You are on page 1of 174

Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları

serbest bırakılmış eserdir


RUfiEN ÇAKIR
D‹REN‹fi VE ‹TAAT
‹K‹ ‹KT‹DAR ARASINDA ‹SLAMCI KADIN

RUfiEN ÇAKIR, 1962’de Hopa’da do¤du. Laz. Yazar Müge ‹p-


likçi ile evli. Ali Deniz’in babas›. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi.
Gazetecili¤e 1985’te Nokta dergisinde bafllad›. Tempo, Cum-
huriyet, Milliyet, Vatan, CNN-Türk ve NTV’de çal›flt›. TESEV’
de “Demokrasi, Sivil Toplum ve ‹slam Dünyas›” program›n›
yönetti.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

Metis Yay›nlar›
‹pek Sokak 5, 34433 Beyo¤lu, ‹stanbul
e-posta: info@metiskitap.com
www.metiskitap.com
Yay›nevi Sertifika No: 10726

Direnifl ve ‹taat
‹ki ‹ktidar Aras›nda ‹slamc› Kad›n
(1980 Sonras› ‹slami Hareket I)
Ruflen Çak›r
© Ruflen Çak›r, 2000
© Metis Yay›nlar›, 2000
‹lk Bas›m: Kas›m 2000

Kapak Tasar›m›: Semih Sökmen


Kapak Foto¤raf›: 11 Ekim 1998, Bo¤aziçi Köprüsü

Dizgi ve Bask› Öncesi Haz›rl›k: Metis Yay›nc›l›k Ltd.


Bask› ve Cilt: Yaylac›k Matbaac›l›k Ltd.
Fatih Sanayi Sitesi No. 12/197 Topkap›, ‹stanbul
Matbaa Sertifika No: 11931

ISBN: 975-342-295-4
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

RUfiEN ÇAKIR
D‹REN‹fi VE ‹TAAT
‹K‹ ‹KT‹DAR ARASINDA
‹SLAMCI KADIN

metis | siyahbeyaz
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

Sevgili Müge ‹plikçi’ye


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

‹çindekiler

Sunufl .................................................................................................................. 9

‹SLAM VE KADIN: ‹TAAT‹N MEfiRULAfiTIRILMASI ................... 13

‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI ............................... 45

B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN ............................. 67

TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ ......................................................................... 91

B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN ........................................ 97

‹SLAMCI KADIN GETTOLARI ................................................................ 83

ALLAH'IN ERKE⁄E VER‹D⁄‹ RUHSAT .............................................. 99

‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP .......................... 105

Kaynakça ....................................................................................................... 171


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

Sunufl

Bundan tam on y›l önce, Ayet ve Slogan - Türkiye'de ‹slami Olu-


flumlar adl› ilk kitab›m yine Metis Yay›nlar›'ndan ç›km›flt›. Eliniz-
deki kitap, bir bak›ma onun devam›d›r. Daha do¤rusu, Ayet ve Slo-
gan'›n devam› olarak tasarlad›¤›m ve "1980 Sonras› ‹slami Hare-
ket" olarak adland›rd›¤›m genifl bir çal›flman›n ilk kitab›d›r.
Bir süredir kafamda ‹slamc› kad›nlar üzerine bir kitap haz›rla-
ma fikri vard›. Bunun nedenlerini kitab›n girifl bölümünde aç›kla-
maya çal›flt›m. Daha çok son yirmi y›l›n kad›nlar taraf›ndan de-
¤erlendirilmesini tasarl›yordum. Bir di¤er deyiflle, haddim olma-
yarak küçük çapl› bir "sözlü tarih" çal›flmas› yapmak niyetindey-
dim. Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal ile yapt›¤›m röportaj, bunun pe-
kâlâ mümkün olabilece¤ini gösterdi. Çünkü okuyucunun da göre-
ce¤i gibi Dr. Tuksal'›n yapt›¤›, hadislerde kad›n›n yeri üzerine ku-
ru akademik bir çal›flma de¤il. O esas olarak belli bir tan›kl›ktan
hareketle genel bir sorgulamaya girifliyor.
Özetle Dr. Tuksal'›n bilimsel, elefltirel ve hepsinden önemlisi
samimi aç›klamalar› beni di¤er röportajlar için cesaretlendirdi.
Fakat maalesef Elif H. Toros, Y›ld›z Ramazano¤lu ve Fatma Ka-
rab›y›k Barbaroso¤lu, kendilerince hakl› gerekçelerle böyle bir
çal›flma içinde yer almak istemediklerini belirttiler. Buna karfl›l›k
Muallâ Gülnaz, Emine fienliko¤lu, Sibel Eraslan ve Cihan Aktafl,
bana güvenerek, büyük bir aç›k yüreklilikle görüfl ve tan›kl›klar›-
n› dile getirdiler.
Baflörtüsü sorunu hakk›ndaki bilgileri büyük ölçüde Mazlum-
Der, AK-DER ve ÖZGÜR-DER'in yay›nlar›ndan derledim; 1987-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
10 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

88'deki tart›flmalar›n kopyalar›n› Muallâ Gülnaz sa¤lad›. Röpor-


tajlardan baz›lar›, özet halinde Milliyet'te yay›mland›.
Kitab›n iskeletini oluflturan yaz›n›n ilk hali, Birikim'in Eylül
2000 tarihli 137. say›s›nda, "‹slam, Kad›n ve Özgürleflme" dosya-
s› içinde "Dindar Kad›n›n Serüveni" bafll›¤›yla yay›mland›.

On y›l sonra Ayet ve Slogan'›n devam›n› yazarak hem Türkiye'de-


ki ‹slami hareketin bilançosunu ç›karmak, hem de kendi hesaplafl-
mam› yapmak istiyorum. "‹slamc› kad›nlar" konusunu bafll› bafl›-
na bir kitapta ele al›p bunu dizinin ilk kitab› yapmam, böyle bir
hesaplaflma kayg›s›n›n ürünüdür.
Çünkü on befl y›ll›k gazetecilik yaflant›mda ‹slami hareketteki
kad›n konusuna pek fazla e¤ilmedi¤imin, bunun da büyük bir ek-
siklik oldu¤unun bilincindeyim. Bunun kendimce birtak›m ne-
denleri var. Örne¤in bütün bu süre boyunca tan›d›¤›m ‹slamc› er-
kekler, ‹slamc› kad›nlarla temas kurma taleplerimi hep gereksiz,
imkâns›z ve yanl›fl gördüler, gösterdiler. (Halbuki kendileri, ‹s-
lamc› olmayan kad›n gazeteci veya araflt›rmac›larla iliflkilerini
hep gerekli, mümkün ve do¤ru buldular.) ‹slamc› kad›nlar da böy-
le bir iletiflim için pek bir çaba göstermediler. Dolay›s›yla bir "tat-
s›zl›k"tan kaç›nma endiflesi bu tür bir diyalo¤u imkâns›z k›ld›.
Kad›n konusuna fazla el atmamam›n bir di¤er nedeni, bir din
olarak ‹slam'› hiçbir flekilde tart›flmama yönündeki ilkemdi. Bir
gazeteci olarak ‹slam'dan ziyade, farkl› e¤ilimlerdeki müslüman-
lar›n, özellikle de ‹slamc›lar›n toplumsal, kültürel, siyasal ve eko-
nomik hayata bak›fllar›n› ele almaya çal›flt›m. Dolay›s›yla epey
sansasyonel olan "‹slam'da kad›n›n yeri" tart›flmalar›n› ilahiyatç›-
lara ve her kesimden merakl›lar›na b›rakt›m. Bu tavr›m›n di¤er bir
nedeni de "‹slam ve kad›n" tart›flmas›n›n h›zla "‹slam ve cinsellik"
tart›flmas›na kaymas›yd›.

Bu kitapta genifl ölçüde tart›flmaya çal›flt›¤›m, türban (baflörtüsü)


sorununun katetti¤i aflamalar da ürkekli¤imi pekifltirdi. Örtülü
k›zlar, mevcut iktidara ve onun yasaklar›na karfl› uzun soluklu bir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
SUNUfi 11

direnifl yürüttüler. Ama bu süreçte ‹slami hareket içindeki iktidar-


lara karfl› bir direnifl gelifltirmediler, hatta itaatlerini daha da art›r-
d›lar. Sonuçta ‹slamc› kad›nlar "iki iktidar aras›nda" kalm›flt› ve
her iki iktidar oda¤› da "baflörtüsü sorununu" en temel ve hayati
sorun olarak görüyor, gösteriyordu. Bu sorun üzerine yazmak iyi-
ce zorlafl›yordu. Gitgide daha da çözümsüzleflen –belki de k›z ö¤-
renciler d›fl›nda fazla kimsenin de çözülmesini pek istemedi¤i–
baflörtüsü sorununa de¤inmeden ‹slamc› kad›nlar› ele almak ise
en basitinden sahtekârl›k olurdu.
Son olarak, bir erkek oldu¤um için ne kadar u¤rafl›rsam u¤ra-
flay›m, kad›n konusunda erkek egemen zihniyetten tam olarak s›y-
r›lmam›n mümkün olmad›¤›n› biliyordum.

Peki ne de¤iflti? On befl y›ld›r Türkiye'deki ‹slami hareketlili¤i


gözlemeye ve anlamaya çal›flan bir gazeteci olarak, bu süreci hiç
tereddütsüz bir flekilde flu üç cümleyle özetleyebilirim: 1) ‹slami
harekete en büyük damgay› kad›nlar bast›. 2) ‹slami harekette en
büyük çileyi kad›nlar çekti. 3) ‹slami hareket, bir erkek hareketi-
dir.
Bu üç tespiti peflpefle s›ralad›ktan sonra ya art›k ‹slami hareket
üzerine yazmay› b›rakacak ya da zorunlu olarak kad›n konusunu
ele alacak, hatta onu lay›k oldu¤u yere, olaylar›n merkezine otur-
tacakt›m. Di¤er bir deyiflle daha fazla kaçamazd›m.
Baflörtüsü, dolay›s›yla ‹slamc› kad›n konusunun iyice gün-
demden düfltü¤ü bir dönemde, "sansasyonel olma" riski de iyice
azalm›flt›. Ayr›ca, ‹slami hareket içinde kad›nlara özel bir yer aç-
ma çabas›ndaki, say›lar› giderek azalan "direniflçi" kad›nlara ulafl-
mak, ÖZGÜR-DER ve AK-DER gibi son iki seneye özgü kad›n ör-
gütlenmeleriyle birlikte eskisinden daha kolay hale geldi. Üstelik
bu kad›nlar›n önemli bir bölümü de böyle bir diyalo¤u istemeye
bafllad›. ‹slami cemaat ve flahsiyetlerin meydan› teker teker terk
etti¤i 1997 sonlar›nda solcu/devrimci ö¤rencilerin örtülü k›zlara
örgütlü bir flekilde destek vermesi birçok fleyi tersyüz etmeye yet-
miflti.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
12 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Baz› yenilikçi ilahiyatç›lar, ‹slam'daki birçok tabu konuyu, bu


arada kad›n sorununu da elefltirel bir flekilde irdelemeleri, özellik-
le de Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal gibi yeni kad›n ilahiyatç›lar›n ‹s-
lam'daki erkek egemen bak›fl aç›s›n› sorgulamalar› da iflleri iyice
kolaylaflt›r›yordu.
‹lahiyatç› perspektifinin d›fl›nda baz› ‹slamc› kad›nlar, "‹slam
ve kad›n" ve "‹slami harekette kad›n" üzerine daha fazla say›da ve
daha nitelikli kitaplar› tek bafllar›na veya ortaklafla kaleme ald›lar
veya dergi özel say›lar› haz›rlad›lar. Ayr›ca baflörtülülerin tan›k-
l›klar›n› derleyen çal›flmalar›n da, yetersiz olmakla birlikte artt›¤›
görüldü. Bir di¤er olumlu geliflme de kad›nlar taraf›ndan kaleme
al›nm›fl biyografik ve otobiyografik ö¤eler içeren edebi anlat›lar›n
ço¤almas›.

Bu kitapla, bir gazeteci, bir solcu, bir insan olarak önemli bir eksi-
¤imi gidermek, yani vicdani bir sorumlulu¤u geç de olsa yerine
getirmek istiyorum. Ama de¤iflen ve bu kitab› eskisine göre daha
mümkün k›lan bütün koflullara ra¤men de¤iflmeyen çok önemli
bir nokta var: Bir erkek olarak, ne kadar u¤rafl›rsam u¤raflay›m ka-
d›nlar›n dünyas›n› önyarg›s›z bir flekilde aktarabilmemin müm-
kün olmad›¤›n›, kendimi ne kadar feminizme yak›n hissetsem de
feminist olamayaca¤›m› biliyorum.

"1980 sonras› ‹slami hareket" kitaplar›n›n ana hatlar›n› oluflturma-


da Metis'ten Semih'in katk›s› çok büyük oldu. Ayr›ca yine Me-
tis'ten Müge, Y›ld›z, Emine, Sabahattin ve Sedat'›n da kitaba çok
eme¤i geçti.
Tabii bir de evdekiler: Minnet Han›m, Ali Deniz ile "kad›n ba-
k›fl aç›s›" ve "sözlü tarih"i zihnime kaz›yan Müge...

Ruflen Çak›r
Ekim 2000, Moda
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

‹SLAM VE KADIN:
‹TAAT‹N MEfiRULAfiTIRILMASI

GÜNÜMÜZ Türkiyesi'nde dindar kad›nlar›n kamusal alandaki va-


rolufllar›n›n k›s›tland›¤› veya kimi durumlarda engellendi¤i, bunun
bir insan haklar› sorunu haline geldi¤i aç›kt›r. Ancak Türkiye dahil,
tüm müslüman ülke ve topluluklarda kad›nlar›n hak ve özgürlükler
bak›m›ndan epey geri bir konumda olduklar›; bunun yaln›zca dev-
letlerin bask›s›ndan kaynaklanmad›¤› ve kad›nlar› ac›mas›zca
ezenlerin, kendilerini birtak›m ‹slami referanslarla da meflrulaflt›r-
d›klar› aç›kt›r.
‹slam'da kad›n›n yerini de¤erlendirmede flimdiye kadar üç te-
mel görüflün mücadelesine tan›k olduk: a) Müslüman kad›nlar›n
koflullar›n›n iyileflmesi için dinlerini terk etmelerini flart koflan gö-
rüfl; b) Müslüman kad›nlar›n koflullar›n›n, ‹slam içinde kalarak da
iyileflebilece¤i görüflü; c) ‹slam'da zaten kad›n sorunu olmad›¤›
görüflü.1
Birinci görüflte "‹slam, her din gibi kad›n düflman›d›r" fleklin-
de özetlenebilecek ateist yaklafl›mdan çok, di¤er dinlerin misyo-
nerleri taraf›ndan savunulan "‹slam kad›n düflman›d›r" yaklafl›m›
a¤›r bas›yor. Müslüman toplumlardaki laiklik yanl›s› ayd›nlar da

1. Her üç görüfl de, a¤›rl›kl› olarak erkekler veya "erkekleflmifl kad›nlar" tara-
f›ndan gelifltirildi. ‹slam-kad›n iliflkisini, ister ‹slam'›n içinden, ister d›fl›ndan ol-
sunlar, feminist veya feminizan bir flekilde de¤erlendirmek isteyen kad›nlar da bu
çerçevenin içinde kald›lar. Onlar, "kad›nlar›n durumunun iyilefltirilmesi"nin yeri-
ne "kad›n›n özgürleflimi" hedefini koyup erkek egemenli¤ine ve ataerkilli¤e aç›k-
ça savafl açmalar›yla kendilerini di¤erlerinden ay›rabildiler.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
14 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

flu ya da bu flekilde bu görüfllerden etkileniyor, ama flu ya da bu ne-


denle ‹slam karfl›tl›¤› yapm›yor, yapam›yorlar.
Yine de laiklik yanl›lar›n›n esas olarak ikinci grupta topland›¤›
ortadad›r. Zaten bu öbekte yer alanlar çok genifl bir yelpaze olufl-
turmakta ve ‹slam'a, kad›na ve ‹slam-kad›n iliflkisine bak›flta bir-
birlerinden epey farkl›laflmaktad›rlar. Dikkat çekici olan nokta, bu
öbe¤e son dönemde ‹slami kesimden kat›l›mlar›n h›zla ve nitelik-
li bir flekilde artm›fl olmas›d›r. Di¤er bir deyiflle, üçüncü görüflün,
yani "Müslüman kad›n›n eflitlik ve özgürlük sorunu yoktur," di-
yenlerin etkisi giderek k›r›l›yor.

‹slami Harekette Kad›n

1985'ten itibaren Türkiye'deki ‹slami hareketlili¤i gözlemeye ve


anlamaya çal›flan bir gazeteci olarak, bu 15 y›l›, hiç tereddütsüz
bir flekilde flu üç cümleyle özetleyebilirim: 1) ‹slami harekete en
büyük damgay› kad›nlar bast›. 2) ‹slami harekette en büyük çileyi
kad›nlar çekti. 3) ‹slami hareket, bir erkek hareketidir.
Önce birinci cümleyi açmaya çal›flal›m: Türkiye'de 1980'li y›l-
larda yükselifle geçen ‹slami hareket, önceki y›llardan farkl› ola-
rak kad›nlar› da aktif ve görünür bir biçimde saflar›na katt›. He-
men hemen her ‹slami cemaat, kap›lar›n› her yafltan kad›na genifl
bir flekilde açt›. Cemaatlerin bünyesinde kad›nlara yönelik der-
nek, vak›f gibi kurumsallaflmalara gidildi. Nakflibendiler "Kad›n
ve Aile", Nurcular "Bizim Aile", Emine fienliko¤lu ve çevresinde-
ki kad›nlar "Mektup" dergilerini ç›kar›yor; gazeteler kad›nlara
özel sayfalar ay›r›yordu.
Köklü cemaatlerin d›fl›nda, radikal e¤ilimli gruplar da özellik-
le k›z ö¤renciler aras›nda örgütleniyor, bu süreçte türban sorunu-
nun yaratt›¤› siyasallaflmadan genifl bir flekilde istifade ediyorlar-
d›. Bu arada en çarp›c› dönüflüm Refah Partisi'nde yafland›. ‹stan-
bul ‹l Baflkan› Recep Tayyip Erdo¤an'›n inisiyatifiyle 1980 sonla-
r›nda bu ilde kurulan "han›m komisyonu" k›sa sürede gösterdi¤i
üstün performansla dikkati çekti. Genel Baflkan Necmettin Erba-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 15

kan'›n onay ve teflvi¤iyle ülke çap›na yay›lan komisyonlar, parti-


nin 1994 ve 1995 seçim baflar›lar›nda kilit bir rol oynad›lar.
Bütün bu süreç boyunca rakipleri, sürekli olarak, ‹slami hare-
ketin en zay›f noktas› olarak gördükleri kad›n sorununu kafl›d›lar.
Buna karfl›l›k ‹slamc›lar, uzun bir süre (en az›ndan 28 fiubat 1997'
ye ve 312. maddeden ma¤dur olmaya bafllad›klar› ana kadar) "ina-
nanlara bask› yap›ld›¤›" iddialar›n› do¤rulamak için sadece türban
sorununu gösterebildiler.2
Sonuçta ‹slamc› kad›nlar, kendilerini haz›rl›kl› olmad›klar› öl-
çüde büyük ve ciddi bir çat›flman›n içinde buldular. Sonunda di-
renmeyi seçenler mesleklerini, okullar›n› kaybederken, direneme-
yip itaati seçenler de büyük bir buruklu¤un içine yuvarland›lar. ‹ç-
lerinde fiziki ve ruhsal sa¤l›klar›n› yitirenler de oldu.

‹slamc› Erkeklerle Sistemin ‹flbirli¤i

‹slamc› kad›nlar›n kaybetmeleri kaç›n›lmazd›. Çünkü kendileri ne


kadar güçsüzse sistem de o kadar güçlüydü. Onlar›n sistemle hem
‹slamc›, hem kad›n olduklar› için sorunlar› vard›. S›rf kad›n ol-
duklar› için di¤er sistem karfl›t› hareketlerden, s›rf dindar oldukla-
r› için de di¤er kad›n hareketlerinden destek bulamad›lar.3
Üstüne üstlük kendi hareketlerinin mutlak deste¤inden de mah-
rumdular. Çünkü ‹slami hareketin ana gövdesi san›ld›¤›n›n aksi-
ne, mevcut sistemi devirmeyi filan düflünmüyordu. Ayr›ca her za-

2. Erbakan, RP 4. Büyük Kongresi'ndeki üç buçuk saatlik konuflmas›nda laik-


li¤e ayk›r› uygulamalara örnek olarak ilk baflta "baflörtülü foto¤raf› olan bir han›-
ma pasaport verilmemesi"ni göstermiflti.
3. Asl›na bak›l›rsa ‹slamc› kad›nlar›n da, uzun bir süre, di¤er sistem karfl›t› ha-
reketlerden veya feminist çevrelerden "stratejik bir destek" talep ettiklerine tan›k
olmad›k. Çünkü ‹slamc›lar›n "hak ve özgürlükler mücadelesi"ne toplumun di¤er
kesimlerini de ça¤›rmalar› 28 fiubat 1997'den, o miladi süreçten itibaren yaflan-
maya bafllayan bir olgu. Hat›rlanacakt›r, türban sorununun ilk patlak verdi¤i y›l-
larda "hak ve özgürlükler mücadelesi" alan› büyük ölçüde solcular ve Kürtler ta-
raf›ndan dolduruluyordu ve bunlar ‹slamc›lar›n hiç de ilgisini çekmiyordu. Bu ta-
rihte türban, ‹slami hareketin gündem belirleyebilmede yegâne flans›yd›.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
16 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

man, tepeden t›rna¤a erkeklerin egemenli¤i alt›nda olmufltu. Do-


lay›s›yla ‹slami hareketin yükselifli ‹slamc› erkeklerin yükselifli
anlam›na geliyordu. Bütün bu süreç boyunca kad›nlar›n önü hiç-
bir flekilde aç›lmad›. RP kapat›lana kadar tek bir kad›n bile millet-
vekili aday› gösterilmedi, belediye baflkan aday› olmad›, belediye
meclislerine seçilmedi, parti il yönetimlerine getirilmedi. Tek bir
kad›n cemaat lideri görmedik. Cemaatler ad›na konuflan kad›nlar-
la da karfl›laflmad›k. Kad›nlara mahsus yay›n organlar› d›fl›nda,
kad›nlara köfleler verilmedi. Ve iflin ac›s›, flu ya da bu nedenle ka-
d›nlara da baz› makamlar sunulmas› zorunlu hale gelince, çekir-
dekten yetiflme kad›nlar›n de¤il de, yeni transferlerin ya da ‹slam-
c›l›kla ve/veya söz konusu cemaatle iliflkileri tart›flmal› kad›nlar›n
önü aç›ld›.4
Hareketin erkek liderleri, daha fazla oy, daha genifl kitle deste-
¤i ve dolay›s›yla sistemin egemen güçleriyle daha elveriflli pazar-
l›k imkânlar› elde edebilmek için kad›nlar› bir koz, baz› durumlar-
da da bir flantaj ö¤esi olarak ortaya sürdüler. Dolay›s›yla kad›nlar
da olmal›yd›, ama asla feministlik taslamamal›yd›lar.5 Ve erkek-
lerden izin almadan zinhar sisteme kafa tutmamal›yd›lar.6

‹slami Metinlerde Kad›n

Türkiye'de ‹slam-kad›n iliflkisi üzerine yaz›l›p çizilenlerin büyük


ço¤unlu¤una, yukar›da üçüncü s›rada de¤indi¤imiz, "‹slam'da ka-
d›n sorunu yoktur" yaklafl›m› egemendi. Birbirinin tekrar› fleklin-
deki bu çal›flmalar›n neredeyse tamam› erkekler –baz› aç›kgözler
daha fazla ilgi uyand›rmak için kitaplar›n› kad›n isimleriyle piya-
saya veriyordu– taraf›ndan kaleme al›n›yordu. Baz› ayet ve hadis-

4. Örnekler çok: Gülay P›narbafl›, Filiz Ergün, Afet Ilgaz, Nevval Sevindi,
Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç...
5. Birçoklar›n›n yan› s›ra Ali Bulaç'›n "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›" yaz›s›
ve ona tepki olarak ‹slamc› kad›nlar taraf›ndan kaleme al›nan yaz›lara bak›labilir.
6. Fethullah Gülen baflta olmak üzere birçok cemaat liderinin, k›zlar›n baflla-
r›n› açmalar› için talimat / fetva verirken o k›zlar›n gelece¤inden çok kendi yap›-
lar›n›n gelece¤ini, yani sistemle iliflkilerini hesaba katt›klar› aç›kt›r.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 17

lerle baz› mezhep imamlar›n›n içtihatlar›na dayand›r›lan bu eser-


lerde kad›n, erke¤e ba¤›ml› ve her türlü fitne ve fesat›n potansiye-
li bir varl›k olarak tasvir ediliyor; ancak iyi bir efl, iyi bir anne ol-
mas› durumunda birtak›m haklara lay›k görülüyordu.7
Hidayet fiefkatli Tuksal'›n incelemesine göre baz› hadisler ka-
d›nlar› flöyle tan›mlamaktad›r: Erke¤in kaburga kemi¤inden yara-
t›lm›fllard›r, e¤ridirler, düzeltilemezler; ak›l ve din bak›m›ndan
eksiktirler; cehennemin ço¤unu olufltururlar; nankör, süs düflkü-
nü, cimridirler; s›r tutamazlar; huysuz ve k›skançt›rlar; efllerine
ihanet ederler; bafltan ç›kar›c›, u¤ursuzdurlar; önünden geçtikleri
kiflinin namaz›n› bozarlar...
Cihan Aktafl "sokaklar› da içine alan bir harem/k›l›fta yaflama-
ya zorlanan" ‹slamc› kad›n›n, kendi deyifliyle "bac›"n›n bu kitap-
larda nas›l tasvir edildi¤ini flöyle anlat›yor: "Kad›n büyük bir aç-
l›kla ve teslimiyetle okunan ikinci el dini kitaplara göre bir fesat
kayna¤› gibidir. Ne de olsa kocas›n›n kulu say›l›r; ayr›ca yarat›l›fl-
tan yozlaflmaya yatk›nd›r. Bu bak›mdan da takval› ise, fesat kay-
na¤› olmamak için mümkün oldu¤u kadar soka¤a ç›kmamal›yd›
kad›n veya çok zaruri nedenlerle ç›k›yorsa, kendini çirkinlefltir-
meliydi. Kara kargalara benzemeliydi. Namahrem erkeklerle ko-
nuflurken a¤z›na ceviz alarak konuflan menk›be kahraman› evliya
kad›nlar›n izinde yürümeliydi... Bu yaklafl›mlar› ço¤u kez kad›n-
lar, dini bir hassasiyet ve teslimiyet ad›na belki erkeklerden daha
›srarl› bir dille savundular."8
‹slami harekette her türden iktidar› ellerinde tutan erkeklerin
ço¤unun gözünde kad›n yarat›l›fltan "eksik" oldu¤u için kendini
kan›tlamal›yd›, bu nedenle rol da¤›t›m›nda "örnek müslüman ol-
ma rolü" hep kad›nlara düfltü. Ayr›ca ‹slamc›l›k-laiklik tart›flmala-
r› ve geriliminin de ço¤unlukla kad›n üzerinden yürümesi nede-

7. Nihayet bir kad›n ilahiyatç› bunlar› bilimsel ve derli toplu bir flekilde, en
önemlisi "kad›n bak›fl aç›s›yla" inceledi: Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t›
Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000. Ayr›ca bak›n›z
Tuksal'la yapt›¤›m›z söylefli.
8. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, s. 37.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
18 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

niyle dindar kad›nlar hep "mükemmel" olma zorunda hissettiler


kendilerini.
Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, püriten bir ‹slam anlay›fl›n›n
esas olarak kad›nlar için geçerli olmas›n›, Kuran'daki "Emr-i bi'l
ma'ruf, nehy-i ani'l-münker", yani "iyili¤i emretmek, kötülükten
men etmek" ilkesiyle meflrulaflt›r›yor:
"Bunun kamusal alandaki kad›nlarla ne ilgisi var diye sorabi-
lirsiniz. Çok önemli ve do¤rudan bir ilgisi var. Çünkü bütün ‹slam
aleminde oldu¤u gibi Türkiye'de de kapitalist de¤erlerin tafl›nma-
s› ve içsellefltirilmesinde en önemli set kad›nlard›r. Bu setin k›r›l-
mas› için zaaf noktalar› tespit edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bu ba-
k›mdan kamusal alana ç›km›fl tesettürlü kad›nlar her türlü bak›fl›n
odak noktas›nda bulunmaktad›r."9
Paradoksal bir biçimde dindar kad›n için hâlâ püriten bir yafla-
m› vazeden Cihan Aktafl'›n flu tespitlerini de aktarmakta yarar var:
"‹slami kesimlerin, modernleflmeyle gelen birçok de¤iflikli¤in yol
açt›¤› problemlere çözüm aran›rken, sanki bu de¤iflmelerden o hiç
etkilenmeyebilirmifl gibi, kad›n›n geleneksel konumunun korun-
mas›na, bu korunma tutumunun da bizzat kad›n›n bireysel çabala-
r›na yüklenmesine iliflkin beklenti ve ›srarlar›, flüphesiz kad›na
iliflkin efsanevi soyut yarg›lardan kaynakland›¤› kadar, kad›n›n
sessizli¤i ve dilsizli¤inden de beslenmektedir."10
Bütün bu "‹slam'da ve ‹slami harekette kad›n›n yeri" tart›flma-
lar›yla ilgili olarak Dr. Hidayet fiefkatli Tuksal'la yapt›¤›m›z rö-
portaj›n ifllevsel oldu¤unu düflünüyoruz. Tuksal, Türkiye ve hatta
‹slam dünyas›nda ender rastlanan bir çal›flman›n sahibi bir ilahi-
yatç›. Kendisi, Ankara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi'nde 1998'de
tamamlad›¤› doktora tezinde Hz. Muhammed'e atfedilen rivayet-
lerde kad›n karfl›tl›¤›n› ele ald›. 2000'de, Kitabiyat Yay›nlar› tara-
f›ndan Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹zdüflümü
bafll›¤›yla kitaplaflt›r›lan tez "‹slam ve kad›n" konusuna, ‹slam

9. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söy-


lefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 16-17.
10. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, s. 41.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 19

içinden, ama rahatl›kla feminist olarak nitelenebilecek elefltirel


bir bak›flla yaklafl›yor. 37 yafl›ndaki Tuksal örtülü oldu¤u için ho-
cal›k yapam›yor, ama aktif üyesi oldu¤u Baflkent Kad›n Platformu
ad›na yurtiçi ve d›fl›ndaki toplant›larda mekik dokuyor:

‹slam ve kad›n iliflkisi üzerine çal›flmak nereden akl›n›za geldi?


H‹DAYET fiEFKATL‹ TUKSAL: Ben, k›zlarla erkeklerin bir arada
okudu¤u normal devlet lisesinden yetifltim. O zaman örtülü de de-
¤ildim, herhangi bir ayr›mc›l›¤a u¤ramad›m. Yani erkek arkadafl-
larla eflit koflullardayd›m. Evde de öyle oldu¤u için eflitlik hissine
al›flm›flt›m. Erkeklerin benden üstün oldu¤u fleklinde bir fikre hiç
kap›lmam›flt›m. ‹lahiyata gitti¤imde çok farkl› bir ortamd›, benim
de çok farkl› bir dönemimdi. Çünkü ‹slam hakk›nda hiçbir fley bil-
medi¤im için flöyle düflünüyordum: "‹slam hakk›nda ö¤rendikle-
rim bana ne kadar ters gelirse gelsin bunlar› yapmak zorunda-
y›m." Böyle bir teslimiyet anlay›fl›na sahiptim. 12 Eylül 1980 dar-
besinin hemen sonras›yd›, ilginç bir dönemdi. Ankara Üniversite-
si ‹lahiyat Fakültesi'nde ö¤renciler aras›nda hemen hemen bütün
dini cemaatlerin uzant›lar› vard›. Hocalar›n birtak›m tercihleri var-
d› ama cemaatlerle ba¤lar› yoktu. Yani o zaman cemaatlerden da-
ha hocalar yetiflmemiflti. O ortamda k›zlar çok garip bir konum-
dayd›lar. Öncelikle konuflmalar› çok abes karfl›lan›yordu. Erkek-
ler flöyle düflünüyordu: "K›zlar›n asli görevleri anneliktir; üniver-
site okumalar›na da gerek yoktur. Hadi diyelim ki bir cahillik et-
mifller ya da cüret göstermifller, o zaman burada bizi çok az rahat-
s›z etsinler, bize kar›flmas›nlar, varl›klar›n› belli etmesinler."
Örne¤in ben okula ilk olarak etek-ceketle ve örtülü bir flekilde
gitmifl olmama ra¤men yeterince örtülü olmad›¤›m hissine kap›l-
m›flt›m. Ve hemen, annemin muhalefetine ra¤men zorla bir uzun
pardesü diktirdim. ‹lk iki y›l›m ‹slami denen her türlü zor fleyi uy-
gulamakla geçti. Buna tarikata girmek de dahil. Halbuki ailem be-
nim için çok erken oldu¤unu söylüyordu. Ama biz hep "yar›n öle-
biliriz" duygusuyla her ân›m›zda mükemmel bir müslüman olma-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
20 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

ya çabal›yorduk, ertelemeye vaktimiz yoktu. Bu anlay›fl hepimiz-


de çok bask›nd›. Hâlâ baz› gençlerde bu anlay›fl› görüyorum. Ör-
ne¤in akflam ezan› okunuyor, baz› arkadafllar hemen k›lmaya kal-
k›yorlar. Niye? "Ya befl dakika sonra ölürsem, akflam namaz›n›
k›lmadan ölmüfl olurum..."
Neyse böyle bir hassasiyet dönemi geçirdim. Fakat bu arada li-
seden kalma araflt›rmac› mant›¤›m› kaybetmemifltim. Ders d›fl›n-
da ‹slam'› araflt›rd›m. ‹kinci s›n›fta Kuran çal›flt›m. Bu, beni biraz
daha özgürlefltiren bir süreç oldu, baflka arkadafllar›m› da. ‹nsanlar
zor olan› yapt›ktan sonra "Ben bütün bunlar› yapt›m da ne oldu?"
diye soruyorlar: "Erkeklerle tokalaflmay› b›rakt›m, ne oldu?.. Bu
kadar uzun giyindim, ne oldu?" Yani "ne ifle yarad› bütün bunlar"
diye düflünmeye bafll›yorsun. Bunlar› hiç yapmadan elefltirdi¤i-
nizde "mazeret ar›yor" gözükebilirsiniz. Ama yapt›ktan sonra ne
oldu¤unu ya da ne olmad›¤›n› görüyorsunuz. Sonra daha da öz-
gürlefliyorsunuz. Üçüncü s›n›ftan sonra özgürleflti¤imi düflünü-
yordum. Yani okuldaki o etkin görüfllerin bask›s›ndan kurtuldum.
O güne kadar k›zlar okulda derslere aktif biçimde kat›lm›yor, ko-
nuflmuyor, sessiz bir flekilde yaflamaya çal›fl›yorlard›. Ondan son-
ra biz etkin olmaya bafllad›k.

Kaç kifliydiniz?

Çok kalabal›k de¤il, birkaç kifli. Birkaç kiflinin bile bu çemberi


k›rmas›yla okulda bir dönüflüm yafland›. Arkadafllar bizim tav›rla-
r›m›za al›flt›lar. Kendilerine yönelik bir fley olmad›¤›n› anlad›lar.

Belki sizi "mahallenin delisi" olarak görmüfllerdir...

Hay›r, öyle de¤il. Güçleri yetmiyordu. Onlar kadar iyiysek, hatta


onlar›n ço¤undan iyiysek yapacaklar› bir fley yoktu. Zaten korku-
lar›n›z insanlara cesaret veriyor. Siz korkmuyorsan›z onlar›n da
size hükmetme cesaretleri olam›yor. Bugün ‹lahiyat çok daha ra-
hatlam›fl durumda. K›zlarla erkeklerin birlikte kulüpleri var. K›z-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 21

lar›n düzenledi¤i bir sürü faaliyet var. Çok rahat arkadafl gruplar›
halinde oturuyorlar.

Sizi bu araflt›rmaya ne yöneltti?

Asl›nda bafllang›çta böyle bir araflt›rmaya ihtiyaç duymam›flt›m.


Kiflisel bazda k›s›tl› yaflamad›¤›m için o varolan teorik söylem be-
ni pek fazla etkilemiyordu. Daha do¤rusu öyle zannediyordum.
Ama flimdi geriye bakt›¤›mda flunlar› görüyorum: Di¤erleri gibi
baflar›l› bir ö¤renci olmama ra¤men, ne asistan olarak okulda ka-
labilmeyi, ne master, doktora yapabilmeyi hayal dahi edememifl-
tim. Bu, düflünülemeyecek bir fleydi. Neredeyse yirmiye yak›n er-
kek s›n›f arkadafl›m flu anda çeflitli üniversitelerde ö¤retim üyesi.
Onlar o zamanlardan bunu planlayabilmifllerdi ancak biz k›zlar
bunu düflünemiyorduk. Hem baflörtüsü sorunu vard›, hem de
okuldaki hocalar›m›z›n böyle bir konuda esneklik göstermelerini
ummuyorduk. Zaten hocalar›m›z›n tümü erkekti, bir tek Beyza
Bilgin d›fl›nda, ki onun da erkek hocalardan pek fark› yoktu. Fakat
terörün sona ermesiyle birlikte dersler düzene girdi ve hocalar güç
kazan›p daha da rahatlad›lar. Bir de Özal döneminin "‹slam'la ba-
r›flma" süreci bizim hocalar›m›z› da de¤iflik aray›fllara sevketti.
Benim doktora s›nav›na girdi¤im 1989'da yirmiye yak›n k›z ö¤-
renci yüksek lisans ve doktoraya kabul edildi.

Özal, kendi aray›fl›nda sizin okuldan epey bir destek alm›flt› ga-
liba.

Evet. Hilton'da bir toplant› yapm›fllard›. ‹slami Araflt›rmalar der-


gisini ç›karan arkadafllar›n bir iftar› olmufltu. Özal oraya gelmiflti.
Hocalar›m›z da muhafazakâr insanlard›, ama onlar da oturup dü-
flünmeye bafllad›lar: "‹yi tamam. fiunu yapt›k, bunu yapt›k da ne
oldu? Nereye gidiyoruz?" Neticede kendi birikimimize, hayata
karfl› tavr›m›za ve dindarl›k biçimimize yönelik kapsaml› bir arafl-
t›rma, tefekkür ve özelefltiri süreci bafllad›.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
22 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

1990'da m›?

Evet 1990'larla birlikte bu bafllad›. Ayr›ca ‹lahiyat'taki arkadafllar


hem çok okurlar, hem de çok yönlü okurlar. Örne¤in o dönemdeki
Fazlurrahman çevirileri önemli tart›flmalar bafllatt›. Bu birço¤u-
muzun önünü açt›, "demek ki düflündüklerimizin felsefi temelleri
varm›fl," diye rahatlamam›z› sa¤lad›.

Doktoraya bafllad›¤›n›zda akl›n›zda kad›n konusu var m›yd›?

Hay›r. Usul (metodoloji) çal›flmak istiyordum. Kad›n üstüne ça-


l›flmak istedi¤inizde, önyarg›l› bir flekilde "afla¤›l›k kompleksiniz
yüzünden" diyebiliyorlard›.

Aç›kça m›?

Aç›kça söyleyenler de vard›, ima edenler de. Kad›n konusunda ça-


l›flmay› hiç düflünmüyordum, fakat o dönemde ‹mam Hatip'te ö¤-
retmenli¤e de bafllam›flt›m ve çok büyük flaflk›nl›klara u¤rad›m.
Ö¤retmen ve yönetici arkadafllar›n ço¤u taflra kökenli erkeklerdi.
O y›l ilk defa çok say›da baflörtülü ö¤retmen gelmifl o okula. Tabii
örtülü olmayan bayan hocalar da var. Onlar aç›k bayanlarla nas›l
iletiflim kuracaklar›n› biliyorlar, fakat bizimle nas›l olaca¤›n› bil-
miyorlard›. Çünkü di¤erlerine karfl› medeni kurallara uymaya
özen gösterirken, bizler için özel bir statü bulmalar› gerekti¤ini
düflünüyorlard›. Sonradan iyi arkadafllar haline geldiysek de bafl-
lang›çta büyük s›k›nt› yaflad›k. Bizi nereye oturtacaklar›n› bir tür-
lü bilemediler: "Ö¤retmen mi bunlar, yoksa ö¤rencinin biraz üs-
tünde birileri mi?" Bir de s›n›flarda güncel konular› konufluyor,
mesela son s›n›ftaki k›zlara "imam nikâh› yerine resmi nikâh iste-
yin" diye ak›l veriyoruz. Bunlar da okulda epey k›yamet kopar›-
yor. Vay efendim "modernist kad›nlar gelmifl. ‹mam nikâh›na kar-
fl› ç›k›yorlar. K›zlar›n kafalar›n› kar›flt›r›yorlar," diye bize bir mu-
halefet bafllad›. Müdürümüz oldukça sert davran›yordu. Neticede
biz iyice tak›flan muhalif cepheler olduk.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 23

Onlara göre bizim maafl almam›z da olacak fley de¤ildi. Çünkü


ço¤unun efli çal›flm›yordu. Kimi arkadafllar›n efllerine "sen de mi
han›m paras› yiyorsun?" diye tak›l›yorlard›. Çocuklar›m›z nede-
niyle izin veya sevk almak istedi¤imizde sorun ç›k›yordu. Bizim
kendileriyle eflit konumda, hatta master-doktora yapt›¤›m›z için
kariyer olarak daha iyi durumda olmam›z› zannederim anlayam›-
yorlard›. Benim eflim de ev ortam›nda rahat›na düflkün klasik Türk
erke¤idir, bu yüzden sorunlar yaflad›¤›m›z zamanlar oluyor. Fakat
insan sevdikleri söz konusu oldu¤unda bunu daha kolay hazmede-
bilir belki, ama çal›flma hayat›nda bunlar›n olmas› kabul edilebilir
bir fley de¤il.
Örne¤in ben pantolon giyiyorum diye bana, "Peygamberimiz
Hz. Ayfle'ye, kendi terliklerini giyme izni vermemifl. Sen nas›l bir
erkek k›yafeti giyebilirsin?" diyorlard›. Veya içlerinden biri, "sen
flu bayana 'makyajla namaz k›l›nabilir' demiflsin?" deyince "Evet,
ne olmufl!" cevab›n› verdim. O da "nas›l veriyorsun böyle fetvala-
r›?" diye flafl›rd›. Bakt›m ki erkekler bu gücü hep o belirli hadisler-
den al›yorlar. Yani kad›nlar, "eksik ak›ll›, eksik dinli" yarat›klard›.
‹flte o zaman "usul çal›flmay› boflver" dedim kendime.

Erkek egemen fetvalara karfl› siz kad›n bak›fl aç›s›yla fetvalar ge-
lifltiriyormuflsunuz...

Evet de o zaman "erkek egemen" diye nitelendirmiyorduk. Pratik-


teki sonuçlar› görüyorduk. Örne¤in imam nikâh›yla evleniyorlar,
bir flört dönemi yaflan›yor. Bu dönemde erkekler çok da talepkâr
oluyorlar. Çünkü "sen Allah'›n emriyle kar›ms›n. Senden her fleyi
istemeye hakk›m var," diyorlar. Fakat aralar›ndaki en küçük an-
laflmazl›kta, erke¤in gururuna yönelik en küçük bir s›k›nt›da "Ta-
mam, bitti bu ifl. Güle güle" diyorlar.

Birtak›m kitap ve dergilerde, okullar bittikten sonra erkeklerin


boflad›¤› çok say›da kad›n örne¤i anlat›l›yor...
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
24 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Ben çok say›da tan›k olmad›m, ama az da olsa çok önemlidir.


‹mam nikâh› Hz. Peygamber zaman›nda bir kurumsallaflt›rma gi-
riflimiydi, çünkü erkekler hiçbir zaman nikâhtan veya nikâhs›zl›k-
tan dolay› zarara u¤ram›yorlard›. Kad›n›n, miras, nafaka, çocu¤un
velayeti gibi haklar›n› korumak gerekiyordu. Bu yüzden önemliy-
di. Ancak ‹slami kesimlerde bu gibi gerekçelerle de¤il, "karfl›
cinslerin konuflmas› haramd›r. Konuflmalar› için nikâh gerekir,"
gibi mazeretlerle dini nikâh savunuluyordu. Biz de "Hay›r, konufl-
mak haram de¤il, bunun için nikâha ihtiyaç yok. Konuflsunlar.
Görüflebilirler. Nikâh ciddi bir fley. ‹mam nikâh›n›n da hiçbir ba¤-
lay›c›, kad›n›n haklar›n› koruyucu taraf› yok," diyor ve k›zlara,
"imam nikâh›na güvenmeyin. Böyle bir fleye ihtiyaç duymay›n.
Resmi nikâh yap›n," ö¤üdü veriyorduk. Tabii belki flunu da söyle-
mek gerek: Evlilik gibi kutsiyet atfedilen önemli bir iflte, resmi ni-
kâh›n dinden ve dini ritüellerden ar›nd›r›lm›fl olmas› da, insanlar›n
dini nikâha yönelmelerinde hakl› bir aray›fl olarak görülebilir.

Kitab›n en çarp›c› cümlelerinden birini aktarmak istiyorum:


"F›traten sorunlu olarak yarat›lan kad›n, bu defolu yarat›l›flla
kulluk müsabakas›na neredeyse hükmen ma¤lup bir statüde bafl-
l›yor."

Ben pratikten çok teoriden hareketle bu saptamay› yapt›m: ‹ncele-


di¤im hadis rivayetlerine göre, kad›n erke¤in kaburga kemi¤inden
yarat›l›yor. Erkek düzgün, ama kad›n e¤ri. Hadislerin yorumlar›na
bakt›¤›n›zda, "Onu düzeltmeye çal›flmay›n, zaten düzelmez. E¤er
bu e¤rilik onu haram ifllemeye sevkediyorsa o zaman u¤rafl›n," di-
yor âlimlerimiz. Halbuki Allah Kuran-› Kerim'de diyor ki, "Benim
indimde en de¤erliniz, en takval› olan›n›z, yani sak›nma bilincine
en çok sahip olan›n›zd›r." Ölçüt bu. E¤er kad›nlar gerçekten böyle
e¤ri/sorunlu yarat›lm›fllarsa bu bilinci yakalayamayacaklar, yete-
rince yakalayamayacaklar, demektir. Bu anlay›fl› yans›tan rivayet-
ler bütün güvenilir hadis kitaplar›m›zda yer al›yorlar. Bu kitaplar
müslümanlar›n nazar›nda çok önemli ve dinin temel kaynaklar›
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 25

statüsünde. Geçmiflte ilmi tart›flmalara aç›k birer bilimsel eser ola-


rak görülmüfl olsalar da, ‹slam düflüncesinin donuklaflmaya baflla-
d›¤› zamanlardan beri bu eserler bir tür dokunulmazl›k ve yan›l-
mazl›k z›rh›yla kuflat›lm›fllar. Bir de bu rivayetlerin aç›klamalar›n›
yapan çok ünlü âlimler var. Onlar›n yorumlar› da bu hadisler kadar
etkili olmufl. Onlar›n aç›klamalar›na bakt›¤›n›z zaman neredeyse
hiç kurtaram›yorsunuz. Çünkü flöyle diyorlar: "Kad›n erkek için
yarat›lm›fl bir varl›k." Hadislere bak›yorsunuz, erkek için hizmet-
çiden, k›l›çtan, attan ve kad›ndan bahsediliyor. Yani dört tane ha-
yat› kolaylaflt›r›c› ö¤e var; kad›n bunlardan bir tanesi. Kad›n›n asli
varl›k olarak kabul edildi¤i tek alan Allah'a kiflisel kullu¤u, yani ri-
tueller alan›. Bir de anne oldu¤unda, kocas› için de¤il ama evlad›
için önemli bir varl›k olarak kabul edilmesi söz konusu...

Zaten kad›n›n özne de¤il nesne olarak görüldü¤ünü yazm›fls›n›z...

Maalesef öyle.

Siz bu çal›flman›zda bu rivayetlerin do¤ru olmad›¤›n› m›, yoksa


bu rivayetlerin Kuran'›n ve ‹slam'›n asl›na uygun olmad›¤›n› m›
göstermeye çal›flt›n›z?

Asl›nda ikisini de yapmak için yola ç›kt›m, ama yapabildi¤imi


zannetmiyorum. Bunlar as›ls›z ç›ks›n diye çok dua ediyordum,
ama olmad›. O yüzden sorun var zaten. Bir sene yo¤un bir flekilde
s›rf Kuran üzerinde, onun kad›na yönelik bak›fl aç›s›n› yakalaya-
bilmek için çal›flt›m. En az›ndan "bunlar Kuran'a ayk›r›" diyebile-
yim istedim. Neticede bunlar›n pek ço¤u Kuran'›n genel yaklafl›m›
ve ruhuna çok ayk›r› olsalar da, Kuran'da gerçekten ataerkil bir fo-
nun varl›¤›n› fark ettim. ‹flte bu fon insanlar› çok yan›lt›yor. Bu
ba¤lamda, tam da Fazlurrahman'›n dedi¤i gibi flunu gördüm: Ku-
ran-› Kerim, o gün orada yaflayan Araplar›n zihinlerine hitap edi-
yor. Onlar›n kelimeleriyle konuflan, belki onlar›n kelimelerine afl-
k›n anlamlar yükleyen, ama onlar›n pratiklerini, düflünce dünyala-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
26 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

r›n› yans›tan ve ‹slam'› bu semboller üzerinden anlatan bir tavr›,


üslubu var. Dolay›s›yla bu sembollerin ve bu ataerkil fonun tarih-
sel taraf›n› ihmal etti¤inizde, hedefleri ve amaçlar› gözden kaç›r›p
kelimelerle anlat›lan her fleyi bütünüyle dinden sayman›z gereki-
yor. Bu durumda da sorun ç›k›yor. Örne¤in miras konusunda, er-
ke¤in kavvaml›¤› noktas›nda, eflitlik konusunda, özetle pek çok
konuda sorun ç›k›yor. Örne¤in bu araflt›rmaya bafllamadan önce
"eflinizi flu durumlarda dövebilirsiniz" fleklindeki ayeti hiç düflün-
mek istemezdim. Bu ayet yokmufl gibi davranmak isterdim. Çün-
kü aç›klamas›n› bulam›yordum. Bizim modern bilincimizle böyle
bir fleyi kabul etmemiz mümkün de¤il, ama bu ayet var.

Kimileri ‹slam'da kad›n›n mutlak bir flekilde ezildi¤ini kan›tla-


maya çal›fl›rken, bir baflka grup da ‹slam'›n asl›nda kad›na en ge-
nifl haklar› tan›d›¤›n› iddia etti. Siz bambaflka bir yol izliyorsunuz.

Evet, çünkü kafamdaki bir fleyleri do¤rulamak de¤il, gerçekten


neyin ne oldu¤unu bilmek istiyordum. Kuran'a "evet o ayetler var,
ama flunlar da var" diye bakt›¤›n›zda çok özgürlefltirici oluyor.
Çok daha fazla analizle Kuran'› anlamaya çal›flmam›z laz›m. O
günkü insanlar›n zihniyetini, Kuran'›n onlara ne katt›¤›n› anlama-
m›z da gerek. Kuran'da bugünkü anlamda eflitlik söylemi yok. Ol-
mas›n›n da mümkün olmad›¤›n› düflünüyorum, çünkü eflitlik, ka-
d›nlar›n da, bir dizi mücadeleden sonra iktidar araçlar›na ulaflabil-
meleriyle pratik hayatta boyvermeye bafllad›. Kuran'›n indi¤i dö-
nemdeyse kad›nlar›n iktidar araçlar›na uzanabilmeleri çok güç ol-
du¤u için, kad›nlar›n böyle bir aray›fllar› da olmad›¤› için, eflitlik
söylemi ortaya ç›kam›yor. Çünkü savafllarda çok say›da erke¤in
öldü¤ü o dönemde kad›nlar aç kalmamak için erke¤in himmetine
zaten muhtaçlar. Bu nedenle erkeklere kendilerini kabul ettirebil-
me derdindeler. Onun için Kuran'da boflanmayla ilgili hükümler-
de kad›na anlaflma tavsiye ediliyor. Ama bütün bunlara ra¤men
Kuran, s›rf r›z›k endiflesiyle çekilmez bir evlili¤e katlanmay› da
reddediyor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 27

Ama bugün eflitlik kaç›n›lmaz.

Gene ortam›na ba¤l›. E¤itim düzeyi düflük olup, baflta ekonomik


aç›dan olmak üzere birçok aç›dan kocas›na ba¤›ml› olan kad›n za-
ten eflitlik istemiyor, çünkü eflitlik için fazladan gayret sarfedece-
¤ine kocas›yla gurur duymay› tercih ediyor. Geçenlerde Do¤u'
dayd›m, bir üniversitenin rektörlük seçimleriyle ilgili olarak iki
aday›n han›mlar›n›n adlar› zikredilerek "Ayfle mi kazanacak, Fat-
ma m›?" diye soruluyordu. Rektör olacaklar erkek, fakat savafl›
kazanacak olanlar kad›n!

Kitapta "mümin kad›n›n cenneti neden bir baflka kulun subjek-


tif r›za anlay›fl›na endekslenmifltir?" diye soruyorsunuz...

Evet, çünkü "kad›n, kocas›n›n r›zas›n› almad›kça cennete gide-


mez" fleklinde rivayetler var. Halk aras›nda çok yayg›n ve kad›nlar
tabii ki bunlara inan›yorlar. Siz dini pek bilmiyorsan›z ve size dini
ö¤reten kifli bunu söylüyorsa, inanmaktan baflka çareniz var m›?

Çokefllilik konusunu da elefltiriyorsunuz. Bu günümüz Türkiyesi'


nde hâlâ etkili mi?

Çokefllilik Türkiye'ye özgü bir fley de¤il, bütün dünyada var. Ba-
t›'da belki cinsel özgürlük ad›na yaflan›yor bu. Erke¤in rahat oldu-
¤u, ekonomik gücü elinde bulundurdu¤u, kad›nlara ulaflma yolla-
r›n›n çok kolay oldu¤u ve bunlar›n ay›planmad›¤› bütün toplum-
larda çok yayg›n bir fley. Bat› toplumlar›nda çokeflli kad›nlar›n bi-
le ay›planmad›¤› görülebiliyor. Hatta tekefllili¤in insan› köreltti¤i-
ni iddia edenler ç›k›yor. Türkiye'de kad›nlar›n çokefllilikten, en
az›ndan gurur ve onurlar›n›n zedelenmesi aç›s›ndan çok zarar gör-
düklerini düflünüyorum. Ancak bir erke¤in baflka birisiyle birlikte
olmas›n› engellemenin yolu olmad›¤›n› da biliyorum. Böyle bir
durumla bafla ç›kabilmeleri için, ben kad›nlar›n hem maddi hem
de manevi aç›dan güçlendirilmesi tezini savunuyorum. Örne¤in
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
28 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

eflleri zenginleflen baz› arkadafllar›m var, çok korkuyorlar. Onlara


flöyle diyorum: "Niye kendinizi bu kadar çaresiz hissediyorsunuz.
Güçlü olun. Böyle bir evlili¤i istemiyorsan›z hay›r diyebilme gü-
cünüz olsun. 'fiu riskleri göze al›yor musun, beni kaybetmeyi gö-
ze al›yor musun' diyebilin. 'Allah izin vermifl, ben de izin vereyim'
demek zorunda de¤ilsiniz." Çokefllili¤in yayg›n oldu¤u yöre ve
ülkelerde kad›nlar›n kendilerine özgü ilginç savunma mekaniz-
malar› gelifltirdiklerini gözlüyorum. Ancak bizim çevrelerimizde
sorun var. Çünkü kad›nlar tek bir eflle hayatlar›n›n sonuna kadar
birlikte olma beklentisi ile evleniyorlar. Bu yüzden efllerine çok
ba¤lan›yorlar ve hayatlar›n›n merkezine efllerini koyuyorlar. Hat-
ta bir tür mülkiyet duygusuna bile kap›l›yorlar. Sonra bir gün bafl-
ka bir kad›n›n gündeme gelmesi halinde, bütün dengeler y›k›l›yor
ve kad›n›n hayat› altüst oluyor.

Belli bir yoksulluk dönemini kendi kafalar›na ve yafllar›na uygun


efllerle geçiren erkeklerin belli bir statüye geldikten sonra, onla-
r›n üzerine genç kumalar getirdi¤i söylenir hep...

slam çokefllili¤e izin verdi¤i için baz› genç k›zlar›m›zda bir rahat-
l›k var. Hele günümüzün köfle dönmeci zihniyetiyle yetiflmifl bir
genç k›z, niye fakir bir gençle evlenip s›k›nt› çeksin. Onun yerine,
olgunlaflm›fl, ruhu ve fizi¤i güzelleflmifl ve maddi sorunlar› olma-
yan erkekleri tercih ediyorlar. Bunlara, ikinci olman›n, tercih edil-
mifl olman›n gururu da ekleniyor.

Nas›l bir gurur bu?

Adam›n efli var, kurulu düzenini riske at›p onunla evlenmeyi göze
al›yor!

Ama resmi nikâh›n ilk eflle sürdü¤ü söyleniyor...


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 29

Hay›r, ikinci han›m e¤er güçlüyse yasal ba¤ da ona geçiyor. Ben-
ce zaten bafltan bunu planl›yorlar. Belki ilk baflta bunu söyleme
cesareti gösteremiyorlar ama zamanla durumu lehlerine çeviri-
yorlar.

Arkadafllar›n›za "Ayakta dik durun. Gerekirse boflan›n" m› di-


yorsunuz?

Evet, gerekirse boflan›n. Bu sizi çok rencide edecekse sürdürmek


zorunda de¤ilsiniz. Siz de baflka evlilik yapabilirsiniz. Bizim ha-
n›mlar›m›z ise genellikle demin anlatt›¤›m sebeplerle, böyle bir
fleyi ak›llar›ndan geçirmeyi bile çok abes buluyorlar. Eflleri de öy-
le. Zaten biraz da bunun rahatl›¤› var. Ancak bir gün bir arkadafl›m
flunu anlatt›: Sabah namaz›n› k›ld›ktan sonra dua ederken "Alla-
h›m beni de, eflimi de nefsimizin kötü arzular›na uymaktan koru,"
demifl. Bunu duyan efli irkilerek, "kendin için de mi böyle dua edi-
yorsun?" diye sormufl. Arkadafl›m "Senin nefsin var da benim yok
mu, tabii ki kendim için de dua ediyorum," deyince, efli bunu duy-
maktan hiç de hoflnut olmad›¤›n› belirten flaflk›n bir yüz ifadesiyle
kalakalm›fl. Ayr›ca, yine böyle bir ikinci evlilik hikâyesinde, ko-
cas›na üç k›z›n› b›rak›p gidece¤ini ve baflkas›yla evlenece¤ini
söyleyen bir arkadafl›m›z da var. Neticede kocas› bu kadar çok so-
run ç›kaca¤›n› görünce, girifliminden vazgeçti. As›l mesele de bu
zaten. Onlara bu iflin bir bedeli oldu¤unu göstermek gerekiyor.

Baflka birisiyle evlenmek için ayr›lan kad›n da oluyor mu?

Bir tane duydum ve çok ay›plan›p k›nand›¤›n› biliyorum. Ben de


k›nayanlar› k›nad›m. Çünkü erkekler bunu her zaman yap›yorlar,
kimsenin k›nad›¤› yok. O yap›lan dü¤ünlere cümbür cemaat, bü-
tün beyefendiler ve han›mefendiler gidiyorlar, ama bu ifl bir han›-
m›n bafl›na gelince toplum d›fl› b›rak›l›yor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
30 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Bu noktada kitapta kad›n›n potansiyel cinselli¤inin suçlan›p er-


ke¤inkinin kutsand›¤› yolundaki bölüme gelmek istiyorum. Bu
çok cüretkâr bir saptama.

Bu, bir hadise atfen ç›km›fl bir saptama. "Dininiz ve akl›n›z bu ka-
dar eksik oldu¤u halde, ak›ll›, olgun adamlar› bu kadar kolayca
bafltan ç›kar›yorsunuz" fleklinde bir hadis rivayeti bu. Bunun so-
nucunda "her kad›n potansiyel bir fitnedir ve düflünceleri fleytana
çok yak›nd›r" yorumlar› yap›l›yor. Zaten flu türden aç›klamalar da
yap›l›yor: "Asl›nda bir erkek için kad›n bir felakettir. Mal-mülk
ister, k›skançt›r; erke¤i ilimden, Allah'a ibadetten al›koyar; en kö-
tüsü bu kadar belal› oldu¤u halde erkek ondan vazgeçemez."
Halbuki realiteye bakt›¤›m›zda flunu görüyoruz. Bu tür yorum-
lar›n yap›ld›¤› dönemlerde kad›nlar s›k› s›k› örtünüyorlar. Erkek-
lerle görüflmüyorlar. Okumuyorlar. Evlerde yafl›yorlar. Cinsel aç›-
dan günah iflleyebilecekleri ortamlar zaten k›s›tlanm›fl durumda.
Yani hiçbir fley yapm›yorlar, ama hâlâ onlardan korkuluyor. Ne-
den? Çünkü onlar› "potansiyel fitne" olarak görüyorlar. "Yaz›
yazmay› ö¤retirsin, sevgilisine mektup yazar. Balkona b›rak›rs›n
kafl-göz iflareti yapar," diyerek korkuyorlar. Üstelik bu korkular›n›
hadis haline getirip, ölümünden as›rlar sonra Peygamber'e söyleti-
yorlar.

Kitapta kad›na, "hain, nankör, k›skanç, cimri, lükse düflkün,


huysuz, s›rlar› iffla eden" gibi olumsuz s›fatlar›n yak›flt›r›ld›¤›n›,
bunlar›n kad›nlara özgü karakter zaaflar› olarak gösterildi¤ini
söylüyorsunuz.

"Hadislerde erkek" diye bir araflt›rma yapmad›m, ama kad›nlar›n


durumuna iliflkin hadisleri ortaya ç›karabilmek için epey hadis
okumam gerekti. Bu s›fatlar›n özellikle erkeklere de yak›flt›r›ld›-
¤›na rastlamad›m. Hadislerde kad›nlar için bu tür özelliklerin kimi
zaman tek bafl›na, kimi zaman arka arkaya s›raland›¤›n› gördüm.
Zaten kad›n› "e¤ri" ve ahlaki aç›dan "sorunlu" biri olarak kabul
edince bu s›fatlar› ona yak›flt›rmak çok kolaylafl›yor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 31

Kendinizi nas›l tan›ml›yorsunuz? Feminist misiniz?

Feminizmin temel yaklafl›mlar› aç›s›ndan bak›ld›¤›nda, kad›n ba-


k›fl aç›s›na sahip bir insan›m. Çünkü epey okudum ve o bak›fl aç›-
s›na bir kez sahip oldunuz mu, vazgeçmeniz de zor oluyor. Ama
feminizmde çok ayr›mc›, erkekleri d›fllay›c›, yok say›c›, neredey-
se iliflkileri bütünüyle kopar›p ayr› bir dünya yaratmay› hedefle-
yen bir söylem geliflti. Ben bu çizgiyi makul görmüyorum. Ne
olursa olsun, babalar›m›zla, kocalar›m›zla ve o¤ullar›m›zla birlik-
te yaflamak zorunday›z. Ama varolan sistemleri, pratikleri, dini
do¤ru anlayabilmek için kad›n bak›fl aç›s›na mutlaka sahip olmak
gerekti¤ine inan›yorum. Özetle olan biteni kad›n gözüyle yorum-
lama derdinde olan bir insan›m.

Size feminist diyorlar, de¤il mi?

Diyorlar ve asl›nda rahats›z da olmuyorum. Yaln›z Türkiye'de fe-


minizmin anlafl›lmas›nda sorunlar var. Bu lezbiyenlik olarak da
anlafl›labilir ki ben öyle de¤ilim. Veya erkek düflman› olarak anla-
fl›l›r. Türkiye'de içleri doldurulmad›¤› için bu kavramlardan çe-
kinmiyor da de¤ilim. Kad›n bak›fl aç›s›na sahip olmam, bence din-
dar kiflili¤imi zenginlefltiriyor, düzeltiyor.

1980 ortalar›nda Türkiye'de ‹slami kesimde feminizan bir aray›fl


vard›. Bugün hangi noktaya gelindi?

Türkiye'de o dönemde büyük bir çeviri furyas› oldu. Sözünü etti-


¤iniz ve ço¤unu tan›d›¤›m bu arkadafllar bütün o kaynaklardan
beslendiler. Ortak kaynaklardan ortak düflüncelere ulafl›lmas› nor-
mal. Yaln›z Bat›l› feministlerle Türkiye'dekilerin eserleri aras›nda
fark var. Türkiye'dekiler hep taraf tutarlar. Ya kemalist feministtir-
ler, ya solcu feministtirler ve bir flekilde hep birilerini d›flarda tut-
maya çal›fl›rlar. Kendi ideolojik kimliklerini, niyeyse, belki femi-
nistliklerini meflrulaflt›rmak için, mutlaka ortaya koymaya çal›fl›r-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
32 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lar. Sonuçta siz onlar›n yazd›klar›n› okurken, ne kadar ayn› fleyle-


ri savundu¤unuzu düflünseniz de o insan›n sizi d›fllad›¤›n›, sizi is-
temedi¤ini anlars›n›z. Ama Avrupa ve Amerika feministlerini
okurken böyle bir s›k›nt›n›z yok, çünkü onlar daha kapsay›c›. On-
lar için tek bir düflman var. Dolay›s›yla Bat›l› eserler bizim üzeri-
mizde daha çok etkili oldu, onlardan beslendik.
1980'li y›llarda herkes yeni evlendi, ifl hayat›na at›ld›, anne ol-
du; yani hayat›n gerçek yüküyle, prati¤iyle o y›llarda tan›flmaya
bafllad›lar. Arkadafllar›yla evlendiler ve onlar›n da birer klasik
Türk koca oldu¤unu, belki onlarla asl›nda hiçbir fley paylaflmad›k-
lar›n› gördüler. ‹fl hayat›nda erkeklerin tercih edildi¤ini, hamile
kald›klar› için ay›pland›klar›n› gördüler. Bütün bunlar içinde bu-
lunduklar› anadamarlarla hesaplaflmalar›n› beraberinde getirdi.
Baz› ülkücü han›mlar biraz daha çabuk hesaplaflt›lar. Hepsi de¤il
ama, 1980'lerde çal›flmaya bafllayan grup. Öbür kesim, daha çok
eve kapanan bir yaflam sürdükleri için teslimiyetçi çizgilerini sür-
dürdüler; en az›ndan geç kald›lar. Kad›n konusunda teorik hesab›
verilmemifl onca de¤iflmeye ve geliflmeye ra¤men, hâlâ bugün bir
kad›n›n "ben feminist düflünceye yak›n›m" diyebilmesi bizim ca-
miada büyük cesaret gerektirir.

Ama çok say›da kad›n kuruluflu var ‹slami camiada...

Evet var. Bizim kurucular› aras›nda oldu¤umuz Baflkent Kad›n


Platformu da bu kurulufllardan biri. 1995'te kuruldu¤umuzdan beri,
sadece kad›n sorunlar›yla ilgileniyor ve hem dine hem de kad›n ba-
k›fl aç›s›na uygun politikalar gelifltirmeye çal›fl›yoruz. Platform ya-
p› itibar›yla, ba¤›ms›z giriflim gruplar›n›n yan› s›ra, baz› vak›f ve
derneklerin kad›n temsilcilerinden olufluyor. Dolay›s›yla kulland›-
¤›m›z dil ve yöntem aram›zda genellikle uzun tart›flmalara neden
olabiliyor. Çünkü kimseyi tedirgin etmeyecek bir yol bulmak zo-
runday›z. Bizim arkadafllar›m›z›n tafl›d›¤› endifleleri, di¤er kad›n
kurulufllar› da fazlas›yla tafl›yorlar. Bu yüzden her f›rsatta feminist
olmad›klar›n› vurgulama ihtiyac› duyuyorlar, çünkü d›fllanmaktan
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 33

gerçekten çekiniyorlar. Baflka kesimden bir han›m›n bir fleyleri


söylemesiyle, ayn› fleyleri örtülü, bizim kesimden bir kad›n›n söy-
lemesi çok farkl›. Bizden birisi söyledi¤inde "Bunu nas›l yapar?
Bu kadar kifli bizi d›flar›dan vurmaya çal›fl›rken bunlar da hainlik
yap›p bizi içten vurmaya çal›fl›yor," diye tepki alabilir.

RP Han›m Komisyonlar› olay› yafland›. Binlerce kad›n parti için


seferber edildi, toplumsallaflt›r›ld›, ama di¤er yandan önleri ke-
sildi.

Zaten o han›mlar› hiçbir zaman ümitlendirmemifllerdi. Kocalar›


belki ümitlendi. Parti içinde yükselmelerini kolaylaflt›rmak için
han›mlar›n›n etkin çal›flmas›na bel ba¤layanlar oldu. Yani kad›n-
lar kendileri için de¤il, ya sadece Allah r›zas› için ya da kocalar›-
n›n yükselmesi için çal›flt›lar orada. Zaten RP y›llarca kad›nlar›n
etkin karar mekanizmalar›na gelemeyece¤i tezini savundu. Bu da
bir hadis rivayetine dayal› olarak savunuldu ve kad›nlar da buna
iman etmifllerdi. Baflka türlü olamayaca¤›n›, aksi takdirde günaha
gireceklerini düflünüyorlard›. Ama son dönemdeki Merve olay›n›
baz› partililer bana flöyle aktard›: "FP'li yönetim asl›nda örtülü
aday istemiyordu, ama tabandaki kad›nlar çok bask› yapt›. Bizi
Nazl› Il›cak ile Oya Akgönenç gibi kifliler temsil etmez dediler."

Kitab›n›z ‹slami camiada nas›l karfl›land›?

Ben bu çal›flmay› sekiz senede tamamlayabildim. Doktoraya bafl-


lad›¤›mda okuldaki arkadafllarla iliflkimiz çok mesafeliydi. Biraz
fazla konufltu¤umda "size abla diyebilir miyiz?" diyenler oldu.
Sanki arkadafll›k makul bir fley de¤il de bunu bir abla-abi iliflkisi-
ne getirmemiz gerekiyormufl gibi. Fakat zamanla, benim bu konu-
daki görüfllerimi de bildikleri için aram›zda bu arkadafll›k kavra-
m›n› gelifltirdik. Benim bu kitab›m› da onlar yay›mlad›lar. Kendi-
leri de kad›nlar ad›na birçok fleyden rahats›zd›lar. Onlar da de¤ifl-
tiler. Örne¤in bu kitaptaki bütün hassasiyetleri onlarla paylaflabili-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
34 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

yorum. Kitab›n ilahiyat fakültelerinde çok sat›ld›¤›n› duydum.


Tart›flma konusu yap›lm›fl. Baz› derslerde baz› bölümleri okun-
mufl. Beni aray›p soruyorlar. Özellikle k›z ö¤rencilerin çok büyük
sevinciyle karfl›laflt›m. Onlar da birçok fleyin yanl›fl oldu¤unun
fark›ndalar, fakat izah etme ve dile getirmede zorlan›yorlar. Daha
önemlisi bunu a¤›rl›¤›n›n alt›ndan nas›l kalkabileceklerini bilemi-
yorlar. Bu kitap herhalde onlara bir yöntem gösteriyor.

Birçok yerden davet al›yor olmal›s›n›z?

Evet ça¤›rmaya bafllad›lar, gidiyorum.

Sorun ç›km›yor mu?

Ç›k›yor. Mesela bir yerde dinleyiciler toplant›n›n sürmesini ister-


ken beni davet edenler, tart›flma ç›kmas›ndan korktuklar› için bir
an önce bitirmek istediler. Art›k çok geleneksel görüflleri savun-
mak pek makbul bir fley say›lmasa da, aile kurumundaki hiyerarfli
vazgeçilmez bir statü olarak korunmaya çal›fl›l›yor. "Erke¤in ast›-
¤› ast›k, kesti¤i kestiktir," demekle bir yere var›lamayaca¤›n› art›k
herkes biliyor. fiimdi "ifl hayat›nda kad›n-erkek eflit olmal›, ama
evin reisi de erkek kalmal›. Bu Kuran'da var, de¤iflemez," gibi
fleyler söylüyorlar. Biz de tart›fl›yoruz.

K›zlar herhalde size içlerini döküyorlard›r. En çok neden flikâyet


ediyorlar?

Ayn› dertler. Erkek arkadafllar›n›n üzerlerinde bask› kurma niyet-


lisi olduklar›n›; kendilerinin onlar› çok takmayan hallerinden ra-
hats›z olduklar›n›; hatta erkeklerin kendilerini "bu gidiflle evde
kal›rs›n›z," diye uyard›klar›n› söylüyorlar. Fakat onlar daha flans-
l›lar. Daha iyi bir döneme denk geldiler.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 35

Belki de ‹slami hareketin yenilgisiyle gelen genel bir demokratik-


leflme yaflan›yor. Art›k büyük iddialara sahip cemaatler ve parti-
ler kalmad›. RP-FP demokrasi savunur oldu. Bunlar›n etkisi ola-
bilir mi?

Çok etkisi var, ama ben ona yenilgi demiyorum. RP hayatla tan›flt›.
‹ktidara geldi¤i zaman birçok fleyi yapamayaca¤›n› zaten gördü.
‹ktidarda kalsayd› çok daha iyi olacakt›; neleri yap›p neleri yapa-
mayaca¤›n› herkes birlikte çok daha iyi görecekti, ama bu kadar› da
yetti. 28 fiubat süreci bence Türkiye için çok büyük bir talihsizlik.
Dindar kesim, tam da demokrasiye adapte olmak zorunda oldu¤u-
nu hissederken, bunu anlam›flken demokrasiye darbe vuruldu.
Gerçi demokrasiyi savunmak meflrulaflm›fl oldu ama çok fleyin de
önü kesilmifl oldu. Cemaatlerin etkisi gene güçlü, fakat partinin et-
kisi zay›f ve insanlar demokrasiye olan ihtiyaçlar›n› kavrad›lar.
Kendime bakacak olursam, ben yirmi y›ld›r baflörtüsü s›k›nt›-
s›n› yafl›yorum. Benim gibi s›k›nt› çeken baflka insanlar var; onla-
ra empati duymama, onlarla ilgilenmeme yol açt› bu yaflananlar.
Bunlar›n bir k›sm› cezaevinde, bir k›sm› marjinal görüfllere sahip,
baz›lar› eflcinsel, transseksüel, yani toplumun d›fllad›¤› insanlar...
Yani herkes bir flekilde ac› çekiyor. Ac›, yok say›lma, d›fllanma,
iteklenme bize mahsus de¤il. Polisin bir solcuya, bir travestiye in-
dirdi¤i her copun ac›s›n› paylaflabiliyorum. Böyle bir ortak alan
kazand›k, ama hâlâ flöyle bir handikap›m›z var: Biz zor da olsa bu
alanlara uzanmak zorunda oldu¤umuzu düflünüyoruz ancak yeter-
li duygusal ve zihinsel haz›rl›¤›m›z yok. Fakat mesela Kad›n›n
Statüsü Genel Müdürlü¤ü'nün bütün toplant›lar›na kat›lmaya çal›-
fl›yoruz. Kad›nla ilgili resmi ve sivil her türden toplant›ya kat›lma-
ya çal›fl›yoruz, ama insanlar bundan pek memnun olmuyorlar. "‹yi
ki geldiniz" filan demiyorlar. Sizi d›fllamaya, sözünüzü a¤z›n›za
t›kmaya çal›fl›yorlar.

Ya sizin kesimin erkeklerinin tavr›?


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
36 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Bizim kanad›n meflhur erkekleri ve siyasileri genellikle çal›flmala-


r›m›zla pek ilgilenmiyorlar. Ancak karfl›lafl›p tan›flt›¤›m›zda, yap-
t›klar›m›z› ve yapmay› planlad›klar›m›z› ö¤rendiklerinde destek
olmaya çal›fl›yorlar. Akademisyenler, sivil toplum kurulufllar›n-
daki erkekler de benzer bak›fl aç›lar›n› yakalam›fl olduklar› için
destekliyorlar.

‹slami kesimde genç erkekler, gündelik hayatta kendi kesimin-


den k›zlarla de¤il de örtülü olmayanlarla daha rahat iliflki kura-
biliyor diye bir iddia var...

Gündelik hayatta onlarla nas›l iletiflim kurabileceklerini pek bil-


miyorlar. Çünkü "namahrem" fikri var zihinlerinde. "Ben bu er-
kekle ya da k›zla konuflsam bunu nas›l anlayacak, nas›l yorumla-
yacak?" endiflesi var. Birine bir fley sordu¤unuzda onda bir mesaj
var zannedip üç gün sonra size evlenme teklif edebilir. Bizim ke-
simde kad›nlarla erkekler aras›nda mesleki ya da baflka ba¤larla
bir arkadafll›k fikri henüz yayg›n de¤il. Dolay›s›yla bunu düzenle-
yen ve meflrulaflt›ran bir gelenek de daha oluflmad›. Bu yüzden, bi-
zim k›zlar arkadafll›k anlay›fl›na sahip baflka erkeklerle, bizim er-
kekler de arkadafll›k anlay›fl›na sahip baflka k›zlarla arkadafl olabi-
liyorlar.

Gonca Kurifl olay›n› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

Gonca Kurifl, biz müslümanlar›n resmi tavr›n› çok net ortaya ko-
yan bir örnektir. Kurifl'in kabul edildi¤i tek grup, Ercüment Öz-
kan'›n sa¤l›¤›nda ‹ktibas dergisi çevresiydi. Gonca onlar›n içinde
rahatça konuflup istedi¤ini söyleyebilen bir insand›. Ercüment Öz-
kan öldü¤ünde Gonca'n›n fikirleri biraz daha feministleflmiflti. Yi-
ne o grup içinde konuflmaya kalkt›¤›nda kendisini susturdular, ne-
redeyse kap› d›flar› ettiler. Gonca bunun üzerine daha aktif davran-
ma karar› ald›. "Bir sürü insan ‹slam'› yanl›fl tan›yor, kad›n konu-
sunda bir sürü fley yanl›fl anlat›l›yor. Ben bunlarla mücadele ede-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 37

ce¤im," diyordu. Bir toplant›m›zda bize oturdu¤u s›radan "ilahi-


yatç› han›mlardan rica ediyorum. Kuran'›n mealini onlar yazs›n-
lar. Çünkü flimdiye kadar hep erkekler, kendi anlay›fllar›na göre
yazd›," diye seslenmiflti. Zaten o s›rada iki gazeteci taraf›ndan
keflfedildi. Onlar kendisini televizyona ç›kma konusunda ikna et-
ti. O zaman beni de aray›p "Böyle bir teklif var. Gel beraber ç›ka-
l›m," demiflti. Bense hem araflt›rmam› tamamlamad›¤›m için ken-
dimi haz›r hissetmedi¤imi, hem de konjonktürün uygun olmad›¤›-
n› söyleyerek onun da televizyona ç›kmamas›n› istedim. Beni din-
lemedi. Ertesi gün atlay›p Mersin'e gittim. Bütün bir gece konufl-
tuk. Çok yürekli bir kad›nd› ve öldürülece¤ini de tahmin ediyor-
du. Çünkü içinde yer alm›fl oldu¤u Hizbullah'›n nas›l bir grup ol-
du¤unu biliyordu. O bir fleye, bir gruba uzaktan bak›p de¤erlen-
dirme yapmazd›. Muhakkak gider, tan›fl›r, ö¤renirdi. Böyle birçok
gruba girip ç›km›fl, fakat sa¤duyusunu, samimiyetini kaybetme-
mifl bir insand›. Hiç kimseye angaje olmam›fl, mert bir insand›.
Neticede korktu¤umuz bafl›m›za geldi. Medyan›n sansasyonel
yaklafl›m›n›n da bu sonda önemli bir pay›n›n oldu¤unu düflünüyo-
rum. Kaç›r›ld›¤›nda oturup ne yapabilece¤imizi tart›flt›k. Ama
kendi arkadafllar›m›z içinden bile ona asla sahip ç›kmamam›z ge-
rekti¤ini, onun dini sapt›rd›¤›n›, çok gereksiz ifadelerde bulundu-
¤unu söyleyen kad›nlar ç›kt›. Buna ra¤men de¤iflik illerden on se-
kiz kad›n, ismimizi vererek bir aç›klama haz›rlad›k, ama hiçbir
gazete yay›mlamad›. ‹stanbul'da önemli isimleri arad›¤›m›zda bi-
ze Gonca'n›n devlet için çal›flt›¤›n›, k›sa zamanda bir yerden ç›ka-
ca¤›n›, bu yüzden kesinlikle destek vermeyeceklerini söylediler.
O s›ralarda bizim gazeteler ondan "feminist" diye bahsediyordu,
kimse "müslüman feminist" filan demiyordu.

Kad›n oldu¤u için mi?

Sadece kad›n oldu¤u için de¤il. fiimdi de reform tart›flmalar› ç›k-


t›. Bizim camiada çok hassas olunan baz› tehlikeli konular var. Bu
kavramlardan ve bu kavramlar› olur olmaz a¤›zlar›na alan kimse-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
38 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lerden çok çekmifller. Devletin konuflturdu¤u insanlardan hofllan-


m›yorlar. Ben Gonca'n›n öyle olmad›¤›n›, yani birtak›m resmi güç
odaklar›na angaje olarak konuflmad›¤›n› yak›ndan biliyorum.

Öldürülmesi, kendini ona yak›n hisseden insanlarda ürküntü ya-


ratt› m›?

Ben o zaman Hizbullah denen örgütten pek haberdar de¤ildim.


Böyle bir tehlike oldu¤unu bilsem Gonca'n›n konuflmamas› için
ne gerekiyorsa yapard›m. Art›k böyle bir tehlike de kalmad›. Gon-
ca'n›n kim taraf›ndan öldürüldü¤ü ö¤renildi¤inde o grup zaten çö-
kertilmiflti. Kendi ad›ma pisipisine ölmenin çok kötü oldu¤unu
düflünüyorum. Daha temkinli olmak gerçekten gerekebilir. Ben
böyle vahfli bir müslüman grubun olabilece¤ini asla akl›m›n ucun-
dan geçiremezdim.

Ama var.

Maalesef var ve Susurluk çetesiyle ayn› kaynaklardan besleniyor


oldu¤u söylentisi de ülkemizdeki temel sorunun dindar insanlar-
dan de¤il, ülkenin kara para piyasas›nda rant sahibi olmak isteyen
güç odaklar›ndan kaynakland›¤› gerçe¤ini ortaya koyuyor.

Kurifl'in cenazesinde de yaflanan kad›nlar›n namaz k›lmas› olay›


var. Ne düflünüyorsunuz?

Gonca'n›n cenazesi önemliydi asl›nda. Ona verilmifl sözümüz var-


d›, ama biz Gonca'n›n cenaze namaz›n› bir evde k›ld›k. Önce bir
camide k›lmay› düflündük, sonra gazeteciler gelir diye vazgeçtik.
Gonca'n›n vasiyeti oldu¤u için teyzesi k›ld›rmak istedi. Ben yine
erkekleri suçluyorum. Madem ki Gonca'n›n böyle bir vasiyeti var
ve madem ki bu ifl için hayat›n› ortaya koydu iste¤inin yap›lmas›
gerekiyordu. Ama erkekleri biliyoruz, yapt›rmazlar. Ben öyle or-
tamlarda arbede ç›kar›lmas›ndan hofllanm›yorum. Medyan›n da
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 39

bu konular›, çok iyilik olsun diye, örne¤in "kad›nlar›n önü aç›l-


s›n", "özgürce cenaze namaz› k›labilsinler" diye ele ald›¤›n› zan-
netmiyorum.

Siz istedi¤iniz kiflinin cenaze namaz›n› k›lmak istemez misiniz?

Bu al›flkanl›kla ilgili bir fley. Ben k›lmayabilirim, ama gitmek iste-


yen gidebilmeli. Bugüne kadar illa gitmek istedi¤im bir cenaze
namaz› olmad›. Herhalde bir de bu kadar sansasyonel oldu¤u için
istemiyorum.

‹slam ile kad›n kavram›n›n yan yana gelmesinin sansasyona yol


açt›¤› bir olgu de¤il mi?

Bu daha çok medyan›n üslubundan kaynaklan›yor. Bunlar çok da-


ha sa¤duyulu, daha ifllevsel bir flekilde tart›fl›labilir.

Dayak meselesi de en önemli meselelerden biri de¤il mi?

Kad›n her türlü çevrede, farkl› fliddet türlerine maruz kal›yor. As-
l›nda tüm insanl›¤›n sorunu bu. Bat›'da kad›na yönelik fliddet yok
diyebilir miyiz? Kuran'daki dayak olay›n› baz›lar›n›n bu kadar
dillerine dolamalar› yine o sansasyon merak›yla ilgili bence. Evet
fliddeti lanetliyoruz, ama fliddet, baflka yol bilmeyen, baflka savun-
ma mekanizmalar›n› çal›flt›ramayan, bunun e¤itimini almam›fl in-
sanlar›n kulland›¤› bir dil. Bu, e¤itim ve terapiyle halledebilece¤i-
miz bir fley. Siz bu konuda hiçbir fley yapmay›p, sadece birilerine
sald›r›yorsunuz. Tamam bu tür fleylere ben de kat›lm›yorum, kat›l-
mam da mümkün de¤il, fakat fliddeti insan hayat›ndan silmek de
imkâns›z.

Ama burada fliddetin meflrulaflt›r›lmas›, hatta kutsallaflt›r›lmas›


var.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
40 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Hay›r kutsallaflt›r›lm›yor. Arap toplumu çok kaba saba bir toplum-


du. Mesela Hz. Ömer ile ilgili rivayetlerden bunu anl›yoruz. K›z-
d› m› kar›s›na bir tokat at›yor. Hatta Peygamber'i de han›mlar›na
karfl› çok sab›rl› davrand›¤› için k›n›yor. Peygamberimiz ise do-
kuz han›mla geçinmeye çal›flan bir insan. Kitapta da göstermeye
çal›flt›¤›m gibi bu kolay bir fley de¤il. Çok uzun bir süre tekeflli bir
hayat sürüyor. Medine'deyse farkl› bir dönem bafll›yor. Daha çok
siyasal evlilikler yap›l›yor veya bunun içinde haz unsuru da olabi-
lir. ‹slam bu hazz› günah saymaz. Neyse, dokuz kad›n›n gönlünü
hofl tutmak zorunda olan bir erkek. Ben Peygamberimizin, öyle
baz› kitaplarda anlat›ld›¤› gibi ola¤anüstü güçlerle donat›lm›fl ol-
du¤unu düflünmüyorum bu anlamda. Han›mlar› da eflitlik için mü-
cadele ediyorlar. En ufak bir durumda haklar›n› koruyorlar. Mese-
la her akflam s›ras› gelen han›m›n evinde bütün han›mlar toplan›-
yor, sonra herkes odas›na çekilip Hz. Peygamber onunla kal›yor.
Bir gün s›ra diyelim Hz. Aifle'deyken, bir baflkas›n›n Peygam-
ber'in elini tutmas›na bile izin vermiyor. Bu kad›nlar›n çekiflmesi-
nin, hatta birbirlerine yönelik komplolar›n›n ortas›nda olmas›na
ra¤men Hz. Peygamber'in ne bir kölesine, ne bir han›m›na elini
kald›rd›¤›na dair tek bir rivayet yok. Evet bu ayet var, ama bu ayet
erkeklerin k›zg›nl›k ân›nda ilk tepkisi olan daya¤› önleyip anlafl-
mazl›klar› önce konuflarak çözdürmeye çal›fl›yor. O olmazsa ya-
taklar›n›z› ay›r›n, diyor. Çünkü bu çok kumal› bir evlilikte onur k›-
r›c› bir davran›fl. Günümüzdeyse bu kad›nlar için de¤il de erkekler
için bir ceza gibi görünüyor. En son olarak daya¤› gösteriyor ki bu
çok uzun bir süreç. Kuran'›n, fliddetin bu kadar yayg›n ve yerleflik
bir davran›fl kal›b› oldu¤u bir toplumda asl›nda onu devre d›fl› b›-
rakt›¤› bile söylenebilir. Yani Kuran o dönemin erkeklerini bir ne-
vi terbiye ediyor, en son çarede daya¤a olur veriyor ama bu bugün
bizim kabul edemeyece¤imiz bir öneri.

Erkekler dayakla kad›nlar› terbiye ettiklerini san›yorlar.

Onlara "kad›nlar›n›z› terbiye edin" mant›¤›n› verdi¤i do¤ru. Ama


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 41

k›zlar›n henüz on üç-on dört yafl›ndayken hayat› çoktan kavram›fl


erkeklerle evlendi¤i durumlarda bu bir bak›ma anlafl›labilir. Ama
bugün ayn› e¤itimi alm›fl çiftlerin birbirini dayakla terbiyesi diye
bir fley söz konusu olamaz.

Fetva Kurulu'na bir kad›n üye atanacak olmas› sizi heyecanlan-


d›r›yor mu?

Hay›r. Diyanet'in bütün teflkilatlanmas›nda büyük de¤ifliklikler


yapmas› laz›m. Atanacak olan üyenin Muallâ Selçuk olaca¤› ileri
sürüldü. O zaten hem Din E¤itimi Genel Müdürü, hem de üniver-
sitede ö¤retim üyesi. Nas›l zaman bulup da Kurul'da çal›flacak?
Üstelik ben kendisinin kad›n bak›fl aç›s›na sahip herhangi bir de-
meç veya konuflmas›n› hiç duymad›m. Çok evcimen, erkeklerle
iyi geçinen biridir. Kendisini severim, ama kad›n bak›fl aç›s›yla
söylenen fleyleri tehlikeli bulur, dolay›s›yla Diyanet için çok iyi
bir isimdir. Ama benim için de¤il.

Diyanet'te sizin gibi insanlar›n m› olmas›n› istiyorsunuz?

Elbette, kad›n bak›fl aç›s›na sahip insanlara görev vermeliler.


Duydu¤umuza göre Fetva Kurulu'na sorulan sorular›n yüzde 70'i
kad›nlardan geliyormufl ve kad›nlar›n özel sorunlar›yla ilgiliy-
mifl. Biz bu sorular ve Diyanet'in verdi¤i cevaplardan hareketle bir
araflt›rma yapmay› düflünmüfltük.
Ancak Diyanet yönetiminde kad›n sorunlar›na karfl› gerçek ve
esasl› bir hassasiyetin oldu¤u konusunda flüpheliyim. Sanki "flim-
di ne söylesek iyi gider" diye bak›p baz› laflar ediyor gibiler. Ge-
çen sene her ile bir kad›n uzman kadrosu aç›ld› ve atamalar yap›l-
d›. Genellikle arkas› olanlar›n atand›¤› söylendi. Baflkan Bey "Biz
temsil de¤il hizmet makam›y›z," diyor. Diyanet'e teklifim flu:
E¤er kad›nlar konusunda bir fleyler yapmak istiyorsan›z, bu hiz-
met personelinin içine kad›nlar› bolca dahil edin. Mesela müftüler
ve müfettifller hep erkek. Niye hiç kad›n müftü ve müfettifl yok?
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
42 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Müftü yard›mc›s› bile neredeyse yok. ‹llerde ayr›ca ilçe müftüleri


de var. Niye illere tek bir kad›n uzman al›yorlar? Ne kadar müftü
ve müftü yard›mc›s› kadrosu varsa en az›ndan o kadar kad›n uz-
man istihdam edilmeli. Bunlarda da objektif özelliklerin aranmas›
gerekiyor. Ayr›ca Diyanet kendi personeliyle de yak›ndan ilgilen-
meli. Kuran kurslar›nda çok yetenekli, çok gayretli ve kurslar› ka-
d›nlar›n sosyalleflme merkezleri olarak gören görevliler var. Otuz
yafl›n üzerinde, kocas› veya kay›nvalidesinden izin almadan bir
yere gitmemifl kad›nlar Kuran kurslar›na rahatl›kla gidebiliyorlar.
‹flte orada görevliler kad›nlara, haklar›n› hukuklar›n› ö¤retebilir-
ler. Ama belki Diyanet'in bunlardan haberi bile yok. Diyanet bü-
tün personeline toplumsal cinsiyet perspektifi kazand›rmal› fakat
özellikle kad›n personeline, hizmet içi e¤itim yoluyla kad›n bak›fl
aç›s› kazand›rmal›d›r.

Bunu yapabilir mi?

Yapt›rabilir. Kendisi asla yapamaz. Diyanet'in bu kemikleflmifl


kadrosundan böyle bir aç›l›m beklenemez.

fiu anda dindar kad›nlar›n en acil sorunlar› nedir?

Dindar kad›n iki arada bir derede kalm›fl durumda. Sistem, örtülü
kad›nlar› yok say›p d›fllamaya bafllad›¤›ndan beri bizim kesimin
baz› erkekleri de yok saymaya bafllad›. Çünkü kad›nlar kendi ka-
riyerlerine ve görünürlüklerine zarar veren bir unsur olmaya bafl-
lad›. Eskiden bir kâr-zarar dengesi vard›. fiimdi denge bozuldu.
Bu anlamda ne ‹sa'ya ne Musa'ya yaranamayan bir kad›n kitlesi
var ortada. Bu asl›nda kadinlar› çok olgunlaflt›rd›, kendi ayaklar›
üstünde durman›n ne kadar gerekli oldu¤unu kavrad›lar. Eflleri ve-
ya dindar amirlerinin, sorun kendilerine bulaflt›¤› anda kendilerini
yaln›z ve devre d›fl› b›rakt›¤›n› hepsi gördü.
Meseleye kad›n›n geliflmesi ve güçlendirilmesi perspektifin-
den bakan kesimlere gelince, onlar›n yok saymaya cal›flt›klar› bu
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM VE KADIN 43

kesim kesinlikle gözard› edilebilecek bir kitle de¤il. Bu kitleyi


göz önüne almadan hiçbir politikay› etkili hale getiremezsiniz. Bu
kitlenin deste¤ini almadan Türkiye'de kad›nlar ad›na hiçbir bafla-
r›l› ifl yapamazs›n›z. Bu kitle eskiden evden ç›kmas›n›n, erkekler-
le konuflmas›n›n günah oldu¤unu düflünüyordu, flimdi bunlar› b›-
rakt› ve hayat›n içinde varolmak istiyor. Kendisini sadece anne
olarak de¤il, ifli ve çevresiyle gerçeklefltirmek istiyor. Bu onun di-
¤er insanlarla bar›flmas›n› sa¤layacak bir süreçti. Fakat flimdi bu-
nun önü kesilmeye çal›fl›l›yor. Kimse bir süre sonra örtülü kad›n-
lar›n yok olaca¤›n› düflünmesin. Bask›lar bize çok daha büyük
bir inanç sa¤lad›. Birçok fleyi göze alabiliyoruz art›k. Yok olma-
yacaklar› için onlar›n bir an önce hayata intibak etmelerine izin
verilmeli.

Örtülerini açanlar da oldu.

Çok büyük psikolojik sorunlar yaflad›lar, ço¤u hastaland›. Gö¤üs-


lerinde ur ç›kanlar› biliyorum. Efllerinden ayr›lanlar oldu. ‹kili bir
kiflilik tafl›ma zorunlu¤unun ac›lar›n› yafl›yorlar. Kendi ad›ma flu-
nu söyleyebilirim. Baflörtüsü benim dindarlaflmam›n sembolüdür;
asla siyasal bir sembol olmam›flt›r. Ben dindarlaflmaya karar ver-
di¤im gün örtünmeye de karar verdim. Yüzde 99'umuz için bu
böyledir. Açmak, sanki bu süreci sona erdirmek anlam›na gelecek.
Yani eski hassasiyetlerimizi kaybetmek. Halbuki siz tam da bu
hassasiyetlerle, kendi kimli¤inizi alternatif bir kimlik olarak kur-
gulam›fls›n›z, ama sizden bunun sembolünü al›yorlar. Bugün ki-
min üstünden bir fley alabilirsiniz? Ben çocu¤uma istedi¤im fleyi
giydiremiyorum. Bafl›n› açan arkadafllarla görüflüyoruz. Hiçbiri
mutlu de¤il. Biri flöyle dedi: "Okula gidiyorum. Bafl›m› açmak
üzere aynaya gidiyorum/ Bafl›m› aç›yorum ve aylardan beridir hâ-
lâ aynadaki bu görüntüme al›flamad›m."

Bu süreçte erkekler nas›l bir destek verdi?


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
44 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Birçok erkek, özellikle milliyetçi kesim, parti politikalar›na uygun


olarak açmalar› yolunda gerekli deste¤i verdiler. Çünkü onlara da
bulaflt› bu ifl. Kad›nlar›n direnmesi kendilerinin de zora girmesi de-
mekti ki erkekler zora girmeyi asla kabul etmiyorlar. Fakat Meh-
met Altan'›n dedi¤i gibi, bu süreç elbet bir gün bitecek ve geçmifl
darbelerden minnetle yadedilen tek bir isim kalmad›¤› gibi 28 fiu-
batç›lardan da kimsenin ad› hay›rla an›lmayacak. Onlardan kor-
kan, sinen, ilk atakta halk›n kendisine emanet etti¤i yetkileri devir
teslim eden, ya da bir umut olarak kendilerine verilen 28 fiubat
sonras› oylarla iktidara gelip haz›rola geçenler, al›nlar›na sürülen
utanç karas›ndan asla kurtulamayacaklard›r. Baflörtülülerin de bu
günleri asla unutabilece¤ini sanm›yorum. Bir gün, belki de kocala-
r›ndan ve kocalar›n›n destekledi¤i partilerden bafllayarak yaflad›k-
lar› bu ac› günlerin hesab›n› sormayacaklar›n› kim garanti edebi-
lir?
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM


TARTIfiMASI

‹SLAM‹ HAREKET‹N yükselifle geçti¤i 1980'li y›llardan itibaren,


iktidar› ellerinde tutan erkekler ‹slam ve kad›n iliflkisi konusunda-
ki tart›flmalara belli ölçülerde kad›nlar›n da kat›lmas›na izin verdi-
ler. Böylece hem daha inand›r›c› olunacak, hem de say›lar› gide-
rek artan e¤itimli kad›nlara belli bir "meflguliyet alan›" aç›lm›fl
olacakt›. Fakat hiçbir flekilde geleneksel erkek egemen bak›fl aç›-
s›n›n d›fl›na ç›k›lmas›na cevaz verilmiyordu. Sonuçta "‹slam'da
kad›n sorunu olmad›¤›" fleklinde özetlenebilecek geleneksel bak›fl
aç›s›n›n bayraktarl›¤›n› bundan böyle, erkeklerden ziyade, bizzat
say›lar› giderek artan kad›nlar yapar oldu. Yani ‹slami hareket
içinde toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamayan/sorgulayama-
yan, erkek egemenli¤ine karfl› direnemeyen kad›nlar, itaatlar›n›
eskisine k›yasla entelektüel olarak daha da ifllenmifl, daha "kad›n-
s›" bir söylemle sürdürme yoluna gittiler.
Ancak bütün engellemelere ra¤men dindar kesimde, kad›n ko-
nusuna erkekler gibi bakmayan, birçok geleneksel yaklafl›m, ka-
bul ve alg›y› sorgulayan kad›nlar da ortaya ç›kabildi. Hem ülkede-
ki, hem ‹slami hareketteki erkek tahakkümüne karfl› direnme gibi
zorlu bir misyona talip olan bu kad›nlar›n ilk ciddi örnekleriyle
1987 y›l›nda Zaman gazetesinin tart›flma sayfalar›nda karfl›laflt›k.
Feminizme aç›k aç›k sahip ç›kma veya en az›ndan, ‹slam ve ‹s-
lamc›l›k ad›na feminizme karaçalmalara karfl› ç›kma cesareti gös-
teren bu kad›nlar›n ç›k›fl›n› Ali Bulaç'›n 17 Mart 1987'de yay›mla-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
46 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

nan, daha önce de de¤indi¤imiz "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›"


bafll›kl› yaz›s› ateflledi.
Bulaç bu yaz›da feminizmi "kad›n› erke¤e karfl› ayaklanmaya
ça¤›ran isyanc› bir meslek" olarak tan›ml›yor ve erkeklerin "haya-
t› kendisine zehir edecek bu belal› ak›m karfl›s›nda tedirginlik
içinde" beklediklerini söylüyordu. Bulaç'a göre feminizmin bir
yaflama biçimine dönüflmesi, "insan türünün sonu" anlam›na gele-
cekti.
Bulaç flu sözleriyle feminizmi bir "cinsel sapma" olarak göster-
meye çal›fl›yordu: "Feminist dünya görüflü ve ahlak anlay›fl›n›n
egemen duruma geçti¤i toplumlarda geçerli ve mümkün olan tek
cinsel iliflki eflcinsellik ve lezbiyenlik olarak kendini gösterecektir."
Bulaç'›n, "Feminist bayanlar, sizin akl›n›z k›sa ve üstelik bir
kar›fl havada" cümlesiyle biten bu k›flk›rt›c› yaz›s› üzerine Zaman
gazetesinde çok ciddi bir tart›flma koptu. Herhalde Bulaç ve onun
gibi düflünenler, kendi saflar›ndan baz› kad›nlar›n, flu ya da bu fle-
kilde, feminizme yönelik a¤›r suçlama ve hakaretlere isyan edece-
¤ini hesaba katmam›fllard›. Herbiri birer tarihi belge olan ve kü-
çük çapl› bir "‹slami feminist1" külliyat oluflturan bu yaz›lar›n
Muallâ Gülnaz ve Tûbâ Tuncer taraf›ndan kaleme al›nan ilk ikisi
1 Eylül 1987'de Zaman'da yay›mland›.
Tûbâ Tuncer "Kimin Akl› K›sa?" bafll›kl› yaz›s›nda, Bulaç
için, "kad›n› bir cinsel met'a olarak görüyor olmal› ki onlar›n er-
keklerle ayn› yata¤› paylaflmayaca¤›ndan kayg› duyuyor," diyerek
flöyle devam ediyordu: "Yazar›n kanaatlerinin aksine kad›nlar›n
temel meselesi erkeklerle ayn› yata¤› paylafl›p paylaflmamak de-
¤ildir. Kad›nlar insanca muamele, eflit flartlarda varolma mücade-
lesi veriyorlar. Dünyaya sadece çocuk yetifltirip, ev iflleri yapmak
için gelmediklerini kabul ettirmeye çal›fl›yorlar. Erkeklerden daha
aptal olmad›klar›n› söylüyorlar ki bunu bilim de kabul ediyor.
Belli bir yafla kadar k›zlar gerek geliflim, gerekse baflar› bak›m›n-

1. "‹slami feminist" nitelemesi bize ait, yoksa söz konusu yazarlar›n ço¤u bu
tamlamay› benimsemediklerini çeflitli vesilelerle belirttiler.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 47

dan erkeklerin önündeyken daha sonra geleneksel kad›n rolünün


gere¤i sessiz, s›k›lgan, zay›f, kendi fikri olmayan, olsa da söyleye-
meyen, sadece bir ev ve bir koca dileyen insanlar durumuna gel-
mektedirler."
Tuncer, Bulaç'›n eflcinsellik konusundaki sözlerini de flöyle
elefltiriyordu:
"Feminizmin homoseksüellik ve dolay›s›yla lezbiyenli¤in se-
bebi olarak görülmesi de son derece yan›lt›c› bir tutum. Bu sap›kl›k
tarih boyunca olagelmifltir. Feminist hareketin ortaya ç›kmas›ndan
evvel de vard›, sonra da varolmas› kaç›n›lmazd›r. Yazar›m›z›n pek
be¤endi¤i Osmanl› ‹mparatorlu¤u devrinde Divan flairleri o¤lan
güzelli¤i üzerine fliirler yazm›fllard›r. Çeflitli psikodinamik aç›kla-
malar› olan bu cinsel sapmay› feminizme ba¤lamak bilgisizlikten
do¤muyorsa bir karalama ve kand›rmaca say›lmaz m›?"
"Ali Bulaç'›n Düflündürdükleri" bafll›kl› yaz›s›nda Muallâ Gül-
naz, "Türkiye'de dinimizi tan›y›p seven ve bu dinden ald›¤› cesa-
retle kad›n haklar›n› savunan kad›nlar da var. Bunu flunun için ya-
z›yorum: Bu gerçek böyle bilinirse, kad›n haklar›, kad›n sorunla-
r›, belki feminizm gibi konular müslümanlar aras›nda daha üst se-
viyede, daha edepli ve ciddi bir biçimde tart›fl›l›r," diyerek flöyle
devam ediyordu:
"Evet! Feminizm kad›n› erkek tahakkümüne karfl› ayaklanma-
ya ça¤›r›r. Evde, iflte, sokakta. Bundan bu kadar korkmak niye?
Laf cambazl›¤› yerine tahakkümden vazgeçmek düflünülemez mi?
Feminizm canavar›n› (!) yenmenin en kolay yolu sebeb-i hikmeti-
ni yok etmektir. Kabul etmeliyiz ki, al›flkanl›klardan hem de böy-
lesine rahat al›flkanl›klardan vazgeçmek çok zordur. Ama Allah'a
kul olmak nefsini yenmekle bafllar (...) Kad›n art›k sadece difli de-
¤il, insan olmak istiyor. Arkadafl olmak, dost olmak, s›rdafl olmak
ve biraz da sevgi... (Çok fley mi istedik acaba?) Akflama kadar
koflturup, sonra iki çift laf etmeden, yüzüne bak›lmadan yorgun
bedenini sürükledi¤i yata¤› de¤il. Evlilikte paylafl›lan sadece ya-
takt›r çünkü."
Zaman gazetesindeki tart›flma uzun bir süre devam etti. Bu-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
48 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

laç'a karfl› yaz›lan yaz›lar aras›nda Elif H. Toros'un 15 Eylül'de ya-


y›mlanan "Feminist Kime Derler?" bafll›kl› yaz›s›yla, Y›ld›z Ka-
vuncu'nun 29 Eylül'de ç›kan "‹slam'da Kad›n ya da ‹pekböce¤i"
yaz›lar› özellikle dikkat çekiciydi.
Toros yaz›s›nda, erke¤in kad›n üzerindeki tahakkümünü flöyle
tasvir ediyordu: "E¤er müslüman olmasayd›k, bu sorular› sorma-
m›za da gerek kalmazd›. O zaman bu sorunun izah›n› flöyle yapar-
d›k. Erkek egemen bir toplumda, yaflayan erkekler, yaflad›¤›n›
gösteren kad›nlard›r. Ve o kad›nlar erkekler için vard›rlar. Belirle-
yici durumda olan erkek oldu¤una göre kendisini izaha ihtiyaç
duymaz, o ancak izah eder. Kimseye karfl› sorumlulu¤u yoktur ve
onun çark› kad›n›n aleyhine ifllemektedir".
Toros, feminizmi ise flöyle savunuyordu: "‹flte feminist hare-
ket, dünyay› tekellerine alan erkeklere 'insan' olduklar›n› kabul et-
tirebilme mücadelesidir. Ya da onlars›z da yaflayabileceklerini...
Bir bafl›na... Yüzy›llarca ikinci s›n›f muamelesi görenlerin s›n›flar
üstünden konuflmas›n› istemek abestir. Kad›nlar kad›n olarak gö-
rüldükleri sürece mücadelelerini, 'önce insan›m' cümlesinin ard›n-
dan kad›nca sürdüreceklerdir yine de."
Kavuncu ise amaçlar›n› flöyle aç›kl›yordu: "Biz feminist hare-
ketleri müslüman kad›na tafl›yal›m demiyoruz. Fakat müslüman
kad›na haklar›n›n kulland›r›lmamas› problemi yüzy›llard›r var.
'Müslüman kad›n›n bütün haklar› ‹slâm taraf›ndan verilmifltir'
cümlesini sert bir flekilde söyleyip konuyu kapatmak sorunu çöz-
mez, kilitler, çözülmez hâle getirir (...) Peki bizim istedi¤imiz ne-
dir? Biz müslüman kad›n gün›fl›¤›na ç›ks›n istiyoruz, zaten top-
lum ve sokak kad›n için müslüman erkek için oldu¤undan daha
tehlikeli ve kötü de¤il ki! Problem topyekûn müslüman insan›n
problemi. ‹çinde yaflad›¤› cemiyetten habersiz olan kad›n, evinde
somut fleyler üretmez. Soyut insanlar ve soyut bir dünya ise ‹s-
lâm'›n tüm prensipleriyle çat›fl›r." Kavuncu'nun flu sat›rlar› Bulaç'
›n yaz›s›na dolayl› bir cevap niteli¤indeydi: "Eviyle, ifliyle, ibade-
tiyle meflgul kad›n da sayg›ya de¤erdir, fakat daha entelektüel ye-
tenek ve e¤ilimlerle dolu bir kad›n orijinal bilgi ve fikirler üretebi-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 49

lecek durumdaysa, onu 'erkekleflmekle' korkutmak, kad›ns› özel-


liklerini yitirmekle tehdit etmek, son derece çirkin. ‹flte bu zihni-
yet kad›n› insani yönüyle de¤il, yaln›zca cinsel yönüyle görüp-
gösteren basit zihniyettir."
Ço¤u akademisyen veya edebiyatç› olan ve büyük cemaat ya-
p›lar›yla organik ba¤lar› bulunmayan bu kad›nlar, gazete içi ve d›-
fl›ndan beklemedikleri ölçüde sert tepki ald›lar. ‹slami kesimde
köfle bafllar›n› tutmufl erkekler ve erkekten farks›z kad›nlar, hare-
ketin yumuflak karn›n›n "kad›n sorunu" oldu¤unu ve içlerinden
ba¤›ms›z bir kad›n hareketi ç›kma ihtimalinin yüksek oldu¤unu
bildikleri ve dolay›s›yla iktidarlar›n› kaybetmek istemedikleri için
böylesine telafll› bir topyekun taarruza giriflmifllerdi. Ve zaman,
iktidarlar›n› kaybetmediklerini gösterdi.

‹slamc›lar ve Feministler

Türkiye'de dindar kad›n›n serüvenini anlayabilmek için, onun ‹s-


lamc› olmayan hemcinsleriyle, özellikle de feminist ve feminizan
çevrelerle kurdu¤u iliflkiyi de incelemek gerekiyor. Bilindi¤i gibi
1980'li y›llar, Türkiye'de ‹slami hareketin yükselifline oldu¤u gibi
ba¤›ms›z bir feminist hareketin boyvermesine de tan›kl›k etti. Fa-
kat bu iki hareketin birbiriyle iliflkisi hep sorunlu olageldi; bu du-
rumun günümüzde de büyük ölçüde sürdü¤ünü rahatl›kla söyle-
yebiliriz.
Bir önceki bölümde, feminizme bak›fl konusunda ‹slamc›lar›n
tek bir bak›fla sahip olmad›¤›n› gördük. ‹slamc› erkekler, kad›nla-
r›n, kendi sorunlar›na sahip ç›kmas›, ikinci s›n›f konumlar›na iti-
raz etmesi ve dolay›s›yla feministleflmesi ihtimalinden hep ürktü-
ler; böyle bir geliflmenin önüne geçmek için tedbir ald›lar; bir fle-
kilde boyverdi¤i durumlardaysa bast›rmak için ellerinden geleni
yapt›lar. Tahakkümlerini sürdürme mücadelesinde ‹slamc› erkek-
lere çok say›da kad›n da yard›mc› oldu.
Feminizmin ‹slam d›fl› ve karfl›t› bir hareket, bir sapma, hatta
iffetsizlik oldu¤u yolundaki propagandalar›n yo¤unlu¤una ra¤-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
50 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

men çok az say›da da olsa baz› dindar kad›nlar kendilerini "femi-


nist" olarak tan›mlamaktan çekinmediler. Fakat ‹slami hareket
içinde zaten önemli konumlar› bulunmayan bu kad›nlar, bask›lar
sonucunda feministli¤i olmasa bile ‹slamc›l›¤› b›rakt›lar.
Her ikisinde de direnmenin en popüler örne¤i olan Gonca Ku-
rifl'in Hizbullah zindanlar›nda iflkence sonucu katledilmesi, bu tür
olaylarda oldu¤u gibi ikili bir etki yaratt›: Ço¤u kad›n iyice siner-
ken, az da olsa baz›lar›n›n mücadele azmi artt›.

Feministlerin Bak›fl›

‹slami hareket içindeki kad›n tart›flmalar›nda, "laik" feministlerin


‹slam'a, ‹slami harekete ve ‹slamc› kad›nlara bak›fllar› da belirle-
yici bir rol oynad›. Bu süreçte Türkiye'de kabaca üç tür feminiz-
min serpilmekte oldu¤unu söyleyebiliriz: 1) Kemalist yönü a¤›r
basan devletçi hareket; 2) sosyalist feminist hareket; 3) "yeni top-
lumsal hareketler" kapsam›nda ele al›nabilecek olan, nispeten da-
ha sivil feminist hareket.
Aralar›ndaki bütün farkl›l›klara ra¤men, bu üç ak›m da esas
olarak 1968 ve 78 kuflaklar›ndan gelen sosyalist/devrimci kad›n-
lar›n kat›l›m› ve önderli¤inde yol al›yordu. Dolay›s›yla her üç
ak›mda da sisteme karfl› mücadelesinde yenik düflmüfl olan sol ile
flu ya da bu flekilde hesaplaflmak temel öneme sahipti. Ve her üç
ak›m da, dini ve dini hareketleri, "kad›n›n kurtuluflu" yolunda cid-
di, mücadele edilmesi gereken engeller olarak görmekte birlefli-
yordu. "‹rtica ile mücadele" iddias›ndaki Kemalist feministler as-
la ‹slam'a karfl› olmad›klar›n› söylüyorlard›. Sosyalist feministler,
her ne kadar vicdan özgürlü¤ünü savunsalar da, dinin karfl›s›na
materyalist dünya görüflünü ve hatta s›kl›kla ateizmi ç›kart›yorlar-
d›. "Sivil feministler"inse kafalar› büyük ölçüde kar›fl›k oldu¤u
için dine karfl› "nötr" kal›yorlard›.
Fakat her üç ak›m da, ‹slami hareketin yükseliflinden, bu dal-
gan›n kad›nlar› da ciddi bir biçimde peflinden sürüklemesinden
kayg› duyuyordu. Zaten her türden "laik" feminizmin yükseliflin-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 51

de, toplumda benzer kayg›lara sahip olan, fleriat düzeninin gelme-


sinden endifle eden kesimlerin katk› ve kat›l›mlar› genifl rol oyna-
m›flt›. Ve her üç ak›m da ‹slam, ‹slami hareket ve ‹slamc› kad›nlar
hakk›ndaki bilgisizlik ve önyarg›lardan besleniyordu.
‹flte bu dönemde, sosyal bilimlerin de¤iflik disiplinlerinde çal›-
flan, herbiri feminizmin de¤iflik versiyonlar›ndan bir flekilde etki-
lenmifl, hatta baz›lar› bilfiil feminist harekette yer alan baz› kad›n
araflt›rmac›lar›n2 ‹slamc› kad›nlar› araflt›rd›klar›na, makale, tez ve
kitap haz›rlad›klar›na tan›k olundu. Kuflkusuz bu araflt›rmalar›n
en çok ilgi çekeni Nilüfer Göle'nin Modern Mahrem'iydi.3 Göle,
‹slamc› kad›nlar› anlamaya ve anlatmaya çal›flt›¤›, bunu yaparken
de geleneksel düflünce/sorgulama kal›plar›na pek itibar etmedi¤i
için laik ve/veya Kemalist çevrelerden (yani kendi yak›n çevre-
sinden) çok sert tepkiler ald›.
Göle d›fl›nda Deniz Kandiyoti, Yeflim Arat, Aynur ‹lyaso¤lu,
Elisabeth Özdalga, Ayfle Durakbafla, Ayfle Kad›o¤lu, Ayfle Günefl-
Ayata, Sevda Alankufl-Kural, Hülya Demir, Serpil Üflür, Feride
Acar, Ayflegül Baykan, Meyda Ye¤eno¤lu gibi kad›nlar da bu ko-
nuya el att›lar. Bu araflt›rmac›lar›n ço¤u, ‹slamc› kad›nlar taraf›n-
dan hem flüphe, hem de ilgiyle karfl›land›. Sonuçta ortaya ç›kan
metinler de, ‹slamc› kad›nlarda genellikle ikili bir duygu (k›zg›n-
l›k ve memnuniyet) yaratt›. Baz› entelektüel ‹slamc› kad›nlarsa,
genel olarak bu çal›flmalar›, flarkiyatç› bak›fl aç›s›yla kendilerini
"ötekilefltirdi¤i" gerekçesiyle elefltirdiler.4

2. ‹slamc› kad›nlar›n "sosyolojisi" kad›nlar taraf›ndan yap›l›rken, ‹slam'da


kad›n›n yeri konusundaki "d›flardan" çal›flmalar ‹lhan Arsel, Oral Çal›fllar gibi er-
kekler taraf›ndan yap›ld›.
3. N. Göle, Modern Mahrem: Medeniyet ve Örtünme, Metis, 1991, ‹stanbul.
4. "‹slamc› kad›nlarla ilgili yap›lan tüm araflt›rmalarda meselenin modern/ge-
leneksel, ça¤dafl/ça¤d›fl›, laik/fleriatç› gibi karfl›tl›klar üzerinden ele al›nd›¤›n› gör-
mek mümkündür. Böyle olunca karfl›tl›¤›n modern, ça¤dafl ve laik kutbunda, yani
bilgi/iktidar›n merkezinde yer alan araflt›rmac›lar, geleneksel, ça¤d›fl› ve fleriatç›
diye nitelenen karfl› kutbu incelemekte ve onlar›n 'evrensel norm ve standartlar'a
göre de¤erlendirmesini yaparak 'eksik'lerini tespit etmektedirler. Bunlar, araflt›r-
mac›n›n kendisini tan›mlama konumunda görerek, ötekini ya 'geri', 'afla¤›' olarak
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
52 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Bu araflt›rmalar›n bollu¤u, ‹slami harekete ve ‹slamc› kad›nla-


ra olan ilginin yüksekli¤inin kan›t›yd›, fakat bütün bunlar›n laik
kesimdeki bilgi eksikli¤ini ve önyarg›lar› ne derece giderebildi¤i
flüphelidir. Bir di¤er deyiflle bu çal›flmalar›n, "‹slamc› kad›n" ile
"laik kad›n›" birbirine yak›nlaflt›rabildi¤i söylenemez, kald› ki ba-
z› araflt›rmac›lar›n böyle bir meselesi olmad›¤› da aç›kt›r.5
Nas›l ‹slamc› kad›nlar, adlar›n›n feministe ç›kmas›ndan kayg›-
lan›yorlarsa, baz› feministler de "gericilerin ekme¤ine ya¤ sür-
me"6 endiflesiyle araya hep belli bir mesafe koymaya özen göster-
diler. Örne¤in 1987'de Zaman gazetesinde bir avuç genç kad›n,
her fleye, her türden iktidara ra¤men feminizmi savunmaya çal›-
fl›rken, "müslümandan feminist mi olurmufl!" diyerek onlar› sa-
hipsiz b›rakt›lar.
Bu noktada ilk olarak, bütün bu sürecin birinci elden tan›¤› ve
aktörü olan Muallâ Gülnaz ile yapt›¤›m›z röportaj› dikkatinize su-
nuyorum:

1980 ortalar›nda bafllayan ‹slam'da kad›n›n yeri üzerine tart›fl-


malar›n ana noktalar› nelerdi?

MUALL GÜLNAZ: ‹lk tart›flmalar 1987'de bafllad›. Daha ziyade


kad›n›n evlilik içinde, kocas› ve toplum taraf›ndan konumland›r›-
l›fl› noktas›nda yo¤unlaflm›flt›. 1980 öncesinin hareketli üniversite
ortam›ndan gelen kad›nlar için, bu konumlan›fl oldukça sorunluy-
du. Ben ve birçok arkadafl›m durumu alg›lama ve kabullenmekte

niteleyen ya da 'standart' olarak benimsenen 'modern'e ne kadar yak›n olduklar›n›


tespit etmeye çal›flt›¤› araflt›rmalard›r." Nazife fiiflman, "Türkiye'de Kad›nlar›n ‹s-
lamc› Kad›n Alg›s›", Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü (der.
Y›ld›z Ramazano¤lu), P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 124.
5. ‹slamc› kad›nlar üzerine çal›flan baz› ö¤retim üyelerinin türban karfl›t› tav›r-
lar›na örnek olarak ODTÜ'de kamu yönetimi okuyan Zekiye O¤uzhan'›n Bir Ba-
flörtüsü Günlü¤ü (‹z Yay›nc›l›k, 1998, ‹stanbul) adl› kitab›na bak›n›z.
6. "Ekme¤e ya¤ sürme" konusunda Kemal Can'›n Birikim'deki müthifl yaz›s›-
na dikkatinizi çekerim: "Solun Bilgilenme Biçimleri ya da 'Ekme¤e Ya¤ Sür-
mek'", Birikim, say› 79, Kas›m 1995.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 53

zorluk çekiyorduk. Tart›flmalar d›flar›ya yans›madan önce bizler


biraraya geldi¤imizde zaman zaman bu konuyu konufluyorduk.
Erkeklerin evlilik iliflkisinde efllerini arkadafl olarak görmemeleri-
ni, hatta küçümseyip onlarla konuflmamalar›n›, kendilerine hiz-
met etmek zorunda olan, ev iflleri ve çocuklar›n yegâne sorumlu-
lar› ve cinsel ihtiyaçlar›n› karfl›layan yarat›klar olarak görmelerini
içimize sindiremiyorduk. ‹syan etti¤imiz zamanlar hem kocalar›-
m›z, hem aile çevrelerimiz taraf›ndan "Allah'›n emri, dünyan›n
kanunu, dini gereklilik" gibi gerekçelerle karfl›lafl›yorduk. Bunu
anlamaya çal›flt›¤›m›zda, toplumsal-geleneksel faktörleri görü-
yor, ama Kuran'da do¤rudan böyle bir fleyle karfl›laflm›yorduk.
Ancak geleneksel ataerkiyle örtüflen, onu pekifltiren baz› hadis ri-
vayetleri ve f›khi hükümler söz konusuydu. Ama biz, biraz da sez-
gisel olarak, Allah'›n "adil" s›fat›yla, ‹slam'›n üstünlü¤ü sadece
takvada bulan ve kula kullu¤u reddeden anlay›fl›yla bunlar›n ba¤-
daflmayaca¤›n› düflünüyorduk. ‹flte 1987'de ‹slami çevrelerin ileri
gelen erkek yazarlar›n›n kad›nlarla ilgili harc›alem görüfllerine
karfl› ç›kan yaz›lar›m›z yay›mland›¤›nda böyle bir noktadayd›k.
Yaz›lar yay›mland›¤›nda hiç beklemedi¤imiz tepkilerle karfl›lafl-
t›k, tart›flmalar giderek büyüdü ve aylarca devam etti.

Bu tart›flmalarda feminizmin etkisi ne oldu?

O y›llarda yo¤unlaflan feminist literatürden bir flekilde haberdar-


d›k, ama kendimizi hiç feminist olarak tan›mlamad›k. Feminist
söylemde bizim yaflad›klar›m›zla, sorgulamalar›m›zla çak›flan
pek çok fley vard›. Feminist yay›nlar›n, yaflad›klar›m›z› çözümle-
mede, bizi kuflatan erkek egemen toplumu ve kültürü fark etme-
mizde önemli katk›lar› oldu. Ama nihayetinde feminizm Bat› mer-
kezli bir hareketti. Kad›n cinsi olarak ortak sorunlar›m›z olsa da,
farkl› bir co¤rafyan›n, farkl› bir tarihin ve kültürün kad›nlar› ola-
rak bize özgü, onlar›n anlayamayaca¤› art› sorunlar›m›z da vard›.
Ayr›ca art›lar›m›z da vard›; diflil özelliklerin hâlâ de¤erini korudu-
¤u, modern eril de¤erlerin Bat›'daki kadar baflat olmad›¤› Do¤ulu
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
54 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

kültürlere, tasavvufa özgü art›lar› kastediyorum. Yani tüm ortak


paydaya ra¤men, biz kendi gerçe¤imizden yola ç›kmak durumun-
dayd›k ve zaten böyle de oldu. Ama bunun böyle olmas›, yaz›lar›-
m›zda, ayn› sorunlar› paylaflt›¤›m›z, mevcut erkek egemen sis-
temle cesur, kararl› bir mücadele içinde olan feministleri savun-
mam›z› engellemedi. Zaten ilk tart›flma, Ali Bulaç'›n "Feminist
Bayanlar›n K›sa Akl›" bafll›kl›, "saç› uzun, akl› k›sa" gibi, son de-
rece düzeysiz ve tamamen erkek egemen bir anlay›fla gönderme
yaparak feministlerin flahs›nda tüm kad›nlar› afla¤›lad›¤› yaz›s›na,
benim ve Tûbâ'n›n (Tuncer) öfke dozu oldukça yüksek karfl› yaz›-
lar›m›z›n yay›mlanmas›yla bafllad›. Dolay›s›yla, ilk tart›flmalar fe-
minizmle alakal› bir flekilde bafllam›fl oldu. Ama bu tart›flmalar›n
arkas›ndan Nokta dergisine kapak olan "türbanl› feminist" yak›fl-
t›rmas›n›n hepimize itici geldi¤ini hat›rl›yorum. Tart›flmada yer
alan herkes örtülü de¤ildi bir; ikincisi "türbanl›" laf› flimdi oldu¤u
gibi o dönemde de afla¤›lay›c› bir tonda kullan›l›yordu. Ben "tür-
banl›" laf›n›n, "saç› uzun, akl› k›sa" anlay›fl›na hiç de uzak olma-
yan anlamlar içerdi¤ini düflünüyorum. Üçüncüsü hiçbirimiz ken-
dimizi feminist olarak adland›rm›yorduk. Ama bu yak›flt›rma d›-
fl›nda, yaz›n›n içeri¤inden rahats›z olmad›k.

Sizin d›fl›n›zdaki kad›nlardan nas›l tepki al›yordunuz?

Bafllang›çta baz› feministler bizim ç›k›fl›m›zdan heyecan duydu-


lar. Onlarla zaman zaman bir araya geldik. Hatta gayet s›cak bi-
reysel iliflkiler bile gerçekleflti. Ancak topyekün bakt›¤›m›zda flu-
nu söyleyebilirim: Türk feminizminde oldukça belirgin olan, hat-
ta Avrupal› feministlerdekinden daha bask›n olan oryantalist bak›fl
aç›s›, dini uzakl›k hatta din düflmanl›¤›, ‹slam'›n kad›n düflman›
oldu¤u yolundaki önyarg›lar, bizi anlamada ve do¤ru de¤erlendir-
mede önemli bir engeldi. Bunlar› aflm›fl olan, aflmaya çal›flan baz›
feministlerle gayet iyi iletiflim kurabildik. Ama dedi¤im gibi onlar
az›nl›ktayd› ve genelde Türk feminizmi bizi hayret ve flaflk›nl›k
içinde karfl›lad›. Bu ilk reaksiyondan sonra da, ‹slam'la bir kad›n
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 55

hareketinin bir arada olamazl›¤›na dair biri radikal, di¤eri sosya-


list feminist iki dergide iki yaz› yay›mlayarak, konu üzerinde so-
¤ukkanl› düflünüp son kararlar›n› verdiklerini izledik. Her iki ya-
z›da dini cehalet çarp›c› boyutlardayd›. Ayr›ca her iki yaz›da son
derece üstten bir bak›flla, "ayd›nlanm›fl", "kurtar›c›" kad›n rolüne
soyunulmufltu. Bu yaz›lara, bir baflka feminist arkadafl cevap yaz-
ma gere¤i duydu. Daha sonra Kaktüs'te bizim cevabi yaz›m›z ya-
y›mland›. K›sacas›, Türk feministleri içinde bize iliflkin olumlu
yaklaflanlar çok az›nl›ktayd›. Ana damar› ise olumsuz yaklaflanlar
oluflturuyordu. Sonradan birçok feminist akademisyen "‹slamc›
kad›n›", "baflörtüsü"nü konu edinen araflt›rmalar yaparak konu-
nun sosyolojik boyutunu irdeledi. Bizim kendimizi onlar›n gö-
zünden mütebessim izledi¤imiz bu çal›flmalar›n hemen hepsi söz
konusu ana damar› yans›tan çal›flmalard›. Aksu Bora, Aynur De-
mirdirek, Meyda Ye¤eno¤lu gibi az›nl›kta kalan isimler daha fark-
l› bir perspektifin yans›d›¤› yay›nlar yapt›lar.
‹slami kesimin kad›nlar›ndan gelen tepkiler de çeflitliydi. Hiç
tan›mad›¤›m›z kad›nlardan çok hofl, çok destekleyen mektuplar
ald›k. Onlar›n ac›lar›na tercüman olmufltuk. Bu arada, say›lar› az
da olsa, rahats›z olan, erkekler korosuna kat›l›p bizi k›yas›ya elefl-
tiren kad›nlar da oldu. Mesela bütün bu tart›flmalar›n yer ald›¤›
Zaman gazetesi çal›flanlar›ndan bir genç k›z, kendisi gazetede ça-
l›flmak gibi bir aktivite içindeyken, bizi, kad›ns› faaliyetlere s›rt
çevirmekle suçluyordu. Bir kad›n okurdan beni çok düflündüren
bir mektup ald›m. Erke¤in, getirdi¤i para karfl›l›¤›nda kad›n› sade-
ce cinsel nesne olarak gördü¤ü, kad›n›n da cinselli¤ini ekmek ka-
p›s› olarak gördü¤ü bir evlili¤in ‹slam'a ayk›r› oldu¤unu, bunun
bir çeflit fuhufl oldu¤unu yazm›flt›m. Mektubu yazan kad›n, "ken-
dimi bugüne kadar kutsal bir konumda görmüfltüm, me¤erse fahi-
fleden fark›m yokmufl," diyordu. Bu cümleyle benim kutsal kad›n-
lara, annelere i¤renç bir flekilde dil uzatt›¤›m› ima ediyordu. Ama
di¤er taraftan evlili¤inin benim tan›mlad›¤›m türden bir evlilik ol-
du¤unu da ifade etmifl oluyordu. Ben bu yaz›y›, bir gecekondu
semtinde komfluluk etti¤im kad›nlardan baz›lar›n›n kendi beden-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
56 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lerinden, hatta k›zlar›n›n bedenlerinden ekmek kap›s› diye söz et-


tiklerine tan›k olman›n –bu tan›kl›¤›n üzerinden y›llar geçmifl ol-
mas›na ra¤men– etkisiyle yazm›flt›m. Erkeklerde bu bak›fl aç›s›-
n›n yayg›nl›¤› malumdu, ama kad›nlar›n kendilerini bu denli afla-
¤›lamalar› beni çok flafl›rtm›flt›. Bu anlay›fl› yermek kayg›s›yla ka-
leme ald›¤›m bu yaz›, "evlilik eflittir fuhufl" görüflünü savundu-
¤um fleklinde anlafl›lm›flt›. Normalde kendi evlili¤inin, benim
bahsetti¤im fleyle alakas›z oldu¤unu düflünen biri, söz konusu
cümleden rahats›z olmazd›. Ve "e¤er böyleyse böyledir" fleklinde
ortaya konan, oldukça a¤›r flartlara ba¤lanm›fl bu yarg› cümlesine
kat›lmamas› için bir neden de olamazd›. Ama mektup sahibinin
psikolojisi, kendisinin asla böyle bir bak›fl› olmad›¤› halde üzeri-
ne al›nmas›, eflinin söz konusu flartlar› tafl›mas› ihtimaliyle yüzyü-
ze gelmekten duydu¤u rahats›zl›¤› yans›t›yordu san›r›m. Ayr›ca
bu mektup baz› gerçekleri görmezden gelerek yaflay›p giden in-
sanlar›, gerçekleri gözüne sokup rahats›z etmenin gerekli olup ol-
mad›¤› konusunda düflünmeme de yol açt›. Belki de yapabilecek-
leri bir fleyin olmad›¤› durumlarda, insanlar›n gelifltirdikleri ta-
hammül mekanizmalar›na dokunmamak en iyisiydi.

‹slami kesimin erkeklerinin tavr› nas›ld›?

Nabi Avc›, Ahmet Çi¤dem, Erol Göka gibi baz› müslüman erkek-
ler bizi içtenlikle desteklediler, hatta yüreklendirdiler. Tart›flmala-
r›n ilk müsebbibi olan yaz›n›n sahibi Ali Bulaç susmay› seçerken,
‹smet Özel'den kad›nlar›n eksik dinlili¤ine dair beyanlar dinleme-
ye bafllad›k. Hep tekrarlanan, kad›nlar›n evlerde korunmas› gere-
ken çiçek, vazo falan gibi fleyler olduklar› fleklindeki söylemlerin
o günlerde iyiden iyiye yo¤unlaflt›¤›n› hat›rl›yorum. Bunlar d›fl›n-
da çok say›da okur mektubunda gördü¤ümüz tav›r ac›mas›zca
yarg›lamaktan ibaretti. Öyle ki bu mektuplarda müslümanl›¤›-
m›z sorgulan›yor, aln›m›z›n secde görüp görmedi¤i merak edili-
yordu. Bunlar›n gözünde biz nefsinin pefline düflmüfl sorumsuz
kad›nlard›k. Oysa aradan geçen y›llar, belki aralar›nda bu mektup-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 57

lar› yazanlar›n da bulundu¤u kimi ‹slamc› erkeklerin nefsanilik


potansiyellerinin hangi boyutlarda oldu¤unu göstermifl bulunu-
yor.

‹slam'da kad›n-erkek eflitli¤inin oldu¤unu düflünüyor musunuz?


Varsa varolan eflitsizli¤in nedeni ne?

Eflitlikle kad›n ve erkek aras›nda hiç fark olmad›¤› kastediliyorsa,


hay›r. Ama eflit haklar kastediliyorsa, evet. ‹slam'da kad›n ve er-
kek farkl›, farkl› oldu¤u için birbirini tamamlayan, bütünleyen iki
cins olarak görülür. Farkl› olmalar› birinin di¤erinden üstünlü¤ü
anlam›na gelmez. ‹slam'da üstünlü¤ün tek ölçüsü vard›r: takva.
Ayr›ca erkek ve kad›n farkl› olduklar› kadar, insan olarak, kul ola-
rak benzerdirler. Farkl›l›k, tamamlanma aray›fl› nedeniyle onlar›
birbirine çekerken; benzerlik, ortak bir dil gelifltirmelerine, birbir-
lerini anlamalar›na imkân verir. Birbirlerinin "velisi", "elbisesi"
olarak her biri di¤erini örter, koruyup kollar. Baz› hadis rivayetle-
rini, f›khi hükümleri, Kuran'›n erkek egemen yorumlar›n› d›flarda
tutarsak, Kuran'da varolan anlay›fl budur. Farkl›l›k hiyerarfliyle
iliflkilendirilmemiflse problem yoktur. Varolan problem, cinslerin
farkl› olufllar›ndan de¤il, farkl›l›¤›n hiyerarfliye tabi tutulmas›n-
dan kaynaklan›yor. Bu ise aterkilleflme sürecinde ortaya ç›km›fl
bir durum. Modernleflme sürecinde, özel alan›n önemsizleflerek,
kamusal alan›n önem kazanmas›, baflat de¤er haline gelen rasyo-
nalitenin erke¤e özgü say›lmas›, kad›na atfedilen de¤erlerin de-
¤ersizleflmesi gibi nedenlerle bu hiyerarflinin daha da pekiflti¤ini
düflünüyorum. ‹slami anlay›fl cinsler aras›ndaki do¤al, simetrik
denge durumunu yans›t›yor. Bazen bu anlay›fla yak›n ama genelde
uzak olan müslüman toplumlar görüyoruz tarih boyunca. Çünkü
di¤er dinler gibi ‹slam da ataerkil zeminler üzerinde hayatiyet bu-
luyor. Üzerinde oturdu¤u güçlü ataerkil yap›lar dini kendine uy-
duruyor. Böylece din mevcut iliflkileri dönüfltürücü bir içeri¤e sa-
hip olsa da, buna izin vermek istemeyen mevcut yap› onu dönüfl-
türüyor. Toplumdaki hiyerarflik yap›n›n, ç›kar iliflkilerinin din an-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
58 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lay›fl›na yön verdi¤ini söylemenin Marksist analize çok yak›n dur-


du¤unun fark›nday›m. Mesela Hidayet fiefkatli Tuksal da, baflka
arkadafllar da bunu söylerken, fark›nda olup olmad›klar›n› bilmi-
yorum ama Marksist analize çok yak›n duruyorlar. Ama feminiz-
min de, Marksizmin de veya baflka bir bütünlü¤ün de, size do¤ru
gelen baz› do¤rular›n› benimsemenin bence sak›ncas› yok. Bir de
flu var, dindar olanlardan da, olmayanlardan da gelebilecek bir iti-
raz: "Madem Allah'›n gücü her gücün üstünde, niye kendi dininin
insanlar taraf›ndan yönlendirilmesine izin versin ki veya dinin dö-
nüfltürme amac› neden gerçekleflmiyor?" Yüzeysel bir bak›fl› yan-
s›tan böyle bir itiraza birçok cevap üretilebilir. Ben sadece flunu
söyleyeyim, Allah bizi uyar›yor, do¤ruyu gösteriyor, gerisini de
bize b›rak›yor. Toplumsal alanda insan›n özgür eylemine, iradesi-
ne inanan, kat› determinist anlay›fl› benimsemeyen bir sosyal bi-
limci olarak iflte bu bize b›rak›lan›n çok belirleyici oldu¤unu dü-
flünüyorum. ‹nsan›n flartlar›n üstüne ç›k›p yönlendirici olmad›¤›
durumlarda, sosyal, ekonomik, fiziki koflullara teslim olmak, bu
durumda ç›kar iliflkilerinin her alan› oldu¤u gibi dini de belirleme-
si kaç›n›lmaz oluyor. ‹flte bu durumda maddi koflullar›n üstyap›y›
belirlemesini veya baflka determinasyon iliflkilerini, gerçekten de
görünen köy k›lavuz istemez misali kesin yasalarm›fl gibi görebi-
liyoruz. Ama bu özgür insani iradenin, eylemin yoklu¤una ba¤l›
görece bir kaç›n›lmazl›k. Bir gün bir k›lavuzun ya da birçok k›la-
vuzun görünenden çok farkl› bir köye götürmeyece¤ini kim bile-
bilir ki. Ya da kendimizin k›lavuzu olmayaca¤›m›z›... Mevcut ilifl-
kileri dönüfltürücü bir içeri¤e sahip oldu¤unu düflündü¤üm Ku-
ran'›n bu ifllevini yerine getirebilmesi için, onu, hayat›, do¤ay›,
kendimizi ve kullu¤umuzu geleneksel/modern ataerkil gözlükleri
k›rd›ktan sonra do¤ru flekilde okuyup anlamam›z gerekiyor. Bu
gözlükler erkeklerde oldu¤u kadar kad›nlarda da var, ama kad›n-
lar›n böyle sahici ve özgür bir okuma imkân›na daha çok sahip ol-
duklar›n› düflünüyorum yine de.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 59

O günden bugüne neler de¤iflti?

Görünen çok fazla bir de¤ifliklik oldu¤unu söyleyemem. Bizim ç›-


k›fl›m›z hâlâ marjinal bir ç›k›fl gibi görünüyor. Buna ra¤men,
olumlu fleyler de oluyor. ‹lahiyatç› arkadafllar bu konuda yo¤un
bir faaliyet içindeler. Yeni kuflaktan erkeklerin en az›ndan kad›n
düflman› olmad›klar›n› düflünüyorum, böyle olanlar varsa bile bu-
nu aç›kça ifade etmekten çekiniyorlar. Ayn› flekilde on befl-yirmi
y›l önce uluorta konuflan, camian›n önde gelen erkek yazarlar› bu-
gün daha farkl› tav›rlar içindeler, ya da en az›ndan uluorta konufl-
muyorlar, dikkatli olmak zorunlulu¤u duyuyorlar. Dindar genç
k›z ve kad›nlar›n kafalar›ndaki soru iflaretlerine daha kolay cevap
bulma flanslar› oldu¤unu düflünüyorum. Gençler aras›nda kad›n-
erkek iliflkilerine duvarlar örme dönemi geçmifle benziyor; daha
rahat, daha eflitlikçi görünüyor. Tabii bu de¤iflmeler, toplumun ge-
nelindeki de¤iflmelerle de alakal›. Dindar kad›nlar, orijinal kay-
naklara ulafl›p bunlar› kendi bak›fl aç›lar›yla okudukça ve birbirle-
rine ulaflt›kça, bu sürecin daha da h›zlanaca¤›na, bunun dindar er-
keklerde de bir dönüflüme yol açaca¤›na inan›yorum. Buna dair
ipuçlar› görülüyor. Bizim okumalar›m›z, düflünmelerimiz devam
ediyor. Ben, on befl y›l öncesinde Kuran okurken alttan alta kafa-
ma tak›lacak sorularla bafledememekten korkard›m. Gerçi Allah
inanc›m, o zaman da, bir fleyi anlam›yorsam bunun benim eksikli-
¤imle alakal› oldu¤u noktas›ndayd›. Böylece karfl›ma ç›kan her
fleyi ne olursa olsun kabul etmeye haz›rd›m, bugün daha da haz›-
r›m. Çünkü "ne olursa olsun"un muhtevas›n› biliyorum. Tabii bu
sorgusuz kabul, mutlaka yap›ld›¤›n› düflündü¤üm, insanlardan
kaynaklanan, do¤al olarak da erkeklerin yapt›¤› yanl›fllar› –yanl›fl
çeviri, yanl›fl anlama, yanl›fl yorum, yanl›fl içtihat, yanl›fl fetva,
mevzu hadis, vs.– tamamen ay›klad›ktan sonras› için söz konu-
suydu. Bu ay›klama sürecinden sonra, kafama tak›lacak bir fley ol-
mayaca¤›na dair bir beklenti vard›, ama bu beklentiye ba¤l› olarak
belli belirsiz "ya böyle olmazsa" korkusu da. Bugün bütün bu bek-
lenti ve korkular› aflm›fl durumday›m. Kuran ayetlerine "böyle ol-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
60 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

mayabilir, bir asl›n› araflt›ray›m," diye yaklaflt›¤›n›zda gerçekten


sürprizlerle karfl›lafl›yorsunuz. Gerçi benim için fazla sürpriz ol-
muyor ama, mesela erkek egemen bak›fltan kurtulma çabas› için-
de olan, iyi Arapça bilen erkek arkadafllar veya yak›nlar›ma, "aca-
ba gerçekten böyle mi deniyor?" dedi¤imde ve birlikte Arapças›-
na bakt›¤›m›zda onlar, "nas›l olur, bunca zaman nas›l fark etme-
dim," filan diyorlar. Art›k, "nas›l olsa asl›n› araflt›rd›¤›mda baflka
bir fley ç›kacak" duygusunu yafl›yorum.
Cemaatleri çok yak›ndan tan›yan biri de¤ilim, bu yüzden de-
¤iflmeleri do¤ru de¤erlendiremeyebilirim. Ancak bildi¤im evlilik
öncesinde genç k›zlar›n sorunlardan daha bihaber, daha pembe
gözlüklü olduklar›. Kad›n-erkek iliflkilerindeki çarp›kl›k en çok
evlilik içinde ortaya ç›k›yor veya fark edilebiliyor. K›zlar kendi
ailelerinde yaflad›klar›n›, cehalete, gelene¤e atfedip geçifltirebili-
yorlar. Kendi kuracaklar› ailenin çok farkl› olaca¤›n› düflünüyor-
lar. Ö¤renim ve ifl hayat›nda karfl›lafl›lanlar ise yo¤un bir baflörtü-
sü probleminin ard›na gizlenmifl durumda. Yasa¤›n, kad›n oluflla-
r›yla ba¤lant›s›n› kuram›yorlar. Bu alanda bask›ya maruz kal›nan-
lar erkek egemen sisteme de¤il, yaln›zca sisteme ba¤lan›yor. Ba-
flörtü problemi her fleyin önüne geçmifl durumda ve asl›nda bu du-
rum ‹slamc› erkeklerin de ifline geliyor. Çal›flma hayat›nda yasa¤a
maruz kalan kad›nlar, ailelerindeki di¤er bütün problemleri, bu
problemin gerisine düflerek gözard› ettiler. Bu yüzden dindar ka-
d›n için bu problem devam ettikçe, ‹slami kesimde kad›n-erkek
iliflkileri konusunda sa¤l›kl› de¤erlendirmenin sürekli ertelenece-
¤ine inan›yorum.

Bu son yirmi y›l›n dindar kad›nlar için bilançosunu ç›kartabilir


misin?

Baflörtüsü yasa¤›n›n bedelini sadece kad›nlar ödüyorlar. Okulunu,


mesle¤ini b›rakanlar gelecek umutlar›n› da yitiriyorlar. Baflörtü-
sünü terk edenler, peruk takanlar ise tam bir ikilem içinde, kiflilik
parçalanmas› yafl›yorlar. Utanç ve suçluluk duygular›yla ruh sa¤-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 61

l›klar›n› kaybedenler de var. Hâlâ direnenler tek bafllar›na, çaresiz,


korku ve tedirginlik içinde bafllar›na gelecekleri bekliyorlar. Bü-
tün bu insanlar, inanman›n, dini duyarl›l›¤›n bedelini sadece ken-
dileri öderken tek bafllar›na b›rak›ld›klar›n› düflünüyorlar. Art›k ne
devlete, ne politikac›lara, ne ailelerine ne de ayn› inanc› paylaflt›k-
lar› erkeklere güveniyorlar. Farkl› kesimlerin onlar üzerinden oy-
nad›¤› bir büyük oyunun kurbanlar› olduklar›n›, ne yapsalar oyu-
nun bir parças› haline geldiklerini hissediyorlar.
Bunun d›fl›nda evli dindar kad›nlar›n yavafl ama derinden seyre-
den bilinçlenme sürecinin, haklar›n› ö¤renme ve bunlar› hayata ge-
çirme çabalar›n›n farkl› durumlarda, farkl› sonuçlara yol açt›¤›n›
düflünüyorum. Baz› kad›nlar bu süreci eflleriyle paylaflma flans›na
sahipler. Birlikte ö¤renip birlikte olmay›, olgunlaflmay› sürdürü-
yorlar. Böyle flansl› olmayanlar›n bir k›sm›, kendilerini ukala, dik
kafal›, uyumsuz bulan eflleriyle, hatta çevreleriyle yaflamaya çal›-
fl›yorlar. "Uyumsuzlu¤u" had safhada olanlar ifli boflanmaya kadar
vard›r›yorlar. Bunun bedelini de çocuklar ödüyor ne yaz›k ki.
Bir de ço¤u toplumun alt katmanlar›ndan gelen dindar kesimin
son y›llardaki kapitalistleflme süreciyle ilgili yaflananlar var. Top-
lumun geneline egemen olan köfle dönmeci zihniyet, dünya ni-
metlerinden yararlanma talebi, do¤al olarak dindar kesime de si-
rayet etti. Söz konusu zihniyetin maddi imkânlarla birleflmesiyle,
bu insanlar›n eski durumlar›n› paylaflan efllerinden uzaklafl›p, on-
lar› varl›kl› ve güçlü halleriyle tan›yan yeni ve genç efllerin pefline
düfltüklerini gözlüyoruz. Di¤er kesimlerde herhangi bir meflrulafl-
t›rma gere¤i duyulmaks›z›n yaflanan bu iliflkiler, dindar kesimde
dini meflruiyete s›¤›n›larak gerçeklefltiriliyor. Son yirmi y›l›n din-
dar kad›nlar aç›s›ndan oldukça a¤›r bedellerinden biri de bu.

Ankara'da bir "laik tart›flma grubu"na ‹slami hareketleri anlatmak


için davet edilmifltim. Orada kendisini feminist olarak tan›mlayan
biriyle aram›zda flöyle bir diyalog geçmiflti:
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
62 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

– ‹slami kesimde de feministler var, neden onlarla iliflki kur-


muyorsunuz?
– Hem ‹slamc› hem feminist olunamaz.
– Neden?
– Çünkü Kuran buna izin vermez.
– Size ne, bu onlar›n sorunu...
– Yok, bu esas bizim sorunumuz.7
H›ristiyanlar, yahudiler, hindular, budistler pekâlâ feminist olabi-
liyorlar; birçok ülkede feministler, dindarlar›, kimliklerini terk et-
meden kendi saflar›na çekebilmek için özel gayret sarfediyor, bu
amaçla ayr› örgütlenmelere gidiyorlar. Bunun d›fl›nda, dünyan›n
de¤iflik bölgelerinde dinsel örgütlenmelerle feministler çat›flabil-
dikleri gibi, kimi somut durumlarda ortak da hareket edebiliyor-
lar. Fakat ifl ‹slam'a ve müslümanlara gelince nedense her fley ter-
sine dönüyor ve yukar›dakine benzer diyaloglar yaflan›yor.
Sol hareketlerde kad›na sunulan "bac›" statüsünü sorgulayarak
feministleflme sürecine girmifl olan kiflilerin, benzer bir statünün
cenderesinden ç›kabilmek için çabalayan ‹slamc› hemcinslerini8
daha iyi anlamalar› beklenebilirdi. Galiba solcu veya sol kökenli
feministleri burada yan›ltan veya iflkillendiren, kendilerinin yenil-
gi sonras› keflfettikleri "kad›n bak›fl aç›s›"n›, baz› ‹slamc›lar›n,
tam aksine yükselifl döneminde sahiplenmeleriydi.
Halbuki, 1980 ortalar›ndan itibaren bellibafll› feminist argü-
manlar› seslendiren kad›nlar›n önemli bir bölümünün ‹slamc›l›k
öncesi bir politik (ço¤unlukla ülkücü) geçmifllerinin bulundu¤u

7. Laik feminist çevrelere hâkim olan "hem dindar hem feminist" olunamaya-
ca¤› mant›¤›, "hem dindar hem sosyalist" olunamayaca¤› mant›¤›n› hat›rlat›yor.
Malatya'da radikal ‹slamc› bir radyoda, canl› yay›nda "dindarlar da sosyalist ola-
bilir" demifltim ve küçük çapl› bir infiale sebep olmufltum; hatta genç bir ‹slamc›
radyonun ç›k›fl›nda öfkeli bir flekilde "kan›t›n var m›?" diye hesap sormaya kalk-
m›flt›. Ayn› cümleyi ‹stanbul Bilar'daki bir panelde sarfetti¤imde solcu bir dinleyi-
ci, herkesin duyaca¤› bir flekilde küfrederek salonu terk etti. Panel yöneticisi de
hiç sesini ç›karmayarak onunla ayn› duygular› paylaflt›¤›n› göstermifl oldu.
8. ‹slami harekette kad›n›n bac› konumunun ayr›nt›l› ve sistematik bir özelefl-
tirisi için bak›n›z Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 63

ve t›pk› sol kökenli hemcinsleri gibi geçmiflin –yani yenilginin-


muhasebesini yaparken feminizmle tan›flm›fl olduklar› bilinse, bi-
linmek istense, ifller daha da kolaylaflabilirdi. Zaten ‹slamc›laflma-
lar› nedeniyle eski çevrelerinin sert tepkileriyle karfl›laflan ülkücü
kökenli kad›nlar›n, sol geçmifllerini gizlemeyen, hatta baz› du-
rumda sahiplenen "feminist" kad›nlarla iliflkiye geçebilmeleri ay-
r›ca zordu.
Y›ld›z Ramazano¤lu "1980'li y›llarda tesettürlü kad›nlar ver-
dikleri mücadelede feminist kad›nlar› hiçbir aflamada yanlar›nda
bulmad›lar. O dönemde ‹slami de¤erleri ileri sürerek kad›n› eve
ça¤›ran erkeklerle 'örtünecekseniz evinize' diyen Kemalist yazar-
lar›n yollar› garip bir tecelliyle çak›fl›rken durumu görmezden ge-
len feministler bu ortak tutucu erkek söyleme kat›lmakta, rüzgâr-
lar›n› onlarla birlefltirmekte bir mahzur görmemifllerdir," deyip
hemen parantez açarak ekliyor:
"Feministler aras›nda örtünmeye ilkesel bazda karfl› olmakla
beraber, örtünmek ve kamusal hayatta yerini almak isteyen kad›n-
lar›n bu taleplerini destekleyen görüfller de yank› bulmaktad›r. Bu
noktada onlar›n tenzih edilmesi bir borçtur."9
Yine de iki kanat aras›nda Muallâ Gülnaz'›n da belirtti¤i gibi
dönem dönem baz› temaslar ve diyalog giriflimleri yafland›. Afla¤›-
da baz› bölümlerini yay›mlad›¤›m›z metin bu iliflkinin ne kadar
zor oldu¤una çarp›c› bir örnek oluflturuyor:

9. Y›ld›z Ramazano¤lu, "Yol Ayr›m›nda ‹slamc› ve Feminist Kad›nlar", Os-


manl›dan Cumhuriyete..., s. 152.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
64 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

"KADINLARA RA⁄MEN KADINLAR ‹Ç‹N"


TAVRINAB‹R ELEfiT‹R‹
Ankaral› Bir Grup Müslüman Kad›n:
Aysel Kurter, Elif H. Toros, Günay Ermez, Güler Kirac›,
Y›ld›z Kavuncu, Muallâ Gülnaz, Nermin Öztürk,
Aynur Can,Zeynep Türkân, Nesrin Tunç
Sosyalist Feminist Kaktüs, Aral›k 1988

‹çinde bulundu¤umuz durumu, müslümanl›¤›m›z›, kad›nl›¤›m›z›


sorgularken feminist birikimden yararlanmam›z, ya da feminist-
lerle baz› çak›flma noktalar›m›z›n olmas› son derece do¤ald›, –hâ-
lâ öyle–. Çünkü nereye ve hangi tarih parças›na giderseniz gidin,
erkek egemen ideoloji, cinsiyetçilik ve kad›n›n bask› alt›nda tutul-
mas› gibi ortak temalara rastlamak mümkündür. Ve ne yaz›k ki
müslümanlar da bizim yaflad›¤›m›z co¤rafyadan bafllayarak böyle
bir durumdan müsta¤ni de¤illerdir... Sosyalist, laik ya da müslü-
man olmak, kad›n olarak bask› alt›nda tutulmayaca¤›m›z›n bir ga-
rantisi olamaz. Ezilen konumdaki insanlar olarak, baflka kad›nlar-
la veya feministlerle benzer bir dil konuflmak bizi hiç rahats›z et-
medi. Çünkü kim ve ne oldu¤umuzun fark›ndayd›k, fark›nday›z.
Bizler yaln›zca müslümanlar›z... Biz topyekün kad›nlarla ve ka-
d›nlar›n kad›n olarak yüz yüze geldikleri sorunlar yuma¤› ile ilgi-
liyiz. Yapay adland›rmalar, kal›p yarg›larla geçirilecek zaman›m›z
da yok. Size hat›rlatmak istedi¤imiz, anlamaya hiçbir biçimde ya-
naflmad›¤›n›z ve yanaflmaya da niyet etmedi¤iniz bir hayat ve dü-
flünce biçimine yükledi¤iniz "Siz kad›nlar› kurtaramazs›n›z, ka-
d›nlar› kurtarmak bizim tekelimizdedir" önermesinin egemen ol-
du¤u bir söylemle maalesef kad›nlar› "kurtaramayaca¤›n›z" husu-
sudur. "Kad›nlara ra¤men kad›nlar için" söylemini anti-demokra-
tik, ötesinde de kad›nlar aç›s›ndan olumsuz buluyoruz...
Kad›nlarla diyalog kurmaktaki amac›n›z ortak ezilme noktala-
r›n› tart›flmak ve iletiflim kurmaktan öte, eteklerinizin ucunda diz
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAM‹ HAREKETTE FEM‹N‹ZM TARTIfiMASI 65

çökmelerini istedi¤iniz kad›n çömezlerinize feminizmin kavram-


lar›n› ve mücadele perspektifini, daha da önemlisi onlar› feminist-
lerden baflka kimsenin ya da hiçbir ideolojinin, dinin kurtarama-
yaca¤›n› anlatmak/ö¤retmek! Buradan hareketle birlikte eylem
yapmak, dayan›flmak elbette mümkün de¤il. "Kad›nlar için daya-
n›flma" derken, bizler örne¤in sizin "dayan›flma"dan, iktidar›n›z›
örgütlemek üzere kullanabilece¤iniz bir eylemler toplulu¤unu
kastetti¤inizi düflünüyoruz. Kad›nlar›n kurtulufluna evet, ama yal-
n›z sizlerin öngördü¤ü biçim ve yollarla...
Feminist hareket t›pk› sosyalist hareket gibi kendisini jakoben,
tekçi ve laik cumhuriyet ideolojisinden, yani Kemalizmden ayr›fl-
t›rmak zorundad›r...
fiimdi sizin kelimelerinizle konuflursak, bizim müslümanl›¤›-
m›zla kad›n olarak ezilmeyi reddediflimiz aras›nda bir çeliflki var-
sa –ki bize göre, belki üzüleceksiniz ama belirtelim, ne büyük bir
mutluluk ki yok!– bu tamamen bizim sorunumuz. Moda gibi kapi-
talist tüketim normlar›n›n yaratt›¤› bir olguya duydu¤unuz derin
ba¤l›l›k, geleneksel difli kimli¤ini sürdüren giyim kuflam›n›z ne
kadar sizin sorununuzsa, baflörtüsünün bizi cinselli¤imize ve do-
¤urganl›¤›m›za hapsedip etmedi¤i de o kadar bizim sorunumuz.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK


TÜRBAN

TÜRK‹YE'DE ‹slami hareketin yükselifline paralel olarak 1980'li


y›llar›n ortalar›ndan itibaren bir avuç üniversiteli k›z, vücut hatla-
r›n› belli etmeyecek flekilde pardesü giyip bafllar›n› fl›k örtülerle
örterek okullar›na gitmeye bafllad›. Bu ö¤rencilerin bir k›sm› mu-
hafazakâr ailelerden geliyordu ve zaten bafllar›n› örterek büyü-
müfllerdi.1 Fakat bir k›sm› da ailelerinin,2 yak›n çevrelerinin, kimi

1. "Fatma" bu tür kad›nlara örnek gösterilebilir: "Namaz e¤itimimizi çok kü-


çük yafllarda alm›flt›k. ‹lkokulu bitirdi¤imizde de babam hepimize birer eflarp al-
m›flt›. Ancak çevremizde örtülü hiç kimse bulunmad›¤› için, buna e¤ilimimiz yok-
tu. Aksine yayg›n bir ateizm modas› vard› ve Allah'a inanmak bile ciddi bir ayr›-
cal›kt›. Bu yüzden biz eflarplar›m›z› cebimizde tafl›r, babam›z› gördü¤ümüz an ör-
terdik. Eve girerken örter, ç›karken açard›k. Ancak bir süre sonra ablamlar örtün-
düler. Ben bir sene daha direndim. Bunda babam›n tart›flmaya aç›k olmayan kat›
tutumunun çok etkisi vard›. Nihayet ortaokul 3. s›n›fa geçti¤imde ben de örtün-
düm ve Adana'da örtülülerden oluflan bir grup oluflturduk. Daha önce muhalif ol-
mama ra¤men, örtündükten sonra olaya flöyle bakmaya bafllad›m: 'Din bu! Biz de
Allah'›n kuluyuz. O bizden ne isterse do¤rusunu ister. Biz de, hangi zaman ve ze-
minde olursa olsun, neye mal olursa olsun, bunu yapmak zorunday›z!.. Ak›nc›lar
Birli¤i'nin de han›mlar kolu olduk. Bir toplant› oldu¤unda, biz yedi genç k›z pek
çok han›m› toparl›yor, bu toplant›lara getiriyorduk. Zaman zaman Ak›nc›lar Birli-
¤i'ndeki erkeklerden, 'Otobüse binmeyin!' vb. talepler ve müdahaleler geliyordu;
ancak biz eve kapanmak diye bir fleyi hiçbir zaman düflünmedi¤imiz için, bu ta-
lepleri ciddiye alm›yorduk. Sürekli okumam›z, hayat›n içinde olmam›z, örnek ol-
mam›z ve tebli¤de bulunmam›z gerekti¤ini düflünüyorduk. Ve biz dindarlafl›p ör-
tündükten sonra, babam çok memnun oldu. Ne istersek isteyelim, bir dedi¤imiz
iki edilmedi. Çocuk yaflta kap›n›n önüne ç›k›p oynamam›z problemken, bu süreç-
ten sonra gece saat on ikide eve geldi¤imizde, babam 'Nereden geliyorsun?' diye
bile sormad›. Böylece özgürlü¤ümüze kavufltuk. (H. fi. Tuksal, "Baflörtüsü Hikâ-
yeleri", ‹slâmiyât III, Nisan-Haziran 2000, say› 2, s. 134-9)
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
68 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

zaman da ba¤l› bulunduklar› ‹slami cemaatlerin arzu ve onay› hi-


laf›na, hatta kimi durumda onlarla çat›flarak bu flekilde okumak is-
tediklerinde "türban –kendi deyimleriyle baflörtüsü– sorunu3" pat-
lak verdi.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra ilk örnekleri görünen
üniversitelerdeki baflörtme yasa¤›, 15 Haziran 1984'te YÖK'ün tür-
ban› "modern k›yafet" kabul etmesiyle kalkt›. Ancak 9 Ocak 1987'
de YÖK Disiplin Yönetmeli¤i'ne eklenen "ça¤dafl k›yafet zorunlu-
lu¤u" ile birlikte yeniden gündeme gelen yasak, günümüzde hâlâ
süren çok ciddi bir sorunu bafllatt›.
‹lk türban eylemi, daha yasak yürürlü¤e girmeden Beyaz›t'ta
‹stanbul Üniversitesi merkez binas› önünde yedi ö¤rencinin otur-
ma eylemiyle bafllad›. Çok say›da k›z ve erkek ö¤rencinin kat›l›m
ve deste¤iyle ülke çap›nda bir olaya dönüflen eylem her kesimde
tam bir flaflk›nl›¤a yol açt›. fiokun esas nedeni, dindarlar›n ilk kez
sahici bir flekilde devletin bir uygulamas›n› protesto etmesi, daha
önemlisi ilk kez dindar kad›nlar›n "soka¤a dökülmesi"ydi.
Beyaz›t'ta 22 gün süren bu eylemin ard›ndan türban sorunu ki-
mi zaman gevfleyip kimi zaman alabildi¤ine sertleflerek Türki-
ye'nin gündemini belirledi. Ve bu sorun, dindar kad›na erkek bo-
yunduru¤undan kurtulabilmesi için muazzam bir tarihi f›rsat sun-
mufltu.4

2. Bu olgu genellikle ihmal ediliyor, ama gözden kaç›rmayanlar da var: "Ör-


tündü¤ü için ailesi taraf›ndan d›fllanan k›zlar›n ço¤unlu¤u örtünmeye üniversite-
de bafll›yorlar. Bunlardan baz›lar› sadece örtüyle de¤il, ‹slam'la da üniversitede ta-
n›flmaktad›rlar. Bu flekilde üniversitede örtündü¤ü için ailesi taraf›ndan evden ko-
vulan tan›d›¤›m birkaç arkadafl›m var. Sosyal tarihimiz aç›s›ndan çok ac› bir du-
rum bu. (Z. O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s. 211)
3. Türban m›, baflörtüsü mü ikilemi etraf›nda sonsuz terminoloji tart›flmalar›
yap›labilir. fiahsen, çok ›srarc› olmamakla birlikte "türban"›n daha aç›klay›c› ol-
du¤u kan›s›nday›m.
4. Türban›n yayg›nlaflmas›nda siyasal ‹slam'›n yükselifli kadar, hatta ondan
daha da önemlisi ‹mam Hatiplerin k›z bölümlerinin iyice kurumsallaflmas› ve üni-
versitelerde buralardan mezun olan k›zlar›n say›s›n›n artmas› belirleyici olmufltur.
Genellikle ihmal edilen –etti¤im– bu olguyu hat›rlatt›¤› için Fatma Karab›y›k
Barbaroso¤lu'na teflekkür ederim.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 69

Neden Türban?

Sorunun dört boyutu vard›: 1) Dinsel boyut: K›zlar ‹slami inan›fl-


lar› gere¤i, günah ifllememek için örtündüklerini söylüyorlard›; 2)
Siyasal boyut: Türban eylemleri hemen ‹slami hareketin düzene
karfl› en ciddi (belki de tek) faaliyeti olarak sivrildi; 3) ‹nsan hak-
lar› boyutu: Türban yasa¤› kamuoyunun belli bir bölümü taraf›n-
dan aç›k bir hak ihlali olarak görüldü; 4) Toplumsal cinsiyet boyu-
tu: Türban eninde sonunda kad›nlar›n bir sorunuydu. Bunun gide-
rek bir kriz halini almas›n›n nedeni de esas›nda buydu; yani olay›n
aktörlerinin kad›nlar (üstelik dindar!) olmas›yd›.5
Türban›n ilk olarak dinsel bir olay olarak ortaya ç›kt›¤›n› söy-
lemek yanl›fl olmayacakt›r. ‹slam'›n, devletin de onay ve teflvi¤iy-
le kamusal alana güçlü bir flekilde döndü¤ü 1980'li y›llarda "dinim
gere¤i örtünüyorum," cümlesinin meflruiyeti tart›fl›lmazd›. Fakat
iflin içine hemen siyaset girdi ve belirleyici olmaya bafllad›. ‹ktida-
r› s›rayla paylaflan sa¤ muhafazakâr partiler, reel politika gere¤i
ne yasa¤› savunup kitle tabanlar›yla, ne yasa¤› kald›r›p egemen
güçlerle ters düflmeyi göze alabiliyorlard›. Merkez sa¤ partilerin
bu çaresizli¤i, RP, MÇP (sonra MHP), BBP, YDP gibi ‹slam'la flu ya
da bu flekilde iliflkili di¤er partilerin ifltah›n› daha da art›r›yor ve
onlar›n tazyikiyle sorun daha da büyüyordu.6 O güne kadar teori
üretmekten öteye gidememifl, ülke gündemine müdahale edeme-
mifl radikal ‹slamc›lara da, baflörtüsü gibi meflru ve hakl› bir ze-

5. Ancak ileride irdeleyece¤imiz gibi, "toplumsal cinsiyet" boyutu, olay›n ak-


törleri taraf›ndan genellikle bilinçli bir flekilde öne ç›kar›lmad›, üstü örtüldü.
Onun yerine di¤er üç boyuttan hangisinin belirleyici, hangisinin tali oldu¤u yo-
lunda aralar›nda uzun uzun tart›flt›lar.
6. Necmettin Erbakan, "‹ktidar›m›zda rektörler baflörtülülere selam duracak,"
diyerek karfl›l›kl› anlay›fl çerçevesinde soruna bir çözüm bulunmas›na cevaz ver-
medi ve onun baflbakanl›¤› dönemi türbanl›lar›n en kara günlerine, yenilgilerinin
kesinleflmesine tan›kl›k etti. Ayn› flekilde, 1999 seçimleri öncesi "Ürkekçe de¤il,
erkekçe" bu sorunu çözmeyi vadeden ve bu sayede oylar›n› art›rd›¤› kesin olan
MHP de, ilk olarak baflörtülü Antalya Milletvekili Nesrin Ünal'a TBMM içinde
bafl›n› açt›rd›; ard›ndan çözümü mu¤lak bir tarihe erteledi.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
70 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

min üzerinden siyaset yapmak çok çekici gelmiflti. Radikallerin,


baflörtüsü üzerinden devletle hesaplaflma gayretleri, stratejilerini
sistemle karfl›l›kl› tavizler üzerine oturtmufl olan geleneksel cema-
atleri epey ürkütüyordu.
Y›llarca her türlü hak talebini "anarfli ve terör" olarak tan›mla-
yagelmifl olan geleneksel ‹slami camia, dindar k›zlar› sokakta gör-
menin flokunu ve bunun do¤urabilece¤i sonuçlar›n endiflesini uzun
bir süre üzerinden atamad›. Baz›lar›, eyleme bir an önce son veril-
mesini isterken, kimileri dindar k›zlar›n üniversite okumas›n›n
do¤ru olmad›¤›n› savunmaya bafllad›. Kuflkusuz en sert tepki, o
günlerde henüz bir "medya star›" haline gelmemifl olan Fethullah
Gülen'den geldi. Gülen, 26 fiubat 1989'da ‹zmir Hisar Camii'nde
sokaklara taflan bir kalabal›¤a verdi¤i ve ayn› anda otuzbefl camide
birden yay›mlanan vaazda türban eylemlerine aç›kça tav›r ald›:
"Çok yak›n arkadafllar›m›z foto¤raflar›yla tespit ettiler. Sultanah-
met'te olan hadisenin arkas›nda da esas din düflmanlar› var. Sözde
türban ad›na yürüyorum diyenler, istihbarat örgütlerince derdest
edilince, bu baflörtülü, mantolu veya çarflafl› kad›nlar›n ço¤u erkek
olarak ç›kt› ortaya. Ve bunlar›n ço¤u bir kostüm dükkân›ndan na-
s›lsa ‹slami k›yafetler alm›fl, kendini soka¤a atm›fl aç›k saç›k kad›n-
lar oldu¤u tebeyyün etti..."7 Devlete itaat› fliar edinmifl kesimlerin
çabalar›, ö¤rencilerin taleplerinin "‹slamili¤i" ve hakl›l›¤› nede-
niyle pek ifle yaramad›. Çünkü art›k ülkede ‹slami hareketin yükse-
liflinin en önemli simgesi olarak türban ve türbanl› ö¤rencilerin sa-
y›s›n›n artmas› görülür olmufltu; dolay›s›yla bu davan›n kaybedil-
mesi, tüm ‹slami hareketin yenilgisi olarak kayda geçecekti.

"Küfür Düzeni"ni Teflhir

‹slamc›lar aralar›nda, bafllang›çta türban›n "dini mi, siyasi mi" ol-


du¤unu tart›flt›lar. Türban› sadece ama sadece dinleri gere¤i tak-
t›klar›n› söyleyen baz› k›zlar, bu yolla toplumun kalbine ve vicda-

7. ‹mza, özel ek, Aral›k 1989-Ocak 1990.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 71

n›na seslenmeyi ve böylelikle de desteklerini geniflletmeyi hedef-


liyorlard›. Buna karfl›l›k radikaller türbana esas olarak siyasi aç›-
dan bak›p, bu yolla "küfür düzeni"ni teflhir etmeyi hedefliyorlar-
d›.8 Bu noktada "radikal" bak›fl›n sistemli bir ifadesini Macide
Göç'ün flu sat›rlar›nda buluyoruz:
"Baflörtüsü direniflleri s›ras›nda devlet güçlerinin direniflçi müs-
lümanlar› 'üniversitede baflörtüsü takman›n siyasi amaçl› oldu¤u'
fleklinde suçlay›p siyasi bir soruflturmayla muhatap kalabilecekle-
rini ima ederek korkutmaya çal›flmalar›, müslümanlarca taktik bir
sald›r› olarak görülmüfl ve 'baflörtüsünün inanc›m›z gere¤i' oldu¤u
vurgusu ön plana ç›kar›lm›flt›. Ancak devletin bu itham›na baflör-
tülü k›zlar›n ve müslüman çevrelerin ilk baflta verdi¤i söz konusu
cevap, daha sonra siyasetten kopuk bir inanç anlay›fl› içinde içsel-
lefltirilmeye baflland›. Bu tutum müslüman kad›n kimli¤inin kaza-
n›lmas› sürecini olumsuz olarak etkilemifltir ve etkilemektedir. ‹s-
lam'›n hayata müdahalesini engellemek ve onu sadece vicdanlara
hapsetmek isteyenler, yeri geldi¤inde 'din ideoloji de¤ildir' deyip,
Kuran'›n bir hükmü olan baflörtüsünü siyasi olarak nitelemekte ve
suç saymaktad›r. Elbette baflörtüsü sadece siyaset yapmak için ta-
k›lmaz. ‹slam'›n toplumu dönüfltürme ve iktidar mücadelesi ne ka-
dar siyasi ise, müslüman›n namaz› da, orucu da, örtüsü de o kadar
siyasidir. Elbette baflörtüsü inanç gere¤i tak›l›r. Ama bu inanç va-
hiy temellidir ve vahyin insan ve toplum hayat›nda sosyallefltiril-
mesi gerekmektedir."

Geç Keflfedilen ‹nsan Haklar›

Olay›n insan haklar› boyutu, uzun bir süre, –herhalde daha 28 fiu-
bat sürecine epey vakit oldu¤u, yani ‹slamc›lar "demokrasi, hak ve
özgürlükler, sivil toplum" gibi de¤erleri henüz keflfetmemifl olduk-

8. fiu türden sat›rlarla birçok radikal yay›nda karfl›laflmak mümkündür: "Ba-


flörtüsüne karfl› sald›r›, ‹slam'a ve Allah'›n ayetlerine yöneliktir. Bu sald›r›n›n mu-
hatab›, baflörtüsünü bir aksesuar olarak takanlar de¤il, müslüman kad›n›n onuru
ve kimli¤i olarak görenlerdir." Ayfle Gül Çetin, fiahitlik, s. 213.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
72 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lar› için– ihmal edildi. Ancak devletin ve YÖK'ün ifli s›k› tutmas›n›n
ard›ndan davan›n kaybedilece¤inin sezilmesiyle birlikte kimi ‹s-
lamc› kad›nlar, türban› esas olarak bir insan haklar› sorunu olarak
ortaya koymaya çal›flt›lar. Bu yolla ‹slamc› olmayan kesimleri de
davalar›na sahip ç›kmaya ça¤›rd›lar. Sorunun Avrupa ‹nsan Hakla-
r› Mahkemesi'ne tafl›nmas›nda da ayn› yaklafl›m etkili oldu. ‹nsan
haklar› boyutunun bu flekilde öne ç›kar›lmas›, türban›n dinsel ve si-
yasal meflruiyetinin geri plana at›lmas› ister istemez, kendileri gibi
olmayanlar›n hak ve özgürlüklerini savunma, gerekirse bu u¤urda
mücadele verme zorunluklar›n› da beraberinde getirdi.9
Tabii bu zorunlu¤a tüm ‹slamc›lar›n uydu¤u söylenemez. Hat-
ta türban üzerinden "herkesin" hak ve özgürlüklerini savunma
noktas›na gelen ‹slamc›lar›n say›s›n›n hayli düflük oldu¤u, yine de
bu az say›n›n bile geleneksel ‹slami camiada infiale yol açt›¤›
aç›kt›r. Örne¤in tesettürlü baz› kad›nlar›n Cumartesi annelerine
destek vermesi, baz› ‹slamc› kad›n yazarlar›n F tipi cezaevlerine
karfl› direnen devrimcileri övmesi kimi üst düzey cemaat yönetici-
lerinin tüylerini diken diken etmeye yetmifltir.
"Ötekinin hakk›" söz konusu oldu¤unda nedense en çok "mini
etek" örne¤i verildi. ‹lk bafllarda medyan›n "ya mini etek?" soru-
suna kaçamak karfl›l›klar veren türbanl›lar, kendi sorunlar›n›n iyi-
ce çözümsüz bir hal almas›yla "isteyen mini etek giysin, isteyen
bafl›n› örtsün" demeye bafllad›lar. Ama olaya "radikal ‹slamc›"
perspektiften bakan Macide Göç gibi kifliler hâlâ bu tür bir ço¤ul-
cu anlay›fl›n kabul edilemeyece¤ini savunuyorlar: "Baflörtüsü vah-
yi bir emirken, kapitalist tüketim kültürünün üretti¤i mini etek va-
hiy karfl›t› bir ifsad halidir. Baflörtüsü insan haklar› içinde de¤er-

9. Say›lar› iyice azalan radikal ‹slamc› dergilerin en istikrarl›lar›ndan Hak-


söz'ün Kas›m 1997 say›s›nda bu "yeni" yaklafl›mlar flöyle elefltiriliyordu: "Eyleme
destek verme amac›yla yay›n yapan ‹slami nitelikli bas›n›n bir bölümü ve eyleme
katk› sa¤lamak için direnen ö¤rencileri ziyarete gelen kifli ve kurulufllar›n birço-
¤unun konuyu ‹slami mücadele bütünlü¤ü içinde ele alma basiretine sahip olma-
d›klar› ortada. Kimisi ideolojik tutars›zl›k ve bulan›kl›klar› yüzünden, kimisi de
pragmatist birtak›m hesaplarla konuyu e¤itim hakk›n›n gasp› ya da hukuk ihlali
ve benzeri baz› dar alanlara hapseden bir tutum içine girmekteler."
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 73

lendirilebilir; ancak toplumsal hayatta ifsad› yayg›nlaflt›ran vahye


ayk›r› tutum ve davran›fllar›n bu kapsam içinde görülmesi söz ko-
nusu olmamal›d›r."10

Erkek Eylemi Olarak Türban

Olay›n dördüncü, yani "toplumsal cinsiyet" boyutuna dikkat çe-


kenlerin az oldu¤unu söylemifltik. ‹flte bunlardan biri olan Elif H.
Toros, "kad›nlar›n kamusal alandaki varl›klar›na tebli¤in bir gere-
¤i olarak bakanlar erkeklerdir, kad›nlar de¤il," diyerek bu söyle-
min "28 fiubat'la birlikte bozuma u¤rad›¤›n›"11 söylüyor. Toros bu
sözleriyle türbanl›lar›n sadece devlete ve onun temellerine de¤il,
bir dizi geleneksel kültürel ve toplumsal iktidara, tabii bu arada ‹s-
lami hareketlili¤e tam anlam›yla hâkim olan "kad›n düflman›" zih-
niyete de kafa tuttuklar›n› ima ediyor.
Ancak bu uzun sürmedi, hareketin toplumsal cinsiyet boyutu
öne ç›kar gibi oldu¤unda, di¤er bir deyiflle hareket feminist görü-
nümler almaya bafllad›¤›nda erkek ‹slamc›lar müdahale etti. Ör-
ne¤in k›z ö¤renciler Beyaz›t'ta eylem yaparken, çevrenin düzen-
lenmesi iflini ‹Ü Hukuk Fakültesi ve Y›ld›z Üniversitesi'nden iki
ayr› erkek grubu üstlendi. Bütün bunlar, hiç kuflkusuz "‹slami da-
yan›flma" ad›na yap›l›yordu. Yine hiç kuflkusuz hedef, türban ey-
lemini bir "kad›n eylemi" olmaktan ç›kar›p, "‹slamc›", dolay›s›yla
da "erkek denetiminde" bir eyleme dönüfltürmekti.
‹slamc› erkekler, bu süre zarf›nda baflörtüsü yasa¤›ndan, ka-
d›nlar kadar olmasa da kendilerinin de ma¤dur oldu¤unu ileri sür-
düler. Fakat türban›n, hep gösterilmek istendi¤i gibi yaln›zca ka-
d›nlar›n de¤il erkeklerin de, yani tüm dindarlar›n davas› oldu¤u
iddias› say›s›z tan›kl›kla tekzip edilmifl durumda. Örne¤in eylem-
ler s›ras›nda baz› erkek ö¤rencilerin, "okula devam edemezsiniz,

10. Macide Göç, fiahitlik, s. 178.


11. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", Osmanl›dan Cum-
huriyete..., s. 192-94.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
74 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

eve de dönemezsiniz" diye k›z ö¤rencilere "kurtulufl" olarak ev-


lenmeyi önerdikleri ve bunun sonucunda "sorunlu ailelerin temel-
lerinin at›ld›¤›" biliniyor:
"‹slamc› çevrenin, özellikle ‹slamc› görüfle mensup erkek ö¤-
rencilerin yaklafl›mlar› da dikkat çekiciydi. Onlar da baflörtüsünün
vazgeçilemezli¤ine inanmakla birlikte, bizlerin okumakta ›srar
ediflini saçma buluyordu, hepsi de¤ilse bile büyük bir k›sm›. Bizi
desteklemelerinin birinci sebebi, davam›za gönülden inanm›fl ol-
maktan çok, bu semboller (sar›k, baflörtüsü, çarflaf, flalvar, sakal,
vs.) dolay›s›yla din ve halk düflmanl›¤› yapan daha çok yönetici-
elit s›n›f›n kinine karfl› bir mukavemet, mücadele, cihat iste¤i idi.
Bizim bafl›m›zdaki insan haklar› ihlali bu sisteme cevap vermek
için bulunmaz bir f›rsat sunuyordu. Baz›lar› da k›zlara uzun soluk-
lu bir insani mücadeleden öte bireysel çözümler sunuyorlard›. Bu-
nun en yayg›n› ve banali de evlenme teklifi yaparak onlar› aile-
okul aras›nda s›k›fl›p kalmaktan kurtarmakt›. Do¤rusu bu evlenme
giriflimleri ço¤unlukla baflar›s›zl›kla sonuçland›."12
Baz› erkekler de "okulu bir an önce bitirip meslek sahibi olma-
lar› gerekti¤ini ve ev geçindireceklerini, k›zlar›n ise böyle bir kay-
g›s› olmad›¤›n›, okumasalar da olabilece¤ini, bunun için eyleme
kat›larak derslerden geri kalamayacaklar›n›" söylüyorlard›.13
Türban eylemlerinin bafllang›çta kad›nlara nas›l bir özgürlefl-
me f›rsat› sundu¤unu ve bu f›rsat›n nas›l kaç›r›ld›¤›n›, "Erkeklere
gelince, onlar bizden yana de¤il, devlete karfl› bir tav›r alm›fllard›"
diyen ö¤retmen Yeter fiahin'in tan›kl›¤›nda görebiliyoruz:
"O dönemde müslümanlar aras›nda yöntem ve bak›fl farkl›l›¤›
yoktu. Baflörtü olay›na karfl› ald›¤› tutuma bakarak taraf›m›z› de-
¤erlendirdik. 87 kufla¤› o duygusall›¤›n verdi¤i ivmeyle birbirine
yak›nlaflt›. Mesela okulun yan›ndaki mescide giderdik. Bakard›k

12. Ayfle Do¤u'nun tan›kl›¤›, Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Soru-


nu, Geniflletilmifl 2. Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 277. Ayr›ca Macide Göç, fiahitlik, s.
176.
13. Vildan Özcan Ünlü, Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Sorunu,
Geniflletilmifl 2. Bask›, ‹stanbul, 1998, s. 221.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 75

ki bir çanta po¤aça. Ensar ve Muhacirlerle özdeflleflme yap›yor-


duk. Düzen çok ac›mas›zd› ve bizi birkaç y›l geriye itti. O müca-
deleyi yapt›k ama sonra bizi pasifize etti. Asl›nda biz bu olay› do-
¤al olarak yaflad›k ve sonucunda herhangi bir beklenti içine gir-
medik. Meydan›n bu kadar çabuk doldurulaca¤›n› düflünemedik.
Bizim akl›m›z bafl›m›za geldi¤inde kenara itilmifltik bile. Bizim
aktivitemizin, safiyetimizin meyvelerini toplayacak ne çok duygu
taciri varm›fl me¤er. Örtü yasa¤› sadece düzenden gelen bir bask›
de¤il; baflörtülü, devlet ve muhafazakâr kesim aras›nda s›k›flt›r›l-
d›. Türkiye'de flu anda ortal›¤› dolduran kad›nlar müslüman kad›n-
lar› yeterince temsil edemiyor ve gelenekten beslenen ve kendi
çabalar›yla gelifltirilen bir zihniyet yap›lar› yok. Onlar bizim bofl
b›rakt›¤›m›z ara dönemi, geçici dönemi dolduruyorlar. Erkeklere
gelince, onlar bizden yana de¤il, devlete karfl› bir tav›r alm›fllard›.
Yaflad›¤›m›z duygusall›k bizi birbirimize yaklaflt›rd› ve dünyay›
yaflad›¤›m›z tecrübeden ibaret gördü¤ümüz için dini, siyasi kim-
liklerini ö¤renmek bizim için yetiyordu. Baflörtü yasa¤›na karfl›
mücadele bizim gibi dini kaynaklarla beslenen herkesin özbeöz
mal›d›r, kimsenin tekelinde de¤ildir. Daha önce süregelen gelene-
¤in yönünü de¤ifltirdi ve eylemleri erkeksi bir hareket olarak gö-
ren erkekler hâlâ flaflk›nl›¤›n› atamad›. Çünkü bu yasak direkt on-
lar› etkileyen bir olay de¤ildi, bugüne kalabilecekleri bir olay da
de¤ildi. Hâlâ bizi bir yere oturtmufl say›lmazlar. Kavgam›z hâlâ
içten içe devam ediyor, ve bu harekette yerimizi de kendimiz al-
mak durumunday›z."14
Baflörtülü kad›nlar›n de¤iflik zaman dilimlerine yay›lm›fl afla-
¤›daki tan›kl›klar› da bunun as›l olarak bir "kad›n davas›" oldu¤u-
nu aç›k bir flekilde göz önüne seriyor:

"Liseden sonra tercihim olan tarih bölümünü kazand›m. Aral›k


1986'n›n on beflinden sonra yasa söylentileri dolaflmaya bafllad›.
29 Aral›k'ta büyük bir tantanayla yasak karar› uygulamaya geçil-

14. Yeter fiahin, a.g.e., s. 226-27.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
76 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

di. Kendimizi farkl› görmedi¤imiz için, böyle bir uygulama olmaz


diye inanmak istiyorduk, bu ülkenin yerlileri olarak seçilen ke-
simde biz de vard›k. Kabullenmek istemesek de, sonra karar gel-
di. Ve biz içeri al›nmad›k. Di¤er ö¤renciler giriyor bizi ise kap›da
bir kap›c› durduruyordu. Bu çok onur k›r›c›yd›. Ayr›ca içeri gire-
bilenler –ki bunlar›n aras›nda ‹slami duyarl›l›¤a sahip erkek ö¤-
renciler de vard›– bir fley rica ederiz de mimlenirler diye bizden
gözlerini kaç›r›yor, selam vermiyorlard›."15
*
"Sabah heyecanla kalkt›m, eflimden izin almal›yd›m postahaneye
gitmek için.
Korkuyordum –Ya bir de, gitme! derse– izin vermezse!..
Ben herkese telgraf çekin diye tenbihlerken gidemezsem, ora-
da bulunmazsam ne olur diye.
Sonunda sabah tam ifle giderken söyleyiverdim. Böyle bir fleyi
ilk defa teklif ediyordum.
'Senden bir ricam var. Ama korkuyorum izin vermezsin' diye
bafllad›m söze ve söyleyiverdim iste¤imi.
Allah'a flükür izin verdi. O gün heyecanla Kursa gittim. Telgraf
yazmak isteyenlere ben yaz›yordum.
Ertesi sabah 1.5 yafl›ndaki bebe¤imi ve ilkokula giden k›z›m›
ald›m. Yat›l›da okuyan k›z›m›n ö¤retmenine telefon ettim. 'K›z›m
size emanet' dedim. Komflular›mla tek tek helallefltim.
‹çimden belki geri gelmeyebilirim düflüncesi vard›. Eflimden
izin istedim.
'Ben Evren'den gidip hesap soraca¤›m,' dedim. fiaka yap›yo-
rum sand›. Gidece¤ime ihtimal vermeyerek,
'Geç kalm›fls›n, dünden gitseydin,' dedi.
Bu, benim için yeterli izin belgesiydi. Sabah kalkt›m, çok he-
yecanl›yd›m. Erkenden birkaç bildiri yazd›m. Ölürsem veya beni
konuflturmazlarsa bu bildirilerle sesimi duyururum dedim."16

15. Nurcan K›t›r, a.g.e., s. 223. 16. fierife Kat›rc›, a.g.e., s. 207.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 77

*
"Bizim Eczac›l›k günümüz vard›, 14 May›s. O gün çeflitli yar›fl-
malar vard›. On gün süreyle kütüphaneye gidip yar›flmalara haz›r-
lanm›flt›m. Son gitti¤im gün okul sekreteri de oradayd›. Kütüpha-
ne görevlisine, bunlar› kesinlikle kütüphaneye sokmayacaks›n,
dedi. Yafll› bir bayan vard›, kütüphane görevlisi. K›z›m ne olursun
aç bafl›n› gir, yaz›n› tamamla, dedi. Bak kütüphanede kimse yok.
Hakk›n zayi olmas›n."17
*
"Babam flöyle demiflti: Git, Taksim'den pösteke gibi bir peruk al,
tak, görsünler saçsa iflte bu da saç. Önemli olan saç›n görünmesi
de¤ildi. Zorla baflörtüyü ç›karmak. Ç›kard›ktan sonra saç›m da
görülse olur. Derslere, laboratuvarlara bir alt s›n›fta devam etmek
zorunda kald›m. Hem örtüsünü aç›p devam edenlerle, hem alt s›-
n›fla diyalo¤um eski haline, o tabi haline dönmedi. Daha sonradan
da onlara bunu hat›rlatt›m. Siz de çok fley kazanmad›n›z dedim.
Çok bozuldular. Onlar da vaktinde okulu tamamlayamad›lar. Ve
bu ezikli¤i de her zaman hissettiler. Fakat onlar›n tavr› bize daha
çok zaman kaybettirdi. Sonradan solcu bir arkadafl sormufltu. ‹ki
tür müslümanl›k m› var, siz de o komik peruklar› tak›p devam et-
seydiniz, bir y›l kaybetmeyecektiniz. Piflman m›s›n›z? Hay›r, de-
dim. Bunun için bir y›l›m feda olsun. Tebrik edip gitti."18
*
"O aralar hep Ankebut suresini okuyordum. Dünya zevklerinin
geçici oldu¤unu, bafl›m› açsam bile bunun hesab›n› veremeyece-
¤imi yazd›m. O arada ifl ar›yordum. Hiç olmazsa maddi olarak
yük olmayay›m diye. Bu meseleler beni o kadar meflgul ediyordu
ki, difl için doktora gitmifltim. Morfin a¤›r gelince bay›lm›fl›m."19

17. Nurhan Kafadenk, a.g.e., s. 218.


18. Vildan Özcan Ünlü, a.g.e., s. 221-22.
19. Rahmiye Aydo¤du, a.g.e., s. 228.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
78 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

*
"Lise II'nin bafl›nda hemen s›k›flt›rmaya bafllad›lar. De¤iflik gö-
rüfllü ö¤retmenler geldi. Onlar›n bask›s›yla birlikte bir Arapça ö¤-
retmenimiz vard›, Mekke'de okumufl, kendisi kadrolu de¤ildi. Bi-
ze tesettürün öneminden söz ediyor, ona lay›k olmak gerekti¤ini
tavsiye ediyordu. Hüseyin Hask›r›fl, hemen sakal›n› kesti. Bize de
"Ben sakal›m› kestim, siz de bafl›n›z› açacaks›n›z," dedi. Biz kabul
etmedik. Arapça derslerine bizi almad›. Biz de mescidde oturduk.
Yine bir siyer hocam›z siz bafl›n›z› aç›n, ben gözlerimi kapatarak
ders anlataca¤›m, dedi. Biz yine açmad›k, bir arkadafl soru sordu,
hoca da döndü bakt›. O zaman biz bafl›m›z› açsayd›k bize baka-
cakt›n›z, dedik. Utand›, bize ›srarl› davranmaktan vazgeçti. S›n›f-
ta 6 kifli kald›k örtülü. Bir gün biz yine gazetelere gitmifltik. O gün
bafl›n› en önce açan kiflilere üç gün uzaklaflt›rma cezas› gelmifl.
Çok k›zd›lar. Devaml› bizi s›n›f› bölmekle suçluyorlard›. Aram›za
nifak girmiflti. Bütün bu olaylar 1982'nin ilk ay› içinde oldu. Daha
sonra Milli Güvenlik dersine bir asker geldi. As›l Milli Güvenlik
Hocam›z albayd›, dindard›. K›z› da bizim okulda ö¤renciydi. 80
ihtilalinde tutukland›. Daha sonra k›z› da okulu b›rakt›, ba¤lant›-
m›z koptu. Çok iyi bir insand›. Bizimle sohbet eder, bizi çok se-
verdi. Efli aç›kt›, k›z›n› dindar yetifltirmek istiyordu ama olmad›,
yeni gelen Milli Güvenlik hocas› yüzbafl›yd›. ‹lk ders hepimiz ör-
tülüydük, iki s›n›f bir aradayd›k. Kap›dan bakt› uygun k›yafet gi-
yin, dedi. Baz›lar› açt›, biz açmad›k. Bizi d›flar› ç›kard›, numarala-
r›m›z› ald›. 10 Kas›m töreninde, ateist ö¤retmenler zevkten dört
köfleydi. Gelen müfettifllerle sohbet ederdi. Di¤er s›n›flara bak›n
böyle çok güzel oluyorsunuz, derdi."20
*
"Her y›l, tam befl y›l boyunca Milli E¤itimin açt›¤› ö¤retmenlik s›-
navlar›na girdim. ‹ki defa kazand›m da, fakat gidece¤im yerde bu
problemle tek bafl›ma bafledebilir miyim emin olamad›¤›m için gi-

20. Fatma Deniz, a.g.e., s. 231.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 79

demedim. Bir defas›nda kalk›p dindar bilinen bir dersaneye git-


tim. Müslüman bilinen müesseseler de resmi evrak istiyorlard›.
Stajyer olarak kabul ediyorlard›. Ben de 5 y›ll›k ö¤retmendim.
Düflene bir de biz vural›m. Öyleyse dedim iki kurufla Kuran kur-
sunda kal›r›m ama befl kurufla oray› tercih etmem. On kurufl ver-
mezlerse. Do¤rusu baflörtüsü probleminin tamamen kalkaca¤›na
inanm›yorum. Dönem dönem azalacak, ço¤alacak. Bize ayakba¤›
olmaya devam edecek. Bu toplumda baflörtüsü, örtü anlam›n› yi-
tirdikten sonra belki. Baflörtü Anadolu kad›n›n›n geleneksel bir
parças› haline gelince. Baflörtü örten kad›nlar örtülü bir iffetsizlik
haline gelince y›rtmaçl› baflörtülüler ço¤al›nca serbest olabilir, di-
yorum."21
*
"‹slam Tarihinde master yapt›m. Araflt›rma görevlisi kontenjan›
aç›ld›. Ben müracaat etmedim. Ablam din sosyolojisinde master
yapm›flt›. ‹ki arkadafl›m baflvuru için okula gitti. Bölüm hocas›
Ünves Günay: Bize, bana kanun camdan at kendini dese, ben ata-
r›m, demiflti. Bir bakm›fl onlar› tan›y›nca alayl› bir flekilde güle-
rek: Bu bafl›n›zdakilerle girerseniz, "bafltan" kaybedersiniz, demifl.
Onlar da girmediler. Bütün örtülü k›zlar›n hayalleri suya düfltü.
Bir tek aç›k k›z vard›, ne dili var ne de baflar›l›, onu el üstünde tu-
tarlar. O girdi. Bizler de bu sevdadan vazgeçtik. Sosyal Bilimler
Enstitüsünde bir kiflilik kontenjan vard›, hocas› baflvurursan seni
al›r›m, dedi. Okul ayr› oldu¤u için baflörtü problem olmaz, dedi.
Evlenip ‹stanbul'a gelece¤im için kabul etmedim. Bütün bunlar-
dan sonra da hiçbir idealimiz kalmad›."22
*
"Bak›rköy ‹mam Hatip Lisesi 1. s›n›fta okurken müdürümüz
Mehmet Emin sürülmüfltü. Lisede k›l›k-k›yafet genelgesi geldi-
¤inde bafl›m›z› açm›flt›k. Hiç açmayan arkadafllar vard›. Kap› aç›-

21. Aysel Tafltepe, a.g.e., s. 234.


22. Dürdane Camuzano¤lu, a.g.e., s. 237-238.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
80 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

l›nca bafllar›n› s›ran›n alt›na sokuyorlard›. Erkek foto¤rafç› getirip


foto¤raflar çekerek ö¤retmen defterlerine yap›flt›rm›fllard›. Bu ah-
laki bir dejenerasyon halini ald›. ‹lk bocalamay› böyle yaflad›k.
Art›k makyaj yapanlar vs. hareketler afl›r› yönlere vard›. Sonra
üniversitede 87 yasa¤› gelince bir an bile içeri girsek uyar› cezas›
al›yorduk. Hukuk Fakültesinde okuyanlar›n baz›lar› bu dersten
çok korkuyorlard›, fifllenirsek diye. Her derste gelip numaralar›-
m›z› al›yorlard›. Bir defas›nda asistana sormufltum. Hâlâ numara-
lar›m›z› ezberlemediniz mi, diye, o da hay›r daha ezberleyeme-
dim, diyerek cevaplam›flt›. Çünkü günde üç ders olsa üç kere nu-
mara al›n›yordu. Bütün bu numara almalar sonunda birkaç defa
uyar› alarak 2. dönemi tamamlad›k. Finallere girdi¤imi hat›rl›yo-
rum. Ailem beni okula devam edip etmemede serbest b›rakt›¤›
için baflörtü yasaklar›yla ilgili fazla an›m yok. Baflörtüsü yasa¤›
döneminde yeni örtünüp, aç›lmak zorunda olan arkadafllar vard›.
Aileleriyle problemler yaflad›lar ve baz›lar› bir daha örtünemedi.
Bana en ac› veren olaylardan biri de bu oldu."23
*
"Biz dersleri de¤il bu y›l› nas›l atlataca¤›z, beden e¤itimi dersle-
rinde ne yapaca¤›z? ‹stiklal Marfl›ndan nas›l kaçaca¤›z diye düflü-
nüyorduk. ‹stiklal Marfl› esnas›nda baflörtülerimizi indirmek zo-
rundayd›k. Okulun arkas›nda m›s›r tarlalar› vard›. Duvardan atl›-
yorduk. Bir defas›nda ya¤mur ya¤m›fl görmeden atl›yoruz. M›s›r-
lar›n aras›na saklan›yoruz. Bir dönem tuvaletlere saklan›rd›k, bir
de kömürlü¤e. Bunlar sonradan keflfedildi. Bayan nöbetçi ö¤ren-
ciler taraf›ndan. Bir de beden e¤itimi dersleri vard› bafl›m›zda.
Hocam›z erkekti. Eflofmanlarla derse girmemek için her y›l rapor
almaya çal›fl›rd›k. Hatta bunun için çok yüksek mebla¤lar ödedi-
¤imizi hat›rl›yorum. Bir di¤er kâbusumuz da bayramlard›. Bay-
ram törenlerine bafl›m›z› açarak sokarlard›. Özellikle bayramlarda
tek tek yoklama al›n›yordu. 19 May›slar erkek ö¤renciler için bile

23. Asuman fien, a.g.e., s. 238.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 81

sorun olabiliyordu. Küçücük flortlarla, terbiye s›n›rlar›n› aflan k›-


yafetler yüzünden. Bütün halk›n önünden bafl›n› aç›p geçmeni is-
temeleri korkunç bir zulüm ve dayatmayd›. Veliler ifle kar›flt›¤›
için ceza almad›k, tabii tehditler oluyordu. Yaln›z foto¤raf konu-
sunda büyük zorluklar yaflad›k. Son y›l› Çanakkale ‹mam Hatip
Lisesi'nde okudum. Üniversiteye giriflte aç›k foto¤raf istediler.
Uzun zaman direndik, sonunda kabul etmek zorunda kald›k üç ki-
fli. Di¤erleri ise makyaj yap›p foto¤raflar çektirdiler. ‹.H.L.'den
gelince de örtülü foto¤raf veremedik. Hâlâ da kabul etmezler. Mi-
mar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesine girmek istedim. Foto¤raf
yüzünden müracaat bile edemedim. fiu anda geçifl yapmak istiyo-
rum ama orada devam edebilir miyim bilmiyorum. ‹lerde sanatç›
olmak istiyorum."24
*
"85-86 y›l›nda tek dersten borçlu geçmifltim. Hacettepe'den Öz-
gün Güvener (bayan) gelmiflti, dekan yard›mc›s› olarak. ‹flte o y›l
baflörtü bask›s› bafllad›. Gelir gelmez baflörtünüzü ç›kar›n, dedi.
Biz ç›karamay›z, deyince de k›l›k-k›yafet genelgesi okulun içine
as›ld› ve bize türban takacaks›n›z, dedi. Biz bunun dinen mümkün
olmad›¤›n›, ayette, 'baflörtülerini yakalar›n›n üstüne sals›nlar' den-
di¤ini ifade edince çok sinirlendi. Beni k›zd›rmay›n size ameliyat-
hanede tak›lan bonelerden takt›r›r›m, diye tehdit etti. Biz baflörtü-
lerimizin ucunu önlüklerin içine sokmaya bafllad›k ve klinikte
maske takma zorunlulu¤u oldu¤u için onun boyun k›sm›n› uzata-
rak sanki türbanl›ym›fl›z gibi davranmaya bafllad›k. Bunlar belki
ufak basit fleyler ama insan› y›prat›yor ve maneviyat›n› k›r›yor. 87
öncesi bütün asistanlar›m›z baflörtülüler iyidir, çal›flkand›r diye
överlerdi. Baflörtü yasa¤›ndan sonra bayram töreninden sonra ar-
kam›zdan Dekan; bunlar k›z›l Rus köpeklerinden daha kötü vatan
hainidirler, devlet düflman›d›rlar diye konuflmufl. Yasaktan sonra
okula döndü¤ümüzde bütün arkadafllar ve asistanlarla diyalo¤u-

24. fienay Küçükçak›ro¤lu, a.g.e., s. 244.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
82 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

muz kopmufltu. Arkadafllar›m›z bize art›k terörist gözüyle bakma-


ya bafllad›. Daha önce bütün derslerini Haziran'da veren ben, 4. ve
5. s›n›flar› çift dikifl gittim. Benim ailemde ablalar›m aç›kt›r ve he-
pimizin çevresinde mutlaka gerek akraba, gerek tan›fl aç›k insan-
lar vard›r. Okuldaki önyarg›l› tutum sayesinde bütün aç›klara kar-
fl› bir çekingenlik olufltu bende. Yani biriyle tan›fl›rken tedirgin
oluyorum hâlâ. Bize ayr›mc› tutumlar› sayesinde de¤iflik fobiler
edinmifl olduk. Sosyal fobiler diyebilece¤imiz, çünkü aleyhimiz-
de kötü bir imaj oluflturmay› baflarm›fllard›. S›rf bu yaflad›¤›m fley-
ler dolay›s›yla okul y›llar›n› hat›rlamak dahi istemiyorum. Çünkü
korkunç bir yabanc›laflma süreci yaflad›k. ‹nsanlar›n okul y›llar›y-
la ilgili güzel hat›ralar› olur, o y›llara dönmek ister, ama ben okul-
dan bir arkadafl›mla bile karfl›laflmak istemiyorum."25
*
"O kadar memnun olmufltum ki, anlatamam! Çünkü daha önce bi-
ze sebebini sormadan öyle hakaret edilmifl, öyle afla¤›lay›c› davra-
n›lm›flt› ki, ilk defa biri, bizi adam yerine koyup bu soruyu soru-
yordu.
Devamla:
'Bafl›n›z› niye kapatt›n›z? Yoksa niflanl›n›z var da o mu istiyor?
Anneniz baban›z m› bask› yap›yor? Kimden etkilendiniz bu ka-
dar?'
'Hocam, bafl›m›zdakiler türban, baflörtüsü de¤il hem Yüksek
Ö¤renim Kurumu'nun da derslere türbanla girilebilece¤ine dair
karar› var.'
'Hay›r, ben öyle bir karar görmedim, bilmiyorum, gidin bafl›-
n›zdakinin türban oldu¤una dair dekandan yaz› getirin, derse öyle
alay›m.'
Günler geçti. Devams›zl›k haklar›m›z doldu. O zor karar›n
al›nmas› zaman› geldi çatt›. Ertesi gün çaresiz hepimiz a¤laya a¤-
laya (kimimiz d›fl›ndan kimimiz içinden) okula girdik. O gün ald›-

25. Gönül Yerlikaya, a.g.e., s. 245.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 83

¤›m karar için bu gün hâlâ kendi kendimi sorguluyor derin bir
üzüntü duyuyorum. Sizlerin de dualar›yla Yüce Rabbim (c.c) in-
flaallah bizi affeder.
Okula geri döndük. ‹stediklerini yapt›k. Ama hâlâ hoflnut de-
¤illerdi. Her f›rsatta yine bize hakaret ediyor, tahrik ediyor hiçbir
fley yapamasa bizi d›fllayarak psikolojik bask› alt›nda tutarak, ders-
lerimizden baflar›s›z k›lmaya çal›fl›yorlard›.
Her fleye ra¤men baflar›l› olmam›z ve s›n›flar› tak›nt›s›z geç-
memiz onlar› ç›ld›rt›yordu. Ne yapsalar olmuyordu. Hele baz› zor
derslerde, aç›k arkadafllar›n bilemediklerini bize sormalar› onlar›
tahammül edilemez hale getiriyordu."26
*
"O gün kural› tam uygulama iddias›nda idiler, bu yüzden kravat
kontrolü de yap›l›yordu. Ama onun kolay› vard›, içeri kravatl› gi-
ren ö¤renciler, kravatlar›n› pencereden arkadafllar›na uzat›yorlar,
onlar da böyle içeri giriyorlard›. Bunu görmüyor muydu idare, ta-
bii ki evet, as›l amac›n ne oldu¤unu zaten onlar da biz de biliyor-
duk."27
*
"Yasak ilk ç›kt›¤›nda 2. s›n›ftayd›k. Eczac›l›k Fakültesinde. Baba-
s› imam olan arkadafllar›n ço¤u bafl›n› açt›. Onlar bafllar›n› açarak
fedakârl›k ettiklerini, ... hizmet etmek için açt›klar›n› söylüyorlar-
d›. Acaba hata m› ediyorum, ailem beni buraya göndermifl, her
türlü masraf› yapm›fl. Art›k ö¤retim hayat›m›n bitti¤ini düflünü-
yordum. E¤er Allah bana bunu nasip edecekse on y›l sonra da ol-
sa bitirece¤im. Bir sürü eylem vs. yap›yorduk, ama bundan her-
hangi bir beklentim yoktu. Bizi imtihanlara alm›yorlard›. Baz› ar-
kadafllar›m›z açarak nifak yaratmasa ve bizi zay›flatmasa daha
farkl› olurdu. Çünkü onlar imaj›m›z› zedeliyordu. Meydanda bek-
lerken bizi gören hocalar soruyordu: Di¤er arkadafllar açt›, siz ne

26. Zübeyde Tezcan, a.g.e., s. 260. 27. Ayfle Sula, a.g.e., s. 269.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
84 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

zaman açacaks›n›z. Baz› örnekler oldu¤u için önlerinde, baflörtü-


den vazgeçilebilece¤ini zannediyorlard›.
Fakat daha sonra tekrar örtülü bir flekilde dönünce asistanlar
ve hocalar›n bize karfl› tutumu di¤erlerinden çok daha sayg›l› ve
seviyeli oldu. Ben kendi hesaplaflmalar›m sonunda Allah r›zas›
için diplomadan vazgeçebildi¤im an bu konuda yumaflama ve de-
linmeler yaflamaya bafllad›¤›m›z› fark ettim. Bu olay bizi Al-
lah'a yaklaflt›ran önemli bir imtihand› ve biz ya bafl›n› açacaks›n,
ya da çekip gideceksin diye dayat›lan iki fl›ktan okuldan geçme
pahas›na baflörtümüze sahip ç›kmay› irademizle, bilinçle seçince,
hiç ummad›¤›m›z flekilde bize yard›m etti."28
*
"Ortaokul y›llar›ndan beri ince çoraptan, 19 May›slardaki ç›plak
bacaklardan nefret ederim. Merdiven ç›karken, otobüse binerken
bacaklar›m›n görünmesinden huylan›r›m. Kendimi mal gibi his-
sederim ve pantolon en iyi dostlar›mdan biridir. O y›l s›n›f›m›zda
6 k›z birden örtünmüfltü ve bu idare için müthifl bir panikti. Y›llar-
d›r zorla yaymaya u¤raflt›klar› ideoloji tehlikeye mi giriyordu!
‹stanbul'a gelince müslümanlar›n tek tip cemaat de¤il, fraksiyon-
lardan olufltu¤unu görmüfltük. Okudu¤umuz kitaplardan dolay›
takibata u¤ramayaca¤›m›z evlerde oturman›n gayreti içindeydik.
‹ktidar kendini üreterek kendini sa¤lamlaflt›r›r. 80'li y›llarda da
ö¤renci evlerinde Ali fieriati, Seyyid Kutup gibi yazarlar› okumak
adam öldürmek gibi a¤›r bir cürümdü. Hiyerarflik yap›lanma ev-
lerde de ö¤renciler aras›na giriyordu. Bu ablal›k-kardefllik mües-
sesesi de bize tersti, eflit iliflkiler gelifltirmek istiyorduk. ‹nsanlara-
ras› farkl› yap›lanmalar oluflturmak gerekiyordu. Bu kad›n-erkek
iliflkilerinde de ayn›yd›.
87 y›l›n›n medyatik dili bizi aile bask›s›yla örtünen, kendi ka-
rarlar›n› vermekten aciz, yönlendirilmeye aç›k, örümcek kafal›,
örtünmekle bilimi, ça¤dafll›¤› elinin tersiyle iten insanlar olarak

28. Hediye Aktafl, a.g.e., s. 271. 29. Ayfle Do¤u, a.g.e., s. 274.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 85

tasvir eden ve toplumdan bilinçli bir flekilde kopar›p yaln›zlaflt›r-


mak, yabanc›laflt›rmak isteyen bir söylem gelifltirdi. Ve bunu kuv-
vetle vurgulamaya uzun y›llar devam etti. Toplumla aram›za du-
varlar örmek, bizi d›fllamak isteyen bir zihniyetle karfl› karfl›ya
kalm›flt›k."29
*
"Birinci s›n›fta kalmad› bu zulüm ve ondan sonra 2. s›n›fta da ya-
flad›k ayn› zulmü. Mikrobiyoloji dersinde, en önde oturan arkada-
fl›m›za, "Göz zevkimi bozuyorsun," demiflti ve "Sen s›n›ftan ç›k-
mad›kça ders anlatmayaca¤›m," diyerek on befl dakika geçmiflti
ve daha sonra pek çok derste u¤rad›k ayn› zulme. ‹nk›lap dersin-
de, laik-antilaik tart›flmas› için seçildik üçümüz. Karfl›m›zdakiler
de, ateist ve laik düflünceli s›n›f arkadafllar›m›zd›. Arkadafl deme-
ye bile tiksiniyorum bu insanlara... Peygamberimize kadar dil
uzatm›flt› bu insanlar ve biz bu kiflilere karfl› mücadele ettik, tüm
yorgunlu¤umuzla ve ezilmiflli¤imize ra¤men. Bu olaylar esnas›n-
da kimse yoktu yan›m›zda Allah'tan baflka... Hatta telefonla bile
aram›yordu hiç kimse.
Gitti¤imiz meclislerde, o dönem baflta RP oldu¤undan, sürekli
RP'yi rahats›z ediyorduk. RP de, "Kanun ç›kacak, üzülmeyin, sab-
redin," diyordu. Bas›n› bile uyand›ramad›k bir türlü. Radyolarda
konufltuk her gece zulüm var diye. Uyand›ramad›k Müslümanlar›.
Kalplerindeki tafllar› k›ramad›k tüm u¤rafllar›m›za ra¤men. Tafl-
laflm›fl yüreklere seslenemedik. 70 y›ll›k zulümden, bizler de na-
siplendik. Müslümanlar›n duyars›zl›¤›ndan, miskinli¤inden, biz-
ler de yara ald›k tüm arkadafllar›m›z gibi."30

"Birinci s›n›ftayken karfl›laflt›¤›m problemlerde bana yard›mc› ol-


mak için oldukça fazla gayret sarfeden ve bu amaçla birçok kifliy-
le görüflmemi sa¤layan Ukbe isimli birisi vard›; Ukbe onun ger-

30. Emine Ayfle Ayd›n - Nurgül Baflköylü, a.g.e., s. 284.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
86 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

çek de¤il cemaat içindeki müstear ad›yd›. Risale-i Nur hareketinin


bir versiyonunun ODTÜ'deki ileri gelenlerinden biri konumunda
olan bu ö¤rencinin daha sonra ajan oldu¤u gerekçesiyle cemaat-
ten at›ld›¤›n› duymufltum. Gerçekten de ayn› kiflinin daha sonra
çevre de¤ifltirerek ODTÜ'de yap›lan güzellik yar›flmalar›nda jüri
üyeli¤i yapt›¤›n›, dans partileri organize etti¤ini büyük bir üzüntü
ve hayretle ö¤renecektim."31
*
"Ne gayretlerle gelmifltim bu okula... Ama beni muhatap alan bir
cümle hayat›m›n yönünü de¤ifltirdi neredeyse.
Ya bafl›n› açars›n ya da...
On befl y›ll›k e¤itim hayat›m, umutlar›m, amaçlar›m, yapmak
istediklerim, yaflad›klar›m ve en önemlisi ailemin eme¤i... Hiçbi-
rinin önemi yok sadece bir tek cümleyi tekrar edenlerin gözünde.
Ya bafl›n› açars›n, ya da...
Onlar için sadece bir bez parças› bafl›mdaki. Oysa benim için
öyle mi? Benden ald›klar› tek cevap 'Açmayaca¤›m, direnece¤im,
Allah hakk›mda hay›rl›s› neyse onu nasip eder' olacak."32
*
"Bugünü hiç unutmayaca¤›m. Dermatoloji dersine girdim. S›n›f-
taki tek baflörtülü benim. Yar› sarhofl hocam›z derse girdi ve henüz
selam bile vermeden beni dersten ç›kartmak istedi. Bana demok-
rasiden, Avrupa insan haklar›ndan, kanunlardan bahsedip 'Ç›k!'
dedi. Ben de ona inançlardan, laiklikten, Atatürk'ten bahsettim.
Yaz›k ki hiçbirinden haberi yoktu. Bilimden ve teknolojiden habe-
ri olmad›¤› gibi..."33
*

31. Zekiye O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s. 184.


32. R. G., Çapa T›p Fakültesi, 4. S›n›f; Nazife fiiflman, Baflörtüsü Ma¤durla-
r›ndan Anlat›lmam›fl Öyküler, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, s.19.
33. S. Ç., Çapa T›p Fakültesi, 5. S›n›f; a.g.e., s. 39-40.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 87

"Her taraftan çok yönlü bir bask› alt›nda idik. Birinci s›n›ftan bir
arkadafl›m›z›n babas› ta Gaziantep'ten kalk›p gelmifl, k›z›n› bafl›n›
açarak s›nava girmeye zorluyordu. Ona 'Ya bafl›n› aç›p s›nava gi-
rersin, ya da eve döneriz ve evde oturursun,' diyordu. Biz de k›z-
g›nl›¤›ndan nasibimizi ald›k. K›z›na baflörtüsünü açmamas› konu-
sunda bask› yapmamam›z› söyledi. Gerçekten ac› dakikalard›.
Hepimiz a¤l›yor, yapacak bir fley bulam›yorduk. Sonunda babas›
arkadafl›m›z› zorla s›nava sokmay› baflard›."34

"Sadece derse ve s›nava almamakla kalsalar. Baz› hocalar›n haka-


ret ve alaylar› yaflad›klar›m›z›n tuzu biberi. Ocak ay›ndaki ortope-
di staj›nda hocan›n yan›na girip ön s›ralarda oturan baflörtülü ar-
kadafllara bakarak 'Bu s›n›f çok kutsal bir s›n›f' diyerek bafllayan
alaylar› hâlâ akl›mda. Sonra bizi tek tek sayarak 'Ne kadar da çok
imam›m›z var! Buras› yak›nda el-Ezher T›p Fakültesi olacak' de-
di. Zaten gergin olan havay› daha da germemek için hiçbirimiz ce-
vap vermedik. Hatta baz›lar› stresten bu sözlere gülüyordu. Sonra
hoca derse bafllad›. Bir ara asistana tahtay› silmek için alkollü bez
getirmesini söyledi. Asistan geldi¤inde: 'Buras› Müslüman s›n›f,
alkol getirilir mi hiç?' diye alayc› tavr›n› sürdürdü. Her ne kadar
tedirgin bir ortamda da olsa bu staj› bitirdik. Fakat bu baflörtülü
olarak devam edebildi¤im son staj oldu. fiimdi ise koridorlarda
staj yap›yorum."35

"Eylemlerde avaz›m ç›kt›¤› kadar ba¤›rmay› kendime yak›flt›ra-


mazd›m. Hatta sokaklara dökülüp yürümeyi de pek ak›ll›ca bul-
mazd›m. Oysa flimdi girebilecek ne s›n›f›m vard›, ne de çal›flacak
dersim...

34. fi. U., Çapa T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 44-45.


35. A. K., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 50-51.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
88 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Boflluktayd›m, bombofl hissediyordum kendimi. ‹çime büzü-


lüp küçüldü¤ümü hissettim. Öyle küçüldüm öyle küçüldüm ki, bir
rüzgâra kap›ld›m ve birdenbire kendimi Beyaz›t'ta arkadafllar›m›n
yan›nda buldum. ‹flte o zaman küçük Ayfle büyümeye bafllad›, ko-
caman oldu. Gözünden akan yafllar keder de¤ildi art›k, umut ›fl›k-
lar› saçan damlalard›. Hem slogan at›yordum, hem de kovuldu-
¤um okula do¤ru yürüyordum. Arada s›rada etraf›m›zda bizi izle-
yen halktan kimselere 'Bizi sokaklara itenler utans›n!' diyordum.
Evet gerçekten de, bizi sokaklara itenler utans›n!"36

"S›nav yaklaflt›. Staj boyunca benim derslerde gördü¤üm muame-


le karfl›s›nda sessiz kalan s›n›f arkadafllar›m, birdenbire konuflma-
ya bafllad›lar. Ders notlar›m› istiyorlard›. fiu Allah'›n ifline bak›n!
Benim kap›n›n d›fl›nda b›rak›laca¤›m bir s›navda, s›n›f›n %60-70'i
benim notlar›mdan çal›flarak s›nav geçecekti. Birkaç baflörtülü ar-
kadafl›m k›zg›nl›klar› nedeniyle notlar›m› vermememi istiyorlar-
d›. Fakat ben adaletin kusursuz da¤›t›laca¤› gün geldi¤inde, daha
fazla delilim olmal›, diye düflünüyordum. Ders notlar›m› verecek-
tim, karfl›l›¤›n› sonra almak üzere. Her gün derse giderken yolu bi-
raz daha uzat›yordum ki, onlar›n gözünü bile k›p›rdatmadan hiçe
sayd›klar› staj›m nedeniyle verecekleri hesap, ad›mlar›m say›s›n-
ca fazlalafls›n ve zorlafls›n...
Cerrahi staj›n›n s›nav› yap›ld›. S›nav kap›s›nda iki asistan s›-
nava girmeme engel oldu. Beni kap›dan bir metre ileriye itekleyip
kap›y› surat›ma kapatt›lar. Ve kap› kilitlendi. Bu kap›y› kilitleyen
anahtar›n, Allah kat›nda bana rahmet kap›s›n› açmas›n› diliyor ve
ümit ediyorum."37
*

36. A. Y., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 3. S›n›f; a.g.e., s. 67-68.


37 N. Y., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 4. S›n›f; a.g.e., s. 94-95.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R ÖZGÜRLEfiME ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 89

"‹stanbul'un ilçelerini neredeyse kifli bafl›na iki polis düflecek fle-


kilde yürüdük. Arkadafl›m›n kula¤›na e¤ilip 'Hat›rl›yor musun Sü-
meyya? Okuldayken mahkûm hastalar ellerinde kelepçe, dört bir
yanlar›nda askerlerle gelirlerdi hastanemize. Bizim onlardan far-
k›m›z kelepçeli de¤iliz,' diyorum.
Yolculuk boyunca zaman geçtikçe polislerle birbirimize ›s›n-
maya bafllad›k. Hepimizin beyaz spor ayakkab› giydi¤imize bak›p
'Yahu bu haks›zl›k! Biz de yürüyoruz. Bize niye böyle ayakkab›
alm›yorlar? Ayaklar›m›z fliflti abi ya!' diyorlar. Ard›ndan hafif gü-
lüflmeler... Baz›lar› yaklafl›p 'Bac›m davan›zda Allah yard›mc›n›z
olsun,' diyor.
Tuzla'dan Gebze'ye geldik. Yine coflkulu bir halk bizi karfl›la-
d›. 'Size sar›labilir miyiz?' diye soruyorlar. Bu defa ben utan›yo-
rum. Yola ç›karken 'Anadolu bizi nas›l karfl›layacak?' diye hiç dü-
flünmemifltim. Onlar›n gözünde biz birer kahramand›k. Bunu flim-
di anl›yordum ve as›l ben onlarla gurur duyuyordum."38

38 M. A., Cerrahpafla T›p Fakültesi, 6. S›n›f; a.g.e., s. 120-21.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ

ERKEK ‹SLAMCILAR, k›z ö¤rencilerle "dayan›flma içinde" olduk-


lar›n› söylüyorlard›, fakat büyük bir h›zla türban hareketini dene-
timleri alt›na al›p, olay› esas olarak siyasi bir faaliyete, basit ve
düz bir siyasi pazarl›k arac›na dönüfltürdüler. Bu amaçla hareke-
tin içindeki kad›nl›k durumuyla ilgili tüm ö¤eleri titiz bir flekilde
ay›klad›lar.
Türban›n, anl›k hesaplarla birçok grup ve yap›lanma taraf›ndan
afl›r› siyasallaflt›r›lmas› k›zlar› haz›rl›kl› olmad›klar›, muhtemelen
pek de istemedikleri bir çat›flman›n "nesnesi" yapt›. K›z ö¤renci-
lerin olay›n özneli¤inden nesnesine dönüfltükleri andan itibaren
bir "kad›n davas›" olarak türban mücadelesi kaybedilmiflti.1
Gerek toplum genelinde, gerekse ‹slami kesim özelindeki er-
kek egemenli¤ine karfl› ç›kacak gücü kendilerinde bulamayan k›z
ö¤rencilerin büyük k›sm› kaderlerine boyun e¤erek, bir direniflin
öznesi olma f›rsat›n›n ellerinden al›nmas›na ses ç›karmad›lar. Bu
noktada ‹slamc› olmayan hemcinslerinden bir-iki küçük istisna
say›lmazsa, hiçbir destek görmediler. Aksine kad›n sorunlar›na
sahip ç›kma, hatta feminist olma iddias›ndaki birçok kad›n, onla-
r›n, k›sa bir süre sonra yeniden ‹slamc› erkeklerin boyunduru¤una
girmesini normal buldu, hatta kimi durumda sevinçle karfl›lad›.

1. Fakat yenilginin kesin ilan› için 28 fiubat sürecini beklemek gerekecekti.


Ve bu sefer yaln›z kad›nlar de¤il tüm ‹slami hareket –türban olay›n› kendi ç›karla-
r› için kafl›yanlar da, türbanl›lara karfl› alenen sistemle iflbirli¤i yapanlar da– top-
tan kaybetti. Fakat erkeklerin ço¤u, faturan›n esas olarak yine kad›nlara ç›kar›l-
mas›na sessiz kald›lar...
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
92 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Aile Zoruyla Örtünme

1980 sonlar›na do¤ru üniversitelere türbanla girmenin büyük öl-


çüde yasallaflmas› –en az›ndan meflrulaflmas›– bu hareketin içeri-
sindeki son feminizan ve direniflçi ö¤eleri de yok etti. Buna para-
lel olarak türban bir direnifl arac› olmaktan ç›karak de¤iflik iktidar-
lara itaatin önemli bir arac› haline gelmeye bafllad›. Örne¤in önce-
leri ailelere ra¤men, hatta onlarla kavga edilerek örtülen türban ar-
t›k baz› durumlarda ailelerin telkini, hatta ço¤u durumda zoruyla
tak›l›r oldu. Yaln›zca ‹slamc› olanlar de¤il, biraz muhafazakâr
yönleri olan baba, koca ve a¤abeyler de –örne¤in ülkücüler– genç
k›zlar› "türban"a yönlendirdi. Böylelikle türban, özellikle büyük
kentlerin varofllar›ndaki Sünni muhafazakâr ailelerin k›zlar›n›n
üniformas› haline geldi.2
Ancak aile teflviki ya da zoruyla örtünen k›zlar›n ciddi bir bö-
lümü, üniversite ö¤rencileri gibi belli bir e¤itim ve kültür seviye-
sine sahip olmad›klar›, daha önemlisi "bafllar›n› örtme tercihlerin-
de ontolojik duruflun izleri olmad›¤›"3 için kamusal alanda, ‹slami
kesimde hayli tedirginlik yaratan ve türban etraf›ndaki mitleri bü-
yük ölçüde k›ran "istenmeyen manzaralar" sergilediler, hâlâ da
sergiliyorlar. Bütün bunlara, büyük medyan›n flevkle meflhur etti-
¤i, örtülü olup da ‹slamc› olmayan, hatta ‹slamc›lara karfl› müca-
dele yürüten kad›nlar da eklenince ‹slami camia çok öfkelendi ve
çaresiz kald›.4

2. Geçmiflte ayn› aileler genç k›zlar›na uygun bir k›yafet bulmakta epey zor-
lan›yorlard›. Türban öncesinde yegâne alternatif çarflaft› ki bunun do¤urdu¤u
"modernlik d›fl›" görünüm ve toplumdan "gönüllü tecrit" hali, baz› tarikatlar d›-
fl›nda pek tercih edilmiyordu. Türban›n hem modernli¤i, hem muhafazakârl›¤›
içermesi bu bak›mdan imdada yetiflti.
3. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söy-
lefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 87.
4. "Bugün 80'li y›llara göre baflörtülü k›zlar›n say›s› artt›. Ancak baflörtüsünün
kimlik olarak alg›lan›fl› o y›llara göre zay›flad›. O y›llarda örtünenler niçin örtün-
düklerini ve örtülerinin nelere mal oldu¤unu biliyorlar, zulüm karfl›s›nda mücade-
le ediyorlard›. Bugün ise bir baflörtülünün kapitalist, Kemalist, laik olmas› yad›r-
ganacak bir durum olarak görülmeyebiliyor. Örne¤in An›tkabir'e çelenk koymaya
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ 93

Örtünün popülerleflmesini aç›klamada "bask›" yerine "ailevi


tercih" kavram›n› tercih eden Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu,
"Ailevi tercih nedeniyle bafl›n› örten k›zlar, baflörtüsü takman›n
manas›n› kavrayamad›klar› için baflörtülü, fakat tesettüre uygun
olmayan k›yafetler giyiyorlar. Esas›nda bu da, baflörtüsünün, bu-
nu tafl›yamayan bedenler üzerinde dini muhtevas›ndan boflalm›fl
bir görüntü sergilemesine neden oluyor. Ve böylelikle tesettür ve
moda kelimeleri yan yana geldi¤inde, bunu hiç kimsenin yad›rga-
mad›¤› bir durum ortaya ç›k›yor,"5 diyor.

"‹slami" Kanallar›n De¤ifltirdi¤i

Türban›n popülerleflmesi ve buna ba¤l› olarak "arabeskleflmesi",


genel olarak tüm Türkiye'nin küresel bir tüketim toplumu haline
gelmesine paralel olarak yafland›. Bir di¤er deyiflle ‹slami hareket
alternatif bir toplum modeli çizemedi¤i gibi, özellikle dindar genç-
lerin popüler kültüre eklemlenmesine engel olmad› / olamad›.
Bu noktada hiç kuflkusuz medya ve özellikle de "‹slami kanal-
lar" belirleyici bir rol oynad›. Bunlar›n, dindar kad›nlar›n günde-
lik yaflam›n› nas›l de¤ifltirdi¤ini, Barbaroso¤lu flöyle anlat›yor:
"Bir sürü insan evine televizyon alm›yordu. ‹slami kanallar ç›k›n-
ca baz›lar› bu tedbirden vazgeçerek evine televizyon ald›. Malum
medyadaki her türlü davran›fl elefltirilirken, 'bizim kanallar' her
türlü günahtan azade k›l›narak ekrana yans›yan her fleyin benim-
sendi¤i bir durum olufltu. Dindar kad›nlar aras›nda yayg›nlaflan
tüketim kültürü ve tesettür modas› da, yayg›nl›k kazanmas›n› 'bi-
zim kanallara' borçludur."6
Fad›l Akgündüz, bir zamanlar sahip oldu¤u Caprice Otel'de
Ahmet Kaya'ya konser verdirmifl, haremlik-selaml›k ayr›m› ol-

giden, yakalar›nda Atatürk rozetli baflörtülüler gazetelerde boy gösteriyor." Hülya


Koç, fiahitlik, s. 181.
5. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söy-
lefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 88.
6. A.g.e., s. 52.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
94 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

mayan salonda dindar aileler, kad›n-erkek, yafll›-çocuk hep birlik-


te el ç›rp›p sallanarak "devrimci" flark›lara tempo tutmufl, doyas›-
ya e¤lenmifllerdi. Uzun bir süre "bunlar e¤lence nedir bilmez" di-
ye yaftalanan türbanl›lar›n, ne zamand›r, pop starlar›n –erkek/ka-
d›n, heteroseksüel/eflcinsel fark etmez– konserlerinde düflman
çatlat›rcas›na da¤›tmaya bafllad›klar› biliniyordu.
Hem siyasi hem ticari nedenlerle kendilerine yeni bir imaj çiz-
mek isteyen TGRT, STV ve Kanal 7 gibi kanallar da bu dalgaya gö-
nüllü olarak kendilerini kapt›rd›lar. Bu kanallar, art›k "bac›" gibi
de¤il, "izleyici/tüketici" gibi gördükleri bu k›zlar›, cehennem ate-
flinden kurtarmak için "‹slami terbiye"ye de¤il, flirketlerini iflas-
tan kurtarmak için kendilerine ça¤›rd›lar. Yani "niye küfür kanal-
lar›na gidiyorsunuz, din kardefllerinize gelin, daha iyi, doya doya
e¤lenin!" dediler.
‹slami kanallar›n, ekran› saat 17'den sonra tesettürlü kad›nlara
kapayarak, bir baflka tür haremlik-selaml›k uygulamas›na gitti¤ini
öne süren Barbaroso¤lu, buralardaki tesettürlü sunucular›n kad›n
izleyiciyi nas›l etkiledi¤i sorusunu kesin bir dille yan›tl›yor: "En
önemli etkisi tesettürlü kad›nlar›n sokak makyaj›n› ve frapan giyi-
mi içsellefltirmeleri yolunda oldu."7

S›n›f Atlama E¤ilimi

Bugün ‹slamc›l›k iddias›n› sürdürmeye niyetli hemen hemen tüm


kad›n yazarlar, arabeskleflmenin d›fl›nda, belki de ondan daha faz-
la "s›n›f atlama", di¤er bir deyiflle "burjuvalaflma" e¤ilimini sor-
guluyorlar.8 Cihan Aktafl, bu e¤ilimin milad› olarak 1990'l› y›lla-
r› gösteriyor:
"90'l› y›llar müslümanlar›n iktidara kofltu¤u, ifl piyasalar›nda
etkin oldu¤u, görünürlü¤ün ve görünümün önem kazand›¤› y›llar-

7. A.g.e., s. 78.
8. Okuyucu, kitap için yapt›¤›m befl ayr› röportajda da "s›n›f meselesi"nin ge-
nifl yer tuttu¤unu fark edecektir. Bunun için bir çaba sarfetmedi¤imi, konufltu¤um
befl kiflinin de bu konuda hayli duyarl› oldu¤unu belirtmek isterim.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
TÜRBANIN DÖNÜfiÜMÜ 95

d›. Dünün püriten cemaatleri bu y›llarda ya bir medya holdingi, ya


da bir nakliyat flirketi veya bir e¤itim sektörü haline gelerek, art›k
ideallerin de¤il, kurumsal baflar›lar›n, profesyonel yönetici ve uz-
manlar›n bir boy gösterme alan›na dönüfltü. Reklam ve defile elefl-
tirileri gibi, ilkelerle yaflant›lar aras›nda aç›lan uçuruma yönelik
sorgulamalar çoktan s›radanlaflt›. Sekreterlik kurumunu elefltiren
radikaller baflörtülü sekreterlere –k›smen– uyum sa¤lad›lar.9 Her
fleyin bir arzu nesnesi haline geldi¤i bir ak›flta, u¤runa hayatlar›n
de¤iflti¤i, sahiden de bir kitap okuyarak yeni bir hayata bafllamaya
vesile olan de¤erleri kimilerinin bir papaz›n ikonalara duydu¤u
sayg›ya benzer bir ruh haliyle, kimilerinin de aç›kgöz tüccar zihni-
yetiyle pazarlad›klar›na tan›k olunuyordu. De¤erler ticari k›flk›rt›-
c›l›¤a birer vesile olmak üzere ileri sürülüyordu. Baflörtülüler mar-
kalar›na göre ayr›flmakta gibiydi. Kendini sisteme karfl› kan›tlam›fl
dindarlar›n 'habitus'unda bac›, daha zor hizmetleri üstlenen ve bu
hizmetleri, maddi bir karfl›l›¤› olmad›¤› için kimi durumlarda daha
da de¤ersizleflen afla¤›dakinin s›fat› olarak alg›lan›yordu."10
Az say›daki anlat› ve tan›kl›k gösteriyor ki, burjuvalaflma tren-
dine kendilerini fazlas›yla kapt›rm›fl olan ‹slamc› erkeklerin bü-
yük ço¤unlu¤u, baflörtülülere ikinci s›n›f insan muamelesi yapt›-
lar; örtüsüz kad›nlara daha fazla ilgi gösterip bunlara daha fazla
imkân sundular, çünkü bir zamanlar örtülülere münasip görüp ana
hatlar›n› çizmifl olduklar› "bac›" imaj›, bugün kendilerine çizmek
istedikleri yeni imaj› tehdit ediyordu.

9. Benzer bir örne¤i F. K. Barbaroso¤lu veriyor: "Belediyelerde baflörtülülere


ifl imkân› oluflturulurken üst seviyeden bir ifl imkân› oluflturulmad›. ‹stanbul Bele-
diyesi'nin kad›n meclisi oluflturulurken bile müslüman camiada entelektüel kad›n
aray›fl› içine hiç girilmedi. Ya ne yap›ld›? En gözle görünür vitrinlik noktalara ba-
flörtülüler yerlefltirildi. Belediyelerde bile kapal› elemanlar›n istihdam edilmesi,
gazetelerde ilan ile güzel giyinen mütedeyyin tezgâhtar ve sekreter aranmaya bafl-
lanmas› gibi birtak›m yozlaflm›fl de¤iflimlerin ortaya ç›kmas›na sebep oldu." Na-
zife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Ya-
y›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 83.
10. Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000, s. 43.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN

TÜRBAN EYLEM‹N‹ bafllang›çta bir "direnifl" olarak tan›mlamak


zor olacakt›r. ‹slamc›lar, kafas› kar›fl›k hükümetler ve YÖK'ün uy-
gulamada serbest b›rakt›¤› rektör, dekan ve ö¤retim üyeleriyle
uzun bir süre köfle kapmaca oynad›lar. Fakat 1990'lar›n ortas›ndan
itibaren iflin rengi de¤iflti. 28 fiubat süreciyle birlikteyse ülkedeki
laik-‹slamc› çat›flmas›n›n taraflar› hesaplaflmalar›n› daha çok tür-
ban ve türbanl›lar üzerinden yapt›lar.
"‹rtica"n›n "bölücülük"ten önce birinci tehdit olarak alg›lan-
mas›yla birlikte üniversitelerde örtülü k›zlara hiçbir flekilde müsa-
maha gösterilmemeye baflland›. Bafllang›çta ‹slami kesim belli bir
direnç gösterdi. ‹lk günlerde sekiz y›ll›k zorunlu e¤itime karfl›
protestolarla türban eylemleri içiçe geçmiflti. Türkiye tarihinde
belki de ilk kez ‹slamc›lar, devletin kuyru¤unda de¤il de ona kar-
fl› dev kitle gösterileri düzenlediler. ‹stanbul ve Ankara'daki mi-
tinglere ek olarak 11 Ekim 1998'de Türkiye çap›nda "türban zinci-
ri" oluflturuldu.
Ancak devletin geri ad›m atmayaca¤› ve ‹slami hareketin mü-
cadele deneyim ve azminden yoksun oldu¤u k›sa sürede anlafl›ld›.
Ard›ndan birtak›m büyük cemaatlerin havlu att›¤› görüldü. 8 y›l-
l›k e¤itime karfl› "özel ilkö¤retim okullar›" kurmaya yönelen ce-
maatlerin kimisi üniversitelerdeki kendilerine ba¤l› k›zlar›n bafl›-
n› açt›r›rken, kimisi de onlara okullar›n› b›rakt›rd›.
‹slamc›l›¤›n bir zamanlar›n en gözde ve en risksiz siyasi ak›m›
olmas›ndan da istifade ederek palazlanm›fl, cemaat d›fl› "profesyo-
nel ‹slamc›lar" da –ki ezici bir ço¤unlu¤u erkektir– 28 fiubat süre-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
98 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

ciyle birlikte, sistemle gerçek anlamda hesaplaflma f›rsat›n› yaka-


lam›fl olmalar›na ra¤men boyun e¤diler.
Bunlar mevkilerini, maafllar›n›, köflelerini kaybetmemek u¤ru-
na her türlü yapt›r›m› itirazs›z kabul ettiler; sürekli frene bast›lar.
Ama ifl baflörtüsüne gelince "diren bac›m" diye ö¤rencileri gaza
getirmeyi de ihmal etmediler. Örne¤in 28 fiubat sürecinin en çar-
p›c› sivil eylemi türbanl›lar›n Haziran 1998'de yap›lan Ankara yü-
rüyüflüydü.

Türbana Sol Destek

Yenilgi kap›y› çal›nca türban eylemi bir "direnifle" dönüflür gibi


oldu. Eskinin "Baflörtüsü onurumuzdur" gibi nispeten uysal slo-
ganlar›n›n yerini "Uyan, diren, özgürlefl", "Susmad›k, y›lmad›k",
"Zulme karfl› direnece¤iz", "Direnifl, direnifl, zafere kadar dire-
nifl", "Baflörtüsüne uzanan eller k›r›ls›n", "Yaflas›n baflörtüsü dire-
niflimiz" gibi sloganlar ald›. Yeni sloganlar›n ço¤unun solcu/dev-
rimcilerden biraz de¤ifltirilerek devflirilmifl oldu¤u dikkat çeki-
yordu. Özellikle y›llard›r solcu gençlerin ba¤›rd›¤› ve kendilerinin
kulak t›kad›¤› "YÖK'e hay›r", "Üniversitede polis istemiyoruz",
"YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürlefle-
cek" gibi sloganlar› sahiplenmeleri de süreç içinde çok fleylerin
de¤iflti¤ini gösteriyordu.
1998 bafl›nda, bir grup solcu ö¤rencinin, belki de ilk kez türban
direniflçilerine aç›k destek vermesi de ‹slamc›lardaki bu de¤iflim-
le iliflkilendirilebilir. Haksöz dergisi, Mart 1998 say›s›ndaki bir
yaz›s›nda, "Düzenin azg›nlaflan sald›r›s›na karfl› ilgisiz, tarafs›z
bir tutum yerine devrimci dayan›flma tavr› içine girmeyi tercih
eden sol güçler bu flekilde egemenlerin birtak›m muhtemel hesap-
lar›n›n bofla ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Böylece düzenin üniversiteler-
de ileriye dönük olarak kotarmay› planlayabilece¤i, düzen karfl›t›
ö¤rencileri birbirine çat›flt›rma senaryolar› ciddi bir yara alm›fl-

1. "Mücadele Özgürlefltirir", Haksöz, Mart 1998, aktaran fiahitlik, s. 204.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 99

t›r,"1 diyerek bu dayan›flma eylemini överken, ayn› say›daki di¤er


bir yaz›da "Solcu ve müslüman ö¤rencilerden gelen tepki ideolo-
jik bir birliktelik-dostluk olarak anlafl›lmamal›d›r. Bask›lara ve
tek tip insan yetifltirme politikalar›na karfl› oluflmufl do¤al bir itti-
fakt›r,"2 diyerek temkinlili¤i elden b›rakmayacakt›.

Dökülenler ve kalanlar

Solcular›n dayan›flmas›na paralel olarak ‹slamc›lar›n büyük bir


bölümünün türbanl› k›zlara desteklerini kesti¤i de biliniyor. Örne-
¤in Ayfle Gül Çetin, daha Kas›m 1997'de, "‹slamilik iddias›na ra¤-
men literatürlerinde ve yüreklerinde mücadele kavram›na yer ver-
meyen ya da bu kavrama s›¤, silik ve müphem bir tarzda yaklaflan
insanlar›n çoklu¤u bir vak›ad›r,"3 diye yaz›yor.
Yine ayn› tarihli bir baflka yaz›s›nda "Baflörtüsünden vazgeçifl-
lerin say›s› h›zla artmaktad›r," diyen Çetin flöyle devam ediyor:
"Her geçen gün azalan say›ya, polis coplar›na, bask›lara, tehditle-
re, okuldan at›lmalara ra¤men direnenler ise ça¤lar› ayd›nlatacak
bir 盤l›¤›n sahipleridir... Baflörtüsünü Hz. Muhammed'den bu ya-
na devral›nan bir bayrak gibi tafl›yanlar ve direnenler, ‹slami mü-
cadelede kad›n›n olmas› gereken yerini örneklemektedir."4
Selam dergisinde ÖZGÜR-DER'in kurulufluyla ilgili bir yaz›ya
flu sat›rlarla bafllanmas› da ilginçtir: "Baflörtüsüne uzanan ellere
karfl› bir avuç inançl› ve bilinçli genç insan›n istikrarl› direnifli d›-
fl›nda ‹slamili¤i sürekli olarak ön plana ç›kart›larak üzerine hayali
hesaplar yap›lan Anadolu insan›ndan birkaç flehir d›fl›nda yeterli
bir tepki gelmedi."5

2. "Hayali Teorilerin ve Kendili¤indencili¤in De¤il ‹lkesel Tan›kl›¤›n Kaza-


n›m›", Haksöz, Mart 1998, aktaran fiahitlik, s. 207.
3. "Mücadele Sorumlulu¤u Ertelenemez", fiahitlik, s. 209.
4. "Dökülenler ve Kalanlar Üzerine", fiahitlik, s. 223-24.
5. "ÖZGÜR-DER Kuruluyor", Selam, Ocak 1999, aktaran fiahitlik, s. 228.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
100 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Son Eylemler

Radikal ‹slamc›l›¤›n önde gelen kalelerinden biri olarak görünen


Malatya'da son kitlesel türban direnifllerinden birinin yaflanmas›
Selam' daki tespitleri tekzip eden yegâne geliflme oldu. ‹nönü
Üniversitesi'ne de s›çrayan türban sorununa, baflta "Malatyal›lar"
diye bilinen grup baflta olmak üzere bu ilin meflhur "radikal ‹slam-
c›lar›" el att›. Devletin bir "kalk›flma" olarak göstermek istedi¤i
Malatya olaylar›nda radikal ‹slamc›lar›n gerçek niyetinin ne oldu-
¤u tam olarak ö¤renilemedi. Siyasal iktidar› ele geçirip bir ‹slam
devleti kurma perspektifine sahip olmakla birlikte devlete yönelik
ciddi bir eyleme pek giriflmemifl olan bu gruplar, geliflen olaylar›n
kendilerince bir de¤erlendirmesini yap›p yirmi y›l sonra beklenen
ân›n geldi¤i karar›na m› varm›fllard›? Yoksa Malatya'n›n "‹slam-
c›" imaj›na gölge düflürmemek için, kaybedeceklerini bile bile mi
ortaya atm›fllard› kendilerini? Veya türban gibi hakl› ve popüler
bir davadan istifade ederek kendilerinin ve devletin gücünü s›na-
maya m› girifltiler?
E¤er sonuncu fl›k geçerliyse, ‹slamc›lar›n karfl›s›na en gözde
terörle mücadele uzmanlar›n› ve istihbaratç›lar›n› ç›kartan devle-
tin ne derece güçlü oldu¤u, buna karfl›l›k en güçlü bilindikleri yer-
lerde bile radikallerin ne derece zay›f kald›¤› ortaya ç›km›fl oldu.
Güvenlik güçleri, ilk haftan›n flokundan sonra eylemleri öylesine
flatafatl› bir flekilde bast›rd›, birkaç gün içerisinde evlerinden o ka-
dar çok kifliyi gözalt›na ald› ki, Malatya, medyan›n göstermeye
çal›flt›¤›n›n tersine ‹slamc›lar›n "fleriat provas›"na de¤il, devletin
"laiklik provas›"na tan›k oldu.

Marmara Üniversitesi Eylemleri

‹nönü Üniversitesi'nden sonra s›ra Marmara Üniversitesi'ne gel-


miflti. Göztepe Kampüsü önünde "Vatandafl susma, ö¤rencine sa-
hip ç›k" ve "Y›lg›nl›k yok, direnifl var" diye ba¤›ran bir avuç ö¤-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 101

renci bu sloganlarla asl›nda ne kadar umutsuz olduklar›n› dile ge-


tiriyorlard›. Nas›l Malatya "radikal ‹slamc›l›¤›n" ise, Marmara
Üniversitesi de daha önce türbanl›lar›n bir nevi "kalesi" gibi görü-
lüyordu. Rektör Prof. Ömer Faruk Bat›rel'in "hoflgörülü" tutumu
nedeniyle, di¤er üniversitelerde okuma imkân› bulamayacaklar›n›
düflünen çok say›da örtülü k›z da s›navlarda bu üniversiteyi tercih
etmiflti. Sonuçta 1999-2000 ö¤renim y›l›nda Marmara'daki tür-
banl›lar›n say›s›n›n iki bine yaklaflt›¤› ileri sürülüyordu. Ama ey-
leme kat›lanlar›n say›s› hiçbir zaman yüzü bile bulmad›. Di¤er ar-
kadafllar›n›n nerede oldu¤u sorumuzu bir eylemci flöyle yan›tlaya-
cakt›: "Evlerinde, bafllar›n› açmak için ayna karfl›s›nda psikolojik
haz›rl›k yap›yorlar."
Türbanl› ö¤rencilerin d›fl deste¤i de yok denecek kadar azd›.
Bir zamanlar k›zlar›n eylemlerinden çok, kendi "‹slami dayan›fl-
malar›"n› balland›ra balland›ra anlatan, türban›n kad›n-erkek her-
kesin davas› oldu¤unu savunan erkeklerin say›s› yirmiyi bile bul-
muyordu. Onlarda ayn› okuldan arkadafllar›yd› ve s›k s›k polis ta-
raf›ndan tartaklan›p gözalt›na al›n›yorlard›. Bunun d›fl›nda cadde-
den geçerken korna çalan bir-iki araba vard›, o kadar.
Eylemi sürdürmeye çabalayanlar, "Yaflad›¤›m›z günler, müs-
lümanlar için bir s›nanma, can›-mal› Allah için feda etme süreci-
dir. Bu süreçte kimimiz okul hayat›n›, kimimiz ifl hayat›n› feda et-
mek durumunda olaca¤›z. Mükâfat›n› Rabbimizden bekledi¤imiz
bu fedakârl›klar ayn› zamanda bizden sonraki nesiller için bir ›fl›k
ve örneklik oluflturacakt›r,"6 demeye devam edenlerdi. Ancak bu
son direnifl çabalar›na deste¤in iyiden iyiye azalmas›, türban›n ar-
t›k ‹slami kesimin reel gündeminden tam olarak düfltü¤ünü göste-
riyordu. Kaybettikleri kesin olan bir davay› nafile sürdürmeye çok
az ‹slamc› yanafl›yordu.

6. Ayfle Gül Çetin, "Direnifli Yükseltelim! Üniversiteleri ve Ülkeyi Özgürlefl-


tirelim!", fiahitlik, s. 214.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
102 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Türban Neden Kaybetti?

Türbanl›lar birçok nedenle mücadeleden yenik ç›kt›lar. ‹lk akla


gelenleri s›ralamaya çal›flal›m:
1) ‹slamc›lar örgütsüzdü ve paramparçayd›. Türban eylemi için
ayr› bir örgütlenmeye gitmeyi kimse düflünmezken,7 baz› gruplar
türban eylemleri üzerinden kendi siyasal örgütlenmelerini gerçek-
lefltirmeye niyetlendiler.
2) Eylemciler türban sorununun hangi boyutunun öne ç›kart›l-
mas› gerekti¤i konusunda kendi aralar›nda anlaflamad›lar. Kimile-
riyse de¤iflen koflullara ayak uydurma ad›na sürekli tav›r de¤iflti-
rerek istikrars›zl›k sergiledi.
3) Bafltan beri köklü ‹slami cemaatler, kendilerine ba¤l› k›z
ö¤rencilerin aktif bir flekilde eylemlerde yer almas›na izin verme-
diler. Onlar›n, radikallerin etkisi alt›nda kalmas›ndan çekindiler.8
4) Radikal ‹slamc›lar ve baz› siyasetçilerin müdahalesiyle,
olay afl›r› siyasallaflt›. Muhtemel bir kal›c› çözüm f›rsat›, bu y›lla-
r›n "siyasi meydan okumas›"na kurban edildi. Özellikle bir "pana-
y›r havas›"nda geçen ilk y›llarda, ö¤renciler güçlerini ve kendile-
rine verilen deste¤i abartt›lar. Daha önemlisi sistem hakk›nda de-
rin bir yan›lsama içine girdiler. Bafllang›çta davaya sahip ç›kma
konusunda birbirleriyle yar›flan siyasetçiler, 28 fiubat'la birlikte
"bu bir partinin de¤il, herkesin davas›d›r" diyerek sorumluluktan
kurtulmaya çal›flt›lar. Bu arada tabii ki k›z ö¤rencileri sistemle
baflbafla b›rakt›lar.

7. Esas olarak türbanl›lar›n haklar›n› savunmak için ÖZGÜR-DER ve AK-


DER gibi derneklerin kurulmas› ancak 1998'de gerçekleflebildi.
8. Bir Süleymanc› vak›f yöneticisinin, "olaylar› kafl›yanlar›n hepsi ‹ran ajan›,
isterseniz size isimlerini verelim," dedi¤ini unutmam mümkün de¤il.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
B‹R D‹REN‹fi ‹MKÂNI OLARAK TÜRBAN 103

Döneklerin Sorumlulu¤u

Bu nedenleri daha da uzatabiliriz. Türban direniflini hâlâ sürdür-


me kararl›l›¤›nda olan kesimler, baflar›s›zl›¤›n faturas›n› esas ola-
rak, eylemi yar›da kesip "savrulan" ‹slamc›lara kesmeye çal›fl›-
yorlar. Örne¤in Ayfle Gül Çetin, daha Kas›m 1997'de flöyle yaz›-
yordu: "Saf ve homojen bir ‹slami cemaat oluflturma sorumlulu-
¤unun alt›nda ezilip, ç›k›fl yolu olarak hayali bir millet tasviri ya-
p›p bu tasvire s›¤›nma; ‹slam devleti talebinden demokratik ve ço-
¤ulcu topluma çarketme; sisteme devrimci bir tarzda ve topyekun
karfl› ç›kma tavr›n›n zorlu¤unu 'derin devlet' söylemlerine tutuna-
rak aflmaya çal›flma ve benzeri haller hep bu savrulma olgusunun
tezahürleri olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r."9
Bu yaz›dan bir ay önce Özgür Üniversite dergisinde ç›kan bir
baflka yaz›da da benzer suçlamalara rastlan›yordu: "S›¤›nmac›,
sa¤c›, devletçi al›flkanl›klar›n› aflamadan dini duyarl›klar›n› de-
vam ettiren bir kesim vard› ki, kolay kazan›mlar içindeydiler. Res-
mi ideolojinin ‹slam karfl›t› kimli¤ini gözetmeden elde ettikleri
imtiyazlarla, mevkilerle, ekonomik güçleriyle oluflturduklar› al-
dat›c› bir atmosferin büyüsü içindeydiler. O kadar rahatlayanlar
vard› ki sivil toplum anlay›fl›n› gündeme getirerek 'müflrik'lerle
nas›l bar›fl içerisinde yaflayabiliriz sorusu çerçevesinde projeler
üretiyorlard›."10
Bu türden elefltirilere daha çok örnek verilebilir. Bu metinler,
‹slami hareketin yenildi¤ini, bu yenilgiyle birlikte bir çözülme ya-
fland›¤›n› ve baz› ‹slamc›lar›n bir zamanki çizgilerinden 180 dere-
ce dönmüfl11 olduklar›n› kabul edip gösterdikleri için belli bir öne-

9. Ayfle Gül Çetin, "Mücadele Sorumlulu¤u Ertelenemez", fiahitlik, s. 210.


10. "Zulme Karfl› Direniyoruz", Özgür Üniversite, Ekim 1997, aktaran fiahit-
lik, s. 185.
11. Birileri "ne yani insanlar de¤iflemez mi" diyeceklerdir. Hakl› olabilirler,
ama "döneklik" yaftas›n›n sadece solculara yap›flt›r›lmas›ndan da g›na geldi. On
befl y›l boyunca "dönek" s›fat›n› haddinden fazla hak eden nice "‹slamc›" tan›d›m.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
104 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

me sahipler. Bu metinleri kaleme alanlara, "dönek" olmad›klar›


için bir ölçüde sayg› da duyulabilir – en az›ndan, görüfllerini top-
tan de¤ifltirdikleri halde hiçbir fley olmam›fl gibi, hâlâ tek do¤ru-
nun kendi tekellerinde oldu¤unu ileri sürenlerden daha sayg›n ol-
duklar› kesindir. Fakat "yükselen de¤erlere" kap›lmama gayretle-
ri, onlar› ve onlar›n hep savunageldikleri politikalar› elefltirmemi-
ze de engel olmamal›.
Türban mücadelesi, birtak›m ‹slamc›lar demokrasi, insan hak-
lar› ve sivil toplum gibi de¤erleri keflfetti¤i için duvara toslamad›.
Tam aksine türbanl›lar, bu de¤erleri gerekti¤i zaman ve yerde sa-
vunmad›klar› için, yani radikal oldu¤u ölçüde naif ve ayaklar› ye-
re basmayan ‹slamc› perspektifin peflinden gittikleri için, bu kadar
genifl bir halk deste¤ine ve meflruiyete sahip bir davada yenildiler.
Onlar ›srarla olay›n dinsel ve siyasal boyutunu öne ç›kartt›lar. Ey-
leme ‹slamc› olmayan kesimlerin deste¤ini katmak isteyenler he-
men "sivil toplumcu", "müflrik sevdal›s›" olarak yaftaland› ve afla-
¤›land›. Kendilerinden olmayan kesimlerin gönüllü deste¤ine ih-
tiyaç duymayan, yani sorunun çözümünü demokratik süreçlerde
görmeyen ‹slamc›lar, olay› muhayyel bir ‹slam devletine havale
etmifllerdi.
Kald› ki laiklik yanl›s› kamuoyunun böyle bir deste¤e hevesli
oldu¤u da pek söylenemezdi. ‹flin içindeki bütün "irtica" endiflele-
ri bir yana, ‹slamc› olmayan kesimler türban›, k›z ö¤rencilerin bir
hak aray›fl› olarak de¤il, erkeklerin siyasi nedenlerle k›flk›rtt›¤› bir
sorun olarak görüyordu. Çünkü ‹slami hareket kendi içinde kad›n
sorununu çözmemiflti, çözmeye de niyeti yoktu, böyle bir sorunun
varl›¤›n› bile kabul etmiyordu ve bunun do¤al bir sonucu olarak
erkek egemen söylem ve iliflkiler ilk günden itibaren türban ey-
lemlerine damgas›n› vurmufltu.

Ama hâlâ müslüman olduklar›, yani dinden ç›kmad›klar› için kimse onlara dönek
filan demiyor. Ya bu tan›m› siyasi literatürden tamamen ç›karal›m, ya da bu türden
flahsiyetlere de gönül rahatl›¤›yla "dönek" diyelim.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

‹SLAMCI KADIN GETTOLARI

1980'LERDE ‹slami hareketin yükselifle geçmesiyle birlikte eski-


den evlerine hapsedilen kad›nlar›n cemaat veya partinin ç›karlar›
için belli ölçülerde toplumsallafl›p siyasallaflmas›na izin verildi.
Bu amaca uygun olarak cemaatler veya parti bünyesinde kad›n bi-
rimleri oluflturuldu. Büyük ölçüde erkeklerin denetimindeki bu
birimlerin kad›n konusunu ayr› ve özel bir biçimde ele almas› ar-
zulanan bir fley de¤ildi, fakat konunun hayatiyeti ve buralara de-
vam eden kad›nlar›n belki de biricik kamusal mekân› olmalar› ne-
deniyle bu birimler birer "kad›n gettosu"1 haline geldi.
Özellikle büyük flehirlerde varl›k gösteren hemen hemen her
cemaatin bünyesinde, kimi durumda bir dernek veya vak›f tabela-
s› alt›nda örgütlenmifl bu birimler, bir nevi "kad›n kolu" ifllevi gö-
rüyordu. Ne var ki bunlar›n önemli bir k›sm› ciddi bir faaliyet gös-
termek yerine, gruba ba¤l› kad›nlar›n baflka kurulufllara yönelme-
sini engelleyecek flekilde, "dostlar al›flveriflte görsün" kabilinden
ufak tefek ifllerle ilgileniyorlard›.

1. Kavram› Sibel Eraslan'dan ödünç ald›k. Eraslan, RP deneyimini flöyle an-


lat›yor: "Kad›nlar gettosu fleklindeki han›mlar komisyonu, kendilerine benzeyen
ve kendilerini anlayan bir s›la-yurt anlam›ndad›r. Bu topluluk ruhu, sanal bir get-
todan esmemektedir; zira bu 'kad›n-kad›na'l›k, sadece toplant›dan toplant›ya de-
¤il, yaflamlar›n›n pek çok k›sm› ve fleklini birlikte paylaflmayla, dayan›flmayla il-
gilidir. Sözgelimi birbirlerinin çocuklar›na bakmak, ev ifllerinde yard›mlaflmak,
ekonomik destek bunlardan baz›lar›d›r." S. Eraslan, "Refahl› Kad›n Tecrübesi",
Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Ramazano¤lu,
P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 216-17.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
106 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Ancak iki önemli geliflme ‹slamc› kad›n kurulufllar›n› derinden


etkiledi ve onlar› dönüfltürdü: Birincisi, RP Han›m Komisyonlar›,
baflar›l› seçim sonuçlar›nda da kendisini gösterdi¤i gibi kad›nlar›
etkili ve yo¤un bir flekilde harekete geçirmiflti.2 ‹kincisiyse, e¤i-
tim, kültür ve toplumsall›k düzeyi yüksek çok say›da kad›n, tür-
ban yasa¤› nedeniyle okulunu veya iflini kaybedince kendilerini
bu tür "sivil toplum"3 faaliyetlerine hasretmiflti.
Bu iki geliflme, kad›n kurulufllar› üzerindeki erkek denetimi/
hâkimiyeti konusunda iki z›t sonucu da beraberinde getirdi. Bafl-
lang›çta bir grup genç militan›n gayretleriyle kurulan RP Han›m
Komisyonlar›, parti taban› taraf›ndan önce flüpheyle karfl›lanm›fl-
t›. Fakat bu çal›flmalar›n ilk meyveleri toplanmaya bafllay›nca par-
tili erkekler, efllerinin, annelerinin, k›zlar›n›n bu komisyonlara
girmelerine onay verdiler. Büyük bir h›zla büyüyen ve kilit bir ko-
numa gelen Han›m Komisyonlar›na, Milli Görüfl hareketinin ön-
derleri (Erbakan ve etraf›ndaki oligarfli) müdahale etmekte gecik-
medi. Nermin Erbakan, Güner Kazan gibi "first lady"ler, k›zlar›,
ye¤enleri ve gelinleriyle birlikte komisyonlar›n köflebafllar›n› tut-
tular. FP ile birlikte komisyonlardaki aile hegemonyas› daha da

2. ‹slami hareket içerisinde kad›n haklar› mücadelesi verenler aras›nda RP/FP


gelene¤inden gelenlerin say›s› flafl›rt›c› derecede azd›r. Bir di¤er flafl›rt›c› husus da,
öne ç›kan ‹slamc› kad›nlar›n RP/FP'ye çok sert elefltiriler yöneltmeleridir. Örne¤in
F. K. Barbaroso¤lu flöyle konufluyor: "Dindar kad›nlar› siyasallaflt›rm›fl gibi göste-
ren RP'nin medyada sansasyon uyand›racak faaliyetleri oldu. Bu faaliyetlerin alt›
bofl. Herkesin yapt›¤›n› bir de baflörtülü kad›nlar yaps›n mant›¤›ndan öte giden bir
fley yok. Dolay›s›yla sokakta görülen her baflörtülü kad›n›n irtica sembolü say›lma-
s›, evet, RP'nin yükselifliyle ilgilidir. Fakat bu ilgi, laikçi kad›nlar›n baflörtülüleri
tehlike sembolü olarak yans›tmas›ndan dolay›d›r. Yoksa siyasi bilinç manas›nda
çok fark edilir bir geliflme yok." (Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F.
K. Barbaroso¤lu ile Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 124.) RP/FP'ye yöne-
lik bu tepkide, faturas›n› esas olarak kad›nlar›n ödedi¤i 28 fiubat sürecindeki basi-
retsizli¤e duyulan öfkenin de pay› büyük olsa gerek.
3. "Sivil toplum" kavram› ‹slamc›lar taraf›ndan yeni yeni kullan›l›r oldu. Da-
ha önceleri "gönüllü teflekküller" olarak adland›r›lan bilumum ‹slami vak›f ve
dernek, önemli bir bölümü cemaat içi kapal› devre faaliyet gösteriyor olmakla bir-
likte, kendilerini birdenbire "Sivil Toplum Örgütü" olarak tan›mlar oldular. Hatta
yurtd›fl›yla fazla alakalar› olanlar "NGO" tabirini de s›kl›kla kullan›yorlar.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 107

bariz bir hal ald›. 1999 seçimlerinde seçilecek yerlere yerlefltiril-


mifl iki örtülü adaydan biri Ahmet Tekdal'›n, di¤eri de Erbakan'›n
yak›n dostu Prof. Yusuf Ziya Kavakç›'n›n k›zlar›yd›.4

‹slami Kad›n Platformlar›

Parti d›fl›ndaki kad›n kurulufllar›ndaysa büyük ölçüde farkl› bir


geliflme yafland›. Bu kurulufllar, giderek cemaat vb. ba¤lar›ndan
uzaklaflarak, en az›ndan özerk bir statüye kavuflup kendilerini esas
olarak kad›n sorunlar›na adad›lar. Büyük flehirlerde platformlar
oluflturarak birbirleriyle koordinasyon içinde çal›flan ‹slami kad›n
kurulufllar›, 1996'da ‹stanbul'da düzenlenen Habitat zirvesinde di-
¤er STÖ'ler gibi ilk ciddi s›navlar›n› verdiler ve sonra da ülke içi
ve d›fl›ndaki kad›nlarla ilgili olarak düzenlenen her türden etkinli-
¤i yak›ndan izlemeye bafllad›lar.
Bu arada do¤rudan kad›n sorunlar›n› olmasa da kad›n-kad›na
ülke ve dünya sorunlar›n› tart›flmaya yönelen, bu amaçla periyo-
dik olarak konferanslar düzenleyip buralara konuflmac›lar davet
eden inisiyatifler de olufltu. Do¤rudan türban konusuyla ilgili ola-
rak dernekleflmelerin ancak 1990 sonlar›nda (AK-DER ve ÖZGÜR-
DER) yaflanm›fl olmas› da dikkat çekiciydi.

4. Merve Kavakç› olay›, bafll› bafl›na genifl bir inceleme ve tart›flma gerektiri-
yor. Kavakç›, RP Han›m Komisyonlar›'nda piflmifl biri de¤ildi; Erbakan taraf›n-
dan paraflütle indirildi. Örtüsü d›fl›nda –ki onun da epey fl›k oldu¤u biliniyor–
ABD'de yaflam›fl olmas›, e¤itimi, dil bilmesi gibi özellikleri onu FP taban›ndan
çok "Beyaz Türklere" yak›nlaflt›r›yordu. Merve'nin seçilmesi örtülü kad›nlarda
baflta büyük bir sevinç ve coflku yaratt›. Kendisine ç›kart›lan engellerse bu kesi-
min devlete ve kurumlar›na olan ba¤l›l›¤›n› bir ölçüde zedeledi. Ancak Merve'nin
Amerikan vatandafl› oldu¤unun ve bunu gizledi¤inin anlafl›lmas›yla kafalar iyice
kar›flt›. Sonunda Merve Kavakç›, Türkiye'deki örtülü kad›nlar›n simgesi haline
geldi. Bunu ne kadar hak etti¤i tart›fl›l›r.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
108 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

"Hikmetli Sessizlik"

‹slami hareketi gözlemlemeye çal›flt›¤›m on befl y›l boyunca ka-


d›nlar›n az konuflup çok ifl yapt›klar›na tan›k oldum. Dindar ka-
d›nlar, genel konularda suskun kalman›n yan› s›ra kendilerini do¤-
rudan ilgilendiren konularda da a¤›zlar›n› pek açmad›lar. Bu nok-
tada en önemli istisna Cihan Aktafl't›r.5 Aktafl gibi bir baflka öykü-
cü Halime Toros'un 1990'daki Tan›ms›z 6 adl› kitab› da, dindar ka-
d›nlar›n bütün yaflad›klar›na ra¤men suskunlu¤u tercih etmelerine
bir tür isyand›. Toros, dört y›l sonraki Sahurla Gelen Erkekler7
adl› öykü kitab›ndan sonra 1997'de ç›kan Halkalar›n Ezgisi 8 adl›
roman›nda bu sorgulama ve hesaplaflmay› sürdürdü.
‹kisine ek olarak, Fatma Karab›y›k Barbaroso¤lu, Nazife fiifl-
man, Muallâ Gülnaz, Y›ld›z Ramazano¤lu gibi bir avuç ismin d›-
fl›nda, dindar kad›nlara ve onlar›n serüvenlerine elefltirel bir gözle
ve kad›nlardan yana saf tutarak bakan çok az kifli ç›kt›. 1980'li y›l-
larda epey popüler olan Emine fienliko¤lu ise, hem kad›nlar›n
dertleriyle dertlenip hem de erkek egemen ‹slamc› söylemin d›fl›-
na ç›kma cesareti gösteremedi¤i için kendisini tüketti.
‹slamc› kad›nlar›n sessizli¤ini, RP söz konusu oldu¤unda Sibel
Eraslan "hikmetli sessizlik" olarak tan›ml›yor: "Bu, parti içindeki
olufllara karar veren mekanizmalar›n üstte ve itimada lay›k, sayg›-

5. Aktafl'›n kad›n konusundaki kitaplar› flunlar: Sömürü Oda¤›nda Kad›n, Bir


Yay›nc›l›k, 1984; Kad›n›n Serüveni, Giriflim Yay›nlar›, 1986; Sistem ‹çinde Ka-
d›n, Beyan Yay›nlar›, 1988; Tanzimattan Günümüze K›l›k K›yafet ve ‹ktidar (‹ki
cilt), Nehir Yay›nlar›, 1989 ve 1990; Tesettür ve Toplum, Baflörtülü Ö¤rencilerin
Toplumsal Kökeni Üzerine Bir ‹nceleme, Nehir Yay›nlar›, 1991; Modernizmin Ev-
sizli¤i ve Ailenin Gereklili¤i, Beyan Yay›nlar›, 1992; Mahremiyetin Tükenifli, Ne-
hir Yay›nlar›, 1995; Devrim ve Kad›n, Nehir Yay›nlar›, 1996. Ayn› zamanda öykü
yazar› olan Aktafl'›n hepsi Nehir Yay›nlar›'ndan ç›kan Üç ‹htilal Çocu¤u (1991),
Son Büyülü Günler (1995), Ac› Çekmifl Yüzünde (1996), Azizenin Son Günü
(1997) ve Suya Düflen Dantel (1999) adl› kitaplar› yay›mland›.
6. Halime Toros, Tan›ms›z, Damla Neflriyat, 1990, ‹stanbul.
7. Halime Toros, Sahurla Gelen Erkekler, Vadi, 1994, Ankara.
8. Halime Toros, Halkalar›n Ezgisi, K›rkambar Yay›nlar›, 1997, ‹stanbul.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 109

de¤er kifliler taraf›ndan iflletiliyor olmas›yla ilgilidir. 'Hikmetli ses-


sizli¤in' önemli bir sebebi de, parti sayesinde zar zor yakalanan k›s-
mi özgürlü¤ü, her fleye ra¤men, her fleyi sineye çekerek gitti¤i yere
kadar sürdürebilmek istencidir. Siyasi muhalefet yerine varolan
'hikmetli sessizli¤in' en önemli sebebiyse, kuflkusuz dini içerik ka-
zanm›fl siyaset alg›s›d›r. (Allah-baba-koca onay›)."9
Ancak Eraslan'›n al›nt› yapt›¤›m›z makalesinin de yer ald›¤›
sekiz yazarl› kitap10; yine Eraslan'dan bir yaz›y› da kapsayan ‹sla-
miyat dergisinin Hidayet fiefkatli Tuksal taraf›ndan haz›rlanan
"Kad›n Özel Say›s›"11 ve yine Tuksal'›n kitab›,12 bu sessizli¤in da-
ha fazla sürmeyebilece¤inin iflaretlerini veriyor.

Kad›nlar›n suskunlu¤una bir tür kutsal anlam atfetmeye çal›flan


Sibel Eraslan'›n, asl›nda ne kadar çok konuflma yanl›s› oldu¤unu
anlaman›z için kendisiyle yapt›¤›m›z afla¤›daki röportaj› okuma-
n›z gerekecek:

RP Han›mlar Komisyonu'nun öyküsünü anlat›r m›s›n›z?

S‹BEL ERASLAN: 1989-90 döneminde bafllad›. O dönemde ben


hukuk son s›n›ftayd›m. Baflörtüsü eylemleri vard›, okula giremi-
yorduk. Üniversitede, ondan sonraki yaflam›m›z›n da hiç kolay ol-
mayaca¤›na dair bir izlenim edindik. Eylem s›ras›nda bütün siya-
si liderlere baflvurmufltuk. Gruplar halinde Turgut Özal ve Alpas-
lan Türkefl'le görüflülmüfltü. Bülent Ecevit'le de ba¤lant› kurmaya
çal›flm›flt›k. Necmettin Erbakan ise gelip bize destek vermiflti. Er-
bakan'›n bu hareketi, bizim çok hoflumuza gitmiflti. Ben o döneme

9. Sibel Eraslan, "Refahl› kad›n tecrübesi", Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›-


n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Ramazano¤lu, P›nar, 2000, ‹stanbul, s. 220.
10. Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tarihi Dönüflümü, der. Y›ld›z Rama-
zano¤lu, P›nar, 2000, ‹stanbul.
11. Kad›n Özel say›s›, ‹slamiyat, III, Nisan-Haziran 2000, say› 2.
12. Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤indeki ‹z-
düflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
110 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

kadar Erbakan'› tan›m›yordum. San›yorum bu deste¤i hayat›m›n


sonuna kadar unutamayaca¤›m. Kendimizi yaln›z, d›fllanm›fl ve
s›k›flt›r›lm›fl hissediyorduk. O tarihte Recep Tayyip Erdo¤an RP
‹stanbul ‹l Baflkan› idi. Bizle toplant› yapt› ve partinin han›m ko-
misyonunu kurmam›z› istedi. Bu teklif bize de iyi geldi, çünkü ya-
pacak baflka bir fley de yoktu pek. Barodaki staj›mda da çok zorluk
çekiyordum. ‹stanbul Barosu'nun ilk baflörtülü stajyerlerindenim
ben. Kamusal alanda varolma hayalleri kuruyorduk. Siyasete gir-
mek bize bu imkân› tan›yabilirdi.

RP'nin aray›fl› neydi?

Karfl›l›kl› bir yarar iliflkisi diyebiliriz. 1986'ya kadar RP'nin kad›n


üyesi yoktu ve herhalde siyasete kad›nlar› da sokmaya karar ver-
mifllerdi. Bildi¤im kadar›yla birtak›m kamuoyu araflt›rmalar› yap-
t›rm›fl ve kad›nlar›n siyasete ilgisiz oldu¤unu saptam›fllar. Kad›n-
lar› aktiflefltirebilmek için de aktif kad›n siyasetçilere ihtiyaç duy-
mufl olmal›lar. Siyaset, kad›nlar›n "iyi gözle bakmad›klar›", güven
duymad›klar› bir sahad›r. Bütün siyasi partiler kad›n kitlelere ula-
flamama s›k›nt›s› çekiyorlar. RP, ‹ngiltere'de "kanaviçe yöntemi"
denen, kad›nlarla birebir siyaset yapma yöntemini benimsedi. Bu,
her iki tarafa da iyi geldi. Bir yanda üniversiteyi bitirmifl, ama çok
s›k›flt›r›lan ve kendilerine bir yer bulamayan k›zlar, di¤er yanda
siyasette baflar›l› olmak isteyen erkekler ve nihayet d›flar› ç›kmak
isteyen kad›nlar. Bu üçlü aras›nda iyi bir iliflki kuruldu¤u zaman
çok iyi fleyler yap›ld›.

Tayyip Erdo¤an kilit bir isim olmal›?

Tabii, ilk kez ‹stanbul'da uyguland› ve baflar›l› oldu. Tayyip Bey


de il baflkan›yd›. Bir de Bahri Zengin Bey vard›, Genel Merkez'de
kad›n ve siyaset iliflkisini düflünen, konuflan ve yönlendiren.

Kimlere gittiniz ilk olarak?


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 111

Öncelikle teflkilat› kurmak için partide görevli erkeklerin eflleri,


k›zlar› ve kardefllerine gittik. Esas vagonlar bunlard›. Ayr›ca üni-
versite ve liseli k›zlara da ulaflarak teflkilatlanmay› tamamlad›k.
Daha sonra, banliyöden merkeze, adam adama, kap› kap› bir çal›fl-
ma...

Geleneksel parti taban› bunu yad›rgamad› m›?

Bunu söyleyemem, çünkü lider Erbakan ile taban aras›nda çok de-
¤iflik bir iletiflim vard›, hâlâ daha öyle. Sadece konuflma, sözler
de¤il, durufl, bak›fl, ima... Taban, Hoca'n›n gözlerine bakt›¤›nda ne
istedi¤ini anl›yordu. Liderle birlikte taban da flekil al›yordu. Buna
hep hayret etmiflimdir. Partinin uygulamaya koydu¤u yeni bir po-
litikaya bile k›sa zamanda adapte olabilen bir taban söz konusu.
Siyasi duyarl›¤› art›r›lm›fl bir taban olmas›ndan kaynaklan›yor ola-
bilir.

Erbakan'›n onay ve deste¤i olmadan komisyonlar olmazd›, diyor-


sunuz...

Olmazd›. Han›m› Nermin Han›m ve k›zlar› Elif ve Zeynep Ha-


n›mlar da aktif siyasetin içindeydiler o zaman, hâlâ öyle.

RP'li kad›nlar en çok seçim kampanyalar›nda kendilerini göster-


di. O kap› kap› dolaflmalarda çok öykü yaflanm›fl olmal›.

Önceleri al›fl›lmad›k bir fleydi, ama art›k bütün Türkiye biliyor.


Zaten zamanla baflka partiler de, baflka sivil toplum örgütleri ve
kad›n kurulufllar› da bunu örnek ald›lar. Tabii çok hikâyeler var.
Bunlar yaz›lmam›fl, anlat›lmam›fl hikâyeler. Bu hikâyeleri yaz›p
anlatmad›¤›m›zda, suskun kald›¤›m›zda yerleflik ataerkil sistemle
bir ölçüde iflbirli¤i yapt›¤›m›z› düflünüyorum zaman zaman. Ama
kad›nlar›n kendilerine ait öyküleri anlatmas›n›n Türkiye'de çok
cesaret isteyen bir ifl oldu¤una da inan›yorum. O kadar kolay de-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
112 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

¤il. 27 Mart 1994 yerel seçimleri ‹stanbul'da on sekiz bin kad›n


teflkilatç›yla gö¤üslenmiflti. Kap› kap›, ev ev dolaflan, yüz yüze si-
yasetin aktörleri olan bu kad›nlar›n elbette önemli hat›ralar› var-
d›r. Bence önemli olan, kap›lar› çalan kad›nlar›n de¤ifltirme gü-
cüydü. Siyasi etkinlik, 90'larda bu kad›nlarla birlikte anlam de¤ifl-
tiriyordu. Kürsüden yap›lan kurtulufl konuflmalar› de¤il, kap›n›z›
çalan, s›radan bir dostlukla dertleflen, ortak sorunlar›n›zdan bah-
seden kad›nlar›n, siyaseti yap›fl tarzlar›ndan ve bunun ne kadar in-
sani oldu¤undan bahsetmek istiyorum. Bu arada RP'li kad›nlar,
yerleflik ev kad›n› imaj›n› de¤ifltirirken, kendileri de asl›nda de¤i-
fliyorlard›. Daha toplumsallafl›yorduk, özgüvenimiz art›yordu. Fa-
kat bu de¤iflimin yap›sal bir fley oldu¤unu söyleyemem. Her fleye
ra¤men, söz gümüfltü ve sükut benim için bile ço¤u kez alt›n.

Yaz›n›zda "hikmetli sessizlik"ten bahsediyorsunuz. Sessizli¤i anl›-


yorum da, hikmet bunun neresinde?

‹flin içinde belki biraz kadercilik var. Biraz da dini itici güçle siya-
setin içinde varolmakla ilgili bir fley. Dini içsellefltirmekle, din ile
siyaseti birlikte alg›lamakla ilgili. Bunun tamamen kad›nlar›n si-
yaseti alg›lamas›yla ilgili bir sorun oldu¤unu düflünüyorum. Ken-
dini dindar olarak tan›mlayan ve sokaklarda siyaset yapmas› ak›l-
lardan bile geçmeyen bir zümreden bahsediyoruz. Kamusal alana
ç›k›fllar› de¤il, evden d›flar› ç›k›fllar› bile çok s›k› kurallara ba¤lan-
m›fl kad›nlardan. Bu arada, RP'nin söylemi içindeki adalet, yol-
suzlu¤a son, rüflvete hay›r, eflitlik ve s›n›f elefltirisi gibi bahislerin
dini karfl›l›klar›n› hissetmek de hoflumuza gidiyordu. Böylece si-
yaset, biz kad›nlar›n elinde hay›rl› bir ifle dönüflüyordu. Bütün bu
katk›lar, hayat› yeni tan›mayla ilgili tecrübesizlikler, dini içsellik-
le beslenen bir tür sessizli¤e dönüflebiliyordu.

"Allah'tan, babadan, kocadan onay alm›fl ender bir hareket" di-


yorsunuz.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 113

Bu çok büyük bir güç.

Feministler, en az›ndan "koca onay›"na çok k›zacaklard›r.

Ona bakarsan›z Allah'tan onay almay› da çok dert edinmeyen in-


sanlar var. Dünyada bu her üçünden de onay alan hareketler hep
baflar›l› olmufllard›r. RP'nin çal›flan kadrosu için baba ve koca
onay› zaruri ve do¤al bir vak›ayd›, toplumumuzda bu böyle. Ütop-
yadan de¤il gerçeklerden söz ediyorum.

Kocalar, ne dereceye kadar onay veriyorlard›? Herhalde bir s›-


n›rlar› vard›.

Önce bir idol gibi ortaya ç›kan kad›nlar oldu. Bunlar çok takdir
gördü, di¤er k›zlar ve kad›nlar da o takdir edilen kad›nlara benze-
meye çal›flt›. Bu her zaman, her yerde böyle olmufltur. Mesela flim-
di k›zlar Merve Kavakç› gibi giyinmeye, onun okudu¤u okullara
gitmeye çal›fl›yorlar. RP döneminde de d›flar›da görünür olan bir
kad›n grubu vard› ve bunlar kocalardan da, kad›nlardan da onay
ald›. Özellikle ikinci dalga genç k›zlar bunlara benzemeye çal›flt›.
Han›m komisyonlar›n› kuran bu ilk grubun kad›nlar› tahsil yap-
maya çal›flan, söyleyecek sözü olan kad›nlar. Mesela bir toplant›-
da bir foto¤rafç› foto¤raf çekmek istedi¤inde yüzünü kapayan çar-
flafl› kad›nlar zamanla yurt meselelerinden, ekonomiden konufl-
maya bafllad›lar. Bu çok k›sa bir zamanda oldu. 1990 ile 1995 ara-
s›ndaki sürede politize olup dönüfltüler.

Onay›n s›n›r› nereye kadard›? Belli bir yerden sonra "ötesi yok"
diyorlar m›yd›?

Ötesini denemeniz laz›m. Denemeye kalk›p da durdurulman›z ha-


linde bu ortaya ç›kar.

Mesela kad›nlar›n aday olmas›...


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
114 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Aday olmay› erkekler engellemiyordu, biz kendimizi engelliyor-


duk. Belediye baflkan›, milletvekili olman›n bizi dünyevilefltirece-
¤i, yani bizi alçaltaca¤› fleklinde bir inanc›m›z vard›. Siyaseti Al-
lah r›zas› için yapt›¤›m›zda manevi olarak kendimizi yücelmifl gö-
rüyorduk. Soruldu¤unda "siyaseti Allah r›zas› için yap›yoruz," di-
yorduk. ‹stanbul'da ben, Ankara'da Halise Çiftçi, Mine Aköz bu
flekilde cevap veriyorduk. Ama art›k FP'de bu flekilde cevap veril-
miyor. Memleket meseleleri ve somut politikalar üzerinden cevap
veriliyor.

Ama partiden birileri seçilip statü kazan›yordu.

Zaten bir süre sonra kendinize sormaya bafll›yorsunuz. "Onlar da


bizim dava arkadafllar›m›z, onlar da Allah r›zas› için çal›fl›yorlar,
ama belediye baflkan› veya milletvekili olmalar› Allah r›zas›n›
gölgelemiyor mu?" diyorsunuz. Bizden sonra gelen ikinci kuflak
kad›nlar bunu daha rahat cevaplayacaklar san›r›m.

fiöyle bir imaj olufltu: RP'de kad›nlar sayesinde erkekler seçili-


yor...

Bütün dünyada ve Türkiye'de bu böyle. Ayr›ca Meclis'e gönderdi-


¤imiz kad›n olan Merve Kavakç›'n›n durumu da ortada. 1998'e ka-
dar "niye kad›n aday›n›z yok?" deniyordu. 1999'da ise "bu kad›na
haddini bildirin," dendi.

RP Han›m Komisyonlar›'n›n bir "kad›nlar gettosu" haline geldi-


¤ini söylüyorsunuz.

Evet ama buna RP karar vermedi, oray› biz kad›nlar bu hale getir-
mifltik.

Getto kavram›n› sahipleniyorsunuz sanki.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 115

Hofluma gidiyor, kötü bir fley de¤il. Ayr›ca çok önemsiyorum.


Çok rahatlat›c› bir mekân ve atmosfer oldu¤unu düflünüyorum.
Çünkü kendi cinsime dair bir güven var içimde. Kendi cinsimle
beraber olmak, onlarla birlikte dayan›flma hissi içinde siyaset yap-
mak bana müthifl bir sevinç ve coflku veriyor.

Erkekler ne kadar az bulafl›rsa o kadar daha iyi olur mu diyorsu-


nuz?

Siyaset, zaten yap›s› gere¤i erkek do¤as›yla iç içe: Bir güç savafl›,
nemalar›n paylafl›lmas›. Bu sadece siyasi iktidarlar›n ve paran›n
de¤il her türlü gücün paylaflt›r›lmas›. Bu savaflta insanlar çok flef-
faf, niyetler ortada ve bir satranç tahtas› gibi siyaset ve çok erkek-
çe. Belki de bu iktidar savafl› içinde olmad›¤›m›z için gettomuz
daha yumuflak, daha kad›ns›, daha insaniydi.

Kad›nlar aras›nda hep "kol k›r›l›r yen içinde" mant›¤› egemen


oldu de¤il mi? D›flar›ya karfl› bölünmüfllük havas› vermemek için
hep içlerine mi att›lar?

Bu sadece siyaset için geçerli de¤il, bütün kad›n hikâyelerinde bu


var. Kad›n kendine dair ezilmifllikleri, ihanetleri, haks›zl›klar›
aç›klamak istemiyor, çünkü bunlar› aç›klarsa eksik kad›n olarak
de¤erlendirilece¤ini düflünüyor. fiiddete maruz kalan kad›nlar da
ayn› durumda ve bu yüzden fliddeti içsellefltiriyorlar. Sadece daya-
¤› kastetmiyorum. Nas›l bir fleyi s›f›rla çarpt›¤›n›zda s›f›rlan›rsa
fliddet de insan› e¤riltiyor, yamultuyor; hem kifli kendinde eksik
ar›yor, hem de bunu anlatt›klar› onda bir eksiklik görüyor. Onun
için anlatam›yor.

Dindar kad›n›n sorunu da bunun bir parças›.

Genel bir sorun var, dindar kad›n da, olmayan da ayn› sorunu ya-
fl›yor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
116 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Kendi çevrenizdeki kad›nlar için s›¤›nma evleri düflünüyor mu-


sunuz?

Henüz hayata geçmemifl projelerimiz var. Ben bir avukat›m ve bu


flekilde say›s›z hikâye dinledim. Baflörtülü veya kendini dindar
hisseden kad›nlar›n çok daha ayr› bir sorunlar› var: afifle olmaktan
korkuyorlar. Mevcut s›¤›nma evleriyle ilgili olarak bas›n›n abarta-
rak üretti¤i bir sürü rivayet var. Buralarla ilgili yanl›fl ve kötü
imajlar kad›nlar› rahats›z ediyor. Bu imajlar› k›rmak, insanlar› ik-
na etmek çok zor. Arkadafllarla oturup konufltuk. Bu kad›nlar›n,
bizim de içinde oldu¤umuz s›¤›nma evlerine çok daha rahat bafl-
vurabileceklerini, bunu yapmam›z gerekti¤ini düflündük. Fakat
bunun arkas›nda çok güçlü bir finans deste¤i laz›m. Ayr›ca mev-
cut ataerkil yap›yla da bir gerilim içinde olacaks›n›z. Ona verile-
cek iyi ve dini cevaplar gerekiyor. Bunlar›n haz›rl›¤› zaman ve ce-
saret gerektiriyor.

Niye FP'li belediyelere baflvurmuyorsunuz?

Onlar› zorlayamazs›n›z. Bunu daha çok sivil toplum kurulufllar›-


n›n üstlenmesi gerekti¤i kan›s›nday›m. Çünkü Mersin ve Bursa'
daki arkadafllar›n deneyimlerini dinledim ve zaman içerisinde be-
lediyeyle anlaflmazl›¤a düfltüklerini ö¤rendim. Belediyelerin ora-
lara çok s›radan, ilgisiz idareciler yollad›¤›n› ve bu yüzden sorun-
lar ç›kt›¤›n› anlatt›lar. Mesela Belçika'da devlet on y›l boyunca s›-
¤›nma evlerinde görev alacak kiflileri e¤itmifl. Bizde böyle görev-
liler yok. Dolay›s›yla belediye veya devlet mekanizmalar›yla böy-
le bir iliflki içine girmek istemem. Kendim gibi duyarl› olan insan-
larla bir sivil toplum kuruluflunun çat›s› alt›nda yapmak isterim.
Herhangi bir denetim veya vesayet iliflkisi sorunlar do¤urur.

Son dönemde fazla laf› edilen çokefllilik olay› var dindar kesim-
de?
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 117

Dindar olmayanlarda da var. Erkekler bu ifli yap›yorlar! Televiz-


yon ve gazeteler sürekli meflrulaflt›r›yorlar bu ifli.

Çokefllili¤in dini olarak meflrulaflt›r›ld›¤› ve belli bir yafla gelmifl


erkeklerin genç k›zlarla evlilikler yaparak efllerini ve çocuklar›n›
bofllad›klar› söyleniyor.

Bu biraz da artan ekonomik güçle ilgili. Özellikle 1994'ten sonra


flehirlerde yeni zenginler türedi. Siyasi patlamayla paralel bir eko-
nomik geliflme oldu. Siyasetin kanatlar› alt›ndaki bir ekonomik
geliflmeden söz etmiyorum. Siyasette nas›l bir çal›flma varsa, eko-
nomide de büyüme için benzer bir çaba vard› muhakkak. Dini ne-
denlerle de¤il, biraz daha fazla harcamak, dünyadan biraz daha
fazla zevk almak, biraz daha yiyip içmek aray›fl›yla ilgili bir fley.
Tabii Kuran'da belirli flartlar alt›nda verilmifl ruhsat› kendilerine
dini bir maske olarak kullan›p rahatlama içine giren insanlar oldu.
Hukukçu kimli¤imle söylüyorum: Kad›nlar hâlâ bunu bir s›r ola-
rak sakl›yorlar. Bu da bir nevi fliddet. Kad›nlar hikmetli bir sessiz-
lik içinde boyun e¤dikleri takdirde hem Allah r›zas›n› kazanacak-
lar›n›, hem de kendilerine yönelik do¤abilecek flüpheleri engelle-
yebileceklerini düflünüyorlar. Çünkü bunun bilinmesi durumunda
o kad›n›n muhakkak bir eksikli¤i oldu¤u, kocas› için yeterli olma-
d›¤› söylenecekti. Bazen çok ünlü bir yazar, ünlü bir ifladam› söz
konusu olabiliyor. Bunlar›n ortaya ç›kmas› o cenahla ilgili soru
iflaretleri ortaya ç›karabilece¤i için, grup ad›na da suskunluk ola-
biliyor; kad›nlar susmaya ikna edilebiliyorlar.

Bu suskunluk k›r›lmal› m› diyorsunuz?

Hintli yazarlar daha da ileri giderek anlatmay›fl›n bir iflbirli¤i ol-


du¤unu söylüyorlar. Ama bizim gelene¤imizde anlatma çok yok.
Kad›n otobiyografileri bile çok az. Sükût, alt›ndan taht›n› b›raka-
ca¤a benzemiyor. Söz gümüfl, yaz› ise neredeyse bak›r bile de¤il.
Kad›n›n yaz› ve konuflmalar›nda birinci tekil flahs› kullanmas› ne-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
118 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

redeyse yasak. Teflhircilikle, amatörlükle, sübjektif olmakla suç-


lanabiliyorsunuz. Halbuki dil varoluflun meskenidir. Cinsiyeti de
yoktur. Profesyonel olarak kabul edilmek, suskunlu¤u k›rmak ko-
lay de¤il. Margot Bedran bir keresinde bana, "kad›nl›¤›n tarihi,
sanki suskunlu¤un tarihi gibi," demiflti. Onu zamanla anlad›m.
Kendimi susturulmufl bir cumhuriyet kad›n› olarak görüyorum.

Baz› genç k›zlar›n, evli erkeklerin ikinci efli olmay› tercih ettikle-
ri söyleniyor.

Bunun, flu an yaflad›¤›m›z korkunç kapitalist düzeyle ilgili oldu-


¤unu düflünüyorum. Bizim zaman›m›zda daha çok devrimciler ar-
kadafllar›yla evlenirlerdi. Hepimiz böyle evlilikler yapt›k. Ama
flimdiki k›zlar farkl› düflünebiliyorlar, çünkü devrimciyle evlen-
mek açl›k, fakirlik demek. Adam hapse girebilir, sen girebilirsin,
zanl›s›n; askerli¤i var adam›n... Bu sorunlarla u¤raflmak istemiyor
olabilirler. Yeni dönem k›zlar aileyi de, mesuliyet almay› da çok
istemiyorlar.

Bu hesaplaflma olabilecek mi?

Bu hesaplaflma kad›nlar›n itiraf etme gücüne ba¤l›; itiraf ettikten


sonra sa¤l›klar›n› koruyup koruyamamalar›na ba¤l›. Hâlâ kendin-
den bahseden yazarlar elefltiriliyor, "bir kad›n yaz›s›" deniliyor.
Birinci tekil flahs› çok kulland›¤›n›zda bir yazar olarak afla¤›lan›-
yorsunuz. Kendinizden bahsetmeniz çok tehlikeli bir fley. Onun
için kendinizi hikâyelerdeki kahramanlar›n arkas›na gizlemek zo-
rundas›n›z. Hatta kahramanlar›n da çok ötesine gitmelisiniz.

Erkekler cinsel sorunlar›n› bile yazabiliyorlar ama.

Erkeklerin bu tür fleyleri yazmas› daha do¤al karfl›lan›yor. Tüm


ataerkil kültürler ayn›, Arap edebiyat›nda da bu böyledir.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 119

Baflka bir erkekle evlenmek için eflinden ayr›lan kad›n oldu mu


hiç?

Hay›r, böyle bir fleye tan›k olmad›m, ama iyi gitmedi¤i için evli-
liklerini bitirmek isteyenler var elbette.

Merve Kavakç› olay›na gelelim. Siz nas›l bak›yorsunuz?

Onun temsil etti¤i, görüntüsüyle ilintilendirilebilen bütün temala-


ra sahip ç›k›yorum. Anadolu yakas›nda seçim kampanyas›nda be-
raber çal›flt›k. Bu bana büyük bir coflku verdi, tabanda da öyle.
Merve'yi erkekler de övgüyle, sevgiyle ba¤›rlar›na bast›lar. Halk-
la, esnafla birebir iliflkisi çok güzeldi.

Han›m komisyonlar›ndan de¤il galiba?

Daha önceki komitelerle belli bir geçmifli var. Ankara'da mahalli


idareler birimlerinde de çal›flm›fl.

Kavakç›'n›n Amerikan vatandafl› ç›km›fl olmas› sizde nas›l bir


duygu yaratt›?

fiaflk›nl›k... Çok büyük bir flaflk›nl›k yaratt›. Fakat Baflbakan›n ve


medyan›n meseleyi öyle bir t›rmand›r›fl› vard› ki Amerikan vatan-
dafll›¤›n› tart›flmaya bile vakit yoktu. Merve'nin flahs›nda bütün
dindar kad›nlar afla¤›lanmak isteniyordu. ABD vatandafll›¤› mese-
lesini bilmiyordum. ‹slami camian›n Amerikan karfl›t› bir söylem
içinde oldu¤unu biliyorsunuz. Y›llard›r Amerikan aleyhtar› çok
gösteriye kat›ld›m. Amerika'n›n vahfli kapitalizminden, K›z›lderi-
lilere, zencilere ve Hiroflima'ya yapt›klar›ndan hiç hofllanm›yo-
rum. Bu arada beni ve yüzbinleri temsil eden arkadafl›m›n ABD
vatandafll›¤› tart›fl›l›yor. O dönemde hiç de iyi hissetmiyordum
kendimi, floktayd›m, hayal k›r›kl›¤›, paramparçal›k filan... Daha
sonra arkadafl›m bir Türk ile evlendi. fiu anda hukuken vatandafl-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
120 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

l›k sorunu kalmam›fl durumda. Benim için ne de¤iflti? Yani bir ge-
ce arkadafl›n›z›n Amerikal› oldu¤unu ö¤reniyorsunuz, ertesi gün
yine Türk oluyor. Vatandafll›k kavram›n›n ne kadar sanal bir fley
oldu¤unu düflünüyorsunuz.

Babas› Erbakan'›n arkadafl› olmasa aday gösterilir miydi?

Bunda tek unsur ailesi de¤il. ‹yi bir e¤itim görmüfl olmas›, Ameri-
ka'da okumufl olmas› flu anki konjonktürde puan getirici fleyler.
Yani Merve'nin seçimi s›radan bir seçim de¤ildi. Merve'nin Ame-
rikan vatandafl› ç›kmas›yla hepimizin gizli gizli ne kadar da milli-
yetçi oldu¤umuz ortaya ç›kt›. Ne kadar da Türkmüflüz, birdenbire
Merve'ye Türk efl arand›: Türk olacak, genç olacak, iyi biri ola-
cak!

Merve'yi aday göstermekle FP'nin hata yapt›¤›n› düflünüyor mu-


sunuz?

Asla ve Recai Kutan'a da çok minnettar›m. Sonuna kadar Kavak-


ç›'ya sahip ç›kt›. Merve'yi istifa ettirebilirlerdi, ama kapat›lmay›
bile göze alarak taviz vermediler. MHP'nin yapt›¤› gibi bafl›n› açt›-
rabilirlerdi. Sonuna kadar arkas›nda durdular.

RP ile FP aras›nda çok büyük fark görüyorsunuz de¤il mi?

Reel politikan›n tan›mlad›¤› gerçeklerle daha örtüflen bir söylemi


var FP'nin. Hukuk devleti, insan haklar› hep söyledi¤imiz fleyler,
ama benim kalbimin bir yerlerinde hep "Allah r›zas› için siyaset"
yapma kayg›s› varolmufltur. Ben FP'den farkl›y›m. RP'deki siyase-
te girifl temam hâlâ varl›¤›n› koruyor. FP'de daha toplumsal, alçak
bas›nçl›, nabz› düflük bir söylem var.

Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç gibi isimlere ne diyorsunuz?

1999 y›l› benim atomize oldu¤um bir y›ld› diyebilirim. Görünüflü


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 121

bana benzeyenlerle farkl› gruplara düflebildik, görünüflü ve yafla-


y›fl› hiç de bana benzemeyenlerle yan yana durabildik. Baflörtülü
ve dindar arkadafllar›m –MHP'li olanlar› kastediyorum– beni ülke
için tehdit parantezinde sayabildiler. Buna karfl›n, gece-gündüz
tüm yaflam› bana taban tabana z›t Nazl› Han›m'›n partimden vekil
olmas› için çal›flt›m. fianar Yurdatapan ile politik görüfllerim
uyuflmad›¤› halde "F tipi" cezaevi gösterilerinde sille tokat dayak
yiyen kad›nlar› destekleyen yaz›lar yaz›yorum. Akit gazetesinde
s›rf bu yüzden "beyaz yazma" kampanyas› bafllatt›m. Bütün bu
kopuk kopukluklar basit tecrübeler de¤il. Bir taraftan grup kimli-
¤iniz da¤›l›yor, mensubiyet hissiniz örseleniyor ve yaln›zlafl›yor-
sunuz. Di¤er taraftan mesela, din ve siyasetin ne kadar da ayr› fley-
ler oldu¤unu görüyorsunuz. ‹nsanlarla belli iflleri yapmak için bi-
raraya geliyorum, sonra herkes yoluna devam ediyor. Bütün bun-
lar›n sonunda hiçbir yere tam olarak ait olmad›¤›m› düflünüyo-
rum.

Baflörtüsü davas› kaybedildi mi?

Hay›r kaybedilmedi, kaybedilmemesi gerekir. 28 fiubat sürecin-


den sonra çok darbeler al›nd›. Çocuklar bir seçime itildiler: Baflör-
tü ve dinleri mi, kamusal alan ve okul mu? Kamusal alan o kadar
p›r›lt›l›, flaflaal› bir yerde ki, o kadar hayat›n ta kendisi olarak tarif
ediliyor ki, çocuklar ikinci bir seçenek yapamayacak noktaya ge-
tirildiler. Anadolu liseli çocuk valinin yan›nda bafl›n› aç›p, beledi-
ye baflkan›n›n yan›nda baflörtüsünü örttü. Onu bu duruma sürükle-
yenler gerçekten kötü insanlar. Bir kamusal alan flizofrenisi yafl›-
yoruz.

Erkekler bu davaya gerçekten sahip ç›kt› m›?

Sahip ç›kt›lar m› bilmiyorum, ama baflörtüsü üzerinden yaz› yaza-


rak, baflörtüsü sayesinde oy toplayarak çok iyi yerlere geldiler.
Çok iyi yazar, düflünür oldular. Fakat bütün ma¤duriyetler kad›n-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
122 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lara yaz›ld›. Psikolojik olarak bunal›ma giren, akli dengelerini


kaybeden, kanser olan arkadafllar›m var. Elimizdeki bütün bu ha-
yal k›r›kl›klar›ndan sonra bizim kazand›¤›m›z ne diye düflündü-
¤ümde, hayat›n tecrübelerle yafland›¤›, bu tecrübelerle bireysel
kimli¤imizi oluflturdu¤umuz sonucuna vard›m. Kad›n, kendi gü-
cüyle karfl› karfl›ya kalmak için bu ihanetleri, bu yaln›z b›rak›lma-
lar› yaflamak zorundayd›.

28 fiubat'›n bütün yükünün kad›nlara yüklendi¤i söylenebilir mi?

Sadece 28 fiubat'›n de¤il, Tanzimat'tan beri bütün Bat›l›laflma pro-


jesi kendini kad›n›n üzerinden kurguluyordu. Bast›ranlar da kad›n-
lar üzerinden bast›r›yorlar, müdafaa edenler de sadece kad›nlar aç›-
s›ndan müdafaa ediyorlar. ‹slami politikay› dikkate ald›¤›n›z za-
man, baflörtü yasa¤›ndan baflka insan haklar› alan›nda söylenecek
fazla bir fley de yok. fiu anda 312. Madde var, Güneydo¤u var, o ka-
dar. Baflörtülüler daha çok gündemde kalaca¤a benziyorlar.

Bütün bu süre içinde kad›nlar nereden nereye geldi?

Allah r›zas› için yap›lmaya karar verilmifl, soyut ve dinsel içerik


kazand›r›lm›fl siyasetten daha güncel politika içerisinde ifade edi-
len daha popüler bir yap›ya var›ld›. Siyasette yap›lan ifllerin dini
bir yönü olmad›¤› ö¤renildi. Alg›lamada bir yan›lsama vard›. Bu-
nu ö¤renmek çok kolay de¤il, ac›larla ö¤reniliyor.

Ö¤rendikten sonra ne yap›yorsunuz? Dindar kad›n›n yeni siyaset


anlay›fl› sizce nas›l olmal›?

Ben daha sivil olunmas› taraftar›y›m. Sivil dinamikleri aya¤a kal-


d›r›c›, daha yerel siyaseti savunuyorum. Çünkü Türkiye'deki tem-
sili sistemin çok demokratik olmad›¤›n› düflünüyorum. Yurttaflla-
r›n yasalar›n yap›lmas›na daha çok kat›laca¤› bir demokrasi isti-
yorum. Benjamin Barber bunu "güçlü demokrasi" olarak tan›ml›-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN GETTOLARI 123

yor. Türkiye'deki mevcut siyasi yap› benim tasarlad›¤›m kad›n si-


yasetiyle çok örtüflmüyor.

Eskiden fieriati, Seyyid Kutup filan okunurdu. Onlar flu anda na-


s›l bir yerde duruyorlar?

Benim nazar›mda çok parlak yerdeler, çünkü ço¤u flehit. ‹nand›k-


lar› gibi yaflad›lar. Ben kendi yerimi onlarla, global esinti içerisin-
de yaprak gibi savrulan gençlerin tam da ortas›nda görüyorum.
Onlar›n devrimci rüzgâr› kalbimde sürekli esiyor. Öte yandan ço-
cuklar›mla aramda mesafenin aç›ld›¤›n› da görüyorum. Onlarla
aramda internet gibi bir mesele var; onlarla birlikte Pokemon si-
nemalar›na gitmek, futbol kulüplerini takip etmek, onlar› tatile
götürmek, kredi kartlar›yla yaflamak zorunday›m. ‹lk gençlik dö-
nemimdeki ‹slami meseleler, kavramlar baflkayd›: Müstekbir, mü-
naf›k, mümin kimdir, diye soruyorduk. Ama çocuklar›m bunlar›
sormuyor. Kapitalizmle bir savafl vermek zorunday›m.

Ona uyarak m›?

Uyup gitmek istemiyorum. Diz çökmek, ona amade olmak istemi-


yorum.

Bu tüketim kal›plar› dindar olsun, dinsiz olsun...

Eraslan: Solcu olsun, sa¤c› olsun hepimizi eziyor. Çok feci bir fle-
kilde eziyor. Bir ç›k›fl yolu bulmak zorunday›z. Belki de demokra-
si o ezilmemeyi sa¤lamak için gerekli.

Baflörtülü olsun ya da olmas›n herkes ayn› fleyi tüketiyor, diyebi-


lir miyiz?

Evet, ayn› fleyi yiyip içip giydikten sonra yaflad›¤›m›z hikâyeler


de birbirine benzemeye bafllad› diye düflünüyorum.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
124 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

S›n›f farkl›l›¤› ‹slami kesimde de ciddi bir gerçeklik de¤il mi?

Giderek daha da büyük bir sorun oluyor. ‹nsanlar 1980'li y›llarda


tükettiklerini gizliyordu; pahal› tüketim ay›pt›, dünyaya ait bir
fleydi. Ama flu anda tam tersi, tüketti¤iniz fleyler ne kadar iyi ve
pahal› olursa o kadar k›ymetli oluyorsunuz. Siyaset, sanat, medya
buna ba¤l›. Dünyan›n büyük bir panay›ra dönüflmesiyle ilgili.

Bu nas›l bir sonuç do¤uruyor?

Giderek içime kapan›yorum, daha az d›flar› ç›k›yorum, eski arka-


dafllar›m› özlüyorum, onlar› çok sevmifltim...
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT

YILLAR ÖNCE Emine fienliko¤lu, "Genç k›zlar dikkat, ‹slam'›n


nikâh›n› suistimal edenler var"1 diye bir yaz› yazm›flt› ve ben de
bunu oldu¤u gibi Ayet ve Slogan2 adl› kitab›mda yay›mlam›flt›m.
fienliko¤lu bu yaz›s›nda, bir jinekolog arkadafl›ndan, kürtajlar›n
artt›¤› bilgisini naklediyordu. fienliko¤lu'na göre üniversiteli ‹s-
lamc› erkekler, ö¤rencilik (ve dolay›s›yla yoksulluk ve yoksun-
luk) y›llar›n› imam nikâh› k›yd›klar› okul ya da dava arkadafllar›y-
la geçiriyor, mezun olduktan sonraysa aileleri kendilerine "gerçek
efl" buluyordu.
Yaklafl›k on y›l sonra, ünlü bir ‹slamc› ayd›n, ‹slamc› olmayan
bir yay›n organ›na verdi¤i demeçte, "‹slami kesimde kürtajda pat-
lama" oldu¤unu aç›klad›.3 Di¤er bir deyiflle, entelektüel iddial› ‹s-

1. Emine Özkan fienliko¤lu, ‹slam'da Erkek, Mektup Yay›nlar›, 1988, ‹stan-


bul, s. 121-26.
2. R. Çak›r, Ayet ve Slogan: Türkiye'de ‹slami Oluflumlar, Metis, 1990, ‹stan-
bul, s. 197-99.
3. Ali Bulaç, Aktüel dergisine verdi¤i röportajda flöyle konufltu: "Bu toplumun
en üst grubundaki davran›fllar ile en alt grubundaki davran›fllarda mahiyet birli¤i
var. Bu nedenle büyük bir ahlaki dejenerasyon yaflan›yor. Etiler'de, Ataköy'de ya-
flayan insanlarla varofllarda yaflayanlar ortak bir ahlaki davran›fl bozuklu¤u sergi-
liyor art›k... Aile hayatlar› berbat. Fuhufl neredeyse sivilleflti art›k. Müslüman ke-
simler daha ahlakl› bilinir güya. Oysa o kadar çok say›da çocuk ald›r›l›yor ki. Do-
¤um kontrol yöntemleri filan art›k çok meflru, kabul edilebilir fleyler haline dönüfl-
tü.. As›l kürtajda büyük bir patlama var. Ama bu görmezden geliniyor." Aktüel, 18
May›s 2000.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
126 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lamc›lar›n bir tür "mahallenin delisi" muamelesi yapt›¤› fienliko¤-


lu onaylanm›fl oldu.
Ama fienliko¤lu, yeni bir uyar› kaleme alacak olsa bu kez genç
k›zlar› de¤il, herhalde "orta yafll› kad›nlar›" muhatap al›rd›. Çünkü
imam nikâh› art›k genç k›zlar› de¤il, evli barkl›, çocuk-torun sahi-
bi kad›nlar› ma¤dur ediyor. Çünkü ‹slami kesim iktidarla ve pa-
rayla tan›flt›. Bu paray› nereye harcayacaklar›n› düflünen baz› ‹s-
lamc› erkekler, y›llarca çilelerini çeken efllerinin üzerine hiç çe-
kinmeden kuma (bazen kumalar) getiriyorlar. Milletvekili, cema-
at abisi, belediye baflkan›, dan›flman, ifladam› ve ayd›n bir dizi er-
kek ‹slamc›, "Allah'›n kendilerine ruhsat verdi¤i"ni söyleyerek
genç k›zlarla nikâh k›y›yorlar.4 Elif H. Toros flöyle anlat›yor:
"Çokefllili¤in bir 'hak' olmad›¤› tamamen gözard› edildi. Kimi
kad›nlar ikinci efli bir nefis terbiyesi olarak gördüklerini söyledi-
ler. Kimileri erke¤in 'hak'k›na karfl› ç›kman›n Kuran'a karfl› ç›k-
mak olaca¤›n› düflünüp yazg›lar›na boyun e¤diler. Kimileri hasta
olup yata¤a düfltüler. Veya 'o kad›n'la mücadele etme yoluna gitti-
ler. Kocas›n›n yeniden evlendi¤ini çok sonradan ö¤renen kad›nlar
kadar, hâlâ bilmeyen kad›nlar›n say›s› da herhalde hiç az de¤il."5
1997 y›l›, 28 fiubat sürecinin bafllang›c› oldu¤u için Türkiye
‹slami hareketi için bir milat. Ama bu y›l›n bir baflka özelli¤i daha
oldu¤u ortaya ç›k›yor. Emine fienliko¤lu'nun Kad›nlar› Kad›nlar
da Eziyor kitab›n› de¤erlendirmeye Fatma Karab›y›k Barbaroso¤-
lu aynen flu cümleyle bafll›yor: "Roman›n yay›mlan›fl tarihi 1997.
Yani ‹slami kesimde ikinci eflin yo¤un olarak konuflulmaya bafl-
land›¤› y›l..."6

4. "‹slamc›l›k dalgas› içinde ön plana ç›kan kimi erkekler bile, baflörtüsü ört-
meyen k›zlarla evlenmeyi tercih etmeye bafllad›lar. Derken, ara dönemlere özgü
ara davran›fl biçimleri, befly›ld›zl› otel tart›flmalar›yla birlikte ‹slamc› gündemi ifl-
gal etti; k›rk yafl sendromlar›, gizli imam nikâhlar›, çöküfl devri psikozlar›." Cihan
Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, say› 137, Eylül 2000, s. 44.
5. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", Osmanl›'dan... için-
de, s. 203.
6. Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile Söy-
lefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000, s. 64.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 127

Çokefllili¤i, kad›nlar›n "kendi aralar›nda en çok konuflup d›fla


karfl› en çok sustuklar›" konu olarak niteleyen Elif H. Toros flöyle
devam ediyor:
"Üniversite mezunu, meslek sahibi kad›nlar› bir erke¤in ikinci
kar›s› olmaya iten sebepler ne olabilir? Seksenli y›llarla beraber
kolay yoldan para kazanma ve köfleyi dönme arzusu toplumun her
kesiminde bir biçimde karfl›l›¤›n› buldu¤una göre, üniversite me-
zunu bir genç k›z›n neden böyle bir iliflkiye girdi¤ini anlamada
toplum olarak geçirdi¤imiz büyük dönüflümün günlük hayat›m›z-
daki yans›malar›n› gözden geçirmek gerekir diye düflünüyorum.
Bu hayatta art›k genç k›zl›k düfllerindeki 'beyaz atl› prensler' yok.
Onun yerine ikame edilen imge biraz daha yafll›, evli, çocuklu,
ama size daha iyi bir hayat vaat eden, sizi metres de¤il 'kar›'s› k›-
laca¤›n› söyleyen, toyluktan ve yoksulluktan fersah fersah uzak-
laflm›fl, 'sevme yetene¤i' oran›nda al›m gücü de yüksek, orta yafl
sendromlu k›r saçl› adamlar."7

Tersine Hidayet Romanlar›

‹slami kesim uzun bir süre zengin ve fl›mar›k k›zlar›n, yoksul ama
gururlu ‹slamc› gençlere afl›k olup örtünmesini anlatan "hidayet
romanlar›" ile "galibiyet" duygusunu tatmin ediyordu. fiimdiyse
"ma¤lubiyet itiraflar›" revaçta. Bunlar›n en popülerlerinden biri
Ahmet Kekeç'in üç bask› yapan, Ya¤murdan Sonra8 adl› roman›.
28 fiubat fonunda geçen roman›n kahraman›, tam da Cihan Aktafl
ve Elif Toros'un betimledi¤i gibi 40 yafl›ndaki Murat. Evli, çocuk-
suz. Yay›nc›l›k yapm›fl, hakk›nda dava aç›lm›fl. fiimdi k›rtasiyeci-
lik yap›yor. ‹slamc›, ama pek namaz k›lm›yor. Evinde s›k›l›yor.
Efli Rana'dan s›k›l›yor. ‹flinde s›k›l›yor. Aktüalite kendisini s›kt›¤›
için dünyayla da pek ilgilenmiyor. ‹lgisini ve aflk›n› üvey k›zkar-
defli Hülya ve 68'li profesör bir baban›n k›sa saçl›, flizofreni teda-

7. Elif H. Toros, "Hayat, Hikâyeler ve Suskunlu¤a Dair", s. 204.


8. Ahmet Kekeç, Ya¤murdan Sonra, fiehir Yay›nlar›, 1999, ‹stanbul.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
128 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

visi görmüfl k›z› Müge'de yo¤unlaflt›r›yor. ‹kisine de ulaflam›yor


ve 312. maddeden hapse giriyor.9
Buna karfl›l›k Emine fienliko¤lu'nun Kad›nlar› Kad›nlar da
Eziyor roman›ysa flafl›rt›c› bir biçimde flu sat›rlarla bafll›yor:
"– Meziyet dur! Dur atma kendini. ‹ntihar etmek günaht›r,
yapma!..
Uçurumun kenar›ndan kendisini atmak üzere olan Meziyet göz-
yafllar› içinde arkadafl› Habibe'ye döndü:
– B›rak beni Habibe, b›rak. Art›k yaflamak istemiyorum. Ben
evli bir kad›n oldu¤um halde bir erke¤e âfl›k oldum. Ben bunu tar-
tamam. ‹zzetim lekelendi, flerefim sars›ld›."10
Asl›nda Meziyet rüya görmektedir. Roman›n ilerki sayfalar›n-
da, bir kad›n s›¤›nma evinde çal›flan Meziyet kocas› Ali'nin kendi-
sini aldatt›¤›n› ö¤renip evi terk eder. Bu arada rüyas› gerçek olur
ve kocas›n›n asker arkadafl› –yine evli olan– Malik'e âfl›k olur, fa-
kat bunu itiraf edemez. Bu arada Malik'in de gayretleriyle Ali,
Meziyet'ten özür diler ve bar›fl›rlar. Meziyet, bütün s›rlar›n› yaz-
m›fl oldu¤u günlü¤ünü yakar ve flu fliiri m›r›ldan›r:
"Derince iki mezar kazd›m flu an manada
Birinde sen vars›n, birisinde eski ben,
Örttüm mezar›m›z› ve m›hlad›m tafllarla
Ne sen ç›kabilirsin ordan, ne de eski ben!"
"Ben roman› çok çabuk yazar›m, ama onun üzerinde y›lllarca
tespit yapar›m. Benim mesaj kayg›m vard›r. Olmamas› laz›m di-
yorlar. O zaman ben yazmam roman," diyen Emine fienliko¤lu'na
Meziyet'i soruyoruz. "Biz Meziyet'le çok u¤raflt›k. Psikolo¤a bile
götürdük ve Allah'a çok flükür kurtard›k kad›n›," cevab›n› verdi.
fienliko¤lu ile röportaj›m›z flöyle devam etti:

9. Bütün çaresizli¤i ve zavall›l›¤›na ra¤men yine erke¤i esas kahraman yapan,


kad›nlara onun üzerinden roller biçen bu romanda, Murat hapse giriyor, ama orta-
daki ya¤murdan en çok kad›nlar›n ›sland›¤› ortada. Belki de yaln›zca kad›nlar ›s-
lan›yor. Çünkü flemsiyeler hep erkeklerin elinde.
10. Emine fienliko¤lu, Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor, Mektup Yay›nlar›,
1997, ‹stanbul, s. 9.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 129

Son dönemlerde ortal›kta pek görünmüyorsunuz...


EM‹NE fiENL‹KO⁄LU: Öncelikle televizyonda baz›lar› taraf›ndan
kullan›ld›¤›m› fark ettim. ‹stedi¤im fleyleri bana söyletmediler,
kendi istediklerini söyletmeye çal›flt›lar. ‹kinci olarak, halk önün-
de dini tart›flma yapman›n uygun olmad›¤›n›, ‹slam kültüründe tav-
siye edilmedi¤ini ö¤rendim. Bu yüzden tart›flma programlar›na
ç›km›yorum.

Ça¤›r›yorlar da m› ç›km›yorsunuz?

Davet edenler oluyor. Ç›kabilece¤im kifliler galiba çok azar iflitti-


ler afl›r› laiklerden, ça¤›rm›yorlar. Zaten itiraf da etmifllerdi. Örne-
¤in Mehmet Ali Birand, benim için "onu ç›kartt›¤›m için çok elefl-
tiri ald›m," demiflti. Herhalde baz›lar› korkuyor. Öyle insanlar ça-
¤›r›yor ki, dünyay› verseler gitmem, ölümüne gitmem. Çünkü
müslüman› çok afla¤›layan kifliler. Bir insan dinsiz olabilir. Bir
dinsizin program›na ç›kabilirim, benim aleyhime konuflan›n da,
ama beni afla¤›layan›n asla.

‹slami kesimden baz›lar› da sizin ekranlarda görünmenizden ra-


hats›z oluyordu.

Evet, maalesef öyle enteresan bir dönem yaflad›m. Ben inand›¤›


gibi yaflayan biriyim. Taviz vermem, ama hatalar›m› da çok çabuk
düzeltirim. Görüfllerimi, tav›rlar›m›, üslubumu gözden geçiririm.
Elefltirilere önem vermek laz›m, durup dururken olmaz. Baz›lar›-
n› hakl› buldum ve bunlar› düzelttim. Baz› elefltirilerin de çok k›-
s›r oldu¤unu gördüm.

Çarflaf giymeniz baz› ‹slamc›lar› da rahats›z ediyor, yeterince


modern bulmuyorlar.

Bunu ‹slami kesimden söyleyen kardefllerimiz flüphesiz iyiniyetli-


ler, yaln›z onlar afl›r› putçular›n ruhunu tan›m›yorlar. Onlar› çok
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
130 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

iyi tan›sayd›lar, böyle konuflmazlard›. Beni çarflaf›mdan dolay› is-


temeyen mesela bir afl›r› laik, ötekilerini baflörtülü diye istemeliy-
di, de¤il mi? Hay›r. Onlar›n kast› baflörtüsü veya çarflaf de¤il, bi-
zim inanc›m›z. Bizim hür olmam›z› istemiyorlar. Bu yüzden biz
mahkûmlar› oynam›yoruz, Türkiye'de mahkûm yafl›yoruz. fiimdi
özel dersanelere bile baflörtüsü yasa¤› getirildi. Bu ABD'de zenci-
lere otobüs yasa¤›na benzer sonuçlara yol açabilir.

Bir zamanlar çarflaf m›, de¤il mi? Rengi ne olsun tart›flmalar›


vard›.

Vard›. fiu an o tart›flmalar sürmüyor, ama devreye baflkalar› giri-


yor. Bilginin olmad›¤› yerde fikir çat›flmas› çok olur. Benim de di-
ni temelinden de¤il, beflinci-onuncu kaynaklar›ndan ö¤rendi¤im,
içine hurafelerin de kar›flt›¤› dönemim olmufltur. Herkeste eksik-
likler var. Ama bir insan ahireti Allah'›n mülkü olarak düflünürse,
cennetin genifl oldu¤unu düflünürse "Neden çarflaf›n siyah de¤il?
Neden benim tarikat›mda de¤ilsin?" kavgas› yapmaz. Ufuklar dar
olunca kifli çok sald›rgan olabiliyor ve kendi gibi düflünmeyen
herkesi aya¤› kaym›fl ya da münaf›k olarak görüyor.

Ben on befl y›ld›r ‹slami kesimi izlemeye çal›fl›yorum. Çok büyük


dönüflümler yafland› diye düflünüyorum. Siz nas›l bir bilanço ç›-
kar›yorsunuz?

Çok do¤ru. Ben de son yirmi y›la bakt›¤›mda çok flafl›r›yorum.


Neden? Dinde olmayan baz› fleyleri Allah istiyor diye ç›karm›fl›z;
bazen büyütmeye gerek olmayacak konularda tart›flm›fl›z; bir de
as›l önemli konular› önemsiz gibi görmüfl, tali olana e¤ilmifliz.
Örne¤in ben gençlik y›llar›mda "her fleyin tek sorumlusu düzen-
dir" san›rd›m. Düzen haks›zl›k yapmasa birçok meseleler düzele-
cek san›rd›m. Ama içine girdikçe gördüm ki, ‹slami ilimi ‹slam'›n
temel kaynaklar›ndan almad›¤›m›z için ana konuya lay›k›yla par-
mak basamam›fl›z. Nedir bu ana konu? Kalpler bir Bilal-i Habefli
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 131

kalbine çevrilmeliydi. ‹man güçlü olursa insan mücadelesini vere-


bilir, birçok fleye tahammül edebilir. Ama iman güçlü olmazsa
çok çabuk y›k›l›rs›n›z.

Düzenle çok u¤rafl›rken iman› ihmal ettik mi demek istiyorsu-


nuz?

Düzenle çok u¤raflt›k de¤il. Çok u¤raflmad›k, bilinçsizce u¤raflt›k.


Düzen bize kan a¤lat›yor. Türkiye'de hayat› burnumuzdan getiri-
yor. Düzen affedilmez, affedilmemeli. Ama her fley düzen de¤il-
dir.

Düzen a¤lat›yor diyorsunuz ama kad›nlardan baflka pek a¤layan


görünmüyor.

Ben kad›n-erkek ayr›m› yapm›yorum. Çünkü kad›nlar kadar er-


keklerin, erkekler kadar kad›nlar›n da do¤ruyu anlamaya ihtiyac›
var. Bir de iman›n diflisi, erke¤i olmaz. Ben mutfak ya da elifli ö¤-
reten bir dergi ç›karm›yorum. Fikir alan›nda kad›n-erkek ayr›m›
yapm›yorum.

Ma¤duriyet anlam›nda esas kad›nlar a¤lamad› m›?

Evet, baz›lar›n›n söyledi¤i gibi gerçekten ataerkil bir düzen var.


Ayn› inançta olan k›zla erkekten erke¤i okutup k›z›n okumas›na
izin vermiyor. Gerici, yobaz, ça¤d›fl› bir sistemle karfl› karfl›yay›z.
Bir de devlet birkaç ç›lg›n›n kiniyle hareket ettiriliyor. O yüzden
baflörtüsüne takt›lar. Ço¤u bafl›n› aç›p okula gidiyor. Hadi bakal›m
flimdi ne yapacaklar? Bilmiyorum. Ama sonuçta hiç hofl olmayan,
korkunç bir noktaya var›ld›. Herkes kin dolu hale gelmeye baflla-
d›. Üç-dört y›ld›r kimi görsem "Niye ayaklanm›yoruz, niye bir fley
yapm›yoruz, ne yapacaksak yapal›m" diyor. 20 y›l önce bunlar
yoktu. 20 y›l önce sloganlarla deflarj olunuyordu, ama "öleceksek
ölelim" denmezdi.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
132 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Baflörtüsü meselesinde ‹slamc› erkeklerin, bu davaya gerçekten


sahip ç›kt›klar›na inan›yor musunuz?

Temenni olarak evet, fiili olarak hay›r. Sinirlenip, küfredip –küf-


retmek ibadet de¤ildir– k›zanlar olsa da gereken yap›lmad›. Gere-
ken yap›lmad›kça hiçbir eylemin, protestonun de¤eri yoktur. Bir
defa, ülke çap›nda insan›m›z neyin gerekti¤ini bilmiyor. Bilse bu
kadar köle kalmazd›.

Sizin bir yaz›n›z› on y›l önce kitab›ma alm›flt›m: "Genç k›zlar dik-
kat, ‹slam›n nikâh›n› suistimal edenler var." fiimdiyse daha çok
evli kad›nlar›n kocalar›na dikkat etmesini istiyorsunuz galiba.

Öyle de¤il. O söylemimde de¤iflen bir fley yok. Gene nikâh suisti-
mal ediliyor. Tabii kad›n›n, k›z›n aptal›ndan faydalan›yorlar. Al-
datan da aptald›r asl›nda, çünkü kendisini de aldat›r. Her iki taraf
için de insan onurunun kayb› geçerli burada. Kad›nlar› Kad›nlar
da Eziyor roman›mda "kad›nlar, kocalar›n›za dikkat" demiyorum.
Diyorum ki, her alanda kad›nlar kad›nlar› eziyor. Sizin ilk düflma-
n›n›z, erkek oldu¤unuz için, kad›n olmaz. ‹lk etapta sizi bir baflka
erkek k›skan›r. Kad›n› da kad›n k›skan›r. ‹lk tepki beylerden gel-
mez. Önce han›m arkadafl› onu k›skan›r ve ezmeye çal›fl›r. Bir de
roman›mda ›srarla üzerinde durdu¤um, son zamanlarda çok moda
olan evli erkeklere âfl›k olma modas› var. Neymifl efendim, "elim-
de de¤il" diyorlar. Bu söz bana çok insanl›k d›fl› geliyor. Baflkas›-
na ait bir insana âfl›k oluyorsunuz ve o kad›n›n elinden onu çalma-
ya çal›fl›yorsunuz.

‹slami kesimde bu nas›l mümkün oluyor?

Bu her kesimde var.

"‹kinci efl" meselesinin çok artt›¤› söyleniyor?


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 133

Hay›r s›r›tan bir art›fl yok, bilhassa azalma var. Benim konum za-
ten iki evlilik de¤il. Adam›n kafas›nda evlilik yok bile, ama kad›n
ona âfl›k oldu¤u için adam› bafltan ç›kar›yor. Adam›n han›m›n› hiç
düflünmüyor. Bunu söylerken ‹slami kesim filan diye ayr›m yap-
m›yorum.

Ama müslümansa zina oluyor.

Müslüman de¤ilse de zina olur, ama o öyle düflünmez ayr› mesele.


Mesela bir haber spikerinin sevgilisiyle konuflmufltum geçmiflte.
"O evli ama," deyince "Beni ilgilendirmez, onun sorunu," dedi.
"Kar›s›na yaz›k günah de¤il mi? Bir de sosyal demokrat›m diyor-
sunuz," dedim. "O kar›s›n›n problemi," dedi. Buna benzer fleyler,
‹slami kesimde dini k›l›fa sokarak yap›l›yor.

Nas›l yap›l›yor?

Mesela "bir erke¤in birden fazla evlenmesi caizdir. Niye ikinci


han›m› ben olmayay›m?" diyenler olabiliyor. Ama bu eskiye göre
az›nl›kta. Kültür seviyesi yükseldikçe azal›yor.

Tam da kültür seviyesi yüksek baz› ‹slamc› yazarlar›n, politikac›-


lar›n genç k›zlarla ikinci evliliklerini yapt›klar› söyleniyor.

fiu ana kadar sizin anlatt›¤›n›z gibi örnekler duymad›m. Sadece


baz› erkek yazarlar›n çevresinde çok k›z›n dolaflt›¤›n› duydum. Bu
her kesim için bir problem. Y›llar önce Cüneyt Ark›n'›n han›m› te-
levizyonda han›mlara "Ne olur kocam›n etraf›ndan çekilin, onu
rahat b›rak›n," demiflti. Bu dikkate al›nmas› gereken bir ça¤r›. Ka-
d›nlar neden flöhretli erkeklerin etraf›nda çok dönme ihtiyac› du-
yuyorlar? Bir de zengine. Zengin erkeklerin çevresi de k›z-kad›n
dolu. Bu tür k›zlar›n-kad›nlar›n, izzet savafl› nedir, flahsiyetli bir
kad›n nas›l olur gibi hususlar› ö¤renme flans› pek olmuyor. Film-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
134 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

lerin de rolü var. O kadar do¤al, normal gösteriliyor ki gençler


bunlara inan›yor.

Bir zamanlar tüketmek ay›p görülüyordu. Evlere koltuk almak


bile tart›fl›l›rd›.

Bu tasavvufi anlay›fltan geliyordu, yaflad›k. Tabii ki az eflya olma-


s› daha güzeldir, ama koltuk da haram de¤ildir. Ama koltu¤un ha-
ram oldu¤unu zannetti¤im y›llar›m oldu. Ne zaman haram olma-
d›¤›n› ö¤rendim, çok flafl›rm›flt›m.

Hâlâ böyle düflünenler var, de¤il mi?

Var tabii, ama bu yüzden kimse ay›planamaz. Fakat bu kifliler, ev-


lerinde koltuk olan›n haramda yaflad›¤›n› düflünüyor ki tehlike de
burada.

Kolejler, tatil köyleri...

Tatil köyleri ‹slam'›n yasak etmedi¤i bir fley, ama baz›lar› ifli 盤-
r›ndan ç›kard›. Tatil Peygamber Efendimizin de yapt›¤›, insan›n
ihtiyac› olan bir fleydir. Ama tatili dinsizlik panay›r›na çevirme-
mek, ‹slam'a uygun yapmak gerekiyor. Benim böyle bir projem
oldu¤u için bana da laf atanlar oluyor. Ben hem tahsilimizi, hem
tatilimizi yapal›m istiyordum. Benimki farkl› bir fleydi. Kad›n-er-
kek kar›fl›k, laubali bir manzara görünüyor flimdi baz› tatil köyle-
rinde. Ama bunlar az›nl›kta. ‹slami kesimin ço¤unlu¤u bu de¤il,
ekranda görünen de¤il.

Birçok yerde haremlik-selaml›k kalmad›.

Bu konuda tam bir flok yafl›yorum. Mesela bir Samanyolu TV'ye,


bir Kanal 7'ye ak›l erdiremedim. Kahroldum, günlerce a¤lad›m,
çok kötü günler yaflad›m. Hatta bir örgüt kurup flu Samanyolu ve
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 135

Kanal 7 yöneticilerini bir güzel dövdürtsem mi dedim. Sonra "ne


yap›yorum ben, ç›ld›r›yor muyum?" diye sordum kendime. Bu flok
hâlâ sürüyor.

Nedir bu flok?

Bir müslüman, göbe¤i görünen bir han›m›n oynad›¤› reklam› na-


s›l al›r da yay›mlar? E¤er ben televizyonu yürütmeye para yetiflti-
remiyorsam, o zaman 24 saat de¤il de 3-5 saat yay›n yapar›m.
Gençlere yönelik tecavüzler çok daha artm›fl durumda. Gelen mek-
tuplar›n haddi hesab› yok; annelerden neler dinliyorum. Neden?
Çünkü çocuklar korkunç filmler seyrediyor. Yak›nda Bat›'ya dö-
nece¤iz. Bat›'da tecavüz olaylar› saniyeye indi. Baz›lar› Türki-
ye'de cinsel açl›k olmas›na ba¤l›yor tecavüzleri. Cinsel tokluk olan
yerleri de görüyoruz.

Piyasa gere¤i mi böyle yap›yorlar?

fiunu anlad›m: Demek ki ayn› sanc›y› çekmiyormufluz. Öyle ol-


sayd› beni bu kadar a¤latan filmleri yay›mlamazlard›. Demek ki
ayn› bakm›yormufluz, hesaplar›m›z, inançlar›m›z ayn› de¤ilmifl.

Bir ayr›flma m› var?

Tabii ki ayr›flma yafl›yoruz. Beni öldürseler öyle bir resim koy-


mam dergime.

Siz mi az›nl›ktas›n›z?

Bilemiyorum, galiba biz az›nl›¤›z. Çünkü canl› yay›nlarda o kadar


bekledi¤im halde ne Kanal 7, ne Samanyolu elefltiriliyor. Birisi
"Nedir bu rezalet, sizi protesto ediyorum," diyebilirdi. Mektuplar
ya¤abilir, telefonlar edilebilirdi.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
136 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Demek ki insanlar bunu tercih ediyor.

Demek ki.

Örtülü spikerlerin say›s› çok az...

Kompleksleri var. ‹slam'a göre bir iflyerini, televizyonu yürütme-


yi kompleks yapanlar var. Bu yüzden aç›k bayan› ç›kart›yor, kapa-
l›y› ç›kartm›yor. Ben olsam ikisini de ç›kart›rd›m. A盤› ç›kar›r›m,
ama s›rt›na kadar a盤› de¤il.

Bir nevi "Güzin Abla" yönünüz var, de¤il mi?

Güzin Ablal›¤a soyunmad›m ama olaylar götürüyor oraya. Mese-


la bir han›m a¤layarak telefon aç›yor. Eflyalar›n› toplam›fl, eflini
b›rakacakm›fl. Ayr›lmamas› için bir saat dil döktüm.

Niçin ayr›l›yormufl?

Bir k›zla ç›k›yormufl efli. Adam, han›m›n›n bildi¤ini de bilmiyor.


Sen bir defa gerekeni yap, ondan sonra ayr›l. Önce bir defa ültima-
tomu ver. Benim boyumu aflacak kadar soru geliyor. Bu Güzin
Ablal›¤› da aflm›fl bir durum. ‹nsanlar›n derdini dökece¤i bir yer
yok. Baflörtülü memurlar, ö¤retmenler, ö¤renciler problemi Tür-
kiye'de asla d›flardan göründü¤ü gibi de¤il. Altyap› olarak mah-
volmufl insanlar var. Onlar›n çocuklar› devletini "baba" olarak de-
¤il, anne-babas›n› ezen bir kurum olarak görüyor.

Roman›n›zda s›¤›nma evi olgusu var. Bu ciddi bir sorun de¤il mi?

fiu müstehcen filmlerle birlikte –illa dindar ailelerde de¤il, bana


her kesimden gelenler var: h›ristiyanlar, telefonla görüfltü¤üm sa-
tanistler var– kar›-koca aras›ndaki özel iliflkiler dehflet derecede
bozuldu. Çünkü adam televizyonda gördü¤ü kad›n› yata¤›nda
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 137

görmek istiyor. Onu bulamad›¤›ndaysa mutsuz olup han›m›n› ra-


hats›z ediyor. Devlet hâlâ bunu görmüyor, psikologlar buna de-
¤inmiyor. Tabii dayak yiyen han›mlar da görmemezlikten geline-
mez. Ama han›mlar da dayak at›yor. Kad›n zalimse kocas›n›n h›n-
c›n› çocu¤undan al›yor. Demek ki kocas›n›n elindeki imkân ken-
disinde olsa, onu dövebilir. Yani zalimin erke¤i-diflisi yok.

Diyanet Vakf›'n›n kitab› tart›fl›ld›. Erkek en son aflamada kar›s›-


n› dövebilir mi sizce?

Kad›n nüzul yapt›¤›nda ne olaca¤› hadislerde var, ama erkek yap-


t›¤›nda ne olaca¤› yok. Nüzul yapan kad›n da erkek de dövülür. ‹s-
lam'a göre erkek han›m›n›, en son aflamada kendi döverken, ha-
n›m kocas›n› polise dövdürtür.

Baflörtüsü ma¤duriyetinin ne gibi boyutlar› var?

Psikiyatrislere gidenlerin haddi hesab› olmad›¤› gibi devletin için-


de müthifl bir enerji birikiyor. Bu düzen akl›n› baflörtülülere tak-
m›fl oldu¤u için hiçbir yerde okuyamayacaklar. Mesela M›s›r'da o
kadar k›z vard›, devlet denkli¤i kabul etmeyince o kadar k›z dön-
dü. ‹lk dönemde baz› k›zlar "‹slam'› tebli¤ için okuyoruz" diyor-
lard›. Sen do¤ru dürüst bilmiyorsun ki neyi tebli¤ edeceksin? Ba-
z› ça¤dafl yobazlar da birkaç kiflinin sözüne bak›p binlerce k›z›
mahvettiler. fiimdi iç dünyada büyük f›rt›nalar kopuyor. "ABD'ye
mi s›¤›nsak?" diye düflünenler var. ‹talya kabul ediyormufl diyor-
lar. Henüz baflörtüsü yüzünden kaçmalar bafllamad›, ama hep s›¤›-
n›lacak ülkeler konufluluyor. Bir devlet kendi vatandafl›n› bu hale
nas›l getirir? Efendim biz ‹slam devleti kuracakm›fl›z. Bunun ce-
zas›n› baflörtülü k›zlar m› çekecek? O genç k›zlar›n birço¤u ‹slam
devletinin ne oldu¤unu bilmiyor bile.

Zenginler k›zlar›n› yurtd›fl›na yolluyor. Ya fakirler?


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
138 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Onlar da okuyam›yor ya da bafl›n› aç›yor. Bir iflkence bu. "Yuna-


nistan'da Türklere bask› yap›l›yor", "Do¤u Türkistan'da Türkler
periflan" gibi söylemleri Türkiye'nin lügat›ndan ç›karmas› gereki-
yor, çünkü kendisi en büyük bask›y› yap›yor. Baflörtü sorunu çok
büyük yara açacak, kimse göremiyor bunu.

Bunun d›fl›nda kad›nlar nelerden yak›n›yor?

Türkiyeli müslüman kad›nlar›n en büyük flikâyetlerinden birisi dü-


zenin yapt›¤›, insan f›trat›na ayk›r› ifller. Öncelikle müstehcen ya-
y›nlar. Bir de müslümanlar "bu ayr›l›klar nedir?" diye sormaya bafl-
lad›lar ilk kez. Hurafelerle savafl bafllad›, çok olumlu bu. Ama baz›
konularda da üslup ve tav›r yanl›fllar› da yap›lm›yor de¤il. Eksik-
likler var. Gerekli tav›r al›namad›. Buna biraz da Erbakan sebep ol-
du. Erbakan parma¤›n› kald›rsayd› bu insanlar ayaklan›r, kendini
gösterir, flikâyetini dile getirir, yani meflru bir eylem yapard›. Bütün
liderler "susun, sak›n bir fley yapmay›n, sak›n k›m›ldamay›n," de-
diler. Bu da adland›ramad›¤›m bir sonuca do¤ru gidiyor. Ne yapa-
bilirler, diyeceksiniz. Halk›n devletinden kopmas› kadar tehlikeli
bir fley yokken, bu u¤urda u¤raflanlar var. Ben devletine hayran,
afl›k olsun demiyorum. Ama devleti elefltirmek ayr›, ondan kopmak
ayr›. Ben en kötü devleti hiç devletsizlikten daha iyi görürüm. Ayr›-
ca vatan benim vatan›m. ‹nsanlar›n vatanlar›nda kan a¤lamas› be-
nim hofluma gitmez. Zaten biz ‹slam devleti kurmakla sorumlu da
de¤iliz, biz ‹slam'a göre inanmakla sorumluyuz.

Demokrasiyi savunuyor musunuz?

Demokrasiye inanm›yorum ki nas›l savunay›m?

Son dönemde çok kifli demokrasiyi savunmaya bafllad›.

Baz›lar› onlar›n takiyye yapt›¤›n› san›yor ama imanda takiyye yok-


tur. Onlar "madem ki demokrasi ço¤unlu¤un istedi¤idir, ben de
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 139

ço¤unluk içinde olsam ne kaybederim," diyorlar. Ama onlar de-


mokrasiye gerçekten çok inanm›fl durumdalar, ama ben inanmad›-
¤›m için söyleyemiyorum. ‹nansayd›m söylerdim.

Kad›nlar kendi aras›nda dayan›fl›r san›l›rken, siz birbirlerini ez-


diklerinden söz ediyorsunuz.

Kad›nlar ikiye ayr›l›yor: Dayan›flma içinde olan çok gayretli ha-


n›mlar›m›z var, ama bu arada belirli çizgisi olmayan han›mlar›m›z
var. Bu her kesim için geçerli.

Kad›nlar birbirlerini cinsel nedenlerle mi k›skan›yorlar?

K›skanmakla kalsalar iyi, ama masa bafl›na kendisi geçmek istedi-


¤i için di¤er kad›na zulmedenler var. Güzel bir kad›n her yerde
mutsuzdur, çünkü k›skananlar taraf›ndan huzursuz edilir.

Çal›flan k›zlara yönelik tacizler çok oluyor mu?

Eskiden bu konuda flikâyetler daha fazlayd›, son günlerde neden-


se pek gelmiyor. Ya han›mlar bilinçlendi, ya beylerde bir düzelme
oldu ya da bana ulaflm›yor.

Eskiden dergilere kad›n resmi konmazd›, banka ilanlar› al›n-


mazd›?

Resimleri günah diye koymazd›k, sonra baz› âlimlerimiz günah


olmad›¤›n› söyledi. Mesela ben günah diye bütün gençlik resimle-
rimi y›rtm›flt›m, flimdi elli yafl›ma yaklafl›rken resim çektiriyorum.
Burada fikri bir de¤iflim yok, düzeltme, geliflme var. Benim de fi-
kir yap›m fazla de¤iflmedi, ama yanl›fllar›m› düzeltmeye çal›fl›yo-
rum. Birkaç senedir a盤›m› kapatmak için akaid ve f›k›h okuma-
ya bafllad›m. Bu anlamda Kuran'a dönüfl yapt›m. Bana "bu gece
‹slam devleti kuruyoruz," deseler ben flahsen istemem. Çünkü me-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
140 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

sele me¤er ‹slam devleti de¤ilmifl, anlad›m. Adam evinde çocuk-


lar›na adaletsizse, ufac›k nedenle kar›s›n› dövüyor ve ona "sen çir-
kinsin" gibi hakaretlerde bulunuyorsa, o insan ‹slam devletinde
olsa ne yapar? Alt›ndakilere kan kusturacak. Ben ‹slam devleti
olursa herkesin düzelece¤ini zannediyordum. Me¤er öyle de¤il-
mifl, kalpleri, inanc›, beyni düzeltmek çok önemli. Ama hem kal-
bi, hem beyni düzgün bir halk oluflursa Bat› hukuku yerine ‹slam
hukukunun gelmesini tabii ki isterim.

Bafltaki ütopyalar›n›zda epey k›r›lma olmufl galiba?

‹çteki yanl›fllar› görmek, insan›n aya¤›n› yere basmas›n› sa¤l›yor.

1990 ortalar›nda "geliyoruz" duygusu vard›, de¤il mi?

O zamanlar tek suçlunun düzen oldu¤u san›l›yordu. fiimdi böyle


olmad›¤› anlafl›ld›. Birçok lider Nuh Mete Yüksel'in yapmad›¤›n›
yap›yorlar bize. Onlara inanarak ba¤lanm›flt›k, onlara güvenmifl-
tik. Bizi rencide ettiler. Bir de bakt›k ki hiçbir fley yapmad›lar, bir
fley söylemediler. Sonra düflündük ki bunlar devletin bafl›na gelse-
ler ne olacakt›. Hemen dökülüverdiler. ‹zzetli bir kalk›fl, izzetli bir
liderlik gösterilmedi bize.

Hepsi erkek...

Tabii ki erkek. Türkiye'de arkas›ndan milyonlar› sürükleyen lider


bir kad›n yok. Keflke öyle kiflilikli, güçlü bir kad›n lider olsa ben
flahsen giderim arkas›ndan.

Bir ara Çiller baflörtülülere sahip ç›kt›.

Çiller'in gönlü ‹slam'dan yana olsayd› birçok fley yapabilirdi. Ba-


zen kaybetmeyi göze alm›fl olsa da, baz› durumlarda da müslü-
manlar› kazanmak istiyor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 141

Kamusal Alanda Kad›n kitab›n› biliyor musunuz?

Evet, çok güzel bir kitap.

Burada 1997'nin ‹slami kesimde ikinci eflin yo¤un olarak konu-


fluldu¤u y›l oldu¤u söylenmifl.

Fatma Karab›y›k burada neye dayanm›fl anlamad›m. ‹kinci efl hu-


susu geveze erkekler aras›nda hep varolan bir fleydir. Bu yeni de-
¤il. 1997'yi neden böyle ele alm›fl bilmiyorum, böyle bir olgunun
da fark›nda de¤ilim.

1997, do¤ru ya da de¤il, böyle an›l›yor. Ama bu y›l esas olarak 28


fiubat sürecinin bafllang›c›. Bir milat. Bir taraftan ‹slami hareke-
te darbe indirilirken erkekler yeni efl derdine mi düflmüfl?

Belki o konuda Fatma Karab›y›k kardeflimizin gözlemleri vard›r.


fiunu söyleyebilirim en fazla: Demek ki baz› erkekler ‹slam'a slo-
ganlar üzerinden ba¤l›ym›fllar ki 28 fiubat'›n gelifliyle bu davay›
b›rak›p kad›n davas›na düflmüfller. Meflgulken, kofltururken fazla
kad›ndan k›zdan bahsetmezlerken, 28 fiubat onlara bu aç›dan ka-
d›n-k›z bayram› yapt›rd›ysa, bir fley diyemem. Fatma Han›m gibi
gözlemci bir insan, durup dururken böyle bir söz söylemez.

28 fiubat'›n faturas› kad›nlara ç›kar›ld› de¤il mi?

Gerçekten böyle. 28 fiubat'›n kad›nlara atm›fl oldu¤u bu lekeyi te-


mizlemek de kad›nlara düfler. Kim yere düflerse o yerden kalkar.
En büyük darbeyi kad›nlar yedi.

Erkeklerin kad›nlar› satt›¤›n› düflünüyorum. 28 fiubat'›n en


önemli olay› Beyaz Yürüyüfl'tü. K›zlar ‹stanbul'dan Ankara'ya
yürüdü, ama erkekler pek bir fley yapmad›.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
142 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Evet, biraz öyle görünüyor. Sadece örtülü kad›nlara darbe indiril-


miyor, kad›nlara her alanda çok büyük bask› var. Oya Baflar-Le-
vent K›rca ikilisinde bile kad›n›n hakk›n›n yendi¤ini görüyoruz ki
onlar kad›n haklar›ndan çok söz ederler. Hep Levent K›rca için
"binbir surat" denir. Ayn› derecede Oya Baflar da "binbir surat"l›k
yap›yor. Neden o yok iflin içinde? "Binbir suratl› adamla binbir su-
ratl› kad›n›n program›" denebilirdi, de¤il mi? En basiti bu.

‹brahim Tatl›ses olay›n› sizin arkadafllar›n›z da yak›ndan izliyor


mu?

Tabii, hatta baz›lar› "Derya Tuna, Perihan Savafl'a yapt›klar›n› çe-


kiyor," diyor. Geçenlerde Canan Ceylan'›n yaz›s›nda bile vard›,
Tatl›ses'in sesinin, bir kad›n›n k›v›rtmas›na ihtiyac› yok ki diyorlar.

Derya Tuna'n›n çekip gitmesi...

Konufluluyor tabii, kiflilikli bir tav›r. Ben baz› alanlarda iyi bir
gözlemci oldu¤uma inan›yorum. Türkiye'de yaflanan her fley akl›-
m›z erdi¤ince bizi ilgilendirir. Mesela ekonomi konusundan anla-
mam, iyi bir gözlemci de¤ilimdir. Ama sosyal konular› tabii ki ta-
kip ediyorum. O kadar meflhur ve mükemmel bir sese sahip oldu-
¤u söylenen bir insan›n program›nda dansöze ihtiyac› olmas› siz-
ce mümkün bir fley mi? Yanl›fl burada bafll›yor. ‹brahim Tatl›ses
hayran› aileler, dansöz oldu¤u için izleyemiyor. Olay›n kad›n-er-
kek boyutu da ilgi uyand›r›yor tabii. Mesela Reha Muhtar'›n prog-
ram›nda konufltu. "O anad›r, evinin kad›n›d›r," dedi. Halbuki ka-
d›n kocas›ndan veya sevgilisinden ana oldu¤u için ilgi görmek is-
temez, kendi oldu¤u için ilgi görmek ister. Yani hiçbir kad›n kabul
etmez bunu. "Sen çocuklar›m›n anas›s›n, bafl›m›n tac›s›n..." Hay›r.
Onun efli, sevdi¤i kifli oldu¤u için onun taraf›ndan önemsenmek
ister.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
ALLAH'IN ERKE⁄E VERD‹⁄‹ RUHSAT 143

Televizyonlarda kad›n-erkek fark etmiyor, sanatç›lara türbanl›


k›zlar sar›l›yor, oynuyor. Bu nedir?

Bu asl›nda her türbanl›n›n asl›nda türbanl› olmad›¤›n› gösteren


somut bir belgedir; bundan daha güzel bir belge olamaz. Zaval-
l›m, baflörtü takmas› gerekti¤ine inanm›fl, ama orada s›n›rlam›fl
kendini; ordan öteye her fleyi yapabilece¤ini düflünüyor. Geçen
öyle birini gördüm ki dansöz onun yan›nda flahsiyetlidir. Hem
dansöz gibi oynuyor, hem de vücudu aç›kta kad›n› alk›fll›yor. Me-
sela flark›lara tempo tutuyor. Bunlar ‹slam'›n bütünlü¤üne inanm›-
yor asl›nda, bir k›sm›na inan›yor. Halk›n içinde bu tipler çok var-
d›r. Bunlar, ‹slam'›n tezgâh›ndan tam olarak geçmifl kifliler de¤il-
dir. Zavall›, temiz, ama bilinçsiz. Türbanl›lar içindeki sayg›n tür-
banl›lar›n say›s› göründü¤ü kadar çok de¤ildir asl›nda. Befl mil-
yon kapal› varsa, yar›s›ndan ço¤u bilinçli gibi görünüyor, ama de-
¤il, yar›s›ndan az› bilinçli.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

‹SLAMCI KADIN:
‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP

K‹TABI bitiren bu bölüme Cihan Aktafl'la yapt›¤›m söylefliyle bafl-


lamak istiyorum. Okuyucunun dikkatini, yaklafl›k yirmi y›ld›r ‹s-
lami hareket içinde yer alan ve hep kad›nlar üzerine yazan Aktafl'
›n gözlem ve tespitlerindeki güçlü özelefltiri boyutuna çekmek is-
terim.

Siz ‹slami camiada kad›n üzerine yazan ilk kad›nlardan birisiniz.


Böyle bir ihtiyaç nereden do¤du?

C‹HAN AKTAfi: Bu bir süreç ifli; k›saca aç›klamak pek kolay de¤il.
Kiflisel süreçlerden, sosyal süreçlerden ve tabii bunlar›n çak›flt›¤›
alanlardan söz etmemiz gerekiyor. Benim ilk gençli¤im 1970'li
y›llarda geçti. Çok zorlu, çat›flmalarla, karfl›tl›klarla dolu bir dö-
nemdi. Kimlik aray›fllar› dönemiydi. Yat›l› okul ö¤rencisiydim ve
köken olarak Anadolulu, Do¤ulu olmak, ayr›ca dini de¤erlere sa-
hip ç›kmak, mesela Allah'a inanmak ve mesela yemek duas›n›n
içeri¤i, hatta be¤endi¤iniz renkler, flark›lar, flark›c›lar, filmler bile,
yat›l› okul ortam›nda zorunlu bir flekilde bir safta bulunmay› ge-
rektiriyordu. Allah'a inand›¤›m için, Solcular›n aras›nda olamaya-
ca¤›ma göre, kendimi ülkücü say›yordum, ama içten içe bununla
yetinemeyece¤imi de biliyordum. Anti-emperyalisttim, büyük bir
medeniyetin varisi say›yordum kendimi; dolay›s›yla tarihimin ve
yerli sayd›¤›m de¤erlerin, emperyalizmin uflaklar› veya kand›r›l-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
146 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

m›fl, beyni y›kanm›fl insanlar sayd›¤›m Solcular taraf›ndan küçük


görülmesini kabullenemiyordum. ‹flin asl›nda emperyalizm, yerli-
lik ve benzeri kavramlar›n pek de derinlemesine konuflulmad›¤›,
duygu ve düflüncelerin edebiyat ve sanatla de¤il, öfkeli bir siyasal
dille ifade edilebildi¤i bir dönemdi. Do¤rusu kimli¤ime iliflkin so-
ru beni çok zorlam›flt›r. Babam orucunu tutan, bazan namaz›n› k›-
lan bir solcuydu ve ezilenlerin yan›nda olmay› en büyük erdem
olarak görürdü. Köy Enstitüsü mezunuydu, Türkiye Ö¤retmenler
Sendikas› (TÖS) Refahiye baflkan›yd›. Akflamlar› evimizde Çetin
Altan makaleleri okunur ve Türkiye'nin bozuk düzeni üzerine ko-
nuflmalar yap›l›rd›. Ama ben Trabzon, Beflikdüzü'nde, onbir ya-
fl›nda, gitti¤im yat›l› okulda Allah'a küfreden solculara kat›lama-
yaca¤›m, Bat› karfl›s›nda kendimi daha afla¤› ve yenik düflmüfl bir
konumda görmeyi kabullenemeyece¤im, çarflafl› kad›nlara "kara
fatmalar" denilmesini kabullenemeyece¤im, ‹stiklal Marfl› yerine
"Enternasyonal"i benimseyemeyece¤im için de ülkücü olmufltum
iflte! O zamanki atmosferin do¤al olarak daha çok duygusal oldu-
¤unu, tav›rlar›m›z›n heyecanlar›m›zla flekillendi¤ini düflünüyo-
rum. Bilgiden ziyade duygular hâkimdi. Marfllar, fliirler, slogan-
lar, Arif Nihat Asya, Ats›z, Töre Dergisi, Emine Ifl›nsu, Necip Fa-
z›l, Sakarya fiiiri, Fetih Marfl›... Tabii, "Tanr› Da¤› kadar Türk, Hi-
ra Da¤› kadar müslüman"d›m, ama madem ki müslümand›m, iyi
bir müslüman olmal›yd›m. Müslüman bir Türk k›z› olarak bugün
Bat› karfl›s›nda bulundu¤umuz konumun, ‹slamiyet'i do¤ru dürüst
anlamamaktan ve yaflamamaktan kaynakland›¤›n› düflünüyor-
dum. ‹stanbul'da üniversitede okurken hem Ülkücü Gençlik Der-
ne¤i'ne gidiyor, hem de solcularla arkadafll›k ediyordum. Bir ta-
raftan da iyi bir müslüman olmaya çal›fl›yordum, inand›¤›n› yafla-
maya çal›flan bir müslüman. Bu benim için çok önemliydi; yani
insan›n inand›¤› gibi yaflamas›... ‹ran Devrimi, Afganistan'›n iflga-
li, Cat Stevens'›n müslüman olmas›, 12 Eylül, ezilenlerin 盤l›kla-
r›, mustazaflar›n müstekbirler karfl›s›ndaki zaferini müjdeleyen
ayetler, kad›n›n erke¤in de¤il de Allah'›n kulu oldu¤u ve ontolojik
olarak erkekten afla¤› olmad›¤›... Kad›n olarak kendini belirli bir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 147

yere oturtmak için özel bir çal›flma içine girmek zorunda kal›yor-
dunuz, çünkü hiçbir fley haz›r de¤ildi. Kiflisel aray›fllar›m ve kimi
zaman raslant›larla elde etti¤im ‹slami verilerle toplumdaki ‹sla-
mi alg›lar birbirleriyle uyuflmuyordu, müslümanlar›n müslüman
kad›n alg›lar› ve müslüman kad›n kimli¤ini karalayanlar›n görüfl-
leri tezat teflkil ediyordu. Bir de dayatmalar vard›. ‹yi müslüman
olacaksan, flunlara flunlara sorgusuz sualsiz itaat etmelisin. Mo-
dern olmak için flöyle yaflamal›, flöyle görünmelisin... Mimarl›k
ö¤renimimim yan› s›ra ‹slamiyet'i ö¤renmeye çal›fl›yordum. Ga-
zetelerde, dergilerde kendi sorular›m› tart›flt›¤›m yaz›lar yaz›yor-
dum. Tabii ki müslüman olarak ‹slami dünya görüflünü benimsi-
yordum, ama modern e¤itim görmüfl ve modernli¤i baz› bak›mlar-
dan içsellefltirmifl bir genç k›z olarak, "‹slam'da kad›n" kitaplar›-
n›n sundu¤u bilgilerle hayat aras›ndaki boflluk üzerine düflünüyor-
dum.

O dönemde kad›n konusu tabu gibiydi.

Öyle say›labilir. Mesela flu son y›llarda bile baz› gazetelerde kad›-


n›n tesettürlü olarak sokakta yürürken bile bir fitne kayna¤› oldu-
¤unu yazanlar oldu. Görünmemelisiniz, sesiniz duyulmamal›,
gülmemelisiniz, soru sormamal›s›n›z. Gelenekte bu mesela kay›n-
pederinin karfl›s›nda ayakta, a¤z› kapal›, hiç konuflmadan el pençe
divan duran kad›nlar olarak karfl›m›za ç›k›yordu, yak›n tarihlere
kadar. Ben, bana yanl›fl gelen birçok konuyu, bilgisizli¤imle aç›k-
l›yordum, ama ‹slam'›n kad›n› erkekten afla¤› gördü¤ünü kabulle-
nemiyordum. Geleneksel bir dini e¤itim almam›flt›m. Bu nedenle
‹slam'a iliflkin araflt›rmalar›m› çok yönlü bir sorgulamayla sürdü-
rüyordum. Yani hem d›fla, hem içe yönelik sürekli bir elefltirel ça-
ba... "‹slam'da kad›n"›n hiç de söylendi¤i, kabullenildi¤i gibi ol-
mad›¤›n› kan›tlamak için tefsirler, tarihler okumal›yd›m. Bu afla-
mada karfl›n›za bir sürü çeliflki ç›k›yor; ayetlerle, Peygamberimi-
zin hayat›yla, sünnetiyle çeliflen hükümlerle s›k›flt›r›l›yorsunuz.
Ayr›ca hayat›n gerçekleriyle, zaruretleriyle çat›flan bu hükümler,
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
148 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

"Yoksa ben iyi bir müslüman de¤il miyim?" diye sorman›za yol
açabiliyordu. Kendinizi e¤ip büküyorsunuz, olmuyor. Kuflak ola-
rak yaflad›¤›m›z bu s›k›flt›r›lma hissi, ‹slami bilgilenme ve bilinç-
lenme, e¤itim ve ö¤retim alan›nda toplum olarak yaflad›¤›m›z sos-
yal ve kültürel kopukluklardan, bu kopukluklar›n yol açt›¤› kültü-
rel floklardan kaynaklan›yor.

1980 ortalar›nda kad›n olarak yazanlar›n say›s› çok azd›; bunla-


r›n içinde kad›n konusu üzerine yazanlar›n say›s›ysa daha da az-
d›. Erkekler taraf›ndan kuflkuyla karfl›lan›yordu...

Hem o vard›, hem de kad›n olarak, isminle yazd›¤›n zaman bile


günah iflledi¤in fleklinde bir tür hassasiyet söz konusuydu. Benim
için önemli olan d›fl tepkilerden çok, hayat›n hakikatiyle, anla-
m›yla ilgili, ölümle ve ahiretle ilgili, ilkelerle hayat, dinle hayat,
müslüman kad›nla hayat aras›nda oluflturulmufl boflluklar ba¤la-
m›nda birtak›m sorular› düzenli olarak cevapland›rabilece¤im bir
aç›lma alan› oluflturmakt›. Asl›nda "‹slam'da kad›n" ba¤lam›nda
yeni aç›klamalara ve tart›flmalara ihtiyaç duyan, bunu zorunlu ha-
le getiren bir toplumsal dalgalanma vard›. Yazd›¤›m yay›nlarda,
örne¤in Yeni Devir'de, okuyucular›m beni çok iyi karfl›lad›; oku-
yucu mektuplar›, okur-yazar çevrelerden ald›¤›m destek, mesle-
¤im olan mimarl›¤› b›rakarak yaz›ya a¤›rl›k vermemde etkili oldu.
Ama ele ald›¤›m konular› ortaya koyma tarz›m nedeniyle, baz›la-
r› da, "Bu yaz›lar› bir kad›n yazamaz zaten," diyerek Cihan'›n er-
kek ismi oldu¤unu sand›lar. Bununla birlikte çok samimi bir çal›fl-
ma içinde oldu¤um ve ayn› zamanda ‹slamiyete samimiyetle ba¤-
l›l›¤›m sezildi¤i için olsa gerek ki fazla tepki almad›m. Gerçi bir
tür sessizlik kimi durumlarda daha a¤›r bir tepki olarak al›nabilir.
Bu, kurulu yap›lar›n, yeni söylemler, sorgulamalar karfl›s›ndaki
ola¤an sessizli¤i belki...

Kad›n üzerine pefl pefle kitaplar›n›z ç›kt›. Bunlar yaln›zca kiflisel


aray›fl›n ürünü müydüler, yoksa birtak›m talepler de var m›yd›?
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 149

1980'de Yeni Devir'de yazmaya bafllad›m. ‹ki tarafl› bir elefltiri ge-
lifltiriyordum. Bir yanda sistemin, hâkim ideolojinin oluflturmaya
çal›flt›¤› bir kad›n modeli vard› ve tüm kad›nlara, bir tür kurtulufl
için bu modelin veya flablonun içine yerleflmeleri, neredeyse kesin
ve "kutsay›c›", ayn› zamanda da alternatifleri, öteki modelleri suç-
layan ve yarg›layan bir dille emrediliyordu. Di¤er tarafta kitaplar-
da ve vaazlarda ‹slam'da kad›n›n olmas› gerekti¤i iddia edilen bir
kad›n tipi vard›. Her ikisi de bana yabanc› geliyordu ve bence
elefltiriyi hakediyorlard›. Beni esas rahats›z eden kendi sesinden
yoksunluk, tekseslilik, özgünlükten yoksun ve aktarmac› model-
lerle dayatmac›l›kt›. Hem geleneksel, hem de modern ve ça¤dafl
görüntülerin arkas›na gizlenen köle ve cariye ruhunu sorguluyor-
dum. Daha ilk yaz›lar›mdan itibaren, kendi ayaklar› üzerinde du-
rabilen, Allah karfl›s›nda "kutsal emaneti", yani bilinçli olabilme-
yi üstlenmifl, birey olabilen kad›n› savundum, tart›flt›m ve iflledim.

Bir kitab›n›z için baflörtülü k›zlar aras›nda bir anket yapm›fl,


ama umdu¤unuz kadar yan›t alamam›flt›n›z.

O kitab› daha sonraki y›llarda haz›rlad›m. 1987'de baflörtülü ö¤-


rencilerin toplumsal kökeni üzerine, anketlere dayanan bir incele-
me yapmaya bafllad›m. Amac›m, baz› sosyologlar›n baflörtülü ö¤-
renciyi bir kentleflme problemi gibi göstermesine karfl›, ‹slamc›l›-
¤›n bir kentleflme ve uyum problemi olmaktan öte, varoluflsal, hi-
dayetle ilgili bir anlam› oldu¤unu ortaya koyacak veriler haz›rla-
makt›. San›yorum, baflörtülü ö¤rencilerin kendilerini yaz›yla ifa-
de etmelerindeki cesaretsizliklerinden dolay› az cevap gelmiflti,
ama yine de bir fikir edinmeye yetecek kadar kat›l›m vard›. O dö-
nemde daha çok sessiz, anonim bir kimlik hâkimdi, tek tek kendi-
ni ifade etmek insanlara yanl›fl ve hatal› olma tehlikesini içerdi¤i
için de zor geliyordu.

Birikim'deki yaz›n›zda ‹slami hareketi kad›nlar›n s›rtlad›¤›n›, en


a¤›r bedeli onlar›n ödedi¤ini söylüyorsunuz. Ama dönüp bak›ld›-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
150 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

¤›nda yazan, öne ç›kan kad›n say›s› çok fazla de¤il. Baflörtüsü ha-
reketinden çok say›da yeni ayd›n›n ç›kaca¤›n› tahmin ediyor-
dum, olmad›. Yoksa ç›kt›lar da biz mi göremiyoruz? Y›llar önce
yazanlar›n d›fl›nda birkaç yeni isim var. Hatta y›llar önce yazan-
lar›n baz›lar› da geri çekilmifl durumda.

Evet öyle bir sessizlik var. Kendini ifade ihtiyac› var ve yaz›n›n
bunun için bir araç olarak kullan›lmas›nda, dedi¤iniz gibi bir s›-
n›rl›l›k söz konusu. Ancak bu s›n›rl›l›k Türkiye'de sadece ‹slami
kesime has de¤il. Biliyorsunuz, sosyal demokrat partiler her za-
man kotalar koyarak kad›nlar›n siyasetteki oran›n› yükseltmeye
çal›fl›rlar. Mecliste kad›n milletvekili say›s› yüzde kaç acaba? Tür-
kiye'nin genel görünüflü böyle. Ayr›ca ‹slami kesimde kad›nlar›n
geleneksel olarak kendilerini ifade etmeleri, yaz› yoluyla kamusal
alana kat›lmalar› önünde iki tür engel var. Birincisi, edebi kamu
böyle bir fleye haz›r de¤il, di¤er taraftan "acaba yaz›yla nereye ka-
dar kendimizi üretebiliriz, nereye kadar kendimizi ifade edebili-
riz," sorular›, tereddütlere yol aç›yor. Çok büyük bir fedakârl›k
söz konusu ve maddi-manevi karfl›l›klar› yok. ‹kinci engel ise ‹s-
lam'› daha iyi yaflama, ameli (praksis) olarak daha iyi bir müslü-
man olma kayg›s›yla ilgili. Hayat› daha iyi, yani daha sorumlu bir
müslüman olarak yaflama kayg›s›nda eyleme dönük etkinlikler
yüceltilirken, –özellikle son yirmi y›lda a¤›rl›kl› olarak izlenebile-
ce¤i gibi– bir eylem olarak görülmeyebilen yaz› ve sanatsal etkin-
likler ikinci plana düflürülmektedir. Oysa estetik hayat›n do¤ru bir
flekilde anlafl›lmas› ve yaflanmas› bir yetkinli¤i, olgunlaflmay› tem-
sil eder. Rad suresinin 17. ayet-i kerimesinde geçti¤i gibi: Köpük
da¤›l›r gider, halka fayda verecek fleyse yerinde kal›r.
Bu olumsuzluklara ra¤men yine de kitaplar yaz›lmad› de¤il;
çok yaz›ld› da, bas›lm›yor veya yeteri kadar duyulmuyor. Hatta
1990'larda ‹slami kesimde kad›n yazarlar›n hikâye gibi türlerde
eserler vermeleri dikkat çekiciydi bence. Hâkim medya bu kad›n
yazarlara çok fazla yer vermiyor, edebiyat konusunda zaten tek
yanl› bir sunum var. ‹slami kesim di¤er kesimlerde olup bitenleri
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 151

yak›ndan takip ediyor, ama söylemsel olarak hâkim durumdaki


edebiyat çevreleri ‹slami kesimde yay›mlanan eserlere ilgisiz.
Görmeyince, sözünü etmeyince, yokmufl, yok olabilirmifl gibi bir
tutum tak›n›l›yor sanki.
‹slami kesimde de baflörtülü yazarlar›n eserlerine karfl› farkl›
bir sessizlik var gerçi. Medyada sanki baflörtü sorununun neredey-
se yirmi y›ld›r gündemin birinci maddesi olmas›n›n yaratt›¤› bir
yorgunluk var. "Yine mi baflörtüsü" denilmesin diye belki de ba-
flörtülü yazar görülmüyor veya gözard› ediliyor. Ayr›ca, "baflörtü-
lü yazar" yazsa yazsa baflörtüsünü yazar, diye düflünenler de var-
d›r, baflörtüsünü yazmak bir kusur olmayaca¤› halde. Belki baflör-
tülü yazar›n baflörtüsünü yazsa bile asl›nda kafa kar›flt›r›c› fleyler
yazmas›ndan duyulan ikiyanl› bir rahats›zl›ktan da söz edilebilir.
Tutucular her zaman kad›n yazar› ev ve mutfak köfleleriyle s›n›r-
land›rmak istemifllerdir. Jakoben "laikler" ise baflörtülü kad›n›n,
kendi tariflerini yalanlayan ve denetimlerini aflan zihinsel faali-
yetlerinden tedirginlik duyuyor gibiler. Tabii baflörtüsüne kilitlen-
me herkesi rahats›z ediyor, ama bu kilitlenmede kimse mesuliyet
üstlenmiyor. Yasaklar olmasayd›, herkes her fleyi daha net olarak
görecekti. Yasaklar yüzünden baflörtüsü gere¤inden çok büyük bir
yer tuttu ve de kad›nlar aç›s›ndan çok engelleyici oldu. Gördükle-
ri e¤itime ra¤men, modaya, hâkim Amerikan kültürünün beden
imgelerinin bunca yayg›nl›¤›na ra¤men tesettürü seçme gücüne
sahip olmufl kad›nlar, yasaklardan üreticilikleri, sanatsal aç›l›mla-
r›, genel olarak kamusal alanda varolufllar›, dolay›s›yla da özel
alandaki durufllar›n› netlefltirme, hatta kendi özel alanlar›n› yeni-
den yap›land›rma kapasitesi bak›m›ndan zarar gördüler. Fakat as-
l›nda bütün kad›nlar, dolay›s›yla bütün toplum paylafl›yor bu zara-
r›. Bir güç gösterisi yürütülüyor sanki. Kendisini afla¤›layan Bat›-
l›ya yapamad›¤›n› kendi zay›f›na yap›yor. Ecevit, Merve Kavak-
ç›'y› Meclis'te gördü¤ünde, sosyal demokrat milletvekillerine "fiu
kad›na haddini bildirin!" demiflti. Neler var bu cümlede? Horgörü,
afla¤›lama, pederflahi dilin ve devletçili¤in buyurganl›¤› var ama
demokrasi, hümanizm, fliir yok.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
152 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

‹slamiyat dergisinde ‹ran kad›nlar› üzerine yazd›¤›n›z yaz›da da


"siyah (çarflaf) yorgunlu¤u"ndan söz ediyorsunuz...

Bu da baflörtüsü yasa¤›n›n öteki yüzü. Türkiye'de hâlâ baflörtüsü-


nün yasaklanmas›yla ça¤dafl uygarl›¤a dahil olunaca¤›n› düflü-
nenler var. ‹ran'da ise baflörtüsü mecburiyetiyle daha dindar bir
toplum oluflturulaca¤›n› düflünenler var. Bir yan›lg›n›n iki yüzü
bunlar. K›l›k k›yafet yasaklar›yla, k›l›k-k›yafetteki güdülemelerle
ne daha dindar, ne de daha laik bir toplum oluflturulabilir. ‹ki ülke-
de de bu imkâns›zl›¤› dile getiren kesimler var ve bunlar hep sus-
turuluyor. Sözünü etti¤iniz yaz›da "siyah" tabii ki sembolün ifade-
si. Siyah yorgunlu¤u, sloganlarla hayat aras›nda aç›lan bofllu¤u
doldurmaya yönelik bir çaban›n sonuçlar›na göndermede bulunu-
yor. Sembolün afl›r› kullan›m›n›n bir yozlaflmaya veya kay›ts›zlafl-
maya kap› açmas› her zaman mümkün. ‹ran devriminin bafllar›nda
emperyalizme ve Bat› modas›na karfl›tl›¤›n simgesi olarak öne ç›-
kan çarflaf, sonraki y›llarda o kadar vurguland› ki, hâlâ kad›n›n ka-
musal alandaki faaliyetlerini görünür k›lan bir forma veya milli
bir giyim olarak ileri sürülebilirse de, bir yorgunluktan söz edile-
bilir pekâlâ. Tabii ‹ran'da kad›nlar ille de çarflaf giymeye mecbur
tutulmuyor ama devlet dairelerinde çal›flan bir kad›n yükselmek
istiyorsa, resmi a¤›zlarda "en ideal tesettür tarz›" diye nitelendiril-
di¤i için, çarflaf giymeden edemez.

"Bac›, kamusal alanda misafirdi," diyorsunuz. Burada ev sahibi


olarak hem kamusal alan›n "öteki" sahiplerini, hem de ‹slami
kesimin erkeklerini görüyorsunuz galiba...

‹slami hareketin, "önemli olan inand›¤›n› yaflamakt›r, yaflanma-


yan bilgi gereksiz bir yüktür," diye düflünen, halka hizmeti Hakka
hizmet olarak gören ve zaman›nda "bac›" diye ça¤r›lan kad›n tipi-
ni ele ald›m o yaz›da. Bac›, güncel kamusal-özel tart›flmalar›na
yabanc› bir profile sahip. Ne var ki içinden kopup geldi¤i hayat,
istemese de anlamad›¤› bu tart›flmalar› anlamaya, dilini bilmedi¤i
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 153

bu tart›flmalar›n içine kat›lmaya zorluyor onu. Aksama da burada


bafll›yor. Kamusal alanda maskeler düflüyor, roller tersyüz oluyor.
Modern toplumlarda kamusal alan-özel alan ayr›m› fazlas›yla
mu¤lak. Zaten her fley o kadar üstten, dayatmac› bir flekilde olufl-
turuluyor ki kamusal alan çoklu karfl›laflmalar alan› olam›yor. Ül-
kemizde kamusal alan, resmi ideolojinin istedi¤i tipte vatandaflla-
ra aç›k. Simge kullan›m› sadece bir kesim için, kusur. Dolay›s›yla
bu kamusal alanda baflörtüsü bir damga, bir iflaret. Erkekler bura-
da daha rahat yer alabildikleri için bir bak›ma kad›nlar›n vesayet
ve vekaletini de üstlenebiliyorlar. Bu da erkekleri daha güçlendi-
rirken kad›nlar› daha fazla zay›flatan bir muamele.

"Ev art›k eski ev de¤il," diyorsunuz...

Öyle diyorum, çünkü, internet teknolojisiyle birlikte belki bunu


de¤ifltirici bir dalga kendisini hissettirmeye bafllasa bile, evler
geçmifl yüzy›llarda olmad›¤› kadar k›s›r, kuru ve dar mekânlar ha-
line geldi. Özel alan ile kamusal alandaki de¤iflim sanayi devri-
miyle bafllad›. Eskiden özel alan üretici bir aland›. Kad›n›n özel
alandaki varl›¤› onun üretkenli¤ini destekleyen bir anlama sahip-
ti. Sonra kad›n evden ç›kt›, fabrikalarda çal›flmaya bafllad›. Ev kü-
çülüp üretim alan› olmaktan ç›kt› ve dinlenme alan›na dönüfltü.
Evler eski evler de¤il kesinlikle, ama kad›nlar›n, özellikle de müs-
lüman kad›nlar›n özel alanla ifadelendirilmesi, onlar›n o k›s›r, ka-
pal› alana kapat›lmas› anlam›na geliyor. Bu asl›nda herkesi ilgi-
lendiren genel bir problem.

1990 sonras›nda ‹slamc› erkekler daha kolay uyum sa¤layabili-


yorlar, ama kad›nlar›n bu flans› yok.

Erkeklerin kamusal alan tecrübesinde bir süreklili¤in kolayl›klar›


var tabii... Gerekti¤inde evi için iflinden ayr›lan, fedakârl›k göste-
ren kad›nd›. Görünürlü¤ünün yol açt›¤› problemler son y›llarda bu
fedakârl›¤› daha ifllevsel hale getirdi. Kamusal alanda elbette
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
154 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

inanc›n› yaflama konusunda erkekler de birtak›m zorluklarla kar-


fl›lafl›yorlar ama ne olursa olsun bu süreklili¤in getirdi¤i tecrübe
nedeniyle daha dayan›kl›lar ve kamusal alana daha aflinalar.

Herkes için geçerli olan, ama erkeklerin kolayl›kla terk edebildi-


¤i, kad›nlar›n daha ›srarc› oldu¤u püriten bir yaflamdan söz edi-
yorsunuz. Bir yerden sonra, günümüz koflullar›nda bu tür bir ya-
flam sürmenin de zor oldu¤unu belirtiyorsunuz...

Söz konusu olan püriten bir hayat›n zorlu¤u de¤il de muhayyel,


insan tabiat›n› zorlayan bir din anlay›fl›... Bu din anlay›fl›n›n genç-
li¤in saf duyumlar›nda kazand›¤› anlam tabii ki çok yüce. Fakat
hayatla yüzleflme cesaretini gösterdi¤iniz zaman, yan›lg›lar›n›zla
da yüzleflmeniz gerekiyor. Bu, kiflisine göre, olgunlaflt›r›c› bir tec-
rübe olabilir. Önemli olan direnmeden de¤iflmek veya de¤iflme-
den direnmek de¤il, de¤iflerek direnmektir.

Hz. Meryem, Hz. Fat›ma, Rabia Hazretleri gibi flahsiyetleri ka-


d›nlar için model olarak gösteriyorsunuz. Böyle bir modellefltir-
me erkekler için ayn› yo¤unlukta yap›lm›yor...

Kad›nlar modellere sadakat konusunda daha duyarl› görülebilir-


ler. Ancak, modellefltirme erkekler için de var, hatta onlar için faz-
las›yla var. Biliyorsunuz ki peygamberler erkektir. Hz. Muham-
med, Ali, Ömer, Ebu Zer gibi modeller gelenekte, gündelik hayat-
ta, cesaretin, bilgeli¤in, kahramanl›¤›n, adaletin, takvan›n, züh-
dün sembolü olarak her zaman an›l›rlar.

Bafllang›çtaki püriten de¤erlerden, özellikle erkeklerin büyük


bir h›zla uzaklaflt›¤› bir ortamda hâlâ baz› kad›nlar›n Hz. Mer-
yem gibi masum, Hz. Fat›ma gibi alçakgönüllü, Rabia gibi ta-
hammüllü olmaya çal›flmas› haks›zl›k de¤il mi?
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 155

Kad›nlar dünyas› bilinçlenme ve geliflmede de, yozlaflma ve geri-


lemede de erkekler dünyas›n› izliyor bence. Erkekler bilinçleni-
yor, sonra bu kad›nlara aktar›l›yor. Kad›nlar erkeklerin dolay›-
m›ndan aktiflefliyor. Bu bir Kurani öngörü de¤il flüphesiz ama sos-
yolojik, tarihsel bir gerçeklik, dolay›s›yla dikkate al›nmas› gere-
ken bir fley: Kad›n düflüncesi erkek düflüncesini izliyor. Erkekler
dünyas›nda bir yozlaflma varsa, bu kad›nlar dünyas›na da yans›-
yor. Bu aç›dan bakacak olursak, haks›z ve yanl›fl olan, de¤erlere
sadakat de¤il, yozlaflmaya yatk›nlaflt›ran zaaflara kap›lar›n kolay-
ca aç›lmas› olmal›d›r. Beni rahats›z eden sadakat de¤il, hayranl›k-
lar›n k›r›lganl›¤›, ba¤l›l›klar›n soyutlu¤u, yani "durumu" yeteri
kadar ciddiye almama ve gerekti¤ince alg›lamaya çaba gösterme-
me. Ayr›ca modellerle ilgili bir anlay›fl hatas› da var. Bu modelle-
ri ilkeleri ve duyarl›l›klar› aç›s›ndan anlamak yerine, flekilde yü-
celterek kutsallaflt›rmak...

Unvanlardan, evliliklerden vazgeçen kad›nlardan söz ediyorsu-


nuz. Bunu yapan erkekler var m›?

Ayn› yo¤unlukta olmasa bile vard›r. Toplumda kad›n ile erke¤e bi-
çilen rolle alakal› bir oluflum bu. Erkekler seçebilir, de¤ifltirebilir,
hata yapsa bile affedilebilir, hayat›n› yeni bafltan kurabilir... Bofla-
nan erkek yeniden evlenip ikinci bir hayata bafllar, ama kad›n bu-
nu yapamaz, çocuklar›n› b›rakmaz çünkü. Kad›n›n do¤ru karar
verebilmesi, seçici olmas› çok daha özel bir çaba gerektiriyor. ‹flte
bu yüzden kad›n her zaman s›k› s›k›ya kendi ayaklar› üzerinde du-
rabilece¤i flekilde kendini donatmal›, diye tekrarl›yorum. Hiçbir
zaman varl›¤›n› baflka birine endeksleyerek varolabilece¤ini dü-
flünmemeli. Bu, ataerkil toplumlardan modern toplumlara geçiflle
de alakal› bir olgu. Geleneksel toplumlarda hiyerarflik iliflkiler
vard›r, yani insan teki kurulu bir yap›n›n içinde bir hücre gibi yer
alarak varl›¤›n› tamamlar. Ama art›k birey olarak varolarak ifle
bafllamak gerekiyor. Birey, yani düflünen, akleden, seçen, ba¤lan-
may› bilen, mesuliyet sahibi, müdrik insan.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
156 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

Yaflanm›fl yirmi y›l› de¤erlendirirken nas›l bir ruh haline sahipsi-


niz?

‹slamileflme sürecini yeni bir dünya, vicdanl› ve adil bir dünya öz-
lemiyle yaflad›k. ‹lerlemenin ve geliflmenin, ça¤dafll›¤›n ve mede-
nili¤in görüntülere, kendini inkâra ve afla¤›lamaya, yerli olan her
fleyden tiksinti duymaya ba¤land›¤› bir paradigmaya duydu¤u-
muz tepkiyle, kimlik tan›mlamas› ihtiyac›yla, ‹slamiyet'i ö¤ren-
meye ve yaflamaya çal›flt›k. Tecrübemiz bir flok halinin büyülen-
meleri ve iddialar› kadar sars›nt›lar›n›, çarp›lmalar›n›, savrulmala-
r›n› da kaps›yor. Müslüman olarak yaflamak istiyorduk, ‹slam'a
ba¤l›yd›k; kendimizi bir tarihsel süreklilik içinde hissetsek bile,
Türkiye co¤rafyas›na has "Harf Devrimi" gibi nedenlerle bilgisiz
hissediyorduk. Dini bilgimizin ve perspektifimizin yetersizli¤i
yüzünden belki, tepkisel bir ruh haliyle, bütün felsefi ve sosyal
idelojileri, ö¤renme ve anlama gere¤i duymadan reddediyorduk.
Freud'u, Marx'›, Darwin'i, feminizmi... Derinlerden gelen bir aç-
l›kla f›k›h külliyat›na, tercüme kitaplara dald›k. Önümüze gelen
bilgileri Allah r›zas› için, daha takval› bir yaflant› ad›na hayat›m›-
za yerlefltirmeye çal›flt›k. Bu anlamda yüzy›llar›n müslümanl›¤›na
has çeflitli çeliflkileri de olan tecrübeyi kendi yaflant›m›za s›¤d›r-
maya kalk›flm›fl olduk. Geçmifl yüzy›llara ait yaflant›lar›, kabulleri
biz modern e¤itim alm›fl, farkl› bir zaman diliminde ve farkl› me-
kânlarda yaflayan müslümanlar olarak özümseyebilece¤imizi san-
d›k, bunun için çabalad›k, bu nedenle bazan yanl›fll›klar yapt›k.
Bunun olabilir ve olamaz yönleri vard›, bunlar› kavrad›k.

Feminizme flimdi nas›l bak›yorsunuz?

Feminizmi insanl›k tarihine olumlu bir katk› olarak görüyorum.


Ne de olsa feminizm bir ideoloji, bir dünya görüflü de¤il. ‹nsanl›k
tarihi bugün bakt›¤›m›z noktada eril bir karakter tafl›yor, bu dile ve
dini alg›lamalara, yorumlara da yans›m›fl. ‹slami olsun, h›ristiyani
olsun bütün geleneklerde eril karakter bir flekilde kendini gösteri-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 157

yor. Kad›na bak›fl aç›s›nda –bazan kad›n›n da kendisine bak›fl aç›-


s›nda ve kendini ortaya koyma anlay›fl›nda– insanl›k de¤erini bil-
lurlaflt›racak birtak›m de¤iflikliklerin olmas› gerekti¤i aç›k ve fe-
minizm bunu gösterdi. Bu nedenle, kad›n-erkek iliflkilerinin daha
olumlu bir noktaya gelmesi bak›m›ndan feminizm insanl›k tarihi-
ne belli bir seviyeye kadar olumlu bir katk›. Özselci feminizm gi-
bi ayr›flmalar ayr›ca dikkate de¤er.

Bat›'da, farkl› e¤ilimlerdeki kad›nlar, ortak hak ve talepler için


birleflebiliyorlar, Türkiye'de bütün kad›nlar›n birlikte baz› dava-
lar›n pefline düflme ihtimali var m›?

Türkiye toplumu genellikle tepkisiz bir toplum ve tepkiler de ko-


layl›kla birbirinden yal›t›labildi¤i için tezlikle zay›f düflürülüyor.
Sivil kurumlar ve etkinliklerin zay›fl›¤›, mevcut olanlar›n da dev-
letten, resmi ideolojiden tam anlam›yla ba¤›ms›z olamamas› ne-
deniyle, toplumun kendini ifade edebilmesinin yollar› son derece
s›n›rl›. Hak, adalet, haks›zl›k gibi konularda köklü, sahici ve tutar-
l› ölçüler ileri sürülemedi¤i için insanlar biraraya gelemiyor. Her-
kes kendi u¤rad›¤› haks›zl›¤›, hukuksuzlu¤u görüyor. Haks›zl›¤›
sadece bizim bafl›m›za geldi¤i zaman fark ediyoruz. Ama art›k bu
görüfl darl›¤› da tart›flmaya aç›ld›.

Peki Türkiye'de ‹slamc›l›k için esas damar nerede? Bunca yafla-


nan fleyden sonra sizi en çok ne heyecanland›r›yor? Parti mi, en-
telektüel faaliyetler mi?

‹slamc›l›¤› tarihin, co¤rafyan›n, iklimin ve tabii dini içine alan,


dinden kaynaklanan kültürün harmanlad›¤› bir öz, bu özün k›lcal
damarlar› besliyor, diye düflünüyorum. Varoluflsal sorular ya da
çok duygusal tepkiler bu özden ba¤›ms›z olamaz. Bu öz gündelik
hayatta, kültürle, dille, türkülerle flark›larla, Yunus'la, Pir Sultan'
la, hatta Malkoço¤lu filmleriyle, fedakârl›¤› ve hakikat aray›fl›n›
yücelten özdeyifllerle bizi sarmalayarak daha adil ve vicdanl› bir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
158 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

dünya ideali için, "insanl›¤› ve dünyay› kurtarma eylemi" için ha-


rekete geçmeye sevkediyor. Bireyden topluma, toplumdan bireye
gidip gelen bir hareketlenme de bu özü etkiliyor, de¤ifltiriyor, ba-
zan da zedeliyor elbette... Size bir fley söyleyece¤im: Ülkücüyken
‹slamc› harekete yönelen baz› erkeklerle yapt›¤›m konuflmalarda,
Malkoço¤lu veya Cüneyt Ark›n filmlerinin, mehter marfllar›n›n
duyarl›l›klar› ve idealleri nas›l flekillendirdi¤inin fark›na vard›m.
Bu ülke bir fliir m›sras›yla, flark›yla türküyle, bir ayetle hayat›n›
de¤ifltirebilen insanlarla dolu.

Bugün sizi umutland›ran esas fley nedir?

Birçok fley var, zaman zaman da ortaya ç›k›yor ve iflte diyorsunuz,


iflte, insan henüz yafl›yor. Adalet özlemi, halk hareketleri, haks›z-
l›¤a u¤rayan›n verdi¤i mücadele, güzel bir fliir, resim, hikâye...
Olumlu geliflmeleri gözard› etmemeliyiz. 1970'lerde karfl› taraf›
dinlemek asla mümkün de¤ildi; bugün, ne olursa olsun kimsenin
bir baflkas›n› yanl›fl yerde gördü¤ünü düflünse bile zorla ve bas-
k›yla de¤ifltirebilme hakk› kabul edilemez. "Öteki" konusu ve
"ötekinin haklar›" irdeleniyor. Konuyu özellefltirirsek, 1960-70'
lere kadar hâkim olan müslüman kad›na bak›fl da, yapt›r›mlara,
karikatürlefltirme gayretlerine ra¤men de¤iflti. ‹slamc›lar topluma
bu anlamda bir fleyler verdiler. Türkiye'deki entelektüel tart›flma-
lardan da bir fleyler ald›lar. Bir diyalog imkân›n›n bulunmas› umut
verici. fiimdi çeflitli kesimler, müslümanlar, solcular, liberaller
Türkiye'deki gelir da¤›l›m›ndaki adaletsizlikten flikâyetçi. Eski-
den sanki bir taraf daha maddeciyken, di¤erleri daha maneviyat-
ç›yd›. ‹slam da 1970'lerde, çok idealist, bu dünyayla ilgili olma-
yan bir din gibiydi... ‹slamc›lar, ‹slam'›n ayn› zamanda bir dünya
dini oldu¤unu anlatmak isterken, dinin küçük gördükleri ve anla-
maya yanaflmad›klar› geleneksel anlamlar›na da aç›ld›lar.

Siz barda¤›n dolu taraf›n› görüyorsunuz. Baz›lar› da tüm farkl›


kesimleri birlefltirenin tüketim oldu¤unu söylüyor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 159

Bu anlamda tüketim birlefltirmez, ay›r›r, k›flk›rt›r, yaralar. Bir tü-


ketim modas› dalgas› oldu¤u do¤ru ve bu sadece Türkiye için ge-
çerli de¤il. Pratik, bireye dayal›, teflrifats›z Amerikan tüketim tar-
z› modernleflmekte olan geleneksel toplumlarda ilgi görüyor. Her
fley de¤iflirken, müslümanlar nas›l bir kütle halinde olduklar› gibi
kalabilirler ki... Mesela ‹ran'da da McDonald's tarz› fast food me-
kânlar›na gençler de orta yafll›lar da ilgi gösteriyor. Yeni, farkl› ve
modern hayat›n flartlar›n› kolaylaflt›ran yap›lar ilgi görüyor. Bu il-
giyi bir dereceye kadar sapma saym›yorum. Biçimler, zevkler de-
¤iflebilir ama taklit kap›s› her zaman yozlaflmaya aç›kt›r, taklit her
zaman afl›r›l›¤› üretir. Di¤er yandan, tüketimin birlefltiricili¤ine de
inanm›yorum. Tüketim ideolojisini paylaflan kesim Türkiye'de za-
ten ancak yüzde 20-30'lara varabilen bir kesim. Geriye kalan "öte-
ki Türkiye" diye isimlendirilmeye bafllanan nüfusu bir araya geti-
ren bir tüketim bollu¤u yok. Tersine tüketim kültürü bu nüfusta
ayr›flmalara yol aç›yor. Yoksulluk s›n›flar› belirginlefltiriyor; ide-
olojik ayr›flmalara ve çeflitlenmelere sebep oluyor. Bu arada ‹s-
lam'›n sa¤ ve sol yorumlar› gündeme geliyor. Kültürel üretimde
bulunamayan bir toplum zaten her zaman tüketici bir toplumdur.
Sel gider, kum kal›r misali... Varofllardan yükselen ‹slamc›l›k dal-
gas› hidayetin ve iman›n s›nav›ndan geçiyor. Tabii gençler dünya-
y› kurtarmay› amaçlayan ideolojilere eskisi gibi bakm›yorlar.
Ama bu arada ideolojilerle ilgili saplant›lar da ay›klanm›fl oluyor.

Çok önemli bir hesaplaflma yaz›s› yazd›n›z ve bu Birikim'de ç›k-


t›. Neden?

Birikim iyi bir platform oluflturuyor, önemli dosyalar haz›rl›yor.


Çoktand›r, al›fl›lm›fl sa¤ ve sol paradigmalarla düflünmekte ve ko-
nuflmakta zorlan›yoruz. Hz. Muhammed (S.A.V.) büyük bir dev-
rimciydi ama bizim ülkemizde sa¤ kesimde devrimcilik küfürle
bir tutulagelmifltir. Geçenlerde Moral FM'de bir konuflma yapt›m.
Orada beni sa¤ kesimin yazar› olarak tan›tt›klar›nda, bunu tart›fl-
maya açt›m. Bu anlamda sa¤c› olmad›¤›m›, ‹slami sol bir söylemi
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
160 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

benimsedi¤imi söyledim. Bunu Türkiye'de herkes söylüyor. Ülke-


mizde solun sa¤, sa¤›n da sol taraf›ndan temsil edilegeldi¤i ileri
sürülüyor. Sa¤ ve sol kavramlar› geçmiflte oldu¤u gibi iki bloku
tafl›makta zorlan›yor. Tüm dünyada klasik sa¤ ve solun de¤iflti¤i
tart›flmalar› da yayg›nlaflt›.

Eskiden ‹slami dergiler vard› ve siz oralarda yazard›n›z...

Yine yaz›yorum. Bizde uzun ömürlü dergi pek yok. Y›llard›r yay›-
n›n› sürdürmeyi baflaran Dergah dergisi var mesela, orada hikâye-
lerim, yaz›lar›m yay›mlan›yor zaten.

Örtülü kad›nlar›n mücadelelerini baflkalar› üstlenmifl gibi görü-


nüyor. Nazl› Il›cak, Oya Akgönenç gibi. Siz bundan pek hofllan-
m›yora benziyorsunuz.

Bu ba¤lamdaki elefltirilerim benim Nazl› Il›cak veya Oya Akgö-


nenç'e karfl› oldu¤um anlam›na gelmiyor, tersine Il›cak'›n eski çiz-
gisini terk ederek, daha özgürlükçü bir çizgiye geldi¤ini, dolay›-
s›yla bir geliflme kaydetti¤ini düflünüyorum. Oya Han›ma da ayn›
flekilde hizmet anlay›fl›, toplumsal duyarl›l›k gibi konularda sayg›
duyuyorum. Onlara sayg› duymam ayr›, FP'nin kendi içindeki ya-
p›lanma ve demokrasi zaaflar›n› elefltirmem ayr›. Baflörtülü ka-
d›nlar FP içinde hak ettikleri yeri alam›yorlar. Asl›nda yaln›z FP
de¤il, Türkiye'deki bütün partiler yap›sal olarak demokratik de¤il-
ler. Lider kültüyle, soykütükleriyle, saltanatlar›, saray iliflkilerini
hat›rlatan iliflki biçimleriyle ç›k›yorlar karfl›m›za. Kad›nlar siyasal
platformda vitrin mankeni kadar yer tutuyorlar. Di¤er yandan, FP
bir partidir, Türkiye'nin geneline hitap etme iddias›ndad›r madem,
bu partide örtüsüz kad›nlar›n bulunmas› do¤al karfl›lanmal›. Tür-
kiye'de ve benzeri ülkelerde kendini müslüman saymakla birlikte
bafl›n› örtmeyen kad›n say›s› çok fazla. Bafl› zorla açmak gibi zor-
la örttürmek de kad›n›n kiflili¤ini ve tekamülünü zedeleyecek bir
dayatma olur.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 161

Siz Merve Kavakç› olay›na da elefltirel bak›yorsunuz.

Kavakç›'y› atanm›fl biri gibi görerek elefltirmem söz konusu ola-


maz. D›flar›dan ve yukar›dan aday "atanmas›", tabii rahats›zl›k ve-
rici ama bildi¤im kadar›yla Kavakç› partiye eme¤i geçmifl biri.
Gerçi parti için y›llar›n› vermifl, gece-gündüz çabalam›fl kad›nlar›n
parti içinde hak ettikleri yeri almamalar› FP için genel bir problem.

Kavakç› o kad›nlara pek benzemiyor galiba.

Benzemesi de gerekmiyor. Merve Kavakç› ‹slami kesimde bir ya-


n›, bir olabilirli¤i temsil ediyor, o kadar da ayk›r› düflmüyor. FP bir
yandan baflörtülü aday göstermedi¤i için elefltiriliyordu, di¤er ta-
raftan buna haz›r bir aday olmad›¤›n› düflünüyor olmal›yd›lar.
Merve Kavakç› gibi, o çok tepki duyulan ‹slamc› kad›n tipini ya-
lanlayacak özelliklerle donanm›fl birinin gördü¤ü tepkinin yan›n-
da, FP'nin taban›ndan gelme birisinin Meclis'e gitmesi durumunda
nas›l bir tepkiyle karfl›laflaca¤› ve bu tepkiler karfl›s›nda dayan›p
dayanamayaca¤› sorular› geldi gündeme. Gerçi, bilemiyoruz, bel-
ki de çok iyi dayan›rd›.

Bütün bu yaflananlardan, ödenen bedellerden sonra aflk›n müm-


kün oldu¤u söylenebilir mi?

Aflk her zaman mümkün ve zaten bilindi¤i gibi, aflk "her fleye ra¤-
men" geliflir, engellerden yasaklardan beslenir.

‹nsanlar sanki hay›flan›yorlar...

Bu gençlik y›llar›n› ideolojik çekiflmelerle geçirmifl bir kufla¤›n


tabii sorgulamas› bir bak›ma. Ertelenmifl gençlikler, ertelenmifl,
bast›r›lm›fl aflklar... Baflka bir aç›dan, tart›fl›lan aflk de¤il de sanki
orta yafl sendromuyla "bofla m› geçti" diye sorulan y›llar ki bu ge-
nel bir soru. Aflk, tafl›nmas› çok kolaym›fl gibi, genellikle bir baha-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
162 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

ne olarak kullan›l›r; bazan bir k›l›f, örtü, maske olarak da... Dava
ve aflk ikilemi, flu en eski, en çok oynanan trajedi yani...

‹nsanlar grup psikolojisi içinde aflktan korkuyorlard›, de¤il mi?

Aflk mutlaka yaflan›yordu ama telaffuz edilmiyordu veya baflka


isimlerle örtbas ediliyordu. Dava aflk› her fleyden önemliydi çün-
kü ve dava aflk› ilahi aflkla ayn› fleydi. Birikim'deki yaz›mda bu
psikolojiye de¤inmifltim. 1970-80'lerde yaln›zca ilahi aflk›n müm-
kün oldu¤u konuflulurdu. Fakat böyle konuflmalar, aflk›n olmad›-
¤›, yaflanmad›¤› anlam›na gelmiyordu. ‹nsanlar aflk› yaflad›lar,
gerçi bundan dolay› utand›lar, suçluluk duydular, ac› çektiler ve
duygular›n› baflka flekillerde aç›klad›lar. Bu biraz baflka süreçlerle
de ilgili. Aflk›n popüler kültürle ba¤lant›l› dillendirilmesi de ‹sla-
mi kesim için oldu¤u kadar tüm toplum için de yeni bir fley. Aflk
popüler kültürde farkl› bir mit. Yaflanmas›, bulunmas›, korunmas›,
sürdürülmesi zor ama insanlar›n ondan söz etmeye, ona her an sa-
hip olabilirmifl ve sahipmifl gibi yaflamaya ihtiyaçlar› var.

Erkekler örtüsüz kad›nlara afl›k olabilirken, örtülü kad›nlar›n


‹slamc› olmayan erkeklere afl›k olmas› pek mümkün olam›yor
galiba.

Do¤ru. Kad›nlar›n korunma güdüleri ve imkânlar› bu konularda


denetimli ve dirençli olmalar›n› sa¤l›yor. Ama bu olmayacak bir
fley de de¤il.

Emine fienliko¤lu'nun bir roman›nda evli bir kad›n rüyas›nda bir


baflka evli erke¤e afl›k oldu¤unu görüyor. Böyle fleyler eskiden...

Olmazd› evet. Ya da anlat›lamazd›. Bu roman sanat›n›n anlafl›lma-


s›yla, alg›lanmas›yla ve geliflmesiyle ilgili bir geliflme. Bu ayn›
zamanda, kad›n›n anlat›c› konumda olmas›yla meydana gelen bir
tamamlama. Edebiyat bize yanl›fllar› da do¤ru bir lisanla anlata-
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 163

bilme imkân› sunuyor. ‹nsani olan her fley baya¤›l›¤a kaçmadan


yaz›l› bir flekilde ifade edilebilir.

Uzun süredir kol k›r›l›r yen içinde mant›¤›yla içe at›lan fleyler ya-
vafl yavafl dillendirilmeye bafllad› sanki.

Hikâye, roman bizim için henüz yeni anlat› türleri. Kad›n›n yaz-
mas› da çok yayg›n de¤il. Özellikle daha dindar kesimler için bu
çok yeni bir fley. Müslüman kad›n yazarlar mahremiyet de¤erine
önem vererek anlat›lar›n› oluflturuyorlar. Bu nedenle kamusal
alanda oldu¤u gibi edebiyatta da mahremiyetin yeniden tan›mlan-
mas›nda belirleyici bir rolleri var.

Baflörtüsü deneyimi hakk›nda da çok fazla tan›kl›k yok.

Türkiye'de ‹slamc›l›k anlam›nda da çok ciddi eserler verilebilmifl


de¤il ki... Kad›n yazarlar aç›s›ndan bak›lacak olursa, bu yetersiz-
lik dilini bulamamakla, cesaret edememekle alakal› olabilir. Do¤-
rudan kendini anlatmak herhangi bir anlat›c› için önceden birçok
ciddi soruya cevaplar bulabilmifl olmay› gerektiriyor. Bu yetersiz-
lik ayr›ca ‹slamc› kad›n›n özne olarak hayat› yaflama sorumlulu¤u
anlay›fl› aç›s›ndan da anlafl›labilmeli. Yani, önemli olan anlatmak
de¤il yaflamakt›r, bilmek de¤il eylemektir fleklindeki bir yakla-
fl›mla, bir bak›ma hayatla araya mesafe koyan, bireysel bir duruflu
da gerektiren yaz›'dan uzak durulabiliyor. Ayr›ca do¤rudan ken-
dinden söz etmek, kendini cemaatten veya kitleden koparmas›
mümkün bir seslenme de do¤ru bulunmayabiliyor.

Birikim'deki yaz›y› niye kaleme ald›n›z?

"Bac›dan Bayana" bafll›kl› o yaz›m birkaç y›ll›k bir çal›flman›n ürü-


nü. Bir aç›dan baflörtülülerin son yirmi otuz y›lda yaflad›klar›n›, ka-
musal alanda ‹slamc› erkeklerle iliflkilerindeki de¤iflme ba¤lam›n-
da anlama denemesi... Bafllar›n› açmay›nca yasaklar yüzünden çok
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
164 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

büyük bask›lara maruz kal›yorlar, di¤er taraftan bafllar›n› açma-


mak için evlerine kapanmalar› gerekiyor. Görünürlükleri nedeniy-
le çeflitli suçlamalar ve bask›larla fiili olarak önce onlar yüzlefliyor.
Birçok alanda baflörtüsü bir t›kaç gibi, kad›nlar›n ileri hamleler
yapmas›n› engelliyor. Bunun yan›nda sorunun çözümsüzlü¤ü ve
hayat›n kat› iflleyifli karfl›s›nda baflörtüsünün de¤ersizlefltirilmesi
söz konusu. Jakoben laikler neyse de ‹slami kesimin erkekleri ve
bu sorunu yaflamayan kad›nlar› da baflörtüsünü k›smen bir yük ola-
rak alg›lamaya bafllad›lar. Baflörtüsü gündemden düflsün, gazete-
lerde bu konularda yaz› yaz›lmas›n, hep baflörtüsü baflörtüsü deni-
lip durulmas›n, müslüman kad›n denilince baflörtüsü sorunu anla-
fl›lmas›n deniliyor ama baflörtüsü pratik bir sorun oldu¤u halde bir
çözümsüzlü¤e itildi¤ine göre, bu mümkün de olmuyor.

Örtüleri nedeniyle okuyamayan, çal›flamayan kad›nlar kendile-


rini sosyal faaliyetlere adad›lar.

‹nsanlar› mutlu eden, gelifltiren, paylaflmaya sevkeden fley, üret-


mektir. Üretemeyip bir yere s›k›fl›p kal›rsan›z bu kiflilik olarak ku-
ruman›za, k›s›rlaflman›za, cazibe yitimine yol açar. Birikim'deki
yaz›mda bunu anlatm›flt›m. ‹slamc› kad›nlar yap›sal olarak, duyufl
olarak Allah r›zas› d›fl›nda bir karfl›l›k beklemeden, sosyal faali-
yetlere adanmaya, iliflki üretimine yatk›nlar. Fakat meslek edin-
meleri de gerekiyor. Bir yafltan sonra meslek edinememifl olman›n
getirdi¤i problemlerle karfl› karfl›ya gelecekler.

‹slami kesimlerde s›n›fsal ayr›flmalar da yaflan›yor. Örne¤in zen-


ginler k›zlar›n› yurtd›fl›na okumaya gönderirken yoksul k›zlar ya
istemeyerek bafllar›n› aç›yor ya da okullar›n› terk ediyor.

Bu her zaman böyleydi, yani s›n›f farkl›l›klar› bir flekilde vard›


ama kitlesellefltikçe s›n›f farklar› daha bir belirginlefliyor. Befl y›l-
d›zl› otellerde tatil yapanlar da ucuz ekmek kuyru¤una girenler de
kimliklerini müslüman olarak ifade edebilirler. Zengin olmak suç
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 165

de¤il, kara para ve israf suç, yani haram. Bugün bulundu¤um nok-
tada bir müslüman›n iman›n›n ancak maddi ve konumsal s›navlar-
da gösterdi¤i baflar›ya ba¤l› oldu¤unu düflünüyorum. ‹nand›¤›n
gibi yaflamazsan, yaflad›¤›n gibi inanmaya bafllars›n. Esas olarak
takva sahibi müslümanlar›n gösteriflçi tüketimden kaç›nmalar›
beklenir. ‹slam'›n bu ba¤lamdaki ilkeleri çok aç›k ve belirleyici
oldu¤u için, müslümanlar›n sosyal adaletten, adil bir düzenden,
medine-i faz›la aray›fl›ndan yana çizgileri de bütün s›n›fsal olu-
flumlar aras›nda belirleyici olmaya devam edecektir.

Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›'n›n Fetva Komisyonu'na ilk kez bir ka-


d›n üye atanaca¤›n›n aç›klanmas› genifl yank› buldu. Benzer flekli-
de Diyanet'in, "‹slam'›n yeniden yorumlanmas›" ›fl›¤›nda tefsir, f›-
k›h ve hadis alan›nda yapmay› planlad›¤› "ay›klama faaliyetleri"
kapsam›na kad›n aleyhtar› hususlar› da koyacak olmas›1 büyük öl-
çüde olumlu karfl›land›. Nihayet Diyanet Vakf› taraf›ndan yay›m-
lanan bir kitapta, Kuran'a dayan›larak, baz› flartlarda kad›na dayak
at›labilece¤inin belirtilmifl olmas› büyük tepkilere yol açt›...2
Görüldü¤ü gibi "‹slam ve kad›n" konusu her durumda popü-
lerli¤ini koruyor. Her yeni ö¤renim y›l›nda, ‹slam ve kad›n konu-
su, türban vesilesiyle gündemin ön s›ralar›na yerlefliyor. Çünkü o
kadar hükümet de¤iflti, türban sorunu çözülemedi, çözülebilece¤e
de benzemiyor. Bu sorunu çözme iddias›ndaki partilerin iktidarla-
r›nda örtülü k›zlar üzerindeki bask› daha da artt›.
2000 y›l› sonu itibariyle statüko flöyle: Devlet, k›z ö¤rencilerin
gönül r›zas›yla bafllar›n› açmalar›n› sa¤layam›yor. Ama taviz de

1. Diyanet'in Saraybosna'da düzenledi¤i 4. Avrasya ‹slam fiuras›'n›n sonuç


bildirgesinde "Sevgi, bar›fl ve hoflgörü gibi ilkeleri her zaman ön planda tutmufl
yüce dinimizin, fliddet, iflkence, ça¤d›fl› görüntüler, kad›n› eve hapseden, sosyal
hayattan tecrit eden bir imajla Bat›'da tan›n›yor ve tan›t›l›yor olmas› büyük bir
haks›zl›kt›r. Bu imaj› silmek bizim görevimizdir" sözleri yer al›yordu.
2. Kemal Güran, Müslüman›n El Kitab›, Diyanet Vakf› Yay›nlar›, 2000, Anka-
ra. Vak›f gelen yo¤un tepkiler üzerine kitab› piyasadan çekti.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
166 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

vermedi¤i için k›zlar›n ezici bir ço¤unlu¤u, okullar›na girerken


bafllar›n› aç›yor veya peruk tak›yorlar. Mali durumu elveriflli olan-
lar›n (Recep Tayyip Erdo¤an'›n k›z› gibi) yurtd›fl›nda okumaya
gittikleri biliniyor. Örtüleriyle okuma u¤runa Avrupa'ya, hatta Ka-
nada, Yeni Zelanda, Malezya, Avustralya gibi ülkelere gidenler ol-
du¤u söyleniyor. Bu k›zlar›n bir bölümü baz› "hay›rseverlerin"
yard›m›yla okuyabilirken, içlerinden baz›lar›n›n "siyasi iltica" yo-
lunu zorlayacaklar› ileri sürülüyor.
Türban eylemine gelince: Bugünlerini ve geleceklerini riske
atma pahas›na bir avuç genç k›z, umutsuzca direnifllerini sürdürü-
yor. Bu durum birbirinden farkl› birçok oda¤› memnun ediyor.
Çünkü bu k›zlar, en çaresiz halleriyle bile "‹slamc› tehdit/tehli-
ke"yi simgeliyorlar.

Yayg›nlaflan Yasak

Ülke içinde türbanl› ö¤renci kabul eden bir avuç vak›f üniversite-
sinden baflka kurum kalmad›. "‹slami" iddial› özel ö¤renim ku-
rumlar›n ço¤u da, "kraldan çok kralc›l›k" yap›p hem ö¤renci, hem
ö¤retmen / ö¤renim görevlisi olarak baflörtülülere kap›lar›n› ala-
bildi¤ine kapatm›fl durumdalar.3
Yasak art›k üniversitelerle s›n›rl› de¤il, imam hatip liseleri ve
özel dersanelere kadar geniflletildi. Art›k yaln›zca ö¤renciler ya-
sak ma¤duru de¤il. Örne¤in Ekim 2000'de çocuk yurtlar› ve krefl-
lerinde çal›flanlar›n örtünmesi yasakland›. ‹lk bak›flta önemsiz gö-
rünen bu yasak ‹slami kesimi çok derinden etkilemeye aday, çün-
kü baz› cemaatlerin bu alana özel olarak el att›klar›, ayr›ca devlet-
te görev alamayan çok say›da üniversite mezunu kad›n›n da çocuk

3. Bak›n›z, Ahmet Mayal›, "Yine 'içerden' barikatlar", fiahitlik, s. 216. Maya-


l› bu yaz›s›nda sadece ö¤renim kurumlar›n›n de¤il, birçok "‹slami" flirketin de ör-
tülülerden pek de haz etmedi¤ini ileri sürüyor: "Bu flirketlerde ayn› ifli baflörtülü
han›mlar da rahatl›kla, belki daha iyi bir flekilde yapabilecekken, baflörtüsüz ha-
n›mlar›n tercih edilmesi gerçe¤inin ne anlama geldi¤ini izah etmek bir hayli güç
görünüyor."
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 167

e¤itimi sektöründe çal›flt›¤› biliniyor.


Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer taraf›ndan imzalanma-
yan, memurlar›n kolayl›kla iflten ç›kar›lmas›na imkân tan›yan ka-
nun hükmünde kararnamenin bir flekilde TBMM'den yasa olarak
ç›kmas› durumunda ma¤durlar›n say›s›n›n iyice artmas› bekleni-
yor. Çünkü memurlar›n "irtica" ile iliflkilerinin belirlenmesinde
türban›n yegâne olmasa da, önemli bir k›stas olaca¤›n› kestirmek
zor de¤il. Daha flimdiden hangi kad›n memurlar›n devlet dairesi
d›fl›nda, hangi memur efllerinin evlerinde örtündü¤ünün çeteleleri
ç›kart›lm›fl olabilir. Ve yine buna ba¤l› olarak, ifllerinden olmak is-
temeyenlerin ak›llar›na ilk önlem olarak örtülerini özel hayatla-
r›nda da ç›karmak (veya efllerine ç›kartmak) gelebilir.4

Bu kitapta Türkiye'de dindar kad›nlar›n son yirmi y›ldaki, benzeri


görülmemifl toplumsallaflmas›, siyasallaflmas› ve bireyselleflmesi
olgusunu incelemeye ve tart›flmaya çal›flt›m. Kitab›n giriflinde be-
lirtti¤im gibi bütün bu süreci birinci elden tan›klar ve tan›kl›klarla
anlama ve anlatma kayg›s› güttüm. Bu nedenle önem verdi¤im
befl kifliyle uzun röportajlar yapt›m ve belki de okuyucuyu b›kt›r-
ma pahas›na s›k ve uzun al›nt›lar yapt›m.
Objektiflik iddias›nda de¤ilim, istesem de olamayaca¤›m› bili-
yorum. Daha kitaba verdi¤im ad, dindar kad›n›n son 20 y›l›n› na-
s›l de¤erlendirdi¤imi gösteriyor. "Direnifl ve ‹taat" bafll›¤›yla flunu
söylemek istiyorum: ‹slamc› kad›nlar›n ilk ortaya ç›k›fl› bir direnifl
potansiyelini içinde bar›nd›r›yordu, ama yenilerek yeniden itaata
yöneldiler. E¤er "‹taat ve Direnifl" deseydim çok farkl› bir fley söy-
lemifl, ‹slamc› kad›nlar›n galibiyetini ilan etmifl olurdum.
‹slamc› kad›nlar yenildi, çünkü kendilerine zulmettiklerini id-
dia ettikleri "laik" iktidara, yani sisteme karfl› mücadele ederken,

4. Y›llard›r süren ordudaki "irticac› personel" ay›klamas›nda, subay ve astsu-


bay efllerinin örtülü olup olmad›¤›na da bak›ld›¤› biliniyor. Nitekim, ordudan at›l-
m›fl Nakflibendi kökenli bir binbafl› bize flöyle demiflti: "Di¤er cemaatlerden baz›
arkadafllar, namazlar›n› gizli k›lmaya, efllerinin örtülerini ç›karmaya bafllad›lar.
Fakat sonunda bizimle beraber onlar› da att›lar."
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
168 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

yine kendilerini ezen ‹slamc› erkeklere ses ç›karmad›lar, hatta on-


lara, iktidarlar›n› daha da pekifltirmelerinde yard›mc› oldular.5 Za-
ten iki iktidar aras›nda s›k›flm›fl olduklar› için baflar›l› olma flansla-
r› çok azd›. Bir iktidar› di¤erine tercih ettikleri için bu az›c›k flans›
da teptiler. ‹slamc› kad›nlar yenildi, çünkü ‹slamc›l›klar›n› kad›n-
l›klar›n›n önüne geçirdiler.
Haklar›n› yemeyelim, baflka türlü davranma imkânlar› da çok
yoktu. Çünkü laik feminist çevrelerle "kad›nl›k" temelinde bir
arada olmalar›na kimse izin vermedi, bundan sonra verece¤e de
benzemiyor. Baksan›za, ‹slamc› kad›nlar üzerine laik kad›n arafl-
t›rmac›lar taraf›ndan yap›lan çal›flmalar, 1990 sonlar›ndan itibaren
iyice azalm›fl durumda. Bunun belirleyici nedeni, 28 fiubat
1997'de bafllayan süreçle birlikte ‹slami hareketin gerilemesi, ya-
ni gözden düflmesi olmas›n? Buna karfl›l›k, ‹slamc› kad›nlar tara-
f›ndan kaleme al›nan, dünyada, dinde ve ‹slami hareketteki ko-
numlar›n› sorgulayan eserlerin say›s›ndaki bariz art›fl da yaflad›k-
lar› yenilgi duygusuyla do¤rudan ilintili olsa gerek.
Günümüz ‹slami hareketi, birçok aç›dan 1980 sonras› sosyalist
hareketi and›r›yor. Erken devrim hayallerinin suya düflmesiyle be-
raber yaflanan flok, do¤ru bilinen birçok fleyin sorgulanmas›na yol
aç›yor. Devleti ele geçirmeye yönelik politikan›n yerini "sivil top-
lum" faaliyetleri, siyasi gruplar›n veya cemaatlerin yerini küçük
ve heterojen arkadafl gruplar› veya birey, fedakârl›k ve feragat›n
yerini tüketim al›yor.
Kimi entelektüel ‹slamc› kad›nlar, yeni dönemde feminizmin
de "moda" oldu¤unu ileri sürüyorlar. Ama bu iddia sahipleri bu
konuda çok örnek gösteremiyorlar. Zaten bütün önemli de¤iflim
ve dönüflümlere ra¤men "feminist" tan›m›n› üstlenmenin ‹slami
kesimde hâlâ çok zor oldu¤unu da biliyorlar. Bu nedenle "kad›n
bak›fl aç›s›" gibi kavramlar› kullananlar› da bu "modan›n etkisinde

5. Bugün ‹slamc› erkeklerin ezici bir ço¤unlu¤u, baflörtüsü sorunundaki ta-


vizsiz tavr› nedeniyle egemen güçleri elefltirmeye devam ediyorlar, ama nas›l?
"Yanl›fl yap›yorsunuz, böyle yapmakla dindarlar› kendinize gereksiz yere düflman
ediyorsunuz" fleklindeki bir uyar›yla özetlenebilecek silik ve sinmifl bir tav›rla.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
‹SLAMCI KADIN: ‹K‹ KERE HÜKMEN MA⁄LUP 169

kalm›fl" olmakla elefltiriyorlar.


Kendileri de ‹slami kesimdeki erkek tahakkümüne karfl› sami-
mi bir flekilde mücadele veren bu ‹slamc› kad›nlar, Türkiyeli femi-
nistlerin kayda de¤er bir bölümünün, türban konusu baflta olmak
üzere birçok konuda sistemle birlikte hareket etmesinden dolay›
feminizme karfl› böyle bir tutum tak›n›yor olabilirler. Ama onlar,
daha çok, 1980 sonras› yaflanan feministleflmeyi anlamay›p –kim-
bilir, belki de çok iyi anlay›p– onu küçük göstermeye çal›flan sos-
yalistleri and›r›yorlar.
Nas›l sosyalist hareketin ba¤r›ndan ba¤›ms›z ya da özerk bir
kad›n hareketinin ç›kmas› "Kurtulmak yok tek bafl›na / ya hep be-
raber, ya hiçbirimiz" gibi fl›k bir sloganla engellenmeye çal›fl›lm›fl
ve mitinglerde bu slogan› en çok, hatta belki de yaln›z kad›nlar at-
m›fl, en çok kad›nlar bu slogan›n cazibesi alt›nda kalm›flsa; "‹slam,
kad›nlara feminizmden daha çok özgürlük verir" slogan›na da ne-
dense erkeklerden çok dindar kad›nlar itibar ediyor.
Kuflkusuz dindar kad›n feminist olmak zorunda de¤il. Ama ka-
d›n haklar›n› savunma, erkek egemenli¤ine direnme iddias›nday-
sa, erkeklerin üretti¤i yalan-yanl›fl suçlamalarla feminizme sald›r-
mamak zorunda. Aksi takdirde, iki farkl› iktidara karfl› mücadele-
sinde hükmen ma¤lup konumunu de¤ifltirebilmesi mümkün gö-
rünmüyor.
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

Kaynakça

AK-DER, "Bafl"üstüne, Foto¤raflarla Baflörtüsü Yasa¤›n›n Yak›n


Tarihi, ‹stanbul, 1999.
A. Kurter, E. H. Toros, G. Ermez, G. Kirac›, Y. Kavuncu, M. Gülnaz,
N. Öztürk, A. Can, Z. Türkân, N. Tunç, "Kad›nlara Ra¤men Ka-
d›nlar ‹çin Tavr›na Bir Elefltiri", Sosyalist Feminist Kaktüs, Aral›k
1988.
Ahmet Kekeç, Ya¤murdan Sonra, fiehir Yay›nlar›, 1999, ‹stanbul.
Ahmet Küskün, "Muallâ Gülnaz'a Aç›k Mektup", Zaman, 29 Eylül
1987.
Ali Bulaç, "Feminist Bayanlar›n K›sa Akl›", Zaman, 17 Mart 1987.
Cihan Aktafl, "Bac›dan Bayana", Birikim, Eylül 2000, say› 137.
—— Son Büyülü Günler, Nehir, ‹stanbul, 1995.
Elif H. Toros, "Feminist Kime Derler?", Zaman, 15 Eylül 1987.
Emine fienliko¤lu, ‹slam'da Erkek, Mektup Yay›nlar›, 1988, ‹stanbul.
—— Kad›nlar› Kad›nlar da Eziyor, Mektup Yay›nlar›, 1997, ‹stanbul.
Halime Toros, Tan›ms›z, Damla Neflriyat, ‹stanbul, 1990, ss. 93-96.
Hidayet fiefkatli Tuksal, Kad›n Karfl›t› Söylemin ‹slam Gelene¤inde-
ki ‹zdüflümü, Kitabiyat, Ankara, 2000
‹mza, özel ek, Aral›k 1989-Ocak 1990.
‹slâmiyât III, Kad›n özel say›s›, Nisan-Haziran 2000, say› 2.
Mazlum-Der, Bütün Yönleriyle Baflörtüsü Sorunu, Geniflletilmifl 2.
Bask›, ‹stanbul, 1998.
Muallâ Gülnaz, "Ali Bulaç'›n Düflündürdükleri", Zaman, 1 Eylül 1987.
—— Baflörtüsü Ma¤durlar›ndan Anlat›lmam›fl Öyküler, ‹z Yay›nc›-
l›k, 1998.
Nazife fiiflman, Kamusal Alanda Baflörtülüler, F. K. Barbaroso¤lu ile
Söylefli, ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 2000
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
172 D‹REN‹fi VE ‹TAAT

ÖZGÜR-DER, fiahitlik, 28 fiubat Sürecinde Baflörtüsü Direnifli, ‹s-


tanbul, 1999.
Ruflen Çak›r, Ayet ve Slogan: Türkiye'de ‹slami Oluflumlar, Metis,
1990.
Sedef Öztürk, "Elefltiriye Bir Yan›t", Sosyalist Feminist Kaktüs, Ara-
l›k 1988.
Tûbâ Tuncer, "Kimin Akl› K›sa?", Zaman, 1 Eylül 1987.
Y›ld›z Kavuncu, "‹slam'da Kad›n ya da '‹pekböce¤i'", Zaman, 29 Ey-
lül 1987.
Y›ld›z Ramazano¤lu (der.), Osmanl›'dan Cumhuriyete Kad›n›n Tari-
hi Dönüflümü, P›nar, 2000, ‹stanbul.
Zekiye O¤uzhan, Bir Baflörtüsü Günlü¤ü, ‹z Yay›nc›l›k, 1998, ‹stan-
bul.


Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir
Yazar ve Yayıncı tarafından telif hakları
serbest bırakılmış eserdir

You might also like