You are on page 1of 6

Büyük Kolonizasyon (M.Ö.

750-550)

Hellen ortaçağının sonlarına doğru M.Ö. 8. yy’ın ortalarında Hellenler geniş çaplı bir
kolonizasyon hareketine girişmişlerdir. M.Ö. 750-550 yılları arasını kapsayan bu hareketin
çeşitli nedenleri vardır:
1. Hellen toplumundaki hızlı nüfus artışının yarattığı beslenme ve geçim zorlukları. Tarım
arazilerinin sınırlı oluşu.
2. Partiler arası çekişmelerin doğurduğu siyasal hoşnutsuzluklar ve bundan kaynaklanan iç
göçler.
3. Çiftçilerin borçları ve bunun neden olduğu sosyal nitelikli iç göçler.
4. El sanatlarının ve denizciliğin gelişmesi.
5. Maceracı insanların yeni yerler görme isteği.

Büyük kolonizasyon dönemindeki (M.Ö. 750-550) koloni kurma etkinliklerinin iki aşamada
gerçekleştiği kabul edilmektedir:

Birinci Aşama: M.Ö. 750-650 yılları arasını kapsar. Bu aşamada sınırlı sayıda kent devleti
kolonizasyonda rol oynamıştır. Euboia (Eğriboz) adasında Khalkis ve Eretria’nın yanı sıra
Megara ve Korinthos’lu kolonistler G. İtalya ve Sicilya’ya ayrıca Khalkidike yarımadasına
yerleşmişlerdir.
İkinci Aşama: M.Ö. 650-550 yılları arasını kapsar. Bu aşamada yoğun bir kolonizasyon
etkinliği söz konusudur. Bu süreçte Trakya, Çanakkale çevresi, Marmara ve Karadeniz kıyıları
yoğun bir yerleşime sahne olmuştur. Ayrıca yine G.İtalya ve Sicilya’nın yanı sıra K. Afrika,
Fransa’nın Akdeniz kıyıları ve İspanya kıyılarında koloni kentleri kurulmuştur.

Büyük kolonizasyon olarak nitelendirilen süreçte kurulan koloni kentleri (apoikia) ana
kentlere (metropolis) sadece dinsel inançlar, gelenek-görenekler bakımından bağlıydılar.
Büyük kolonizasyonu Hellas’ın yanı sıra Batı Anadolu (İonia) kentleri gerçekleştiriyor, en
büyük koloni bölgesini ise Güney İtalya ve Sicilya kıyıları oluşturuyordu. Hellen
kolonilerinin çokluğu buraların sonradan Megale Hellas (Magna Graecia) olarak
nitelendirilmesine neden olmuştur. Kolonizasyonda en etkin kentlerin başında Batı
Anadolu’daki Ion kentleri özellikle Miletos ve Phokaia gelmektedir. Bugün yaşadığımız
İstanbul’un içinde kalmış olan Byzantion ve Khalkedon da büyük kolonizasyon sürecinde
M.Ö. 7. y.y.’da Megaralı kolonistler tarafından kurulmuş kolonilerdir. Khalkedon M.Ö. 685-
676 yıllarında Byzantion ise M.Ö. 668-659 yıllarında kurulmuştur.
Büyük kolonizasyon hareketi Hellen toplumunda ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda olmak
üzere çeşitli değişimler şeklinde kendini gösteren birçok sonuç doğurmuştur:
Ekonomik değişimler
a. Kolonilerden getirilen ucuz tahıl nedeniyle ana kentlerde tahıl tarımının artık kar
getirmemesi ve bu nedenle zeytinyağı ve şarap üretimine yönelinmesi (tarımsal değişim).
b. İşlenmiş eşya üretiminin ön plana çıkması (endüstriyel değişim).
c. Hellenlerin bir ticaret ulusu haline gelmeleri ve Akdeniz çevresinin Hellenize edilmesi
(kültürel değişim).
d. Natürel ekonomiden para ekonomisine geçiş (hayvan yerine metalin değer ölçüsü olması).
Sosyal değişimler
a. Ana kentlerde soylu toprak sahipleri zeytinyağı ve şarap üretimine geçerken aynı şeyi
küçük çiftçiler başaramadığı için borçlarının giderek artması ve bizzat köle durumuna
düşmeleri.
b. Soyluların yanında burjuvazinin de zanaatçı, atölye sahibi ve tüccar olarak zenginleşmesi.
c. Toplum ufkunun genişlemesi, felsefe ve bilimin gelişmesi.
Siyasal değişimler
Siyasal haklar toprak mülkiyetine bağlı olduğu için (=soylular egemenliği) iki hoşnutsuz grup
ortaya çıkmıştır:
a. Ekonomik nedenlerden dolayı küçük çiftçiler.
b. Siyasal nedenlerden dolayı burjuvazi. Burjuvazi. artık sahip olduğu ekonomik gücü siyasal
hakları açısından da değerlendirmek istemektedir.
c. Ayrıca soylu atlılardan oluşan ordunun yerini artık ağır silahlı vatandaş ordusu almaya
başlamış, soy temeline dayanan devletten bir vatandaşlar devleti ortaya çıkmış ve eski soy
aristokrasisinin yerini şimdi para aristokrasisi almaya başlamıştır.

Aslında kolonizasyonun doğurduğu en önemli sonuç şüphesiz toplumda sınıf mücadelelerinin


başlamasıdır. Krallık yönetiminin yerini Arkaik Çağda pek çok poliste soylular egemenliğinin
yani aristokrasinin aldığına daha önce değinmiştik. Bu yönetici durumundaki aristokratlar ile
yönetimde payı olmayan halk arasında söz konusu dönemde şiddetli anlaşmazlıklar
başlamıştır. Bunun nedenlerinden biri şüphesiz sınıflar arasında oluşan dengesiz gelir
dağılımıdır ve Büyük Kolonizasyon’un bunda önemli bir payı olmuştur. Diğer bir neden ise o
çağlarda henüz yazılı olmayan hukukun (örfî hukuk) aristokratların çıkarları ve talepleri
doğrultusunda aşağı tabakalara mensup kişilerin aleyhine işlemesidir. Bu örfî hukuka thesmoi
denilir. Bu konudaki tartışmalar ve şiddetli mücadeleler Klasik Çağda tüm vatandaşların
(demos) yönetime katıldığı demokrasiyi getirecek, M.Ö. 5. y.y.’da da demokrasi iyice
kökleşecektir.

Antik çağda demokrasiyi getiren toplum ve anayasa gelişimini en sağlıklı şekilde Atina
örneğinden izleyebiliyoruz. Bunun nedeni konuya ışık tutan kaynakların yalnızca bu kent
devleti için yeterli ölçüde mevcut olmasıdır. Fakat şunu da belirtelim ki Atina’da gördüğümüz
gelişimin ayrıntılarını diğer tüm polisler için de aynen geçerli saymak doğru değildir.
Krallığın diğer kent devletlerinde olduğu gibi Atina’da da kaldırılmasından sonra yönetim
aristokrat ailelerden yıldan yıla seçilen ve arkhon unvanını taşıyan (arkhon/arkhontes) toplam
dokuz memurun elinde bulunuyordu. Bu sistemin İ.Ö. 683 yılında yerleştiği kabul
edilmektedir.

- arkhon eponymos
- arkhon basileus
- arkhon polemarkhos

Bunlara yardımcı olarak altı arkhon (arkhontes thesmothetai / yasalardan sorumlu arkhonlar)
daha bulunmaktaydı.

Roma’daki konsüllerin (consul/consules) karşılığı olan bu en üst düzeydeki memurlar görev


sürelerinin bitiminde en yüksek yargı organı konumunda bulunan Areopag meclisinin (Areios
pagos = Ares tepesi) doğal üyesi oluyorlardı. O çağlarda söz konusu meclisin adı ἡ ἐν
ρε πγ υλ /Ares tepesindeki bule idi.

DRAKON
Yazılı olmayan hukukun soylular tarafından sürekli olarak aleyhlerine işletilmesinden büyük
rahatsızlık duyan alt tabakalara mensup vatandaşların sürekli yakınmaları sonucunda
aristokratlar toplumdaki mevcut uygunsuzlukların düzeltilmesi amacıyla Drakon adında bir
aristokrata tam yetki verdiler (M.Ö. 624). Yürürlükte bulunan yasaları ve yasaların yapıla
geliş (teâmül) tarzını yazıya geçirten Drakon çok ağır hükümler içeren bir ceza yasası
hazırladı. Söz konusu yasalar aslında aristokratların haklarını, mal ve mülklerini şiddetli
cezalarla koruyan kanunlardı. Fakat Drakon’un getirdiği yasalarla ‘thesmoi’ olarak
nitelendirilen ve tanrısal sayılan sözlü yasaların yerini ‘nomoi’ denilen insan yapısı yani
gerçek yasalar almış oluyordu. En eski ‘yasa koyuculardan/nomothetai’ biri olarak Drakon
siyasal ve sosyal yapıda (düzen) bir değişiklik getirmemiş, sınıflar arası mücadeleye çare
olamamıştı ama aslında demokrasiye giden yolun önünü açmıştı. Her şeyden önce insan
yapısı yasalar siyasal iktidarların sınırlarını belirleyecekti. Yargıya ilişkin kararların bundan
böyle yayınlanması ilkesi de getirildi ve kuralların herkes için geçerli olduğu açıkça
belirtilerek toplumdaki özgür kişiler (vatandaşlar) arasında hukuksal anlamda bir eşitliğe
doğru (isonomia) ilk adım atıldı. Öte yandan devlet otoritesiyle bireyler arasında ilk kez
doğrudan bir ilişki kuruldu ve bunun sonucunda birey ailenin/klanın/kabilenin dışında
hukuksal bir kişilik kazandı.

SOLON
Drakon’dan bir kuşak sonra M.Ö. 594-593 yılında yine bir aristokrat olan Solon’un Atina’da
arkhon seçildiğini ve geniş yetkilerle donatıldığını görüyoruz. Solon yaptığı reformlarla Atina
devletini içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmaya çalışmıştır. Solon’un reformları şunları
kapsar:
1. Ekonomik Alanda: Borç köleliğini tümüyle ortadan kaldırmıştır  
(seisaktheia/yükten arınma); borç yüzünden köle olan çiftçileri yeniden özgürlüğe
kavuşturmuş ve tarlalardaki ipotek taşlarını kaldırmış/borçlarını affetmiştir. Solon bundan
böyle vatandaşların özgürlüklerini teminat göstererek borç almalarını da yasaklamıştır. Solon
ayrıca borç yüzünden yabancı ülkelere satılan Atinalıları da devlet parasıyla geri getirtip
özgürlüklerini vermiştir. Bunun yanında Solon büyük olasılıkla toprak köleliğini de (toprak
kölesi=serf) kaldırmıştır. Çünkü ondan sonra ürününü altıda beşini aristokrat beye veren bu
kişilerden söz edilmemektedir. Bunlara “altıda birciler” deniyordu.
2. Hukuksal Alanda: Yasaları yaygın şekilde yazıya geçirterek hukuk devletinin kökleşmesi
yolunda önemli bir adım atmış, herkesin yasalar karşısında eşit sayılması ilkesini
güçlendirerek isonomia’yı etkin kılmıştır.
3. Siyasal Alanda: Doğumdan kaynaklanan siyasal ayrıcalıkları ortadan kaldırarak siyasal
hakları vatandaşların servet oranlarına göre vermiştir. Fakat eski aristokratlar aynı zamanda
zengin de olduğu için yine de güçlerini yitirmemişlerdir. Bu düzenlemeyle eski doğum
oligarşisi (aristokratia/aristokrasi) şimdi para ya da varlık aristokrasisine
(timokratia/timokrasi) dönüşmüş oluyordu. Bu şekilde büyük bir devrim gerçekleştirmiş olan
Solon, Atina vatandaşlarını yıllık gelirlerine göre 4 gruba ayırmıştır. Yurttaşlık hakları, vergi
ve askerlik yükümlülüklerinde şu 4 grup esastı:
1. Pentakosiomedimnoi: Yıllık 500 ölçek hububat, yağ, şarap sahibi olanlar veya buna eşit bir
yıllık geliri olanlar. Bunlar orduya süvari olarak katılırlardı. (1 Attika medimnos’u=52,5 litre)
(1 medimnos = 1 drakhmi)
2. Hippeis: Yıllık 300 ölçek hububat, zeytinyağı veya şarap sahibi olanlar. Askerliklerini
süvari olarak yaparlar.
3. Zeugitai: Yıllık 200 ölçek hububat, zeytinyağı veya şarap sahibi olan küçük çiftçiler.
Askerliklerini ağır piyade yani   (hoplit) olarak yaparlar.
4. Thetes: Yıllık 200 ölçekten daha az hububat, zeytinyağı veya şarap üretimi yapanlar veya
herhangi bir geliri olmayan işçiler (thet’ler). Bunlar askerliklerini   (hafif
piyade) ve Themistokles’ten itibaren denizci (kürekçi veya tayfa) olarak yaparlardı.

Toprak veya emlak sahibi olmayan tüccarlar da kazançlarına göre bu dört sınıftan birine dâhil
edilirlerdi ve sınıflarının belirlenmesinde 1 drakhmi 1 medimnos’a eşit sayılırdı. Eski
Yunan’da askerlik görevi ile siyasal haklar birbiriyle doğrudan ilişkili olup, söz konusu çağda
askerler silah ve her türlü teçhizatlarını kendileri sağlamaktaydılar. Solon da askerlik görevini
bu dört sınıf arasında gelirlerine göre paylaştırmıştır. Siyasal haklardan yoksun olan köleler ve
metoikos’lar (yerleşik yabancılar) ise askere alınmazdı.

4. Anayasal Alanda:
a) Ekklesia: 20 yaşını doldurmuş tüm vatandaşların oluşturduğu halk meclisidir. Arkhon’ları
seçer, savaş ve barışa karar verir, devlet memurlarını seçer, ittifak antlaşmaları yapar ve
yasalar çıkarırdı.
b) Bule: Ekklesia’nın görevini hafifletmek için kurulmuştur. Her phyle’den/soydan (Atina’da
kan bağına bağlı vatandaş grupları) 100 kişi olmak üzere 400 kişiden oluşur. Günümüzde
buna ‘dörtyüzler meclisi’ denilir. Solon zamanındaki ‘bule meclisi’ maliyeyi ve memurları
denetleyen, yasa önerileri konusunda ön görüşmeleri yapan ve arkhon’lara danışmanlık
görevini yerine getiren bir danışma meclisi idi. Söz konusu meclise servetlerine göre 4 gruba
ayrılmış vatandaşlardan sadece ilk 3 grubun mensupları 30 yaşını doldurmuş olmak kaydıyla
üye olabiliyordu.
c) Arkhonluk: En üst düzey yöneticilik olan arkhonluk eskisi gibi kalır. Bu memurluğa sadece
birinci vatandaş grubunun mensupları yani en varlıklı kişiler gelebiliyordu. Diğer bir deyişle
arkhonluk aristokratik özelliğini korumuştur.
d) Areopag Meclisi: Bu meclis de arkhonluk gibi aristokratik niteliğini sürdürüyordu.
Arkhonluk yapmış kişilerin yaşam boyu üye oldukları söz konusu meclis cinayet suçları için
en yüksek mahkeme olmasının yanı sıra din ve ahlak yaşamını da denetliyor ve gerektiğinde
ekklesia kararlarını bile veto edebiliyordu. Sadece ilk iki grubun mensupları girebiliyordu.
e) Heliaia: Demokratik nitelikte bir halk mahkemesidir. Heliaia’ya 30 yaşını doldurmuş tüm
yurttaşlar üye olabiliyordu. Bir tür yargıtay niteliğindeki bu mahkemenin her türlü yönetim,
karar ve uygulamalarına karşı verdiği hükümler kesindi. Buna arkhonların kararları da
dâhildir.

5. Eğitim Alanında: Eğitimin devlet tarafından gözetilmesi ve denetlenmesi sağlanmıştır.


Eğitimde Homeros’tan okuma parçaları zorunlu kılınmıştır.

Solon özellikle anayasada köklü değişiklikler ve reformlar yapmıştır. Nitekim daha sonra ünlü
filozof Aristoteles’in Solon’u Atina demokrasisinin öncüsü olarak nitelendirdiğini görüyoruz.
Bununla birlikte Solon’un reformları da Atina’da toplumsal barışı köklü ve kalıcı biçimde
sağlamamıştır.

You might also like