You are on page 1of 18

Okul Adı: Beyoğlu Anadolu Lisesi (Ekim 2004)

Ders Adı: Türk Dili ve Edebiyatı

Öğretmen Adı-Soyadı: Bekir ÇAM

Kitap Adı: Bedenin Dili

Sınıfı: 9B

Numarası: 161

Soyadı: ERGĐN

Adı: Ecem

KĐTAP ĐNCELEME PLANI

A)Kitapla Đlgili Bilgiler:

1-Kitabın adı: Bedenin Dili

2-Yazarı: Psikolog Dr.Zuhal BALTAŞ, Psikolog Dr.Acar BALTAŞ


3-Yayın evi, basıldığı yer ve yıl: Remzi Kitabevi, Đstanbul, 2003

4-Sayfa sayısı: 166

5-Fiyatı: 12,500,000TL

B)Yazarla Đlgili Bilgiler:

1-Yazarın Hayatı:

Prof. Dr. Zuhal BALTAŞ;


Psikolojinin meslek olarak, sadece
öğretmenlik ve klinik alanda test
uygulamalarıyla sınırlı kaldığı yıllarda, farklı
uygulamaların heyecanıyla “Psikoloji
Eğitimini” seçmiştir. Akademik alandaki
çalışmalarını “halk sağlığında davranış
bilimlerinin yeri ve rolü” üzerine yoğunlaştıran
Baltaş,1981 yılında Tıp Bilimleri Doktorası
(MScD) yapmıştır.
Stres ölçümü ve stresle başaçıkma
becerilerinin kazandırılması ile ilgili
araştırmalar yapan Baltaş, 1980’lerin ilk
yarısında “Sağlık Psikolojisi” ile “Đş yaşamı”nı
birleştirmiştir. “Örgüt Psikolojisi”, “Đnsan Kaynakları Yönetimi“ ve “Kurumsal
Danışmanlık” konusunda çalışmalar yürütmektedir. Mesleki çalışmaları,
Türkiye’de davranış bilimlerinin uygulama alanında kilometre taşları oluşturur.
Üç dönem Londra Üniversitesinde onursal profesör titri ile, sağlık
davranışı konusunda çalışmalar yürüten prof. Dr. Zuhal BALTAŞ bilimsel
yayınlar ve makalelerin yanı sıra, Halk Sağlığında Davranış Bilimleri ve
Prof. Dr. Acar BALTAŞ ile birlikte kaleme aldıkları Bedenin Dili, Stres ve
Başaçıkma Yolları adlı kitapların yazarıdır.
1989 yılında Doçent, 1996 yılında Profesör olan Zuhal BALTAŞ, Baltaş
Grubu Yönetim, Eğitim, Danışmanlık şirketi ile Baltaş-Eksen Seçme
Değerlendirme ve Organizasyon şirketinin kurucu ortağıdır.

Prof. Dr. Acar BALTAŞ;


Türkiye’de geniş kitlelere, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş
hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu göstermiş bir
öncüdür. Bunu yaparken de psikolojinin bilimsel değerinden ve
temel kavramlarında ödün vermemiştir.
1983 yılında Profesör Dr. Zuhal BALTAŞ ile başlattıkları
“Stres ve Başaçıkma Yolları” seminerleri, sağlıklı insanların hayat
kalitesini ve işletmedeki verimliliği arttırmaya yönelik çığır açıcı bir uygulama
olmuştur. Türkiye’de ilk kişisel gelişim kitabı olan Stres ve Başaçıkma Yolları,

2
geniş toplulukların stresi tanımasını sağlamıştır. Bunu 1989’da eğitim alanında
çalışanların el kitabı olmayı sürdüren Üstün Başarı ve 1991’de Profesör Dr.
Zuhal BALTAŞ ile birlikte yazdığı Bedenin Dili kitapları izlemiştir.
Acar BALTAŞ 1985 yılından bu yana çeşitli sektörlerde insan kaynakları
alanında yönetim danışmanı olarak çalışmaktadır. Zuhal BALTAŞ ile
kurdukları Baltaş-Baltaş Yönetim Eğitim ve Danışmanlık Merkezi, Türk
kültürüne özgü eğitim programları ve eğitimlerin ölçülmesi konularına öncülük
yapmıştır. Türkiye’de eğitim standartlarının yükseltilmesi konusunda özel bir
konuma sahip ve sektör lideri olan kuruluş, bir çok uluslararası başarıya imza
atmıştır. Onu izleyen Baltaş-Eksen Seçme, Değerlendirme ve Organizasyon
ise işe alım ve yerleştirme sürecinde psikolojik testler ve yeni değerlendirme
yöntemlerinin yanı sıra, kariyer planlama, performans yönetimi ve
outplacement projeleri üzerinde çalışmaktadır.
Türkiye’de ki en etkili konuşmacılardan biri olan Acar BALTAŞ “21.yy’de
iş hayatı”, “değişim”, “ekip çalışması”, “liderlik” ve ”duygusal zeka”
konularında yazılı ve görsel medyada çok sayıda röportaj ve program
yapmıştır.
1996-1999 yılları arasında Türk A Milli Futbol Takımının psikolojik
danışmanlığı görevini yürütmüş olan Prof. Dr. Acar BALTAŞ, evli ve iki çocuk
babasıdır.

2-Yazarın Sanatı:
Teorik tanımlar yaparak konuyu sıkmak yerine, bol örnekle betimlemeyi
tercih ederek bir akıcılık yakalamış. Kullandığı kısa cümleler sayesinde
sıkıcılığı ortadan kaldırmaya çalışmış.

3-Yazarın Eserleri:
Halk Sağlığında Davranış Bilimleri (Zuhal Baltaş), Üstün Başarı (Acar
Baltaş), Bedenin Dili (Zuhal, Acar Baltaş), Stres ve Başaçıkma Yolları (Zuhal,
Acar Baltaş). Çok sayıda mesleki röportajları ve makaleleri bulunmaktadır.

C)Kitabın Đçeriği Hakkında Bilgi:

1-Kısa Özeti:
Kitapta insanlarla iletişim kurarken verimliliğin %60 oranında sözsüz
mesajlara (jest, baş hareketleri, beden duruşu, yüz ifadeleri, temas) bağlı
olduğunu ve eğer bu mesajların dilini öğrenirsek iletişim içinde olan inanları
daha rahat anlayıp, kendimizi daha güzel ifade edebileceğimizden
bahsediliyor.

2-Dil ve Anlatım:
Bir sayfa içerisinde aynı kelime çok defa kullanılmış. Đletişimlerde
bedenin dilinin oranı farklı verilmiş. Ve fazlasıyla sıkıcı bir dille yazılmış.
Yalnızca kitabın özeti niteliğindeki son yirmi beş sayfada akıcı bir dil hakim.

3
3-Yeni sözcükler, güzel sözler:

Sözcükler:
Aristokrat: Soylu.
Biyo-psikolojik: Doğal olarak sahip olunan psikolojik davranışlar.
Fizyolojik: Đnsan fiziği ile alakalı olan.

Güzel Sözler:
“Sesin müziği, hayatın gerçeğidir.”

“Yüzü
Onun yüzü
Taze bir yaprak gibi
Kıpırdar durur içimde
Oysa nice güzler geçti
Bunca yaprak döküldü dalından
O günden beri ”

4-Anlatımın kim tarafından yapıldığı:


Kitap, genelde yazarlar tarafından birinci çoğul şahıs olarak, geniş
zamanda anlatılıyor.

D)Genel Yargı:

1-Kitap hakkındaki düşünceler:


Kitap kişinin günlük hayatta veya yurtdışında kurduğu iletişimlerde
insanları daha rahat anlaması ve kendini daha anlaşılır kılması yönünden çok
yararlı bilgiler içeriyor. Genelde bildiğimiz özelliklerden oluşmasına rağmen
yeni öğrendiklerimizin ilginçliği ile kitap dengeleniyor ve okunabilir bir hal
alıyor. Resimli olması ve çok fazla örnekle olayların açıklanması
uygulamalarda sıkıntı çekme olasılığını en aza indiriyor. Bütün bu özellikler
göz önüne alındığında; okunması insan hayatında pozitif değişiklikler
yaratabilecek bir kitap. Tek eksikliği sıkıcı bir dilin hakim olması.

BEDEN ĐÇ DÜNYAMIZIN ELDĐVENĐDĐR

Günümüzde beden ve ruh birbirinden ayrı olarak düşünülmekte ve bedenin


çatısı altında toplanmaktadır. Ancak kendimize sormamız gereken bir soru vardır,
“Bedenim benim sahip olduğum şeylerden sadece birimi, yoksa ben bedenimden mi
ibaretim?”. Bu soruya çoğu insan “Yaşadıkça ve diğer insanlarla iletişim içinde
oldukça, ben bedenimden ibaretim.” şeklinde cevap verir. Beden olmadan varlık
olmaz ve dolayısıyla insanla ilgili bir kavram somut olarak var olmaz.
Halk arasındaki yaygın görüşlerin ve dinlerdeki kuralların etkisiyle bedenin
isteklerinden kaçınılması, bedenin terbiye edilmesi gerekir. Bedensel arzular ahlaka

4
aykırıdır ve günahtır. Bu da insanı bedeninden uzaklaştırır. Güçlüğün temelinde,
bedeni kabul etmemek yatmaktadır.

ĐLK DĐLĐMĐZ BEDEN DĐLĐMĐZDĐR


Anadilimizden başka bir dil öğrenmek için zaman ve çaba harcarız. Temel
dilimiz olan beden dilimizi öğrenmek için ise bir gayret sarfetmeyiz. Oysa ki insan
beden diliyle çıkardığı duyguları bastıramayacağı için bu dili öğrenmek çok yaralıdır.
Zaten her insan beden dili konusunda bildiğini sandığıdan çok daha fazlasını bilir.
Duygu ve düşüncelerin kelimelere dökülemediği durumlarda en ufak bir
hareket dahi çok anlam taşır. Đnsanlar kelimeleri çoğunlukla gerçek duygu ve
düşüncelerini, örtmek için kullanırlar. Bir bebek beden dilini yaşadığı çevreye
uydurarak öğrenir.
Bunların farklı bir boyutunu gençlerde görürüz. Sıradan insan ilişkilerinde ya
da yetişkinlerde olan teşhirci davranışlarında yoğun olarak beden dillerini kullanırlar.
Anne-babalar, öğretmenler bunları kötü davranış ya da halk arasında ki deyimiyle
“kuşak çatışması” olarak algılarlar, bütün bunların temelinde beden dilini doğru
okuyamamız yer alır.
Genç bir insanın elini sallaması ve omuzlarını silkmesi yaşıtları tarafından
ilgisizlik olarak algılanırken, yetişkinler tarafından saygısızlık olarak görülür. Bu da
zamanla bir çatışmaya dönüşebilir.
Bunun sebebi ise her insanın sosyal yaşantısında farklı bir beden dili
kullanmak zorunda kalmasıdır. Bir doktor, bir taksi şöförü ya da bir işçi günlük
hayatta farklı sosyal kurallar uygular. Yani beden dili insanın sosyal rolününde bir
aynasıdır.
Đnsan gün içinde çoğu kez beden diliyle ani tepkiler verir. Duygu ve
düşüncelerin anlatımında beden dili esas alınmalıdır.

Beden dilimiz topluluğu nasıl etkiler?


Đnsanlar bir çok durumda topluluk karşısında kalırlar. Gerek bir seminerde,
gerekse sınıfta konuşurken, karşımızdakiler farkına bile varmadan beden dilimizle
onları etkileriz. Aynı konu, aynı kelimelerle anlatılsa dahi bazı seminerlerde
dinleyicinin ilgisi yüksekken, bazılarında sıfıra yakındır.
Mesela bir topluluğa kolları iki yana doğru uzanmış bir biçimde seslenen
kişinin alacağı cevap sayısı, kolları bağlı olarak seslenenin alacağından çok daha
yüksektir.

BEDENĐN BĐR BÜTÜN OLARAK KULLANILMASI


Başka hiçbir özelliğini göz önünde bulundurmaksızın, sadece göğüs açıklığına
bakarak bir insanın kişilik yapısı ve içinde bulunduğu duygu durumu hakkında bilgi
sahibi olmak mümkündür. Merkezin göğüs üzerinde kesişen yatay ve dikey bir
eksende dengeli durması kişinin çoğunlukla insanlarla sağlıklı ilişkiler içinde
bulunduğunun göstergesidir. Böyle kişi hem kendi haklarını hemde çevresindeki
kişilerin haklarını korur ve saygı duyar. Aynı zamanda kendini kabul ettirir ve güvenli
bir duruş ortaya koyar.
Merkezin kapanması omuzların düşmesi ile ortaya çıkar. Böyle durumlarda kişi
halinden rahatsızdır ve kendine güven duygusu azalmıştır.
Omuzların geriye alınması ve başın kaldırılmasıyla saldırgan bir duruş ortaya
çıkar. Bu kişi istediğini almak için “gerekirse şiddete baş vururum” ifadesini
vermektedir.

Davranışlarımız iç dünyamızı etkiler

5
Đnsanın merkezini kullanma biçimi ruhsal durumunu etkiler. Đnsanlar genelde
içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan
araştırmalar gösteriyor ki, insanlar hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları
gibi hissediyorlar. Bir insan kendini mutsuz ve bitkin hissediyorsa büyük bir ihtimalle
merkezi kapalı bir biçimde oturuyordur. Bu durumda merkezimizi açıp dik durmaya
başlarsak ve gülmeyi başarırsak, bizim kimyasal yapımızıda etkileyecek ve kendimizi
daha iyi hissettirecek bir girişimde bulunmuş oluruz.
Küçük yaştan bu yana toplumumuzun dayatmaları sonucu gülmeyi bir suç
gibi görürüz. Bu durum büyüdükçe de değişmez “çok güldük, ağlayacağız. ” gibi
deyimler bu sebeple ortaya çıkmıştır. Türk toplumunda “nedensiz gülen delidir”
anlayışı hakimdir. Oysa ki en önemli üç delilik probleminin ikisi kişinin hiç
gülmemesinden kaynaklanır. Yani bu sözün doğrusunun “sürekli somurtana deli
denir” şeklinde olması gerekir. Fakat Türk kültürü bunun tam tersini benimsettiği için
insanın içinde yaşaması muhtemel hayat sevgisi yok olur.
Sonuçta sıkıntıda olduğumuzda dik durur, omuzlarımızı açar ve gülümsersek
bir süre sonra kendimizi daha iyi hissettiğimizi fark edeceğiz. Çünkü insanın fiziki
yapısı kimyasını değiştirir.

ĐLETĐŞĐM

ĐLETĐŞĐMĐN ÖZELLĐKLERĐ
Đletişim duygu düşünce veya bilgilerin, akla gelebilecek her türlü yolla
başkalarına aktarılmasıdır. Đletişim ve etkileşim bir bütündür.
Etkileşimin içerisine eşyalarda girer. Örneğin; sevgilisine aşkını anlatmak
isteyen bir şair ona yazdığı şiirde kadeh, şal, fil dişi tarak, vb. gibi öğeleri kullanabilir.
Đletişimin asıl amacı anlatmaktır.

Đletişimde Đlk Dakika Önemlidir.


Đki kişi karşı karşıya geldiğimizde ki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir
belirleyicisidir. Đnsan asla ilk intibayı yenileyemez. Dolayısı ile ilk kez karşılaştığımız
bir kişiye nasıl davranmamız gerektiğini bilmeliyiz. “Duruşundan hoşlanmadım”,”Đlk
görüşte kanım ısındı” gibi deyimler ilişkinin geleceğinin temelini oluşturur.”

Đletişlim Kişiye Değil Kişi ile Yapılabilir.


Örneğin; bir çocuğun aklı oynadığı oyunla meşgul iken annesi ona yemek
yemesinin, ders çalışmasının gereğini anlatıyorsa bir verim alamaz. Hatta bir süre
sonra çocuğun oyunu ile ilgili bambaşka bir soruyla gelmesi beklenen bir durumdur.
Đltişim bir bütündür. Sözsüz mesajları yorumlarken tüm belirtileri beraber almalıyız.
Tek tek değerlendirmek yanlış sonuçlara varmamıza neden olabilir.
Mesela ellerin masaya dayanması, ters oturmak iletişim açısından güvensizlik
olarak yorumlanır, fakat insan bunları dinlenmek içinde kullanmış olabilir.

KÜLTÜR VE ĐLETĐŞĐM
Sözsüz mesajlar en yakınlarımızla da, sosyal çevremizle de, yurt dışına
çıktığımızda da en önemli iletişim kaynağımızdır. Yakın çevremizden gözlerimize
bakarak bizi anlamasını bekleriz. Bu “ne hissettiğimi, dediğimi anla” olarak, sürekli
kullandığımız jestlerimizin çevremiz tarafından benimsenmesini beklememizdendir.
Mesafe arttıkça önce kişisel, sonra yöresel davranışlar değişir. Örneğin;
ABD’de büyük bir markette ne olduğunu anlamak için bir malı evirip çevirebilirsiniz.
Fakat Türkiye’de hemen bir görevli “ne istemiştiniz?”, diyerek bizi rahatsız eder.

6
Dünyanın bir ucu Tokyo’da mağazaya giren bir Türk, insanların karşısında eğilmesini
farklı algılayabilir. Kültür, tarih boyunca insanın doğa ve insanla çıkmış problemlerini
çözüm biçimidir.

Bilginin Kaynağı
Đnsan doğasında bilgiyi anlama, işleme sistemi mevcuttur. Bu sayede insan
bilgiyi diğer canlılardan farklı algılayabilir. Dış dünyadan ise sadece ihtiyaç duyulan
bilgi alınır ve işlenir. Temel yaşamsal değerlere ilişkin duygu ve düşüncelerimiz,
kültürler arası ilişkilerde büyük benzerlik göstermektedir. Beden dilimizin bir bölümü
mağarada yaşamış atalarımızdan miras kaldığı için, insanın doğa ile etkileşiminden
kaynaklanır.

ĐNSAN-ĐNSANA ĐLETĐŞĐM
Bu iletişim karışık semboller içerir ve bu semboller dünyanın bir çok yerinde
benzerlik gösterir. Fakat bunun tamamen aynı olduğunu düşünmek yanıltıcı olur.
Đnsanların kültürlerinden kopması çok zordur. Benzerliğin sınırları vardır. Yurtdışında
yaşayan Türkler zaman zaman toplanarak Türk kültürüne olan hasretlerini, farkında
bile olmadan, özerk jestlerini kullanarak giderirler.
Teknoloji benzerliğin temel nedenlerindendir. Dünyanın her yerinde insanlar
aynı şekilde asansöre biner, tenis oynar, vs.
Bedenin dilinde asıl evrensel olan yön canlılık ve iç dengeyi korumaya yönelik
olan jest ve mimiklerdir. Đnsanların çoğu aynı şekilde korkar, kızar, üzülür, nefret
eder, mutlu olur, dikkat ve ilgi verir,uyur, gerilir.
Turistik geziler sonucu farklı kültürlere ait öğrenilen bazı özelliklerden övgü ile
söz edilir; ancak günlük hayatta kullanılması asla önerilmez. Đstense de
gerçekleştirilemez. Başka bir topluma ait geleneksel kültür ödünç alınarak
yaşanamaz.
Đletişim verici kişi, alıcı kişi, onların kodlanması, mesaj, gönderme becerileri,
geri bildirim olmak üzere, altıya ayrılır:

1-VERĐCĐ KĐŞĐ:
Verici kişi iletişimi başlatan kişidir. Đletişimin evrimi alıcının kaç duyusuna
ulaşılabilindiği ile doğru orantılıdır. Vericinin durumuna ilişkin algıları; ses tonunu,
mimiklerini, sözsüz dilini, vb. özelliklerini belirler. Algı; çevreden gelen uyarıların
toplama, organize edilme, anlaşılma, değerlendirilme sürecidir. Algıyı oluşturan
sürece algılama denir. Algılama sürecinde, duygusal durum vs. yoruma eklenir ve bir
izlenim oluşur. Yapılan araştırmalarda aç olan bir insanın karartı şeklindeki bir resmi
hamburger, aynı süre sigara içmemiş bir kişinin ise sigara olarak yorumladığı
görülmüştür.

2-ALICI KĐŞĐ:
Alıcı kişi iletişimde çok önemlidir. Dinlemeyi doğru yapmazsa, verici kişinin
yolladığı bilgileri alamaz. Doğru dinleme; ses dalgalarının kulakta toplanarak beyne
iletilmesinden ibaret ve sadece duymaya yarayan basit bir işlem değidir. Bu durum
dinleme sürecinin sadece fizyolojik boyutu olan işitmedir. Sağlıklı insan ilişkilerinin
temeli çok basit gibi gözüken, ama çok ihmal edilen, etkin dinlemeden geçer. Bunu
da onu anlamak için gayret göstererek, kelimelere giydirilen anlamları kodlayarak
gerçekleştirebiliriz.

3-ANLAMIN KODLANMASI:
Anlamların kodlanmasında üç temel faktör vardır:

7
A) Đlişkinin biçimi: iletişim içindeki kişilerin statüleri, rolleri, yakınlıkları ilişkinin
biçimini oluşturur. Đnsan eşine, arkadaşına, amirine aynı şekilde kızgınlığını
göstermez.
B) ilişkinin bağlamı: yer, zaman , yaş, vb. de anlam kodunu etkileyen özelliklerdir.
Bir anne çocuğuna insan içerisinde ya da yanlızken farklı şekilllerde kızar.
C) ilişkinin amaçları: verici kişi ile alıcı kişinin amaç ve ilgileri anlamın
kodlanmasını belirleyen temel bir özelliktir.
Verici kişinin amaçları: sorun çözmek, anlatmak, işbirliği, bilgi vermek,
değiştirmek, yön vermek, örgütlemek, paylaşmak, haddini bildirmek, aşağılamak
olabilir.
Alıcı kişinin amaçları: anlamak, tartışmak, öğrenmek, paylaşmak, vb.olabilir.

4-MESAJ:
Mesaj duygu ve düşüncelerin sözlü, sözsüz veya yazılı bir anlatımla alıcı kişiye
ulaşmasını sağlayan sembollere denir. Grafik anlatım, yazıda kullanılan; sözlü
anlatım, konuşmada kullanılan sembollerle; sözsüz anlatım, bedenimizde
oluşturduğumuz işaretlerle ifade edilir.

5-GÖNDERME BECERĐLERĐ:
Gönderme becerileri kişinin yaşadığı sosyal ortam ve kişilik özellikleri ile
şekillenir. Bir iletişimin yapılandırılmasında ortalama olarak kelimeler %10, ses tonu
%30, beden dili %60 rol oynar. Bunun yanında kendimizede bazı sorular sorarak,
gönderme zamanını ve şeklini belirleyebiliriz;
• Ne söylemek istiyorum?
• Ne zaman söylersem karşımdaki kişinin iletişim kanalları açık olur?
• Nerede, hangi ortamda iletişim başlatırsam yerinde olur?

Aynı zamanda güzel bir ses tonununda iletişime yardımcı olduğu görülmüştür.
“Sesin müziği hayatın gerçeğidir.”

6-GERĐ BĐLDĐRĐM
Geri bildirimin kalitesi iletişimin hem devamını, hem de yönünü belirler. Doğru
ve sağlıklı bir iletişim için geri bildirimde yer alması gereken özellikler şunlardır:
• Vericiyi tam olarak dinlemek ve anlamaya hazır olmak.
• Kelimelerin içeriğine ve aktarılmak istenen duygulara açık olmak.
• Ana konuyu kaçırmamak, özetlemeler yapmak.
• Đletişimi ön yargı ve direnç ile kesmemek.
• Üzerinde fikir birliği olmayan noktalardan önce, anlaşılan noktaları açıklığa
kavuşturmak.

GENEL ĐLETĐŞĐM VE ODAK ĐLETĐŞĐM


Đletişimi genel ve odak olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Genel iletişimde verici
kişinin duygu ve düşünceleri geniş kitlelere hitap edebilir. Genel iletişimin nesne
(televizyon, bilgisayar, vb.) aracılığı ile yapılması insanları birbirinden uzaklaştırır.
Yüzyüze iletişimde konunun başka mekanlara taşınması ihtimali olmadığı için
iletişim çift yönlüdür. Soru- cevap yönteminin kullanılması ağırlıkta bulunabilir.
Odak iletişimde ise duygu ve düşüncenin sadece iki insan arasında gidip
gelmesi söz konusudur. Odak iletişimde verici ve alıcı kişiler yer değiştirebilir. Verici
bazı durumlarda “o durum”a ilişkin yorumlarının yanına yan mesajlar eklemeye

8
yönelebilir. Böyle zamanlarda engelli iletişim oluşur ve kişiler konunun önüne geçtiği
için ana konu kaybolur.

JEST VE MĐMĐKLER
Jestler ve mimikler diğer kişilerin görsel sinyaller gönderen hareketleridir. Jest
ve mimiklerimizin anlamını doldurması için duygu ve düşüncelerimiz ile ilgili değer
taşıması gerekir.
Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri; baş, el, kol, ayak, bacak ve
bedenin kullanımı da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler “esas” ve “ikincil” olmak üzere
ikiye ayrılırlar.
Esas jestlerle, ikincil jestleri ayırt etmek için kendi kendimize şu soruyu
sorabiliriz: ”eğer ben yalnız olsaydım bu hareketi yapacak mıydım?” cevabımız hayır
ise esas, evet ise ikincil jesttir.

ĐKĐNCĐL JESTLER:
Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden refleks olarak
ortaya çıkan bu hareketlere ikincil jest ve mimik denir. Bunların çoğu sosyal değildir.
Çünkü bunları rahatlığımız ve temizliğimiz için yaparız. Ancak hangi duygusal
durumda olduğumuz önemlidir. Yalnız değilsek yanımızdakiler, bunlardan bizim
hakkımızda düşünceye sahip olurlar. Bazen ikincil jestleri anlamlı olarak kullanmak
isteriz. Böyle durumlarda ikincil jest olmaktan çıkıp, esas jeste dönüşürler.
Örneğin: istemediği halde eşi camı açmış olan biri hapşırdığında olabildiğince
güçlü ve açık hapşırır. Burda hapşırık esas jesttir.

ESAS JESTLER:
Anlatım, sosyal ve mimik olmak olmak üzere üçe ayrılır.

Anlatım jestleri:
Hayvanlarla da ortak olan biyolojik kökenli jestlerimizdir ve altı tanedir;
mutluluk, korku, öfke, hayret, üzüntü, tiksinti. Bu jestler bireye değil, türe özgü olduğu
için kültürden bağımsızdır.
Örneğin: yüzde ki sıkma hareketi düşmanın boynumuza sarılmasından
(mağara devri atalarımızdan kalan) dolayı oluşmuştur. Bugünse canımızı sıkan bir
durumda gene bu ortaya çıkar ve tüm yüz kaslarımızı sıkarız. Biyo-psikolojik beden
dilimiz evrenseldir. Bu anayapıya kültürler, anlatım zenginlikleri ve farklılıklar
katmışlardır.

Sosyal jestler:
Bulunduğumuz ortama uymak için, bulunduğumuz durumdan daha farklı bir
yüz ifadesini takınmaktır. Bir toplantıda kötü durumda olsak bile mutlu gözükmeye
çalışmamız buna örnektir.

Mimik jestleri:
Bu jestler bir objeyi ya da hareketi kusursuz taklit etmek için kullandığımız
jestlerdir.Tiyatro ,taklit ve şematik olmak üzere üçe ayrılır.

a)Tiyatroya özgü jest ve mimikler: Đzleyicileri hoşnut etmek için oyuncuların


kullandıkları jestler ve mimiklerdir, özellikle pandomim sanatçıları bu mimiklerle
sanatlarını icra ederler .
b)Taklit jestleri: Đnsanın rüzgar, köpek gibi olamayacağı bir şeyi taklit ederken
kullandığı jest ve mimiklerdir. Genelde eller etkindir.

9
c)Şematik jestler: Kısaltma veya özetlemeyle ilgili taklitlerdir. Bir durumu en
göze çarpan yönüyle ifade etmektir. Olmayan sigarayı içmek, elle ateş etmek bunlara
örnektir.
Bazı bilim adamları, bu jestlerin de evrensel olduğunu iddia etmiştir. Fakat bir
çok araştırmacı kültürün getirdiği farklılıklar olduğunu söylemiştir.

YÜZ ĐFADELERĐ, BAŞ HAREKETLERĐ

YÜZ ĐFADELERĐ
Beden dilimizin en belirgin anlamları yüzümüzdedir. 18. yy’da Erzurumlu
Đbrahim Hakkı Bey Marifetname adlı geniş eserinde dünya tasfiri yapmıştır. Kitabın bir
bölümünde, dini yorumlarla, insanın beden biçimleri hakkında iddialı açıklamalar
vardır.
Türkiyede yapılan araştırmalara Mümtaz Turhan öncülük etmiştir. Doğan
Cüceloğlu da kültürler arası farklılıkların araştırılması konusunda gelişmiştir.

BAŞ HAREKETLERĐ
Burada başın sağa sola, yukarı aşağıya hareketleri söz konusudur. Bu jestler
burnun ucunda birleşen bir artı üzerinde değerlendirilir. Sağ-sol doğrultusunda ki
hareketler kişinin kendi, aşağı yukarı doğrultusunda ki ise kişinin diğer insanlarla ilgili
durumunu gösterir.
Baş ile en çok anlatılmak istenen durum “evet, hayır” dır. Başın yukarıdan
aşağıya doğru sallanma şekli %85 “evet”, başın sağdan sola doğru sallanma şekli
%92 oranında oranında “hayır” olarak algılanmıştır.
Đstanbul’da yapılan bir araştırma 20 sene önce başın yukarı kalkması hayır,
aşağı inmesi evet şeklinde yorumlanmıştı. Fakat aradan geçen sürede Türk-Alman
kültür alışverişinin göçmenler tarafından yapılması, oradaki hareketlerin taşınmasına
yol açmıştır.
Baş, ikinci olarak anladığını belirtmek için hafifçe sallanarak kullanılır. Bu
davranış iletişimin verimi açısından çok önemlidir.

ELLER, KOLLAR, PARMAKLAR

ELLER VE PARMAKLAR
Đnsan beyninin düşünüp hayal ettiğini, eller gerçekleştirir. Đnsanın baş ve işaret
parmağının evrimi, bilimin bu güne kadar ortaya çıkartamadığı duyarlılıkta hareket
eden bir organ oluşturmuştur. El boşluk içinde uzanır, düz ve eğilimli çizgiler çizer,
daire ve yuvarlak hareketler yapabilir. Tutar, temas eder, okşar, çarpar, iter, çevirir,
vurur, parçalar. Elin becerisi sadece hissetmesinden değil, beyin ve el arasındaki
bağlantı köprülerinden kaynaklanır.
Đnsan beyninde başparmak ve işaret parmağını kontrol eden hücrelerin
kapladığı alan, baş ve bütün duyu organlarının kapladığı alana eşittir. Ayağın
kapladığı alanın on katıdır.

KÜÇÜK EL HAREKETLERĐ ĐLE ANLATTIKLARIMIZ


Temas yoluyla hissederek kazanılmış duygu, entellektüel bilgi yoluyla
kazanılmış duygudan çok fazladır. Temasın yarattığı farklılığı hepimiz biliriz, ama
kullanmak istemeyiz. Buna rağmen küçük bir temas çoğu kez özlem doğurur ve
tekrarlanması isteğini yaşatır.

10
Bazı durumlarda sadece el işretiyle anlatmak istediğimizi açıklayabiliriz.
Mesela acıkan biri eliyle karnına vurur, elin yana doğru hareketi “konu kapanmıştır”
anlamına gelir, vs.

KÜLTÜREL VE SOSYAL FARKLAR


Güney ülkelerinde kullanılan jestlerin, kuzey ülkelerine göre daha açık olduğu
gözlenmiştir. Orta Avrupa ve Đngiltere’de aristokrat çocuklarına eğitim veren yatılı
okullarda; çocukların kolları altına birer kitap koyarak hareket sınırlanır, çünkü açık
jestlerde bulunmanın üst sosyo-kültürel topluma uymayacağı düşünülür. Ancak bu
görüş her geçen gün ortadan kalkmaktadır.

TEMEL EL HAREKETLERĐ
El hareketleri konuşmamıza ritim ve vurgu katarak, düşüncemizin duygusal
anlatımını ortaya koyar. El hareketleri konuşmayla öyle bütünleşmiştir ki, çoğunlukla
telefonla konuşurken dahi bu hareketleri yaparız.

Avuç içinin yukarı bakması


Đnsan elini iki şekilde kullanır; avuç içi yukarı ve avuç içi aşağı bakarken. Avuç
içi daha hassastır. Açık duran el karşısındakine içini gösterir, gizlisi saklısı olmaksızın
güven, dostluk izlenimi verir.
Avuç içinin aşağıya bakması durumundaki insanlarla anlaşmak zordur. Çünkü
bu insanlar fikirleriyle arada bir duvar örer ve her türlü uzlaşmayı imkansız kılarlar.
Đnsanın el hareketleri de kişiden kişiye ve kültürden kültüre farklılık gösterir.

ÜSTÜNLÜK BELĐRTEN HAREKETLER


Sıkılmış yumruğuyla işaret parmağını, kağıt üzerine uzatarak, yapılan bir
hatayı sekreterine işaret eden yönetici, hiç bir mazereti kabul kabul etmeyeceğini
göstermiş olur. Buna elinin tersini göstererek yanıt veren sekreter de nezaket
ölçülerini zorlamaktadır.
Đnsan farkında olmadan da üstünlük davranışları sergiler. Bunları kontrol
etmek elimizdedir. Birinin omuzunu yukarıda tutmak yerine; sırtını veya kolunu
tutmak ve diğer eli açıp, dostça yaklaşmak çok farklı ve olumlu sonuçlar doğurabilir.

ĐKĐ ELĐN BĐRLĐKTE HAREKETLERĐ


Đki elin birlikte hareketi anlamı güçlendirir. Kişi kollarını kendi önünde bir duvar
olarak kullanır. Dirsekler masaya yaslandığı zaman; parmaklar birbirine geçmiş
olabilir, parmak uçları birbirine değebilir veya bir eliyle yaptığı yumruk diğerinin içinde
olabilir. Bunların hepsi üstünlük belirtisidir. Çoğunlukla üstlerin, astlara kullandıkları
jestlerdir ve kendine güven, “herşeyi bilirim” anlamı taşır.

ĐNSANIN KENDĐNE TEMASI


Đnsanın kendine teması gerginlik yaşadığı durumlarda kişiye rahatlık verir.
Đnsan başkasına temas ettiğinde de bunun farkındadır . Çocukluktaki, anne-babaya
sarılma, yetişkinlikte yerini kendine temasa bırakır. Đnsanın kendine temas şekilleri
incelendiğinde en çok yedi tane jesti kullandığı belirlenmiş;

1. Çeneye yaslanmak
2. Saçı okşamak
3. Yanağa yaslanmak
4. Ağza temas etmek

11
5. Şakağa yaslanmak
6. Elleri cebe sokmak
7. Kollarla bedene sarılmak

Đnsanın kollarını kavuşturması en hassas iki noktasından biri olan kalbini


korumanın sembolik işaretidir. Kol kavuşturma aynı zamanda insanın anne-
babasından beklediği, kucaklama ihtiyacının kendisi tarafından karşılanmasıdır.
Topluluk içinde kendine temasın ve dış dünya ile ilişkisini sınırlandırmanın en
güvenilir yolu elleri cebe sokmaktır. Özelikle erkekler içindir.

DĐNLEME, DEĞERLENDĐRME, ELEŞTRĐ JESTLERĐ


Bir dinleyicinin konuya duyduğu ilgiyi; bedenin üst bölümünün, kolların, elin ve
başın kullanılışı ortaya koyar. Dinledikleri konuya ilgi duyanların çoğunlukla bir elinin
kapalı olarak yanakta durduğu ve işaret parmağının da şakak boyunca yukarı baktığı
görülmüştür. Bedenini öne eğerek dinleyen biri tüm organlarını mesaja açmış olur.
Başın yana yatması da konuya ilgi duyulduğunun bir göstergesidir.
Elin çeneye destek olması açık bir eleştiri işaretidir ve bu durum o kişiye bir
obje vererek ya da hareket etmesini sağlayarak ortadan kaldırılabilir.
Dinleyicinin elini çeneye götürerek kaşıması onun karar aşamasında
olduğunun bir göstergesidir. Çeneyi kaşıma hareketini, kolları kavuşturup geri
yaslanma davranışı izlersa karar olumsuzdur. Pipo gözlük gibi aksesuvarları olanlar
karar verme anında bunları kullanırlar. Çenelerine ellerini götürmek yerine bunları
ağızlarına sokabilirler.

EL SIKIŞMA
El sıkma biçimi insanın kişiliğini ortaya koyma yollarının en başında gelir. Avuç
içinin yönü önemlidir. Avuç içinin karşıdaki insana bakış yere dönük olması üstünlük
belirtisidir. Karşıdaki kişiye güven vermek istediğimizde onun elini iki elle sıkarız.
Benzer şekilde diğer elimizle karşımızdakinin kolunu tutmak aynı anlama gelir.
El sıkışma işlevini kimin başlattığıda önemlidir. Ev sahibi konumunda olan
kişinin başlatması uygundur, ev sahipliği olmayan durumlarda hemen hemen aynı
anda ellerin uzatılması daha mantıklı olur.
Bunun yanında zamanlamaya da dikkat etmek gerekir. Atik davranmak adına
önce uzatılmış bir elin, havada 3-4 saniye kalması bile insanda rahatsızlık yaratır.
Normal bir el sıkışma 2-3 saniye sürer. Bundan daha uzun durumlarda özel bir ilişki
söz konusudur.
Đnsanı rahatsız eden el sıkma biçimleride vardır. Sadece parmak uçları
verilerek yapılan en rahatsız edici olanıdır. Başka bir çeşidi de Đngilizler’in “ölü balık “
dediğidir. Karşınızdakinin eli adeta bir tahta parçası gibidir. Bir ikincisi de insanların
elleri üzerinde güç denemesi yapan el sıkma biçimidir.

KOL KAVUŞTURMA ENGELĐ


Çocukluğumuzda kendimizi güvende hissetmediğimiz zaman bir şeylerin
arkasına saklanırız. Büyüdüğümüzde bunun yerini kollar alır ve insan kendini koruma
içgüdüsüyle kollarını bağlar. Birçok kimse kollarını alışkanlıktan ya da kendini böyle
daha rahat hissettiğinden bağladığını söyler. Bu noktada yine psikolojinin altın kuralı
devreye girer, “Dışlanan davranış insanın iç dünyasına yansır ve insan nasıl
davranıyorsa kendini öyle hisseder”.
Kollarını alışkanlıktan veya rahat ettiği için kavuşturduğunu söyleyenler
gerçekte korunmaya yönelik ve savunmacı bir duyguya sahip oldukları için kendilerini

12
iyi hissetmektedirler. Ancak iletişim kişiyle yapıldığı için, bizim niyetimiz değil,
dinleyicide uyanan izlenim önemlidir ve bu davranış olumsuz olarak yorumlanır.

GĐZLĐ (ÖRTÜK) KOL KAVUŞTURMA ENGELĐ


Bazen insan kollarını tam kavuşturmak yerine, bir kolunu sarkıtıp, diğer koluyla
bedenini kapatabilir. Đçgerginlik artarsa buna ayaklarla oluşturulan engel katılır ve kişi
kendini güvene alır.
Kapalı mekanda güneş gözlüğüyle otumak da engel davranıştır. Hiç kimse,
gözlerini görmediği biriyle olumlu ilişki kuramaz. Benzer şekilde çanta veya dosyayı
göğsünün üstüne tutmak, güvensizlik ve içgerginliğin işaretidir. Kişinin oturduğu
koltuğun koluda ona destek olabilir; bu çocuğun babasının bacaklarına sarılmasının
yetişkinlikteki karşılığıdır.
Ayrıca sakalda duyguların anlaşılmasını zorlaştıran doğal bir engeldir.
Đnsanlar kendi seçimleriyle dünya ile etkileşimlerini azaltmış olurlar.

BACAKLARIN KULLANILIŞI VE OTURMA DÜZENLERĐ

BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMAK


Çok sayıda anlam taşıyan bu davranış olumsuz olabileceği gibi dinlenme
amacıda taşıyabilir. Đnsanlar tarafından sonradan keşfedilmiş bir davranıştır ve
modaya uyum sağlar. Belli süre sonra insan çevresindekiler gibi bacak bacak üstüne
atmaya başlar.
Đngiltere’de iyi yetişmiş bir genç kız asla bacak bacak üstüne atmazdı,
günümüzde Kraliçe Elizabeth sadece ayaklarını bilekten kavuşturur.

AYAKLARI KAVUŞTURMAK
Kolları kavuşturmak gibi ayakları kavuşturmakta büyük ölçüde olumsuz anlam
taşır, eğer buna dizimize sarılmak eşlik ediyorsa anlam güçlenir. Kadınlarda durumu
aynı yorumlarsak yanılabiliriz. Çünkü eteği kısa olduğu için de bu durumda bulunuyor
olabilir. Bunun yerine kadınların kendine özgü davranışı vardır; bir ayağın üstü ile
öbür bacağın arkasına değmek. Bu yeterince olgunlaşmış kadınlarda görülür.
Eğer karşımızdaki kişi bu davranışlar içersindeyse onu rahatlatabilliriz. Kişiye
adıyla hitap edip, sıcak bir sesle konuşmak; kişisel, açık uçlu sorular sormak, aynı
konuyu devam ettirmek yardımcı olabilir.

OTURMA BĐÇĐMLERĐ
Đnsanların oturma biçimlerinde üç unsur etkilidir. Bunlar kaplanan alan, beden
duruşu (postür), seçilen yerdir.

KAPLANAN ALAN
Bazı insanlar sırtlarını yaslayarak, oturdukları alanın tamamını kaplar. Bu
“hayatımdan memnunum, kalkmayı düşünmüyorum” anlamına gelir. Bazısı ise
sandalyenin ucunda sanki hemen kalkacakmış gibi otururlar. Bu misafire nezaket
olabilir, ama iç huzursuzluğun dışa yansıması söz konusudur.
Aynı zamanda bu, bacakları yana uzatarak kullanma isteği olabilir. Bu sayede
bacaklar uzun gözükür ve estetik bir kadın görünüşü yaratılır.
Koltukta başkasına yer bırakırcasına oturan insanlar kendilerini tamamen
silmişlerdir. Bu insanların diğerlerine daha fazla oksijen kalması için daha az
soludukları bile düşünüleblir.
Boş yer olduğu halde koltuğun koluna oturan kişiler ise kendilerine çok
güvenen , düşüncelerini etraftakilere kabul ettirmek isteyen kişilerdir.

13
BEDEN DURUŞU (POSTÜR)
Ayakta duruşta olduğu gibi bunda da dik bir oturuş, hayat dolu canlı bir kişiliği
ifade ederken, çökük bir duruş çekingenliği, azalmış hayat enerjisini temsil eder.
Vücudun yandaki kişiye olan eğimi, ona ilgiyle doğru orantılıdır. Ondan uzaklaşıyorsa
bu zihinsel anlamda ayrılmanın belirtisidir.
SEÇĐLEN YER
Bir odaya girdiğimiz zaman seçtiğimiz yer kendimize olan güvenimizi ve
odanın içinde bulunanlar arasında kendimizi nerde gördüğümüz konusunda fikir verir.
Kapının yanında oturan kişilerin özgüvenleri düşük kimseler olduğu konusunda
araştırmalar yapılmıştır. Muhtemelen bu kişiler koltuğun ucunda oturuyor ve rahatsız
bir duruş sergiliyordur. Đçeri girince merkezin yakınında bir yer seçenlerin kendine
güveni yüksek kimseler olduğu görülmüştür.
Benzer şekilde birileriyle tanışmak için gittiğimiz bar, kafe gibi yerlerde
merkeze yakın yerlerde oturmak çok yararlı olur, herkesle etkileşim içerisinde
olunması mümkün gözükür.

OTURMA DÜZENĐ
Đnsanların sırtları en savunmasız bölümleridir, dolayısıyla bir lokantaya
gittiklerinde sırtlarını duvara vermek isterler, zorunlu bir şekilde sırtlarını kapıya veren
kişiler sebebini bilmedikleri bir gerginlik yaşarlar. Bu yüzden organizasyonu yapanın
herkesin nasıl oturacağını hesaplaması yerindedir.
Karşı karşıya oturan insanlar arasında genelde rekabet söz konusudur.
Satranç maçı gibi bir galip, bir mağlup olacağı izlenimini verir. Muhatabını masanın
karşısına alacak şekilde oturanların amir havası vardır, bu diğerinin hoşuna gitmez.
En iyi oturma şekli merkezlerin doksan derecede birleştiği hayali bir üçgen
içinde oturmaktır. Bu en uzlaşmacı oturuş biçimidir. Đnsan masadan destek aldığı gibi
diğer kişiyede dönebilir. Đş görüşmeleri genelde bu şekilde yapılır. Buna demokratik
oturma düzeni de denir.
Yanyana oturma düzeni, genelde bir sorunu beraber çözmek isteyen
gurupların oturma düzenidir. Đyi duygular en üst düzeyde olduğu için anlaşma ve bir
sonuca varma ihtimali yüksektir.
Yanyana oturmayı yaş veya statü açısından daha geride olanların başlatması
pek uygun düşmeyebilir, dikkatli olunması gereken bir oturma düzenidir.
Bir restoranda ya da kütüphanede boş masa yoksa tek kişinin oturduğu masada,
oturmak için o kişinin çaprazını seçeriz. Aynı zamanda iletişim içinde olmadığımız,
göz teması istemediğimiz durumlar da bunu kullanırız.

MASANIN ÖNEMĐ
Bir işyerinde otoriteyi gösterir. Masanın ardından verilen emirler etkili
olabileceği gibi genelde rahatsızlık yaratır. Masanın arkasından çıkıp, yapılan
konuşmalarda verim daha yüksektir. Oturma düzenin kişiler tarafından en olumlu
karşılandığı stil, yuvarlak masadır. Adalet ve eşit güç dağılımının simgesidir. Tarihte
Kral Artur’un Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nden beri bu amaçla kullanılır. Yuvarlak
masada dahi güç farkı vardır. Merkezden iki yana doğru güç azalır merkezin
karşısındaki kişi ikinci güç konumundadır.
Dikdörtgen masada merkez, yüzü kapıya dönük olandır. Ondan sonra
karşısındaki gelir.

ĐNSANLAR ARASI ĐLĐŞKĐLERDE MESAFE

14
GÜVENLĐK ALANLARI
Kişinin diğer insanlarla arasına koyduğu mesafe onlara karşı olan duyguları ile
ilgilidir. Đnsan sevdiği kişiye yakınlaşır, temas eder. Hoşlanmadığı kişi ile arasına
mesafe koymak ister. Đnsanlar birbiriyle ilişkilerini esas dört bölgede belirler: mahrem,
kişisel, sosyal ve genel alan.

Mahrem Alan
Đstanbul’da yapılan araştırmalarda mahrem alan 0-25 cm olarak belirlenmiştir.
Mahrem alanımızın içine sadece özel duygusal ilişkimiz olan insanları alırız.
Đstemediğimiz kişiler tarafından mahrem alanımız aşıldığında sıkıntı, gerginlik ve
saldırganlık eğilimimizde artış yaşarız. Bu tür olaylar genelde asansörde, dar bir
alandan iki kişi aynı anda geçmemiz gerektiğinde, vs. durumlarında olur.
Batı kültüründe aynı cins insanlar birbirleri ile öpüşmez. Oysa Türkiye’de
sevdiğiniz bir arkadaşınız tarafından öpülmeniz çok uzak bir ihtimal değildir.

Kişisel Alan
Arkadaşlarımızla konuşurken koruduğumuz 25-100 cm arası mesafedir.
Đstemediğimiz insanların en fazla bu kadar yaklaşmasına izin veririz. Aksi taktirde
kendimizi çekeriz. Đlgi duyduğumuz kişinin bu alana girmesini bize yakınlaşma isteği
olarak yorumlarız.

Sosyal Alan
Tanıdıklarımızla, iş yerindeki arkadaşlarımızla ilişki kurarken koruduğumuz
100-250 cm arası mesafedir. Bürolarda buna masalar, saksılar, koltuklar, vs.
yardımcı olur. Bu alan içindekilerle selamlaşma gereği duyarız. Kontrol altına almak
istediğimiz birine yaklaşırken, bizi kontrol etmek isteyen başka birinden uzaklaşırız.

Genel alan
Otobüs durağı, otellerin lobileri gibi topluma açık alanlarda korumak istediğimiz
250 cm ve ilerisindeki mesafedir. Bu alanın dışındakilerle selamlaşma ihtiyacı
duymayız. Sinema salonunda oturduğumuz sıra boşsa kalan koltukların yarısının
aşılacak şekilde oturulması dahi bizi rahatsız eder. Ortam el verdiği ölçüde biri bize
yaklaştığında bir adım geri atarız.

CĐNSEL SĐNYALLER VE ĐLGĐ ŞARETLERĐ

KUR DAVRANIŞLARI
Đnsanın ilgi duyduğu kişiye davranışları üç aşamadan geçer. Đlk tepki; göz
temasıdır. Daha sonra mesafeyi azaltma, üçüncü olarakta tesadüf görünüşlü küçük
temaslardır.
Đlişkinin geleceğini 30 sn. Đle 10 dk. Arasındaki zaman belirler. Kuşkusuz
bunun dışında kalan bir çok durum vardır.
Araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre ilk aşamada güzellik gelir. Daha
az güzel olanların ise aktiflikle bunu kapatmaya çalıştıkları gözlenmiştir.
Đkili ilişkilerde başarının beden dilini iyi okuyup kur davranışlarını ölçmekten
geçtiği belirlenmiştir.

ERKEKLERE ÖZGÜ KUR DAVRANIŞLARI

15
Kendisine çeki düzen vermek, kravatını düzeltmek, kemerini düzeltmek, varsa
bıyığını yada saçını düzeltmek olarak belirlenmiştir. Bunlardan sonra ayak uçları ilgi
duyulan kişiye yönelir.

KADINLARA ÖZGÜ KUR DAVRANIŞLARI


Omuzun üzerinden yan bakmak, saçını düzeltmek, kıyafetine çeki düzen
vermek, bedenini dik duruma getirmek, vb. olarak belirlenmiştir.

YALAN, SAMĐMĐYETSĐZLĐK, ŞÜPHE VE TEREDDÜT

GERÇEK DUYGULARIN GĐZLENMESĐ


Beden dili ile ilgili en çok ilgi çeken konu yalan söylerken davranışlarda
meydana gelen değişikliklerdir. Đnsa nlar yalan söylerken en başarılı şekilde
mimiklerini, kontrol ederler. Çünkü yüz mimiklerini bilinçli olarak düzenlenebilir. Bu
yüzden düşünülenin aksine bir insanın yüzüne veya gözlerine bakarak yalan
söylediğini anlamak pek mümkün değildir.

Yalan işaretleri

1. Yalan söyleyen kişilerin elleri ile yaptıkları jestler azalmaktadır.


2. Yalan söyleyen kişilerin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme
sayısı artmaktadır.
3. Yalan söyleyen kişiler konuşurken beden hareketlerinde bir artış olmaktadır.
4. Yalan söyleyen kişilerin el jestleri azalırken eli sallama hareketi artmaktadır.
5. Yalan söyleyen kişilerin yüz ifadesi normale çok yakındır.

Bu işaretler kişinin yalan söylediğini değil; yalan söyleme ihtimalinin olduğunu


belirler.

DAHA ĐYĐ ĐNSAN ĐLĐŞKĐLERĐ KURABĐLMEK ĐÇĐN...

ÇEVREDE OLUMLU ĐZLENĐM YARATACAK BEDEN DĐLĐ ÖZELLĐKLERĐ


1. Göz ilişkisi: Đnsanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok hoşa gider.
Đnsanlarla onları rahatsız etmeyecek ölçüde, ancak mümkün olduğu kadar çok
göz ilişkisi kurun.
2. Yüz ifadesi: Canlı olun. Mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin
ve gülün. Yüzünüz, çevrenize olan ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz
gözükmekten kaçının.
3. Baş hareketleri: Karşınızdaki konuşurken sıksık başınızı hafifçe aşağı, yukarı
hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Söylenenleri kabul
edip etmemeniz önemli değildir, sizinle konuşana “anlaşıldım” duygusu
yaşatın. Başınızı hafif dik tutun.
4. Jestler: Çok aşırıya kaçmadan jestlerinizi kullanın. Ellerinizi cebinizde
tutmaktan ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının.
Açık ve anlaşılır jestleri tercih edin.
5. Postür (beden duruşu): Ayakta iseniz, dik durun. Oturuyor iseniz sandalye ve
koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Birisi ile konuşurken ve
biri doğrudan sizin ile konuşurken öne eğilin ve ilginizi gösterin.
6. Yakınlık: insanlara daima, onları rahatsız etmeyecek şekilde, mümkün olan en
yakın mesafede durmaya gayret edin.

16
7. Yöneliş: Daima konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük durun.
Đkiden fazla insanla bir gurup oluşturuyorsanız sizin için önemli olanların
dışındakilere merkezinizi kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye
merkezinizi açık tutun.
8. Bedensel temas: Đnsanları tedirgin etmeden, mümkün olan her durumda
bedensel teması kullanın. Özellikle sizden gençlerle, aynı cinsten olanlarla,
sizden daha alt statüde olanlarla bedensel temas kurmak için her fırsatı
değerlendirin.
9. Dış görünüş: Grup normlarına, toplumsal rol ve statünüze uygun giyinin
giyiminize mümkün oldukça renk katın. Kadınlar erkeklerden daha çok renk
kullanabilir. Saç ve el bakımınıza özen gösterin kendinize gösterdiğiniz özen,
kendinize verdiğinizi değerin ifadesidir. Günlük traşını olmamış bir erkek
bıraktığı olumsuz izlenimle ilgili başka bir neden aramamalıdır.
10. Konuşmanın sözel özellikleri: Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının. Bir
topluluk içinde dinlediğinize eşit miktarda konuşmaya gayret edin, sesinizin
yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.

ÇEVRENĐZDEN GÖRECEĞĐNĐZ ĐTĐBAR VE SAYGI, KENDĐNĐZE GÖSTERDĐĞĐNĐZ ÖZEN


KADARDIR.

YORUMLAR:

.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................

17
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................
.............................................................................................................................

18

You might also like