You are on page 1of 197

T.C.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2956


AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1911

DİJİTAL İLETİŞİM VE YENİ MEDYA

Yazarlar
Yrd.Doç.Dr. Burçin İSPİR (Ünite 1)
Doç.Dr. Haluk BİRSEN (Ünite 2)
Prof.Dr. Ferruh Mutlu BİNARK (Ünite 3)
Yrd.Doç.Dr. Fatma Zeynep ÖZATA (Ünite 4)
Yrd.Doç.Dr. Günseli BAYRAKTUTAN (Ünite 5)
Doç.Dr. Mesude Canan ÖZTÜRK (Ünite 6)
Doç.Dr. Rasime Ayhan YILMAZ (Ünite 7)
Öğr.Gör. Mine AYMAN (Ünite 8)

Editör
Doç.Dr. Mesude Canan ÖZTÜRK


ANADOLU ÜNİVERSİTESİ


i
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2013 by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ

Genel Koordinatör
Doç.Dr. Müjgan Bozkaya

Genel Koordinatör Yardımcısı


Doç.Dr. Hasan Çalışkan

Öğretim Tasarımcıları
Yrd.Doç.Dr. Seçil Banar
Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan

Grafik Tasarım Yönetmenleri


Prof. Tevfik Fikret Uçar
Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız
Öğr.Gör. Nilgün Salur

Kitap Koordinasyon Birimi


Uzm. Nermin Özgür

Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar
Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız

Grafikerler
Gülşah Karabulut
Kenan Çetinkaya

Dizgi
Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi

Dijital İletişim ve Yeni Medya

ISBN
978-975-06-1617-4

1. Baskı

Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde 2.000 adet basılmıştır.


ESKİŞEHİR, Ocak 2013


ii
İçindekiler

Önsöz .... iv

1. Yeni İletişim Teknolojilerinin Gelişimi 2


2. Değişim Aracı Olarak Yeni Medya .. 26
3. Yeni Medya Kullanımının Etkileri 50
4. Sosyal Medya Platformları 76
5. Sosyal Medyada Etkileşim .... 100
6. Sosyal Medya ve Kurumsal İletişim 120
7. Sosyal Medyada Marka Yönetimi 154
8. Küreselleşme ve Sosyal Medya Uygulamaları 170


iii
Önsöz
Toplumsal yaşamda yeni iletişim teknolojilerinin etkisi ve gelişimi giderek artan bir hızla önem
kazanmaktadır. Toplumun hızla değişmesi ve yeni medyanın değişimde önemli rol oynaması söz
konusudur. Dijital iletişim ve yeni medya kavramları artık günlük yaşantımızın bir parçası haline
gelmiştir. Toplum içinde yeni medyanın etkisini her alanda görmekteyiz. Yeni medya, ekonomi, siyaset
ve iletişim pratiklerini değiştirmiş durumdadır. İletişim bilimleri alanında eğitim alan kişilerin bu yeni
medya ile ilgili bilgi ve becerilerini geliştirmeleri önem taşımaktadır.
İnsanlar farklı yöntemlerle bu dijital iletişim ve yeni medya ortamına uyum sağlamaya çalışmaktadır.
Hayatın pek çok alanına giren bu yeni teknolojinin yaşam pratiklerini ne ölçüde değiştirdiği, etkisi ve
gelişiminin farkında olmak, bu yeni teknolojileri istenen amaçlar için kullanımı kolaylaştıracaktır. Dijital
iletişim olanaklarının gelişmesi, bilgiyi tükettiğimiz kadar üretmemize de olanak sağlamıştır. Özellikle
sosyal medya kullanımı konusunda yaşanan gelişmeler iletişim konusunda bir önceki döneme büyük
miktarlarda bilginin üretilmesine ve tüketilmesine, kullanıcılar arasında etkileşim kurulmasına imkan
sağlamaktadır. Sosyal medyanın kullanımının yaygınlaşması, kurumların hedef kitlesi ile etkili iletişim
kurabilmesine aracılık etmektedir.
Günlük yaşamda kullandığımız yeni medya içinde yaşadığımız dünyaya yönelik anlayışımızda, iş
ortamında , sosyal ortamda farklı yollar sunmaktadır. Yeni medyaya uyum sağlamak ve özellikle iş
hayatının bir parçası haline getirebilmek kurumlara rekabet üstünlüğü sağlayacaktır. Dijital iletişim
pratikleri, kurumların farklı iletişim stratejileri geliştirmelerine fırsat sağlamaktadır. Dijital iletişim ve
yeni medya kavramları geniş bir erişim ağı sunması nedeniyle küresel uygulamalara da açık bir hale
gelmiştir.
Dijital iletişim ve yeni medya kavramları üzerinde çalışmak, güncel yaklaşımları yakalanmak ve dijital
iletişim yöntemlerini geleceğe taşıyacak anlayışı geliştirmek, iletişim alanında yeterli olabilmek için
gereklidir. Yeni medyanın tanınması ayrıca bu yeni teknolojinin etkileri hakkında bir farkındalık
geliştirilmesini sağlamaktadır. Bu kitap kapsamında bu bilgi ve becerilerin kazandırılması
hedeflenmektedir.
Tüm çalışmalarınızda ve yaşamınızda başarılar dilerim.

Editör
Doç.Dr. Mesude Canan ÖZTÜRK

iv
1






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yeni iletişim teknolojilerini sıralayabilecek,
Toplum yapısının değiştiren teknolojik akımları tartışabilecek,
Dijital dilin üstünlüklerini sıralayabilecek,
Uydu teknolojisini açıklayabilecek,
İletişim teknolojilerinin gelişimini açıklayabilecek,
İletişim teknolojilerini özelliklerine göre sınıflandırabilecek,
Teknolojik yakınsamayı açıklayabilecek,
Yeni medyanın özelliklerini sıralayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Yeni İletişim Teknolojileri Yeni Medya
Dijital Dil İnternet
Uydu Teknolojisi Yakınsama

İçindekiler
 Giriş
 Yeni İletişim Teknolojisi Kavramı
 İletişim Teknolojilerinin Tarihsel Gelişimi
 Yeni İletişim Teknolojilerinde Yakınsama
 Yeni Medya Kavramı

 
Yeni İletişim
Teknolojilerinin Gelişimi
GİRİŞ
Teknolojik gelişmelerin toplumsal yaşamdaki yansımaları günümüz toplumunun bilgi toplumu olarak
tanımlanmasına neden olmuştur. Özellikle dijital teknolojilerin gelişmesi ve gündelik yaşamda
kullanımının yaygınlaşması, bireylerin yaşamını değiştirmiş, hayatını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır.
İletişim teknolojilerinin dijitalleşmesiyle birlikte bireylerin iletişim etkinliklerindeki zaman ve uzam kısıtı
ortadan kalkmış, tek yönlü bireylerarası iletişim etkinliği çok rahat bir şekilde grup iletişimine
dönüşmüştür. Bu çağ bilginin de öneminin artmasını beraberinde getirmiştir. Her iletişim etkinliği özünde
bir bilgi paylaşımını barındırmaya başlamıştır. Dijitalleşmenin egemen olduğu, yeni iletişim
teknolojilerinin gün geçtikçe çeşitlendiği ve işlevlerinin arttığı günümüz toplumsal yapısı; bilgi
paylaşımını, erişimini, yayılımını, arşivlenmesini, üretilmesini, iletimini kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır.
Bu bağlamda yeni iletişim teknolojilerini bilgi çağının itici gücü olarak konumlandırmamız yanlış
olmayacaktır.
Pek çok yerde bilgi ve iletişim teknolojileri olarak kavramlaştırılan yeni iletişim teknolojileri,
gündelik hayatımızın neredeyse vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır. Yaşamımıza giren her yeni
teknoloji hayatımızı da şekillendirmeye başlamıştır. Artık bankacılık işlemlerini yapmak için bankaya
gitmek durumunda değiliz, bir konuda bilgi almak için kütüphaneye gitme zorunluluğumuzda kalmadı,
alışverişi evimizdeki televizyondan da yapabiliriz. Geçmişin alışkanlıklarından bizi uzaklaştırarak “hayatı
kolaylaştırma ve hızlandırma” adı altında, yeni bir yaşam ve bu doğrultuda yeni bir kültürel yapının da
oluşmasına neden olmuştur. Marshall McLuhan “Teknolojik Belirleyicilik” tezinde, “araçlarımıza biz
şekil vermekteyiz, ancak bunun sonunda onlar da bizi şekillendirmektedir” ifadesiyle iletişim
teknolojisinin toplumsal yaşamı nasıl değiştirdiği ve şekillendirdiğini ifade etmiştir. 10 yıl önceki yaşam
tarzımızla günümüzü karşılaştırdığımızda McLuhan’ın savının ne kadar doğru olduğunu rahatlıkla
anlayabiliriz. Yeni iletişim teknolojileri derken günümüz toplumsal yapısının “bilgi çağı” olarak
tanımlanmasına neden olan teknolojiler ve özellikleri üzerinde duracağız.
Bilgi çağı dijital teknolojiyle çevrelenmiş bir toplum yapısını tanımlamaktadır. Dijital teknoloji
günümüzde her yerde karşılaşabileceğimiz ve kullanmak durumunda olduğumuz yeni teknolojilerdir.
Özünde dijitalleşmeyi barındıran yeni teknolojiler “teknolojik yakınsamanın” etkisiyle bir iletişim
teknolojisini farklı işlevler için kullanılma kısıtlılığını da ortadan kaldırmıştır. Günümüzde televizyon
denildiğinde akla sadece izleyicilerin ekran karşısında oturup çeşitli türlerdeki programları izlediği “tek
yönlü kitle iletişim aracı” akla gelmemelidir. Televizyon izleyicinin pasif konumda verileni aldığı bir
cihaz olmaktan sıyrılmıştır. Televizyon yeri geldiğinde bir radyo, yeri geldiğinde internet, yeri geldiğinde
alışveriş, arkadaşlarla sohbet edebilecek etkileşimli bir kitle iletişim aracı olarak konumlanmaktadır.
Çünkü teknolojik gelişim sonucunda iletişim teknolojilerinin birbiriyle yakınsaması, televizyonun
içerisinde radyoyu, interneti bulmamıza izin vermiştir. Dijital çağda iletişim teknolojilerinin yakınsaması
ile internetten televizyon izleyebilir, cep telefonundan oyun oynayabiliriz, yol haritasına dilediğimiz anda
son güncellemelerle seyahat halindeyken aracımızdaki radyodan ulaşabiliriz. İç içe geçmiş teknolojiler
olarak da görebileceğimiz yeni iletişim teknolojileri mobil yaşama da uyumlu bireyler olarak
konumlanmamızı sağlamaktadır.

 
YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ KAVRAMI
İnsanlık tarihi sürecine bakıldığında toplumsal yapılanmalardaki değişimlerin maddi üretim koşulları
doğrultusunda gerçekleştiği görülmektedir. Bilgi toplumu veya bilgi çağı olarak tanımlanan günümüz
toplum yapısında maddi üretim koşulu olarak teknolojik gelişmeler ve özellikle dijital teknolojideki
gelişmeler yer almaktadır.
Dünyamız hızlı bir değişim ve gelişim sürecindedir. Bu hızlı değişim ve gelişime neden olan en büyük
etken bilimsel ve teknolojik alandaki gelişmelerdir. Uydu teknolojilerindeki ilerlemeler, bilgisayar dili
olan dijital dildeki gelişmeler bilgi çağının yaşanmasına etki eden en önemli gelişmeler olarak yer
almaktadır (Giddens, 2005, 462). Ses, görüntü ve bilgi aktarımında sınırların aşılmaya başlandığı bilgi
çağında uzak mesafelerle iletişim de değişime uğramıştır. Bilgisayarlar ve iletişim uydularının
birleşmesiyle dünya küresel bir yapıya dönüşmüştür.

Günümüz toplumsal yaşamının bilgi çağı olarak tanımlanmasına


neden olan en önemli teknolojik gelişmeler nelerdir?

Özellikle 1990’lardan sonra bilgi çağı kavramının yaygın olarak kullanılmaya başlanması ve
toplumsal yapının da bilgi toplumu olarak tanımlanmasının altında yatan dört teknoloji akımı yer
almaktadır; bilgisayarlar, dijital dilin geliştirilmesi, uydu teknolojileri, fiber optik teknolojisinin
gelişmesi.

Bilgisayarlar
İlk olarak 1940’lı yıllarda üretilen bilgisayarlar, yazılım ve donanım alanındaki çalışmaların hiç
durmaksızın sürdürülmesiyle günümüzdeki kapasiteye kavuşmuştur. İlk üretildiğinde bir oda
büyüklüğünde ve 30 ton ağırlığında olan bilgisayarlar 2000’li yıllarla birlikte mobil yaşama uygun hale
gelerek taşınabilir boyutlara gelmiştir. Bunda mikroelektronik teknolojisindeki gelişmelerin etkisi
bulunmaktadır. Mikroelektronik teknolojisi üzerine çalışmalar 1960’lı yıllarda başlamıştır. Silikon chipler
(yongalar), elektronik devre elemanlarının daha az yer kaplayacak şekilde küçültülmüş teknolojik
yapılardır. Mikroelektronik ile büyük veriler küçük cihazlar içerisinde saklanabimektedir.
Mikroelektronik teknolojisinin de gelişmesiyle birlikte hafıza birimlerinin veri saklama kapasiteleri ve
işlevleri de artmıştır ve gün geçtikçe artmaktadır.
Mikroelektronik teknolojisinin desteğiyle mobil boyutlara gelmiş olan bilgisayarlar, ilk yayılım
dönemlerinde profesyonel kullanımlara yönelik uygulamalar içerirken, son yıllarda evlerimizin
vazgeçilmezleri arasında yer almaya başlamıştır. Bilginin sistematik bir biçimde düzenlenmesi,
arşivlenmesi, işlenmesi, aktarılması ve kullanılması bilgisayarların sunduğu olanaklar içerisinde yer
almaktadır. En basit işlemden en karmaşığına kadar kolay ve hızlı bir şekilde problemlerimize çözüm
bulan bilgisayarların iletişim fonksiyonları da internetin gelişmesiyle çeşitlenmiştir. Modemler ve telefon
hatlarının desteğiyle bilgisayarlar iletişim teknolojisi olarak gündelik yaşamımızda yer almaya
başlamışlardır. Bilgisayarların kapasitelerinin artması, iletişim fonksiyonlarının eklenmesi ve tüm bunlara
ek olarak çokluortam özelliğinin de artması toplumu oluşturan bireyler tarafından tercih edilmesinde ve
toplum içerisinde yaygınlaşmasında oldukça önemli bir etken olarak görülmektedir.

Bilgisayarların sunduğu olanaklar nelerdir?

 
Resim 1.1: Geçmişte ve günümüzde bilgisayar teknolojisinin fiziksel değişimi

Dijital Dilin Gelişimi


Dijital kavramını kısaca bilgisayar dili olarak tanımlayabilmekteyiz. Dijital dilin gelişimi 19. yüzyıla
dayanmaktadır. Matematikçi Gootfried Wilhelm’in 0 ve 1 değerlerinden oluşan aritmetik sistemi
keşfetmesiyle dijital dilin temelleri atılmıştır. Dijital dilde her harfin, sembolün bir kodu vardır ve yapılan
tüm işler bu dildeki kodlamalar ile gerçekleştirilmektedir. Günümüzde bilgisayarlar ve bunun dışındaki
pek çok yeni teknoloji ürününde dijital dil kullanılmaktadır.
Günlük hayatımızda radyodan televizyona, buzdolabından fırına pek çok üründe dijital dilin yer aldığı
bir uygulamayı kullanmaktayız. Fırınımızda pişireceğimiz bir kek için ideal süreyi, pişirme yöntemini
dijital göstergelerden yararlanarak ayarlıyoruz, saatimize baktığımızda akrep ve yelkovanın konumu
doğrultusunda saati söylemeye gerek duymuyoruz. Dijital göstergeli saatler ile doğrudan zamanı
söylüyoruz. Radyomuzda çalan parçanın kime ait olduğunu üzerindeki ekranda okuyoruz. Bu ve bunun
gibi uygulamalar ve beraberinde getirdiği kolaylıklar, dijital dilin gündelik yaşamımızda kolayca
yerleşmesine yol açmıştır.

Dijital dilin geliştirilmesi, günlük yaşamımıza ne gibi kolaylıklar


getirmiştir?

Dijital verilerin yeni iletişim teknolojileri üzerinde oldukça önemli etkisi olmuştur. Durağan/hareketli
görüntü, ve ses içeren her hangi bir bilgiye ait parça, dijital dil ile yapılan kodlamayla ifade edilmektedir.
Tüm dünyada özellikle de iletişim teknolojileri kapsamında dijital dilin kullanıldığı sistemlerin
analoglara göre daha fazla tercih edilmesinin altında yatan pek çok neden vardır. Bu nedenler dijital
sistemlerin analog sistemlere göre daha fazla üstünlüğe sahip olması olarak gösterilmektedir. Bu
üstünlükleri aşağıdaki gibi sıralayabilmekteyiz.
• Daha güvenilirdir.
Özellikle iletişim teknolojileri bağlamında bir iletim merkezinden, belirlenen dağıtım
merkezine/merkezlerine sinyal rahatlıkla gönderilebilmektedir. Frekans tahsislerinin yapılmış
olması nedeniyle farklı iletişim kanallarının, belirlenen iletişim hatlarına karışması söz konusu
bile olmamaktadır. Dijital yayın teknolojileri ile bir radyo kanalını her zaman aynı kanaldan
dinleriz ve başka kanalın ilgili frekansa dahil olması söz konusu bile olamaz. Bu açıdan
güvenilirdir.
• Sinyal kalitesi değişmez.
Bu üstünlük özellikle yayıncılık alanında oldukça önemlidir. Uzak mesafelere iletimde bile
iletilen sinyalin kalitesi değişmemektedir. Bu da ulaşılan alıcı kitlesinin farklı mekan ve
mesafelerde olsa bile eşit düzeyde iletiyi almasını sağlamaktadır.

 
Dünyanın farklı ülkelerinde yayınlanan bir televizyon programını
izleyenlerin, televizyon yayınını eşit kalitede izlemesini nasıl açıklarsınız?

• Dijital teknolojiler gürültü ve dış etkenlerden çok az etkilenmektedirler.


Analog sistemlerde dış etmenlerdeki (örn;hava koşulları) en küçük değişiklik iletim sinyalinin
bozulmasına neden olurken, dijital sistemlerde böyle bir durumun gerçekleşmesi söz konusu
edilmeyecek kadar düşüktür. Çoğumuz günümüzde televizyon yayınlarına uydu alıcılarımız
vasıtasıyla izliyoruz. Uydu alıcıları evlerimizde kullanılmaya başlamadan önce, pek çoğumuz
evimizin çatısındaki anten ile televizyon yayınlarını almaya çalışırdık. Analog karasal yayıncılık
olarak tanımlayabileceğimiz bu teknoloji, yağmur yağdığında, rüzgar estiğinde
televizyonumuzda görüntü kalitesinin değişmesine neden olmaktaydı. Günümüzde artık yayın
dijital olarak yapılması bu olumusuzluğu ortadan kaldırmaktadır. Zaman zaman sinyal
kalitesinin düşmesi nedeniyle veri iletiminde aksaklıklar yaşansa da, analog sistemlerle
karşılaştırıldığında bu olasılık oldukça düşüktür.
• Dijital sistemler pek çok uygulamaya göre daha ucuzdurlar.
Dijital sistemler ilk üretildikleri anda tüketiciye ulaştıklarında pahalıdırlar. Ancak dijital
teknolojilerde gelişim her geçen gün sürmektedir. Bir teknoloji üretildikten çok kısa bir süre
sonra eski teknoloji olarak raflarda yerini alabilmektedir. Bu hızlı gelişim ve üretim
kapasitelerinin artması dijital teknolojilerinin de her geçen gün daha da ucuzlamasına neden
olmaktadır. Bu nedenle tüketiciye ulaşması ve yaygınlaması da analog sistemlere göre daha hızlı
olmuştur.
• Kopyalama ve iletim anında bozulma olmaz. Dijital sistemlerin en büyük özelliği jenerasyon
kaybının olmamasıdır. Analog sistemlerde örneğin manyetik bantlarda bir kaç defa dinleme
yapıldıktan sonra manyetik bandın sarım işleminden dolayı yıpranması söz konusudur. Ancak
dijital ortamlarda defalarca dinleme/izleme, kayıt, silme ve yeniden kayıt yapıldığı halde
yıpranma gerçekleşmez. Binlerce kopya alınabilir. Alınan kopyaların bile orjinal kayıt
kalitesinden her hangi bir farkı yoktur.
• Büyük devreler bir chip (yonga) olarak imal edilebilir. Mikroelektronik teknolojisinin
gelişmesiyle birlikte dijital teknolojiler gün geçtikçe küçülmektedir. Çünkü çok büyük devreler
bile neredeyse milimetrik ölçülerdeki ebatlarda imal edilebilmektedirler.
• Dijital sinyal işleme teknikleri hızla gelişmektedir.
Dijital teknoloji alanında süregelen geliştirme çabaları sinyal işleme teknikleri alanında da
sürmektedir. Bu her geçen gün daha fazla kapasiteye, özelliğe ve işleve sahip teknolojiyle
tanışmamıza vesile olmaktadır.
• Medya metinleri geleneksel fotoğraf baskısı, kitap, film gibi formlardan uzaklaşarak yeni
materyaller olarak yer almaktadır. Dijital ortamlarda medya metinlerine erişim
sağlanmaktadır. Geleneksel ortamların sahip oldukları sınırlılıklar da bu sayede aşılabilmektedir.
Örneğin, bir gazetede yer verilecek bilgiler, gazetenin ebatları nedeniyle sınırlıdır. E-gazete
uygulamasında bir habere dair bilgilere erişim sağlamanın yanında ek ayrıntılı fotoğraflara,
görsel-işitsel kaynaklara erişim sağlanabilir. Ayrıca bilginin güncellenmesi dijital sistemlerde
sorun değildir. Bir son dakika haberi, kolaylıkla sistem merkezi tarafından girilerek, güncelleme
yapılabilir. Geleneksel gazete formunda gazete basıldıktan sonra güncelleme ancak yeni bir
gazetenin basımıyla mümkün olmaktadır. Bu açıdan dijital ortamlar, geleneksel ortamların dijital
ortamlara aktarılması ve dönüştürülmesiyle pek çok avantaja sahip olmaktadır.
• Veriler çok küçük birimlere sıkıştırılabilir. Sıkıştırma tekniklerinin kullanılmasıyla birlikte
çok büyük miktardaki veri, belirli oranlarda sıkıştırılarak daha az yer kaplaması sağlanır.
Böylelikle küçük bir alanda daha fazla bilginin yer alması mümkün olmaktadır.
• Doğrusal olmayan iletim yollarından çok yüksek hızda veri iletimi sağlanabilir. Özel iletim
ağlarından sıkıştırılmış bilginin gönderilmesi oldukça kısa bir sürede gerçekleşmektedir. Dijital
teknolojinin sahip olduğu en büyük özelliklerden biri herkese aynı bilgi yerine, kişiye özel bilgi
iletimini geçrekleştirebilmesidir. Dolayısıyla dijital iletim teknolojisi analog sistemlerde olduğu
gibi doğrusal bir iletim ile sınırlı değildir. Doğrusal olmayan iletim yolları bireye özgü
yapılandırmaları mümkün kılmaktadır.

 
Uydu Teknolojileri
1960’lı yıllara kadar haberleşme ve yayıncılık, radyo dalgalarının atmosferdeki yansımasıyla
gerçekleşiyordu. Hat sayısının sınırlı olması, atmosferik değişimler, haberleşme ve yayın kalitesini
etkilemekteydi. Daha yüksek nitelikli, kesintisiz yayın ve haberleşme isteği uydu düşüncesinin
geliştirilmesine yol açmıştır. Dünyanın çevresinde yörüngeye yerleştirilecek olan bir uydu ile dünyanın
büyük bir kısmına sinyal gönderilebilir ve pek çok istasyon arasında bağlantı sağlanabilirdi. Bu düşünce
zaman içinde gerçeğe dönüştürüldü. Günümüzde yörüngede gözlem, gözetleme, navigasyon, astronomi,
meteorolojik, askeri ve haberleşme v.b. amaçlarla kullanılan pek çok uydu bulunmaktadır. Çok uzak
mesafelerle, yüksek kalitede, kesintisiz veri alışverişi yapmamıza izin veren uydulardan fazlasıyla
yararlanmaktayız. Cep telefonu görüşmeleri, radyo-televizyon yayınları, aracımızla seyehat ederken yol
tarifi almak için kullandığımız navigasyon cihazları uydu teknolojisinden yararlanarak bilgi iletimi
gerçekleştiren cihazlardır. Uydular genel görünüş ve nitelikleri açısından benzerlik göstemektedir. Ancak
sahip oldukları donanımlardaki farklılıklar farklı amaçlarla uydulardan yararlanılmasını sağlamaktadır.
Kullanım amaçlarına göre uyduları dört grupta inceleyebilmekteyiz (Özçağlayan, 1998,s.117):

Uydu düşüncesinin gelişmesine neden olan düşünce nedir?

Meteoroloji uyduları: Dünyadaki hava olaylarını tespit etmek amacıyla kullanılan uydulardır.
Haberleşme uyduları: Radyo-televizyon yayınlarını ve telefon iletişimini gerçekleştirme amacıyla
kullanılan uydulardır. Haberleşme uyduları eşzamanlı veri akışına imkan tanımaktadırlar.
Askeri amaçlı uydular: Erken uyarı, savaş, navigasyon, keşif ve askeri hareketlerin gözetlenmesi
amacıyla kullanılan uydulardır.
Araştırma uyduları: Ziraat, ormancılık yer altı ve yer üstü kaynaklarını araştırma amacıyla kullanılan
uydulardır. Petrol, doğalgaz, kömür ve madenleri, deniz suyu kirliliğini, orman yangınlarını, ziraat
alanlarını v.b. araştırma amacına yönelik kullanılan uydulardır.
Belirli bir kullanım amacı doğrultusunda uzaya fırlatılan uydular dünyanın çevresinde bir yörünge
çizmektedirler. Her uydunun belirli bir ömrü vardır. Belirlenen ömür süresince uydu çizdiği yörüngede
dolanımını sürdürür. Ömrünü dolduran uydu yörüngeden çıkar ve uzay boşluğunda kaybolur. Ömrü
süresince fırlatıldığı yörüngede dolanan uydu dünyanın çevresinde dünyayla birlikte hareket etmektedir.
Dolayısıyla uydunun yeryüzünde kapsadığı alan da değişmemektedir. Yörüngede yer alan bir uydunun
yer yüzünde kapsadığı alan o uydunun ayak izi “foot print” olarak tanımlanmaktadır. Her uydunun ayak
izi bellidir ve ayak izleri içerisinde hizmet verirler. Bir uydunun ayak izinin büyüklüğü dünyaya olan
mesafesiyle doğru orantılıdır. Uydunun yörüngedeki yeri dünyaya olan mesafesi fazla ise, ayak izi de
büyük olacaktır. Dolayısıyla yer yüzünde kapsayacağı alan da fazla olacaktır. Uyduların yerleştiği
yörüngeyi dünyaya olan mesafesi doğrultusunda üç kategoride ele alabiliriz: alçak yörüngeli uydular, orta
yükseklikteki yörüngeli uydular ve jeosenkron yörüngeli uydular (Özçağlayan, 1998, 116-117).
Alçak Yörüngeli uydular: Dünyaya olan uzaklığı 2000 km. altında olan yörüngeye yerleşmiş
uydulardır. Bu uyduların dünyada kapsadığı ayak izi diğerlerine nazaran daha dardır. Dünyaya yakın
olmaları nedeniyle yörüngeden çıkmamak için oldukça hızlı dönen uydulardır. Alçak yörüngeli uydular,
dünyanın çevresindeki bir turlarını yaklaşık olarak 100 dakikada gerçekleştirmektedirler. Diğer
yörüngelerdeki uydulara göre daha küçük olan uyduların maliyetleri de daha düşüktür. Askeri ve
meteorolojik amaçlı kullanılan uydular bu yörüngede dolanımlarını sürdürmektedirler.
Orta Yükseklikte Yörüngeli uydular: Dünyaya olan mesafeleri yaklaşık olarak 10000 km’dir.
Dünyanın çevresindeki bir turu ortalama altı saatte tamamlamaktadırlar. Alçak yörüngeli uydulara göre
daha büyük ayak izine sahip uydulardır. Askeri araştırmalar ve erken uyarı amaçlı kullanılan uydular bu
yörüngede yer almaktadır.

 
Jeosenkron Yörüngeli uydular: bu uyduların dünyaya olan uzaklığı 36.000 km. kadardır. Bu
yörüngeye Clarke yörüngesi de denilmektedir. Radyo mühendisi ve bilim-kurgu yazarı Arthur Clarke,
1945 yılında dünyanın 35786 km. uzağından geçen yörüngede yer alacak bir uydunun saniyede 3 km. hız
yaparak dünyayla aynı hızla döneceğini bu nedenle de en uygun yörünge olduğunu belirtmiştir
(Özçağlayan, 1998, s.113). Clark yörüngesinde yer alan uydular dünyayla aynı hızla dönmektedirler. Bu
nedenle sabitmiş gibi de görülebilirler. Bu türden bir uydu dünya çevresindeki bir turunu bir günde
tamamlamaktadır. Yeryüzünde oldukça geniş ayak izine sahiptirler. Bu yörüngedeki uydular oldukça
büyük, yapım ve fırlatma maliyetleri de diğerlerine oranla yüksektir. Clarke yörüngesinde yer alan
uydular haberleşme amacıyla kullanılmaktadır.

Resim 1.2: Uyduların ayak izi

Fiber Optik Teknolojisi


Fiber optik kablolar veri iletimini elektrik akımı olarak değil, ışık parçacıklarıyla gerçekleştirmektedirler
(Coffee, 1195, s.341). Çünkü ışık parçacıkları, elektrik akımına kıyasla daha fazla kapasiteye sahiptirler.
Işık parçacıkları, gözle görülmeyen kızılötesi ışınlardır. Bu ışınlar saç telinden daha ince olan fiber lifleri
ile gönderilmektedirler. Fiberoptik kablo alt yapısı ile aynı anda yüzbinlerce ses bilgisi, binlerce görüntü
bilgisi aktarılması mümkündür.

Resim 1.3: Fiber Lifler

Süper iletkenler arasında yer alan fiber optik teknolojisi, iletişim teknolojileri arasında hızlı
haberleşme ağlarının kurulması açısından oldukça işlevseldir.

Fiber optik teknolojisinin iletimde kullanılma nedeni sizce nedir?

Bilgisayarlar, uydu teknolojisi, fiber optik teknolojisi ve dijital dilin geliştirilmesi bilgi çağına
geçmemizdeki en büyük etmenlerdir. Bu teknolojik gelişmeler onlarca yıldan beri kullandığımız ve
8

 
günümzüde geleneksel olarak adlandırdığımız iletişim teknolojilerinin özelliklerini ve kullanımlarını da
değiştirmişlerdir. Geleneksel iletişim teknolojisi olarak tanımladığımız teknolojilerin başında radyo,
telefon, telgraf, telsiz, televizyon gelmektedir. Bu iletişim teknolojilerinin çoğu günümüzde halen
kullanılmaktadır. Ancak çağın özelliklerinin etkisiyle sinyal işleme teknikleri, özellikleri, veri gönderme,
saklama kapasiteleri gibi teknik özelliklerinin yanında, işlev, içerik ve sosyal kullanım boyutunda da pek
çok özellikleri değişmiştir. Bazı geleneksel iletişim teknolojilerinin şekil değiştirmiş halini de kapsayan
yeni iletişim teknolojileri; internet tabanlı teknolojileri, mobil telefonları, tablet bilgisayarları, portatif
oynatıcıları (MP3, MP4, MP5...), 3G, 4G teknolojisini ve daha sayamadığımız pek çok teknolojiyi ve
uygulamayı içermektedir. Bu nedenle yeni iletişim teknolojileri denildiğinde-verilerin dijital olarak
işlendiği ve zaman, uzam farkı gözetmeksizin çok miktardaki bilginin çeşitli iletim yolları
vasıtasıyla çok hızlı bir şekilde aktarılabildiği etkileşimli teknolojiler-akla gelmektedir.

İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ


İnsanoğlu varolduğundan beri çeşitli araçlar geliştirmiştir. Geliştirilen her bir araç insanın yaşamını
kolaylaştırmak için insanlığa hizmet etmiştir. İletişim teknolojileri de aynı şekilde insanoğlunun yaşamını
kolaylaştırmak için hizmet eden araçlardır. Kimi zaman haberleşme, kimi zaman sohbet, kimi zaman
eğlenme veya bir sorunu gidermek için iletişim teknolojisinden tarih boyunca yararlanılmıştır. Çünkü
iletişim, insanın varolmasının ön koşullarından biridir.
İletişim teknolojilerinin gelişim kronolojisine bakıldığında ilk teknolojinin basılı materyaller olduğu
görülmektedir. 1450 yılında Johanness Gutenberg’in baskı makinesini icat etmesiyle başlayan basım
teknolojisi, ilk iletişim teknolojisi olarak tarihteki yerini almaktadır. 1640 yılında ilk kitap basılmıştır.
Baskı makinesinin kitle iletişim amacıyla kullanımı yani ilk gazetenin basımı, 16. yüzyılın başlarında
gerçekleşmiştir (Erdoğan, 2005, s.287). 1741 yılında yani ilk gazeteden yaklaşık 50 yıl sonra
Philadelphia’da ilk dergi yayınlanmıştır. Kitaplar, dergiler, tebrik kartları, gazeteler ve diğer basılı ürünler
iletişim teknolojisi ve kitle iletişim araçlarının da doğuşuna öncülük eden ortamlar olarak tarihte yerini
almıştır.
Basılı materyaller iletişim teknolojisi olarak yerini ve önemini oldukça uzun bir süre korumuştur.
Tarih içerisinde insanların uzak mesafelerdeki başka insanlarla iletişim kurması, haberleşmesi, hep başka
bir insanın aracı olarak kullanılmasıyla gerçekleşirdi. Yazılan mesajlar veya basılan materyaller, başka
insanların kullanılmasıyla uzak mesafelere iletilir ve iletişim bu şekilde uzun süren bir süreçte
gerçekleşirdi. 1844 yılında Samuel Morse tarafından sonradan morse alfabesi olarak tanımlanan teknikle
telgrafla iletişimi gerçekleştirdi. Baltimore ve Washington arasında kurulan telgraf hattıyla ilk uzak
mesafelere iletim gerçekleştirilmiş oldu. Telgraf teknolojisinin kullanımı ekonomik ve siyasal alanlarda iş
yapma biçimlerine de kolaylıklar kazandırmıştır. Örneğin; borsa alım-satım işlemleri telgraf
teknolojisinin kullanımıyla gerçekleştirilmiştir. Telgrafın bulunmasıyla insanlık tarihinin bir çağ atladığı
belirtilmektedir. Telgraf basım çağından “elektronik çağa”a geçiş teknolojisi olarak iletişim teknolojileri
tarihinde bir devrim olarak görülmektedir.
1876 yılında Alexander Graham Bell elektronik olarak işitsel verinin iletimini gerçekleştirmiştir
(Grant, 2008, s.15). Telefonun temelinin atıldığı bu deneme zaman içerisinde kullanıcıya yaygınlaşmıtır.
1877 yılında 230 telefon kullanıcısı arası ikili bağlantılar gerçekleştirilerek eşzamanlı işitsel verinin
karşılıklı aktarımı iletişim teknolojisinin gelişim sürecinde yeni bir başlangıç olarak görülmektedir.
İşitsel veri aktarımında ikinci büyük adım, veri aktarımının uzak mesafelere kablosuz olarak
gönderilmesidir. 1890 yılında telsiz veri iletimi Guiglielmo Marconi tarafından gerçekleştirilmiştir.
Radyo teknolojisinin öncülüğünü de gerçekleştiren bu deneyim, kitle iletişim teknolojisi olarak radyonun
kullanılmasında büyük bir adımdır. Savaş döneminin en canlı, en güncel bilgilerini savaş sesleriyle
birlikte aktaran bu iletişim teknolojisi, halkın bir anda teknolojiyi tüketme isteği içerisine girmesine ve
hızla yaygınlaşmasına neden olmuştur. Sesin uzak mesafelere kablolu veya kablosuz olarak iletilmesinin
keşfiyle birlikte sesin kaydı da teknolojik gelişmeler içerisinde oldukça büyük bir adım olarak yer
almaktadır. İlk ses kaydı 1877 yılında Thomas Edison tarafından gerçekleştirldi. Gramofonun
(phonograph) bulunması ve 1887 yılında Emile Berliner tarafından gramofon ile çoğaltmanın bulunması

 
müzik sektörüne oldukça büyük bir katkı sağlamıştır. Ses kayıt ortamları geçen zaman içerisinde
değişmiştir. Başlangıçta plaklara yapılan kayıtlar uzun yıllar-özellikle de 1920’de mikrofonun
bulunmasıyla birlikte- popülerliğini korumuştur. Plaklar daha sonra yerini gelişen teknolojiye bırakmıştır,
manyetik bantlar ve sonrasında disk tabanlı kayıt ortamları işitsel verinin depolanmasında ve
çoğaltılmasında kullanılan teknolojiler olarak iletişim teknolojisi tarihinde yerini almaktadır.
İletişim teknolojisinin tarihindeki önemli gelişmelerden biri de
görüntünün kayıt edilmesidir. Fotoğraf görüntünün ışıkla kayıt edilmesi
temeline dayanmaktadır. Fotoğrafın bulunmasıyla birlikte basılı
ortamlar bu teknolojiden -etkililiğini artırmak amacıyla- fazlasıyla
yararlanmıştır. Çünkü gazetede anlatılan yazılı içeriğe bir görüntü
şahitlik etmektedir. Fotoğraf ilerleyen zamanda hareketli görüntünün de
temelini oluşturmuştur. Çünkü hareketli görüntü, kayıt altına alınmış
sabit görüntünün ardarda gösterimi ile elde edilmekteydi. Bu nedenle
sinemanın öncüsünü fotoğraf olarak görmek yanlış bir yaklaşım
değildir. 1899 yılında Thomas Edison ve William Dickson
“Kinetography” adı verilen ilk görüntü kamerasını ve “kinetoscope” adı
verilen ilk kayıtlı görüntünün izleneceği makineyi yaptılar. Sinemanın
öncüsü Auguste ve Louis Lumiere kardeşler görülmektedir. 1894
yılında Robert Paul tarafından yapılan kamerayı kullanarak ilk
çekimlerini gerçekleştirdiler. Bir yıl sonra ise Paris’te ilk sinema
Resim 1.4: Kinetoscope
gösterimlerini gerçekleştirmişlerdir (Erdoğan, 2005, s.293-299).
Sinema, başlangıçta sadece hareketli görüntünün aktarılmasına izin verirken, zaman içerisinde ses
öğesinin de eklenmesiyle birlikte hem görsel, hem de işitsel bir boyut kazanarak toplumda oldukça
önemli bir yere gelmiştir.
Görsel işitsel ses iletiminde bir diğer adım ise yine elektronik tabanlı bir iletişim teknolojisi olan
televizyon tarafından atılmıştır. Televizyon teknolojisinin gelişmesine öncülük eden “disk tarama”
aletinin icadıdır. Disk tarama aleti Paul Nipkow tarafından 1880 yılında icat edilmiştir. 1927 yılında Philo
Farnsworth ilk olarak bir görüntünün elektronik olarak havadan iletimini gerçekleştirmiştir. Televizyon
teknolojisinin gelişimine öncülük eden bu iki buluş, 1923 yılında Vladimir Zworkyn tarafından
“iconoscope” adı verilen görüntü aletinin bulunmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır (Erdoğan, 2005,
s.303). Görüntünün elektrik sinyallerine dönüştürülmesi, iletilmesi ve alıcı cihazda görülmesiyle
televizyon teknolojisi iletişim teknolojisinin kronolojisinde yerini almıştır. Halka yönelik ilk televizyon
yayını 1939 yılında gerçekleştirilmiştir. Görsel ve işitsel boyutu nedeniyle toplum tarafından oldukça
çabuk benimsenen televizyon günümüzde hala popülerliğini sürdürmektedir. Geçen zaman içerisinde
yayın teknolojilerinin gelişmesi televizyon izleyicisine farklı boyutların kazandırılması, televizyonun
vazgeçilmezliğine katkı sağlamaktadır. Uydu yayıncılığı ve yayınların dijitalleşmesiyle çok sayıda ulusal
ve uluslararası kanalı izleyebilen izleyiciler, teknolojik yakınsamayla birlikte televizyonu etkileşimli
iletişim teknolojisi olarak da evlerinde konumlandırabilmektedir. Etkileşimli televizyon uygulamalarıyla
izleyici kendi isteği doğrultusunda televizyon içeriğini yönlendirebilmekte, zaman ve mekandan bağımsız
yayınları dilediği anda dilediği bir iletişim teknolojisiyle alabilmektedir. Başlangıçta tek yönlü bir iletişim
teknolojisi olarak hayatımıza giren televizyon, günümüzde sadece yayınların alındığı değil, başka
insanlarla iletişimin kurulabildiği, içeriğin gereksinimler doğrultusunda yönlendirilebildiği, alışveriş,
oyun, bankacılık v.b. işlemlerin gerçekleştirildiği çift yönlü bir iletişim teknolojisi olarak dijital dünyada
yerini almıştır.
İletişim teknolojilerinin tarihsel gelişimi içerisinde yeni bir çağın başlaması internet teknolojisinin
gelişiminin bir sonucudur. Bilgi çağının başlangıcı internet olarak görülmektedir. Elektronik çağdan
dijital çağa geçiş teknolojisi olan internet, pek çok teknolojiye de ilham veren, pek çok teknolojinin içinde
barındırdığı küresel bir hizmeti tanımlamaktadır. Bilgisayarlar arası ağ balantısı olarak başlayan
uygulama günümüzde dijital iletişim teknolojileri arasında bir ağ bağlantısına dönüşmüştür.

10

 
İnternet
Başlangıçta büyük bir icat, teknolojik bir devrim gibi gözüken kişisel bilgisayarlar, 1990’larda yetersiz
görülmeye başlandı. Çünkü küresel sisteme dönülmesinde kişisel bilgisayarlar yetersiz kalıyordu. Bu
nedenle küresel bir yapının ağ sistemi kurulmasının mümkün olacağı ifade edilerek “internet”
düşüncesinin uygulamaları başlamıştır.

İnternet uygulamalarının başlamasına neden olan düşünce nedir?

İnternet teknolojisi kendiliğinden ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1969 yılında ARPA (Advanced Research
Projects Agency) net olarak bilgisayar ağ sistemi Amerikan Askeri Karargahı Pentagon’da kullanılmıştır
(Giddens, 2005, 465). ARPA askeri amaçla kullanılan bir ağ sistemine sahipti ve kullanımı oldukça
sınırlıydı. ARPA, Amerika’nın farklı mekanlarında yer alan askeri görevlerin kaynaklarını paylaşmak, bir
merkezde toplamak amacına hizmet eden bir ağ sistemini tanımlamaktaydı. Bir tesadüf ile mesaj
göndermenin yolunu bularak sonradan sisteme e-posta uygulaması da eklenmiştir. Pentagon’da ARPA
adıyla temeli atılan internet sistemi başlangıçta 500 bilgisayardan oluşan bir ağ bağlantısına sahipti.
Askeri laboratuarlar ve üniversitelerin bilgisayar bilimleriyle ilgilenen bölümleri arasında ağ bağlantıları
bulunmaktaydı. 1973 yılında ağ için protokol sistemi geliştirilmesine yönelik çalışmalar başladı. “İletim
kontrol protokolü (TCP)” nün farklı uyarlamaları geliştirilerek denendi. 1980 yılında TCP sabitlenerek
ARPA’ya bağlı bilgisayarlar arasındaki iletişimi kolaylaştırdı. 1983 yılında TCP/IP protokolü ( iletim
kontrol protokolü/internet protokolü)’ne geçiş yapılarak ARPA kullanımı standartlaştırıldı. 1987 yılına
gelindiğinde ağ bağlantısına sahip bilgisayarların sayısı 28000’e çıkmış ve hizmetlerden yararlanan
üniversite ve araştırma laboratuarlarının sayısı da artmıştır. ARPA 1990 yılında kullanımdan kaldırıldı
ancak TCP/IP kullanımı devam etti.
Başlangıçta askeri ve akademik alanlarda kurumsal kullanımların olduğu internet uygulaması
1990’lara gelindiğinde ev kullanıcıları arasında yaygınlaşmaya başlamıştır. İnternetin en iyi bilinen
uygulaması WWW (World Wide Web)’ dir. WWW; internet sitelerinin içeriklerini yerlerine göre değil
de, bilgiye göre düzenleyen sonra da kullanıcılarına istedikleri bilgiyi kolaylıkla bulabilmelerini sağlayan
bir arama sistemi sunan uygulamadır (Castells, 2008, 64-65). WWW, 1992 yılında İsviçre’de yazılım
mühendisi tarafından icat edilmiştir. Yazılım, İllionis üniversitesinde eğitim gören bir lisans öğrencisi
tarafından geliştirilmiş ve tüm dünyaya yayılmıştır.
WWW kullanıcıları ağ aracılığıyla bilgi aramalarını ve paylaşımlarını kolaylıkla ve hızlıca küresel
çapta gerçekleştirebilmektedirler. Grafik, görüntü, ses dosyaları taşıyabilen ağ teknolojisi çok farklı
alanlara da hizmet etmeye başlamıştır. Ticaret, eğitim, yayıncılık, eğlence, sağlık gibi pek çok alanda
kullanıcısına büyük destek veren ağ teknolojsi internet günümüzde çok geniş bir yaş aralığındaki
kullanıcılarının gereksinimlerine rahatlıkla cevap vermektedir. İnternet bilgiye kolay, ucuz, hızlı ve
güvenli ulaşımın ve paylaşmanın günümüzdeki en geçerli yolu olarak görülmektedir.
İnternet teknolojinden yararlanmak için telefon hattı bağlantısı, modem ve bilgisayara gereksinim
vardır. İnternetin ilk geliştiği yıllarda bilgisayar teknolojisi de masaüstü olarak evlerimizde yer
almaktaydı. Geleneksel masaüstü bilgisayarlarımız, elektrik bağlantı kablosu, telefon hattı bağlantısı ve
modem bağlantısıyla birlikte, internet sabit bir mekanda yararlandığımız bir teknoloji olarak ev
kullanımında yerini almıştı. Kablosuz ağ teknolojisinin gelişmesi ve dizüstü bilgisayarların yaygınlaşması
ile mobil hayata geçiş, internete de her an her yerde erişebilmemizi sağlamıştır. Teknolojik yakınsama bir
bilgisayar olmadan da internet hizmetlerine erişmemize izin vermekte ve internetin mobil yaşamda da
yerini almasını sağlamaktadır. Kablosuz ağ teknolojisiyle mekandan bağımsız her hangi bir yerde, her
hangi bir iletişim teknolojisi ile internet hizmetinden yararlanmamız mümkündür.
Günümüzde resmi, özel her türlü işimizi internet erişimi ile gidermekteyiz. Gündelik yaşamdaki pek
çok zorluğu internet erişimi sayesinde hızlıca, bulunduğumuz yerden ve kolaylıkla
gerçekleştrebilmekteyiz. Faturamızı ödemek için bankaya gitme zorunluluğumuz ortadan kalkmıştır,
alışveriş için dışarı çıkmak zorunda değiliz, bilgi aramak için kütüphaneye gitme zorunluluğumuz, gazete
satın alma zorunluluğumuz yok. Tüm bunları internet erişimimizin olduğu her hangi bir teknolojiyle
11

 
gerçekleştrebiliriz. Her hangi bir teknoloji tanımlamasını yapıyoruz çünkü internet hizmetlerinden
yararlanabilmek için, bilgisayar gereksinimimiz de artık yok. Cep telefonlarımızı, MP5 oynatıcımızı,
PSP’imizi, televizyonumuzu internet erişimini sağlamak için kullanabilmekteyiz.
İnternetin sunduğu pek çok olanak vardır. Bunlardan biri de sanal topluluklar ve sosyal ağlar
(facebook, twitter, myspace....). Sosyal ağlar üyeler arasında bağlantı kurulmasına izin veren, görüntü,
ses, fotoğraf v.b. dosyaların küresel boyutta paylaşımına izin veren internet hizmetlerinden biridir. 2010’a
yaklaşırken kullanıcılar arasında kullanımı yaygınlaşan sosyal ağ uygulamaları yüzyüze iletişim
etkinliklerinin teknoloji aracılı gerçekleşmesine izin veren ve görsel/işitsel veri destekli hizmetleri
içermektedir.
İnternet’in yaygın bilinen hizmetlerinin yanında genişband teknolojisi ile yeni video hizmetleri de
sunmaktadır. İnternet üzerinden isteğe bağlı video uygulamasının kullanımı gün geçtikçe artan bir
penetrasyon oranıyla yayılmaktadır. Çevrimiçi video izleme veya video yükleme gibi uygulamalar
internet kullanıcıları arasında oldukça yaygındır.
İnternet teknolojisi bireysel uygulamalara hizmet eden etkileşimli bir teknoloji olarak, giderek artan
bir yaygınlıkla varlığını sürdürmektedir. İçeriğini bireysel gereksinimlerimiz doğrultusunda
düzenleyebileceğimiz, yönlendirebileceğimiz, dilediğimiz bir anda dilediğimiz bir mekanda hizmetlerden
kolaylıkla yararlanacağımız bir teknolojidir. Zaman ve uzam bağlılığını ortadan kaldıran kullanıcı dostu,
tam etkileşimli teknoloji çağımızın itici gücü olarak hayatımızın merkezinde konumlanmıştır.

Çoklu Ortam
İngilizce “multimedia” olarak ifade edilen kavram farklı türlerdeki içerik formlarının bir arada bulunduğu
ortamları tanımlamaktadır. Çoklu ortam, metin, durağan veya hareketli görüntü, ses ve animasyonların en
az iki tanesinin bir arada kullanılarak bilgisayar tarafından işlenmesini ve okunmasını kapsamaktadır.
Çoklu ortam uygulamaları sadece aktarılacak iletinin farklı şekillerde sunulmasını içeren uygulamalar
değildir. Çoklu ortam uygulamalarında gönderilecek ileti, farklı içerik aktarma yöntemlerini planlanmış
bir program olarak kullanıcısına sunmaktadır. Planlanmış program bir sistem olarak yer almaktadır. Bu
sistemde yer alan tüm öğeler birbirini tamamlayacak şekilde bütünleştirilerek kullanılmaktadır. Çoklu
ortam uygulamaları mühendislik, tıp, fen bilimleri, eğitim, güzel sanatlar gibi pek çok alanda destekleyici
ortam olarak kullanılmaktadır.
Çoklu ortam uygulamalarında yer alan bilgiler çoğunlukla önceden kayıt edilmiş olmakla birlikte
canlı aktarımlar da söz konusu olabilmektedir. Çoklu ortam uygulamaları, kayıt edilmiş özelliği göz
önüne alınarak genellikle farklı zamanlı ve pasif kullanıcı katılımına izin veren etkileşim düzeyinin çok
düşük olduğu uygulamaları kapsamaktadır. Etkileşim düzeyi oldukça düşüktür çünkü ileti aktarımı
doğrusal bir süreçte gerçekleşmektedir. Çoklu ortam uygulamaları insan-teknoloji etkileşimi ile sınırlıdır.
Günümüzde çoklu ortam hizmetlerinde oyun gibi eğlenceye yönelik uygulamaların yanında, bilgisayar
destekli tasarım v.b. uygulamalarda kullanılmaktadır. Etkileşim düzeyinin düşük olması nedeniyle çoklu
ortam uygulamalarından yararlananlar kullanıcı olarak değil, daha çok izleyici olarak tanımlanmaktadır.
Çoklu ortam uygulamaları metin, grafik, ses, animasyon, fotoğraf ve görüntü içeren dijital ortamlardır
(Özçağlayan, 1998, s.146). Çoklu ortam uygulamaları etkileşimi gerektirmeyen uygulamalardır. Çoklu
ortam uygulamasından yararlanan birey tıpkı televizyonda film izler gibi koltuğuna oturur ve sırtını yaslar
ve sunulan içeriği izler. Sunulan içeriği izleyici başından sonuna doğrusal bir süreçte izlemek
durumundadır. “Doğrusallık” ve “etkileşimsizlik” çoklu ortam uygulamalarının temel özelliklerindendir.
Uygulamada etkileşim sadece içeriği durdurma, ileri geri alma ile sınırlıdır.

Hypermedya
Çoklu ortam uygulamalarının üst düzeydeki etkileşimli boyutunu tanımlamaktadır. Hypermedya kavramı,
bilgisayar ve görüntü teknolojilerinin birleştirilmesiyle oluşturulan iletişim ortamlarını tanımlamaktadır.
Metin, durağan ve hareketli görüntü, ses, animsayon gibi uygulamaları barındıran hypermedya, “ortam
ötesi bağlantılı ortam” kavramıyla Türkçeleştirilmiştir. Kimi yerlerde “etkileşimli çoklu ortam”
kavramıyla ifade edilmek istense de, çok daha kapsamlı olduğundan kavram tam olarak oturmamaktadır.

12

 
Etkileşimli çoklu ortam ve hypermedya kavramları arasındaki farkı ortaya koyan çok ince bir çizgi
vardır. Çoklu ortam uygulamasından yararlanan bireye, ortamda yer alan ögelerin ne olacağına ve ne
zaman iletileceğini kontrol etme izni verdiğinizde etkileşimli çoklu ortam olarak tanımlanmaktadır.
Kullanıcıya linklerle öğelere erişim ve yönlendirme şansı verdiğinizde ise etkileşimli çoklu ortam,
hypemedya uygulamasına dönüşmektedir.
Hypermedya, etkileşimli çoklu ortamlara göre daha üst düzey uygulamaları içermektedir. Çevrimiçi
bağlantılar, web uygulamaları, telekomünikasyon, HDTV, etkileşimli televizyon, bilgisayar oyunları ve
çoklu ortamlardan oluşmuş daha geniş bir çerçevede yer alan uygulamaları kapsamaktadır.
Hypermedyanın üç temel özelliği vardır (Cotton ve Olvier, 1997,98):
• Etkileşimlidir. Hypermedya uygulamaları çevrimiçi, web tabanlı uygulama kaynaklarını da
içerisinde barındırmaktadır. Etkileşim sadece içerikten sunulanı seçmeyle sınırlı değildir.
Kullanıcı yönlendirmesine, içerik değişimine de izin veren üst düzeyde etkileşim olanaklarına
sahiptir.
• Özel ortam kombinasyonlarını gerektirmektedir. Hypermedya uygulamaları, kullanıcının
seçeceği özel ortam kombinasyonlarının yanında multimedya kombinasyonunu gerektirir.
Hypermedya uygulamaları pek çok ortamın bir arada kullanılması esasına dayanmaktadır.
Temelinde çoklu ortam uygulamalarının var olduğu hypermedya, farklı iletişim ortamlarıyla
yakınsamayı gerektirmektedir.
• Doğrusal değildir. Hypermedya uygulamalarında doğrusallık yoktur. Başlangıcı, ortası, sonu
yoktur. Kullanıcı “rastgele erişim sistemi” ile kendi amacı doğrultusunda içeriğe istediği şekilde
erişebilmekte ve yönlendirebilmektedir. Bu uygulama ile kullanıcı özgürlüğü de sunan
hypermedya uygulamaları kullanıcının belli bir sistem ve akış dahilinde amacına ulaşma
zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır.
Hypermedya’yı günlük yaşamımızda çevrimiçi aktivitelerimizin büyük bir kısmında kullanmaktayız.
Web ortamındaki her hangi bir aktiviteyi gerçekleştirmek istediğimizde arayüz tasarımında gözüken
linklere (bağlantı düğmelerine) tıklayarak (click) sayfalar arasında gezinimi gerçekleştirmekteyiz.
Sayfalar arası gezinme sadece metin tabanlı içerik gezinimi değil aynı zamanda görsel, işitsel veya
görsel-işitsel veri erişimini ve oynatımını da içermektedir. Web sayfaları arasındaki bağlantılar bir ürünü
satın almak, bilgi aramak, görsel veya işitsel tabanlı bir metin oluşturmak ya da bir yemek siparişi vermek
gibi uygulamaları içermektedir. Kaynaklar arası bağlantı linkleri Hypermedya uygulamalarının en temel
özelliğidir.
Bir hypermedya sistemi, iletim linkleri vasıtasıyla sunulan kaynak içeriğinde kullanıcıların farklı
yönlendirmeleri gerçekleştirebilmesiyle karakterize edilmektedir. Hypermedya sistemini karakterize eden
temel nokta kullanıcıya sağladığı etkileşim olanağı ve bunun sonucunda bireyin edindiği yönlendirme
özgürlüğüdür. Örneğin; kullanıcı ve hizmet sağlayıcı etkileşimine sahip bir hypermedya uygulamasında
başlangıçta kullanıcı sistemden küçük bir istekte bulunur. Hizmet sağlayıcı bu isteği alır ve linklerle
kullanıcıya yönlendirme hizmeti sunar. Kullanıcı arayüz tasarımında yer alan linkler arasından uygun
olanı seçer ve etkileşimin bir diğer aşamasını gerçekleştirir. Kullanıcı, hypermedya uygulamasını
kullanma amacı doğrultusunda linkler aracılığıyla etkileşimli bir şekilde sürdürür. Hypermedya
uygulamalarında verilen linkler, kullanıcılar tarafından kolaylıkla anlamlandırılabilecek sembollerle
tanımlanmıştır.

Bilgisayar Aracılı İletişim (CMC)


Elektronik posta, sohbet odaları, avatar tabanlı iletişim forumları, ses-görüntü iletimi, www, bloglar,
sosyal ağlar ve mobil teknolojiler bu kategoride ele alınmaktadır. Bilgisayar aracılı iletişim (Computer
Mediated Communication-CMC) etkinlikleri birey-birey arasında gerçekleşebildiği gibi, birey-grup
iletişiminin de gerçekleşmesine olanak vermektedir. Bu türden iletişim etkinliği her zaman eşzamanlı
gerçekleşmek durumunda değildir. Bilgisayar aracılı iletişim “insanların yarattığı, geliştirdiği ve
algıladığı bilgiyi ağ tabanlı iletişim sistemlerini kullanarak mesajları kodlaması, kodçözmesi ve iletmesi”
olarak tanımlanabilmektedir.

13

 
Bilgisayar aracılı iletişim uygulamalarının en temel özelliği eşzamanlı (gerçek zamanlı) veya farklı
zamanlı (geciktirilmiş zamanlı) iletişim etkinliğinin gerçekleşmesine olanak tanımasıdır. Eşzamanlı
(gerçek zamanlı) iletişim etkinliği iki birey arasında gerçekleşen yüz yüze iletişim etkinliği gibidir.
Bireyler yüzyüze iletişim etkinliğini tıpkı bir telefon konuşmasında olduğu gibi, bilgisayar aracılı bir
uygulama ile sürdürmektedirler. Eş zamanlı uygulamaların sadece birey-birey arasında gerçekleşme
zorunluluğu yoktur. Birey-grup etkileşimi de eşzamanlı olarak sürdürülebilmektedir. Bilgisayar aracılı bir
uygulama ile bir kişi tarafından iletilen bir mesaj aynı anda birbirinden farklı yerlerde olan veya aynı
mekanda bulunan bireyler tarafından görülebilmektedir.

Sosyal medya platformunda paylaştığınız bir iletiye birbirinden farklı


yerlerde olan bireylerin yorum yazması ve iletişim etkinliğini sürdürmesi CMC’nin hangi
özelliğiyle açıklanabilir?

CMC etkinliklerinin geciktirilmiş zamanlı uygulamaları ise mesajın gönderilme anı ile alınma anı
arasındaki zaman farkını açıklamaktadır. Örneğin, bir bireyin e-posta aracılığıyla arkadaşına gönderdiği
mesaj anında e-posta adresine ulaşsa bile, karşıdaki kişi tarafından bir gün sonra okunabilir. Gönderilme
okunma anındaki zaman farkını tanımlayan iletişim etkinliği farklı zamanlı veya geciktirilmiş zamanlı
iletişim olarak tanımlanmaktadır. Geciktirilmiş zamanlı CMC uygulamaları da tıpkı eşzamanlıda olduğu
gibi birey- birey arasında gerçekleşebilmektedir. Bu tür uygulamalar aynı zamanda birey-grup iletişiminin
gerçekleşmesine izin veren uygulamalardır. Bülten tahtaları, sosyal medya paylaşımları, bilgisayarlı
konferans uygulamalarında yer alan bir takım etkinlikler farklı zamanlı birey-grup iletişiminin varolduğu
uygulamalardır.
İletişim etkinliğinin tam etkileşimli bir şekilde sürdürülebildği CMC uygulamaları çoğunlukla yazılı
ve sözlü iletişime dayanan etkileşimli etkinlikleri içerse de, teknolojik gelişmelerin etkisi sonucu görsel
ve işitsel ileti akışı da günümüzde oldukça yaygınlaşmıştır. CMC’de geri bildirim ve etkileşim imkanları
sınırsızdır. Çevrimiçi gerçekleşen eşzamanlı uygulamalarda yüzyüze iletişim etkinliğinde olduğu kadar
hızlı ileti akışı da sağlanmaktadır. Bu nedenle iletişim etkinliği kesintiz ve aksaksız bir şekilde
sürdürülebilmektedir.
CMC uygulamalarının özellikleri göz önüne alındığında kullanıcılar diledikleri konumda
bulunabilmektedir. CMC uygulamasında yer alan bir birey aktif bir konumda yer alabildiği gibi
tamamıyla pasif bir konumda ileti akışlarını ve geribildirimleri takip edebilmektedir.

Bir foruma abone olan kullanıcı başka bir abone tarafından ortaya
atılan konuya ilişkin tartışmaları yorum yapmadan takip etmektedir. Bu türden bir CMC
kullanıcısının konumu sizce nedir?

Sanal Gerçeklik
Sanal gerçeklik, kullanıcıların bilgisayarlar tarafından oluşturulmuş benzetime (simülasyon) dayanan üç
boyutlu bir ortamda aktif bir şekilde yer almasını sağlayan bir model olarak tanımlanabilir (Biocca,
Donatello ve Conville, 1995, s.241). Sanal gerçeklik uygulamaları eğlence sektörü ve oyunların yanında
eğitim uygulamalarında da oldukça tercih edilmektedir. Oluşturulan üç boyutlu ortamlar gerçek yaşamın
benzetimidir ve ortam içerisinde yer alan kullanıcının aktif katılımına izin veren teknolojilerdir. Kullanıcı
ortam içerisinde tıpkı gerçek hayattaki gibi yönlendirmelerde bulunarak bir uçağı kullanabilmekte, bakış
açısını değiştirebilmekte, sanal bir ameliyatı gerçekleştirmektedir. Havacılık, askeriye, tıp v.b. akademik
alanlarda oluşturulan sanal gerçeklik uygulamaları kullanıcılarının eğitiminde oldukça etkili bir yere
sahiptir.
Sanal kelimesi gerçekte var olmayan kavramları, olguları, mekanları tanımlamak için kullanılan,
“sanmak” fiilinden türemiş bir kavramdır. Bu bağlamda sanal kavramı da gerçeği değil, gerçek sanılanı
kapsamaktadır. Ancak bunu yalan, sahte veya gerçek dışı olarak nitelemek yersiz bir yaklaşımdır. Sanal
gerçeklik uygulamaları kullanıcılarının beden hareketleri, bakışları ile içerisinde yer aldığı üç boyutlu
14

 
sanal ortamı kendi duyuları, algıları, gereksinimleri, beklentileri doğrultusunda yönlendirmesini
içermektedir. Sanal gerçeklik ortamında yer alan kullanıcıya gönderilen görsel ve işitsel uyaranlar yüksek
görüntü ve ses kalitesine sahiptir. Günümüzde HD (yüksek çözünürlüklü) kalitesinde görüntü ve
quadrofonik (4 kanallı ses kaydı ve çıkışı) ses uygulamalarını da içeren teknolojik yenilikler sanal
gerçeklik ortamlarında yer almaktadır. Sanal gerçeklik ortamındaki ekranda yer alan görüntü ve ses,
kullanıcının davranışları dorultusunda değişmektedir. Kullanıcı yaptığı her hareket sonrasında ekranda bir
dizi yeni görüntünü yer alacaktır. Bu ise gerçek zaman ve mekana çok yakın bir şekilde gösterilmektedir.
Sanal gerçeklik ortamında yer alan sesler de oldukça gerçekçidir. Sesin yoğunluğu ve sesin geldiği yön
birebir gerçek hayattakine yakın bir şekilde verilerek ortamdaki gerçeklik algısının arttırılmasına destek
verir.
Sanal gerçeklik uygulamaları genelde pek çok bileşenden oluşmaktadır. En temel bileşenleri ses ve
görüntü tanımlayıcı vizörler ve konum algılayıcı eldivenlerdir. Bunun yanında destek bileşenler olarak,
kumanda paneli, elbise, saç bantları v.s. sayılmaktadır. Uygulamanın özelliği doğrultusunda kullanılacak
bileşenler farklılık gösterebilmektedir. Sanal gerçeklik uygulamaları etkileşimin üst düzeyde olduğu
uygulamalardır. Bilgisayar desteğiyle oluşturulmuş sanal ortamda yer alan kullanıcı gideceği yönü,
bakacağı yeri kendisi belirlemektedir. Sistemin izin verdiği bu etkileşimli uygulama, ana ve destek
bileşenlerin de kullanılmasıyla mümkündür. Sanal ortam sadece görme ve işitme duyularına hitap
etmemektedir. Sanal ortamda yer alan nesnelere dokunma, onların yapısını hissetme, nesnelerin yerlerini
değiştirme gibi uygulamalar ile kullanıcının gerçeklik algısı arttırılmaktadır. Sanal gerçeklik uygulamaları
insan-teknoloji etkileşimine olanak tanıyan ve eşzamanlı iletişim etkinliğinin gerçekleştiği tam etkileşimli
uygulamalardır.

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNDE YAKINSAMA


Yakınsama kavramı “bir araya gelme” anlamını taşımaktadır. İletişim teknolojilerinde yakınsama ise
farklı teknolojilerin bir araya gelerek karma bir teknoloji (hybrid teknoloji) oluşturmasıdır. Yeni iletişim
teknolojilerinde yakınsama, tüm teknolojilerde ortak olan dijital dilin ve ortak iletim ağlarının
kullanılması ile sağlanabilmektedir. Yeni iletişim teknolojileri kategorisinde yer alan tüm teknolojilerin
dili ortaktır. Kullanılan dijital dil, yeni iletişim teknolojilerinin de birbirine uyumlu çalışabilmesini
sağlamaktadır.
Yakınsama kavramı son yıllarda ortaya çıkan ve 2000’li yılların başından itibaren yaygın olarak
kullanılmaya başlayan ve oldukça geniş bir çerçeveyi kapsayan bir kavramdır. Çünkü yakınsama kavramı
sadece teknik birlikteliği değil, hizmet, ekonomik, kurumsal, hukuksal ve teknolojik cihazların birliğini
kapsayan çok geniş bir yelpazeyi içermektedir.
Yakınsama üzerine farklı tanımlamalar yapılmıştır. Ancak yapılan tüm tanımlamalar yukarıda
bahsedilen alanlardaki birlikleri içermektedir. Yakınsama kavramını “dijitalleşmenin etkisiyle farklı
iletim ağları aracılığıyla iletilen farklı içeriklerin ve hizmetlerin etkileşimli bir şekilde iletim kopukluğu
olmaksızın, telekominikasyon, yayıncılık ve bilişim sektörleri arasındaki sınırların kalkması sonucunda
farklı cihazlardan alınabilmesi” olarak tanımlanabilmektedir.
Yakınsama kavramı pek çok alandaki birleşmeyi içermektedir. Bu birleşme veya yakınlaşma iki temel
süreçte gerçekleşmektedir. Bu iki temel süreç; Teknolojik yakınsama ve (medya) içerik yakınsamasıdır.
Teknolojik yakınsama; birden fazla teknolojik cihazın, sahip oldukları tüm özellikleri içerisinde
barındıran yeni bir cihaz olarak birleşmesini kapsayan süreçtir.
Medya (içerik) yakınsaması: bilişim, telekominikasyon ve medya sektörünün ve alıcı cihazla
arasındaki sınırların kalkarak tek bir endüstri yaratma sürecini kapsamaktadır.

Teknolojik yakınsama ve medya yakınsama sürecinin arasındaki


farka dikkat ediniz.

15

 
Ortak dilin kullanımı ve birbiriyle uyumlu iletim ağlarıyla içeriğin sunumu, tüm teknolojilerin
birbiriyle uyum içerisinde çalışmasına olanak vermektedir. Teknolojik yakınsama sonucu kullanıcılar
zaman ve mekan bağlılığı olmaksızın diledikleri içeriğe erişim şansına sahiptir. Yeni iletişim teknolojileri
arasındaki yakınsama mobil yaşama da uygun uygulamaları barındırmaktadır. Yolda yürürken cep
telefonumuzla müzik dinleyebilmekteyiz, radyo yayınlarını alabilmek için bir radyo alıcısına ihtiyacımız
kalmamıştır. İster cep telefonumuzdan, ister televizyonumuzdan istersek internet bağlantısı olan bir
bilgisayar aracılığıyla canlı olarak yayınlanan bir radyo programını eşzamanlı olarak dinleyebilir ya da
yayını kayıt ederek dilediğimiz bir zamanda dinleyebiliriz. Sadece radyo yayınların değil herhangi bir
medya içeriğini herhangi bir iletişim teknolojisini kullanarak erişim sağlamamız mümkündür.
Teknolojik yakınsama ile sunulan hizmetler sadece veri işleme, iletme ve okumada ortak dil olan
dijitalin kullanılmasının bir sonucu değildir. Telekomünikasyon, yayıncılık ve bilgisayarlaşma da
teknolojik yakınsamayı mümkün kılmıştır.

Telekomünikasyon
Ses, durağan/hareketli görüntü, yazı, resim ve her tür bilginin koaksiyel (bakır iletken) kablolar,
fiberoptik kablolar veya elektromanyetik dalgalar ile uzak mesafelere iletilmesi ve alınmasını
kapsamaktadır. Telekomünikasyon kavramı oldukça geniş bir çerçeveyi barındırmaktadır. Radyodan
televizyona, kablolu telefondan cep telefonuna hatta görüntülü cep telefonuna, uydu haberleşme
sistemlerinden internete ve daha sayamadığımız pek çok iletişim teknolojisinin teknik anlamdaki
iletişimini kapsamaktadır. Telekominikasyon kavramı içerisinde yer alan alanları kısaca şöyle
sıralayabiliriz;
Diyafon, interfon ve telefon gibi bireylerarası iletişimin gerçekleştiği etkileşimli uygulama alanları;
işitsel veri alışverişini sağlayan etkileşimli uygulama alanlarını kapsamaktadır. Teknolojik gelişmeler ve
yakınsama bu teknolojilerde çift yönlü görüntü bilgisinin aktarılmasına da izin vermiştir. Bu teknolojiler,
bireylerarası (genelde iki kişi) eşzamanlı ve etkileşimli bilgi alışverişinin yapıldığı telekomünikasyon
araçları olarak konumlanmaktadır.
Radyo, televizyon gibi kitle iletişimin gerçekleştiği uygulama alanları; radyo için görsel, televizyon
için görsel işitsel veri iletiminin bir noktadan çok noktaya eşzamanlı aktarımın mümkün olduğu
elektromanyetik iletim alanlarını kapsamaktadır. Aynı iletim alanı telsiz kullanımı için de söz konusudur.
Ancak telsiz kullanımı eşzamanlılık özelliği nedeniyle benzerlik taşırken, bireylerarası iletişimin
gerçekleştirilebildiği araç olma yönünde farklılaşmaktadır. Radyo ve televizyon uygulama alanları
çoğunlukla eşzamanlı veri iletimini tek yönlü olarak gerçekleştirmektedir. Ancak teknolojik yakınsama ve
yayınların dijital olarak gerçekleştirilmesi sonucu radyo ve televizyon yayıncılığının çift yönlü ve
etkileşimli bir şekilde gerçekleşmesi mümkün olmuştur.
Cep telefonu gibi kablosuz etkileşimli bireylerarası iletimin gerçekleştiği uygulama alanları;
temelinde eşzamanlı işitsel veri alışverişinin gerçekleştiği iletişim teknolojisi olarak tanımlayabileceğimiz
telefon teknolojisi, telekomünikasyon sektöründeki gelişme ve teknolojik yakınsamanın etkisiyle görsel
bir boyut kazanmıştır. Bireylerarası iletişim etkinliğinin kitle iletişimine dönüşebildiği bir konumda yer
almaktadır. Yeni nesil cep telefonları bir fotoğraf makinesi, kamera olmaktan öte, televizyon yayınlarının
kesintisiz izlendiği, radyonun dinlenebildiği, internet bağlantısının yüksek hızda kesintisiz sağlanabildiği
iletişim teknolojisi olarak günlük yaşantımızda yerini almaktadır.
Veri transferleri ve bilgi paylaşım sistemleri uygulama alanları; telekomünikasyon alanında ortak dil
olan dijital dilin kullanımı çok yüksek miktarlardaki verilerin (data) bile iletiminin çok hızlı bir şekilde
çift yönlü olarak aktarımına olanak tanımıştır. Dijital olarak kodlanan bilgiler ağ altyapısı ve uydu iletimi
ile eşzamanlı olarak farklı mekanlara iletilebilmektedir. İnternet, intranet (bir kuruluş içindeki yerel ve
geniş alan ağlarını bağlayan ağdır), LAN (local area network-yerel alan ağları), WAN (wide area
network-geniş alan ağları) gibi bilgi paylaşım ortamları da veri transferinin çok hızlı bir şekilde ve
eşzamanlı olarak uzak mesafelere iletimine izin veren ortamlar olarak konumlanmaktadır.

16

 
Yayıncılık
Bir merkezden birbirinden farklı mekanlarda olan alıcılara elektromanyetik dalgalar veya uydu
aracılığıyla her tür bilginin iletimini tanımlamaktadır. Radyo yayınları, televizyon yayınları, GSM
(günlük yaşantımızdaki yaygın kullanımıyla cep telefonları) ve internet ağındaki tüm bilgisayarlara yayın
yapılabilmektedir. Yayın belli bir merkezden gönderilen bilginin birbirinden fiziksel olarak uzakta olan
ve farklı özelliklere sahip alıcılara ulaştırılmasını tanımlamaktadır. Yayıncılık, yayın yapan teknolojinin
özelliğine göre eşzamanlı ve farklı zamanlı gerçekleşebilmektedir. Yeni iletişim teknolojilerinde
yayıncılık, kitle iletiminin yanında bireye özgü iletişimin de gerçekleşmesini mümkün kılmaktadır.
Dolayısıyla günümüzün yayıncılık anlayışında kitle yayıncılığının yanında bireysel yayıncılık
uygulamaları da söz konusudur. Teknolojik yakınsama sonucunda yayıncılık; mobil yaşama uyumlu, alıcı
cihaz serbestliği sağlayan, etkileşimli, zaman ve mekan kısıtı olmayan, bireyselliğin var olduğu bir
uygulama boyutuna sahiptir.

Bilgisayarlaşma
Kökeni dijital dile dayanmaktadır. Gündelik yaşamda yer alan tüm uygulamalarda bilgisayar tabanlı
dijital teknolojilerin kullanılmasını içermektedir. Bilgisayarlaşma kavramı bu nedenle çok geniş bir
yelpaze içerisinde pek çok iletişim ortamını içerisine almaktadır. Bilgisayarlaşma dijital dilin alt
yapısında farklı iletiişm teknolojilerinin birbiri yerine kullanılmasını kapsamaktadır. Kablosuz ağ
bağlantısı alt yapısıyla görsel işitsel tüm teknolojilerin bilgisayar dilini kullanarak bütünleşmesini
tanımlamaktadır.
Değişen ve gelişen teknolojik uygulamaların birbiriyle yakınsaması pek çok alanda özgürlükler
sunmaktadır. Günlük yaşantımıza gelen kolaylıklar ve rahatlıklar, hybrid teknolojinin sunduğu
olanaklarla yakından ilişkilidir. Tek bir teknolojiyi kullanma zorunluluğumuzun ortadan kalkması
kullanıcıların daha özgür daha esnek bir yaşam sürmesine destek olmuştur. Teknolojik yakınsama bir
teknolojiye bağımlı olmayı ortadan kaldırmıştır.
Teknolojik yakınsamanın sağladığı bir diğer olanak ise bir teknolojinin sahip olduğu eksiklikleri
gidermesidir. Televizyon üzerinden bir örnek vererek bunu açıklayabiliriz. Televizyon hepimizin de
bildiği gibi görsel işitsel bilginin tek yönlü olarak aktarıldığı bir iletişim teknolojisidir. Yayın merkezi
tarafından sunulan içeriği ekran başındaki izleyiciler sadece izler, her hangi bir etkileşim olanağı yoktur.
Geleneksel televizyon izleme alışkanlığı bu şekilde sürmektedir. Ancak gelişen yayın teknolojisi ve
yakınsama sonucu televizyon alıcımızın etkileşimsiz olma eksikliğini ortadan kaldırmıştır. Teknolojik
yakınsamanın etkisiyle televizyon alıcılarında ve yayınlarında dijital dilin varlığı televizyonumuzu
etkileşimli bir teknoloji olarak kullanmamıza izin vermektedir. Televizyonumuz aracılığıyla internet
erişimi sağlayabilir, televizyon üzerinden alışveriş yapabilir, oyun oynabiliriz. Televizyon yakınsama
sonucunda sadece yayın içeriğinin sunulduğu bir araç olmaktan sıyrılarak etkileşimli yeni iletişim
teknolojisi olarak konumlanmıştır.

YENİ MEDYA KAVRAMI


Medya kavramı, zaman ve mekân içerisinde çok büyük miktarlardaki iletileri birbirinden çok farklı
yerlerde bulunan alıcı kitlelerine ulaştıratırabilen araçları, ortamları tanımlamaktadır. Medya denildiğinde
ilk akla gelenler radyo, televizyon, sinema, kitap, dergi gibi basılı materyaller, fotoğraf, reklamdır. Medya
kategorisinde saymış olduğum kitle iletişim araçları ve ortamları günümüzde halen geçmişte olduğu gibi
kullanılmaktadır. Bir sinema salonuna gidip karanlıkta hala film izliyoruz, akşamları tüm aile bireyleri bir
araya gelip televizyonda yer alan bir diziyi hep beraber izliyor, sabah kalktığımızda her zamanki
marketimizden birkaç adet gazeteyi alıp mürekkep kokusu eşilğinde bir gün önceki haberleri okuyoruz.
Bu alışkanlıklarımız uzun zamandan beri aynı şekilde sürüp gitmektedir. Pek çoğumuz medyayı benzer
şekillerde tüketiyoruz. Bilgi çağını yaşadığımız günümüzde medya içeriğinin bu şekilde tüketilmesi eski
bir alışkanlık olarak görülmektedir. Çünkü yukarıda saymış olduğum medyaya ilişkin içeriğin kullanımı
ve tüketim biçimi eski ve geleneksel alışkanlık olarak yer almaktadır. Günümüzde halen medyayı aynı
şekilde kullanmaya, tüketmeye devam etmekteyiz ancak eskiyle kıyaslandığında medyanın kullanımında
ve içeriğin tüketilmesinde bazı farklılıkların olduğu yadsınamaz.
17

 
Medyada dönüşüm çağını yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bu dönüşüm medya teknolojisindeki değişim
doğal olarak medya içeriğinin de çeşitlenmesine ve değişmesine neden olmuştur. Medya dönüşüm çağı bu
doğrultuda medyanın geleneksel kullanım alışkanlıklarını ve tüketimini de dönüştürmüştür. Medyadaki
dönüşüm başlangıçta medya içeriğine erişim sağlayan alıcıların tanımlamasını değiştirmiştir. Geleneksel
alıcılar kullanılan medyaya göre izleyici, dinleyici, okuyucu veya tüketici olarak tanımlanırken
günümüzde dinleyici, izleyici, okuyucu yerine kullanıcı; tüketici yerine ise üretici kavramı
kullanılmaktadır. Medya dönüşüm çağında alıcılar sadece sunulanı alan bir yapıda değildirler. Alıcıların
geleneksel medya ortamındaki pasif izleyici, okuyucu, dinleyici konumu, medya dönüşüm çağında daha
akitf bir yapıya dönüşmüştür. Bu sebeple artık tüm alıcılar kullanıcı olarak tanımlanmaktadır. Çünkü
alıcılar sadece sunulan içeriği almakla yetinmiyorlar, gereksinimleri doğrultusunda sunulan içeriklerden
birini seçerek alıyorlar, gerekiyorsa içeriğe de müdahale ediyorlar. Bu nedenle alıcılar artık daha aktif bir
konumdadır ve “kullanıcı” olarak tanımlanmaktadırlar. Yine aynı şekilde tüketici olarak tanımlanan
alıcının bu konumdan sıyrılarak üretici boyutuna geçmesi de medya içeriğinde sunulmak üzere bilgi
üretme hakkına ve imkanına sahip olmasıyla alakalı bir kavramdır. Medya teknolojisinin dönüşüm çağı
alıcıların verilen bilgiyi sadece tüketmesiyle sınırlı değildir artık. Alıcılar dilediği içeriğe müdahale
ederek dilediği bilgiyi yeni medya ortamında paylaşabilmektedir. Bu da alıcının “üreten” konumunda yer
almasına izin veren olanaklardan biridir.

Medya dönüşüm çağı, televizyon izleyicisinin hangi özelliklerini


değiştirmiştir.

Çünkü artık kullandığımız medyanın fiziksel görünümü teknolojinin etkisiyle değişti. Daha ince ve
mobil yaşama uygun taşınabilir boyutlarda medya teknolojileriyle çevrelenmiş durumdayız. Dolayısıyla
gittiğimiz her yerde medya içeriğine erişim sağlayabilmekteyiz.

Yeni Medyanın Özellikleri


Dijital dilin tüm iletişim teknolojilerinde kullanılmasıyla birlikte hayatımıza giren yeni medya
teknolojilerinin sahip olduğu 3 temel özellik vardır bunlar: Etkileşim, kitlesizleştirme ve eşzamansızlık
(Rogers, 2003).

Etkileşim
Etkileşim kavramı 1990’lardan beri tanımı üzerinde tartışılan ve defalarca yeniden tanımlanan bir
kavramdır. Etkileşim kavramı yeni medyayı geleneksel medya ortamlarından ayıran temel özelliklerden
biridir. Etkileşim, medya içeriği ile kullanıcısını daha yakınlaştıran, medya kullanımını bireyselleştiren,
oldukça fazla kullanıcı seçeneği sunan güçlü bir yapıyı tanımlamaktadır. Yeni medyanın sahip olduğu
etkileşim olanağı bireyleri pasif birer alıcı olma durumundan uzaklaştırarak daha aktif bir konuma
yönlendirmiştir. Geleneksel medyada izleyici, okuyucu, dinleyici olarak tanımlanan bireyler, yeni
medyada kullanıcı olarak tanımlanmaktadır. Çünkü yeni medyadaki iletilere maruz kalanlar pasif değildir
ve yeni medyanın sahip olduğu etkileşim olanağı ile kendi gereksinim, beklenti ve istekleri doğrultusunda
içeriği yönlendirebilmektedir. Yeni medya kategorisinde yer alan her teknolojinin sahip olduğu etkileşim
olanağı elbette eşit değildir. Tam kullanıcı etkileşimine sahip ortam internet ortamıdır. Yeni medya
kategorisinde yer alan etkileşimli televizyon ortamında biraz daha sınırlı bir etkileşimin olduğunu
söyleyebiliriz.
İnternet bağlantısı olan bilgisayarlar en yüksek etkileşim deneyimini sağlayan ortamlardır. Bu nedenle
internetten yararlanan bireylerin en aktif bireyler olduğu söylenebilir. Doğrudan internet kullanıcısı
tanımlamasının yapılması doğrudur. Televizyon ise en düşük etkileşim deneyimi sağlayan ortam olarak
konumlanmaktadır. İzleyici program içeriği ile değil televizyon cihazı ile sadece açma, kapama veya
kanal değiştirme biçiminde etkileşim içerisinde bulunabilmektedir. Dolayısıyla geleneksel izleyici ile
televizyon arasında zayıf bir ilişki bulunmaktadır. Tek yönlü iletişim etkinliğinin gerçekleştiği televizyon
uygulamalarında teknoloji kullanımı da çok fazla bilgi gerektirmeyen, basit boyutta gerçekleşmektedir.
Bu nedenle geleneksel televizyon izleyicisi pasif izleyici olarak tanımlanmaktadır. Etkileşimli televizyon
18

 
uygulamalarına gelindiğinde çift yönlü iletişim etkinliği, geleneksel televizyona göre daha karmaşık
kullanım deneyimiyle, televizyon ve izleyici arasında daha güçlü bir ilişki göze çarpmaktadır. Çift yönlü
iletişime izin veren etkileşimli televizyonda, etkileşim de daha yoğun olmaktadır. Etkileşimli televizyon
uygulamalarını birey kısmen yönlendirebilmektedir. İçeriğe belirli ölçüde müdahalelerde
bulunabilmektedir. Bu nedenle etkileşimli televizyon uygulamasından yararlanan bireyler katılımcı olarak
tanımlanmaktadır. En üst düzeyde etkileşime izin veren teknoloji ise bilgisayarlar olarak görülmektedir.
Kullanıcıların çok güçlü bir şekilde ilişki içerisinde bulunduğu cihazlar, aynı zamanda karmaşık bir
yapıya da sahiptir. Bu nedenle kullanımı diğerlerine göre daha zor olabilmektedir.

Her iletişim teknolojisinin etkileşim düzeyinin farklı olduğunu unut-


mayın!

Yeni medyada etkileşim farklı şekillerde gerçekleşebilmektedir.


• Birey-birey etkileşimi: iletişim teknolojisi aracılığıyla birbirlerinden zaman ve uzam bakımından
uzak olan iki bireyin sözsüz, sözlü, yazılı veya görüntülü bir iletişim sürecini
gerçkleştirebilmesidir. İki bireyin 3G bağlantısı ile cep telefonuyla görüntülü görüşmeyi
gerçekleştirmesi, veya elektronik posta ile bireylerin ileti alışverişinde bulunması
• Birey-kitle etkileşimi: kullanılan iletişim teknolojinin imkan verdiği ölçüler doğrultusunda,
zaman ve uzam farkı gözetmeksizin bireylerin iletişim sürecini yönlendirme olanağına sahip
olduğu etkileşim türüdür. Bir birey trafından gönderilen görsel, işitsel veya her ikisini de
kapsayacak şekilde gönderilen bir ileti her hangi bir yer ve zamanda olan farklı bireylere
ulaşmaktadır. İletiyi alan bireylerin verdiği geribildirim doğrultusunda iletişim süreci
yönlendirilmektedir. Örneğin: sosyal medya ortamlarında paylaşılan bir videoya farklı bireylerin
yorum yapması
• Birey-teknoloji/içerik etkileşimi: bireyin iletişim teknolojisi ile etkileşimini tanımlamaktadır.
Birey iletişim teknolojisinin içeriğini kendi istekleri, gereksinimleri beklentileri ve ilgileri
doğrultusunda yönlendirmektedir. Örneğin: dijital ortamlarda oynanan oyunlar. Birey oyunu
kazanmak için kullandığı iletişim teknolojisinin kumanda aygıtı, klavyesini kullanmaktadır.
Bireyin verdiği komutlar doğrultusunda oyundaki görüntüler, hareketler değişmektedir. Sonucu
belirleyen komutu veren bireydir. Bu etkileşim türü sistem sağlayıcıların sunduğu sınırlılıklar
dahilinde gerçekleşmektedir.

Kitlesizleştirme
Geleneksel iletişim araçları ya kitle iletişimine izin veren ya da doğrudan bireylerarası iletişime izin veren
bir teknolojiydi. Yeni medya olarak tanımladığımız ortamlar büyük bir kullanıcı kitlesi arasından, bireye
özel ileti gönderme ve alma yetisine sahiptir. Geleneksel medya ile gönderilen iletiler tüm izleyici,
okuyucu dinleyici kitlesini kapsayacak şekilde gönderilirken, yeni medya ile kitle de yer alan bireylere
özel mesaj gönderme olanağı gelişmiştir. Örneğin: dijital platform aracılığıyla televizyon yayınlarını takip
eden bir kullanıcı, bir anda televizyon ekranında yayın merkezinden doğrudan kendisine gönderilmiş bir
mesajı görebilmektedir. “Sayın …………, bu ay ki faturanızın son ödeme tarihi ………’dir. Daha önceki
aylarda ödenmemiş faturanız bulunmamaktadır. Teşekkürler”. Milyonlarca platform abonesi izleyici
kitlesi içerisinde bizzat isminize gönderilmiş bir hatırlatma ile karşı karşıyasınız. Doğrudan bize
gönderilen bu hatırlatma mesajı bir taraftan kendimizi özel hissetmemizi sağlarken, diger taraftan da
hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Bankalar, mağazalar ve daha pek çok kurumsallaşmış birimler tarafından
doğrudan bizim şahsımıza gönderilen iletilere günlük hayatımızda defalarca maruz kalmaktayız.
Geleneksel medyada farklı özelliklere sahip olan bireylerden oluşmuş kitleye gönderilen iletiler arasından
ilgimizi seçenleri alıyorduk, çoğu zaman da bizim için önemli olan pek çok iletiyi kaçırabiliyorduk. Yeni
medyanın kitlesizleştirme özelliği benim için önemli olanı bizzat bana gönderebilme şansını da vermiştir.
Yeni medya kullanıcısı medyayı kendi gereksinimleri doğrultusunda düzenleyerek sadece beklentilerini
karşılayacak içeriği alma, o iletilere maruz kalma olanağına da sahiptir.

19

 
Cep telefonunuza gelen doğum günü kutlama mesajı, yeni medyanın
kitlesizle tirme özelliğine verilebilecek bir örnektir.

Resim 1.5: Geleneksel ve Yeni Medyada Kitle İleti imi. (Vivian, 2007, s.202’den uyarlanmı tır)

Eşzamansız Olabilme
Yeni medya ile birey kendisine uygun olan herhangi bir zamanda bilgi gönderebilmektedir ve
alabilmektedir. Yeni medya bilginin eşzamanlı olarak karşılıklı iletimi zorunluluğunu ortadan
kaldırmaktadır. Birey bilgiye erişim, bilgiyi alma ve iletme anlamında yeni medya ile daha da
özgürleşmiştir. İçeriğin sunulduğu anda alma zorunluluğu olmayan yeni medya kullanıcısı, zaman
açısından daha da özgürleşmiştir. Farklı iletişim teknolojilerinde eşzamansız uygulamaları destekleyecek
farklı çözümler bulunmaktadır. Ağ bağlantısı olan bilgisayarlar aracılığıyla bireyler her hangi bir içerik
erişimini arşiv kayıtlarına ulaşarak elde edebilmektedir. Dolayısıyla internette yer alan bir bilgiye erişim,
bilginin yayınlandığı tarihte olmak durumunda değildir. İnternet kullanıcısı günlük gazeteleri
okuyabildiği gibi, bir yıl önceki haberlere makalelere rahatlıkla erişim sağlamaktadır. Bilgisayar tabanlı
teknolojilerde bilginin depolanma sorununun olmaması eşzamansız olabilme özelliğini desteklemektedir.

İleti im teknolojileri ve toplumsal ya amdaki etkilerine dair daha


fazla bilgiye, Haluk Geray’ın “İleti im ve Teknoloji” (Ankara: Ütopya Yayınevi,2003)
kitabından ula abilirsiniz.

Radyo televizyon gibi geleneksel medya kategorisinde yer alırken dijital yayıncılıkla yeni medya
kategorisinde konumlanmaya başlayan teknolojilerde durum nasıldır? Eşzamansızlık bu teknolojilerin
dijital yayın yapmasıyla sağlanabilmekte midir? Elbette geleneksel medya kategorsinden yeni medya
kategorisine dönüşüm yapan teknolojiler için de aynı uygulamalar söz konusu olabilmektedir. Yapılan
yayınların kayıt edilebilme özelliği ile bireyler radyoyu veya televizyon içeriğine kendilerine uygun
zamanda erişim sağlayabilmektedir. Dijital radyo yayıncılığında yer alan podcast uygulaması radyo
dinleyicisinin, istediği programı düzenli olarak kayıt olarak otomatik kayıt etmesine olanak tanımaktadır.
İnternet bağlantısı desteğiyle dinleyici favori programını dilediği anda takip edebilmektedir. Dijital
televizyon yayıncılığında ise eşzamansızlık, VOD ve NVOD uygulamalarıyla sağlanmaktadır.
VOD (Video on Demand) uygulaması “isteğe bağlı program yayını” veya “ısmarlama görüntü” olarak
tanımlanan bir etkileşimli televizyon uygulamasıdır. VOD sisteminde izlenmek istenen bir televizyon
filmi veya programına izleyicinin istediği anda erişebilmesine imkan tanıyan bir sistemdir. Bu sistemde
izleyicinin video sunucusuna yüklenen televizyon programı, izleyicinin istediği anda aktif hale gelerek
yayınlanmaktadır.
NVOD (Near Video on Demand) uygulaması ise “kanallarda dönüşümlü program yayını” olarak
tanımlanmaktadır. Bu uygulama da VOD sisteminde olduğu gibi izlenmek istenen televizyon
programının istenilen zamanda izlenmesine olanak sağlayan bir sistemdir. Bu sistem de eşzamansızlık
imkanını sunmaktadır. Ancak NVOD, VOD sistemi kadar izleyiciyi zaman bağımsız kılmamaktadır.

20

 
NVOD sisteminde bir televizyon programı, farklı kanallarda farklı başlama saatleriyle
yayınlanmaktadır. Televizyon izleyicisi izlemek istediği programı kendisine uygun olan zamanda
başlayan kanaldan seçerek izlemektedir. Bu hizmette bir televizyon programı ve film, NVOD hizmetinin
verildiği kanallarda 15-30 dk. aralıklarla başlamaktadır. İzleyici kendisine uygun olan zaman dilimindeki
yayını seçerek programı izlemektedir. NVOD sistemi, bu özelliği ile kısmen televizyon izleyicisini zaman
açısından bağımsızlaştırmakta ise de VOD uygulaması kadar zaman esnekliği yoktur.

21

 
Özet

Günümüz toplumsal yapısı, yeni iletişim Fiber optik teknolojisi veri iletimini ışık
teknolojilerinin etkisiyle bilgi çağı olarak parçacıklarıyla gerçekleştiren ve aynı anda
tanımlanmaktadır. Yeni iletişim teknolojileri, yüzbinlerce ses binlerce görüntü bilgisini
özellikle 1990’lardan sonra hızlı bir şekilde aktarabilen iletim teknolojisidir. Fiberoptik
gelişen etkileşimli dijital teknolojileri teknolojisi hızlı ve kapasitesi yüksek veri iletimi-
kapsamaktadır. bilgi çağının yaşanmasına neden nin sağlanabilmesi nedeniyle haberleşme
olan dört teknoloji akımı söz konusudur; ağlarında oldukça işlevseldir.
bilgisayarlar, dijital dil, uydu teknolojileri, ve
Yeni iletişim teknolojilerinin yaygınlaştığı
fiber optik teknolojisi.
günümüze gelene kadar pek çok iletişim aracı
İlk olarak 1940 yılında üretilen bilgisayarlar, çeşitli dönemlerde yaşantımıza girmiştir. Kitle
özellikle 1990’larda sonra gelişmiştir ve ev iletişim araçlarının doğuşuna öncülük eden basılı
kullanıcısına kadar yaygınlaşmıştır. 2000’li yıllar teknolojilerden sonra telgraf teknolojisinin
ile birlikte ağ teknolojisininde yaygınlaşması ve bulunması eşzamanlı uzak mesafelere veri
bilgisayarların kapasitelerinin ve uygulama iletimi-nin gerçekleştirilmesine olanak sağlayan
alanlarının da artmasıyla birlikte gündelik ilk teknoloji olarak yaşamdaki yerini almıştır.
yaşamın vazgeçilmezlerinden olmuştur. Basım çağından elektronik çağa geçiş teknolojisi
Bilgisayarlar bilginin sistematik bir biçimde olan telgraf iletişim teknolojileri tarihinde bir
düzenlenmesini, işlenmesini, aktarılmasını ve devrim olarak görülmektedir. İletişim teknolojisi
kullanılmasını sağlayan teknolojilerdir. tarihi-nin ikinci büyük adımı ise uzak mesafelere
Başlangıçta fiziksel olarak daha büyük yapıya kablosuz veri iletiminin gerçekleştirilmesidir. Bu
sahip olan bilgisayarlar günümüzde gelişim radyo yayıncılığınında öncüsü olmuştur.
mikroelektronik teknolojisinin etkisiyle mobil
İnternet, çoklu ortam, hypermedya, CMC ve
yaşama uygun hale gelerek küçülmüştür.
sanal gerçeklik uygulamaları günümüzde yaygın
Dijital dilin geliştirilmesi bilgisayarlar dışında olarak kullanılan ve kullanıcılarına çok çeşitli
daha pek çok iletişim teknolojisinin kullanım olanaklar sunan yeni iletişim teknolojileri olarak
alanlarını ve uygulama kapasitelerini konumlanmaktadırlar.
geliştirmiştir. Dijital dilin iletişim teknoloji-
Yeni iletişim teknolojilerinde yakınsama,
lerinde kullanılmasının analog sistemlere göre
birbirinden farklı özelliklere ve olanaklara sahip
pek çok üstünlüğü bulunmaktadır. Dijital
teknolojilerin bir araya gelerek karma bir
sistemlerin özellikleri; güvenilir, sinyal kalitesi
teknolojiyi oluşturmasıdır. İletişim teknoloji-
değişmez, gürültü ve dış etkenlerden çok az
lerinin yakınsaması dijital dilin kullanımının, bir
etkilenirler, daha ucuzdurlar, kopyalama ve iletim
sonucudur. Bunun yanı sıra yayıncılık, telekomü-
anında bozulma olmaz, yongalar halinde imal
nikasyon sistemleri ve bilgisayarlaşma iletişim
edilebilirler, sinyal işleme teknikleri hergün
teknolojilerinin bir araya gelmesini sağlayan
gelişmektedir, geleneksel medya formları yeni
teknolojik gelişmelerdir.
materyallere dönüşebilmektedir, çok büyük
miktarda veri çok küçük yer kaplayabilmektedir, Yeni medya kavramı; yeni iletişim teknoloji-
doğrusal olmayan iletime olanak tanımaktadır. lerindeki değişimlerin gözlemlendiği etkileşimli
kitle iletişim araçlarını tanımlamaktadır. yeni
Uydu teknolojileri yüksek nitelikli, kesintisiz
medyayı geleneksel medyadan ayıran temel
yayın ve haberleşme isteğinin doğmasıyla
özellikler etkileşim, kitlesizleştirme ve eşzaman-
gelişmiştir. Dünyanın çevresinde yörüngeye
sızlıktır. Bu özellikleri nedeniyle yeni medyayı
yerleştirilecek bir uydu ile yer yüzünün büyük bir
tüketen bireyler kullanıcı olarak tanımlanmak-
kısmına sinyal gönderilebilmektedir. Günümüzde
tadır ve geleneksel medyaya göre daha aktif bir
uydulardan meteorolojik, askeri, haberleşme,
konumda yer almaktadırlar.
araştırma amaçlı olarak yararlanılmaktadır.
Uydu-ların yerleştikleri yörüngeleri dünyaya olan
mesafesi doğrultusunda alçak yörüngeli, orta
yükseklikte yörüngeli ve jeosenkron yörüngeli
uydular olmak üzere üç kategoride ele
alabilmekteyiz.

22

 
Kendimizi Sınayalım
1. Bilgisayarların mobil boyutlara gelmesini 6. Kitle iletişim araçlarının doğuşuna öncülük
sağlayan teknoloji aşağıdakilerden hangisidir? eden ortamlar hangisidir?

a. Mikroelektronik a. Radyo

b. Uydu yayıncılığı b. Kitap

c. CMC c. Televizyon

d. Fiber optik d. İnternet

e. Hypermedya e. Telsiz

2. Dijital dilin gelişimi hangi yüzyıla 7. “Küresel bir yapının ağ sistemi kurularak
dayanmaktadır? gerçekleştirilebileceği” düşüncesi hangi teknolo-
jinin temelini oluşturmaktadır?
a. 16. yüzyıl
a. Televizyon
b. 17. yüzyıl
b. Sanal Gerçeklik
c. 18. yüzyıl
c. Çoklu ortam
d. 19. yüzyıl
d. İnternet
e. 20. yüzyıl
e. Hypermedya
3. Dünyadaki hava olaylarını tespit etmek
amacıyla kullanılan uydular hangisidir? 8. Aşağıdakilerden hangisi sanal gerçeklik
uygulamalarında bulunan teknolojik bileşen-
a. Araştırma uyduları lerden değildir?
b. Meteoroloji uyduları a. Çanta
c. Hava durumu uyduları b. Elbise
d. Jeosenkron uydular c. Saç bantları
e. Clarke yörüngesi uyduları d. Konum algılayıcı eldiven
4. Aşağıdakilerden hangisi dijital sistemlerin e. Kumanda paneli
analog sistemlere gore üstünlerinden değildir?
9. Aşağıdakilerden hangisi yakınsama kavra-
a. Dijital sistemler daha güvenilirdir. mının kapsadığı birlikteliği içeren unsurlardan
biri değildir?
b. Dijital sistemlerin sinyal kalitesi değişmez
a. Hizmet
c. Dijital sistemlerde gürültü olmaz
b. Teknolojik
d. Dijital sistemlerde iletim anında bozulma
olmaz c. Kurumsal
e. Dijital sistemler daha pahalıdırlar d. Ekonomik
5. Veri iletiminin ışık parçacıklarıyla gerçek- e. Duygusal
leştirildiği iletim teknolojisi aşağıdakilerden
hangisidir? 10. Aşağıdaki teknolojilerden hangisi en üst
düzeyde etkileşime izin vermektedir?
a. Wireless
a. Radyo
b. Koaksiyel Kablo
b. Televizyon
c. Fiber optik
c. İnternet
d. Elektromanyetik dalga
d. Etkileşimli Televizyon
e. Radyo dalgaları
e. Gazete

23

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt söylemeye gerek duymuyoruz. Dijital göstergeli
Anahtarı saatler ile doğrudan zamanı söylüyoruz.
Radyomuzda çalan parçanın kime ait olduğunu
1. a Yanıtınız yanlış ise “Bilgisayarlar” başlıklı üzerindeki ekranda okuyoruz. Bu ve bunun gibi
konuyu yeniden gözden geçiriniz. uygulamalar ve beraberinde getirdiği kolaylıklar
dijital dilin gündelik yaşamımızda kolayca
2. d Yanıtınız yanlış ise “Dijital Dilin Gelişimi” yerleşmesine yol açmıştır.
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 4
3. b Yanıtınız yanlış ise “Uydu Teknolojileri”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Dijitalin analoga göre üstünlüklerinden olan
sinyal kalitesinin değişmemesi özelliği nedeniyle
4. e Yanıtınız yanlış ise “Dijital Dilin Gelişimi” televizyon yayınları eşit kalitede alınabil-
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. mektedir. Uzak mesafelere iletimde bile iletilen
sinyalin kalitesi değişmemektedir. Bu da ulaşılan
5. c Yanıtınız yanlış ise “Fiber Optik
alıcı kitlesinin farklı mekan ve mesafelerde olsa
Teknolojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden
bile eşit düzeyde iletiyi almasını sağlamaktadır.
geçiriniz.
6. b Yanıtınız yanlış ise “İletişim Teknolo-
Sıra Sizde 5
jilerinin Tarihsel Gelişimi” başlıklı konuyu Hat sayısının sınırlı olması, atmosferik
yeniden gözden geçiriniz. değişimlerin haberleşme ve yayın kalitesini
etkilemekteydi. Daha yüksek nitelikli, kesintisiz
7. d Yanıtınız yanlış ise “İnternet” başlıklı yayın ve haberleşme isteği uydu düşüncesinin
konuyu yeniden gözden geçiriniz. geliştirilmesine yol açmıştır
8. a Yanıtınız yanlış ise “Sanal Gerçeklik” Sıra Sizde 6
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Fiberoptik kablo alt yapısı ile aynı anda
9. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni İletişim Teknolo- yüzbinlerce ses bilgisi, binlerce görüntü bilgisi
jilerinde Yakınsama” başlıklı konuyu yeniden aktarılması mümkündür. Süper iletkenler
gözden geçiriniz. arasında yer alan fiber optik teknolojisi, iletişim
10. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyanın teknolojileri arasında hızlı haberleşme ağlarının
Özellikleri” başlıklı konuyu yeniden gözden kurulması açısından oldukça işlevseldir.
geçiriniz. Sıra Sizde 7
Küresel sisteme dönülmesinde kişisel
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı bilgisayarlar yetersiz kalıyordu. Bu nedenle
küresel bir yapının ağ sistemi kurulmasının
Sıra Sizde 1 mümkün olacağı ifade edilerek “internet”
düşüncesinin uygulamaları başlamıştır.
Uydu teknolojilerindeki ilerlemeler, bilgisayar
dili olan dijital dildeki gelişmeler bilgi çağının Sıra Sizde 8
yaşanmasına etki eden en önemli gelişmeler
Birey-grup etkileşimi gerçekleşmektedir.
olarak yer almaktadır. Bilgisayar aracılı bir uygulama ile bir kişi
tarafından iletilen bir mesaj aynı anda birbirinden
Sıra Sizde 2
farklı yerlerde olan veya aynı mekanda bulunan
Bilginin sistematik bir biçimde düzenlenmesi, bireyler tarafından görülebilmektedir.
arşivlenmesi, işlenmesi, aktarılması ve
kullanılması bilgisayarların sunduğu olanaklar Sıra Sizde 9
içerisinde yer almaktadır. CMC kullanıcısı pasif bir konumda yer
almaktadır.
Sıra Sizde 3
Sıra Sizde 10
Günlük hayatımızda radyodan televizyon,
buzdolabından fırına pek çok üründe dijital dilin Medya dönüşüm çağı medyanın geleneksel
yer aldığı bir uygulamayı kullanmaktayız. kullanım alışkanlıklarını ve tüketimini de
Fırınımızda pişireceğimiz bir kek için ideal dönüştürmüştür.
süreyi, pişirme yöntemini dijital göstergelerden
yararlanarak ayarlıyoruz, satimize baktığımızda
akrep ve yelkovanın konumu doğrultusunda saati
24

 
Yararlanılan Kaynaklar
Biocca, F., Mike Donatello ve David McConville Hirst, Martin (2007) Communication and
(1995) “Virtual Reality”. Communication NewMedia. South Melbourne: Oxford
Technology Update. Ed.August E. Grant.
U.S.A.: Focal Press Leah A. Lievrouw ve Livingstone, S. (2009) New
Media. London: Sage
Castells, Manuel (2008) Ağ Toplumunun
Yükselişi. Çev.: Ebru Kılıç. İstanbul:Bilgi Loon, Josst van (2008) Media Technology.
Üniversitesi G.B.: McGrac Hill

Coffee Leslie A. (1995) “Fiber Optics and Önür, Nimet (2002) İletişim ve Toplum.
Switched Broadband Networks” Ankara: Alp
Communication Technology Update. Özçağlayan, Mehmet (1998) Yeni İletişim
Ed.August E. Grant. U.S.A.: Focal Press Teknolojileri ve Değişim. İstanbul: Alfa
Cotton, B. ve Oliver R. (1997). Siber Uzay Rogers, Everett M. Diffusion of innovation. 5.th.
Sözlüğü. İstanbul: YKY U.S.A.: Free Press
Erdoğan, İrfan (2005) İletişimi Anlamak. Vivian,John. (2007) The Media of Mass
Ankara: Erk Communication. 8.th ed. U.S.A.: Pearson
Geray, Haluk (2003) İletişim ve Teknoloji. “OECD Digital Economy Papers” çevrimiçi
Ankara: Ütopya erişim adresi: http://www.oecd-
Giddens, Anthony (2005) Sosyoloji. Haz.: Cemal ilibrary.org/science-and-technology/oecd-digital-
Güzel. Ankara: Ayraç economy-papers_20716826

Grant, August E. ve Meadows Jennifer H. (2008)


Communication Technology Update and
Fundamentals. U.S.A.: Elsevier

25

 
2






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yeni medya kavramını açıklayabilecek,
Yeni medya ortamındaki yayınları sınıflandırabilecek,

Site türlerini tanımlayabilecek,

Yeni medya erişim araç ve yazılımlarını açıklayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Yeni Medya Hipermetinsellik

İnternet Erişim Araçları

Yayın Erişim Yazılımları

Site E-Devlet

Etkileşim E-Ticaret

İçindekiler
 Giriş
 Yeni Medya Kavramı
 Yeni Medya ve Değişim
 İnternet Yayınları
 Yeni Medyada İçeriğin Değişimi

26

 
Değişim Aracı
Olarak Yeni Medya
GİRİŞ
İnternetin 1990’lı yıllarla birlikte toplum yaşamına girmesi ile medya dünyası önemli bir kırılma yaşadı.
İnternet artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kısa sürede gösterdi. Bu andan itibaren internet öncesi
döneme ait kitle iletişim araçları geleneksel medya olarak tanımlanmaya başladı. Bu tanımlamada etkili
olan en önemli faktör kitle iletişim araçlarının sahip olduğu etkileşim düzeyi farkıydı. Başka bir anlatımla
izlerkitlesini edilgen kılan geleneksel kitle iletişim araçları izlerkitlesine etkin bir rol biçen yeni medya ile
karşı karşıya kalmışlardır. Her kitle iletişim aracının izlerkitlesine o aracın özellikleri doğrultusunda bir
adlandırma yapılır. Örneğin gazetenin ve diğer basılı materyallerin okuru vardır; Radyonun dinleyicisi,
televizyonun izleyicisi olduğu gibi. Aracın sınırlılıkları izlerkitlenin de yapabileceklerini sınırlandırmakta
onlara bu sınırlar doğrultusunda bir rol vermektedir. Oysa geleneksel kitle iletişim araçlarının bütün
özelliklerini barındıran yeni medya geniş içerik yelpazesi ve sunum çeşitliliği ile izlerkitlesini özgür
bırakmaktadır. Bu nedenle yeni medyanın izlerkitlesine kullanıcı denir. Kullanıcı hem içeriği hem de
kullanacağı zamanı seçmekte özgürdür. Üstelik kullanıcı içeriği oluşturan, ona katkı sağlayan ve ileten
kişi konumundadır.
Yeni medyanın izlerkitleye sağladığı yeni olanaklar geleneksel medya üretim süreçlerini de doğal
olarak etkilemiştir. Yeni medya ortamının multimedya (çoklu ortam) özellikleri, linklerle gezinebilme
özgürlüğü, içerik üretimine ve geliştirilmesine katkıda bulunma fırsatı bu yeni üretim biçiminin çalışma
prensiplerini belirlemektedir. Teknolojik alt yapının gelişmesiyle her geçen gün daha hızlanan ve veri
taşıma kapasitesi artan veri kanalları, bireyi mekândan bağımsız kılarak özgürleştiren mobil cihazlar yeni
üretim biçiminin alt yapısını oluşturmaktadır. Bugünün internet temelli yeni medya ortamında her
kullanıcı istediği anda bir yayıncıya dönüşebilmektedir. Artık bireyin bir tüzel kimse kimliğine
bürünmeden yalnızca kendisi olarak yayın yapması olanaklıdır. Yeni ortamda geleneksel medya şirketleri
ve profesyonel medya çalışanları toplumdaki herhangi bir bireyle birlikte aynı kulvarda yayıncılık
yapabilmektedir.
Günümüzde erişim teknolojilerinin çeşitlenmesi, internetin yaygınlaşmasının hatta kendi başına bir
gereksinim olmasından kaynaklanmaktadır. Erişim araçları evlerde ve ofislerde kullanılan sabit araçlar
olabildiği gibi, mobil araçlar olarak bireyin yanında taşıyabildiği araçlar olarak da karşımıza çıkmaktadır.
İnternet kullanımının yaygınlaşmasının altında içeriğin zenginleşmesi ve günlük hayattaki pek çok
şeyin internette karşılığını bulması yatmaktadır. Eğlenceden, işe kadar günlük hayattaki gereksinimlerin
internette karşılığını bulması hem yazılımların çeşitlenmesini hem de sunucuların verdiği hizmetlerin
çeşitlenerek genişlemesini zorunlu kılmaktadır.

YENİ MEDYA KAVRAMI


Son üç yüzyıl süresince varlığını sürdüren sanayi uygarlığı ve sanayi toplumundan sonra, 21. Yüzyıl
insanlığı yeni bir uygarlık ve toplumsal yapı dönemine getirdi. Endüstri sonrası toplum, post modern
toplum, bilgi toplumu ve enformasyon toplumu bu yeni dönemin isimlerden bazılarıdır. Bilişim
teknolojisine dayalı olarak şekillenmekte olan bilgi toplumunun temel özelliği sanayi toplumunda ön
planda olan “maddi” ürünleri yerine, bilişim teknolojisi sayesinde bilgi üretiminin önem kazanmasıdır.
Bilgi toplumunda bilişim temelli, sistematik bilgi ve teknolojinin kitlesel üretimi gerçekleştirmesi söz
konusudur. Başka bir ifadeyle bilgi toplumunun bilişim temelli bilgisi, bilgi teknolojileri içinde geleceğe
yönelmiş işlenmiş bilgidir.
27

 
Bilgi toplumu en basit deyişle, bilginin üretilmesi, depolanması ve dağıtılması süreçlerinin, toplumda
en önemli faaliyetler olarak belirdiği toplum türüdür. Bilgi ekonomisine dayanan bir sosyal ilişkiler
bütünü olan bilgi toplumu, gayri safi milli gelirin yarısından fazlasının genel anlamda bilgi sektörüne ait
olduğu bir ekonomik yapıyı dile getirmektedir. Bilgi toplumuna özgü olan şey, üretimin temel kaynağını
bilgi ve etkinliğinin oluşturmasıdır. Buna toplumsal ve kültürel süreçlerin de vazgeçilmez bir biçimde
yeni teknolojilere ve enformasyona bağlı olması da eklenebilmektedir. Bilgi en önemli toplumsal
ürünlerden biridir. Adil toplum, bilgiyi herkes arasında eşit olarak dağıtacak biçimde örgütlenen
toplumdur. Profesyonellik insana, temelini insanların yalnızca kendileri için kullanamayacakları bilgiden
alan beceriler sağlar. Bu yüzden adalet, bu becerilerin, mutluluğu herkese eşit olarak dağıtacak bir
biçimde herkese açık olmasını gerektirir.
Bilgi çağı olarak nitelendirilen günümüz dünyasında, bilgiye verilen önem her geçen gün artmaktadır.
Teknoloji insanlığın gelişimini tanımlamaktaki anahtar kavramdır. Kullanılan teknoloji toplumun üretim
ve tüketim biçimlerine, toplumsal iş bölümlerine ve örgütlenmelerine ışık tutar. Bilgi çağı, servet
yaratmada bilginin öne geçtiği dönemi tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Böylece maddi
sermayenin yerini zihinsel sermaye almıştır. Zihinsel sermayenin sınırlandırılamayan yapısı, bütün
yönetim ve toplum ilişkilerini değiştirmiştir. Bilgi toplumunu belirleyen temel özelliklerini şu şekilde
sıralamak mümkündür (Akın, 1999: 56):
a. Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm: Bilgi toplumundaki en büyük özellik mal üretiminden
hizmet üretimine doğru bir kaymanın görülmesidir. Aslında hizmet sektörü zaten tüm
ekonomilerde her zaman mevcuttur, ancak sanayi toplumunda hizmetlerin niteliği daha yerel
ve mal üretimine yardımcı konumdadır. Sanayi sonrası toplumda ise eğitim, sağlık, sosyal
hizmetler gibi insani hizmetler ve bilgisayar, sistem analizi, bilimsel AR-GE gibi mesleki
hizmetler yoğunluk kazanmaktadır.
b. Yükselen Yeni Sınıflar: Yeni toplumda insanların çalıştıkları yer değil aynı zamanda
yaptıkları işlerin türü de değişmektedir. Sanayi toplumunda yarı vasıflı işçiler çalışan sınıf
içinde en kalabalık grubu oluşturmaktaydılar. Enformasyon toplumunda ise, teknik ve
profesyonel sınıf, yani “bilgi işçisi” olarak nitelenen bilim adamları, teknisyenler,
mühendisler, öğretmenler sayıca artmış ve toplumun kalbi konumuna yerleşmişlerdir. Buna
bağlı olarak toplumda gücün yapısı da değişmektedir.
c. Bilginin Artan Rolü: Sanayi toplumu, malların üretimi için makine ve insanların
koordinasyonuna dayanmaktaydı. Yeni toplum ise bilgi etrafında örgütlenmektedir.
Enformasyon toplumunda bilgi aynı zamanda toplumun temel eksenini de oluşturmaktadır.
Buna göre, tarım toplumunda toprak ve işgücü, sanayi toplumunda sermaye merkezi bir
öneme sahip iken, bilgi toplumunda bilgi stratejik bir kaynak haline gelmiştir. Çünkü yeni
toplumda teorik bilgiyi piyasada yeni ürün ve hizmetlere başarılı şekilde dönüştürenler ile
eğitim ve AR-GE harcamalarına en çok yatırım yapan işletmeler ve toplumlar başarılı
olacaktır. Eğer bir toplum bilgiyi üretir hale gelemezse, büyük harcamalarla ürettiği mal ve
hizmetler kısa sürede demode olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
d. Bilişim Teknolojisi: Bilişim teknolojilerinin ortaya çıkıp hızla gelişmesi de benzer bir etkiyi
yeni oluşan toplumda oluşturmuştur. İletişim ve bilgisayar teknolojileri daha yetenekli
işgücüne gereksinim doğurduğundan ve ulusal verimliliği arttırma ve rekabetçi üstünlük
elde etme yolunda daha yüksek değerlere sahip ürünler ortaya koyma yeteneğine sahip
olduklarından ekonomik gelişme açısından en fazla önem verilmesi gereken alan bilişim
teknolojileri olarak görülmektedir. Zaten, Enformasyon toplumu kavramı da yeni
teknolojilerin sebep olduğu iktisadi ve sosyal değişimler anlamına gelmektedir. Böylesi bir
gereksinimin ortaya çıkardığı ve toplum yaşamına soktuğu yeni medya internettir.

Sanayi toplumunda ön planda olan “maddi” ürünleri yerine, bilişim


teknolojisi sayesinde bilgi üretiminin önem kazandığı toplum yapısı nedir? Açıklayınız.

Sanayi sonrası toplumun enformasyon toplumuna dönüşmesindeki en önemli etmen küresel bilgi
ağlarının kurulmuş olmasıdır. Ekonomik hareketliliğin küresel niteliğe kavuşması geleneksel hantal ticari
yöntemlerin yerini hızlı yeni sayısal alt yapılı ağ teknolojisine bırakmasıyla gerçekleşmiştir. Bilgi
toplumunun temel taşıyıcısı olan yeni küresel medyaya internet adı verilmektedir. Yerel ağların bir araya
28

 
gelmesi ile oluşan internetin ortak dili HTML kısaltması ile tanınan hiper metin işaretleme dilidir (Hiper
Text Markup Language). İnternette veriler protokoller üzerinden aktarılır. En yaygın ve bilinen protokol
ağ tarayıcılarının adres satırlarına yazılan ve “http” kısaltması ile bildiğimiz hiper metin transfer
protokolüdür (Hyper Text Transfer Protocal). Ancak bütün ağların birbirini tanıması ve ortak bir
platformda buluşması için Dünya Çapında Yaygın Ağ olarak Türkçeye çevirdiğimiz “www”nin
kurulması gerekmiştir.
Yeni medyanın gelişimi ve kuruluşu şu anda yerine getirdiği işlevle tam olarak örtüşmektedir. Küresel
bir ağ olan internet küresel bir işbirliği ile hayata geçmiştir. İnternet tarihine ilişkin kaynaklar sıklıkla
soğuk savaşa, onun yarattığı askeri rekabete atıfta bulunarak ağ teknolojisinin ve internetin Amerika
Birleşik Devletleri ordusuna bağlı birimlerin bilimsel çalışmaları sonucu ortaya çıkmış gibi bir yanılsama
yaratmaktadır. Başlangıcı itibariyle doğru olan bu saptama dünyanın başka yerlerindeki eş zamanlı benzer
çalışmaları es geçmesi nedeniyle eksiktir. Enformasyon teknolojisi geliştikçe ve aradaki engeller
kayboldukça İnternet ağı üzerindeki insanlar birbirlerine daha fazla yakınlaşmaktadırlar. Bu yakınlaşma
ortak paylaşım alanları oluşmasını ve bunu takiben de elektronik bir İnternet kültürünün meydana
gelmesini sağlamaktadır. Bu ortamın getirdiği değişime örnek olarak aşağıdakiler gösterilebilir (Aydın ve
Mücahit, 1998):
Sosyal kimlikten bağımsız iletişim: Gerçek hayatta insanların bir araya gelip konuştukları, tartıştıkları
ortamlar, gelir seviyesi, eğitim ve mesleki yaşamlarına göre değişmektedir. Ama İnternet’te ırk, renk, dil,
din gibi özellikler önemini yitirmekte, insanların birbirleri arasındaki ilişki önyargısız bir şekilde
oluşmaya başlamaktadır. Gerçek hayatta mesleği yüzünden hor görülüp görüşüne önem verilmeyebilecek
birisi, burada daha önceden hak edip de göremediği saygıyı görebilecek, düşünceleri dikkate
alınabilecektir.
Paylaşım: İnternet’in sağladığı olanaklardan en önemlisi olan bilgi paylaşımı özelliği sayesinde
öğrenen, yargılayan ve katılımcı insan yapıları oluşmaya başlamakta ve internet kullanıcıları böyle bir
ortamda kendilerini daha aktif hissetmektedirler. Görüş ve önerilerini rahatlıkla diğer kurumlara ve
insanlara iletebilen ve bu hareketinin sonucunda cevap alabilen internet kullanıcıları daha şevkle paylaşım
yapmaktadır.
Demokratikleşme: Sansürsüz ve özgür bir ortam olması nedeniyle her düşünceden ve kesimden
insanlar fikir ve önerilerini özgürce yayınlamakta ve bu fiili sonucunda gördüğü destek ve karşıt görüşlere
de demokratik bir tartışma platformunda cevap verebilmektedir.
Bilgiye hızlı ve kolay ulaşım: Forumlar, e-posta grupları, haber grupları gibi ortamlar İnternet
üzerinde kullanıcıların fikir ve bilgi alışverişi yapabilmelerini sağlamış, bu sayede öğrenmenin maliyeti
ve süresi hayli azalmıştır. Bir eposta adresine sahip olan her kullanıcı bu hizmetlerden ücretsiz
faydalanabilmektedir.
Kendine has bir iletişim: Konuşma yeteneğinin yerini yazarak ifade edebilme yeteneğinin almasıdır.
Bu aşamada hızlı yazmak önemli bir gereklilik olmaktadır. Çünkü karşısındakinin hızında yazamayan bir
kişi sohbet ederken (chat) düşüncelerini tam olarak aktaracak kelimeleri yazıya dökememekte ve
mecburen cümlelerini yazabileceği hıza göre kısaltmaktadır. Bu da hem düşüncelerini tam olarak
aktaramadığı için düşüncenin gücün azaltmakta hatta yanlış anlaşılabilmesine bile neden olabilmektedir.
Yeni medyanın oluşturduğu iletişim olanaklarına kitle iletişim süreci perspektifinden bakan ilk
araştırmalar konuya daha çok bilgisayar teknolojisini temel alarak yaklaşmışlar ve bu süreci “Bilgisayar
Aracılı İletişim” (Computer Mediated Communication) sözcükleriyle kavramlaştırmışlardır. İnterneti bu
yapılanmayla ilişkilendirerek ele alan bir başka yaklaşım ise konuyu “İnternet Tabanlı, Bilgisayar Aracılı
İletişim” (Internet Based, Computer Mediated Communication) kavramıyla ifade etmektedir.
Bu iki yaklaşım arasındaki temel fark yerel ağlar üzerinde kurulan iletişimin hiper metin transfer
protokolünün (http) ve küresel ağın (World Wide Web) oluşturulup bir araya getirilmesi sonucu oluşan
internetin gelişimidir. İnternet yerel ağlar üzerinden dar bir kullanıcı grubu arasında kurulan iletişimi yeni
bir boyuta taşımış ve genel kullanıma açmıştır. Açılan sayfalar, kurulan siteler bireysel ürünler olmaktan
ya da kapalı bir gruba seslenen iç yazışmalar olmaktan çıkmış, kamusal alana seslenen ürünler haline
gelmiştir. Bu nedenle internet üzerinden erişilebilen her türlü web sayfası ve sitesi bir yayındır. Bu
nedenle bu ve benzeri sayfaları ve siteleri kuran herkes internet yayıncısıdır. Bu yayıncılık sürecinde
aşağıdaki iletitişim modelleri kullanılır (Birsen, 2005):

29

 
a. Bir Noktadan Bir Noktaya (Point to Point): İki kullanıcı arasındaki tek yönlü iletişim sürecini
anlatır. Bu iletişim biçimi eş zamanlı değildir. Tek yönlü olmasının nedeni eş zamanlı
olmamasıdır. Ancak sürecin geribildirim kanalı açıktır. Göndericinin mesajının alıcı tarafından
alınıp alınmadığı okunup okunmadığı sunucular arasındaki iletişim ile kullanıcıya bildirilir. Alıcı
dilediği anda gönderici rolüne geçerek iletişim sürecini tersine çevirebilir. E-posta bu iletişim
modelinin uygulandığı alandır.
b. Bir Noktadan Bir Gruba (Point to Multipoint): Bu iletişim modelinde de tek yönlü bir iletişim
süreci söz konusudur. Kaynak tektir ancak alıcı sayısı birden çoktur ve alıcı tarafından
belirlenmiş kişilerdir. Bu iletişim biçiminde eş zamanlı değildir. Tek bir kullanıcının belirlenmiş
bir kullanıcı grubuna mesaj gönderebilmesi durumudur. E-postalar, forumlar ve tartışma grupları
ve sosyal medya uygulamaları bu modele örnektir.
c. Bir Noktadan Çok Kullanıcılı Servis Sağlayıcısına (Point to Server Broadcast): Bir
kullanıcının servis sağlayıcıya gönderdiği bir mesajın servis sağlayıcı tarafından diğer kullanıcılar
için ulaşılabilir hale getirilmesidir. Neredeyse gerçek zamanlı bir yanıtlama ile IRC iletişimi
yardımıyla haberleri yayılmaktadır. Servis sağlayıcıya gelen mesajlar düzenli olarak bir bir
yayınlanmaktadır.
d. Bir Noktadan Sınırlı Kullanıcılı Servis Sağlayıcıya (Point to Server Narrowcast): Bir
kullanıcıdan servis sağlayıcısına giden mesajların, servis sağlayıcısı tarafından bu mesajı görme
izni olan kullanıcılar için ulaşılabilir hale getirilmesidir. Buradaki kullanıcılar kendilerini şifre ve
kullanıcı adları ile tanımlarlar.
e. Çok Kullanıcılı Servis Sağlayıcı (Server Broadcast): İnternet tabanlı iletişim sürecinde mesajın
kaynağı yalnızca kullanıcı değildir. Kaynağın ticari bir kurum, bir kamu kuruluşu ya da servis
sağlayıcı olması durumunda söz konusudur. Bu tür yapılanların hedef kitlesi büyük ama sınırları
belirsizdir. İletmek istedikleri mesaj kadar hizmet sunma amaçları da vardır ve kullanıcıdan gelen
talepleri de dikkate alırlar. Bu nedenle internet üzerinden kurulacak iletişimde sunucu adı verilen
çok sayıda kullanıcının erişimine izin veren cihazlar kullanılır. Sunucular aracılığıyla sunulan
bilgiler isteyen herkesin kullanımına açıktır. Enformasyon bir kullanıcı ya da servis sağlayıcı
tarafından sunulmuş olabilir. Bir web sayfası buna örnektir.
f. Sınırlı Kullanıcılı Servis Sağlayıcı (Server Narrowcast): Bir servis sağlayıcının sınırlı sayıda
kullanıcı izni olan kişi ya da kurumlara hizmet vermesi durumudur. Üyelik ya da yetkilendirme
isteyen eylemler bu başlığın altında yer almaktadır.
Veri iletişimi bilgisayarlar üzerinden mesaj gönderme biçiminde çalışsa da, bir iletişim araştırmacısı,
veri aktarma işinin teknik boyutlarıyla uğraşmak zorunda kalmazsa, görecektir ki internetteki iletişim yüz
yüze iletişimle benzerlikler göstermektedir. Gerçekte internet tabanlı iletişim, yüz yüze iletişimin
bilgisayar ağları aracılığıyla internet üzerinden kurulmasından başka bir şey değildir. Bu nedenle internet
iletişimi ile ilgili yapılacak olan bir tanım bu iletişim biçimini bireylerarası iletişim olarak tanımlamak
zorundadır. Bireylerarası iletişim, süreci başlatan iki bireyin, kendi aralarında belirli sembolleri gönderip
alarak ortaya çıkardıkları bir iletişim biçimidir. Sembol alış verişi aracılık karakterli internet iletişiminin
kullanımındaki özellikleri içerir ve “TCP/IP” ve “Müşteri-Servis Sağlayıcı Modelini takip eder.

YENİ MEDYA VE DEĞİŞİM


Geleneksel medya ortamında yayıncılık kavramı sektör kavramı ile birlikte anılan profesyonel bir
ekonomik faaliyeti ifade eder. Basılı yayınlar, işitsel yayınlar ve video temelli yayınlar geleneksel medya
ortamının yayın türleridir. Söz konusu yayınların sınıflandırılması özellikleri kadar seslendiği duyu
organları da etkili olmuştur. İnternet ise çoklu ortam ve etkileşimlilik özelliği ile hem geleneksel
medyanın bütün özelliklerini kendinde barındırabildiği için onların hepsi ve daha fazlası olmuştur.
Üstelik gelişmeye açık, yeniliklere uyum gösterebilen doğası kullanıcılara her geçen gün gelişen
etkileşim olanakları sunmakta bu da yeni medyada yayıncılığın boyutlarını değiştirmektedir. Yeni medya
yayınları için kullanılan genel kavram sitedir. Site html tabanlı olarak hazırlanmış birden çok ama
birbirleri ile hiperbağlar aracılığıyla ilişkilendirilmiş ağ sayfaları bütününe verilen addır. Yeni medya
ortamında yayınların sınıflandırılmasında üç faktör etkilidir:
a. Sitenin Yapısal Özellikleri
b. Sitenin İşlevi
c. Sitenin Sahiplik Yapısı
30

 
Sitenin Yapısal Özellikleri
İnternet teknolojisinin yayıncılık alanında getirdiği en önemli yenilik her bir kullanıcının artık bir yayıncı
haline gelmiş olmasıdır. Başka bir ifade ile profesyonel ekonomik bir faaliyet olan yayıncılık artık
teknolojinin sağladığı olanaklarla herkesin yayın yapabileceği bir ortama dönüşmüştür. İnternet ortamının
bireyin gündelik gereksinimlerinin pek çoğuna yanıt verebilme potansiyelinin her geçen gün gelişmesi,
yayın türlerinin çeşitlenmesine, işlevlerinin gelişmesine olanak vermektedir. Yayınların ortaya çıkışında
amaç, ulaşılmak istenen hedef kitle, içerik ve tasarım belirleyici rol oynamaktadır. Bu bağlamda amaca
uygun bir sitenin yapısal durumu yayının sınıflandırılmasında işlev görür. Yapısal durum ile sitenin
durağan ya da dinamik tasarıma sahip olması durumu anlatılmak istenmektedir.

Durağan Web Sayfası


Durağan web sayfaları kullanıcılara sadece içerik sağlayıcının görünmesini istediği içeriği en basit ve
sade biçimde sunan sayfalardır. HTML (Hyper Text Mark up Language) kodları ile hazırlanırlar. Durağan
bir site tasarımı yapılacaksa önce içerik planlaması yapılmalı ardından her sayfa içeriği ile birlikte
tasarlanmalıdır. Günümüz haber sitelerini düşünecek olursak durağan bir site yapısında her haber için ayrı
bir sayfa tasarımı yapılmasını gerekecektir ki bu da gün içinde yüzlerce sayfanın tasarlanması demektir.
Üstelik her gelen haberle birlikte ana sayfayı yeniden tasarlamak zorunda kalınacaktır. Benzer şeyler
alışveriş siteleri içinde geçerlidir. Ürün yelpazeniz ne kadar genişse, her bir türün altında kaç ayrı ürün
varsa o kadar sayfa tasarlamanızı zorunlu olacaktır. Bu türden büyük yapılar için uygun olmayan durağan
sayfa yapıları daha çok kişisel siteler, tanıtım siteleri, mikro siteler için örnek olabilmektedir. Durağan
web sayfaları şu nedenlerden dolayı kullanışlıdır.
a. Herhangi bir tasarım becerisine gereksinim duyulmaz. Herhangi bir kelime işlemci programla
“.html” uzantısı ile kaydedilmek koşuluyla hazırlanabilir.
b. Değişken olmadığından, kapsamlı bir içerik taşımadığından hızlı yüklenebilir.
c. Özel bir hosting (Alan sağlayıcı) uygulaması gerektirmez.
d. Ağ tarayıcı programlarda özel bir uygulama olmadan çalışabileceği için kullanışlıdır.
Ancak durağan web sayfalarının önemli dezavantajları da vardır:
a. Kullanıcı tarafında herhangi bir etkileşimli uygulama yoktur.
b. Durağan sayfaların artması hem kullanıcı hem de site yöneticisi için sitenin kontrolünü
zorlaştırır.
c. İçeriğin genişlemesi sayfa tasarımının aşağıya doğru uzamasına neden olur.
d. Sayfada gezinmek için ekranın sağında yaralan kaydırma çubuğu kullanılır.
e. Sitenin etkileşimliliği düşer.
f. Kısıtlı içerik için uygun bir yapı sunması kullanıcının siteye tekrar dönmesini güçleştirir.

Dinamik Web Sayfası


Dinamik web sayfası sıklıkla güncellenen, her bir ziyarette farklılaşan, kullanıcısına her seferinde sürpriz
yapabilen web sayfalarıdır. Durağan değildir, çünkü zaman, kullanıcı, etkileşimlilik düzeyi, sitenin teması
ve başka pek çok etmen tasarımın hareketli olmasını zorunlu kılar. Dinamik sayfalarda değişim mutlaka
bir düzene göre olur. Bu sayfaların dinamikliğini sağlayan iki etkin faktör bulunmaktadır. Birincisi
sayfanın kodları diğeri ise içeriktir. Dinamik kodlar gizlidir ve sayfanın arka planında çalışır. Dinamik
içerik ise kullanıcı için tamamen görünür durumdadır.
Dinamik kodların kullanımı kullanıcıya seçenekler verecek biçimde zengin bir içeriği sayfaya
yerleştirme olanağı sağlar. Bunu yaparken de kullanıcının zamanını çalmaz, onu uğraştırmaz, bıktırmaz.
Bu nedenle sayfalar html tabanlı olmalarına karşın yalnızca Html’den oluşmazlar. Dinamik sayfalarda
anındalık önemlidir. Bir sayfanın dinamik olduğunu ifade etmek onun ne tür bir kodlama ile hazırlanmış

31

 
olduğunu anlatır. Anındalık, yazılmış kod blokları arasında kullanıcı tarafından yapılmış tercihler
doğrultusunda ortaya çıkan seçimin gerçekleşmesini anlatır. Tercihlerin karşılığı seçilen kodlar
aracılığıyla sayfanın arka planında çalışan veri tabanı içindeki enformasyonlardan seçilerek verilir.
Örneğin bir kitapevinin sitesine kitap almak için giden kullanıcı adresi yazdığında ana sayfa ile karşılaşır.
Ana Sayfa yeni çıkan yayınlarla ve en çok satan yayınlarla sürekli güncellenmektedir. Kullanıcı ana
sayfadaki kitaplardan birini değil de farklı bir konuya ilişkin kitapları tarayarak kitap almak istemektedir.
Bu durumda kullanıcı gelişmiş arama menüsüne giderek konuyu, yayın yılı aralığını, yayın dilini
belirleyerek arama yapar. Önüne çıkan sayfa büyük ölçüde onun tercihleri ile ortaya çıkmıştır.
Dinamik sayfaların hem kullanıcı yanı hem de sunucu yanı vardır ve bu iki taraf birbirleriyle ilişkili
ama farklı biçimlerde işlerler. Dinamik sayfaların kullanıcı ile etkileşime girmesinde veri tabanı
üzerindeki tercihleri, açtığı sayfanın değişkenleri, kullanıcının o siteye ilişkin geçmiş kayıtları ve
bilgisayarındaki çerez dosyaları etkili olur. Kullanıcının tercihleri önceden tasarlanmış bir görüntü
formatı içinde gösterilir. Dinamik sayfaların kullanıcı ara yüzü bu ara yüzün esnekliği, kapasitesi
ölçüsünde kullanıcının fare ve klavye ile yapacağı değişiklikler yolu ile gerçekleşir. Sayfadaki değişimin
görünür hale gelmesi kullanıcının bu tercihleri yapmasından sonra ortaya çıkar. Bu tür sayfalar zengin
içerikli sayfalar olarak nitelendirilir. Kullanıcı tarafının kodlanmasında DHTML (Dynamic Hyper Text
Markup Language-Dinamik HTML) ile birlikte Java Script, Action Script Flash uygulamaları
kullanılabilmektedir. Dinamik sayfaların kullanıcı ara yüzü kullanıcı bilgisayarı üzerinde web tarayıcı
aracılığıyla çalışmaktadır.
Dinamik sayfaların ağ sunucusu tarafındaki işleyişinde ise başka programlar çalışmaktadır. Bu
programlar taleplerin karşılanmasını, değişikliklerin gerçekleştirilmesini ve sayfaların yeniden
yüklenmesini sağlamaktadır. Sunucunun kullanıcının taleplerini nasıl cevaplayacağı html formunda
gönderilen verilere, URL parametreleri, kullanılan tarayıcının modeline, verinin işleniş süresine, veri
tabanının kapasitesine ve sunucunu bulunduğu yere göre yanıtlanmaktadır. Bu tür belgeler ASP,
ColdFusion, Perl, PHP gibi sunucu tabanlı dillerle yazılmaktadır. Bu tür diller genellikle CGI kısaltması
ile anılan Common Gateway Interface (Ortak Çıkış Ara yüzü) kullanarak dinamik sayfaları oluştururlar
(Kuroes, 2010).

Dinamik web sayfaları neden kullanıcısına sürpriz yapan sayfalar


olarak nitelendirilir?

Sitenin İşlevi
İnternet yayınlarının doğru bir biçimde sınıflandırılabilmesi için dikkat edilmesi gerekli konulardan bir
diğeri sitenin işlevidir. Web sitelerinin çeşitli işlevleri vardır. İşte bu işlevleri nedeni ile insanlar web
sitesi kurmaktadır. Web sitelerinin sağladıkları olanaklar kurulacak bir site ile neler yapılabileceğinin
sınırlarını çizmektedir. Bu işlevlerden hangisinin bir sitenin hazırlanmasında öne çıktığı o sitenin ne tür
bir yayın olma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Sitenin sahip olması olası işlevlerin her biri bağımsız
başlıklar altında ele alınabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu işlevlerin her biri birbiriyle sıkı bir bağ
içindedir. Kurulacak bir sitenin on ayrı işlevi olabilir:
a. Site sizin öykünüzü anlatabilir.
b. Site sizin sorularınızı yanıtlayabilir.
c. Site ilişki ağınızı geliştirebilir
d. Site sizi görünür ve ulaşılır yapabilir.
e. Site insanlar arası iletişimi kolaylaştırır.
f. Güvenilirliğinizi artırır.
g. Site beklentilerin sınıflandırılmasını sağlar.
h. Site iyi bir başlangıç yapmanızı sağlar.
i. Site hedef kitlenizi genişletir

32

 
Site Sizin Öykünüzü Anlatır
Kurulan her site içinde kendine özgü bir hikâye barındırır. Her site taşıdığı hikâyeyi birlerine anlatma
gereksinimi olduğu için kurulur. Ne yaptığınızı, nasıl yaptığınızı, neden yaptığınızı, sizin kim
olduğunuzu, size neden güvenilmesi gerektiğini anlatır. Kısaca yaptığınız işle ilgili sizle ilgili bilgileri
içinde barındırır. Eğer bir enformasyon veriyorsanız, sizin ne kadar güvenilir bir kaynak olduğunuza
ilişkin bilgi kullanıcıya bu site aracılığıyla aktarılacaktır. Eğer e-ticaret yapıyorsanız, müşterinin alışverişi
yapması için kendi kafasında yanıtlaması gereken soruların cevapları sitede olmalıdır.
Her site bir öykü anlatma potansiyeline sahiptir. Ancak öykü anlatma genellikle haber, blog ve kişisel
siteler tarafından daha yoğun kullanılan bir işlevdir.

Site Soruları Yanıtlar


Site içeriği doğru tasarlanmışsa, yeteri kadar bilgi barındırıyorsa, bilgilerin organizasyonu doğru
yapılmışsa kullanıcı o siteye geldiğinde site içeriğine ilişkin aradığı her şeyin yanıtını bulabilmelidir.
Sitenin sürekliliği, kullanıcılarının siteyi kullanmayı alışkanlık haline getirmesi soruların yanıtlanmasına
bağlıdır. İngilizce FAQ olarak kısaltılan ve hemen her sitede bulunan Sık Sorulan Sorular bölümleri bu
amaçla kurulmuş site içi bölümlerdir. Ancak Arama motorları, Ansiklopedi ve sözlük siteleri bu işlev
üzerine kurulmuş yapı örnekleridir. Sıkça sorulan sorular sayfaları durağan tasarım anlayışı çerçevesinde
üretilmiş çözümlerken, arama motorları, ansiklopediler ve sözlükler ise dinamik alt yapı gerektiren
sitelerdir.

Site İlişki Ağını Geliştirir


Her site temelde bir iletişim aracıdır ve bu iletişim süreci site yayına başladığı andan yayından
kaldırılacağı ana kadar süreklidir. İletişimin tek yönlü, zayıf geri bildirimli ya da çift yönlü bir iletişim
modeli sunması site aracılığıyla kurulacak iletişim biçimlerini belirlese de iletişimin sürekliliğini
etkilemez. Bu nedenle her site sağladığı iletişim sürekliliği ile doğrudan ya da dolaylı ziyaretçiler
aracılığıyla kuruluş amacı doğrultusunda sürdürülebilir bir iletişim sürecinin de başlangıç noktasını
oluşturur.
Kurumsal ya da bireysel düzeyde kurulabilecek farklı iletişim süreçleri zincirleme bir etki yaratarak
bir iletişim ağının oluşmasına zemin hazırlar. Her birey gündelik yaşamı içinde bir sosyal ağ içinde yer
alır. Aile ve akrabalar, okul arkadaşları, iş arkadaşları birer ağ örneğidir. İnternet ortamı, zaman ve mekân
sınırlılığını ortadan kaldırıp hiç bilmediğiniz ya da tanımadığınız kişilerle, kurumlarla iletişim kanalı
açtığında kişisel ağlarınıza yeni ağlar eklenmekte iletişim ağınız genişlemektedir. İnternetin bu işlevi
üzerine kurulmuş olan bireyin kişisel ağlarını temel alarak bir iletişim modeli oluşturan Sosyal Ağ Siteleri
bu konuda örnek olarak gösterilebilecek site yapılanmalarıdır.

Site Görünür Ve Ulaşılır Yapar


Her bir internet sitesi hangi amaç ve gerekçe ile yapılmış olursa olsun internet üzerinden erişilebilir
olduğu andan itibaren yayın niteliği kazanır. Başka bir ifade ile internet ortamında paylaştığınız,
erişilebilir kıldığınız her fotoğraf, metin, video ve dosya bir yayındır. Bu nedenle internet ortamındaki her
türlü materyal görünür ve ulaşılır hale gelirken, yayıncısını da aynı oranda görünür ve ulaşılır yapma
potansiyeli vardır.
Görünür ve ulaşılır olmak bilerek ve isteyerek ortaya konulacak bir tavır ve eylemdir. Bu nedenle
İnternet ortamında yapılacak her yayının sorumluluğu, yayınlayanın kendisindedir. Bu durumun getirdiği
sorumluluk önemli bir detaydır. Buna karşın, geleneksel yayıncılık anlayışının çizdiği sınırlar, geleneksel
ticaret anlayışının çizdiği sınırlar görünür ve ulaşılabilir olmanın kolaylaşması ile aşılabilir olmaktadır.
Bu işlev kullanıcıların yayın yapması ve ticaret yapmasındaki pek çok engeli ortadan kaldırdığı için
özgürleştiricidir.

Site İnsanlar Arasındaki İletişimi Kolaylaştırır


İnternet üzerinde yayınlanacak bir sitenin iletişim ağını geliştirme potansiyeli, görünür ve ulaşılır kılma
potansiyeli ancak sürekli, iki yönlü ve güvenilir bir iletişim kurabilme olanağı yeterince kullanıldığında
buna dönük altyapı kurulduğunda işlevselleşir. İletişimin kolaylaşması sitenin bilinirliğini artıracağı gibi
33

 
insanların siteye bağlılığını da artıracak bir faktördür. Üstelik bu durum kullanıcıya site içeriğine katkı
sağlama olanağı sağlayacağı için de önemlidir. Kullanıcının site içeriğine katkı yapabilmesi, site yönetimi
ve diğer kullanıcılarla iletişim kurması sitenin gelişmesini sağlayacak önemli bir işlevdir.
Her site en yalın haliyle kaynaktan hedefe yönelen tek yönlü bir iletişim modeli sunsa da eklenecek
özellikler ve uygulamalarla site üzerinden eş zamanlı ya da uzak zamanlı ama iki yönlü iletişim
kurulabilmektedir. Forumlar, dosya paylaşım siteleri, sosyal ağ siteleri bu iletişim biçimlerini kullanan
sitelerdir. Haberlere yorum eklenmesi, alış verişlerde alınan ürünler hakkında yorum yapılabilmesi bu
işlevin yoğun olarak kullanıldığı site örnekleridir.

Site Güvenilirliği Artırır


Bir sitenin kullanıcılar tarafından ziyaret edilmesi, benimsenmesi ve kullanılması kullanıcıların
aradıklarını bulması kadar önemli çok temel bir gereksinimin karşılanmasına bağlıdır. Bu gereksinim
güvendir. Kullanıcının kaynağa duyduğu güven aslında sunulan hizmete duyulan güvendir. Bir sitenin
görünür ve ulaşılır olması, iletişimin kolaylaşması, kullanıcının sorularının yanıt bulması sitenin ait
olduğu bireyin ya da kurumun güvenilirliğini artırır. Unutulmamalıdır ki güven doğru ve sürdürülebilir
bir iletişim sürecinin temelidir. İnternet ortamında bulunan e-devlet, e-ticaret ve e-yayıncılık
uygulamaları kullanıcılar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Bu uygulamaların her biri toplumsal bir
gereksinime karşılık gelmektedir. Toplumdaki her birey bu uygulamalarla söz konusu gereksinimleri
karşılamaktadır. İnternet teknolojisinin pek çok alanda işleri hızlandırdığı, verimliliği artırdığı ve tasarruf
ettirdiği göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. İnternetin yaratığı bu avantajların kullanılması bireyin
gereksinimini karşılamak için ziyaret ettiği internet sayfasının onda uyandırdığı ve ona verdiği güvenle
ilgilidir.

Site Beklentilerin Sınıflandırılması Sağlar


Her kullanıcı bir siteyi belirli beklentilerle ziyaret eder. Aynı şekilde site kuran kurum ya da kişi belirli
hedef ve beklentilere göre sitesini kurar. Hem kullanıcının beklentisinin karşılanması hem de siteyi
kuranların beklentilerinin karşılık bulması site içeriğinin zenginliğine, erişilebilirliğine bağlıdır. İçeriğin
oluşturulması, düzenlenmesi tam da bu noktada önem kazanır. Siteyi kuran kişi ya da kurum açısından
içeriğin düzenlenmesi, beklentilerin sınıflandırılması anlamına gelir. Sağlıklı bir işleyiş için kendisine has
bir düzeni zorunlu kılan internet siteleri siteyi kuranları daha en başında doğru ve ölçülebilir bir amaçla
yola çıkmaya zorlar. Böylesi bir başlangıç içeriğin bu amaca uygun olarak oluşturulmasını, ölçülebilir
olması için de sınıflandırılmasını gerektirir. İşte bu yolla site tasarımcıları sitenin detaylarına hâkim
olarak sitenin hangi bölümünden neyi beklemeleri gerektiğini bilir hale gelirler. İçeriğin doğru
bölümlenmiş olması kullanıcının de sitede neye erişip neye erişemeyeceğini hızla fark etmelerini sağlar.
Bu da kullanıcıya zaman kazandırırken sitenin kendi düzenini hızla algılayıp bu düzen içinde arama
yapabilmesini sağlar.

Site İyi Bir Başlangıç Yapılmasını Sağlar


Eğer site öykünüzü anlatabilme potansiyeline sahipse, soru işaretlerini ortadan kaldırıyorsa, görünür ve
ulaşılır kılıyorsa, güven veriyorsa iyi bir başlangıç yapılmasını sağlar. Unutulmamalıdır ki site bir
başlangıç ve buluşma noktasıdır. Bu nedenle doğru tasarlanmış bir site potansiyel olarak var olan
işlevlerini doğru bir biçimde kullanırsa siteyi kuran kurum ya da kişi amaçlara doğrultusunda iyi bir
başlangıç yapmış olacaktır. Her sitenin bir kuruluş amacı vardır. Bu amaç bireysel bir emeğin sunumu,
kamu hizmeti ya da ticari bir eylem olabilir. Hangisi olursa olsun site kurmak amaca ulaşmak için
kullanılacak yolardan biridir. Çağdaş iletişim ortamlarında internetin toplum içindeki yaygınlığı göz
önüne alındığında gelişme hızı dikkate alındığında doğru tasarlanmış bir internet sitesinin amaca
ulaşmayı hızlandıracaktır.

Site Hedef Kitlenizi Genişletir


İnternete bağlanmayı sağlayan teknolojilerin hızlı gelişimi bireyi mekândan bağımsız kılmıştır. Masa üstü
bilgisayarların yanı sıra taşınabilir bilgisayarlar, tablet bilgisayarlar ve cep telefonları her geçen gün daha
fazla bireyin daha yoğun olarak internete bağlanmasını sağlamıştır. İnternetin cevap verdiği ihtiyaçların
çeşitlenmesi, ihtiyaçların cevaplanması noktasında çözümlerin çeşitlenmesi kullanıcı sayısının artmasını
sağlamıştır.

34

 
İnternet kullanıcılarının artması kurulacak bir sitenin hedef kitlesinin de geleneksel bir yayından ya da
ticari eylemden farklı bir nitelik kazanmasını sağlamaktadır. Hedef kitlenin mekândan bağımsız olarak
genişlemesi niteliklerinin de farklılaşması anlamına gelmektedir. İnternet sitesinin soruları yanıtlama ve
beklentileri sınıflandırma işlevi iletişimi kolaylaştırma işlevi ile birleştiğinde onu daha geniş bir hedef
kitle ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Sitenin Sahiplik Yapısı


İnternet ortamındaki yayın türlerinin doğru sınıflandırılması için dikkat edilmesi gereken bir başka nokta
yayınların hangi sahiplik yapısı altında toplandıklarının anlaşılmasıdır. İnternet ortamındaki yayınların ve
içeriğin çeşitliliği böyle bir gruplamayı olanaksız kılıyormuş gibi gözükse de sahiplik yapısı üzerinden bir
sınıflandırma yapmak olanaklıdır. Sahiplik yapısı, yayının çıkış noktası, varoluş gerekçesi ve hedefleri
konusunda yön gösterici bir sınıflandırmanın oluşmasına yardımcı olacaktır. Ticari eğilimlerin öne
çıkması, kamu hizmetinin öne çıkması, kişisel amaçlarla yola çıkılması, devlet hizmetlerinin sağlanması
arzusu bir sitenin sınıflandırılması için ipucu vermektedir. Sitelerin sahiplik yapısı dikkate alınarak şöyle
bir sınıflandırma yapılması yerinde olacaktır:
1. Kişisel yayınlar
2. E-ticaret yayınları
3. E-devlet yayınları
4. Sivil toplum kurumlarınca yapılan yayınlar

Kişisel Yayınlar
Kişisel siteler, yayımcıları birinci kişiler olan internet yayınlarıdır. Bu tür internet yayınlarının amacı bu
kişilerin kendilerini gösterebilecekleri bir kanal oluşturmaktır. Kişisel yayınlar genel olarak kişinin
kendini tanıttığı, çalışmalarını yayınladığı, deneyimlerini ve düşüncelerini paylaştığı, bazen kendi
hayatından küçük kesitler anlattığı dar kapsamlı yapılardır. Bu tür yayınlar site olarak karşımıza
çıkabildiği gibi, ağ teknolojisinin sağladığı yeni olanaklarla daha etkileşimli olarak blog (ağ günlüğü) ya
da sosyal ağ siteleri hesaplarıyla çıkmaktadır. Kişisel yayınlar bireyin sesini duyurabildiği, kurduğu
iletişimin karşılığını alabildiği mecralardır.

E-Ticaret Yayınlar
Son çeyrek yüzyılda yaşadığımız teknolojik devrim, sadece günlük yaşamımızı etkilemekle kalmadı, iş
yaşamı ve ekonomik faaliyetlerle ilgili tüm alanları doğrudan yeniden yapılandırmaya başladı.
Teknolojinin getirdiği bu yeni yapılanma, yeni ekonomi, e-ticaret, e-iş, e-devlet gibi yeni kavramlarla da
bizi tanıştırdı. Bu tanışmayı yalnızca teorik olarak düşünmeyip, pratiğe döken ve uygulamaya geçen kişi
ve kurumlar, ekonomik anlamda verimlilik ve rekabet gücü açısından büyük yol kat ettiler.
Elektronik ticaret (e-ticaret) tüm bu gelişmeleri simgeleyen ve hepsini kapsayan bir kavram olarak
kabul edildi. Ayrıca, teknolojiyle yenilenen ekonomi ve ticaret uygulamaları süreci olarak da kabul
görmeye başladı. Bu sürece katılan dünyadaki irili ufaklı ticari birimler yepyeni bir verimlilik, sınırsız
pazar ve rekabet gücü elde etmeye başladılar. E-ticareti kısaca "Bilişim ağları (Internet gibi) üzerinden
yapılan tüm bilgi, hizmet, para vs. gibi ekonomik değerlerin değişimi süreci" olarak nitelenmektedir.
Ekonomi bir değişim mekanizması ise, bu değişimin bilişim ağları üzerinden çevrimiçi veya elektronik
olarak gerçekleştirilmesi özetle "e-ticaret"tir. Geleneksel ekonomide üretim faktörleri bilindiği gibi
sermaye, toprak ve işgücü olarak kabul edilmekteydi. Teknoloji devrimi bu faktörlere, geleneksel
faktörlerden daha da etkin şekilde teknoloji, bilgi ve yaratıcılığı ekledi. Bu durum sadece ekonomik
değişim çeşitliğini arttırmadı, ayrıca sermaye, işgücü kapasitesi yönünden kısıtlı olan ticari birimlere de
(KOBİ´ler gibi) büyük ticari birimlerin sahip olduğu ölçüde verimlilik ve rekabet gücü şansı sağladı.
Elektronik Ticaret’in 24 saat 7 gün çalışabilen altyapısı, iletişimi ve alışverişi kısıtlayıcı zaman
problemini ortadan kaldırır. Elektronik Ticaret’in güvenilirliği istatistiklerle ispatlanmıştır. Gelişmekte
olan yeni teknolojilerin güvenilirliği daha da kuvvetlendirmesi beklenmektedir. Elektronik Ticaret’in
altyapısı ile tüketicilerin tercihleri, alışkanlıkları ve demografik özellikleri takip edilebilir ve bu bilgiler
kullanılarak ürün veya hizmet satın alanla, satan arasında "kişiye özel" ticari ilişki kurulabilir. Elektronik
35

 
Ticaret evrenseldir. İnternet ile birlikte sınırlarda kalktığı için rekabet küresel hale gelmiştir. Bu "küresel"
rekabet ortamında arz edilen ürün ve hizmetlerden "kalite-maliyet-müşteri hizmeti" üçgeninde en üst
düzeye çıkabilenler "küresel" anlamda başarılı olmaktadırlar (Erkul, 2012).

E-Devlet Siteleri
Elektronik-devlet, verimliliği artırmanın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yönetenlerle
yönetilenler arasındaki her türlü ödev ve yükümlülüklerin karşılıklı olarak “dijital ortamda” sürekli ve
güvenli bir biçimde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. E-Devlet kavramı farklı unsurları ön plana
çıkarılarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede yapılan bir tanıma göre e-devlet çağdaş toplumlarda devlet ve
birey ilişkilerinde, devletin vatandaşa karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile
vatandaşların devlete karşı olan görev ve hizmetlerinin karşılıklı olarak elektronik iletişim ve işlem
ortamlarında kesintisiz ve güvenli olarak yürütülmesi demektir. Bir başka anlatımla “e-Devlet” kavramı,
güçlü bir bilgi teknolojisi altyapısına ve uygulamalarına dayanan bir devlet yapısını ifade etmektedir
Arifoğlu ve Diğerleri, 2002). E-devlet; kamu kuruluşları, vatandaşlar ve ticari kurumlar arasındaki bilgi,
hizmet ve mal alışverişlerinde bilgi teknolojilerinin kullanılarak performans ve verimlilik artışını
hedefleyen devlet modelidir. E-Devlet projesi, en geniş anlamıyla daha verimli bir devlet yapısını
amaçlar. E-Devlet, yalnızca teknolojiye uyum sağlamak değildir, aksine devlete odaklanarak onu daha
işlevsel kılmayı hedefler. E-Devlet ile devletin şu özellikleri işlev kazanır (Başbakanlık, 2012):
a. Devletin Şeffaflaşması,
b. Devletin hızlı ve etkin bir şekilde işleyişinin sağlanması,
c. Her düzeyde vatandaşın yönetime katılımının sağlanması,
d. Kurumlar arası bilgi alışverişinin sağlanarak iş ve veri yinelemesinin önlenmesi,
e. Kamunun hizmet verdiği vatandaşların yaşamalarının kolaylaştırılması,
f. Karar vericilerin bilgiye dayalı karar verme süreçlerinin geliştirilmesi ve hızlandırılmasıdır.
Bunların gerçekleşmesi durumunda zamandan kazanç sağlanacak, maliyetler düşecek ve verimlilik
artacak, memnuniyet artacak, ekonomik gelişim desteklenecek, hayat kalitesi artacak, bireysel katılım
artacak, kâğıt bağımlılığı ve kullanımı azalacaktır. Ayrıca kamu ile olan işlemler için vatandaşın talep
ettiği bilgilere bir noktadan ve doğru şekilde ulaşılacaktır. Böylece insan yanlışları en aza indirilecektir;
Bilgi ve iletişim teknolojileri ilk kurma maliyeti yüksek olmasına karşın zaman boyutundaki toplam sahip
olma maliyetinin düşmesi, verilecek olan hizmetin daha hızlı sunulması, işletme giderlerinin azalması,
doğru bilgiye ulaşım vb. olumluluklar hizmetin elektronik olarak sunumu için bir neden olacaktır.
E-Devlet sistemi hem kamu hem de vatandaş için karar almada kolaylık ve hız sağlanacak, vatandaşın
talebinin ön plana çıkmasına olanak sağlayacaktır. Vatandaş ile devlet arasındaki ilişkiyi geliştirecek olan
sistem, güven ortamı oluşmasını da sağlar. E-Devlete geçerken atılması gereken öncelikli adımlar ise şu
şekilde sıralanabilir:
a. Hukuksal Altyapının kurulması
b. Teknolojik Altyapının kurulması
c. E-Devletin Finansmanının sağlanması
d. Hukuksal Altyapı
e. Teknolojik Altyapı
f. Toplumun hazırlanması
g. Hizmet Altyapısını Oluşturulması
h. Veri Güvenliğinin ve Gizliliğinin sağlanması

36

 
Sivil Toplum Kuruluşlarınca Yapılan Yayınlar
Sivil toplum kavramı, siyasal toplumun karşıtı olarak kullanılan, ilişkilerin ekonomik ve toplumsal
etmenler tarafından belirlendiği uygar toplumu ifade eden bir kavramdır. Sivil toplum örgütü, resmi
kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel
amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan örgütlü gruplardır. Sivil toplum
örgütlerinin üyeleri ve çalışanları çoğunlukla gönüllüdür. Bu örgütler kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini
bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda sendika vakıf ve
dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıflar ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için
kurulmuş yasal topluluklardır. Sivil Toplum Kuruluşları, farklı ve parçalı bir toplumu değil toplumda
farklı alanları temsil eden, belirli bir amaç veya amaçlar etrafında fertler üzerinde birleştirici etki gösteren
topluma ve kendi üyelerine hizmet üreten ve kişilerin kamu dışı alanda ihtiyaç duyduğu çalışmalarını bir
organizasyon içinde gerçekleştirmeye çalışan toplumun öznesi niteliğini taşıyan kuruluşlardır. Sivil
Toplum Kuruluşları şunları yapar:
a. Bireyler arasında hoşgörü ve dayanışmayı artırır.
b. Bilinçlenmeyi artırır.
c. Ortak hareket etme duygusu kazandırır.
d. Aynı düşüncedeki insanları bir araya getirir.
e. Amaçları gerçekleştirmeyi sağlar.
Sivil toplum örgütlerince yapılan internet yayınları da örgütlerin kendileri için çizdiği bu sınır
çerçevesinde oluşur. Oluşturulan internet yayınları kurumsal site niteliği taşıyabileceği gibi bu kurumların
varoluş amaçları doğrultusunda yaptıkları bir organizasyonu anlatan mikro site formatında da
olabilmektedir. Sosyal medya da bu tür örgüt ve kurumlar için ideal bir yayın ortamı sunar. Toplumla
birlikte var olan bu tür yapılar için üyeleri ile ve seslendikleri kitle ile sürekli, etkileşimli bir iletişim
süreci kurma olanağı veren internet yayınları ideal bir buluşma platformudur.

E-devlet uygulamasının sağlıklı bir biçimde hayata geçmesi


durumunda nasıl bir fayda elde edilecektir?

İNTERNET YAYINLARI
İnternetin toplum yaşamına girmesi ve yaygınlaşması ile yayın kavramının anlamı da niteliği de önemli
bir değişime uğramıştır. Profesyonellerce üretilen geleneksel yayınlar, internette varlıklarını sürdürürken
aynı zamanda internet kullanarak kendiliğinden yayıncı durumuna gelen kullanıcılarla rekabet içine
girmek durumunda kalmışlardır. Yeni ortamın kullanıcılarını yayıncı konumuna getirmesindeki en önemli
etmenler ise etkileşimlilik, kolay kullanılabilirlik ve düşük maliyettir. Kolay kullanılabilirlik ve düşük
maliyet tasarımın, teknolojinin getirdiği bir sonuçtur. İnternetin etkileşimliliği ise sonuçları olan bir
başlangıç noktasıdır. Bu özellik internet kullanıcısının içerik üretimine, var olan içeriğe katkı sunmasına
izin vermektedir. Etkileşimliliğin sağladığı bu olanak dikkate alındığında, internet yayınlarının kendi
içinde bir ayrıma gittiği de görülmektedir. İçeriği üretenin siteyi de yapması bu durumlardan biridir.
Burada içerik üretiminin birey ya da kurum tarafından üretilmesi ayrımı öne çıkar. Diğer taraftan ise ticari
yapılar olan ve en açık örneği sosyal ağ sitelerinde olduğu gibi sitenin başkaları tarafından yapılması
içeriğin bütünüyle kullanıcı tarafından üretilmesi ile oluşan siteler bulunmaktadır. Bu ayrımlar sitelerin
yazılımında, tasarımında ve içeriğinde farklılıklar oluşmasına da aracılık etmektedir.

İçeriği Kullanıcı Tarafından Üretilen Siteler


İnternet çok büyük bir iletişim ortamıdır. Kullanıcıların talepleri de bu büyüklük oranında çeşitlidir. Her
talebin cevaplanması internetin sağladığı olanaklar ölçüsünde mümkün olmaktadır. İnternet teknolojisini
ucuz olması, kolay kullanılır ve erişilir olması, iletişimi sürekli ve çok yönlü kılması sahip olduğu en
güçlü özellikler ve olanaklardır. Bu olanakların kullanıcıyı aynı zamanda içerik sağlayıcı konumuna
sokması yeni yayın türlerinin oluşmasına neden olmuştur. İşte bu nedenle web sitelerinin sayısı artmıştır.
37

 
Forum adı verilen tartışma grupları oluşmuştur. Sosyal ağ siteleri kullanıcının içerik üretme olanağından
güç almaktadır. Bunca içeriğin, sayfanın ve sitenin arasında kaybolmamak için arma motorları
geliştirilmiştir. İçeriği kullanıcılar tarafından üretilen siteler şunlardır:
a. Arama Motorları
b. İnternet Forumu
c. Viki Siteleri
d. Sosyal Ağ Siteleri

Diğer internet Yayınları


İnternet ortamında en yaygın yayın hazırlama yöntemi hiç kuşkusuz sitenin ve içeriğin bir kişi ya da
kurumun hâkimiyeti altında hazırlanmasıdır. Web 1.0 ile başlayan bu durum, Web 2.0 uygulamaları ile de
geçerliliğini korumuştur. Bu tür Sitelerle, içeriği
kullanıcı tarafından sağlanan siteler arasında
önemli bir fark vardır. Birinde alan adınızın ve
kullandığınız alanın sahibi tamamen siz
olursunuz. Oysa sadece içerik sağladığınız da
geçici bir varlığa sahip olursunuz. Size sunduğu
hizmetten yararlandığınız site kapanacak olursa o
site için ürettiğiniz içerik de erişilemez hale
gelecektir. Başka bir anlatımla kendi evinizde
oturmak ya da kiraya çıkmak arasındaki fark,
ürettiğiniz içerik üzerindeki hakkınızı belirler.
İşte bu nedenle bireyin ya da kurumun hem
tasarım hem de içerik üzerinde hâkim olduğu
yapılar sosyal ağ sitelerinin popülerliğine karşın
tercih edilmektedir. Bu site yapılanmalarının
örnekleri şunlardır:
a. Kişisel Site
b. Ağ Günlükleri
c. Haber Siteleri
d. Mikro Site

Resim 2.1: Milliyet Gazetesinin 26 Kasım 1996


tarihli ilk internet sitesi
Resim 2.2: Zaman Gazetesinin 2 Aralık 1995
tarihli ilk internet sitesi

38

 
YENİ MEDYADA İÇERİĞİN DÖNÜŞÜMÜ
1990’lı yıllarla birlikte bütün dünya ve doğal olarak Türkiye bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişimin
tanığı olmuştur. Bu değişim 1990’lı yılların sonuna doğru, gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere kadar,
geniş kitleleri yeni bir iletişim ortamıyla, internetle tanıştırmıştır. Neredeyse tüm dünya ülkelerini içine
alan bu denli kapsamlı, her eğitim düzeyindeki insan için kullanımı kolay, her yaş düzeyinden bireyi
kucaklayan bir teknoloji olan internete ulaşmak matbaanın 15. yüzyılın ilk yarısında, gazetenin 17.
yüzyılın başlarında, radyonun ve televizyonun 20. yüzyılın ilk yarısında, e-postanın 1975 yılında, insan
hayatına girdiği göz önüne alınırsa insanlık için hiç de kısa bir sürede ve kolayca olmamıştır.
Pek çok özelliği bünyesinde barındıran yeni medya ortamının ilk yıllarında geleneksel medya
içeriğinin nasıl sunulacağı henüz sınırları yeterince çizilmemiş bir konudur. Birer haber medyası olan
gazete, radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarının bu konuda atak davranması, interneti bir kitle
iletişim aracı olarak algılaması ve yayınını internete taşıma çabası içine girmesi doğal bir sonuçtur. Tüm
dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medya kuruluşları hızla internet ortamında birer site edinmeye
başlamışlardır. Ancak zaman içinde internet, kendi koşullarına uygun, geleneksel haber kuruluşlarından
tamamen bağımsız ya da onlarla dolaylı bir ilişkiye sahip haber sitelerinin oluşumuna olanak sağlamıştır.
Türk basının internetteki ilk temsilcisi Zaman Gazetesi olmuştur. Zaman gazetesi 2 Aralık 1995’de
internet sürümünü oluşturan ilk gazete olurken, Milliyet 26 Kasım 1996’da ilk internet sürümünü
yayınlamış, Milliyet’i, Hürriyet, Sabah ve Akşam Gazeteleri izlemiştir. İnternet üzerinden yayına geçen
ilk bağımsız (herhangi bir gazetenin internet sürümü olmayan) haber sitesi “Xn” ise 25 Ocak 1996’da
internette yerini almıştır. Temmuz 1995’de internet üzerinden yayına başlayan Aktüel Dergisi ilk haber
dergisi, Ekim 1995’de yayına başlayan Leman ilk mizah dergisi olmuştur. TV kanalları içinde internette
site kuran ilk kanal 12 Haziran 1997’de Kanal D olmuştur. Bunu, Atv, Show, Star, NTV ve diğer kanallar
izlemiştir (Birsen 2005).
Geleneksel kitle iletişim araçları olarak adlandırdığımız gazete, radyo ve televizyon kurum ve
kuruluşlarının interneti bir kitle iletişim aracı olarak algılaması ve atak davranması sonucunda ilk olarak
haber siteleri doğurmuştur. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medya kuruluşları internet ortamında
birer site edinmeye başlamışlardır. Ancak zaman içinde internet, kendi koşullarına uygun, geleneksel
medya kuruluşlarından tamamen bağımsız ya da onlarla dolaylı bir ilişkiye sahip yeni sitelerin oluşumuna
da olanak sağlamıştır. Bir geleneksel yayın kuruluşunun uzantısı olan siteler, genellikle örgütleri kurulu
bir başka kitle iletişim aracı ile bu işi zaten yapan her türlü alt yapısı hazır kuruluşlardır. Başlangıçtaki
amaçları genellikle var olan yayını internet taşımaktır. Ancak internetin doğasından kaynaklanan
farklılıklar var olanın aynen aktarılmasına izin vermediği gibi değişimi ve farklılaşmayı zorunlu kılmıştır.
İnterneti kullanımındaki kolaylık onu kullanan herkesin bir site sahibi olabilmesine olanak
sağlamaktadır. Her sitenin ve içeriğinin bir yayın niteliği taşıyıp taşımadığı tartışma konusudur, bununla
birlikte televizyon, radyo ya da gazete yayıncılığına göre maliyetinin çok düşük olması, herkesin
yayıncılığa soyunabilmesi olanağını da yaratmaktadır. Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı ekonomik kriz,
medya sektörünü de etkilemiş bu dönemde pek çok gazeteci işsiz kalmıştır. Piyasadaki yoğunlaşma ve
küçülme yeni iş olanaklarını daralttığından işsiz gazeteciler için internet var olabilme, ayakta kalabilme
şansı tanıyan bir çıkış noktası olmuştur. Bu örnekler içinden Habertürk internet üzerinden başlayan yayın
hayatını önce aynı ismi taşıyan bir televizyon ardından da gazete kurarak sürdürmüştür. Bu türden haber
sitesi örnekleri çok olmakla birlikte yayın hayatlarındaki süreklilik ekonomik nedenler öncelikli olmak
üzere sarsıntılıdır. Türkçe arama motorları içinde yer alan haber başlığı altında sıralanan pek çok siteye
ulaşılamaması da bu sonucun bir göstergesidir. Bu türden yapılanmalar iki biçimde sınıflandırılabilir,
ajanslardan gelen ve kendi yaptıkları haberleri yayınlayanlar, var olan haber kuruluşlarından haber
derleyerek yayınlayıp, yorumlayanlar. Bu yapılanma içinde bir diğer açılımda Dördüncü Kuvvet Medya
gibi medya eleştiri siteleri ve BİA (Bağımsız İletişim Ağı) gibi kendilerini alternatif medya olarak
tanımlayan siteler tarafından getirilmektedir.
Hipermetinsellik geleneksel medyanın iki boyutluluğundan, zaman kısıtlılığından, mekâna bağlı
kalma zorunluluğundan kaynaklanan sorunları çözmekte kolaylık yaratmaktadır. Bu durum internetle
geleneksel medya arasındaki çeşitli farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. En basit bir örnekle
39

 
geleneksel gazetede var olan birinci sayfa ya da bir mağazanın sahip olduğu vitrin yeni medya ortamında
büyük farklılıklar göstermek zorundadır. Çünkü bilgisayar ekranı gazete kağıdından da mağaza
vitrininden de küçüktür ve her ikisini de olduğu gibi ekrana taşımak imkânsızdır. Üstelik sitenin açılış
sayfası gün içindeki gelişmelere göre birkaç defa değişebilmektedir. Bunun yerine her konu için ayrı
sayfalar yapmak ve okuyucuyu bu sayfalara konulacak linkler üzerinden ilgilendikleri sayfaya ulaşmasını
sağlamak yolu tercih edilmiştir. İlk sayfada bir habere ya da ürüne yer verilecekse de bu o site için günün
en önemli malzemesi olacaktır.
Bir diğer önemli farklılıkta içerik noktasında ortaya çıkmaktadır. Eğer bir haber sitesine geleneksel
sürümünün içeriği aynen taşınılacaksa hata yapılıyordur. Çünkü kağıt ve ekran farklı şeylerdir. Ekrandaki
metin bir gazetedeki, dergideki ya da kitaptaki metin değildir. Haber siteleri geleneksel gazeteden farklı
bir içeriğe sahip olmalıdır. Bir gazetenin çevrimiçi sürümünü yapmak ya da gazete hazırlama mantığıyla
haber sitesi hazırlamak geleneksel gazetenin içeriğinin internette yayınlanması demek değildir, çünkü
yeni aracın etkileşimliliği, hipermetinsel özelliği ve çoklu medya kapasitesi farklılığı zorunlu kılmaktadır.
Üstelik bu yeni üretimin ve rekabetin pazarlama mantığı, yeni bir dili, okuyucularla geleneksel kitle
iletişimi modeline uymayan, iki yönlü, eş zamanlı, etkileşimli bir iletişimi zorunlu kılmaktadır. Ağın
getirdiği farklı yaklaşımlar, farklı kaynaklar, hiper linklerle yapılan geçişler izlerkitlenin olduğu kadar
medya profesyonellerinin de perspektifini değiştirmiştir. Geleneksel kitle iletişim araçları ve medya
profesyonelleri için yeni medya ortamında içerik üretmek ve içeriğe ulaşmaktan yeni aracı kullanmak
konusuna kadar uyum sağlanması gereken bir sürü yeni farklılık ortaya çıkmıştır (Birsen, 2005);
b. Yeni medya kullanıcısının tavrı geleneksel izlerkitlesinden çok farklıdır. Bazıları internet
üzerinden iletişim kurarken, eğlenirken, oyun oynarken bazıları da araştırma yapar.
c. Yeni medya için coğrafi engel diye bir sorun yoktur, çünkü internet küresel bir araçtır. Yerel
haberler ya da tarım ürünleri bile yerel medyayla ve pazarla sınırlı değildir.
d. İnternet farklı ilgi grupları oluşmasını, bunların güçlenmesini sağlamıştır. Bu da yeni medya
kullanıcısını daha katılımcı yapmış ifade özgürlüğünün sınırlarını genişletmiştir.
e. Geleneksel kitle iletişim araçlarının, içeriklerinde pek yer vermediği, anlık verilere dayanan hava
tahminleri, yol, deniz durumlarını anlatan raporlar, tren, uçak, metro tarifeleri gibi pek çok şey
yeni medya ortamında ayrıntılı olarak verilebilmektedir. Büyüyen ve karmaşıklaşan ve metropol
olarak nitelendirilen kentlerde yaşayan insanların hayatında bu tür veriler önemli yer tutmaya
başlamıştır.
f. Gazeteler, alan dışından gelen asıl meslekleri gazetecilik olmayan yeni rakiplerle rekabet etmek
zorundadır. Bunlar profesyonel örgütler olduğu gibi bireysel, amatör girişimciler de
olabilmektedir.
Yeni medya kullanıcısı, kendisine sunulan enformasyondan hangisini alacağı konusunda geleneksel
medyanın izler kitlesine göre daha özgürdür. Geleneksel medyanın izlerkitlesi ilgilendiği konuyla ilgili
olarak kendisine neler verildiyse neye erişme olanağı varsa onunla yetinmek zorundadır. Haber sitesi
okuru ilgilendiği haberle ilgili konuları sitesinde bulabileceği gibi bununla yetinmeyip diğer haber
sitelerini de ziyaret ederek ayrıntılı bilgi alabilir. Sosyal medya üzerinden konuyla ilgili tartışmaları
izleyebilir hatta katılabilir. Bu durum yeni medya kullanıcısını bilgiye ulaşmak konusunda daha özgür
kılmaktadır.

Yeni Medyayı Gelenekselden Ayıran Özellikler


İnternet ile geleneksel medya arasındaki en önemli fark internetin geleneksel medyanın tamamı hatta
fazlası olmasıdır. Gazetenin, radyonun, televizyonun ve diğer geleneksel kitle iletişim araçlarının özgün,
biri diğerini ikame etmeyen ürünleri internet ortamında uygun bir araç ve yazılımla izlerkitlenin
kullanımına sunulabilmektedir. Bu bir araya geliş yeni medya içeriğinin birbirini ikame eden,
tamamlayan ve geliştiren yeni bir içeriğe dönüşmesini sağlamaktadır. Yeni medyayı gelenekselden
farklılaştıran üç temel faktör vardır. Bunlar erişim cihazları, erişime aracılık eden yazılımlar ve içeriktir.

40

 
Erişim Araçları
Bir iletişim ortamı olarak internet geniş kitlelerin eş
zamanlı ya da eş zamansız, etkileşimli bir iletişim
sürecinin içine sokmaktadır. İşlevselliği, karşıladığı
gereksinimler, gelişen teknolojiye uyum sağlam
becerisi, kendini yenileme potansiyeli hızlı
yaygınlaşmasındaki önemli etmenlerdir. İnternetin hızlı
yaygınlaşmasındaki önemli nedenlerden biri ise
erişimin kolay olması ve farklı araçlarla
gerçekleşebilmesidir. İnternet yayıncılığının bütün bu
özellikleri kapsayan ve gereksinimlere cevap verebilen
sitelerle yapılması gerekmektedir. Yayıncılığın
güçlüklerinden biri içeriğin internete erişilen aracın
niteliklerine uygun olarak verilmesi zorunluluğudur. Resim 2.3: Erişim araçları zaman içinde taşınabilir
İnternete şu araçlardan erişilmektedir, cihazlara dönüşmüştür. Bu da yeni medyanın daha
yaygın kullanılmasının önünü açmıştır
a. Masaüstü bilgisayar
b. Dizüstü bilgisayar
c. Tablet bilgisayarlar
d. Akıllı telefonlar

Erişim Yazılımları
Ağ tarayıcısı küresel ağ üzerindeki enformasyon kaynaklarına, erişmek, onları işlemek ve üretilenleri
sunmak için geliştirilmiş uygulama yazılımlarıdır. Ağ üzerindeki enformasyon kaynakları Tektip Kaynak
Tanımlayıcısı (URI – Üniforma Resource İdentiğiler) olarak tanımlanır. URI bir ağ sayfası, görsel imaj,
video ya da farklı formatta bir içerik olabilir. Ağ tarayıcıları hiperbağlar yardımıyla kullanıcının sayfalar
arasında gezinmesini ve aradığı içeriğe erişmesini sağlar.
Ağ tarayıcılarının öncelikli varlık nedeni küresel ağa erişmektir. Buna ek olarak ağ tarayıcıları bunun
yanı sıra enformasyon sağlayan özel ağlara ve dosyalara ve dosya arşivlerine erişme olanağı da
sunmaktadır. İlk ağ tarayıcısı Tim Bernlerse Lee tarafından 1990’da geliştirilmiştir. Bu ağ tarayıcısı
başlarda WorldWideWeb (hiç boşluk verilmeden yazılmaktadır) olarak adlandırılmıştır daha sonra Nexus
olarak adlandırılmıştır.
İlk ağ tarayıcısı yazılımı 1993 yılında Marc Andreesen tarafından geliştirilmiştir ve Mosaic adı ile
piyasaya sürülmüştür. Mosaic daha sonrasında Netscape adını alarak bir dönem dünyanın en popüler ağ
tarayıcısı olmuştur. Netscape kullanışlı ve kolay tasarımı ile ağ tarayıcılarının standartlarının
belirlenmesinde ve gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Netscape yakaladığı hızlı çıkış ile yeni iletişim
ortamının gelişiminde önemli bir rol oynarken yazılım dünyasında yeni bir ticari alanın oluşmasını
sağlamış ve bir rekabet ortamı gelişmiştir. Microsoft firması bu rekabete 1995 yılında Internet Explorer
ile girmiştir. Bu atak ağ tarayıcısı rekabetini zorlu bir mücadeleye dönüştürmüştür. Explorer’ın Microsoft
Windows işletim sisteminin içinde kurulu olarak gelmesi onu bu rekabette öne geçirmiştir. Windows
ilerleyen zamanlarda explorer’ı kendi işletim sisteminin ana parçalarından biri haline de getirmiştir. http,
https, ftp, file ve diğer URI biçimleri kullanılarak kaynağa erişildiğinde ağ tarayıcısı içeriği gösterir.
HTML erişilen bilginin ağ tarayıcısının tasarım işleyicisini kullanarak etkileşimi bir belgeye dönüştürür.
Ağ tarayıcıları html’nin yanı sıra ağ sayfasının içerdiği ve teknik olarak desteklediği her şeyi gösterirler.
Resimler, ses dosyaları, videolar XML dosyaları, flash dosyaları, Java Script destekli içerikler bunlardan
bazılarıdır. Bazı ağ tarayıcıları bu tür içerikleri her hangi bir eklentiye gereksinim duymadan
gösterebilirken, bazıları ağ tarayıcısına yamanabilen küçük programlara gereksinim duyar. Yaygın
kullanıma sahip ağ tarayıcılarında aşağıdaki özellikler bulunur:

41

 
Resim 2.4: Günümüzde kullanılan Ağ Tarayıcıları örnekleri

a. Gezinme sırasında ziyaret edilen sayfalara geri dönebilmek için geri ve ileri butonu bulunur.
b. İçeriği belirli aralıklarla yenilenen sayfaların otomatik güncellemesini beklemeden yüklenmesini
sağlamak için sayfayı yenile ya da yeniden yükle butonu bulunur.
c. Yüklemesi geciken içeriklerin yüklenmesini beklememek ya da durdurmak için sayfanın
yüklenmesini durdur butonu bulunur.
d. Kullanıcının ağ tarayıcısının başlangıç sayfasına dönmesini sağlamak için giriş sayfasına dön
butonu bulunur.
e. Kullanıcının erişmek istediği sayfanın ağ adresini yazabilmesi için adres satırı bulunur.
f. Kullanıcının arama motorlarına doğrudan erişimini sağlayan arama satırı bulunur.
g. Sayfanın yüklenip yüklenmediğinin ya da ne kadarının yüklendiğinin anlaşılması için durum
satırı bulunur.

Yeni Medya İçeriğinin Farklılaşması


Yeni Medyanın içeriği video, ses ve metni bir arada barındırabilme kapasitesine sahiptir. Üstelik kurulan
iletişimin eş zamanlı olması ya da olmaması olanağı da bulunmaktadır. Buna internetin doğasında
bulunan etkileşimlilik ve hipermetinsellikte eklendiğinde geleneksel medyanın sunduğu olanakların çok
ötesinde fırsatlar sunan bir medya ortamı ile karşılaşılmaktadır.
Bütün bu özelliklerin yaratığı yeni fırsatlar kullanıcının aktif bir konuma geçerek eskinin edilgen
izlerkitlesinin ötesinde içerik üretiminde, gündemin oluşmasında etkin rol üstlenmiş kaynaklara
dönüşmesini sağlamaktadır. Hedefin kaynak niteliği de kazanması iletişim sürecinde yeni ve önemli bir
adımdır. Talep edilen enformasyona verilen tepkilerin bizzat kendisi de talep edilmiş bir başka
enformasyondur. Etkileşim karşılıklı iletişim sürecinin oluşmasına olanak verdiği için hedefe kaynak,
kaynağa hedef niteliği kazandırmaktadır. Herkesi görünür ve erişilir yapan yeni medya herkesi sürecin
aktörü yaptığı için fark yaratmaktadır. Bu farkın oluşmasında en etkili faktörler yeni medyanın
hipermetinselliği ve etkileşimliliğidir.

42

 
Hipermetinselliğin Getirdiği Farklılıklar
İnternet hiper metinseldir. İlkel biçimlerde de olsa basılı materyallerin ortaya çıkışından bile önce
düşünsel olarak var olan hiper metin, bilgisayar teknolojisiyle ortaya çıkan yapıda iletişim
araştırmalarının odak noktası haline gelmiştir. Hiper sözcüğü İngilizce hyper sözcüğünün Türkçeleşmiş
halidir. En yaygın kullanım hali yüksek tansiyonun karşılığı olan hipertansiyondur ve genellikle birleşik
sözcük olarak kullanılır. Hyper sözcüğünün İngilizce sözlük karşılığı aşırı, çok yüksek, üstündedir.
Hypertext sözcüğünün karşılığı olarak dilimize giren hiper metin ise bağlı metin, köprülü metin olarak
tanımlanmaktadır. Hiper metinler aynı isimle anılan bir işaretleme dili ile kodlanırlar. Hyper Text Markup
Language (Hiper metin işaretleme dili) tamlamasının kısaltması olan HTML World Wide Web’in (yaygın
dünya ağının) bilgi görüntülemekte kullandığı en yaygın dosya formatıdır. HTML sayfaları kullanılarak
metinler değişik şekillerde ekrana getirilebilmekte, sayfalara resim ve ses eklenebilmektedir. HTML
dilinde hazırlanan sayfaların görüntülenebilmesi için ağ tarayıcıları (Web Browsers) adını verdiğimiz
programlar kullanılır. Ağ tarayıcıları tarafından görüntülenen sayfalar arasında ve bu sayfalarda yer alan
metinler içinde gezilebilmektedir. Sayfalar arasında gezinebilmek için hiper bağlar kullanılır. HTML dili
çoklu ortamı desteklemektedir (Heeter, 1989).
Hiper metinselliğin en önemli özelliği, geleneksel kitle iletişim araçlarının doğal sınırlılıklarından
kaynaklanan sorunları çözmekte kolaylık yaratmasıdır. Yeni medya ortamındaki bu özgürlük ortamında
hiper metin aracılığıyla oluşturulan web sayfaları ile dolaşılabilmektedir. İnternetin en büyük farkı her
türden bilginin doğru bir sınıflandırma ve organizasyonla bu ortamda yer bulabilmesidir.
Hipermetinsellik yeni medya içeriğinin işlenişini ve sunuşunu da farklılaştırmaktadır. Geleneksel kitle
iletişim sisteminde iletişim doğrusaldır. Doğrusallığın engelleyici yanı ise iletişimi neredeyse tek yönlü
kullanmasıdır. Geleneksel yapıda, engelleyici güç, önceden belirlenmiş, emirlerle sınırlandırılmış bir
iletişim ve kaynağın izlerkitle üzerindeki baskıdır. İnternet ortamında medya içeriği doğrusal değildir.
Parçalara ayrılmıştır, detaylıdır, renklidir, sıkıcı değildir. İnternetin en karakteristik özelliği
hipermetinselliğidir. Bu özellik internet kullanıcısının aynı sayfadaki metnin içindeki bir yere ya da başka
sayfalara linkler aracılığıyla ulaşılmasını sağlamaktadır. Bu durumda ortaya çıkan yapı doğrusal olmayan
bir enformasyon sunumudur. Bu yapı ile internet kullanıcısı enformasyona istediği yerden ve aşamadan
ulaşma şansına sahip olmaktadır. Hiper metinsellik iletişimi doğrusal olmaktan çıkarıp çok katmanlı ve
çok yönlü bir yapıya sokmakta internet kullanıcısını geleneksel medyanın izlerkitlesine oranla çok daha
fazla etken bir rolle donatmaktadır. Buna karşılık hipermetinsellik riskler taşımaktadır. Bu risklerin en
çok tartışılanı ve üzerinde çalışılanı, hiper bağları takip eden kullanıcının kaybolması ya da terk ettiği
siteye bir daha dönmemesidir.

Etkileşimliliğin Getirdiği Farklılıklar


İnternetin etkileşimli bir araç olduğunu söyleyenler aynı zamanda kitle iletişimindeki köklü bir değişime
işaret etmektedirler. İzlerkitlenin etken bir rol üstlenmesi, kimin hedef kimin kaynak olduğunun da
tartışılmasına yol açmıştır. Bu tartışmalara karşın geleneksel medya da olmayan pek çok yeni uygulama
gündeme gelmiş, yeni medyada bulunması gereken özellikler de bu sayede ortaya çıkmaya başlamıştır.
Etkileşimlilik, iletişimin kendindekini yansıtması, geçmişten beslenip, geçmişi yanıtlamasıdır. Etkileşim
çift ya da daha fazla yönlü bir iletişim modeli gerektirmektedir. Yeni ortamın etkileşimli yapısıyla
geleneksel kitle iletişiminin alıcısı artık etkin bir katılımcı olarak anılmaktadır. İletişimin hedefi
katılımcıların iletişim ortamı üzerinde daha fazla kontrolü olmasından çok, bilgi alış verişi olduğunda,
katılımcılar iletişimden tam olarak yarar sağlamak için etken bir rol üstlendiklerinde, katılımcılar çift
yönlü iletişim aracılığıyla mesajlara etki-tepki verdiğinde ve iletişim ortamı bir mekân hissi
uyandırdığında etkileşim artmaktadır. İnternetin etkileşim potansiyeli diğer özelliklerinden farklı bir
şekilde ağırlıklı olarak üzerinde durulan önemli bir özelliğidir. Hatta pek çok araştırmacıya göre de
iletişim araştırmacıları için internete ilişkin olarak öncelik verilmesi gereken bir özelliktir (Heeter, 1989).
Etkileşimin altı boyutu vardır ve boyutlar bir sitenin etkileşime sahip olup olmadığının göstergesidir.
Bu boyutlar, sunulan seçeneklerin karmaşıklığı, kullanıcının harcaması gereken çaba, kullanıcıya karşılık
verilmesi, enformasyon eklemenin kolaylığı, bireylerarası iletişimin kolaylığı ve izleme sistemi
kullanımıdır. Carrie Heeter’in 1989 yılında yaptığı bu sınıflama bugün bile geçerliliğini korumakta pek
çok araştırmacı tarafından ayrıntılandırılabilir, ölçülebilir bir sistem getirdiği için kabul görmektedir.
Heeter’in etkileşime ilişkin olarak belirlediği bu altı boyut aynı zamanda internetin ortaya koyduğu bütün
kolaylıkları, özelliklerini açıkça gözler önüne sermekte, bir başka ifadeyle internetin en kapsamlı tanımını
yapmaktadır.
43

 
Seçeneklerin Karma ıklığı
İnternet aracılığıyla kurulan iletişim geleneksel medyada olduğu gibi doğrusal değildir. Başka bir ifade ile
internet kullanıcısı seçme şansına sahiptir. Seçme şansı pek çok içerik arasından istediğini seçmekle
sınırlı değildir, kullanıcı bu hakkına ek olarak seçtiği içeriğin ilgilendiği bölümünü seçme hakkına
sahiptir. Site tasarımcıları internet kullanıcılarına hiper bağlar aracılığıyla site içinde gezebilmesi için
daha fazla şans yaratırlar. Başka bir ifadeyle internet kullanıcısı sitenin neresi ile ilgileniyorsa oraya
doğrudan ulaşma şansına sahiptir. Bir televizyon izleyicisi gibi ilgilendiği şeye ulaşmak için programdaki
her şeyi izlemek zorunda değildir.
Heeter’e göre bir kullanıcıya ne kadar çok seçenek sunulursa etkileşim o kadar artar. Bu nedenle
internet sitelerinin tasarımı geleneksel medya ürünlerinin tasarımından farklıdır. Seçenekler
sınıflandırılarak gruplanır. Her grup eğer gereksinim duyulursa kendi içinde de sınıflandırılabilir. Bir aile
ağacını andıran bu gruplandırma kullanıcıya sunulacak olan içeriğin ve seçeneklerin çeşitlenmesini ve bir
düzen içinde sunulmasına olanak sağlamaktadır. Unutulmamalıdır ki seçeneklerin çeşitlendirilmesi kadar
belirli bir düzen içinde olması kullanıcının site içinde gezerken kaybolmasını engelleyecek aradığını
bulmasını sağlayacaktır (Heeter, 1989).

Kullanıcının Çabası
İnterneti geleneksel medyadan ayıran en önemli fark, izlerkitlenin medya karşısındaki konumundan
kaynaklanmaktadır. İzlerkitle geleneksel medya karşısında edilgen bir role sahipken internet karşısında
kontrolü elinde tutan kişiye dönüşür. Bu nedenle internetin izlerkitlesi kullanıcı olarak anılır. Doğru bir
site tasarımında kullanıcı aradığı bilgiye en kısa yoldan ulaşabilmelidir. Seçeneklerin çokluğu kadar
kullanıcının seçeneklere ulaşmak için harcadığı çaba da etkileşim düzeyini etkiler. Bilinmelidir ki
kullanıcının aradığına ulaşabilmesi en az içerik kadar önemlidir. Bu nedenle sitenin kullanılabilirliği
önemli bir olgu olarak site yapımcılarının karşısına çıkar (Heeter, 1989). İnsan hayatındaki her araç için
kullanılabilirlik incelemesi yapmak mümkündür ve bir ihtiyaçtır. Bu nedenle kullanılabilirlik bilimsel bir
çalışma alanı olarak ortaya çıkmıştır web kullanılabilirliği de bu çalışma alanının bir alt kategorisidir.
Web kullanılabilirliği son kullanıcının web sitesini özel bir donanıma, yardıma ve eğitime gereksinim
duymadan kullanabilir hale getirilmesini inceleyen bir yaklaşımdır. Sitelerde sunulmak istenen içerik
kullanıcıya açık ve öz biçimde verilmelidir; içerik kullanıcıya doğru seçeneklerle açık bir biçimde
verilmelidir; belirsiz, kafa karışıklığına neden olabilecek uygulamalar, hiper bağlar ve her türlü içerik,
düzeltilmeli ya da kaldırılmalıdır; En önemli şey web sayfasının doğru yerinde olmalıdır.

Şekil 2.1: Bir site Haritası Örneği

44

 
Şekil 2.2: Site yapım Modeli

Kullanıcı dostu bir tasarım yapmak için ilk adım ihtiyaçların saptanmasıdır. İhtiyaçların saptanması
yapılacak sitenin amacının ne olduğu ve hedef kitlesinin kim olduğunun belirlenmesidir. İkinci aşama
içeriğin belirlenmesidir. Bir site içeriği ile vardır. Yapılacak sitede nelerin yer alacağının belirlenmesi,
bunların derlenmesi ve sınıflandırılması bu aşamada gerçekleşir. Üçüncü aşama tasarımdır. Tasarım
amaca uygun ve içeriği taşımaya elverişli olmalıdır. Bu aşamada site şablonunu hazırlamaktır. Bu amaca
uygun içeriği taşıyabilen bir tasarım oluşturulup oluşturulmadığına ilişkin bilgi verecektir. Ayrıca şablon
hayal edilen ve planlanan bir ürünün kullanıma sunulmadan önceki halini görme ve deneme şansı verir.
Geliştirme beşinci aşamadır. Ortaya çıkan şablonun ilk eleştiriler doğrultusunda geliştirilmesi sürecidir.
Bu aşamadan sonra inceleme ve deneme aşaması başlar ki bu aşama ürünün kullanıma sunulmadan önce
kendi iç denetiminde ürünü kapsamlı bir biçimde kontrol edebileceği son fırsattır. Son aşama Sitenin
yayınlanması aşamasıdır.

İzlerkitlenin Yanıtlanması
İnterneti kendinden önceki kitle iletişim araçlarından farklı, kendinden önceki bireylerarası iletişim
araçlarından üstün kılan özelliği kullanıcının hem bireylerarası iletişim sürecinde hem de kitle iletişim
sürecinde karşılıklı iletişim kurabilme olanağına sahip olmasıdır. İnternet işte bu nedenle geleneksel kitle
iletişim araçlarının izlerkitlesini hızla ve her gün artan oranla kendine çekmiştir. Karşılıklı iletişim
kurabilme olanağı ilk anda iki birey arasında kurulabilecek olası bir iletişim sürecini çağrıştırsa da
kapsamı çok daha geniştir. Sıkça sorulan sorular bölümü, e-posta iletişim kurma olanağı, anlık
mesajlaşma sistemleri, sorunu çözmeye ya da bir soruyu cevaplamaya yarayan formlar izlerklenin
yanıtlanmasının alt başlıklarıdır. İnternet, kullanıcıya sitenin amacına ve hedeflerine bağlı olarak
sorumlusuna, diğer site kullanıcılarına erişme olanağı sağlar. Bu iletişimin gerçekleşebilmesi iki tarafında
iletişim sürecine katılmasıyla olanaklı olur. Teknoloji bu konuda ek kolaylıklar getirmekte kullanıcıların
sorularına bilgisayar aracılığıyla cevap verme, yanlış hamleler için uyarı mesajları gönderme gibi pek çok
uygulamayı site tasarımcılarının kullanımına sunmaktadır (Heeter, 1989).

Enformasyon Eklemenin Kolaylığı


Araştırmalar göstermektedir ki, site tasarımcıları kullanıcılara siteye enformasyon ekleme olanağı
sağlarlarsa onlarla olan ilişkilerini güçlendirirler, kullanıcının siteye bağımlılığı artar. Bu uygulama
sitenin amacına göre çeşitli biçimde yapılandırılabilir. Örneğin haber sitelerinin okurlarına habere yorum
ekleme olanağı sağlamaları, alış veriş sitelerinin bir ürün için kullanıcıdan yorum istemesi, ikinci el
malları satmak için hazırlanan uygulamalar, sosyal medya uygulamaları etkileşimin bu boyutu için birer
örnek oluşturmaktadır. Kullanıcının enformasyon ekleyebilmesi içerik üretmesi anlamına gelir. Bu
durumda sitelerin kuruluş amaçları ve içeriğini bağlı olarak kullanıcının var olan bir içeriğe eklemede
bulunması ya da geliştirmesi söz konusu olabileceği gibi, site içeriğinin tamamen kullanıcı tarafından
oluşturulması durumudur. İnternetin gelişimi dikkate alındığında günümüz internet uygulamalarının daha
çok kullanıcı tarafından üretilen, eklenen ya da paylaşılan içeriklerle oluştuğunu görürüz. Örneğin web
1,0 olarak anılan internetin ilk evresinde eş zamanlı olmayan mesaj panoları sıklıkla kullanılmıştır. Bu
uygulamanın sonraki aşaması ise tartışma grupları olmuştur. Tartışma gruplarının oluşması kullanıcıların
seçtikleri gruplara mekân ve zaman sınırlaması olmaksızın yani farklı şehirlerden ve ülkelerden farklı
zaman dilimlerinde mesaj ve düşüncelerini iletme fırsatı sunmuştur. Haber sitelerinin, alış veriş sitelerinin
kullanıcılar ilgilendikleri konulara ilişkin mesaj bırakma olanağı tanımış olmaları da bu durumun diğer
örnek uygulamalarıdır. Web 2.0 adı verilen üçüncü evrede ise sosyal medya uygulamaları damgasını
vurmuş, video paylaşım siteleri ve Facebook ve Twitter gibi siteler aracılığıyla kullanıcılar kelimenin tam
anlamıyla içerik üreticisi konumuna gelmişlerdir. Kullanıcının içerik üretimindeki aktif rolü onu farkında
olmadığı bir takım yasal ve ahlaki sorumluluklarla karşı karşıya getirdiği gibi geleneksel medyada çalışan
profesyonellerle aynı işi yapma fırsatı da sunmuştur. Profesyonel medya çalışanı ve içerik üreten internet
kullanıcısı arasındaki rekabetin en çetin yaşandığı kitle iletişim sektörü haberciliktir. Fotoğraf, video
çekme ve internet üzerinden içerik paylaşabilme donatısına sahip taşınabilir iletişim araçları bu konudaki
en önemli etmendir. Günümüz internet dünyasında sıklıkla kullanılan çeşitli ansiklopediler ve sözlükler
de içerikleri kullanıcılar tarafından oluşturulan yayınlardır (Heeter, 1989).

45

 
Bireylerarası İletişimin Kolaylığı
Internet teknolojisi kullanıcısına doğrudan mesaj alma ve gönderme, anlık yazılı, sesli ve görüntülü
iletişim olanağı sağlamaktadır. Sitelerin amaçları doğrultusunda bu teknolojiyi kullanmaları etkileşimi
arttırıcı bir unsur olarak kabul edilmektedir. Sohbet odaları, telekonferans sistemleri, çevrimiçi (online)
tartışma grupları etkileşimin bu boyutunu hayata geçiren uygulamalardır. Bireylerarası iletişimin
kolaylaşması ve çeşitlenmesi kurulan iletişimin amacını ve etkilerini de farklılaştırmıştır. Bugün bu ve
benzeri uygulamalar, yalnızca insanların birbirinden haberdar olmasını sağlamamakta ayrıca iletişim
kolaylığı sayesinde iş yapabilme olanağı da sağlamaktadır. Enformasyon ekleme kolaylığı başlığı altında
anlatıldığı gibi içerik üretimi konusunda, belirli bir amaç etrafında bir araya gelmiş toplulukların
oluşmasında, iş görüşmelerinde maliyetin düşmesi, verimliliğin artması, iş yapılan sınırların genişlemesi
ve zaman kazanılması bakımından önemli sonuçlar yaratmıştır. İnternet aracılıklı iletişimin kolaylaşması
Eğitimden ekonomiye, medya sektöründen iletişim sektörüne her alanda kendini göstermiş söz konusu
alanlara ilişkin geleneksel modellerin ve iş yapma biçimlerinin terk edilerek yeni uygulamalara
yönelinmesine neden olmuştur. Video konferanslar, webinar uygulamaları, yazışmaların e-posta ile
yapılması, ortak doküman kullanım uygulamaları bazı uygulama örnekleridir (Heeter, 1989).

İzleme Sistemi Kullanımı


Kullanıcı dostu bir site hazırlamak için yapılacak her hazırlık, araştırma ve tasarım gerçekle site yayına
girdiğinde yüzleşir. Sitenin verimliliği, kullanılabilirliği, daha çok ve daha az ilgi çeken yanları ancak bu
aşamadan sonra bilinebilir. İnternetin doğrusal olmayan ve hiper bağlarla bağlanmış yapısı, etkileşimli
doğası karmaşık ve çok seçenekli bir tasarımı ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu özellikler kullanıcının site
içimdeki hareketlerinin izlenmesini de kolaylaştırmaktadır. Kullanıcı hareketlerini izlemeyi sağlayacak
kodlar, çerez dosyaları ile site ile ilgili istatistiklerin tutulması mümkündür.
İnternetin sağladığı olanaklar, bir siteyi ziyaret eden kullanıcının kim olduğundan, hangi bölümleri
ziyaret ettiğine, buralarda ne kadar zaman harcadığına kadar pek çok veriyi toplama olanağı vermektedir.
Siteye giriş doldurulması istenen bir formla, kullanıcılar hakkında demografik bilgiler edinilmesi de
olanaklıdır. Başka bir ifade ile internet hem belirli bir kullanıcının hareketlerini hem de genel
kullanıcıların hareketlerinin izlenmesine olanak vermektedir. Bu geleneksel medyada olmayan bir
fırsattır. İnternetin etkileşimli doğasının bir sonucudur. Etkileşimlilikten sadece kullanıcıların hızlı bir
geribildirim almaları anlaşılmamalıdır. İnternet üzerinde bilgisayarlar arasında da karşılıklı bir veri
transferi sürmektedir. Bu veri transferi ile kullanıcının attığı her adım ile bıraktığı iz toplanmakta ve
kaydedilmektedir. Kullanıcı hareketlerini izlemeye dönük verilerin toplanması site içeriğinin kontrol
edilmesinde, iyileştirilmesinde ve geliştirilmesinde site yöneticilerine önemli fırsatlar sunar. Ancak bu
verilerin başka amaçlar için kullanılması hem ahlaki açıdan hem de yasal açıdan yanlıştır.
Unutulmamalıdır ki kullanıcının izninin alarak ya da almadan toplanan bu veriler kullanıcıya ait özel
bilgilerdir (Heeter, 1989).

46

 
Özet

Bilişim teknolojisine dayalı olarak şekillenmekte Sitenin sahip olması olası işlevlerin her biri
olan bilgi toplumunun temel özelliği sanayi bağımsız başlıklar altında ele alınabilir. Ancak
toplumunda ön planda olan “maddi” ürünleri unutulmamalıdır ki bu işlevlerin her biri
yerine, bilişim teknolojisi sayesinde bilgi birbiriyle sıkı bir bağ içindedir.
üretiminin önem kazanmasıdır. Bilgi toplumunda
İnternet ortamındaki yayın türlerinin doğru
bilişimsel, sistematize bilgi ve teknolojinin
sınıflandırılması için dikkat edilmesi gereken bir
kitlesel üretimi gerçekleştirmesi söz konusudur.
başka nokta yayınların hangi sahiplik yapısı
Başka bir ifadeyle bilgi toplumunun bilişimsel
altında toplandıklarının anlaşılmasıdır. İnternet
bilgisi, bilgi teknolojileri içinde geleceğe
ortamındaki yayınların ve içeriğin çeşitliliği
yönelmiş işlenmiş bilgidir.
böyle bir gruplamayı olanaksız kılıyormuş gibi
Yeni medyanın oluşturduğu iletişim olanaklarına gözükse de sahiplik yapısı üzerinden bir
kitle iletişim süreci perspektifinden bakan ilk sınıflandırma yapmak olanaklıdır. Sahiplik
araştırmalar konuya daha çok bilgisayar yapısı, yayının çıkış noktası, varoluş gerekçesi ve
teknolojisini temel alarak yaklaşmışlar ve bu hedefleri konusunda yön gösterici bir
süreci “Bilgisayar Aracılı İletişim” (Computer sınıflandırmanın oluşmasına yardımcı olacaktır.
Mediated Communication) sözcükleriyle Ticari eğilimlerin öne çıkması, kamu hizmetinin
kavramlaştırmışlardır. İnterneti bu yapılanmayla öne çıkması, kişisel amaçlarla yola çıkılması,
ilişkilendirerek ele alan bir başka yaklaşım ise devlet hizmetlerinin sağlanması arzusu bir sitenin
konuyu “İnternet Tabanlı, Bilgisayar Aracılıklı sınıflandırılması için ipucu vermektedir. Sitelerin
İletişim” (Internet Based, Computer Mediated sahiplik yapısı dikkate alınarak Kişisel yayınlar,
Communication) kavramıyla ifade etmektedir. E-ticaret yayınları, E-devlet yayınları, Sivil
Geleneksel medya ortamında yayıncılık kavramı toplum kurumlarınca yapılan yayınlar şeklinde
sektör kavramı ile birlikte anılan profesyonel bir sırtlandırılırlar.
ekonomik faaliyeti ifade eder. Basılı yayınlar,
Yeni medya kullanıcısı, kendisine sunulan
işitsel yayınlar ve video temelli yayınlar
enformasyondan hangisini alacağı konusunda
geleneksel medya ortamının yayın türleridir. Söz
geleneksel medyanın izler kitlesine göre daha
konusu yayınların sınıflandırılması özellikleri
özgürdür. Haber sitesi okuru ilgilendiği haberle
kadar seslendiği duyu organları da etkili
ilgili konuları sitesinde bulabileceği gibi bununla
olmuştur. İnternet ise çoklu ortam ve
yetinmeyip diğer haber sitelerini de ziyaret
etkileşimlilik özelliği ile hem geleneksel
ederek ayrıntılı bilgi alabilir. Sosyal medya
medyanın bütün özelliklerini kendinde
üzerinden konuyla ilgili tartışmaları izleyebilir
barındırabildiği için onların hepsi ve daha fazlası
hatta katılabilir. Bu durum yeni medya
olmuştur. Üstelik gelişmeye açık, yeniliklere
kullanıcısını bilgiye ulaşmak konusunda daha
uyum gösterebilen doğası kullanıcılara her geçen
özgür kılmaktadır.
gün gelişen etkileşim olanakları sunmakta bu da
yeni medyada yayıncılığın boyutlarını İnternet ile geleneksel medya arasındaki en
değiştirmektedir. Yeni medya yayınları için önemli fark internetin geleneksel medyanın
kullanılan genel kavram sitedir. Site html tabanlı tamamı hatta fazlası olmasıdır. Gazetenin,
olarak hazırlanmış birden çok ama birbirleri ile radyonun, televizyonun ve diğer geleneksel kitle
hiperbağlar aracılığıyla ilişkilendirilmiş ağ iletişim araçlarının özgün, biri diğerini ikame
sayfaları bütününe verilen addır. etmeyen ürünleri internet ortamında uygun bir
araç ve yazılımla izlerkitlenin kullanımına
İnternet yayınlarının doğru bir biçimde
sunulabilmektedir. Bu bir araya geliş yeni medya
sınıflandırılabilmesi için dikkat edilmesi gerekli
içeriğinin birbirini ikame eden, tamamlayan ve
konulardan bir diğeri sitenin işlevidir. Web
geliştiren yeni bir içeriğe dönüşmesini
sitelerinin çeşitli işlevleri vardır. İşte bu işlevleri
sağlamaktadır. Yeni medyayı gelenekselden
nedeni ile insanlar web sitesi kurmaktadır. Web
farklılaştıran üç temel faktör vardır. Bunlar
sitelerinin sağladıkları olanaklar kurulacak bir
erişim cihazları, erişime aracılık eden yazılımlar
site ile neler yapılabileceğinin sınırlarını
ve içeriktir.
çizmektedir. Bu işlevlerden hangisinin bir sitenin
hazırlanmasında öne çıktığı o sitenin ne tür bir
yayın olma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
47

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi bilgi toplumunu 6. Aşağıdakilerden hangisi site sahiplik yapısı
belirleyen temel unsurlardan biri değildir? sınıflandırması içinde yer alamaz?

a. Maliyetlerin artması a. Kaynağı belirsiz yayınlar

b. Yeni sınıfların ortaya çıkması b. Kişisel yayınlar

c. Bilginin artan rolü c. E-ticaret yayınları

d. Bilişim teknolojisi d. E-devlet yayınları

e. Ekonomik yapıdaki dönüşüm e. Sivil toplum kuruluşlarının yayınları

2. Aşağıdakilerden hangisi internet 7. Aşağıdakilerden hangisi e-devlet uygulaması


teknolojisinin yaygınlaşması ile ortaya çıkan ile devletin işlev kazanan özelliklerinden biri
internet kültürünün yarattığı değişime gösterilen değildir?
örneklerden bir değildir?
a. Devletin şeffaflaşması
a. Paylaşım
b. Adrese trafik cezası göndermek
b. İletişimin ucuzlaması
c. Vatandaşın yönetime katılması
c. Demokratikleşmesi
d. Bilgiye dayalı karar verme sürecinin oluşumu
d. Bilgiye hızlı ve kolay erişim
e. İş ve veri tekrarının önlenmesi
e. Sosyal kimlikten bağımsız iletişim
8. Hangi sitenin içeriği bütünüyle kullanıcılar
3. Aşağıdakilerden hangisi yeni medyada tarafından üretilmez?
yayınların sınıflandırılmasında kullanılır?
a. Arama motorları
a. Sahibinin mesleği
b. İnternet forumları
b. Ziyaretçi sayısı
c. Haber siteleri
c. Sitenin işlevi
d. Viki siteleri
d. Güncelleme sıklığı
e. Sosyal Ağ siteleri
e. Sayfa sayısı
9. Aşağıdakilerden hangisi Türk Basının
4. Aşağıdakilerden hangisi durağan web internetteki ilk temsilcisidir?
sayfalarının avantajlarından biridir?
a. Hürriyet gazetesi
a. Etkileşimli uygulama olmaması b. Milliyet gazetesi
b. Sayfanın aşağıya doğru uzaması c. HaberTürk
c. Kaydırma çubuğunun kullanılması d. Zaman Gazetesi
d. html uzantısı ile kaydedilebilmesi e. Türkiye gazetesi
e. Kullanıcının tekrar ziyaret etmeme olasılığı 10. Aşağıdakilerden hangisi yeni medyanın
5. Aşağıdakilerden hangisi bir site ile ilgili erişim araçlarından biridir?
beklentiyi karşılamaz? a. Blueray oynatıcı
a. Öykünüzü anlatır b. Radyo
b. Sorularınızı arttırır c. Televizyon
c. Ulaşılır yapar d. Uydu alıcı
d. Güvenilirliği arttırır e. Akıllı telefonlar
e. Beklentileri arttırır

48

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt
Anahtarı düzeyi, sitenin teması ve başka pek çok etmen
1. a Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya Kavramı” tasarımın hareketli olmasını zorunlu kılar.
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Dinamik sayfalarda değişim mutlaka bir düzene
göre olur. Bu sayfaların dinamikliğini sağlayan
2. b Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya Kavramı”
iki etkin faktör bulunmaktadır. Birincisi sayfanın
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
kodları diğeri ise içeriktir.
3. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve
Değişim” başlıklı konuyu yeniden gözden Sıra Sizde 3
geçiriniz. Bunların gerçekleşmesi durumunda zamandan
4. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve kazanç sağlanacak, maliyetler düşecek ve
Değişim” başlıklı konuyu yeniden gözden verimlilik artacak, memnuniyet artacak,
geçiriniz. ekonomik gelişim desteklenecek, hayat kalitesi
artacak, bireysel katılım artacak, kağıt bağımlılığı
5. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve
ve kullanımı azalacaktır. Ayrıca kamu ile olan
Değişim” başlıklı konuyu yeniden gözden
işlemler için vatandaşın talep ettiği bilgilere bir
geçiriniz.
noktadan ve doğru şekilde ulaşılacaktır. Böylece
6. a Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve insan yanlışları en aza indirilecektir.
Değişim” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
Yararlanılan Kaynaklar
7. b Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve
Değişim” başlıklı konuyu yeniden gözden Arifoğlu, A. A. Körnes, A. Yazıcı, M.K. Akgül
geçiriniz. ve A. Ayvalı (2002), E-Devlet Yolunda
Türkiye, Türkiye Bilişim Derneği: Ankara. s.12
8. c Yanıtınız yanlış ise “İnternet Yayınları”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Akın, B. (1999). 2000 Yılına Doğru Bilgi
Toplumu Üzerine Genel Bir Değerlendirme ve
9. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyada İçeriğin Bilgi Ekonomisinin Özellikleri? Verimlilik
Dönüşümü” başlıklı konuyu yeniden gözden Dergisi. Ankara: MPM Yayınları 1999/1
geçiriniz.
Aydın, U. Mücahit, B. (1998). Dijital Alemin
10. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyada İçeriğin Genleşen Kamusal Alanı, Yeni Türkiye
Dönüşümü” başlıklı konuyu yeniden gözden 21.Yüzyıl Özel Sayısı, Yıl:4, Sayı:19, 1.Cilt.
geçiriniz.
Başbakanlık (2002), “Bilgi Toplumuna Doğru:
Türkiye Bilişim Şurası Taslak Raporu”, Türkiye
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Bilişim Şurası, Ankara.

Sıra Sizde 1 Birsen, H. (2005). İşgören Niteliği ve Üretim


Süreci Açısından Haber Sitelerinin Basın Etiği
Bilişim teknolojisine dayalı olarak şekillenmekte Kurallarını Uygulayabilme Yeterliliği,
olan bilgi toplumunun temel özelliği sanayi Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları
toplumunda ön planda olan “maddi” ürünleri
Erkul, E. (2012) E-Devlet Nedir?
yerine, bilişim teknolojisi sayesinde bilgi
http://www.digitaldevlet.org/edevletnedir.html
üretiminin önem kazanmasıdır. Bilgi toplumunda
bilişimsel, sistematize bilgi ve teknolojinin Heeter, Carol (1989) “Implications of new
kitlesel üretimi gerçekleştirmesi söz konusudur. interactive technologies for conceptualizing
Başka bir ifadeyle bilgi toplumunun bilişimsel communication”, Media Use In The
bilgisi, bilgi teknolojileri içinde geleceğe Information Age, Editör. J. L. Salvaggio and J.
yönelmiş işlenmiş bilgidir. Byrant. Hillsdale, New. Jersey: Lawrence
Erlbaum.
Sıra Sizde 2 Kuroes, J. F. (2010). Computer Networking:
Dinamik web sayfası sıklıkla güncellenen, her bir Boston, Pearson.
ziyarette farklılaşan, kullanıcısına her seferinde
sürpriz yapabilen web sayfalarıdır. Durağan
değildir, çünkü zaman, kullanıcı, etkileşimlilik
49

 
3






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yeni medya bağlamında etki sorunsalını değrlendirebilecek,
Yeni medya kullanım pratiklerini örneklerle değerlendirebilecek,

Yeni medya ortamına yönelik olanakları, riskleri ve engelleri açıklayabilecek,

Yeni medya okuryazarlığını tanımlayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Etki Kullanım Pratikleri

Olanaklar Hareketsiz Toplumsallaşma

Riskler Netdaş

Sayısal Uçurum Üre-Tüketici

Yeni Medya Okuryazarlığı

İçindekiler
 Giriş
 Yeni Medya ve Etkileri
 Yeni Medya Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller
 Yeni Medya Okuryazarlığı

50

 
Yeni Medya
Kullanımının Etkileri
GİRİŞ
Günümüzde gündelik yaşama gitgide daha fazla dahil olan yeni medyanın ve ortamlarının başta çocuklar
ve gençler olmak üzere toplumun her kesimi üzerinde olumlu veya olumsuz bir çok etkisi olduğu konusu
siyasi iradenin, yeni medya ortamlarını düzenleyen kurum ve kuruluşların ve farklı disiplinlerden bilim
insanlarının gündemindedir. Bu ünitede yeni medya ortamlarının toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik
etkileri önce iletişim bilimlerinde etki sorunsalı tartışmaları çerçevesinde kısaca değerlendirilmekte,
ardından yeni medya ortamlarında olanaklar, riskler ve engeller ile ilgili akademik literatür serimlenerek
tartışılmaktadır.
Ünitenin birinci kısmında ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere, yeni medya ortamlarının toplum ve birey
üzerindeki olası olumlu ve/veya olumsuz toplumsal, kültürel, siyasal ve ekonomik etkileri konusu
geleneksel kitle iletişim araçlarının, diğer bir deyişle gazete, dergi, radyo, televizyon ve sinemanın etkileri
konusunda geliştirilen iletişim kuram ve kavramlarından bağımsız bir şekilde tartışılamaz. Bunun nedeni
kitle iletişim araçlarının olası etkileri konusunun iletişim kuram ve kavramlarında asli tartışma konusu
olmasıdır. “Etki sorunsalı” olarak da kısaca adlandırabileceğimiz bu tartışmanın önemi, aslında
geleneksel kitle iletişim araçlarının-günümüzde yeni medya ortamlarının-etkilerinin yaygın olarak “ahlaki
panik” çerçevesinde ele alınmasından kaynaklanmaktadır. Bundan ötürü “ahlaki panik” kavramı ünitenin
ilk kısmında tanımlanmakta, toplumda ve siyasal düzende nasıl işlediği, anaakım geleneksel medya
metinlerinin yeni medya ortamları özelinde ahlaki paniği nasıl yaygınlaştırdığı bazı örneklerle kısaca
tartışılmaktadır.
Bu tartışmanın ardından Türkiye’de bireylerin yeni medya ortamlarını kullanım pratiklerine ilişkin
nicel veriler ve nitel değerlendirmelere yer verilecektir. Ünitede yeni medya ortamlarının özelliklerinden
beslenen çeşitli olanaklar konusu “netdaş”, “üre-tüketici” olguları ve “hareketsiz toplumsallaşma”
kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır. Hiç şüphesiz yeni medya ortamında bireyin kullanım pratikleri ve
kullanım durumu bazı riskler ve engeller ile de karşı karşıyadır. Yeni medya ortamlarında varolan riskler
ve özellikle sayısal uçurum olarak kavramsallaştırılan araca ve/veya ortama erişim ve kullanım bilgi
becerisinde var olan eşitsizlikler de bu ünitede ele alınmaktadır.
Ünitenin son kısmında ise yeni medya ortamlarının olanaklarından faydalanabilmek ve risklerinden
etkilenmemek için bireyi güçlendirecek yeni medya okuryazarlığı kavramı ve bu anlamda bireyin elde
etmesi ve donanması gereken yeni medya okuryazarlığının bileşenleri açıklanmaktadır. Bu bölümde
ayrıca Türkiye özelinde yeni medya okuryazarlığının mevcut durumu somutlanmakta, yeni medya
okuryazarlığının geliştirilmesinden sorumlu ve paydaş aktörler de tartışmaya açılmaktadır.

YENİ MEDYA VE ETKİLERİ


Yeni medyanın bireysel kullanımları üzerinden toplumsal yaşama, siyasete, ekonomiye, kültüre,
kişilerarası ilişkilere doğru çeşitlenen farklı alanlarda ve kapsamlardaki etkilerinden söz etmek
mümkündür. Yeni medya ortamında var olan kullanım pratiklerinden kaynaklanan bu etkiler olumlu ve
olumsuz nitelikte olabilirler. Ünitenin bir sonraki kısmında olanaklar, riskler ve engeller başlığı altında bu
tartışma ele alınmaktadır. Bu kullanım pratiklerine ve olası etkilerine örnek verecek olursak şunlar
söylenebilir: Zaman ve mekân kısıtlamasının ve/veya kavramsallaştırmasının farklılaştığı bu yeni ortamda
51

 
profesyonel anlamda iş yapma pratikleri değişmiş, elektronik ticaret ve e-öğrenme bu platformlarda
gelişmiş, özellikle son dönemde tanımlanan biçimiyle sosyal medya siyasal iletişim için yeni bir alan ve
popüler araçlar sağlamıştır. Benzer şekilde yeni medya toplumsal hareketler ve muhalefet açısından da
örgütlenmeyi hızlandırma, iletişimi güçlendirme gibi olanaklar barındırmaktadır. Elbette, yeni medyayı
da her toplumsal olgu gibi tek boyutlu olarak değerlendiremeyeceğimiz için yeni medyanın kullanım
pratiklerine ve amaçlarına bağlı olarak gelişen olumsuz özelliklerinden de söz etmek gerekir. Bunlar da
dijital gözetim ve ırkçı, cinsiyetçi, farklı siyasi görüş ve dini inanç sahiplerine yönelik nefret söylemi gibi
çoğunlukla etik ve hukuki problemler üzerinden değerlendirilmektedir.
Günümüzde yeni medyanın etkileri tartışması çoğunlukla olumsuz bir bakış açısıyla ele alınmakta ve
sunulmaktadır. Bu durumu ve nedenlerini kavrayabilmek için de öncelikle geleneksel medya ve etkilerini
üzerine yapılan önceki dönem tartışmaları hatırlamakta ve bu tartışmalardan yola çıkarak günümüzdeki
görünüme dair çıkarımlarda bulunmakta yarar vardır.
Medya araçları toplumsal yaşam içerisinde varlıklarını hissettirmeye ve siyasal yaşamın ve gündelik
yaşamın önemli araçları haline gelmeye başladıkları andan itibaren bireyi nasıl etkiledikleri sorusu önemli
bir konu ve iletişim çalışmaları açısından da bilimsel merakın ilk yöneldiği alanlardan birisi olmuştur.
Dan Laughey’e göre (2010: 39) her ne kadar izledikleri, duydukları ya da okudukları şeylerden etkilenip
etkilenmedikleri sorulduğunda bunu itiraf etmekten çekiniyor olsalar da, medyanın insanların duygu ve
düşünceleri üzerinde etkili olduğuna inanılır.
Akademik nitelikli iletişim çalışmalarının ilk dönemlerinde, etki araştırmalarının egemenliği dikkat
çeker, dolayısıyla bu araştırmalara oldukça zaman ve para harcanmıştır. Bu çalışmalarda etki ve yarattığı
varsayılan değişim şöyle açıklanır:
“‘Etki, izleyicide iletişim sürecindeki öğeler tarafından oluşturulan gözlenebilir ve ölçülebilir değişim
olarak tanımlanır. Bu öğelerden her birinde yapılacak herhangi bir değişim etkide de değişiklik yapar.’”
(Alemdar ve Erdoğan, 1990: 67); (Tekinalp ve Uzun, 2004: 68).
Görüldüğü üzere bu varsayımı oluşturan bakış açısı etkinin tıpkı laboratuar ortamında gerçekleştirilen
bir deney gibi izleyici/ dinleyici/okur ile medya içeriğinin teması sırasında gerçekleşecek bir etki sürecini
odağa alır. Oysa zaman ilerledikçe etki çalışmaları; daha farklı dinamiklerin ve mekanizmaların işlediği
ve toplumsal boyut ve derinliğe, çeşitliliğe sahip kitle iletişiminde oldukça sınırlı ve kısıtlı bir yaklaşım
olarak popülerliğini yitirir. Bu sınırlılıklara ilişkin tartışmaları da özetlemek de yarar vardır. Bu noktada
Şermin Tekinalp ve Ruhdan Uzun’un konuya ilişkin özetledikleri temel ögeleri sıralarsak:
“İletişim alanında sosyolojik yaklaşımın gerekliliğini Halloran, etki araştırmalarını inceleyerek
belirtmiştir (aktaran Alemdar ve Erdoğan, 1990: 97):
• Etki araştırmaları, iletişim sürecinin tarihini, ekonomisini, yapısı ve profesyonelleşme gibi
yanlarını çok az incelemiştir.
• Etki araştırmalarının büyük kısmı sosyal psikolojiye dayandığından, kitle iletişimin toplumdaki
rolü konusunda doğru olmayan görüşler sunulmuştur. Bu araştırmaların bazıları gerçeği gözden
saklamış, bazen de saptırmıştır.
• Etki araştırmalarında kitle iletişimi, içinde oluştuğu toplumsal durum göz önüne alınarak
incelenmemiştir.
• Araştırmalar kuramsal bir çerçeveyi açıkça ortaya koyamadıkları, kuramdan yoksun oldukları
için araştırmaların çoğu gerçek bilimsel ilerlemeye katkıda bulunmaz.
• Televizyonun ya da herhangi bir aracın etkisinden söz ettiğimiz zaman, bir elektronik aracın
etkisinden söz etmiyoruz: Aracın örgüt ve yapısı, sunduğu içerik son derece önemlidir ve
ülkeden ülkeye değişir.” (Tekinalp ve Uzun, 2004: 99-100).
Nazife Güngör’e göre (2011: 102-103) ilk dönem etki çalışmaları, sonuçları gereği hiç kuşkusuz
siyasi ve diğer ilgili çevreler için mutluluk vericidir. Çünkü yapılan araştırmalarda kitle iletişim
araçlarının etkisinin “güçlü” olduğu sonucuna ulaşılır. Ancak “yöntembilimsel ve kuramsal gelişmelere
koşut olarak daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar kitle iletişim araçlarının etkilerinin o kadar da
abartılmaması gerektiğini, söz konusu araçların ne sihirli mermi gücüne sahip oldukları ne de şırınga gibi
damarlara anında etki ettikleri yönünde birtakım bulgulara ulaşılır” (Güngör, 2011: 102-103).
52

 
İletişim çalışmaları tarihine bakıldığında medya dolayımlı etki ve zarar tartışmasının her yeni
teknolojik gelişmeyle yeni/yinelendiğini söylemek mümkündür. Tartışmanın niteliği (muhafazakâr ve
korumacı bir yaklaşım) ve savunulan temel argümanlar (şiddet, ahlaki yozlaşma, nesillerin
dejenerasyonu, ailenin korunması gibi) sabit, iken değişen tartışmanın odağındaki araç ve kullanımlarıdır:
“Televizyon, daha sonra sinema, 1960’lı yıllardan başlayarak zararlı olduğu öne sürülen, toplumsal ve
bireysel şiddeti taşıdığı varsayılan medya hiyerarşisinin doruğunda yer alır. Günümüzde video oyunları
ve internet de sağlık, okuma-yazma bilmeme ve gençlerin şiddeti üzerine kaygıların merkezidir.”
(Maigret, 2011: 71).
Medyada etki tartışmasının şiddet ve çocuklar ve gençler üzerinden yürütülmesinin de çeşitli
anlamları vardır. Öncelikle bu tartışmaların hangi dönemlerde ortaya çıktığının iyi analiz edilmesi
gerekir. Bir başka deyişle konunun tarihsellik boyutu önemlidir. Éric Maigret’e göre (2011: 71)
“medyanın varsayılan güçlerinin toptan eleştirisi hep yerleşik düzen üzerinde bir tehdit dolaştığında, güç
kaybına bağlı kaygıdan doğar. Sorumluluğun üstlenilmesi ve korunması gereken sorumsuz, kurban
gruplarının saptanmasından geçer”. Yeni medya ortamları çoğunlukla çocukları ailelerinden
uzaklaştırıyor iddiasıyla da sorumlu tutulmaktadır. Ailenin korunmasının hedeflendiği bu bakış açısı Asa
Briggs ve Peter Burke’ın (2011: 348) değerlendirdiği gibi sadece günümüze ait bir sorun da değildir: Bu
nedenle çocuklar, televizyon üzerine bütün tartışmalarda olduğu gibi (bkz. S.35), internet üzerine bütün
tartışmalarda da belirgin bir biçimde tartışmanın merkezinde yer aldılar.”
Etki sorunsalı bağlamında en çok tartışılan konulardan birisi de medya ve şiddet ilişkisidir. Medya ve
şiddet ilişkisi de sorunlu bir ilişkidir. Maigret’e göre (2011: 74), gerçek şiddetle medyadaki şiddet
arasındaki ilişki medyanın uyandırdığı kaygılara çok iyi bir örnektir. Maigret bu konulardaki güçlü
araştırma taleplerinin, aile dernekleri, devlet, adalet, medya denetim kurumlarından geldiğini ve
yapıldığını ancak herhangi bir bilimsel sonucu ulaşılmadığını belirtir (2011: 74). Ayrıca medyadaki
şiddetin gerçek şiddetle ilişkisini somutlamak, sayısallaştırmak ve tek yönlü bir değişkene indirgemek
mümkün değildir (Maigret, 2011: 75). Maigret’e göre, insanlar medya dolayımlı dürtülenemez ancak
uyarılabilirler, ki bu noktada da aile, toplumsal ilişkiler ve değerler gibi bileşenler de devreye girer (2011:
75). Bu durumda salt medya etkisini ayrıştırabilmek olanaklı değildir. Bu durumda yeni medya ortamında
bu daha da zor olacaktır. Çünkü iletişim süreci daha da derinleşmektedir ve etki eden faktörler
çeşitlenmektedir.

Resim 3.1: Habertürk gazetesinden bir toplumsal paylaşım ağının kullanım pratiğine ilişkin sunum

53

 
Türkiye’de özellikle çocuklar ve gençlerin İnternet’te ve diğer yeni medya ortamlarında varolan çeşitli
risklerden korunması konusunda bir tür ahlaki panik üretildiğini söylemek mümkündür. Aslında benzeri
bir ahlaki panik yukarıda da değindiğimiz üzere televizyonun özellikle de özel televizyon yayıncılığının
Türkiye’de başlamasına koşut yaygınlaşmış ve gerek kamusal aktörlerce gerekse yazılı basın tarafından
üretilmişti. Günümüzde bu ahlaki paniğin mecrası yeni medya ortamları olarak değişti. Stanley Cohen’in
tanımlamasıyla “ahlaki panik”, “toplumsal değerlere ve çıkarlara yönelik olarak tehdit olarak tanımlanan
durum, kişi ve gruplardır ve kitle iletişim araçları tarafından belli bir biçemde ve stereotipleştirilerek
sunulurlar” (1980:9 dan aktaran, Bremmer 1997: 2). Ahlaki panik aslında toplumsal bir inşadır, toplumun
var olan korkularını ve kaygılarını yeniden üretir ve pekiştirir. Mutlu Binark’a göre (2012) üzerinde
ahlaki panik yaratılan yeni medya ortamlarında Türkiye’de var olan asıl sorunlar ise kamuoyunun
gündemine eksik ve yetersiz bir şekilde gelmektedir. Hatta bu sorunlar dile getirilmemektedir. Yeni
medya ortamında Türkiye’de var olan sorunları sıralayacak olursak, kullanıcılardaki nitelikli ve yetkin
kullanım bilgi ve becerisi eksikliği, cinsiyete, yaşa, sınıfsal konuma ve yerleşim yerine göre ortaya çıkan
sayısal uçurum ve eşitsizlikler ile yeni medya okuryazarlığının geliştirilmemesi ve buna yönelik kamu
politikasının yoksunluğu sayılabilir.
Sonuç itibariyle, Maigret’nin Rowland, 1983, Barker ve Petley, 1997’den beslenerek vardığı sonuç
önemlidir: “Kısacası etkiler sorununu varolup olmadıklarını sorgulayarak değil, neden bu kadar yaygın
bir inanışa konu olduklarını sorgulayarak yeniden biçimlendirmek gerekir. O zaman medyaya çoğunlukla
günah keçisi rolü biçildiği anlaşılabilir” (2011: 76-77). Ayrıca, şunu da unutmamak gerekir, olan biteni
eleştirel bir bakış açısıyla ele almak demek, şiddeti vb. olumsuz olguları görmezden gelmek ve
önemsememek anlamına gelmez. Tam tersine, şiddetin medyada nasıl sorunsallaştırıldığı ve şiddetle
ilişkili içeriklerin ne/neler içerdiğinin tartışılması gerekir. Medya içeriklerinde varolan söylemin ve
kullanılan dilin ne kadar çözüm odaklı olduğu veya ne kadar barışçıl bir yaklaşım içerdiği önemlidir.
Bu noktada son bir vurgu da İnternet ve yeni medyaya ilişkin kavranış konusunda geleneksel
medyanın tutumuna dair yapmak gerekir: “Geleneksel medya metinleri tüketiminde süregelen etki
tartışmaları, bu yeni medya metnine ve dijital oyun oynama ediminin özgül nitelikleri göz önüne
alınmaksızın taşınmış, gerek siyasi gerekse ana akım medya tarafından, dijital oyunlar çoğunlukla şiddet
edimi içermesi nedeniyle, oyun oynama edimi de bilgisayar oyunları bağımlılığı başlığı altında olumsuz
bir şekilde etiketlenmiştir. Dijital oyunlar ve oyuncular bu etiketlemenin içerisinde tek tipleştirilmiş,
farklı anlatıların ve oyuncu pratiklerinin olabilirliği/olabileceği görmezden gelinmiştir” (Binark ve
Bayraktutan Sütcü, 2008: 206).

Geleneksel iletişim kuram ve kavramları açısından etki sorununa


ilişkin detaylı okuma için Şermin Tekinalp ve Ruhdan Uzun’un İletişim Araştırmaları ve
Kuramları (2004, İstanbul: Derin Yayınları) isimli kitaplarına bakılabilir.

Geleneksel medya metinlerinde toplumsal paylaşım ağlarının, dijital


oyunların ve İnternet kafelerin ne şekilde haberleştirildiğini inceleyin.

YENİ MEDYA ORTAMLARINDA OLANAKLAR, RİSKLER VE


ENGELLER
Yeni medyanın toplum ve bireyler üzerindeki olası olumlu ve/veya olumsuz etkileri konusu bizi yeni
medya ortamlarının olanaklarını ve risklerini ve olanaklardan yararlanmayı engelleyen hususları
tartışmaya yönlendirir. Bu tartışmaya geçmeden önce cep telefonları, akıllı telefonlar, bilgisayar ve
tabletler, İnternet ile dijital oyun ortamlarını kapsayan yeni medya ortamlarının (Binark, 2009:60)
Türkiye’de kullanım yaygınlığını ve bu ortamların nasıl kullanıldığını kısaca ele alalım.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından 2011 yılı Nisan ayında gerçekleştirdiği Hanehalkı
Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde hanelerin %42,9’u
İnternet erişim imkânına sahiptir. Bu araştırmaya göre, İnternet en çok çevrimiçi haber, gazete ya da dergi
54

 
okumak, haber indirmek için kullanılmaktadır. 2011 yılı ilk üç ayında (Ocak-Mart 2011) İnternet
kullanan bireyler İnternet’i en çok % 72,7 ile çevrimiçi haber, gazete ya da dergi okumak, haber indirmek
için kullanırken, bunu % 54,1 ile sağlık ile ilgili bilgi aramak takip etmektedir. Web siteleri aracılığıyla
(örneğin blog siteleri, Facebook, Twitter) toplumsal ve siyasal konular ile ilgili görüşleri okumak veya
paylaşmak (% 50,8) ve mal ve hizmetler hakkında bilgi aramak da (% 46,6) kullanım amaçları arasında
yer almaktadır. Türkiye’de kamu kurum/kuruluşları ile iletişimde İnternet kullanımı da giderek
artmaktadır. Nisan 2010 ve Mart 2011 tarihleri arasını kapsayan on iki ay içinde İnternet kullanan
bireylerin kamu kurum/kuruluşları ile iletişimde İnternet kullanma oranı % 38,9 olarak gerçekleşmiştir.
Bu oran önceki yılın aynı döneminde (Nisan 2009 Nisan-Mart 2010) % 27,2 idi. Bireylerin kullanım
amaçları arasında kamu kuruluşlarına ait web sitelerinden bilgi edinmek % 92,2 ile ilk sırayı almaktadır.
Türkiye’de İnternet üzerinden alışverişin de yaygınlaştığı söylenebilir. İnternet kullanan bireylerin
İnternet üzerinden kişisel kullanım amacıyla mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı %
18,6’dır. Bir önceki yıl İnternet üzerinden alışveriş yapanların oranı ise % 15’0 idi. Bu durumda İnternet
üzerinden alışveriş yapmada yaklaşık % 4’lük bir artışın olduğu söylenebilir. Bu artış, Türkiye’de
özellikle İnternet’in ekonomik değerinin ve tüketim kültürü bağlamında sahip olduğu önemin giderek
artacağına işaret etmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun web sayfasından (www.tuik.gov.tr)


“Bilim, Teknoloji ve Bilgi Toplumu” başlıklı istatistikleri inceleyiniz.

Türkiye’de yeni medya ortamlarının artan ekonomik değeri konusunda, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu (BTK) tarafından Mayıs 2012’de yayımlanan, Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 2012 yılı
1.Çeyrek Pazar Verileri Raporu’nu da kısaca ele alalım. Rapora göre, 2012 yılı birinci üç aylık dönemde
Türk Telekom ve mobil işletmecilerinin net satış gelirleri yaklaşık 5,68 milyar  olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılı birinci çeyrekte toplam mobil trafik miktarı 39,1 milyar dakika iken, sabit trafik miktarı ise 5,4
milyar dakika olarak gerçekleşmiştir. Aynı rapora göre, Türkiye’de 2008 yılında 6 milyon genişbant
İnternet abonesi bulunmaktayken, dört yılda bu sayı yaklaşık üç kat artışla 2012 yılı birinci çeyrek sonu
itibariyle 16,6 milyon aboneye ulaşmıştır. 2012 birinci çeyrek için İnternet Servis Sağlayıcılığı (İSS)
hizmetlerinden elde edilen toplam gelir yaklaşık 1.007.755.876 ’dir. Mart 2012 itibariyle Türkiye’de
toplam 65,8 milyon mobil abone (cep telefonu hizmeti) bulunmaktadır, 3G abone sayısı ise 34,9 milyona
ulaşmıştır. 2011 sonunda, 3G hizmetiyle birlikte mobil bilgisayardan ve cepten İnternet hizmeti alan
abone sayısı da 6.454.801’den 8.941.987’e yükselmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yayımlanan,


Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 2012 yılı 1.Çeyrek Pazar Verileri Raporu için
http://www.tk.gov.tr/kutuphane_ve_veribankasi/pazar_verileri/ucaylik12_1.pdf adresine
bakınız.

Bu noktada İnternet ortamının ve akıllı telefonların küresel kapitalizmin önemli ürünleri haline
geldiğini, kullanıcıların da aşırı ticari ikna ve reklâma giderek maruz kaldığını belirtelim. Bu nedenle
kullanıcıyı yeni medya ortamlarının, özellikle İnternet’in kullanımı konusunda güçlendirecek “üre-
tüketici”ye ve “netdaş”a dönüştürecek bilgi ve beceri donanımlarının kazandırılması önemlidir.
Kullanıcının yeni medya ortamlarında etkin bir özne olarak eylemesi için, kullanıcının yeni medya
okuryazarı olması gerektiğinin de burada altını çizelim. Etkin özne olmanın bir diğer somut sonucu da
“netizen” (netdaş) olarak tanımlanmaktır. Sezgin Çebi ve Yelda Şahin Akıllı netdaş deyiminin kapsamını
şöyle açıklamaktadırlar: “(cybercitizen/ağdaş-sanal yurttaşlar) deyimi, İnternet ve yurttaş (citizen)
kavramları temelinde, 1994’te kullanılmaya başlanmıştır. Buna göre internet bir güç merkezi olmaya
başladıkça, nasıl kent yurttaşı yarattıysa internet de kullanıcısı üzerinde yeni bir sosyo-politik kimlik
dayatmış ve netdaşı yaratmıştır (Hurwitz: 1999’den aktaran Çebi ve Şahin-Akıllı, 2011: 205).”

55

 
Kullanıcının Üre-Tüketiciye Dönüşmesi
Görüldüğü üzere, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yeni medya ortamlarının ekonomik değeri
artmakta, bu yeni endüstri alanı kapitalizmin kendini yeniden üretmesinde nirengi noktası olmaktadır.
Ancak yeni medya ortamlarının olanakları sadece kapitalizmin kendini yeniden üretebilmesi ve pazar
ekonomisi açısından değerlendirilmemeli, bireyin toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik yaşama
katılmasında sağladığı/sağlayabileceği olanaklar açısından da ele alınmalıdır. Yeni medya ortamında
bireyler yeni medyanın özelliklerinden de yararlanarak kolaylıkla içerik üretebilir noktaya gelmişlerdir.
Bireylerin kullanıcı olarak ürettiği bu içeriklere “User Generated Content” (Kullanıcı türevli içerik) veya
“User Created Content” (Kullanıcı tarafından yaratılan içerik) denmektedir (Binark ve Löker, 2011).
Bireylerin yeni medya ortamında kullanıcı olarak enformasyon üretmesi, dağıtması, farklı enformasyon
kaynaklarına erişmesi ve yeniden kullanması biçimlerindeki bu olanak kullanıcının söz konusu yeni
iletişim ortamlarında özerkliğini, katılımını, yaratıcılığını arttırmaktadır. Kullanıcı türevli içerik üretimi
aynı zamanda bireylerin bilgi-iletişim teknolojileriyle ilgili olarak sahip oldukları bilgi, beceri ve
yeteneklerinin daha da gelişmesini sağlar. Kullanıcı türevli içerik üretimi Dan Laughey’in deyişi ile
tüketiciyi “üre-tüketici” (prosumer) ye dönüştürmektedir (2010: 66- 67). Üre-tüketici haline dönüşen bir
kullanıcı, kendi çektiği amatör veya yarı amatör bir videoyu video paylaşım ağına yükleyebilmekte, bu
görsel anlatı Facebook, Friendsfeed, MySpace, Hi5 vb. her hangi bir toplumsal paylaşım ağında
yayılmakta, bu ağ üzerindeki diğer kullanıcılar tarafından “beğeni” veya “beğenilmeme” dönütü ile
karşılaşmakta, böylece kullanıcı hem diğer kullanıcılarla etkileşime girmekte hem de ürettiği görsel
arayüzeyde paylaşılmaktadır. Kullanıcı yeni medya arayüzeyini kendi üretimlerini yayma, fikir ve
kanılarını paylaşma, her hangi bir konuda kampanya yapma vb. nedenlerle kullanabilir.

Yeni medyanın özellikleri konusunda Mutlu Binark ve Koray Löker


(2011) Sivil Toplum Örgütleri için Bilişim Rehberi. Ankara: STGM’e bakabilirsiz. Bu
çalışmayı ücretsiz e-kitap olarak bilgisayarınıza yüklemek için:
http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/detay/sivil-toplum-orgutleri-icin-bilisim-rehberi-2

Ali Toprak ve arkadaşlarının Toplumsal Paylaşım Ağı Facebook. “Görülüyorum Öyleyse Varım!”
adlı çalışmalarında (2009) Facebook kullananlar üzerine arayüzeyde yapılan gözlem sonucu, bu
toplumsal paylaşım ağının kullanım nedenleri şu şekilde saptanmıştır:
• benliğin teşhiri veya performansı;
• gözetleme ve dikizcilik;
• fikir-kanı, fotoğraf, video, müzik paylaşımı;
• oyun oynama;
• alışveriş ve e-ticaret;
• etkinlik düzenleme;
• toplumsal ve siyasal gruplara üyelik ve toplumsallaşma
• toplumsal denetim.
Söz konusu çalışmada bireylerin Facebook’u örgütlenme amaçlı kullanım pratikleri ise şu şekilde
dökümlenmiştir (203-238):
• Siyasal örgütlenme amaçlı kullanım
• Facebook’da ırkçılık ve nefret söylemini yaymak için kullanım
• Dini örgütlenme amaçlı kullanım
• Sendikal örgütlenme amaçlı kullanım
• Çeşitli nedenler ile Facebook hesaplarını hacklemek amaçlı kullanım
• Sivil toplum örgütlerinin kullanımı
• Kampanya içerikli örgütlenme amacıyla kullanım
56

 
Ali Toprak vd.’nin 2010 tarihli Toplumsal Paylaşım Ağı Facebook.
“Görülüyorum Öyleyse Varım!” (İstanbul: Kalkedon) adlı çalışmasını toplumsal paylaşım
ağları hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için okuyabilirsiniz.

Toplumsal paylaşım ağlarından Facebook’un yukarıdaki dökümlenen


farklı örgütlenme pratikleri için kullanımlarına örnekler veriniz.

Yeni Medyanın Olanakları ve Riskleri


Ünitenin bu kısmında yeni medya ortamların olanakları ve riskleri üzerine akademik literatür ve
Türkiye’deki durumu örneklerle açıklanacaktır.
Türkiye’nin de dâhil olduğu 25 katılımcı ülke kapsamında Avrupa’da gerçekleştirilen EU Kids Online
(Avrupa Birliği Çevrimiçi Çocuklar) Projesinde yeni medya ortamlarının olanakları ve riskleri aşağıdaki
şekilde dökümlenmektedir (Bakınız Tablo 3.1):

Tablo 3.1: Yeni Medya Ortamlarında Olanaklar ve Riskler


(Bojana vd, 2008; Binark, Bayraktutan-Sütcü ve Buçakcı, 2009: 220)

Olanaklar Riskler
• Küresel enformasyona erişim • Yasadışı içerik
• Eğitim kaynakları • Pedofillerin ve yabancıların varlığı
• Eski ve yeni arkadaşlar için toplumsal ağların • Aşırı veya cinsel şiddet
kurulması • Diğer zararlı veya saldırgan içerikler
• Eğlence, oyunlar • Irkçı/nefret söylemi ve etkinlikleri
• Kullanıcı türevli içerik üretimi • Reklam/aşırı ticari ikna
• Yurttaş katılımı/ siyasal katılım • Taraflı/yanlış enformasyon (tavsiye,
• Kimliğin ifadesinde mahremiyet (anonimlik) sağlık konusunda)
• Topluluklarla bağlar/aktivizm • Kişisel bilginin istismarı/veri eşleştirmesi
• Teknoloji uzmanlığı ve okuryazarlığı • Siberkabadayılık/siber zorbalık, siber
• Kariyer gelişimi veya istihdam taciz
• Kişisel/sağlık/cinselliğe dönük tavsiye • Kumar, finansal suçlar
• Uzman grupları ve fan sitelerinin mevcudiyeti • Kendine zarar (intihar, anoreksiya, vd.)
vermeye teşvik
• Uzaktakilerle deneyim paylaşımı
• Mahremiyetin ihlali ve dijital gözetim
• Yasadışı etkinlikler (korsanlık, dosya
yükleme)

Tablo 3.1 incelendiğinde yeni medya ortamlarındaki olanakların netdaş ve üre-tüketici olgusunu
desteklediği görülmektedir. Ayrıca yeni medya ortamlarında anonim olma durumu da, diğer bir deyişle
kullanıcının kimliğinin bilinmemesi de bir olanaktır. Özellikle ifade özgürlüğünün gerçekleşmesi ve
siyasal katılımın geliştirilmesi için arayüzey üzerinde “anonim” olma durumu hem gereklidir hem de
önemli bir olanaktır. Yeni medya ortamlarının uzaktan eğitim, toplumsal ağlar oluşturma olsun yeni
istihdam alanları oluşturma olsun diğer olanakları da üzerinde durulması gereken hususlardır. Tüm bu
olanaklar ünitenin ilk kısmında ele alınan netdaş olgusu ile yakından ilgilidir.
Yeni medya ortamlarında karşılaşılabilecek riskler yukarıda Tablo 3.1’de dökümlenmiştir. Kısaca bu
riskleri açıklayalım. Örneğin, bireyin, insan olmasından kaynaklı “insan onuru”nun temelinde yatan özel
yaşamın gizliliği hakkı yeni medya ortamlarında çeşitli şekillerde ihlal edilmektedir: görsel-işitsel
malzeme paylaşımı, toplumsal paylaşım ağlarında etiketleme özelliğinin kullanımı veya e-posta
içeriklerinin izinsiz aktarılması, sosyal medya ortamlarındaki paylaşımların izinsiz aktarılması vb. Birey,
57

 
özel yaşamının ne kadarını çevreye açacağına kendi iradesi ile karar verme temel hakkına sahiptir.
Özellikle, kişinin cinsel yaşamı ve cinsel tercihleri, dinsel tercihleri, etnik kökeni, sağlık bilgileri vb.
konular hassas verilerdir ve hukuken özel korumayı hak eder (Arslantaş-Toktaş vd. 2012). Ancak
özellikle İnternet’te bireyin özel yaşamının gizliliğinin ihlal edildiği olaylara çok sık raslanılmaktadır. Bu
duruma hem yeni medya profesyonelleri, hem de kullanıcı türevli içerik üretimini gerçekleştiren
kullanıcılar (yurttaşlar) yol açmaktadır. Özel yaşamın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin korunmaması
durumu ile ilgili yeni medya ortamlarında var olan bir diğer risk de dijital gözetim olgusudur. David
Lyon’a göre, dijital gözetim “hakkında veri toplananları etiketleme ve idare etme amacı ile tanımlanmış
ya da tanımlanmamış her hangi kişisel veri toplanması ve işlenmesidir” (2006: 13). İnternet ortamında
gerçekleşen dijital gözetimin amaçları şu şekilde sıralanabilir: askeri ve istihbarat amaçlı; devlet yönetimi
ve nüfus kontrolü amaçlı; iş gözetimi ve denetimi amaçlı; tüketim ve tüketici yapılandırması amaçlı
(Arslantaş-Toktaş vd., 2012). Yeni iletişim ve enformasyon teknolojileri ile artan dijital gözetim ve veri
eşletirmesi olguları gerek bir çok romanın (Zamyatin-Biz, Kafka-Dava, Orwell-1984) gerek bir çok filmin
(Azınlık Raporu) konusu olmuştur. Dijital gözetim olgusu başta Michael Foucault, David Lyon, Mark
Poster, Anthony Giddens, Zygmunt Baumann, Oscar Gandy, Gary T. Marx, Armand Mattelart gibi farklı
disiplinlerden araştırmacılar tarafından ele alınmıştır.

Armand Mattelart’ın 2012 yılında Türkçe’ye çevrilen Gözetimin


Küreselleşmesi: Güvenlileştirme Düzeninin Kökeni (İstanbul: Kalkedon Yayınları) adlı
kitabını dünyada farklı ülkelerde dijital gözetimin yaygınlaşması konusunda
okuyabilirsiniz.

Google Yeni Gizlilik Politikasından Haberdar mıyız?


http://t24.com.tr/haber/googlein-gizlilik-sozlesmesine-dikkat/194858

Yeni medya ortamlarındaki bir diğer risk de aşırı ticari iknadır. İnternet sitelerindeki açılış öncesi
reklamlar, banner’lar, vb. gibi reklam unsurları, çoğunlukla web sayfasında kullanıcının ulaşmak istediği
içerikten çok daha fazla yer almakta, kullanıcıyı yorucu bir biçimde reklama maruz bırakmaktadır.
İnternet’in ortaya çıktığı günden beri varolan ve web 2.0 olarak adlandırılan daha yüksek etkileşimsellik
olanağı barındıran sistemlerin yaygınlaşmasıyla birlikte artan bir biçimde “içerik üreten” İnternet
kullanıcıları, çoğunlukla “tüketici” olarak konumlandırılmakta; daha önce bahsedildiği üzere
kapitalizmde tüketici olmaya davet edilmektedir.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer risk de yeni medya ortamlarındaki nefret söyleminin
mevcudiyetidir. Nefret söylemi, bireylere, ırkları, ten renkleri, etnik kökenleri, toplumsal cinsiyetleri,
milliyetleri, dinleri, cinsel kimlikleri, yetersizlikleri ve diğer bireysel ayrımcılık biçemleri temelinde
yöneltilen nefreti içeren ve teşvik eden söylemler olarak tanımlanabilir (Çomu, 2010). Tuğrul Çomu’nun
yayına hazırladığı Yeni Medyada Nefret Söylemi adlı çalışmada Facebook’dan, Youtube’a, çevrimiçi
haber sitelerinin okuryorumlarından, dijital oyunlara, çevrimiçi spor haberleri ve taraftar portallarından
farklı İnternet ortamlarında varolan nefret söylemi ve türleri açığa çıkartılmış, nefret söylemi ile mücadele
için stratejiler de tartışmaya açılmıştır. Yeni medya ortamında nefret söylemi, geleneksel kitle iletişim
araçlarına göre etkileşimsellik, kullanıcı türevli içerik üretimi, yayılım vb. yeni medyanın özelliklerinden
beslenerek kolay ve hızlı bir şekilde kullanıcılara ulaşmakta, bu söylemin içerdiği etiketleyici,
küçümseyici, kızgın ve öfkeli dilsel pratikler arayüzeyde daha etkili bir şekilde mevcudiyetini devam
ettirmektedir. Türkiye’de nefret söylemi üstelik sanki ifade özgürlüğü gibiymiş görülmekte, farklı siyasi
görüşlere, dini inanç ve etnik köken sahiplerine yönelik tahammülsüz bir bakış açısı üretilmekte,
dolaşıma sokulmakta ve yaygın kılınmaktadır. Oysa ifade özgürlüğü ile nefret söyleminin birbirine
karıştırılmaması gerekmektedir.

M. Binark ve T. Çomu’nun sosyal medyada nefret söylemi konusunda


20 Ocak 2012 tarihli blog yazısını okuyalım:
https://yenimedya.wordpress.com/2012/01/20/ sosyal-medyanin-nefret-soylemi-icin-kulla
nilmasi-ifade-ozgurlugu-degildir/

58

 
Alternatif Bilişim Derneği’nin yeni medya nefret söylemi ve
ayrımcılıkla ilgili eğitim atölyeleri için bakınız. www.alternatifbilisim.org

21-22 Kasım 2011 tarihlerinde Ankara’da TBMM’nin himayesinde, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı ile UNICEF’in işbirliğinde düzenlenen “Türkiye’de Bilgi İletişim Teknolojileri ve Çocuk ve
Gençlerin İnternet ve İletişim Teknolojileri” kullanımı konulu konferans ve çalıştayda, İnternet’in
çocuklar ve gençler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri farklı bakış açıları ile çeşitli sunumlar ve
tartışma gruplarında ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu çalıştayın iki ayrı sonuç bildirgesi (yetişkin raporu
ve çocuk raporu) ise 23 Kasım 2011 tarihinde TBMM’de sunulmuş bulunmaktadır. Bu konferans ve
çalıştay UNICEF’in bir çok ülkede yürüttüğü “dijital yurttaşlık” projesinin bir parçasıdır. Bu bildirgede
bilgi iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar:
• Eğitim amaçlı kullanımı ile özellikle uzaktan eğitim sistemleri ile eğitimde mekân sınırlarının
aşılması ve toplumun tüm kesimlerine eğitim olanakları,

• Toplumsal ve kültürel ifade amaçlı kullanımı,


• Kullanıcılarının kendilerini ifade etmelerini,

• Kültürel çeşitliliğe olanak,


• Küreselleşme olgusu sonucunda farklı dilleri kullanabilme becerisinin gelişmesine katkı,

• İletişimin ve hızının artmasını,

• Çeşitli ve güncel bilgi kaynaklarına ve bilgiye kolay erişimi,

• Bilgiye erişmede ve kullanmada fırsat eşitliğini,

• Ekonomik, toplumsal ve kültürel amaçlarla bireylerin bir araya gelmesini,

• Oyun oynamayı,
sağlar, şeklinde sıralanmıştır.
Yine aynı Bildirge’de, “Bilgi İletişim Teknolojilerinin sunduğu olanaklar, yanlış ve niteliksiz
kullanılmaları halinde riske dönüşmektedir” denilmektedir ve riskler şu şekilde sıralanmıştır:
• “üretici” değil “tüketici” durumunda bulunmak;
• Dijital oyun sınıflandırma sisteminin olmaması ve mevcut dijital oyunlara bilinçsiz erişim;
• Ebeveynlerin ve eğiticilerin “dijital okuryazarlık” düzeylerinin düşük olmasından dolayı
çocuklara ve gençlere etkili yönlendiricilik yapamamaları;
• Çocuklara ve gençlere nitelikli sosyalleşme ortamları sağlanamamasına bağlı olarak İnternet’in
aşırı kullanımı;
• Aşırı kullanım sonucu bedensel, ruhsal ve bilişsel sorunlar;
• Kişisel bilgilerin kötüye kullanımı;
• Kötü niyetli yazılımların yarattığı tehlikeler;
• Aşırı ticari içerik ve yanıltıcı reklamların varlığı;
• Zararlı içeriklerin ve siber zorbalığın mevcudiyeti.
Bu Bildirge’de yeni medya ortamlarının olanaklarından yararlanmak ve riskleri azaltmak ve/veya
ortadan kaldırmak için aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:
• Üretilecek politikalar, öncelikle ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını temel alarak tüm
paydaşların katılımıyla farklı hedef kitlelere yönelik olarak geliştirilmelidir.
• Dijital okuryazarlık eksikliği, başta MEB, üniversiteler ve diğer paydaşların işbirliği ile
giderilmelidir.
59

 
• Türkiye’de var olan İnternet’in güvenli kullanımına yönelik çeşitli çalışmaların ilgili tüm kurum
ve kuruluşları, STK’ları ve özel sektörü içerecek şekilde geliştirilmesi, işbirliği ve
koordinasyonun sağlanması gerekmektedir. Bu çalışmalarda özellikle çocukların ve gençlerin
görüşlerine başvurulması gereklidir.
• Çocukların, gençlerin ve ebeveynlerin Bilgi İletişim Teknolojilerinin doğru kullanımı konusunda
farkındalıklarının arttırılması gereklidir.
• Medyanın Bilgi İletişim Teknolojilerinin kullanımından kaynaklanan olanakları ve riskleri
dengeli bir şekilde sunması, toplumda doğru kanaat oluşumunu desteklemesi gereklidir.
• “Medya Okuryazarlığı” ve “Bilgisayar” dersleri müfredatının gözden geçirilmesi gereklidir.
• Ulusal kurum ve kuruluşların uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapması ve gelişmelerin takip
edilmesi gereklidir.

• Dijital eşitliği sağlayacak şekilde alt yapı eksikliğinin giderilmesi gereklidir.


• 5651 sayılı Kanunun ve ilgili diğer mevzuatın yukarıda tespit edilen olanaklar ve riskler
temelinde yeniden ele alınması önerilmiştir (Binark, 2012).
Görüldüğü üzere UNICEF’in girişimi ile hazırlanan bu Bildirge’de Türkiye’deki dijital okuryazarlık
eksikliğine dikkat çekilmiş olup, yeni medya ortamlarının olanakları ve riskleri ayrıntılı olarak
sıralanmıştır. Yeni medya ortamlarının olanaklarından yararlanmanın ve risklerden korunmanın yolu
ünitenin son kısmında açıklanacak olan yeni medya okuryazarlığıdır. Binark’a göre, “Yeni medya
okuryazarı olan birey kamusal, sivil ve siyasal alanlarda bireysel ve kolektif olarak fikirlerini daha iyi bir
şekilde açıklayabilir, pazar yönelimli ekonomide kendinin salt tüketici olarak konumlandırılmasını
önleyecek şekilde enformasyonu kullanılabilir ve nitelikli enformasyon kaynaklarına ulaşabilir, yeni
medya ortamlarında etik ihlallerde bulunmaz ve etik ilkelere uygun davranabilir. Bir başka deyişle, yeni
medya okuryazarı olan bireyin İnternet’te risk yaratabilecek çeşitli niteliksiz ve/veya sakıncalı içeriklere
erişim konusunda bir çeşit farkındalıkla donanmış olması ve bu içeriklere erişmemesi, aracın ve ortamın
iletişim sürecindeki dolayımlayıcı niteliğinin farkında olması beklenebilir” (2012).
“Türkiye’de Bilgi İletişim Teknolojileri ve Çocuk ve Gençlerin İnternet ve İletişim Teknolojileri”
konulu konferans ve çalıştaya katılan Dublin Teknoloji Enstitüsü’nden Brian O’Neill da yeni medya
kullanımının sınırlandırılması yerine, sorumlu davranışların, dijital yurttaşlığın geliştirilmesini
önermektedir:
“Bizce İnternet’in güvenli ve nitelikli kullanımını sağlamak için; öncelikle kişisel verilerin
güvenliğini sağlayan ve özel yaşamın gizliliğini/ihlalini engelleyen düzenlemeler, aşırı ticarileşmeye ve
enformasyonun içinin boşaltılmasına karşı nitelikli enformasyon kaynaklarının yaygınlaştırıldığı yeni
medya ortamlarının desteklenmesi ve her türlü saldırgan ve nefret söylemi yayan içeriklere karşı her
yaştaki yurttaşın farkındalığının geliştirilmesi gereklidir. Bunun aracı da eğitbilimsel politika/çözüm olan
yeni medya okuryazarlığıdır.”
Mayıs 2012 tarihinde Avrupa Komisyonu “Çocuklar için daha iyi bir İnternet’e Yönelik Strateji”yi
(New Strategy for a Better Internet for Children) kabul etti. Komisyon, çocukların dijital dünyadan tam
anlamıyla ve güvenli bir şekilde faydalanmalarını sağlamak düşüncesiyle, bu alandaki becerilerini
geliştirmek ve ihtiyaç duydukları araçları kendilerine sağlamak üzere bir plan geliştirmiştir. Bu yeni
strateji de Avrupa Komisyonu ve Birlik üyesi ülkeler, cep telefonu operatörleri ve üreticileri ile toplumsal
ağ hizmetleri sunucuları arasında sağlanacak işbirliği yoluyla, web üzerinde etkileşimli, yaratıcı ve eğitici
bir pazar oluşturacaktır. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Viviane Reding bu stratejiyi şu şekilde
açıklamaktadır: "Internet çocuklara ve gençlere, yaratıcı olabilmeleri ve kendilerini özgürce ifade
edebilmeleri için yeni olanaklar sunmaktadır. İnternet’in ilk aşamada çocuklar için değil yetişkinlere
yönelik olarak tasarlanmış olduğunu hatırda tutarak çevrimiçi ortamlarda çocuklarımızın emniyetini
sağlamak mecburiyetindeyiz. Komisyon tarafından getirilen yeni strateji, şiddetten korunma da dâhil
olmak üzere çocuk haklarının gözetilmesine yardımcı olacaktır. Bu yaklaşım, İnternet’in çocukların
gereksinimlerine uyarlamasına da yardımcı olacak mantıklı bir yaklaşımdır." Yapılacak çalışmalar dört
ana hedef etrafında odaklanmaktadır:
60

 
• Çocuklara yönelik yaratıcı ve eğitici çevrimiçi içeriklerin hazırlanmasını teşvik etmek ve yaşa
uygun içeriklere erişim sağlayan platformlar geliştirmek
• Çocukların dijital ve medya okuryazarlığı geliştirmek ve çevrimiçi ortamda sorumlu
davranmalarını sağlamak amacıyla AB genelindeki tüm okullarda çevrimiçi güvenlik konulu
bilinçlendirme çalışmaları ve eğitime hız kazandırmak
• Ebeveynlere ve çocuklara çevrimiçi korunmaları için gerekli olan araçların sağlandığı çocuk-
dostu bir ortam yaratmak-örneğin, zararlı içerikler ile davranışların bildirilmesini sağlayacak
kullanıcı dostu mekanizmaların oluşturulması; şeffaf, yaşa uygun kişisel bilgi güvenliği ayarları
veya kullanıcı dostu ebeveyn kontrolleri
• Polis tarafından yürütülen soruşturmalarda yenilikçi teknik çözümlerin kullanılması ve bu alanda
araştırma yapılmasının desteklenmesi yoluyla çevrimiçi ortamda çocukların cinsel istismarını
amaçlayan materyallerin dağıtımıyla mücadele.

Yeni medya ortamlarına yönelik dünyada ve ülkedeki tekno-toplumsal


politika tartışmaları için bakınız: www.yenimedya.wordpress.com

Bu stratejide odak noktası hiç kuşkusuz yeni medya okuryazarlığının geliştirilmesidir. EU Kids
Online Projesi’nin Ekim 2011 tarihli “Siyasa, Yöntem ve Araştırmaya Yönelik Sonuç Önerileri” (Final
Recommendations for Policy, Methodology and Research) adlı nihai raporunun Türkiye kısmında şu
önemli saptamada bulunulmuştur:
“Türk çocukları ve aileleri İnternet’te güvenlik becerileri ile dijital okuryazarlık becerilerini arttıracak
eğitsel önceliklere gereksinim duymaktadır. Bu eğitsel önceliler sadece hükümet tarafından değil
STÖ’ler, medya, üniversiteler dahil diğer eğitim kurumları tarafında temin edilmelidir…Bir çok AB
raporunda ve toplantısında belirtildiği üzere, hükümetin İnternet’i sınırlama ve sansürleme müdahalesi
yurttaşlar için güvenli bir İnternet temin etme yolu değildir. Türkiye yurttaşları için güvenli çevrimiçi
ortam için daha demokratik çözümlere geliştirmelidir” (www.eukidsonline.net, 2011: 47).
Yine aynı raporda şu saptamaya da yer verilmiştir: “İnternet okuryazarlığı, beceriler, deneyimler,
metin, kurumlar ve İnternet’e ilişkin kültürel değerler nedeniyle geleneksel okuryazarlıklardan farklıdır
(106-107). Görüleceği üzere, yeni medya ortamlarının olanaklarından yararlanmanın ve risklerini
azaltmanın temel aracı eğitbilimsel bir politikanın yaşama geçirilmesidir. Bu önemli projeyi ve
bulgularını kısaca tanıyalım.

Türkiye’de İnternet’in Kullanım Durumu: EU Kids Online Araştırması


Avrupa -Türkiye Bulguları
EU Kids Online Projesi (Avrupa Birliği Çevrimiçi Çocuklar) 25 Avrupa ülkesinde, İnternet kullanan 9-16
yaş çocuklar arasından seçkisiz tabaka örneklemi ile seçilen 25,142 çocuk ve ebeveynlerinden mutlaka
birisi ile İlkbahar-Yaz 2010 döneminde yüz yüze görüşmeler ile gerçekleştirilmiştir. İlk bulgu, Avrupa’da
çocukların gittikçe daha küçük yaşlarda İnternet’i kullanmaya başlamakta olduğudur. İnternet’i ortalama
olarak ilk kullanma yaşı, en düşük İskandinav ülkelerinden Danimarka ve İsveç’tedir: 7 yaş. Bu yaş,
Kuzey Avrupa ülkelerindeyse 8’dir. Avrupa çapında, 9-10 yaşındakilerin üçte biri günlük olarak
İnternet’i kullanırken, bu oran 15-16 yaşındakiler için % 80’ye kadar çıkmaktadır.
Eylül 2011 Araştırma Raporuna göre, Avrupa’da çocuklar, çok değişik türde ve potansiyel olarak
yararlı çevrimiçi etkinlikler yapmaktadır: 9-16 yaşındaki çocuklar İnternet’i okul işlerinde kullandığını
(% 85), oyun oynadıklarını (% 83), kısa video dosyaları izlediklerini (% 76) ve anlık ileti kullandıklarını
(62%) belirtmiştir. En az yapılan etkinlikler ise başkalarıyla paylaşmak için fotoğraf (% 39) veya ileti
(%31) göndermek, web kamerası kullanmak (% 31), dosya paylaşım siteleri (% 16) veya blog (İnternet
günlüğü) sitelerini (11%) kullanmaktır. İnternet kullanımının artması ile birlikte, çocukların bilişim
okuryazarlığı ve güvenlik yetenekleri gelişmektedir. “İnternet hakkında ebeveynlerimden daha çok şey
bilirim” ifadesini, 9-16 yaşındakilerin üçte biri (% 36) ‘çok doğru’, diğer üçte biri (% 31) ‘biraz doğru’,
diğer üçte biri (% 33) ise ‘doğru değil’ olarak belirtmiştir. Avrupa’da 11-16 yaşındaki çocukların % 21’i,
61

 
kullanıcı tarafından oluşturulmuş potansiyel zararlı bir veya daha fazla türdeki içeriğe maruz kaldığını
belirtmiştir: nefret söylemi (% 12), anoreksiya (% 10), kendine zarar verme (% 7), ilaç kullanımı (% 7),
intihar (% 5) teşvik etme gibi. 11-16 yaş arasındaki çocukların % 9’u, kişisel bilgilerinin başkası
tarafından kötüye kullanıldığını–şifrelerinin (% 7) veya kişisel bilgilerinin (% 4) başkası tarafından ele
geçirildiğini veya İnternet’te dolandırılarak para kaybettiklerini (% 1)-belirtmiştir.
Projenin Türkiye alan araştırması için Mayıs-Haziran 2010 döneminde, ülke çapında kentsel ve kırsal
bölgelerde, seçkisiz tabaka yöntemiyle seçilen 9-16 yaş arası 1018 çocuk ve ebeveynlerinden bir tanesi ile
evlerinde yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Bu araştırmaya katılan tüm çocuklar İnternet’i kullanmakta
olup, % 40’ı kendi bilgisayar veya dizüstü bilgisayarına sahip ve diğer % 39’u bilgisayarını diğer aile
fertleri ile paylaşıyor olmasına rağmen, ebeveynlerin sadece % 29’u İnternet’i kullanmaktadır. Erkek ve
kadın ebeveynlerin İnternet kullanım oranları arasında oldukça büyük bir fark vardır; erkeklerin % 49’u
ve kadınların sadece % 24’ü İnterneti kullanmaktadır. Böylesine büyük bir fark araştırmaya dahil olan
diğer Avrupa ülkelerinde bulunmamaktadır; Avrupa’da erkeklerin % 87’si ve kadınların %82’si İnternet
kullanıcısıdır.
Araştırmaya katılan 9-16 yaş arasındaki çocuklar, İnternet’i kullanmaya 10 yaş civarında
başladıklarını ve günde 1-1.5 saat İnternet kullandıklarını belirtmiştir. Çocuklar İnternet’i en fazla okul
işleri için (% 92) kullandıklarını belirtmiş, öte yandan oyun oynamak için (% 49), haberleri okumak ya da
izlemek için (% 40), eğlence-video klip izlemek (% 59), müzik ya da film indirmek (% 40) ve arkadaşları
ile sosyal ağlarda paylaşımda bulunmak (% 48)- için kullandıklarını da belirtmişlerdir. Tüm iletişim-
tabanlı faaliyetler beraber incelenirse (anlık ileti göndermek, e-posta ve sosyal ağa bağlanmak),
Türkiye’de çocukların Avrupadaki diğer çocuklardan (yaklaşık % 44’e % 60) daha az bu faaliyetleri
yaptığı görülmektedir.
Bir çok toplumsal paylaşım sitesi hesap açılması için 13 yaş ve 13 yaş artı sınırı koymasına rağmen,
bu araştırmaya katılan ve her hangi bir toplumsal paylaşım ağında hesabı olan tüm çocukların üçte birinin
yaşının 13 yaşının altında olduğu saptanmıştır. Toplumsal paylaşım sitesi kullanan çocukların % 85’i
Facebook hesabına sahiptir. Araştırmada, diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye’deki
çocukların İnternet ortamında daha az riskle karşılaştıkları da saptanmıştır. Türkiye’deki çocukların %
9’u zorbalığa maruz kaldığını, sadece % 3’ü bu zorbalığın İnternet aracılığı ile gerçekleştiğini belirtmiştir.
Avrupa çapında çocukların % 20’si zorbalığa maruz kaldığını, sadece % 5’i zorbalığın İnternet aracılığı
ile gerçekleştiğini belirtmiştir. Türkiye’de, 9-16 yaş arasındaki çocukların % 12’i cinsel içerikli mesaj
aldıklarını, % 4’ü de buna benzer mesaj yolladıklarını söylemiştir. Avrupa genelinde ise çocukların %
12’si cinsel içerikli mesaj aldığını, % 3’ü de buna benzer mesaj yolladığını söylemiştir. Türkiye’de, cinsel
içerikli mesaj aldığını söyleyen çocukların % 50’si bundan rahatsız olduklarını belirtmiştir. Avrupa’da ise
çocukların sadece % 25’i buna benzer mesaj aldıklarında rahatsız olduklarını belirtmiştir. Türkiye’de 9-
16 yaş arasındaki çocukların % 14’ü yüz yüze tanışmadığı kişilerle İnternet’te görüştüğünü, sadece % 2’si
bu kişilerle İnternet dışında da buluştuğunu belirtmiştir. Avrupa’da çocukların % 25’i tanımadığı kişilerle
ilk defa İnternet’te görüştüğünü, % 6’sı ise bu kişilerle İnternet dışında da buluştuğunu belirtmiştir.
EU Kids Online Projesinin Ekim 2011 Raporunda yer alan bir diğer bulguda Türkiye’de çocukların
dijital kullanım becerisini ölçen 8 kriterli bir kullanım beceri ölçeğinden de 2.6 puan aldığı görülmektedir
(Bakınız Tablo 3.2).

62

 
Tablo 3.2: Avrupa Çevrimiçi Çocuklar Projesi Ülkelerinde Kullanım Becerisi ve Türkiye’nin Durum

Dijital beceriler ise şu şekilde sıralanabilir: Haberleşmek istemediğiniz bir kişiden gelen mesajları
engellemek; İnternet güvenliğinin nasıl kullanılacağıyla ilgili bilgi bulmak; bir web sitesini sık
kullanılanlara eklemek; sosyal paylaşım ağı profilinde gizlilik ayarlarını değiştirmek; içerdiği bilginin
doğruluğuyla ilgili farklı web sitelerini kıyaslamak; ziyaret edilen site kayıtlarını silmek; istenmeyen
reklâm ve spam e-postalarını engellemek ve filtre ayarlarını değiştirmek.

EU Kids Online Projesi metodolojisi ve bulguları için bakınız:


www.eukidsonline.net

Sizde çevrenizdeki ki ilerin yeni medya kullanım pratiklerini


gözlemleyerek, yakın çevrenizin hangi yeni medya ortamlarını kullandığını, yeni
medyanın hangi olanaklarından faydalandığını ve ne gibi risklerle kar ı kar ıya kaldığını
bir hafta süre ile not alınız.

EU Kids Online Projesinin Yöneticisi Prof. Dr. Sonia Livingstone “E-Gençliğin Geleceği” adlı 27
Mayıs 2010 tarihli Antwerp’deki konferansında çocukların İnternet ortamında karşılacağı risklere ile
ilişkin araştırmalar yapılmasını ve yapılan araştırmaların da sürekli güncellenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Livingstone, özellikle kamu kurumlarının ve medyanın çocukların İnternet medyasında karşılaşabileceği
riskler konusunda yaratacağı ahlaki paniğe karşı araştırmacıları uyarmıştır. Livingstone’a göre,
araştırmacılar şu hususa çok dikkat etmelidir “acaba İnternet’teki riskler gerçek dünyadaki risklerden
daha mı tehlikelidir?”. Ayrıca, Livingstone, toplumun, özellikle de ebevenylerin sürekli yeni medya
ortamlarındaki risk öyküleri ile korkutulması yerine yeni medya ortamlarındaki risklerin ve olanakların eş
değerde anlatılması ile İnternet ortamının kullanımı konusunda nitelikli bilgi ile donanabileceklerinin
altını çizmiştir. Bu izlekte, EU Kids Online Projesinin Türkiye alan çalışmasının bulgularını
değerlendirecek olursak, Ekim 2011 EU Kids Online Raporuna göre, “Türkiye düşük risk, düşük
kullanım” ülkesi durumundadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’de İnternet’i yoğun kullanan çocuklar ve
gençlerin kullanım bilgi ve beceri düzeyi düşüktür. Bundan ötürü yeni medya ortamında varolan risklerle
karşılaşma durumu da düşüktür. Ancak, kullanım yaygınlığı, yoğunluğu arttıkça yeni medya ortamında
varolan risklerle karşılaşma olasılığı da artacaktır.

Sayısal Uçurum: İnternet’e Eri im ve Kullanımda Temel Engel


Sayısal veya dijital uçurum kavramı temel olarak yeni medya araçlarının kullanımı konusunda bireyler,
topluluklar, bölgeler, uluslar ve kurumsal yapılar arasındaki farklılıkları ve bu farklılıklardan kaynaklanan
eşitsizlikleri içeren bir durumu nitelemek üzere kullanılır. Kavramı tanımlamak gerekirse; “Sayısal/dijital
uçurum, bilgisayar ve bilgisayar ağları kullanım ve erişiminde, temel dijital deneyime sahip olmamak
(zihinsel erişim), bilgisayar veya ağ bağlantısına sahip olmamak (maddi erişim), dijital becerilere sahip
olmamak (beceri erişimi), kullanım olanaklarına sahip olmamak (kullanım erişimi) şeklinde
tanımlanabilir. Dijital uçurum böylece web ortamının kullanımında temel dijital becerilere sahip olanlar
ve erişenler ile olmayanlar arasında eşitsizlikler yaratır.” (Binark ve Löker, 2011: 19).
63

 
Türkiye’de mevcut sayısal uçuruma ilişkin verileri niceliksel ve niteliksel düzeyde ele almak ve
değerlendirmek mümkündür. İnternet erişimi kadar erişim sonucunda gerçekleşen etkinliklerin çeşitliliği
ve niteliği de (örneğin üretici, yaratıcı bir kullanım olması) önemli bir unsurdur. Bu bağlamda öncelikle,
nicel bir değerlendirme için TÜİK’in 2011 yılına ait araştırması sonucunda İnternet kullanımına ilişkin
ortaya çıkan veriler incelenecektir. Bu amaçdan hareketle öncelikle TÜİK 2011 verilerine bakıldığında,
Türkiye’de kadınlar ve erkekler arasında ve kent ve kır arasındaki internet kullanım oranlarının halen eşit
olmadığı görülmektedir: “Bilgisayar ve İnternet kullanım oranları 16- 74 yaş grubundaki erkeklerde %
56,1 ve % 54,9 iken, kadınlarda % 36,9 ve % 35,3’tür. Bilgisayar ve İnternet kullanım oranlarının en
yüksek olduğu yaş grubu 16- 24 yaş grubudur. Bu oranlar tüm yaş gruplarında erkeklerde daha yüksektir.
Bilgisayar ve İnternet kullanımı kentsel yerlerde % 54,7 ve % 53,2, kırsal yerlerde ise % 26,9 ve %
25,7’dir. İBBS Düzey-1’e göre bilgisayar ve Internet kullanımının en yüksek olduğu bölge % 57,2 ve %
56,5 ile TR1-İstanbul bölgesidir. Bunu % 53,3 bilgisayar ve % 51,7 İnternet kullanım oranı ile TR4-Doğu
Marmara bölgesi takip etmektedir.” (www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi 26 Mayıs 2012)
Türkiye bağlamında bilgisayar ve İnternet kullanım oranlarının yaşa göre dağılımına bakıldığında en
yüksek yaş grubu 16-24 yaş grubu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu da yeni medya kullanımının etkileri
başlıklı bu ünitenin temel çerçevesinin çocuklar ve gençler üzerinden kurulmasının ve geleneksel
medyadan hareketle etki tartışmasının bu kapsamda değerlendirilmesinin en geçerli gerekçesini
oluşturmaktadır.
Türkiye’de İnternet kullanımına ilişkin bir diğer önemli veri de İnternet kafelerle ilgilidir. TÜİK
verilerine göre Internet kafelere ilgi her geçen yıl daha da azalmaktadır: “2011 yılı ilk üç ayında (Ocak-
Mart 2011) 16-74 yaş grubu İnternet kullanan bireylerin İnterneti en fazla kullandığı yer % 67,6 ev olup,
bunu % 33,0 ile işyeri, % 18,7 ile İnternet kafe, % 16,8 ile arkadaş, akraba vb. evleri, % 7,2 ile eğitim
alınan yerler, % 3,2 ile kablosuz bağlantının yapılabildiği yerler takip etmektedir. Bir önceki yıl aynı
dönemde İnternet kullanan bireylerin % 20,0’ı İnterneti İnternet kafelerde kullanmıştı.” (www.tuik.gov.tr,
Erişim Tarihi 26 Mayıs 2012).


Resim 3.2: Batum’da bir İnternet kafe (Fotoğraf: Mutlu Binark)

64

 

Resim 3.3: Ankara’da bir İnternet kafe (Fotoğraf: Duygu Altınordu)

İnternet kafeler, İnternet’in Türkiye macerasına bakıldığında, İnternet erişiminin hane düzeyinde ve
toplumun farklı sosyo-ekonomik katmanları açısından bu denli yaygınlaşmadığı dönemlerde bireylerin
İnternet ile tanışması açısından önemli mekânlardı. Ancak, yıllar içerisinde İnternet kullanımının haneler
düzeyinde yaygınlaşması ve görece ucuzlaması nedeniyle bu mekânlar kullanıcılar açısından çekiciliğini
yitirmiştir. Kamusal İnternet erişim mekânları olarak da değerlendirilebilecek bu mekânlara yönelik bir
başka önemli sorun da İnternet kafelere yönelik olarak toplumsal bilinçte yaratılan olumsuz imgedir. Bu
imgenin ortaya çıkmasında İnternet kafelerin geleneksel medyadaki olumsuz temsili önemli bir etki
yaratmıştır.
İnternet kafelere ilginin azalması iki yönlü değerlendirilebilir: birincisi bu mekânları kullanan
bireylerin yoğunlukla gençler olduğu düşünülürse, gençlerin sadece İnternet erişimi için değil hem
çevrimiçi ortamda (örneğin İnternet’te oyun mekânlarında), hem de çevrimdışı ortamda (İnternet kafenin
fiziksel ortamında) toplumsallaşma amaçlı bu mekanları tercih ettikleri görülür. Bu anlamda görece ucuz
bir ücretlendirme karşılığı belirli saatleri İnternet kafede geçirmek iyi bir olanak olabilir. Bu yaklaşımla
ele alındığında gençlerin fiziksel anlamda bir araya gelebildikleri mekânların da sayısının azaldığını,
ortadan kalktığını söylenebilir.

Çevrenizdeki İnternet kafelere giderek, hangi yaş ve cinsiyet grubu


tarafından bu mekânların nasıl kullanıldığını gözleyiniz.

Yeni medya genelinde özellikle İnternet kullanım pratiği tartışılırken, İnternet kullanımını
olumsuzlayan bakış açısının en çok başvurduğu iddia İnternet’in bireyleri toplumsal yaşamdan uzak
tuttuğu, bireysel ve kolektif sorumluluklarını ihmal etmelerine neden olduğu ve yalnızlaştırdığı üzerine
kuruludur. Ancak, burada kavranması gereken en önemli unsur toplumsallaşmanın -burada çeşitli amaçlar
doğrultusunda bir araya gelme ve dayanışma benzeri pratikler olarak değerlendirilebilir- sadece fiziksel
aktivite ile sınırlı olmadığıdır. Ekran başında, arayüzeyde zaman zaman yapay zeka ile zaman zaman da
diğer bireylerle gerçekleşen karşılaşmalar esnasında (dijital oyun ortamında, toplumsal paylaşım
ağlarında, çeşitli görsel, video paylaşım sitelerinde) birey sınırlı fiziksel aktivide bulunmakta ancak diğer
birey ve topluluklarla birarada olmaktadır. Tüm bu etkileşim “hareketsiz toplumsallaşma” (Binark ve
Bayraktutan-Sütcü, 2007: 161) olarak tanımlanmaktadır. İkinci olarak da bu mekânlar sayısal uçurumun
olumsuz etkilerinin bir biçimde azaltılabilmesine olanak sağlayacak mekânlar olarak yeniden kullanıma
açılabilir. Özellikle dijital okuryazar olmayan, toplumsal yaşamın daha güçsüz, yoksunlaştırılmış bireyleri
için önemli bir eğitim merkezi haline dönüştürülebilir.
65

 
Mutlu Binark ve Günseli Bayraktutan-Sütcü’nün Yeni Medya
Çalışmaları adlı derlemede yayınlanan (Ankara: Dipnot Yayınları, 2007: 147-176)
“Teknogünlüklerdeki Çok(lu) Sessiz Yaşamlar: Yeni Medyanın Sessiz Enstrümanları-Yeni
Orta Sınıf Gençlik” adlı makaleyi hareketsiz toplumsallaşma kavramına ve yeni medya
ortamlarının genç kullanıcılar üzerinde etkilerine ilişkin ayrıntılı bir alan çalışması örneği
olarak okuyabilirsiniz.

İnternet kullanımının değerlendirilmesi aşamasında nicel boyutu kadar erişim sağlandığında ne tür
etkinliklerin yapıldığının bilgisinin de önemli olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu kapsamda, yine TÜİK
verileri aracılığıyla hem kullanım alanlarının çeşitliliğini sergilemek hem de Türkiye’de İnternetin
kamusal alan açısından olanaklarını tartışan ve kullanıcıları bu anlamda sınıflandıran bir araştırmayı
burada ele almak gerekecektir.

Bu araştırma 110K051 kodlu ve İnternet Mecraları, Kanaat Oluşumu


ve Dolaşımı: Kamusal ve Mahrem Arasında başlıklı sosyal bilim projesidir ve TÜBİTAK
Destekli Projeler Veritabanından ve ULAKBİM’den nihai rapora erişilebilir.

Konuyla ilgili olarak TÜİK’in 2011 Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na
bakıldığında bireylerin son 3 aylık İnternet kullanım amaçları şöyle sıralanabilir: İnternet üzerindeki
sosyal gruplara (Facebook, Twitter) katılma, çevrimiçi haber, gazete ya da dergi okuma, haber indirme,
düzenli olarak bilgi almak için haber servis ya da ürünlerine abone olma, sağlıkla ilgili bilgi arama
(yaralanma, hastalık, beslenme, vb.), okul, üniversite, mesleki kurslar ile ilgili bilgi arama, mal ve
hizmetler hakkında bilgi arama (satın almayı kapsamıyor), yazılım indirme (oyun yazılımları hariç), web
siteleri aracılığıyla (Blog siteleri, Facebook, Twitter) toplumsal veya siyasal konular ile ilgili görüşleri
okuma veya paylaşma, toplumsal veya siyasal bir konuda online bir oylamaya katılma, herhangi bir
konuda çevrimiçi eğitim alma (yabancı dil, bilgisayar vb.), herhangi bir konu ile ilgili bilgi almak için
Wikipedia, çevrimiçi ansiklopedi, ekşi sözlük vb. kullanma, iş arama ya da iş başvurusu yapma,
profesyonel bir gruba katılma, seyahat ve konaklama ile ilgili hizmetleri kullanma (otel rezervasyon, bilet
satış, vb.), mal veya hizmet satışı (iş ile ilgili olmayan, açık artırma ile satış, vb.), İnternet üzerinden
telefonla görüşme (VoIP)/video görüşmesi (webcam ile), İnternet bankacılığı (www.tuik.gov.tr, Erişim
Tarihi 26.05.2012).
İstatistiki anlamda bu bulgular değerlendirildiğinde bireylerin İnternet ortamında en çok sırasıyla
çevrimiçi haber, gazete ya da dergi okuma , sağlıkla ilgili bilgi arama (yaralanma, hastalık, beslenme,
vb.), web siteleri aracılığıyla (Blog siteleri, Facebook, Twitter) toplumsal veya siyasal konular ile ilgili
görüşleri okuma veya paylaşma, İnternet üzerindeki sosyal gruplara (Facebook, Twitter) katılma gibi
etkinlikleri gerçekleştirdikleri görülmektedir. (www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi 26.05.2012). Bu
kullanımları temel başlıklar altında sınıflandırdığımızda haberleşme (toplumsal paylaşım ağları üzerinden
haberleşmenin olanaklı olması), eğlence (dijital oyunlar vb. uygulamalar), eğitim (sağlık vb.konularda
danışmanlık hizmeti almak, bilgi sahibi olunmayan alanlarda ansiklopedi vb. mecraları araştırmak),
ticaret (bankacılık, e-ticaret, alışveriş siteleri vb. uygulamalar), siyasallaşma vd. kullanım pratikleri olarak
sayılabilir. Ayrıca giderek artan boyutta e-devlet uygulamaları da söz konusudur. Ancak, tüm bu
uygulamalara erişme ve kullanma konusunda bireyler ve topluluklar arasındaki eşitsizlik ve farklılıklara
yeniden dikkat çekmek gerekir.

Sayısal uçurum sorununu anımsayalım.

Tüm bu kullanım pratikleri kullanıcının kendisini yeni medya ortamında ve toplumsal dünyada
kendisini nasıl konumlandırdığı ile de ilgilidir. Örneğin İnternet ortamında çeşitli alışveriş sitelerinde
fiyat karşılaştırması yapan, ürünler hakkında bilgi alan, bir ticari işletme ve/veya girişimin İnternet
ortamındaki uzantısını yaşama geçiren birisi bir tüketici olarak konumlandırabilir. TÜİK verilerine

66

 
başvurarak konuyu örneklendirecek ve somutlayacak olursak şunu ifade edebiliriz; İnternet üzerinden
alışveriş yaygınlaşmaktadır: “İnternet kullanan bireylerin İnternet üzerinden kişisel kullanım amacıyla
mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma oranı % 18,6’dır. Önceki yıl İnternet üzerinden alışveriş
yapanların oranı ise % 15’0 idi. 2010 yılı Nisan ile 2011 yılı Mart aylarını kapsayan on iki aylık dönemde
İnternet üzerinden alışveriş yapan bireylerin % 28,8’i giyim ve spor malzemesi, % 27,8’i elektronik araç,
% 19,8’i ev eşyası, % 17,6’sı kitap, dergi, gazete (e-kitap dâhil) İnternet üzerinden almıştır.”
(www.tuik.gov.tr, Erişim Tarihi 26.05.2012).
TÜBİTAK SOBAG destekli, toplumun yaş, cinsiyet, eğitim ve sosyo-ekonomik statüleri açısından
farklı kesimlerinden 900 kişi ile Ankara, İstanbul ve İzmir kentlerinde yapılan anket çalışması sonucunda
ortaya çıkan verileri değerlendiren 110K051 numaralı araştırma projesi nihai raporunda İnternet
kullanıcıları oranları ve ne şekilde kullandıkları Tablo 3.3’de şöyle sınıflandırılmıştır:
Tablo 3.3: Türkiye’de İnternet’in kullanım şekilleri

Seyirciler % 83.1
Faydalanıcı-İşlemciler % 54.8
Araştırıcılar-Arayıcılar %44.9
Faydalanıcı-Toplayıcılar %40.8
Üreticiler %33.6
Eleştiriciler %16.4

Bu bulgulara bakıldığında Türkiye’de İnternet’i kullananlar arasında seyircilerin oranının en fazla


olduğu dikkat çekmektedir. İnternet ortamında üretici olarak tanımlayabileceğimiz kullanıcı türünün ise
oransal olarak en düşük sayıyı içerdiği görülmektedir. Araştırma raporunda, ‘eleştiriciler’ için, İnternet
kullanıcıları arasında küçük bir azınlıktır (% 16,4), eleştiriciler İnternet’teki içeriği izlemekle
kalmamakta, yorumlamakta ve tartışmakta, sadece haber almamakta, haber de eklemekte, İnternet’e
yüklenmiş içerikleri puanlamakta ve yorumlamakta, saptaması yer almaktadır. Söz konusu araştırma
kullanım pratiklerine ilişkin de şöyle bir sonucu ortaya koymaktadır: “ İnternet kullanım sıklığı skalası
“ya hep ya hiç” arasında gidip gelmektedir, Yani, internet kullanmaya başlayan kişi her gün internete
giren kişiye dönüşmektedir ve interneti “nadiren” kullananlar hiçe
yakındır. Bununla birlikte kullanım sıklığına eşlik eden bir
derinlikten bahsetmek mümkün değildir. Düzenli internet kullanıcısı,
demokratik kamusallığın belkemiğini oluşturan interneti tartışma için
kullanma alışkanlığından yoksundur. Düzenli internet kullanıcısı
interneti yoğun bir şekilde izler ama içerik üretmekten kaçınır.”

Yeni medya gündelik yaşam içerisinde geleneksel olarak


gerçekleştirdiğimiz pek çok etkinliği zaman ve mekan kısıtlaması
olmadan deneyimlememize olanak tanımaktadır. Örneğin, dijital
oyun tarihçesine bakıldığında arcade oyunlar belirli bir mekanda,
örneğin Atari salonlarında oynanmaktayken bugün basit yazılımlar
içeren cep telefonlarından akıllı telefonlara kadar her türlü yeni
medya aracında her yerde ve her zaman oynanabilmekte ve her yere
taşınabilmektedirler Hatta, seyahat araçlarının pek çoğunda, otobüs,
uçak vb. dijital oyunlar araca gömülü bir biçimde hizmet Resim 3.4: Uçakta dijital oyun
vermektedirler.  pratiği

67

 
Mutlu Binark ve Günseli Bayraktutan Sütcü’nün Kültür Endüstrisi
Olarak Dijital Oyun (İstanbul: Kalkedon Yayınları, 2008) adlı kitabı dijital oyun türleri ve
Türkiye’deki tarihçesi konusunda okunabilir.

Bu noktada Jos de Mul’un enformasyon teknolojilerinin gündelik yaşamdaki yerine ilişkin


değerlendirmesine bakalım: “Enformasyon teknolojisi kendi başına ne iyi, ne kötü; ama tarafsız hiç değil.
Bundan dolayı onu ne eleştirmeden kabul etmeli, ne kayıtsız şartsız reddetmeliyiz. Can alıcı olan, hem bu
teknolojilerin geliştirilmesi, hem de yaptığımız alışveriş sırasında onlardan nasıl etkilendiğimizi, ayrıca
onlarla ne yapabileceğimizi ve ne yapmak istediğimizi anlamak için sürekli tetikte durmaktır” (2008:55).
De Mul’u izleyerek, yeni medya ortamlarının olanaklarının, risklerinin bir arada değerlendirilmesi;
kullanıcının kullanım bilgi ve becerisinin geliştirilmesi; kullanım ve erişim konusunda engel oluşturan
sayısal uçurum sorununun da çözülmesi gerektiğinin altını çizelim.

Bu konuda daha detaylı bir okuma için TÜBİTAK Destekli Projeler


Veri Tabanı’ndan www.uvt.ulakbim.gov.tr/proje adresinden “Dijital Oyun Kültürü ve
Türkiye’de Gençliğin İnternet Kafe Kullanım Pratikleri: Çevrimiçi ve Çevrimdışı Kimlik
Egzersizleri, Hareketsiz Toplumsallaşma ve Sanal Kariyer Yapma: Ankara’da Etnografik
Alan Çalışması” isimli projeye ulaşıp bilgisayarınıza indirip okuyabilirsiniz.

YENİ MEDYA OKURYAZARLIĞI


Ünitenin ilk iki kısmında değinildiği üzere medya ve yeni medyanın etkileri denildiğinde, özellikle
çocuklar ve gençler üzerindeki olası olumsuz etkiler siyasi irade ve anaakım medya tarafından öne
çıkartılmakta, bu olası olumsuz etkiler üzerinden kamuoyunda bir ahlaki panik yaratılmaktadır. Medya
okuryazarlığı, özellikle eleştirel medya okuryazarlığı medyanın etkilerine yönelik olarak yaratılan bu
ahlaki paniğe karşı, medya metinlerinin bilinçli ve ideolojik olarak üretilen anlamların ve durum
tanımların farkında kullanılmasını, bireyin medya metni üreticisine dönüşmesini önererek, medyanın
kendisini eğitsel bir araç olarak ele alır (Laughey, 2010: 64). Dan Laughey medya okuryazarlığını şu
şekilde tanımlamaktadır: “Medya okuryazarlığı, medyayı eleştirel izleme, okuma ya da tüketme ile sınırlı
değildir. Bunların yanı sıra, yaratma, üretme, yönetme, yazma ve düzeltme gibi yeterlilikleri de işaret
eder. Bir İnternet sayfası tasarlamak ya da bir sinema filmi çekmek için gerekli beceriler aslında hayat
okulundaki değerlerini kanıtlarlar. Medya okuryazarlığı çözümlemek kadar yapmakla da ilgilidir” (2010:
65).

Dan Laughey’in 2010 tarihli Medya Çalışmaları (İstanbul: Kalkedon)


adlı kitabını medya okuryazarlığı kavramına giriş için (syf. 63-66) okuyabilirsiniz.

Mutlu Binark ve Mine Gencel-Bek Eleştirel Medya Okuryazarlığı: Kuramsal Yaklaşımlar ve


Uygulamalar adlı çalışmalarında eleştirel pedagoji izleğinde, eleştirel medya okuryazarlığını, medya
metinlerinde hegemonik değerlerin nasıl ve neden üretildiğinin sorgulanması, medya metinlerinde inşa
edilen “ideal anlamın” hangi bağlama yerleştirildiğinin çözümlenmesi olarak kavrarlar: “Eleştirel medya
okuryazarlığı yaşadığımız hayatın neden böyle olduğunu sorgulamaya, soruşturmaya yöneltir,
yöneltmelidir” (2007: 209). Araştırmacılar böylece eleştirel medya okuryazarlığının yurttaşlık kültürünün
gelişmesine katkıda bulunabileceğini belirtirler: “Eleştirel medya okuryazarlığı, medya metinlerini
eleştirel bir bakış açısıyla okuyabilen ve üretim sürecine müdahil olan yurttaşlık bilincinin
geliştirilmesiyle de bu nedenle yakından ilişkilidir” (2007: 209).
Müge Toker Erdoğan da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması temelinde Türkiye’de medya
okuryazarlığı müfredatını incelediği Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanmasında Medya
Okuryazarlığının Rolü (2010) adlı çalışmasında, medya okuryazarlığını şu şekilde tanımlamaktadır:
“Medya okuryazarlığı “sakın seyretme” demek değildir. Medya okuryazarlığı “dikkatlice seyret, eleştirel
düşün” demektir” (Jolls ve Thoman, 2008: 34’den aktaran Toker-Erdoğan, 2010: 54). Ancak, eleştirel
medya okuryazarlığı, bireyin medya metinlerine yönelik olarak sadece eleştirel bir okuma geliştirmesini
değil, bireylerin bizatihi üretici olmasını da önermektedir.

68

 
Müge Toker-Erdoğan’ın 2010 tarihli Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin
Sağlanmasında Medya Okuryazarlığının Rolü (Ankara: KSGM) adlı kitabını dünyada
medya okuryazarlığının (syf. 47-73) ve Türkiye’de medya okuryazarlığı eğitimin gelişmesi
konuları için (syf. 77-117) okuyabilirsiniz.

Eleştirel kuramın önemli düşünürlerinden Douglas Kellner’in başvurduğu metaforik anlatımla, “insan
ne yerse odur dedikleri gibi, insan aslında ne görür ve işitirse odur”. Dolayısıyla medya kültüründeki
“junk food” (sağlıksız yiyeceklerden) kaçınmak, daha sağlıklı, daha besleyici ürünler seçmek için
bireylerin seçişlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir (Binark ve Gencel-Bek, 2007). Bu noktada daha iyi
tatların, yani medya kültürünün daha iyi ve nitelikli ürünlerini ayırt etmenin öğretilmesi gündeme
gelmektedir. Özellikle İnternet ortamındaki kullanım pratiklerinin “nitelikli” bir şekilde gerçekleşmesi
için de kullanım bilgi ve becerisinin geliştirilmesinin gerekli olduğu aşikârdır. Kellner için okur-yazarlık
demek, metinleri okuyup yorumlayabilme yeteneği ve bilgisi kazanarak, sosyal olarak yapılandırılmış
iletişim biçimlerini ve temsili etkili şekilde kullanma yetisine sahip olmaktır (2002: 91’den aktaran
Binark ve Gencel-Bek, 2007). Yeni medya okuryazarlığı ise bu izlekte, “eleştirel medya
okuryazarlığının” bir alanı olarak kavramsallaştırılmakta ve yeni medya kullanım bilgi ve becerisi,
toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik ardyöreye yerleştirilmekte, sadece kullanım/tüketim temelli
değil üretim merkezli olarak da tanımlanmaktadır (Binark, 2012). Yeni medya okuryazarlığı, yeni medya
ortamlarını, özellikle sosyal medyayı risklerin farkında olarak, bilinçli/farkında kullanmak; olanakları
arttırmak; sadece tüketici değil, yeni medya arayüzeyinde üre-tüketici de olabilmek demektir (Binark
2012).

Mutlu Binark ve Mine Gencel Bek’in (2007, birinci basım) 2010 tarihli
Eleştirel Medya Okuryazarlığı:Kuramsal Yaklaşımlar ve Uygulamalar. (İstanbul: Kalkedon)
adlı kitabında yeni medya okuryazarlığı kavramına giriş için (syf. 211-218) okuyabilirsiniz.

Sonia Livingstone “Internet Literacy, Young Peoples Negotiation of New Online Opportunities”
isimli çalışmasında yeni medya okuryazarlığının üç bileşeni olduğunu belirtmektedir: Birinci bileşen,
okuryazarlığın bir bilme biçimi olmasıdır; ikinci bileşen, okuryazarlığın bireysel beceriler ve toplumsal
pratikleri bağlayan, bilmenin yerleştirilmiş bir biçimi olduğudur; üçüncü bileşen ise, okuryazarlığın neyin
kültürel olarak kural, neyin onaylanmayan olduğu bilgisini kapsayan kültürel olarak düzenlenmiş
yetkinlikler dizgesi olduğudur (2008: 106). Özetle, yeni medya okuryazarlığı bireyin yeni medya
ortamlarının olanaklardan yararlanmasını ve bu ortamlardaki risklere karşı da donanımlı olmasını
sağlarken, olanaklardan da en etkin şekilde yararlanmasının yolunu açar (2008: 112). Livingstone,
“Media Literacy and the Challenge of New Information and Communication Technologies” (2004)
medya okuryazarlığının bireysel bir özellik olmadığını, bireyler tarafından da basitçe kazanılacak bir
beceri olmadığını da belirtir. Ona göre, medya okuryazarlığı ideolojik ve siyasal olarak işleyen bir
süreçtir (2007: 48). Bu noktada, medya okuryazarlığı ve yeni medya okuryazarlığı konusunda bireyi
demokratik bir toplumsal düzenin inşası için eyleyen, müdahil olan bir özne olarak güçlendirebilecek bir
izlencenin önemi ve gereği ortaya çıkmaktadır.
Yeni medya okuryazarlığı için eğitbilimsel tekno-siyasal politika geliştirecek çözüm aktörleri çok
sayıdadır: aile, arkadaş çevresi, her düzeyde eğitim kurumu, gerek geleneksel kitle iletişim araçları
gerekse yeni medya, sivil toplum kuruluşları ile yasama-yürütme ve yargı erkleri bir toplumda yeni
medya okuryazarlığının geliştirilmesinin paydaşlarıdır. Türkiye’deki mevcut durum-hem sayısal uçurum
hem de EU Kids Online Projesi Türkiye bulgularında da saptandığı üzere “düşük risk, düşük kullanım”-
göz önüne alınırsa, yeni medya okuryazarlığı için toplumun tüm kesimlerine sorumluluk düştüğü ortaya
çıkmaktadır. Yeni medya okuryazarlığının tüm paydaşlarının yaşa, cinsiyete, yerleşim yerleri ve bölgeler
ile gelir durumuna göre eşitsiz bir şekilde bilişim teknolojilerine erişim ve kullanım bilgi-becerisindeki
yetersizlikler konusunda “yeni medya okuryazarlığı” seferberliğini gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

69

 
Ancak böylece, Kellner’in belirttiği gibi, yeni medya ortamları toplumsal yaşamın demokratikleşmesi
ve bireyin toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik katılımının güçlenmesi için kullanılabilir hale
gelebilir. Bu bağlamda Kellner, “Kuşkusuz, yeni teknolojilerin, işyerinde, okulda, kamusal alanda ve
gündelik hayatta insanlık dışı, sömürücü ve baskıcı bir şekilde kullanılmasına karşı radikal eleştiri,
bugün, daha önce hiçbir zaman olmadığı kadar gereklidir; ancak yeni teknolojileri, kentlerimizi,
okullarımızı, ekonomiyi, toplumu ve çevreyi yeniden kuracak şekilde kullanan stratejileri geliştirmek de
en az bunun kadar önemlidir. Bu nedenle, bizim iddiamız yeni teknolojilerin demokratikleşmeyi attırmak
ve bireyleri daha güçlü kılmak için kullanılabileceği yolları geliştirmek için meydan okumamız gereğidir”
(2004: 723) demektedir. Bu öneri çerçevesinde, bireyleri ve toplumları yeni medyanın ve özellikle
kullanımı giderek yaygınlık gösteren sosyal medya ortamlarının olanaklarını bilinçli bir şekilde
kullanacak düzeye getirmek, dijital beceri kazanımı ile donatmak gereklidir.

70

 
Özet

Yeni medyanın bireysel kullanımları üzerinden fiziksel aktivide bulunmakta ancak diğer birey ve
toplumsal yaşama, siyasete, ekonomiye, kültüre, topluluklarla birarada olmaktadır. Tüm bu
kişilerarası ilişkilere doğru çeşitlenen farklı etkileşim “hareketsiz toplumsallaşma” (Binark
alanlarda ve kapsamlardaki etkilerinden söz ve Bayraktutan-Sütcü, 2007: 161) olarak
etmek mümkündür. Yeni medya ortamında var tanımlanmaktadır.
olan kullanım pratiklerinden kaynaklanan bu
Yeni medya ortamında bireyin kullanım pratikleri
etkiler olumlu ve olumsuz nitelikte olabilirler.
ve kullanım durumunun bazı riskler ve engeller
Günümüzde ise yeni medyanın etkileri tartışması
ile de karşı karşıya olduğu yadsınamaz. Yeni
çoğunlukla olumsuz bir bakış açısıyla ele
medya ortamında Türkiye’de varolan sorunları
alınmakta ve sunulmaktadır. “Etki sorunsalı”
sıralayacak olursak, kullanıcılardaki nitelikli ve
olarak da kısaca adlandırabileceğimiz bu
yetkin kullanım bilgi ve becerisi eksikliği,
durumun önemi, günümüzde yeni medya
cinsiyete, yaşa, sınıfsal konuma ve yerleşim
ortamlarının etkilerinin yaygın olarak “ahlaki
yerine göre ortaya çıkan sayısal uçurum ve
panik” çerçevesinde ele alınmasından
eşitsizlikler ile yeni medya okuryazarlığının
kaynaklanmaktadır. Türkiye’de özellikle çocuklar
geliştirilmemesi ve buna yönelik kamu
ve gençlerin İnternet’te ve diğer yeni medya
politikasının yoksunluğu sayılabilir. Sayısal veya
ortamlarında varolan çeşitli risklerden korunması
dijital uçurum kavramı temel olarak yeni medya
konusunda bir tür ahlaki panik üretildiğini
araçlarının kullanımı konusunda bireyler,
söylemek mümkündür.
topluluklar, bölgeler, uluslar ve kurumsal yapılar
Türkiye’de bireylerin yeni medya ortamlarını arasındaki farklılıkları ve bu farklılıklardan
kullanım pratiklerine ilişkin nicel veriler ve nitel kaynaklanan eşitsizlikleri içeren bir durumu
değerlendirmeler için TÜİK verilerine ve ünite nitelemek üzere kullanılır.
içerisinde anılan çeşitli rapor ve araştırma
Sonuç olarak medya okuryazarlığı, özellikle
sonuçlarına bakmakta yarar vardır. Bu
eleştirel medya okuryazarlığı medyanın etkilerine
kullanımlardan ve yeni medya ortamlarının
yönelik olarak yaratılan bu ahlaki paniğe karşı,
özelliklerinden beslenen çeşitli olanaklar konusu
medya metinlerinin bilinçli ve ideolojik olarak
“netdaş”, “üre-tüketici” olguları ve “hareketsiz
üretilen anlamların ve durum tanımlarının
toplumsallaşma” kavramları çerçevesinde ele
farkında kullanılmasını, bireyin medya metni
alınabilir.
üreticisine dönüşmesini önererek, medyanın
Yeni medya ortamında bireyler yeni medyanın kendisini eğitsel bir araç olarak ele alır (Laughey,
özelliklerinden de yararlanarak kolaylıkla içerik 2010: 64). Yeni medya okuryazarlığı, yeni medya
üretebilir noktaya gelmişlerdir. Bireylerin yeni ortamlarını, özellikle sosyal medyayı risklerin
medya ortamında kullanıcı olarak enformasyon farkında olarak, bilinçli/farkında kullanmak;
üretmesi, dağıtması, farklı enformasyon olanakları arttırmak; sadece tüketici değil, yeni
kaynaklarına erişmesi ve yeniden kullanması medya arayüzeyinde üre-tüketici de olabilmek
biçimlerindeki bu olanak kullanıcının söz konusu demektir (Binark 2012).
yeni iletişim ortamlarında özerkliğini, katılımını,
yaratıcılığını arttırmaktadır. Kullanıcıyı yeni
medya ortamlarının, özellikle İnternet’in
kullanımı konusunda güçlendirecek “üre-
tüketici”ye ve “netdaş”a dönüştürecek bilgi ve
beceri donanımlarının kazandırılması önemlidir.
Etkin özne olmanın bir diğer somut sonucu da
“netizen” (netdaş) olarak tanımlanmaktır. Yeni
medya gündelik yaşam içerisinde geleneksel
olarak gerçekleştirdiğimiz pek çok etkinliği
zaman ve mekân kısıtlaması olmadan
deneyimlememize olanak tanımaktadır. Ayrıca
ekran başında, arayüzeyde zaman zaman yapay
zeka ile zaman zaman da diğer bireylerle
gerçekleşen karşılaşmalar esnasında birey sınırlı
71

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi medyanın etkisini 6. Aşağıdakilerden hangisi yeni medya
tanımlar? ortamlarında yurttaşın demokratik katılımını
tanımlayan kavramdır?
a. Duyulur değişim
a. İnternet servis sağlayıcı
b. Hissedilir değişim
b. Kullanıcı
c. Sezilen değişim
c. Tüketici
d. Ölçülebilen değişim
d. Üre-tüketici
e. Dokunulabilir değişim
e. Netdaş
2. Aşağıdakilerden hangisi etki araştırmalarının
7. Aşağıdakilerden hangisi yeni medya
özelliklerinden değildir?
ortamlarının olanaklarından değildir?
a. Sosyal psikolojik kökenli olma
a. Aktivizm
b. İletişim sürecinin tarihini, ekonomisini,
b. Eski ve yeni arkadaşlıklar için toplumsal ağ
yapısını inceleme
kullanılması
c. İletişim sürecini ampirik olarak inceleme c. Yeni istihdam alanlarının ortaya çıkması
d. İletişim sürecini bir deney gibi ele alma d. Dijital gözetim
e. Düzçizgisellik e. Uzaktakilerle deneyim paylaşılması
3. Etki araştırmalarında araştırma talebi 8. Aşağıdakilerden hangisi yeni medya
aşağıdakilerin hangisinde gelmemiştir? ortamlarının risklerinden değildir?
a. Aile dernekleri a. Nefret söyleminin varlığı
b. Devlet b. Yasadışı içerik
c. Çocuk ve gençler c. Aşırı ticari ikna
d. Medya denetim kurumları d. Kişisel bilginin istismarı

e. Adalet kurumları e. Kimliğin ifadesinde mahremiyet

4. Ahlaki panik bir toplumda aşağıdakilerden 9. EU Kids Online Projesinin 2011 araştırma
hangisine yol açar? bulguları raporuna göre Türkiye çocukların
İnternet’i ilk kez kullanma yaşı kaçtır?
a. Hoşgörü
a. 10
b. Tahammül
b. 7
c. Korku ve kaygı c. 6
d. Toplumsal refah artışı d. 12
e. Rasyonel tartışma kültürü e. 13
5. Türkiye’de İnternet’in kamu kurum ve 10. Aşağıdaki cümlelerden hangisi yeni medya
kuruluşları ile iletişimde kullanımın artması okuryazarlığını en iyi şekilde ifade eder?
hangi uygulamanın arttığına işaret eder?
a. İyi tüketici olmak
a. Çevrimiçi ticaret
b. Bilinçli ve uyumlu oyuncu olmak
b. Çevrimiçi haber okuma c. Risklerin farkında olarak bilinçli kullanmak,
c. Çevrimiçi oyun oynama olanakları attırmak ve üre-tüketici olmak

d. Çevrimiçi istihdam d. Dikkatli kullanmak, bilinçli tüketmek

e. E-devlet e. Filtre yazılımları kullanmak ve kullanımı


sınırlamak

72

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Anahtarı
Sıra Sizde 1
1. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve Geleneksel medya metinlerine bakıldığında yeni
Etkileri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
medya ortamlarını yanlış, aşırı veya eksik temsil
2. b Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve ettikleri görülmektedir. Bu konuda ünite içinde
Etkileri” bölümünü yeniden gözden geçiriniz. yer verilen Okuma Parçası’nı okuyunuz.
3. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve Etkileri” Sıra Sizde 2
bölümünü yeniden gözden geçiriniz.
Toplumsal paylaşım ağlarından Facebook
4. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya ve Etkileri” örgütlenme amaçlı kullanımları şu şekilde
bölümünü yeniden gözden geçiriniz. sıralanabilir: Siyasal örgütlenme amaçlı kullanım;
5. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya Facebook’da ırkçılık ve nefret söylemini yaymak
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller” için kullanım; Dini örgütlenme amaçlı kullanım;
bölümünü yeniden gözden geçiriniz. Sendikal örgütlenme amaçlı kullanım; Çeşitli
nedenler ile Facebook hesaplarını hacklemek
6. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya amaçlı kullanım; Sivil toplum örgütlerinin
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller”
kullanımı ve Kampanya içerikli örgütlenme
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
amacıyla kullanım. Facebook hesabınıza girerek,
7. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya bu örgütlenme türleri için birer örnek
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller” bulabilirsiniz.
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 3
8. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller” Yeni medya ortamlarının hem olanakları hem de
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. risklerini öncelikle dökümleyiniz ve yakın
çevrenizdekilerin yeni medya ortamlarını ne
9. a Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya şekilde kullandığını düzenli olarak not alınız.
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller ”
Örneğin, x kişisinin akıllı cep telefonu aracılığı
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
ile bir toplumsal paylaşım ağını kullanması, hem
10. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medya uzaktakilerle deneyim paylaşması hem de
Ortamlarında Olanaklar, Riskler ve Engeller” toplumsal sermayesini pekiştirmesidir. Yine x
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. kişisinin bir video paylaşım ağında ırkçı nefret
söylemi içeren bir görsel-işitsel malzemeyi
izlemesi, beğenmesi ve ardından kendisinin
kullandığı toplumsal paylaşım ağının duvarında
paylaması nefret söylemini yayması durumuna
bir örnektir.

Sıra Sizde 4
Çevrenizdeki İnternet kafelere gidip gözlem
yaptığınızda, buraların erkek egemen mekânlar
olduğunu görebileceksiniz. Kadın kullanıcıların
günün belli saatlerinde bu mekânları kullandığı
da dikkatinizi çekecektir. Ayrıca bu mekânların
gençler için yeni toplumsallaşma mekânı
olduğunu da görmek olanaklıdır. İnternet
kafelerin yüksek çözünürlükte bilgisayar ekranı
ve sohbet için kamera ve kulaklık gibi yan
donanımları da kullanıcıya sunması dikkatinizi
çekecektir. Bu da mekânın uzaktakilerle iletişim
için kullanıldığını göstermektedir.

73

 
Yararlanılan Kaynaklar
Atikan, Z. ve Tunç, A. (2011). Blogdan Al Cohen, S. (1980) Folk Devils and Moral Panics,
Haberi: Haber blogları, Demokrasi ve Oxford, Martin Robertson.
Gazeteciliğin Geleceği Üzerine, İstanbul, Yapı
Kredi Yayınları. Çomu, T. (yay. haz.) (2010). Yeni Medyada
Nefret Söylemi, İstanbul, Kalkedon Yayınları.
Binark, M ve Löker, K. (2011) Sivil Toplum
Örgütleri için Bilişim Rehberi, Ankara, STGM. De Mul, J. (2008). Siberuzayda Macera Dolu
(Ücretsiz e-kitap olarak bilgisayarınıza yüklemek Bir Yolculuk, Çev. Ali Özdamar. İstanbul, Kitap
için: Yayınevi.
http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/detay/sivil- European Commission: New strategy for a
toplum-orgutleri-icin-bilisim-rehberi-2) Better Internet for Children (2012) Brüksel.
Binark, M, Bayraktutan-Sütcü, G. ve Buçakcı, F. “Final Recommendations for
(2009) “İnternet Kafelerde Gençlerin Oyun policy,methodology and research” October
Oynama Pratikleri: Ankara Mikro Ölçeğinde 2011. www.eukidsonline.net
Etnografik Alan Çalışmasının Bulgularının
Değerlendirilmesi ve Yeni Medya Okuryazarlığı Göker, G. (2007). İnternet’in Türkiye Kadın
Önerisi”, Dijital Oyun Rehberi: Oyun Hareketi Üzerindeki Etkisi. Yeni Medya
Tasarımı, Türler ve Oyuncu, Der. Mutlu Çalışmaları, der. Mutlu Binark, içinde 205-247.
Binark, Günseli Bayraktutan-Sütcü ve Işık Barış Ankara: Dipnot Yayınları.
Fidaner, İstanbul, Kalkedon, 187-224.
Göker, G. (2009). İnternetsiz devrim mümkün
Binark, M. ve Bayraktutan-Sütcü, G. (2007) mü?, Evrensel Kültür 216 (Aralık): 73-76.
“Teknogünlüklerdeki Çok(lu) Sessiz Yaşamlar:
Yeni Medyanın Sessiz Enstrümanları: Yeni Orta Güngör, N. (2011) İletişim- Kuramlar ve
Sınıf Gençlik , Yeni Medya Çalışmaları (der. Yaklaşımlar, Ankara: Siyasal Kitabevi.
Mutlu Binark), Ankara: Dipnot Yayınevi, 147- Kellner, D. (2004). YeniTeknolojiler/Yeni
176. Okuryazarlıklar:Yeni Binyılda Eğitimin Yeniden
Binark, M. (2009). “Yeni Medya Dolayımlı Yapılandırılması. Kamusal Alan, çev. Tülin
İletişim Ortamında Olanakların ve Kurtarıcı, der. Meral Özbek, içinde 715-735.
Ol(a)mayanların Farkında Olmak”, Evrensel İstanbul: Hil Yayınları
Kültür, 216: 60-63. Laughey, D. (2010) Medya Çalışmaları –
Binark, M. (2012) “Yeni Medya Okuryazarlığı”, Teoriler ve Yaklaşımlar, (Çev. Ali Toprak).
I. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Konferansı Bildiri Tam Metinleri Kitabı, Livingstone, S. (2008) “Internet Literacy, Young
İstanbul: Ümraniye Belediyesi Yayınevi. Peoples Negotioation of New Online
Binark, M. ve Bayraktutan Sütcü, G. (2008) Opportunities”, Digital Youth, Innovation and
Kültür Endüstrisi Olarak Dijital Oyun, the Unexpected, (Der.) Tara McPherson, The
İstanbul: Kalkedon Yayınları. MIT Press, 101-122.

Binark, M. ve Gencel Bek, M. (2010) Eleştirel Lyon, D. 2006. Gözetlenen Toplum, Çev. Gözde
Medya Okuryazarlığı- Kuramsal Yaklaşımlar Soykan. İstanbul: Kalkedon Yayıncılık
ve Uygulamalar, İstanbul: Kalkedon Yayınları. Maigret, É. (2011) Medya ve İletişim
Bojana, L., Livingstone, S. vd., (2008) EU Sosyolojisi, (Çev. Halime Yücel) İstanbul:
KidsOnline- Best Practice Research Guide: İletişim Yayınları.
How to research children and online Matterart, A. (2012) Gözetimin Küreselleşmesi:
Technologies from a comparative perspectiv, Güvenlileştirme Düzeninin Kökeni, İstanbul:
LSE, London: EU Kids Online. Kalkedon Yayınları.
Briggs, A. ve Burke, P. (2011) Medyanın Toker-Erdoğan, M. (2010) Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal Tarihi-Gutenberg’den İnternet’e… Eşitliğinin Sağlanmasında Medya
(Çev. Ümit Hüsrev Yolsal ve Erkan Uzun), Okuryazarlığının Rolü, Ankara: KSGM.
İstanbul: Kırmızı Yayınları.

74

 
Arslantaş Toktaş, S., Binark, M., Dikmen, Ş.
Fidaner, I. B., Küzeci, E., Özaygen, A. (2012)
Türkiye’de Dijital Gözetim: T.C. Kimlik
Numarasından E Kimlik Kartlarına Yurttaşın
Sayısal Bedenlenişi, İstanbul: Alternatif Bilişim
Derneği. www.alternatifbilisim.org’da ücretsiz
özgür e-kitap olarak indirilebilir.
Tekinalp, Ş. ve Uzun, R. (2004) İletişim
Araştırmaları ve Kuramları, İstanbul: Derin
Yayınları.
Timisi, N. (2003). Yeni İletişim Teknolojileri ve
Demokrasi, Ankara: Dost Yayınları.
Toprak, A., Yıldırım, A., Aygül, E., Binark, M.,
Börekçi ,S. ve Çomu, T. (2009). Toplumsal
Paylaşım Ağı Facebook: Görülüyorum
Öyleyse Varım!. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
www.tuik.gov.tr
www.alternatifbilisim.org

75

 
4






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Sosyal medya platformlarını sınıflandırabilecek,
Bu platformların özelliklerini ve gelişimlerini açıklayabilecek,

Bu platformların önde gelen örneklerini sayabilecek ve işleyişlerini açıklayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Sosyal Ağ Siteleri Sanal Dünyalar

Bloglar İşbirliğine Dayalı Yazarlık

Mikrobloglar Doküman Paylaşımı

Podcast Sosyal İmleme

İçerik Toplulukları Wikiler

İçindekiler
 Giriş
 Sosyal Ağ Siteleri
 Bloglar
 İçerik Toplulukları
 Sanal Dünyalar
 İşbirliğine Dayalı Projeler

76

 
Sosyal Medya
Platformları
GİRİŞ
Sosyal medya platformlarının ortaya çıkışı Web 2.0 ve kullanıcılar tarafından yaratılan içerik kavramları
ile oldukça bağlantılıdır. Internet 1960’lı yıllarda gelişmeye başlasa da, web 1989-91 yılları arasında Dr.
Tim Berners-Lee tarafından geliştirilmiştir. Internet’in gelişimi sonrasında bazı yazarlar, kullanıcıların
serbestçe bilgiyi tarayabilecekleri, birbiriyle bağlantılı sayfaların oluşturulabileceği fikrini ortaya
atmışlardır. Bu fikirlerden hareketle Berners-Lee ve ekibi web‘in en temel dört unsuru olan HTML,
HTTP, bir web server ve bir tarayıcının (browser) ilk versiyonunu oluşturmuşlardır. Oluşturulan ilk web
sayfaları, siyah-beyaz ve tamamen metne dayalı bir yapıdadır. 1993 yılına kadar da web üzerinden
paylaşılan bilgiler metin tabanlı olmaya devam etmiştir.
1993 yılında Marc Andersen ve NCSA’da (National Center for Supercomputing Applications at the
University of Illinois) çalışan ekip üyeleri grafik kullanıcı ara yüzüne sahip bir web tarayıcı olan Mosaic’i
geliştirmişlerdir. Mosaic Macintosh, Windows ya da UNIX gibi grafiğe dayalı ara yüzler üzerinde
çalışabilen bir yazılımdır. Siyah-beyaz metin tabanlı yapısından sıyrılan web, artık bir bilgisayar ve
mouse kullanabilen herkes tarafından görülebilir hale gelmiştir. Grafik tabanlı web tarayıcı beraberinde
dosyaların, bilginin, grafiklerin, görüntü ve seslerin paylaşıldığı evrensel bir programlama alanını da
mümkün kılmıştır. Mosaic programı sayesinde kullanılan bilgisayar ve işletim sistemi ne olursa olsun,
dünyanın her yerinden aynı web sayfaları görüntülenebilmiştir. Bu yeni tarayıcı ile birlikte, dünya 1993
yılında görmediği yeni bir programlama ve bilgi yönetimi sistemi ile tanışmıştır. 1994 yılında Andreesen
ve Jim Clark ilk ticari tarayıcı olan Netscape Navigator’u kurmuşlardır. Mosaic’in bedava olmasına
karşın Netscape’in yazılımı ücretlidir. 1995 yılında Microsoft Internet Explorer adı altında kendi
tarayıcısını sunmuştur.
Web‘in bu ilk dönemleri Web 1.0 olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemin web sitelerinin temel amacı,
web sitesinin sahibi olan kuruluş ya da kişi hakkında ziyaretçileri bilgilendirmektir. Ziyaretçilerin Web
1.0 siteleri ile etkileşim içinde olmaları mümkün değildir. Ziyaretçiler web üzerinde daha çok okuyucu-
izleyici konumundadır. Elbette, ziyaretçilerin bu sitelerde birtakım işlemler yapması da mümkündür
ancak, bugün anladığımız anlamda bir etkileşim de söz konusu değildir. Web 2.0 ise, yeni türde bir world
wide web anlayışı sunmaktadır. Ancak bu yenilik web‘in teknolojik özelliklerindeki bir iyileşmeden
kaynaklanmamaktadır. Bu yenilik, daha çok yazılım uzmanlarının ve son kullanıcıların web
kullanımlarındaki kümülatif değişimden kaynaklanmaktadır. Web 2.0 önceki web teknolojilerinden
niteliksel anlamda farklılaşmaktadır. Web 2.0, kullanıcıların okur olmaktan çıkıp okur-yazar oldukları
yeni platformun adıdır. Bir başka deyişle web, sadece teknik bilgiye sahip kişilerin değil sıradan
kullanıcıların da içerik yaratmaya başladığı bir ortam halini almıştır. Web 2.0 kavramı, bu yeni nesil
etkileşimli web sitelerini tanımlamak üzere ilk defa Bill O’Reilly tarafından 2004 yılında kullanılmıştır.
Günümüzde Web 2.0 içeriğin paylaşıldığı, yayınlandığı ve sosyal ağ oluşumlarının gerçekleştiği web
sitelerini ifade etmektedir. Sosyal medya, ideolojik ve teknolojik tabanı Web 2.0’a dayanan ve
kullanıcılar tarafından yaratılan içeriğin üretimine ve paylaşımına olanak veren, Internet tabanlı
uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Bu genel tanım altında, sosyal medyanın farklı türleri olduğu
görülmektedir. Her ne kadar birbirinden kesin çizgilerle ayrışmasa da, sosyal medya platformlarını beş
kategori altında ele almak mümkün gözükmektedir: Sosyal ağ siteleri, bloglar, içerik toplulukları, sanal
dünyalar ve işbirliğine dayalı projeler (Kaplan ve Haenlein, 2010).
77

 
SOSYAL AĞ SİTELERİ
Sosyal ağların hayatımıza girmesinden bu yana geçen sürede Facebook, MySpace ve benzeri siteler
milyonlarca kullanıcıya ulaşmış durumdadır. Hatta birçok kişi için bu siteler günlük yaşamlarının
ayrılmaz bir parçası olmuş durumdadır. Sabah bilgisayar başına geçtiklerinde ilk kontrol ettikleri, gün
içinde arkadaşlarını takip ettikleri ve yaşamlarını paylaştıkları bu siteler yaşamın vazgeçilmez alanları
haline gelmeye aday durumdadır.

Sosyal Ağ Sitelerinin Gelişimi


Bugün bilinen anlamıyla ilk sosyal ağ sitesi, 1997 yılında kurulmuş olan SixDegrees.com sitesidir.
SixDegrees.com kullanıcılarına profillerini oluşturma, arkadaşlarını listeleme ve 1998 yılından itibaren de
bu liste içinde gezinme olanağı veren ilk site olmuştur. Site, kendisini insanlarla bağlantı kurmayı ve
mesaj göndermeyi kolaylaştıran bir araç olarak tanıtmıştır. Milyonlarca kullanıcısı olmasına rağmen 2000
yılında site kapanmıştır. Bu ilk dönemde insanlar Internet’te toplanmaya başlamalarına karşın, henüz
çoğu kişi sosyal ağlarını bu sanal ağa taşımamış durumdadır. Ayrıca arkadaşlık tekliflerini kabul ettikten
sonra kullanıcıların yapabileceği çok fazla bir faaliyet bulunmamaktadır. Diğer taraftan bu ilk dönemlerde
insanlar yabancılarla tanışmak konusunda da çok istekli değillerdir (Boyd ve Ellison, 2007).
1997 yılından 2001 yılına kadar çeşitli sosyal ağ siteleri ortaya çıkmaya başlamıştır. AsianAvenue,
BlackPlanet ve MiGente gibi siteler kullanıcılarının kişisel ve profesyonel profillerini oluşturmalarına
olanak vermiştir. Bu sitelerde kullanıcılar, karşı tarafın onayı olmaksızın insanları arkadaş listelerine
ekleyebilmektedir. Benzer şekilde 1999 yılında açılan LiveJournal’da insanlar bu sayfanın yazarlarının
yazılarını takip edebilmek için onları “arkadaş” olarak eklemekteydiler. Tüm bu sitelerden bağımsız
olarak 1999 yılında kurulan Kore menşeili Cyworld ise, sosyal ağ sitesi özelliğini 2001 yılında
kazanmıştır. Benzer şekilde İsveçli web topluluğu LunarStorm da 2000 yılında sosyal ağ sitesi
özelliklerini kazanmıştır.
Bu ilk dönem sonrasında, ikinci dalga sosyal ağ siteleri 2001 yılında Ryze.com’un kurulmasıyla
ortaya çıkmıştır. Bu site insanların profesyonel ağlarını kurmalarına yardımcı olmuştur. Ryze.com’un
kurucusu siteyi öncelikle arkadaşlarına açmıştır ancak ne yazık ki site asla kitlesel anlamda rağbet
görmemiştir. Onun yerine 2003 yılında kurulan LinkedIn bu alandaki en güçlü sitelerden birisi haline
gelmiştir.
Bu süreçte çok sayıda sosyal ağ sitesi ortaya çıkmış olmasına karşın bunlar içinde Friendster,
LinkedIn, MySpace ve Facebook hem iş dünyası hem de kültürel anlamda önemli değişimlere önayak
olmaları açısından önemli sitelerdir.
Frienster. Bu site 2002 yılında Match.com isimli çöpçatanlık sitesine karşı kurulmuştur. Match.com
insanların yabancılarla tanışmasına odaklanırken Friendster, arkadaşların arkadaşlarının yabancılara göre
daha iyi birer flört seçeneği olabileceği fikrinden yola çıkmıştır. Site 2003 yılı Mayısına kadar ağızdan
ağıza hızla yayılmış ve 300.000 kullanıcıya ulaşmıştır. Frienster’ın popülaritesinin hızlı artışına karşılık,
sitenin altyapısı bu hızlı büyümeyi destekleyememiştir. Sitenin medyada duyulması beraberinde hem
daha hızlı bir büyümeyi hem de sorunları getirmiştir. Ağ büyüdükçe insanların tanıdıkları diğer insanlarla
çatışması olasılığı da artmıştır. Aynı zamanda sahte profiller bir nevi arkadaş avına başlamıştır. Bir
taraftan teknik sorunlar, diğer taraftan bu sahte profiller ilk dönem kullanıcıların siteyi terk etmesine
neden olmuştur. İlginç şekilde site Filipinler, Singapur, Malezya ve Endonezya’da inanılmaz bir
popülerlik kazanmıştır.

Belli başlı sosyal ağ sitelerinin yayına giriş tarihleri hakkında detaylı


bilgi almak için aşağıdaki siteyi ziyaret ediniz.

http://www.marklund.no/the-launch-dates-of-major-social-networking-sites/

LinkedIn. Site 2002 yılında kurulan ve 2003 yılında yayına başlayan bir profesyonel bağlantı ve
paylaşım sitesidir. Sitenin temel amacı insanların profesyonel bağlantıları için bir veri tabanı oluşturmak
ve profillerini bu kişilerle paylaşmalarını sağlamaktır. Kullanıcılar LinkedIn üyesi herkesi bağlantıları
içine almak için davet gönderebilirler. Sahip oldukları arkadaşların arkadaşları sayesinde oldukça geniş
bir profesyonel ağa sahip olma imkanı yakalamaktadır. Bu ağ sayesinde kullanıcılar yeni iş fırsatlarını

78

 
görebilmekte, iş verenler ise iş fırsatlarını paylaşıp potansiyel işgücünü kendilerine çekebilmektedirler. İş
arayan bir kişi iş görüşmesi öncesinde, görüşeceği kişi ile sahip olduğu ağın içinde bağlantılı bir başka
kişiyi bulma şansına da sahiptir.
MySpace. 2003 yılından sonra çok sayıda yeni sosyal ağ sitesinin ortaya çıktığı görülmektedir.
LinkedIn, Visible Path ve Xing gibi siteler profesyonel iş dünyasına odaklanmıştır. Dogster gibi sayfalar
benzer ilgi alanlarına sahip kişileri, Care2 aktivistleri, Couchsurfing seyahat edenleri bir araya getirmiştir.
Sosyal medya ile birlikte kullanıcı tarafından yaratılan içerik kavramı popüler hale gelmiş ve Flickr
(fotoğraf paylaşımı) ve YouTube (video paylaşımı) gibi içerik paylaşım siteleri rağbet görmeye
başlamıştır. Tüm bu karmaşa içinde, Frienster’ın hedef kitlesine göz dikmiş olan MySpace de 2003
yılında kurulmuş ve çok az kişi bu sitenin bu denli rağbet göreceğini tahmin edebilmiştir. Friendster’ın
üyeliğini ücretliye çevireceği dedikoduları yayılmaya başlayınca bu sitenin üyeleri yeni bir sayfa
arayışına girmişlerdir. Ayrıca, Friendster’ın profillere getirdiği bazı sınırlamalardan rahatsızlık duyan
bağımsız rock grupları da MySpace’i tercih etmişlerdir. Temel hedef kitlesi bu gruplar olmasa da
MySpace bu gruplara kucak açmıştır. Bu gruplar ve onların hayranları arasındaki bağ, MySpace’in
büyümesinde büyük bir rol oynamıştır. Rock grupları hayranları ile buluşmayı, hayranları da favori
grupları ile bağlantı içinde olmayı istemektedir. Aynı zamanda hayranlar ilişki içinde oldukları rock
gruplar üzerinden benliklerini ve aidiyetlerini sergilemektedirler. MySpace profillerin
kişiselleştirilebilmesi fonksiyonu ile önemli bir farklılaşma sağlamıştır. 2004 yılında MySpace’in daha
kitlesel olması ile birlikte gençler bu ağa dahil olmaya ve beraberlerinde de arkadaşlarını ağa çekmeye
başlamışlardır. 2005 yılında News Corporation’un MySpace’i 580 milyon dolara satın alması medyada
büyük yankı uyandırmıştır.
Facebook. Önceki sosyal ağ sitelerinin aksine Facebook ilk olarak kolej ağlarını desteklemek üzere
kurulmuştur. 2004 yılında ilk kurulduğunda sadece Harvard’ı kapsamaktadır ve üye olabilmek için
kullanıcının bir Harvard.edu e-posta adresine sahip olması gerekmektedir. Facebook zaman içinde diğer
kolejlere yayılmasına karşın, üyelik için bir edu e-posta adresine sahip olunmasını zorunlu kılmıştır. Bu
da Facebook’un daha az bilinen ve kapalı bir ağ sitesi olmasına sebep olmuştur. 2005 yılından başlayarak
Facebook sırasıyla lise öğrencilerini, kurumsal ağlardaki profesyonelleri ve son olarak da herkesi ağa
kabul etmeye başlamıştır. Facebook’un önemli farklılıklarından birisi kullanıcıların profillerini tamamen
kamuya açık hale getirememeleridir. Diğer taraftan, bağımsız yazılımcılarca oluşturulan “Uygulamalar
(Applications)” kullanıcıların profillerini kişiselleştirmesine olanak sağlamaktadır.
Sosyal ağ sitelerinin gelişimi halen devam etmektedir. Sosyal ağ sitelerine olan rağbet her geçen gün
hızla artmakla birlikte, bu sitelerin kullanıcı sayısı da her gün değişmektedir. Aşağıda ComScore
tarafından sunulan Kasım 2011 tarihli ziyaretçi sayıları ve pazar payları yer almaktadır. Facebook pazarda
en fazla ziyaretçiye sahip sosyal ağ sitesini oluşturmaktadır.

Tablo 4.1: Kasım 2011 tarihli Sosyal Ağ Ziyaretçi Sayıları

Tekil Ziyaretçi (000) %

Facebook.com 792,999 55.1 %

Twitter.com 167,903 11.7 %

LinkedIn.com 94,823 6.6 %

Google Plus 66,756 4.6 %

MySpace 61,037 4.2 %

Diğer 255,539 17.8 %

Toplam 1,438,877 100 %

Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Social_networking_service#cite_note-98 (Erişim tarihi: 28.04.2012)

79

 
Son yıllarda yayına giren ve popüler olan başka hangi sosyal ağ
sitelerini biliyorsunuz? Bunların özellikleri nelerdir?

Facebook, Türkiye’de de en büyük sosyal ağ sitesi konumundadır. Aşağıdaki tablodan da görüleceği


üzere, Internet kullanan nüfus içinde %87’lik bir yaygınlığa sahiptir. Diğer taraftan, Türkiye Facebook
içinde de 7. Sırada yer almaktadır.

Tablo 4.2: Facebook Türkiye İstatistikleri

Toplam Facebook kullanıcısı 30.666.980


Liste içinde yeri 7

Nüfus içinde yaygınlığı %39,42

Online nüfus içinde yaygınlığı %87,62

Kaynak: http://www.socialbakers.com/facebook-statistics/turkey (Erişim tarihi: 29.05.2012)

Sosyal Ağ Sitelerinin Tanımı ve Özellikleri


Sosyal ağlar, kullanıcılarının (1) sınırlı bir sistem yapısı içinde halka açık ya da yarı açık biçimde
profillerini oluşturdukları, (2) bağlantılı oldukları arkadaş listesi içinde bu profilleri sergiledikleri ve (3)
sistem içindeki arkadaşlarının ve diğer kişilerin yaptıklarını izledikleri web tabanlı hizmet veren sisteler
olarak tanımlanmaktadır (Boyd ve Ellison, 2007). Siteden siteye sahip olunan bağlantıların yapısında ve
adlandırılmasında farklılıklar olabilmektedir. Sosyal ağların günümüzde bu denli popüler ve tercih edilir
olmasının temel sebebi insanların tanımadıkları diğer insanlarla tanışması için bir fırsat sunmasından
ziyade, insanların sahip oldukları sosyal ağları görünür kılmalarından ve sergileme olanağı vermesinden
kaynaklanmaktadır. Çoğu bilindik ve büyük sosyal ağ sitesi üzerinde kullanıcılar genellikle yeni
insanlarla tanışmayı değil, daha geniş çevrelerinde yer alan kişilerle iletişim kurmayı amaçlamaktadırlar.
Sosyal ağ siteleri farklı teknolojik altyapılara sahip olmalarına karşın, bu sitelerin temelinde kişilerin
sahip oldukları arkadaşları ve arkadaşlıkları sergileyen profiller yatmaktadır. Sahip olunan bu arkadaşlar
da yine sistemin birer üyesi konumundadır. Kullanıcılar bir sosyal ağ sitesine katıldıklarında
kendilerinden bir form doldurmaları istenmektedir. Bu formda yer alan yaş, cinsiyet, yerleşim yeri, ilgi
alanları ve benzeri sorulara verilen cevaplar ise kişinin profilinin oluşturulmasında kullanılmaktadır.
Çoğu site aynı zamanda kullanıcıların profillerine bir fotoğraf eklemesine de izin vermektedir. Ayrıca bu
sitelerden bazıları multimedya içeriği eklenmesine veya bir takım uygulamalar aracılığı ile kişilerin
profillerini zenginleştirmelerine de izin vermektedir.
Profillerin görünürlüğü ise kullanıcıların takdirine bağlı olarak siteden siteye farklılık göstermektedir.
Örneğin Friendster gibi sitelerde bulunan profiller, arama motorları tarafından taranmakta ve profili
görüntülemek için kişinin bu sitelerin üyesi olmasına gerek bulunmamaktadır. Buna karşın LinkedIn gibi
sitelerde ise profillerin görüntülenmesi kullanıcının sahip olduğu hesabın paralı olup olmamasına göre
farklılık göstermektedir. MySpace gibi siteler ise kullanıcılarına profillerinin herkese mi yoksa sadece
arkadaşlarına mı açık olacağını seçmelerine izin vermektedir. Diğer taraftan Facebook ise biraz daha
farklı bir yöntem izlemektedir. Aynı ağın içinde yer alan kullanıcılar birbirlerinin profillerini otomatik
olarak görüntüleyebilmektedir ancak eğer isterlerse taraflardan birisi ya da her biri profillerinin belirli
kişilerce görüntülenmesini engelleyebilmektedir. Dolayısıyla, profillerin görüntülenmesi ve ulaşımı
sosyal ağ siteleri arasındaki önemli farklılıkların başında yer almaktadır.
Sosyal ağ sitelerine katıldıktan sonra kullanıcılar, ağlarında yer alacak kişileri belirleme ve ağlarını
yapılandırma işlemine girişirler. Ağ içinde yer alan bu kişilere farklı siteler farklı isimler vermektedir. En
popülerleri arasında “Arkadaşlar (Friends)”, “Kişiler (Contacts)”, “Hayranlar (Fans)” gibi adlandırmalar
yer almaktadır. İki kişi arasında bağlantının kurulabilmesi çoğu sitede her iki tarafın onayına bağlı
olmakla birlikte, bazı siteler karşı tarafın onayı olmadan da bu ilişkilerin kurulmasına izin vermektedirler.
Çoğunlukla bu tek yönlü bağlantılar “Takipçiler (Followers)” ya da “Hayranlar (Fans)” olarak
80

 
adlandırılmaktadır. Böylelikle kullanıcı bir başkasının takipçisi olmak ya da hayranı olmak için ayrıca
karşı taraftan bir onay gelmesini beklemeksizin, istediği kişi ile arasında bir bağlantı kurabilmektedir.
Sosyal ağ siteleri üzerindeki bu ilişkilerin “Arkadaşlık” olarak tanımlanması aslında yanıltıcı
olabilmektedir. Bu bağlantılar günlük hayatımızda yaşadığımız türden arkadaşlık ilişkilerini
gerektirmemekle birlikte, kullanıcıların aralarında bağlantı oluşturmaları çok farklı sebeplere de
dayanabilmektedir (Boyd ve Ellison, 2007).
Sahip olunan bağlantıların aleni şekilde gösterimi sosyal ağ sitelerinin bir diğer önemli özelliğidir.
Arkadaşlar listesindeki her bir kişiden, o kişinin profiline ulaşılabilmektedir. Bazı istisnalar olmakla
birlikte, çoğu sitede izin verildiği ölçüde kullanıcılar bu arkadaşlar listesinde yer alan kişilerin profillerini
görüntüleyebilmektedir. Ancak, örneğin MySpace ve LinkedIn gibi sitelerde kullanıcılar, arkadaş
listelerini gizleme şansına sahiptirler. Çoğu sosyal ağ sitesi aynı zamanda kullanıcılarının, arkadaşlarına
mesaj göndermesine izin vermektedir. Örneğin, “yorumlar” bu türden mesajların en bilinen örneğini
oluşturmaktadır. Diğer taraftan sitelerin çoğu iki ya da daha fazla bağlantılı kullanıcı arasında özel
mesajlaşmaya da olanak sağlamaktadır. Her iki fonksiyon da sosyal ağ sitelerinin oldukça sık kullanılan
fonksiyonlarıdır.
Profiller, arkadaşlar, yorumlar ve özel mesajlaşma dışında farklı sosyal ağ siteleri farklı özelliklere de
sahip olabilmektedir. Örneğin kimi sosyal ağ siteleri fotoğraf ya da video paylaşımına olanak vermekte,
kimileri blog yazma olanağı sunmakta, kimileri ise anında mesajlaşma sistemine sahiptir. Sadece mobil
olan ağ sitelerinin (Dodgeball) yanı sıra çoğu sosyal ağ sitesinin (Facebook, MySpace gibi) günümüzde
mobil versiyonları da kullanımdadır. Bu siteler küresel olabilecekleri gibi belirli coğrafi bölgelere yönelik
olarak da kurulmuş olabilmektedir. Farklı dini, politik ya da etnik yapıya sahip kişilere odaklanan siteler
olmakla birlikte çoğu site geniş kitlelere ulaşmayı hedeflemektedir. Bu nedenle de çoğu büyük sosyal ağ
sitesi oldukça homojen bir kullanıcı kitlesine sahiptir.

Sosyal Ağ Sitelerinin Sınıflandırılması


Sosyal ağların sınıflandırılmasında farklı kriterlerden yararlanılmaktadır. Sosyal ağlar üyelik koşullarına
ve kullanıcı profillerine göre iki farklı şekilde sınıflandırılabilmektedir (O’Murchu, Breslin ve Decker,
2004).

Üyelik Koşulları: Kayıt veya Davet


Sosyal ağ sitelerinin büyük çoğunluğunda üyelik konusunda bir sınırlandırma bulunmamaktadır. Bu
sitelerde kullanıcılar istedikleri zamanda siteye kayıt olarak kullanıcı olabilmektedirler. Bu tür siteler,
kullanıcının bazı temel bilgilerini verdiği ve bir form doldurduğu “kayda dayalı” sosyal ağ sitelerdir. Bu
sitelerde üyelik genellikle bir başka kişinin onayına bağlı değildir ancak, kullanıcıdan e-posta adresine
gönderilen aktivasyon bağlantısına girerek onay vermesi istenmektedir. Kullanıcı hesabını aktive ettikten
sonra, ağ içinde arkadaş listesini oluşturmaya başlamaktadır. Çoğu sitede kayıt, oldukça kısa ve hızlı bir
işlemken, bazı siteler oldukça kapsamlı ve uzun bir formun doldurulmasını da isteyebilmektedir.
Diğer taraftan, üyelik için kullanıcının siteyi kullanan bir bağlantısı olmasını şart koşan bazı sosyal ağ
siteleri de bulunmaktadır. Örneğin veya Pinterest sayfalarına üye olabilmek için, kullanıcının öncelikle bu
sayfaların kullanıcısı olan bir başka üye tarafından davet edilmesi gerekmektedir. Bu tür davete dayalı
sosyal ağ sitelerinde kullanılmayan hesap sayısı daha düşük olmaktadır.

Kullanıcı Profilleri: Sosyal veya Profesyonel


Sosyal ve profesyonel ağlarda girilen bilgilerin türü aynı zamanda kullanıcıların profilini de ortaya
oymaktadır. İş amaçlı profillerde, profesyonellerin birbirleriyle iletişiminde ihtiyaç duyulabilecek
uzmanlık alanı, iş ve eğitim geçmişi, iletişim bilgileri gibi detaylara yer verilmektedir. Bu sayede
profesyoneller, girişimciler ya da işverenler birbirleriyle veya iş arayanlarla daha kolay iletişim
kurabilmektedir. Örneğin LinkedIn profesyonellerin yer aldığı sosyal ağ sitelerinin bir örneğidir.
Sosyal profiller ise kişinin daha kişisel bilgilerini içermektedir. Bunlar kişinin medeni durumundan,
yaşına, cinsiyetine, ilgi alanlarına kadar pek çok detaylı bilgiyi barındırmakta ve bu bilgilerin arkadaşlarla
paylaşılmasını sağlamaktadır. Facebook ve MySpace bu türden sosyal profillerin yer aldığı sosyal ağ
sitelerinin örnekleridir.
81

 
BLOGLAR
Bloglar, Web 2.0’ın ilk platformlarından birisidir. Blogger.com ya da Wordpress.com gibi blog hizmeti
veren siteler sayesinde kullanıcılar, birkaç dakika içinde kendilerine ait bir web sayfasını yayına
sokabilmektedir. Bloglar üzerinden ister belirli bir konudaki görüş ve fikirlerini isterlerse de kendi
yaşamlarından parçaları paylaşabilmektedirler. Bu sayede birçok insan sesini geniş kitlelere duyurma
imkanına sahip olmaktadır. Blog dünyası 150 milyonun üzerinde bloğuyla ve yakın zamanda ortaya çıkan
mikrobloglarla sosyal medya içinde önemli platformlardan birisini oluşturmaktadır.

Blogların Gelişimi
HTTP’nin bu denli yoğun kullanılmadığı 1983 yılından 1990 yılına kadarki süreçte web üzerindeki temel
iletişim ortamı Usenet’tir. Usenet günümüz forumlarının basit formu olan haber gruplarının ön plana
çıkmasını sağlamıştır. Bu dönemde, Brian E. Redman Internet’te karşılaştığı ilginç bilgileri özetleyerek
yayınlamaya başlamış ve böylelikle kendi isminin baş harflerinden türettiği mod.ber isimli bir blog
oluşturmuştur. 1990’ların ortalarına gelindiğinde ise GEnie, BiX, EarthLink, Prodigy ve CompuServe
gibi sanal topluluklar duyuru tahtaları ve forumlar sunmaya başlamışlardır. Daha sonraları insanlar bu
alanları birer günlük ya da gazete haline getirmişler ve gündelik yaşamlarından parçaları bu alanlarda
paylaşmaya başlamışlardır. Bu ilk nesil blog yazarları kendilerini günlükçüler ya da haberciler olarak
adlandırmışlardır. 1994 yılında Swarthmore Koleji öğrencilerinden Justin Hall gerçek anlamda ilk blog
yazarı olarak ortaya çıkmıştır (Saflo, 2010).
1994 yılında ortaya çıkan ilk nesil bloglardan bir diğeri ise Wearable Wireless Webcam ismini
taşımaktadır. Yazı, fotoğraf ve videodan oluşan bu bloğun yazarı üzerine giydiği kablosuz bir kamera
aracılığıyla gündelik yaşamını bloğu üzerinden paylaşmaya başlamıştır. 1990-94 yılları ilk nesil blogların
sayıca artmaya başladığı dönemdir. Bu ilk dönemde bloglar temel olarak bir HTML kodunun
güncellenmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla da bu dönemin blog yazarlarının teknik birtakım bilgilere
ve becerilere sahip olması da gerekmektedir. 1998 yılında okuyucuların da yazılara yorum yapmasına
olanak sağlayan Açık Günlük hizmeti ortaya çıkmıştır. 1999 yılına kadar blogların yayılması çok yavaş
devam etmiştir.
2000-2003 yılları arasında ise tarayıcı tabanlı blog platformları (Blogger, WordPress, TypePad gibi)
ortaya çıkmaya başlamış ve böylelikle teknik bilgi ve beceriye sahip olmayan kişiler de web üzerinde
kendilerini ifade etme şansına sahip olmuşlardır. Blogların asıl büyümesi 2006-2008 yılları arasına denk
düşmektedir. Blogların bu denli artmasında etkisi olan iki önemli etken bulunmaktadır. Bunlardan ilki,
blogların politik amaçlı kullanımı ve 2004 senesinde yaşanan Amerikan başkanlık seçimindeki etkileridir.
Blogların seçim sürecindeki etkisi insanların bloglara olan merakını ve eğilimini arttırmıştır. İkinci olarak
ise, yine 2004 yılında yaşanan Asya depremidir. Bu deprem sonrasında Tayland, Endonezya, Hindistan
ve diğer zarar gören ülkelerdeki blog yazarları, ilk durum raporlarını iletmek için harekete geçmişlerdir.
Milyonlarca insan, dakika dakika bu büyük felaketin detaylarını, medyadan önce, bu bloglardan
izlemiştir.
2005 yılında Fortune dergisi iş adamlarının göz ardı etmemesi gereken sekiz bloğu açıklamıştır.
Bunlar; Peter Rojas (www.crunchbase.com/person/peter- rojas), Xeni Jardin (www.boingboing.net),
Mena and Ben Trott (www.sixapart.com), Jonathan Schwartz (www.blogs.sun.com/jonathan), Jason
Goldman (www.goldtoe.net), Robert Scoble (www.scobleizer.com) ve Jason Calacanis
(www.calacanis.com). Aynı yıl The Guardian gazetesi blogların dahil edildiği yeni bir tasarıma geçmiştir.
2006 yılında onu BBC izlemiş ve editörleri için blog açmıştır.
Bu gelişmelere paralel olarak blogların türleri de çeşitlilik kazanmıştır. 2004 yılında kullanıcıların
çektikleri ya da Internet’te buldukları videoları paylaşabilecekleri video bloglar yaygınlaşmaya
başlamıştır, 2006 yılında yeni bir blog türü olarak mikroblogging ile birlikte Twitter ortaya çıkmıştır.
Günümüzde yazı, fotoğraf ve video içeriğinin sunulabildiği farklı formatlarda bloglar bulunmaktadır.
2010 yılı itibariyle tüm dünyada 150 milyonun üstünde aktif blog bulunmaktadır.

82

 
Blogların Tanımı ve Özellikleri
Kelimenin ilk oluşumu, "Web" ve "Log" kelimelerinin birleşmesinden doğmuş ve bu uygulamalar
“Weblog” olarak isimlendirilmiştir. Bu teknik biraz daha yaygınlaştığında ise, "blog" olarak kısaltılmıştır.
Türkçe ‘ye de “ağ günlüğü veya web günlüğü” olarak çevrilmiştir. Ancak, bu çeviri yerine Türkçe ‘de
“blog” olarak kullanılmaya devam etmektedir. “Web Log” terimi ilk kez, internet yazarı olan John Barger
tarafından 1997 yılında kullanılmış, “blog” kısaltması ise birkaç yüz bloğun olduğu 1999 yılında ortaya
çıkmıştır. Bloglarla ilgili terimler 2003 yılında “Oxford English Dictionary” içinde yerini almıştır (Özata
ve Öztaşkın, 2005).

Resim 4.1: Bir blog sayfasının görünümü

En basit tanımıyla blog, kolay hazırlanabilir bir web sayfasıdır. Bedava veya pahalı olmayan
yazılımlar aracılığıyla herkesin birkaç dakika içinde, bir web sayfası üzerinde günlük oluşturması olarak
tanımlanabilir (Özata ve Öztaşkın, 2005). Bir blog oluşturmak için doğrudan barındırma hizmeti veren
Blogger.com, Wordpress.com ya da Blogcu.com gibi hizmet sağlayıcılara başvurulabileceği gibi,
kullanıcılar WordPress, Blogger, MovableType ya da LiveJournal gibi sitelerin sundukları yazılımları
kullanarak bloglarını kendi sunucuları üzerinde de barındırabilirler.
Bloglara yapılan her yeni girişe “gönderi – post” adı verilmektedir. Bu gönderiler yazarın görüş ve
düşüncelerini ya da hislerini yansıtan yazılardan, fotoğraflardan ya da videolardan oluşabilmektedir.
Bloglar, genel olarak en yeni gönderinin en üstte yer aldığı tersten bir kronolojik sıraya sahiptir. Her yeni
gönderi geldiğinde diğer gönderiler aşağıya doğru kaymakta ve sayfanın en üstünde son gönderi
gözükmektedir. Bloglar genellikle belirli bir konu üzerine olmakla birlikte kimileri de sadece yazarların
83

 
tuttuğu günlüklerden ibaret olmaktadır. Blogların içeriği diğer bloglara, haber hikayelerine, fotoğraflara,
resimlere, yorumlara, video ve ses kayıtlarına verilen pek çok bağlantıdan (linkten) oluşmaktadır. Bloglar
çok sık güncellenmektedir. Günlük veya günde birkaç kez gönderi yapılması tercih edilmektedir.
Blogların en önemli özelliklerinden birisi de okuyucuların yapacakları yorumlar aracılığıyla yazara
ulaşma ve onunla iletişim kurabilme şanslarıdır. Her gönderinin kalıcı bir web adresinin (perma link)
olması da blogların ayırt edici özelliklerinden bir diğeridir.Bloglar ilk etapta yazılardan oluşmasına karşın
günümüzde çok çeşitte içerik paylaşımı yapılabilen farklı türde bloglar bulunmaktadır. Örneğin, sanatın
paylaşıldığı artbloglar, fotoğraf ve grafik paylaşımı yapılan fotobloglar, skeçlerden oluşan sketchbloglar
ya da müzik ve podcastlerden oluşan sesli bloglar (audiobloglar) bunların en bilinen örnekleridir.
Bloglar kişisel ya da kurumsal olabilmektedir. Kurumsal bloglar, firmaların çalışanlarıyla iletişim
kurmaları ya da kamuoyu tarafından izlenilmesi amacıyla yaratılabilmektedir (Akar, 2010). Kurumsal
bloglar temel olarak firmaların satış, pazarlama, halkla ilişkiler ve müşterileriyle ilişkilerini geliştirmek
amaçlarını taşımaktadır. Aşağıda Tablo 4.3’de kurumsal blogların türleri yer almaktadır.

Tablo 4.3: Kurumsal blog türleri

Blog Türü Açıklama

Yönetici Blogları Bu bloglarda yöneticiler ya da şirket CEO’ları şirketin karşı karşıya olduğu
konular üzerine kendi bakış açılarını paylaşırlar.

Şirket Blogları Şirketin içinde olup bitenler hakkında işletme lehine yazılar yazılan, şirketi
temsil eden bloglardır.

Ürün blogları Firmalar ürün bloglarında ürünleriyle ilgili gelişmeleri ve yenilikleri


paylaşmaktadır. Ayrıca, favori markalar hayranları ile bu bloglar aracılığıyla
iletişim kurabilmektedir.

Müşteri Hizmeti Blogları Müşterilerin yaşadıkları sorunların çözümü için başvurabilecekleri bloglardır.
Savunma Blogları Bazı durumlarda işletmeler yaşadıkları sorunların ya da krizlerin çözümü
sürecinde gelişmeleri duyurmak, savunmalarını oluşturan kanıtları göstermek
ve kamuoyuna konuyla ilgili güncel bilgileri iletmek amacıyla savunma
bloglarından yararlanabilmektedir.

Çalışan Blogları İşletme çalışanlarının işletmeleri ve ürünleriyle ilgili yazdıkları bloglardır.

Kaynak: Akar, E. (2010). Sosyal Medya Pazarlaması: Sosyal Web’de Pazarlama Stratejileri. Efil Yayınevi, Ankara.

Bunun dışında da bloglar farklı kategoriler altında sınıflandırılabilmektedir. Qlogs (Question Blogs),
soru blogları olarak bilinmektedir ve okuyucular yorumlar, e-posta ya da sayfadaki iletişim formları
üzerinden yazara sorular iletmekte ve blog yazarı da bu soruları cevaplamaktadır. Video içeriği paylaşan
bloglar “vlog”, sadece diğer sitelere bağlantılar veren bloglar “linklog”, daha kısa gönderiler ve zengin
medya karışımı sunan bloglar “tumblog” ve yasal konu ve bilgiler sunan bloglar ise “blawg” olarak
adlandırılmaktadır. Bir de spam bloglar olarak adlandırılan “sploglar” bulunmaktadır. Tüm bu blogların
oluşturduğu dünya ise blogsfer olarak tanımlanmaktadır (Saflo, 2010).
Bu denli çok sayıda ve çeşitte blog beraberinde sadece bloglar içinde arama yapan sayfaların da ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. Örneğin BlogCatalog gibi bazı sanal topluluk sayfaları üyelerinin kendilerine
uygun blogları bulabilmelerine yardımcı olmaktadır. Diğer taraftan, Bloglines, BlogScope ve Technorati
gibi siteler ise sadece bloglar içinde arama yapılmasını sağlayan sayfalardır. Google (Google blogs) ve
Yahoo (MyBlogLog) gibi temel arama motorları da kendi içlerinde sadece bloglar kapsamında arama
yapılmasını sağlayan fonksiyonlar sunmaktadır. Bunlar arasından Technorati diğer sayfalardan
farklılaşmaktadır. Technorati, blogların diğer sayfalardan aldıkları bağlantı ve Alexa kullanıcı sayısına
dayanarak her bir bloğa bir derece vermektedir. Blogların popülaritesi Technorati tarafından verilen bu
dereceden önemli ölçüde etkilenmektedir.

Bloglar başka hangi şekilde sınıflandırıabilir?

84

 
Mikrobloglar
Mikroblogların gelişimi de bloglara dayanmaktadır. Bazı yazarlar, bloglarına yazdıkları uzun ve detaylı
yazılar yerine daha kısa ve öz yazılar yazmaya başladıklarında mikrobloglar ortaya çıkmıştır.
Mikrobloglar, geleneksel bloglara göre çok daha hızlı ve kolay gönderi yayınlama imkanı sağlamaktadır
(Borges, 2009). Bir blog yazarı sayfasını birkaç günde bir güncellerken, mikrobloglar gün içinde bile
defalarca güncellenebilmektedir. Mikroblogların takibi de bloglara göre çok daha kolay olmaktadır. Bu
sayede mikrobloglar insanların bilgiyi ve günlük faaliyetlerini iletmek için kullandıkları popüler
platformlar haline gelmiştir. Ayrıca, blog yazmaktan çok daha az emek isteyen mikrobloglar çoğu zaman
blog yazarlarının kendi sayfalarını desteklemek için kullandıkları bir platform halini de alabilmektedir.
Yazarlar kendi web sitelerinde ya da bloglarında paylaştıkları bir konuya dikkat çekebilmek için
mikroblogları kullanmaktadır.

Resim 4.2: Twitter sitesinden örnek bir profil.

Mikroblog hizmeti veren en bilindik sayfalardan birisi Twitter olmuştur. Twitter, 140 ya da daha az
karakter içeren, anlık kısa mesaj alma ve gönderme imkanı sağlayan bir mikrobloglama ve sosyal
paylaşım sitesidir. Bu mesajlar kullanıcının seçimine göre Twitter sayfası üzerinden ya da kişinin kendi
web sitesinde, bir uygulama üzerinde (Facebook gibi), cep telefonu mesajı ya da e-posta olarak
yayınlanabilmektedir. Mesajlar Twitter üzerinden sizi takip eden diğer kullanıcılara da ulaştırılmaktadır.
Twitter üzerinden birini takip etmeye başlamak ya da takip etmekten vazgeçmek oldukça kolay bir
işlemdir. Böylelikle, takip edilen kişinin mesajlarından rahatsız olduğu anda kullanıcının o kişiyi takip
etmeyi bırakması mümkün olmaktadır.
Twitter’ın bu denli rağbet görmesinin sebeplerinin başında, mikroblogların özellikle de Twitter’ın
takibinin geleneksel bloglara göre çok daha kolay olması gelmektedir. Kullanıcılar onlarca hatta yüzlerce
kişiyi aynı anda takip edebilmektedir. Bu da Twitter üzerinden paylaşılan kısa mesajların daha fazla
okunur ve takip edilir olmasını sağlamaktadır. Yanı sıra, Twitter üzerinden paylaşımda bulunmak,
paylaşımları takip etmek ya da yorumda bulunmak çoğu kişi için başlı başına bir eğlence kaynağı haline
de gelmiş durumdadır.
Twitter mikroblog hizmeti veren tek site konumunda değildir. Twitter dışında en çok bilinen
mikroblog sayfalarının başında Tumblr, Cif2.net, Plurk ve Jaiku gibi sayfalar gelmektedir. Diğer taraftan,
Facebook, MySpace, LinkedIn, Google Buzz, Google+ ve XING gibi sosyal ağ siteleri de, “durum
güncellemeleri” başlığı altında mikroblog hizmeti sunmaktadır. Bunlar içinden Tumblr mikroblog
platformları içinde son dönemde oldukça fazla rağbet görmeye başlamış olan örneklerden birisidir. Bu
sayfa, yazarların bilgisayarlarından, telefonlarından, e-postalarından metin, fotoğraf, alıntı, bağlantı,
müzik ve video paylaşmalarını sağlayan bir mikroblog platformudur. Burada yer alan bloglar “tumblog”
olarak isimlendirilmekte ve yayınlanan içerikler blog gönderilerine göre oldukça kısa ve öz yapıdadır.
Kullanıcılar kendi bloglarını kamuya açık ya da kendilerine özel yayınlayabilecekleri gibi, diğer blogların
takipçisi de olabilmektedirler.

85

 
Multimedya Blogları ve Podcastler
Multimedya alanındaki gelişmeler beraberinde bloglar açısından da yeni hizmetlerin ortaya çıkmasına
sebep olmuştur. Bunlar yukarıda da kısmen sözü edilen video blogları (vbloglar), fotoğraf blogları, mobil
bloglar ve sesli bloglar (genellikle podcast olarak da adlandırılmaktadır) olarak örneklendirilebilir. Bu
bloglar da belirli konular çerçevesinde olabildiği gibi, kişilerin gündelik yaşamlarını ya da deneyimlerini
yansıtabilmektedir. Bu bloglara da okuyucular metin olarak yorum yapabilmektedir.
Sahip olduğu teknoloji ve kullanım yaygınlığı açısından podcastler bu grup içinde ayrıca öne
çıkmaktadır. Podcast terimi ilk olarak The Gurdian gazetesinde 2004 yılında yayınlanan bir makalede
kullanılmıştır. Podcastler ilk etapta bir Ipod uygulaması olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla da terim,
Ipod’un “Pod” kısmı ile İngilizce yayın anlamına gelen broadcast kelimesinin “cast” kısımlarının
birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Günümüzde podcastler tüm kişisel ses cihazlarından
dinlenebilmektedir. Podcast, radyo yayınları ya da benzer programların Internet’ten indirilebilir ve kişisel
ses cihazlarında dinlenebilir hale gelmesini sağlayan dijital kayıt olarak tanımlanmaktadır. Podcastler
ağırlıklı olarak ses dosyaları olmakla birlikte video versiyonları da bulunmaktadır (Saflo, 2010).
Podcastlerin ortaya çıkması ve bu denli yoğun kullanımı, blogların takibini kolaylaştırmak için
geliştirilen RSS teknolojisi ile mümkün olmuştur. RSS bloglara yeni eklenen içeriğin daha kolay takip
edilmesini sağlayan bir teknolojidir. Blog okuyucuları RSS teknolojisi ile takip ettikleri bloglara abone
olabilmekte ve sayfaya yeni eklenen her içerik doğrudan okuyucuya haber verilmekte ya da
iletilmektedir. Blogları üzerinde metin dışında ses dosyaları sunan yazarlar da RSS teknolojisi sayesinde,
ürettikleri bu ses dosyalarını doğrudan dinleyicilerine ulaştırmayı başarmışlardır. Dolayısıyla, dinleyiciler
takip etmek istedikleri programlara ya da sesli bloglara RSS teknolojisi ile üye olduklarında, her yeni
program doğrudan dinleyiciye ulaştırılmaktadır.
Internet’in ortaya çıkışından bu yana dijital ses kayıtları, o ya da bu formatta dolaşımda olmuştur.
Ancak podcastler sayesinde kullanıcılar üye oldukları yayınları kişisel ses cihazlarına aktararak bu
kayıtları istedikleri yerde, istedikleri zamanda ve tekrar tekrar dinleme şansına sahip olmuşlardır.

İÇERİK TOPLULUKLARI
İçerik topluluklarının en bilinenleri, kullanıcılarının fotoğraf ve video paylaştığı Flickr ve Youtube gibi
sitelerdir. Ancak, bu toplulukların paylaşımları fotoğraf ve video ile sınırlı kalmamaktadır. Çok farklı
türde içeriğin paylaşılmasına olanak veren çok sayıda içerik topluluğu sitesi günümüzün en popüler
sosyal medya türlerinden birisini oluşturmaktadır.

İçerik Topluluklarının Tanımı ve Özellikleri


İçerik topluluklarının temel amacı, kullanıcıların sahip oldukları içeriği birbirleriyle paylaşmalarını
sağlamaktır. Bu siteler kullanıcılarına geleneksel anlamda arama motorlarında içerik aramaya göre
oldukça kullanışlı bir arama deneyimi sunmaktadırlar. Diğer kullanıcılar tarafından belirli kategoriler
altında etiketlenmiş olan içerik sayesinde kullanıcılar, içeriği hem daha kolay aramakta ve bulmakta, aynı
zamanda içeriğin kapsamı konusunda deha iyi fikir edinebilmektedir. Aynı zamanda, bu sitelerde içeriğin
kalitesi ve ilginçliği de diğer kullanıcılar tarafından değerlendirilmeye tabii tutulduğundan, neyin popüler
olduğuna da yine bu sitelerin kullanıcısı olan kitleler karar vermektedir (Hansen, Shneiderman ve Smith,
2010).
İçerik toplulukları metin (kullanıcıların sahip oldukları kitapları paylaştıkları BookCrossing sayfası
gibi), fotoğraf (Flickr veya Pinterest gibi), video (YouTube gibi) ya da power point sunumlar (Slideshare
gibi) şeklinde farklı türde içeriğin paylaşımına olanak vermelerine göre çeşitliliğe sahiptirler. İçerik
topluluklarında kullanıcılar sosyal ağlarda olduğu gibi bir profil sayfasına sahip değillerdir. Genellikle bu
türden sitelere üye olurken kullanıcının az miktarda bilgisi talep edilmektedir. Çoğu popüler sosyal ağ
sitesi de benzer şekilde içerik paylaşımına olanak vermesine karşın, içerik toplulukları içeriğe daha fazla
odaklı olmaları ile onlardan ayrışmaktadır.
Diğer taraftan, içerik toplulukları telif hakları konusunda sorun yaratabilmektedir. Kullanıcılar, telif
hakkı koruması olan içeriği de bu sitelerden paylaşabilmektedirler. Her ne kadar sitelerin çoğu bu
durumun önüne geçebilmek için sıkı kurallar uygulamaya çalışsa da gene de tam anlamıyla bir koruma
sağlanması mümkün olamamaktadır.

86

 
İçerik Topluluklarının Türleri
İçerik toplulukları temel olarak paylaşılan içeriğe göre farklı türlere ayrılmaktadır (Hansen, Shneiderman
ve Smith, 2010);
Video ve TV: Video kameraların günlük hayat içinde yoğun kullanılmasıyla birlikte insanlar
çektikleri videoları bu türden içerik sitelerine yüklemeye başlamışlardır. YouTube ve Vimeo gibi siteler
kullanıcılarının videolarını ücretsiz olarak yüklemelerine ve paylaşmalarına izin vermektedir. Sadece
sıradan kullanıcılar değil, aynı zamanda kuruluşlar, üniversiteler, markalar da bu sitelerde içerik
paylaşmaktadır. Google Video, MetaCafe, Hulu ve Netflix gibi sayfalar ise kullanıcılarının TV
programlarını, filmleri ve video kliplerini izlemelerine olanak sağlamaktadır. Bu siteler sahip oldukları
bazı özellikler nedeniyle sosyal ağ sitelerine de benzemektedir. Örneğin, kullanıcılar izledikleri bir
videoyu beğendiklerinde, yorum yazdıklarında ya da o kullanıcıyı takibe aldıklarında her iki kullanıcı
arasında bir bağlantı oluşabilmektedir.
Fotoğraf ve Sanat: Sosyal medya kişilerin fotoğrafları ve sanat ürünlerinin dijital kopyalarını kendi
ağları içinde ya da daha geniş anlamda tüm web üzerinde paylaşmasına da imkan sağlamaktadır.
1990’ların sonunda dijital fotoğraf makinelerinin yoğun kullanımı fotoğraf paylaşımının popüler hale
gelmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Fotoğraf paylaşımı temelde insanlar için eğlence
anlamına gelmektedir. Geçmiş anılarını taşıyan bu fotoğrafları paylaşmak bir yandan o anıları
canlandırırken, diğer taraftan dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar arkadaşlara, aile fertlerine ya da
yakınlarına bu anıları aktarmanın yolunu sunmaktadır. Aynı zamanda, bu sistemler fotoğrafların belirli
kategoriler altında sınıflandırılması ve nereden istenirse erişilebilir olmasını da sağlamaktadır. Bunlar
içinde en bilineni Flickr isimli fotoğraf paylaşım sitesidir. Flickr kullanıcılarına fotoğraflarını arkadaşları
ile veya tüm web üzerinden paylaşabilmelerine ve fotoğraflarını konu başlıklarına göre etiketleme imkanı
sağlamaktadır. Diğer sosyal paylaşım sitelerinde olduğu gibi Flickr da kullanıcılarına arkadaş listesi
oluşturma imkanı vermektedir. Picasa, SmugMug, PhotoBucket ve DeviantART gibi siteler de benzer
şekilde kullanıcıların fotoğraf ve görselleri paylaşımına izin veren sitelerdir.
Fotoğraf paylaşımına olanak veren ve son dönemde oldukça popüler hale gelen bir diğer site de
Pinterest‘tir. Bu site kullanıcılarının kendi yükledikleri, Internet üzerinde buldukları ya da sistemdeki
diğer kullanıcılar tarafından yüklenen fotoğrafları belirli kategoriler altında (bunlara pinboard adı
verilmektedir) derlemelerine, saklamalarına ve paylaşmalarına olanak vermektedir. Diğer taraftan,
stock.xchng ve iStockphoto gibi kullanıcıların belirli bir bedel ödeyerek fotoğraf satın alabilecekleri
siteler de bulunmaktadır. Aynı zamanda, Facebook gibi sosyal ağ siteleri de kullanıcılarının fotoğraf
paylaşımına olanak vermektedir. Bu fotoğraf paylaşımları farklı türden ağların oluşmasına sebep
olmaktadır. Kimi durumlarda paylaşılan bir fotoğraftaki kişiler bir grubu oluştururken, kimi durumlarda
da bir kişinin yayınladığı fotoğrafları ya da sanat ürünlerini takip edenler bir grup oluşturmaktadır.

Resim 4.3: Pinterest sitesinden bir görüntü

Kaynak: www.pinterest.com
87

 
Müzik: last.Fm, imeem ve Sonic Garden gibi siteler ise müzik üzerine kurulmuşlardır. Bu siteler de
video ve fotoğraf paylaşımı siteleri ile benzer özellikler taşımaktadır. Bu sitelerde de başkalarıyla arkadaş
olunabilmekte, yorum bırakılabilmekte ve belirli etiketlere göre sunulan içerik içinde arama
yapılabilmektedir. Bu sitelerin sunduğu farklı özelliklerden birisi, kullanıcının mevcut durumda
beğendiği şarkılardan yola çıkarak, ona beğenebileceği şarkıları önermesidir. Farklı alanlarda sıkça
gördüğümüz bu uygulama sayesinde, kullanıcılar hoşlarına gidebilecek ve daha önceden bilmedikleri çok
sayda müzik parçasını bulma şansına sahip olmaktadırlar.
Sosyal imleme: Çoğu kişi web üzerinde dolaşırken bulduğu ilginç sayfaları ya da daha sonra işine
yarayabileceğini düşündüğü içeriği saklama ihtiyacı duymaktadır. Bu içerik sadece kullanıcısına değil,
paylaşılırsa çok sayıda insana da faydalı olabilecektir. İnsanların bu ihtiyaçlarından yola çıkarak, yer
imlerini (web sitelerinin adreslerini) kaydetmeyi ve paylaşmayı sağlayan çok sayıda site ortaya çıkmıştır.
Bu sitemde, içeriğin kendisi değil, içeriğe ulaşmayı sağlayan adresler referans olarak kaydedilmekte ve
paylaşılmaktadır. Sosyal imleme olarak adlandırılan bu uygulama, kullanıcılarının Internet üzerindeki
kaynakları düzenlemelerine, arşivlemelerine ve gerektiğinde geri bulmalarına yardımcı olmaktadır.
Etiketleme bu tür sitelerin en önemli fonksiyonlarından birisini oluşturmaktadır. Kullanıcılar kaydettikleri
içeriği, bu içeriği ifade eden kavramlarla fişlemekte ya da etiketlemektedirler. Böylelikle, içeriğin
aranması ve bulunmasının kolaylaşmasının yanında, diğer kullanıcılar bu içeriğin kapsamını daha kolay
anlayabilmektedirler. Örneğin, deli.cio.us, digg, reddit ve stumbledupon gibi siteler kullanıcıların web
üzerinde bulduğu ilginç içeriği kaydetmelerine, etiketlemelerine ve diğer insanlarla paylaşmalarına
yardımcı olmaktadır. Bu siteler aynı zamanda kullanıcıların diğer kullanıcılar tarafından kaydedilmiş ve
paylaşılmış yer imlerini taramasına da olanak vermektedir. Özetlemek gerekirse, bu siteler kullanıcıların
çok sayıda yer imini derlemesine, bu içeriğe istedikleri anda istedikleri yerden ulaşmasına ve benzer ilgi
alanlarına sahip olan kişilerin bir ağ kurmasına olanak veren paylaşım sitelerdir. Benzer şekilde, kitaplar
ve dergi makaleleri gibi web dışı içeriğin paylaşımı için de Goodreads, libraryThing, citeulike ve connote
gibi siteler bulunmaktadır.

İçerik topluluklarının çoğu aynı zamanda sosyal ağ sitelerinin


özelliklerini de taşımaktadır. Bu nedenle bazı sosyal medya platformları hem içerik
topluluğu hem de sosyal ağ sitesi olarak değerlendirilebilmektedir.

SANAL DÜNYALAR
Sanal dünyalar kullanıcıların çevrimiçi olarak üç boyutlu modellenmiş bir dünyada, kişisel avatarları ile
temsil edildikleri ve gerçek dünyada olduğu gibi diğer insanlarla iletişime girdikleri platformlardır. Sanal
dünyalar bilgisayarlar aracılığıyla kurgulanmış ortamlardır. Bu ortamlarda kullanıcılar birbirlerini
“avatar”ları üzerinden görebilmektedirler. Avatarlar, kullanıcıların ya da bu kullanıcıların sanal dünyada
canlandırdıkları karakterlerin grafik gösterimleridir. Diğer sosyal medya türlerinde ağırıklı olarak iki
boyutlu olarak karşımıza çıkan avatarlar, sanal dünyalarda üç boyutlu bir hal almaktadır. Genel olarak
sanal dünyalar çok sayıda kullanıcının katılımına açık olmaktadır.
Sanal dünyalar çok çeşitli ilişki ağlarının kurulmasına olanak vermektedir. Oldukça basit oyunlar bile
arkadaş gruplarının ya da takımların kurulmasına izin vermektedir. Oyun sistemlerinde oyuncuların
takımlara, kabilelere, birliklere ya da kulüplere dahil olması, oyuncuların bir takım üyelik ağları
geliştirmesine olanak sağlamaktadır.
Sanal dünyalar kendi içinde bazı özelliklerine göre farklılıklar göstermekle birlikte, bazı ortak
özellikleri de paylaşmaktadırlar. Bunları şu şekilde sınıflandırabiliriz (Akar, 2010);
• Paylaşılan alan: Katılımcılar aynı ortak alana aynı zamanda katılabilirler.
• Yakınlık: Etkileşimler gerçek zamanda gerçekleşmektedir.
• Üç boyutlu görsel ortam: Sanal dünyaların çoğu üç boyutludur ve gerçek yaşam görüntülerine
sahiptir. Topografya, mimari yapı ve yerçekimi bu dünyaların gerçek yaşam alanlarına
benzemesini sağlamaktadır.
88

 
• Kişiselleştirme: Kullanıcılar bu dünyalarda sunulan nesneleri değiştirebilir, geliştirebilir ya da
kendilerine göre kişiselleştirebilirler.
• Süreklilik: Bu dünyalardaki yaşam, kullanıcılarının oturum açmasından bağımsız olarak devam
etmektedir.
• Topluluk ve sosyalleşme: Sanal dünyalar içinde sosyal grupların (takımlar, kulüpler, dernekler,
komiteler, ev arkadaşlıkları, komşuluklar gibi) kurulmasına imkan verilmektedir.
Sanal dünyaların temel olarak iki farklı türü bulunmaktadır; sanal oyun dünyaları (çok oyunculu
çevrimiçi rol yapma oyunları) ve sanal gerçeklik dünyaları (çok oyunculu çevrimiçi gerçek yaşam
oyunları).

Sanal Oyun Dünyaları


Sanal oyun dünyaları ya da diğer adıyla çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları, çok sayıda
oyuncunun sanal bir oyun dünyası içinde etkileşime girmelerini ifade etmektedir (Hansen, Shneiderman
ve Smith, 2010). Bu oyunlar çok sayıda oyuncunun (yüzlerce hatta binlerce oyuncu oyunu aynı anda
oynayabilir) katılımına açıktır ve oyundaki dünya, oyuncuların varlığından bağımsız olarak devam
etmektedir. Oyuncu oyundan ayrılmış olsa da oyun diğer oyuncular için devam etmektedir. Oyunlar
içinde ortaçağ ve eski dünya unsurları, sihir ve büyü, bilim kurgu ve suç gibi farklı temalardan yola
çıkılarak fantezi dünyalar oluşturulmaktadır. Oluşturulan bu fantezi dünya içinde oyuncular, bazı
karakterleri canlandırmakta ve bu karakterin davranışlarına yön vermektedirler. Bu karakter oyunun
temasına göre bir şövalye, bir rahip, bir savaşçı ya da bir eski dünya vatandaşı olabilmektedir.
Oyuncuların en temel amaçlarından birisi, sahip oldukları karakteri geliştirmektir. Bu amaçla
canlandırdıkları karakterin yaptığı işi daha iyi yapabilmesi için çaba harcarlar. Canlandırılan karaktere
göre bu çabalar bir canavarla ya da ejderhayla savaşmak olabileceği gibi kimi zaman da sahip olunanların
(paranın, zenginliğin ya da savaş araçlarının) arttırılması olabilmektedir. Bu sanal oyunlar oyuncular arası
iletişim için birtakım ortamlar da sunmaktadır. Çoğu oyun kurulacak birlik ya da kabilelere destek
vermektedir. Bazı durumlarda, oyunda başarılı olabilmek belirli gruplarla işbirliği yapmayı
gerektirmektedir. Ayrıca, oyuncular o oyunlarla bağlantılı forum ve benzeri sayfalar aracılığıyla da
bağlantı kurabilmektedirler.
Son yıllarda X-Box ve Play Station gibi oyun konsolları üzerinden de bu tür oyunların çevrimiçi
oynanması sayesinde sanal oyun dünyaları daha fazla rağbet görür olmuşlardır. World of Warcraft, dünya
genelinde 12 milyon oyuncusu ile, sanal oyun dünyalarının en bilinenlerinden bir tanesidir. Oyun, üç
boyutlu bir oyundur. Azeroth adlı bir gezegende geçmektedir. Oyun bünyesinde birbirine düşman olan iki
birlik bulunmaktadır: Alliance (İttifak) ve Horde (Güruh). Yeni bir karakter oluştururken kullanıcıdan bir
birliği seçmesi istenmektedir. Oyuncu bu iki birlikten dilediğinin altındaki bir ırkı seçer (örneğin Alliance
için Dwarf ırkı ya da Horde için Troll ırkı). Her bir ırk altında avcı (hunter), rahip (priest) ya da savaşçı
(warrior) gibi sınıflar bulunmaktadır. Oyuncular seçtikleri birlikteki diğer oyuncularla konuşabilir, posta
alışverişi yapabilir, grup görevleri yapabilir ve lonca (guild) oluşturabilirler. Karşı birlik oyuncuları ise
birbirleriyle yalnızca özel komutlarda iletişime geçebilir ve özel bölgelerden ticaret yapabilirler.
Oyuncular karakterlerini görev tamamlayarak ya da çeşitli aktivitelerle geliştirirler ve belli miktarda
deneyim kazanırlar. Deneyim puanları ise karakterin seviyesinin artmasına yol açar.

89

 
Resim 4.4: World of Warcraft oyunundaki karakterlerden örnekler.

Kaynak: www.hdwallpapers.eu/wp-html/wallpapers-wow-world-of-warcraft-special-1920x1200.htm (28.04.2012)

http://tr.wikipedia.org/wiki/World_of_Warcraft

Sanal Gerçeklik Dünyaları


İkinci grubu, kullanıcılarının gerçek yaşamlarındakine benzer bir deneyimi sanal gerçeklik içinde
yaşamalarına olanak veren, davranışlarını daha özgürce belirleyebildikleri sanal gerçeklik dünyaları
oluşturmaktadır (Hansen, Shneiderman ve Smith, 2010). Sanal gerçeklik dünyaları içinde de kullanıcılar
bir avatar aracılığıyla görüntülenmekte ve üç boyutlu bir dünya içinde hareket etmektedir. Ancak, bu
dünya içinde, sanal oyun dünyalarının aksine, çok fazla kural bulunmamaktadır. Bu durum, oyunculara
çok geniş bir çeşitlilikte benlik sunumu imkanı sağlamaktadır. Oyuncular bu dünya içinde belirli
sınırlamalar olmaksızın istedikleri karaktere sahip olabilmektedirler. Bu karakterin devamı ya da
geliştirilmesi de sanal oyun dünyalarındaki gibi belirli kurallara bağlı değildir. Dolayısıyla, oyuncular bu
dünya içinde kim olmak istiyorlarsa o karaktere bürünebilmekte ve avatarlarının karakterlerini serbestçe
yönetebilmektedirler.
Sanal gerçeklik dünyaları geleneksel iletişim araçlarının yanında oyuncuların avatarlarının vücutları
aracılığıyla da iletişim kurmalarına olanak vermektedir. Metin tabanlı anında mesajlaşmada olduğu gibi
bu ortamda da iletişim eş zamanlı gerçekleşmektedir. Sanal gerçeklik dünyalarında oyuncular birbirleriyle
eş zamanlı olarak metin bazlı iletişim kurabildikleri gibi, avatarlarının vücut diliyle (yüz ifadeleri,
duruşları vs.) ya da aralarındaki özel video konferanslarla da iletişim kurabilmektedirler. Bu iletişimlerin
gerçekleşebilmesi için tüm tarafların oyunun içinde olması gerekmektedir.

90

 
Resim 4.5: Second Life oyunundan görüntüler.

Kaynak: www.secondlife.com

Bu oyunların en bilinenleri arasında Second life ve The Sims gelmektedir. Çocuklar ve gençlere
yönelik olarak da club Penguin, Webkinz ve habbo gibi oyunlar bulunmaktadır. Second Life 1 milyona
yakın kullanıcısı ile bu tür dünyalar arasında en çok rağbet gören oyundur. Second Life, Linden Research
firması tarafından 2003 yılında hizmete sokulmuş, Internet tabanlı bir sanal dünyadır. Oyun,
kullanıcılarına ikinci bir hayatı vaat etmektedir. Oluşturulan bu yapay dünyada oyuncuların yapacakları
yalnızca hayal güçleri ile sınırlıdır. Second Life'ta kişi kendine bir avatar yaratarak oyuna başlar.
Oluşturacağı avatarın her türlü özelliğine kendisi karar verebilmektedir. Örneğin istediği saç rengi, boy,
kilo, meslek gibi her şey kullanıcının isteğine bağlı olarak ayarlanabilmektedir. Kişi tıpkı gerçek hayatta
olduğu gibi oyun içerisinde de arkadaşlar edinebilmekte ve çevrimiçi Chat sayesinde sosyal bir ortama
sahip olabilmektedir. Aynı zamanda gayrimenkul almaktan, tasarım yapmaya, üniversite eğitimine kadar
her türlü kurgu Second Life ortamında gerçekleştirilmiştir. Oyunun bir diğer avantajı ise avatarlar
sayesinde sanal dünyada para kazanılabilmesidir. Kendi içinde kendi ekonomisini yaratan Second Life
içinde para birimi olarak Linden Doları (L$) kullanılmaktadır. Linden doları olarak kazanılan paralar
daha sonra buradaki döviz ofisinden Amerikan dolarına çevrilip, oyuncunun gerçek dünyadaki hesabına
aktarılabilmektedir.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Second_Life

İŞBİRLİĞİNE DAYALI YAZARLIK


Bilgisayarlar ile birlikte, bir dokümanın (belgenin) oluşturulması ve düzenlenmesinde daktiloların
kullanıldığı döneme göre önemli bir gelişme yaşanmıştır. Benzeri bir gelişme sosyal medya araçları
sayesinde, dokümanların birden çok sayıda kullanıcı tarafından oluşturulması ve düzenlenmesi sürecinde
de yaşanmıştır. Sosyal medyanın bu yeni araçları çok sayıda son kullanıcının (küçük gruplardan yüzlerce
hatta binlerce yazara kadar) dokümanları ortaklaşa biçimde oluşturmasını ve düzenlemesini mümkün
kılmıştır. Bu tür işbirliğine dayalı yazarlığın temelde iki türü bulunmaktadır (Emigh ve Herring, 2005);
Bunlardan ilki, çok sayıda yazarın bir web sitesindeki içeriği ortaklaşa oluşturdukları ya da düzenledikleri
wikilerdir. İkincisi ise, sosyal medya aracılığıyla dokümanların ortaklaşa kullanımı ve oluşturulmasını
ifade eden doküman paylaşımı uygulamalarıdır.

91

 
Wikiler
Wiki, 1995 yılında Ward Cunningham tarafından geliştirilen ve kullanıcılarının web sitesi üzerindeki
içeriği serbestçe oluşturmasına ya da düzeltmesine izin veren grup iletişim mekanizmalarıdır. Wikiler
ansiklopedi oluşumu dışında kurumsal intranetler, bilgi yönetim sistemleri ve not alma amaçlı olarak da
kullanılmaktadır. Wikilerin iki önemli ayırt edici özelliği bulunmaktadır (Emigh ve Herring, 2005); ortak
yazarlık ve versiyon kontrolü. Wikiler içinde, tüm kullanıcılar potansiyel birer yazar ya da editör
konumundadır. İçerik üzerinde değişiklik yapmak isteyen bir kullanıcı, o metin üzerine tıkladığında
açılan sayfa içinde istediği ekleme ve düzeltmeleri yapıp değişiklikleri kaydettiğinde, gerekli
düzenlemeler web sitesinin arka planında otomatik olarak gerçekleşmektedir. Kimi wikiler tüm
kullanıcılarının sayfalarında değişiklik yapmasına izin verirken, kimileri ise sadece izin verdikleri sınırlı
sayıda kullanıcının metinler üzerinde değişiklik yapmasına izin vermektedir. Hatalı bilgilerin girilmesi ya
da mevcut bilgilerin bir yazar tarafından silinmesi gibi sorunların önüne geçmek için, yapılan her
değişiklik ve değişikliği kimin yaptığı kaydı tutulmaktadır. Diğer yazarların yapılan değişiklikleri
izleyebilmesi için, bu değişiklikler ayrı bir sayfada listelenmektedir. Aşağıda, Resim 4.2’de
Wikipedia’nın değişiklikler sayfası yer almaktadır. Böylelikle, kullanıcılardan birisi yapılan
değişikliklerin hatalı olduğunu veya yanlış bilgi içerdiğini düşünürse, ilgili kaydın bir önceki versiyonunu
devreye sokarak sorunu çözümlemektedir. Bu kullanıcının yaptığı değişiklik de yine yapılan değişiklikler
listesinde gösterilmektedir.

Resim 4.6: Wikipedia’da yapılan son değişiklikleri gösteren sayfa

Kaynak: http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/a/af/Vikipedi_son-degisiklikler.jpg (Erişim tarihi: 28.04.2012)

Wikiler geleneksel olarak uzmanlar tarafından içeriğin oluşturulduğu ansiklopedilerden iki açıdan
farklılaşmaktadır. İlk olarak wikiler, içeriğin uzmanlarca derlendiği ve düzenlendiği platformlara göre
(örneğin ansiklopediler) göre çok daha demokratik ortamlar sunmaktadır. Internet erişimi olan her
kullanıcı bu sayfalara katkı yapabilmektedir. İkincisi, yazarların yazım becerileri ve bilgi düzeyleri
birbirlerinden oldukça farklıdır. Bu da ansiklopedilere göre wikilerde içeriğin kalitesinin belirli bir
seviyede tutulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum iyi yazarlık yanında kötü yazarlık kavramını da
yaratmaktadır. İstenmeyen ya da hatalı bilgilerin girişini yapan yazarlara her zaman rastlanabilmektedir.
Ancak, wikiler içindeki bilgilerin doğruluğu da yine sitelerin yazarları tarafından kontrol edilmektedir.
Öyle ki yazarlar gün içinde hatalı girişleri belirleyebilmek için saatlerini harcayabilmektedir. Bu sayede
hatalı ya da yanlış bilgi çok kısa zamanda düzeltilmektedir. Anonim yazarlık, ortaya çıkan içeriğin de
anonim olmasına neden olduğundan, geleneksel anlamda kötüye kullanımlar da daha az görülmektedir.

92

 
Türkiye’den wikilere örnek olarak verilebilecek hangi siteler vardır?

Wikipedia (Türkçede Vikipedi) wikilerin en bilinen örneğidir. Wikipedia, Larry Sanger ve Jim Wales
tarafından 2001 yılında, içeriği sadece uzmanlar tarafından oluşturulabilen (yazarların mutlaka doktora
derecesine sahip olması gerekmektedir) Nupedia projesine alternatif olarak başlatılmıştır. Wikipedia,
kullanıcıları tarafından ortaklaşa olarak birçok dilde hazırlanan, özgür, bağımsız, ücretsiz, reklamsız, kâr
amacı gütmeyen bir Internet ansiklopedisidir. Wikipedia sözcüğü, wiki ve pedia (Türkçede viki ve pedi)
kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Wiki Hawai dilinde hızlı ya da bilgi amaçlı anlamına
gelmektedir. Pedia ise, İngilizce ansiklopedi anlamına gelen encyclopedia kelimesinden gelmektedir.
Wikipedia’nın uzman elinden çıkmamış, binlerce kullanıcı tarafından oluşturulmuş içeriği medyada
büyük ilgi görmüştür. Wikipedia günümüzde 285 farklı dilde oluşturulmakta, 100.000’in üzerinde
kullanıcı bu sayfalara katkı yapmakta ve içinde 21 milyon makale barındırmaktadır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ana_Sayfa

Doküman Paylaşımı
Word dokümanların ortak paylaşımı ve yaratımı wikilerden çok daha öncesine dayanmaktadır. Ancak
günümüz sosyal medya araçları sayesinde her türden dosya web tabanlı uygulamalar sayesinde çok sayıda
kullanıcı arasında paylaşılabilmekte ve güncellenebilmektedir. Bu sayede kullanıcılar bir dokümanı
birbirlerine gönderip daha sonra yapılan değişiklikleri tek bir dosya üzerinde güncellemeye çalışmak
yerine, bu uygulamalar üzerinde ortaklaşa bir dokümanı yaratabilmekte ve düzenleyebilmektedirler.
Google Docs, Windows liveSync veya DropBox bu işlevi yerine getiren uygulamalar arasındadır.
Örneğin Google Docs, farklı yerlerde bulunan kullanıcıların, aynı zamanda aynı doküman (word
doküman, sunu dosyası vs. gibi) üzerinde ortaklaşa çalışmasına izin vermektedir. Kullanıcılar yapılan
değişiklikleri eş zamanlı olarak görebilmektedir. Aynı anda bir dokümanı 50 kişi düzenleyebilmektedir.

93

 
Özet

Sosyal medya, temelleri Web 2.0’a dayanan, çıkmıştır. Mikrobloglar, geleneksel bloglara göre
kullanıcılar tarafından yaratılan içeriğin üretimine çok daha hızlı ve kolay gönderi yayınlama
ve paylaşımına olanak veren, Internet tabanlı imkanı sağlamaktadır. Mikroblogların takibi de
uygulamalardır. Bu genel tanım altında, sosyal bloglara göre çok daha kolay olmaktadır. Bu
medya platformlarını beş kategori altında ele sayede mikrobloglar insanların bilgiyi ve günlük
almak mümkün gözükmektedir: Sosyal ağ faaliyetlerini iletmek için kullandıkları popüler
siteleri, bloglar, içerik toplulukları, sanal platformlar haline gelmiştir.
dünyalar ve işbirliğine dayalı projeler.
İçerik topluluklarının temel amacı, kullanıcıların
Sosyal ağ siteleri kullanıcıların profillerini sahip oldukları içeriği birbirleriyle paylaşmalarını
oluşturdukları, belirli bir arkadaş listesi içinde bu sağlamaktır. Bu siteler kullanıcılarına geleneksel
profilleri paylaştıkları ve listelerinde yer alan anlamda arama motorlarında içerik aramaya göre
arkadaşların faaliyetlerini takip ettikleri web oldukça kullanışlı bir arama deneyimi
tabanlı sistelerdir. Sosyal ağ siteleri sayesinde sunmaktadırlar. Diğer kullanıcılar tarafından
insanlar geniş çevrelerinde yer alan kişilerle belirli kategoriler altında etiketlenmiş olan içerik
iletişim kurmayı başarmaktadırlar. Kullanıcılar sayesinde kullanıcılar, içeriği hem daha kolay
bu sitelere girişleri sırasında doldurdukları form aramakta ve bulmakta, aynı zamanda içeriğin
ile profillerini oluşturmaktadırlar. Profillerini kapsamı konusunda deha iyi fikir
oluşturduktan sonra ise arkadaş listelerini edinebilmektedir. İçerik toplulukları metin
yapılandırma süreci başlamaktadır. Sosyal ağ (kullanıcıların sahip oldukları kitapları paylaş-
sitelerinin çoğu, arkadaşlarla bağlantı kurmanın tıkları BookCrossing sayfası gibi), fotoğraf
yanında içerik paylaşımı ve mikroblogging gibi (Flickr veya Pinterest gibi), video (YouTube gibi)
ek işlevlere de sahiptir. Sosyal ağ siteleri üyelik ya da power point sunumlar (Slideshare gibi)
koşullarına ve kullanıcı profillerine göre iki farklı şeklinde farklı türde içeriğin paylaşımına olanak
şekilde sınıflandırılabilmektedir. vermelerine göre çeşitliliğe sahiptirler. İçerik
paylaşımı kapsamında yer alan bir diğer
Bloglar, Web 2.0’ın ilk platformlarından birisidir.
uygulama da sosyal imlemedir. Sosyal imleme
Blog, kolay hazırlanabilir bir web sayfasıdır.
siteleri kullanıcıların yer imlerini (web sitelerinin
Bedava veya pahalı olmayan yazılımlar
adreslerini) kaydetmesini ve paylaşmasını
aracılığıyla herkesin birkaç dakika içinde, bir
sağlayan sitelerdir. bu uygulama, kullanıcılarının
web sayfası üzerinde günlük oluşturması olarak
Internet üzerindeki kaynakları düzenlemelerine,
tanımlanabilir. Bloglar kişisel ya da kurumsal
arşivlemelerine ve gerektiğinde geri bulmalarına
olabilmektedir. Kurumsal bloglar, firmaların
yardımcı olmaktadır.
çalışanlarıyla iletişim kurmaları ya da kamuoyu
tarafından izlenilmesi amacıyla yaratıla- Sanal dünyalar kullanıcıların çevrimiçi olarak üç
bilmektedir. Bunun dışında da bloglar farklı boyutlu modellenmiş bir dünyada, kişisel
kategoriler altında sınıflandırılabilmektedir. avatarları ile temsil edildikleri ve gerçek dünyada
Qlogs (Question Blogs), soru blogları olarak olduğu gibi diğer insanlarla iletişime girdikleri
bilinmektedir ve okuyucular yorumlar, e-posta ya platformlardır. Sanal dünyalar bilgisayarlar
da sayfadaki iletişim formları üzerinden yazara aracılığıyla kurgulanmış ortamlardır. Bu ortam-
sorular iletmekte ve blog yazarı da bu soruları larda kullanıcılar birbirlerini “avatar”ları
cevaplamaktadır. Video içeriği paylaşan bloglar üzerinden görebilmektedirler. Avatarlar, kullanı-
“vlog”, sadece diğer sitelere bağlantılar veren cıların ya da bu kullanıcıların sanal dünyada
bloglar “linklog”, daha kısa gönderiler ve zengin canlandırdıkları karakterlerin grafik gösterim-
medya karışımı sunan bloglar “tumblog” ve yasal leridir. Sanal dünyaların temel olarak iki farklı
konu ve bilgiler sunan bloglar ise “blawg” olarak türü bulunmaktadır; sanal oyun dünyaları (çok
adlandırılmaktadır. Bir de spam bloglar olarak oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları) ve sanal
adlandırılan “sploglar” bulunmaktadır. Tüm bu gerçeklik dünyaları (çok oyunculu çevrimiçi
blogların oluşturduğu dünya ise blogsfer olarak gerçek yaşam oyunları). Bu oyunlar çok sayıda
tanımlanmaktadır. oyuncunun (yüzlerce hatta binlerce oyuncu
oyunu aynı anda oynayabilir) katılımına açıktır
Bazı yazarlar, bloglarına yazdıkları uzun ve
ve oyundaki dünya, oyuncuların varlığından
detaylı yazılar yerine daha kısa ve öz yazılar
bağımsız olarak devam etmektedir. Sanal
yazmaya başladıklarında mikrobloglar ortaya
94

 
dünyalar çok çeşitli ilişki ağlarının kurulmasına
olanak vermektedir. Oldukça basit oyunlar bile
arkadaş gruplarının ya da takımların kurulmasına
izin vermektedir.
Sosyal medya içinde ortaya çıkan işbirliğine
dayalı yazarlık platformları ise, çok sayıda son
kullanıcının (küçük gruplardan yüzlerce hatta
binlerce yazara kadar) dokümanları ortaklaşa
şekilde oluşturmasını ve düzenlemesini mümkün
kılmıştır. Bu tür işbirliğine dayalı yazarlığın
temelde iki türü bulunmaktadır. Bunlardan ilki,
çok sayıda yazarın bir web sitesindeki içeriği
ortaklaşa oluşturdukları ya da düzenledikleri
wikilerdir. Wikiler, içeriğin uzmanlarca derlen-
diği ve düzenlendiği platformlara göre çok daha
demokratik ortamlar sunmaktadır. Internet
erişimi olan her kullanıcı bu sayfalara katkı
yapabilmektedir. Ancak, yazarların yazım
becerileri ve bilgi düzeyleri birbirlerinden
oldukça farklıdır. Bu da wikilerde içeriğin
kalitesinin belirli bir seviyede tutulmasını zorlaş-
tırmaktadır. İkincisi ise, sosyal medya aracılığıyla
dokümanların ortaklaşa kullanımı ve oluşturul-
masını ifade eden doküman paylaşımı
uygulamalarıdır.

95

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağ sitelerinin 6. Aşağıdaki içerik topluluğu sitelerinden hangisi
arasındaki önemli farklılıkların başında yer kullanıcılarının Internet üzerinde bulduğu ilginç
almaktadır? içeriği kaydetmelerine, etiketlemelerine ve diğer
insanlarla paylaşmalarına yardımcı olmaktadır?
a. Profillerin görüntülenmesi ve ulaşımı
a. Flickr
b. Profil sayfası
b. lastFM
c. Başvuru formu
c. YouTube
d. Arkadaş listesi
d. deli.cio.us
e. Profil fotoğrafı
e. Google Video
2. Aşağıdakilerden hangisi ilk kurulan sosyal ağ
sitesidir? 7. Aşağıdakilerden hangisi sanal dünyaların ortak
özelliklerinden birisi değildir?
a. Facebook
a. Paylaşılan alan
b. Twitter
b. Yakınlık
c. Six Degrees
c. Geçicilik
d. Friendster
d. Üç boyutlu görsel ortam
e. Cyworld
e. Kişiselleştirme
3. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağ sitelerinin
türlerinden birisidir? 8. Aşağıdakilerden hangisi sanal oyun dünyaları
ile sanal gerçeklik dünyaları arasındaki temel
a. İçerik toplulukları farklılıktır?
b. Davete dayalı ağ siteleri a. Sanal gerçeklik dünyalarında oyuncular belirli
c. Doküman paylaşımı sınırlamalar olmaksızın istedikleri karaktere
sahip olabilirler
d. Sanal oyunlar
b. Sanal gerçeklik dünyaları içinde fantezi
e. Sosyal imleme
dünyalar yoktur
4. Aşağıdakilerden hangisi blogların ayırt edici
c. Sanal oyun dünyaları üç boyutludur
özelliklerinden birisidir?
d. Sanal gerçeklik dünyaları içinde topluluklar
a. Hakkında bölümünün olması kurulabilir
b. Her gönderinin kalıcı bir web adresinin e. Sanal oyun dünyaları içinde oyuncular
(perma link) olması birbirleriyle iletişime geçemezler
c. Fotoğraf ve video paylaşımına izin vermesi 9. Aşağıdakilerden hangisi dokümanları ortaklaşa
d. Blog sahibine mesaj gönderilebilmesi biçimde oluşturmasını ve düzenlemesini mümkün
kılan sosyal medya platformudur?
e. Blogların çok sık güncellenmesi
a. Podcast
5. Aşağıdakilerden hangisi şirketin içinde olup
bitenler hakkında işletme lehine yazılar yazılan, b. Sanal dünyalar
şirketi temsil eden bloglardır?
c. Sosyal imleme siteleri
a. Yönetici blogları
d. Wikiler
b. Ürün blogları
e. Profesyonel sosyal ağ siteleri
c. Müşteri hizmeti blogları
d. Çalışan blogları
e. Şirket blogları

96

 
10. Aşağıdakilerden hangisi kullanıcıların Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
bloglara yeni eklenen içeriği daha kolay takip
etmesini sağlayan bir teknolojidir? Sıra Sizde 1
a. Podcast Son yıların en çok rağbet gören sosyal ağ siteleri
arasında Twitter ve Pinterest sayılabilir. Twitter
b. Wiki mikroblogging fonksiyonu olan, Pinterest ise
c. Linklog fotoğraf ve video paylaşımına imkan veren birer
sosyal ağ sitesidir.
d. Splog
e. RSS
Sıra Sizde 2
Bloglar kişisel bloglar, temasal bloglar, topluluk
blogları ve kurumsal bloglar olmak üzere de
sınıflandırılabilmektedir.

Sıra Sizde 3
Wikilerin Türkiye’deki en bilinen örneği Ekşi
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sözlük’tür.
Anahtarı
1. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağ Sitelerinin
Tanımı ve Özellikleri” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
2. c Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağ Sitelerinin
Gelişimi” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
3. b Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağ Sitelerinin
Sınıflandırılması” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
4. b Yanıtınız yanlış ise “Blogların Tanımı ve
Özellikleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
5. e Yanıtınız yanlış ise “Blogların Tanımı ve
Özellikleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
6. d Yanıtınız yanlış ise “İçerik Topluluklarının
Türleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
7. c Yanıtınız yanlış ise “Sanal Dünyalar”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
8. a Yanıtınız yanlış ise “Sanal Gerçeklik
Dünyaları” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
9. d Yanıtınız yanlış ise “Wikiler” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.
10. e Yanıtınız yanlış ise “Multimedya
Blogları ve Podcastler” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.

97

 
Yararlanılan Kaynaklar
Akar, E. (2010). Sosyal Medya Pazarlaması: Saflo, L. (2010). The Social Media Bible:
Sosyal Web’de Pazarlama Stratejileri. Efil Tactics, Tools and Strategies for Business
Yayınevi, Ankara. Success. İkinci Basım. John Wiley & Sons, Inc.
Borges, B. (2009). Marketing 2.0: Bridging the Scott, D.M. (2010). The New Rules of Marketing
Gap between Seller and Buyer through Social and PR: How to Use Social Media, Blogs, News
Media Marketing, Wheatmark. Releases, Online Video, & Viral Marketing to
Reach Buyers Directly. John Wiley & Sons, Inc.
Boyd, D.M. ve Ellison, N. B. (2007). Social
network sites: Definition, history, and www.hdwallpapers.eu/wp-html/wallpapers-wow-
scholarship. Journal of Computer-Mediated world-of-warcraft-special-1920x1200.htm
Communication, 13, 1. (28.04.2012)
Emigh, W. ve Herring, S.C. (2005). http://www.marklund.no/the-launch-dates-of-
“Collaborative Authoring on the Web: A Genre major-social-networking-sites/ (Erişim tarihi:
Analysis of Online Encyclopedias”, Proceedings 28.04.2012)
of the 38th Hawaii International Conference on
System Sciences. http://en.wikipedia.org/wiki/Social_networking_s
http://www.computer.org/comp/proceedings/hics ervice#cite_note-98 (Erişim tarihi: 28.04.2012)
s/2005/2268/04/22680099a.pdf (25.04.2012) http://www.socialbakers.com/facebook-
Hansen, D., Shneiderman, B. ve Smith, M.A. statistics/turkey (Erişim tarihi: 29.05.2012)
(2010). Analyzing Social Media Networks with http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/a/af/Vik
NodeXL: Insights from a Connected World. ipedi_son-degisiklikler.jpg (Erişim tarihi:
Morgan Kaufmann. 28.04.2012)
Kaplan, A.M. ve Haenlein, M. (2010). “Users of http://tr.wikipedia.org/wiki/Second_Life (Erişim
the world, unite! The challenges and tarihi: 28.04.2012)
opportunities of Social Media”, Business
Horizons 53, s. 59—68. http://tr.wikipedia.org/wiki/World_of_Warcraft
(Erişim tarihi: 28.04.2012)
O’Murchu, I., Breslin, J.G. ve Decker, S. (2004).
Online Social and Business Networking
Communities. DERI Technical Report.
http://www.deri.ie/fileadmin/documents/DERI-
TR-2004-08-11.pdf (25.04.2012)
Özata F.Z. ve Öztaşkın A. (2005). "Pazarlama
Dünyası Blogsfer'i Keşfetti: Büyük Bir
Değişimin İlk Adımları", Pİ Dergisi (Pazarlama
ve İletişim Kültürü Dergisi); Cilt:4; Sayı:13;
Temmuz-Ağustos-Eylül; s.36.

98

 
 
5






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Yeni medyada etkileşim olgusunu açıklayabilecek,
Sosyal medyada etkileşimin boyutlarını ve işlevlerini açıklayabilecek,

Sosyal medyada topluluk kavramını açıklayabilecek ve örneklendirebilecek ve etkilerini


sıralayabilecek,
Sosyal medyada topluluk ve etkileşimin demokrasinin gelişimine katkısını açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Etkileşim Kamusal Alan

Sanallık Dijital Aktivizm

Yayılım Yurttaş Gazeteciliği

Topluluk

İçindekiler
 Giriş
 Yeni Medyada Etkileşim: Temel Kavramlar
 Sosyal Medya ve Dijital Oyun Ortamlarında Etkileşim rnekleri
 Sosyal Medyada Topluluk ve Etkileşimin Demokrasi Kültürünün Gelişimine Katkısı
 Yurttaş Gazeteciliği Olgusu

100

 
Sosyal Medyada
Etkileşim
GİRİŞ
Günümüzde sosyal medya olarak bilinen Facebook, LinkedIn, gibi toplumsal paylaşım ağları, Twitter
gibi mikroblog uygulamaları, YouTube, Daily Motion, Vimeo gibi video paylaşım ağları, Blogspot,
Wordpress, Thumbler gibi blog siteleri gündelik yaşamımızda sıklıkla kullandığımız yeni medya
ortamlarıdır. Bu ortamlara hergün bir yenisi eklenmekte ve hızla popülerleşmektedirler. Söz konusu
ortamların arayüzey dolayımlı bir iletişim olanağı sağladığını biliyoruz. Arayüzey dolayımlı bu iletişim
süreci ilk başlarda “bilgisayar dolayımlı iletişim” gibi kavramlar ile tanımlanmaya çalışılmış olsa da,
2000’li yıllardan itibaren kullanımı yaygınlaşan kavram “yeni medya” olmuştur (Binark, 2007:6). “Bugün
yeni medya dolayımlı iletişim denildiğinde cep telefonları, dijital oyunlar, İnternet ortamı, İnternet
arayüzeyinde sunulan tüm yazılım hizmetleri, i-podlar, PDA’lar üzerinden gerçekleşen iletişim etkinliği
kastedilmektedir” (Binark, 2009: 60). Yeni medya üzerinden gerçekleşen bu arayüzey dolayımlı iletişim
süreci kısaca etkileşim olarak tanımlayabileceğimiz özelliğin de ortaya çıkmasını sağlar. Etkileşim ise
çoğu kez yeni iletişim ortamlarına yönelik olarak olumsuz önyargıların gerek geleneksel medya
metinlerinde gerekse kamu politikalarının uygulayıcıları tarafından üretilmesine neden olan en önemli
yeni medya özelliklerinden birisidir. Üçüncü Bölümde bu önyargıların “ahlaki panik” kavramı ile
tartışılabileceği açıklanmıştı. Yeni medya ortamlarının özellikle çocukları ve gençleri asosyalleştirdiği,
yüzyüze iletişim pratiklerini zayıflattığı gibi iddialar geleneksel medya metinlerinde çokça rastladığımız
dolaşımdaki haber içeriklerindendir. Oysa Üçüncü Bölümde açıklandığı üzere, ekran karşısında,
arayüzeyde zaman zaman yapay zeka ile zaman zaman da diğer bireylerle gerçekleşen karşılaşmalar
esnasında (dijital oyun ortamında, toplumsal paylaşım ağlarında, çeşitli görsel, video paylaşım
sitelerinde) birey sınırlı fiziksel etkinlikte bulunmakla beraber diğer birey ve topluluklarla yazılı ve
görsel-işitsel iletişim araçlarını kullanarak iletişim kurmakta ve birarada bulunabilmektedir. Tüm bu
etkileşim “hareketsiz toplumsallaşma” (Binark ve Bayraktutan-Sütcü, 2007: 161) olarak adlandırılabilir.
Bu bölümde arayüzey dolayımı ile bireyler arasında ve/veya gruplar arasında gerçekleşen iletişim
pratikleri ve ortaya çıkan etkileşim kavramlar ve örnekler üzerinden ele alınacaktır.

YENİ MEDYADA ETKİLEŞİM: TEMEL KAVRAMLAR


Yüzyüze iletişim sürecinde kişiler arasında etkileşim sözlü (örneğin dil) veya sözsüz iletişim araçları
(örneğin beden dili, jest ve mimikler vb.) ile kurulabilir. Kitle iletişim sürecinde dolaşıma sokulan medya
metinlerini kullananlar ile üretenler arasındaki etkileşim, diğer bir deyişle geri bildirim olanağı, oldukça
sınırlıdır, ancak gazetede yayınlanan bir habere yönelik okur mektubu yazılması veya televizyonda
izlenen bir programa telefon edilerek canlı yayına katılmak gibi sınırlı geri bildirim olanakları vardır. Son
zamanlarda geleneksel medya kurumları da çalışanlarını özellikle sosyal medya hesabı kullanmaya teşvik
etmekte ve hem bireysel hem de örneğin televizyon programı adına sosyal medya ortamlarını kullanmaya
teşvik etmektedir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) bünyesinde yayın faaliyeti gösteren hem
farklı tematik kanalların hem de çeşitli popüler programların sosyal medya ortamlarında hesapları vardır.
Birçok gazetecinin ve program yapımcısının televizyonda canlı yayın sırasında Twitter hesaplarını
duyurduğunu ve bu mikroblog aracılığı ile izleyicinin kanı ve görüşleri hakkında nabız tutmaya çalıştığını
görebiliriz.

101

 
Geri bildirim, sözlük anlamı ile bir göndericinin iletişimine alıcı
tarafından gösterilen tepki demektir. Bakınız: Mutlu, E. (2012) İletişim Sözlüğü, Ankara,
Sofos.

Ünsal Oskay’ın İstanbul, Der Yayınları tarafından basılan İletişimin


ABC’si (2001) isimli kitabını yüzyüze ve kitle iletişim sürecinde geri bildirim olanakları
için okuyabiliriz.

Yeni medya ortamlarında iletişim sürecinin iki aktörü -üreten ve kullananlar- arasında etkileşim eşanlı
(senkron) veya eşansız (asenkron) olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilmektedir. Örneğin çevrimiçi bir
haber sitesinde haber metnine ilişkin bir okur yorum yazabilmekte, hatta başka okurlar da bu okur
yorumu üzerine kendi yorumlarını üretebilmektedirler. Sosyal medya ortamında paylaşılan bir ileti,
eşansız olarak dolaşıma sokulabilmekte ve dolaşıma sokulan bu iletiye ilişkin kullanıcılar çeşitli yorumlar
yapabilmektedir. O halde yeni medya ortamları geleneksel medya metinlerine göre kullanıcılarına gerek
kendi aralarında gerekse de üretenlerle etkileşime girme olanağını tanımaktadır. Üstelik, yeni medya
ortamları kullanıcılara bireyselleşmiş medya kullanım olanağı sağlar; üstelik yeni medyanın
“etkileşimsellik” özelliği, kullanıcının farklı metinlere veya imgelere ulaşabilmesine ve bunları istediği
takdirde değiştirebilmesine de olanak tanır. Etkileşimsellik özelliğinin önemini Leah Lievrouw ve Sonia
Livingstone şu şekilde açıklamaktadırlar: “Etkileşimsellik, kullanıcıların bilgi kaynaklarına ulaşmada
daha seçici olabilmesini sağlaması ve diğer kişilerle etkileşime olanak tanıması bakımından yeni medya
sistemlerinin en önemli özelliklerinden biridir. Etkileşimsellik özelliğiyle yeni medya, kullanıcılara seçici
bir biçimde içerik oluşturma, arama, paylaşma ve diğer bireyler ya da gruplarla etkileşime girme
imkanını, geleneksel medyanın sağlayamayacağı ölçüde verir” (Lievrouw ve Livingstone, 2007: 25’den
akt. Çomu, 2012).
Tuğrul Çomu, yeni medya ortamında gerçekleşen etkileşimi aşağıdaki şekilde tanımlamaktadır:
“Herhangi bir ağ uygulamasının kullanılmasında, farklı düzeylerde etkileşimsellik ortaya çıkabilmektedir.
İnternet üzerinden bir sitenin sadece ziyaret edilmesinde dahi, web adresinin yazılması, bir yerdeki bir
sunucudan veri istenmesi anlamına gelmektedir ki bu, kullanıcının ağ sistemiyle (yeni medya aracıyla)
kurduğu etkileşim demektir. Kullanıcının ulaştığı bu veri ile yeni etkileşimlere girmesi de çoğunlukla
mümkündür. Örneğin, kullanıcı erişim sağladığı web içeriğine yorum yazabilir ve bu yorum da artık o
içeriğin bir parçası haline gelebilir. Etkileşim, kullanıcı ile yazılım arasında gerçekleşebileceği gibi,
yazılımsal olarak sağlanmış bir arayüz üzerindeki diğer kullanıcılarla da gerçekleşebilir. Burada
etkileşimin uzam boyutu, iki taraflı veya çok taraflı olarak ortaya çıkmaktadır.” (Çomu, 2012).
Beth Coleman da, özellikle İnternet dolayımıyla bireylerin birbirleri ile etkileşime girdiklerine ve bu
etkileşimin günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldiğine dikkat çekerek, “Bugün en önemli
dönüşüm alanı insan-bilgisayar ilişkisi değil, insan-insan ilişkisidir” (Coleman, 2012: 46) saptamasında
bulunmaktadır. Arayüzeyde etkileşimin yüzyüze iletişimden veya kitle iletişim sürecine göre daha fazla
geniş ve yaygın olmasının nedeni de, yeni medyanın “yayılım” özelliği ile ilişkilidir. Ağ üzerinde bir ileti
kullanıcıların paylaşımları ile, bağlantılar (link) ve etiketler üzerinden dolaşıma girebilmekte ve
yayılmaktadır. Coleman’a göre, “Bir ağın en belirleyici özelliklerinden biri, hiyerarşik olmak yerine
yaygın dağılımlı olmasıdır. Bir ağ, hiyerarşik bir düzendekinin aksine düğüm noktalarından her yöne
doğru uzayabilir” (2012: 26). Örneğin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Twitter hesabının 1,5 milyona
yakın takipçisi vardır ve bu Twitter hesabında paylaşılan iletiler 1,5 milyona yakın izleyiciler tarafından
hızla paylaşılabilmektedir.

102

 
Resim 5.1: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Twitter Hesabının Ekran Görüntüsü,

Kaynak: https://twitter.com/cbabdullahgul/ adresinden 24 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir

Özlüce dersek, yayılım, ağ üzerinden “arayüzeydeki bir metnin hızla dağılmasını, bu metne farklı
zamanlarda ve uzamlarda yeniden ve yeniden erişilebilmesini ifade eder” (Binark ve Löker, 2011: 12).
Böylelikle yayılım özelliği, tüketicilerin, aktif alımlayıcılıktan gerçek üreticiliğe doğru katılımlarını
arttırabilmelerini sağlamaktadır (Lister vd., 2009: 35’den aktaran Çomu, 2012).

Yeni medyanın dijitallik, etkileşim vb. özellikleri kullanıcıyı “üre-


tüketiciye” dönüştürmektedir. Üçüncü Bölümde “kullanıcı türevli içerik üretimi” ve “üre-
tüketici” kavramları ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Bilgisayar oyunu tüketicileri, izleyiciden üre-tüketiciye geçişe örnek


olarak verilebilir. Örneğin, Countersrike oyunu, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası askeri
harekatlara dayanan bir terörist/karşı terörist oyunudur. Kanadalı öğrenci Minh
‘Gooseman’ Le liderliğinde bir grup “yaratıcı oyuncu” tarafından Half Life oyun motoru
üzerine Counterstrike adlı oyun geliştirilmiştir (Lister, vd, 2009: 224’den aktaran Çomu,
2012).
103

 
Yeni medyanın özellikleri konusunda Mutlu Binark ve Koray Löker
(2011) Sivil Toplum Örgütleri için Bilişim Rehberi. Ankara: STGM’e bakabilirsiniz. Bu
çalışmayı ücretsiz e-kitap olarak bilgisayarınıza yüklemek için:
http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/detay/sivil-toplum-orgutleri-icin-bilisim-rehberi-2

Yeni medya dolayımlı etkileşim kavramıyla birlikte ele alınması gereken bir diğer kavram da sanallık
kavramıdır. Çoğunlukla gündelik yaşamda gerçeklikten uzak ve bağımsız bir vurguya atıfla kullanılan bu
sözcük aslında bireylerin yeni medya dolayımlı iletişimde yapay zeka ile ve diğer bireylerle biraraya
geldikleri ve karşılaştıkları mekanı ve deneyimi içermektedir. Coleman’a göre (2012:144) “Ağ tabanlı
medya ve ağ tabanlı öznelliğin en önemli özellikleri sanal mevcudiyet (dolayımlama yoluyla bir yerde
olma duygusu) ve bununla yakından ilişkili olan birlikte mevcudiyet (dolayımlama yoluyla başkalarıyla
birlikte olma duygusu) kavramıyla ilişkilidir”. Oxford Internet Institute'de sosyal bilimci olan Ralph
Schroeder’e göre, “eğer mevcudiyet ‘orada olma hissi’ ise, bu durumda birlikte mevcudiyet orada birlikte
olma hissidir” (akt. Coleman, 2012: 147). Sanal deneyim gerçeklikten bağımsız değildir. Etkileşim ve
yayılım özellikleri nedeniyle de bireyler bu deneyimi topluluklar halinde yaşayabilirler. Coleman’a göre
(2012: 148) “Düzenli olarak içinde bulunduğumuz parçalı ilişkiler açısından birlikte mevcudiyetin önemi
birlikte olmanın paylaşılan algısal deneyiminde yatar. Bu dolayımlı bağlanmalar tüm resmi
oluşturmamalarına karşın sahici paylaşılmış anlar sunarlar”. Bireyin bireysel olarak ve/veya toplulukla
yaşadığı bu deneyim bireyin algısıyla ve yeni medya aracının bu algıyı kolaylaştıracak teknik (görsel-
işitsel) desteğiyle de ilgilidir. Örneğin çok kullanıcılı bir devasa çevimiçi rol yapma oyunu genel olarak
oyunun senaryosuna uygun kurgulanmış bir grafik dünyada gerçekleşir. Çoğunlukla oyunlarda mekan
olarak dağlar, tepeler, tapınaklar, labirentlerle dolu saraylar ve büyülü ormanlar sözkonusudur. Tüm bu
mekânlar çekici bir atmosfer de yaratır. Oyuncular bu ortamda kendilerini temsil eden avatarlarla
etkileşim sürecine dâhil olurlar.

Avatar, oyuncunun denetiminde olan, oyun dünyası ile bağını kuran


nesne. İnsan, hayvan, araba, uçak gibi farklı biçimler alabilir. Strateji gibi bazı oyun
türlerinde yoktur. (Binark, Bayraktutan Sütcü, Fidaner, 2009: 350).

SOSYAL MEDYA VE DİJİTAL OYUN ORTAMLARINDA


ETKİLEŞİM ÖRNEKLERİ
Web 1.0 bireyin çoğunlukla yalnız var olduğu ve etkinlik gösterdiği bir teknolojiyi ve bu teknolojinin
içinde barındırdığı mecraları tanımlarken Web 2.0 bir tür topluluklar çağı olarak tanımlanabilir. Web 2.0
ve/veya sosyal medya bireylerin atomize var oldukları bir ortam değil, aynı zamanda eğlenmek,
bilgilenmek, deneyim paylaşmak vb. amaçlarla sosyal medyanın amaca uygun çeşitli araçlarını
kullanarak toplumsallaşma deneyimi yaşadıkları yeni bir alandır. Bireylerin hangi amaçlarla sosyal
medyada bir araya geldikleri ve bu amaçları gerçekleştirmek için hangi araçları kullandıkları sorusu
önemli bir sorudur. Sosyal medyanın kimi araçları sadece eğlence odaklı iken bazıları daha profesyonel,
iş odaklı bir ağ kurma amacıyla iş görmektedirler. Bazı sosyal medya araçları daha metin ağırlıklı
içeriklerden oluşmaktayken bazıları ise daha çok görsel (video, fotoğraf gibi) malzeme ağırlıklı
içeriklerden oluşmaktadır. Sosyal medya ortamında birey kullanım amacına ve bireysel tercihlerine,
dijital okuryazarlık becerilerinin düzeyine göre bu mecraları tercih edebilir. Ayrıca bu araçlar çoğunlukla
ücretsizdirler ve kolayca ve sıkça içerik güncellemesi yapılmasına olanak tanırlar. Aracın özelliklerinin
yanısıra bireylerin bu ortamlarda var olma motivasyonları da üzerinde durulması gereken bir diğer
konudur. Bireyler ekonomik (örneğin e-ticaret yapmak için), politik (örneğin forum sitelerinde görüşlerini
paylaşmak için), kültür temelli (örneğin farklı kültürleri tanımak, farklı diller öğrenmek için)
motivasyonlarla sosyal medyada diğer kişi ve gruplarla iletişim kurup, etkileşime geçebilirler. Etkileşim
içerisindeki bu yeni oluşumlar sanal cemaatler/ topluluklar olarak tanımlanabilir.
Sanal cemaat kavramını geliştiren kişi Virtual Communities (1993) isimli kitabın yazarı Howard
Rheingold’dur. “Nancy Baym’a göre, sanal cemaatler ne bir yapıntı ne de bir kaynaktır; birçok biçemi
alabilen birliklerdir. Sanal cemaatin alacağı biçemi belirleyen 5 etken vardır; örneğin, bir destek grubu,
üyelerinin, sorunlarının üstesinden gelmesi için bilgi paylaşır. Bu durumda grup, yayın aracı gibi hareket
eder. Ya da bu grup, gerçekten bir destek grubu olarak hareket eder, grup üyeleri ile çevrimiçi sohbet
eder; bu durumda duygusal destek söz konusudur. Grubun duygusal destek vermesi için, grup üyelerinin
104

 
aynı zamanda çevrimiçi olması da gerekmektedir (aktaran Cavanagh, 2007:109).” (Toprak vd. 2009:194-
195). Aşağıda sanal cemaat kavramı demokratik katılım kültürünün geliştirilmesinde işlediği rol
kapsamında daha detaylı ele alınmaktadır.
Herhangi bir insan topluluğunu tanımlayabilmek için kimi kez ortak yaşam alanı, karşılıklı ekonomik
ve politik çıkarlar, ortak inanç sistemi, benimsenen yaşam görüşü gibi çok çeşitli ölçütlere başvurmak söz
konusu olabilir. Sosyal medyada topluluklar ve işlevleri değerlendirildiğinde en belirgin biçimde ortaya
çıkan görünüm, dayanışma ve hak mücadelesi amaçlı bir araya gelen topluluklar ve bu doğrultuda
alternatif medya olarak sosyal medyanın kullanımı ile bir pazarlama aracı olarak ticari anlamda
toplulukların kullanımı olarak ortaya çıkmaktadır. Unutulmaması gereken nokta yukarıda sayılan bu
amaçlar doğrultusunda biraraya gelen topluluklar kimi durumlarda ortak görünümler de ortaya koyar ve
birbirini dışlamaz. Örneğin çok kullanıcılı devasa bir çevrimiçi oyun çerçevesinde eğlenme amacıyla bir
araya gelen bir oyuncu topluluğu bir dayanışma örneği de sergilerken bir yandan da ekonomik bir çıkar
birliği de geliştirir. Ya da farklı bir yaşam biçimini, dünya görüşünü, hobiyi yaymak amacıyla yazılan bir
blog aynı zamanda çok izlendiği için reklam geliri elde edebilir ve çevrimdışı medyada da yer alabilir.
Çeşitli araştırmalar bireylerin sosyal medya ortamlarında farklı birey ve topluluklarla biraraya
gelmekten daha çok kendisine benzeyen, ortak bir dil kullanabildikleri ve çoğunlukla da çevrimdışı
yaşamda ilişkisi olduğu bireyler ve gruplarla bir araya geldiğini göstermektedir: “Genel algının aksine
sosyal ağ siteleri üzerinde biçimlendirilen grupların çoğu yabancılardan oluşmaz. Her ne kadar insanlar
bilmedikleri başka insanların profillerini gezebilse de sosyal ağ sitelerinin çoğu kullanımı, önceden var
olan gerçek hayattaki sosyal grupları desteklemektedir. Arkadaşlar, tıpkı kafe ya da barlarda olduğu gibi
sosyal ağ sitelerini buluşma ve takılma için kullanmaktadır. (Rigby, 2008:60’dan akt. Akar, 2010: 122).
Bireylerin kendilerine benzeyen diğerleri ile biraraya gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi de
kültürel sermayenin ortaklığıdır. Tuğçe Erbaş, popüler bir blog ortamı üzerine yaptığı çalışmasında şu
sonuca ulaşmıştır: “…yeni medya ortamında bloglar bireylerin yoğun olarak benlik sunumu yaptığı,
dolayısıyla da büyük önem taşıyan iletişim araçlarıdır. Sahip oldukları alışkanlıklara, görüş, duygu ve
düşüncelere sahip olan başka insanlara ulaşmak bireyleri mutlu etmekte, dolayısıyla bireyler, bloglar gibi
içerik üretiminin rahat ve çeşitlendirilebilir olduğu ortamlara yönelmektedirler.” (2011: 90). Kültürel
sermaye kavramı, önemli Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun geliştirdiği kuramsal yaklaşımın önemli
anahtar kavramlarından birisidir. Bourdieu’ya göre, “Toplumsal dünyanın nesnelerinin toplumsal aktörler
tarafından içselleştirilmiş birtakım bağıntısal yapılar tarafından tanımlandığı varsayılmaktadır. Toplumsal
aktörler bunları kültür, yani simgesel her türlü sistem-dil, tarz, biçimler, biçemler ve zevkleri,
düşünceleri, duyguları dile getiren her türlü im-aracılığıyla zihinsel yapılarına katarlar.” (Nathalie Bulle-
Schmidt, Borlandi vd., içinde 2011: 115.
Sosyal medyanın yaygın kullanımı hem uluslar arası ölçekte hem de Türkiye genelinde çeşitli
boyutlarıyla araştırılan bir konudur. Özellikle, pazarlama aracı olarak sosyal medyanın kullanımı ve
bireysel kullanıcıların çeşitli sosyal medya platformlarında oluşturdukları profiller aracılığıyla katkıda
bulundukları hedef kitleye yönelik demografik bilgiler bu mecraları özellikle ticari anlamda araştırma
konusu haline getirmektedir. Yine gözlenen ve araştırmalarla da desteklenen bir durum, sosyal medyanın
özellikle gençler arasında çok yaygın kullanıldığı bilgisidir.

Siz de en sıklıkla kullandığınız sosyal medya uygulamasında nasıl bir


profil yarattığınızı, platformdaki diğer kişilerle hangi bilgileri paylaştığınızı ve ne amaçla
kullandığınızı 1 hafta süreyle gözlemleyiniz ve not alınız.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İnternet sayfasından


(http:www.tuik.gov.tr) Türkiye’deki İnternet kullanımına ilişkin güncel verileri kontrol
ediniz.

Bu konuda güncel bir araştırma Common Sense Media Research tarafından gerçekleştirilmiştir:
Haziran 2012 de sonuçları açıklanan “Social Media, Social Life: How Teens View Their Digital Lives”
“Sosyal Medya, Sosyal Yaşam: Gençler Dijital Yaşamlarını Nasıl Görüyorlar” isimli araştırma,
Amerika’da 13-17 yaş arasındaki 1030 genç ergenin sosyal medya kullanımı üzerine yapılmıştır.
Araştırmada sosyal medya ile işaret edilen, Facebook, MySpace, Twitter, Thumbler gibi mikroblog

105

 
uygulamaları, bloglar, çevrimiçi çok oyunculu dijital oyunlardır (2012:13). Araştırmanın bazı bulgularına
sosyal medya ve etkileşim temelinde bakarsak şu sonuçları özetlemek mümkündür:
• sosyal medya kullanımının gençlerin özelllikle arkadaş çevreleri ile ilişkilerini olumlu yönde
etkilemektedir
• 13-17 yaş arası gençler gün içerisinde bir biçimde sosyal medyayı kullanmaktadırlar (bakınız
Resim 5.2)
• çoğunlukla bu mecralarda yazarak üretimde ve katılımda bulunmaktadırlar (bakınız Resim 5.3),
• çoğunlukla buradaki varoluşlarını ve deneyimlerini olumlu duygu durumlarıyla
birleştirmektedirler (bakınız Resim 5.4),
• çoğunlukla çevrimdışı ilişkilerini destekler bir biçimde kullanmaktadırlar (bakınız Resim 5.5 ve
Resim 5.6).

Resim 5.2: Sosyal ve dijital iletişim araçları kullanımı, Common Sense Media Research Study (2012)

Resim 5.3: Sosyal ve dijital iletişim medyasının günlük kullanımı, Common Sense Media Research Study (2012)
106

 
Resim 5.4: Sosyal ağların sosyal ve duygusal iyi oluşta hissedilen etkisi, Common Sense Media Research Study (2012)

Resim 5.5: Sosyal ağların ilişkilere etkisi, Common Sense Media Research Study (2012)

Resim 5.6: Sosyal ağlar ve arkadaşlık, Common Sense Media Research Study (2012)

Türkiye’de de sosyal medya araştırma konusu olarak da yakın zamanlarda ilgi çekmeye başlamıştır.
Bu konudaki ilk çalışmalardan birisi olan Ali Toprak ve arkadaşlarının 2009 yılında hazırladığı
“Toplumsal Paylaşım Ağı Facebook: Görülüyorum Öyleyse Varım!” isimli araştırmada da Türkiye’de
Facebook kullanıcılarının özellikle toplumsal hareketler ve topluluklar düzeyinde ne tür görünümler
gösterdiği sergilenmeye çalışılmıştır. Toprak ve arkadaşları yeni toplumsal hareketlerin İnternet’e olan
ilgisini şöyle özetlemektedirler:
107

 
“Yeni medya, toplumsal hareketlere ve demokrasinin gelişimine katkısı bağlamında ister olumlu bir
rol atfedilerek değerlendirilsin, ister olumsuz; genel olarak dünyanın hemen her yerinde günden güne,
gerek kimlik temelli, gerek cinsiyet temelli, gerekse sınıf temelli olsun, bir derdi olan herkes ve her grup
İnternet’te kendisine bir yer bulmakta/yer almaktadır. Dünya üzerinde sayısı milyonları bulan bu
örgütlenmelerin çeşitli yansımaları Türkiye’de de görülmektedir. Türkiye’de dünyadaki örnekler kadar
geniş çaplı olmasa da özelikle 2000’li yıllara gelindiğinde İnternet’i etkin bir şekilde kullanan pek çok
yeni toplumsal hareket örneği olduğu görülmektedir. Türkiye’de İnternet kullanımının yaygınlaşması ile
birlikte, farklı düşünce ve hedeflere, politikalara sahip pek çok grubun İnternet’te örgütlendiğine tanık
oluyoruz.” (Toprak vd. 2009: 199). Sosyal medya bağlamında toplulukların, özellikle yeni ve farklı çeşitli
politik görüşleri ve düşünceleri yaymak anlamında etkili kullandıklarını söylemek mümkündür. Bu
anlamda ele almak gereken önemli diğer kavramlar ise dijital aktivizm ve yeni toplumsal hareketler
olarak ortaya çıkmakta: “Dijital aktivizm, İnternet ortamının belli siyasal, toplumsal, ekonomik amaçlar
doğrultusunda örgütler tarafından kullanılması ve örgütün çevrimdışı etkinliklerinin ve varoluşunun
desteklenmesidir.” (Binark ve Löker, 2011: 16). Dahlgren yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkışının
farklı alanlarda gerçekleştiğini söyler: “çevre, silahsızlanma, kadınların yasal hakları ve toplumsal
koşulları, cinsel azınlıklar, ırkçı ve etnik gruplar, toplumsal güvenlik ya da barınma gibi sosyal politika
sorunları.” (2012: 49).
Binark ve Löker yeni medya ortamının özellikle sivil toplum örgütleri ve toplumsal hareket
aktivistleri için sağladığı olanakları, enformasyon temini, üyeleri eyleme çağırma ve harekete geçirme,
üyeler arası diyalog ve etkileşim, farklı hareketlere bağlı aktivistler ve STÖ’ler arasında bağlantı
kurulmasını sağlama, yaratıcı ifade olanakları ve fon toplama ve kaynak yaratma olarak sıralarlar (2011:
17).
Facebook Türkiye’de de çoğunlukla çeşitli amaçlarla kurulmuş toplulukların dijital aktivizm için
kullandıkları bir yeni mecra olmuştur. Bu gözlemden hareketle Toprak ve arkadaşları Facebook’un
içeriklerine (temalarına) göre yapılan arayüzey araştırmasında, “siyasal örgütlenme”, “sivil toplum
örgütlenmesi”, “dini örgütlenme”, “ırkçılık ve nefret söylemini yayma amaçlı örgütlenme” ve resmi bir
nitelik taşımayan, çoğu sadece sanal uzamda yürütülen “kampanyalar” için kullanıldığı saptanmıştır. Bu
topluluklar bazen sadece sosyal mecrada yani çevrimiçi ortamda varlık gösterirken, bazen de topluluklar
burada yapılanıp, örgüt içi iletişimlerini güçlü tutarak çevrimdışı yaşama da etki etmektedirler. Bu
konudaki iyi bir örneğe ilişkin Toprak ve arkadaşları şöyle bir değerlendirme yapmaktadırlar:
“Bu örnekler içerisinde yer alan “Kadın Kurultayı E-Grubu”, Gamze Göker’in “İnternet’in
Türkiye’de Kadın Hareketi Üzerindeki Etkisi: Kadın Kurultayı E-Grubu Örneği” (2007) adlı çalışmasında
belirttiği üzere, Türkiye’deki kadın hareketlerinin görünürlülüğüne ve başarısına İnternet dolayımlı
tartışma ortamı bir katkı sağlamıştır. 2000 yılında Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri
Kurultayı adıyla düzenlenen etkinliğin örgütleyicisi bir grup tarafından oluşturulan “Kadın Kurultayı E-
Grubu”, Türkiye’nin dört bir yanında şiddette karşı mücadele eden kadınlar ya da kadın gruplarının ortak
örgütlülüğünü ve hareketini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Yeni TCK ve Medeni Kanun tartışmaları
sırasında bu grubun kadın örgütlerini eyleme geçirmekte oynadığı önemli rol de yadsınamaz (Göker,
2007: 206).” (Toprak vd. 2009: 199)”.

108

 
Resim 5.7: Facebook ortamında bir dijital aktivizm örneği

Kaynak: http://www.facebook.com/sansuresansur adresinden 28 Mayıs 2012 tarihinde erişilmiştir.

Gamze Göker’in “İnternet’in Türkiye’de Kadın Hareketi Üzerindeki


Etkisi: Kadın Kurultayı E-Grubu Örneği” adlı makalesini Yeni Medya Çalışmaları.
Derlemesinde (Der. Mutlu Binark. Ankara: Dipnot Yayınları) (205-247) İnternet’in kadın
hakları için örgütlenmedeki olumlu rolü ve siyasa belirlemedeki gücü için okuyabilirsiniz.

Sonuç olarak, sosyal medya ortamları insanların hareketsiz bir biçimde (bakınız 3. ünite, hareketsiz
toplumsallaşma kavramı) diğer insanlarla biraraya gelebildikleri ve çeşitli amaçlarla (eğlence, eğitim,
toplumsallaşma, eski ve yeni ilişkileri canlı tutma/ canlandırma) sosyal medya ortamlarının
etkileşimsellik özelliğini kullanarak topluluklar oluşturmalarına izin vermektedir.

Sosyal medya ve topluluklara ilişkin tartışmanın demokrasi pratikleri


ve kültürüyle ilişkisi bu ünitenin devamında tartışılmaktadır.

Yeni medya araçlarının topluluk geliştirme özelliği ele alındığında belki de en önemli mecrası dijital
oyunlardır. Bireysel oyuncular çoğunlukla çevrimiçi oyun platformlarında çeşitli topluluklara dahil olarak
oyun oynamaya devam ederler. Bu topluluklara dahil olmak konusunda çeşitli motivasyonlar söz
konusudur. Nick Yee (2006), çevrimiçi oyun oynama pratiklerini ve oyuncuların bu konudaki
motivasyonlarını 3 temel başlık altında ele almıştır ki, bunlar: başarı, toplumsallık ve dahil olmadır. Yee
çevrimiçi oyun oynama pratiğindeki motivasyonları incelediği çalışmasında, 3 temel grup altında on
motivasyon saptamıştır. Bu motivasyonları şu şekilde gösterebiliriz (2006:3).

Tablo 5.1: Çevrimiçi Oyun Oynama Motivasyonları

Başarı Toplumsallık Dâhil Olma


İlerleme (ilerleme, güç, Toplumsallaşma (sohbet etme, Keşif (macera, gizlenenleri bulma)
birikim ve statü) diğerlerine yardım etme, arka-
daşlık kurma)

Mekanikler (sayılar, analiz İlişkilenme (kişisel, öz-benliği Rol yapma (öykü çizgisi, karak-
vb.) açmak, destek arama ve bulma) terin tarihçesi, roller, fantaziler)

Rekabet (diğerlerine karşı Grup Çalışması (işbirliği, grup Bireyselleşmiş kullanım (görü-nüş,
çıkma, hakimiyet kurma vb.) başarısı) aksesuarlar, stil, renkler)

Kaçış (dinlenme, gerçekten kaçış)

109

 
Tüm bu motivasyonlardan başarı, oyun içerisinde karakterin performansını geliştirmeye yöneliktir.
Toplumsallık ise, oyun dünyası içinde diğer oyuncular ile toplumsallaşmadır. Dahil olma ise, keşiften, rol
yapmaya ve kaçışa değin alt motivasyonlar içermektedir.
Dijital oyunlar kapsamında bireysel oyuncuların biraraya geldikleri ve belirli bir amaç uğruna ortak
hareket ettikleri en önemli oluşum devasa çevrimiçi rol yapma oyunlarında (MMORPG) var olan klan
adı verilen topluluklardır. Bu topluluklarda oyuncular çeşitli nedenlerle biraraya gelirler: “Oyun
dünyasında oyuncular canavarlara (bunlar kimi zaman içerisinden kan fışkıran saman adamlardır)
saldırmak için, hazineleri paylaşmak için ve diğer klanlarla savaşmak için gruplar oluştururlar. Aynı
zamanda, klanlar oyuncuların bireysel olarak başaramayacakları görevleri tamamladıkları ekonomik
birimler veya karakterlerin yetenek seviyelerini yükseltirken etkileşimde bulundukları toplumsal birimler
olarak değerlendirilebilirler” (Lin, Sun ve Tinn, 2003: 288’den akt. Bayraktutan Sütcü, 2007: 46-47).
Bayraktutan Sütcü’ye göre (2007: 52) “Oyun, ister gerçek yaşamda ve mekânda isterse de internet
üzerinden sanal bir mekânda var olsun, oyuncularından oluşan kolektif bir kimlik yaratır. Dijital oyunlar
da, özellikle devasa online oyunlar, hem senaryoları, hem de tasarımları nedeniyle etkileşimin ve cemaat
olmanın bir çeşit zorunluluk olduğu oyunlardır. Ancak senaryo ve tasarım ne kadar güçlü olursa olsun,
kişisel özellikler ve beceriler olmadan bu faktörler sürdürülebilir olma konusunda tek başına etkili
değildirler. Örneğin etik sorumluluk, ortak bilinç veya vefa gibi klan üyelerini bir arada tutan bazı
unsurları sağlamak ek çaba gerektirmektedir.” Görülmektedir ki, çevrimdışında toplulukları birarada tutan
özellikler benzer biçimde çevrimiçi ortamlarda da işlemektedir. Çevrimiçi ortamda bir grubun üyesi
olmaya devam etmek istiyorsanız, o grubun kurallarını benimsemeli, sosyal medya ortamlarında da etik
ilkelere ve kurallara bağlı bir performans sergilemelisiniz.

Etkileşim oyun sırasında oyuncuların birbiriyle konuşmalarını


sağlayan oyun içi ve oyun dışı (örneğin MSN) gibi online sohbet (chat) programları
aracılığıyla gerçekleşmektedir.

MMORPG, (Massively Multiplayer Online Role Playing Game-Kitlesel/


Devasa Çevrimiçi Rol Yapma Oyunu) –Kitlesel/ devasa çevrimiçi oyunun, rol yapma oyun
türü özelliklerine de sahip versiyonu. Örnekler arasında World of Warcraft, Dungeons&
Dragons, EverQuest sayılabilir.) Binark, Bayraktutan Sütcü, Fidaner, 2009: 359).

Dijital oyun kültürü ve ilgili kavramlar için TÜBİTAK ULAKBİM Proje


veri tabanından (http://uvt.ulakbim.gov.tr/proje/ adresinden) 107K039 no’lu ve “Dijital
oyun kültürü ve Türkiye'de gençliğin internet kafe kullanım pratikleri: çevrim içi ve
çevrim dışı kimlik egzersizleri, hareketsiz toplumsallaşma ve sanal kariyer yapma-
Ankara'da etnografik alan çalışması” başlıklı projeyi indirip tam metnini okuyabilirsiniz.
Dmitri Williams, Nick Yee ve Scott E. Caplan, klan oyuncularının ve toplulukların oyun oynama
pratikleri üzerine yapılan etnografik ve deneysel araştırmalara dikkat çekerek, bu çalışmalarda (Taylor,
2003, 2006; Wiliams, Caplan ve Xiong 2007) klan üyeleri ve topluluklar arasındaki toplumsal dinamik ve
ilişkilerin ele alındığını belirtmektedir (2008: 994). Dijital oyun oynama pratikleri üzerine araştırmalar ilk
başta, üç soru üzerine yoğunlaşmıştır: dijital oyun oynama neyin yerini almıştır, sağlığa etkileri nelerdir
ve toplumsal etkileri nelerdir (2008: 994). Özellikle Putnam’ın Bowling Alone’daki (2000) tartışmalarını
izleyerek, yeni teknolojilerin bireyleri yalnızlaştırdığı ve aileleri ve arkadaşlarıyla daha az vakit
geçirmeye yol açtıkları savı yaygınlaşmıştır. Bu sav, dijital oyun oynama edimine de taşınmış, dijital
oyunlarında sağlığa zararları ve oyuncuyu asosyalleştirdiği iddia edilmiştir. Örneğin, “Pac Man dirseği”
(Skow, 1982), “video bileği” (1983), “Nintendinitis” (Adler, Rogers, Brailsford, Gordon ve Quade, 1989)
gibi ad tamlamaları ile oyun oynama edimi kaynaklı fiziksel rahatsızlıklar ifade edilmiştir. Bu ilk dönem
çalışmaları oyunların zihinsel etkileri üzerine bir takım araştırmalar takip etmiştir. Bu araştırmalar oyun
oynama pratiğine ilişkin kamuoyunda varolan olumsuz önyargıları pekiştirmiş ve zihinlerde yaratılan
toplumsal çevresinden yalıtık, yalnız genç erkeğin odasında sürekli biteviye oyun oynadığı imgesini
110

 
güçlendirmiştir. 2000’li yılların başında yapılan etnografik araştırmalar ise dijital oyun oynama
pratiklerinin topluluk içinde gerçekleştiğini, oyuncularının arayüzeyde oldukça aktif ve kurallı bir şekilde
gruplar ve topluluklar kurduklarını (Taylor, 2003 ve 2006) ve bu grupların yapısının da hiyerarşik
olduğunu (Castronova, 2005; Williams vd. 2006) göstermiştir. Yukarıda da dikkat çekildiği üzere
çevrimiçi bir topluluğun üyesi olmak demek çevrimdışı dünyada topluluklara hakim kurallardan ve
özelliklerden bağımsız davranmak anlamına gelmemektedir.

Dijtal oyun dünyası, topluluklar ve oyuncu türevleri ile ilgili olarak


http://yenimedya.wordpress.com/videolar/adresindeki videoları izleyebilirsiniz.

Oyun oyunama pratiği ve üre-tüketici pozisyonundan kaynaklanan bir


kariyer tasarımı için Murat Yavuz Kaplan’ın Dijital Oyun Rehberi isimli derlemedeki “Oyun
Uzmanlığı: Profesyonel Bir Kariyer” isimli çalışmasını okuyabilirsiniz.

SOSYAL MEDYADA TOPLULUK VE ETKİLEŞİMİN DEMOKRASİ


KÜLTÜRÜNÜN GELİŞİMİNE KATKISI
Çeşitli sosyal medya ortamlarının etkileşim temelli en önemli sonuçlarından birisi olarak yurttaşlar arası
etkileşimin demokrasinin gelişimine ve demokrasi kültürünün yaygınlaştırılmasına yönelik olumlu
katkısından bahsedilebilir.
Sosyal medyanın demokrasinin yeniden canlanması ve demokrasi kültürüne olumlu katkısını
tartışabilmek için once kamusal alan kavramıyla ilgili tartışmaları, kamusal alan ve medya ve demokrasi
etkileşimini kısaca özetlemek gerekir. Erol Mutlu İletişim Sözlüğü’nde kamusal alanı Habermas’dan
(1974) aktararak şöyle tanımlamaktadır: “Sosyo- politik veya pratik sorunların çözülmesi amacıyla kişiler
arasında değerler ve ölçünler üzerinde mutabakata varılma olanağının bulunduğu kamusal yaşam alanı.”
(2012: 174). Bu kamusal yaşam alanında enformasyonun varlığı önemli bir gerekliliktir: “Bir toplumsal
yaşam alanı olarak ele aldığı kamusal alanı Habermas, ortak çıkarlar sorunu etrafında enformasyonun
dolaşıma sokulduğu ve görüş alışverişinin yapıldığı, bu sayede kamuoyunun biçimlendiği bir tartışma
alanı olarak tanımlanmaktadır.” (Timisi, 2003: 61).
Ancak, kamusal alanda enformasyon sağlayan en önemli kaynak olan kitle iletişim araçları aynı
zamanda ilerleyen dönemlerde kamusal alanın radikal bir biçimde dönüşmesine de neden olmuştur. Bu
sonucu ortaya koyan en önemli gelişme siyaset bilimi ve toplumsal teoride burjuva kamusal alanı olarak
tanımlanan yapı içerisinde işleyen süreçlerin farklılaşması; temel olarak da kitle iletişim araçlarının
kitleleri siyasal anlamda duyarsızlaştırıp eyleyen aktörlerden izleyen aktörlere dönüştürmesidir. İnsanlar
artık evlerinde daha yalıtılmış yaşamlar sürmekte ve kamusal alanı oluşturan çeşitli mekanlarda biraraya
gelerek çeşitli konularda toplumun genelini ilgilendiren meseleleri yüzyüze tartışmamaktadırlar. Bunun
yerine kitle iletişim araçları dolayımlı kendilerine ulaştırılan mesajlar üzerinden zihinlerinde ve anlam
dünyalarında toplumsal yaşama ilişkin bir imge kurmaktadırlar. Bu dönüşümde ve sonuçta zihinlerde
oluşan imgede ayrıca kitle iletişim araçlarında yer alan içeriklerin daha çok eğlence ve magazinel boyut
içermesi de etkili olmaktadır. Bireyler kitle iletişim araçlarını bilgilenme ve toplumsal ve siyasal
süreçlerden haberdar olma amaçlı kullanmaktan daha çok eğlence amaçlı kullanmaktadırlar, böylece kitle
iletişim araçları dolayımıyla kültür tüketen izleyicilere dönüşmektedirler.
Bu noktada sosyal medyanın kamusal alanı bir tür yeniden canlandırdığı ve bireylerin demokratik
pratikleri ve katılımı deneyimleyecekleri çeşitli platformları ortaya koyduğu varsayımı devreye
girmektedir. “Sürekli gelişen teknolojik araçların, toplumların yaşam biçimini değiştirdiği bir gerçektir.
İnternet-demokrasi ilişkisini irdeleyen akademik çalışmaların bir kısmı, İnternet ortamını Atina
demokrasisi anlayışının katılımcı modeline benzetmekte ve tüm yurttaşların siyasal sürece tıpkı dönemin
agoralarındaki gibi dolaysız olarak katıldıklarını öne sürmektedir” (Tunç, 2005: 139’dan akt. Toprak vd.,
2009: 191-192).

111

 
Sosyal medyanın topluluk ve etkileşim bağlamında demokrasinin gelişmesi adına ortaya koyduğu
somut görünümler üzerinden iki temel kampta bir tartışma yürütülmektedir: iyimser ve kötümser
yaklaşım. Bu iki temel kamptan birincisinde sosyal medyanın bir toplumsal değişim aracı olarak yeni bir
demokratik sistemin tesisindeki başat etkiyi yaratacağı iddiası yer almaktadır: “İnternetin özellikle yeni
bir katılımcı demokrasi anlayışı yaratacağına ve kamusal alan tartışmalarını canlandıracağına olan inanç
aslında 1993’te Howard Rheingold’un Sanal Topluluklar (Virtual Communities) adlı kitabıyla ortaya
çıktı. Rheingold’un temel savı demokrasiyi canlandırmak için sanal toplulukların yurttaşlara yardımcı
olacağı ya da demokratik söylemin yerine geçerek çekici bir alternatif sunulacağı idi.” (Atikkan ve Tunç,
2011: 96). Timisi’ye göre (2003: 139) de “Bilgisayar temelli iletişim teknolojilerinin yeni olarak
isimlendirilmelerine izin veren iddianın içinde, yukarıda özetlenen teknolojik özellikleri dikkate alınarak,
toplumsal etkileşimin mekânsal ve zamansal sınırlılıklarını yıkıp, daha katılımcı bir yaşam imkanı
yaratma düşüncesinin” katkısı vardır.
Zeynep Atikkan ve Aslı Tunç’a göre (2011: 99) “…internet ortamı klasik anlamda kamu alanını hem
genişletti hem de farklılaştırdı. İnternet, yeni demokratik yöntemlerin gelişmesi için elle tutulur olanaklar
sunduğuna göre bundan karlı çıkacak olan demokrasiydi. Ne de olsa yurttaş artık sadece kendisini temsil
edecek olanları seçmekle kalmıyor, aynı zamanda siyasi tartışmanın parçası oluyor, siyasi sınıfı
denetliyor ve bilanço çıkartabiliyordu. İnternet gündelik bir yurttaşlık faaliyetine imkan veriyordu.”
Sosyal medyanın popüler araçlarından blogların demokratikleşmeye etkisi üzerine Memleket
Hikayeleri (2012, İstanbul: İletişim Yayınları) isimli kitabın yazarı Ayfer Tunç kendisiyle yapılan bir
söyleşide şöyle demektedir: “İnternet, demokratik ortam yaratıyor!....İnternet’in özellikle bizim gibi
toplumlar açısından şaşırtıcı ölçüde demokratik bir ortam olacağına ilişkin kanım daha da gelişiyor. Takip
ettiğim bloglar var örneğin, bana hiç beklemediğim düşünce kapıları açıyorlar. Blog yazarlarıyla okurlar
arasında interaktif bir ilişki kuruluyor. Yazarı vaaz veren olmaktan çıkaran, medenice tartışmanın kapısını
açan bir imkan bu. Elbette kirlilik ve psepayelik her alanda olduğu gibi İnternet’te de var ama nitelikli
blogların demokratik kimlikleri geliştirici olduğu kanısındayım” Şöyleşi Fisun Yalçınkaya, Kitap Sabah,
22 Haziran 2012, s.18.
Sosyal medya ve demokrasi ilişkisini siyasal iletişim faaliyetleri üzerinden de izlemek mümkündür.
Gündelik yaşam içerisinde geleneksel siyasal iletişimin de farklılaştığını söyleyebiliriz. Siyasi parti
liderleri, siyasetçiler artık sadece geleneksel medyayı değil sosyal medyayı da yoğun ve etkili bir biçimde
kullanmaktalar: “Siyasi kampanya stratejistleri, yakın zamana kadar sabahları koşu yapan adayları
modernite simgesi olarak sunarlardı. Bugün blogcu, Twitter ve Facebook kullanıcısı olanlar modern
siyasetin aktörü sayılıyor.” (Atikkan ve Tunç, 2011: 120).
Sosyal medya ve demokrasi ilişkisini değerlendiren ikinci yaklaşım ise konuya ilişkin daha karamsar
bir bakış açısı sergilemekte ve bu yeni mecranın değişim getirmeyeceğini iddia eden görüşlerden
oluşmaktadır. Binark ve Löker, yeni medya ortamının sivil toplum örgütleri ve diğer toplumsal hareketler
açısından olumsuz özelliklerine de dikkat çekerler (2011: 18): tecimselleşme ve tekelleşme olgusu, dijital
uçurum olgusu, elektronik gözetim ve dijital denetim ile kolektif eylemin zayıflaması olgusu. Sosyal
medya mecraları aynı zamanda bir gözetleme (panoptikon) da oluşturmaktadır. Herkesin çeşitli profilleri
belirli kriterlerle tarayabildiği, ağında mevcut bağlantılarının diğer ilişkilerini kontrol edebildiği ve
erişebildiği, ziyaret edilen fiziksel/ çevrimdışı mekanların ortak kullanılan yazılımlar ve sosyal medyanın
entegre edilebildiği akıllı telefonlar aracılığıyla her an takipçi kitlesine bildirilebildiği yeni, dinamik,
küçük ve herkesin birbirini gözetleyebildiği bir yeni küresel köyden söz etmek mümkündür.

Panoptikon, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın


1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir. Tasarımın konsepti gözetlemeye
izin verir. Şöyle ki; bütünü(pan-) gözlemlemek(-opticon) anlamına gelen bu tasarım birkaç
katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu. Her hücre bu halkanın iç
kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın
ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet
kulesi yer almaktaydı. (Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Panoptikon, Erişim tarihi: 18
Temmuz 2012).
112

 
Olumsuz bakış açısı ayrıca bir ticari boyutun etkisini de öne sürer: “…teknolojik gelişmeler, kitle
iletişimi, bilgisayarlar, telekomünikasyon hizmetleri ve uydular arasındaki arayüzeyleri çoğalttığı halde,
kamusal politikalarla birbirine bağlı pazar güçleri toplumsal alan aleyhine özel çıkarları desteklemiştir.”
(Dahlgren, 2012: 47). Bu gelişmelerin sonucunda da Dahlgren’e göre (2012: 47), enformasyon gitgide
daha pahalı olacak ve eşitsiz biçimde dağılacaktır.
Sosyal medya ve demokrasi tartışmasında en çok vurgulanan noktalardan birisi de fiziksel olarak bir
araya gelmeyen insanların herhangi bir eylemlilik gösterebilmeleri olanağının çok zayıf olduğudur:
“Zayıf insan ilişkileri asla yüksek risk taşıyan bir aktivizme dönüşmüyor. Gladwell’e göre sosyal medya
mecraları katılımı artırırken bir diğer yandan da katılımın gerektirdiği motivasyon ve coşku düzeyini
düşürmekte.” (Atikkan ve Tunç, 2011: 103).
Sonuç olarak, sosyal medyanın yeni bir kamusal alan yaratıp yaratmadığı sorusu halen canlılığını
koruyan ve üzerinde farklı savlarla tartışmalar yapılan bir konudur. Atikkan ve Tunç, sanal ortamın yeni
bir kamusal alan yaratıp yaratmadığı sorusunu teknoloji ve inovasyon sosyologu Patrice Flichy’e
sormuşlar ve şöyle bir yanıt almışlar (2011: 98-99): “Bloglar, siteler ve belli temalar çerçevesinde
‘tık’lanarak oluşturulan e-referandumlar sanal alemi dinamik bir foruma çevirdi. Böylece sanal ortam iki
önemli gelişmeye zemin hazırladı.” Flichy’e gore bu iki önemli gelişme, özel alanın genişlemesi ve
kamusal alanın genişleyip çeşitlenmesidir (Atikkan ve Tunç, 2011: 99). Bu iki gelişmenin de Türkiye’de
sosyal medya ortamları ve araçları gözlendiğinde görünür olduğu ortaya çıkmaktadır.

YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ OLGUSU


Sosyal medya ve demokrasi, katılım kültürü, yurttaşlık pratiklerinin gelişimi konusunda örnek olarak ele
alınabilecek gelişmelerden birisi de yurttaş gazeteciliğidir. Bayraktutan Sütcü, bu konuda şöyle bir
özetleme yapar: “Yurttaş gazeteciliği, egemen medyada mevcut haber yapma pratiklerini sorgular ve
demokrasiye yeni açılımlar getirmeyi amaçlar (Cangöz, 2003: 103). İncilay Cangöz, yurttaş
gazeteciliğinin temel amacını haber üretmek olarak ortaya koyar, ancak buradaki habercilik anlayışını
şöyle açıklar: “Okuyucu/dinleyici/izleyicileri sorunlar ve güncel olaylar konusunda eğitme, onları,
kendileriyle ilgili kararların alınması süreçleri konusunda bilgilendirme ve bu süreçlere yurttaşlar olarak
katılmalarını sağlayacak şekilde bilinçlendirme hedeflerini taşır. Yurttaş olmanın bir gereği olarak,
demokrasilerde kendilerine düşen sorumlulukların farkına vardırır” (2003: 103). Sevda Alankuş da
yurttaş gazeteciliğinin yeni habercilik anlayışlarından biri olduğunu ve habercinin yurttaştan yana taraf
olduğu pro-aktif bir gazeteciliği öngördüğünü vurgulamaktadır (2009: 110). Alternatif medya ise, Erol
Mutlu (2004: 21–22) tarafından şöyle tanımlanmaktadır: “Yerleşik ve kurumsallaşmış siyaseti (toplumda
değişimi savunma veya en azından geleneksel değerlerin eleştirisi anlamında) açıkça reddeden veya ona
meydan okuyan kitle iletişim biçimleri”. (2010: 121- 122). Bu nedenle, sosyal medya, etkileşim ve
demokrasi arakesitinde yurttaş gazeteciliği olgusu da önemli ve değerlendirilmesi gereken bir olgu olarak
ortaya çıkmaktadır.
Yurttaş gazeteciliğini ve alternatif medyayı sosyal medya ve internet üzerinden olanaklı kılan en
önemli kavramsal yaklaşım katılımcı kültür ile ilgilidir. “Kullanıcı türevli içeriklerin dolaşıma
girebilmesinde yeni medyanın katılımcı kültürü desteklemesinin önemi büyüktür. Katılımcı kültür
çoğunlukla, dijital teknolojiler, kullanıcı türevli içerik ve medya endüstrileri ile onların tüketicileri
arasındaki bir çeşit güç ilişkisini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Hayranlar ve diğer tüketiciler,
yeni içeriğin yaratımı ve dolaşıma sokulmasına aktif olarak katılmaya davet edilirler” (Jenkins, 2006:
290’den aktaran Çomu, 2012). “Yeni medya alanına katılımcı kültürün bir diğer yansıması olarak yurttaş
gazeteciliğine bakılabilir. Geleneksel medyada yer alan haberlerin tiraj ya da reyting kaybetmesinin
önüne geçmek için, haber değeri taşıyan unsurların belirlenmesi ve ilgili medya kuruluşunun nasıl
uygulamalar benimsemesi gerektiği gibi konularda kamunun görüşlerini dikkate alan bir yaklaşım olarak
ortaya çıkan yurttaş gazeteciliği, yeni iletişim teknolojileriyle birlikte, geleneksel medya kuruluşlarından
görece bağımsızlaşmıştır. OhmyNews sitesi, yeni medyanın olanaklarından yararlanarak “OhmyNews
her yurttaşı bir muhabir yapıyor” sloganıyla 2000 yılında Güney Kore’de kurulmuştur. 2006 yılında
26.700 yurttaş gazetecisi ve 53 kadrolu muhabir ve editörü bulunan sitenin (Uzun, 2006:642), 2012
itibariyle 62.000 yurttaş gazetecisi ve 70 kadrolu muhabir ve editörü bulunmaktadır ve günde yaklaşık iki
milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. “Yeni iletişim teknolojileri dolayımıyla dileyen herkesin katkı
113

 
sağlayabileceği, ortaklaşa (collaborative) gerçekleştirilen ve paylaşıma dayanan bir haber üretim
sürecinin ortaya çıkması bazı açılardan umut vaat edici olabilmektedir. Haberde ‘gerçeğe’ böyle bir süreç
sonunda ulaşılabileceği düşünülebilir” (Geray ve Aydoğan, 2010: 319’dan akt. Çomu, 2012).

İnternet adresi http://international.ohmynews.com/’dur.

Bu konuda Ruhdan Uzun’un “Gazetecilikte Yeni Bir Yönelim: Yurttaş


Gazeteciliği” isimli makalesini
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler/Ruhdan%20UZUN/UZUN,%20Ruhd
an.pdf adresinden erişerek okuyabilirsiniz.

Ünitenin sonunda genel bir değerlendirme yapacak olursak, sosyal medya sanallık, yayılım ve en çok
da etkileşim özelliği nedeniyle bu mecralarda varolan bireylerin çeşitli amaçlarla bir araya gelmelerine ve
çevrımdışındaki topluluklarla da benzer özellikler ve dinamikler gösteren, sanal cemaatler/sanal
topluluklar olarak tanımlanan birliktelikler oluşturmasına olanak sağlamaktadır. Bu toplulukların en çok
dikkat çeken özellikleri, özellikle demokratik katılımcı kültürün bir uygulama alanı olarak ortaya
çıkmaları ve değerlendirilmeleridir. Ancak, yeni medya ortamına ilişkin kimi olumsuz özellikler de,
örneğin ticarileşme, dijital gözetim, sayısal uçurum vb. özellikler sosyal medya ortamlarındaki topluluk
oluşumları üzerinde de olumsuz yönde etkili olabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu
topluluk pratiklerinin ve bu topluluklar içerisindeki yaşamın çevrimdışındaki yaşam pratiklerinden ve
kurallardan çok da bağımsız olmadığıdır.

114

 
Özet

Günümüzde sosyal medya olarak bilinen larken Web 2.0 bir tür topluluklar çağı olarak
Facebook, LinkedIn, gibi toplumsal paylaşım tanımlanabilir. Web 2.0 ve/veya sosyal medya
ağları, Twitter gibi mikroblog uygulamaları, bireylerin atomize var oldukları bir ortam değil,
YouTube, Daily Motion, Vimeo gibi video aynı zamanda eğlenmek, bilgilenmek, deneyim
paylaşım ağları, Blogspot, Wordpress, Thumbler paylaşmak vb. amaçlarla sosyal medyanın amaca
gibi blog siteleri gündelik yaşamımızda sıklıkla uygun çeşitli araçlarını kullanarak toplumsal-
kullandığımız yeni medya ortamlarıdır. Bu laşma deneyimi yaşadıkları yeni bir alandır.
ortamlara hergün bir yenisi eklenmekte ve hızla Sosyal medya bağlamında toplulukların, özellikle
popülerleşmektedirler. Söz konusu ortamların yeni ve farklı çeşitli politik görüşleri ve
arayüzey dolayımlı bir iletişim olanağı düşünceleri yaymak anlamında etkili kullan-
sağladığını biliyoruz. dıklarını söylemek mümkündür. Bu anlamda ele
almak gereken önemli diğer kavramlar ise dijital
Yeni medya ortamlarında iletişim sürecinin iki
aktivizm ve yeni toplumsal hareketler olarak
aktörü -üreten ve kullananlar- arasında etkileşim
ortaya çıkmaktadır. Yeni medya araçlarının
eşanlı (senkron) veya eşansız (asenkron) olmak
topluluk geliştirme özelliği ele alındığında belki
üzere iki şekilde gerçekleşebilmektedir. Örneğin
de en önemli mecrası dijital oyunlardır. Bireysel
çevrimiçi bir haber sitesinde haber metnine
oyuncular çoğunlukla çevrimiçi oyun platform-
ilişkin bir okur yorum yazabilmekte, hatta başka
larında çeşitli topluluklara dahil olarak oyun
okurlar da bu okur yorumu üzerine kendi
oynamaya devam ederler.
yorumlarını üretebilmektedirler. Sosyal medya
ortamında paylaşılan bir ileti, eşansız olarak Çeşitli sosyal medya ortamlarının etkileşim
dolaşıma sokulabilmekte ve dolaşıma sokulan bu temelli en önemli sonuçlarından birisi olarak
iletiye ilişkin kullanıcılar çeşitli yorumlar yurttaşlar arası etkileşimin demokrasinin
yapabilmektedir. O halde yeni medya ortamları gelişimine ve demokrasi kültürünün yaygınlaş-
geleneksel medya metinlerine göre kullanıcılarına tırılmasına yönelik olumlu katkısından
gerek kendi aralarında gerekse de üretenlerle bahsedilebilir.
etkileşime girme olanağını tanımaktadır. Üstelik,
Sosyal medya ve demokrasi, katılım kültürü,
yeni medya ortamları kullanıcılara bireyselleşmiş
yurttaşlık pratiklerinin gelişimi konusunda örnek
medya kullanım olanağı sağlar; üstelik yeni
olarak ele alınabilecek gelişmelerden birisi de
medyanın “etkileşimsellik” özelliği, kullanıcının
yurttaş gazeteciliğidir.
farklı metinlere veya imgelere ulaşabilmesine ve
bunları istediği takdirde değiştirebilmesine de Sonuç olarak, sosyal medya sanallık, yayılım ve
olanak tanır. en çok da etkileşim özelliği nedeniyle bu
mecralarda varolan bireylerin çeşitli amaçlarla bir
Yayılım, ağ üzerinden “arayüzeydeki bir metnin
araya gelmelerine ve çevrımdışındaki
hızla dağılmasını, bu metne farklı zamanlarda ve
topluluklarla da benzer özellikler ve dinamikler
uzamlarda yeniden ve yeniden erişilebilmesini
gösteren, sanal cemaatler/topluluklar olarak
ifade eder” (Binark ve Löker, 2011: 12).
tanımlanan birliktelikler oluşturmasına olanak
Böylelikle yayılım özelliği, tüketicilerin, aktif
sağlamaktadır. Bu toplulukların en çok dikkat
alımlayıcılıktan gerçek üreticiliğe doğru katılım-
çeken özellikleri, özellikle demokratik katılımcı
larını arttırabilmelerini sağlamaktadır (Lister vd.,
kültürün bir uygulama alanı olarak ortaya
2009:35’den aktaran Çomu, 2012). Yeni medya
çıkmaları ve değerlendirilmeleridir. Ancak, yeni
dolayımlı etkileşim kavramıyla birlikte ele
medya ortamına ilişkin kimi olumsuz özellikler
alınması gereken bir diğer kavram da sanallık
de, örneğin ticarileşme, dijital gözetim, sayısal
kavramıdır. Çoğunlukla gündelik yaşamda
uçurum vb. özellikler sosyal medya
gerçeklikten uzak ve bağımsız bir vurguya atıfla
ortamlarındaki topluluk oluşumları üzerinde
kullanılan bu sözcük aslında bireylerin yeni
olumsuz yönde etkili olabilmektedir.
medya dolayımlı iletişimde yapay zeka ile ve
diğer bireylerle biraraya geldikleri ve karşılaş-
tıkları mekanı ve deneyimi içermektedir.
Web 1.0 bireyin çoğunlukla yalnız var olduğu ve
etkinlik gösterdiği bir teknolojiyi ve bu
teknolojinin içinde barındırdığı mecraları tanım-
115

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi yeni medya 6. Sanal cemaat üyesi bir birey aşağıdaki
ortamlarından değildir? davranışlardan hangisine sahip değildir?
a. Akıllı Cep Telefonları a. İşbirliği
b. İnternet b. Dayanışma
c. Dijital oyunlar c. Benmerkezcilik
d. Tablet bilgisayarlar d. Topluluk kurallarına uyum
e. Gazete ve dergiler e. Topluluğun ortak çıkarlarına uygun davranma
2. Yeni medya ortamlarında iletişim sürecinin 7. Aşağıdakilerden hangisi Common Sense
aktörleri arasında etkileşim nasıl Media Research tarafından yapılan araştırma
gerçekleşmektedir? bulgularından değildir?
a. Eşansız a. 13-17 yaş arası gençler gün içinde bir biçimde
sosyal medya kullanmaktadır.
b. Eşanlı
b. 13-17 yaş arası gençler sosyal medyadaki
c. Dolaylı
deneyimlerini olumsuz duygu durumları ile
d. Dolaysız birleştirmektedir.
e. Eşanlı ve eşansız c. 13-17 yaş arası gençler sosyal medyadaki
varoluşları çevrimdışı ilişkilerini
3. Yeni medyanın yayılım özelliği
aşağıdakilerden hangisine olanak sağlamaz? desteklemektedir.

a. Arayüzeydeki bir metnin kolaylıkla d. 13-17 yaş arası gençler sosyal medya
paylaşılmasına ortamlarında sadece tüketici konumundadır.

b. Arayüzeydeki bir metnin içeriğinin e. 13-17 yaş arası gençler sosyal medya
değiştirilebilmesine ortamlarında katılımcı pratik sergilemektedir.

c. Arayüzeyde bir metnin sabit kalmasına 8. Aşağıdakilerden hangisi sosyal medyanın


demokrasi kültürüne etkisine ilişkin bakış
d. Arayüzeydeki bir metne yeniden erişebilmeye açılarını tanımlar?
e. Arayüzeydeki bir metnin hızla dağıtılması a. Bilinçli kullanım bakış açısı
4. Counterstrike oyunu için aşağıdaki b. İyimser bakış açısı ve kötümser bakış açısı
kavramlardan hangisi kullanılamaz?
c. Risklerin farkında olmak
a. Üre-tüketici
d. Olumsuz bakış açısı
b. Etkileşimsizlik
e. Olumlu bakış açısı
c. Etkileşimsellik
9. Dijital oyun oynama pratiği üzerine yapılan
d. Kullanıcı türevli içerik araştırmalar ilk başta hangi konular üzerine
yoğunlaşmıştır?
e. Dijitallik
a. Etkileşimsellik
5. Sanal cemaat kavramını aşağıdaki kişilerden
hangisi geliştirmiştir? b. Fiziksel zararlar
a. Howard Rheingold c. Toplumsallık
b. Beth Coleman d. Aktiflik
c. Nancy Baym e. Katılım
d. Pierre Bourdieu
e. Hiçbiri

116

 
10. Aşağıdakilerden hangisi dijital aktivizmi en Kendimizi Sınayalım Yanıt
iyi şekilde tanımlar? Anahtarı
a. Kişisel bilgilerin ve özel yaşamın gizliliğinin 1. a Yanıtınız yanlış ise “Giriş” bölümünü
ihlal etmek yeniden gözden geçiriniz.
b. İnternet ve sosyal medya ortamının belli 2. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyada
siyasal, toplumsal ve ekonomik amaçlar Etkileşim: Temel Kavramlar” başlıklı konuyu
doğrultusunda örgütler tarafından yeniden gözden geçiriniz.
kullanılması ve örgütün çevrimdışı
3. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyada
etkinliklerinin desteklenmesi
Etkileşim: Temel Kavramlar” başlıklı konuyu
c. İnternet ortamında belli amaçlar için yeniden gözden geçiriniz.
enformasyon dağıtmak veya yaymak
4. d Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyada
d. İnternet ortamında bireysel kanıları ifade Etkileşim: Temel Kavramlar” başlıklı konuyu
etmek yeniden gözden geçiriniz.

e. Arayüzeyde korsanlık yapmak, hesapları 5. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya


kırmak Ortamları ve Dijital Oyunlarda Etkileşimsellik
Örnekleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
6. b Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Ortamları ve Dijital Oyunlarda Etkileşimsellik
Örnekleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
7. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Ortamları ve Dijital Oyunlarda Etkileşimsellik
Örnekleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
8. b Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Ortamları ve Dijital Oyunlarda Etkileşimsellik
Örnekleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
9. c Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Ortamları ve Dijital Oyunlarda Etkileşimsellik
Örnekleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
10. d Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medyada
Topluluk ve Etkileşimin Demokrasi Kültürünün
Gelişmesine Katkısı” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.

117

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
Sosyal medya uygulamalarında kullanıcı Binark, M., Bayraktutan Sütcü, G. ve Fidaner, I.
kendisine “ideal” veya amaca uygun bir profil B. (Der.) (2009), Dijital Oyun Rehberi-Oyun
yaratarak kendini temsil eder. Bu profil Tasarımı Türler ve Oyuncu, İstanbul: Kalkedon
yaratımında, hesap herkese açık, yarı açık veya Yayınları.
kapalı olmak üzere görünür ve bilinir olma Binark, M ve Löker, K. (2011). Sivil Toplum
seçeneklerine sahiptir. Bu seçenekler hesabın rgütleri için Bilişim Rehberi, Ankara, STGM.
kamusal alanda görünürlüğünü ve
Borlandi, M. vd., (2011). Sosyolojik Düşünce
erişilebilirliğini doğrudan etkilemektedir. Sosyal
Sözlüğü, İstanbul, İletişim Yayınları.
medya ortamlarında açılan bir hesap, politik,
kültürel, ekonomik, iş odaklı, iletişim ve eğlence Coleman, B. (2012), Hello Avatar, (Çev.) Emrah
amaçlı kullanılabilir. Kullanıcı bir hesabı birden Bilge, İstanbul: Mediacat Yayınları.
fazla amaç için de kullanabilir. Sosyal medya
Common Sense Media Research Study (2012)
ortamlarının özellikleri de hesabın kullanım “Social Media, Social Life: How Teens View
nedenini belirleyebilmektedir. Their Digital Lives”,
http://www.commonsensemedia.org/sites/default/
files/research/socialmediasociallife-final-
061812.pdf adresinden erişilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
Çomu, T. (2012). Video Paylaşım Ağlarında
Akar, E. (2010). Sosyal Medya Pazarlaması-
Nefret Söylemi: YouTube Örneği, Ankara,
Sosyal Webde Pazarlama Stratejileri, Ankara,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüü
Efil Yayınevi.
Kadın Çalışmaları AnaBilim Dalı,
Atikkan, Z. ve Tunç, A. (2011). Blogdan Al Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Haberi: Haber Blogları, Demokrasi ve
Dahlgren, P. (2012) “Kamusal Alan ve Medya:
Gazeteciliğin Geleceği Üzerine, İstanbul, Yapı
Yeni Bir Dönem mi?” , Kamusal Alan. Der. Éric
Kredi Yayınları.
Dacheux içinde, s. 45-58, İstanbul, Ayrıntı
Bayraktutan Sütcü, G. (2007). “Devasa Online Yayınları.
Oyunlarda Klan Kültürü ve Liderlik Olgusu”,
Erbaş, T. (2011). Türkiye’de Tumblr Blog
Folklor ve Edebiyat, 2007/2, (50), s. 41-56.
Ortamındaki Popüler Blogcuların Kullanım
Bayraktutan Sütcü, G. (2010), Blog Ortamı ve Pratikleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Türkiye’de Blogosferdeki Akademik Ankara, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler
Entelektüeller Örneği, Yayımlanmamış Doktora Enstitüsü.
Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi
Göker, G. (2007) “İnternet’in Türkiye’de Kadın
Binark, M. (2007). “Yeni Medya Çalışmaları”, Hareketi Üzerindeki Etkisi: Kadın Kurultayı E-
Yeni Medya Çalışmaları, (Der.) Mutlu Binark, Grubu Örneği”, Yeni Medya Çalışmaları. (Der.
Ankara, Dipnot Yayınları, 5-20. Mutlu Binark), Ankara: Dipnot Yayınevi, 205-
247.
Binark, M. (2009), “Yeni medya dolayımlı
iletişim ortamında olanakların ve ol(a)mayanların Kaplan, M. Y. (2009) “Oyun Uzmanlığı:
farkında olmalı” Evrensel Kültür, Aralık 2009, S: Profesyonel Bir Kariyer” Dijital Oyun
216, 60-63. Rehberi-Oyun Tasarımı Türler ve Oyuncu (Der.)
Binark, M., Bayraktutan Sütcü, G. ve Fidaner, I.
Binark, M. ve Bayraktutan-Sütcü, G. (2007). B., İstanbul: Kalkedon Yayınları, 225-229.
“Teknogünlüklerdeki Çok(lu) Sessiz Yaşamlar:
Yeni Medyanın Sessiz Enstrümanları: Yeni Orta Mutlu, E. (2012). İletişim Sözlüğü, Ankara,
Sınıf Gençlik”, Yeni Medya Çalışmaları (der. Sofos.
Mutlu Binark), Ankara, Dipnot Yayınevi, 147-
Oskay, Ü. (2001). İletişimin ABC’si.
176.
İstanbul:Der.

118

 
Timisi, N. (2003) Yeni İletişim Teknolojileri ve
Demokrasi, Ankara, Dost Kitabevi Yayınları.
Toprak, A., Yıldırım, A., Aygül, E., Binark, M.,
Börekçi ,S. ve Çomu, T. (2009). Toplumsal
Paylaşım Ağı Facebook: Görülüyorum Öyleyse
Varım!, İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Uzun, R. (2006) “Gazetecilikte Yeni Bir
Yönelim: Yurttaş Gazeteciliği”,
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/maka
leler/Ruhdan%20UZUN/UZUN,%20Ruhdan.pdf.
Yee, N. (2006). “Motivations for Play in Online
Games”, CyberPsychology and Behavior, 9, (6)
772-775. (Çevrimiçi
kaynak: http://online.liebertpub.com/toc/cpb/9/6)
Williams, D., Yee, N. ve Caplan, S. E. (2008)
“Who plays, how much, and why? Debunking the
stereotypical gamer profile”, Journal of
Computer-Mediated Communication, 13: 993–
1018.
Yalçınkaya, Fisun. (2012) Ayfer Tunç ile söyleşi.
Kitap Sabah, 22 Haziran 2012, s.18.

119

 
6






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Kurumsal iletişim amaçlı olarak Internet’in nasıl kullanıldığını açıklayabilecek,
Sosyal medyanın kurumsal iletişim kavramı açısından nasıl ele alındığını açıklayabilecek,

Kurumsal iletişim aracı olarak sosyal medyanın nasıl kullanıldığını açıklayabilecek,

Sosyal medyada kurumsal iletişim uygulamalarının nasıl gerçekleşmesi gerektiğini


açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Sosyal Medya Sanal Dünyalar

Kurumsal İletişim İtibar Yönetimi

İçerik Toplulukları Medya İlişkileri

Bloglar Kriz İletişimi

Sosyal Ağlar Kurumsal Sosyal Sorumluluk

Vikiler Kurumsal Kimlik

İçindekiler
 Giriş
 Kurumsal İletişimde Sosyal Medyanın Yeri
 Kurumsal İletişim Aracı Olarak Sosyal Medya
 Kurumsal İletişimde Sosyal Medya Uygulamaları

120

 
Sosyal Medya ve
Kurumsal İletişim
GİRİŞ
Sosyal medya, insanların birbirleri ile içerik, fikir, deneyimlerini ve bakış açılarını paylaştıkları çevrimiçi
teknolojiler, uygulamalar veya topluluklardan oluşmaktadır. Örneğin, bloglar, intranet, podcast, video
paylaşım siteleri, fotoğraf paylaşım siteleri, sosyal ağlar, viki, oyun siteleri, sanal dünyalar vardır. Son on
yıl içinde bu teknolojiler oldukça popüler hale gelmiştir ve aynı anda her yerde artmıştır. Sosyal medya,
kurumlarla hedef kitlelerinin değişik yollarla bir araya gelmelerini sağlamaktadır. Kurumlar, sosyal
medya uygulamaları aracılığı ile etkileşim yaratarak, hedef kitlelerle ilişkilerini geliştirebilmektedir.
Hedef kitlenin kurumlardan beklediği daha fazla açıklık ve şeffaflıktır. Bu nedenle kurumlar, sosyal
medya aracılığıyla açık, doğru ve dürüst iletişim kurmayı hedeflemelidir ve online iletişim etkinliklerinde
şeffaflığını korumalıdır.
Sosyal medya, kurumsal iletişim açısından bir çeşit devrim yaratmıştır. Sosyal medya, kurum ile
paydaşları arasındaki iletişimi geleneksel tek yönlü iletişim yerine artık iki yönlü iletişime dönüşümünü
hazırlayan bir alt yapı sunmaktadır. Bunun anlamı, kurumun özellikle tüketicileri arasında genişletilmiş
bir diyaloğun gerçekleşmesine fırsat sağlamakta, geniş çerçevede ise hedef kitlesi ile doğrudan ve anında
iletişim kurmasına imkan sağlamaktadır (Matthews, 2010). Sosyal medya hedef kitlenin sorular
sormasına izin vermekte ve bu sorulara kurum yöneticileri tarafından doğrudan cevap verilmesine olanak
tanımaktadır. Bu durum, kurum yöneticileri için kendi hedef kitlesinin fikirlerini öğrenmek ve
geribildirim almak için de olanak sağlar. Sosyal medya doğrudan ve anlık kurumsal iletişim için bir fırsat
yaratmaktadır. Hedef kitlenin kuramlara yönelik güvensizlik duygularından, sosyal medya aracılığı ile
ilişkiler kurarak ve sürdürerek, kalıplaşmış yargılardan kurtulmaya çalışıldığı görülmektedir.
Sosyal medya, çalışanlar, müşteriler, rakipler, tedarikçiler ve medya ile ilişkilerde değişiklik meydana
getirmiştir. Mesajın iletilmesi daha kolay, hızlı ve etkili hale gelmiştir. Ayrıca sosyal medya yeniliklerin
benimsenmesinde motivasyon sağlamaktadır. Sosyal medyanın hedef kitle ile iletişimin sürekliliğini
sağlaması açısından özelliklerinin farkında olmak ve bunu gerçekleştirmek kurumlar için önemlidir. Hem
iç hem dış hedef kitle için sürekli iletişim, motivasyon kaynağı olarak görülmektedir. Hedef kitle ile etkili
iletişim kurabilmek için sosyal medyanın sağladığı olanakları kullanmak gerekir (Byard, 2012). Online
kriz iletişiminde etkileşimli ve yenilikçi kanalların kullanımı daha önemli olmaya başlamış durumdadır.
Krize cevap verebilmek için çevrenin iyi araştırılması ve gözlenmesi gerekmektedir. Sosyal medya
kanalları özellikle kurum imajının oluşturulmasında rol oynamaktadır. Sosyal medya kullanımı hedef
kitlelerle online iletişim kurabilme fırsatı verir. Bunun yanında sosyal medya, kurum imajını geliştirmede
ve iyileştirmede kullanılabilecek bir araç olarak görülmektedir.

KURUMSAL İLETİŞİMDE SOSYAL MEDYANIN YERİ


Sosyal medyanın, geleneksel iletişim araçları ile karşılaştırıldığında çok fazla yeniliği barındırdığı
görülmektedir. Sosyal medya, birçok kurum için kurumsal iletişimin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Sosyal medya alanında yaşanan değişimler ve gelişmeler kurumsal iletişim uygulamalarını da
etkilemektedir. Kurumlar sosyal medyayı kullanırken geleneksel halkla ilişkiler uygulamalarında tek
yönlü iletişime dayalı stratejilerini olduğu gibi sosyal medyaya aktarmak gibi yol izlediklerinde, sosyal
medya ile ilgili beklentilerini karşılayamayacaktır. Sosyal medya söz konusu olduğunda kurumların iki
yönlü simetrik iletişim stratejilerini uygulamaya geçirmeleri gerekir. Hedef kitle iletişim kurabileceği iki
yönlü bir iletişim beklentisi içerisindedir. Yine hedef kitlenin beklentisi kurumların şeffaf ve ilgili
olmalarıdır (Matthews, 2010; Byard, 2012).

121

 
Yeni iletişim teknolojilerini, kurumsal iletişim kapsamında ele aldığımızda yeni medya, sosyal medya,
Web 2.0 ve online iletişim gibi terimlerle birlikte kullanıldığını görüyoruz. Bu terimlerin gelişimi ve
kavramların tanımları ile ilgili önceki ünitelerimizde bilgi verilmişti. Bu kavramlar, kurumsal iletişim
çalışmalarının yeni iletişim teknolojilerine uyumu konusunda alt yapı ve sistem uygulamaları kapsamında
da ele alınabilmektedir. İletişim teknolojilerinin sürekli geliştiği ve değiştiği dinamik bir yapı içerisinde
hareket edildiği göz ardı edilmemelidir.
Kullanıcı tarafından oluşturulan içeriğin (user generated content) internet kullanıcıları arasında
paylaşıldığı ve daha fazla etkileşim ortamı sunulduğu çevrimiçi uygulamalar, sosyal medya olarak
tanımlanır. Bu içerik fotoğraf, video ve metinsel yorumlardan oluşabilir. Etkileşimi, işbirliğini ve içerik
paylaşımını kolaylaştırmak amacıyla çevrimiçi uygulamalar, platformlar ve medya kullanımı gibi
özellikler sosyal medyayı ortaya koymaktadır. Sosyal medyanın önemi tüketiciler ve toplum arasındaki
asenkron, hızlı, interaktif, düşük maliyetli iletişimi sağlamasından gelmektedir. Kurumsal açıdan
bakıldığında, en ilginç ve en popüler sosyal medya hizmetleri olarak dünyanın en büyük sosyal ağ servisi
Facebook, müzik ve eğlence odaklı MySpace, kariyer odaklı LinkedIn, kısa mesajları göndermeyi
sağlayan şebeke servisi Twitter sayılabilir.
Son teknolojik gelişmeler, tüketicilere yeni medya uygulamaları ve hizmetleri kullanarak, kendi isteği
ile içerik üretme fırsatı vermektedir. İnternette bilgi paylaşımı ve işbirlikçi yazılım geliştirme yaklaşımı
ayırt etmek için kullanılan Web 2.0 terimi, bloglar, wikiler, RSS beslemeleri gibi daha spesifik kullanıcı
topluluklarının oluşmasına imkan vermektedir. Bu Web 2.0 araçları müşteri ilişkileri, çalışan ilişkileri ve
kurumsal kültür üzerinde etkisi yaratmak üzere kullanılan güçlü kaynaklar olarak ele alınmaktadır
(Hearn, Foth & Gray, 2009).
Web 2.0 ya da Sosyal Medya olarak adlandırılan uygulamalar son dönemde daha fazla dikkat
çekmeye başlamıştır. Web 2.0’nin temel unsurlarından biri Kullanıcı Tarafından Oluşturulan İçerik
(UGC: User Generated Content) olarak bilinir olmasıdır. Kullanıcılar, içerik tüketicisi olmalarının yanı
sıra artık aynı zamanda, içeriği üreten, düzenleyen ve yayan kişiler durumuna gelmiştir. Bu durum Web
2.0 ve sosyal medya uygulamalarına ve süreçlerine değer katmaktadır. Doğrudan kullanıcının iletişim
sürecine katılımı, kullanıcıların toplulukların oluşması ve güçlü ağ etkilerinin yaratılması kullanıcı
tarafından oluşturulan içerikle bağlantılıdır (Constantinides ve diğer, 2008).
Web 2.0 ya da sosyal medya ile ilgili kurumları tedirgin eden yönlerden birisi bilgilerin yayılması
üzerinde kontrolü kaybetme eğiliminin olmasıdır. Yeni teknolojiler bireylerin yanı sıra kurumsal sınırlar
arasındaki bilgi akışını kontrol ile ilgili normlara meydan okumaktadır. Buna rağmen, sosyal medya
iletişiminin uygulanma oranı kurumlarda beklentileri karşılayacak düzeyde değildir. Kurumsal iletişim
uzmanları stratejik amaçlara ulaşmak için sosyal medya araçlarını kullanarak çeşitli uygulamalar ve
etkinlikler düzenlemektedir. Stratejik iletişim açısından bakıldığında, yeni iletişim platformları kurum
içinde, kurum ve paydaşları arasındaki iletişimin dinamikleri ve boyutlarında bir devrim yaratmıştır.
Sosyal medya uygulama örnekleri iletişim yönetimi sürecinin tüm aşamalarında bulunabilir. İşbirliği
platformları gelişmiş planlama rutinlerinin kurulmasına yardımcı olurken sosyal toplulukların iletişimi
incelendiğinde, izleme ve değerlendirme çalışmalarının arttırılması söz konusudur (Zerfass ve diğer,
2011).
Bloglar, MySpace, wiki, podcast ve sosyal ağ siteleri gibi platformlar yeni medyanın kullanımına
öncülük etmektedir. Bu bağlamda, bu yeni web tabanlı hizmetler başlangıçta, kurumlar tarafından mevcut
müşterileri ile etkileşim sağlamak, kurumsal imajını korumak, iç iletişimi geliştirmek ve yeni pazarlar ve
kitlelere ulaşmak için kullanılmıştır. Ancak, son teknolojik yeniliklerle etkin katılımcılığa ve tüketicinin
içerik üretmesine uygun hale gelmiştir. Tüketiciler, yeni medya uygulamalarını ve hizmetlerini
kullanmaya başlamışlardır. Böylece iletişim içeriği kurum-tüketici akışından kurtularak, tüketici-tüketici
ya da üre-tüketici-üre-tüketici içeriğine yönelmiştir. Bu içerik daha açık, işbirlikçi, bireysel olması
nedeniyle önceki internet deneyimine göre daha fazla katılımcıyı çekmektedir. Kurumsal iletişim için
yeni medya uygulamaları kullanmanın sağlayacağı avantajların belirlenerek, bu dinamik yeni medya
ortamında etkili bir biçimde iletişimin nasıl gerçekleştiğini dikkate almak gerekir (Hearn, Foth & Gray,
2009). Sosyal medya uygulamaları artık kullanıcılar arasında bilgi paylaşım imkânı vermektedir.
Kurumsal bilgiler ve kullanıcı tarafından oluşturulan bilgiler, internet kullanıcıları arasında paylaşılan bir
içerik haline gelmiştir. Bu bilgi paylaşımı (video, fotoğraf, haber, ve ses görüntüleri) web üzerinde sanal
topluluklar oluşturulması sonucu ortaya çıkabilmektedir.

122

 
Kurumlar güçlü bir bilgi yönetim sistemi oluşturmak için sosyal ağlardan yararlanabilir. Wikiler,
bloglar ve RSS beslemeleri gibi sosyal medya araçlarının, müşteri ilişkileri ve kurumsal kültürü
üzerindeki etkisi, sosyal medyanın kurum için güçlü bir araç haline gelmesine neden olmuştur. Sosyal
medya ve yeni medya uygulamalarındaki en büyük sorunlardan biri, her gün yeni medya kullanımında
yeniliklerle ve değişikliklerle karşılaşılmasıdır. Sürekli olarak sosyal medyadaki yeniliklerin takip
edilmesi, yeni programlara ve platformlara uyum sağlanması gerekir. Sosyal medya araçlarının
kullanımındaki çeşitlilik, takip etmeyi ve kurum uygulamaları için uygun platformun seçilmesi işini
zorlaştırmaktadır. Kurumun her yeni uygulamayı gerçekleştirmesi olanaksız ve gereksizdir. Sosyal medya
seçiminde kurumun stratejik hedeflerine en iyi cevap verecek olan sosyal medya platformunun seçilmesi
ve uygulamaların bu çerçevede gerçekleştirilmesi yerinde olur. Ancak hedef kitlenin çeşitliliği ve farklı
tercihlerin olmasını, farklı sosyal medya platformlarının farklı etkilere sahip olduğu göz ardı
edilmemelidir. Stratejik iletişim çalışmalarında en az iki üç platform üzerinden hareket edilmesinde yarar
vardır. Bu nedenle etkili olacak platformun seçilmesi için hedef kitle ve sosyal medya platformları
üzerinde detaylı bir araştırma yapılması uygun olur.
İçerik sunan sosyal medya platformlarının olumlu tarafı, içerik topluluklarının yüksek popülerliğinin
kurumları bu iletişim aracını kullanma konusunda cezbetmesidir. YouTube günde 100 milyon video
üzerinden kullanıcılarına hizmet vermektedir. Kurumlar, tanıtım filmleri, yönetici konuşmaları, basın
duyuruları, açılış konuşmaları ve video reklamlarını Youtube programına yükleyerek popülerlik
sağlamaya çalışmaktadır. Birçok kurum marka toplulukları ya da pazarlama araştırmaları için sosyal ağ
sitelerini kullanmaktadır. Bazı kurumlar facebooku tanıtım aracı olarak kullanırken bazıları biraz daha
ileri giderek dağıtım kanalı olarak kullanmaktadır. Facebookta sunulan araçlar aracılığı ile online alışveriş
siteleri, özellikle güzellik malzemesi satışı yapan sitelere, çiçek siparişi sitelerine yönlendirme
yapılmaktadır (Kaplan&Haenlein, 2010).

Online ve sosyal medya kanalları kurum imajının oluşturulmasında rol oynamaktadır. Sosyal medya
kullanımı hedef kitle ile online iletişim kurabilme fırsatı verir. Sosyal hizmet kurumları gibi kar amacı
gütmeyen kurumlar sosyal ağların hızla yayılmasından ve büyüsünden etkilenerek kendileri de sosyal
medyanın içerisinde olmak istemektedir. Sosyal medya bu kurumların hedef kitle ile iletişim
kurabilmesinin yanı sıra kurum imajını geliştirmede ve iyileştirmede kullanılabilecek bir araç olarak
görmektedirler. Sosyal medya aracılığı ile basın bültenleri ve kampanya bilgilerini paylaşabilmektedir.
Ayrıca gönüllük çalışmalarını da paylaşmak açısından etkili bir araç olarak görülmektedir.
Sosyal medyanın kullanımı, kurumlar için artık bir seçenek ya da alternatif iletişim kanalı değildir.
Sosyal medyanın kullanımı rekabet üstünlüğü isteyen ve uzun süreli varlığını sürdürmek isteyen kurumlar
için bir zorunluluk halini almıştır. Ancak kurumların işleri artık o kadar kolay değildir. Sosyal medyanın
takibi gerçekten bu konuda bilgi ve beceri sahibi olmayı gerektirmektedir. Sosyal medyanın etkili bir
biçimde yönetilebilmesi için öncelikle gücünün farkına varılması gerekir. Sosyal medya çok geniş bir
alana yayılabilmekte ve çok hızlı bir yayılım gerçekleştirebilmektedir. Erişimi kolay ve ucuz olması
herkes tarafından kullanılabilir olmasını sağlamıştır. Bu nedenle de giderek daha hızlı büyümektedir.
Geleneksel medya ağırlığını kaybetmiştir. Özellikle reklam uygulamalarında sosyal medyanın etkisi
giderek artmaktadır.

Kurumsal iletişim çoğu zaman kapsayıcı konumlandırma gerçekleştirmektedir. Bir kurum sosyal
medya platformlarında nasıl davranması gerektiğini anlamak için ideal bir konum oluşturmalıdır.
Kurumsal iletişim departmanları, doğru sosyal medya stratejileri ve taktikleri geliştirmek ve dağıtmak
için donatılmalıdır. Sosyal medya araçları ile birebir ilişkiler geliştirmelidir. Özellikle gazeteciler,
analistler, yatırımcılarla sosyal medya platformlarında da iletişim kurulması gerekir. Kurumsal iletişim
departmanının, kurumun nasıl algılandığı üzerinde çalışması gerekir. Sosyal medyada bu bilgilere
kolaylıkla erişim sağlanabildiği unutulmamalıdır. Ayrıca kurumsal iletişim içeriği broşür, kitapçık gibi
araçlar da sosyal ağlarda paylaşılabilir.
123

 
KURUMSAL İLETİŞİM ARACI OLARAK SOSYAL MEDYA
Kurumsal iletişim kapsamında geleneksel medya kullanımının yanında sosyal medya platformlarının da
giderek yaygınlaştığı görülmektedir. Sosyal medya araçlarının kurumsal iletişim kapsamında nasıl
kullanıldığını görebilmek için sosyal medya platformlarının özelliklerini ve kurumsal iletişim açısından
nasıl ele alınması gerektiğinin anlaşılması gerekir. Kurumsal iletişim fonksiyonları açısından sosyal
medya platformlarının kullanımı ele almadan önce bu platformlarının özelliklerini incelemek yerinde
olacaktır. Özellikle, bloglar, mikrobloglar, sosyal ağlar, medya içerik toplulukları, sanal oyun ve
dünyalardan oluşan sosyal medya platformları aşağıda kısaca ele alınmaktadır.

Bloglar
Günümüzde bloglar, bireysel kullanımının yanı sıra kurumsal olarak da üretilmeye başlamıştır. Blogları
kurumların günlüklerinin tutulması güncel olayların takip edilmesi açısından ele aldığımızda kurumsal
iletişim açısından önemli bir iletişim aracı olarak görebiliriz. Kurumsal bloglar, şirket çalışanlarının ya da
yöneticilerin kurum adına blog sayfasına yazılar yazması, hedef kitleye bir takım bilgiler sunması ve
hedef kitleden de geribildirim alması sürecini kapsamaktadır (Alikılıç, 2011; 25). Kurumlar, hedef
kitlenin ilgisini çekmek, yaptıkları etkinliklerden onları haberdar etmek, kurum hakkındaki düşüncelerini
edinebilmek amacıyla bloglardan yararlanmaktadır. Bloglar, kurumlar için ürünleri ve hizmetleri
hakkında geribildirim almanın en hızlı, ucuz ve kolay yoludur (Sayımer, 2008; 120).
Bloglardaki içeriğin üslubu, web sayfalarına göre daha samimi olduğu için kurumlar hedef kitle ile
iletişim kurma konusunda daha rahat davranabilmektedir. Sade dille yazılan blogların daha kolay
anlaşılması ve güven vermesi söz konusudur. Kurumsal bloglar, ürün ya da hizmet tanıtımında, kurumun
müşterileriyle iletişim kurma fırsatı sağlayan yerler olarak görülmelidir. Bloglarda kurum ürün, hizmet ya
da etkinliklerle ilgili bilgi içeren kısa ya da uzun bilgiler, satış ya da kampanya bilgileri, video, ses
dosyaları ya da bir fotograf paylaşılabilir (Tasner, 2010; 48). Bloglarda paylaşılan bilgilerin ilgi çekici
olması ve hedef kitle ile iletişimi etkili bir biçimde kuracak biçimde yönetilmesi gerekir. Bazı kurumlar,
hedef kitlenin ilgisini çekebilmek ve takipçi sayısını arttırabilmek amacıyla, bloglarında indirim kuponları
bile paylaşmaktadır.

Blogların hangi amaçlarla oluşturulabileceğini düşününüz.

Kurumlar farklı amaçlar için blogları kullanmaya çalışmaktadır. Kurumsal blogların sınıflandırılması
kurumların işini kolaylaştırmaktadır (Lee, Hwang ve Lee, 2006):
• Çalışan bloğu: Tek bir çalışanın oluşturduğu blogtur. Bu bloglar kurumsal web sayfalarında yer
bulabilmektir. Kurumlar çalışan bloglarına yayın fırsatı sağlayarak sponsorluk yapabilmektedir.
• Grup bloğu: Grup blogu birkaç çalışanın işbirliği içerisinde yazılabilir. Çoğu grup blogları
genellikle belirli bir konu üzerinde uzman olan yazarlarla teknik tarzda yazılmaktadır. Bu
grupların birçoğu çalışanların kendi iradesiyle bir araya gelmesi sonucu başlamıştır.
• Yönetici blogları: Kullanıcılar kurumların üst düzey yöneticilerinin görüşleri ile daha fazla
ilgilenmeye başlamıştır. göre şirketler çalışacak üst düzey yöneticileri daha fazla ilgi haline
gelmiştir. Bu bloglar hedef kitle ile doğrudan iletişim kurabilmek için etkili bir araç olarak
görülmektedir.
• Tanıtım bloğu: Ürünler, hizmetler ve etkinlikleri hakkında haber yaymak amacını taşımaktadır.
yaratmaktır. Ancak reklama benzemesi ve profesyonel tarzda yazılması, samimiyetten uzak
olması nedeniyle eleştirilmektedir.
• Haber bloğu: Kurumların resmi haber bültenini sunduğu bir ortam olarak görülmektedir.
Çoğunlukla stratejik biçimde oluşturulmuş mesajları içermektedir.

http://blog.turkcell.com.tr/

124

 
Kurum, bloglar aracılığı ile hedef kitlenin kurum, sunulan ürün ya da hizmet hakkındaki görüşlerini
edinebilir. Özellikle iki yönlü simetrik iletişim modeli kapsamında hedef kitlenin görüşleri doğrultusunda
kurumda ya da üretilen ürün ve hizmet ile ilgili düzenlemelere gidilmesi beklenmektedir. Ayrıca hedef
kitleden bloglar aracılığı bilgi edinmek için büyük bir bütçeye ihtiyaç duyulmamaktadır. Blog
metinlerinin yazılması ve kullanıcılar tarafından eklenen yorumların takibi ve soruların cevaplanması için
görevlendirilen çalışanların ücreti dışında başka bir maliyet içermemektedir. Böylece son derece düşük
bir maliyetle hedef kitle ile etkin bir iletişim kurma şansı yakalanabilmektedir. Blogların kurumlar
açısından sağlayacağı yararlar şöyle sıralanabilir (Alikılıç, 2011; 26, Aydede, 2006; 80):

• Kurumlar hedef kitle arasında iyi niyeti geliştirir,


• Pazar araştırması sürecinde yardımcı olur,
• Rekabet avantajı yaratır,
• Rakiplerin araştırılmasında kaynak oluşturur,

• Yeni iş ortam ve olanaklarını kendine çeker,


• Ürün ve hizmet satışında artış sağlar,

• Kriz yönetimine katkıda bulunur,


• Kurumun bilinirliğini arttırır,

• Kurum imajının gelişimine katkıda bulunur.


• Müşterilerin ilgisini çeker,

• Müşterilerle iletişimi sağlar,

• Kurum çalışanları ve ortaklar arasındaki ilişkiler şeffaflaştırır,


• Sohbet sıcaklığı sunar.
Kurumların blog sahibi olmaları tek başına yeterli bir eylem değildir. Blog sayfası bulunan pek çok
kurum bloglarını ilk oluşturduklarında kurumla ve ürünleriyle ilgili bir takım bilgileri bu sayfalarda
paylaşmaktadır. Ancak zaman içerisinde yeni bilgilerin eklenmediği ve yapılan yorumların yanıtsız
kaldığı durumlarda görülmektedir. Kurumlar sosyal medya yönetimi çerçevesinde bu blogların işleyişini
takip etmek zorundadır. Bloglar içerisinde verilen bilgilerin, çekici bir tasarımla sunulması, belirli
peridyodlarla güncellenmesi, yapılan yorumların takip edilmesi gerekir. Bloglar da web sayfaları gibi
kurumsal kimliği yansıtan bir araç olarak ele alınmalıdır. Bu nedenle kurum kimliğini yansıtacak biçimde
tasarlanması gerekir. Tasarıma özen gösterilmesi ve tasarımın çekici olarak sunulması hedef kitlenin blog
sayfasını ziyaretini uzatması ve yinelemesini sağlayacaktır. Blog sayfalarının sık aralıklarla
güncellenmesi kurumun hedef kitlesine değer veren bir kurum olarak algılanmasını sağlayacaktır. Ayrıca
hedef kitle yorumlarının düzenli olarak takip edilmesi ve soruların yanıtlanması kurumun blog sayfasını
etkili bir biçimde kullanmasını sağlayacaktır. Ancak bu şekilde takip edilen bir blog sayfası kurumun
itibarının arttırılmasını, olumlu bir marka imajının oluşmasını sağlayabilir.

Blogların özelliklerinin neler olduğunu açıklayınız.

Mikrobloglar
Kurumlar, sosyal medyada olmak için birden fazla araç kullanmalıdır. Kurumlar en azından bir iki sosyal
medya platformunda yer alabilir. Bu platformların başında bloglar ve onun yanı sıra mikrobloglar
gelmektedir. Kurumları sosyal medyada yer almaya karar verdiklerinde dikkat etmeleri gereken konular
vardır. Mikroblogların kullanımı, kurumsal iletişim kapsamında, kurum kimliğinin oluşturulması,
mesajların belirlenmesi, topluluk oluşturma, imaj, itibar ve beğenirlik çalışmalarına destek olmaktadır
(Gilpin, 2010). Mikrobloglar kullanılarak özel amaçlı topluluklar ya da etkinlikler oluşturulabilir.
Mikrobloglar ayrıca hedef kitle ile bilgi ve fikir alışverişi sağlanması açsısından avantaj sağlamaktadır.
125

 
Mikrobloglar üzerinden kurumlar öncelikle açık, doğru, güncel ve güvenilir bir biçimde bilgi
sunmalıdır. Sosyal medyada kurumsal tasarım öğelerinin (logo ya da kurumsal renkler, semboller gibi)
hedef kitle tarafından tanınmasına ve fark edilmesine yol açacak şekilde kullanılmalıdır. Sosyal medyada
iletişimin biçimsel olması gerekmez ancak yine de mesajlar oluşturulurken kurum adına mesaj yazıldığı
unutulmamalıdır. Mesajlar gerektiği ölçüde ciddi ve özenli yazılmalıdır. Yayınlanan mesajlarda telif
sorunu yaratacak fotoğraf, video gibi içerik bulunmamalıdır. Eğer bu içeriğe Internet’ten ulaşmak
mümkünse bağlantı adresi verilmesi tercih edilmelidir. Başkalarını ya da rakipleri kötüleyici ifadeler yer
almamalıdır. Bazen rakip kurumların müşterileri şikayetlerini farklı kurumların Twitter ya da Facebook
hesaplarında paylaşmaktadır. Bu olumsuz yorumlara kurumun yanıt verilmesi olumsuz algılara yol
açabilir. Bazen de kurum çalışanları da rakip kurumların uygulamaları ile ilgili olumsuz yorumlarda
bulunabilmektedir. Bu tür yorumlar art niyetli olarak algılanacağı için çalışanların şahsi yorumları bile
olsa özellikle kaçınılması gerektiği konusunda çalışanlar uyarılmalıdır. Kurumların sosyal medyada
kendini olduğundan farklı göstermeye çalışması da alay konusu olmasına neden olacaktır.
Mikrobloglar bağlantıları aracılığıyla hedef kitlesini yönlendirebilme özelliğine sahiptir. En bilindik
mikroblog örneği olarak Twitter’ın kurumsal faydaları Weber (2009) tarafından şu şekilde
listelenmektedir (aktaran: Akar, 2010; 62):
• Marka yaratma ve güçlendirme,

• Kurum, ürün ya da bireyin tanıtımını yapma,


• Hedef kitleyi genişletme,
• Aynı alandaki iş profesyonelleriyle ağ kurma,

• Tüketici, müşteri ya da takipçilerle ağ kurma,

• Kurum ya da ürün hakkındaki fikirleri toplama,


• Tavsiye isteme yoluyla yeni eleman ve ortaklar bulma,

• Diğer online ortamlara trafiği sevk etme,

• Çalışanlar için ağ kurma,


• Yeni iş olasılıkları bulma,

• Toplantı ve etkinlik programları.

http://twitter.com/#!/kocholding

Sosyal Ağlar
Sosyal ağlar, kullanıcıların kendi içeriklerini yaratabildikleri, zaman ve mekandan bağımsız olarak
iletişim kurabildikleri, istedikleri kişilerle ortak bir sosyal alan oluşturabildikleri sanal buluşma
ortamlarıdır. Sosyal ağlar, sosyal medya platformu içerisinde en popüler alanlardır. Facebook, Myspace
gibi arkadaşlık sitelerinin yanında LinkedIn, Netlog, Xing gibi iş bağlantılı sosyal ağ sitelerinin varlığına
da rastlamaktayız. Özellikle iş bağlantılı sosyal ağ siteleri profesyonel hayatın paylaşıldığı, eğitim, iş
alanı gibi özelliklerin dikkate alındığı, yapılan işlerin ve ortak konuların paylaşılmasına fırsat veren
ağlardır. Ayrıca bu ağlar, iş ve eleman arama siteleri gibi de çalışmaktadır. Sosyal ağlar ister arkadaşlık
sitesi olsun ister iş bağlantılı siteler olsun, kurumsal iletişim uygulamaları için oldukça uygun bir alan
olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal ağların toplulukları organize etme ve harekete geçirme konusundaki
örnekleri göz önünde bulundurulduğunda, hedef kitleyi ikna etme amacıyla kullanımı da kurumlar
tarafından dikkate değerdir (Alikılıç, 2011; 36).

126

 
Sosyal ağların kurumlar açısından tercih edilmesinde bazı nedenler şunlardır:
• Kuruma ait içeriğin daha hızlı yayılması için de uygun bir araçtır.

• Kurumun sosyal ağlarda yer alması, farkındalığının artışını da sağlayacaktır.


• Kurumların sosyal ağlardaki varlığı, iletişim teknolojilerindeki yaklaşımları takip etmesinin
göstergesi olması açısından kuruma itibar sağlayacaktır.

• Kurumların gerçekleştirdikleri etkinliklerinin duyurulmasında etkin olarak kullanılmaktadır.

• İki yönlü iletişim ve etkileşime olanak vermektedir.


Kurumların özellikle hedef kitlesi ile etkileşiminde sosyal ağların kullanımı için kurumların farklı
uygulamalara da yönelmesi gerekir. Bunun için etkinlikler kapsamında çeşitli iletişim programları da
yürütülmelidir. Sosyal ağlar hedef kitlenin kurumla iletişim kurabilmesi açısından hem kolay hem de ek
bir kanal yaratmaktadır. Bu sayede etkili iletişim yöntemlerinin uygulanması, hedef kitlenin tanınması ve
yönlendirilmesi açısından kuruma kolaylık sağlayacaktır. Sosyal ağlar, itibar yönetim aracı olarak, hedef
kitlenin kurum hakkında yazdıklarını takip edebilmekte ve sorulara ya da sorunlara daha çabuk yanıt
verme fırsatı yaratmaktadır.
Sosyal ağlarda sadece kurum ve hedef kitle iletişiminin olmadığını unutmamak gerekir. Hedef kitle de
sosyal ağ sitelerinde kendi aralarında iletişim kuracaklardır. Bu iletişimin olumlu ve olumsuz sonuçları
olabilmektedir. Kurum hakkındaki beğenilerini paylaşanlar olduğu kadar şikayetçi kişilerin varlığı da
unutulmamalıdır. Kurumların kendi çıkarına olacak biçimde olumlu ifadelerin yer almasına çalışması
oldukça sakıncalı bir durumdur. Kurumun yaptığı bu çalışma ortaya çıktığında büyük bir krize neden
olabilir. Kurumun sürekli olarak övülmesi de hedef kitlenin bu durumdan şüphelenmesine neden
olacaktır. Bu nedenle, hedef kitle ile iletişim kurarken kurumun kendini öven açıklamaları yerine, ürün ve
hizmetleri ya da etkinlikleri ile ilgili samimi ve öz bilgiler vermesi daha uygun olacaktır. Sosyal medya
ortamında olumsuz ifadelerin ortaya çıkması durumunda, durumu örtbas etmek yerine şikayetleri dikkate
alınarak sorunun çözümü için çalışılması hedef kitle üzerinde daha olumlu bir etki yaratacaktır.

Kurumların sosyal ağları kullanımında nasıl davranacaklarını


düşününüz.

Sosyal ağ sitelerinin kurumlarda kullanım yerleri şöyle sıralanabilir (Onat ve Alikılıç, 2008):
• Kurumsal itibarın izlenmesinde sosyal ağ sitelerinde kurum adı, marka adı, kurumsal ağı
oluşturan diğer kurumların isimleri, üst düzey yönetici ve çalışanların isimleri izlenmelidir.
Kurumsal iletişimden sorumlu görevlilerin, sıkça arama kısmına isimleri yazarak ne şekilde,
hangi profil içeriğiyle isimlerinin geçtiğini gözlemeleri mümkündür.
• Sosyal ağ sitelerinde rakip ve ilgili kuruluşların halkla ilişkiler kapsamındaki eylemlerini
inceleyip, medya planlama yaparken bu ortamlar değerlendirilmelidir.
• Kurumlar, sponsorluk yaptıkları spor, kültür, sanat etkinliklerini tüketicilerine ve diğer hedef
kitlelere duyurabilirler (Facebook içindeki “etkinlik uygulaması-event application” gibi).
• Yarışma, workshop, eğitim gibi işletme dışına taşabilen etkinlikleri duyurmada kullanılabilir.
• Sosyal sorumluluk projelerini ilgili hedef kitleye tanıtma ve destek bulmada kullanabilirler.
• Kriz yönetimi kapsamında, kriz öncesinde izleme ve kriz döneminde kurumsal mesajları
yayınlamada sosyal ağ siteleri kullanılabilir.
• Sosyal ağlarda farklı grupları birbirine bağlayan kişileri belirleyip bu kişileri etkileyip dürüst,
sağlıklı iletişim kurarak kurumsal mesajları yayabilirler.
• Bir etkinliğin, bir kampanyanın veya kurumla ilgili mesajların yayılmasında çalışanlar
kullanılabilir. Çalışanların profilleri üzerinden mesajlar yayılabilir.
• Kurumlar genel kullanıma açık veya iş sosyal ağ sitelerinde profil yaratabilir.
127

 
http://www.facebook.com/doguscay

Facebook ve diğer sosyal medya siteleri kurumun hedef kitlesi ile doğrudan iletişime izin veren
küresel ve popüler bir pazarlama ve iş kanalı olarak görülmektedir. Facebook siteleri, kurumsal
sponsorluklar için de fırsatlar sağlamaktadır. Ziyaretçilere ait demografik veriler, yaş, cinsiyet, coğrafi
konum, ilgi alanları ve diğer verilere dayanarak, site ziyaretçileri için özelleştirilmiş reklamları
görüntülenebilmektedir. Kurumların, Facebook kurumsal sayfalarında etkileşim sağlayabilmek için duvar
yazısı eklemeleri mümkündür. Kurumlar genellikle facebook duvar yazısı olarak şu içerikleri
kullanmaktadır (Dekay, 2012):
• Ürünlerin veya hizmetlerin doğrudan pazarlanması (yeni ürün satışı veya duyurular)
• Sponsorluğundaki etkinliklerin tanıtımı (örneğin yardım yürüyüşleri ya da tenis turnuvaları)
• Araştırmalar (örn. anketler gelecekteki iş yerleri ile ilgili)
• Bilgilendirme duyuruları (yeni mağaza açılışları gibi)
• Yenilik veya etkinliklerle ilgili "eğlenceli" sorular (örn. "En iyi öneriyi kim sunacak?)

Vikiler
Vikiler, kurumlara içerik ekleme ve düzenleme imkanı vermektedir. Bilgi paylaşımı özellikle broşür
biçiminde hazırlanmaktadır. Veri tabanı olarak kullanımı da söz konusudur. Bir kurum içerisindeki farklı
departmanlar tarafından hazırlanan dokümanların ortak bir alanda paylaşımına olanak verir. Kurumlar iş
görme biçimlerini de vikiler aracılığıyla paylaşmaktadır. Alım satım politikaları, sponsorluk başvuruları,
başvurulacak hizmetler, işlem ya da programın nasıl gerçekleştiği gibi konularda vikileri bir tür kılavuz
olarak kullanmaktadır. Kurumların vikileri kullanma nedenlerini şöyle sıralanabilir (Akar, 2010; 73):
• Ucuz ve hızlı intranet ihtiyacı,
• Dağınık dokümanların bir araya toplanması,
• Notları, ajandayı, takvimi, planları yönetme,
• Ucuz ve herkes tarafından erişilebilir proje yönetim aracı,
• Hem iç hem de dış hedef kitlenin dokümanlara ulaşabileceği bir platform.
Türkiye’de yaygın olarak kullanılan vikiler, Wikipedia ve Ekşi Sözlük’tür. Wikipedia.org sitesi
kullanılarak, Toplu Projeler altında yer alan “vikiprojeler ve portallar” aracılığı ile kurumsal işbirliklerine
gitmek ve hedef kitle ile ortak projeler yürütmek mümkündür. Wikipedia sayfalarında yer almanın kurum
için sağladığı avantajlardan biri, kurumun görünürlüğünü arttırarak iyi bir itibar sağlamasıdır. Ayrıca
Wikipedia sayfalarından paylaşılan bilgilerin yanında, kurumsal web sayfasına ve kurumun diğer sosyal
medya araçlarına verilecek bağlantılarla da hedef kitlenin kurum hakkında daha fazla bilgi edinebileceği
ortamlara ulaşması sağlanır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Vikipedi:Topluluk_portali

Wikipedia’da hedef kitlenin yönlendirilmesi sadece kurum hakkındaki anahtar kelimeler aracılığı ile
değil, kurumun ürettiği ürün, hizmet ve etkinliklerle de ilgili olmalıdır. Bu yolla hedef kitle için ürün,
hizmet ya da etkinlik denince akla ilk gelen ya da gelenlerden biri olma özelliği kazanılabilir. Bu durum
kuruma rekabet avantajı sağlayacaktır.

İçerik Toplulukları
Youtube, Flickr, SlideShare gibi video, fotoğraf ve sunum dosyalarını paylaşmaya fırsat veren bu siteler
giderek yaygınlaşmaktadır. Kurumlar, ürün, hizmet ve etkinlik tanıtım videolarını bu siteler aracılığı ile
paylaşmaktadır. Kurumlar, kendi kurumsal web sayfalarında bu tanıtım görüntülerinin indirilmesine

128

 
imkan vermiş olsa da içerik topluluklarında veya bir başka yaygın deyişle medya paylaşım sitelerinde
daha kolay izleme ve bu sitelerin veri tabanından da erişim sağlaması açısından tercih edilir duruma
gelmiştir. Kurumlar böylece videonun izlenme oranlarını da takip edebilmektedir. Bunun yanında bu
sitelerde sunulan görüntüleri, hedef kitlenin tercihleri doğrultusunda diğer sosyal medya platformlarında
da kolaylıkla paylaşılmasına olanak sağlaması, işletmeyle ilgili bilginin kolaylıkla yayılmasına olanak
sağlayacaktır.
Kurumsal iletişim çalışanları içerik topluluklarını çalışanlarla ilişkiler, müşteri ilişkileri ve eğitimi
amacıyla kullanabilmektedir. Kullanıcıların anahtar kelimelerle arayarak izleyebildikleri videolar VOD
(video on demand) türündeki Internet videolarıdır.

Bu videoların (VOD) kullanımının tercih edilmesindeki nedenler neler


olabilir?

Bu videolar sadece kurum tarafından içerik topluluklarına ya da medya paylaşım sitelerine yüklemez
aynı zamanda kurum dışındaki kullanıcılar da kendi videolarını yükleyebilmektedir. Ayrıca profesyonel
olmadığı düşünülen bu görüntüler, doğal ve inandırıcı olması nedeniyle daha etkili olmaktadır. Bu
nedenle, bazı kurumlar bu tür video çekimlerini desteklemektedir. Viral reklam olarak adlandırılan bu
uygulamalar giderek daha fazla yaygınlaşmaktadır. Kurumlar, pazarlama araştırma sonuçlarını, pazarlama
iletişimi kampanyalarını ve arşivlerini de bu sitelerde sunmaktadır. Alikılıç (2011, 50) bunun nedenlerini
şöyle sıralamaktadır:
• Kurumun açık görüşlü ve paylaşımcı olduğu imajını çizmek,

• Rakiplerinin karşısında kendine duyduğu güveni sergilemek,

• Hedef kitle ile iletişim kurmak,

• Hedef kitleden geribildirim sağlamak,


• Kurumun etkinliklerini duyurmak.
Kurumlar açısından içerik toplulukları ya da medya paylaşım sitelerinin kullanım yerleri şöyledir
(Tasner, 2010; 149):
• Konferanslar: Online konferansa katılım gerçekleştirilebileceği gibi, geleneksel ortamlarda
gerçekleştirilen konferanslardaki önemli konuşmalar video olarak medya paylaşım sitelerinde
paylaşılabilir.
• Ürün ve hizmet sunumları: Yeni ürün ve hizmetlerle ilgili olarak hazırlanan videolar online
satış işlemleri ile birlikte kullanılabilir.
• Partiler: İşletme kutlamalarının küresel çapta online olarak yapılmasına olanak tanır. Kutlama
videoları, yine medya paylaşım siteleri aracılığı ile hedef kitle ile paylaşılabilir.

• Röportajlar: İşletme yöneticileri ya da çalışanlara ait videolar, işletme ya da etkinlik tanıtımı


amacıyla kullanılabilir.

• Basın toplantıları: Gerçekleştirilen basın toplantılarının videolarının paylaşılması, özellikle


medya çalışanlarının televizyon haberlerinde kullanabileceği malzemeyi sağlayacaktır.

Sanal Oyunlar ve Dünyalar


Sanal oyunlar, sanal bir ortamda insanlara yaşam deneyimi sunmaktadır. Sanal ortamlar hedef kitle ile
iletişim kurulması için fırsat yaratmaktadır. Gerçek dünyanın sanal ortama aktarıldığını gördüğümüz pek
çok başarılı uygulama ile karşılaşmaktayız. Ayrıca, Facebook üzerinden oynanabilen Farmwille gibi
oyunlar da gerçek markaların kullanımı sayesinde marka görünürlüğüne ve bilinirliğine etkisi olmaktadır.
Online oyunların dışında, yine hedef kitle ile etkileşim sağlayan oyunların varlığı, kurumun itibarının
gelişmesine katkı sağlamaktadır.
129

 
Sanal oyunları iki biçimde ele almak mümkündür. İlki kullanıcıların online rol yaptıkları büyük sanal
oyunlardır. Burada kurumların gerçek ya da sanal olarak üretilmiş ürünlerinin ya da hizmetin kullanımına
imkan verilmektedir. Bir de ürün yerleştirme fikrine benzer uygulamalar kullanılmaktadır. Bu tür sanal
oyunlar ya da topluluklar kurumların müşterilerinden geribildirim sağlaması için de fırsat yaratır. Bu
geribildirim eleştiri, övgü ya da yararlı öneriler şeklinde gelebilir. Kurumların bu iletişim sürecinde
dürüst ve açık iletişim yolları sunarak geribildirim için teşvik edilir ve müşteri kazanımı artar ve topluluk
duygusuna katkısı olur (Dahan&Levi, 2012).
Alternatif Gerçeklik Oyunları (Alternate Reality Games-ARG oyunları), gerçek dünyanın bir
simülasyonunu sunmaktadır. Bu oyunların üretim ve geliştirme maliyetleri yüksek olmasına rağmen
genellikle ücretsiz olarak oynanabilmektedir. Masrafların karşılanması için destekleyici ürünler
kullanılmaktadır. Bazı markalar bu tür oyunlara destek olarak, kendi markalarının bu oyunlarda yer
almasını sağlamaktadır. Bu oyunların küresel olarak oynandığı düşünülürse, yapılan iletişim
uygulamasının sonuçlarının çok geniş alanda olacağı görülebilir. Sanal oyunlar aracılığı ile marka
bağlılığı yaratılmasını sağladığı görülmüştür. Bu nedenle kurumlar ve markalar, sanal oyunlara ilgi
göstermeye ve bu oyunlar içerisinde yer almaya çalışmaktadırlar (Alikılıç, 2011; 54).
Sanal oyunlar arasında en yaygın olanlardan bir olan Second Life adlı oyun, küresel alanda
kurumların marka iletişimi gerçekleştirdikleri bir oyun alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumların
Second Life içerisinde yer almak istemelerinin nedeni olarak reklam, ürün tanıtımı, fizibilite çalışması ve
müşteri görüşlerinin alınması gösterilmektedir (Second Life Türkiye). Bu oyun ortamını pazarlama
iletişimi çalışmaları için bir ön çalışma olarak görülebilir. Sunulan ürün, hizmet ya da etkinlikle ilgili
olarak, gösterilen ilgiye göre pazara yönelmektedirler. Türkiye’de Second Life içerisinde faaliyet
gösteren bazı kurumlar şöyledir: Vestel, IBM, Sun, Microsystems, Cisco, BMG, Sony Ericsson, Adidas,
Nike, Reuters. Gerçek yaşamın bir simülasyonu olarak sunulan oyun, çoklu kullanıma ve online iletişime
izin veren bir uygulamadır. Günümüzde kullanıcı sayısı dünya çapında 7 milyonu geçmiş durumdadır.
Türkiye’de ise 5 bin aktif kullanıcı olduğu tahmin edilmektedir. Bu durum pazarlama iletişimi çalışmaları
için yeterli bir hedef kitle oluşturmaktadır.

http://www.slturkiye.com/

Sanal gerçeklik dünyaları, Internet aracılığıyla kullanıcılar ve araçlar arasında etkileşime izin veren üç
boyutlu web tabanlı topluluklardır (Tasner, 2010; 105). Sanal dünyalar, kurumlar için çok fazla iş yükü
gerektirecek işlerden birisidir. Sanal dünyaların tasarlanması ucuz, çabuk ve kolay bir yöntem değildir.
Ayrıca bu sanal dünyada sunulacak ürün, hizmet ya da etkinliklerinde geleneksel pazarlama iletişimi
çalışmalarına göre daha detaylı ve sanal ortamın daha fazla dikkate alınması gerekir. Bütün bu zorluklara
rağmen özellikle yeni müşteriler elde etme, satış yapma, marka sadakati oluşturma ve tüketici görüşlerini
toplama açısından uğraşmaya değer bir iş olarak görülmektedir. Sanal dünyaların kullanıcılara sağladığı
deneyim ve etkileşim fırsatı kurumsal iletişim açısından büyük değer taşımaktadır.
Sanal dünyaları etkin kılabilmenin yollarını Tasner (2010; 126) şöyle sıralamaktadır:
• Toplantı ve etkinliklere ev sahipliği yapmak
• Müşteri adaylarına satış çağrıları
• Markalama
• Ürün sunumları
• Ürün ya da hizmeti uygulamalı olarak göstermek
• Dijital ürün satışları
• Eğitim ve seminerler
• Hizmet içi eğitim
• Eğlence

130

 
KURUMSAL İLETİŞİMDE SOSYAL MEDYA UYGULAMALARI
Sosyal medya platformlarının kurumsal iletişim fonksiyonları açısından ayrı ayrı ele alınması stratejik
açısından bir iletişim planının oluşturulması için gereklidir. Kurumsal iletişim kapsamına giren
fonksiyonların neredeyse tamamında sosyal medya kullanımını görmekteyiz. Bunların önemli bir kısmı
burada ele alınacaktır. Bu uygulamalardan bazıları arasında; kurumsal kimlik ve imaj, çalışanlarla
ilişkiler, yatırımcı ilişkileri, hükümet ilişkileri, kurumsal itibar, kurumsal reklamcılık, konu yönetimi, kriz
iletişimi, medya ilişkileri ve kurumsal sosyal sorumluluktan söz etmek mümkündür.

Kurumsal iletişim fonksiyonlarını hatırlamak için Kurumsal İletişim


kitabınızın 5. Ünitesini yeniden okuyunuz.

Kurumsal Kimlik ve İmaj


Günümüzde her kurum için kurumsal kimlik çalışması vazgeçilmez bir uygulama olarak karşımıza
çıkmaktadır. Kurumun adı, logosu, web sitesi adresi, web sayfası tasarımı, ürün adları ve şirket markası
gibi tüm görsel öğeler kurumsal kimlik öğeleri olarak kabul edilmektedir. Günümüzde sosyal medya
tasarımları da kurumsal kimliğin bir parçası olarak ele alınmaktadır. Kurum adı, logosu, web adresi,
ürünlerin adı ve diğer görsel unsurların hepsi kurumun markasıyla bağlantılıdır (Postman, 2009).
Bir kurumun, diğer kurumlarla ve özellikle rakipleri ile karşılaştırıldığında temel bileşenlerini ortaya
koyan, geçmiş eylemlerine ve geleceğine yönelik algısal görünümü kurumsal imajını sunmaktadır.
Kurumlar bu görünümü yansıtacak sembollerle doğrudan bağ kurabilme eğilimindedir. Kurumsal imaj,
bir kurumun itibarını ve kimlik yönlerini birleştiren sonuç olarak tanımlanabilir. Kurumların imaj
çalışmaları kapsamında özgün ve güven veren mesaj üretebilmelerini sağlayan sosyal medya özelliklerini
kullanabilmeleri için pek çok fırsat bulunmaktadır. Kurumsal iletişim kapsamında kurum içi ve kurum
dışı mesajlaşma fırsatı, belge ve içerik paylaşımı, takvim / kurallar duyuruları gibi geleneksel olarak
kullanılan diğer araçları da sunarak genel iletişim stratejisini destekleyecek sosyal medya programları
kullanılabilmektedir.
Kurumların sosyal medyada yer alması kurumların yeni iletişim teknolojilerini takip etme konusunda
ilgili olduklarını ve yeniliklere yatkın olduklarını gösteren bir ipucu olarak görülmektedir. Bu nedenle
kurum imajına olumlu bir etkisi vardır. Kurumların sosyal medyada yer almaları olumlu etki yaratabilir
ancak sosyal medyanın kötü yönetilmesi kurumun imajını olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle eğer
kurumlar sosyal medyada yer alacaklarsa bu iletişimi özenli bir biçimde yürütmeleri gerekmektedir.
Kurumlar için sosyal medyada
kimlik oluşturmanın çeşitli yolları
vardır. Kurumlar bu belirleyiciler için
mümkün olduğunca dikkatli
davranmalıdır. Her sosyal ağ kullanıcı
profilin nasıl çalıştığını ve iş açısından
nasıl yapılandırıldığının farkında
olmalıdırlar. Sosyal ağlarda kurumun
hedef kitlesinin, kurum otoritesine sahip
kişi ile konuştuğunu fark etmesi
sağlanmalıdır. Kurumla bir araya gelen
tüketiciler iyi tasarlanmış ve iyi
uygulanan sosyal medya, anlaşıldık-
larını hissettirecek ve kurum onların
tatmin olmasını sağlayacaktır. Özellikle
Resim 6.1: Sosyal medyada kurumsal kimliğin kullanımı örneği
sosyal ağ üyelikleri kurumsal web
Kaynak: http://www.facebook.com/arcelik?ref=ts&fref=ts sayfaları üzerinden gerçekleştirilmelidir.
(Erişim:15.10.2012) Sosyal medya sitelerine yönelik
güvenlik konularında kurumların hedef
kitlesini uyarması, sağladıkları hizmeti değerli hale getirir. Kurumlar sosyal medya uygulamaları
kullanarak izleyicilere ulaşabilir ve iletişim etkililiğini arttırabilir.

131

 
Kurumların sosyal medyadaki varlığı kurumların farkındalığını ve tanınırlığını arttıracaktır. Sosyal
medya araçlarında kurum kimliği özelliklerine yer verilmesi kurum kimliğinin bilinirliğini arttıracaktır.

Yatırımcı İlişkileri
Yatırımcı ilişkileri profesyonellerinin, kurumun karlılığını takip edebilmeleri açısından mümkün olduğu
kadar sık kurumlarla iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Finansman konusu önemli olduğu için yatırımcı
ilişkilerinde daha güçlü iletişim becerilerine ihtiyaç duyulmaktadır (Argenti, 2009; 212). Sosyal medya
geleneksel iletişim araçlarının yanında, hızlı, etkileşimli ve alternatif iletişim yollarını içermektedir.
Kurumsal web sayfaları, videokonferans uygulamaları ve sosyal medyadan da bu alanda
yararlanılmaktadır. Özellikle videokonferans uygulamaları farklı şehirlerdeki yatırımcıları bir araya
getirebilme fırsatı sağladığı için oldukça önemli bir uygulama olarak görülmektedir. Öncelikle kurumların
web sayfalarının yatırımcılar için etkili bir iletişim ve bilgi sunum aracı olarak görüldüğüne dikkat
etmelidir.
Kurumsal web sayfalarında, kurumların yer alan yatırımcılara yönelik olarak yer alması beklenen
bilgiler şunlar olabilir (Sayımer, 2008;164):
• Ticaret sicili bilgileri,
• Hisse bilgileri,
• Organizasyon şeması,
• Finansal bilgiler,
• Faaliyet raporları,
• Mali tablolar ve raporlar,
• Yatırımcı ilişkileri takvimi,
• Toplantı tutanakları,
• Yatırımcılara yönelik sunumlar,
• Sahip olunan standartlar,
• Alınan ödüller,
• Sıkça sorulan sorular.
Internet kurumların hedef kitlesine kurum hakkında gerçek zamanlı bilgi sağlayarak büyük şeffaflık
sergilemesine fırsat verir. Bu bilgiler genellikle web sayfalarında yer alan rutin bilgilerdir. Kurumların
sosyal medyayı kullanarak yatırımcı ilişkilerini de yönetmeyi tercih edecekleri bir platform olarak
düşünürsek, yapılabilecek çok şey olduğunu görebiliriz. Özellikle facebook ve twitter gibi sosyal ağlar ve
mikroblogların kullanımında içerikle ilgili şu konular önerilmektedir:
• Hisse senedinde meydana gelen değişimlerin duyurumu,
• Yapılan anlaşmalar ve kurulan ortaklıklar,

• Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları,


• Alınan ödüller,

• Kazanılan standart anlaşmaları.


Yatırımcılar için kurumlara ait diğer bilgilerin yanı sıra finansal performansında anlaşılması gerekir.
Bunun için teknik ya da mali raporların yanında daha kolay anlaşılır ifadelerin yer alabileceği
platformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Yatırımcı ilişkilerinde bloglarda önemli bir platform olarak
değerlendirilmelidir. Üstelik bloglarda yazılara yorum yapmak ve soru sormak da daha kolaydır.
Yatırımcı ilişkilerinde bloglara yönelik iletişim stratejisi şu konular üzerinde odaklanmaktadır:
• Özellikle önemli ve kapsamlı anlaşmalar ve ortaklıklar öncesinde konunun bloglar aracılığı ile
tartışmaya açılması ve fikrilerin değerlendirilmesine fırsat sağlar.
132

 
• Yatırımcıların katılacağı toplantılar öncesinde gündemi belirlemek için açık bir ortam
oluşturulmasını sağlar.
• Toplantı sonrasında ise toplantıya yönelik geribildirimlerin alınması ve toplantının başarı düzeyi
konusunda fikir edinilmesini sağlar.
Video ve medya paylaşım araçları aracılığı ile yönetici konuşmaları, ödül törenleri, finansal bilgi
içeren sunumlar yatırımcılarla paylaşılabilir. Internet kurumlara hedef kitlesine kurum hakkında gerçek
zamanlı bilgi sağlayarak büyük şeffaflık sergilemesine fırsat verir (Argenti, 2009; 242).
Yatırımcı ilişkilerinde genel olarak sosyal medya platformlarının kullanımı kurumun şeffaf yapısını
göstermekte, iletişim için açık bir kurum olduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca sosyal medyanın iki yönlü
iletişime izin veren yapısı kurumun yatırımcıların görüşlerini doğrudan ve sıklıkla alabilmesine olanak
sağlamaktadır. Böylece kurumlar finansal yönetimlerini gerçekleştirirken farklı bakış açılarını
görebilmekte, önerileri değerlendirebilmek ve finansal sorumluluğu paylaşabilmektedir.

Çalışanlarla İlişkiler
Günümüzde internet teknolojisi çalışanların birbirleriyle daha kolay iletişim kurabilmesine fırsat
sağlamaktadır. E-posta, intranet uygulamaları, bloglar ve videokonferanslar sayesinde birbirine oldukça
uzak mesafedeki çalışanlar kurum içi iletişim kurabilmektedir (Argenti, 2009; 199). Kurum içi iletişimde
yaygın olarak intranet kullanılmaktadır. Intranet çalışanların kurum içerisindeki programların ve
yazışmaları paylaşılması için uygun ve güvenli bir ortam sunmaktadır. Intranet ayrıca çalışanların diğer
çalışanlarla da iletişim kurabilmesine fırsat sağlamaktadır. Sosyal medyanın gelişimiyle beraber intranet,
çalışanlar arasındaki iletişime alternatif bir iletişim ortamı sunmuştur.
Kurumsal iletişim çalışmaları kapsamında kurum çalışanları arasında uyumlu ve verimli bir
çalışmanın sağlanması için özellikle sosyal medyadan yararlanılması yerinde olur. Kurumun yönetimi
tarafından çalışanların bilgilendirilmesi aşamasında kurum çalışanlarına yönelik blog uygulamaları
yapılabilir, çalışanların işlerini ortak projeler kapsamında koordineli bir biçimde yürütebilmesi için viki
çalışması gerçekleştirilebilir, yöneticiler, çalışanlarının işlerini yine bloglar aracılığı ile takip edebilir,
sosyal konuların paylaşımı için facebook ve twitter uygulamalarından yararlanılabilir. Çalışanlarla
ilişkiler kapsamında sosyal medyanın kullanımı oldukça etkilidir.
Kurum içi iletişim kapsamında kullanılabilecek çok sayıda sosyal medya uygulaması vardır. Bunlar
şöyle sıralanabilir:
Çevrimiçi Haber Bültenleri: Kurumlar artık basılı haber bülteni kullanmak yerine bunu internet
aracılığı ile dağıtmaktadır. Böylece sosyal medya bağlantılarını kurmak oldukça kolaylaşmaktadır. Bu
durumda kurum içi iletişim aracı olan haber bültenlerine yorum yapmak ve bu bültenlere etkileşim
katmak olanaklı hale gelmiştir. Çevrim içi haber bültenlerinde yer alabilecek bilgiler ise şöyle
sıralanabilir (Sayımer, 2008; 213):
• Genel kurum haberleri

• Atama, terfi ve işe yeni başlayanlar


• Eğitim kursları

• Tatil çizelgesi
• Personel haberleri
Kurum içi E-posta Sistemi: Kurum içerisinde gerçekleştirilmesi gereken yazışmaların internet
ortamına aktarılması, daha ucuz, daha hızlı ve daha fazla yer tasarrufu sağlar. Bu yöntemin kullanılması,
kağıt masrafını ortadan kaldırdığı için maliyet açısından ekonomiktir. Metin üretilir üretilmez, basım ve
dağıtım için bekleme süresi olmaksızın yazılar gerekli kişilere gönderilebilir. Ayrıca bu yazışmalar yine
bilgisayar ortamında kaydedilerek depolanabilir. Bu da fiziksel mekanlar açısından bir rahatlama
getirmektedir. Bu sistemin tek sorunlu yanı e-postalar hızlı bir biçimde alıcıya gönderilse bile alıcının bu
mesajı hemen gördüğünden emin olunamamasıdır. Çalışanlar gün içerisinde e-posta mesajı uyarı
133

 
sistemlerini açık tutarak bunun bir sorun halinden çıkarılması sağlanabilir. E-postalar eş zamansız iletişim
olanağına sahiptir. Ancak yine iki yönlü ve etkili bir iletişim kurma fırsatı da sunmaktadır. Sosyal medya
araçlarında olduğu gibi mesajın gruba değil, kişisel mesajların gönderilmesine de imkan tanır. E-posta
sisteminde mesajı bir kişi ya da adres olarak çok sayıda kişi seçilmişse onlara ulaşacaktır.
Bloglar: Çalışanlar arasındaki iletişimin daha etkin ve yaygın olarak gerçekleşmesine fırsat sağlayan
sosyal medya araçları aynı zamanda çalışan yönetici arasındaki iletişimi daha etkinleştirmektedir.
Kurumun değerlerini anlatmak ve kurumsal bağları güçlendirmek amacıyla özellikle bloglardan
yararlanıldığı görülmektedir. Kurumların iletişim açısından açık ve şeffaf bir iletişim ortamı sundukları
bloglarda çalışanların görüşlerinin alınması, dikkate alındıklarını hissetmeleri önem taşımaktadır (Vural
& Öksüz, 2008). Çalışan blogları kurum içinde çalışanların kendi aralarında yazışmaları ve bir şeyler
yayınlamaları verimlilik ve yeniliklerin geliştirilmesi açısından uygun bir ortam sunmaktadır. Kurum
çalışanları arasındaki blogları şu amaçlarla kullanabilmektedir (Raghavan, 2006):
• Haberler: Çalışanlar endüstri/kurum haberlerine katkı sağlamaktadır.
• Beyin Fırtınası: Çalışanların strateji, süreç ve daha gayri resmi diğer konularla ilgili beyin
fırtınası ortamı sağlar.

• Müşteriler: Müşteri ziyaretleri veya aramaları hakkında bilgi paylaşımı sağlar.


• Bölüm: Başarı ve önerilerin paylaşımında iç iletişim açısından bölüm içi ağ yardımcı olur.
Bloglar, kurumların hedeflerine ulaşabilmesi için içeriği yönetebildikleri web sayfaları olarak
görülmektedir. Özellikle çalışan bloglarının oluşturulması kurumun şeffaf bir kurum olmasında önemli
bir adım olarak görülmektedir. Ancak çalışan blogları için bir kontrol sorunun yaşanabileceği göz ardı
edilmemelidir. Kontrol baskısı altındaki blogların da hedefine ulaşması çok mümkün değildir.
Çalışanların bloglarının yazımında bir parça serbestlik verilmelidir. Aksi takdirde blogların inandırıcı
olması beklenemez. Bu sorunun üstesinden gelebilmek için öncelikle bir iletişim stratejisi geliştirilmesi
gerekir. Kurum yöneticileri gerginliği ortadan kaldıracak yöntemler geliştirmelidir. Blog içerisindeki
tartışmaların nasıl yürütüleceği konusunda ortak bir yol bulunabilir.

Kurumsal Reklamcılık
Ürün ve hizmet satışına yönelik olarak daha çok karşımıza çıkan reklamlar bazen sadece ürün/hizmet
yerine kurumu ön plana çıkaran reklamlar olarak da sunulmaktadır. Kurumsal itibar yönetimin temel bir
parçası olarak görülen kurumsal reklamlar ürün ve hizmet reklamları gibi satış amacı taşımamaktadır.
Kurumun saygınlık duyuruları, yönetim kutlamaları, yaptığı sponsorlukları, yardım kampanya duyuruları
ve herhangi bir nedenden ötürü teşekkür iletilerini içerden reklamlar kurumsal reklamlar olarak
adlandırılmaktadır (Okay, 2009; 89).
Online, interaktif ya da internet reklamcılığı olarak adlandırılan ve internet üzerinden web
sayfalarında ve sosyal medya araçlarında karşımıza çıkan reklamlar giderek yaygınlaşmaktadır. Ürün ya
da hizmet reklamlarının yanı sıra kurum reklamları da bu yeni mecrada yer almaktadır. İnternet
reklamcılığını kurumsal reklamlar kapsamında iki şekilde değerlendirmek mümkündür: Öncelikle web
sayfalarının çokluğu ve sosyal medya araçlarına her gün yeni birisinin eklenmesi söz konusudur. Böylece
reklamların yayınlanacağı mecralarda artışın meydana gelmesi kurumsal iletişim açısından daha geniş bir
reklam alanı yaratmaktadır. Internet reklamcılığını ele alırken bu reklamlara yönelik eleştirilerinde
dikkate alınması gerekir. Hemen her ekranda reklamlarla karşılaşılması kullanıcıların rahatsız
hissetmelerine neden olmaktadır. İkinci olarak, internet reklamcılığının, reklamcılar açısından en büyük
avantajı ise görüntüleme ya da tıklama başına yapılan ücretlendirmelerin reklamın etkilerinin
değerlendirilmesi için de bir fırsat sağlamasıdır. Global Web Index Türkiye Araştırması sonuçlarına göre
(Digital Kullanma Kılavuzu 2012; 21) Türkiye’de her 10 aktif internet kullanıcısından 7’si markanın web
sayfasını ziyaret etmekte ve 4’ü markanın sosyal ağlardaki sayfasını ziyaret etmektedir. Bu durum sosyal
medyanın reklam mecrası olarak etkili bir biçimde kullanımını için fırsat sağlamaktadır. Geleneksel
kurumsal reklamcılık uygulamalarını yeni medyaya taşımak, yeni bir mecra yaratmanın ötesinde, internet
reklamcılığı uygulamalarının da kullanımıyla reklamları daha etkin kullanılabilir hale getirmektedir.
Internet reklamı, geleneksel reklamın internette yer alan iletişim biçimleri olarak ele alınmaktadır.
Internet reklamları, kullanıcı deneyimi ve iki yönlü iletişim fırsatı sağlamaktadır. Internet reklamcılığı
134

 
interaktif bir yapıya sahiptir. Geleneksel medyaya göre daha çekici unsurlara sahiptir. Hedef kitle ile uzun
vadeli ilişki kurmak için bir yöntem sağlamaktadır. Internet reklamcılığı kurumsal reklamcılık açısından
ele alındığında farklı kullanım yollarını görmek mümkündür. Bannerler, arama raporu reklamları, mobil
reklam, e-posta ile gelen reklamlar, in game advertising ve viraller gibi uygulamalardan oluşan internet
reklamlarından söz etmek mümkündür.

İnternet reklamcılığının özelliklerinin neler olduğunu araştırınız

Resim 6.2: Sosyal medyada kurumsal reklamcılık kullanımı örneği

Kaynak: http://twitter.com/i/#!/garanti/media/slideshow?url=pic.twitter.com%2FJXFFmHBF (Erişim:15.10.2012)

Internet reklamcılığı geleneksel reklamcılıktan özellikle etkiler hiyerarşisi açısından bir farklılık
getirmektedir (McMillian, 2007; 17). İnternet reklamına maruz kalan tüketici ürünün farkına vardıktan
sonra beğendiği ürünü doğrudan satın alma aşamasına geçmektedir. Tüketicinin ürünü satın alma
niyetinin oluşmasını beklemek yerine doğrudan satın alma davranışının gerçekleştiği web sayfasına
yönlendirildiği görülmektedir. Mesajın farkına varılması ve satın alma davranışının çok kısa bir sürede
gerçekleşmesi söz konusudur. İnternet reklamları genellikle interaktif olarak verilmektedir ve bazen
zorlayıcı bir yapısı vardır. Özellikle sayfalarda izinsiz olarak ortaya çıkan reklamlar etkileşim için
zorlayıcı bir durum sunar. Ayrıca internet reklamları kişiselleştirilmiş iletişim kapasitesi açısından büyük
bir fırsat sağlamaktadır.

İnternet reklamların türlerinin neler olduğunu araştırınız.

Özellikle sosyal medyada çok sayıda ve farklı araçlarda yer alan reklamlar, maruz kalma sayısını
arttırmaya yöneliktir. Bu durum kurumun hedef kitlesine daha kolay ulaşabilmesine olanak
sağlamaktadır. Kurumlar kendi kurumsal web sayfalarında geleneksel mecralarda yayınlanan güncel
reklamları ve reklam arşivini erişilebilir hale getirebilir. Ancak çok takip edilen web sayfalarında
özellikle online gazete sayfalarında ve Google arama motoru sayfasında internet reklamları
kullanmaktadır. Benzer biçimde sosyal medya araçlarında özellikle bloglarda, facebook ve twitter’da
reklamlara rastlanmaktadır. İnternet üzerinden reklam tercih nedenleri şöyle sıralanabilir:
• Arama sonuçlarında ilk sırada yer almak,
• Rakipleri karşısında bir avantaj kazanmak,
• Kurumu sektör lideri olarak konumlandırmak
• Farkındalık yaratmak ve doğrudan satış şansı yakalamak
135

 
Giderek daha çok sayıda tüketici sosyal medya içerinde yer almaya başlamıştır. İletişim kaynağı
olarak internetin kullanımın yaygınlaşması daha fazla reklama maruz kalmayı da beraberinde
getirmektedir. Dergi ve gazeteler hızla online versiyonu oluşturmaya ve hatta doğrudan sadece online
yayın yapmaya devam ederken internet reklamlarının diğer reklamlara oranla sayısının ve gelirinin
artması doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya araçlarında reklamlar daha çok
banner reklam olarak karşımıza çıkarken özellikle facebook üzerindeki yeni düzenlemelerle farklı bir
reklam anlayışı ile de karşılaşılmaktadır. Facebook reklamların bireyselleştirilmesini sağlayacak bir yapı
sunmaktadır. Kullanıcıların özelliklerine göre, ülke, şehir, cinsiyet, eğitim, işyeri, ilişki durumu,
konuştuğu diller, ilgi alanı ve meslek grubu gibi profil özelliklerinden yola çıkarak sayfalarında kişiye
özel reklamların yer alması sağlanmaktadır.
Facebook, kurumun tanıtımı ve grafik reklam oluşturma fırsatları sunması açısından kolaylık
sağlarken, tıklama ya da gösterim başına ödeme yapılması açısından tercih edilirliği de giderek
artmaktadır. Özellikle etkinlik davetleri kapsamında kurum etkinliklerinin ve sponsorluk bilgilerinin
paylaşılması kurum farkındalığını arttırmaktadır. Facebook reklamları hedef kitleye özgü yani sadece
kurumun belirlediği özellikleri taşıyan kullanıcıların sayfalarında görüntüleme olanağı vardır. Facebook
reklam panelinden reklam istatistiklerinin takip edilmesi reklamın kaç kişiye ulaştığı konusundaki
bilgilere ulaşılmasını sağlamaktadır.
Blog arayüzlerinin oluşturulmasında reklam alanına yer verilmesi sıklıkla tercih edilen bir araç olarak
karşımıza çıkmaktadır. Aslında blog yazarlarının takipçilerinin karşına düzenli ve emek isteyen bir
içerikle çıkabilmesi için bu reklam aracına bloğunda yer vermesi anlaşılır bir durum olarak
görülmektedir. Ancak yine de internette geçirilen zamanın giderek artması bu reklam araçlarına maruz
kalma işlemini sıkıcı ve hatta bunaltıcı hale getirmektedir. Özellikle açılır reklam sayfaları kullanıcıların
en rahatsız oldukları reklam alanı olarak görülmektedir.

Konu Yönetimi
Geleneksel olarak gerçekleştirilen konu yönetiminde bir plan dahilinde hareket edildiği gibi sosyal medya
kullanımında da bir yönetim planının bulunması gerekir. Konu yönetimi kapsamında sosyal medyada
online iletişim kullanımı gerçekleştirdiği için aslında oldukça büyük bir risk taşımaktadır. İletişim
stratejisinin oldukça dikkat hazırlanması ve tüm olası sorunların hesaplanması gerekir. Kesinlikle hazır
olunmadan bu çalışmaya geçilmemelidir. Aksi durumda bir konu yönetimi çalışması bir krize neden
olabilir. Bu iş için bilgili ve yetkili bir ekibin görevlendirilmesi gerekir. Yönetim planında ekibin tüm
olasılıkları düşünmeli ve gerekli cevapları hazırlamalıdır. Gelecek sorular ya da eleştiriler için tatmin
edici cevaplar oluşturulmalıdır.
Özellikle önemli konularda teknik adımları da içeren mesajların oluşturulması, online iletişim
yollarının açık tutulması, konuşma başlatmak, özür dilemek ya da soruları cevaplandırma gibi etkinliler
planlanmalıdır. Sosyal medya kapsamında yapılabilecek çalışmalar şunları içermektedir:
• Kurum veya konuyla ilgili bloglar oluşturulmalı

• Bloglara gönderilen yorumlar değerlendirilmeli


• Konuya destek sağlayacak, konu ile ilgili devlet uygulamalarına ait web sayfası ve sosyal medya
araçlarına bağlantı kurulmalı

• Konu kapsamında öncülük eden diğer blogların gönderileri takip edilmeli


• Konuyu açıklayan sosyal medya bültenleri oluşturulmalı ve dağıtımı yapılmalı
• Konu ile ilgili reklamlar ya da haber videoları YouTube aracılığı ile yayılmalı

• Kurumsal web sayfasında facebook, twitter gibi yaygın olarak kullanılan sosyal medya
araçlarının bağlantısı verilmeli
Sosyal medya araçlarının konu yönetimi amaçlı kullanımında proaktif çalışmaların gerçekleştirilmesi
önem taşımaktadır. Kurumun belirlediği iletişim politikaları ve oluşturduğu stratejik plan çerçevesinde ele
alacağı konu ve çözüm önerilerini hedef kitlesine sunmalıdır. Proaktif çalışmalar kurum itibarının
136

 
yönetilmesine katkı sağlayacak çalışmalardır. Ancak sosyal medyanın hızlı ve yaygın etkisinin dikkate
alınması ve iletişim çalışmalarının çok dikkatli yürütülmesi gerekir. Aksi takdirde sosyal medyadaki
iletişim içeriği çok kolay biçimde bir krizin patlamasına neden olur. Bu olumsuz sonuçtan sakınabilmek
için kurum adına yürütülen sosyal medya çalışmalarının iletişim ve halkla ilişkiler alanında uzman kişiler
tarafında yürütülmesi yerinde bir karardır. Sosyal medya çalışanlarının teknik servis çalışanlarından farklı
özelliklere sahip olması gerektiğinin farkında olunması kurum yöneticileri için göz ardı edilmemesi
gereken bir konudur. Konu yönetimi ve sosyal medya konularında bilgi sahibi çalışanlardan bir ekip
oluşturulmalı ve konunun takibi yapılmalıdır. Konun takibi için sadece kurum tarafından oluşturulan ve
kullanılan sosyal medya aracı değil diğer yaygın sosyal medya araçları ve konu ile bağlantılı öncü kişi ve
kurumların sosyal medya içerikleri de takip edilmelidir.

Hükümetle İlişkiler
Kurumların tüm yasal düzenlemeler ve denetimler kapsamında işlerine devletin karıştığını söylemek
mümkündür. Kurumların hükümetle ilişkilerine baktığımızda özellikle sosyal kampanyalar ve lobicilik
çalışmaları açısından yoğunluk kazandığı görülmektedir. İnternetin gelişmesiyle birlikte kurumların
hükümete yönelik iletişim çalışmalarının da geliştiği görülmektedir. Kurumlar hükümetle ilişkileri
kapsamında web takibine, konu odaklı web sayfaları oluşturmaya ve online ağlar aracılığı ile
gerçekleştirilen lobi faaliyetlerine destek vermeye çalışmaktadır (Argenti, 2009; 276).
Günümüzde kurumsal web sayfaları sosyal kampanyaların etkin iletişim araçları olarak kullanılmaya
başlamıştır. Sosyal sorun ve kampanya ile ilgili tüm bilgilerin ve iletişim bilgilerinin yer aldığı ve
kampanya ile ilgili gelişmeleri takip edebildikleri, kampanya yürütücülerinin kimlik bilgilerine ulaşıldığı
bu sayfalar sosyal kampanyalar için oldukça önemlidir. Ticari kurumların bazen sosyal sorunların
çözümü için hükümet kurumları ya da bakanlıklarla ortak çalıştıkları görülmektedir. Böyle bir çalışma
kurumun yürüttüğü kampanya ile ilgili kapsamın genişliğini değerlendirmek açısından önemlidir. Web
sayfaları ise bu ortak çalışmaları duyurmak için uygun bir ortamdır. Genellikle devlet kurumlarının onayı
ya da desteği ile gerçekleştirilen kampanyalar, kampanya web sayfalarında bu bağdan söz etmektedir.
Sosyal medya araçlarının gelişmesiyle birlikte özellikle twitter ve facebook uygulamalarında bu ortak
kampanyaların yer aldığı görülmeye başlamıştır. Sosyal medyanın kullanımı ticari kurum ve hükümet
çalışanları arasındaki etkileşimi de arttırmaktadır. Özellikle sosyal kampanyalar gibi konularda daha
güçlü ilişkilerin ve anlık iletişimin sağlanması kampanyalarının başarısını etkilemektedir. Örneğin, Koç
Topluluğu, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle, “Mesleki-Teknik Eğitimi Özendirme Programı“nı
yürütmektedir. Bu kampanya ile bağlantılı olarak facebook ve twitter hesabı da açılmıştır.

https://twitter.com/mlmmprojesi, http://www.facebook.com/Meslek.
Lisesi.Memleket.Meselesi.Projesi

Sosyal medyanın hükümetle ilişkilerinde kurumlar açısından kullanımlarına bakacak olursak


şunlardan söz etmek mümkündür:
Hükümet uygulamalarının ve yönetmeliklerin takibi: Hükümetlerin ticari kurumları etkileyecek
pek çok uygulama gerçekleştirdiği ve değişikliklere gittiği görülmektedir. Kurumlar kendi alanları ile
ilgili olarak hükümet uygulamalarını geleneksel medya ve sosyal medya aracılığı ile takip edebilir.
Geleneksel medya kurumların sadece bilgilenmesini sağlarken sosyal medya uygulama, yönetmelik ve
kanunlarla ilgili ya da bunlarla ilgili yapılacak değişikleri tartışabilecek bir ortam sağlar. Böylece bu
hükümet uygulamaları hakkında fikirlerini, eleştirilerini ya da önerilerini sunabilme şansı doğacaktır.
Alana yönelik bilgilerin paylaşıldığı ya da tartışıldığı haber grupların takibi ve üyelik bu açıdan
önemlidir.
Hükümet kampanyalarına destek olmak: Hükümetlerin ülke çapında yürüttüğü, genellikle eğitim,
sağlık ve çevre gibi konularda hükümet uygulamalarına destek olmak amacıyla sosyal medyanın
kullanıldığı görülmektedir. Sosyal medya üzerinden kişilerin olduğu kadar kurumlarında kampanya
destek olabileceğini göstermek açısından önemli bir uygulama olarak görülmektedir. İyi bir kurumsal
vatandaş olarak sorumlulukların farkında oluğu göstermenin bir yolu olarak görülmektedir.

137

 
http://www.facebook.com/pages/Dumans%C4%B1z-Hava-
Sahas%C4%B1/69294880054 (erişim tarihi: 23.10.2012)

Kurumsal İtibar
Kurum içindeki ve dışındaki hedef kitlenin kurum hakkındaki algılamaları olarak tanımlanan kurumsal
itibar, kurumsal iletişim fonksiyonlarından biri olarak ele alınmaktadır. Kurumsal itibarın elde edilmesi
için en temel çalışma hedef kitle ile iyi ilişkiler kurulmasına dayanmaktadır. İç ve dış hedef kitlenin
güvenini kazanmak ve korumak için itibar yönetimi gerçekleştirilmelidir. Sosyal medyanın kullanılmaya
başlamasından sonra hedef kitle ile iletişim kurabilme fırsatı itibar yönetimi için temel olmuştur.
Kurumsal başarının sağlanması için bu topluluklara yönelik stratejik iletişim çalışmalarının
gerçekleştirilmesi önerilmektedir (Byard, 2012).
Sosyal medya ortamında kullanılan platformlar, kurumların itibarlarını yönetmesine fırsat
sağlamaktadır. Bir kurum, sosyal medya ortamında itibarını yönetebilmek için özellikle blogları
kullanabilir. Bloglar aracılığı ile imajını güçlendirecek bilgi akışı sağlayabilir ve kullanıcılarla etkileşim
içerisinde olasıdır. Bloglar kurumların kendileri ile ilgili olarak gündem oluşturabilmelerine olanak
sağlamanın yanında, hedef kitlenin öneri ve şikayetlerini doğrudan alabilmesine de fırsat tanımaktadır.
Böylece kurumlar hedef kitlenin kendileri hakkındaki düşüncelerini takip edebilmeleri de
kolaylaşmaktadır. Ancak, itibarın iyi yönetilebilmesi için hedef kitle ile karşılıklı iletişim kurmaya,
onların öneri ve şikayetlerine cevap vermeye ve onlara karşı dürüst, şeffaf davranmaya özen
göstermelidir.
Blogların temel amacı hedef kitleye kurumla ilgili bilgiler vermenin yanı sıra hedef kitlenin düşünce
ve tutumları üzerinde kontrol sağlayabilmektir. Kurum hakkında verilen bilgilerin doğru, açık ve net
olması gerekir. Gereksiz, yalan yanlış bilgiler içeren bloglar hedef kitle üzerinde olumsuz bir etki
yaratacak ve bu durum kuruma karşı güvensizlik yaratacaktır. Böyle blog sayfaları kurum itibarının
sarsılmasına bile neden olabilir.
İtibar yönetiminde sosyal medya platformlarında kurumla ilgili haberlerin takip edilmesi ve olumsuz
söylemlerle karşılaşıldığında uygun bir üslupla verilen cevaplarla olumsuz bu durumun iyileştirilmeye
çalışması da önem taşır. Kurumla ilgili mesaj ve haberlerin takibi, olumsuz olayların ortaya çıkmasını
engelleyerek de itibarın korunmasına katkı sağlar. Kurumsal itibarın sosyal medya aracılığı ile iyi bir
biçimde yönetilebilmesi için ayrıca, markaya ve kuruma yönelik reklamlar, kurumsal sosyal sorumluluk
çalışmaları, sponsorluk bilgileri, etkinlik bilgileri, alınan ödüller ve başarılar da paylaşılabilir. Sosyal
medya ortamında itibarın izlenmesi ve korunmasını sağlamak için şunlar yapılabilir (Güçdemir, 2010;
75):
• Arama motorları ve sosyal ağlarda işletme ve marka ile ilgili tüm anahtar kelimelerin düzenli
olarak takibi.
• Technorati ve Feedster gibi blogları takip eden sistemlerin düzenli izlenmesi
• Hedef kitlelere sistematik ve doğru bilgi akışının sağlanması
Sosyal medya, kurumların stratejik iletişim çalışmalarını da etkilemektedir. Sosyal medya
kullanımının geleneksel itibar yönetimi açısından farklılıkları ve yenilikleri de beraberinde getirmiştir
(Aula, 2010):
İlk olarak, sosyal medya kurumsal iletişim sağlamak için tek kanal değildir. Sosyal medya
platformları topluluk etkileşimi için geniş bir ortam sunmaktadır. Bu etkileşimler her kurum için önemli
bir izlenim yaratmaktadır. Bu nedenle, sosyal medya platformları kullanıcılarının kurumlarını
değerlendirmelerine olanak tanıyan bir alan olarak görülmektedir.
İkincisi, stratejik itibar yönetimi kapsamında kısa vadeli çıkarlar için uygun bir alan değildir. Sosyal
medyanın, kurumun hedef kitlesinin beklentilerini karşılayacağı ve iş hedeflerine yönelik iletişim
kuracağı ve beklentilere göre davranışlarını belirleyeceği bir alan olduğu unutulmamalı ve etik
davranışların dışına çıkılmamalıdır.
138

 
Üçüncü olarak, sosyal medyada kullanıcılar bilgi arar ve sağlar ve kurum hakkında yorumlar yapar.
Kullanıcıların istenmeyen görüş ve yorumlarını göz ardı etmek ya da onları cevapsız bırakmak ileride
düzeltilmesi zor riskler yaratabilir.
Yakın geçmişe kadar kurumlar herkesin var bizim de bir web sayfamız olsun düşüncesiyle hareket
ediyorlardı. Ancak son beş yıldır özellikle sosyal medyanın etkisini arttırmasıyla beraber kurumlar web
sayfalarının tasarımına kurumsal itibar kapsamında daha fazla önem vermeye başlamışlardır. Kurumsal
web sayfalarının içeriği ve tasarımı konusunda daha özenli olmaya ve web sayfalarını etkili iletişim
amacıyla kullanma yoluna gitmektedirler. Ancak bu sitelerin ziyaretçi sayısının az olması, istenen etkinin
yaratılmasını engelleyecektir.

Kriz İletişimi
Kriz döneminde ise geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medyanın da takip edilmesi gerekir. Özellikle
haber bloglarının takibi, ürün ve alanla ilgili blog yazarlarının takibi de yapılmalıdır. Blogların takibiyle
kurum hakkında yaşanan krizle ilgili haberlere cevap verilmesi, olumsuz haberlerin yayılmasını
engelleyecektir. Ancak haberlere açık ve dürüst cevap verilmesi çok önemlidir. Kurumların, sosyal
medyayı kriz durumunda bir savunma yeri olmaktan çok, çözüm bulma yeri olarak görmeleri daha
yerinde bir davranış olacaktır. Internet’in kriz dönemleri için yarattığı avantajlar (Sayımer, 2008; 244):
• Web siteleri ve kurumsal bloglar çeşitli spekülasyonlarla başa çıkma konusunda yardımcı olur.

• İşletmeyle ilgili bilgilerin hızla yayılmasını sağlar.

• Basın bültenleri ve duyurumlar aracılığı ile kamuoyunun bilgilendirilmesi sağlanır.

• Kriz sürecinde temel enformasyon kaynağı olarak rol oynar.


• Bloglarda yer alabilecek resim ve görüntülere kolay erişim sağlar.

• İşletmenin açıklık ve şeffaflık politikasına destek olur.

• Hedef kitle ile etkili iletişim kurulmasına olanak sağlar.


Sosyal medya platformlarında hedef kitle ile etkileşim içerisinde olmak daha kolaydır. Bunu avantaj
olarak kullanabilmek kurumun elindedir. Ancak, bu platformlarda hedef kitle ile tartışmaya girmek en
istenmeyen olaydır. Kurumların kriz iletişimini iyi yönetememesi, yeni krizlerin yaratılmasına bile neden
olabilir. Bu nedenle, kriz iletişiminde sosyal medya alanında iletişimi yöneten kişilerin, özellikle
kurumsal iletişim alanında uzman olması önemlidir. Internet’te kullanılabilir kriz iletişimi ile ilgili
stratejiler şunlardır (Taylor ve Perry, 2005: 211-212, akt: Güçdemir, 2010; 83):
• Tek yönlü iletişim taktikleri: Geleneksel iletişim yöntemlerinin Internette uygulanmasıdır.
Basın bültenleri ve toplantılarının Internet’ten yayınlanmasını içerir.
• Yenilikçi medya taktikleri: Bu taktikler beş kategoride toplanır:

• Diyaloğa dayalı iletişim


• Bağlantı linkleri: özel sayfalar

• Gerçek zamanlı bilgi ulaştırma


• Multimedya efektlerinden yararlanma
• Online sohbet fırsatının kullanılması
Sosyal medya ortamında hedef kitle ile etkileşim içerisinde iken, iletişimi yöneten kişinin kurum
adına cevap verdiğini göz ardı etmemesi gerekir. Sosyal medyada iyi yürütülecek kriz iletişimi hedef
kitlenin kuruma destek olmasını bile sağlayacak etkiler yaratabilir. Kurumlar Internet’i kriz planlarına şu
şekilde dahil etmektedir (Güçdemir, 2010; 83):

139

 
• Intranet sanal kriz yönetim merkezi olabilmeli,
• Web ortamı 7-24 izlenmeli,
• Kriz ekibinde bir bilişim ya da web uzmanı olmalı,
• Kurumsal web sayfanın dışında bağımsız kaynakların linkleri de bulunmalı,
• Kurumsal web sitesi güncel olmalı,
• Diğer blog yazarları takip edilmeli,
• Krize ait bir web sayfası hemen oluşturulmalı,
• Sosyal paydaşların iletişim bilgileri dikkate alınmalı,
• Web sitesinde online bir platform kurulmalı
Bir kurumun yaşadığı krizler bazen internet ortamından hatta sosyal medyadan
kaynaklanabilmektedir. Internet aracılığı ile iletişimde iki yönlü ve anlık iletişim her zaman iyi sonuçlar
vermeyebilir. İletişim hatalarını düzeltmek daha zor olabilir. Ayrıca kriz internet aracılı iletişim
kapsamında ya da dışında nerde olursa olsun sosyal medya aracılığı ile çok hızlı yayılmaktadır. Bu durum
kurumun itibarını zedeleyebilir, borsa değerlerinin düşmesine neden olabilir, hedef kitle üzerinde
hoşnutsuzluk yaratabilir.
İnternet üzerinden iletişimin son derece hızlı yayılma ve kısa sürede çok sayıda kullanıcıya ulaşabilme
özelliği nedeniyle dikkatli davranılması gerekir. Kasıtlı bazı haberlerin e-postalar, facebook ve blog gibi
ortamlarda yer alması mümkündür. Bu tür bir durumunla karşılaşıldığında özellikle kurumsal bloglarda
çok hızlı bir biçimde haberlerin doğru olmadığına dair kanıtların sunulması olumsuz ifadelerin önüne
geçilmesini sağlayacaktır. Bunun en yakın örneklerini ülkemizde Danone, Polonez ve LCW markalarının
yaşadığı görülmüştür. Danone ile ilgili e-posta, 6,3 milyon kişiye ulaşmıştır ve çocuklara yönelik süt ve
süt ürünleri pazarı yüzde 26 küçülmüştür. LCW markasının satışları ise yüzde 10-15 oranında
gerilemiştir. Kurumların bloglar dikkate alındığında karşılaşabilecekleri bir başka sorunda kurumların
bilgisi dışında kurumla ilgisi olmayan bilgilerin yer aldığı sahte bloglardır. Sahte blogları rakip firmalar
ya da öfkeli müşteriler açabilmektedir. Adına sahte blog açılan markalardan birisi de Canon’dur
(Manavcıoğlu, 2009). Asılsız içeriklerin yer aldığı, benzer karalama amaçlı e-posta zincirine maruz kalan
kurumların yapabilecekleri şey internette kullanıcıların oluşturduğu içerikleri takip etmesidir.

Haberlerin detaylarını okumak için ilgili bağlantılara ulaşabilirsiniz.


Öncel, Ü. (2009) “Sahte Canon blog'una ilginç Canon desteği!” Chip Online tr 22 Şubat
http://www.chip.com.tr/haber/sahte-canon-blog-una-ilginc-canon-destegi_11053.html
Bilgin, D. C. (2007) “LCW: Ticari kaygımız yok ama iftira bizi çok incitti” Hürriyet
Ekonomi. 7 Kasım: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/7638056.asp

Internette viral olarak yayılan online krizlerin türleri şöyledir (Uzunoğlu ve diğer, 2009; 169):
• E-posta zinciri ile yayılan mesajlar
• Sosyal ağ sitelerinde yayılan mesajlar
• Sosyal ağ sitelerinde oluşturulan eylem grupları
• Video paylaşım sitelerindeki videolar
• Haber gruplarında yayılan mesajlar
• Blog yazıları ve gelen yorumlar
• Şikayet sitelerindeki yorumlar
• Gazetelerin haber yorum bölümleri
• Tartışma forumlarındaki mesajlar
• Sahte web siteleri
• Karalama siteleri

140

 
Kurumlar, paydaşlarının kendileri ile ilgili görüşlerini farklı bloglarda paylaşmasından ötürü, bu
bilgilerden habersiz kalabilir. Bu bilgi eksikliği yüzünden olumsuz görüşlerin yayılmasını kontrol
edemeyebilir. İstenmeyen bu gibi durumlarla karşılaşmak istemeyen kurumlar, pek çok farklı blog
yazarını ya da grubunu takip etmek zorunda kalmaktadır. Böyle bir durumdan korunmanın en iyi yolu,
kuruma ait bir blogun oluşturulmasıdır. Böylece tüketiciler, dilek ve şikayetlerini kurum blogunda
paylaşma olanağı bulacaktır. Bu sayede kurumlar hem şikayetlerden haberdar olabilecek, hem de yaşanan
sorunları telafi etmek için önemli bir fırsat yakalayacaktır. Bloglar proaktif bir çalışma olarak
görülmektedir. Yani, sorunları ya da ortaya çıkabilecek krizleri önleyici bir uygulamadır. Karşılaşılan
problemlerin çok büyümeden üstesinden gelmek daha kolaydır. Ancak bazı durumlarda kurumların
kontrol edemedikleri bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Kurum kendini bir krizin ortasında bulabilir. Böyle
durumlarda ise reaktif uygulamalar gerçekleştirilmelidir. Bloglar kriz iletişimini sağlamak amacıyla ve
hedef kitleye sorun ile ilgili detaylı bilgi vermek ve yapılan yorumları değerlendirmek amacıyla
kullanılmalıdır.
Internet ortamında ya da sosyal medya ortamdaki kriz iletişiminde dikkat edilmesi gereken noktalar
vardır (Demir, 2009): Geleneksel medyada olduğu gibi sosyal medya üzerinden de medya analizlerinin
yapılması gerekir. Kurum hakkındaki olumsuz ifadeler, şikayetler takip edilmeli ve gerekli ve yeterli
cevap verilmelidir. Bunun için özellikle yaygın olarak kullanılan tüketici memnuniyeti, şikayet web
sayfaları gibi siteler takip edilmelidir. Olumsuz haberler için çok hızlı bir biçimde cevap verilmesi
olumsuz mesajların daha geniş çevreye yayılmasını engelleyecektir. Verilen cevapların birçok kişi
tarafından okunabileceğine dikkat edilmeli ve kullanılan ifadelerde kibar davranılmalıdır. Haber
gruplarının moderatörleri ile iletişim kurulabileceği dikkate alınmalıdır. Olumsuz haberlere sadece cevap
yazmak yeterli olmayabilir aynı zaman da olumsuz ifadeye neden olan sorunun çözümünün de
gerçekleştirilmesi gerekir.
Kurumun web sitesinde krizle ilgili bilgiler bulunmalıdır. Bilgilerin doğrudan kurumdan aktarılması
en doğru ve güncel bilgiye ulaşılmasını sağlayacaktır. Böylece farklı yorumların ya da düşüncelerin
önüne geçilebilmesi sağlanmış olur. Özellikle krize yönelik açıklamalara ve ayrıntılı bilgilere yer
verilmesi aşamasında kurumsal web sayfalarından ve sosyal medyadan yararlanılması hızlı ve yeterli bilgi
sunumu sağlar ve kriz iletişimin etkin biçimde yürütülmesine olanak verir. Ayrıca kriz iletişiminde medya
ile ilişkilerinde ihmal edilmemesi gerekir. E-posta gönderme ve online basın toplantısı gibi uygulamaların
yanında, sosyal medya bültenleri oluşturularak hızlı biçimde medya çalışanlarına ulaşılması sağlanır.
Sosyal medya bültenleri ayrıntılı bilgileri, görsel öğeleri, hareketli görüntüleri ve gerekli bağlantıları
içermesi açısından tatmin edici bilgi sağlamasının yanı sıra dijital ortamda içerik sağlaması nedeniyle
medya çalışanlarının işini de kolaylaştıran bir uygulama olduğu dikkate alınmalıdır.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk


Kurumlar, ekonomik kaygılarının yanı sıra topluma karşı sorumluluklarını yerine getirme çabası içerisine
girmişlerdir. Bu amaçla sosyal sorumluluklarını yerine getirebilecekleri etkinliklere yönelmektedirler.
Kurumlar, sosyal sorumluluklarını toplumla paylaşabilmek amacıyla web sayfalarından ve sosyal medya
araçlarından yararlanmaktadır. Kurumlar, sosyal medya ve kurumsal web sayfalarını kurumsal sosyal
sorumluluk çalışmaları kapsamında şu amaçlarla kullanmaktadır:
• Farkındalık Yaratma: Sosyal medya hedef kitlenin sosyal sorunlara dikkatini çekmek ve
farkındalık oluşturmak açısından oldukça kullanışlı araçlardır (küresel ısınmaya dikkat çekmek
gibi).
• Bilgilendirme: Kurumlar sosyal medyayı sosyal sorumlulukları ve gerçekleştirdikleri
sponsorluklar hakkında bilgilendirmek amacıyla kullanılabilir. Ayrıca sosyal sorumluluk
uygulamalarının konuları hakkında hedef kitlesini bilgilendirebilir.
• Etkileşim özelliği: sosyal medyanın etkileşim özelliği sosyal sorunların araştırılması için olanak
sağlar. Kurum sosyal sorunlarla ilgili bilgi vermesinin yanı sıra, konu ile ilgili düşüncelerini ve
çözüm yollarının tartışılabilecek bir ortam yaratabilir. Hedef kitlenin düşünce ve önerileri bu
yolla toplanabilir.

141

 
• Etkinliğe katılım: Kurumların sosyal sorunlara yönelik olarak gerçekleştirdikleri etkinliklerin
duyurumu sosyal medyalara aracılığı ile gerçekleştirebilir. Hedef kitlenin bu etkinliklere
katılımını sağlayabilir (etkinliğe katılım için harekete geçirme ağaç dikme etkinliği gibi).
• Harekete geçirme: Kurumlar sosyal sorun kapsamında çözüm için önerilerine hedef kitlenin de
katkı sağlamasını ya da beklenen davranışı yerine getirmesi için destekleyebilir. (kız
çocuklarının eğitimine bağışta bulunmak üzere harekete geçirme gibi).
• Deneyim paylaşımı: Kurumların iş uygulamalarında gerçekleştirdikleri, toplum ve çevre
yararına olan deneyimlerini sosyal medya ortamında paylaşabilmektedir (enerji tasarrufu gibi).
• Bir düşünceye destek olmak üzere üyelik: Kurumlar sosyal sorunlara destek olabilmek için
kamuoyu oluşturmada öncülük edebilir. Sosyal sorunu desteklemek üzere oluşturulan özel web
sayfalarına kayıt ya da sosyal medya üyeliği günümüzde kamuoyu oluşturma konusunda etkin
yöntemler olarak görülmektedir (kanserle mücadele gibi).

Kurumların sosyal sorumluluk çalışmalarıyla ilgili web sayfalarında


yer alabilecek bilgilerin neler olduğunu araştırınız.

Bu özellikleri nedeniyle kurumlar giderek daha fazla kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) uygulamaları
hakkında konuşmak için Twitter, Facebook, YouTube ve blogları kullanmaya başlamıştır. Sosyal medya,
kurumların uygulamalarının takibi konusunda bir şeffaflık
sağlamaktadır. Bu kurumlar için oldukça dikkatle ele alınması
gereken bir konudur. Şeffaflık konusunda açık olan kurumlar
hedef kitle karşısında açık ve dürüst davranmaları gerektiğinin
farkında olmalıdır. Sosyal medyanın söylenen yalanları ya da
üstü örtülen sorunları ortaya çıkarma konusunda oldukça başarılı
olduğu görülmüştür. Şeffaflığın kurumlar için bir felaket
olmasını önlemek için güvenilir bir kurum gibi görünmek için
değil gerçekten güvenilir olmak için uğraşmaları gerekir.
Sosyal medya, kurumların KSS politikalarını şekillendiren
ve iyi bir kurumsal vatandaş olarak kendilerini daha iyi
tanıtabilecekleri bir araç olarak görülmektedir. Hedef kitlenin
sorun ile ilgili fikirleri ve önerileri için tartışma grupları
oluşturulabilir ve anket düzenlenebilir.
Sorunların çözümü için hedef kitle fikir alışverişinde
bulunarak daha iyi çözümler ve uygulamalar yaratmak mümkün
hale gelir. Şeffaflık konusu doğadaki ya da sudaki ayak izlerinin
büyülüğü ya da bu izleri silmek için yapılan etkinliklerin
Resim 6.4: Sosyal sorumluluk uygula- paylaşılmasını sağlar. İş yerinin online görüntülerinin paylaşıl-
ması örneği masına kadar uygulamalar gerçekleştirildiği görülmektedir.
Kaynak: http://www.facebook.com/opet
(erişim tarihi: 23.10.2012)

Sosyal medyanın KSS iletişimi amacıyla kullanımında yapılacak işler şunları içermektedir:

• Sosyal soruna dikkat çekmek


• Etkinlerin duyurumunu yapmak
• Yeni bir davranış değişikliği için hedef kitleyi bilgilendirmek

• Hedef kitleyi davranış değişikliği için motive etmek


• Kampanya erişim yollarını ve adreslerini tanıtmak

• Sosyal sorun kapsamında gönüllü çalışanlar bulmak


• Hayırseverlik çalışmaları için yön göstermek
142

 
• Sosyal sorun ve çözüm yolları hakkında fikirlerin paylaşılmasını sağlamak

• Gerçekleştirilen kampanya hakkında hedef kitlenin görüşlerini öğrenmek


• Toplumsal duyarlılığın gelişmesine katkıda bulunmak

• Toplum, STK ve kurum işbirliklerinin gelişmesine katkıda bulunmak


Kurumların bu uygulamaları gerçekleştirirken dikkat etmeleri gereken noktalar ise şunlardır:
• Sosyal sorumluluk konusunda samimi davranmak
• Gösteriş ve kendini övme gibi davranışlardan uzak durmak
• Yapılan çalışmalar konusunda şeffaf davranmak
• Karşılıklı iletişim için çaba göstermek
• Tek bir sosyal medya aracı ile değil çok sayıda aracı bir arada koordineli olarak kullanmak
• İletişim çabaları için profesyonellerden yararlanmak
• Hedef kitleden gelen eleştiri ve katkıları değerlendirmek ve cevaplamak
• Tek bir konuda değil her konuda sosyal açıdan sorumlu olmak
Morsing ve Schultz’un (2006) bir kurumun stratejik olarak paydaşlarıyla KSS iletişimini nasıl
bağlantılandıracağı konusunda geliştirdiği KSS iletişim modelinde üç paydaş ilişki türünden söz
etmektedir: 1. paydaş bilgi stratejisi 2. paydaş tepki stratejisi 3. paydaş katılım stratejisi. İlk iki strateji,
kurumdan paydaşlara yönelik tek yönlü iletişim sürecini kullanmaktadır. Bu iki strateji geleneksel KSS
iletişiminin internete taşınmasını da sağlamıştır. Kurumlar özellikle web sayfaları aracılığı ile KSS
faaliyetlerini içeren reklamlarını, yıllık raporlarını, broşürlerini paydaşlarına ulaştırabilmekteydi. Ancak
son model olan paydaş katılım stratejisi iki yönlü iletişimi gerekli kılmaktadır. Kurumun paydaşları ile
diyalogu içeren bu stratejide ikna çalışmaları da yer almaktadır. Karşılıklı iletişim açısından sosyal
medyanın sunduğu ortamlar bu stratejinin uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Sosyal medya kapsamında
etkileşimli ve simetrik bir iletişimin varlığı KSS çalışmalarının kurumun paydaşları tarafından
desteklenmesine katkı sağlamaktadır (Capriotti, 2011; 362).
Internetin KSS iletişimi için sağlayacağı faydaları Isenmann (2006) dört kategori altında ele almıştır:
1. İletişim amaçları ile ilgili faydalar 2. İletişim araçlarının üretimindeki iş akışını içeren faydalar 3.
iletişim içeriği ve sonuçları ilişkisindeki faydalar 4. İletişim tarzı ile ilgili faydalar. Internetin KSS
iletişimi için sağlayacağı faydalar, kurumun sorumlulukları hakkındaki bilginin, dahili ve harici olarak
çabuk, kolay ve kontrollü biçimde yayılmasına etki etmektedir (aktaran: Capriotti, 2011; 363). Internet ve
özellikle sosyal medya, kurumların KSS ajandalarını oluşturmaları ve kendi KSS mesajlarını
tasarlamaları ve paydaşlarına doğrudan iletmelerine fırsat sağlamaktadır. Sosyal medya, kurumların KSS
uygulamaları ile ilgili paydaşlarını bilgilendirmeleri ve onlarla iletişim kurmaları yoluyla KSS itibarlarını
geliştirmektedir. Sosyal medya kurumların KSS iletişim malzemelerini, rapor, broşür, slayt, sunum,
podcast ve videolar aracılığı ile doğrudan paydaşları ile etkileşimi ve daha etkili iletişim kurabilmesine
fırsat sağlamaktadır.

Medya İlişkileri
Medya ilişkileri sosyal medyalarla birlikte değişim göstermiş hedef kitleye online erişebilme olanağını da
beraberinde getirmiştir. Geleneksel medya ilişkilerinde geçerli olan bazı kurallar sosyal medyaların
gelişmesinden sonra da geçerlidir (Waters, Tindall, Morton, 2010). Bir kurumun medyada yer alabilmesi
için medya çalışanları ile etkili iletişim kurulması kurumun medyada haber olarak yer almasını sağlamak
açısından önemlidir. Medya iletişimi, kuruma ait bilgi ve etkinliklerin medya tarafından en verimli
şekilde habere dönüştürülmesinin koşullarını sağlar (Aydede, 2004; 15). Bir kurumun medyada yer
almasına olanak tanıyan en önemli uygulamalarından biri duyurumlardır. Duyurumlar, kurumun haber
alma değerine bağlı olarak kurumla ilgili bir haberin kitle iletişim araçlarında bedel ödemeksizin yer
almasıdır (Akyürek, 1998; 40). Kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler açısından, duyurumlar tarafsız yayın
yaptıkları varsayıldığından daha güvenilir kabul edildikleri için ve ucuz olduğu için tercih edilen bir
uygulamadır.

143

 
Kurumsal web sitelerinin medya çalışanlarını çekebilmesi için sadece iyi tasarlanmış olması yeterli
değildir. Kurumsal web sayfalarının bir halkla ilişkiler aracı olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca kurumsal
web sayfaları içerinde diğer tutundurma karması unsurlarını da barındırabilecek altyapıya sahiptir.
Kurumsal web sayfalarında reklam videoları ve basılı reklamlar, satış teşviki unsurları yer alabilir. Ayrıca
diğer halkla ilişkiler iletişim araçlarını ve uygulamalarını da içermelidir. Kurumsal yayınlar, tanıtım
videoları, broşürler, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, etkinlikler takvimi gibi. Bütün bu bilgilerin
web sayfalarında sunulması medya çalışanlarının işlerini kolaylaştıracaktır. Medya ile ilişkilerde
kurumsal web sayfalarının dışında dikkate alınması gereken bir başka araç ise e-posta aracının
kullanımıdır. Basın bültenleri artık günümüzde e-bülten olarak medya çalışanlarına ulaştırılmaktadır.
Online medya ile iletişimde kullanılacak yöntemler şunlardır (Alikılıç, 2011; 79):
• Kurumsal web sayfalarında basın odalarının oluşturulması

• Basın bültenlerinin e-posta aracılığı ile gönderilmesi


• Dijital basın kitlerinin hazırlanması
• Kurumsal e-dergi ve e-bültenlerin hazırlanıp gönderilmesi

• Güncel ve yüklenebilir ürün, hizmet ve etkinlik tanıtım dosyalarının oluşturulması


• Üst düzey yöneticilerin özgeçmişleri

• Kurumsal blogların hazırlanması


• Çevrimiçi iletişim fırsatlarının yaratılması

• RSS güncellemelerinin etkin kullanımı

• Videokonferans çalışmalarının yapılması


• Kurum tanıtımı için sanal turların oluşturulması

• Medya takibinin çevrimiçi yapılması

Medya ile ilişkilerin kurumsal iletişim açısından avantajlarının neler


olduğunu açıklayınız.

Web sayfalarında kurumun hedef kitlesini ilgilendireceği diğer web sayfalarına bağlantıların olması
sitenin kullanışlılığını arttıran bir özellik olarak görülebilir. Ayrıca kurumsal web sayfasında kurumsal
sosyal medya platformlarına yapılacak bağlantılar da kullanıcıları doğru adrese yönlendirecektir.
Kullanıcıların kurumla ilgili söyleyecek bir fikir, şikayet ya da önerileri olduğunda bunu kurumun takip
edebildiği bir sosyal medyada olmasının avantajları vardır. Gönderilen mesajlara en kısa sürede cevap
verilmesine olanak sağlar. İki yönlü iletişim fırsatı yaratır. Hedef kitlenin ilgisine göre erişebileceği bir
ortamda kurum, ürün, hizmet ve etkinlik ile ilgili bilgilerini paylaşabilir. Hedef kitlenin tepkisine göre
düzenlemelere gidebilir.
Genel olarak web sayfalarında öncelikle medya çalışanlarına yönelik içerik de yer alması gereken
malzemeler şunlar olabilir:
• Basın Bültenleri: Güncel bültenlerin yanı sıra basın bültenlerinin de arşivine yer verilebilir.
Geriye dönük olarak etkinliklerin takibini kolaylaştıracaktır. Bültenlerin isimlerinde sıralamasına
tarih sıralamasına dikkat edilmelidir. Eğer sayısı çoksa sistematik listelemelerin yapılması, yıla
ya da konuya göre yerinde olur.
• Kuruma ait yüklenebilir broşür, tanıtım CDsi, fotoğraflar ve varsa afişlere yer verilebilir.
• Kurum üst düzey yöneticilerinin özgeçmişlerine ait bilgiler ve fotoğrafları yer almalıdır.
• Kuruma ait raporlar, analizler, tablolar ve grafikler verilmelidir.
• E-dergi, e-bülten, e-kitap gibi yüklenebilir kurum yayınları yer almalıdır.
144

 
Basın bültenlerinin sosyal medya aracılığı ile paylaşıldığı uygulamalar da görülmektedir. Internet
aracılığı ile gönderilen basın bültenlerine e-bülten ya da çevrimiçi bülten gibi isimler verilirken, sosyal
medya aracılığı ile dağıtılıp paylaşılan basın bültenleri de sosyal medya bülteni olarak adlandırılmaktadır
(Alikılıç, 2011; 94).

Sosyal medya bültenlerinde dikkat edilmesi gereken özelliklerin neler


olduğunu açıklayınız.

Sosyal medya bültenlerinin medya çalışanları için sağladığı bazı avantajlar vardır:

• Arama motorları aracılığı ile ulaşılabilir


• Ek kaynaklara bağlantı vermek mümkündür

• Bilgiyi saklamayı, taşımayı ve paylaşmayı kolaylaştırır.


• Görsel malzemelere ulaşmayı sağlar.
• RSS takip aboneliğini içermesi güncel bilgilerin takibine imkan verir.

• Dağıtımı ucuzdur.
• Üzerinde düzenleme yapılmasına olanak verdiği için haber üretimini kolaylaştırır.

http://www.kurumsalhaberler.com/kurumsalhaberler

145

 
Özet

1990’ların ortalarından itibaren internetin ve daha Kurumsal iletişim çoğu zaman kapsayıcı
sonraki dönemlerde ise sosyal medyanın konumlandırma gerçekleştirir. Bir kurum sosyal
kurumsal iletişim amacıyla kullanımı üzerinde medya platformlarında nasıl davranması
çalışıldığı görülmektedir. Web sayfalarının kolay gerektiğini anlamak için ideal bir konum
güncellenebilir olması ve sosyal medya içeriğinin oluşturmalıdır. Kurumsal iletişim departmanları,
paylaşımının kısa sureli olması kurumsal ilişim doğru sosyal medya stratejileri ve taktikleri
alanında çalışanları iletişim stratejilerini geliştirmek ve dağıtmak için donatılmalıdır.
belirlerken daha dinamik olmaya, gündemi Sosyal medya araçları ile bire-bir ilişkiler
belirleme ve konu yönetimi konusunda daha çok geliştirmelidir. Özellikle gazeteciler, analistler,
çalışmaya yöneltmiştir. Ayrıca sosyal medya yatırımcılarla sosyal medya platformlarında da
platformları ölçmeye uygun araçlar oldukları için iletişim kurulması gerekir. Kurumsal iletişim
harcanan çabaların karşılığını alıp almama departmanının, kurumun nasıl algılandığı üze-
konusunda daha net veriler elde eder hale rinde çalışması gerekir. Sosyal medyada bu
gelmişlerdir. Özellikle medya takibi de bilgilere kolaylıkla erişim sağlanabilir. Ayrıca
kolaylaşmıştır. Arama motorları aracılığı ile kurumsal iletişim içeriği broşür, kitapçık gibi
kurum hakkında çıkan haberler, anahtar kelime sosyal ağlarda paylaşılabilir.
olarak kurum adı girildiğinde listelenmektedir.
Sosyal medya araçlarının kurumsal iletişim
Bu durum internet üzerinde medya takibi işini
kapsamında nasıl kullanıldığını görebilmek için
kolaylaştırmıştır.
sosyal medya platformlarının özelliklerini ve
Kurumlar güçlü bir bilgi yönetim sistemi kurumsal iletişim açısından nasıl ele alınması
oluşturmak için sosyal ağlardan yararlanabilir. gerektiğinin anlaşılması gerekir. Kurumsal ile-
kullanır veya birleştirir. Wikiler, bloglar ve RSS tişim fonksiyonlarını açısından sosyal medya
beslemeleri gibi sosyal medya araçları müşteri platformlarının kullanımında özellikle bloglar,
ilişkileri ve kurumsal kültürü üzerinde etkisi mikrobloglar, sosyal ağlar, medya paylaşım
kurum için güçlü bir kaynak haline gelmektedir. siteleri, sanal oyun ve dünyalardan oluşan sosyal
Sosyal medya ve yeni medya uygulamalarındaki medya platformları incelenmelidir.
en büyük sorunlardan biri, her gün yeni medya
Sosyal medya platformlarının kurumsal iletişim
kullanımında yeniliklerle ve değişikliklerle
fonksiyonları açısından ayrı ayrı ele alınması
karşılaşılmaktadır. Sürekli olarak sosyal
stratejik açısından bir iletişim planının oluştu-
medyadaki yeniliklerin takip edilmesi ve yeni
rulması için gereklidir. Kurumsal iletişim kapsa-
programlara ve platformlara uyum sağlamak
mına giren fonksiyonların neredeyse tamamında
gerekir. Sosyal medya araçlarının kullanımındaki
sosyal medya kullanımını görmekteyiz. Bu
çeşitlilik takip etmeyi ve kurum uygulamaları için
uygulamalardan bazıları arasında; kurumsal
uygun platformun seçilmesini zorlaştırmaktadır.
kimlik ve imaj, çalışanlarla ilişkiler, yatırımcı
Kurumun her yeni uygulamayı gerçekleştirmesi
ilişkileri, hükümet ilişkileri kurumsal itibar, kriz
olanaksız ve gereksizdir. Sosyal medya seçi-
iletişimi, medya ilişkileri ve kurumsal sosyal
minde kurumun stratejik hedeflerine en iyi cevap
sorumluluktan söz etmek mümkündür.
verecek olan sosyal medya platformunun
seçilmesi ve uygulamaların bu çerçevede gerçek-
leştirilmesi yerinde olur. Ancak hedef kitlenin
çeşitliliği ve farklı tercihlerin olmasını, farklı
sosyal medya platformlarının farklı etkilere sahip
olduğu göz ardı edilmemelidir.

146

 
Kendimizi Sınayalım
1. Kullanıcı tarafından oluşturulan içerik ile 6. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağ sitelerinin
internet kullanıcıları arasında daha fazla etkileşim kurumsal iletişim aracı olarak kullanım
sağlayan çevrimiçi uygulamalar ne olarak yerlerinden biri değildir?
tanımlanır?
a. Kurumsal itibarın izlenmesi
a. Özgün medya
b. Sosyal sorumluluk projelerinin tanıtımı
b. Sosyal Medya c. Kriz yönetimi
c. Kitle İletişimi d. Etkinlik duyurumu
d. Kişisel Medya e. Ürün ve hizmet tanıtımı
e. Geleneksel Medya 7. Aşağıdakilerden kurumların web sayfalarında
yatırımcılara yönelik olarak yer alması beklenen
2. Aşağıdakilerden hangisi sosyal medyanın bilgilerden biri değildir?
özelliklerinden biri değildir?
a. Faaliyet raporları
a. İşletme içeriği sağlar
b. Hisse bilgileri
b. İki yönlü iletişime dayalıdır c. Toplantı tutanakları
c. İçerik paylaşımına izin verir d. Alınan ödüller
d. İletişim hızlı ve etkilidir e. Basın bültenleri
e. Kullanıcıların eğitimi gerekmez 8. Aşağıdakilerden hangisi kurumlar açısından
içerik toplulukları kullanım yerlerinden biri
3. Ürünler, hizmetler ve etkinlikleri hakkında değildir?
haber yaymak amacını taşıyan kurumsal bloglar
ne olarak adlandırılır? a. Konferanslar

a. Çalışan bloğu b. Ürün hizmet Sunumları


c. Müzik-Eğlence
b. Grup bloğu
d. Kutlama Partileri
c. Yönetici bloğu
e. Basın Toplantıları
d. Tanıtım bloğu
9. Aşağıdakilerden hangisi işletmelerin viki
e. Haber bloğu kullanma nedenlerinden biri değildir?
4. Aşağıdakilerden hangisi, blogların üstlendiği a. Ucuz ve hızlı intranet ihtiyacı
görevlerden biri değildir?
b. Dağınık dokümanların bir araya toplanması
a. Ürün, hizmet satışı
c. Notları, ajandayı, takvimi ve planları
b. Bilgilendirme metni sunma yönetmesi
c. Fikirleri tartışmaya açma d. Ürün ve hizmetler için tanıtım fırsatı sunması
d. Görüş ve tutumları aktarma e. İç ve dış hedef kitlenin ulaşabileceği bir
e. İkna etme platform sunması
5. Aşağıdakilerden hangisi sosyal ağların 10. Aşağıdakilerden hangisi çevrim içi haber
kurumlar açısından tercih edilme nedenlerinden bültenlerinde yer alabilecek bilgilerden biri
biri değildir? değildir?

a. Kuruma ait içeriğin yayılmasını sağlaması a. Genel kurum haberleri


b. Kurumun farkındalığını arttırması b. Atama, terfi ve işe yeni başlayanlar
c. Kurumun rakiplerinin takibini sağlaması c. Eğitim kursları
d. Kurumsal itibar sağlaması d. Tüketici davranışı analizleri
e. İki yönlü iletişime olanak vermesi e. Tatil çizelgesi

147

 
Yaşamın İçinden-I Yaşamından İçinden-II
Red Bull Stratos, YouTube’da rekor kırdı Onurair’like’tan döndü 110 bin  bağış yaptı
Felix Baumgartner’ın rekor kıran, uzaydan hava Van’da yaşanan deprem felaketi sonrası
dalışı yaptığı gösteri uçusunun arkasındaki Facebook sayfasında like (beğen) başına 50 kuruş
etklinlik olan Red Bull Stratos, YouTube’da eş yardım yapacağını duyuran Onurair, “Yanlış
zamanlı olarak sekiz milyon izleyiciye ulaştı ve anlaşıldık” diyerek kampanyayı durdurdu, kendi
Google’ın bu sitesinde şimdiye kadar erişilen en bağışını yaptı.
yüksek eş zamanlı izleyici sayısı oldu. Van’da yaşanan deprem sonrası destek adına
Avusturyalı gözü pek hava dalışçısı, New internette bir kampanya başlatan Onurair,
Mexico’nun üzerinden 24 mil yükseklikte bir Facebook sayfalarına yeni üye katılması ve like
balondan atlayıp saatte 833.9 mil hıza yükselip
(beğen) yapılması koşuluyla her üye başına
ses hızına erişen ilk kişi oldu. Red Bull bu Van’a 50 kuruş yardım yapacağını ilan etmişti.
atlayışı bu yıl üstlendiği en büyük aktivite olarak Ancak başta Twitter olmak üzere sosyal medyada
niteledi. Bu etkinliği hem kendi sitelerinden, hem
bu kampanyaya gelen tepkinin ardından şirket
sosyal medya kanallarından hem de PR kampanyayı durdurdu, 110 bin  bağış yaptı.
çalışmalarıyla destekledi. Onurair Genel Müdürü Şahabettin Bolukçu, “Bu
Hatice Erkan 15 Ekim 2012 konu yanlış anlamaya neden olduğu için biz
şirket olarak 55.000 Mehmetçik Vakfı, 55.000
Kaynak: http://www.campaigntr.com/2012
‘de Van depremi için Kızılay’a bağış yaptık.
/10/15/23480/red-bull-stratos-youtubeda-rekor-
Buradaki amaç sanal medyada bu konuya ilgi
kirdi/
çekmekti yeni gelecek üyeden bir beklentimiz
olmadan insanların duyarlılığını bizimle
paylaşmasını sağlamaktı. Bu kampanyayı
durdurduk. Kendi bağışımızı yaptık ve kendi
sitemizde yanlış anlamaya karşı yazılı özür
diledik” dedi.
Milliyet.com.tr-Nevin Donat: 28 Ekim 2011
Kaynak: http://ekonomi.milliyet.com.tr/onurair-
like-tan-dondu-110-bin-tl-bagis-yapti/ekonomi/
ekonomidetay/28.10.2011/1456233/default.htm
(erişim tarihi: 6.8.2012)

148

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde 2
Anahtarı Sanal ortam günlüklerinin yani blogların temel
1. b Yanıtınız yanlış ise “Kurumsal İletişimde özelliklerini Aydede (2006; 28) şöyle
Sosyal Medyanın Yeri” başlıklı konuyu yeniden açıklamaktadır:
gözden geçiriniz.
Kronolojik sıralama: Bloglar günlük amacı
2. a Yanıtınız yanlış ise “Kurumsal İletişimde taşıması nedeniyle, gün ve saat belirtilerek kayıt
Sosyal Medyanın Yeri” başlıklı konuyu yeniden ya da gönderi oluşturulur. Son kayıt en üst sırada
gözden geçiriniz. yer alır.
3. d Yanıtınız yanlış ise “Bloglar” başlıklı Gönderi sıklığı: Birkaç satır ya da bir iki
konuyu yeniden gözden geçiriniz. paragraftan oluştuğu için sıkça kayıt
4. a Yanıtınız yanlış ise “Bloglar” başlıklı yapılabilmektedir. Kayıt yayınlama işlemi sadece
konuyu yeniden gözden geçiriniz. birkaç basit adımdan oluşmaktadır.

5. c Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağlar” başlıklı Bir konu üzerine odaklanma: Seçilen konuların
konuyu yeniden gözden geçiriniz. ilgi uyandırması önemlidir. Belli konularla
ilgilenen kullanıcılar içeriğinden hoşlandıkları
6. e Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağlar” başlıklı web sayfalarını sıklıkla ziyaret etmektedir.
konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 3
7. e Yanıtınız yanlış ise “Yatırımcı Bilgileri”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Scott (2008; 248), sosyal ağların kurumlar
tarafından kullanılmasına yönelik bazı önerilerde
8. c Yanıtınız yanlış ise “Medya Paylaşım
bulunmaktadır:
Siteleri” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. • Belirli bir hedef kitleyi hedef alın: genel
9. d Yanıtınız yanlış ise “Vikiler” başlıklı konuyu topluluklar yerine bölümlenmiş hedef
yeniden gözden geçiriniz. kitlelere hitap edilmelidir.
• Bir fikir lideri olun: İlginç ve değerli bilgiler
10. d Yanıtınız yanlış ise “Çalışanlarla
İlişkiler” başlıklı konuyu yeniden gözden paylaşılmalıdır.
geçiriniz. • Samimi ve şeffaf olun: Farklı biri gibi
davranılmamalıdır. Yapılmayan şeyler
yapılmış ya da yapılacak gibi
gösterilmemelidir.
• Birçok bağlantı oluşturun: Kullanıcıların işini
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı kolaylaştıracak bağlantıların (linklerin)
verilmesi yerinde olur. İşletmenin web
Sıra Sizde 1 sayfasına, bloglara ve işletmeyle ilgili ya da
Kurumların paydaşlarıyla iletişim kurmasında bağlantılı konu ve kurumlara bağlantı
bloglar önemli görevler üstlenmişlerdir (Alikılıç, verilmelidir.
2011; 23): • İnsanları sizinle bağlantı kurmaya teşvik edin:
• Bilgilendirme metni sunma, Kullanıcılara işletmenin çalışanlarına
erişebilecekleri e-posta adresleri verilmelidir.
• Fikirleri ortaya koyma,
• Katılın: Gruplar yaratarak online tartışmalara
• Fikirleri tartışmaya açma, katılmalıdır.
• Görüş ve tutumları aktarma, • Sizi bulmalarını kolaylaştırın: Web sayfası,
blog sayfasını etiketleyerek arama
• İkna etme. motorlarında listelenme sağlanmalıdır.
• Deneme yapın: Sosyal ağların yeniliklere ve
deneyimlere açık olduğu unutulmamalıdır.

149

 
Sıra Sizde 4 Sıra Sizde 7
Videoların kullanımının tercih edilmesindeki Sosyal sorumluluk çalışmalarıyla ilgili web
sebepler şunlardır (Alikılıç, 2011; 48): Doğal sayfalarında yer alabilecek bilgiler şöyle
olmaları, üretim kolaylığı, kişisel olması, tekrar sıralanabilir (Sayımer, 2008; 235):
izleme olanağı, ücretsiz olması.
• E-posta listelerine üyelik: Sosyal
Sıra Sizde 5 sorumluluk etkinlikleri ile ilgili bilgilerin
paylaşılacağı e-posta listelerine üye olunacak
Internet reklamcılığının özelliklerini şu şekilde
alanlar..
özetlemek mümkündür:
• Mesajın oluşturma maliyeti vardır. • Herkese açık davet: İşletmenin şeffaflık
anlayışı çerçevesinde iş yerini tanıtan videolar
• Aracılı bir mesajdır, doğrudan satışı içermez ve hatta online yayınlar.
• Öncelikli amaç iknadır. • Ortak projelerin tanıtımı: Özellikle sosyal
• İkna sonuçlarını şimdi ya da gelecekte kampanyalara destek arayan işletmeler, sosyal
görmek mümkündür. sorumluluk projelerini tanıtmanın yanı sıra
kampanyaya katılımı da sağlayabilir.
Sıra Sizde 6
• Kültür ve sanata katkılar: İşletmenin
İnternet reklamlarının türlerini şu şekilde
sponsorluğunu yaptığı ya da sahip olduğu
sıralayabiliriz:
sanatsal ve kültürel etkinlerin tanıtımını
• Küçük formattaki reklamlar (düğmeler, gerçekleştirebilir. Orkestraların tanıtımı ve
bağlantılar, bazen sadece ses) eserleri sunulabilir ya da sanal müze turları
düzenlenebilir.
• Listeler (online listeler, arama motoru
optimizasyonu) Sıra Sizde 8
• Paralı yerler (arama motorları, içerik Medya ile ilişkilerin kurumsal iletişim açısından
sponsorlukları, online oyun sponsorlukları, avantajları:
web sayfalarında yer satın alma)
Medya ile ilişkilerde kullanılabilecek en etkili
• Banner reklamları (metin, flash, özellik ise iki yönlü iletişime fırsat sağlamasıdır.
genişleyenler, süzülenler, çerçeveler) Web sayfalarının geleneksel iletişim araçlarına
• Roadblock Reklamlar: Özellikle bloglarda ve göre en büyük avantajı kolay güncellenebilir
haber grupları sayfalarında görülen, olmasıdır. Ayrıca web sayfaları içerdikleri bilgi
kullanıcının ilgisini çekmeye ve katılımını bakımından ise neredeyse sınırsızdır. Kurum,
sağlamaya yönelik etkili bir yoldur. Çoklu ürün, hizmet ve etkinliklerle tüm bilgiler, metin,
çapraz uygulamalarla TV reklamlarına benzer resim, grafik, animasyon, ses ve video
bir etki yaratılabilmektedir. dosyalarında yer alabildiği çokluortam sağlama
avantajıyla istendiği kadar bilgiyi içerisinde
• Takeover Reklamlar: Oldukça büyük ve
yaratıcı dijital kampanyalardır. Marka barındırabilmektedir.
deneyimi oluşturmaya fırsat verir. Rich media
kullanımına olanak verir. Etkileşimli
micrositeler oluşturulabilir.
• Viral Reklamlar: Internet üzerinde büyük
çoğunlukla video yapımı olarak e-posta ya da
video paylaşım siteleri aracılığı ile
kullanıcıların ağızdan ağıza yöntemi ile
yaydıkları bu yüzden de viral yani virüse
benzetilen kendi kendine yayılan yeni nesil
bir reklam metodudur.

150

 
Sıra Sizde 9
Web sayfalarında medya ile ilişkiler amacıyla Aydede, C. (2006) Blog Çağı, Hayat Yayıncılık,
kullanılacak olan bölümlerde dikkat edilmesi İstanbul.
gereken unsurlar şunlardır (Alikılıç, 2011; 85):
Byrd, S. (2012),"Hi fans! Tell us your story!:
• Medya ile ilişkiler bölümünün yer aldığı web Incorporating a stewardship-based social media
sayfasının tasarımı sade olmalıdır. strategy to maintain brand reputation during a
crisis", Corporate Communications: An
• Medya ile ilişkiler web sayfasına ana sayfaki
International Journal, Vol. 17 Iss:3 s.241–254.
menü aracılığı ile doğrudan ulaşılmalıdır.
Capriotti, P. (2011) “Communicating Corporate
• Sayfanın yüklenmesini yavaşlatacak Social Responsibility through teh Internet and
uygulamalardan kaçınılmalıdır. Social Media” editors: Oyvind Ihlen, Jennifer L.
• Medya ile ilişkiler web sayfası kurumsal Barlett & Steve May. The Handbook of
kimlik bilgilerini içermelidir. Communication and Corporate Social
Responsibility. Wiley-Balckwell
• Medya ile ilişkiler web sayfasında yer alan Publication.UK.
görsel malzemelerin yüklenmesi kolay olacak
dosya büyüklüğünde verilmelidir. Constantinides, E., Romero, C. L. and Gómez
Boria, M.A.(2008) “Social Media: A New
• Medya ile ilişkiler web sayfasında yer alan Frontier for Retailers?” European Retail
içeriğin güncellenmesinin takibi için RSS Research, Vol. 22, pp. 1-28
özelliği kullanılmalıdır.
Dahan, G. S. & Levi, E. (2012) “Netnograrafya:
• Medya ile ilişkiler web sayfasında yer alan ve Sosyal Mecralarda Tüketici Araştırmaları
yüklenebilir her dosya içerisinde kurum Üzerine Yeni Bir Method” Gümüşhane
kimliğini gösteren görseller kullanılmalı ve Üniversitesi, İletişim Fakültesi Elektronik
iletişim bilgileri yer almalıdır. Dergisi, Sayı: 3-Mart, 33-54.
• Medya ile ilişkiler web sayfasında medya Dekay, S.H. (2012),"How large companies react
çalışanlarının ihtiyaç duyduklarında iletişim to negative Facebook comments", Corporate
kurabilecekleri kurumsal halkla ilişkiler Communications: An International Journal,
çalışanın erişim bilgileri mutlaka yer Vol. 17 Iss: 3 pp. 289-299
almalıdır.
Demir, F.O. (2009) Kriz Yönetim Stratejileri ve
Kriz İletişimi FBE Journal Volume 10/11 Fall.
http://fbe.emu.edu.tr/fbe_journal_v11_12.html
Yararlanılan Kaynaklar
(erişim tarihi: 26.8.2012)
Akar, E. (2010) Sosyal Medya Pazarlaması, Efil
Yayınları: İstanbul. Digital Kullanma Kılavuzu 2012; eki Bütünleşik
Pazarlamada Marketing Türkiye; 21.
Akyürek, R. (1998) Sponsorluk Planlaması,
Anadolu Üniversitesi, ESBAV Yayınları, Gilpin, D. (2010) “Organizational Image
Eskişehir. Construction in a Fragmented Online Media
Environment” Journal of Public Relations
Alikılıç, Ö. A. (2011) Halkla İlişkiler 2.0, Efil Research, 22(3):265–287.
Yayınları: İstanbul.
Güçdemir, Y. (2010) Sanal Ortamda İletişim,
Argenti, P. A. (2009) Corporate Derin Yayınları: İstanbul.
Communication, 5th edition. McGraw-Hill
Education: Singapur. Hearn, G., Foth, M. & Gray, H.
(2009),"Applications and implementations of
Aula, P. (2010),"Social media, reputation risk new media in corporate communications: An
and ambient publicity management", Strategy & action research approach", Corporate
Leadership, Vol. 38 Iss: 6 pp. 43 – 49. Communications: An International Journal,
Aydede, C. (2004) Medya ve Halkla İlişkiler. Vol. 14 Iss: 1 pp. 49-61
Rota Yayınları, İstanbul.

151

 
Kaplan, A. M.& Haenlein, M. (2010) “Users of Uzunoğlu, E., Onat, F., Alikılıç, Ö. A. ve Çakır,
the world, unite! The challenges and S. Y. (2009) İnternet Çağında Kurumsal
opportunities of Social Media” Business İletişim, Say Yayınları, Reklamcılık ve İletişim
Horizons. s.53, 59—68. Dizisi 2: İstanbul.
Lee. S., Hwang, T., Lee, H. (2006), "Corporate Vural, Z. B. A. ve Öksüz, B., (2008). “Kurumsal
blogging strategies of the Fortune 500 İletişimde Çalışan Bloglarının Kullanımı ve
companies", Management Decision, Vol. 44 Iss: Etkileri”, İstanbul Üniversitesi İletişim
3 pp. 316-334 Fakültesi Dergisi. 32, 5–19.
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iletisim/arti
Matthews, L. (2010) “Social Media and the
cle/viewFile/12843/12071 (erişim tarihi:
Evolution of Corporate Communications” The
23.10.2012)
Elon Journal of Undergraduate Research in
Communications. Vol. 1, No. 1.Winter. Waters, R. D., Tindall, N. T. J., & Morton, T. S.
(2010). “Media catching and journalist public
Mavnacıoğlu, K. (2009) “İnternette Kullanıcıların
relations practitioner relationship: How social
Oluşturduğu Ve Dağıttığı İçeriklerin Etik Açıdan
media are changing the practice of media
İncelenmesi: Sosyal Medya Örnekleri” Medya ve
relations.” Journal of Public Relations
Etik Sempozyumu, Fırat Üniversitesi İletişim
Research, 22(3) 241-264.
Fakültesi, Elazığ.
Zerfass, A., Fink, S. & Linke, A. (2011) “Social
McMillian, S. J. (2007) “Internet Advertising
Media Governance: Regulatory frameworks as
One Face or Many” edit: David W. Schumann &
drivers of success in online communications”,
Esther Thorson. Internet Advertising Theory
14th Annual International Public Relations
an Research. Pscyhology Press: NY-London.
Research Conference, Miami, Florida, USA,
Morsing, M, & Schultz, M. (2006) “Corporate March 9-12.
social responsibility communication:
stakeholderinformation, response and
involvement strategies” Business Ethics: A
European Review Volume 15 Number 4.
Okay, A. (2009) Kurumsal Reklamcılık, Derin
Yayınları:138- İstanbul.
Onat, F. & Alikılıç, Ö.A. (2008) "Sosyal Ağ
Sitelerinin Reklam Ve Halkla İlişkiler Ortamları
Olarak Değerlendirilmesi” Journal of Yasar
University, 3(9), 1111-1143.
Postman, J. (2009) SocialCorp: Social Media
Goes Corporate, Pearson Educaiton, USA.
Raghavan, S. (2006) “Blogs and Business
Conversations” Journal of Creative
Communications. 1: 285.
Sayımer, İ. (2008) Sanal Ortamda Halkla
İlişkiler, Beta Yayınları, İstanbul.
Scott, D. M. (2008) Pazarlamanın ve İletişimin
Yeni Kuralları, MediaCat Yayınları: İstanbul.
Tasner, M. (2010) Anında Pazarlama, Mediacat
Yayınları. İstanbul.

152

 
7






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Marka yönetimini tanımlayabilecek,
Markaların sosyal medyada yer alma nedenlerini açıklayabilecek,

Sosyal medyanın markalaşmaya etkilerini tartışabilecek,

Sosyal medyada ölçümlemenin marka açısından kazanımlarını açıklayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Sosyal Medya Ölçümleme

Marka Çevrimiçi Markalama

Marka Yönetimi

İçindekiler
 Giriş
 Marka Yönetimi
 Sosyal Medyada Markalama (Çevrimiçi Markalama)
 Sosyal Medya Toplulukları
 Sosyal Medyada Ölçümleme

154

 
Sosyal Medyada
Marka Yönetimi
GİRİŞ
Kitle iletişim araçları aynı zamanda birer öykü anlatma araçlarıdır. Bu öyküler, kişiler, kuruluşlar ya da
markalar üzerine olabileceği gibi, bir fikir ya da bir hizmet üzerine de olabilmektedir. Geleneksel medya
ya da konvansiyonel medya olarak adlandırılan televizyon, gazete, dergi ve benzerinin oturduğu taht, bu
araçları öykü anlatımının ana karakterleri haline getirmişti. Teknolojide yaşanan gelişimler ve değişimler,
geleneksel olarak kabul ettiğimiz medyanın ya da bir başka ifade ile kitle iletişim araçlarının yapılarında
ve çeşitlerinde artışa yol açtı. Teknoloji, özellikle de iletişim teknolojisi insanın bir uzantısı olduğuna
göre, iletişim teknolojisinde yaşanan gelişmenin insan faktöründen bağımsız yorumlanması mümkün
olmamaktadır. İnternet çağı olarak adlandırılan dönem, öykü anlatma araçları arasına adına yeni medya,
sosyal medya denilen araçları katttı. Geleneksel medya ile yeni medya arasındaki temel farklılık, yeni
medyada yer alan içeriğin, bireyler tarafından da -ki bu bireyler tüketiciler, müşteriler, oy verenler
olabilir- üretilebilir olmasıydı. İçerik üretimi beraberinde etkileşimi, anlık paylaşımları da getiriyordu.
Dünyanın herhangi bir yerindeki birey, çektiği fotoğrafı, altına yorum ekleyerek, diğer bireylerle
paylaşabilir hale geldi.
Bu gelişmeler markalar dünyasını da etkiledi. Bir marka için müşterisine ulaşmak ve onun
fikrini/desteğini almak sözkonusu olduğunda, sosyal medyada bir çok alternatif bulunuyor. Şimdi
zaman, sadece markaların konuştuğu, tüketicilerin dinlediği tek yönlü iletişim zamanı değil. Artık,
markaların müşterilerinin de konuştuğu, bilgiyi ve deneyimi paylaştığı iki yönlü ve etkileşimli bir
çağdayız.
Bu ünitede, markaların mevcut ya da potansiyel müşterileri ile konuşmak, tüketicilerinden
geribildirim almak, aralarındaki iletişimi etkileşimli hale getirmek ve bu iletişimi yönetebilmek için adına
sosyal medya denilen web siteleri, bloglar, sosyal ağlar gibi araçları nasıl kullanıp, yönettikleri üzerinde
durulacaktır.

MARKA YÖNETİMİ
Markalama, temel olarak ürüne ait bir kimlik oluşturulmasını ifade eder ve markaların yaratılması ve
yönetilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Markalama veya günümüzdeki anlamıyla marka yönetimi, bir
markayı yaratma, markayı genişletme, yeniden konumlandırma, yenileme gibi uygulamaları içerir.
Marka yönetim sistemi ve markalama stratejileri, tüketicilerin pazardaki ürünlerin birbirinden farklı
versiyonlarını ayırt edebilmesi ve belirli bir ürünü satın almak istediği alanlar üzerine dayandırılması
amacıyla oluşturulmaktadır (Aktuğlu, 2004).
Bir markanın ayrıştırma veya birleştirme yoluyla yeni bir kategori belirlemesi, hedef kitle tarafından
nasıl algılanmak istenildiğine dair kararı kapsayan konumlandırmanın yapılması, bu karara ilişkin
algılamanın gerçekleşmesi için gerekli kimliğin tasarlanması, bu tasarımın hedef kitleye ulaşmasını
sağlayacak marka iletişimi çalışmalarının planlanması ve uygulanması daha sonra ise marka denkliğinin
gerçekleşmesi boyutunun belirlenip, denkliğin dolayısı ile değerin artmasına yönelik çalışmaların
gerçekleştirilmesi “marka yönetimi” kapsamı içinde yer alır (Tosun, 2010).

155

 
Sosyal Medyanın Marka İletişimi Açısından Önemi
Günümüzde bir çok marka, diğer mecralara yaptıkları yatırımların kimi zaman aynısını kimi zaman ise
daha fazlasını sosyal medyaya da yapmaktadırlar. Sosyal medya kullanımının giderek yaygınlaşması,
kullanıcı kimliklerinin ve diğer özelliklerinin belirgin olması, ölçümlemenin hızla gerçekleşmesi ve
teknik özelliklerinden kaynaklanan yapısı (etkileşim, sanal deneyim vb) sosyal medyanın marka iletişimi
açısından önem kazanmasının temel nedenleri arasındadır.
Dijital teknolojiye dayanan sosyal medya, grafik tasarım ve imaj etkisi açısından incelendiğinde;
kaliteye, hıza ve netliğe sahip olduğu ve multimedya uygulamalarıyla geleneksel ortamlarda uygulanan
farklı mesajların özelliklerini tek bir mesajın bünyesinde toplamayı başarır (Tosun, 2010). Özellikle Web
2.0 tabanlı sosyal medya, marka yöneticilerinin tüketiciler ile daha markanın yaratımı aşamasında
doğrudan iletişime geçmelerine olanak tanır. Böylece, tüketiciler, aynı zamanda markanın da yaratıcısı
konumunda olurlar. Diğer bir deyişle, tüketici markanın pasif alıcısı yerine aktif katılımcısı olur.
Tüketicinin, markanın yaratım aşamasına katılarak aktifleşmesi, marka satın alma davranışını ve sadakat
oluşumunu kolaylaştırmanın yanı sıra, iletişim mesajlarının tüketiciye etkili bir şekilde ulaşmasını da
gerçekleştirir.

Sosyal medyada tüketicinin rolünün aktifleşmesini tartışın.

Sosyal Medyanın Markalaşmaya Etkileri


İnternetin kaçınılmaz egemenliği, markalar üzerinde çok çeşitli sonuçlar doğurabilir. Bunlar arasında
aşağıdakileri sayabiliriz (Randal, 2005):
1. Pazarlamayı dönüşüme uğratabilir
2. Mevcut perakende modellerini yok edebilir
3. Aracısızlaşmaya yol açabilir
4. Mevcut modelleri değiştirebilir
5. Yeni modeller yaratabilir
6. Karışıklığı artırabilir
İnternette kayda değer bir görünürlük geliştiren şirketler için, marka inşa etme sorunları bazı açılardan
normal pazarlardakine şaşırtıcı ölçüde benzer. İlk sorun farkındalık sorunudur ve bunu yapmak her geçen
gün biraz daha zorlaşmaktadır. İnternetin ilk günlerinde, “fareden fareye” iletişimle bir marka inşa etmek
mümkündü. Daha sonraları, arama motorlarına ve sonradan portallara dönüşen yapılara verilen reklamlar
işe yaramıştır ama maliyetlerde dramatik artışlara yol açmıştır. Bugün, müşteri kazanmak isteyen yeni
şirketler reklama büyük paralar harcamayı göze almak zorundadırlar. Karlılık önemli değildir, ama
müşteriyi çekmek ve onların geri gelmesini sağlayabilmek, paha biçilemez bir değerdir. İlk olma ve erken
davranma avantajı, kozlarını iyi oynayan şirketler için son derece belirleyici olabilir. Tüketicinin güveni
ve marka bilinirliği internette normal pazarlarda olduğundan daha da önemli olabilir. Eğer dev reklam
bütçeleri farkındalık yaratabiliyorsa, güvenin inşa edilmesi için de tutarlı ve kusursuz bir hizmet
önkoşuldur (Randal, 2005).
Bu noktada yanıtı aranan soru, dijital marka yönetiminin geleneksel markaların yönetiminden neden
daha zor olduğudur. Doğal olarak bütün şirketler, müşterileri için hem geleneksel markalarda, hem de
dijital markalarda bütünleşmiş bir tecrübe sunmak isterler ancak, dijital markalarda yaşanan tecrübeler,
genellikle şans eseri oluşan ve istenilen sonuçları vermeyen tecrübeler olmaktadır. Yine de geleneksel
anlamda paketlenmiş ürünler sunan bir şirket, ürünlerinin tasarımını ve pazarda oluşturduğu etkileri
kontrol edebilmektedir; ancak satışların kontrolünü ve perakendecilerin tatminini kontrol etmekten
vazgeçmeli, böylece kendini zayıf bir konuma sokarak, o alanlarda oluşan problemleri çözmeye
çalışmalıdır. İnternet ise, bunun tersine, şirketlere müşterilerle gerçekleşen her etkileşimi yakından izleme
şansı tanıdığından, oluşabilecek problemlerin önüne geçme fırsatını sunmaktadır.
156

 
SOSYAL MEDYADA MARKALAMA (ÇEVRİMİÇİ MARKALAMA)
Markalar tarafından sosyal medyaya yönelik harcamalar giderek artmaktadır. Son 23 yıl içinde ilk defa
bu yıl Pepsi tarafından yapılan açıklamada, Super Bowl (Amerikan futbolu şampiyonluk müsabakası)
için reklam verilmeyeceği, bu kaynağın sosyal medyaya ayrılacağı duyurulmuştur.
Önemli ölçüde kurumsal stratejilere ve marka deneyimine dayanan dijital çağda markalama,
markaların stratejilerini sosyal medyayı dikkate alarak geliştirmelerine yol açmaktadır.
Çevrimiçi markalamanın olası bazı hedefleri;

• çevrimiçi ve çevrimdışı hizmetlerin farkındalığını artırması,


• yüksek seviyede kullanımı teşvik etmesi,
• kullanıcı ve marka arasındaki iletişimin etkinliğini artırması,

• web sitelerine daha sık ziyaretleri teşvik etmesi,


• kullanıcıların çevrimiçi hizmetleri kullanmasını teşvik etmesi,
• insanların markayı hatırlamasına sebep olması,
• insanların markaya karşı olan tutumlarını değiştirmesi olarak sıralanabilir (Aydoğan ve Akyüz,
2010).
Dijital ortamda markalama için bir başka adım, markanın iletişim çalışmasıdır. Web sitesi marka
işareti ve diğer marka unsurlarıyla tasarlandığında, lansmanının yapılması gerekir. Web sitesini kullanışlı
hale getirmeye ek olarak marka varlığını çevrimdışı olarak lansman etkinlikleriyle veya eğitim
seminerlerinde konuşulanlarla devam ettirmek önemlidir (Aydoğan ve Akyüz, 2010).
Markanın inşasından sonra, markayı gözden geçirmek, geliştirmek ve korumak da oldukça önemlidir.
Markanın kurumsal iletişimdeki kullanımı ve hem çevrimiçi hem de çevrimdışı sunumlardaki kullanımı
arasındaki etkileşimini izlemek, kontrol etmek ve ölçümlemek; kullanıcının markayla ilgili oluşturduğu
çağrışımlar açısından önemlidir. Belirli aralıklarla yapılan denetimlerde markanın nasıl uygulandığı ve
nasıl algılandığıyla ilgili elde edilen bilgiler, markanın performansını yükseltmek ve markayı geliştirmek
için oldukça gereklidir.

Marka stratejisinin sosyal medyayı dikkate alarak belirlemesinin


önemini tartışın.

Dijital ortam, kurum ve müşterileri arasındaki dinamikleri bir çok yolla değiştirmiştir. Şimdi bu
değişiklikleri kısaca açıklayalım (Aydoğan ve Akyüz, 2010).
Dijital vaatler: Pazarlamacılar dijital markaları nasıl yaratıp yönetirler? Pazarlamacıların temel
amacı, hedef müşterilerine çekici gelecek ve tamamıyla farklı değer yaratacak bir vaat sunmak olmalıdır.
Bu vaatlerden beş tanesi oldukça etkilidir.
Dijital markalar, yapılacak işleri –örneğin bir kitabın satın alınmasından, en iyi fiyatın bulunmasına
kadar- kolaylık vaadiyle daha hızlı, daha iyi ve daha ucuz bir hale getirirler. Elektronik iş dünyasının ilk
neslini oluşturanlardan biri olan Amazon.com internet sitesi, bu vaat üzerine kurulmuştur.
İnsanlara kazanma hissi veren markalar başarma vaadini sunmaktadırlar. Örneğin bir internet sitesi,
müşterilerine yatırımlarını kolaylıkla yönetebilme vaadini sunmaktadır. Finansal araç ve araştırma gibi
temel işlevlerin ötesinde, menkul kıymetlerin takibi ve erken uyarı hizmetleri gibi birçok yenilikleri de
sunmaktadır.
Oyunlar ve diğer aktiviteler, tüketicilere eğlence ve macera vaadini sunmaktadırlar. Bu aktiviteler
çoğu zaman çok gelişmiş teknolojileri kullanmaktadırlar. Bazı dijital markalar, tüm faaliyetlerini
gelişmiş teknolojiler üzerine kurmaktadırlar.
157

 
GeoCities (tüketicilere kendi web sayfalarını yaratma olanağı tanıyan bir şirket) gibi şirketler,
tüketicilere kendini ifade edebilme ve tanınma vaadini sunmaktadır. Bir internet sitesinin, tüketicilere,
kendi ev hayvanlarının resimlerini ve onlar hakkındaki hikayeleri yayınlayabilecekleri web sayfaları
yaratma imkanı sunması buna örnektir.
Çeşitli kulüpler ve topluluklar ise aidiyet vaadini sağlamaktadır. Örneğin kadınların bazı siteler
aracılığı, ile birbirleriyle hikayelerini ve faydalı bilgileri paylaşabilmeleri bu vaade yömeliktir. Bir başka
internet istesi daha somut bir fayda sağlamıştır. Topluluk üyelerinin satın alma gücünü kullanarak, çeşitli
fiyat anlaşmalarına girmekte ve kullanıcılarına daha düşük fiyatlarla satın alma kolaylığı sağlamaktadır
(Yazıcı, 2001).

Markaların Sosyal Medyada Yer Alma Nedenleri


Markaların sosyal medyada yer alma biçimlerini açıklamadan önce, insanların sosyal medyada bir
markayı neden takip ettiklerine bakalım. İnsanların sosyal medyada bir markayı takip etmelerinin
nedenleri şu şekilde açıklanmaktadır:
• Kişilerin yüzde 97′si sosyal medyanın bir marka ya da ürünü satın alma kararlarını etkilediğini
söylüyor.
• Facebook hayranlarının yüzde 96′sı markayı diğer kişilere tavsiye ediyor.
• Facebook hayranlarının yüzde 70′i marka yarışmalarına katılmış.
• Takipçilerin yüzde 23′ü mobil cihazlarına bir marka uygulaması indirmiş.
• Facebook hayranlarının %36.9′u, Twitter kullanıcılarının ise %43.5′i “ markalardan gelen özel
teklifleri kaçırmamak” için markaları takip ediyor (SocialStudies, 2011).
Büyük markaların sosyal medyada yer almak isteme nedenleri de şu şekilde sıralanabilir:
1. İletişimi tek bir merkezde toplamak isterler: Bir marka için internette olumlu ya da olumsuz
olarak konuşulur. Markanın, Facebook'ta ve Twitter'da resmi bir hesabı olmalı ki kullanıcılar en
doğru bilgiyi markanın kendi ağzından duymalı. Aksi durumda, herkes o marka hakkında
konuşur. Marka cephesinden ise olan biten sadece seyredilir.
2. Hayranlarıyla/takipçileriyle günlük iletişim kurarak onlara yakın olmak isterler: İnsanlar
zaten Facebook'ta. Onlarla iletişim kurarak hem kendi markaları için konuşturmak hem
dertlerini, tasalarını, isteklerini hızlıca anlamak isterler.
3. İçgörü (insight) yakalamak isterler: İçgörü, (insight), ortaya çıkarılmamış, ya da gözden
kaçırılmış “insani bir gerçek” olarak tanımlanabilir. Marka değerini artırmada tüketiciyle bir
duygudaşlık ve “aynı değerleri paylaşıyoruz” ruhu yaratmak için iletişimde kullanılan araçlardan
biridir (Batislam, 2009).
4. Sürekli iletişim kurmak isterler: Çünkü kullanıcı sayfayı bir defa beğendiğinde artık kendisi
marka ile iletişime devam edecektir. Markaya tepki veriyor, marka ile seviniyor, marka ile
üzülüyor olacaktır. Bir başka ifade ile, sürekli marka ile yaşıyor da denebilir. Ancak, eski
sistem toplu mail gönderme olan mailingde, kullanıcının sizin iletinizi görmesi için 5-6
aşamadan geçmesi gerekirdi ve ayrıca tek yönlüydü. Kullanıcıyı kalıcı iletişim için sosyal
medyaya çağırmıyorsa toplu mail gönderiminin marka yöneticisi için pek bir önemi kalmaz.
5. Yeniliklerden yararlanmak isterler: Open Graph gibi, Sponsorlu hikayelerin yeni modelleri
gibi, geleceği bilinen ama henüz gelemeyen sosyal ticaret yani F-Ticaret gibi yeniliklerden hızla
faydalanmak isterler. Kısacası sosyal medya yeniliklerin kaynağıdır ve bu yenilikleri hızlı bir
şekilde uygulayabilmek için markanın sosyal medya sayfalarının hazır olması, içerisinde belli
bir marka hayranı kitlesini taşıması ve tercihen belli bir süre bu hayranlarla iletişim kurmuş
olmak gerekir.
6. Gelişmiş hedefleme yapmak isterler: Bir kadın çorabı markası, televizyonda erkeklere kadın
çorabı reklamı göstererek kaynaklarını boşa harcamak istemeyebilir. Bunun için Facebook'un
gelişmiş reklam/sponsorlu hikayeler hedefleme seçeneklerini kullanabilir. Bununla, marka
reklamının gösterilmek istendiği kişilerin yaş aralığından, cinsiyetine, bulunduğu şehirden,
beğendiği markalara, sayfalara ve dolayısıyla savunduğu düşüncesine kadar hedefleme
yapabilabilir ve eğer sonuca ulaşılamıyorsa hiçbir ücret ödenmez (Eren, 2012).

158

 
Araştırmalar hayran sayısını artırmaya çalışmak yerine, etkileşim yaratmak için ana kitleye
odaklanmak gerektiğinin altını çizerken, Socialmouths ve American Express OPENForum tarafından
hazırlanan infografik özellikle Facebook pazarlaması her geçen gün zorlaşan küçük işletmelere sayfa
iletilerini daha popülerleştirecek basit taktikler sunar:
Sayfa etkileşimini artırmaya yardımcı olacak bazı detaylar:
• Görselle birlikte paylaşılan iletiler, ortalama iletilerden %39 daha fazla etkileşim yaratıyor.

• 80 veya daha az karakterden oluşan kısa iletiler, etkileşimi %23 oranında artırıyor.
• Duygulara hitap eden iletiler, %33 daha fazla paylaşım, yorum ve %57 daha fazla beğeni
sağlıyor.
• Marka şikâyetleri için Facebook veya Twitter gibi platformları kullananların %25’i bir saat
içinde, %6’sı ise 10 dakika içinde geri dönüş bekliyor.

• Bir hayranı sayfayla etkileşime geçirmek, onun 34 arkadaşına ulaşmak anlamına geliyor.
• Kullanıcıların %41’i günde bir veya iki kez Facebook hesaplarına göz atarken, %27’si üç ila on
kez, %8’i ise daha fazla sosyal ağı ziyaret ediyor (Demirok, 2012).

Ann Handley ve C. C. Chapman’ın ‘Dijital Çağda İçerik Yönetiminin


Kuralları’ adıyla MediaCat Yayınları’ndan çıkan kitabını okuyun.

Sosyal detaylar konusunu inceledikten sonra, bir markayı sosyal medyada tanıtmak için kullanılan
temel teknikler ve uygulanma sebepleri üzerinde duracağız.
Kullanıcılarla ilişki kurma
Bir Twitter ya da Facebook sayfası açmanın markanın tanıtımı için hiçbir anlamı yoktur. Bir partiye
katıldığınızı ve ilişki kurmak için sosyalleşmeniz gerektiğini düşünün ya da kullanıcılarla iletişime
geçmeniz gerektiğini. Paylaştığınız şey ne olursa olsun ilginç ve paylaşım değeri olduğundan emin olun.
Böylece paylaşımınız kullanıcıların ilgisini çekebilir ve marka imajınızı yükseltebilir. Çünkü yenilikçi ve
çok iyi bir fikir kullanıcıları marka ile etkileşime girmeye ve ilişki kurmaya teşvik eder (Digitalfabrika,
2011).
İçeriği düzenli olarak güncelleme
İçeriğin her zaman güncellenmesi, her ürün ve marka için çok önemlidir ve pazarlama trendleri ile
ilgilidir. Çünkü, kullanıcılar çoğunlukla geçmiş detaylarla ilgilenmezler ve her zaman en son ve yeni
tekliflere bakarlar. Her ne paylaşırsanız paylaşın mantıklı ve zeki olmayı unutmayın.
Daha fazla viral promosyon
Fanlara takipçilere yeni bir teklif sunulduğunda, bunu viral yollarla yaparak onun değerini
artırılabilir.
Görünürlük
Sosyal medya markaya görünürlük sağlayacaktır ve hedef kitleyi artıracaktır. Niteliklerinizi daha
geniş kitlelere sunabilmeniz için size bir şans sağlayacaktır. Kullanıcılar sayfanıza abone olduklarında ya
da markanızı beğendiklerinde; bütün güncellemelerinizi ve etkinliklerinizi görebileceklerdir.
Çabuk bir şekilde cevap verme
Daha iyi bir sosyal medya stratejisi geliştirmenin bir başka önemli parçası da fanlara ya da tüketicilere
olabildiğince hızlı cevap vererek onlarla iletişimi koparmamaktır. Böylece, onlara kendilerini önemli ve
değerli hissettirmiş olursunuz. Çabuk cevap vererek kullanıcılarla iletişime geçmek ve onların marka
sadakatlerini sağlamak markalar için çok kolaydır (Karakaş, 2010).

159

 
Sosyal medyada takip ettiğiniz bir markayı, sosyal medyada markayı
tanıtmak için kullanılan temel teknikler çerçevesinde değerlendirin.

Markalar için Facebook stratejilerini belirlemede faydalı olabilecek bazı dijital stratejileri ise şu
şekilde sıralayabiliriz (http://www.trendweek.com/facebook-marka-yonetimi-25-ipucu/):
1. Çekici Bir Profil Oluşturmak: Facebook’ta yapılacak çalışmaların ilk adımını atmadan önce
mevcut amaçlar üzerinden hareketle potansiyel müşterilerle nasıl bir iletişime geçileceği
planlanmalıdır. Bunun sonrasında ise profilin oluşturulmasına başlanmalı ve işe yarar bilgiler
hazırlanarak hedef kitleye hitap edilmelidir. Profilin her bölümü doğru doldurulmalı ve bir profil
resmi eklenmelidir.
2. Konuyla İlgili Arkadaşları Eklemek: Arkadaş listesinin genişliği kuşkusuz pazarlama hedefini
doğrudan etkileyecektir. Sektörle alakalı kişilerle ve gruplarla temas kurarak arkadaş listesini
hedefimizle paralel şekilde genişletmek yararlıdır. Profilimize sadece iş ilişkisi kurabileceğimiz
ve dahil olduğunda profilimize değer katabilecek insanları davet edebiliriz.
3. Gruplara Katılmak: Facebook bünyesinde milyonlarca grup mevcuttur. Bu gruplar, işimizi
geliştirme imkanı tanır. Kendi sektörümüzün önde gelen Facebook gruplarını araştırmalı ve
bunlara dahil olarak bilgi alışverişine girilmelidir. Gruplara kabul olunmasından itibaren gruba
değer katmaya özen göstermeli, işe yarar bilgiler paylaşılmalı ve tartışma konularına dahil
olmaya çalışmalıdır.
4. Bir Grup Kurmak: Facebook profilini aktif hale getirdikten sonra istenilen konuyla ilgili grup
kurma kurulabilir. Yaratıcı olmalı ve pazar araştırması verileri sağlayacak konuları tercih
edilmelidir. Bu sayede ilgili insanlardan yararlı bir ağ kurabilir, ürün ve hizmetlerinizi bu
kanaldan tanıtılabilir.
5. Diğerlerinin Profillerine Yorum Yazmak: Facebook, ilişkiler kurmak içindir. Bu ilişkileri
kurmanın bir yolu ise diğerlerinin profillerine yorum yazmak ve onlara yardımı olacağını
düşünülen linkleri paylaşmaktır. Başkalarının profillerine yorum yapmak diğer daha geniş bir
Facebook kitlesince fark edilmeyi sağlar.
6. Mevcut blogu Facebook’tan desteklemek: Facebook’ta daha geniş kitlelere hitap etmenin
diğer bir yolu ise şirket blogunun profille paralel kullanılmasıdır. Profildeki RSS ayarı
yapıldığında, blogtaki her yenilik Facebook profilinden duyurulacaktır. Bu sayede Facebook
hesabında sahip olunan kitleler tüm yeniliklerden haberdar olacaktır.
7. Önemli Olayları Bildirmek: Facebook profili kuruluşun düzenlediği organizasyonları ve
aktiviteleri duyurmak için ideal bir alandır. Aktiviteler düzenlendikten sonra katılımcıların
bıraktığı yorumlar sayesinde geri dönüş almak da mümkündür.
8. Buluşmalar Organize Etmek: Facebook’da iyi takip edilen bir profil oluşturduktan sonra
buluşmalar düzenleyerek fikir alışverişine ortam sağlanabilir. Arkadaşlar ve işle ilgilenen diğer
insanlar bir araya getirilmiş olurlar.
9. Geri Bildirim Almak: Facebook sayfaları paylaşımın ve katılımın hızlı ve devamlı olduğu
ortamlardır. Bu nedenle müşterilerden belli bir hizmet veya ürün hakkında geri bildirim almak
mümkündür. Yaratıcı olmak ve müşterilere değer sağlamak önemlidir. Bu sayede kritik konular
hakkında müşterilerin fikri alınarak işi geliştirmek adına bilgi toplanabilir.
10. Daha İşlek Bir Profil: Bazı durumlarda Facebook profili kuruluşun websitesi ve blogundan
fazla ziyaret edilebilir. Bunu problem etmek yerine durumu fırsata çevirerek, websitesine ait
linklere ve bloga girilen yeni makalelere Facebook profilinde yer vermek doğru bir karar
olacaktır.
11. Sosyal İmleme Girişlerini Duyurma: Sosyal imleme sitelerine yerleştirilen blog yazılarını
Facebook durum iletisi bölümünden duyurmak hedef kitlenin blog yazılarını takip etmesini
kolaylaştırır.

160

 
12. Sektörü Takip Etme: Facebook bünyesinde, mevcut her sektörle ilgili pazar bilgisi
bulunmaktadır. Araştırma yapmak, farklı profilleri ziyaret etmek, gruplara katılmak, hayran
sayfalarına yorumlar yazmak ve tartışma konularına dahil olmak, sektörü takip etmek için
kullanılan anahtar yöntemlerdir.
13. İş İlanı Yayınlama: İşimiz yerel de olsa Facebook’u kullanarak işimizi büyütmemize yardımı
olabilecek insanlara ulaşılabilir. İş ilanını profilinde yayınladığında geri bildirimde bulunan
kişilerin profillerini ziyaret ederek kişiler hakkında geniş bilgiye ulaşabilir. Hatta daha önceki
işverenlerinin kendileri hakkında yazdığı yorumlar bile görülebilir.
14. Sektörün Kanaat Önderleri ile Bağlantı Kurma: Sektörlerinin kanaat önderleri ile bağlantıya
geçmek tüm şirketleri için iyi bir adımdır. Sektördeki kanaat önderlerini araştırmak ve arkadaş
listesine eklemek ve bunun sonrasında o kişilerle bağlantı kurmak gerekir. Bu önemli kimselere
değerli bilgiler sağlamamız karşılığında onlar da bize katkı sağlayacaktır.
15. Sektörel Haberleri Paylaşma: Kanaat önderi olmaya çalışmak Facebook’ta uygulanabilecek
güçlü stratejilerdendir: Bu sayede Facebook’ta çok vakit harcamadan geniş kitlelere ulaşmak
mümkün olur. Eğer sektör hakkında geniş bilgiye ve tecrübeye sahipsek bu değerli bilgileri
Facebook’ta paylaştığımızda kişiler bizi eklemek isteyecektir ve kitlenizde organik bir büyüme
olacaktır.
16. Müşteri Hizmeti Sağlamak: Ürünler ve hizmetler hakkında sorulan sorulara hızlı ve kolay
cevaplar verilerek müşteri hizmeti sağlanır. Halka açık ortamda sorulara verilen yanıtlar, aynı
soruların cevabını arayan birçok insana ulaşılmasını sağlayacaktır.
17. Proje İletişimi: Bir projenin üstünde çalışan birden fazla insan kolaylıkla Facebook sayesinde
iletişim kurabilir. Facebook profilindeki “duvar” bölümünü kullanarak etkin grup iletişimi
birçok farklı proje için oluşturulabilir.
18. Blogger ve Gazetecilere Haber Sağlama: Basın bültenleri işimizi görmeye yetmiyorsa,
Facebook kanalıyla fikirlerimizi gazetecilere ulaştırılabilir. Bu konularla ilgilenip
ilgilenmediklerini görebilmek için öncesinde o kişilere mail atmak yararlı olur.
19. Müşteri İzleme: Eğer müşterilerin firmalar hakkında ne düşündüklerini merak ediliyorsa,
Facebook bu iş için ideal bir araçtır. Facebook’un arama özelliği kullanılarak istenen firma ile
ilgili tartışma ve yorumlara ulaşmak mümkün olur.
20. Rekabet Araştırması: Yine sadece Facebook’un arama özelliğinden yararlanarak müşteri
izleme konusunda rekabet araştırması yapılabilir. Facebook’taki rakipler belirlendikten sonra
onların durum iletilerini takibe alarak işlerini nasıl yürüttükleri anlaşılabilir.
21. Halkla İlişkiler Aracı: Bazen kötü şeyler olur. Bu durumlarla karşılaşıldığında, kriz ortamında
saklanmak yerine proaktif olarak durumu kendi bakış açımızdan kitlemizle paylaşmalıyız. Krizin
hasarını en aza indirecek çalışmalar Facebook’u kullanarak yönetilebilir.
22. Yarışma Ortamı Yaratma: Herkes yarışmalara katılmayı sever. Facebook’ta düzenlenecek
yarışmalar heyecan verici bir ortam yaratılmasına ve arkadaş listesinin büyümesine yarayacaktır.
23. Sanal Hediyeler Gönderme: Önemli müşterilere ve çalışanlara Facebook’tan hediyeler
göndererek onlara verilen değer hissettirilebilir.
24. Facebook Aplikasyonları Yükleme: Facebook’un hızlı yükselişinin ardında 3. şahısların
tasarladığı aplikasyonlar vardır. Biraz vakit ayırıp en çok tercih edilen aplikasyonlar
incelenebilir. Bu araçları kullanarak hedef kitlemizle nasıl bir etkileşime geçeceğimizi
planlanabilir.
25. Facebook Reklamları: Zaman geçtikçe Facebook reklamları da Google’dakiler kadar önemli
olmaya başladı. Facebook’un özellikleri hedef kitleye ulaşılmasını uygun fiyata sağlamaktadır.
Bu sayede çok daha geniş bir kitleye ulaşılması sözkonusu olabiliyor.

161

 
Sosyal medya kampanyasına ayrılan zamana bağlı olarak bu fikirlerden birkaçının uygulanmasına
karar verilebilir. İşin önemli adımları;

• plan yapmak,
• amaçları belirlemek ve
• bu amaçlara en hızlı ve etkili şekilde ulaşmayı sağlayacak fikirleri oluşturmaktır.
Tüm sektörler farklıdır ve farklı stratejileri gerektirirler. Bir fikir hiç denenmediyse bu o fikrin
uygulanmaması gerektiği anlamına gelmez. Yaratıcı ve eğlenceli olmak ve Facebook’taki çalışmaların
tadını çıkarmak güzel olacaktır. Bu sayede çok daha iyi sonuçlar yakalamak mümkündür.

Bir markanın Facebook’ta varolmasının önemini tartışınız.

Bir GSM şirketinin sosyal medyada marka yönetimini nasıl gerçekleştirdiği, Pazarlamadan Sorumlu
Genel Müdür yardımcısı tarafından şu şekilde ifade ediliyor (Webrazzi, 2011):
Sosyal ağlarda neredeyse tüm kullanıcılar gerçek kişilikleri ve profilleri ile yer
alıyorlar. Bunun, sosyal medyanın bu kadar güçlü olmasında önemli bir etken olduğunu
düşünüyoruz. Durum böyleyken, markaların da bu mecrada gerçek kişilikleri ve iletişim
tarzları ile varlığını sürdürmesi gerekiyor. Markaların bu ortamda en iyi temsilinin,
bizzat marka içerisinden seslenen, markayı her gün yaşayan ve deneyimleyen kişiler
tarafından yapılabileceğine olan inancımız sebebiyle bu mecranın yönetimini içeride,
ekibimiz ile sürdürülmesini tercih ettik. Şirket dışı kaynaklar kullanarak kurulan
iletişimde marka ruhunun tam anlamıyla yansıtılamayacağını düşünüyoruz.

SOSYAL MEDYA TOPLULUKLARI


Toplumların, en temel yapılarından birisi olan topluluklar, üyeler arasındaki ilişkiye dayanır. Topluluk
bağlantısı, grup üyeleriyle etkileşim ve işbirliği yaratan iç motivasyon olarak tanımlanan pozitif etkileri
temsil eder (Tekin, 2010).
Sosyal medya (online) toplulukları; sosyal ağlar, multimedya paylaşım, profesyonel ağlar, bloglar,
forumlar, mikro bloglar, anlık mesajlaşma ortamları, şikayet ve öneri paylaşım ortamları, elekrtonik posta
(e-mail) grupları şeklinde dokuz ana başlıkta toplayabiliriz. Bu ortamlarda işletmeler, müşteri ilişkileri
yönetimi açısından müşterilerini elde tutmak ve yeni müşteri elde etmek için stratejiler oluştururken
ayrıca marka farkındalığı yaratmak, marka çağrışımları oluşturmak ve marka sadakati yaklaşımları
uygulamak gibi stratejiler ile de kurumun somut ve soyut değer yönetimine katkı sağlamaktadır (Erdem,
2010).
Sosyal medya topluluklarında tüketiciler ve potansiyel tüketiciler ürünler hakkında daha fazla şey
öğrenebiliyor, problemleri ve potansiyel çözümleri tartışabiliyor veya basitçe diğer topluluk üyeleriyle
ortak ilgi alanları hakkında iletişime girebiliyorlar.
Sosyal medya toplulukları üyelerinin fikir ve bilgi alışverişinde bulunmaları, marka veya şirket
hakkında özgürce konuşabilmeleri, hatta markadan tamamen bağımsız bambaşka konular hakkında
iletişim kurmalarına olanak sağlıyor. Sosyal medya toplulukları pazarlama içgörüleri toplama ve
tüketicilerle iletişimi güçlendirme açısından çok önemli bir potansiye sahiptir.
Sosyal medyadaki marka topluluklarını etkili bir iletişim ortamına dönüştürmek için dikkat edilmesi
gereken temel kriterler şöyle sıralanabilir:
1. Herşeyi kontrol etmeyi bırakın: Markalar tarafından yürütülen sosyal medya topluluklarının
çoğunda tartışmalar genellikle sadece ürünler ve hizmetler hakkındadır. Hatta bazı topluluklarda
ürünle ilgisi olmayan içerik paylaşılması engellenmektedir. Ancak katılımcıların topluluk içinde
sosyalleşmelerini, birbirleriyle diledikleri gibi iletişim kurmalarını sağlamak topluluğa duygusal
ve sosyal nedenlerle katılımın yolunu açacaktır ve bu çok değerldir.

162

 
Tüketiciler marka ile ilgili dilediklerini paylaşabilme özgürlüğüne sahip olurlarsa, topluluk içindeki
bilginin doğruluğuna yönelik güven ciddi oranda artacaktır. Topluluk, olumlu veya olumduz tüm tüketici
geribildirimlerine açık olmalıdır.
2. Çeşitliliği destekleyin: Sosyal medya topluluklarının çoğu sadece markaları veya ürünlerinin
hedef kitlesine uygun tüketicilere ulaşmaya çalışmakla yetinir. Bunun nedeni, sosyal medya
topluluklarının uzun zamandır yönettikleri pazarlama hedeflerinin bir uzantısı olarak
görmeleridir.
Ancak markanın topluluğu sadece tüketicileriyle sınırlandırması, daha önceden hiç akla gelmeyen
yeni ve çekici pazar alanlarını keşfetme ihtimalini ortadan kaldırır.
Çeşitliliğin desteklenmesi gerekliliğinin bir diğer nedeni de, üyelerin hepsi birbirine benzer olursa,
benzer şeyleri düşünürler ancak buna karşıt çeşitlilik yaratıcılığı ve yenilikçi düşünmeyi tetikler.
3. Ziyaretçilere etkileşim kurmaları için olanak sağlayın: Sosyal medyadaki birçok marka
topluluğu tüketicilerinin bir marka temsilcisiyle iletişim kurma imkanı ve böylelikle sorunlarına
çözüm bulmalarını sağlama açısından başarılıdır. Ancak, tek başına bu yeterli değildir. Birçok
topluluk kullanıcıların birbirleriyle konuşmasına olanak sağlamıyor. Eğer kullanıcılar
birbirleriyle iletişim kuramazsa, topluluktan bahsetmek mümkün olamaz. Sadece tüketici
problemlerinin çözülmesine odaklanılan bir toplulukta, kullanıcı topluluğa katılır, marka
temsilcisinin yardımıyla problemini çözdükten sonra topluluğa bir daha uğramaz. Bunun sonucu
marka toplulukta hiçbir zaman kalıcı üye tutamaz. Her zaman birileri gelir ve gider. Ancak,
başarılı sosyal medya topluluklarında üyelerin birçok sosyal etkileşimde bulunmaları
mümkündür. Üyeler, diğer üyelerle tanışmayı, onlarla tartışıp, şakalaşmayı, hatta flört etmeyi
severler. Bu nedenle başarılı online marka topluluklarında marka, ürün dışındaki sohbetler
oldukça yaygındır.Tabi ki kişiye yönelik saldırgan ifadeler veya benzeri diğer olumsuz
paylaşımları engelleyen kurallar mevcuttur.
Sosyal medya topluluklarında etkileşimi arttırmak için kullanılan bazı özellikler şöyle sıralanabilir:
• Diğer üyelerle gerçek zamanlı olarak sohbet edebilme
• Marka veya üründen bağımsız konular hakkındaki tartışmalar için forumlar
• Kişisel geçmiş, resimler ve videolar gibi içeriğin yüklenmesine olanak sağlanması
• Çevrimiçi ve çevrimdışı sosyal etkinliklere yönelik duyuruların yapılması ve gerçekleştirilmesi
• Üyenin topluluk içindeki katılımının kalitesinin diğer üyelerin değerlendirmesi için puanlama
gibi araçların olması.
Üyelerin konuşmasına ve birbirleriyle etkileşim kurmalarına olanak sağlamak onların kendilerini özel
bir gruba dahil olduklarını hissetmelerinı sağlayacak ve markaya olan desteği artacaktır.
4. Eğer fan toplulukları gibi olamıyorsanız, en azından onları izleyin ve destekleyin: Birçok
şirketin resmi olmayan marka topluluklarını izlemek ve desteklemek için oluşturdukları
sistematik programları bile yoktur. Hatta bazıları bu toplulukların varolduğundan bile bihaberdir.
Ancak bu toplulukları düzenli olarak izlemek ve topluluk üyeleriyle bağlantı kurmak şirket için birçok
potansiyel fayda sağlayacaktır. Marka fan topluluklarıyla bağlantı kurarak, en sadık ve etkili tüketicilerine
ulaşmakla kalmayıp, markayla ilgili birçok yenilikçi fikir edinme, ürünle ilgili problemlere yönelik ciddi
ve yapıcı eleştirileri dinleyebilme ve hatta sorunları onlarla birlikte çözebilme imkanı kazanacaktır
(Dholakia ve Vianello, 2009).

SOSYAL MEDYADA ÖLÇÜMLEME


Sosyal medyada bir markayı yönetmek, onu ölçümlemeyi de gerektiren bir süreçtir. Sosyal medyada
ölçümleme, marka hakkında kimin ne konuştuğundan anında haberdar olmak ve hareket gerçek için
önemlidir. Ölçümleme, blog, wiki, mikro blog, sosyal ağlar, video paylaşım siteleri ve sosyal imleme
siteleri gibi etkileşim ve paylaşıma dayalı online mecralarda bir marka, kişi, kurum hakkında
söylenenlerin analiz edilmesinden oluşur. Sosyal medya ölçümlemenin başlıca faydaları şu şekilde
sıralanabilir (Sosyalmedyacı.com, 2012).
163

 
• Müşterilerin şirket hakkında söylediklerinin pozitif, nötr, negatif diye gruplandırılarak kök
analize olanak tanıması
• Müşterinin gözüyle kampanya ya da yeni hizmetin nasıl görüldüğünün anlaşılması
• Markayı, pazarda bulunan rakiplerle kıyaslamaya olanak tanıması
• Atılan twitlerin veya paylaşılan iletilerin etkisinin incelenerek marka için etkili iletişim
sözcüklerinin belirlenmesi
• Sürekli ölçümleme ve raporlama ile tüketicinin neyi, neden ve ne kadar onaylamadığının
anlaşılması olarak sıralanabilir.
Sosyal medyada ölçümleme, paralı veya parasız yöntemlerle, ölçüm yapan bağımsız ajanslarla ya da
markanın kendi ölçümünü kendisinin yapması ile gerçekleşebilmektedir. Sosyal medyada ölçümlemenin
neden çok önemli olduğunu sosyal medya izleme ölçümleme hizmeti sunan Somedya’nın Kurucu
Ortağı Oğulcan Selçuk Akbulut şu sözlerle dile getiriyor (Tarhan, 2011):
Artık marka şikayetini eşine dostuna değil tanımadığı ve binlerce insanın olduğu bir
ortamda yazıp çizebiliyor. Bu nedenle markalar hem internette konumlanırken hem de bu
süreci yönetirken kendileri ile ilgili her konuyu takip etmeliler, haklarında neler
yazıldığını, kişilerin olumlu ve olumsuz bulduğu yönleri bilmeliler. Bunları
değerlendirmeli, yorumlamalı, oranlamalı ve bir sonuca varmalılar. Gerektiğinde
müdahale etmeli, olası negatif düşünceleri pozitife çevirmek için çeşitli yollar bulmalılar.
Markanın geleceği için çizilmiş rotayı koruyabilmek ve hedeflere ulaşabilmek için sosyal
medyayı enine boyuna ölçüp biçmek gerekiyor.
Sosyal medyada ölçümleme yapan bazı sitelere örnek olarak, izleyici, reklam, mobil operatör ve
dijital analizleri yapan comScore, müşterilerinin sosyal medyada, Facebook, Twitter, Linkedin,
Google+, Youtube kanalında yapılan kampanyaların etkinliğini ölçen Socailbakers ve ziyaretçilerin
sitenizi nasıl kullandığı, sitenize nasıl geldiği, tekrar ziyaret etmelerinin nasıl sağlanacağı ile ilgili bilgiler
sunan Google Analytic sayılabilir.

http://www.comscore.com

HP şirketi online bir video paylaşım kanalı olan “You Tube” uygulamasında 2005’in Ekim ayında bir
kısa video filmleri yarışması düzenlemiştir. “You Tube” üzerinde yer alan HP kanalı 2,780,271 defa
görüntülenmiş ve 6,449 kişi tarafından düzenli bir biçimde kullanılmıştır. HP düzenlediği bu video
yarışması ile ürün tanıtımı gerçekleştirerek, marka farkındalığını arttırmayı hedeflemiştir.
Müşterilerin davranışlarının incelendiği müşteri yaşam döngüsünde şirketlerin sosyal paylaşım ortamı
olan “Twitter”ı çeşitli basamaklarda belirli amaçlar için kullandığı görülmektedir.
Türkiye’de yer alan “Twitter” uygulamalarından en önemlilerden bir tanesini Türk Hava Yolları
kullanmaktadır. 2009 yılının Mart ayından bu yana 2,312 üye takip edilen bu uygulama ile THY özellikle
fiyat kampanyalarını ve uçuş bilgileri, yeni rotalar gibi hizmet duyurularını topluluk üyeleri ile
paylaşmaktadır (Erdem, 2010).

Markaların Sosyal Medya Kullanımına Örnekler


Türkiye’de markaların sosyal medyayı nasıl kullandığında yönelik örnekleri, Altın Örümcek Web
Ödülleri sayfasındandan inceleyebilir. Altın Örümcek, Web ve İnternet teknolojileri kullanılarak
gerçekleştirilen başarılı projelerin daha iyi tanıtılması ve bu alanda yapılacak yatırımların özendirilmesi
amacıyla gerçekleştirilen, bağımsız bir organizasyondur. Altın Örümcek jüri üyeleri, En İyi Web Sitesi ve
kategori bazında en iyi web sitelerini belirlerler. İçinde bulunduğumuz yılın birincisi olan proje, bir
telekominikasyon markasının web sayfası. Web sayfası incelendiğinde, marka ile iletişim başlığı altında
yine marka tarafından yönetilen Tweeter, Facebook, Foursquare hesapları, Youtube kanalı ve RSS ile
karşılaşılır. Marka tarafında tılan Tweetler ile, teknoloji, promosyonlar ve sürprizler konusunda
takipçiler bilgilendirilmekte. Web sitesi verilerine göre, markayı 283,652 kişi takip ediyor.

http://altinorumcek.com/altin-orumcek/altin-orumcek-odulleri/
164

 
Özet

Teknolojide yaşanan gelişimler ve değişimler, Bir markanın sosyal medyada olma nedeni
geleneksel olarak kabul ettiğimiz medyanın ya da kullanıcılarıyla ilişki kurmak, onlarla iletişime
bir başka ifade ile kitle iletişim araçlarının geçmektir. Oluşturulacak içerik kullanıcıyı marka
yapılarında ve çeşitlerinde artışa yol açtı. ile iletişim kurmaya teşvik etmelidir. İçerik
Teknoloji, özellikle de iletişim teknolojisi insanın sürekli olarak güncellenmelidir. Takipçilere bir
bir uzantısı olduğuna göre, iletişim teknolojisinde teklif sunulduğunda bunu viral yollarla yaparak
yaşanan gelişmenin insan faktöründen bağımsız onun değerini arttırmak önemli bir avantaj sağlar.
yorumlanması mümkün olmamaktadır. İnternet Çok önemli bir diğer nokta ise sosyal medyada
çağı olarak adlandırılan dönem, öykü anlatma hedef kitlenize görünür olmaktadır. Daha fazla
araçları arasına adına yeni medya, sosyal medya kullanıcıyla iletişime geçebilmek için sosyal
denilen araçları katttı. medyada görünürlük üst düzeyde tutulmaya
çalışılmalıdır. Daha iyi bir sosyal medya stratejisi
Marka yönetimi, bir markayı yaratma, markayı
geliştirmenin bir başka önemli parçası da
genişletme, yeniden konumlandırma, yenileme
fanlarınıza ya da tüketicilerinize olabildiğince
gibi uygulamaları içerir. Marka yönetim sistemi
hızlı cevap vererek onlarla iletişimi koparma-
ve markalama stratejileri, tüketicilerin pazardaki
manızdır.
ürünlerin birbirinden farklı versiyonlarını ayırt
edebilmesi ve belirli bir ürünü satın almak Sosyal medyada ölçümlemenin basilica faydaları
istediği alanlar üzerine dayandırılması amacıyla şöyle sıralanabilir: Müşterilerin şirket hakkında
oluşturulmaktadır. Bir markanın ayrıştırma veya söylediklerinin pozitif, nötr, negatif diye
birleştirme yoluyla yeni bir kategori belirlemesi, gruplandırılarak kök analize olanak tanıması;
hedef kitle tarafından nasıl algılanmak Müşterinin gözüyle kampanya ya da yeni
istenildiğine dair kararı kapsayan konumlan- hizmetin nasıl görüldü-ğünün anlaşılması;
dırmanın yapılması, bu karara ilişkin algılamanın Markayı, pazarda bulunan rakiplerle kıyaslamaya
gerçekleşmesi için gerekli kimliğin tasarlanması, olanak tanıması; Atılan twitlerin veya paylaşılan
bu tasarımın hedef kitleye ulaşmasını sağlayacak iletilerin etkisinin incelenerek marka için etkili
marka iletişimi çalışmalarının planlanması ve iletişim sözcük-lerinin belirlenmesi; Sürekli
uygulanması daha sonra ise marka denkliğinin ölçümleme ve raporlama ile tüketicinin neyi,
gerçekleşmesi boyutunun belirlenip, denkliğin neden ve ne kadar onaylamadığının anlaşılması
dolayısı ile değerin artmasına yönelik olarak sıralanabilir.
çalışmaların gerçekleştirilmesi “marka yönetimi”
kapsamı içinde yer alır
Pazarlamacıların temel amacı, hedef müşteri-
lerine çekici gelecek ve tamamıyla farklı değer
yaratacak bir vaat sunmak olmalıdır. Bu
vaatlerden beş tanesi oldukça etkilidir: Kolaylık
vaadi, başarma vaadi, eğlence ve macera vaadi,
kendini ifade edebilme ve tanınma vaadi ve
aidiyet vaadi olarak olarak sıralanabilir.
Büyük markaların sosyal medyada yer almak
istemelerinin nedenleri arasında şunlar
sıralanabilir:İletişimi tek bir merkezde toplamak
isterler. Hayranlarıyla/takipçileriyle günlük
iletişim kurarak onlara yakın olmak isterler.
İçgörü (insight) yakalamak isterler. Sürekli
iletişim kurmak isterler. Yeniliklerden
yararlanmak isterler. Gelişmiş hedefleme yapmak
isterler.

165

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdakilerden hangisi geleneksel 6. Aşağıdakilerden hangisi internetin markalaşma
(konvansiyonel) medyaya örnek olarak üzerindeki etkilerinden birisi olamaz?
gösterilebilir?
a. Pazarlamayı dönüşüme uğratabilir
a. İnternet
b. Tüketicinin gücünü ortadan kaldırabilir
b. Akıllı telefon
c. Mevcut perakende modellerini yok edebilir
c. İnteraktif televizyon
d. Dergi d. Karışıklığı artırabilir

e. Sosyal medya e. Markayla ilgili mevcut modelleri


2. Aşağıdakilerden hangisi marka yönetimi değiştirilebilir
faaliyetleri içerisinde yer almaz? 7. Aşağıdakilerden hangisi çevrimiçi
a. Markayı yaratma markalamanın hedeflerinden birisi değildir?

b. Üretimi yapılacak ürün kategorisinin a. Zamanla çevrimdışı hizmetleri tamamen


belirlenmesi ortadan kaldırması
c. Yeniden konumlandırma b. Yüksek seviyede kullanımı teşvik etmesi
d. Kimliğin tasarlanması c. Kullanıcı ve marka arasındaki iletişimin
e. Marka iletişimi çalışmalarının planlanması etkinliğini artırması

3. Marka konumlandırması ne amaçla yapılır? d. İnsanların markayı hatırlamasına sebep


olması
a. Kimliğin tasarlanması
e. İnsanların markaya karşı olan tutumlarını
b. Marka denkliğinin gerçekleştirilmesi değiştirmesi
c. Markanın pazardaki fiyatının belirlenmesi 8. Markanın internet sitesinde üyelerine kendi
d. Markanın hedef kitle tarafından nasıl resimlerini paylaşma ve kendi küçük web
algılanmak istenildiğine dair karar verilmesi sayfalarını kurma imkanı tanıması, hangi dijital
vaadi sunduğu anlamına gelmektedir?
e. Markanın tüketicilerinden geribildirim
alınması a. Kolaylık vaadi
4. Aşağıdakilerden hangisi marka iletişiminde b. Başarma vaadi
yeni medya kullanımının yaygınlaşmasının c. Özgünlük vaadi
nedenlerinden birisi değildir?
d. Eğlence ve Macera Vaadi
a. Kullanıcı kimliklerinin belirgin olması e. Kendini ifade edebilme ve tanınma vaadi
b. Yeni medya kullanımının yaygınlaşması 9. Aşağıdakilerden hangisi sosyal medya
c. Geleneksel medyanın önemini kaybetmesi topluluklarında etkileşimi arttırmak için
kullanılabilecek özelliklerden birisi değildir?
d. Ölçümlemenin hızla gerçekleşmesi
e. Etkileşimi kolaylaştıran teknik özellikleri a. Ürün/hizmet hakkındaki olumsuz eleştirilerin
5. Yeni medya ile birlikte tüketicinin ‘aktif engellenerek markanın itibarının korunması
katılımcı’ya dönüşmesi ne anlama gelmektedir? b. Diğer üyelerle gerçek zamanlı olarak sohbet
edebilme
a. Tüketicinin daha fazla tüketim imkanı
bulması c. Marka veya üründen bağımsız konulara
yönelik forumlar
b. Tüketiciler ve markalar arasındaki mesafenin
giderek artması d. Kullanıcının resim, video gibi kişisel
içeriklerini yükleyip, paylaşabilmesi
c. Yeni medyada artık markaya ihtiyacın
kalmaması e. Çevrimdışı sosyal etkinliklere yönelik
duyuruların yapılıp, hayata geçirilmesi
d. Yeni medyada tüketimden çok üretimin söz
konusu olması
e. Tüketicinin markarının yaratım aşamasına
katılarak aktifleşmesi
166

 
10. Markanın sosyal medya topluluğunda Kendimizi Sınayalım Yanıt
‘çeşitliliği desteklemesi’nin önemi ne anlama Anahtarı
gelmektedir?
1. d Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlıklı konuyu
a. Kullanıcıların birbirleriyle iletişim kurmasına yeniden gözden geçiriniz.
olanak tanınması
2. b Yanıtınız yanlış ise “Marka Yönetimi”
b. Markayla ilgili olmayan içeriklerin başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
paylaşılmasına izin verilmesi
3. d Yanıtınız yanlış ise “Marka Yönetimi”
c. Markanın tüketicisi üyelerin yanında daha başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
geniş bir tüketici kitlesine ulaşarak, yeni ve
çekici pazar alanlarının keşfine olanak 4. c Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyanın Marka
sağlanması İletişimi Açısından Önemi” başlıklı konuyu
yeniden gözden geçiriniz.
d. Kullanıcıların marka hakkında olumlu ve
5. e Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyanın Marka
olumsuz eleştirilerini paylaşabilmeleri
İletişimi Açısından Önemi” başlıklı konuyu
e. Rakip markaların da sosyal medya yeniden gözden geçiriniz.
topluluğunda temsil edilmeleri
6. b Yanıtınız yanlış ise “Yeni Medyanın
Markalaşmaya Etkileri” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
7. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medyada
Markalama” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
8. e Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medyada
Markalama” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
9. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Toplulukları” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
10. c Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya
Toplulukları” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.

167

 
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1
Yeni medya ile birlikte tüketiciler ile marka Demirok, G. (2012). “Facebook Sayfalarındaki
arasındaki mesafe ortadan kalktı. Tüketiciler Etkileşimi Artırmak İçin Neler Yapılmalı?”.
markanın pasif alıcısından aktif katılımcısına http://sosyalmedya.co/facebookta-etkilesimi-
dönüştü. Tüketicinin aktifleşmesi, marka satın artirmak-infografik/
alma davranışını ve sadakat oluşumunu Digitalfabrika (2012). “Sosyal Medyada Marka
kolaylaştırmanın yanı sıra, iletişim mesajlarının Yönetimi: Nasıl? Neden?”.
tüketiciye etkili bir şekilde ulaşmasını da ttp://www.digitalfabrika.com/sosyal-medyada-
gerçekleştirir marka-yonetimi-nasil-neden

Sıra Sizde 2 Dholakia, U.P. ve Vianello, S. (2009). “The Fans


Know Best”.
Markalar tarafından sosyal medyaya yönelik http://online.wsj.com/article/SB10001424052970
harcamalar giderek artmaktadır. Önemli ölçüde 204482304574222062946162306.html
kurumsal stratejilere ve marka deneyimine
Erdem, Ş. (2010).“Sosyal Medya Topluluklarında
dayanan dijital çağda markalama, markaların
Marka Yönetimi”. İkinci Medya Çağında
stratejilerini sosyal medyayı dikkate alarak
İnternet. Derleyen: Filiz Erdoğan ve Ayşen
geliştirmelerine yolaçmaktadır. Akyüz. Alfa Yayınevi. İstanbul.
Sıra Sizde 3 Karakaş, M. (2010). “Facebook’ta Marka
Markayı sosyal medyada tanıtmak için kullanılan Yönetimi İçin 25 İpucu”. Trendweek. Tick Tock
temel teknikler; Kullanıcılarla ilişki kurma, Bloom Blog.
http://www.trendweek.com/facebook-marka-
içeriği düzenli olarak güncelleme, viral
yonetimi-25-ipucu
promosyonlara başvurma, görünürlük ve
kullanıcılara hızlı bir şekilde cevap vermektir. Social Studies, (2011). “Infographic: What
Makes People Want to Follow a Brand”.
Sıra Sizde 4 http://blog.getsatisfaction.com/2011/06/29/what-
Facebook ve benzeri diğer büyük sosyal ağlar makes-people-follow-brands/
internet ortamında markanın hedef kitlesine Sosyalmedyaci.com. (2012). “Sosyal Medya
ulaşıp, onlarla etkileşim içine girebileceği eşsiz Takibi ve Sosyal Medya Ölçümleme”.
ortamlardır. Kullanıcılarla etkili bir iletişim http://www.sosyalmedyacci.com/2012/03/sosyal-
sağlamak için markalar bu sosyal ağlardaki medya-takibi-ve-sosyal-medya.html
varlıklarını stratejik olarak belirlemeli ve
Tarhan, B. (2011) “Markalar Sosyal Medyayı
yürütmelidirler.
Nasıl Ölçümlüyor?.
http://webrazzi.com/2011/07/12/sosyal-medya-
olcumlemesi/
Yararlanılan Kaynaklar Tosun, Nurhan B. (2010). İletişim Temelli Marka
Aktuğlu, Işıl K. (2004). Marka Yönetimi. İletişim Yönetimi. Beta Yayınları.
Yayınları, İstanbul. Webrazzi, (2011). “Sosyal Medya Yönetimi
Aydoğan, F. ve Akyüz, A. (Derleyen) 2010. Kimin İşi? .
İkinci Medya Çağında İnternet. Alfa Yayınevi. http://www.webrazzi.com/2011/05/03/sosyal-
İstanbul. medya-yonetimi/

Batislam, E. (2009). “Insight nedir, nasıl Yazıcı, S. (2001) "Dijital Markalar Yaratmak",
bulunur, neye yarar”?. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 23-24.
http://batislam.blogspot.com/2009/03/insight-
nedir-nasl-bulunur-neye-yarar.html
Caner, E. (2012).“ Markalar Neden Sosyal
Medyada”,
http://www.campaigntr.com/2012/07/03/14197/m
arkalar-neden-sosyal-medyada/

168

 
8






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Küreselleşme kavramı tanımlayabilecek,
Küreselleşmenin unsurlarını sıralayabilecek,

Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri açıklayabilecek,

Dünyada ve Türkiye’de küreselleşmenin etkilerini açıklayabilecek,

Küresel sosyal medya uygulamalarının neler olduğunu açıklayabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Küreselleşme Medya Paylaşım Siteleri

Küreselleşmenin Unsurları Sosyal Ağlar

Sosyal Medya

İçindekiler
 Giriş
 Küreselleşme Kavramı
 Küreselleşme Sürecinde Medyanın Rolü
 Sosyal Medya ve Küreselleşme

170

 
Küreselleşme ve Sosyal
Medya Uygulamaları
GİRİŞ
Bu yüzyılın başından itibaren dünyamız çok hızlı bir değişim sürecine girmiştir. Bizlerde bu sürece
tanıklık etmekteyiz. Hızla gelişen teknolojiler sayesinde milyonlarca insanı mekan, zaman, uzaklık
demeksizin internet aracılığıyla birbirine bağlayan bilgisayar, cep telefonları, her ülkeden izlenebilen
televizyon kanalları iletişim ve haberleşme alanlarında pek çok yeni kapılar açmıştır. Hayatımıza
küreselleşme olgusu girmiştir. Son dönemlerin en çok tartışılan, eleştirilen ve ekonomi, ahlak, sosyal
değerler, kültürel değişimler, teknoloji, iletişim gibi pek çok farklı boyutta ele alınan kavramlardan bir
tanesi “küreselleşme” dir. Günümüzde daha önce hiçbir yüzyılda olmadığı kadar ekonomiler, ülkeler ve
kültürler birbirlerinden etkilenir ve birbirleriyle ilişkili hale gelmişlerdir. Dünyamız artık “küresel bir
köy” haline gelmiştir.

Küreselleşmenin sadece ekonomik açıdan etkilerinin olduğunu düşünmek çok dar bir bakış açısı olur.
Küreselleşme içinde yaşadığımız dünyayı her yönü ile etkileyebilen, değiştiren ve belki de dönüştüren bir
kavramdır. Küreselleşme sürecinde özellikle medya ve kültür üzerinde etkileri hem bireysel hem de
toplumsal olarak daha yakından hissedilmektedir. Küreselleşme süreci kitle iletişim araçlarının
hayatımızdaki rolünü daha da artırmıştır. İletişimin dünya ölçeğinde yaygınlaşması, toplumları
birbirlerine yakınlaştırırken, kültürel alışverişi de hızlandırmıştır. Teknolojik alandaki küresel
değişimlerden en çok etkilenen sektörlerden bir tanesi de iletişim sektörü olmuştur. İnternet ve cep
telefonlarının insanların hayatlarına hızlı bir giriş yapmasıyla iletişim sektöründe sosyal medya kavramı
ortaya çıkmış ve bu alanda önemli bir mecra olmuştur. İletişim sektöründe sosyal medya uygulamaları
gün gettikçe artmaktadır. Hem küresel hem de yerel firmalar bu alanı çok daha sık kullanmaya
başlamışlardır. Etkileşim olanağının olması ve zaman-mekan kısıtlamasını ortadan kaldırması nedeniyle
bu mecra hem hızlı hem de daha düşük maliyetli bir mecra halini almıştır. Yeni medya düzeninde sosyal
medyayı gözardı etmek mümkünü değildir. Bu bölümde küreselleşme kavramı üzerinde durularak
küreselleşme çerçevesinde sosyal medya uygulamaları açıklanacaktır.

KÜRESELLEŞME KAVRAMI
İçinde yaşadığımız yüzyılın son çeyreğinde dünyanın her yerinde ve her alanda baş döndürücü
değişiklikler yaşanmıştır. Zihinlerimizi biraz zorlarsak bunları hatırlamamız mümkündür. Örneğin,
hayatımıza cep telefonu ve internet gibi iki önemli yenilik girmiştir. Bu yenilikler dünya giderek küresel
bir köy halini almıştır. Büyük ülkeler iç savaşlar sonrasında parçalanmış ve yeni ülkeler oluşmuştur.
Sosyalizm uygulamaları yerini kapitalizm uygulamalarına bırakmıştır. Dünyanın herhangi bir yerindeki
ekonomik bir değişiklik tüm dünya borsasını etkiler hale gelmiştir. Dünya yeni bir sürece girmiş ve bu
sürecinde en önemli kavramı “Küreselleşme” olmuştur. Küreselleşme kavramını tek bir tanımla ifade
etmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Çünkü dünyadaki bakış açıları, dünya görüşleri, ideolojiler,
kavramsal yapılar değiştikçe küreselleşme kavramının içeriği de değişmektedir. Bu nedenle kitabınızın bu
bölümünde küreselleşme üzerine tek bir tanım vermek yerine, dünyada küreselleşme kavramı üzerine
kabul görmüş farklı tanımlar verilerek sunulmaya çalışılacaktır.
171

 
Küreselleşme Kavramı İçin Yapılan Tanımlamalar
“Küreselleşme” son yirmi yılın en çok tartışılan, üzerine çok şey söylenen ve sayısız yayın yapılan
kavramlarından biridir. 1990’lı yıllardan bu yana hem popüler günlük konuşma dilinde hem de sosyal
bilim dallarında yaygınlık kazanmakla birlikte ne olduğu hâlâ tartışılan küreselleşme, adeta birçok
gelişmeyi açıklamak için başvurulan tek kavramdır. Örneğin küreselleşme, sermaye dolaşımının
olağanüstü hızlanması ve etki alanının genişlemesi, yatırımların, malların, hizmetlerin ve paranın küresel
hareketliliği, ekonomilerin bütünleşmesi, ulus-devletlerin gücünün aşınması, yeni yatırım araçlarının
yaratılması, çok uluslu şirketlerin ve uluslararası kurumların gücünün ve etkinliğinin artması, iletişim-
bilişim sistem ağları ve enformasyon teknolojisinde yaşanan hızlı ilerleme, bilginin küreselleşmesi, hava
taşımacılığının yaygınlaşması, küresel kimlik ve kültürün doğuşu, küresel sivil toplum, küresel terör,
küresel saldırı, küresel savunma, kitlesel pazarlama, küresel ısınma, genetik mühendisliği, küresel
vatandaşlık, yeni uluslararası işbölümü, emeğin uluslararası hareketliliği, kitlesel üretimden parça-başı
üretime ve teknoloji yoğun üretime geçiş vb. olarak ifade edilmektedir. Elbette bu örnekleri çoğaltmak
mümkündür. Bunlar, tek tek, gruplar halinde ya da hepsi birden küreselleşme olarak sunulabilmektedir
(Çoban,2002: 119). Küreselleşme kavramı ayrıca “sanayi sonrası toplum”, “bilgi toplumu”, “post-fordist
dönem”, “üçüncü dalga”, “yenidünya düzeni” ve “kapitalizm-ötesi toplum” gibi kavramlarla birlikte de
anılmaktadır.
Sizlere daha önce de belirtildiği gibi, tek bir tanımla küreselleşmeyi açıklamaya çalışmak doğru bir
yaklaşım olmayacaktır. Bu nedenle sizlere bu kavrama yönelik olarak uzmanların yaptığı tanımlamalar
verilecektir. Farklı bakış açılarını incelemek ile eleştirel yaklaşım çerçevesinde düşünme imkanı
yakalanabilecektir.
Küreselleşme kavramı yeni bir kavram olmasına ve bugüne kadar hakkında çok şey yazılmasına
karşın halen devam eden bir süreçtir. Bu sürecin yarattığı deneyimler yayılıp, paylaşıldıkça, neden ve
sonuçlarının daha iyi kavranması mümkün hale gelecek, ayrıca bundan sonra ortaya çıkabilecek
muhtemel eğilimler de daha iyi anlaşılacaktır (Balay, 2004; 62).
Küreselleşme terimi, İngilizce literatüre 1961 yılında basılan Webster sözlüğü ile girmiştir.
Küreselleşme teriminin bilimsel literatürdeki kullanımı oldukça yenidir. 1960’larda iletişim alanındaki
gelişmeleri değerlendiren McLuhan dünyanın elektronik “küresel bir köy”e dönüştüğü ifadesini
kullanmıştır. Bu ifade o dönemde sadece iletişim çalışmalarında ilgi gördüyse de sonraları pek çok alanda
bu ifade kullanılmaya başlanmıştır. 1980’lere gelindiğinde küreselleşme terimine ilgi artmıştır.
1990’larda ise bu terim mutluluğumuzun ya da mutsuzluluğumuzun parolasına dönüşen moda bir terim
haline gelmiştir (Bauman, 1999; 7).
Robertson küreselleşmeyi “hem dünyanın küçülmesi hem de bir bütün olarak dünya bilincinin
güçlenmesi” olarak ifade etmektedir (Robertson, 1999; 21). Giddens ise küreselleşmeyi “uzak
yerleşimleri birbirine, yerel oluşumların kilometrelerce uzaktaki olaylarla biçimlendirldiği ya da bunun
tam tersinin söz konusu olduğu yollarla bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması”
biçiminde tanımlamaktadır (Giddens,1991; 32).
Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü (OECD)’ye göre küreselleşme, değişik ülkelerdeki piyasaların
ve üretimin, ürün ve hizmet sunumlarıyla ve sermaye ve teknolojinin hareketliliği yoluyla sürekli
birbirine bağımlı hale geldiği bir süreci anlatmaktadır. Ayrıca küreselleşme, bugüne kadar geçerli olan
mekan ve zaman sınırlarının ekonomik anlamda kalkmasıyla dünyamızın küçülmesini de anlatan bir
kavram olmuştur ve bu sürecin kapsamlı ve oldukça önemli etkileri olduğu belirtilmektedir
(www.oecd.org/dataoecd/52/2/40884076.pdf).
Sosyal teorisyenlerin önemli bir kısmı küreselleşmenin, kapitalist ekonomik sistemin egemenliğini
pekiştiren, siyasi anlamda ise ulus devletlerin gücünün azalmasına neden olan, sosyal anlamda ise yerel
kültürleri yerlebir ederek küresel kültürün egemenliğini arttıran bir kavram olduğunu vurgulamaktadırlar.
Postmodernistler ise, aksine küreselleşmenin çoğulculuğu ifade ettiğini öne sürerek, küreselleşme sonucu
oluşan küresel kültürün karmaşık bir sentez yaratarak hetorejenliğe de imkan sağladığını ileri
sürmektedirler (Soydan, 2012; 9).

172

 
Diğer yandan küreselleşme, “rekabet edebilirlik” kavramı ile de yakından ilişkilidir. Küreselleşme ile
ortaya çıkan bu kavram, bir ülkenin, “ulusal politikasını” küresel pazarın gereklerini, rakiplerine göre
daha etkili karşılayabilme yeteneğinde olacak şekilde sürdürebilmesini ifade etmektedir (Toulmin, 1999;
906).
Amerikan Ulusal Savunma Enstitüsü ise küreselleşmeyi “malların, hizmetlerin, paranın, teknolojinin,
fikirlerin, enformasyonun, kültürün ve halkların hızlı ve sürekli bir biçimde sınır ötesine akışı” biçiminde
tanımlamaktadır. Bu enstitünün yaptığı bir çalışmaya göre küreselleşme sayesinde ülkelerin ekonomileri
arasında daha önce örneği görülmemiş bir bütünleşme sağlanmakta, bir enformasyon devrimi yaşanmakta
ve pazarlar, şirketler, örgütler ve yönetim uluslararası hale gelmektedir (Öymen, 2000; 26).
Küreselleşme, dünya ölçeğinde ekonomik, siyasal ve kültürel bütünleşme, fikirlerin, görüşlerin,
pratiklerin, teknolojilerin küresel düzeyde kullanılması, sermaye dolaşımının evrenselleşmesi, ulus-devlet
sınırlarını aşan yeni ilişki ve etkileşim biçimlerinin ortaya çıkması, mekanların yakınlaşması, dünyanın
küçülmesi, sınırsız rekabet, serbest dolaşım, pazarın dünya ölçeğinde büyümesi ve ulusal sınırların dışına
çıkması, kısaca dünyanın tek pazar haline gelmesidir (Kaçmazoğlu, 2002; 49).
Yukarıda bahsedilen küreselleşme tanımlarını özetleyecek olursak; dünya konjüktürünün gösterdiği
siyasi, toplumsal, ekonomik gelişmenin ve değişmenin etkisiyle ülkeler birbirleri ile yakınlaşmakta, bu
yakınlaşmaların oluşturduğu yeni döneme küreselleşme adı verilmektedir. Küreselleşmenin temelinde
değişme ve gelişme bulunmaktadır.
Küreselleşme ile bağlantılı bir kavram olarak ortaya konan bir kavram olan küresellik ise,
küreselleşme olgusunun daha iddialı bir şekilde ileri sürülmesidir. Küreselleşme ve küresellik arasındaki
fark, küreselleşmenin bir süreci, küreselliğin ise modernlik gibi bir durumu, kendine has dinamikleri olan
küresel toplumu ifade ediyor olmasıdır. Küreselleşme süreci sürekli dile getirildiği halde küresellik onun
gölgesinde kalmaktadır. Küreselliği bir nevi küreselleşme sürecinin yol açtığı tablonun bir anlık fotoğrafı
olarak düşünebiliriz (Doğan, 2006; 47-49).
21. yüzyılla birlikte yaşamımızın her alanını etkileyen bir sürece giren dünyamızda her alanda
beklentiler de değişim göstermiştir. Bu değişim küresel ölçekte yaşanan çok yönlü değişimin bir
sonucudur. John Naisbitt, geniş sosyal, politik, ekonomik ve teknolojik değişmeleri anlatmada
“megatrend” kavramını kullanmıştır. Ona göre 1980’lerde başlayan büyük değişim, insan ve toplumları
oldukça farklı evrelere taşımıştır. Bu değişim aşağıda özet olarak sunulmuştur.
Buna göre büyük değişim şu şekildedir:

Şekil 8.1: Yirmibirinci Yüzyılda Yaşanan Farklı alanlarda Yaşanan Değişimler

173

 
Şekil 8.1’de görüldüğü gibi son yirmi beş yılda yaşanan büyük değişim, insan ve toplumları daha
esnek, daha çeşitli, daha geniş düşünen, dünyaya daha açık ve hareket serbestliği daha fazla olan bir
döneme getirmiştir.

Küreselleşmenin temelinde yatan iki önemli olguyu tartışınız.

Küreselleşmenin Etki Alanları


Küreselleşmenin etkisi daha çok ekonomik ve teknolojik boyutlarda tartışılsa da aslında küreselleşmenin
çeşitli alanlarda etkili olduğu boyutlarının incelenmesi gerekmektedir. Örneğin dünyanın herhangi bir
bölgesinde kendi başına süregelen bir ekonomiden söz etmek mümkün değildir. Siyaset ekonomide
oldukça önemli bir söz sahibidir. Ayrıca ekonomik yapılarda meydana gelen dönüşümler iletişim
biçimleri ve doğal olarak da medyayı etkilemektedir. Kültürel ve sosyal yaşam da ekonomik alandaki
değişimlerden oldukça etkilenmektedir. Kısacası küreselleşme sadece ekonomik ve teknolojik alanda
değil çok daha farklı boyutlarda da irdelenmelidir. Küreselleşmenin etki alanlarını beş farklı boyutta ele
alınabilir. Bu boyutlar aşağıdaki biçimde listelenebilir:
• Ekonomik Küreselleşme
• Siyasi Küreselleşme

• Sosyo-Kültürel Küreselleşme

• Coğrafi ve Ekolojik Küreselleşme


• Teknolojik Küreselleşme
Ekonomik açıdan bakıldığında küreselleşmenin tüm dünya ekonomilerinde etkisi olduğu kuşkusuzdur.
Küreselleşme süreciyle birlikte ulusal ekonomilerin etkisi oldukça azalarak küresel ölçekte güç sahibi
şirketler ve uluslarası şirket ortaklıkları dünya ekonomisinde söz sahibi olmuşlardır. Siyasi açıdan
incelendiğinde ise devlet kavramı giderek önemini yitirmeye başlamış ve artık devletin gücü, işleyişi ya
da biçimi tartışılır hale gelmiştir. İç-dış politika kavramları giderek ortadan kalmaya başlayarak, devletin
egemenliği sermayenin küreselleşmesiyle etkisi yitirmeye başlamıştır. Sosyo-kültürel açıdan
baktığımızda ise küreselleşme ile “yerel kimlik” kavramı önemini yitirmeye başlarken artık daha evrensel
değerler ön plana çıkmıştır. Coğrafi ve ekolojik olarak da küresellemenin etkileri olmuştur. Hammadde
ve doğal kaynak kullanımlarında gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler üzerinde yarattıkları baskılar
daha fazla artmaya başlamıştır. Teknolojik küreselleşme en çok iletişim alanını etkilemiştir. Zaman ve yer
kavramlarının değişen teknolojiler sayesinde önemi giderek azalmaktadır. Teknolojik yeniliklikler ile
daha az maliyetli işler yapabilme imkanı yakalanırken işsizlik kavramı hayatımıza önemli ölçüde girmeye
başamıştır. Küreselleşmenin her alana kattığı olumsuz ve olumlu etkileri bulunmaktadır.

Küreselleşmenin Unsurları
Küreselleşmenin boyutlarının gelişmesinde etkili olan unsurlar bulunmaktadır. Bu unsurların etkisi ile
küreselleşme çok boyutlu bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Küreselleşmenin pek çok alana etkisi
olmuştur. Uzmanların görüşlerine göre bu alanlarda küreselleşmenin olumlu etkilerinin yanısıra olumsuz
etkileri de bulunmaktadır. Küreselleşmenin belli başlı unsurları şu şekilde sıralanabilmektedir;
• Uluslararası ticaret ve uluslararası ticarete açık olmak
• Sermaye hareketliliği
• İşgücü hareketliliği
• Çokuluslu işletmeler
• Üretimin değişen yapısı
• Teknoloji üretme ve kullanabilme
• Endüstriyel ilişkilerdeki dönüşümler
Bu unsurlara kısaca değinerek küreselleşme kavramının açıklanmasına devam edebiliriz;

174

 
Uluslararası Ticaret ve Uluslararası Ticarete Açık Olmak
Küreselleşmenin sosyo-kültürel boyutunun gelişip derinleşmesinde (belki de sığlaşmasında) uluslararası
ticaretin “taşıyıcılık” rolünü üstlendiği bir gerçektir. Uluslararası ticaretin yapısını incelediğimizde yüzyıl
öncesine göre çok farklı bir yapıda olduğunu görmek mümkündür. Yüzyıl öncesinde ticaretin başrol
oyuncuları İngiltere, Almanya, İsveç, Danimarka gibi Avrupa ülkeleriydi. O yıllarda Amerika Ticarette
söz sahibi olmaya yeni yeni başlıyordu. Günümüzde ise ticaretin çok büyük bir bölümü gelişmiş veya
gelişme yolunda önemli adımlarla ilerleyen ülkeler arasında yapılmaktadır. Kuzey-Güney ve Orta
Amerika, Avrupa ve Asya’da Çin, Hindistan, Japonya ve Doğu Asya Kaplanları olarak isimlendirilen
Güney Kore, Tayvan, Hong Kong, Singapur, Malezya ve Tayland 2005 yılı itibariyle dünya ihracatının %
88,4’ünü, dünya ithalatının ise % 92,4’ünün gerçekleştirmektedirler.
Dünya Gazetesi'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) veri tabanından yaptığı belirlemeye göre, geçen yıl
sabit fiyatlarla ulusal para cinsinden % 8.5 oranıyla en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alan Türkiye,
dünya ülkeleri arasında 18'inci sırada yer almıştır. Aşağıdaki verilen liste incelendiğinde artık sadece
Amerika ve Avrupa ülkelerinin değil, Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore, Endonezya, Türkiye ve
Suudi Arabistan gibi ülkelerinde dünya ekonomisinde söz sahibi olmaya başladıkları görülmektedir
(http://www.aktifhaber.com/turkiye-dunyanin-en-buyuk-18.-ekonomisi-590385h.htm adresinden
30.08.2012 tarihinde alınmıştır).
Ekonomi verilerine göre dünya ülkeleri arasında Çin’in dikkat çekici bir sıçrama gerçekleştirdiği
görülmektedir. Çin, küreselleşmenin ticaret boyutunu, sahip olduğu muazzam insan gücü ve işgücü
maliyet avantajı ile tam anlamı ile “keşfetmiştir”.
2011 yılı cari fiyatlarla GSYH'ye göre ülkeler bazında ekonomi sıralaması şu şekildedir;

1 Amerika 11 Hindistan

2 Çin 12 İspanya

3 Japonya 13 Avusturalya

4 Almanya 14 Meksika

5 Fransa 15 Güney Kore

6 Brezilya 16 Endonezya

7 İngiltere 17 Hollanda

8 İtalya 18 Türkiye

9 Rusya 19 İsviçre

10 Kanada 20 Suudi Arabistan

Tablo 8.1: 2011 yılı cari fiyatlarla GSYH'ye göre ülkeler bazında ekonomi sıralaması

Sermaye Hareketliliği
Sermaye hareketliliği iki şekilde gerçekleşmektedir. Birisi doğrudan yatırım şeklinde doğrudan sermaye
girişi biçiminde gerçekleştir. Burada anlatılmak istenen bir ülkenin başka ülkelerin maden sektörüne ve
alt yapısına büyük yatırımlar yapması ya da kurması anlamında olup, uzun vadeli yatırımlardır. Diğeri ise
kısa vadeli olup vurkaç takdiği ile hareket eden fonlardır ve sıcak para olarak isimlendirilirler. Sermaye
hareketliliği, ekonomi de yapıları çok etkilediği için küreselleşme yaklaşımında önemli bir unsurdur.

175

 
İşgücü Hareketliliği
Küreseleşmenin unsurlarından bir tanesi de işgücü hareketliliğidir. Küresel ekonomi ihtiyaç duyduğu
vasıfa sahip işgücünü bu hareketlilikten elde edebilmektedir. İşgücü, doğal olarak göç ettiği ülkede daha
fazla refah ve yüksek yaşam kalitesi beklemektedir. Ancak, gün geçtikçe göç alan ülkelerin başvuruda
bulunan işgücü içinden en vasıflılarını seçtikleri ve böylece hazır beyinleri kullanarak beyin göçü
oluşturdukları da bir gerçektir. Küreselleşme, istikrarsız sosya-ekonomik yapıdaki ülke insanlarına
sınırlarının diğer tarafında yeni ufuklar ve imkanlar göstermektedir.

Çokuluslu İşletmeler
Küreselleşme sürecinde sermayenin en önemli öğelerinden bir tanesi kuşkusuz çok uluslu işletmelerdir.
Çokuluslu işletmelerin genel bir tanımını yapmak gerekirse; çokuluslu işletme, doğrudan yabancı
sermaye yatırımı yaparak birden fazla ülkede gelir getiren aktif değerlere sahip olan veya bunları kontrol
eden, dolayısıyla kaynak ülke dışında mal ve hizmet üreten özetle uluslararası üretim yapan firmadır
(Karluk, 1997; 185).
Çokuluslu işletmelerin tarihsel sürecine bakıldığında, bu işletmelerin İkinci Dünya Savaşından sonra,
özellikle de 1960’lardan sonra hızla yaygınlaştıklarını görmekteyiz. Çokuluslaşma furyasının öncüsü
ABD işletmeleri olurken onları Batı Avrupa, Japonya ve Güney Kore firmaları izlemişlerdir. Günümüzde
çokuluslu işletmelerin en az %89’u Avrupa Birliği, Amerika ve Japonya merkezlidir. Çokuluslu
işletmeler, küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı yatırım açısından hayli önemli görevler
üstlenmişlerdir. Çokuluslu işletmeler, gittikleri ülkelere kendi çalışma kültürlerini, kendi avantajlarını öne
çıkartan yeni pazarlık stratejilerini, yeni işçi eğitim dinamiklerini, pazarlama tekniklerini, örgüt yapılarını
ve küreselleşen finansal pazarlar için uyarlanan oyun teorilerini götürmektedirler. Bu nedenle çokuluslu
işletmelerin küreselleşme sürecinde sadece ekonomi ve sermaye bazlı bakış açısıyla değil kültürel, sosyal
vb. bakış açıları ile birlikte düşünmek gereklidir. Bu şirketlerin gelişmekte olan ülkeler açısından en
olumlu tarafı yabancı yatırımdır. Ancak yabancı yatırımın ekonomik büyümeyi olumlu ya da olumsuz
etkilediğini savunan pek çok farklı görüş olduğunu ve bu konunun hala tartışılmaya devam ettiğini
unutmamak gerekmektedir.
Çokuluslu işletmelerde malların ve hizmetlerin akışının üzerindeki vergilerin azaltılmasıyla beraber
üretim, ticaret ve finans sektörleri uluslarası boyutlara taşınmıştır. İnternete dayanan e-şirket yapılarıyla
birlikte elektronik ticarette yükselmeye başlamıştır.
Türkiye’de 1977-80 döviz krizinden sonra da ilk olarak Ocak 1980’de IMF ve Dünya Bankası destekli
yapısal uyum programı diğer bir deyişle dışa açılma hamlesi gerçekleşmiştir. Böylece pek çok işletme
ülkemizde yatırım yapmaya başlamıştır.

Resim 8.1: Küreselleşme ve Çok Uluslu İşletmeler

Kaynak: http://tower.arcadia.edu/wp-content/uploads/2012/02/globalization_b_1293566053.png
(erişim tarihi: 30.8.2012)

176

 
Medya sektörü açısından bakıldığında ise, aynı yapının bu sektör içinde geçerli olduğunu görmek
mümkündür. Günümüzde medya sektöründe genellikle Kuzey Amerika kökenli ve çok uluslu bir
yapılanma oluşmaktadır. Örneğin yerel bir medya grubu, çok uluslu bir yapım şirketinin televizyon
kanallarını ülkesinde yayınlanması hakkını satın alabilmekte ya da çok uluslu bir şirkete yayn kanalını
satabilmektedir. Ülkemizde de bu yapıda yayın yapan kanallar (Cartoon Network, CNBC-e, FOX TV
gibi) bulunmaktadır. Bu durum sadece televizyon kanalları için değil, radyo, gazete ya da dergi gibi
medya araçlarının tümü için geçerli olmaktadır.

Üretimin Değişen Yapısı


Üretim ortamları son dönemde hızla değişik bir yapıya bürünmektedir. Özellikle endüstriyel üretim,
imalat sanayisinde düşük vasıflı iş gücünü azaltma eğilimi göstermektedir. Geleneksel emek-yoğun
üretimi kullanan firmaların sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Üretim sürecindeki azalan işçi birimi, ticaret
hacminin arttırılmasıyla karşılanabilmekte fakat bu durumda başta işsizlik olmak üzere pek çok sorunu
beraberinde getirmektedir.
Üretimin değişen yapısının bir başka boyutu da Ar-Ge’ye dayalı ürün geliştirme sonuçlarının üretime
hızlı bir biçimde aktarılmasıdır. Böylece çok hızlı bir biçimde büyüyen bir rekabet ortamı oluşmuştur.
Tüketiciler ise hızlı tüketme, çabuk ürün değiştirme, beğenilerin çabuk değişmesi ve sürekli yenilik
arayışına yönelik davranış biçimleri göstermektedirler.
Küreselleşme sürecinde üretim ortamının değişen yapısı ile teknolojiye ulaşmanın maliyetini
karşılayabilen, yeni teknoloji geliştirmeye pay ayırabilen ve eğitim sistemlerini bu şekilde yenileyen
ülkelerin bu fırsat havuzundan yararlanabileceği bir ortam oluşmuştur.

Teknoloji Üretme ve Kullanabilme


Küresellleşme sürecinde en hızlı değişim kaynağı teknoloji olmuştur. Küreselleşme ile birlikte teknolojik
değişiklikler uzaklıklıkları sorun olmaktan çıkarıp fırsat olmaya yönlendirme imkanı yakalanmıştır.
Teknolojideki gelişmeler iletişim alanı ile doğrudan bağlantılı olduğundan küreselleşmenin tüm dünyada
etkin bir rol oynamasına neden olmuştur. Günümüzde teknoloji “taşınabilir” bir hal almış ve böylece
denizaşırı uzaklıklar kavramının etkisi giderek azalmıştır.
Teknolojik gelişmeler eş zamanlı iletişim imkanı yaratarak yeni medya uygulamalarının tüm dünyada
aynı anda duyulmasını sağlamaktadır. Bu alanda çalışan medya kurum ve kuruluşların hazırladıkları
kampanyalar ya da sivil toplum örgütlerinin çalışmaları çok daha geniş kitlelere ulaşabilmektedir.

Endüstri İlişkilerdeki Dönüşümler


Teknolojik gelişmelerinde etkisiyle küreselleşme sürecinde uluslararası ticaret gelişmiş ayrıca sermaye ve
işgücü hareketliliği artmıştır. Son yirmi yılda endüstri ilişkilerinde bir dönüşüm yaşandığı açıktır. Bu
dönüşümü kısaca şu şekilde açıklanabilir (Zengingönül, 2007):

• Girişimci odaklı yaklaşım


• Esnekliğin artması

• Vasıf gelişiminin öneminin artması


• Sendikal üyeliğin azalması
Bu etkiler diğer dünya ülkelerde olduğu gibi ülkemizde endüstriyel alanda etkilerini göstermektedir.
Örneğin artık firmalar daha donanımlı ve kalifiye eleman arayışları içindedir. Yayınlanan iş ilanlarında
bile “girişimci ruhlu” ifadesi artık karşımıza sık sık çıkmaya başlamıştır.

Küreselleşmenin unsurları nelerdir?

177

 
Küreselleşmenin Olumlu ve Olumsuz Etkileri
Küreselleşme, dünyanın tek bir mekân olarak algılanabilecek ölçüde sıkışıp küçülmesi anlamına gelen bir
süreci ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle dünyanın “tek bir yer” olarak algılanması yönündeki bilinç
artışı olarak anlatılabilmektedir. Bununla birlikte küreselleşmenin, sonuçta tek bir dünya yaratmaya yol
açmadığını, birleştirici olmanın yanında yıkıcı olduğunu, bütünleştirici olmakla beraber parçalayıcı
nitelikler taşıdığını, böylelikle çelişkili bir süreç olduğunu belirtmekte yarar vardır.
Küreselleşme özelikle 21. yüzyılın başından itibaren ülkeleri ve toplumları derinden etkileyen bir olay
olarak karşımızda durmaktadır. Küreselleşme ile birlikte dünyamız klasik deyimle küçülmüş adeta bir
köy haline gelmiştir. Teknoloji, bilişim ve iletişim alanında yaşanan hızlı gelişmelerin öncülüğünde
küreselleşme, siyasetten ekonomiye, sosyal yaşamdan yönetime kadar insan ve toplum yaşamının her
bölümünü etkisi altına almış görünmektedir. Küreselleşme ile birlikte uluslararası örgütlenmelerin önemi
daha da arttığı gibi, kamu yönetiminde de yönetişim kavramı ve yerelleşme ön plana çıkmıştır.
Küreselleşme çoğu durumda birbiriyle çelişkili bir görünüme sahip olan bir dizi olgu, süreç ve
dinamiği açıklamada başvurulan bir kavram niteliği kazandığı ölçüde, kavramın gerçekte neyi ifade ettiği
daha muğlâk hale gelmektedir. Küreselleşme kavramı kim tarafından, kime karşı, ne için ve hangi etkiyle
ne yapıldığını anlamaya yönelik her türlü çabayı da bir sis perdesiyle örterek, sürecin anlaşılması önünde
önemli bir engel oluşturmaktadır (Marcuse, 2001; Çoban, 2002). Dolayısıyla küreselleşmenin kim için
hangi anlama geldiğini ve gerçekte neyi anlattığını ortaya koymamız gereklidir.
Öncelikle hiçbir kelime, sözcük veya kavramın masum ve tarafsız olmadığını vurgulamalıyız.
Biçimsel açıdan değerlendirildiğinde dahi hiçbir kelime insanlığın ona yüklediğinin dışında bir anlam
taşımaz. Bir amaç için ortaya atılan ve belirli işlevleri olan kelime veya kavramlara anlamını tekil insanlar
değil insanlık verir. Nasıl ki sosyal teori ve düşünce, insan bilincinden, insan iradesinden ve tarihsel
bağlamından bağımsız değilse; kelimeler de kullanıldığı tarihsel, kültürel ve ideolojik bağlamına göre
belirli içerikle yüklenir ve sözlük anlamının yanında önemli yan anlamlar kazanır. Bu nedenle
1990’lardan bu yana sosyal bilim dallarında temel kavramlarından biri haline gelen ve bir dizi yan anlam
taşıyan “küreselleşme” de ne masum ne de tarafsızdır (Başkaya, 2004: 151-189; Savran, 2008: 21-52).
Küreselleşmeyi olumsuzlayan çeşitli söylemler bulunmaktadır. Küreselleşmeyi olumsuzlayan birinci
söylem, onu “ideolojik bir kurgu” olarak değerlendirmektedir. Bu söyleme göre küreselleşme, küresel
sermeyenin ve serbest pazarın dünya üzerindeki egemenliğini pekiştirmeye yarayan ideolojik bir araçtır.
Bu haliyle küreselleşme karşı konulması gereken bir süreç olarak öne çıkmaktadır. İkinci olumsuz
söylem, küreselleşmenin kültürel boyutuna vurgu yapmaktadır. Buna göre küreselleşme, Batı değer ve
yaşam biçimlerinin hakim olduğu tek bir dünya yaratarak, dünya ölçeğinde kültürel bir örnekliği
niteleyen bir süreç olması nedeniyle olumsuz olarak değerlendirilmektedir. Küreselleşmeye ilişkin
üçüncü olumsuz söylem ise, onun, kendine özgü işleyiş yasaları olan, bağımsız ekonomik bir süreç
olduğu görüşüne dayanmaktadır. Bu söyleme göre küreselleşmeyi “kaçınılmaz ve karşı konulmaz bir
süreç” olarak görmek demek, küresel sermaye hareketlerine direnmemeyi ve minimal devlet anlayışının
yanında yer almayı ifade eder. Küreselleşmeye ilişkin olumlu ve olumsuz söylemler, söz konusu sürecin
yarattığı olumlu ve olumsuz etkiler bağlamında daha yakından ele alınabilir. Zira her değişim ve
dönüşümün olumlu etkileri olduğu gibi olumsuz etkileri de vardır. Küreselleşmeye ilişkin olumlu ve
olumsuz etkiler şöyle özetlenebilir (Bilhan,1996, 179-180, 183; Tezcan, 1996, 192-194):

Olumlu Etkiler
• Küreselleşme ile zaman ve mekân sınırları yüzyıllar boyunca adım adım genişleyerek günümüze
kadar gelmiş, dünyada olup biten her şey bütün insanlığa mâledilmeye başlanmıştır.
• İnsanlığın ortak değerleri oluşmaya başlamış, insan ve onun eserleri, yani kültür ve uygarlık yeni
baştan anlamlandırılmıştır.
• İnsan hakları, özgürlük, adalet ve eşitlik gibi kavramlar yaygınlaştıkça, insanlar yeni bir kişilik
kazanmaya, kendine inanmaya ve güven duymaya başlamıştır. Kendini tanıyan ve giderek kendine
güvenen insan, kendi değerini keşfetmiş, hiç bir kimseye ve kuruma kul köle olmaması gerektiğini
anlamıştır.

178

 
• Her ülkenin sadece seçkin bir kesimini eğitmenin çıkar yol olmadığı, kalkınma için halkın tabanına
kadar ulaşan bir eğitim sistemiyle kitlesel olarak yetişmiş nitelikli nüfusa ihtiyaç olduğu gerçeği
kavranılmıştır.
• Sağlık alanında bir çok hastalık ülkelerin işbirliği ile yenilmiş, bebek ve çocuk ölümleri azalmış,
insanların yaşam süreleri uzamış, sağlıklı yaşam olanakları genişlemiştir.
• Ülkeler arasında çeşitlenmiş işgücünün serbest dolaşımı sağlanmış, üretim ve tüketimde rekabet
artmış, dünyanın neresinde olursa olsun insanlar birbirlerinin üretiminden faydalanmaya ve
birbirlerinin ürünlerini tüketmeye başlamıştır.
• İnsanlar arasında yeni ve ortak yaşam biçimleri belirmeye başlamış, ortak eğitim politikaları yoluyla
ülke vatandaşları arasında ortak kavrayış ve anlayışlar gelişmiştir.

Olumsuz Etkiler
• Küreselleşen dünyada güçlü devletlerle bütünleşmek zorunda kalan gecikmiş ulusal devletler
ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan büyük devletlerin açık etkisine maruz kalmıştır. Bunun
sonucunda bir tür bağımlılık durumu oluşmuş, ulusal sınırlar yok sayılmış, milli egemenlik ve
bağımsızlık gibi kavramların içi boşaltılmış, emperyalist amaçlar küreselleşme adı altında
meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
• Küreselleşme toplumları birbirinden farklı ve hatta zıt olan iki yöne doğru çekmeye başlamıştır.
Birinci yönde toplumlar daha da yakınlaşıp bütünleşirken, öteki yönde ulusalcılık, etnik ulusalcılık ile
parçalanma sürecine sokulmuştur. Birbirine zıt bu iki durum, üye ülkeler için bir yandan küreselleşme
sürecinin dışında kalmamak, öte yandan ulusal bütünlüğü korumak gibi bir ikilem yaratmıştır.
• Dünyadaki ülkelerin üretim gücü ve tüketim olanakları aynı değildir. Bu yönden sanayileşmesini
tamamlamış ülkeler daha üstün durumdadır. Küreselleşme zenginleşmenin ve refahın dağılımı kadar,
fakirlik ve sefaletin dağılımını da hızlandırmıştır.
• Dünyada eğitim sürecine katılan insanların sayısı giderek artmaktadır. Her kademedeki eğitim
kurumları teknolojik imkânları kullanarak insanların bilgi ve beceri düzeylerini yükseltmektedir. Buna
karşılık eğitimden yararlanmayanların sayısında bir azalma değil, artma olduğu ileri sürülmüştür.
Yukarıdaki özet bilgilerden de anlaşılacağı üzere küreselleşme, olumlu ve olumsuz birçok etkiyi bir
arada tutmaktadır. İnsanlar ve toplumlar, bir yandan bu sürecin olumlu yönlerini pekiştirip yaygın hale
getirirken, diğer yandan olumsuz etkilerini en aza indirerek en yüksek faydayı sağlamaya çalışmalıdır
(Balay; 2004: 63-66).

KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE MEDYANIN ROLÜ


Küreselleşme süreci, yukarıda da bahsedildiği gibi tüm dünya ülkelerini sadece ekonomik açıdan değil
siyasi ve kültürel açılardan da oldukça etkilemiştir. Özellikle küreselleşme sürecinin medya ve kültür
üzerindeki etkileri hem bireysel hem de toplumsal olarak daha yakından hissedilmektedir. Örneğin
sıklıkla küresel kültür, kitle iletişim araçları vasıtasıyla dünyamızı “tek bir kültüre” mahkûm etmekle
suçlanmaktadır. Bu suçlamada vurgulanan, İngilizcenin giderek dünya iletişim ağının dili haline
gelmesine, 427 milyon insanın ana dili, otuzdan fazla devletin de resmi dili olması noktasıdır. Dünyada
en çok konuşulan dilller sıra ile Çince ve İngilizcedir. İngilizce en çok konuşulan ikinci dil olmasına
rağmen en yaygın kullanılan dil özelliğini taşımaktadır (http://haber.mynet.com/dunyada-en-cok-
konusulan-diller-519875-foto-analiz-12). Çevrenize baktığınızda aslında bunun yansımalarını sizlerde
gözlemleyebilirsiniz. Sokağa çıkıp incelediğimizde etrafımızdaki mağazaların isimlerinin çoğunun
İngilizce olduğunu görmek mümkündür.
Küreselleşmenin hız kazandığı 21. yüzyıl ise, öznesi bilgi olan, bilgi üretimini, dağıtımını ve
paylaşımını sağlayan teknolojik araçların egemen olduğu bir çağdır. Televizyon, gazete, radyo gibi
geleneksel kitle iletişim araçları ile bilgisayar ve internet teknolojilerinin bütünleşmesi ile ortaya çıkan
yeni teknolojiler, küreselleşme sürecinde merkezi bir rol oynamaktadır.

179

 
Bilgi iletişim teknolojileri (BİT), enformasyon teknolojileri ya da yeni medya gibi isimlerle anılan bu
yeni teknolojiler, küreselleşmenin temel araçları olarak görülmektedir. Çünkü günümüz dünyası bilginin
gücü üzerine kuruludur. Kurumlar, rekabet edebilmek için hızlı ve doğru bilgi almayı talep etmekte bu
kapsamda da bilgisayar ağları, veri tabanları, taşınabilir kişisel bilgisayarlar, kablosuz iletişim, uydu
haberleşmesi, elektronik posta ve internet gibi teknolojiler stratejik önem kazanmaktadır. Bilginin, bilgiye
dayalı faaliyetlerin etkinliğinin artması, bilgisayar ve internet teknolojilerinin ardından elektronik
ticaretin de devreye girmesi ile yeni ekonomi kavramı yaygınlaşmaya başlamıştır.
Küreselleşen dünyada medya, bir yandan etkinliğini artırırken, diğer yandan gelişen teknolojilerle
yepyeni boyutlar kazanmıştır. Küreselleşme sürecinde ortaya çıkan yeni iletişim teknolojileri, ekonomik,
kültürel, siyasal ve toplumsal alanlarda köklü değişimler yaratmaktadır. Yeni iletişim teknolojileri
sayesinde ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel değerler çok daha hızlı yaygınlaşmaktadır.
Küreselleşme, toplumsal ilişkilerin, faaliyetlerin ve karşılıklı bağımlılıkların genişlemesinde ve
yayılmasında önemli bir etkendir. Dünyanın her yerine yayılmış olan finans piyasaları, elektronik ticaret
ile yirmi dört saat boyunca hizmet vermektedir.
Küreselleşme, sadece ekonomiyi, siyaseti, kültürü ve toplumsal yaşamı değil aynı zamanda iletişimin
şeklini ve biçimini derinden etkilemiştir. Yeni toplumsal iletişim araçları internet ve cep telefonları ile
bireyselleşen iletişim, bireyin kolay bir şekilde (bir tuşla), hızlı ve istediği zaman çok geniş kitlelerle
iletişim kurmasını sağlamaktadır. Üstelik eşzamanlı olarak geribildirim alınabilmektedir.
Küreselleşme sürecinde iletişim alanında meydana gelen en belli başlı değişimler; elde edilebilen
enformasyon miktarındaki artış, iletişimdeki hızlanma (zaman ve mekan sınırlandırmalarının ortadan
kalkması), alıcının enformasyon üzerindeki kontrolünün artışı, kitlesel yayıncılıktan dar yayıncılığa geçiş,
etkileşim kapasitesinin artışı, taşınabilirlik, kullanım kolaylaşması, sistemlerin şebekeleşme ve ağ
yetenekleri artması, medyanın farklı kollarının birleşip bütünleşmesidir (Timisi, 2003; 82-85).
Uydu üzerinden başlayan sayısal televizyon yayıncılığı ile geleneksel radyo ve televizyon yayınlarını
izlemenin yanı sıra, önerilen bir paketin içinden istediğiniz içeriği izleyerek bunun için ödeme yapmamız
mümkün olmaktadır. Ayrıca e-posta göndermek, çeşitli bilgi bankalarına bağlanmak, uzaktan bankacılık
işlemleri yapmak olasıdır.
Küreselleşme, kültürel değerlerin, yerel ve ulusal sınırları aşarak tüm dünyaya yaygınlaşmasına neden
olmaktadır. Bu yeni kültür düzeni genel bir düşünce ve yaşama biçiminin de paylaşılmasını ortaya
çıkarmaktadır. Bu süreç, olumlu paylaşımların yanı sıra tek düze, yapay bir tüketim kültürünün
yaygınlaşmasını da kaçınılmaz kılmaktadır. Böylece modern zamanların tersine özün yerini görüntünün
aldığı, kültür ürünlerinin kolayca alınıp satılır birer meta haline geldiği bir döneme tanık oluyoruz.
Küreselleşme, toplumsal değişimlerin ve faaliyetlerin yoğunlaşmasını ve hız kazanmasını içermektedir.
Örneğin internet, uzaktaki bilgileri sadece birkaç saniyede bir yerden diğerine göndermekte ve uydular
tüketicilere uzaktaki olayların gerçek zamanlı görüntülerini sunmaktadır (Örs, 2010; 3445-3446).

Küreselleşmenin Medya ile İlişkisi


Geleneksel iletişim araçları küreselleşme sürecinde hem çok etkin bir rol oynamış hemde çok hızlı
değişiklikler yaratarak insanların hayatlarını oldukça fazla değiştirmiştir. Günümüzden 25 yıl öncesinde
uzaktaki insanlar birebir iletişim aracımız sadece telefon iken şimdi telefonun yerini internet ve internet
araçları almıştır. Bu değişimin olumlu etkileri olduğu kadar olumsuz etkilerinin de olduğu yatsınamaz.
Fakat bu gerçek de göz ardı edilemez bir durumdur. Küreselleşmenin hızlanması sürecinde iletişim ve
bilgisayar teknolojilerinin önem kazanması, interneti küresel sistemin kültürel mecrası haline getirmiştir.
Geleneksel kitle iletişim araçlarının önüne geçen internet, gündelik hayatı ve kültürel alanı hızlı bir
şekilde dönüştürmektedir. Yeni zamanlar en etkili iletişim aracı artık internet olmuştur. İnternet diğer
bütün medya araçlarınını da etkileyerek küreselleşme sürecinin daha geniş ve hızlı biçimde yayılımını
gerçekleştirmiştir.
Kısaca medya olarak tanımladığımız kitle iletişim araçları, toplumda belli fonksiyonlar üstlenmekte
ve üstlendiği bu fonksiyonlar aracılığıyla toplumun şekillenmesinde rol oynamaktadır. Daniel Katz,
Graeme Burton ve Denis McQuail’e göre kitle iletişim araçlarının bireyler açısından fonksiyonlarını ise
şöyle sıralamaktadır:
180

 
• Bilgilendirme

• Kültürel devamlılık
• Toplumsallaştırma

• Eğlendirme

• Kamuoyu yaratma
Kitle iletişim araçlarının bilgilendirme fonksiyonu, “toplum ve dünyada olan olaylar hakkında bilgi
sağlaması, güç ilişkilerine işaret etmesi, yenilik, uyum ve ilerlemeyi kolaylaştırması” olarak ifade
edilmektedir. Kitle iletişim araçları, olay ve bilgilerin anlamını açıklayıp yorumlayarak, kurulu otorite ve
normlar için destek sağlayarak, sosyalleşmeye yardımcı olarak ve paylaşmaya katkıda bulunarak
toplumsallaştırma fonksiyonu'nu yerine getirmektedir.
Kültürel devamlılık fonksiyonu, “hakim kültürün ifade edilmesi, alt kültürlerin ve yeni kültürel
gelişmelerin tanınması ve değerlerin yaygınlaştırılması” olarak ifade edilirken; eğlendirme fonksiyonu,
“oyalanma, zevk ve rahatlama sağlayarak sosyal tansiyonun düşürülmesini” amaçlamaktadır. Kitle
iletişim araçlarınını kamuoyu yaratma fonksiyonu ise “toplumsal hedefler için çalışmayı” işaret
etmektedir.
Bireyler kitle iletişim araçlarına, dünya hakkında bilgi edinme, problemlerin çözümünde ve karar
aşamasında tavsiye alma, merak ve ilgiyi tatmin etme, kendini eğitme, davranış modelleri bulma, bireysel
değerleri pekiştirme, başkalarıyla özdeşleşme ve sosyal empati gibi nedenlerle yönelmektedirler (Özkan,
2006;18)

Kitle iletişim araçlarının bireyler açısından fonksiyonlarını tartışınız.

Kültürel Küreselleşme ve Televizyon


Yirminci yüzyılın en önemli buluşlarından bir tanesi de 1927 yılında John Laige Baird tarafından icad
edilen televizyondur. Televizyonun icadı ile gazete ve radyo önemi azalmıştır. Amerika’da 1940’lı
yıllarda kablolu yayınların hayat geçmesi ile televizyon farklı bir boyuta taşınmıştır. 1960’lı yılların
ortalarında ise renkli televizyonların hayatımıza girmesi ile insanların en büyük bilgi, eğlence ve iletişim
aracı televizyon olmaya başlamıştır.
Uyduların televizyon yayınlarında kullanılmaya başlamasıyla birlikte televizyon yerel boyuttan
küresel boyuta taşınmıştır. Günümüzde ise artık televizyon kanalları internet ve cep telefonu sayesinde
evde ya da sabit bir yerde seyredilmekten çıkmıştır. Teknolojik gelişmeler sayesinde artık televizyonu eş
zamanlı izlemek zorunluluğu da ortadan kalkarak, geçmiş programları istenilen zamanda izlemek imkanı
yaratılmıştır.
Küreselleşmenin medya ile ilişkisi ele alındığında, medyanın eşzamanlı olarak her haberi, her bilgiyi,
her olayı dünyanın her köşesine iletebilme gücü elbetteki yatsınamaz. Örneğin bazı uzmanların
küreselleşme sürecinde önemli bir dönüm noktası olarak tanımladıkları 11 Eylül 2001’de düzenlenen
terör saldırılarında New York’taki ikiz kulelerin yıkılmasını dünyanın her köşesindeki insanlar canlı
yayınlarla izlemişlerdir. Japonya’da 11 Mart 2011 tarihinde meydana gelen deprem ve deprem sonrası
oluşan tsunami felaketi de canlı yayın aracılığı ile tüm dünyaya eş zamanlı olarak ulaşmıştır.
Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir unsurda medyanın giderek tekelleşme eğiliminde
olmasıdır. Artık günümüzde dünyadaki medya sahipleri sadece tek bir medya kanalı ile değil televizyon,
radyo, gazete, dergi, internet siteleri gibi farklı medya kanalları kurmaktadırlar. Ülkemizde de medya
sahipleri, medya sektörünün hemen her alanında faaliyet göstermeye başlamışlardır. Medya sahipleri
sadece farklı medya kanalları sahibi olmakla yetinmeyip aynı zamanda dağıtım yapan, program üreten
şirketler, reklam ve pazarlama şirketleri, finans şirketleri kurmaya başlamışlardır. Bu durum beraberinde
birçok olumsuz etkiyi de peşinde getirmektedir.

181

 
Kültürel Küreselleşme ve İnternet
İletişim teknolojileri tarihinde ilk kez internet aracılığıyla bireyler, iletişimde bulunduğu ötekinin
biyolojik ve toplumsal varlığını, sesini, görüntüsünü, cinsiyetini, kısaca bireysel tarihini dikkate
almaksızın iletişimde bulunabilmektedirler. Bireyler kimlikle oynamanın yeni olanaklarına erişebilir,
cinsiyete ilişkin bilgiler görünür olmadığı için kullanıcı, cinsiyetini başkasına tanımlamada özgür
olabilmektedir. Hiç tanımadığı birine karşı kendi kimliğini gizleyerek, ismini, cinsiyetini, toplumsal
rolünü ve statüsünü değiştirerek iletişimde bulunmak mümkündür. Anonimlik bütünüyle geçerlidir.
İletişim kurgulanmış kimlikler aracılığıyla yapılır hale gelmiştir (Timisi, 2003; 172).
Uzmanların bir kısmı medyanın, toplumsal/kültürel alandaki bu ideolojik inşayı yerine getirirken
sürekli olarak toplumdaki sınıfsal çelişkileri perdeleyerek gündelik hayat, yaşam biçimi, eğlence, tüketim,
moda gibi kategoriler oluşturarak bu kapsamda bir anlamlandırma çerçevesi oluşturmayı tercih ettikleri
görüşünü savunmaktadır. Bu görüşe göre medya, toplumu bir bütün ve sınıfsal bir yapılanma olarak
açıklamaktan kaçınarak erkeklik, gençlik, kadınlık, tüketim, eğlence gibi alanlar oluşturma yoluna
gitmektedir. Bu açıdan bakıldığında bugün internet üzerinde kadın, erkek, gençlik, moda, eğlence gibi
kategorilerde yayın yapan çok sayıda sitenin olması, bu alanlarda baskın değerlerle uyumlu kültürel
formların, alışkanlıkların, kimliklerin oluşturulmaya çalışılmasıyla açıklanabilir.
İnternet, bu alanlar ekseninde belirli değerlerin oluşturulmasına ve bu değerlerin satılmasına olanak
tanımaktadır. Bu noktada, internetteki kültürel ortam, erkeklik, kadınlık ya da gençlik durumlarına dair
belirli biçimler önermektedir. Dolayısıyla, bu alanda belirli bir kadın ve erkek kimliğiyle birlikte baskın
değerlerle uyumlu manipüle edilmiş bir kültürel form inşa edilmektedir. İşte böyle bir kültürün inşa
edilmesi yukarıda da bahsettiğimiz anlam üretiminin hangi çerçevede oluşturulduğuyla ilgilidir.
Medyanın bu noktadaki kritik işlevi kadınları, erkekleri ya da gençliği oluşturduğu alanlarda temsil
etmekten ziyade, onlara bazı değerler sunmasında ve belirli bir kimliğe davet etmesinde yatar. Özellikle
internet, yapısı, içeriği ve oluşturduğu dil sayesinde kültürel bir form ve kimliğe davet etmek konusunda
büyük bir potansiyele sahiptir (Güzel, 2006; 7-8).

SOSYAL MEDYA VE KÜRESELLEŞME


Küreselleşme sürecinde teknolojik alanlarda yaşanan değişimler ile hayatımıza giren sosyal medya yine
küreselleşmenin doğası gereği hızla tüm dünyada etkili bir hal almıştır. Geleneksel medyadan en büyük
farkı, karşılıklı bir iletişimin söz konusu olmasıdır. Kişilerin birbirleriyle, kurumların kişilerle doğrudan
iletişim kurabildiği ve geri dönüş alabildiği bir platformdur.
Sosyal medya çok kapsamlı bir kavram olup, çok çeşitli web sitelerini kapsamaktadır. Bu web
sitelerinin ortak bağı size web sitesi ve ziyaretçileriyle paylaşım olanağı tanımasıdır. Söz konusu
etkileşimi ölçülebilir teknikler, internet ve internet tabanlı teknolojiler desteklemektedir. Bu sayede
oluşacak sosyal medya platformlarında tek kişiden bir topluluğa ya da bir topluluktan diğer topluluklara
yayınlanan bilgilerin ulaştırılması mümkün kılınmıştır. Sosyal medyanın ortak yapıları; internet ve mobil
cihazları da kapsayan, elektronik paylaşımı destekleyen arama teknolojilerine sahip olması, kendilerine
özgü konseptin, sloganların ya da içeriğin akılda kalıcılık oranının yüksek olması ve yazılı basının
yeniden tasarlanması ve yayınlanabilmesi olanakları şeklinde sıralanabilir (http://www.trendweek.com/
sosyal-medya-nedir/, 1.09.2011).
Sosyal medyada oluşturulan siteler çoğunlukla kendi kullanıcıları tarafından oluşturulmaktadır. Bu da
insanlara kendini özgürce ifade edebilme, farklılıklar ile farkındalık yaratabilme gibi imkânlar
sağlamaktadır. Sosyal medyanın kısa bir süre içinde bu kadar hızla yayılmasında teknolojik nedenlerin
yanısıra ekonomik nedenlerinde olduğunu belirtmek gerekmektedir. Diğer medya kanallarında bilgiyi
oluşturmak ve bilgiyi dağıtmak için büyük bütçelere ihtiyaç duyulmaktayken, sosyal medya araçlarında
çok daha ekonomik ve yaygın bir iletişim ağı söz konusudur.
Eskiden medya araçları etkileşim anlamında ihtiyaçları yeterince karşılamazken sosyal medya
araçlarının hayatımıza girmesi ile etkileşim kavramı daha etkili olmaya başlamıştır. Sosyal medyanın
bireyler arasında karşılıklı etkileşim imkanı sağlaması ve fikirlerini birbirleriyle paylaşmalarına olanak
tanıması, bir başka deyişle okudukları ya da izledikleri bir haber, yazı veya gelişmeye yönelik olarak
görüşlerini belirtme imkanına kavuşmaları, sosyal medyanın geleneksel medyadan farklılaşan en önemli
yönlerinden bir tanesidir.
182

 
Geçmişte şirketler bilgi kanalına hâkimlerdi. Radyo, televizyon, bilboradlar, gazeteler ve dergiler
aracılığıyla markaları ile güçlü ve çarpıcı mesajları iletiyorlardı. Müşteriler bir marka ya da şirket
hakkında daha fazla bilgiye kendi deneyimlerine bakarak ya da yakın dostlarına ve aile bireylerine
danışarak ulaşıyorlardı. Bu “asimetrik” bilgi şirketlerin lehine işliyordu. Son on yılda bir devrim yaşandı.
Günümüz tüketicileri, şirketlerin reklam mesajlarını almaya devam ediyor ama ayrıca Twitter, Facebook
ya da MySpace’deki yüzlerce arkadaşına danışabiliyor, onlardan bilgi elde edebiliyorlar. Farklı internet
sitelerindeki raporları okuyabiliyor, diğer şirketlerin ya da kendi gibi insanların bir şirketin ürün ve
hizmetleri hakkında ne düşündüklerini öğrenebiliyorlar. Dünyanın farklı bölgelerindeki her ülkede,
şirketleri ve insanları bir araya getirip deneyimlerini paylaşmalarını sağlayan yeni interaktif sitelerin ve
internet gruplarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu durum müşterilerinin ve diğer sosyal
paydaşların, pazarlama sürecinde artık edilgen unsurlar olmadıkları anlamına gelmektedir. İnsanlar bir
şirket, bir ürün ya da hizmet hakkında istedikleri kadar bilgiye ulaşabiliyorlar. Bunun da ötesinde,
müşteriler ve sosyal paydaşlar edindikleri bilgiyi bloglar, podcastler ve e-postalarla diğer insanlara
aktarabilmektedir.
İnovasyon ve konsept yaratma uzmanı Anna Kirah, “Bu yeni dünyada artık perdenin arkasına
saklanamazsınız. Sahicilik artık en önemli şey ve ortada doğru söylenmediğine dair en ufak bir işaret
varsa, bu haber müşteriler arasında bir virüs gibi yayılıyor. İşte bu yüzden, sunulan hizmetin biçimi son
derece önemlidir.” biçiminde düşüncelerini dile getirmektedir. Örneğin berbat bir uçuş deneyimi geçiren
bir kimse, yolculuk ettiği havayolu şirketi için bir site kurup, insanlara yaşadığı kötü deneyimleri
aktarabiliyor. Kızgın bir müşteri ya da tüketici sağlam ve köklü bir şirketi mahvedebiliyor. Günümüz
dünyasında küçücük kızgın bir ses, binlerce kişiyi etkileme potansiyeline sahiptir (Kotler, 2011; 54-55).
Kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki etkisini, Amerikalı siyaset bilimci Richard Fagen'in
verdiği şu örnek çarpıcı bir biçimde açıklamaktadır: “Eğer iki bin kişiyi kitle iletişim araçlarında kilit
noktalara yerleştirebilecek bir düzenbazlık şebekesi kurabilme imkanı olsa, Amerika'nın tümünü ve
dünyanın büyük bir kısmını ABD Başkanının öldüğüne inandırmak içten bile değildir!..” (Aktaran:
Özkan, 2006; 14).
Twitter, bloglar, Facebook, Flickr gibi insanların biraraya geldiği sosyal medya ortamlarında, insanlar
şirketlerden ve ürünlerinden bahsederler. Bu şirketlerin yaptığı bazı çalışmalar için doğrudan cevap
olmayabilir ama yaptıkları tüm çalışmalar için bir cevaptır. Yaygın, örgütlü ve bilinçli kurumsal sosyal
medya çabaları içinde bulunan toplumlarda ‘raylar’ çalışır. İyi niyetler, en iyi uygulamalar ve proje
zaman çizelgeleri çok iyi araçlardır, ama bir topluluk oluşturabilmek insan çabası gerektirmektedir.
Sosyal medya ilk olarak ‘sosyal’, ikinci olarak ise ‘medya’dır. (Sterne, 2010; 113, 171).

Eldem M. ve diğerleri (2010) “Teknolojinin Pazarlama İletişimine


Etkileri “, Ankara: Nobel Yayın ve Dağıtım.

Sosyal Medyanın Küresel Uygulamaları


Sosyal medya toplum yaşamımızın hızla ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir. Bireylerin öncelikli
olarak facebook olmak üzere çeşitli sosyal medya uygulamalarını kullandıklarına, bunlarla
neşelendiklerine, üzüldüklerine hatta Arap Baharı’nda olduğu gibi sistemleri değiştirebilecek eylemlere
geçtiklerine şahit olmaktayız. İnsanların kolaylıkla sıkılacakları, birbirleriyle internet kanalıyla
etkileşimin modasının geçeceği, insanların hazır şeyleri sevdikleri düşünceleriyle başlarda çok fazla
önemsenmeyen sosyal medyanın artık kendisini idare edecek kadar bilgisayar kullanmayı bilen hemen
her yaştan kişinin temel ilgi alanları içinde yer aldığı görülmektedir.
Bireylerin sosyal medya kullanımı kişiden kişiye göre değişmektedir. Sosyal medya araçlarından
hepimizin beklentileri değişik olmakta, farklı farklı kullanımlar farklı farklı doyumlara neden
olabilmektedir. Bireylerarası farklılıklar bazen de bireyin o an içinde bulunduğu yoksunlukla ilgili
olabilmektedir. Bu yoksunluk tamamlanınca, bireysel olarak önceliği tanımlanan diğer yoksunluklar
devreye girebilmektedir. Sosyal medya bazıları için sosyalleşmeden kaçtığı, kendi kendine yalnız kaldığı,
daha çok izleyici olduğu bir ortam iken, başka bazıları için ise sosyalleşmek, topluluklar içinde takdir
edilmek, takip edilmek isteğinin tezahürü şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu genellikle sabit
kalmamakta, sağlıklı bireyler bazen sosyalleşme bazen de kaçış belirtileri gösterebilmektedir.

183

 
İnsanların sosyalleşme, kaçış, bilgilenme, eğlenme, iletişim, vakit geçirme gibi isteklerine etkileşim
boyutuyla cevap veren sosyal medya, günümüzde insanları en hızlı ve en fazla kuşatan, kişiselleşebildiği
oranda da gelecek vadeden bir araç haline gelmiştir. Artık yeni ortaya çıkan sosyal medya markalarının
tutunma süreleri bir yılı geçmemektedir (Hazar; 2011; 154-155). Bilişim sektöründeki gelişmeler bizleri
mutlaka yeni sosyal medya platformu ya da aracı ile tanıştıracaktır.

Sosyal Ağlar
Bireyleri internet üzerinde toplum yaşamı içinde kendilerini tanımlayarak, aynı kültürel seviyesinde
rahatlıkla anlaşabilecekleri insanlara internet iletişim metotları ile iletişime geçmek için ve aynı zamanda
normal sosyal yaşamda yapılan çeşitli jestleri simgeleyen sembolik hareketleri göstererek insanların
yarattığı sanal ortamdaki sosyal iletişim kurmaya yarayan ağlara "sosyal ağlar" denilmektedir
(http://www.chip.com.tr/blog/karcet/sosyal-ag-nedir_7243.html)

Sosyal ağ kavramı ne demektir? Tartışınız.

Sosyal ağların başlıcaları; Facebook, LinkedIn, MySpace, FriendFeed, Hi, Xing gibi sosyal ağlardır.
Günümüzde en sık kullanılan sosyal ağ Facebook’tur. Facebook 4 Şubat 2004 tarihinde Harvard
Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından kurulan facebook, öncelikle Harvard öğrencileri için
kurulmuştu. Daha sonra Boston civarındaki okulları da içine kapsayan facebook, iki ay içerisindeki Ivy
Ligi okullarının tamamını kapsadı. İlk sene içerisinde de; Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüm okullar
facebook'da mevcuttu. Üyeler önceleri sadece söz konusu okulun e-posta adresiyle (.edu, .ac.uk, vb.) üye
olabiliyordu. Daha sonrasında da ağ içine liseler ve bazı büyük şirketler de katıldı. 11 Eylül 2006
tarihinde ise facebook tüm e-mail adreslerine, bazı yaş sınırlandırmalarıyla açıldı. Facebook ismini "paper
facebooks"'dan alır. Bu form A.B.D. üniversitelerinde okulların öğrencilerine, öğretmenlere ve
çalışanlara doldurduğu onları tanıtan bir formdur. Site kullanıcılara ücretsizdir ve gelirini banner
reklamlarından ve sponsor gruplarından almaktadır. Nisan 2006'da gelirlerin haftalık 1,5 milyon dolar
olduğu öne sürülmüştür(http://tr.wikipedia.org/wiki/Facebook). Facebook'un kendi sitesinde yayınladığı
Haziran 2012 istatistiklerine göre 955 milyon kullanıcısı bulunmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında
Facebook, Çin (1.33 milyar kişi) ve Hindistan’ın (1.15 milyar kişi) ardından dünya üzerindeki en
kalabalık sosyal alandır. Başka bir deyişle Facebook bir ülke olsaydı, şu anda en kalabalık üçüncü ülke
olmaktadır. Facebook’u bu çerçevede ABD (304 milyon kişi) izlemektedir (Dilmen ve Öğüt, 2011; 239).
Araştırmalara göstermektedir ki, ortalama bir Facebook kullanıcısının 130 arkadaşı var ve günde 55
dakikasını sitede geçirmektedir.

Ülkeler Facebook Üye Sayıları


(Eylül 2011 itibariyle)

1. ABD 150.8 milyon kişi

2. Endonezya 40.2 milyon kişi

3. Hindistan 35.6 milyon kişi

4. Türkiye 30.5 milyon kişi

5. Birleşik Krallık 30.1 milyon kişi

Şekil 8.4: Facebook üye sayılarına göre ilk beş ülke

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Facebook

Bir başka sosyal ağ ise daha çok iş hayatında kullanılan LinkedIn’dir. LinkedIn, çalışanlar, iş
arayanlar ve işverenlerin profesyonel anlamda kullanımı amacıyla tasarlanmış bir sosyal ağ sitesidir.
Başka bir ifadeyle LinkedIn’i “link” yani bağlantı oluşturma sitesi olarak da düşünebilirsiniz. Kişiler bu
site aracılığı ile iş başvurusu yapabilme, özgeçmiş ve hazırladığınız çalışmaları ya da dosyaları
184

 
ekleyebilme olanağı bulabilmektedir. Bu sosyal ağ, Facebook ve Twitter ile bağlantılı bir site
biçimindedir. Günümüze yaklaştıkça rağbet gören sosyal medya kuruluşları arasında 2007 yılında
FriendFeed, GlobalGrind, Tumblr, Osmosus, 2008 yılında Ping.Fm, Kontain, 2009 yılında NetLog,
Posterous, 2010 yılında ise Google Buzz ile Sportpost sayılabilmektedir.

Bloglar
Bloglar, Türkçe karşılığı günce ya da ağ günlüğü olarak tanımlanabilen, kişilerin kendi istedikleri
konuları kendi istedikleri şekilde yazarak oluşturdukları web sayfalarından oluşmaktadır. Blogların
kullanımı 1999 yılında başlamış, ücretsiz olmasının da etkisi ile kısa sürede tüm dünyada kullanılmaya
başlamıştır. 2011 yılı itibariyle çeşitli sitelerde bulunan verilere göre Technorati tarafından indekslenen
blog sayısı yaklaşık olarak 133 milyon ve blog okuyan internet kullanıcılarının sayısı yaklaşık olarak 346
milyon kişi seviyesindedir. Bir gün içinde yayınlanan blog yazısı sayısı da ortalama 900 bin’dir. Türkçe
blog sayısı da (internette çeşitli kaynaklarda rakamlar farklılık göstermekle birlikte) 750 bin – 1,5 milyon
arasında değişmektedir.
Halkla ilişkiler sektörü özelinde düşünüldüğünde, halka ilişkilerde yeni stratejileri, yapılanmaları,
şirketlerin gerçekleştikleri faaliyetleri takip etmenin önemi çok büyüktür. Bu nedenle halkla ilişkiler
alanında çalışan kişilerin global bir bakış açısı geliştirerek ülkesindeki ve dünyadaki alanıyla ilgili
yenilikleri takip etmesi gerekmektedir. Dünyada halka ilişkiler alanındaki bloglara örnek vermek
gerekirse; PRSquared, Brain Solis, Peter Shankman, Social Media Explorer gibi bloglar bu blogların
sadece birkaç tanesidir. Bu bloglarda sektörle ilgili gelişmeler, yenilikler, okuma önerileri gibi konulara
yer verilmektedir. Ülkemizde halkla ilişkiler alanındaki bazı blog örnekleri ise; prhalklailiskiler,
prrehberi, bielog şeklindedir. Bu blog adreslerinin sayısının her geçen gün arttığını ve adreslerde
değişiklikler meydana gelebileceği unutulmaması gereken bir noktadır.

Paylaşım Ağları
Paylaşım ağları, kişiler ya da kurumlarca hazırlanan video, fotoğraf ya da bilgilerin paylaşıldığı ağ
oluşumlarıdır. Günümüzde en sık kullanılan video paylaşım ağları; Youtube, Dailymotion, Google
Videos, Yahoo Video It’s on vb. ağlardır. Fotoğraf paylaşım ağlarına günümüzden örnekler verecek
olursak, Instagram, 1x, Flickr, Deviantart, photosig, Fotocommunity, Photo, Photodom gibi ağları
sayabiliriz.
Bilgi paylaşım ağlarının günümüz örnekleri ise, Wikipedia, Intelipedia sayılabilmektedir. Ülkemizde
de sıklıkla kullanılan Wikipedia’nın yüzden fazla dilde, 3.800.000 madde üzerinde çalışan 48.000 aktif
editörü vardır. Bugün itibariyle Türkçe Wikipedia'da 193.627 madde vardır; Wikipedia'da sahip olduğu
bilgi birikimini artırmak için hergün tüm dünyadan yüz binlerce ziyaretçi on binlerce değişiklik
yapmakta, binlerce yeni madde başlatmaktadır. Katkıda bulunmak için ziyaretçilerde herhangi bir özel
nitelik aranmamaktadır ve isteyen her yaştan insan Wikipedia' da madde yazımına yardım etmektedir
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Vikipedi:Hakk%C4%B1nda).
Mikroblog ağların en önemli örneği olarak Twitter belirtilebilmektedir. Twitter, 140 karakterden
oluşan tweet adı verilen internet kısa mesajlarının gönderildiği ve başkalarının mesajlarının okunabildiği
bir mikro-blog servisidir(http://twitter.nedir.com/#ixzz25YgVAgZf). Twitter daha kısa cümlelerin
kurularak iletişim kurma imkânı sağlamasından dolayı özellikle gençler tarafından çok benimsenmiştir.
Siyaset, sinema, tiyatro ve müzik dünyasının ünlülerin de Twitter’ı kullanmayı tercih etmeleriyle üye ve
takipçi sayıları gün geçtikçe artar hale gelmiştir. Altı yıl gibi kısa bir sürede üye sayısının ne kadar olduğu
incelendiğinde, bu uygulamanın küreselleşen dünyada ne kadar yaygın olduğunu görmek mümkündür.
Aşağıda sizlere Twitter ile ilgili istatistiki bilgiler sunulmuştur.
Dünyanın en büyük mikroblogging sitesi Twitter, Temmuz 2006'da kurulduğunda, fotoğraf sitesi
Flickr'dan esinlenerek Twitter ismini almıştır. Twitter, aynı yılın sonlarına doğru Twitter ismini
benimsemiştir. Bugün sosyal medyanın en güçlü temsilcilerin biri olan Twitter'ın, Şubat 2012 verilerine
göre dünya genelinde 465 milyonu aşkın üyesi bulunmaktadır. Merkezi San Francisco'da bulunan şirketin
en çok üyesinin bulunduğu ülke de 107.7 milyon kullanıcıya sahip olduğu Amerika’dır. Amerika’nın
ardından ikinci sırada 33.3 milyon ile Brezilya, üçüncü sırada ise 29.9 milyon kullanıcıyla Japonya
gelmektedir. Dördüncü sırada 23.8 milyon ile İngiltere, beşinci sırada ise 19.5 milyon kullanıcı sayısıyla
185

 
Endonezya yer almaktadır. Türkiye'deki kullanıcı sayısı ise 7.2 milyon kişidir. Türkiye'deki aktif Twitter
kullanıcılarının sayısı ise 5.3 milyondur. Bu rakam, son bir ay içinde en az bir tane tweet atan kullanıcı
sayısını temsil etmektedir. Dünya genelinde her gün 175 milyon tweet atılmaktadır. Türkiye'de bir aylık
süreçte her gün atılan tweet sayısı ise 1.7 milyon’dur. Bu her saniye 20 tweet atıldığı anlamına
gelmektedir(http://www.sabah.com.tr/Teknoloji/Haber/2012/03/16/iste-turkiyenin-twitter-istatistikleri).
Sosyal medyanın dikkate alınmadığı bir medya sektörünü dşünmek mümkün olmamaktadır. Medya
sektöründe son yıllarda internet üzerinden yapılan kampanyalar, medya uygulamaları, reklamlar hızla
artmıştır. Türkiye’de internet reklamcılığı ciddi bir gelişim göstermektedir. 2006 yılında Türkiye’de
internet reklam pazarı yaklaşık olarak 40 milyon dolar iken bu oran son yıllarda oldukça ciddi bir atış
göstermiştir. IAB Türkiye şirketinin yaptığı digital reklam harcamaları tahmini 2011 yılı için toplam 721
Milyon  dir. Sosyal medyanın önemini farkedemeyen şirketler ilgili pazarlarda söz sahibi olma
özelliklerini yitirmektedirler.

Facebook'un kendi sitesinde yayınladığı Haziran 2012 istatistiklerine


göre 955 milyon kullanıcısı bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Facebook, Çin ve
Hindistan’ın ardından dünya üzerindeki en kalabalık sosyal alandır. Başka bir deyişle
Facebook bir ülke olsaydı, şu anda en kalabalık üçüncü ülke olacaktı.

Sosyal Medya Uygulamalarının Küreselleşme Üzerindeki Etkileri


Yirmi yıl öncesine kadar tarihsel süreç incelendiğinde dünyamızda meydana gelen toplumsal
ayaklanmalar, eylemler ya da isyanlar e-mail, blog yazıları, facebook ya da twitter olmaksızın
gerçekleşmekteydi. Günümüzde ise teknoloji ve bilişim alanındaki hızlı gelişmeler ile hayatımıza giren
sosyal medya araçları küreselleşme sürecinde eylemler, ayaklanmalar, isyanlar gibi toplumsal tepkiler,
küresel tepkiler halini almaya başlamıştır. Hatta bu devrimler günümüzde “medya devrimi” olarak
isimlendirilmeye başlamıştır. Örneğin Moldova’da 2009 yılında yapılan seçimleri kazanan partinin ilan
edilmesinden hemen sonra yaklaşık on bin genç, twitterdan haberleşerek Parlemento binasının önünde
toplanmış ve bir gün boyunca binayı işgal etmiştir. Çıkan isyan karşısında, oyların tekrar sayılması kararı
alınmıştır. Bu olay tarihe “Twitter Devrimi” olarak girmiştir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Benzer şekilde 2010 yılında İran’da, 2011 yılında Libya’da, Tunus’da ve Mısır’da meydana gelen
ayaklanmalarda Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya araçları etkin rol oynamışlardır.
Amerikan başkanlık seçimlerinde Barack Obama’nın Twitter’ı etkin biçimde kullanmıştır. Ülkemizde
ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2.185.545, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1.756.732, Ana
Muhalefet Lideri Kemal Kılıçtaroğlu’nun ise 860.316 Twitter takipçisi bulunmaktadır
(http://www.ensonhaber.com/hangi-siyasetcinin-kac-takipcisi-var-2012-09-02.html).
Sosyal paylaşım ağlarının bir başka kullanım boyutu ise reklam ve halkla ilişkiler alanındadır.
İnsanlar tarafından sosyal ağların kullanımının giderek artması reklamcılık sektörüne de yeni bir ivme
kazandırmış ve çok uluslu şirketler başta olmak üzere çoğu şirket online reklamcılık faaliyetleri
gerçekleştirmeye başlamışlardır. Örneğin, NY Times, Facebook’a üye olup, kendi markasına özel
uygulama yaratmıştır (http://www.insidefacebook.com/2007/09/13/media-companies-dont-understand-
facebook/). Haber testleri hazırlatıp Facebook üyelerine “NY Times IQ’nuz Kaç” başlıklı uygulamasını
yüklettirip, testi uygulayarak arkadaşlarına dağıtmasını teşvik ederek pazarlama iletişimi faaliyetlerine
Facebook’dan da devam etmektedir (http://www.facebook.com/apps/application.
php?id=4996223070&ref=s).
Ünlü Televizyon Kanalı CBS News da Facebook’u pazarlama iletişim amacıyla kullanan bir başka
örnek olarak verilebilir(http://www.insidefacebook.com/2007/09/13/media-companies-dont-understand-
facebook/). CBS News’in Facebook için hazırlamış olduğu taktik ise, üyelerin ana profil sayfalarına CBS
News uygulamasını yükleyerek, sürekli son dakika haberlerini alabilmelerini ve başka Facebook
üyelerine göndermelerini sağlamaktadır (http://www.insidefacebook.com/2007/09/13/media-companies-
dont-understand-facebook/).

186

 
Coca-Cola da benzer bir şekilde pek çok farklı local adreslerle yer almaktadır. Coca Cola Avustralya
tarafından hazırlanmış Coca Cola My Summer uygulaması da yine aynı amaç için hazırlanmış ve
üyelerinin Coca Cola’ya ait bu uygulamayı birbirlerine göndererek Coca Cola için WOM yapılması ve
markanın sürekli göz önünde olması hedeflenmiştir (http://www.facebook.com/apps/appli
cation.php?id=14923635102&ref=s).
Facebook’ta yeralan ve yer alma amacını en başarılı bir şekilde gerçekleştiren markalardan biri de
“Diesel”dir. Sayfaya girer girmez aktif posterler, interaktif uygulamalar, videolar, reklam çalışmaları,
tartışma konuları ve grupları, kullanıcı tarafından yaratılan içeriklerin bolluğu (UGC), oyunlar ve
süprizlerle dolu bir ağ yaratmıştır (http://www.facebook.com/group.php?gid=7637800015).
Sony Pictures Television, Verizon, Microsoft gibi dünya devleri de bu sosyal ağda yer almaktadır.
Türkiye’de Facebook’u reklam ve halkla ilişkiler aracı olarak kullanan markalar da bulunmaktadır. Ancak
yurtdışındaki gibi uygulama yaptırtıp hedef kitlelere oyun ve benzeri uygulamalarla onları, olaya entegre
etmektense, Facebook’da profil şeklinde kayıtlı bir üye olarak yer almaktadırlar. Bunlara örnek olarak
verilebilecek olan markalar; Koç Grubu, Olips, Cola Turka, Eğitim Kurumları, LC Waikiki (Kurumsal,
Çalışanlar için ayrı), Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı, Lösev, Turkcell, Akbank, Akbank Sanat, Şişecam,
Şişecam Kürek Klübü, Türkiye İş Bankası ve pek çok seyahat acentası verilebilir. Bunun yanısıra
KOBİ’ler ve küçük işletmelerin de facebook’u reklam amaçlı kullandıkları görülmektedir (Onat ve
Alikılıç; 2009; 1126-1127).
Sosyal medyanın gücü günümüzde yatsınamayacak bir hal almıştır. Örneğin United Airline
Havayollarını kullanarak seyahat eden ünlü müzisyen Dave Caroll’un yolculuğunda gitarı kırılmış ve
sözkonusu şirket gitarın tamirini üstlenmemiştir. Ünlü müzisyen de YouTuba’a “United Airlines gitarları
kırıyor” adlı bir video yüklemiş ve video 8 milyonu aşkın kişi tarafından izlenmiştir. Bu olaydan bir hafta
sonra United Airline’ın satışlarında % 10 düşüş gözlenmiştir (http://en.wikipedia.org/wiki/United_
Breaks_Guitars).
Yukarıda verilen örnekler ve anlatılan konular çerçevesinde bir örnekleme yapmak istersek; bir şirket
sosyal ağ ve paylaşım sitelerini kullanarak kendi ürünleri ya da kendi reklamını istediği biçimde dünyaya
sunabilme imkanı yakalayabilmektedir. Twitter sayfasını kullanarak, markası ve ürünlerini ile ilgili hedef
kitlesini takip edip, etkili iletişim sağlama fırsatı yakalayabilecek, Youtube üzerinde bir kanal yaratarak,
sahne arkası tanıtım videolarını kullanabilecek, Flickr hesabı ile mağaza, ürün vb. görselleri katalog
açarak sunabilecektir. Bu katalogları Pinterest ve Instagram üzerinden hedef kitlesiyle paylaşabilecektir.
Mağaza ya da şirketini Google Maps’e kaydettirerek, video ya da resim yüklemeleri ekleyip etkin bir
bulunabilirlik imkanı yakalayabilecektir. Foursquare sayfası açarak hayranların toplanacağı bir alan
yaratabilir ve mağaza için “venue” düzenlemesi ile mobil kullanıcılar için kampanyalar uygulanabilecek
ve keyifli tecrübeler kazanılabilecektir.
Küreselleşmenin olumlu etkilerinin yanısıra olumsuz etkilerinin de bulunduğunu belirtmiştik.
Örneğin, müslüman ülkelerin küreselleşmeye bakış açıları üzerine 2008 yapılan bir çalışmada
“Dünyadaki diğer ülkeler ile kendi ülkenizin ekonomisi arasında artış gösteren bağlantılar ve
küreselleşme konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt aranmış ve aşağıdaki tabloda yer alan
sonuçlar elde edilmiştir.

187

 
Şekil 8.5: Müslüman ülkelerin küreselleşmeye bakış açıları

Kaynak: http://www.worldpublicopinion.org/pipa/articles/btglobalizationtradera/528.php adresinden uyarlanmıştır.

Ankete katılan yedi ülke cevaplayıcılarının verdikleri yanıtlar incelendiğinde altı ülkede küreselleşme
“oldukça iyi” yönünde cevaplar yer almaktadır. Türkiye’de ise küreselleşme konusunda “oldukça iyi”
diyenlerin oranı ortalamanıın oldukça altındadır.
Küreselleşmenin bu kadar hızlı bir şekilde yayılmasında elbetteki internet ve sosyal ağların etkisi çok
fazladır. Televizyon, radyo gibi diğer medya araçlarının tüm dünyadaki kişilere ulaşması yıllar almışken,
örneğin radyonun 50 milyon kişiye ulaşması 38 yılı, TV’nin 13 yılı, intertein ise sadece 4 yılı almıştır. Bu
durumda sosyal medyayı kullanmayı seçip seçmemek söz konusu bile değildir. Giderek herkes bu
medyayı kullanmaya kendini mecbur hissedecektir. Bu noktada önemli olan şey bu alanı nasıl daha iyi
kullanabiliriz sorusuna cevap aramak olacaktır (Qualman, 2010).

http://www.youtube.com/watch?v=x0EnhXn5boM

İletişim teknolojisindeki gelişmeler küreselleşmenin gelişimini büyük ölçüde etkilemektedir. İletişim


ağları özellikle sosyal medya farklı ülke vatandaşlarından oluşan pek çok topluluğu birbirine
bağlamaktadır. Bu bağlantılar özellikle çok uluslu kuruluşların aracılığı ile sürdürülmektedir.
Facebook, Twitter, WordPress, YouTube, MySpace vb. hizmetler genellikle medya üretimi ve
yayınına erişim konusunda demokratikleştirme yönünde atılmış bir adım olarak görülüyor. Bu araçların
erişimi küreseldir, ancak kullanımı evrensel değildir. Sosyal medya uygulamalarına katılmak için erişim
iletişim altyapısı, kişisel araçların durumu ve kapasitesi ile sınırlıdır. Ülkeden ülkeye, belirli ağların
kullanımı uygulamalara katılım farklı bir profil izler (http://interactivecultures.org/2010/05/social-media-
globalisation-and-glocalisation/).
Kullanımı giderek yaygınlaşan sosyal medyanın küreselleşmeye etkisi şu şekilde değerlendirilebilir
(Hutton, Fosdick, 2011):
• Internet teknolojilerinin yayılması kapsamında içeriğinde küresel paylaşımını
gerçekleştirmektedir. Küresel kurumların iletişim çalışmalarını küresel olarak yönetebilme fırsatı
sağlar.
• Sosyal medya insanların güncel olaylara karşı fikirleri, görüşleri ve düşüncelerini paylaşma
olanağı sağlar.

• Sosyal medya platformları zaman ve mekan kısıtından bağımsız olarak erişimi sağlar.

• Medya paylaşım sitelerinin varlığı görsel işitsel mesajların yayılmasına da fırsat sağlamaktadır.

188

 
• Sosyal medya araçlarının sayısının giderek çoğalması medya araçlarının kullanım pratiklerinin
de yayılmasını sağlamıştır. Facebook için kullanılan beğen düğmesi dünyanın her yerinde
anlaşılır hale gelmiştir.
• Küresel kurumların küresel kampanyalarının iletişimi için önemli bir mecra haline gelmiştir.
Özellikle sponsorluk etkinliklerin paylaşımı için sosyal medya kullanımı giderek
yaygınlaşmaktadır. Örneğin, Redbull’un sponsorluğunu yaptığı Felix Baumgartner’ın uzay
atlayışı, dünyadaki tüm facebook, twitter kullanıcılarını bir araya getirmiştir. Ayrıca atlayış
YouTube’dan binlerce kişi tarafından izlenmiştir.
• Sosyal medya, sosyal kampanyalar kapsamında, küresel sivil toplum örgütlerinin, küresel alanda
hareket edilmesi, toplulukların motive edilmesi ve yardım toplanması konularında birkliktelik
ortamı sağlar.
• Küresel çapta marka topluluklarının oluşmasına destek vermektedir.
• Kurumların gerçekleştirdikleri pazarlama iletişimi çalışmalarını da benzer yolla küresel olarak
gerçekleştirebilmektedir.
Sosyal medya etkileşim ağının genişliği, kurumlar ve toplumları bir araya getirmekte ve küreselleşme
için bir kanal oluşturmaktadır. Sosyal medya toplulukların oluşmasına sağlayan önemli bir araçtır.
Küresel alanda da toplulukların oluşturulmasını sağlar. Sosyal medya videoların aynı anda dünyada
görülebilmesini sağlamakta ve insanları bir araya getirmektedir (Millson, 2010). Sosyal medyanın yeni
kimlikler yaratmak için üstelik küresel kimlikler oluşturmak için önemli bir araç olarak görülmelidir.
Facebook sadece, reklam ve sosyal avantajlar için değil aynı zamanda küresel haber için, sosyal medya
için önemli haline gelmiştir. Sosyal medyanın küresel alanda en hızlı haber ağı olarak hareket ettiğine
yönelik çok sayıda örnekle karşılaşmaktayız.
Sosyal medya ayrıca insan hakları, tüketici hakları, sosyal haklar gibi küresel konularında
konuşulduğu ve paylaşıldığı bir alandır. Bu alanda bilgilendirme ve motive etme konusunda çeşitli
uygulamaların gerçekleştirilmesine fırsat sağlamaktadır.
Sosyal medya özellikle kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarının da takip edilmesini
kolaylaştırmaktadır. Sosyal medya araçlarının herkesin iletişimine açık olması kurumların takip
edilmesini kolaylaştırmaktadır. Toplumsal farkındalık sağlamak ve başarılı uygulamaların yayılmasını
sağlamak açısından da büyük avantaj sağlamaktadır. Sosyal medyalar küresel reklamların
yayınlanabileceği çok önemli bir mecradır. Küresel ürünlerin küresel olarak gerçekleştirilen pazarlama
iletişimi çalışmaları için benzersiz fırsatlar sunmaktadır. Özellikle internet alanında egemen dil olarak
karşımıza İngilizce çıkmaktadır. Ancak günümüzde pek çok sosyal medya aracı çeviri hizmeti sunarak bu
egemenliği üstesinden gelmeye ve daha fazla hedef kitleye ulaşabilme çabası gütmektedir. Sosyal medya
ayrıca küresel alanda yatırım yapmak isteyen ve fırsatları değerlendirme konusunda istekli yatırımcılar
içinde büyük fırsatlar sunmaktadır.

189

 
Özet

Küreselleşme son yılların hayatımıza girmiş en Sosyal Medya, kişinin kendisinin ürettiği içeriği,
önemli kavramlarından bir tanesidir. 21. yüzyılla yayınladığı ve paylaştığı her türlü platformun
birlikte yaşamımızın her alanını etkileyen bir genel adıdır. Küreselleşme sürecinde teknolojik
sürece giren dünyamızda her alanda beklentiler alanlarda yaşanan değişimler ile hayatımıza giren
de değişim göstermiştir. Bu değişim küresel sosyal medya yine küreselleşmenin doğası gereği
ölçekte yaşanan çok yönlü değişimin bir hızla tüm dünyada etkili bir hal almıştır. Klasik
sonucudur. Küreselleşme kavramı yirminci medyadan en büyük farkı, karşılıklı bir iletişimin
yüzyılın ikinci yarısında bir dizi karmaşık ve çok söz konusu olmasıdır. Kişilerin birbirleriyle,
boyutlu değişimin başlamasıyla kullanılmaya kurumların kişilerle doğrudan iletişim kurabildiği
başlanmıştır. Küreselleşmeyi insanların ve ve geri dönüş alabildiği bir platformdur. Eskiden
toplumların birbirine yakınlaşması olarak medya araçları etkileşim anlamında ihtiyaçları
yorumlayanlar olduğu gibi, iki kutuplu dünya yeterince karşılamazken sosyal medya araçlarının
gerçeğinin daha da belirginleştiğini vurgulayanlar hayatımıza girmesi ile etkileşim kavramı daha
da bulunmaktadır. Bu nedenle küreselleşme etkili olmaya başlamıştır. Sosyal medyanın
kavramına geniş bir perspektif ile bakmak bireyler arasında karşılıklı etkileşim imkanı
gerekmektedir. sağlaması ve fikirlerini birbirleriyle paylaşma-
larına olanak tanıması bu kadar hızlı
Küreselleşme sadece ekonomik ve teknolojik
yayılmasında önemli faktörler olmuşlardır.
alanda değil çok daha farklı boyutlarda da
irdelenmelidir. Ekonomik açıdan bakıldığında Yeni medya düzeninde günümüz şartlarının
küreselleşmenin tüm dünya ekonomilerinde etkisi getirmiş olduğu toplumsal dönüşüm, sosyalleşme
olduğu kuşkusuzdur. Küreselleşme süreciyle olgusu üzerinde de etkisini göstermiştir.
birlikte ulusal ekonomilerin etkisi oldukça Sosyalleşme teknolojinin de yardımı ile sosyal
azalarak küresel ölçekte güç sahibi şirketler ve medya ile hayatımıza girmiştir. Sosyal medyanın
uluslarası şirket ortaklıkları dünya ekonomisinde bu kadar yoğun olarak kullanıldığı günümüzde
söz sahibi olmuşlardır. Siyasi açıdan işletmelerin de bu medya alanını kullanmaları
incelendiğinde ise devlet kavramı giderek oldukça doğaldır.
önemini yitirmeye başlamış ve artık devletin
gücü, işleyişi ya da biçimi tartışılır hale gelmiştir.
İç-dış politika kavramları giderek ortadan
kalmaya başlayarak, devletin egemenliği
sermayenin küreselleşmesiyle etkisi yitirmeye
başlamıştır. Sosyo-kültürel açıdan baktığımızda
ise küreselleşme ile “yerel kimlik” kavramı
önemini yitirmeye başlarken artık daha evrensel
değerler ön plana çıkmıştır. Coğrafi ve ekolojik
olarak da küresellemenin etkileri olmuştur.
Hammadde ve doğal kaynak kullanımlarında
gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler
üzerinde yarattıkları baskılar daha fazla artmaya
başlamıştır. Teknolojik küreselleşme en çok
iletişim alanını etkilemiştir. Zaman ve yer
kavramlarının değişen teknolojiler sayesinde
önemi giderek azalmaktadır. Teknolojik
yeniliklikler ile daha az maliyetli işler yapabilme
imkanı yakalanırken işsizlik kavramı hayatımıza
önemli ölçüde girmeye başamıştır. Küreselleş-
menin her alana kattığı olumsuz ve olumlu
etkileri bulunmaktadır.

190

 
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi küreselleşme 6. Hangisi küreselleşmede iletiişm alanında
kavramı ile anılan kavramlardan değildir? meydana gelen belli başlı değişimlerden
değildir?
a. Gelişimi tamamlamış süreç
a. Alıcının enformasyon üzerinde kontrolünün
b. Yeni dünya düzeni
kalkması
c. Sanayi sonrası toplum
b. Taşınabilirlik
d. Bilgi toplumu
c. Sistemlerin ağ yeteneklerinin artması
e. Kapitalizm ötesi toplum
d. Zaman sınırlamasının ortadan kalkması
2. Küresel değişimler düşünüldüğünde 21.
e. Mekan sınırlamasının ortadan kalkması
yüzyılda aşağıdaki kavramlardan hangisinden
uzaklaşılmıştır? 7. Hangisi kitle iletişim araçlarının bireyler
açısından fonkiyonlarından değildir?
a. Merkeziyetçilik
a. Bireyselleştirme
b. Bilgi toplumu
b. Eğlendirme
c. Çoklu seçme sistemi
c. Toplumsallaştırma
d. İnsan yönetimli teknoloji
d. Kamuoyu yaratma
e. Katılımcı demokrasi
e. Bilgilendirme
3. Aşağıdakilerden hangisi küreselleşmenin etki
alanlarından bir tanesi değildir? 8. Kişinin kendisinin ürettiği içeriği, yayınladığı
ve paylaştığı her türlü platformun genel adı
a. Psikolojik Küreselleşme
aşağıdakilerden hangisidir?
b. Siyasal küreselleşme
a. Sosyal medya
c. Ekonomik Küreselleşme
b. Yeni medya
d. Teknolojik Küreselleşme
c. Klasik medya
e. Kültirel Küreselleşme
d. Modern medya
4. Tüketicilerin hızlı tüketme davranışları aşağıda
e. Sanal medya
verilen küreselleşme unsurlarından hangisi ile
doğrudan ilişkilidir? 9. Aşağıdakilerden hangisi sosyal medya
türlerinden değildir?
a. Üretimin değişen yapısı
a. Viral ağlar
b. İşgücü hareketliliği
b. Sosyal ağ
c. Teknoloji üretme
c. Bloglar
d. Endüstri ilişkilerindeki dönüşümler
d. Paylaşım ağları
e. Uluslarası ticaret
e. Mikroblog ağlar
5. Aşağıdakilerden hangisi küreselleşmenin
olumlu etkilerinden bir tanesi değildir? 10. Günümüzde mikroblog ağların en önemli
örneği aşağıdakilerden hangisidir?
a. Ülkeler arası üretim gücü farklılıklarında artış
a. Twitter
b. Ortak eğitim politikaları
b. Facebook
c. Sağlıklı yaşam olanakları
c. Youtube
d. İşgücünün serbest dolaşımı
d. Google
e. Ortak kültür oluşturma
e. Wikipedia

191

 
Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde 4
Anahtarı Bireyleri internet üzerinde toplum yaşamı içinde
1. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme Kavramı” kendilerini tanımlayarak, aynı kültürel
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. seviyesinde rahatlıkla anlaşabilecekleri insanlara
internet iletişim metotları ile iletişime geçmek
2. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme Kavramı” için ve aynı zamanda normal sosyal yaşamda
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
yapılan çeşitli jestleri simgeleyen sembolik
3. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşmenin Etki hareketleri göstererek insanların yarattığı sanal
Alanları” başlıklı konuyu yeniden gözden ortamdaki sosyal iletişim kurmaya yarayan ağlara
geçiriniz. "sosyal ağlar" denilmektedir
4. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşmenin
Unsurları” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. Yararlanılan Kaynaklar
5. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşmenin Balay, R. (2004) “Küreselleşme, Bilgi Toplumu
Olumlu Etkileri” başlıklı konuyu yeniden gözden ve Eğitim” Ankara Üniversitesi Eğitim
geçiriniz. Bilimleri Fakültesi Dergisi, cilt: 37, sayı: 2, 61-
82
6. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme Sürecinde
Medyanın Rolü” başlıklı konuyu yeniden gözden Başkaya, Fikret. (2004). Çığırından Çıkmış Bir
geçiriniz. Dünya-Sosyal Felaketin, Ekolojik Felaketin,
Etik Yozlaşmanın Kökeni. Ankara: Özgür
7. a Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşmenin Üniversite Yayını.
Medyayla İlişkisi” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz. Bauman, Zygmunt (1999). Küreselleşme:
Toplumsal Sonuçları, Ayrıntı Yayınları,
8. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Medya ve İstanbul.
Küreselleşme” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. Bilhan, S. (1996). Küreselleşme ve Ulusal
Değerler. Türkiye 2. Eğitim Felsefesi Kongresi
9. a Yanıtınız yanlış ise “Sosyal Ağlar” başlıklı (23-26 Ekim). Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
konuyu yeniden gözden geçiriniz. Eğitim Fakültesi, 177-185.
10. a Yanıtınız yanlış ise “Paylaşım Ağları” Boratav, K. (1997) “Ekonomi ve
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Küreselleşme”, Emperyalizmin Yeni Masalı
Küreselleşme, Der. Işık Kansu, Ankara: İmge
Yayıevi.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Çoban, Aykut. (2002). “Küreselleşmeye Karşı


Olmak: Olanaklar ve Sınırlılıklar”. Praksis.
Sıra Sizde 1 Sayı 7 (Yaz).
Küreselleşmenin temelinde değişme ve gelişme Doğan, İ. (2006). Parçalayan Küreselleşme,
olguları yer almaktadır. Ankara: Yetkin Yayınları.
Erbay, Yusuf (1996). Küresel İşletmelerin
Sıra Sizde 2 Yönetimi ve Türk İşletmelerin Yeni Türk
Küreselleşmenin unsurları “Uluslararası ticaret ve Cumhuriyetlerine Yönelik Faaliyetleri, Mahalli
uluslararası ticarete açık olmak, Sermaye İdareler Genel Müdürlüğü Yayın No: 11, Ankara.
hareketliliği, İşgücü hareketliliği, Çokuluslu Giddens, Anthony (2000). Elimizden Kaçıp
işletmeler, Üretimin değişen yapısı, Teknoloji Giden Dünya, Çev., Osman Akınhay, İstanbul:
Üretme ve Kullanabilme ve Endüstriyel Alfa Yayınları.
ilişkilerdeki dönüşümler” dir.
Güzel, M. (2006). “Küreselleşme, İnternet ve
Sıra Sizde 3 Gençlik Kültürü”. Küresel İletişim Dergisi, S.1,
Bahar 2006.
Kitle iletişim araçlarının bireyler açısından
fonksiyonlarını “Bilgilendirme, Kültürel Hazar,Murat (2011) “Sosyal Medya Bağımlılığı-
devamlılık, Toplumsallaştırma, Eğlendirme ve Bir Alan Çalışması” İletişim Kuramları ve
Araştırmaları Dergisi, Bahar, Sayı: 32, 151-176.
Kamuoyu yaratma” olarak sınıflandırılabilir.
192

 
Hutton, G., Fosdick, M. (2011) The Globalisation Robertson, R.(1999). Küreselleşme, Toplum ve
of Social Media. Journal of Advertising Kuramı ve Küresel Kültür (Çev: Ü.H.Ünsal),
Research. Vol 51. Issue 4, p564-570. Ankara: Bilim Sanat Yayınları.
Kaçmazoğlu, H. B. (Ocak 2002). Doğu-Batı Savran, S. (2008). Kod Adı Küreselleşme 21.
Çatışması Açısından Globalleşme. Eğitim Yüzyılda Emperyalizm. İstanbul: Yordam Kitap.
Araştırmaları 6: 44-55.
Soydan, Mehmet K. (2012). Küreselleşme
Karluk, S. Rıdvan; “Çok Uluslu Şirket Üzerine Sürecinde Medyanın Rolü. Uzmanlık Tezi.
Bir inceleme”, Eskişehir ITIA Dergisi, C.8, No: http://www.rtuk.org.tr/upload/UT/54.pdf
2, Haziran 1997.
Tezcan, M. (1996). Küreselleşmenin Eğitimsel
Kazgan, G. (2009). Küreselleşme ve Ulus Boyutu. Türkiye 2. Eğitim Felsefesi Kongresi
Devlet. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. (23-26 Ekim). Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Eğitim Fakültesi, 187-195.
Koray, Meryem. (1999). Küreselleşme Süreci ve
Ulus Devlet. Ekonomi, Siyaset Tartışmaları. Strene, J. (2010). Socıal Medıa Metrres; Howto
http://www.populertarih.com/kuresellesme- Measure and Optimize Your Marketing
sureci-ve-ulus-devletekonomisiyaset-tartismalari. Inxcsment, New Jersey: John Wiley ∞ Sons, ıNC.
Kotler,P.(2011). Kaos Yönetimi. İstanbul: Qualman, E. (2012). Socialnomics: How social
Optimist Yayınları. media transform the way we live and do business.
New Jersey: John Wiley ∞ Sons, Inc.
Marcuse, P. (2001) “Küreselleşmenin Dili”
(Çeviren: Ali Tartanoğlu) Mülkiye Dergisi, Cilt: Timisi, Nilüfer (2003). Yeni İletişim
XXY. Sayı: 229. Teknolojileri ve Demokrasi. Ankara: Dost
Yayınevi.
Örs, F. (2010) “Küresel medya ortamında
yaşanan etik sorunlar ve uluslararası Toulmin, S. (1999). The Ambiguities of
düzenlemeler” Journal of Yasar University 20 (5) Globalization. Futures 31, 905-912.
3443-3452
Yeldan, E. (2008). Küreselleşme, Kim İçin?
Millson, A. (2010) “Social Media and İstanbul: Graphis.
Globalisation” Online Conference on Networks
Zengingönül, O. (2007) Küreselleşme. İzmir:
and Communities, Department of Internet
Barış Yayınları.
Studies, Curtin University of Technology.
(http://networkconference.netstudies.org/2010/04
/social-media-and-globalisation/ erişim tarihi:
13.11.2012)
Onat, F. Ve Alikılıç Ö. (2009). “Sosyal ağ
sitelerinin reklam ve halkla ilişkiler ortamları
olarak değerlendirilmesi, Journal of Yasar
University, 3(9), 1111-1143.
Öğüt S. Ve diğerleri. “Sosyalleşmenin Yeni
Yüzü: Sosyal Paylaşım Ağları”
http://www.sertacogut.com/blog/wpcontent/uploa
ds/2010/05/OgutDilmenSosyalle%C5%9Fmenin-
Yeni-Y%C3%BCz%C3%BC-Sosyal-
Payla%C5%9F%C4%B1mA%C4%9Flar%C4%
B1.pdf. Erişim tarihi: 3.10.2012.
Öymen, Onur (2000). Geleceği Yakalamak,
İstanbul: Remzi Kitapevi.
Özkan, A. (2006). Küreselleşme Sürecinin
Medya ve Kültür Üzerindeki Etkileri. İstanbul:
TÜSAM Stratejik Rapor, No: 15.

193

 

You might also like