You are on page 1of 5

Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay. 1976 s.

40-46

Madde ve Sûret Anlayışı

Aristo, Metafizik'in VIII. kitabında daima sorulmuş olan "varlık nedir?" sorusunun
aslında "cevher nedir?" sorusundan ibaret olduğunu söylüyordu."9 Bu bakımdan
cevher aynı zamanda varlık olarak varlık olduğundan, cevhere ait araştırmalar varlık
olarak varlığa ait araştırmalar olacaktır.

Aristo önce bir prensip araştırmasına girişir. O felsefeyi ilimlerin ilki, varlık olarak
varlığın, ilk sebeplerin ilmi olarak gördüğü için1 bu ilk sebep ve prensiplerin neler
olduğu hususu üzerinde de durur. Aristo Eflâtun'un Phedon'da, bu sebeplerin ideler
olduğunu iddia ettiğini, fakat bu iddianın kabul edilemiyeceğini, ide- ler'in duyulur
âlemde hiç bir gerçekliğe sahip olmadıklarını, tabiatın tamamen hareketle dolu
olmasına karşılık onların hareketsiz olduklarını, bu sebeplerden dolayı idelerin
duyulur varlıklar için hiç bir hareket ve değişmenin sebebi olamıyacaklarını belirtir2 ve
felsefenin ilk ve üstün cevheri, gayri maddî varlıkları incelemeden evvel fizik âlemi ve
oradaki duyulur varlıkları, oluşu, yok oluşu ve değişmeleri incelemesi gerektiğini ileri
sürer.

Aristo'dan önceki bir takım filozoflar, tabiattaki oluşun sebebi olarak zıtları kabul
etmişlerdi. Aristo ise bu görüşü kabul etmez ve oluş zıtlar arasında meydana geldiği
için, zıtların kendilerinin prensip olamıyacağını savunur. Buna gerekçe olarak zıt- lar
arasında öncelik ve çıkış münasebeti bulunmasını, zıtların cevher değil sıfat
olmalarını, cevherin zıddının olmayışını, zıtların biribirlerine tesir edemeyişlerini,
bunlara karşılık prensiplerin ezelî oluşlarını3 gösterir. Bunun için, zıtların, üzerinde
vuku bulacağı bir üçüncü şey, hiç bir zıt terimle karışmayacak olan bir dayanak
gerektir ki işte bu dayanak Aristo'ya göre zıt terimlerin kendinde yer ettiği madde'dir.
Bu durumda oluşun ilk şartı madde ve iki zıt terimdir. Her oluşta bu üç unsur mutlaka
bulunmalıdır. Aristo'nun düşüncesinde, bu zıttan birisi var oluş'a, diğeri de yokluk'a
(Var-olmayana) karşılık gelir; bunlardan birisi maddede gerçekleşen form'dur, ötekisi
form'dan mahrumiyet (Privation)tir. Şunu da unutmamak gerekir ki Aristo nazarında
madde ile form çelişik olarak biribirine zıt değildirler. Bu bakımdan bunlar prensip
olabilirler.

1 Aristo, a.e., 1003 a 30-35, 1025 b 1 -5, 992 a 23.


2 Aristo Metaph, A, 991 b 3 v.d., 991 a 10-11.
3 Aristo, Physique, 1, 189 a 11-21.
Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay. 1976 s.40-46

Fakat önceki bir takım filozofların kanaatlarının aksine Aristo Ateş, Hava, Su ve
Toprak'ı da, zıtlar gibi, ilke olarak kabul etmez. Çünkü ona göre bunlar zıtlıkları
kendilerinde taşımaktadırlar. Halbuki üçüncü ilkenin ilk ikisi arasında aracı olması
gerekir. Aristo, bu aracı ve müşterek olan şeye "Madde" diyor. Mad- de'nin özelliği
ise, üzerinden zıt vasıflar gelip geçtiği halde, aynı kalmak, kendisi o vasıflar gibi arizî
olmamaktır, işte bu, oluşun "Kendi içindeki mevcut unsuru"'23 ve prensibidir.

Yalnız burada Aristo, madde ile yokluk ve yoksunluk'un (Pri- vation)


ayırdedilmesine taraftardır. Zira bu iki şeyden madde'yi Aristo, arızî olarak var-
olmayan (Non-etre), diğerini ise bizatihi var-olmayan yani yokluk olarak kabul
etmektedir.

Aristo için madde belirsiz (İndetermine) olduğu için varlığa, cevhere yakındır,
hatta bazı bakımlardan cevherdir;'24 öteki ise hiç bir şekilde cevher olamaz. Madde
form'dan yoksunluğu kabul eder, fakat onunla asla özdeş değildir.

Aristo maddeyi belirsiz olarak vasıflandırmakla onun kuvve (gizli güç) halinde bir
varlık olduğunu kabul etmekte ve buradan da madde'nin ezelî olduğuna
hükmetmektedir. O bu sebeple maddenin doğmadığını, yok olmayacağını ve başka
bir şey tarafından meydana getirilmiş olmadığını ileri sürerek bunun izahını da şöyle
yapar: Eğer öyle olmasaydı, her şeyden önce bir konu, kendisinin meydana getirildiği
kendi içindeki mevcut bir unsur bulunması gerekirdi. Böyle bir şey olmadığı için o
ezelîdir ve onun bir meydana getirilme ânı da yoktur. Aksi takdirde o olmazdan önce
var olmuş olmalıdır ki'25 bu da mümkün değildir.

Aristo form için de aynı şeyi düşünür. Onun nazarında form da madde gibi her
doğuş ve oluştan (Generation), zarurî olarak öncedir. Çünkü hiç bir doğuş onlarsız
olmaz. Bunlardan anlaşıldığına göre Aristo, her doğuşun arızî olmayan, kendi içinde
mevcut unsuruna madde adını vermektedir.'26

Aristo'nun düşüncesinde madde belirsiz ve kuvve halinde varlık4 olması


sebebiyle, varlığın meydana gelişinde bir imkândır, doğuşun ve oluşun çekirdeği,
zarurî şartı ve unsurudur. Somut varlık, sert olan bu çekirdeğin patlaması ve ondaki
potansiyelin, imkânın gerçekleşmesidir. Buna ilaveten madde form'un da tohumudur,
çünkü onda form kuvve halinde mevcuttur. Bu bakımdan madde daima başlangıçtır.
Meselâ bir yatağın maddesi ağaçtır, ağaç ise güç halinde bir yataktır. Yapılan yatak

4 Aristo, Metaph., IX, 8, 1050 a 15-17; De l'Âme, II, 412 a 9.


Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay. 1976 s.40-46

da ağaçta gerçekleşen bir form'dur. San'at âleminde heykel ve tunç'un durumu da


böyledir. Tabiatta ise tohum kuvve halinde bir ağaç, ağaç da onun gerçekleşmiş
form'udur. Aristo maddenin böyle başta ve önde gelmesine karşılık, form'un da onun
yöneldiği yetkinleşme gayesi olduğu kanaatindadır. Bu bakımdan Aristo felsefesinde
madde noksanlık, form tamamlanma, yetkinleşmedir. Şu halde Aristo form'u
varoluşun ilk şartı ve prensibi olarak koymakta ve onun gayesini yetkinleşme
(Mükemmeleşme) şeklinde tespit etmektedir.

Varoluşun başlangıcı ve sebebi olarak maddenin yanında bir de form'un


bulunduğu yukarıda geçmişti. Eflâtun'un ide (fikir) sine mukabil (karşılık) olan bu
form, Aristo'ya göre esas ve tam sebebtir. Çünkü kendisi maddenin yöneldiği bir
yetkinliktir, bu durumda madde de ikinci dereceden bir sebep olmaktadır. Aristo bu
hususu, form olmadığı takdirde maddenin tek başına bir şey olamıyacağına, gerçek
varlığı tarife yarayan bir halin bulun- mıyacağına dair düşüncelerini belirterek teyit
eder. Form'un esas sebep olması, madde'nin pasif olup bir etkene ihtiyacı
olmasından ileri gelmektedir. Dolayısıyla madde form'a muhtaçtır. Bu bakımdan bir
oluşun ve bir varlığın meydana gelmesi için kuvve halindeki maddede form'un
gerçekleşmesi ve bunun için de bir geçiş gereklidir. Bu geçişi ve form'un maddeye
tesir ederek gerçekleşmeyi temin edecek olan şey, maddedeki mevcut arzudur.
Form'a yönelik olan bu arzuyu Aristo, dişinin erkeği, çirkinin güzeli arzu etmesine
benzetir.5 Aristo maddeye arzu yüklemekle ona metafizik bir güç atfetmektedir.
Burada esas arzuyu taşıyan noksan olmamasından dolayı form değildir.

Bu mülahazalarla (düşüncelerle) Aristo, madde-form münasebetini ortaya


koymaktadır. Şu halde bu iki kavram, biribirine gerekli, aralarında uyuşmazlık
olmayan karşılıklı çekim ve tesirle bir birlik ve varlık meydana getiren esaslardır.

Aslında madde ve form tabiatta biribirinden ayrı bulunmazlar. Bu bakımdan


Aristo, bunların ayırımının ancak mantıkî bir değer taşıdığını söyler. Realitede bunlar
esas olarak prensip oldukları için ancak zihnen ayrılırlar. Hakikatta eşyanın öznel
prensibi olan form, maddeden ayrılmayıp onda aslen mevcuttur. Buradan Aristo'da,
Eflâtun'da olduğu gbii, form (Eflâtun'da fikir) ile eşya kesin çizgilerle biribirinden
ayrılmamıştır. Bunun da sebebi, form'un, gerçek cevher olan madde ile birleşiminin
bileşik cevheri teşkil etmesidir.129 Bu bakımdan biz daima tabiatta belli bir şekil
kazanmış madde ile karşılaşmaktayız. Buradan anlaşılıyor ki madde ile form'un

5 Aristo, Metaph., 1042 a 26.


Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay. 1976 s.40-46

münasebeti, tohumla meyve arasındaki münasebet gibi tabiî bir münasebettir. Bu da


gösteriyor ki, Aristo, burada Eflâ- tun'daki zıtlıktan mümkün-mertebe kurtulmak
gayreti içindedir. Bu gayret dolayısıyla o, bu iki prensibi hem biri hem de ötekisi
olarak kabul etmektedir. Bu anlayışa göre tunç, işlenmemiş madene göre form ve
fiildir, fakat aynı zamanda, aynı tunç, heykele göre madde veya kuwe(gizli güç)'dir.
Aynı şey tabiatta da görülür. Meselâ canlı bir varlık, yine canlı bir varlıktan, insan bir
insan tarafından meydana getirilmiştir.6 Bu durumda baba madde çocuk form,
delikanlı madde olgun adam form'dur. Aristo bütün âlemi de bu münasebet içinde
düşünür, alem de böyle daimî bir inkişaf vetiresi (geliştirme süreci) içindedir. Fakat
âlemdeki bu devamlı oluş hâdisesinde, daha önce geçtiği gibi, mevcut olan madde
hiç bir zaman saf halde bulunmaz; zira sırf madde yahut "ilk madde" her türlü vasıftan
mahrum olup her hangi bir şekle sahip değildir.7 Bu şekilsiz madde, her türlü şekli
kabul edebilir, her yönde düzensiz bir şekilde değişebilir ve her türlü oluşa tâbi
olabilir; bu yüzden o Aristo'nun ifadesiyle, bizatihi bilinemez.8

Aristo'nun nazarında madde ya duyulur yahut kavranır halde mevcuttur. Duyulur


madde, tunç gibi odun gibi değişmeğe müsait olup, mekandaki değişmenin ana
maddesi, oluş ve yoko- luşun kuvvesi olabilir. Kavranabilir madde ise matematik
varlıklar olarak duyulur varlıklarda mevcuttur; yani Aristo'ya göre bu madde, aslında
geometrik mekândan ibarettir.

Maddenin, vazgeçilemez bir unsur olmakla birlikte, değişmenin ikinci dereceden


sebebi olmasından dolayı form'un maddî parçalardan sentezi yapan birliğin prensibi
olduğu ve eşyayı bunun kavranabilir hale getirdiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda
mad- de'nin çokluk, düzensizlik, noksanlık ve yok olma gibi vasıflarının yanında,
form, eşyanın özü olarak, birlik, düzen, mükemmellik, değişmezlik ve süreklilik gibi
karakterlere sahip olmakta, bu özellikleriyle de Ricoeur'ün dediği gibi eşyayı bilinir
hale getirmektedir.9 Halbuki madde, var olabilmek için daima bir başkasına
bağlanmak ihtiyacında olduğundan10 değişmede belirsiz bir konu olarak ve bütün
belirlenimlerin potansiyeli halinde kalmaktadır.

6 Aristo, Phys., 198 a 26.


7 Aristo, Metaph., 1029 a 20-22.
8 Aristo, Metaph., 1036 a 8-12.
9 P. Ricoeur, Etre, Essence et Substance Chez Platon et Aristote, s. 123.
10 Aristo, Metaph., 1029 a 26-30.
Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması- SH. Bolay.Kültür Bak. Yay. 1976 s.40-46

Şu halde Aristo'da her varlık form ve ana madde, fikir ve madde, ruh ve beden
gibi iki ayrı unsurdan meydana gelmektedir. Yalnız bu kaidenin bir istisnası vardır.
En Yüksek Varlık

(L'Etre supreme). Çünkü O, Aristo felsefesinde sırf form'dur ve maddesizdir.


Bundan sonraki bahiste göreceğimiz gibi onda kuvve diye bir şey kalmamış, her şey
fiile dönüşmüştür. Onda madde bulunmaması sebebiyle değişme de olmayacaktır.

Bazı araştırıcıların kanaatına dayanarak Aristo'nun madde ve form'a dair tespit


ettiğimiz bu görüşleri, Eflâtun'un İdeler Nazariyesinin tabiat felsefesiyle bir sentezi
olduğu şeklinde değerlendirilebilir.'35

Şu halde Aristo maddeyi, zıtları kendi üzerinde taşıyan, fakat onlarla


karışmayan ve var oluşun kendi içindeki mevcut ezelî prensibi Olarak görmekte; onu
yokluktan ayırarak ezelî bir imkân olarak kabul etmekte; madde'yi pasif ve her türlü
taayyüne (belirlenime) müsait olarak vasıflandırmakla onun varoluş'un ilk şartı, maddî
sebebi ve zarureti olduğunu anlatmaktadır. Fakat, maddeyi noksan gördüğü için onu,
yetkinlik atf ettiği form ile tamamlamakta, böylece bu iki prensibi, zihnî ayrılıktan
kurtarıp, fiilî birliğini ve terkibini elde etmekte, madde'yi vasıfsızlıktan kurtarmak,
varoluşun izahını mümkün kılmak için Formel sebeb'i araya katmakta ve ağırlığı ona
vermektedir. Aristo form ve mad- de'ye gaye atf etmekle felsefesinin deneme için
(İmmanent-İçkin) karakterini ortaya koymakta, böylelikle form ile gayeyi biribirine
yaklaştırmak form'a öz ve mâhiyet anlamı kazandırarak önceliği gayeye değil, form'a
vermekte, alemdeki değişme süresi içinde, değişkenliği madde'ye, sabitliği de form'a
yüklemekle form'a âlemdeki birlik ve düzenin esas sebebi gözüyle bakmaktadır.
Bununla varlıklar arasında daimî ve değişken bir madde-form münasebetine
ulaşmakta, bu izafî (göreli) münasebet içinde zıtlıktan kurtulmak için eşya ile form'u
kesin bir hak ile ayırmamakta, sonunda maddesiz bir sırf form'a ulaşmak "Sırf Form"
ile "Sırf Madde" arasında diğer varlıkları sıralayıp yerleştirmek gayreti içine
girmektedir.

Fakat bu oluş ve dizilişin sadece madde-form kavramıyla gerçekleşip


gerçekleşmiyeceğinin ararştırılması lâzımdır. Bunun için de Aristo'nun güç-fiil
kavramı etrafındaki düşüncelerini görmeliyiz.

You might also like