâhir lasını kullanıyordu. İlmî çalışmalarını sürdürür-

Tasavvuf Erbâbının Konumu olduğu bildirilen Ramazan Efendi’den sonra


tarîkatın irşâd postuna halifesi Sarhoş Bâlî
ken Merkez Efendi’ye intisâb edip onun yanında
sülûkunu tamamladı. Uzun müddet Tercüman
Efendi geçmiştir. Tire’de dünyaya gelen Sar- Yûnus Zâviyesi’nde (Dıraman Tekkesi) faaliyet
hoş Bâlî Efendi, tasavvuf yoluna girmeden önce gösteren Ahmed Efendi, halka tefsir ve hadis-
zâhirî ilimleri ikmâl ederek Kanûnî’nin hocası ten nakillerle sohbetler ediyor, aynı zamanda
Hayreddin Efendi’ye mülâzim (asistan) olmuş- cehrî olarak nağmelerle tevhîd zikri yaptırı-

“II. Selim tasavvufî atmosfere âşinâ, sûfî şahsiyetlere yakın tur. Bu arada Kepenekçi Medresesi’nde de ders yordu. II. Selim Dönemi’nde hakkında ileri sü-
vermiştir. Daha sonra tasavvuf yoluna girmiş, rülen bazı isnatlar sebebiyle şeyhliğine son ve-
ve mânevî neşveyi özel olarak tatmak isteyen bir padişah şeyhinin arzusu üzerine tasavvufla tedrîsi birlik- rilerek, Nişancı Celâlzâde’nin Eyüp’te yaptırdığı
olmuştur.” te yürütmüştür. Aynı zamanda şairliği de bulu- camiye vâiz olarak tayin edildi. Şeyh Ahmed

kasım/2018
38 somuncubaba somuncubaba 39
Efendi’den sonra adı geçen zâviyede irşâd pos- Şeyh Mahmud Efendi
tuna Gülşeniyye’den Sirozlu Şeyh Muhammed
II. Selim Dönemi’nde sarayda hekimbaşılık
İlhâmî (ö. 980/1572-73) oturdu. Şiirde “İlhâmî”
vazifesini deruhte eden Kâdiriyye Şeyhi Mah-
mahlasını kullandığı rivâyet edilen bu zat da
mezkûr tekkede tefsir ve hadis naklinin yanı mud Efendi (ö. 976/1568), âdetâ Kanûnî’nin

sıra, Mevlânâ’nn Mesnevî’si ve Şeyh İbrâhim II. Selim’e bir emânetiydi. “Kaysûnîzâde” diye
Gülşenî’nin Mânevî’sinden dersler vermek sure- de bilinen ve tıp ilminde mâhir olan Kâdiriyye
tiyle II. Selim Dönemi’nde tasavvuf kültürünün Tarîkatı şeyhlerinden Mısırlı Şeyh Mahmud
yayılmasına yardımcı oldu. Efendi, Kanûnî’nin “nıkris hastalığı” sebebiy-
le çektiği sancılara devâ bulunca, Mehmed
Şemseddin Ahmed Efendi dervişleri-
Çelebi’den (ö.970/1562-63) sonra reîsü’l-
ne raks ve devran yaptırdığı için, Tire Kadı-
etıbbâ (Hekimbaşılık) makamına getirilmişti.
sı Defterdarzâde Mehmed Çelebi, Birgi Ka-
Padişah vefât ettiğinde yıkanıp kefenlenmesi
dısı Nûrullah Efendi, kadılardan Bilâlzâde ve
ve namazının kıldırılması da bu şeyh tarafından
Dârülkurrâ Şeyhi Mehmed Çelebi şeyhin bu
yerine getirilmiştir.
hareketlerine karşı çıkmakta ittifak etmişler-

Foto: Orhan Dinç


di. Bir gün hep birlikte bir mecliste toplanarak Hasan Zarîfî Efendi
şeyh ile bu meseleyi tartıştılar. Onlar Ebüssuûd
Efendi’nin fetvâsını ileri sürerek, o şekilde zikir II. Selim Dönemi’nde iktidarın destek ve yar-
yapmanın haram olduğunu iddiâ ediyorlardı. dımda bulunduğu sûfîlerin başında Gülşeniyye
Şeyh Efendi’nin ise, “Şeyhülislâmın fetvasıyla pîri İbrahim Gülşenî’nin meşhur halifesi Hasan bozma bir yerde bulunan mescid, devlet kese- miştir. II. Selim Kıbrıs Seferi’ne çıkarken (1570),
yasaklanan hevâ-i nefs ile olan raksdır, bizim Zarîfî Efendi (ö.977/1569-70) gelmektedir. Ha- sinden bir vazife ile birlikte Şeyh Hasan Zarîfî Nûreddinzâde’ye mürâcaat ederek duâ etmesi-
yaptığımız ise aşk-ı ilâhîden kaynaklanmakta- san Zarîfî Efendi için İstanbul’da iki adet tekke Efendi’ye tayin ve tahsis edilmiştir. Bir yeniçeri ni istemiş, şeyh de duâ ettikten sonra, halifesi
dır.” diyerek bu muhâlefeti savuşturmaya çalış- tesis edilmiş ve “mîrî hazîne”den de kendisi- de o mescidin mihrabı önündeki boş arsaya bir Ahmed Şernûbî’yi Sultan’ın beraberinde sefe-
tığı belirtilmektedir. ne maaş bağlanmıştır. Kumkapı’da kiliseden zâviye yaptırmıştır. Zarîfî Efendi, orada irşâd re göndermiştir. Sofyalı Bâlî Efendi’nin halîfesi
faaliyetlerinde bulunmaktayken, vukû bulan bir olan Nûreddinzâde, tekkesinde müritlerinin
deprem sebebi ile cami ve zâviye tamamen yı- terbiyesi ile meşgûl olurken, aynı zamanda va’z
kılmış, daha sonra buraya Sadrazam İbrahim ederek, tefsir ve hadis meclisleri oluşturuyor,
Paşa’nın hanımı Muhsine Hatun, Zarîfî Efendi’ye halkın her kesimini irşâda çalışıyordu. Hem hâl
olan saygısı ve sevgisi sebebiyle yeniden bir ehli bir mürşid-i kâmil hem de zâhirî ilimlere
cami ve mihrâbı önündeki yere de bir zâviye vâkıf âlim bir zât idi. Sohbetlerinin çok etkili
yaptırmıştır. Zamanla bu tekke “Muhsine Hatun olması sebebiyle meclislerine devlet erkânının
Tekkesi” olarak anılagelmiştir. Hatta bu yapının yanı sıra ulemâ da devam ederdi. Kânûnî Sul-
mescid, tevhîdhâne ve şadırvan kısmı zamanı- tan Süleyman’ın gözdesi bir şeyhti. Kanûnî
mıza kadar ulaşabilmiştir. kadar Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa’nın da
Kanûnî Dönemi sonrasında Nûreddinzâde’ye
Nûreddinzâde Mustafa
yardım ve desteğinin devam ettiği görülmek-
Muslihiddin Efendi
tedir. Nûreddinzâde, İstanbul’daki faaliyetini
Kanûnî Sultan Süleyman ile yakın temas içe- Küçük Ayasofya Zâviyesi’nde sürdürmekteydi.
Foto: Orhan Dinç

risinde bulunan Cemâliyye Şeyhi Nûreddinzâde Sokullu Mehmed Paşa tarafından 1571 yılında
Mustafa Muslihiddin Efendi’nin (ö. 981/1574) Mimar Sinan’a Kadırga’da inşâ ettirilen külliye-
devlet erkânı ile olan yakın ilişkisi, Kânûnî’den de Nûreddinzâde adına bir de zâviye yaptırıl-
sonra oğlu II. Selim zamanında da devam et- mıştır. Ancak zâviyenin inşası bitmeden Şeyh’in

kasım/2018
40 somuncubaba somuncubaba 41
vefât ettiği kaydedilmektedir. Nûreddinzâde’nin alınarak tabutun taşındığını gören Şeyhülislâm,
vefâtı üzerine burada, pîrdaşı olan Kurt Meh- etrafındakilere mevtânın kim olduğunu sorun-
med Efendi (ö. 996/1588) postnişin olmuştur. ca, Ümmî Sinan olduğunu öğrenir.

İbrahim Ümmî Sinan Efendi Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi’nin bu


Nefsim
hâdiseden çok etkilendiği ve ondan sonra ken-
Halvetiyye’nin Ahmediyye kolunun Sinaniyye Kuvvetine aldanırsın,
disine devrân meselesi sorulduğunda şu şekil-
şubesinin kurucusu olan İbrahim Ümmî Sinan Dünyayı bâki sanırsın,
de cevap verdiği rivâyet edilmektedir: “Allahu Ecel ile uslanırsın,
Efendi (ö.976/1568) de II. Selim Dönemi’nin
Teâlâ’nın ilmi sonsuz bir deniz mesâbesindedir. Nefsim, isyân eyleme gel!
dikkat çeken şeyhlerinden biridir. Kanûnî Sul-
tan Süleyman’ın, şeyhlere tekkeler kurmak Meşâyih-i izâm ol denizin gavvâslarıdır. Biz ehl-i
sâhiliz. Bu hususta bizim onlarla bahsimiz yok- Beden çürük bilmez misin?
suretiyle daha rahat faaliyet göstermeleri için
tur.” Bâki kalır ölmez misin?
imkânlar hazırladığı bilinen bir gerçektir. Bu
Sonra saçın yolmaz mısın?
çerçevede, Topkapı civarında İbrahim Ümmî Si- Devlet Desteğini Elde Eden Sûfîler Nefsim, isyân eyleme gel!
nan adına da bir tekke yaptırmıştır.
Kanûnî Sultan Süleyman tarafından
Ebüssuûd Efendi’nin devrâna karşı tavrı ol- Gözün görmez, elin tutmaz,
Anadolu’ya getirilip kendisine maaş bağlanan
dukça sertti. Ancak İbn-i Kemâl gibi, onun ka- Ömür böyle devam etmez,
Ebû Saîd b. Sun’ullah (ö. 980/1572), II. Selim Azrail seni unutmaz,
naatinin de daha sonra değiştiği görülmektedir.
Dönemi’nde de devlet desteğini elde etmiş Nefsim, isyân eyleme gel!
Bu değişimin meydana gelmesinde ise İbrâhim
sûfîlerdendir. Şeyh Ebû Saîd, 920/1514 tari-
Ümmî Sinan’ın etkili olduğu kaydedilmekte-
hinde Tebriz’de dünyaya geldi. Babası Şeyh Toprak altı dolu canla,
dir. Ebüssuûd Efendi bir gün Ümmî Sinan ile
Sun’ullah, Ubeydullâh-ı Ahrâr’ın (ö.895/1490) Hem yılanla, hem çıyanla,
bir araya gelerek devrân meselesini tartışma- Hakk Rasûl’ün sözün dinle,
halîfelerindendi. Molla Abdurrahman Câmî
ya başlarlar. Tartışmanın sonunda sinirlenen Nefsim, isyân eyleme gel.
ile birlikte, Ubeydullâh-ı Ahrâr’a mürid ol-
şeyhülislâm, “Ya Şeyh! Eğer bu devrândan vaz-
muş, hilâfet aldıktan sonra da, Horasan’dan
geçip müridlerini de bundan alıkoymazsan ve Gidenleri görmez misin?
Azerbaycan’a gitmiş ve Tebriz’e yerleşerek
ben de sen vefât ettiğinde hayatta olursam, Şu toprağa girmez misin?
irşâd hizmetlerinde bulunmuştur. Ebû Saîd, Defterini dürmez misin?
halkı cenâzeyi kılmaktan menederim.” der; bu-
aynı zamanda Molla Ahmed Kazvînî’den de el Nefsim, isyân eyleme gel.
nun üzerine Ümmî Sinan da “İnşallah benim
almıştı. Şeyh Ebû Saîd ve babası Şeyh Sun’ullah,
cenâzemi sen kıldıracaksın.” diye mukâbele
eder. Ümmî Sinan bir müddet sonra vefât et- Tebriz ve civârında Safevîlerin baskı ve tehdi- Bazen âsi, bazen muti,
dine mâruz kaldı. Kanûnî Sultan Süleyman, Bazen bülbül, bazen tuti,
tiğinde, Ebüssuûd Efendi’nin bundan haberi ol-
955/1548 senesinde II. İran Seferi’ne çıkıp Senden şikâyetim kati,
maz. Şeyhin tabutu hazırlanıp namazı kılınmak
Tebriz’i fethedince, Şeyh Ebû Saîd Padişah’la Nefsim, isyân eyleme gel
üzere Fâtih Camii’ne götürülür. Aynı zamanda
saraydan bir kız vefât etmiş ve onun cenâzesinin Anadolu’ya geldi. Anadolu’ya getirilen Şeyh Ebû
İbrahim SAĞIR
de Fâtih Camii’nden kaldırılmasına karar veril- Saîd’e, Kanûnî aynı zamanda maaş da bağlat-
miştir. Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi, saraylı mıştı. Diyarbakır üzerinden Halep’e geçip oraya
kızın cenâze namazını kıldırmak üzere cemaa- yerleşen Şeyh Ebû Saîd, bir müddet Halep’te
tin başına geçtiği sırada, kızın tabutunun yanı kaldıktan sonra bazı rahatsızlıklar sebebiyle
başında bir de erkek tabutunun olduğunu görür Hindistan’a gitmek isteyince, İstanbul’a davet
ve önce er kişinin namazını kıldırmak gerektiği edilmiş ve maaşı kademe kademe arttırılarak
için, kim olduğunu bilmeden “Er kişi niyetine...” günlük 100 dirheme kadar çıkarılmıştır.
deyip Ümmî Sinan’ın namazını kıldırır. Namaz-
* Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
dan sonra müridlerin hücumu ile eller üzerine

kasım/2018
42 somuncubaba somuncubaba 43
KÜLTÜR Enbiya YILDIRIM*

Ümidini Kaybetmiş Gönüle Y


Bahsi geçen şeyhlerin yanında Şeyh Şâban aşadığımız şu dönemde hepimizin hayatı
her zaman bir koşuşturma içindedir. Mut- “Bir mü’mine düşen sorumluluk,
laka yapılması gereken işler, başarılması
karşılaşmış olduğu problemler

Ümit Aşısı
Efendi (ö. 1002/1593), Kastamonulu Muharrem gereken sorumluluklar vardır. Kafamızın içi ise
bedenimizden daha fazla meşguldür. Çünkü sebebiyle tevekkül anlayışını
hayat eski dönemlerdeki gibi değil. Bu sebeple kaybetmemesi, ümitsizlik içinde
Efendi (ö. 983/1575), Nakşbendiyye şeyhlerin- de her birimiz her gün bir şeyler yapma peşin-
bedenini perişan etmemesidir.”
deyiz. Bu koşturmaca içine girmeye mecburuz.
Zira ekmeğimizi helâlinden temin etmek, evi-
den Şeyh Mahmud Efendi (ö.987/1579), Ferhat mizde ocağımızın tütmesi için çabalamak ve bu değildir. Depresyona yönelik rahatsızlıklar se-
uğurda kendimizi yormak dışında bir yol yoktur. bebiyle ilaç kullanımının artması bunun bir gös-
Hele de hayatın ve geçimin oldukça zorlaştığı tergesidir.
Paşa’nın adına zâviye yaptırdığı Şeyh Mehmed
“Esasında umudu yitirmek, yeis ve ümitsizlik mü’minin Allah’tan kopuşunun şu dönemde ekmeğin peşinden koşmak daha
Bir düşünecek olsak, etrafımızda hayatı sü-
da önem kazanmış ve zorlaşmıştır. Hatta tek
bir habercisidir. Allahu Teâlâ’nın her şeyden haberdar olduğunu ve her bir kişinin evi geçindirebilmesi neredeyse imkânsız
rekli neşe içinde geçen, hiçbir sorunu olma-

şeyin (ö.975/1567-68),
Efendi onun kudretiyleilkolup
defabittiğini,
görevindenAllah’ın ona gerek bu dünyada ve gerekse hale gelmiştir.
yan, devamlı başarıdan başarıya, mutluluktan
mutluluğa koşan tek bir kişi göremeyiz. Hatta
âhirette daha iyi imkânlar ve nimetler sunabileceğini unutmak demektir.” Problemler Karşısında maddî bolluk içinde yüzdüklerini düşündüğü-
el çektirilip azledilen Mevleviyye Şeyhi Ferruh İnsanın Dayanma Gücü müz insanların bile, karşılaştıkları sorunlar
sebebiyle zaman zaman neşelerinin kaçtığını,
Bütün bu hengâme ve çabalama içinde her
fakirlere göre bambaşka problemlerle karşı-
şey her zaman istediğimiz gibi aslâ gitmez. Kişi,
Çelebi (ö.999/1591), II. Selim Dönemi’nin diğer laştıklarını ve gecelerini uykusuz geçirdiklerini
bazen işiyle, bazen kendisiyle, bazen evladıyla,
görürüz veya duyarız. Dolayısıyla herhangi bir
bazen akrabasıyla ve bazen de ülkesiyle ilgili sı-
sorunla karşılaşmadan, bütün bir haftayı keyifle
kıntılarla karşı karşıya kalabilir. Yüzleşilen sorun
önemli şeyhlerinden bazılarıdır. Tasavvufî ha- bitiren insan sayısı gerçekten azdır. Bu sebep-
kimi vakit önemsenmeyecek kadar küçük olabi-
ledir ki, ticaretle meşgul olan ve devamlı stres
lirken, bazen de insanın belini bükecek kadar içinde yaşayan nice zengin işadamından, devlet
ağır olabilir. İşyerinde işlerin kötü gitmesi, mah- memurlarının sade ve düzenli, “ne olduran ne
yatın her alanda etkisini hissettirdiği II. Selim
sulden beklenen rekoltenin alınamaması, işten de öldüren” hayatına gıpta ettiklerini çok din-
çıkarılma, çocuklardan birinin başına üzücü bir lemişizdir.
Dönemi’nde tasavvuf erbâbı devlet desteğini şey gelmesi veya ülkenin büyük bir sorunla kar-
şı karşıya kalması gibi. Bahsettiğim bu sorun- İmkânlar Bazen Felâket Olabilir
ların en azından bir kısmı hepimizin hayatında Bu yalın gerçeğe rağmen yeryüzündeki her-
yanında hissetmiş, gerek padişahın gerekse önümüze çıkmıştır, çıkmaya devam etmektedir. kesin sınavının eşit düzeyde olduğunu söylemek
Bütün bu problemler karşısında insanın dayan- imkânsızdır. Çünkü her türlü imkâna sahip olan
ma gücü ne kadarsa ayakta kalması da o kadar bir zenginin çocuğu olarak dünyaya gelmek ile
devlet erkânının pek çok sîmâsı tekke şeyhleri- uzun ve sağlam olur. Nitekim metânetsiz insan- fakir bir insanın evladı olarak doğmak arasında
ların karşılaşmış oldukları sorunlar karşısında çok büyük fark vardır. Birincisi imkânlar açısın-
dayanıksız olmaları sebebiyle kendilerini harap dan her şeyi elde edebilirken, aklına geleni ya-
nin faaliyetlerini rahatlıkla sürdürmesine imkân ettiklerini çok görürüz. Hatta yakınları hastane- pabilirken diğeri ise oldukça yorulmak ve elde
ye düşen bazı insanların neredeyse hasta kadar ettiğiyle yetinebilmek zorundadır. Lakin dünya-
perişan olduğuna şahit oluruz. Çeşitli sorunlar nın geçiciliği ve herkesin yaşadığı hayatın hesa-
hazırladığı görülmektedir. sebebiyle bunalıma girenlerin sayısı hiç de az bını Allah katında vereceği göz önünde bulun-

kasım/2018
44 somuncubaba somuncubaba 45
durulacak olursa, ilâhî adalet açısından bir hak- talıklara daha hızlı yakalanmaktadırlar. Böyle- yapacak bir şey kalmadığını düşünür ve haya-
sızlık söz konusu değildir. Çünkü imkânsızlıklar ce insan karşılaştığı sorun yanına bir sorun da tına son verir. Çünkü sığınacak bir yeri, ümit “Bizlere düşen sorumluluk, yapabildiğimiz
sebebiyle sabırlı bir hayat geçiren, şükreden, kendisi eklemiş olmaktadır. Çağımızdaki hasta- besleyeceği bir dayanağı yoktur. Onu bu hale
kanaati kuşanan, tamahkâr olmayan bir mü’min lıkların çoğunun dertlenmeden, yeisten, kafa- düşüren çevresinin elbette büyük sorumluluğu
kadarını yapmaktır; gücümüzü aşan
cennette çok büyük ikramlara mazhar olacaktır. yı problemlere gömmekten, yaşama sevincini vardır. Ancak acı olan şudur ki, toplumumuz son durumlarda sızlanmamızın ve hayata
Eline geçen nimetlerin şükrünü edâ etmeden kaybetmekten kaynaklı olduğunu hepimiz bil- hızla yalnızlaşmaktadır. İnsanların dertleşebile- küsmemizin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini
nefsinin peşine takılarak haramlar içinde yüzen mekteyiz. cekleri, dayanabilecekleri gerçek dostları kal-
bilmemizdir.”
de bunun vebâlini çekecektir. mamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de Pek
Bir mü’mine düşen sorumluluk, karşılaşmış Çok Maddî ve Mânevî Zorlukla Her şeye rağmen Rabb’imiz, her ne olursa
olduğu problemler sebebiyle tevekkül anlayı- Karşılaşmıştır olsun ümidimizi kaybetmememizi ve bir sonraki insanın şikâyetçi olacağı bir kişi yoktur. Tabiat
şını kaybetmemesi, ümitsizlik içinde bedenini zaman diliminin daha iyi olmasını ümit etmemi- olayları çerçevesinde Allah’ın takdir ettiği bir
Yüce yaratıcımız Hz. Allah, Kur’an’da bizlere musibet çiftçiyi bulmuş demektir. Bunun an-
perişan etmemesi, kendisini yıpratmamasıdır. zi emretmektedir.
geçmiş peygamberlerin yaşadıklarıyla ilgili bil- lamı ise zor geçecek bir yılın onu beklediğidir.
Çünkü çıkmaz bir sokağa girmiş hissi insanın
giler sunar. Bu âyetleri okuduğumuzda hayret “De ki: ‘(Allah şöyle buyuruyor): ‘Ey kendilerine Böylesi bir durumda insan isyan edecek olsa
yıkılmasına sebep olabilir. Bu ise şeytanın ve
ederiz. Çünkü bizzat Rabb’imiz görevlendirmiş karşı haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden hayatında değişecek bir şey olmayacaktır; işleri
nefsimizin istediği bir durumdur. Çünkü her iki-
olmasına rağmen nice peygamber pek çok umudunuzu kesmeyin: Allah bütün günahları ba- düzelmeyecektir. Bilakis kendisi için takdir edi-
si de her türlü olumsuzluğu bizleri ayartmak ve
maddî ve mânevî zorlukla karşılaşmıştır. Adeta ğışlar; çünkü yalnız o, çok bağışlayıcıdır, rahmet lene başkaldırdığı için âhiretini bile kaybetme
Allah’tan uzaklaştırmak için bir gerekçe olarak
hayatlarının büyük kısmı sıkıntılarla geçmiştir. kaynağıdır!”’1 tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Ona düşen
kullanırlar. Bu durum aynı zamanda pek çok
Ancak bütün sorunlara rağmen dâvâlarında yıl- hayatındaki bütün işler için gerekli çalışmayı
hastalığa yakalanmamızın da sebebidir. Zira “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin;
mamışlar ve Allah yolunda tevhide davet etme- yapmak, tedbirleri hazırlamak ondan sonrasını
karşılaştıkları sorunları büyütenler, çeşitli has- doğrusu kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden
yi sürdürmüşlerdir. Hatta bazıları tek bir insan Allah’a havâle etmektir. Çünkü insan ne kadar
bile onlara iman etmemesine rağmen azimle ümidini kesmez.”2
gayret ederse etsin, ne kadar tedbir alırsa alsın,
çalışmaya devam etmişlerdir. Karşılaştıkları “Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır. bir şekilde dertler kendisini bulacaktır. Böyle bir
sorunlar onları bezdirmemiş, ye’se düşüp yıl- Evet, her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.”3
dertle karşılaştığında ise çevresine ve devlete
dırmamıştır. Esasında bu konuda bizim için en büyük sorumluluklar düşmektedir. Onunla da-
güzel örnek Hz. Peygamber (s.a.v.)’dir. Babası- Kul Rabb’ine Sığınır
yanışma gösterilmeli ki yıkılıp gitmesin.
nı doğmadan, annesini küçük yaşta kaybetmiş,
Bizlere düşen sorumluluk, yapabildiğimiz
altı çocuğunu toprağa vermiş ve İslâm’ı tebliğ Biz âciz kulların hayatın bütün sorunları kar-
kadarını yapmaktır; gücümüzü aşan durumlar-
etmek için her türlü maddî-mânevî sıkıntıların şısında en güzel ve en sağlam sığınağı şefkat
da sızlanmamızın ve hayata küsmemizin hiçbir
altına girmiştir. Ancak bütün bu sorunlar onu ve kudret sahibi Allahu Teâlâ’dır. Kul Rabb’ine
şeyi değiştirmeyeceğini bilmemizdir. Ayrıca
çökertmemiştir. Onun çilekeş hayatı hepimiz ibadete durduğunda, huşûyla boyun eğdiğinde,
unutmamak gerekir ki, insan ne kadar tedbir
için örnektir. rükû ve secdesiyle namazını edâ ettiğinde, na-
alırsa alsın, hiç beklemediği bir anda kendisini
maz sonrasında da ellerini açıp içini döktüğün-
“Çağımızdaki hastalıkların Esasında umudu yitirmek, yeis ve ümitsizlik çok üzecek bir olayla karşılaşabilir. Bu zorluk
de büyük bir rahatlama hisseder. İbadetin ver-
mü’minin Allah’tan kopuşunun bir habercisidir. bazen kendi şahsına bazen de çok sevdiği in-
çoğunun dertlenmeden, Allahu Teâlâ’nın her şeyden haberdar olduğu- sanlara gelebilir. Bunun yanında sorunu insan-
diği bu rahatlamayı hiçbir şey sağlayamaz. Bu
yüzden gün içerisinde tesbîhât ile Allah’ı anmak
yeisten, kafayı problemlere nu ve her bir şeyin onun kudretiyle olup bitti- lardan kaynaklı olabileceği gibi ilâhî bir âfet de
da çok önemlidir. Ne mutlu Allah’tan uzaklaş-
gömmekten, yaşama ğini, Allah’ın ona gerek bu dünyada ve gerekse olabilir. Nitekim bütün tedbirlere rağmen bazı mayanlara!
âhirette daha iyi imkânlar ve nimetler sunabile- ürünlerden hiç mahsul alınamadığı zamanlar
sevincini kaybetmekten olmaktadır. Tam yaz geldi derken birden don Dipnot
ceğini unutmak demektir. İntihar olayı tam an-
kaynaklı olduğunu hepimiz lamıyla bunun vahim sonucudur. Bunalımdaki vurması sebebiyle ürünler yerlere serilebilmek- * Prof. Dr. Enbiya YILDIRIM

bilmekteyiz.” kişi, inancının zayıf olması veya hiç olmaması tedir. Veya aşırı sıcaklar sebebiyle mahsul çok
1. 39/Zümer, 53.
2. 12/Yûsuf,  87.
sebebiyle çıkmaz bir sokağa girdiğini ve artık verimsiz olabilmektedir. Böylesi durumlarda 3. 94/İnşirâh, 5-6.

kasım/2018
46 somuncubaba somuncubaba 47
TARİH İsmail ÇOLAK

K
anûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs
1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. An-
nesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü “Babası Kanûnî’nin, Zigetvar’da hayata
geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve
veda ettiği haberi kendisine ulaştığında
hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiyesi ve
bakımıyla meşgul olmaları için talimatlar veri- Manisa’da bulunuyordu. Sadrazam Sokullu
yordu. Saraydaki herkes ona, sarı benizli olma- Mehmed Paşa, babasının vasiyeti gereği
sından dolayı “Sarı Selim” diyordu. Ona takılan
bu lakap, padişahlığı boyunca da devam etti.
Şehzade Selim’i gizlice tahta çağırdı.”
Dünya Padişahlığına Hazırlık
ğinde Şehzade Selim çok üzüldü; Allah’ın tak-
Hürrem Sultan, başşehir İstanbul’un tüm
dirine boyun eğdi. 19 Eylül’de Manisa’dan yola
imkânlarından faydalanarak Şehzade Selim’in
iyi bir eğitim almasını sağladı. Babası Kanûnî, çıktı. Hiç durmadan gece gündüz at sürdü; yol-
bütün şehzadeler gibi Selim’in tahsil ve terbiye- culuk boyunca birçok at değiştirdi. 11 gün sonra
siyle yakından ilgilendi. Zamanın ünlü, alanında İstanbul’a ulaştı. Topkapı Sarayı’na geldi ve 11.
otorite hocalarından özel dersler aldırdı. Cafer padişah olarak 42 yaşında tahta çıktı. İçi çok bu-
Efendi, Halimî Efendi, Ataullah Efendi gibi bilgin ruktu, padişah olduğuna sevinemedi bile. Eyüp
ve din adamlarından temel din ve fen ilimlerini Sultan Hazretlerinin kabrini ziyaret etti. Dua
öğrendi. Özellikle annesi, aldığı dersleri takip edip, gözyaşı döktü.
ediyor, devamlı hocalarıyla görüşüyor, hiçbir Ertesi gün tekrar yola koyuldu. Belgrad’a
eksiğinin kalmamasını tembihliyordu. İlerde pa- geldiğinde Sokullu Mehmed Paşa’ya haber uçu-
dişah olabilmesi için şehzadenin kendini yetiş-
ruldu. Tekbirler arasında Tuna Nehri’nden geçi-
tirmesi ve tahsilini tamamlaması lazımdı.
rilen cihan padişahı Kanûnî’nin tabutu Belgrad’a
Eğitimini tamamladıktan sonra sıra yönetim getirildi. Yer, gök, ovalar, dağlar ve ırmaklar
ve askerlik yetenek ve tecrübesini artırması Muhteşem Kanûnî’nin ölümüne ağlıyordu. Sul-
için sancağa çıkmaya gelmişti. Sırasıyla Konya, tan Selim tabutun üzerine kapandı ve sessiz-
Kütahya ve Manisa Sancağı’nın yolunu tuttu. ce gözyaşı döktü. Bir ara bayılacak gibi oldu.
Buralarda uzun süre valilik görevinde bulundu. Sokullu Mehmed Paşa hemen kolundan tuttu.

Muhteşem Süleyman’ın Vârisi Babasının vefat edeceği 1566’ya kadar lalaları Daha sonra ellerini kaldırdı ve Allah’a şöyle ya-
Mustafa Paşa ve Hüseyin Paşa’nın rehberliğin- kardı: “Allah’ım! Hayatını, Senin yoluna adayan

Sultan II. Selim


de yönetim ve askerlikte kendisini geliştirmeye babamı cennetine kabul eyle. Senin ismini ve
çalıştı. dinini yaymak, bütün insanlara İslâm adaletini
ulaştırmak için çalışan babamın nurlu yolundan
Muhteşem Süleyman’a Son Vazife
yürümeyi, bana da nasip et!” Daha sonra cenaze
Babası Kanûnî’nin, Zigetvar’da hayata veda namazına geçildi. Bütün ova askerlerle doluydu.
ettiği haberi kendisine ulaştığında Manisa’da Herkesin gözünde yaş, kalbinde keder vardı. Bü-
bulunuyordu. Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, yük bir huzur ve teslimiyet içerisinde namaz kı-
babasının vasiyeti gereği Şehzade Selim’i gizlice lındı. Sonra koca hünkârın tabutu arabaya bin-
tahta çağırdı. Kanûnî’nin öldüğünü 48 gün bo- dirildi. Orduyla beraber İstanbul’a getirildi. Pa-
“Hürrem Sultan, başşehir İstanbul’un tüm imkânlarından faydalanarak yunca ordudan ve devlet adamlarından sakla- yitaht, ölüm haberini günler öncesinden almıştı.
mıştı. Bir karışıklık çıkmadan hemen İstanbul’a Büyük hükümdarın cenazesini tekrar gözyaşıyla
Şehzade Selim’in iyi bir eğitim almasını sağladı. Babası Kanûnî, bütün gelip padişahlığını ilan etmesini, ardından da yıkadılar ve ebedi istirahatgâhı Süleymaniye’ye
şehzadeler gibi Selim’in tahsil ve terbiyesiyle yakından ilgilendi.” Zigetvar’a gelmesini istedi. Mektup eline geçti- gömdüler. (26 Ekim 1566)

kasım/2018
48 somuncubaba somuncubaba 49
Açe’ye Yardımı Sürdürdü sığınağı olan yüce makamımıza ulaşmıştır. Mek- dan dönmeyeceğine yemin etmişti. Haçlı Do- havasında karşılandı. Haçlıların Osmanlı’yı ye-
tubunuzda, gece gündüz o taraflardaki inançsız- nanması şiddetli Osmanlı taarruzu karşısında nebilecekleri ve Akdeniz’den atabilecekleri yö-
Portekiz, 16. Yüzyılın ilk yarısında Sumat-
lara karşı savaştığınızı, düşmanlara karşı yalnız fazla dayanamadı ve çözüldü. Magosa Kalesi’ne nündeki azim ve inançları güçlendi.
ra İslâm Devletlerinden Açe’yi hedef almıştı.
kaldığınızı ve her taraftan saldırıya uğradığınızı İslâm sancağı dikildi, ezan sesleri Kıbrıs sema-
1511’de Ali Mughayat Şah’ın kurduğu Açe Da- Fakat kaptan-ı deryalığa getirilen Kılıç Ali
belirterek savaşmak için malzeme ve tecrübeli larına doldu. Haçlı Donanması ağır bir bozgu-
russelam Sultanlığı’nı işgal etmek için saldırıya Paşa, İnebahtı’nın üzerinden henüz bir yıl geç-
asker istemektesiniz. Ülkeniz yakınlarında bulu- na uğradı. Kıbrıs valisi bile ölüler arasındaydı.
geçmişti. Açe, 1540’ta istilaya uğrayınca Sul- meden, Haliç Tersanesi’nde 250 parçalık eski-
nan Seylan ve Kalküta Hâkimlerinin daima sizin- Akdeniz’in en büyük adası Osmanlı toprağı oldu.
tan Alaaddin Riayet Şah, Kanûnî’nin yardımına sinden daha muhteşem bir donanma inşa et-
le savaşmakta olduklarını, Osmanlı Donanması
başvurmuştu. Bunun üzerine Kanûnî, 1554’te İnebahtı Talihsizliği tirmişti. 13 Haziran 1572’de, yeni donanmayla
gelecek olursa Allah’ın yardımıyla düşmanların
Seydi Ali Reis’i Hindistan’a; 1564’te Lütfi Bey’i Akdeniz’e açıldığında, bütün Hıristiyanlık âlemi
hezimete uğratılarak adaların tekrar ele geçiri- Osmanlı’nın, Haçlıların Akdeniz’deki son
19 gemi, 12 top döküm ustası, gemi yapımcıla- hayret ve dehşet içinde kaldı. Osmanlı’nın kar-
leceğini belirtmişsiniz. Mektubunuz makamımı- kalesi Kıbrıs’ı fethetmesi, beklendiği üzere
rı, askerler ve doktorlardan oluşan 300 uzma- şısına çıkmaya cesaret edemediler. Böylece Os-
za arz edildiğinde bizim gibi yüce bir padişahın Haçlı Âlemini ayağa kaldırdı. Papalık, İspan-
nı Açe’ye yollamıştı. 1566’da Sultan Alaaddin, manlı, İnebahtı felaketinin yaralarını biraz olsun
şanına yakışan hareket sizin isteklerinizi kabul ya ve Venedik’in başını çektiği kutsal bir birlik
tekrar yardım istemişti. Ancak Kanûnî, Ziget- giderdi. Kendine güveni ve cesareti tazelendi.
etmektir. Ayrıca, Müslümanları ve İslâm kanun- oluşturuldu. Bu birliğe birçok küçük devlet de
var seferindeydi ve üstelik vefat etmişti. Ala- Akdeniz’in bir Müslüman gölü olduğu hakikati,
larını korumak en önemli görevlerdendir. Her katıldı. Kısa zamanda 300 gemiden oluşan güç-
addin Şah, Osmanlı’nın yeni padişahı Sultan II. Avrupalılara bir defa daha kabul ettirildi. Öyle ki
durumda kardeşliğin ve yardımseverliğin ge- lü bir donanma meydana getirildi. 180 gemi-
Selim’e, “Açe’nin bir Osmanlı köyü olduğunu” Fransız yazar Voltaire: “Bir bilmeyen, İnebahtı
rekleri yerine getirilecektir.” Osmanlı’nın Açe’ye nin yer aldığı Osmanlı Donanması ise İnebahtı
vurgulayan bir mektup yazdı ve talebini tekrar- Savaşı’nı Türklerin kazandığını sanır!” demek-
desteği, Portekizlilerin hücumunu bertaraf etti. Körfezi’ndeki yerini almış, Haçlı Donanması’nı
ladı: “Yardım etmezseniz mahvoluruz. Hacıların ten kendini alamadı.
Bu sayede Açe, Sultan İskender Muta zamanın- bekliyordu. Donanmanın başında eski yeniçe-
yolu Portekizliler tarafından kesilmiş olduğu
da altın çağını yaşadı.1569’da Aden geri alındı. ri ağası Kaptan-ı Derya Müezzinzade Ali Paşa Eserleri ve Selimiye Camii
için Müslümanlar büyük zarar görüyor. Lütfen
vardı. Müezzinzade cesur bir paşaydı ve kara
kale dövecek toplar gönderiniz. Açe, sizin köy- Kıbrıs’ta Ezan Sesleri Mimar Sinan’a ustalık eseri olan Edirne Selimi-
savaşlarında büyük zaferler kazanmıştı. Haçlı
lerinizden biridir ve ben de hizmetkârlarınızdan ye Camii’ni inşa ettirdi ve 1574’te ibadete açtır-
1538’deki Preveze Zaferi’nden sonra Akde- Donanması’na da aynı şeyi yapmak istiyordu.
biriyim. Eğitim görmüş birkaç at, hisar ve kadır- dı. Selimiye Camii birçok manevî özelliğe sahipti.
niz bir İslâm gölü haline gelmişti. Ama bunu göl- Hâlbuki donanma buna hazır değildi. Her ge-
ga yapıcıları gönderilmesini rica ederiz.” Tek bir kubbesinin oluşu Allah’ın birliğini, pence-
geleyen bir engel vardı: Kıbrıs... Venediklilerin mide önemli ölçüde personel açığı vardı. Fa-
II. Selim, 20 Eylül 1567’de, Kurdoğlu Hızır elindeki bu korsan yatağının alınması artık farz- kat Müezzinzâde, Barbaroszâde Hasan Paşa ile relerinin beş kademeli oluşu İslâm’ın beş şartını,
Hayreddin Reis kaptanlığındaki 36 kalyonluk bir dı. Padişah olur olmaz II. Selim’in ilk işi, Kıbrıs’a Uluç (Kılıç) Ali Paşa’nın aleyhte görüşlerine al- bütün pencerelerinin 99 tane oluşu Allah’ın 99 is-
filoyu Endonezya’ya gönderdi. Açe Sultanı’na sefer düzenlemek oldu. Zaten Kanûnî’ye sözü dırış etmiyor, “Ben padişah donanmasına kaçtı mini simgeliyordu. Vaaz kürsülerinin 4 tane oluşu
bir de mektup yazdı: “Mektubunuz, sultanların vardı. Ancak Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa, dedirtmem!” diyordu. 4 hak mezhebi, bütün külliyede 32 kapının oluşu
sefere karşıydı. Bunu acele buluyor ve Haçlıları İslam’ın 32 farzını, arka minarelerde 6 yolun ol-
Nihayet taarruz emrini vermekte gecikmedi ması imanın 6 şartını sembolize ediyordu.
kızdırıp, Osmanlı’ya karşı büyük bir Haçlı sefe-
ve düşman donanmasına cepheden hücum etti.
rine sebep olacağını düşünüyordu. Fakat Sultan Bunun dışında Mekke’nin su yollarını tamir et-
Bunu gören Haçlılar, donanma komutanının ge-
Selim kararlıydı. Tahta çıkışını muhteşem bir tirdi. Kâbe’yi mermer kubbelerle donattı. 1573’te
misini sardılar. Birkaç saatlik şiddetli çatışma-
zaferle kutlamak ve babasının başarılarını sür- Ayasofya Camii’ni destek duvarlarıyla sağlamlaş-
dan sonra ne yazık ki Müezzinzâde Ali Paşa şe-
dürmek istiyordu. tırarak tamir ettirdi, iki de minare ekletti. Aynı yıl
hit düştü. Beklenmedik bu durum, donanmanın
Kıbrıs’ın kuşatılması için Vezir Lala Mustafa moralini bozdu. 60 kadar gemi Haçlıların eline Ayasofya’nın yanına iki medrese yaptırdı. Yanı sıra
Paşa ile Piyale Paşa’yı görevlendirdi. Osmanlı geçti, bir kısmı da yakıldı. Maalesef birkaç saat Lefkoşe Selimiye Camii, Aziz Efendi Tekkesi, Nava-
Donanması, 15 Mayıs 1570’te İstanbul’dan du- içinde Osmanlı Donanması ağır şekilde yenildi. rin Limanı’ndaki kule gibi irili ufaklı birçok eserin
alar, tekbirler, fetih sureleri ve mehter marşları Sadece sağ kanattaki Uluç Ali Paşa düşmanı vücuda getirilmesine vesile oldu.
ile uğurlandı. Venedikliler büyük bir korku ve pa- yendi ve gemilerini kurtardı. Hatta 6 Haçlı ge- Kaynakça
nik içinde ne yapacaklarını bilemediler. Hemen misiyle İstanbul’a dönmeyi başardı. Sonuçta
Solakzâde, Solakzâde Tarihi, c.2, Ankara, 1989; Hammer, Os-
Papa’ya sığındılar, yardım göndermesini istedi- İnebahtı ile Osmanlı, denizlerde ilk kez yenilgiye manlı Tarihi, c.2, İstanbul, 1997; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı
Tarihi, c.3, k.1-2, Ankara, 1988; Seydî Ali Reis, Mir’at-ül Mema-
ler. Kalabalık bir Haçlı Donanması, Venediklile- maruz kaldı. Akdeniz’deki varlığı, güç ve itibarı lik, Hazırlayan: Necdet Akyıldız, İstanbul (tarihsiz); Razaulhak
rin imdadına koştu. Osmanlı Donanması, zafer biraz sarsıldı. Akdeniz’in Müslüman gölü olduğu Şah, “Açe Sultanı Sultan Alaeddin’in Kanûnî Sultan Süleyman’a
Mektubu”, A.Ü.Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları
kazanmadan ve Kıbrıs’ı bir İslâm adası yapma- gerçeği gölgelendi. Yenilgi, Avrupa’da bayram dergisi, Sayı: 8-9/1967.

kasım/2018
50 somuncubaba somuncubaba 51
KÜLTÜR Muammer YILMAZ

O
n üçüncü Osmanlı Şeyhülislâmı
olan büyük âlimin ismi Ahmed bin
Muhammed’dir. Ebussuûd el İmadî is-
“Ebussuûd Efendi, dinine bağlı,
miyle de meşhûr olup, Hoca Çelebi adıyla da haramlardan ve şüpheli şeylerden sakınan,
tanınmıştır. Allah korkusu çok olan bir âlimdi.”
1491 senesinde İskilip’te doğdu. 1574’te
İstanbul’da vefat etti. Kabri Eyüp Camii karşı-
sındadır.

Dedesi Ali Kuşçu’nun kardeşi Mustafa


İmadî’dir. Semerkand’dan Anadolu’ya gelip yer-
leşmiştir. Babası, evliyanın meşhurlarından İb-
rahim Tennurî’nin sohbetinde yetişmiş âlim ve
kemale ermiş bir zat idi. İkinci Bâyezîd onu çok
sever, sohbetinde bulunurdu. Bu sebeple kendi-
sine Hünkâr Şeyhi denmiştir.

Ebussuûd Efendi, önce babasından, ba-


basından sonra Müeyyedzâde Abdurrahman
Efendi’den kayın babası Mevlâna Seyyid-i
Kahraman’dan ve İbn-i Kemâl Paşa’dan ilim öğ-
rendi. Tahsilini tamamladıktan sonra, yirmi altı

Ebussuûd Efendi
yaşında müderris oldu. 1532’de Bursa kadılığı-
na, bir sene sonra da İstanbul kadılığına tayin
edildi. Üç sene İstanbul kadılığı yaptı. 1537’de
Rumeli Kadıaskerliği’ne tayin edildi.

Ebussuûd Efendi, Kadıasker tayin edilme-


den önce, gördüğü bir rüyayı şöyle anlatmıştır:
“Kadıasker olmadan bir hafta önce Fatih Sultan
Mehmet Camii’nin mihrabında benim için bir
seccade serilmiş olduğunu gördüm. Halka imam
oldum ve sekiz rekât namaz kıldım. Bu rüyadan
Kanûnî burada ilk Cuma namazını Ebussuûd
sonra Kadıasker (Kazasker) oldum. Meğer bu
Efendi’ye kıldırttı. Bunun yanında Budin’in ve
rüya Kadıaskerlikte sekiz sene kalacağıma işa-
Orta Macaristan’ın tapu ve tahrir (yazım) işle-
retmiş. Keşke kıldığım o sekiz rekâtlık ikindi ye-
“Cihan Sultanı Kanûnî, kıymetini ve ilimdeki üstünlüğünü anladığı ve takdir rine yatsı namazı kılmış olsaydım.” rini yaptı. 1545 yılında Fenarizâde Muhyiddin
Efendi’nin ihtiyarlığı ve rahatsızlığı sebebiyle
ettiği Ebussuûd Efendi’yi çok sever ve değer verirdi. Onu bütün seferlerinde Cihan Sultanı Kanûnî, kıymetini ve ilimdeki Şeyhülislâmlıktan ayrılması üzerine bu göreve
yanında bulundurdu. 1541 yılında Budin’in fethinde, şükran alameti olarak üstünlüğünü anladığı ve takdir ettiği Ebussuûd
getirildi.
şehrin en büyük kilisesini camiye çevirten Kanûnî burada ilk Cuma namazını Efendi’yi çok sever ve değer verirdi. Onu bü-
tün seferlerinde yanında bulundururdu. 1541 Ebussuûd Efendi, Kanunî ve oğlu İkin-
Ebussuûd Efendi’ye kıldırttı.” yılında Budin’in fethinde, şükran alameti ola- ci Selim’in saltanatları zamanında 30 sene
rak şehrin en büyük kilisesini camiye çevirten Şeyhülislâmlık yaptı. Osmanlı Şeyhülislâmları

kasım/2018
52 somuncubaba somuncubaba 53
arasında en çok makamda kalması ile de bir li, aksakallı, vakur, gösterişten uzak bir şekilde
rekorunda sahibi oldu. Ebussuûd Efendi’yi çok giyinirdi. Etrafında bulunanlara yumuşaklıkla
seven Koca Hünkâr Kanûnî her önemli işinde muamele ederdi.
ona danışır ve fetvasına müracaat ederdi. Sü-
Ebussuûd Efendi, Yavuz Sultan Selim ile oğlu
leymaniye Camii’nin temel atma merasiminde,
Kanûnî Sultan Süleyman’ın fevkalade sevgi ve
mihrabın temel taşını Ebussuûd Efendi’ye koy-
iltifatını kazandı, Cihan Sultanı Kanûnî’nin ken-
durtmuştur.
disine gönderdiği şu mektubu, onu nasıl sevip,
Ebussuûd Efendi, dinine bağlı, haramlardan sayıp, takdir ettiğini göstermesi bakımından ne
ve şüpheli şeylerden sakınan, Allah korkusu çok kadar güzeldir:
olan bir âlimdi. Güler ve nurani yüzlü, tatlı dil-
“Halde haldaşım, sinde sindaşım (yaşta yaş-
daşım) ahiret karındaşım. Molla Ebussuûd Efen-
di Hazretleri’ne, sonsuz dualarımı bildirdikten
“Ebussuûd Efendi, sekiz sene İkinci Selim sonra hâl ve hatırını sual ederim. Yüce Yaradan
zamanında Şeyhülislâmlık yaptı. Padişah gizli hazinelerden tam bir kuvvet ve daimi sela-
kendisine çok hürmet eder, kendisini met müyesser eylesin.

incitecek hareketlerden sakınırdı.” Allahu Teâlâ’nın bağışlaması ve lütfuyla yar-


ça ve Farsça şiirleri vardır. Sorulan bazı suallere içindekilerin görülmesi gerektiğini, kıymetli bir
dım ve insan severliğinizden istenir ki mübarek
şiirle cevap verdiği de olurdu. Şiirlerinde daha şey varsa gömülemeyeceğini söyledi. Çekmece
zamanlarda gönülden olan sevginizi şerefli kal-
ziyade fikir hâkim olup, âlimâne ve hakimâne Ebussuûd Efendi’ye verilirken, elden kayıp düş-
binizden çıkarmayınız. Bizim için dua buyurunuz
yazardı. Cihan Padişahı Kanûnî’nin ölümüne duy- tü ve içindekiler döküldü. Kâğıtların her birinde
ki yere batasıca kâfirler hezimete uğrayıp bü-
duğu büyük üzüntü ve acıyı da hakimâne (hikmet bir fetva ve altında Şeyhülislâm’ın imzası vardı.
tün İslâm orduları Allah’ın yardımı ile muzaffer
sahibi) bir şekilde ifade ediyordu:
olup, Yüce Yaradan’ın rızasına kavuşalar. Dua- Ebussuûd Efendi, yazıların altında kendi im-
larımızı, yine dualarınızı bekleyen Hak Teâlâ’nın Yıldırım gürültüsü mü, yoksa İsrâfil sur’u mu? zasını görünce; “Ey Süleyman sen kendini kur-
kulu bî-riya (riyasız) özü sözü bir olan Süleyman Ki böyle doldu kıyamet sayhalarıyla yeryüzü tardın ama biz ne yapacağız?” diyerek ağlamaya
(Kanûnî).” Bundan her tarafa büyük korku isabet etti başladı. Kanûnî, yapacağı her işi Şeyhülislâm’a
Bundan bütün insanlar Tur’daki helâk hadise- sormuş ve aldığı fetvaya göre hareket etmişti.
Kanûnî devri her bakımdan Osmanlı sini tattı Delil olarak da, aldığı fetvaların yanında gömül-
Devleti’nin en parlak dönemidir. İlimde, sanatta, mesini vasiyet etmişti.
denizcilikte en meşhur kimseler bu devirde bir Kanunî 1566 yılında Zigetvar’da vefat edin-
araya gelmiştir. Osmanlı Devleti, o devirde dün- ce, cenaze namazını Ebussuûd Efendi kıldırdı. Ebussuûd Efendi, sekiz sene de İkinci Selim
yanın yarısına hükmeden muazzam bir devlet idi. Kılınan cenaze namazından sonra Kanûnî’nin zamanında Şeyhülislâmlık yaptı. Padişah ken-

Devletin bu hale gelmesinde bu muazzam kadro yaptırdığı Süleymaniye Camii bahçesindeki tür- disine çok hürmet eder, kendisini incitecek ha-
besine gelindi. Cenaze kabre konuldu. Bu sırada reketlerden sakınırdı. Bu dönemde en mühim
içindeki Ebussuûd’un da büyük emeği geçti.
bir çekmece getirilip kabre konulmak istendi. hizmetlerinden birisi de, Kıbrıs’ın fethi için fetva
Ömrü boyunca Osmanlı Devleti’nde adaletin Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi müdahale etti. vermesi ve Kıbrıs’ın fethini sağlamasıdır.
yerleşmesinde ve yaygınlaşmasında her türlü Çekmecenin niçin konulduğunu, dinimizde kıy-
Ebussuûd Efendi İbn-i Kemâl Paşa’dan sonra
çalışmayı yapmış ve pek üstün gayretler gös- metli bir şeyin cenazeyle gömülmesinin müm-
“Muallim-i Sani” (Fârâbî) lakabıyla tanınmıştı.
termiştir. kün olmadığını söyledi.
Bütün ilimlerde mahir olup bilhassa tefsir, fıkıh
Ebussuûd Efendi, bütün bu meziyet ve üstün- Kanûnî’nin, vefatından bir gün önce vasiyet ve Arabî ilimlerde mütehassıs idi. Bu sahada
lükleri yanında, edebiyat ve şiir sahasında da ka- edip bu çekmecenin kendisi ile gömülmesini pek çok eser yazmıştır. 25 Ağustos 1574 tari-
lıcı eserler bırakmıştır. Kendisinin Türkçe, Arap- istediğini bildirdiler. Ebussuûd Efendi, mutlaka hinde 84 yaşında iken vefat etti.

kasım/2018
54 somuncubaba somuncubaba 55
TARİH Resul KESENCELİ

F
erîdüddîn Attâr, Horasan’ın en önem-

Hakikât Yolunun Yolcuları li dört şehrinden biri olan Nişabur’da


1120’de doğmuş 1229’da Moğollar ta-

Mantıku’t-Tayr:
rafından şehid edilmiş şair ve mutasavvıftır.
Aktarlık mesleği ile meşgul olup aynı zamanda
hekim ve eczacı olmasından dolayı “Attar” ola-

Kuşlar Meclisi
rak anılmaktadır. Küçüklüğünde Şadbah kasaba-
sında bir yandan babasının yanında attârlık mes-
leğini öğreniyor, bir yandan da medrese eğitimi
görüyordu. Babasının vefâtı üzerine onun yerine
geçip, attârlık mesleğini uzun bir süre devâm et-
tirdi. Attârlıkla uğraşırken, bir taraftan da ilim ile
meşgul oluyordu. Atarlık mesleğine olan ilgisin-
den ve duyduğu saygıdan dolayı da eserlerinde
“Attar” mahlasını kullanmıştır. Rivayet edilir ki,
bir gün bir derviş, dükkânının önünden geçer-
ken içeri bakıp bir “Ah!” çekti. Ferîdüddîn-i Attâr
ona, neden baktığını ve niçin ah çektiğini sordu.
Derviş: “Benim yüküm hafif. Dünyada hırkamdan
başka bir şeyim yok. Bu dünya pazarından kolay-
ca geçerim. Fakat sen bu kadar ağır yükle kendi
başının çaresine nasıl bakarsın?” dedi. Attar ona,
“Bu dünyadan nasıl geçip gidersin?” diye sordu.
Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar
Derviş de: “Hırkayı sırtımdan çıkarır, başıma yas-
bir araya gelirler. Toplanan kuşların arasın-
tık yaparım, canımı Hakk’a teslim ederim.” de-
da hüdhüd, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün,
mesiyle birlikte hırkasını çıkardı ve başının altı-
üveyk, şahin ve diğerleri vardır. Amaçları, padi-
na koydu, orada canını teslim etti. Ferîdüddîn-i
şahsız hiçbir ülke olmadığı düşüncesiyle, ken-
Attâr bu olaydan çok etkilendi. Bu durum karşı-
dilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.
sında Allah’a olan bağlılığı, dinini öğrenme istek
Hüdhüd söze başlar ve Hazreti Süleyman’ın
“Günlerden bir gün, ve arzusu dayanılmaz hâle gelince, attârlığı terk
postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların
etti. O günden sonra varını yoğunu Allah yolunda
dünyadaki bütün kuşlar bir sadaka olarak dağıttı ve kendini tamamen İslâmî
Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler.
Ama, hiçbir kuşun haberlerinin olmadığını, her-
araya gelirler. Toplanan ilimlere adayarak ömrünün geri kalanını ilim, ir-
kesin padişahının daima Simurg olduğunu be-
kuşların arasında hüdhüd, fan ve ibadetle geçirdi.
lirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin
kumru, dudu, keklik, bülbül, 1187’de Tuyûrnâme (Mantıku’t-tayr) adlı arkasında gizli olduğu için bilinmediğini anlatır.
4931 beyitten oluşan eseri kaleme aldı. Attar, Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kıla-
sülün, üveyk, şahin ve Kuşdili veya Kuşlar Meclisi olarak da bilinen bu vuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de
diğerleri vardır. Amaçları, mesnevî tarzı eserinde, tasavvufun Vahdet-i hüdhüdün peşine takılıp onu aramak için yolla-

padişahsız hiçbir ülke Vücûd anlayışını anlatır. Eserde çok zengin bir ra düşerler. Kuşların hepsi de Simurg’un sözü
sembolik dil kullanılmış ve hakikâti arayanlar, üzerine yola revan olurlar. Ama, yol çok uzun ve
olmadığı düşüncesiyle, yani hakikât yolunun yolcuları kuşlarla simge- menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hasta-
kendilerini yönetmek üzere lenmiştir. Hüdhüd adlı kuş onların önderleri, lanırlar. Hepsi de, Simurg’u görmek istemeleri-
kılavuzları, yani mürşitleridir. Aradıkları Simurg ne rağmen, hüdhüdün yanına varınca “kendile-
bir padişah seçmektir.” adlı efsanevî kuş, Allah’ın zuhûr ve taayyünüdür. rince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” baş-
Kuşdili özetlenmeye çalışılmıştır. larlar. Çünkü, kuşların gönüllerinde yatan asıl

kasım/2018
56 somuncubaba somuncubaba 57
hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir(!) Örnek Feridüddin Attar’ın Mantık-üt Tayr İslâmî Literatürde Hüdhüd; Hazreti Süleyman
olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzu- Eserindeki Duası Beytü’l-makdis’in yapımını tamamladıktan son-
ladığı ab-ı hayat; tavuskuşunun amacı cennet; ra insan, cin, şeytan, kuş ve vahşi hayvanlardan
“Ey Rabb’im, beni yaratanım! Dünyaya gel-
kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; bir ordu toplayarak önce Mescid-i Harâm’a,
dim geleli senin sofrandan, senin ekmeğinden
hümânın nefsi kibir ve gurur; doğanın sevdası oradan da Yemen’e gitmek üzere yola çıkar.
yiyip duruyorum... Bir kimse, birinin ekmeğin-
mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; puhu Sana’ya vardığında bir yerde konaklar. Bu arada
den yedi mi, ona hakkı geçer; ekmek sahibi de
kuşunun aradığı viranelerdeki define; kuyruksa- su sıkıntısı baş gösterir. Toprağın altındaki suyu
onun hakkına riayet eder. Ben, cömertlik denizi-
lanın mazereti zaafiyeti dolayısıyla aradığı ku- görebilme gücüne sahip olan, bu sebeple de
nin sahibi olan senin ekmeğini çok yedim, hak-
yudaki Yûsuf; bütün diğerlerinin de başka başka Hazreti Süleyman’a su bulmada rehberlik eden
kımı gözet. Ey Âlemlerin Rabbi! Acizim kanlara
özür ve bahanelerdir. Bu mazeretleri dinleyen hüdhüd aranır, fakat bulunamaz. Daha sonra
boğuldum, karada gemi yüzdürdüm. Feryadımı
hüdhüd, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve olaylar Kur’an’da belirtildiği şekilde gelişir. Baş-
duy elimden tut… Daha ne kadar sinikler gibi el-
ikna edici cevaplar verir. Simurg’un olağanüstü ka bir rivayete göre, Hz. Süleyman ve ordusu
lur, ya yüce dağların tepesinde can verir, ya gü- lerimi başıma götürüp bekleyeyim? Bilemedim,
özelliklerini ve güzelliklerini anlatır. Ama, yol, konakladığında Ya‘fûr adını taşıyan hüdhüd Hz.
neşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur, yanıldım, sen bağışla. Şu kan ağlayan yüreğime
yine uzun ve zahmetli ve uzaktır… Süleyman’ın konaklama işiyle meşgul olmasın-
ya ağır hastalıklarla geride kalır, ya kendisini bir bak, bütün bu musibetlerden sen kurtar beni.
eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır. Bu sayılan dan faydalanarak dolaşmaya çıkar. Etrafı göz-
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar
engellerin hepsi de hakikât yolundaki zulmet ve Ey derdime derman olan Allah’ım! Kâfire den geçirirken Sebe ülkesinin melikesi Belkıs’ın
çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bun-
nur hicaplarıdır. Bu hicaplardan sadece otuz kuş küfür gerek, dindara din. Attar’ın gönlüne ise bahçesini görür ve bu yeşilliğe konar. Orada
ların arasında, nefsanî arzular, servet istekle-
derdinden bir zerre. Şu kulağı halkalı kuluna Ufayr adlı Yemen hüdhüdü ile karşılaşır. Ufayr
ri, ayrıldığı köşkünü özlemesi, geride bıraktığı geçer. Bütün vadileri aşarak menzil-i maksudla-
bir zerre dert ver. Eğer senin derdin olmazsa kendisine Belkıs’ın saltanatı hakkında bilgi verir.
sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm kor- rına yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar,
canım ölür gider. Varlıktan bir sermayem yok, Hüdhüd, namaz vakti gelip de suya ihtiyaç du-
kusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak
gölge içinde kaybolmuş bir zerreyim. Karanlık- yan Hazreti Süleyman’ın kendisini bulamama-
himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, için aradıkları Simurg’u sorarlar. Simurg tara-
lar içinde kayboldum, bir nur yolla, kimsem yok sından endişe ederse de Ufayr ile Belkıs’ın mül-
kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi husus- fından bir görevli gelir… Görevli, otuz kuşun ayrı
benim, yardımcım sen ol.” künü dolaşır. Ancak geri döndüğünde ikindi vak-
larla; kuşların sorduğu ne kadar yol gidileceği ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister.
sorusu vardır. Hüdhüd hepsine, bıkıp usanma- ti olmuştur. Diğer bir rivayette, Hz. Süleyman’ın
Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında birer Hüdhüd
dan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerin- susuz bir alanda konakladığında önce insanlar,
birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazı-
de aşmaları gereken “yedi vadi” bulunduğunu Hikâyede hüdhüd başında hakikat tacı taşıyan cinler ve şeytanlardan su bulmalarını istediği,
lıdır. Bu sırada, Simurg tecelli eder… Fakat, otuz
söyler. Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra bir kuş olarak gösterilmiştir. Kuşların yolculuğu daha sonra hüdhüdü arattığı, fakat onun bulu-
kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu;
Simurg’a ulaşabileceklerdir. Hüdhüdün söyledi- ise ruhun Allah’ı arayışının mistik seferini sem- namadığı anlatılır.
yani, Simurg’un mânâ bakımından otuz kuştan
ği, “yedi vadi” şunlardır: Vadi-i istek, vadi-i aşk, bolize eder. Sühreverdî el-Maktûl’e göre hüdhüd
ibaret olduklarını görüp şaşırırlar. (Farsçada Si- Bir başka rivayete göre de Hazreti Süleyman,
vadi-i marifet, vadi-i istiğna, vadi-i vahdet, vadi-i derunî ilhamın sembolüdür. Tasavvufî mânası
murg “otuz kuş” anlamına gelir.) Çünkü, kendile- bir sefer esnasında bütün maiyetiyle birlikte
hayret, vadi-i fena… Kuşlar gayrete gelip tekrar dışında hüdhüd, İran edebiyatında daha çok sev-
rini Simurg olarak görmüşlerdir. Kuşlar Simurg, rüzgâr tarafından uçurulan bir halı üzerinde yol
yollara düşerler… Ama, pek çoğu, ya yem isteği giliden haber getiren bir kuş olarak yer almıştır.
Simurg da kuşlardır. Bu sırada Simurg’dan ses almakta ve kuşlar tarafından güneşten korun-
ile bir yerlere dalıp kaybolur, ya aç susuz can gelir: “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş makta iken bir noktadan başına güneş ışıkları ge-
verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde boğu- göründünüz. Daha fazla veya daha az gelsey- lince oraya bakar ve hüdhüdün yerinde olmadığını
diniz o kadar görünürdünüz. Çünkü, burası bir farkeder. Yapılan soruşturmada kuşların yönetici-
aynadır!” Hasılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri
“İslâmî Literatürde Hüdhüd ; Hazreti si olan akbaba onu bir yere göndermediğini söyle-
olduğunu anlayınca; artık, ortada, ne yolcu ka- yince Hazreti Süleyman öfkelenir, hüdhüdü mutla-
Süleyman Beytü’l-makdis’in yapımını lır, ne yol, ne de kılavuz... Çünkü, hepsi Bir’dir. ka cezalandıracağını veya öldüreceğini bildirir ve
tamamladıktan sonra insan, cin, şeytan, kuş Aynı, aşıkla, maşukun aşkta; habible, mahbu- kuşların efendisi kartala hüdhüdü bulmasını em-
bun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; reder. Kartal havada Yemen’den dönen hüdhüdle
ve vahşi hayvanlardan bir ordu toplayarak bir olması gibi... Aradan zaman geçer, “fenâda karşılaşır; beraberce Hazreti Süleyman’ın huzuru-
önce Mescid-i Harâm’a, oradan da Yemen’e kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”, yokluk- na gelirler. Hz. Süleyman hüdhüdün Belkıs’a dair
gitmek üzere yola çıkar.” tan varlığa ererler…” Kuşlar, “Hakikât Yolunun anlattıklarını dinledikten sonra bir mektup vere-
Yolcuları”, Simurg “Hakikât” olarak tanımlanır. rek onu Sebeliler’e gönderir…

kasım/2018
58 somuncubaba somuncubaba 59
KÜLTÜR Cemil GÜLSEREN

C
aminin elli metrekarelik bir salonu kitap-
lık olarak tanzim edilmiştir. 1980 yılında “Elimizdeki yazma toplam 230
cevizden yapılmış dolaplar on yıl önce-
beyittir. Şimdi adı geçen eserden
den toplanan kitaplarla doldurulmuş. Beldedeki
öğretmenlerinin verdiği kitaplarla başlanan bu bazı konu başlıkları içerisinden
çalışma vasiyet yoluyla bağışlanan bilhassa el seçme beyitler aldık.”
yazması Osmanlıca kitaplarla çoğaltılmış. Yö-
remizde yakın zamana kadar büyüklerimiz ca-
hatırlayacaktır. 1980’li yıllara kadar eski yazılı
milere halı ve eski kitaplarını bağışlamaktaydı.
kitaptan okuma geleneği, ilahî yazma ve okuma
Şimdi bağışlanacak ne halı var ne de kitap. Ne
geleneği hâlâ yaşıyordu. Bu yöre bütün çevre
oldu derseniz, hepsi makine halısı oldu. Kitaplar
köylerce şöyle bilinir: Okumuşu çok, namaz kıl-
derseniz gani lakin okuyucu azaldı. Daha sonra
maya ve kıldırmaya meyyal insanlardır. Seyyar
kurumsal yayınların da getirilmesiyle hem tür
satıcılığın yani çerçiciliğin bir kolu da yine seyyar
hem sayıca zenginleştirilmiştir. Güncel yayın-
kitap satmak değil mi? Bunun da temsilcileri bu
lar, edebî türler, dinî seriler, Kur’an ve tefsirler,
civarın insanlarıdır. Ulupınar, Yenice, Karaoğuz
hadis külliyatları, siyer-i nebiler ve bilumum
Şeyh Abdurrahman Erzincanî
köylerinden çıkıp da büyük şehirlerimizde kitap-
tarihî kitaplar okuyucularını beklemektedir. Bu
çılıkta zirve yapan hemşerilerimizi herkes bilir.
kütüphaneyi tanıtan bir yazı yazmak niyetiyle
Camii Kütüphanesi’ndeki
Bu memleketin insanı kitabı okur, kitabı satar,
1995 yılında kitapları yakından inceleme fırsatı kitabı yayınlar, kitaplığı kurar ve korur. Bu kita-
bulmuştum. Maalesef başı ve sonu hayli eksik

Bir Eserin
ba yakınlık ve yatkınlık bizim insanımızın dünya
ortasından sadece on altı sayfa kalmış bir yaz- görüşünün, hayat tarzının bir gereği ve dahi ge-
maya rastladım. Bu çalışmayı Somuncu Baba leneğidir. Osmanlı döneminden beri kış gecele-
Dergisinin 5. sayısında tanıtmıştım. Burada ri okunan cenkler, mesneviler, gazavatnameler

Hatırlattıkları
da bir nebze dile getireceğim bir kaç konu ve bugünlerin habercisi olmuştur. Abdurrahman
birkaç örnek beyit aktarmak istiyorum. Evvela Erzincanî Hazretleri’nin kendi eserleri, evladı-
bu yazmanın dil özelliklerinden ve söz varlığın- nın eserleri dışında bu bağlamda Darendeli mü-
dan anladığımız kadarıyla eser nerede ise Şeyh elliflerden Hayret Mehmet Efendi’yi, Süleyman
Abdurraman Erzincanî Hazretleri’nin çağına Penahî’yi, Bakaî’yi anmadan geçemeyeceğim.
tekabül ediyor. 15-16. yüzyıl dil özelliği taşıdı-
ğına kanaat getirdiğim bu eser bir ‘nasihatna- Elimizdeki yazma toplam 230 beyittir. Şimdi
adı geçen eserden bazı konu başlıkları içerisin-
me’. Eskilerin pend-name de dedikleri tasavvuf
den seçme beyitler aldık:
çevrelerinde ‘Âdab’ tarzı bir eser: Memleketin
büyükleri sohbete ve nasihate çok yatkın insan- Davetle İlgili
lardı. Âşık Kirazî söylemiş. Görelim ne söylemiş:
Kiçi kardaşı kıgırıp ulusın komayalar
Mülayim esnafı hoştur pazarı Dahi oglın davet idüp atasın komayalar
Erzincanî, Medişeyh yapmış nazarı Evde konuk varken hiç kimse döğmeyeler
Çoktur paşası, ozanı, yazarı Kakıyup hiç kimseye yüzin gözin eğmeyeler
Darende’nin sohbetleri hoş olur.
İlla şol fısk u fücur olan yire varmayalar
Söz söylenir, yerde kalmazdı. Sözü dinleyen Hem bahıl olan kişinin yimegin yimeyeler
de tutardı. Tek tesellimiz şu atasözüdür: “Göl Ger bahılın yimegin yirse kişi renc olur
dibinden su eksik olmaz.” Beldemiz büyükleri Dahı cömerd yimegin yiyen şifalar bula dir

kasım/2018
60 somuncubaba somuncubaba 61
Davete varan evinde yidügi gibi yiye Konşıya bir nesne hacet olsa ödünç vireler Hem atasını agırlaya önünce gitmeye Zaman zaman mektuplarında ufak sitemler
Ol hıyânet dürdimiş ya az ya çok yiye Konşı evden gitse evin gözedeler göreler Dahi ta’zim ide önünde imamet itmeye de etmiştir. Ufak tefek sıkıntılara katlanmak ge-
rekirken, diyar-ı gurbete gidenlere şöyle sitem-
Otuz Dokuzuncu Bab: Su gibi tuz gibi hacet olanı men’ itmeye Bugün kaynağı, Kur’an ve Sünnet olan Müs-
de de bulunmuştur:
Konşuluk Hakkında Beyan İder Konşıgeldügingöricekkapuyı berkitmeye lümanlığa ne kadar çok ihtiyacımız var oysa.
Her sözün ve davranışın Kur’an’a ve Sünne- Mihnetlere etmedin tahammül
Kişiye konşı gerek evvel dahi ev almadın 20. Yüzyılın Büyük Mutasavvıfı Osman
te bağlı olması halinde farklı farklı sapık, batıl Gurbetlere eyledin tenezzül.
Gitmeye yolcı hem dahi yoldaş bulmadın Hulûsi Efendi de Buyuruyor ki:
gruplar etkili olamayacaktır. Aksi halde yaşadı-
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Müte-
Bir cemaatda eger bir salih ve mümin ola Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi’nin komşu ğımız kötü örneklere hep rastlayacağız. Hulûsi
Ya müsafir gideriken yolı ugrayup gele velli Heyeti Başkanı Sayın Hamid Hamideddin
hakları ve komşulara karşı nasıl davranmamız Efendi bunları ‘Yol Kesiciler’ olarak vasıflandır-
Ateş Efendi’nin bu programın ruhuna uygun ifa-
Ol azizin hürmetine hak taala gör nider gerektiği hususunda bir hutbesinde şöyle buyu- makta ve şöyle demektedir:
deleriyle sözlerimi tamamlamak istiyorum:
Ol cemaat üzerinden yüz belâyı def’ ider. ruyor: -Yukarıdaki ‘komşuluk’ bahsi ile karşılaş-
Nice kutta-i tarik mürşitlik eyler iddia “…Büyükleri anmanın, hatırlamanın, hatıra-
tırmanız açısından aynen aktarıyorum-
Sünnet oldur konşıya ikram izzet ideler Müddeiler çoğalıp hep resm ü âdetler gelir larını yad etmenin kendi hayatımız ve toplum
Kır eve varınca konşı hakkını gözedeler “…Aziz mü’minler! Allah ve Rasûl’ünün kom- hayatı için ne denli önemli, elzem olduğunu
Hükm-i Kur’ana uyup sünnete kılmaz ittiba
şuluk haklarıyla ilgili emir ve tavsiyelerini sun- belirtmek isterim. Bu bakımdan büyüklerimizin
Konşı oldur konşıincindügiyire varmaya Kendi butlanından uydurma dalâletler gelir.
maya çalıştım. Eğer komşularınıza karşı kötü yolundan yürüyüp, onların yaşama biçimlerini,
Dahi konşının itin dahi tavarınurmaya
hareketlerde bulunmuş iseniz, hemen onlarla Nasıl edeb, nasıl ahlak? Elbette Kur’an ahla- düşünce ve felsefelerini kendimize ana düstur
Bir kişi nâ-hakkyire ger konşısınıincidür helâlleşiniz. Elinizle, dilinizle komşularınızı ra- kı, Kur’an terbiyesi. Öncelenen makam, mansıb, edinerek Allah’ın ve Rasûlü’nün yolunda yürü-
Şöyle bil kim ol kişi hak hazretini incidür hatsız etmeyiniz. Şahsî menfaatleriniz için kom- koltuk ve benlik, bencillik ötelenmedikçe ah- yen bahtiyarlardan olalım. Allah için insanlığa
şuluk haklarını çiğnemeyiniz. Onların namus ve lakla, edeble bezenmiş olamayız. Hulûsi Efendi hizmet etmek; onlara faydalı olmak, büyüklerin
Konşıya tanışmayınca konşı evin satmaya
şerefini kendi namus ve şerefiniz gibi mukaddes Hazretleri’nin beklentisi de bu yönde: izinden, yolundan gitmek, öğütlerine kulak ver-
Hem ev üstine havale eyleyüp ev yapmaya
tanıyınız. Onları, kendinizden zulüm ve şer gel- mek ve onları örnek almak, kültürümüzü, gele-
meyeceğine inandırınız. Aynı mahallede, hatta Doğruluk kârın olsun, vefâ şiârın olsun
nek ve göreneklerimizi güzel bir biçimde işle-
apartmanda oturduğu halde komşusunu tanı- Sadakatte vefâda örnek insan ol örnek.
mek ve yeni nesillere aktarabilmektir.”
mamak Müslümana yakışmaz. Bunun için şun- Evet, Hulûsi Efendi Hazretleri kendi memle-
Ne denir bu güzel dilek ve düşüncelere? An-
lara dikkat et: Komşun fukara ise elinden geldi- ketine hizmet etmesini hemşehrilerine, dostla-
cak, eyvallah.
ği kadar ona yardım et. Hasta olursa ziyaretine rına hep öğütlemiştir. En iyi örnek de kendisi ol-
git, kederlendiğinde onu teselli et. Ölürse cena- muştur. Memleketin imarına destek için, eğitim Ardında güzel bir ad bırakıp gidenlere ne mut-
zesinde bulun. Eğer bunları yaparsanız, Allah ve için, okullar için bizzat öncülük etmiş. En önde lu. Hayırlı eserleri ihya edenlere ne mutlu. Bu şirin
Rasûlü’nün himayesine mazhar olursunuz. On- yer almıştır. Balaban’daki cami ve müştemila- Balaban’ı şenlendirenlere, buraya hizmet edenle-
ları memnun et ki, Allah da senden râzı olsun.” tının yapılması için Zonguldak’ta yaşayan Ba- re, mâmur kılanlara ve yaşatanlara ne mutlu.
(Hutbeler, s. 91) labanlı Davut Ömer, Hamza Seher ve Araboğlu Kaynakça
Kırk İkinci Bab: Oğul Üzerinde Ananın Hasan Efendilere yazdığı manzum mektuptan
*Dr. Cemil GÜLSEREN
ve Atanın Hakkunı Beyan İder birkaç beyti aktaralım:
Cengiz,M.Ali, Fermanlı Kent Balaban, 2004, Malatya.

…Nice erbab-ı kerem sa’y ü beliğ Gülseren, Mehmet vd., Malatyalı Gönül Sultanları, 1991, An-
Ata ana hakkı oğul üzerinde çokdurur kara.
Lakin atalarda analar hakkı artukdurur Ederek kadrini kıldı terfi’… Kesenceli, Resul, Veliler ve Hükümdarlar, Nasihat Yayınları,
Ne güzel her yanı tamir oldu 2013, Ankara.
Kültür Armağanı, II. Darende Somuncu Baba ve Hulûsi Efen-
Ata ana üzerinde katı söz söylemeye Benzeyip cennete tenvir oldu. di Kültür etkinlikleri, Somuncu Baba Araştırma ve Kültür
Hatırına tokunup gönlün melül eylemeye Zayi olmaz ebedi hizmet olur Merkezi yayınları, 2002, Ankara.
Hulûsi Efendi Güldestesi, III. Darende Somuncu baba ve Hulûsi
Bâis-i devlet olur rahmet olur.
Hem oğul atasını anasını terk itmeye Efendi Kültür Etkinlikleri, -21 Haziran 2003-2003, Ankara.
Sizden akdem gider olur rahmet Hulûsi Efendi Kültür Armağanı, 4. Darende Somuncu baba ve
Onları koyup dahi hacca gazaya gitmeye Hulûsi Efendi Kültür Etkinlikleri, 2004, Ankara.
Ne saadet ü ne devlet elbet
Oymak, İskender, Malatya ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret
Ka’beye varmak sevabı andan evveli olmaya Bâkî hürmetle muhabbetle selam Yerleri, Kubbealtı Yayıncılık, 2002, Malatya.
Ata ana hizmetinden dahi a’lâ olmaya Eylerik çokça dua hatm-i kelâm. Öztürk, İsmail, Darende Tarihi, 1962, Düzce.

kasım/2018
62 somuncubaba somuncubaba 63
EDEBİYAT Bilal KEMİKLİ*

Y
ûnus kaos ortamında yere düşen ve pa- Sadece kendi gönlünün farkına varması,
ram parça, tuz buz olan gönül aynasını, kendisiyle barışması ve kendisini kabûlü de
düştüğü o yerden alarak yukarıya, asıl yetmiyor. Peki, ne yapmak lazım? Gönül sahibi
olması gereken yere getirmeye çalıştı. Onun insanlara hürmet etmek, onlara saygılı olmak,
Dîvânı baştan sona, bu yüce gâyenin destânıdır. onların hak ve hukûkunu gözetmek, onlarla ba-
O, Haçlı bağnazlığı ve Moğol barbarlığına karşı, rışık olmak gerek. Darb-ı mesel haline gelmiş
metafizik kaygıları dirilterek mukâvemet edile- olan şu beyti hepimiz hatırlarız:
ceğini biliyordu. Çünkü bağnazlığın da barbarlı-
Bir kez gönül yıkdın ise bu kıldığın namaz değil
ğın da tek amacı vardır; hedef aldığı topluluğun
Yetmiş iki millet dahı elin yüzün yumaz değil
değerlerini ve güvenini yok etmek. Metafizik
mukâvemet, değerleri canlı tutmayı, insanın İşte Yûnus’un hümanizması da burada başlı-
kendisini gerçekleştirmesini, varlığı ve âlemi yor. Kendine saygı, insana saygı, doğaya saygı...
daha sağlıklı anlamayı ve dolayısıyla güveni tak- Bu bir süreçtir; yaratılanı Yaratan’dan ötürü hoş
viye eder. Bu bakımdan Yûnus, muhâtaplarına görme süreci.
kendi kendilerini tanımalarını önerdi. İnsanın

Yûnus ve
kendisinin farkına varması, içinde yaşadığımız Gönül farkındalığı, bir gönüle girmekle kaza-
çağın da temel sorunlarından biridir. Şairimiz, nılır. Çünkü süreç, tek başına tamamlanan bir
içinde yaşadığı dönemden ilham alarak onlara hâdise değil, birlikte değişip dönüşmek, birlikte
seslense de, aslında hepimize sesleniyor; “Bir bu içinde yaşanılan kaosu kosmosa tebdîl et-

Gönül
yüreğiniz var, ona sahip olun!” mek gerek. Hanı eskiler derler ya, “Evvel refîk
sümme’t-tarîk/Önce yol arkadaşı, sonra yol...”
Evet, Yûnus’un üzerinde durduğu temel ko- Tek başına yol olmuyor. Tek başına bir medeni-
nulardan biri gönüldür. Nedir gönül? Gönül, yet inşâ ve ihyâ edilmiyor. Bu sebepten diyor ki:
candır. Gönül, kalptir. Gönül, aşk kitabının yazıl- Bir gönüle gir. Bir gönülü ziyaret et. Bir gönülle
dığı mahaldir. Gönül, aşka dair bütün tecellîlerin dost ol.
ve ilhamların yazıldığı büyük bir kitaptır. Gö-
nül, yegâne sığınaktır. En önemlisi, Hakk’ın Yûnus Emre dir hoca gerekse var bin hacca
nazargâhıdır; Kâbe’dir, gönül… Hepisinden eyice bir gönüle girmekdir
...
Gönlün pek çok tanımı, pek çok açılımı var. Düriş kazan ye yedir bir gönül ele getir
Yûnus bu kelimeyi öylesine geniş anlamlarda Yüz Ka’beden yigrekdir bir gönül ziyâreti
kullanıyor ki, sadece bu kelimeden yola çıkarak
“Yûnus’un üzerinde durduğu temel onun düşünce iklimini tasvir etmek mümkündür. İşte Yûnus’un düşünce dünyasının temeli

konulardan biri gönüldür. Nedir gönül? Şu kadarını söyleyelim; öncelikle, insanın kendi bu; dost olmak, dost kalmak, dost kazanmak...
Onun mefkûresi, bu dostluk halkasını genişlete-
farkına varması, kendini tanıması, kendini tasfi-
Gönül, candır. Gönül, kalptir. Gönül, aşk ye etmesi, kendini arındırması, kendine hoş bir rek temelde insanın saâdetini esas alan bir me-
nazarla bakması gerekiyor. Zira “Kendini bilen, deniyete yeniden hayat vermektir. Sizler, onun
kitabının yazıldığı mahaldir.” Rabb’ini bilir!” işte bütün bu bilme faaliyetleri, aziz hâtırası önünde bir araya gelerek, bu yüce
Yûnus’a göre, gönülde tecellî ediyor. Onun, “Bir ülküye katılmış, dost olmayı, dostça kalmayı
ben vardır bende benden içeri” dediği de bu. esas almış oluyorsunuz. Sizler Yûnus’un dostla-
rı... Sizleri saygı ve hürmetle selamlıyorum. Hoş
Yûnus’un üzerinde durduğu konu, gönlün kalın, hoşça kalın.
arındırılması, saflaştırılması, otantik mâhiyetine
ulaştırılmasıdır. “Hak sarayı olan” gönlü, Hakk’a Kaynakça
yakışır bir düzen içerisinde, tertemiz ve derli * Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
toplu bir hale getirmek gerek. İnsanın kendisiy- Bu metin, Gönen Kaymakamlığı’nın 26.06.2004 tarihinde dü-
zenlediği XIII. Yûnus Emre ve Aşure Şenlikleri dolayısıyla
le barışıdır bu... İnsanın kendini kabulü. konferans olarak sunulmuştur.

kasım/2018
64 somuncubaba somuncubaba 65
EDEBİYAT Mustafa ÖZÇELİK

“Sarı Selim” diye de bilinen II. Selim, Kanûnî


Sultan Süleyman’ın oğludur. Annesi ise Hürrem
“II. Selim’in bizzat tertip ettiği bir divan
Sultan’dır. Babasının vefatından sonra 1566’da
11. Osmanlı padişahı olarak tahta çıkmış ve ve-
veya divançesi yoktur. Ancak onun
fatına kadar sekiz yıl sultanlık yapmıştır. şiirleri, bilinmeyen biri tarafından Millet
II. Selim de her Osmanlı şehzadesi gibi iyi bir Kütüphanesi’nde yer alan bir mecmua
eğitim gördü. Daha sonra Konya Sancakbey- içinde bir araya getirilerek bir tür
liği’ne tayin edildi. Manisa ve Kütahya’da san-
‘divançe’ oluşturulmuştur.”
cakbeyliği yaptı. Babası Kanûnî Sultan Süley-
man’ın ölüm haberi üzerine İstanbul’a gelerek,
30 Eylül 1566 günü 42 yaşında iken tahta geçti. de şiirler yazmaya başladı. Şiirlerinde “Selim”,
“Selimî” veya “Talibî” mahlaslarını kullandı.
Kanûnî gibi bir cihan padişahından sonra
geldiği için onun devrinde aynı yükselme se- II. Selim’in bizzat tertip ettiği bir divan veya
viyesi devam etti. Fakat bu başarıda Sokullu divançesi yoktur. Ancak onun şiirleri, bilinme-
Mehmed Paşa gibi devrin büyük devlet adam- yen biri tarafından Millet Kütüphanesi’nde yer
larının, Ebussuud Efendi gibi âlimlerin, Yahya alan bir mecmua içinde bir araya getirilerek bir
Efendi gibi irfan büyüklerinin, Mimar Sinan gibi tür “divançe” oluşturulmuştur. Bu divançe içeri-
usta sanatkârların paylarının büyük olduğu da sinde ona ait gazeller, musammatlar, murabba-
burada söylenmelidir. İşte böylesi bir dönem- lar, kıt’alar yer almaktadır.
de Avusturya ile Edirne Anlaşması imzalandı.
Bu şiirlerin her biri edebî açıdan birer kıymet
İran ile münasebetler iyi bir şekilde devam etti.
ifade etmekle birlikte II. Selim denildiğinde akla
Yemen’de sükûnet sağlandı. Açe Sultanlığı’na
hemen gelen şu beytidir:
yardım için bir donanma gönderildi ve burada-
ki tehdit sona erdirildi. Kırım Hanı’na yardım Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
ederek Rus yayılmacılığını frenledi. Tunus fet- Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden
hedildi. Kıbrıs Osmanlı topraklarına katıldı. Bü-
“Biz ayrılığın gül bahçesinde yakıcı demler
tün bunlar, II. Selim’in başarı hanesine yazılacak
çeken bülbülüz; sabah rüzgârı gül bahçemiz-
siyasî ve askerî başarılar olarak tarihe geçti.
den geçse ateş kesilir.” anlamındaki bu beyit,

Zarif Bir Şair Sultan Onun bu başarı hikâyesine


Mükerreme’nin su yollarını tamir ettirme,
Mekke-i onun şiirdeki ustalığını göstermek için yeterli
görülmüştür. Bu yüzden bazı yorumcular, baş-

II. Selim
Mescid-i Haram’ın mermer kubbelerini tezyin ka hiçbir şey söylemese bile bu beytin onun bir
ettirmesi ve son olarak da Edirne’de Selimiye Divan şairi olarak anılmasına yetip artacağını
Camii inşa ettirmesini de eklemek gerekir. söylemişlerdir. Yahya Kemal de bu beyti tazmîn
etmiş ‘Selîm-i Sânî’ye Gazel Sene: 982=1574)
Şairliği
isimli bir gazel yazarak övmüş ve bu beyti Seli-
II. Selim de pek çok Osmanlı sultanı gibi şair miye Camii ile eş tutmuştur.
sultanlar geleneğinin bir halkası oldu. Kaynak-
Bir Na’tı
lar, onun Kütahya’da şehzade vali iken çevresine
yirmi civarında sanat ve bilim adamını toplayıp II. Selim’in üzerinde durulacak pek çok şiiri
onlarla ilim ve sanat sohbetleri yaptığını yazar- olmasına rağmen biz bu yazıda onun bir na’tına
lar. Dolaysıyla o da böyle bir atmosfer içerisin- dikkat çekmek istiyoruz. Zira onun da diğer Os-

kasım/2018
66 somuncubaba somuncubaba 67
manlı sultanları gibi Hz. Peygamber (s.a.v.)’e anlam dünyası açısından hayli başarılı olan bu
büyük bir muhabbetle bağlı olduğu bilinmekte- gazelinde “zülüf”, “gamze”, “mecnun” gibi Divan
dir. Evliya Çelebi’ye göre rüyasında Peygamber şiirinde sıkça kullanılan mazmunlardan yararla-
Efendimiz’i görmüş ve onun müjdesi üzerine narak aşk anlayışını dile getirmiştir.
Sokullu Mehmet Paşa’yı Kıbrıs’ın fethi ile görev-
Gazelin dışında musammatlar da yazan II.
lendirmiş ve fetih gerçekleştikten sonra da bu
Selim, bunlardan birinin son bölümünde de aynı
fethin anısına Mimar Sinan’a Edirne`deki muh-
temayı şöyle dile getirir:
teşem Selimiye Camii’ni yaptırmıştır. Dolayısıy-
la na’tı bu anlamda önemlidir. Hâlümi bilmez benüm pes n’eylesün ana habîb
Bilmeyince hastenün derdin ilac itmez tabib
Yâ Rasûl-ı müctebâ eyle şefaatle rehâ
Abd-i âciz bir günehkâram gönülde yok sivâ Yoġ-ımış dermân ezelden derd imiş ana nasib

Eylemiş Allah bu tahtı nasîb ümmetine


Nice arz idem ana hâlüm Selîmî ben garib Bağ Bozumu
Ben günehkâra değil lâyık bu ihsân u atâ Söylemek kasd itdügümce yāre derd-i hasretüm
Ağlamak tutar beni güftâra kalmaz kudretüm Turnalar göç eder bizim illerde,
Şimdi bağ bozumu zamanı dağlar.
Âcizem pür-asem ü zenb ü pür-ma asidir kulun “Ben ki Allah’ın gölgesi; şüphesiz onun tak- Bir garip şairim gurbet ellerde,
Merhamet kılmazsan ey şâh-ı rusûl hâlim fenâ diriyle padişah oldum. Ey Selimî! Mademki taç Gitmiyor başımın dumanı dağlar.
ve taht sana kolaylıkla nasip oldu, onun tarihi-
Lutf ü ihsânından ümmîd kesmezem kim şefkatün ni ‘zıll-ı ilâheş/Allah’ının gölgesi’ dedim.” anla- Gözümün yaşları Ergene Suyu,
Bu Selimî elbet eyler mevsûl-ı râh-ı Hudâ Yaralı yüreğim Edremit Koyu,
mındaki şukıt’ası ise yeryüzünde bir sultan/kul
Şahidim yıldızlar bir ömür boyu,
Bu naatta, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bağlılık olarak kendisini nasıl bir misyonda gördüğünü
Dinmiyor gönlümün amanı dağlar.
ve muhabbet anlamında gayet samimi ifade- ifade eder:
ler yer almaktadır. “Ya Rasûlallah, bana şefa- İçli bir nağmeyim sazın telinde,
Men ki bûdem sâye-i Perverdigâr
at eyle. Âciz ve günahkâr bir kulum. Gönlümde Yanık bir türküyüm sıla yolunda,
Pâdişâh-ı dâd-ı Hakbî-iştibâh
başka şeylerin muhabbeti yoktur. Cenab-ı Hak Bülbüller öterken gülün dalında,
Çün müyesser şod Selîmî tâc u taht
hiç layık olmadığım halde saltanatı bu günahkâr Rüzgârlar ruhumun kemanı dağlar.
Kerdeem târîheş ez-zıll-ı İlâh
kuluna ihsan eyledi. Oysa ben hatalı, kusurlu
Sonuç olarak, II. Selim de Sultan Süleyman Yıllardır derdimi dökmüşüm sana,
baştanbaşa asi günahkâr bir kulum. Ey Rasûller
Armağan bıraktın hasreti bana,
şahı, sen merhamet kılmazsan halim fenadır. Han gibi şair bir babanın oğlu olarak şehza-
Ne varsa çektirdi çileden yana,
Senin lütf u ihsanından hiçbir zaman ümidimi delik döneminde etrafına topladığı âlim ve
Kalmamış o yârin imanı dağlar.
kesmem. Selimî’yi Huda’nın yoluna kavuştura- sanatkârlar çevresinde sürekli şiirle iç içe ol-
cak olan senin şefaatin olacaktır.” muş, bu durum onun da şiirler söylemesini sağ- Nedim’i, bu hale efkâr düşürdü,
lamış ve adı şair sultanlar arasında yer almış- Aşkın ateşine saldı pişirdi,
Diğer Şiirlerinden Örnekler
tır. Onun bir sultan olarak gösterdiği askerî ve Bir çift selam ile dağdan aşırdı,
Bütün Divan şairleri gibi o da şiirlerinde aşk siyasî başarılarının yanında bu yönüyle de ele Bitmiyor yolların gümanı dağlar.
temasına çok özel bir önem vermiştir. Mesela; alınması gerekmektedir.
Dr. Nedim UÇAR
Leylî zülfün sihr-i gamzen akl u cânum aldılar Kaynakça
Eyleyüp mecnûn beni sahrâ-yı aşka saldılar Beyhan Kesik, Selimî (II. Selîm) Divançesi, Ankara, 2012
Halûk İpekten, Divan Edebiyatında Edebî Muhitler, İstanbul,
beyityle başlayan gazeli buna bir örnektir. 1996
Şair, semboller, kullanılan edebî sanatlar ve Mustafa İsen - A. Fuat Bilkan, Sultan Şairler. Ankara, 1997

kasım/2018
68 somuncubaba somuncubaba 69
EDEBİYAT Vedat Ali TOK

“Şiir için elbette sadece bilgi ve kültür yetmez. Duygu ve


hayal zenginliği, yeni buluşlar, yeni söyleyişler, kelimelere
şairane anlamlar yükleyebilme gibi sayılamayacak daha
nice hüner ve kabiliyeti olmalı şairin…”

“Berceste” dilimize Farsçadan geçmiş bir ce yüzlerce şair yapıyla, hacimle öğünmektense

“Berceste”
kelimedir. Sağlam ve latif, seçme, seçilmiş, tek bir şiir, bir beyit, hatta tek bir mısraa sözün
zahmetsizce hatıra geliveren, fakat yüksek bir kuvvet ve ahengini verip hafızalarda, gönüller-
mana taşıyan mısra şeklinde tanımlanır sözlük- de taht kurmayı hedeflemişler. Koca Ragıp Paşa
lerde. ne güzel söylemiş: “Eğer maksûd eserse mısra-ı
berceste kâfidir./Eğer maksat eser vermek,
Edebiyatta ise bir şiirin içinde çok dikkat çe-
eser bırakmak ise mısra-ı berceste yeterlidir.”

Üzerine
ken, hafızalarda çabuk yer eden, çabuk ezber-
lenen, deyimler ve atasözleri gibi dilden dile Zaten edebiyat tarihimize baktığımızda nice
dolaşır nitelikteki mısralara “mısra-ı berceste”, şairin sadece yaşadığı dönemde duyulduğu-
bu özellikleri taşıyan beyitlere “beyt-i berces- nu zaman içinde kaybolup gittiğini görüyoruz.
te” denmiştir. Klasik edebiyatımızda “berceste” Ciltlerce mısralar yazan nice müteşairin bir tek
sözü ile güzellerin tavsifinin yapıldığı da olmuş- mısraını gönül gülistanımıza alamıyorsak bu,
tur: onların şiir vadisinde boş, hoyrat ve şaşkın bir
şekilde dolaştıklarını gösterir.
Tanzîr olunsa matla’-ı garrâ-yı ebruvân
Müjgânı saff-ı mısra’-ı berceste gösterür Şiirin az sözle çok ve güzel anlamlar ifade
Esrar Dede etme sanatı olduğunu bilen şairler bu gayretle
yazdıkları eserlerle başarıya ulaşabilmişlerdir.
“Dîvân edebiyatında güzel ve eşsiz bir kasîde, Yukarıdaki beyitte sevgilinin kaşları güzel bir
matla’a (gazel, kaside gibi şiirlerin ilk beyti), kir- Bir kısım şairler, şiirlerinin çokluğu ile övü-
gazel ya da başka şiirler için de ‘şiir-i berceste’ nürler. Hâlbuki “çokluk” şiirin tabiatına aykırıdır.
pikleri ise berceste mısraya benzetilmiş.
terimi kullanılmıştır.” Meşhur şairimiz Ziya Paşa, Divan şairi Sabrî’den
Dîvân edebiyatında güzel ve eşsiz bir kasîde,
şöyle bahseder:
gazel ya da başka şiirler için de “şiir-i berces-
te” terimi kullanılmıştır. Güzel ve eşsiz fikirlere Eş’ârı latîflîk azdı
“fikr-i berceste” denmiştir. Şairler berceste sö-
Bir berceste kasîde yazdı
zünü daha çok “seçilmiş, sıçramış, benzerlerin-
den ve emsallerinden ayrılmış” anlamlarını dü- (Şiirleri çok latif fakat azdı. Berceste bir ka-
şünüp bercestenin peşine düşmüşlerdir. Böyle- side yazdı.)

kasım/2018
70 somuncubaba somuncubaba 71
Günümüz insanı “Bahâyî” ismini belki hiç bil- bileceğine işaret ediyor: “Söz güherdür ne bilür Çünkü söz altın gibi değerli, cevher gibi ölçü-
mez, onun yüzlerce beytini ama birine kızdığı kadrini nâdân güherin.” lü, tartılı olmalıdır.
zaman onun: “Dahleden dinimize bari Müselman
Şiirde sözün, sözde mana ve estetiğin güzel Şeyh Galip:
olsa.” mısra-ı bercestesini ezbere söyler. Koca
olmasına dikkat çeken usta şairler, bu konuyla
Ragıp Paşa’yı tanımasa da “Şecaat arz ederken Olur ne mısra-ı bercestelerde sekte bedîd
ilgili olarak epeyce fikir serd etmişlerdir. Mesela
merd-i kıbtî sirkatin söyler.” mısraını bir atasözü O dem ki nabz-ı sühân dest-i intihâba gelür
Fuzulî:
gibi nesilden nesile ulaştırır.
(Sözün nabzı seçme eline gelince ne güzel
Eylesen tûtîyeta’lîm-i edâ-yı kelimât
Dikkat edilirse yukarıdaki iki mısrada da bir berceste mısralarda, ne sekteler meydana ge-
Sözü insan olur ammâ özü insan olmaz
söyleyiş rahatlığının yanı sıra, estetik bir kaide lir.) derken belki de iyi bir münekkidin şaire ve
üzerine oturtulmuş sağlam bir yapı vardır. derken aslında, şairin, geniş anlamda insanın şiire güzel bir yol göstereceğine ve berceste
bir sözü söylerken manasını, maksadını göz ardı mısraların da ancak bu yolla çıkabileceğine işa-
Peki, nedir bercesteye ulaşmanın sırrı? Bu
etmemesini istiyor. Yoksa bunun, papağanın ko- ret ediyor.
soruya kesin bir cevap vermek imkânsızdır. Bu-
nuşmasından farklı olmayacağını söylüyor. ayrılan bir yönünün olduğunu, sıradan sözlerin
nun zorluğunu bilen Necatî: Berceste bir mısraı yakalamak zordur. Sâkıb
şiirin içinde yer alamayacağını, kullanılan bir
Kimi şairler, şiirin güzelini anlaşılır olmasına mahlaslı şair mısra-ı bercesteyi bir ava benze-
Herbir kişinün murâdı üzre kelimenin diğer kelime, kelime gurupları, de-
bağlamışlar. Nâbî: terek onu güçlü bir hayal oku ile yakaladığını
Her beytde bir zarâfet itmek yimlerle mutlaka bir anlam ilgisi içinde olması
söylüyor.
Âsân değül a benüm efendim Ey şi’r meyânında satan lafz-ı garîbi gerektiğini söylüyorum. Görünen anlamın dışın-
Dünyâyı bütün ziyâfet itmek Dîvân-ı gazel nüsha-i kâmûs değildür Tîr-i hayâli kavs-sıfat der-ber eyledük da, bir derinlik kazandırılması gerekir kelimele-
Sâkıb şikâr-ı mısra-ı berceste eyledük re. Bu da kolay iş değil tabii. Aslında şiir yazmak
(Herkesin beğeneceği nitelikte bir şiir yaz- beyitiyle şiir dilinin sade, anlaşılır, tekellüfsüz
kolay değildir. Belirli bir kültür birikimine, şiir
mak kolay değil, dünyadaki bütün insanlara zi- olması gerektiğini savunuyor. Şiirin ve şairin dili farklıdır. Bu hususta Yeni- bilgisine, edebiyat ilmine vâkıf olmayanın yazdı-
yafet çekmenini kolay olmadığı gibi.) diyor. şehirli Avnî’nin şu beyti dikkate değer:
Her şair bir iddia ve ideal ile çıkar yola fakat ğı şeyler ne kadar şiir olabilir ki? Eski şairleri bu
Bâkî ise şiiri, sözü cevhere benzeterek bu onun hakkında en iyi kararı “zaman” denen mü- Söz yok Güher-i elsine-i âleme ammâ yüzden örnek gösteriyorum çünkü hemen hepsi
cevherin kıymetini de ancak bilgili insanların nekkit verir. Her sanatkâr bilir ki zamana mu- Ey hâce lisân-ı şuarâ başka lisandır bu ilimleri tahsil edip sonra yazmışlardır. Dünya
kavemet ettiği müddetçe yaşar. O halde bütün çapında bir şair olan Fuzûlî boşuna: “İlimsiz şiir,
zamanlarda insanlığın değer verdiği ölçüler iyi (Ey efendi, dünya dillerinin cevherine söz yok esası yok duvar gibi olur ve esassız duvar gâyet
tanınmalıdır. ama şairlerin dili başka dildir.) de bî-itibâr olur.” dememiştir.

Buna (ve bana) göre şiirde hikmet olmalı, Dikkat edilirse şimdiye kadar şiir adına güzel Şiir için elbette sadece bilgi ve kültür yet-
mana olmalı, estetik olmalı, his olmalı, musıkî olan örnekleri hep Divan şairlerinden verdim. mez. Duygu ve hayal zenginliği, yeni buluşlar,
olmalı… Şair kelimeleri seçerken herkesin an- Şair Eşref diyor ki: yeni söyleyişler, kelimelere şairane anlamlar
ladığı fakat şiire, kulağa hoş gelenini tercih yükleyebilme gibi sayılamayacak daha nice hü-
Eski eş’ârda dürbîn ile ma’nâ ile görülür
etmeli. Kelimelere yeni anlamlar yüklemesini ner ve kabiliyeti olmalı şairin…
Yeni eş’ârda ma’nâ gibi külfet yokdur
bilmeli. Aceleci olmamalı. Şiiri bekletmeli, şiirin
Cümlelerin mısra mısra, alt alta yazılmasıyla
olgunlaşmasını beklemeli. Gerçek şair taklitçi- Yani eski şiirde bir anlam inceliği vardır. Sı-
da olmaz şiir. Anlamın hiçe sayılıp sadece ölçü
likten ve başkalarının şiirini çalmaktan uzaktır. radan bir okuma ile bu anlam inceliğini keşfe-
ve kafiyeye önem vermekle de şiir yazılamaz.
Kendinden önce söyleneni tekrar eden taklit- demezsiniz. Yeni şiirde ise mana aramak gibi
Şaheser nitelikli eserler bol bol okunup incelen-
çilikten ileri gidemez. Hiç kimse de aslı bırakıp bir külfet(!) yoktur. Yeni şiirde anlatılmak iste-
meli. Bu, taklit için değil bilgi için olmalı. Sonra
taklidin peşine gitmez. Söz az ve ağır söylenme- nen şeyi hiç düşünmeden, kafa yormadan da bir
onlardan farklı ve daha güzelini yazmanın yolla-
li Nedim’in dediği gibi: okuyuşta anlarsınız.
rı aranmalı. Bilgisine güvenilen insanların eleş-
Sözü az söyle ağır söyle Nedîmâ ki sühân Bunu örnek verirken yeni şiirler anlamsız- tirilerine başvurulmalı. Ve şiir, gönül potasında
Zer gibi sayılı gevher gibi sencîde gerek dır, demek istemiyorum. Ancak şiirin nesirden yoğrulup öyle sunulmalı okura vesselam.

kasım/2018
72 somuncubaba somuncubaba 73
KİTAP Yusuf HALICI

Basında
Ulusal yayınlardan olan Akşam Gazetesi’nin
19 Haziran 1974 tarihli nüshasındaki Seyhun KİTAPLIK
Güleç’in kaleme aldığı yazısı, Es-Seyyid Osman
Hulûsi Efendi (k.s.)’nin kütüphanesi ve kitaplara

Es-Seyyid Osman olan sevgisiyle ilgili olarak 3 Kasım 1972 tari-


hinde yine ulusal neşriyat mecralarından Hür-
Hünkarım

Hulûsi Efendi (k.s.)


riyet Gazetesi’nde çıkan haber ve fotoğrafta
Hazret “20. Asrın Filozofu” olarak takdim edi- Yazar: Bahadır Yenişehirlioğlu
len haber, 11 Mart 1986 tarihinde Hulûsi Efendi Timaş Yayınları
(k.s.)’nin Hızır Acil Servis Ambulansı’nın alımı Tel: 0 212 511 24 24
için Sağlık Bakanı Mehmet Aydın’a takdim ettiği
Nasihat Yayınları’ndan yepyeni bir eser… Es- Eserin önsözünde yazar şu ifadelere yer çekle ilgili Milliyet Gazetesi’nin haberi…
Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri hakkın- verilmiş: “Bu eseri oluşturan yazılarda, Es-
Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri hakkın- 22 Temmuz 1963 tarihli Gayret Gazetesi’nde
da 1960 yılından itibaren basın mecrasında yer
Dr. Ziya Oykut’un kaleme aldığı “Yeşili Getiren Kişi” Haz ve Hız Çağında Genç Olmak
alan haberler ve yazılar, H. Hulûsi Ateş Şeyhza- da 1960’lı yıllardan itibaren 1990 yılına kadar
başlıklı yazısından bir bölümü sizlerle paylaşalım: Yazar: Ayşegül Akakuş Akgün
deoğlu Özel Kitaplığı Arşivi ile Es-Seyyid Osman neşredilen mahallî ve ulusal yayınlarda yer alan
haber ve yazılar incelenmiştir. Her konu müsta-
Nesil Yayınları
Hulûsi Efendi Vakfı Arşivi’nde yapılan araştır- “Yıkık minareler arasından geçen yol, yem-
kil bir başlık altında ele alın- Tel: 0 212 551 32 25
malar “Basında Es-Seyyid yeşil Ziyaret Semti, Somuncu Baba’nın makamı-
Osman Hulûsi Efendi (k.s.)” mıştır. nı yalayıp gelen Tohma, sanki secdede gibidir.
kitap başlığıyla okuyucularıy- Sultan Orhan Çağı’nın Bursa’sından, yeşili hey-
Öncelikle tarihî öneme
la buluştu. besine doldurup getirmiştir Somuncu Baba...
haiz bu basın belgelerindeki
Benzerlik oradan gelir. Darende’de Bursa ye-
Yerel ve ulusal çapta ya- metinler okuyucuyla payla- Tasavvuf Notları
şili böylece göverir... Amma Zaviye semtinde
şılmış, konuyu ilgilendiren Yazar: Annemarie Schimmel
yın yapan gazetelerde, dergi- Darende’nin bugün hâlâ yaşamaktadır, bir baş-
hatıralar da eklenmek sure- Sufi Kitap Yayınları
lerde ve kitaplarda çıkan Es- ka Somuncu Baba... Gönlü yeşil eri, yaratıcı, be-
tiyle döneme daha geniş bir
Seyyid Osman Hulûsi Efendi zeyici inancı ile Hulûsi Efendi… İleri Hoca... Za- Tel: 0212 511 24 24
zaviyeden bakılmaya çalışıl-
Hazretleri ile ilgili haber, yazı viye Mahallesi, Somuncu Baba’nın yattığı yer...
mıştır. Basından belgeler sa-
ve belgeleri bir kitapta topla- Yaşadığı yerse, türlü görünüşlü cümle yeşiller.
dece burada yer alan nüsha-
mak suretiyle o dönemdeki Doğa ile insanın anlaştığı huzur köşesi, insan-
lardan ve vesikalardan ibaret
etkisi açısından tarihe önemli lardan ürkmeyen balıklar; Somuncu Baba’nın
değildir. Yüzlerce basın bel- Selahaddin-Şark’ın Kartalı
bir kayıt düşülmüştür. Eserde tükenmez lokmasının bereketi... Hacı Bayram
gesinden seçilen örnekler Yazar: Ali Emre
ayrıca ilgili haber metinleri- çağı ahileri gözümde şekillenir. Sivaslı Karınca-
burada sunulmuştur.” Ketebe Yayınları
ne yorumlar yapılarak meselinin daha etraflıca lar, yoksul halkımla insanca ve kardeşçe imece-
anlaşılması sağlanmıştır. Böylece Osman Hulûsi Geniş bir araştırma ve güzel bir çalışmanın leşir. Ortak çaba ile bir veren ekin, bin verebi- Tel: 0 212 467 36 00
Efendi (k.s.) ile ilgili söz konusu yazılara, konuya sonucu olarak ortaya çıkan eserde bulunan bazı lir... Hacı Bayram günlerinden arta kalmış son
ilgi duyan okur ve araştırmacıların bir bütün ha- konular şunlardır: 1963 yılında Malatya’da Dr. Ahi’dir… Zaviye semtinde Hulûsi Hoca... Sivaslı
linde ulaşabilmeleri sağlanmıştır. Ziya Oykut imzasıyla neşredilen Darende’nin Karıncalara, Yazma Divanı’ndan şiir ve hikmet
maddeten ve manen ihyasının Hulûsi Efen- şöleni verir etekleri yalayıp geçen Tohma suyu
Araştırmacı-Yazar Musa Tektaş’ın gayretleri Ağustos Melâli Toplu Şiirler
di (k.s.)’nin gayretleriyle olduğunu belirten kenarında... Yol boyu yanıp gelen Karıncam, se-
neticesinde ortaya çıkan bu eser, Darende de- bir köşe yazısı, Darendeli Şair Şükrü Erdoğan rinlenir... Ve hoş güçlenir. Sonra Yeşili Getiren
Yazar: Hüsrev Hatemi
yince ilk akla gelen Somuncu Baba ve Es-Seyyid Ulu’nun 1950 yılında yayınlamış olduğu ve Kişi’nin huzurunda başını koyup Toprak Ana’ya, Dergah Yayınları
Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’ye dair araştırma ya- Hulûsi Efendi (ks.)’ye geniş bir yer verdiği “Da- yaşantının sevinciyle kişileşir... Ne var insandan Tel: 0 212 518 95 78
pacaklar için kaynaklık edebilecek nitelikte bir rende Şairleri Antolojisi” kitabı, 1963 yılında ileri... Yeşili Getiren Kişi’ye, yeşili sürdürüp götü-
çalışmadır. Çünkü ortaya koyulan eser gelecek Darende’de mahallî olarak neşredilen Zengibar renlere Sivaslı Karıncaların yemyeşil ve taptaze
nesillerin de faydalanabileceği bir hüviyettedir. Gazetesi’nde yer alan “Hac Hatıraları” yazısı, yüreğinden selam ve saygıların en kardeşçesi.”

kasım/2018
74 somuncubaba somuncubaba 75
DİN VE TOPLUM Mustafa KARABACAK*

K
üçük âlem içinde büyük âlem olan ve mü- (karşılığını) görür.”5 Bu inanca sahip Müslümana
kemmel yaratılan insan başıboş bırakıl- zabıta, polis vb. gerek yoktur. Onun polisi sağında
mamış ve bırakılamazdı da. “İnsan kendi- ve solundadır: “Sizi gözetleyen muhafızlar, değerli

Kaçınılmaz Sonuç sinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”1 Çünkü


kâinat düzen içinde kendisine verilen süreyi ta-
yazıcılar var. Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar.”6

Âhiret
mamlarken bu yüce insanın bazı sorumluluklar Âhirete inanmayan veya öldükten sonra yap-
taşıması gerekir. Gerçek sorumluluğu da âhiret tıklarının hesabını vereceğini düşünmeyen kişinin
inancı olanlar taşıyabilir. bu dünyada yapamayacağı kötülük yoktur. Böyle-
leri kanunun olduğu yerde kuzu, olmadığı yerde
Âhiretin varlığını ispat eden birçok aklî ve naklî aslan kesilirler. Nitekim birçok Avrupa devletinde
delil olmasına rağmen yine de inkâr edenler ola- mesela geceleyin elektrikler kesildiğinde her ta-
gelmiştir. Fakat inkârcıların hiçbirinin tatmin edi- rafın yağmalandığını bilmekteyiz.
ci delilleri olmadığını bu konudaki iddialarının bir
kuruntudan ibaret olduğunu şu âyet ortaya koy- İnanan bilmektedir ki, kabre konulduğu zaman
maktadır: “Oysa onların (âhirete inanmayanların) veya ölümden sonraki hayatında kendisine fayda-
bu konuda bir bildikleri yok; sadece zanna uyuyor- sı dokunacak yalnızca amelidir. Malı ve ailesi kab-
lar. Zan ise asla gerçek bilginin yerini tutamaz. İşte ri başından döneceğine göre dünyada öncelikle
bildikleri bu kadardır. Şüphesiz kendi yolundan sa- mal ve mülkünü değil, kendisini ebedî mutluluğa
panı en iyi bilen rabbindir, doğru yolu bulanı da en götürecek amelini düşünecektir: “Cenazeyi üç şey
iyi bilen O’dur.”2 takip eder. Bunlardan ikisi geri döner birisi kalır.
Onu ailesi, malı ve ameli takip eder. Ailesi ile malı
İnsanlığın varlığıyla ortaya çıkan inanç sistem-
geri döner, ameli kalır.”7
leri yine onunla da var olagelmiştir. Bu inanç sis-
temleri, hak olsun batıl olsun inanılması gereken İkinci olarak, âhiret inancı kişiye hayatı boyun-
prensipleri mutlaka içermiştir. Âhiret inancı da ca karşılaştığı elem ve musibetlere katlanma di-
bilhassa ilâhî dinlerde önemli bir yer tutmaktadır. renci verir. Fani olan bu dünya sevinç ve üzüntü-
İlâhî dinlerden olan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta lerle doludur. Hiç beklenilmeyen bir anda değerli
âhiret inancı olmasına rağmen, İslâm’daki kadar bir varlığımızı kaybedebiliriz. İnanan kişi de şunu
açık ve net değildir. İslâm’da ise âhiret inancı ina- bilir ki, veren de alan da O’dur. Onun ilmi dışında
nılması gereken üç asıldan (ulûhiyet, nübüvvet ve bir yaprak dahi kımıldamaz: “O karada ve denizde
âhiret) birisidir. Âhiret inancının kişiye sağladığı ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile
faydalardan birkaçı üzerinde duralım: düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi
Âhiret İnancının Faydaları bile bilir.”8 Olayların Allah’ın gözetiminde olması
bize bir direnç verdiği gibi sabretmemiz netice-
Birinci olarak, âhiret inancı kötülükleri önleyen sinde de büyük sevaplara kavuşuruz: “Mü’minin
biricik âmildir. Âhirete inanan kişi her an Allah’ın başına gelen hiçbir şey hatta ayağına batan diken
kendisini gözetlediğini O’ndan hiçbir şeyin gizli yoktur ki, Allah onun sebebiyle kendisine bir sevap
kalamayacağını bilir ve bu inancı onun kötülük yazmasın. Yahut onun sebebiyle kendisinden bir
yapmasına mani olur: “Nerede olursanız olun O si- günah düşülmesin.”9
zinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir.”3,
“Biz ona şah damarından daha yakınız.”4 Her yap- Âhiret inancına sahip mü’min âhiret nimet-

“İnanan bilmektedir ki, kabre konulduğu zaman veya ölümden sonraki tığı fiilin kontrol edildiğini bilen insan nasıl olur lerini kazanmak için gerektiğinde en sevdikleri-
da kötülük yapabilir? İnanan insan yaptığı zerre ni Allah yolunda harcamaktan kaçınmaz: “Allah
hayatında kendisine faydası dokunacak yalnızca amelidir.” kadar iyilik ve kötülüğün karşılığını bulacağını bi- mü’minlerin canlarını ve mallarını cennet karşılı-
lir: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılı- ğında satın almıştır. Yaptığınız bu hayırlı ve kârlı
ğını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu alışverişten dolayı sevinin, bu büyük bir saadettir.”10

kasım/2018
76 somuncubaba somuncubaba 77
Üçüncü olarak, âhirete imanı olan için ölüm Bunun üzerine, “Öyle değil! Lakin mü’mine
korkusu da yoktur. Ölüm doğan her canlı için ka- Allah’ın rahmeti, rıdvanı ve cenneti müjdelendiği
çınılmaz bir sonuçtur. Nasıl doğarken bize sorul-
madığı gibi öleceğimiz zaman da bize sorulma-
vakit, Allah’a kavuşmayı diler. Allah (da) ona kavuş-
mayı diler. Kâfir ise Allah’ın azabı ve hışmı ile müj-
Görev Bilinci
yacak ve kaçınılmaz sonuca katlanmak zorunda delendiği vakit, Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz.
İnsana yaraşır denk muamele,
kalacağız. Şüphesiz ölüm istenilmeyen bir durum Allah (da) ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyur- Ok atana çiçek atılmaz gardaş.
aynı zamanda da akıldan çıkarılmaması isten- du.12 Dinamit koyanlar kutsal temele,
mektedir. Allah Rasûlü “Ağızların tadını kaçıran
İnsan ölümlü dünyaya ebedî saadeti kazan-
Alkış yağmuruna tutulmaz gardaş.
ölümü çokça hatırlayın”11 buyurmuştur. Hadiste
belirtilen ağızın tadını kaçması geride kalanlar mak için gelmiştir; yoksa bu dünyanın geçici
Binme kalleş süvarinin atına,
içindir. Mü’min için ölüm anında sıkıntı yoktur zevklerine dalıp ebedî mutluluğunu unutmak için
Çıkarsa da seni arşın katına.
hatta bir an evvel Rabbi’ne kavuşmak ister: Hz. değil: “Âhiret senin için dünya hayatından daha ha-
Tükür madrabazın pis suratına,
Âişe’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: yırlıdır.”13
Yaldızlı yalanlar yutulmaz gardaş.
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Allah’a
Dünyayı âhiretin bir tarlası olarak gören bir
kavuşmayı dilerse, Allah (da) ona kavuşmayı di- Bizimdir şu peşkeş çekilen haklar,
Müslüman için ölüm korkusu yoktur. Mü’min bil-
ler ve her kim Allah’a kavuşmayı hoş görmezse, Bizimdir meyveler, yeşil yapraklar.
mektedir ki, ölüm yokluk değil; bir daha ölmemek
Allah (da) ona kavuşmayı hoş görmez.” Ben “Ya Ceddimizin kan döktüğü topraklar,
şartıyla yeniden diriliştir. Âhireti yeni bir hayatın
Rasûlallah! Ölümden hoşlanmadığı için mi? O Kirkor’a, Simon’a satılmaz gardaş.
halde hepimiz ölümden hoşlanmıyoruz!” dedim. başlangıcı olarak görmeyen kişinin kendisini ölü-
me yaklaştıran her günü, her saati, her saniyesi
Mazlumlar daima göz yaşı döken,
onun için bir ızdıraba dönüşür. Çünkü o bilmekte-
Garipler her zaman çile, yük çeken.
dir ki dünyadaki sınırlı ömrü bir gün bitecek hem
Ölürsek memleket bu halde iken,
de yokluğa doğru. Böyleleri için dünyada mutlu O mezarda rahat yatılmaz gardaş.
olduğu sadece nefsinin isteklerini yerine getirdiği
andır. Bu sebeple o hiçbir zaman ölümü hatırla- Sosyal yaralarım kanar derinde,
mak istemeyecektir. Ama nafile ki bundan kurtu- Kavuşacak elbet günün birinde! .
luş yoktur. Alarm esnasında, nöbet yerinde,
Tehlikede tüfek çatılmaz gardaş!
Âhirete inancı içselleştirenle bunu gerçekleş-
tiremeyenler arasındaki bu farkların işaretlerini
Ahmet Süreyya DURNA
birçok Mü’minde görememekteyiz. Âhiret duygu-
sunu tam manasıyla içselleştiremeyenler acaba
inanmasalardı hangi durumda olurlardı?

Dipnot
*Dr. Mustafa KARABACAK

1. 75/Kıyâme, 36.
2. 53/Necm, 28,30.
3. 57/Hadîd, 4.
4. 50/Kâf, 16.
5. 99/Zilzâl, 7,8.
6. 82/İnfitâr, 10-12.
7. Buhârî, Rikâk, 42.
8. 6/En’âm, 59.
9. Buhârî, Merdâ, 2.
10. 9/Tevbe, 111.
11. Tirmizî, Zühd, 4.
12. Müslim, Zikr ve Dua, 14-16.
13. 93/Duhâ, 4.

kasım/2018
78 somuncubaba somuncubaba 79
EĞİTİM Ali ÖZKANLI

E
ğitimi, insanda istenilen davranış değişik-
liğini sağlama süreci olarak düşünürsek
eğitimde karşılıklı iletişim ve etkileşimin
önemi ortaya çıkmaktadır. Bugün uygulanan

Öğretmenlik
eğitim anlayışında büyükler, küçükleri; öğret-
menler, öğrencileri etkilemeye, onları değiştir-
meye çalışmaktadır. Kendileri ise onlardan etki-
lenmeyi ve onlar tarafından değiştirilmeyi pek

Sevgi İşidir
düşünmemektedir. Bunun sonucu olarak eğitim,
etkileşim olmaktan daha çok etkilemeye dönü-
şüp öğretmeye, ezberletmeye yöneltilmiştir.
Bundan dolayı da öğrencilerimizde yetenekler
geliştirilememektedir. Dayatma ile karşılaşan
öğrenci okuldan, eğitimden ve öğretmenlerin-
den soğuyup ilgisiz kalmaktadır.
Öğretmen arkadaşlar, alanları ile ilgili ya-
yınları okumalı, güncel gelişmeleri takip etme- Ayşe ve Fatmaları yok edip öldürüyoruz. Onları
li, hızla ilerleyen teknolojiden yararlanmasını tanımıyor, bilmiyor, anlamıyoruz. Hatta dinle-
“Öğretmen başarıyı yakalamak istiyorsa; hayali çözümler bilmelidir. Öğretmen, eğitim, iletişim, başarı, miyoruz bile. İşin kolayına kaçıp suçluyor, bağı-
dayatmak yerine, öğrencilerin çözülmesini istediği sorunlara insan ilişkileri ve psikoloji ile ilgili kitaplardan rıp çağırıyor, sadece emirler vererek onlardan
mutlaka yararlanmalıdır. başarı bekliyoruz.”
yöneldiği takdirde başarıyı yakalamış oluyor.”
Bir öğretmen düşünün, öğrencilerini tanı- Bunun sonucu olarak da sevgisiz ve ilgisiz
mıyor, adını, meraklarını, yeteneklerini, kişi- eğitimimiz hüsranla sonuçlanıyor. Topluma kar-
sel özelliklerini, huy ve karakterlerini, gelişim şı saygısız, sevgisiz ve insanlığa zararlı insanlar
özelliklerini, aile yapısını, ekonomik ve kültürel yetiştiriyoruz. Bütün bunların sorumlusu kimdir
durumunu yeterince bilmiyorsa; Bu öğretme- acaba? Öğretmenler mi? Anne-babalar mı?
nimiz; öğrencilerin derslere ilgisini nasıl artıra- Çevre mi? Hepimiz suçluyuz. Toplum olarak he-
cak? Onları derse nasıl katacak? Dersi, bilgiyi, pimiz üzerimize düşen görevlerimizi yapmadık.
çalışmayı, öğrenmeyi nasıl sevdirecek? Okuma Ondan dolayı suçluyuz.”
aşkını nasıl sağlayacak? Nasıl öğretecek, nasıl Öğretmen başarıyı yakalamak istiyorsa; ha-
eğitecektir? yali çözümler dayatmak yerine, öğrencilerin çö-
Öğretmen, eğitimden, okuldan, öğrenciden zülmesini istediği sorunlara yöneldiği takdirde
ne beklediğini düşünmüyorsa, onları yetiştire- başarıyı yakalamış oluyor. Cıvıl cıvıl ruhumuzu
yim derken yok ediyorsa, öğrencisini tanıma- okşayan sesleriyle öğrencilerle beraber olmak,
dan, onu nasıl yetiştireceğini bilmeden eğitme- onlarla iyi ve güzel şeyleri paylaşmak ne güzel.
ye çalışan bir öğretmenin yetiştirdiği öğrenciler, Harika bir duyguyu paylaşmak isteyenler öğ-
bilgisiz bir bahçıvanın yetiştirdiği cılız, solgun, rencilerine değer versin. Onları dinlesin ve an-
renksiz ve kokusuz çiçeklere benzemez mi? O lamaya çalışsın.
zaman da yazık bize, vah bize, eyvah bize!
Çocuklara sevginizi içten gelerek verirseniz
“Bahçemizde özel bakım isteyen çiçeklerin ve çocuk bunu hissederse birçoğunun adeta
varlığından habersiz olan biz öğretmenler, na- size yalvaran gözlerle baktığını, bizi al aydınlık
sıl ki onları ilgisizlikten soldurup yok ediyorsak, yarınlara götür dediğini hissedersiniz. Ellerini
özel durumlarını bilmediğimiz, sorunlarından korkusuzca size uzatarak elimizden tutarak bize
habersiz olduğumuz nice Ahmet, Mehmetleri, umut ışığı ol dediklerini görürsünüz.

kasım/2018
80 somuncubaba somuncubaba 81
Öğretmen, öğrencilerine güzel duygular su-
narak, onların kalplerine seslenip, ruh dünya-
larında gizli kalmış güzellikleri ortaya çıkaran
gönül fatihleri olabilmek için ne gerekiyorsa,
kendisini onları yapmak zorunda hissetmelidir.
Öğrencimizle sağlıklı bir iletişim kurmak istiyor-
sak sorunlarına samimiyetle yaklaşalım. Sorun-
ları aşmanın en kolay ve pratik yolu iyi bir diya-
log, birbirini anlamaya açık güzel bir iletişimden
geçmektedir. Öğrencisine iyi, güzel ve yararlıyı
Öğretmen
vermek isteyen öğretmenin kendisi model ol- Yurdun dört bir yanı çiçek bahçesi
malıdır. Okuma zevki aşılamak isteyen öğret- Hiç solmasın diye korur öğretmen
menin öncelikle kendisinin okumayı sevmesi Dostluk ve barıştır onun goncası
gerekmektedir. Okumayan insan, okuma zevkini Ata’nın izinde yürür öğretmen...
bilebilir ve o zevki başkalarına aşılayabilir mi?
Öğretmenlik sadece sınıfta olmamalıdır. Sınıfın Dosdoğru davranır başı hep diktir
dışında koridorda, bahçede, dışarıda bulunduğu Kin tutmaz kimseye, hasedi yoktur
her yerde öğretmenliğini göstermelidir. Samimi Kanaat sahibi, gözleri toktur
Öğretmen öğrenci ilişkilerinde korkuya da-
yaklaşım, birazcık sevginin ve saygının karşılığını Daim hakikati arar öğretmen…
yalı değil, sevgiye dayalı güzel bir disiplin an-
büyük bir saygı olarak göreceklerdir. Öğretmen,
layışıyla ortaya çıkacak problemler kolayca
öğrencinin seviyesine inip birlikte çalıştığında öğ- Azimle çalışır dur durak bilmez
çözülecektir. Öğretmen, öğrencisinin görüş ve
rencisinin hemen kendi seviyesine çıktığını göre- Öncüdür her zaman geride kalmaz
düşüncelerine değer vererek onları dinliyor, Engelleri aşar güçlükten yılmaz
cek ve istekli bir şekilde çalışmak isteyecektir. Öğ-
onlara güzel bir şekilde dudaklarından dökülen Üstün hedeflere varır öğretmen…
retmen öncelikle kendisini sevmeli ve saymalıdır
sıcacık ifadelerle evladım, yavrularım, çiçekle-
ki öğrencisi de kendisini sevip saysın. Öğretmen
rim, canım, gençler, arkadaşlar vb. şekilde hitap Hep sevgi hâkimdir coşkun gönlünde
öğrencisini seven, ona değer veren, onu dinleyen
ve anlayan biri olur, ona elini uzatarak onun ba- edebiliyor, onların duygularını paylaşabiliyorsa Kışlar bahar olur olgun gönlünde
şına şefkatle dokunduğunda aralarında oluşan ne mutlu böyle öğretmenlere! Böyle öğretmen- Herkese yer vardır engin gönlünde
birçok engelin ortadan kalktığını ve aralarındaki lerin binlerce kez ellerinden öpüyorum. Barışı yürekte görür öğretmen...
sorunların çözüldüğünü görecektir. Öğretmen, sınıfında demokratik bir hava
Hızır İrfan ÖNDER
Öğrencilerimizin ruh dünyalarına girmeden, oluşturuyor, herkese söz hakkı tanıyor, onların
onların hobi ve fobilerini bilmeden, onları yete- rahatça fikirlerini söylemesine izin veriyorsa,
ri kadar anlayabilmemiz mümkün olmayacaktır. konuşmaları için onları teşvik ediyor, konuş-
Öğrencilerimizin kişiliklerini incitmeden, yara- malarındaki hataları yüzlerine vurmuyor, başka
lamadan, okuldan, kendimizden, derslerden so- sorularla onları kırmadan yanlışlarını anlamaya
ğutmadan, sevgiyle yaklaşarak öğrettiğimizde çalışıyorsa, onlara şefkatle bakıp güven veriyor-
geleceğe umutla bakan gençlerin yetiştiğini gö- sa, onların yalnız olmadıklarını hissettiriyorsa
receğiz. Bu da bizi çok memnun edecektir. Eğer hiç şüphesiz bu öğretmen öğrencinin gözünde
bunları yapmaz sevgi yerine korku, güler yüz
çok büyüyecektir.
yerine asık surat, ödül yerine ceza uygulayacak
olursak, bedenlerini doyurduğumuz kadar ruh- Sevgili meslektaşlarım, gönül bahçemizin
larını doyurmayıp aç bırakırsak, bu öğrencileri- eşsiz güllerini, tomurcuk çiçeklerini kırarak in-
mizin ileride karşımıza birer katil, ayyaş, hırsız citmeyelim. Onları soldurmayalım. Eğitimi okul,
olarak çıktığında hiç şaşırmayalım. Bunları kendi veli ve öğretmen üçgeninde görelim. Başarıya da
ellerimizle yetiştirdiğimizi de hiç unutmayalım. buradan gidileceğini aklımızdan çıkarmayalım.

kasım/2018
82 somuncubaba somuncubaba 83
EĞİTİM Mukadder Arif YÜKSEL

B
aşarı; kişi ya da kuruluşların, planladığı

Başarının
hedefe ulaşması, maddî-manevî duru-
munu ve sosyal statüsünü geliştirmesi
“Her bireyin ve kurumun misyonuna,
şeklinde tanımlanabilir. Hiçbir başarı tesadüfen mevcut durumuna ve hedeflediği
gayeye göre kaydedeceği başarı

Prensipleri
kazanılmamıştır. Her başarı; ince ve keskin bir
zekânın, güçlü bir iradenin ve yoğun bir çabanın
farklılık arz eder.”
meyvesi ise eğer, insanlığın ortak mirası olan
bilgi ve tecrübe, söz konusu başarının kök ve
gövdesini teşkil eder. Bir planı hayata geçirmek
(20 Kural) isteyen müteşebbis, bilgi ve tecrübeleri özgün
tasarımlarıyla sentezleyerek zekice icraya baş-
lar. Sonuç istenen gibiyse bu bir başarıdır.

Başarı, yolunda giden işlerin sürekliliği ve


gelişimidir. Buna göre bireyler, başarı sürecine
sağladıkları katkı ve üstlendikleri etkin rol nis-
petinde başarılı olurlar. Her birey ya da kurum,
sürece bir yerden katılır, ömrü ve imkânları nis-
petinde katkı sağlar. Bir kişinin bir alanda kay-
dettiği başarı, ipi kopmuş bir uçurtma gibidir. Bu
sebeple başarının, ilgili alan ve konularla takviye
edilmesi, zemin ve çevresinin de başarıya para-
lel bir gelişme içinde olması gerekir. Bu durum-
itse yapılacak tek iş faaliyete geçmektir. Fakat
da başarı sinerjik bir güce kavuşur. Sinerjik güç,
faaliyete geçmeden önce, işin önceliğine, öne-
birbiri ile ilgili güçlerin birleşimi ile ortaya çıkan
mine ve boyutuna göre kısa, orta ve uzun vadeli
bileşke güçtür. Sosyal alanda gerçekleştirilen da-
planlar yapmak gerekir. Mesela, bir öğrenci için
yanışma ve başarılarda hep bu güç etkisini gös-
sınıfı geçmek kısa vadeli, okulu bitirmek orta
terir. Bir (1) rakamının, alt alta değil de yan yana
vadeli bir hedeftir. İş hayatına atılmak, paralı ve
yazılarak okunması halinde ortaya çıkan değer,
saygın bir iş yapmak ise uzun vadeli hedef kap-
sinerjik gücü ifade eder. Yani dört tane biri alt
samına girer. Başarı ile gerçekleştirilen bir işte
alta yazarak topladığınızda dört (4) değerini elde
şu yedi safha yer alır: İstek, teori, tasarı, plan,
ettiğiniz halde yan yana yazarak okuduğunuzda
teşebbüs, süreç, sonuç.
bin yüz on bir (1111) değerini elde ediyorsunuz.

Normal zekâ seviyesinde olan herkes, önem- Her bireyin ve kurumun misyonuna, mevcut

li başarıların potansiyelini üzerinde taşır. Bunu durumuna ve hedeflediği gayeye göre kaydede-
pratiğe dökmek ve geliştirmek, birtakım, bilgi, ceği başarı farklılık arz eder. Bir işin nasıl yapıla-
tecrübe, prensip ve metodun, arzu, bilgi, bilinç cağını bilmek uzmanın başarısıdır. Başkalarına
ve çaba ile uygulanmasıyla mümkün olmakta- yapacaklarını göstermek öğretmenin başarısı-
dır. Her şey önce güçlü ve samimi bir istekle dır. Başkalarını daha iyi çalıştırmak için esinlen-
“Başarı, yolunda giden işlerin sürekliliği ve gelişimidir. başlar. Bu arada kişinin neyi istediğini bilmesi dirmek liderin başarısıdır. Başkaları tarafından
Buna göre bireyler, başarı sürecine sağladıkları katkı ve ve bilgilenmesi gerekecektir. İsteğini elde etme yapılan işleri denetlemek ve işin tamamlandı-
gücünü kendinde görüyorsa ve şartlar da müsa- ğından emin olmak ise yöneticinin başarısıdır.
üstlendikleri etkin rol nispetinde başarılı olurlar.”

kasım/2018
84 somuncubaba somuncubaba 85
Bir işi başaranlar da başaramayanlar da so- peşinde koşmalıdır. Hedef de teşebbüs edi- 10. Başarıda zamanlamanın belirleyici bir rolü
nuçtan bir ders çıkarmalıdır. Çıkarılacak isabetli len işe uygun olmalıdır. vardır. Zamanında yapılmayan iş yapılma-
dersler, yeni başarıların kapılarını aralayacaktır. mış iştir.
5. Dünya nimet-külfet dengesi üzerine kurul-
Aklını kullananlar için başarısızlık, bir sonraki
muştur. Hedefin büyüklüğü kadar emek ve 11. Bütün bütün elde edilemeyen parça parça
başarı öncesi son uyarı olabilir. Başkalarının bü-
zahmete gereksinim olacağından ona göre terk edilmez. Bütünüyle istemeyenler, bü-
yük zararlarla elde ettikleri tecrübeleri yeniden
bir külfet baştan göze alınmalıdır. Moliere, tünüyle sahip olamazlar.
yaşamak, zaman ve insan gücü israfından başka
“Zorluklar, başarının değerini artıran süsler-
bir şey değildir. Normal bir insan her şeyi yaşa- 12. Başarısızlık, büyük başarıların öğretme-
dir.” der.
yarak tecrübe eder. Zeki insan ise başkalarının nidir. Küçük ikazların büyük değeri vardır.
tecrübesi üzerine kendi başarılarını bina eder. 6. Ümitsizlik ve yılgınlık davayı baştan kaybetti- Edison, ampulü bulmak için 999 deney yap-
Bu sebeple hayatın her alanında başarılı olabil- rir. “Sabreden derviş, muradına ermiş.” ata- mış ve bu sırada laboratuvarı da yanmıştır.
mek için, büyük çabalar sonucunda oluşan ba- sözünü sık sık hatırlamak gerekir. Kendisine, “Anlaşılan bu iş olmayacak, bırak
şarı felsefesini ve bu felsefenin ortaya koyduğu artık, kendini boşa yorma.” denildiğinde, 18. Beden ve ruh sağlığını bozacak ve işin ya-
kuralları iyi bilmek gerekir: 7. Kararlı olmak hedefi yıldırır. Korku ise korku-
“999 kez olmadığını öğrendik ama daha rım kalmasına yol açacak dış etkenlerden
tulana güç verir. W. Ellery Channing, “Karar-
binlerce ihtimal var. Ayrıca Tanrı, yeni bir uzak durmak gerekir. Beden sağlığı için ge-
1. Öncelikle güçlü bir irade ile bir şeye talip ol-
sızlık ve gecikme başarısızlığın anahtarıdır.” rekli olan beslenme, barınma, giyinme, ruh
mak gerekir. laboratuvarda çalışma imkânı verdi.” demiş
der. Her engel, bizim hazırsızlığımızın ve ka- sağlığı için gerekli olan istirahat, huzur ve
ve yeni kurduğu laboratuvarda ilk deneme-
2. İsteğinde bilinçli olmalıdır. Neyi, niçin istedi- rarsızlığımızın bir parçasıdır. sessizlik ortamında kalmaya özen gösteril-
de ampulü parlatmıştır.
ğini bilmelidir. melidir.
8. Deha yoktur, sistematik çalışma vardır. Baş-
13. Başarının kendine sağlayacağı yarardan
3. Mevlâna, teşebbüs öncesi iyi düşünmeyi ve ka bir tespite göre dehanın onda dokuzu ça- 19. İnançlı bir kimse, başarı için gereken gay-
çok, toplumuna ve inancına sağlayacağı ya-
tecrübeli kimselerle istişare etmeyi tavsiye lışmadır. İşin gerçekleşmesi için gerekli olan reti gösterdikten sonra takdiri Allah’tan
rarı hesap etmelidir. Yetenekli kimseler ve
eder. “Soran dağları aşmış, sormayan düz yol- performans ortaya konulmalıdır. bekler. Allah’ın koyduğu tabii yasaya göre
bilgeler, kamunun ortak değeridir. Kamu-
da şaşmış.” derler. İstişare ile konu üzerindeki de; “İnsan için yalnızca çalıştığı kadarı vardır
9. Bazı fırsatlar insanın önüne hayatta bir kez nun kendisinden yararlanacağı kimseler,
tereddütler ve belirsizlikler bertaraf edilir. ve çalıştığının karşılığını mutlaka görecektir.”
çıkar. Başka bir deyişle fırsatlar hazır bulu- kendi rahatlarını ileri sürerek kamuyu ken-
(52/Necm, 39-40)
4. İnsanın özgüveni tam olmalı, kendi kapasite- nanlar içindir. Ya da hazır bulunanlar, olayla- dilerinden yararlanma hakkından mahrum
sini iyi bilmeli, kapasitesine uygun hedeflerin rı birer fırsat haline getirirler. bırakamazlar. 20. Her birey kendi işinde başarılı olduğunda,
birbirini tamamlayan başarılardan toplu-
16- Yeterlilik duygusu başarının ömrünü tüke-
mun başarısı dolayısı ile huzur ve refahı
tir. Daima daha fazlasını ve iyisini istemek
gerçekleşecektir. Bu sebeple herkes kendi
gerekir. Para nasıl parayı çekerse, başarı
görevini en iyi şekilde yapmak durumunda-
da başarıyı çeker. “Başarılarını gizlemek,
dır. Görevini yapmayanların yeri yapacak
en büyük başarıdır.” der La Rochefoucauld. olanlarla değiştirilmelidir. Zira bir yerdeki
Başarılarla övünmek ise başarıyı kötüye boşluk ve aksama tüm sistemi bozabilir.
kullanmaktır.
Kuralları daha da çoğaltmak mümkündür.
17- Hayatta şans ve tesadüflere yer yoktur. Bu tür kurallar, akıllı kimselere zaman, maliyet
Şans sanılan şey, farkında olmadan hak edi- ve emek tasarrufu sağlar. Sadece kuralları oku-
len bir kısmettir. Tesadüf sanılan gelişme- makla başarılı olunamayacağı doğrudur fakat
ler ise bizim zeminini hazırladığımız şartla- hesap edilemeyen bir ayrıntı sebebiyle işi yarım
rın uygun düşmesi ve birbirini tamamlama- bırakan birisi keşke ben bunun daha önce duy-
sıdır. Bu sebeple şans ve tesadüflerden asla saydım da diyebilir. İş bilenin, kılıç kuşananın,
medet ummamak gerekir. yarınlar ise hep ileriye bakanındır

kasım/2018
86 somuncubaba somuncubaba 87
Foto: Ayhan İŞCEN
Tasavvuf ve Menakıp
Mehmet Bahâeddin Efendi
2018 yılında aboneliğinizi yenilerken, yakınlarınızı da
Müellif: Mehmet Bahâeddin Efendi (Tokatlı Mustafa Hâki Efendi (k.s.)’nin oğlu)
Somuncu Baba’nın ilim ve kültür dünyasına katın.
Karton Kapaklı, 16x24cm, 304 sayfa ISBN: 78-9944-774-45-1
Onların da abone olmasını sağlayın.
Çeviren ve Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Halil İbrahim ŞİMŞEK

Sabır Acıdır Ama


Meyvesi Tatlıdır
2018 Yılı
Sümeyye Büşra YILDIZ Aile ve Çocuk
Ekiyle Birlikte Gönül Dostlarının Dilinden
İhmalkâr Yıllık Abone Bedeli
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s) ve
Anne Babalar
M. Emin KARABACAK
140 Hamid Hamideddin Ateş Efendi
Karton Kapaklı, 14x21cm, 368 sayfa ISBN: 978-9944-774-44-1
Peygamber Ahlâkı: Musa TEKTAŞ
Sabırlı Olma Değeri
Ayşegül KÖSTE Türkiye : 140
Banka / Posta çeki hesabınıza yatırdım. Dekont İlişiktedir.
Âtike binti Halid (r. anhâ)
ABONE İLETİŞİM HATTI
N. Nida DURAN
Adı / Soyadı:
444 36 61
Güncel Dinî Konular ve
Fıkhî Hükümler
Kurum Adı:
(0422) 615 15 54
Ünvan:
(0546) 544 60 44
Dergi Teslim Adresi: Aile Eki Karton Kapaklı, 14x21cm, 414 sayfa ISBN: 978-9944-774-43-7

ÇIKTI Visan İktisadi İşletmesi Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN


Posta Kodu: Şehir Zâviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.
Telefon: No: 71 44700 Darende Malatya
Faks: Tel: (422) 615 15 00
Gsm: (546) 544 60 44
E-posta: Faks: (422) 615 28 79
Vergi Dairesi: Vergi No: bilgi@somuncubaba.net
Abone Başlangıç Tarihi: İmza: www.somuncubaba.net
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in
Faturayı adıma kesiniz Posta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068
Ziraat Bankası TR 56 0001 0003 2026 7984 8050 01 Örnekliğinde Güzel Ahlâk
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi
Faturayı Vakfıadına
şirket - VİSAN İktisadi İşletmesi
kesiniz Vakıf Bank TR 04 0001 5001 5800 7299 7740 58
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA Halkbank TR 49 0001 2001 444
4740 36
0010611000 23 Karton Kapaklı, 14x21cm, 331 sayfa ISBN: 978-9944-774-46-8

kasım/2018
(0422)
Gönderilerin abone adına yatırılmasından sonra 615 15arayınız.
lütfen 54 Prof. Dr. Enbiya YILDIRIM
Tel: (422) 615 15 00 - Faks: (422) 615 28 79
(0546) 544 60 44
www.somuncubaba.net
Derginizin, elinize sağlıklı bir şekilde ulaşabilmesi için yukarıdaki alanları eksiksiz bir şekilde doldurunuz. somuncubaba 89
90 somuncubaba

You might also like