You are on page 1of 1

NAZIM HİKMET RAN

Nazım Hikmet Bursa Cezaevi’ndeki günlerinde koğuş arkadaşlarını okumaya ve yazmaya yönlendiriyordu. Aynı
zamanda da cezaevi yönetimine yardım ediyordu. Birgün cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş geldi.
Uzun süren denetimlerden sonra müdüre, ”Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?” dedi ve hemen
Nazım’ı odaya getirdiler. Koltuğa iyice yayılan müfettiş yukarıdan bakarak Nazım’ı iyice süzdü, ”Demek Nazım sizsiniz”
dedi, fakat oturması için yer göstermedi. Kısa bir konuşmadan sonra ise gidebileceğini söyledi. Nazım tam kapıdan
çıkarken durdu.

Nazım: Ömer Hayyam adını duydunuz mu?

Müfettiş: Kim duymaz Hayyam’ı?

Nazım: Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sordu ve devam etti.

”Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama
dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak.”

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

Hüseyin Rahmi Gürpınar, kadınlarla dolu çok kalabalık bir evde yetişmişti. Yemek yapmasını,
dantel işlemesini, kadınlara dair her şeyi çocukluğunda öğrenmişti. Hatta romanlarında kadın
karakterleri çok iyi aktarması da buna bağlanır.

”Hüseyin Rahmi’nin bir sürü eldiveni vardı. Sokağa, eldivensiz hiç çıkmazdı. Bunları, şık olmak
düşüncesiyle değil, mikrop kapma korkusuyla giyerdi. Hiç kimseyle tokalaşmaz. Peçetesiz,
kolonyasız evden çıkmazdı. Jestler yaparak konuşan, kibar bir İstanbul hanımefendisi gibi ellerini
dizlerinin üzerinde kavuşturarak oturan ya da kısa kahkahalarla gülerek bitiştirdiği parmaklarıyla
dudaklarını kapatan, kravat, papyon gibi aksesuarlara düşkün, kırmızı renge tutkun Hüseyin
Rahmi zaman zaman da kendinden beklenmeyecek kadar sert üslupla yazılmış makaleleriyle
kendisini şakacı, nazik biri olarak hatırlayanları şaşırtmıştır.”

Heybeliada’nın kuş uçmaz kervan geçmez bir tepesine yaptırdığı köşküne çekilerek çocukluk
yıllarından beri tanıdığı ve kendisi gibi hiç evlenmemiş olan Miralay Hulûsi Beyle birlikte toplumdan
ve dönemin edebiyat çevrelerinden uzak bir hayat süren Hüseyin Rahmi’nin dışa oldukça kapalı
bulunan özel hayatı ve özellikle de hiç evlenmeyişi hem az sayıdaki dostları hem de dönemin
edebiyat çevreleri tarafından daima merak edilen bir konu olur.

You might also like