You are on page 1of 39

10.

SINIF

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

DERS NOTLARI

BURAK NARİN
I. TARİH İÇİNDE TÜRK EDEBİYATI
* Edebiyat tarihi, edebi eserlerle o eserleri yaratanları
Edebiyat-Tarih İlişkisi sosyal çevresiyle beraber inceler. Böylece atalarımızın
* Her edebî metnin, içinde oluştuğu tarihî bir dönem vardır duygu, düşünce ve sanat anlayışları hakkında bize bilgi
ve edebî metinlerin hepsinde bu tarihî dönemlerin izlerini aktarır. Bir başka deyişle edebiyat tarihi
görmek mümkündür. Edebî metinlerin temasını tarihî ……………………………………………………………
dönemler etkiler, bu eserleri doğru yorumlayabilmek için o ……………………………………………………………
dönemin tarihî olaylarını iyi bilmek gerekir. Bazı edebî ………………………………………. bir bilim dalıdır.
metinler, oluştuğu dönemin izlerini taşırken, bazıları da
konusunu tamamen tarihî gerçeklerden alabilir. Bu tür
metinler, tarihe ışık tutabilir, tarih bilimine kaynaklık * Edebiyat tarihi aracılığıyla değişik çağlardaki kültür
edebilir. birikimimizi tanırız. Toplumların düşünce yapılarını,
dünya görüşlerini öğreniriz. Bütün bu bilgiler bir edebiyat
eserinin değerlendirilmesinde bize yol gösterir.
*Edebiyat tarihi,…………………………………………… Ülkemizde Batılı anlamda edebiyat tarihi çalışmaları
…………………………………………………………… Tanzimat döneminde başlar. Bu alandaki ilk kapsamlı
…………………………………… bilim dalıdır. Edebiyat çalışma …………………’nün 1928 yılında yayımladığı
tarihinin amacı, edebî eseri incelemektir. Bu bağlamda “Edebiyat Tarihi” adlı eserdir. Ayrıca Ahmet Hamdi
onun amacı sanatsaldır. Oysa tarih için önemli olan Tanpınar, Agâh Sırrı Levent, Nihat Sami Banarlı, Vasfi
bilgidir ve bu sanatsal bir nitelik taşımayabilir. Edebiyat Mahir Kocatürk bu konuda önemli araştırmalar
tarihi için edebî eserin kendisi önemliyken, tarih için yapmışlardır.
eserden elde edilecek bilgi önemlidir.
*Tarih, geçmiş dönemlerdeki olayları, savaşları,
uygarlıkları belgelere dayanarak, yer ve zaman göstererek * Tarihçi ve edebiyat tarihçisi ……….. üzerinde çalışır;
inceleyen bilim dalıdır. Edebiyat tarihi ise ama aynı yöntemi kullanmakla birlikte, uygulamada
……………………………………………………….…… birbirlerinden ayrılır. Tarihçinin üzerinde çalıştığı geçmiş,
…………… çıkarır. ………………………………………………………….tur.
Edebiyat tarihçisinin konusu olan geçmiş ise
………………………………………………………….dir.
*Tarihin incelediği olay sona ermiştir, ancak edebiyat
tarihinin incelediği eserin etkisi ………………….dir. * Tarihçi, kişiler üzerinde …………………… oranında
Bir başka deyişle edebiyat tarihi ulusumuzun dururken; edebiyat tarihçisi,……………………………….
başlangıcından günümüze kadar üretilen edebi eserleri ……………………... üzerinde durur.
tarihsel gelişim çizgisi içerisinde incelerken, o dönemin
kültür ve sanat anlayışına bağlı kalır. Kişisel zevk ve * Tarihçi, incelediği eserlerdeki kişisel görüşleri bir yana
heyecanını bir ölçüt olarak ele almaz. bırakmak zorundayken, edebiyat tarihçisi
……………………………………………………………
…………………………………………………..Edebiyat
tarihçisi, sanatçının özelliklerini ve onun incelediği çağın
dilini, zevkini, edebî karakterini inceler. Bu bağlamda
sanatçının özelliklerini ve çağdaşlarından
ayrıldığı noktaları saptar. Edebî eserlere yönelik
araştırmalar yapar.
* Tarih, …………………………………… inceler. Çevre,
kültür, ekonomi, güzel sanatlar gibi insanı ilgilendiren her
şey onun ilgi alanına girer. Edebiyat tarihinin konusu ise
……………………………………………………………
……………………….dir.
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Süleymaniye’de Bayram Sabahı Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü`min neferin!
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir, Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir. Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!.. Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu... Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir. Görünür halka bu günlerde teselli gibi o,
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık; Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya. Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Adamış sevdiği Allah`ına bir böyle yapı. Üsküdar`dan mı? Hisar`dan mı? Kavaklar`dan mı?
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin Bursa`dan, Konya`dan, İzmir`den, uzaktan uzağa,
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin. Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd`den, Van`dan,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi; Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle, Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle. Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne, Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları..
Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı. Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Kosova`dan, Niğbolu`dan, Varna`dan, İstanbul`dan..
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; Anıyor her biri bir vak`ayı heybetle bu an;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi; Belgrad`dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar`dan mı?
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi, Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı?
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Adalar`dan mı? Tunus`dan m, Cezayir`den mi?
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.  Coğrafi değişim
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
1. Din Değişikliği
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı. * İslamiyet’in kabul edilmesinden önce de Türklerin

Akıncılar birkaç defa din değiştirdiğini biliyoruz, önce büyü ve


sihre dayalı ………….. inancına mensup olan bazı Türk
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik boyları daha sonra ……… ve ………………… dinlerine
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
girmişlerdir. Şüphesiz bu değişiklik edebi eserler üzerinde
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!" de tesirini gösterir. Nitekim ……………………..nde ve
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
eski Türk destanlarında bir Gök Tanrı’dan bahsedilir.
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan * Edebiyatımızda asıl köklü değişiklik 10. yüzyıldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
itibaren İslamiyet’in kabul edilmesiyle kendini
Bir gün yine doludizgin atlarımızla göstermiştir. Başta Karahanlı Devleti olmak üzere
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Gazneliler, Harzemşahlar ve Selçuklular bünyesinde yeni
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de ve güçlü bir edebiyatın başladığı görülür. Bu değişiklik
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
sadece edebiyatla sınırlı kalmamış; resim, minyatür, ağaç
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik işlemeciliği ve mimaride de kendini göstermiştir. Hatta
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
hat sanatı gibi yeni bir sanatın da başlangıcı olmuştur.
Yahya Kemal Beyatlı * XI. ve XII. yüzyıllarda Müslüman Araplar ve İranlılarla
iyi ilişkiler kuran Müslüman Türkler, artık İslam
Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki
medeniyeti dairesinde yer alacaklardır. Edebi, kültürel ve
Ölçütler
siyasi alanlarda karşılıklı etkileşime ve İslam’ı inanca
bağlı olarak yeni dünya görüşünün ifadesi olan bir
* Toplumun yaşadığı coğrafi çevre, toplum hayatında
edebiyat başlamıştır. Bu edebiyat gelişerek Tanzimat
meydana gelen siyasal ve toplumsal gelişmeler edebiyatı
dönemine kadar devam etmiştir. Bu, şekil, muhteva ve
doğrudan ilgilendirir. Savaşlar, göçler, din ve medeniyet
gaye değişikliğini dikkate alarak, edebiyatımızın X.
değişiklikleri edebiyata farklı biçimlerde yansır. Bazen
yüzyılda öncesini ve sonrasını kendi ölçüleri içinde
bunlar mevcut edebiyatın içeriğini ve özelliğini
inceliyoruz.
değiştirebilir. Bunun sonucunda edebiyat tarihinde
dönemler meydana gelir.
2. Lehçe ve Şive Farklılıkları
* Türk edebiyatı, başlangıçtan günümüze kadar üç farklı
* Asya’nın ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde başlayıp
medeniyetin etkisinde gelişmiştir: …………., …………,
gelişen Türk edebiyatlarını birbirinden ayıran yalnızca
…….. Türk edebiyatında; İslamiyet öncesinde
şekil, muhteva ve gaye farklılığı değildir, önemli bir
(…………………….) ……………………….., İslamiyet
faktör daha vardır ki, bu da edebi eserin asıl malzemesi
etkisindeki (dini) dönemde ………., Batı uygarlığı
olan dilde ortaya çıkmaktadır. Bu farklılıklara lehçe veya
etkisindeki (modern) dönemde akıl ve mantığın etkisi
şive farklılığı denir.
çoktur.
* Bir dilin bilinemeyen bir dönemde ayrılan kollarına
* Türk edebiyatının dönemlere ayrılmasında kullanılan
………. denir. Türkçenin Yakutça ve Çuvaşça olmak
ölçütler şunlardır:
üzere iki lehçesi vardır. Yakut ve Çuvaş Türkçeleriyle,
 Din değişikliği,
Türkiye Türkçesi arasında büyük ses, kelime ve şekil
 Lehçe ve şive farklılıkları,
farklılıkları mevcuttur.
 Kültürel değişim,
* Bir dilin takip edilebilen tarihi seyri içinde ayrılan Tanzimat Fermanında (1839), gerekse onun tamamlayıcısı
kollarına ise şive denir. Türkçenin tarihi gelişimi tam niteliğindeki Islahat Fermanı’nda (1856) ifade edilen
olarak 8. yüzyıldan itibaren takip edilebilmektedir. Bu siyasi, askeri, ekonomik ve diğer alanlardaki değişiklikler
nedenle elimizde bulunan ilk yazılı örnekler (Orhun doğrudan Batı medeniyeti esas alınarak düzenlenmiştir.
Kitabeleri) esas alınmıştır. Bu eserler Göktürk alfabesiyle Bu durum devletin Batı medeniyeti dairesine girmeyi
yazılmış olup, Eserlerin dili ise Göktürkçe resmi bir politika haline getirmesi demektir. Yapılan
(Köktürkçe)dir. Şiveler arasındaki ayrılıklar, kelimelerin çalışmalar kısa zamanda meyvesini vermiş; devlet,
yapı, çekim ve fonetik (ses) özellikleriyle ilgili halkıyla ve yönetimiyle hızlı bir değişim sürecine
farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu farklılıklar dikkate girmiştir. Sanatkâr da kendi alanıyla ilgili yenilikleri
alınarak Türkçenin birkaç çeşit tasnifi (sınıflandırılması) ülkesin taşımaya başlamıştır. İstanbul’da sosyal hayat
yapılmıştır. Çağdaş Türk edebiyatlarını; Azerbaycan Türk değişmiş, sanat eserleri kendi malzemesinin oluşumunda
edebiyatı, Kırgızistan Türk edebiyatı, Kazak Türkleri etkili olmaya başlamıştır. 10. yüzyıldan itibaren Acem ve
edebiyatı, Özbekistan Türk edebiyatı şeklinde birbirinden Arap edebiyatlarının etkisiyle ve İslami düşünceye dayalı
ayırırken kullanılan kıstas, bu edebiyatların farklı olarak başlayıp daha sonra milli bir hüviyet kazanan yazılı
coğrafyalarda oluşan değişik şivelere ait olmalarıdır. Türk edebiyatı, bu kez Batı medeniyetinin ve Fransız
edebiyatının etkisiyle 1860′lı yıllardan sonra yavaş yavaş
3. Kültürel Değişim yeni bir çehreye bürünmüş ve yeni bir kimlik arayışına
* Kültür, bir milletin dil, din, duygu, düşünce ve yaşayış girmiştir. Bütün bu değişmeler dikkate alınarak 1860
tarzındaki bütünlüktür. Bunlarda başlayan değişme, yılını esas kabul edip, bu tarihten sonra gelişen
kültürel farklılaşmayı ortaya çıkarır. Türkler, İslamiyet edebiyatımız…………………………………………..…..
öncesinde atlı-göçebe hayat tarzını sürdürmekteydiler. Bu olarak adlandırılmış ve bu dönem kendi ölçüleri içinde
hayat tarzı, yerleşik hayata geçişle birlikte terk edilirken, değerlendirilmiştir.
…………………………. olarak adlandırdığımız bu
kültür de yavaş yavaş terk edilmiştir. 4. Coğrafi Değişim
* İslamiyet’i kabul eden Türkler, bu dini inancın 9. ve 10. yüzyıllarda bazı Türk boylarının ayrı devletler
kabullerine ters düşmeyen bazı geleneklerini de kurup kendi yazı dillerini oluşturmuşlardır. Farklı
sürdürmüşlerdir. Uzun bir dönemde değişime uğramayan coğrafyalarda ve değişik kollar halinde gelişen dilimizin
Türk – İslam kültürü, etkisini edebi alanda da bugün Azeri Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi,
göstermiştir, İslamiyet’in kabulünden Tanzimat dönemine Türkiye Türkçesi ve Balkan Türkçesi gibi birçok şivesi
kadarki Türk edebiyatında …….. muhteva her zaman vardır.
ağırlıklı olmuştur.
* Tanzimat döneminde ise, edebi eserlerin şeklinde ve
muhtevasında büyük değişmeler olmuştur. Gerek
II. İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI Eros (Aşk tanrısı) gibi tanrılar, insan biçimindedir ve
yaşantı ve eylemleri insanlar tarafından bilinir.
1. Mitolojik Dönem * Çin mitolojisinde doğaüstü bir canlı olan ejderha ve
dengeli etkileşimleriyle dünyanın varlıkların devamını
Mit sağlayan “Yin – Yang” olarak adlandırılan iki evrensel
Toplum içerisinde bilinmeyen zamanlarda doğan ve güç dikkat çekmektedir.
tarihin akışı içinde genişleyerek yayılan; * İran mitolojisinde Rüstem, hükümdar Dahhak gibi
………………………., ……………………………….. olağanüstü özellikleri olan mitolojik karakterler ve
……………………. hakkında toplumun ortak inancını Simurg, Huma gibi kuşlar öne çıkar.
ve düşüncesini ortaya koyan anlatılara "mit" adı verilir. * Bir millete has özellikler taşıyan mitolojik unsurların
Diğer bir deyişle mitler; insanın kendisini, tabiatı, yanında farklı milletlerde ortak ya da farklı özelliklere
tabiat olaylarını, dünyayı, hatta kozmogonik unsur ve sahip mitolojik unsurlar da görülür. Örneğin Yunan
olayları anlamak ve yorumlamak amacıyla yarattığı mitolojisindeki eşsiz ve yenilmez kahraman örneği
hikâyelerdir. olan Herkül’le İran mitolojisindeki Rüstem normal bir
* İnsanların doğa olaylarına duydukları hayranlık insanın gücünün çok ötesindeki özellikleriyle benzerlik
mitleri, masal ve destanları oluşturmuştur. Mitler, ilkel taşır. Bununla birlikte Türk mitolojisinde tanrı,
insan topluluklarının, …………………………………. soğuktan donmak üzere olan insanlara acıdığı için
…………………….………, ………………………….. “ateş”i verirken Yunan mitolojisinde tanrılar insanların
…………………………………………… ihtiyacından donmasına seyirci kalır ve ateşi insanlara vermezler,
doğmuş hikâyelerdir. Promete, ateşi tanrılardan çalarak insanlığa hediye
* Mitler destan döneminde ortaya çıkmıştır. Destan eder.
döneminde bilimle evreni henüz anlayamayan
insanların deprem, şimşek, yankı, rüzgâr, uyku gibi 2. Sözlü Edebiyat
doğal olaylara göç, savaş, işgal gibi sarsıcı olaylara düş * Henüz yazının kullanılmadığı dönem olup başlangıcı
yoluyla …………………………….. kazandırmaları bilinmemektedir. Yazı henüz olmadığı için bu dönemin
mitolojik ögeleri oluşturmuştur. bütün ürünleri sözlü ürünlerdir. Dilden dile, kuşaktan
* Destan dönemi bütün milletlerde yaşanmıştır. kuşağa söz yolu ile aktarılan bu dönemin verimlerinin
Bundan dolayı birbirinden uzak milletlerin bir kısmı günümüze kadar gelmiştir.
destanlarında veya efsanelerinde aynı konular * Bu dönemin sözlü ürünleri tamamen …………
işlenmiştir. Milletler, mitolojik motiflerle süsledikleri özellikler taşır. Orta Asya’daki Türk boyları arasında
geçmişlerini destanlar yardımıyla ifade ederler. yaygın olan bu edebiyat şiir ekseninde gelişmiştir.
Bunda ………………………………………………….
Türk – Yunan – İran – Çin Mitolojik Unsurları ………………………………… etkisi vardır elbette.
* Bütün milletlerde benzer ve farklı mitolojik unsurlar * Tüm eski edebiyatlarda olduğu gibi İslamiyet Öncesi
görülür. Bütün bu unsurlar evreni anlamak isteyen ilkel Türk edebiyatında da şiir; çeşitli törenlerde müzik ve
insanın arayışının ürünüdür. dansla iç içe doğmuş ve gelişmiştir. Eski Türklerin
* Türk mitolojisinde bozkurt, ay, yıldız, su, ışık, ağaç, şiirlerinde ………………., ………….., …………….,
demir, hayat ağacı gibi doğayla ilişkili mitolojik ………….., ………., …… ve ………. işlenen başlıca
unsurlar varken Yunan mitolojisinde insan öğesinin konulardır. İslamlık öncesi Orta Asya Türk şiirinin
önemi dikkat çekmektedir. Zeus (Göğün, yıldırımın ………………………….. dışında bulunan en dikkate
hükümdarı, tanrıların tanrısı), Possedion (Denizlerin ve değer örneklerini …………………………………..de
suların tanrısı), Hades (Ölüm ülkesi, yeraltı tanrısı) görüyoruz.
* İlk çağlarda söylenen bu şiirler halkın ortak bayramlarda, yıl dönümlerinde hakanlar ve beyler
duygularını simgeliyordu. Törenlerde bir ağızdan tarafından verilen ziyafetlere de şölen denmiştir.
söylenip halkın malı oluyordu. Şiirler yeni ağızlardan
yapılan eklemelerle az çok değişse bile, söylendiği - Yuğ töreni:…………………………………………...
zamanlardan hatıralar saklar. …………………………………………..……..dir. Bir
* İslamiyet öncesi dönemde Türkler Orta Asya’da hakanın, bir kahramanın, sevilip sayılan bir kimsenin
göçebe bir toplumdular. Kabileler halinde yaşayan ölümü üzerine düzenlenir. Ölen kişi, önce bir çadıra
Türklerin tek bir hükümdarı vardır. Bu hükümdara konur, çadırın etrafında kurbanlar kesilir; sonra da
hakan veya kağan denilir, önemli günlerde …….. veya yüksek bir yere kazılan mezarına konur, bu mezar
…….. denilen tören düzenlerlerdi. Bu törenlerde süslenir, bunların başına balballar (mezar taşları)
………… isimli müzik aletiyle şiirler söyleyen dikilirdi. Boyun erkekleri silahlanıp atlarına binerek
………, ……., ………, ……… gibi aynı zamanda mezarın etrafında yedi defa dönerdi. Yuğ törenlerinde
hekimlik, büyücülük ve din adamlığı yapan şairler ağıtlar düzülür ki bunlara sagu denirdi. Sagularda ölen
bulunuyordu. Bunlar şiirlerini düzenlenen törenlerde, kişinin yiğitlikleri ve iyilikleri övülür, bu ölümden
kutsal bir amaç için kopuz eşliğinde çalıp söylemiştir. duyulan acı dile getirilirdi. Yuğ törenlerinde kadın ve
* Söz konusu bu şairler bağlı bulundukları boylara erkeklerin saç kesmeleri, elbiselerini parçalamaları,
yaşadıkları çağlara göre adları, kıyafetleri, kullandıkları yüzlerini tırnaklarıyla kanatmaları, hatta kulaklarını
sazlar az çok değişmekle birlikte aşk şiirleri ve kesmeleri gibi aşırı hareketler ve jestler görülürdü.
ölenlerin arkasından ağıtlar söylerler. Ayrıca Tanrılara
kurban sunmak, kötü cinlerden gelen kötülük ve Sözlü Edebiyat İle Mitoloji Arasındaki İlişki
hastalıklara afsunla engel olmak, hastaları iyileştirmek Destan, sözlü edebiyatın ilk ürünlerinden biri olduğu
gibi görevleri de vardır. Şamanlar bu işleri yaparken için destanlardaki mitolojik öğeler sözlü edebiyatta sık
kendilerinden geçip dinleyenler üzerinde büyük etki sık görülmektedir. Mitoloji, toplumu derinden
bırakırlar. etkileyen olayların halk arasında anlatılmasıyla ortaya
çıkmaktadır. Sözlü edebiyatın halk arasında meydana
İslamiyet Öncesi Türk Kültüründe Törenler geldiği göz önüne alındığında mitoloji ile sözlü
edebiyat arasında yakın bir ilişki vardır. Kadın, at,
- Sığır töreni: Türkler, her yılın belli aylarında
bozkurt, ışık, ağaç gibi mitolojik öğeler sözlü
avlanmaya çıkardı. Boyun erkekleri sürek avına çıkar,
edebiyatta da yer almaktadır. Destan döneminde
bunu da dinî bir tören havasında yapardı. Şamanlar, bu
mitolojik hikâyeler sözlü edebiyatın özellikle de
törenlerde avın kutlu olması ve bereketli geçmesi için
destanların oluşumunu hızlandırmıştır.
kopuz eşliğinde şiirler düzer, ava katılanları
yüreklendirir ve kutsardı. Büyük av yakalayanlar milli
a. Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiir)
bir kahraman gibi karşılanır, onların adlarına
* Şiirler …….. denen av törenlerinde, ………. denen
…………. ve …………….. söylenirdi.
ziyafetlerde ve ……. denen, ölen bir kişinin ardından
yapılan törenlerden doğmuştur. ……………..., ………,
- Şölen: Yılda bir kez, sığır törenlerinden sonra
………, …….. ve …….. konuları işlenmiştir.
yapılırdı. Avlanan hayvanlar kesilir, pişirilir ve toplu
* Şiirler …….., ………, ……, …….. denen şairler
halde ziyafet verilirdi. Boyların reisleri, beyler ve halk
tarafından “kopuz’ denen bir saz eşliğinde söylenirdi.
bir arada yiyip içip eğlenirdi. Ozanlar bu şölenlerde
* Şiirlerdeki ahengi sağlayan temel unsurlar: …….
kopuz eşliğinde ………………., ………….lar (besteli
ölçüsü (…., ….. ve ……) , ……….. nazım birimi,
şiir) söylerdi. Daha sonraları mutlu günlerde,
………. uyak ve ………tir.
* Dil, gelişim aşamasında olduğundan sözcük sayısı
bakımından zengin değildir. Aynı zamanda yabancı
Ulşıp eren börleyü
dillerin etkisine de kapalıdır. Türkçede yabancı dillerin Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yurlayu
etkisi bu dönemde görülmemektedir.
Sıgtap közi örtülür
* İslamiyet öncesi Türk şiirinin çeşitleri sav, destan,
Könğlüm için örtedi
koşuk ve sagudur.
Yitmiş yaşığ kartadı
Keçmiş özüg irtedi
Tün kün keçüp irtelür
1. Sagu
* Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden
2. Koşuk
sonra düzenlenen cenaze törenine ………………, bu
törenlerde ……. eşliğinde söylenen şiirlere ……….. * Eski Türklerde eğlencelerde söylenen, genellikle aşk,
adı verilmiştir. doğa ve yiğitlik konularını işleyen, “kopuz” adı verilen
* Geçmişte bu şiirlerde, ……………………………..ın çalgı eşliğinde söylenen şiirlere “koşuk” adı verilir.
veya sevilen herhangi bir kimsenin ölümünden duyulan Eski Türkler yılda bir kez, belli dönemlerde, “sığır”
bir üzüntü dile getirilirken, günümüzde ise her insan adını verdikleri kutsal av törenleri düzenlerlerdi.
için söylenebilmektedir. “Şölen” adı verilen ziyafetlerde ve kazanılan
* ….. hece ölçüsü, ……….. nazım birimi, ………. savaşlardan sonra bütün boyların erkekleri bir araya
kafiye ve ………. kafiye şeması şeklindedir. gelerek eğlenirdi.
* Sagunun Halk edebiyatındaki karşılığına …….; * Hece vezniyle söylenen bu şiirlerde genellikle yarım
Divan edebiyatındaki karşılığına ise …………. adı kafiye kullanılmıştır.
verilir. Dörtlük nazım birimiyle yazılan bu şiirlerin uyak
* Divânu Lûgati’t-Türk’te yer alan ………………. düzeni (aaab cccb dddb) şeklindedir.
sagusu, bu türün en önemli örneğidir. Bu sagunun * Koşuk; söyleyiş biçimi, söylenme ortamı, zamanı ve
tamamı on iki dörtlüktür. şekil özellikleri bakımından, Âşık edebiyatı nazım
* Sagular, sanat kaygısından uzaktır. Samimi bir dille şekillerinden koşma’yla; Divan edebiyatı nazım
söylenmiştir. Sagular, sözlü edebiyat döneminin şekillerinden gazel ile büyük benzerlikler
ürünlerindendir. göstermektedir.
Koşuk Örneği
Alp Er Tunga Sagusu
Kızıl sarığ arkaşıp
Yipkin yaşıl yüzkeşip
Alp Er Tunga öldi mü
Bier bier kerü yürkeşip
Isız ajun kaldı mu
Yalnguk anı tanglaşur
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur
Alın töpü yaşardı
Unıt otın yaşurdı
Ögreyüki mundağ ok Kölnin suvın küşerdi
Munda adın tigdağ ok Sığır buka möngreşür
Atsa ajun uğrap ok
Tağlar başı kertilür Kulan tükel kamıttı
Akar sukak yumuttı
Begler atın argurup Yaylag tapa emitti
Kagdu anı turgurup Tizig turup sekrişür
Menğzi yüzü sargarup
Körküm anğar türtülür Kaşgarlı Mahmut / Divanü Lügat-it Türk
b. Olay Çevresinde Oluşan Metinler * Sözlü kültür ürünü oldukları ve yazıya geç
geçirildikleri için, destanların çoğu …………….dir
1. Destan
* Bir destan üç evreden oluşmaktadır:
Destan,…………………………………………………
- Doğuş (Çekirdeklenme) Evresi: Destana konu
…………………………………………………………
olayın ortaya çıkmasıdır.
…………………………………………………………
- Yayılma (Çeşitlenme) Evresi: Anlatı, kuşaktan
…………………………………………………………
kuşağa aktarılarak sözlü kültür ortamında
………………………………………………dir.
olgunlaştırılır. Çeşitlenmelerin en yoğun olduğu
evredir.
Destanların Anlatıcısı ve Destan Dili
- Derleme ve Yazıya Geçirilme Evresi: Bu evrede,
* Bu dönemde Türk boylarında “ozan, baksı, kam,
sözlü gelenekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir
şaman” gibi isimlerle anılan bir sanatçı tipi vardır ki
bütün hâlinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir.
bunlar, sadece sanatçı kimliği olan kişiler değildir.
Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği
Bunlar; “müzisyenlik, bilim adamlığı, din adamlığı,
ve yazıya geçirildiği belli değildir.
hekimlik, kâhinlik” vb. gibi pek çok özelliklere
sahiptirler. Bunlar “sığır, şölen, yuğ” gibi törenlerin
Destanların Diğer Türlerle Karşılaştırılması
baş aktörleridir. Bu kişiler törenleri idare etmişler,
*Destanlar, ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş
törenlerin niteliğine göre sagu ve koşuk söylemişlerdir.
uzun manzum hikâyelerdir. Destanın ortaya çıkışı
Destan da anlatan bu kişilere ….., ……, ………….. adı
yaşanmış bir olaya dayanır. Zamanla bu olay halk
da verilmiştir.
arasında anlatılarak olağanüstü niteliklere ve hayali
* Destan döneminde Türkçe katışıksız, yalın özellikler
öğelere sahip olur. Manzumken bir masal havasına
taşır. Yabancı sözcükler çok azdır; çünkü bu dönem,
bürünür ve bu şekilde yaşayarak devam eder. Onun
edebiyatımızın yabancı etkisinde kalmayan dönemidir.
içindir ki manzum destanlarımız düzyazı şeklinde
Orta Asya Türkleri, ana dillerini işlemiş, yazı dilimizi
yazıya geçirilmiştir.
hazırlamışlardır. Bu dönemde sözdizimi, yalın ve
* Olaya dayalı yazı türleri olan roman ve hikâye ise
açıktır.
toplumu derinden etkilemiş bir olaya veya kahramana
dayalı olmak zorunda değildir. Roman ve hikâyede bir
Destan Türünün Özellikleri
uluslun hayal dünyası ve ortak sembolleri yoktur.
* Destanlar, genellikle tarihî ve sosyal olaylardan
Roman veya hikâyeyi yazar, kendi hayal dünyasıyla
doğmasına bağlı olarak genellikle,
oluşturur. Roman veya hikâye yazarı, gerçekçi bir
……………………….. ve ………………….. gibi
tutuma sahipse eserde hayali öğelere hiç yer vermez.
temaları içerir. Bu manâda destanlarda olağan ve
Roman ve hikâye, tamamen kurgu olabilir. Yani
olağanüstü olay ve kahramanlar iç içedir.
yaşanmamış olaylardan söz edebilir, ama bunlar
* Destanlar, ulusların, özellikle tarih yazımının henüz
gerçeğe uygundur, yani olağanüstü değildir. Roman
yaşam bulmadığı dönemlerine ışık tutmaları
uzun olabilirken hikâyeler uzun değildir. Destanlar ise
bakımından önemlidirler. Ayrıca, ulusların tarih
uzun metinlerdir.
sahnesine çıkışlarını, komşularıyla olan ilişkilerini ve
kendi kültür dokularını var eden değerleri anlamak
Destan Türleri
bakımından da önemli kaynaklardır.
* Genellikle manzum olmakla beraber nazım-nesir
a. Doğal Destan: Toplumun ortak malı olan ve
karışık olan destanlar da vardır.
birtakım olaylar sonucu kendiliğinden en oluşan
destanlardır.
b. Yapay Destan: Bir şairin, toplumu etkileyen Türk Edebiyatında Destan
herhangi bir olayı tabiî destanlara benzeterek söylemesi
sonucu oluşan destanlardır.

Doğal Destanlar Yapma Destanlar

*İlyada ve Odesia *Kaybolmuş Cennet (J. Milton)

(Yunan, Homeros) *Kurtarılmış Kudüs (T. Tasso)

*Şehname (İran, Firdevsi) *Çılgın Orlando (Ariosto)

*Gılgamış (Sümerler) *İlahi Komedya (Dante)

*Ramayana (Hint) *Üç Şehitler Destanı (F. H.


Dağlarca)
*Kalevela (Fin, Lönrot)

*Nibelungen (Alman)

*Beowulf (İngiliz)

*İgor (Rus)

*La Cid (İspanyol)

*Oğuz Kağan (Hun)

Doğal Destan ve Yapay Destan Arasındaki


Benzerlikler
1)

2)
3) Türk destanlarının belli başlı niteliklerini görmeye
4) çalıştığımızda karşımıza çoğu kez: kadın kişiliğinde
odaklanmış bir güzellik ve yiğitliğin tarihin her
5) döneminde baş üstünde tutulması, atın ve bozkurdun
insana sadık bir yoldaş olması, kurdun ana, baba ve

Doğal Destan ve Yapay Destan Arasındaki hatta tanrı olması, yurt kabul edilen coğrafyanın

Farklılıklar kutsallığı gibi unsurlar çıkar.


1)
Türk Destanlarında Tipler Ve Motifler
2)
A. Türk Destanlarında Tipler
3) Tip, benzer özellikleriyle birçok eserde karşımıza çıkan
ve bazı sabit özelliklere sahip karakterdir. Tip,
4) toplumun inandığı temel kıymetleri temsil eder.

5)
Alp Tipi * Türk destanlarında Alp her zaman atlıdır. Bu yaşantı
* Alp; kahraman, yiğit, cesur anlamlarında bir Türk düşüncesine "Türk çadırda doğar, at üstünde
sözcüktür. Eski Türklerin yiğitlerine bu adı ölür." yargısını yerleştirmiştir.
vermelerinin ilk koşulu yiğitlik, cesurluk, kişisel * Alp kişi savaşa genellikle yalnız girmekle birlikte
üstünlük, kahramanlık ve asalettir. yanında her zaman kırk yoldaşı bulunur. Alp ilk atışta
* Garipname'ye göre; "Alp" kişide sağlam yürek, pazu düşmanı vurur ve yenilmez.
kuvveti, gayret, iyi bir at, özel bir giysi, iyi bir kılıç, * Türk destanlarında alpler insanî; fakat hanımları
süngü, yay ve kader birliği ettiği iyi bir arkadaş olmak ruhanî bir özellik taşır. Bu nedenle genellikle Alplerin
üzere dokuz şey gereklidir. Oğuz Kağan Destanı'nda bu hanımları, Tanrı tarafından gönderilmiş kutsal
tipin en idealine rastlanmaktadır. İslâmiyetten sonraki kadınlardır. Alpler eşlerini hep kahraman, mücadeleci
Türk destanlarında bu tip, "Alp-Eren" tipine ve yiğit kadınlardan seçerler.
dönüşmüştür. Fuad Köprülü, İslâmiyetin etkisinden
sonraki Türk alplerine Gazi adını vermektedir. Bilge Tipi
* Kişilikleri ve davranışları ile bir ülkünün peşinde Eski Türklerde topluma manevi liderlik yapan, toplumu
olan Alpler, kişisel tutkuların üstünde topluma mal yönlendiren, çağını aydınlatan, verdiği öğütleri ve
olmuş kişilerdir. Alpler, hareketli, sosyal yaşamın öğütlü sözleriyle yaşamlarından sonra dahi dilden dile
zorunlu bir sonucu olarak hareket unsurunun esas dolaşan kişiler vardır. Aksakallı ifadesi ile de
alındığı güçlü erlik duygusu dediğimiz değerlerle belirlenen bu kişiler bilge tiplerdir.
bütünleşirler. Bu kişiler fiziksel olduğu kadar, ruhsal * Türk destanlarında kağanların, yanlarında genellikle
açıdan da derin bir kişiliğe sahiptir. O, halkının öz bilge vezirler bulundurmaları ve verecekleri önemli
gücünü sembolize eder. Mücadelesi uğruna geri kararlarda bilgelerin bilgilerine başvurmaları bilgeliğin
çekilme, kaçma, yılma gibi davranışlar göstermez. önemine inanılmış olmasının en belirgin işaretidir.
* Türklerdeki göçebe yaşam tarzı hareketli ve aktif * Türklerin şaman ve kam geleneğinin devamını
olmayı gerektirmektedir. Bu nedenle, Türk hatırlatan Korkut Ata profili, yaşlı, töreleri yürüten,
destanlarında kadın ve erkeği ile akıncı, avcı tipler doğa üstü ve doğa olayları arasındaki ilişkileri
daima ön plana çıkmış ve alplık geleneği sürüp düzenleyen bir tiptir. Dede Korkut hem maddi, hem
gitmiştir. Türk destanlarında görülen alp tipi, genel manevi alanlardaki yiğitlikleriyle alperen tipinin Türk
olarak manevi bir güce ve Tanrı'ya inanmakta, kuvvet, kültüründeki ilk temsilcisi ve örneğidir. Dede Korkut
kudret, başarı insanoğluna Tanrı'nın bir vergisi olarak akıl, maneviyat, ululuk yönleriyle maddi gücün manevi
kabul edilmektedir. Oğuz Kağan'ın "Gök Tanrı'ya güç ile bütünleştiği bir simge değerdir. Dede Korkut
borcumu ödedim." deyişi bu inanışın ifadesidir. Hikâyeleri onun bilge tipi etrafında şekillenmiştir.
* Türkler İslamiyet’i kabul edip yerleşik hayata
geçince alplık, Battal Gazi, Danişment Gazi, Saltuk Kadın Tipi
Buğra Han gibi Anadolu'yu Türkleştirmek ve * Türk destanlarında kadın bazen evin reisliğini
İslamlaştırmak için mücadele eden kahramanlarla Alp- üstlenir ve erkeğinin en büyük destekçisidir. O da
Eren biçiminde devam etmiştir. gerektiğinde erkeği ile ata binip ava gider ve her türlü
*Alp, doğuştan olgun ve güçlü doğar. Ancak tehlike karşısında uyanık olur. Erkek kahraman kadar
kahramanlar on beş yaşına geldiklerinde Alplık yiğitlik özelliklerine sahiptir.
göstermeyle ilgili olaylar ortaya çıkar. Çocuk, bir * Kadının destanlardaki yeri sosyal hayattaki üstün
yiğitlik göstermedikten sonra ad alamaz. Alp, mevkiinin aynıdır. Analık görevi, Türkler arasında
çocukluğunda normal çocuklardan farklı davranışlar kadına büyük değer kazandırmış, onu ilâhî bir varlık
sergiler. konumuna sokmuştur.
B. Türk Destanlarında Motifler *Türkler arasında atın gücünün Tanrı tarafından
verildiğine inanılırdı. Destanlarda kahramanların en
a. Işık Motifi büyük yardımcısı atıdır. At destanlarda tıpkı kahraman
*Destanların büyük kahramanları ve onların gibi olağanüstü özelliklere sahiptir. Kahraman atı
evlenecekleri kadınlar çok defa kutsal bir ışıktan olmadan hiçbir iş beceremez. Âdetâ, destanlarda
doğarlar. Yaratılış destanındaki zaferin ve mağlubiyetin gerçek sahibi attır.
*Türklerin İslâmiyet'ten önce bağlı bulundukları * Atından uzak kalmış olan kahraman, gücünü-
Şamanizm'de uçmak ifadesi ile belirlenen sonsuz kuvvetini ve cesaretini kaybeder, sıradan bir insan
mutluluk ülkesi, cennet bir ışık dünyasıdır. Şamanizme haline düşer.
göre yerden on yedi kat göğe doğru gidildikçe * Destan kahramanlarının atları; Oğuz Kağan-Alaca
aydınlanan bir ışık dünyası bulunmaktadır. At, Köroğlu-Kırat, Battal Gazi-Aşkar biçiminde
Uygurların benimsediği Işık dini de denilen sahipleri ile birlikte anılırlar.
Maniheizmin tanrısı da ışık tanrısıdır. Bütün eski Türk
inanışlarında ışık hep ön plandadır. d. Rüya Motifi
* İslâmiyetin kabulünden sonraki destanlarda da bu * Rüyalar destan kahramanlarının hareket tarzlarının
motif çok önemsenmiş, destan kahramanlarının daima tayinine ve gelecekteki olaylardan haberdar olmalarına
yüzleri nurlu ve dolun aydan daha parlak olarak tasvir yaraması bakımından destanlarda önemli bir yer tutar.
edilmiştir.
e. Kurt (Gökbörü) Motifi
b. Ağaç Motifi * Destanlarda kurt Türk'ün hayat ve savaş gücünün bir
* Türk destanlarında ağaç, özellikle çınar ya da kayın simgesi olarak belirtilmiştir.
gündelik hayattan alınarak kutsallık kazandırılmış ve Şamanizm inancını yaşayan Türkler arasında kurt
böylece ağaca olağanüstü bir özellik verilmiştir. yaşam ve savaş gücünün önemli bir işaretidir. Çevik,
* İslâmiyetten önceki destanlarda rastladığımız bu hareketli ve güçlü bir hayvan olduğu için çeşitli
kutsal ağaç motifi İslâmiyetin kabulünden sonra da dönemlerde kimi Türk boylarının bayrak ve
ağaç sevgisi olarak ileri düzeyde tutulmuştur. Yaş flamalarına sembol olarak geçmiştir.
kesen baş keser gibi halk söylemleri ile de ağaçlara
zarar verilmesi engellenmeye çalışılmıştır. f. Kırklar Motifi
* Türklerin önem verdiği, ona kutsal bir nitelik
c. At Motifi kazandırdıkları sayıların başında kırk gelmektedir.
* Türk destanlarında ve diğer sözlü anlatı ürünlerinin * Oğuz Kağan Destanı'nda Oğuz kırk günde yürür, kırk
hemen hepsinde at, önemli bir konuma sahiptir. Bunun günde konuşur, Kaf Dağı'nın etrafını kırk günde
temelinde Türk halkının göçebe kültürünün büyük dolaşır, verdiği şölende kırk kulaç yüksekliğinde direk
etkisi bulunmaktadır. Devenin Arap için önemi ne ise diktirir ve kırk masa hazırlatır.
atın da Türk için önemi odur. * Dede Korkut, Manas, Battal Gazi, Danişment Gazi ve
* Destanlardaki alp kişi destan içindeki kaderini sahibi diğer destanlarda ise kırk motifi kahramanın etrafında
bulunduğu atla birlikte yaşar. Destan kahramanının bir kuvvet haline gelen kırk alp veya kırk ereni ifade
yanında yer alan at, bütün Türk destan rivayetlerinde eden bir kavramdır. Her destan kahramanının arkasında
olağanüstü özelliklere sahip olarak su ruhundan türer. ona bağlı kırk alp ya da ereni vardır. Bunlar
Türkler, atların denizden çıkan, dağdan inen ya da hareketlerinde bir bütün halindedirler. Birlikte yaşar,
gökten, rüzgârdan, mağaradan gelen kutsal aygırlardan birlikte savaşırlar
türediğine de inanırlardı.
g. Geyik Motifi ders alacağını düşünmüşlerdir. Göktürklerden sonra
Türk kültüründe kutsal olarak bilinen hayvanlardan biri Uygurlar bu geleneği devam ettirmişlerdir.
de geyiktir. Kimi Türk destanlarında rastlanan geyik * Bu yazıtlar bulundukları yerlere göre dört grupta
motifi kutsal özelliğini korumaktadır. Bu nedenle toplanır: ……………, …………., …………… ve
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geyik avlamanın ………………. bengü taşları. Bunlar içinde
uğursuzluk, hatta felaket getireceğine inanılır. Geyiğin Moğolistan’da bulunan Göktürklere ait
kutsallığı nedeniyle geyik boynuzunun kimi evlerde ……………………. ve Uygurlara ait
uğur için duvara asıldığı bilinmektedir. ………………….. önemlidir. Bu dönemi Göktürk ve
Uygur dönemi eserleri olarak iki grupta inceleyebiliriz:
h. Ok ve Yay Motifi
İlkel çağlarda Türk toplum hayatının en etkili savaş 3. 1. Orhun (Göktürk) Yazıtları
silahı olan ok ve yay da Türk toplum geleneğinde * Orhun Yazıtları (Göktürk Abideleri), Göktürklerin
giderek savaş silahı olmanın üstünde hukuki bir sembol ünlü hükümdarı ………………… devrinden kalma,
olma özelliği de kazanmıştır. Bu anlayış zamanla daha yazılı, dikilitaşlardır. ……………., …………………
da genişleyerek siyasi bir anlama yükseltilmiştir. ve ……………… adına dikilen bu anıtlar konu ve dil
Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in tuğrası ok ve yaydan bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı
meydana getirildiği gibi yine Tuğrul Bey'in yaptırdığı ……………………’dir.
bir caminin mihrabında ok ve yay motifi işlenmiştir. * ………………….. tarihi ile ilgili bilgiler içermekte
Hukuki ve siyasi bir sembol özelliği taşıyan ok ve yay olup …………… türündedir. Türk tarihi, Türk
motifi bu anlamı Türk destan geleneğindeki değerinden toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili
almıştır ki en yaygın ve etkili şekli ile Oğuz bilgiler içerir.
Destanı'nda görülür. Uluğ Türk'ün rüyası bunun * Orhun Yazıtları,……………………………………..
işaretidir. ………………………. Günümüzün birçok sözcüğü,
Destanlarda ok ve yay unsuru daha çok destan ilk haliyle bu yapıtlardadır. Bu manâda ………………,
kahramanının hüner ve maharetini sergilemek için bir ………………………. ve ……………… geçtiği ilk
vasıta olarak değer kazanır. Bu nedenle ok ve yay Türkçe metindir.
destan kahramanlarının kişiliğini değerlendiren milli
bir motiftir. Biçim Özellikleri
* …………….., ……………….. ve ………………
3. Yazılı Edebiyat olmak üzere 3 bölümden oluşan kitabelerin bir yüzü
* Bu dönem …………….. ve …………. dönemi …………… ya da ………….. alfabeyle, bir yüzü
eserlerini kapsar. Mezar taşlarından oluşan kitabeler ile ………… yazılmıştır. Kitabeleri 1893’te …………. ve
Uygur hanlıklarından kalan ve daha çok ……….. ile ………………………… çözmüştür. Bizde ise
………. dinlerine ait eserler vardır. …………………………, …………………….,
* Yazıtlara ………………….. da denmekte olup ebedî, …………………., ……………………….. bu yazıtlar
sonsuz taş demektir. Özellikle kağanların ve devletin üzerine çalışmışlardır.
ileri gelenlerinin ölümünden sonra, onlar adına bir anıt * Orhun Abidelerinin yazıldığı Göktürk ya da Runik
yaptırmak, Göktürklerde bir gelenek hâlini almıştır. alfabe 38 harflidir. Bu alfabede 4 sesli, 9 birleşik, 25 de
Diktirilen taşlar üzerine kağanlar istediklerini yazmış, sessiz harf bulunmaktadır. Bu alfabe, Türklerin ulusal
bütün milletin ona göre davranmasını istemişlerdir. alfabesidir. Göktürk yazısı sağdan sola, yukarıdan
Kağanlar, bu sözlerin taşlar üzerinde ebedî olarak aşağıya doğru bitiştirilmeden yazılır. Sözcükleri
kalacağını ve Türk milletinin sonsuza kadar bunlardan ayırmak için genellikle iki nokta konur.
* Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarında metinler, içinde bulunduğu olayları sade ve sanatsız bir şekilde,
yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve satırlar sağdan halk diliyle anlatmıştır. Olayları sözü uzatmadan, ana
sola doğru dizilmiştir. Göktürk alfabesi, büyük ünlü çizgileriyle vermiş; yeri geldikçe milletin ders alması
(sesli) uyumu dikkate alınarak düzenlenmiş bir için öğütlerde bulunmuştur. Zaman zaman atasözlerine
alfabedir. ve deyimlere başvurmuştur.
* Türk hitabet sanatının en önemli örneği olan bu
yazıtların bugünkü düzyazıya örnek olacak bir cümle b. Kültigin Anıtı: 732’de Türk kağanı Kültigin için
yapısı; duru, açık, yalın, destansı bir söyleyişi vardır. Yollug Tigin tarafından yazılmıştır. Anıtta kağanın
Dil, yabancı etkilerden uzaktır. ölümü ve adına düzenlenen yas töreni anlatılmıştır.

İçerik Özellikleri Bilge Kağan Anıtı: 735’te dikilmiştir. Bilge Kağan’ın


* Orhun Yazıtları; bir hakanın, halkına hesap vermesi, yiğitlikleri ve Türk milletine iletmek istediği mesajlar
halkın devlete, millete karşı görevlerinin hatırlatılması, anıtın içeriğini oluşturur. Anıtta Bilge Kağan’ın
düşmanın entrikalarına nasıl karşılık verileceğinden söz ağzından devletin nasıl büyüdüğü anlatılmıştır.
edilmesi ve Türklerin yüksek ahlak ve seciyesinin
anlatılması açısından önemlidir. Kültigin Anıtı’nın Güney Cephesinden
Ötüken yışda yig idi yok ermiş. İl tutsık yir Ötüken yış
Orhun Yazıtlarının Bulunduğu Yer ermiş. Bu yirde olurup Tabğaç budun birle
Orhun Yazıtları, Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal tüzültüm. Altun kümüş işgiti kutay burigsuz anca birür.
gölünün güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Kocho Tabğaç budun sabi süçig ağısı yımşak ermiş. Süçig
Tsaidam Gölü yakınlarındadır. Bu yazıtlardan Kül sabin yımşak ağın arıp ırak budunuğ anca yağutır
Tigin ve Bilge Kağan Anıtları, Kocho Tsaidam ermiş. Yağuru kondukda kisre ariyığ bilig anda öyür
bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk ermiş. Edgü bilge kişig edgü alp kişig yontmaz ermiş.
Anıtları ise, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından Bir kişi yarigılsar oğuşı budunı bişükinge tegi kıdmaz
yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı’nın yukarı ermiş. Süçig sabıriga yımşak ağısıriga arturup öküş
yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesindedir. Türk budun öltüg. Türk budun ölsikirig.

Abidenin Bölümleri Türkiye Türkçesi’yle


Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak
a. Tonyukuk Anıtı: 724-726 yılları arasında
yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti
dikilmiştir. Bu anıtı diktiren ve üzerindeki yazılan
ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız
yazdıran Bilge Tonyukuk’tur. Anıtta Türk milletinin
öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı
Çin tutsaklığından kurtuluşu ve İlteriş Kağan
yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla
zamanında Göktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla ve
aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp,
Çinlilerle yaptığı savaşlar anlatılmakta; bütün bu
konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi
olaylarda Bilge Tonyukuk’un rolü özellikle
bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan
belirtilmektedir.
yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar
Bilge Tonyukuk, başvezirlik ve başkumandanlık
barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına
yapmış olan büyük bir siyasetçidir. Göktürk devletinin
aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti,
politikasına uzun zaman yön vermiş, akıllı ve hikmet
öleceksin!
sahibi bir devlet adamıdır. Bilge Tonyukuk, aynı
zamanda edebiyatımıza hatıra türünün ilk temsilcisi ve
ilk Türk tarihçisidir. İki parça hâlindeki anıtında,
2. Uygur Metinleri getirmişlerdir. Maniheist Uygurlardan kalan bazı
Göktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur parçalar şunlardır:
hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok ………… ve
………. dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar Irk Bitig: Tahminen 930 yılında ve Köktürk harfleriyle
…………… yöresinde yapılan kazılarda ortaya kaleme alınmış olan Irk Bitig (Fal Kitabı), Mani
çıkarılmıştır. muhitinde yazılmış önemli bir metindir. İçinde dine ait
* Uygurlara ait metinler, üslup ve hikâye ediş unsurlar bulunmakla beraber dinî bir eser değildir; bir
bakımından Orhun Yazıtlarına benzer. Ancak Kül fal kitabıdır. Her biri ayrı bir fal olarak yorumlanan 65
Tigin ve Bilge Kağan Anıtı’ndaki yüksek heyecan, paragraftan meydana gelmiştir.
millî şuur ve lirizm Uygurlara ait yazıtlarda pek
görülmez. Uygur yazıtları çoğunlukla mezar taşı olarak
dikilmiştir. b. Budist Uygurlara Ait Eserler
* Bu taşların bazıları birkaç kelimelik, çoğu 5-10 Uygurlar arasındaki en kalabalık topluluk Budist
satırlıktır. İçlerinde 10 satırı geçenleri de vardır. Uygurlardır. Dolayısıyla bu dilin edebiyatı da Mani
Yenisey bengü taşları sade ve abartısız bir dille Uygurlarının eserlerinden çok daha geniş ve zengindir.
yazılmıştır. Çoğunlukla yazıt sahibinin kendi ağzından Budist Uygurlardan kalan bazı parçalar şunlardır:
kısa özgeçmişi ve aile bireylerine, akrabalarına,
arkadaşlarına, hükümdarına, ülkesine ve milletine Maitrsimit: Türk edebiyatının ilk……………………..
doyamadan bu dünyadan ayrıldığını anlattığı yazıtlarda .……………………………. örneğidir.
oldukça içten bir söyleyiş vardır.
* Uygurların ikinci devresinde ortaya konan eserlerde, Prens Kalyanamkara Papamkara: Uygurlar
önemli değişiklikler görülür. Her şeyden önce Göktürk döneminin en tanınmış öykülerinden biridir. Kansu
yazısı bırakılmış, Soğd, Sanskrit temelli Uygur vilayetindeki Bin Buda mabetlerinde bulunan bu
alfabesiyle eserler verilmiştir. Bu devirde daha çok eserde, iyi yürekli bir şehzadenin bütün canlılara
Budizm ve Manihaizm dinlerine ait eserler ağır yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerine
basmaktadır. engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele
* Verilen eserlere gene olarak bakıldığında: geçirmek için çıktığı maceralı yolculuk anlatılır.
- ……………. adlı eser ise bir fal kitabı olup Köktürk
harfleriyle yazılmıştır. Altun Yaruk: 10. yüzyılın ilk yarısında yazıldığı
- ……………………….., ………………….. ve tahmin edilen eser, 17. yüzyılda bulunmuştur. Birkaç
…………………….’ta Budizm inancının temel nüshası bulunan ve oldukça hacimli olan bu eser,
kurallarından söz edilmektedir. Uygurlar bu eserleri 14 Budizm’in esaslarını, felsefesini ve Buda’nın
harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır. menkıbelerini anlatan dini bir eserdir.

Uygur Metinleri Sekiz Yükmek: Sekiz bilgi, sekiz tomar anlamlarına


gelmektedir. Eserde beş duyu organının anlamı ve
a. Maniheist Uygurlara Ait Eserler görevleri Budist bir yaklaşımla verilmiş ve bazı manevi
I. Uygur Kağanlığı’nın üçüncü hakanı Bögü Kağan’ın bilgiler anlatılmıştır.
762’de Mani dinini resmen kabul etmesiyle başlayan
süreçte Maniheist Uygurlar hikâye, dua, ilahi, tövbe,
din bilgisi türü ve konularında birçok eser meydana
II. İSLAMÎ DÖNEM TÜRK EDEBİYATI etkisiyle Türk edebiyatı, yeni biçim ve içeriklerle
zenginleşmiştir. Bu yüzyıllarda ……….. ve ……….

XI. – XII. Yüzyıllarda İslamiyet ve Türk Kültürü edebiyatlarıyla tanışan edebiyatçılarımız, gerek İran,
gerekse Arap edebiyatlarındaki şekil ve içeriği Türk

*Türkler, Müslümanlarla ilk defa Hz. Ömer’in edebiyatına taşımışlardır. Türk sanatçıları, ilk önceleri

halifeliği sırasında (634-644) yapılan fetihler sırasında Arap ve İran edebiyatlarında çok yaygın olan bazı

karşılaşmışlardır. 751 yılında Talas Savaşı’nda, eserleri tekrar yazma yoluna gitmişler; ancak zaman

Türklerin, Çinlilere karşı Müslümanlarla aynı safta yer içinde içerik ve üslup yönünden özgün ve üstün eserler

almaları bu iki kültürü birbirine iyice yaklaştırmıştır. ortaya koymuşlardır.

Türklerle Müslümanlar arasında VII. yüzyılın * Edebiyat, İslamiyet’ten önceki sözlü kültürün devamı

ortalarından, 10. yüzyılın sonlarına kadar devam eden olan Halk edebiyatı, İslam düşüncesiyle yoğrulmuş,

askerî, siyasî ve ticari ilişkiler, Türklerin büyük bir İslam’ın daha çok etkisinde kalan Divan edebiyatıyla

çoğunluğunun İslam dinini tanıyıp kabul etmesini birlikte gelişmeye devam etmiştir.

sağlamıştır. …………… hükümdarı Satuk Buğra


Han’ın 920′de Abdülkerim adını alarak Müslüman İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri

olması, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında (XI. – XII. yy)

dönüm noktası olmuştur. Karahanlılar ilk


……………………………….. devleti olmuştur. *İslam kültürünün etkisiyle yavaş yavaş yeni bir

* Toplumda meydana gelen inanca bağlı değişiklikler edebiyat ortaya çıkmıştır. Kendine özgü nitelikleri ve

sosyal hayatı bütünüyle etkiler, değiştirir. Pagan kurallarıyla ………………… adını verdiğimiz

inanışı, Şamanizm ve Gök tanrı inancı Türklerin ilk dönemin oluşumu 13. yüzyıla kadar gelir. Daha sonra

dinî inancını oluşturuyordu. Türklerin İslamiyet’i kabul bu edebiyat anlayışı 19. yüzyıla kadar etkin bir şekilde

etmeleriyle birlikte inançları tamamen değişmiştir. varlığını sürdürür.

İslamiyet’le 10. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar * Öte yandan, İslamiyet’ten önceki Sözlü Edebiyat

etkisini devam ettiren yeni bir medeniyet ve kültür Dönemi, İslam kültürünün etkisiyle içeriğinde küçük

dairesine girmişlerdir. Bu medeniyetin etkisiyle değişimlere uğrayarak …………………… adıyla

yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçince gelişimini sürdürür. Yani, bir anlamda “Halk

de dünyaca tanınan şehirler ve kültür merkezlen Edebiyatı” dediğimiz edebiyat, İslamiyet’ten önceki

kurmuşlardır. Bilim, sanat, edebiyat, sosyal hayat, edebiyatımızın İslam uygarlığı altındaki yeni şeklidir.

devlet sistemi gibi alanlarda büyük ilerlemeler Oysa “Divan Edebiyatı” tamamen dinin etkisiyle

sağlamışlardır. şekillenmiş bir edebiyattır.

* Bir yaşam biçimi olarak kabul edilen İslam dini, * İslamiyet öncesi ve İslami kültürün iç içe olduğu

Türklerin sosyal ve kültürel yaşamında, düşünce eserlerde ……………………………………. ve

dünyasında ve dil anlayışında köklü değişiklikler ………………, ………………… amacı güdülmüştür.

meydana getirdiği gibi kültürün önemli bir yansıması * Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleri

olan edebî ürünlerde de yeni şekillenmelere zemin ile eserler verilmeye başlanır, nazım birimi dörtlük ve

hazırlamıştır. Bu ortak edebî malzemenin temelinde beyittir. Dile ……………. ve …………….dan

İslamî birikim vardır. Arap, İran ve Türk şairleri, işte sözcükler girmiştir.

bu malzemeyi farklı dil, güzellik ve sanat anlayışlarıyla * Hece ölçüsüyle beraber ………… ölçüsü de

işlemişlerdir. kullanılmaya başlanmıştır.

* 11. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında Türk edebiyatı bir


geçiş dönemi yaşamıştır. Arap ve Fars edebiyatının
İlk Türk-İslam Eserleri karakterlerin ilk üçü arasındaki ilişkileri anlatır ve
çoğunlukla İran edebiyatından kaynaklanan geleneksel
1. Kutadgu Bilig- Yusuf Has Hâcib (1069-1070) “hükümdarlara ayna” temalarını ele alır. Eserin ikinci
Kutadgu Bilig (…………………………….), 11. yarısı ise, daha çok muhalif karakter olan Odgurmış
yüzyıl Karahanlı Türklerinden Yusuf Has Hacib’in üzerinde yoğunlaşır ve sûfîlik ya da İslam mistisizmine
Doğu Karahanlı hükümdarı …………………………’a ilişkin dinî temaları içerir.
takdim ettiği eserdir. Her iki Dünya’da da mutluluğa * Yusuf Has Hâcib’e göre, öteki Dünya’yı kazanmak
kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek için bu Dünya’dan el etek çekerek yalnızca ibadetle
maksadıyla yazılmıştır. vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın
ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; oysa
Biçim Özellikleri başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir
* İslamiyet’in Türklerce kabulünden sonraki ilk yazılı insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli
eser olan Kutadgu Bilig, Türk dilinin …………….. olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı
lehçesi ile yazılmıştır. Bununla beraber: vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer.
- ……… ölçüsünün kullanıldığı ilk eser, İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir
- İlk …………………. örneği, kimseyi, hem bu Dünya’da hem de öteki Dünya’da
- İlk ……………. örneği olması gibi bazı önemli mutlu kılacaktır.
özellikler taşır. * Yusuf Has Hâcib bu yapıtında bilimin değerini de
* ………… beyitlik didaktik bir mesnevî olan eser, tartışır. Ona göre, âlimlerin ilmi, halkın yolunu
aruzun ………………………………………. vezniyle aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve
yani …………………………’yle yazılmıştır. insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle âlimlere
* Yusuf Has Hacib eserini meydana getirirken gerek hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya
nazım örgüsü, gerekse epik üslup açısından çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir âlimin
……………….’nin Şehnâme’sinden etkilenmiş, Onun ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür.
Farsçada yaptığını Türkçede yapmıştır. Türk Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar
geleneğine bağlılığın bir göstergesi olması amacıyla da ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu
heceyle kaleme alınmış 173 tane dörtlüğe yer ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Âlimler, koyun
verilmiştir. Bu dörtlükler mani şeklinde kafiyelenmiş sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü
ve beyitlerin arasına serpiştirilmiştir. doğru yola sürerler.
*Bu eserin biri Fergana, biri Kahire, biri de * Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek
Viyana’da bulunan üç yazma nüshası vardır. isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından
geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı
İçerik Özellikleri kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir
* Alegorik ve didaktik özellikler taşıyan eser 4 soyut sayının iki katını, yarısını ve karekökünü alma
kavram üzerine kurulmuştur. Bunlar; ………………… işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar.
(hükümdar, kanun, adalet); ………………. (mutluluk, Her şey hesaba dayanır.
saadet); ………………. (akıbet, hayatın sonu); * Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak
……………… (Akıl, zekâ) Eserde bu dört ana nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib’in
karakterin dışında anlamlı adlar taşıyan üç kişi daha ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi
vardır: Küsemiş (Ay Toldı başkente geldiğinde ona hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon’un
yardım eden kişi), Ersig (hükümdarın mabeyncisi) ve devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve
Kumaru (Odgurmış’un mürididir). Eserin ilk yarısı bu uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin
değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak 2. Atâbetü’l-Hakâyık-Edip Ahmet Yüknekli (12.yy)
düşünülmektedir. * Edip Ahmet tarafından ………. vezni ve
*Yusuf Has Hacib, bu eseriyle Türk hükümdarlık, ……………… kullanılarak yazılan didaktik bir eser
devlet idaresi ve hikmet geleneklerinin Arap ve Fars olan Atâbetü’l-Hakâyık (…………………………..)
gelenekleri ile karşılaştırılabilecek derecede başarılı Sipehsalar Mehmet Bey’e sunulmuştur. Eser Hakaniye
olduğunu göstermek ve ispatlamak amacını Türkçesiyle yazılmış olan bu eserde, bilginin faydası,
gütmektedir. Bu amaçla da devleti yönetenler ve cehaletin zararları, cömertlik, cimrilik, iyi ve kötü
yönetim biçimleriyle ilgili sözleri ve deyişleri Orta huylar anlatılarak halka yararlı olmak hedeflenmiştir.
Asya’daki Türk hükümdar ve devlet büyüklerinden
seçmiştir. Onun devlet hizmetinde bulunduğu uzun Biçim Özellikleri
zaman dikkate alınırsa, eserinde kendi gözlem ve * Dili biraz ağır olan eserde …………. ve …………..
tecrübelerine de yer verdiği görülür. kelimelere rastlanır. Dörtlükler manilerdeki gibi
* Yusuf Has Hacib’in yönetim ve siyaset alanında ………. şeklinde kafiyelenmiştir. On dört bölümden
başka kaynakları da vardır. İlk İslamî eser olması oluşan eserde kırk beyit ile yüz bir tane dörtlük
dolayısıyla ilk Müslüman filozoflar ve onların kaynağı bulunmaktadır, eserin tamamı 484 mısradır. Kutadgu
olan Batılı düşünürlerden Eflatun ve Aristo’nun bu Bilig gibi aruzun feulün feulün fe’ûlürı fe’ûl vezniyle
konuda yazdıkları, görüşleri ve felsefeleri Yusuf Has yazılmıştır.
Hacib’e kaynak olmuştur. Batının fikir ve görüşlerini
alarak bunu İslamî görüşlerle bağdaştıran Müslüman İçerik Özellikleri
filozof Fârâbî’nin eserleri de devlet ve yönetim * Eser, Tanrı övgüsü ile başlamaktadır. Bunu,
konusunda başvuru kaynağıdır. Peygamber, dört halife, Emir Muhammed Dâd
İspehsalar’ın övgüsü izler. Kitabın yazılış nedeninin
Kutadgu Bilig’den Seçme Metinler: belirtildiği bölümden sonra bilginin yararı, bilgisizliğin
Sözüm söyledim men bitidim bitig zararı, dilini tutmanın erdemi, dünyanın dönekliği,
Sunup iki ajunnı tudgu elig
cömertliğin övülmesi, cimriliğin yerilmesi, kibir,
Kitap atı urdum Kutadgu Bilig harislik, zamanenin bozukluğu gibi konuların işlendiği
Kutadsu olıglıka tutsu elig
bölümler yer alır.
Kişi iki ajunnı tutsa kutun * Öğretici bir ahlak kitabı olan eser, işlediği konular
Kutadmış bolur bu sözüm çın bütün
açısından Kutadgu Bilig ile benzerlik göstermektedir,
Bu Kün-Togdı ilig tidim söz başı ancak edebî açıdan Kutadgu Bilig daha sanatkârane
Yörügin, ay ayın ay edgü kişi!
yazılmıştır. Edib Ahmed eserini herkesin rahatça
okuyup anlayacağı bir dille, kendi ifadesiyle (Anın uş
Günümüz Türkçesiyle:
çıkardım bu Türkî kitap) Türkçe yazmıştır.
Sözümü söyledim ben kitabı yazdım
Uzanıp iki dünyayı tutan bir eldir
3. Divânu Lûgâti’t-Türk-Kâşgarlı Mahmut (1072-
Kitabın adını koydum Kutadgu Bilig
Kutlu olsun okuyana, elini tutsun 1074)
*Kâşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divanü Lügati’t-
Kişi iki dünyayı kutla tutarsa,
Kutlanmış olur, bu sözüm doğru, bütündür Türk (Türk Lehçeleri Sözlüğü),……………….
……………......... olup…………………………………
Önce Kün-Togdı beyden söze başladım.
Yorarak açıklayım, ey iyi kişi! …………………………….... ve ……………………
……………………….maksatlarıyla yazılmıştır.
* Sözcükleri örnekleyen atasözleri ve aruz ölçüsüyle 5. Dede Korkut Hikâyeleri
şiirler kullanmıştır. Bu özelliği, onun, kendinden * Destandan halk hikâyeciliğine geçiş döneminin ilk
sonraki Türk edebiyatı için çok önemli bir kaynak önemli ürünü olan Dede Korkut Hikâyeleri, Orta
olmasını sağlamıştır. Asya'da şekillenmeye başlamış; Türklerin Müslüman
*Yazarın birçok Türk boyunu gezerek yaptığı olmalarından ve Anadolu'ya gelmelerinden sonra din
derlemelerden oluşan eser Batı Türkçesi hakkında var ve çevre motiflerine göre bazı değişikliklere uğramıştır.
olan en kapsamlı ve önemli dil anıtıdır. Bu manâda * 15-16. yüzyıllarda ……………………. meçhul biri
kitap, Türkçenin ilk …………., ………………., tarafından yazıya geçirilen eserin asıl adı
………………….. ve ……………….. kitabıdır ………………………………………………………….
(………………………………………………….)'dır.
4. Divân-ı Hikmet-Hoca Ahmed Yesevî (12.yy) * Hikâyelerde Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki
* ………………………………….. bilinen en ilk Müslüman Oğuzların hayatı, çevredeki boylarla
örneklerini içeren eserde, genel olarak; dervişlik aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alır.
hakkında övgülerden bu dünyadan şikayetten, cennet Dolayısıyla konular genel olarak: aşk, yiğitlik gösterisi,
ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin hayatından kahramanlık, boylar arasındaki savaştır.
ve mucizelerinden bahsedilir. * 12 destansı hikâye ve bir önsözden oluşan Dede
* Ahmet Yesevî 63 yaşından sonra bir yere kendini Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler,
kapatmıştır ve Hz Muhammed gibi 63 yaşında ölmek Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında
istemiştir ama 73 yaşında hayata veda etmiştir. Divân-ı methiyeler, Türk töresine ait pek çok konu işlenmiştir.
Hikmet adlı bu eserini de bu uzlet yıllarında yazdığı * İki adet nüshası bulunmakta olup nüshalardan biri
rivayet olunur. tamdır ve Almanya Dresden Kitaplığında
* Ahmed Yesevî’nin oluşturduğu ……….. nazım şekli bulunmaktadır. Altı hikâyenin bulunduğu eksik bir
ile ………, ……….. ile ………. ölçüsünün bulunduğu nüsha ise Vatikan'dadır.
eserdeki görüşler Anadolu tasavvuf kültürünün
temelini oluşturur. Dolayısıyla ……….., ……………,
…………………………….. gibi mutasavvıfların
düşüncelerinin kaynağı bu yapıttır.
* 144 hikmet ve bir münacaattan oluşur eser, Karahanlı
Türkçesinin Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır

Hikmetler:
Dünya mening digenler cihân malın alganlar
Kergez kuş dik boluban ol haramga batmışlar

Tatlıg totlıg yiyenler, türlüg türlüg kiygenler


Altun taht olturganlar toprak astın kalmışlar

Günümüz Türkçesi
Dünya benim diyenler, cihan malını olanlar
Kerkes kuş gibi olup, o harama batmışlar

Tatlı tatlı yiyenler, türlü türlü giyenler


Altın tahta oturanlar, toprak alanda kalmışlar.
edebiyatlarının etkisini taşıyan bir dönemdir. Divan
II. DÖNEM şairleri, Arap ve İran edebiyatından aldıkları nazım
biçimlerini kendi duyuş ve düşünüşlerine göre
13. - 19. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI kullanmışlardır.
* Divan edebiyatı, Türklerin İslam dinini kabul

* İslami Dönem Türk Edebiyatı, …………………… etmelerinden sonra oluşmuş bir edebiyattır. Bundan

kadar sürmüştür. 9. yüzyıldan sonra İslamiyet’i kabul dolayı din, Allah, peygamber, tasavvuf vb. konular bu

eden Türklerin toplum yapılarında köklü değişmeler edebiyatta önemli bir yer tutar. Divan şairleri,

olmuştur. Klasik edebiyat (Divan edebiyatı), asıl çoğunlukla medrese kültürüyle yetişmiştir. Divan

gelişimini Anadolu’da sürdürmüştür. Klasik edebiyatın şairlerinin işlediği en önemli konuların başında ……

13. yüzyılda ……………… ile başladığı kabul gelir. Şiirlerde çoğunlukla ……. ve ………….. aşkı

edilmektedir. işlenmiştir. Divan şiirinde bir kişiye duyulan ve mecazi

* Halk Edebiyatı, İslamiyet’ten önceki ………………. aşk olarak nitelenen aşk da ele alınır. Ancak mecazi aşk

geleneğini sürdürmüştür. İslamiyet’in kabulünden da çoğunlukla Allah aşkına (ilahi aşk) dönüşür. Divan

sonra dinî-tasavvufi nitelikleriyle Orta Asya’da edebiyatında şiire, düzyazıdan daha çok önem

…………………’nin yanında yetişen dervişlerin, verilmiştir. Ancak bu, divan edebiyatında nesir

Anadolu’ya gelmesiyle 13. yüzyılda başlayarak ilk olmadığı anlamına gelmemelidir. Çünkü divan

dinî-tasavvufi ürünler verilmeye başlar. 15. yüzyıldan edebiyatında nesir alanında da eserler verilmiştir.

sonra, ……. ya da …………. adıyla bilinen bu şairler


Divan Edebiyatının Genel Özellikleri
ellerinde sazlarıyla Anadolu’yu adım adım gezmeye
başlarlar. Türk destanlarının bir parçasıyla da devamı
1. Divan Edebiyatı, 14. yüzyıldan başlayarak
olan ………………. ile ……, …….. gibi anonim
………………………………………….. seslenen bir
ürünler, halk arasında varlığını sürdürmüştür. ……..
edebiyattır.
ölçüsü kullanılması, belli kafiye düzenlerine uyulması,
2. Bu dönem edebiyatı …….. ağırlıklı olarak
saz eşliği, nazım biriminin ………. olması en belirgin
gelişmiştir.
özelliklerindendir.
3. Şiirde ……… ve ………… kusursuzluk büyük
* Halk tiyatrosu olarak adlandırılan sözlü edebiyat
önem taşımıştır.
geleneğinde seyirlik oyunlarımız vardır. Bunlar
Şiirin kuruluşu kesin kurallara bağlanmıştır. Bu
……….., …………, ……………. ve
kurallar şiirin biçimini oluşturan nazım birimi (nazım
……………….dır. Adını andığımız bu türler daha çok
birimi olarak genellikle …… ), ölçü (şiirin ölçüsü
taklit, güldürü ve söz hünerine dayanır. Batı tarzındaki
……), uyak (genellikle … ve ……. uyaklar), nazım
tiyatro türü yaygınlaşıncaya bunlar kadar Türk halkının
şekli (……., …….., ……….) dir.
eğiticilik ve eğlendiricilik ihtiyacını karşılamıştır.
4. Divan edebiyatında şiirlere özel bir ad, bir başlık
* Öğretici metinler arasında ………, ……..,
konmaz.
……………., ………, ilmî ve dinî metinleri de
5. Divan şiirinde ……………. geniş yer tutar. Duygu
sayabiliriz.
ve düşüncelerin belirli, kalıplaşmış sözlerle ifadesine
DİVAN EDEBİYATI
mazmun denir. Sıkı kurallar içinde gelişen divan
şiirinde mazmunlar önemli bir yer tutar. Örneğin
* Klasik edebiyat, yüksek zümre edebiyatı olarak da sevgilinin boyu selvi, kiprikleri ok, yanakları ruhsar,
bilinen Divan edebiyatı, Türklerin …. ve …. yüzyıllar ağzı goncadır. O sevgiliye aşık olan kişi bülbül ya da
arasında Anadolu’da oluşturdukları İslam kültürünün
ortak özelliklerini yansıtan, geniş ölçüde …… ve ........
pervane’dir. Kişisel ve özgün anlatımlara bu şiirlerde arasında konu birliği bulunan gazellere …………….,
sıkça rastlanmaz. her beyti aynı mükemmellikte söylenmiş olan gazellere
ise ………………. denir.
A. Divan Şiiri
* Değişik konularda yazılmış olmakla beraber, gazeller
genellikle birer aşk şiirleridir. Sevgi bitmez tükenmez
* Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
temasıdır. Gazellerin isimlendirilmeleri ya
* Daha çok tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
……………. göre ya da …………… göre olur.
* Şiirler, “…… için kafiye” anlayışıyla yazılmıştır.
* Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı
* Nazım birimi olarak ağırlıklı olarak beyit tercih
verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde
edilmiş, beyte göre az da olsa dörtlük kullanılmıştır.
gelişmiştir. Çoğunlukla da aruzun,
* Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar yoğun olarak
"………./………/………../………" kalıbıyla söylenir.
kullanılmıştır.
* Oldukça sanatlı, ağır bir dili vardır.
Gazel Örnekleri
* Anlam ve söz sanatlarına yer vermek bir hüner olarak
görülmüştür.
Çıkalı göklere âhum şereri döne döne
* Gazel, mesnevi, kaside ve rubai gibi Arap ve İran
Yandı kandîl-i sipihrün ciğeri döne döne
edebiyatı nazım şekillerinin yanı sıra Türklere ait olan
şarkı ve tuyuğ nazım şekilleri de kullanılmıştır.
Ayağı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun
* Şiirler konularına göre; ………., ………, …….,
Zevk u şevk ile virür cân ü seri döne döne
……….., ………., ………., ……… adlarını almıştır.
* Aşk, şarap, sevgili, Allah aşkı gibi konular ağırlıklı
Şâm-ı zülfünle gönül Mısrı harâb oldu diyü
olarak işlenmiştir.
Sana iletdi kebûter haberi döne döne
* ……… güzelliğine değil, …….. güzelliğine önem
verilmiştir.
Sen durup raks idesin karşuna ben boynum eğem
* Somut konulardan çok soyut konular işlenmiş ve
İne zülfün koça sen sîm-beri döne döne
konudan çok konunun işleniş biçimi önemsenmiştir.
* Şairler, mahlaslarını ….. beyitte söylemişlerdir.
Kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne
1. Gazel
* Terim olarak ….., ……., ……. ve ……. konularını
Sen olasın diyu yir yir asılup âyineler
işleyen şiirlere denir. Kendi başına bir nazım şekli
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
olarak, İran ve Türk Edebiyatı'nda ortaya çıkan gazel,
…….ler halinde yazılır ve beyit sayısı ……. arasında
Ey Necâtî yaraşur mutribi şeh meclisinün
değişir.
Raks urup okuya bu şi’r-i teri döne döne
* Divan edebiyatında çok yaygın olarak kullanılan bir
nazım şeklidir. Birinci beyit kendi arasında kafiyeli,
Necatî Bey (15.yy)
diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci
mısraları birinci beyit ile kafiyelidir. Kafiye düzenini
şematik olarak belirtmek gerekirse: … / … / … / … /
… / … şeklinde ifade etmek mümkündür.
* Gazelin ilk beytine ……., son beytine ……. adı
verilir. En güzel beytine ……………., beyitleri
GAZEL-İ DER-VASF-I NARGİLE-İ PÜR-DUMAN anlatıldığı bölümdür. Bu bölümün konuları bahar, kış,
yaz, Ramazan, bayram, nevruz, gül, sümbül, güneş, söz
Marpucun sipsin közün olmazsa olmaz nargile ustalığı, kalem, gece, savaş, at veya bir güzel olabilir.
Haşre dek çeksün nefesler üflesün az nargile Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre
adlandırılır.
Hüp deyû çektüm seni bilmem çü bundan hoşmusun
Girizgâh: Asıl konuya giriş yapmak üzere
İncidürsem öhsürük dutsun beni tez nargile
düzenlenmiş en fazla iki beyitlik bölümdür.
Medhiye: Kasidenin sunulduğu kişinin, yani padişahın
Bir minik fânus içinde hapse mahkûmdur duman
veya bir devlet büyüğünün övüldüğü bölümdür. Bu
Ol dumanı üflemek vermekte çok haz nargile
bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır.
Ehl-i aşkın neşvegahı kûşe-i meyhanedür Tegazzül: Şair, genellikle medhiyeden sonra arada bir
Ehl-i keyfün adresiyçün Çorluyı yaz nargile gazel söyler. Bu bölüme tegazzül adı verilir. Tegazzül
bölümü her kasidede bulunmaz.
Kappiçino elma karpuz bir de şeftâlû deyû
Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür. Burada da
Doymayub tekrar-be-tekrar isterüm köz nargile
şair abartılı bir ifade kullanır.
Dua: Şairin, kendisi, daha çok da övdüğü kişi için
Ayt Burak gırgır içün ol âletün vasfın hemân
Allah’tan yardım dilediği, dua ettiği bölümdür.
Bir redif seç seçdigünden bir gazel düz nargile

Su Kasidesi (Kasîde-i Der Na't-ı Hazret-i Nebevî)


Burak (21.yy)

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su


2. Kaside
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
* Kaside, belli bir amaçla yazılmış şiirlerdir. Genellikle
……………………………….. için yazılır.
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
* Nazım birimi beyittir. Beyit sayısı çoğunlukla … ile
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
….. arasındadır. Kafiyelenişi gazeldeki gibidir: aa, ba,

ca, da…”
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
* İlk beytine ‘matla”; son beytine ‘makta”; en güzel
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
beytine ………………..; şairin adının ya da mahlasının

geçtiği beyte de ………………. denir.
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
* ……, kasideleriyle ünlü bir divan şairidir. Türüne,
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün are su
giriş bölümünün konusuna veya redifine göre

isimlendirilebilir. Rediflerine göre: Su Kasidesi
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
(Fuzulî), Güneş Kasidesi (Ahmet Paşa)…
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
* Konularına göre tevhit, münacat, naat, methiye

olmak üzere türlere ayrılabilir. Nesib (teşbib), girizgâh,
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
tegazzül, methiye, fahriye, dua bölümlerinden oluşur.
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

* Kasidenin bölümleri:
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Nesib (teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür. Bir tabiat

tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise
Çeşme-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su …………………………..’dır.

6. Tuyuğ
3. Murabba * Türklerin divan edebiyatına kazandırdığı, düşünsel ve
* Özellikle ……………… ve ….. olmak üzere her felsefi konularla ilgili olarak yazılan bir nazım şeklidir.
konuda yazılabilen divan şiiri nazım şeklidir. Uyak düzeni “aaxa” şeklindedir.
* Dörder dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir. * Halk edebiyatında maninin, divan edebiyatında ise
Uyak düzeni ………………………. şeklindedir. Bazen rubainin karşılığı olarak görülür. Rubaide olduğu gibi
dördüncü mısralar ……….. olabilir. Bazı murabbalarda düşünce ağırlıklı konular işlenir.
birinci dörtlüğün son dizesi, diğer dörtlüklerde tekrar * Rubai gibi tek dörtlükten oluşan tuyuğ, aruzun sadece
eder, yani nakarat şeklindedir. “fâilâtün, fâilâtün, fâilün” kalıbıyla yazılır.
* Tanzimat dönemi sanatçısı Namık Kemal, murabba * Divan edebiyatında ……………………… bu türün
nazım şeklinin edebiyatımızdaki en önemli ismidir. en önemli şairidir.

Geçti cânânın firakı canıma 7. Terkib-i bent


Tîr-i çevri gibi girdi kanıma
Nâleden bir kimse gelmez yanıma * Toplumun bozuk yönleri, dalkavukluklar, idarecilerin
Söyle ey bâd-ı sabâ cânânıma kötü davranışları, felsefi görüşler, toplumdan şikâyet,
(Yahya Bey)
Allah’ın varlığı ve kudreti, kâinatın sonsuzluğu,
4. Şarkı
insanın bu kudret ve sonsuzluk karşısındaki durumu ve
* Şarkı, …………. divan şiirine kazandırdığı bir nazım
hayattaki zıtlıklar gibi konular işlenir.
şeklidir. Bestelenmek için yazıldığından dili sadedir.
* 8-20 dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir.
* Halk edebiyatındaki …………. karşılığı olan şarkı
Genellikle 5-7 bentten oluşur. Bentlere …………,
genellikle ………………. oluşur. Uyak düzeni
bentleri bağlayan beyitlere ise …………. denir. Şair,
…………………… şeklindedir.
son bentte mahlasını söyler.
* İlk dörtlüğün son dizesi diğer dörtlüklerde tekrar
* Kafiye düzeni aa xa xa xa xa xa bb (v) – cc xc xc xc
eder, yani …………..tır.
xc xc dd (v) ya da; aa aa aa aa aa aa bb – cc cc cc cc cc
* Aşk ve sevgi konusunun işlendiği şarkılarda şair, son
cc dd… şeklindedir. Vasıta beyti, bentteki dizelerden
dörtlükte mahlasını söyler ………. bu türün en başarılı
ve diğer vasıta beyitlerinden ayrı kafiyelenir.
şairidir.
* Edebiyatımızda terkibibent deyince akla ilk gelen
isim ………………’dir.
5. Rubai
* Aruzun kendine özgü kalıplarıyla yazılan, ……
8. Terci-i bent
dizeden oluşan bir nazım şeklidir. Uyak düzeni manide
* Şekil olarak terkib-i bentle aynı özelliklere sahiptir.
olduğu gibi ……….. şeklindedir.
Terkib-i bentler gibi 5-15 dizelik bentlerden oluşur.
* Rubaide daha çok ……………………… ilgili
* Terkib-i bentten en önemli farkı,
düşünceler, dünya görüşü, bir nükte işlenir. Şairler
…………………………………………………………
rubaide mahlas söylemez.
………dır. Terciibentlerde vasıta beyti her bendin
* Bu türün en büyük şairi …………………’dır.
sonunda tekrarlandığı için aynı fikir çevresinde
……………….., yazdığı bin kadar rubai ile Osmanlı
toplanan bir konu bütünlüğü vardır.
Döneminin en büyük rubai şairi olarak tanınır.
* Edebiyatımızda terkibibent deyince akla ilk gelen
isim …………’dır.
9. Mesnevî uygun olarak hikâyeler yardımıyla anlatmaya
* Aşk, savaş, din ve felsefe gibi hemen her çeşit çalışmıştır.
konuların işlendiği mesnevîler, divan edebiyatının en * Arapça, Farsça ve Rumca da bilen sanatçı, bu dillerle
uzun nazım şekli olup beyit sayısı ……….. Bu de şiirler söylemiş, devrin edebiyat dili ………..
anlamda günümüz ………. ve ………….nin yerini olduğundan şiirlerini bu dille yazmıştır.
tutar. * Tasavvuf düşüncesini ilahî aşkla birleştirip şiir
* İran edebiyatından alınan bu nazım şekliyle konu ne sanatıyla ölümsüz hâle getirmiştir. Din, dil, ırk ve
olursa olsun, olaylar …………….. içinde anlatılır. mezhep farkı gözetmeksizin bütün insanlığa seslenmiş,
* Mesnevînin bölümleri: Mukaddime (önsöz), tevhit, insanı insan olduğu için sevmiştir. İnsan sevgisi, ilahî
münacat, naat, miraciye, 4 halife için övgü, eserin aşk eksenindeki dinî konuları kendine özgü bir
sunulduğu kişiye övgü, yazış sebebi, asıl konu, sonsöz. anlayışla işlemiştir.
* Mesnevide her beyit …………….. kafiyelidir: Eserleri:
…………………………….. Mesnevi, Divan-ı Kebîr, Mecalis-i Seb’a, Mektubat,
* Divan şiirinde beş mesneviden oluşan eserler Fihi Mafih
grubuna ……….. denir. Mevlânâ, Fuzulî, Şeyhî, Nabî
ve Şeyh Galip bu dalda önemli şairlerimizdir. Mesnevi
* İran edebiyatındaki Firdevsî’nin …………..’si başta Mevlana’nın Çelebi Hüsameddin’in isteği üzerine
olmak üzere edebiyatımızda yazılmış ünlü mesneviler Farsça yazdığı mesnevisidir. ……….. beyitlik eserde
şunlardır: Mevlana, tasavvufi fikir ve düşüncelerini hikâyelerden
Ahmedî – İskendername, Süleyman Çelebi – Mevlid, hareketle anlatmıştır.
Şeyhî – Harname, Hüsrev ü Şirin, Fuzuli – Leyla ile Bişnev in ney çün şikâyet mîküned
Mecnun, Nabi – Hayrabat, Şeyh Galip – Hüsn ü Aşk. Ez cüdâyîhâ hikâyet mîküned

Divan-ı Kebîr
13. – 19. yy. Divan Şiiri Sanatçıları Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin
tamamı bu divanda yer almaktadır. Eserin dili
13. Yüzyıl
Farsçadır, içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca

Hoca Dehhanî şiir de yer almaktadır.

* 13. yüzyılda yaşamıştır ve ilk divan şairidir.


Tasavvufun hâkim olduğu bir dönemde ilk kez Mektûbat

……………………. işleyen şairimizdir. Başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri

* Divanı yoktur. Selçuklu Şehnamesi adlı bir mesnevisi gelenlerine öğüt vermek, kendisine sorulan dinî ve ilmî

vardır. konularda açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147

Gün yüzinde hat belürse gözlerim giryân olur adet mektuptur.


Hâle belürse kenâr-ı mâhda bârân olur
Fih-i Ma fih
Mevlânâ Celaleddin-i Rumî (1207-1273)
Mevlana’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin,
* Horasan’ın Belh şehrinde 1207’de doğmuş, ailesiyle
oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana
Anadolu’ya göç ederek Konya’ya yerleşmiş ve burada
gelmiştir.
1273’te vefat etmiştir.
* Türk ve dünya edebiyatının önde gelen
Mecalis-i Seb’a
sanatçılarındandır. Tasavvuf düşüncesini halk zevkine
Yedi Meclis anlamına gelen eser, Mevlana’nın yedi
sohbetinin not edilmesinden meydana gelmiştir.
Sultan Veled (1226-1312) * Ahmedî’nin 8000 beyti aşan büyük bir ……….’ı,
* Mevlana’nın oğlu ve Mevlevilik tarikatının 8250 beyitlik …………….. mesnevisi, 5000 beyit tutan
kurucusudur. …………………’i eserlerinin en önemlileridir.
Eserleri: Dîvân, İbtidâ-nâme, Rebâb-nâme, İntihâ- * Ahmedî, divanındaki kaside ve gazellerinde İran şiir
nâme, Ma’arif. mektebinin sanatlarını gösterdiği gibi, Türk ruhunun
inceliklerini ve Türkçe’nin ifade gücünü de
Ahmet Fakih (? - 1221) aksettirmiştir.
* Hoca Ahmed Fakîh veya Sultan Hoca Fakîh adları ile Eserleri: Divan, İskendernâme, Cemşîd ü Hurşîd,
de tanınan sanatçının yaşamı hakkındaki bilgilerde Tervihü’l-Ervah, Mirkâtü’l-Edeb
belirsizlik vardır.
Âşık Paşa (1272-1333)
* En önemli eseri …………….’dir ve bu eser 83
* Asıl adı Ali olan Âşık Paşa, Selçuklu sarayında
beyitlik bir kasidedir. Dünyanın faniliğinden, dünya
Farsçanın konuşulduğu bir dönemde Türkçeyi
zevklerine kapılmanın yanlışlığından, kabir azabından
savunmuştur. Eserlerini sade bir dille yazarak
ve mahşerden bahsederek ölümü hatırlatan, bunun
Türkçenin Anadolu’da bir edebiyat dili olarak
yanında kanaat ve alçak gönüllülüğü vs. tavsiye eden
yerleşmesinde önemli hizmetler görmüştür. Çok iyi
dinî bir eserdir. Öğretici bir eser olmasından dolayı
Farsça ve İbranice bildiği hâlde Türkçeye bağlı kalan
sanat değeri düşüktür. Mehmet Fuat
sanatçı, o devirde hâkim olan “Türkçeyle eser
Köprülü, eserin Anadolu Türkçesinin bilinen en eski
yazılmaz” anlayışına karşı çıkarak eserlerini Türkçe
örneği olduğunu belirtir.
yazmıştır.
* Hem aruz hem hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
Şeyyad Hamza
* Şiirlerinde ve ……………. adlı mesnevisinde büyük
* 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde
ölçüde Yunus Emre ve Mevlana etkisi hâkimdir.
yaşamış; yazdığı dini-tasavvufi şiirleriyle Ahmed
Özellikle bu mesnevisiyle “Mevlid” yazarı Süleyman
Fakih’i izlemiştir.
Çelebi’yi etkilemiştir. Bununla beraber Mevlid ve
* …………………… adlı mesnevinin yazarıdır.
Miracnâme türünün ilk örneklerini vermiştir.
Eserleri:
14. Yüzyıl
Garibnâme, Fakrnâme, Hikâye, Vasf-ı Hâl
Bu yüzyılın en tanınmış şairi …………’dir. Siyasi ve
sosyal sarsıntıların yaşandığı bu yüzyılda edebî niteliği Kadı Burhaneddin (1344-1399)
zengin eserler ortaya konmuştur. Bu yüzyılda Arapça * Tuyuğlarıyla ünlü olan şair, Sivas’ta beylik de yapar.
ve Farsça sözcükler yoğun bir şekilde dilimize girmeye * Şiirlerinde dünya zevklerini konu edinmekle beraber
başlar. ne mahlası ne de adı bulunmaktadır ve de Türkçeyi
aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür.

Ahmedî (1334-1413)
Nesimî (1369-1417)
* 14. yüzyılda en çok eser vermiş sanatçı olan Ahmedî
* Nesimî sâdece yaşadığı asrın değil, bütün Türk
aynı zamanda ………. sahibi ilk kişidir.
edebiyatının da en usta şairlerindendir. Türkçe ve
* Kaside ve gazellerinin yanında birçok konuda eser
Farsça ile mesneviler, gazeller, rubailer ve tuyuglar
vermiş, özellikle mesnevilerinde bilimsel ve kültürel
yazmıştır.
konuları işlemiştir. Türkçeyi iyi kullanan, nazım
* İlâhî aşkın verdiği heyecanla yazdığı Türkçe
tekniğine hâkim kudretli bir sanatkârdır.
şiirlerinde ahenkli ve çok düzgün bir dil görülür. Bu
şiirlerde Hurûfi inancının izleri de açıkça görülmekle
beraber Fuzuli gibi büyük bir şâir üzerinde etkili * Dokuzlar köyüne giderken, köyün eski sahiplerinin
olmuştur. saldırısına uğramış ve bu durumu padişaha
* Türkçe ve Farsça olmak üzere iki divânı vardır. …………… adlı mesnevi tarzında kaleme aldığı
Türkçe şiirlerinde Nesimi, Farsça şiirlerinde Hüseynî hicviyesi ile anlatmıştır. Çelebi Sultan Mehmet’e
mahlasını kullanmıştır. sunulmuş 126 beyitlik bu mesnevi, Türk mizah ve hiciv
* Nesimî, ……………… edebiyatı tarihinde felsefî edebiyatının şaheserlerindendir. Eser, ince alay ve
şiirin temelini atmış; güzel ve mükemmel eserlerin nükteleri içerir. Şair, eserde yük taşımakta pek çok
sanatkârı olarak büyük şöhret bulmuştur. Onun sıkıntılar çeken bir eşeği ele alarak semiz bir öküz gibi
şiirlerinde tasavvufî ve Hurufîliğe ait fikirler, zamanın olmaya çalışan bu eşeğin başına gelenleri anlatır.
hakim ideolojisine karşı yöneltilmiştir. Öküzlerin rahatına ve boynuzuna imrenen eşek,
* Allah-insan fikrini ileri süren şairin bütün eserleri, sonunda kulaklarından da olur.
insan hakkında yazılmış şiirlerden ibarettir. Nesimî, * İnsan hakları, ilahî ve beşeri adalet gibi konularda
insanı Tanrılaştırarak veya Tanrı’yı insanlaştırarak yergi dolu şiirler yazmıştır. Tasavvufi bir kişilik
Ortaçağ hayatının beşerî ilişkilerine karşı gelmekteydi. olmasına ve tasavvuf eğitimi almış olmasına rağmen
“Kâmil insan”a derin sevgi besleyerek onu eserlerinde tasavvufi öğeler bulunmamaktadır.
ilâhileştiriyordu. Cisim ve can sahibi olan insanın Eserleri: Harname, Hüsrev ü Şîrîn
dünya ve kâinata sığmamasını, onun aklî ve manevî
Ahmed Paşa (1426-1497)
büyüklüğünde görüyordu.
* Ahmed Paşa, devrinde …………………. unvanını
Eserleri:
almış, …………… ile ………………yi gelenek hâline
Türkçe ve Farsça Divan, Mukaddimetü’l-Hakâyık
getirmiştir.
Gülşehrî * Ağır bir dili olan şair, dini ve tasavvufi konulardan
* “Kuşların Dili” anlamına gelen ………………… adlı çok, din dışı konularda şiirler söylemiş, aruzu başarılı
eseri, Feridüddîn Attar’ın aynı adlı eserinin Türkçeye bir şekilde kullanmıştır.
tercümesidir. Gülşehri, konunun ana çerçevesine sadık * Fatih Sultan Mehmet’e yazdığı “………, ………..”,
kalarak Attar’ın pek çok hikâyesini kullanmamış, Cem Sultan’a yazdığı “benefşe, ab” redifli kasideleri
Kelile ve Dimne ile Kabusnâme’den hikâyeler almıştır. ünlüdür.
Eserde çeşitli türlerden kuşların Hüdhüd kuşunun *Ayrıca “………………………………………………
liderliğinde, padişahları olan Simurg kuşunu aramaları …” nakaratlı murabbası çok beğenilmiş ve bu esere
anlatılır. Çeşitli maceralardan sonra kuşlar, Simurg’a nazireler söylenmiştir. Şiirlerini ………‘ında bir araya
ulaşır. Sembolik olarak kuşlar insanları; Hüdhüd aklı; getirmiştir.
Simurg ise Allah’ı simgeler. Bu yönüyle eser, temsili Subh-dem cevlân edip tâvûs-i zerrîn-per güneş
Bûstânına sipihrin verdi zib ü fer güneş
yani alegorik bir özellik gösterir.
Eserleri: Mantıku’t Tayr (Farsçadan çevrilmiş, Necati Beg
alegorik, tasavvufi bir mesnevi), Felekname. * Meşhur …………… redifli gazelini yazan Necâtî,
şiirleriyle kısa sürede tanınmıştır. Fatih’e sunduğu
15.Yüzyıl
“şitaiye” ve “bahariye” kasideleri ve gazelleriyle
Şeyhî (1371-1431) padişahın takdirini kazanarak divan kâtibi olmuştur.
* Şiirlerinde bol miktarda deyim ve atasözü kullanan
* Hekim Sinan adıyla da anılan sanatçı, hekimliğiyle
şair, Daha çok mersiye ve gazelleri ile tanınmıştır.
de övülmektedir. Şeyhî hekimlikteki yeteneğini Çelebi
* Döneminde ………………. olarak anılan şairin
Sultan Mehmet’i tedavi etmekle kanıtlamıştır.
bugüne gelen tek eseri Divan’ıdır.
Süleyman Çelebi (1346-1422) Şehzade Mustafa Mersiyesi ile Şah u Geda mesnevi-
* ………………………………. adlı mesnevisiyle siyle tanınır.
tanınmış ve sevilmiştir. Günümüzde de sevilen bu Bağdatlı Rûhî (?-1605)
mesnevi Hz. Muhammet’in doğumunu anlatır ve * Bağdatlı Ruhi’nin en ünlü eseri ………………..
…………… adıyla bilinir. isimli 17 bentlik manzumesidir. Bu eser, asırlarca
beğenilerek okunmuş, Tanzimat döneminde ………….
ve ……………….. bu esere nazire yazmıştır. Şair bu
Ali Şîr Nevaî (1441-1501)
şiirde, devrinin kusurlu ve eksik yanlarını, din ve ahlak
* Ali Şîr Nevâî, Türkçeyi yüksek bir sanat dili halinde
sahasındaki ikiyüzlülüğü, kötülükleri işlemiştir. Bu
işlemeye çalışan, bu görüşü savunan ve Türk diline
eseriyle o, ………………… ilk şairi olarak
değer kazandıran üstün bir bilgin ve devlet adamıdır.
adlandırılabilir.
* Ali Şîr Nevâî’nin eserleri hem yazıldıkları devirde,
hem de daha sonra bütün Türk dünyasında zevkle Fuzûlî (1495-1556)
okunmuş, pek çok ünlü Türk şairi onu örnek almış, ona * Bilindiği kadarıyla onun hayatı Kerbelâ, Hille, Necef
övgü yazmıştır. ve Bağdat’ta geçmiştir. Arapça ve Farsçayı bu dillerde
* …………………………. sahibi olan ilk sanatçı, kusursuz eser yazabilecek ve şiir söyleyebilecek
şiirlerini Çağatay Türkçesi ve Farsçayla yazmıştır. derecede öğrenmiştir. Fuzûlî, Kanunî Bağdat’ı
* Kaşgarlı Mahmut’tan sonra Türk diline en büyük fethedince, padişaha kasideler takdim etmiş, ayrıca
hizmet eden kişi olarak tanınan Ali Şîr Nevâî, Bağdat seferine katılan şairlerden Hayalî Bey ve
………………………….. adlı kitabında Türkçe ile Taşlıcalı Yahya Bey’le de tanışmıştır.
Farsçayı karşılaştırarak pek çok yerde Türkçenin * Kanunî daha Bağdat’tan ayrılmadan Fuzûlî’ye maaş
üstünlüğünü savunmuştur. Ali Şîr Nevâî, bu kitabını bağlanacağına dair söz verilmiş, fakat sonradan bu
Türkçe’yi bırakarak eserlerini Farsça verenlere ithafen maaş gündelik 9 akçe gibi onun azımsadığı bir
yazmıştır. miktardan ibaret kalmış, bunu üzerine şair ünlü
* Anadolu dışında, Çağatay sahasında eser vermiş din …………sini kaleme alarak memnuniyetsizliğini dile
dışı divan şairidir. getirmiştir.
Eserleri: Divan (dört tane), Muhakemet-ül * Âlim bir şair olan Fuzûlî şiir hakkındaki görüşlerini
Lugateyn (Türkçenin Farsçadan üstün olduğu Türkçe divanının önsözünde “………………
savunulur.), Mecalisü’n Nefais (ilk tezkire), Mizan’ül ………………………………………………............”
Evzan (Aruz vezniyle ilgili teorik bir eser) sözleriyle dile getirmiştir.
* Fuzûlî aşkı, ıstırabı, dünyevî zevk ve zenginliklerin

16. Yüzyıl boşluğunu ve ölüm düşüncesini olağanüstü bir lirizm

Türk edebiyatının en parlak olduğu dönemdir. ve sanat gücüyle ifade etmiştir. Bu yönüyle o,

Osmanlı’nın siyasî ve sosyal alanda gösterdiği başarıya ……………….. şairidir.

edebiyat ve sanat alanındaki çalışmalar da eklenmiştir. * Fuzûlî, …………..deki derinlik, samimiyet, hissîlik

Divan şiiri, taklit dönemini aşarak kendi üstatlarını ve lirizme mukabil ………………de fikir ve söz

yetiştirmeye başlamıştır. Anadolu dışında ………., oyunlarına çok başvurur.

Anadolu’da ise ……. bu yüzyılın en önemli * Fuzûlî kasideler de yazmakla birlikte en çok, ……..

temsilcileridir. Ayrıca bu dönemde Zatî, Bağdatlı Ruhî, türünde şiirler yazmıştır. O, aşk duygularının en iyi,

Hayalî gibi önemli şairler yetişmiştir. gazel tarzıyla söyleneceğine inanmaktadır.

Taşlıcalı Yahya
Eserleri: Eserleri: Divan, Fezail-i Cihad (Arapçadan tercüme),
Arapça Divan, Farsça Divan, Türkçe Divan, Leylâ vü Fezail-i Mekke (Arapçadan tercüme), Hadis-i Erbain
Mecnûn, Beng ü Bade, Hadîs-i Erbain Tercümesi, Tercümesi.
Sohbetü’l-Esmâr, Hadîkatü’s-Süedâ, Mektuplar, Heft-
Hazan Gazeli
câm (Sâkinâme), Rind ü Zâhid, Sıhhat u Maraz,
Enîsü’l-Kalb (Kaside) Nâm u nişâne kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdi çemende berg-i dıraht itibârdan

Habs-i hevâda koyma fuzûlî-sıfat esîr Eşcâr-ı bâg hırka-i tecrîde girdiler
Yâ Rab hidâyet eyle tarîk-i fenâ mana Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan

Her yanadan ayagına altun akup gelür


Eşcâr-ı bâg himmet umar cüy-bârdan
Leyla vü Mecnun
Türk, İran ve Arap edebiyatlarında Fuzûlî’ye asıl Sahn-ı çemende turma salınsun sabâ ile
Âzâdedür nihâl bu gün berg ü bârdan
şöhretini sağlayan bu eser, Türk edebiyatının klasik
döneminde yazılmış mesnevilerin en güzelidir. Eserde Bâkî çemende hayli perişan imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan
platonik aşk anlatılır. Beşeri aşktan ilahi aşka geçiş
işlenir. Zâti (1471-1546)
* Devrinde üstat olarak kabul edilen sanatçı, …….,
Beng ü Bade ………… ve ……………. gibi şairlere hocalık yapmış
Afyonla şarabın karşılaştırarak şarabın üstün tutulduğu değerli bir şairdir. Bu manada divan şiiri tekniğini çok
440 beyitlik bu mesnevi Fuzûlî’nin …………. iyi bilen bir şair olan Zâtî’nin asıl hizmeti,
tarzındaki ilk denemesidir. ………………’e ithaf sanatkârlığından çok genç şairleri yetiştirmekteki
edilen eser, bazılarına göre Osmanlı Padişahı II. ustalığı, üstatlığıdır.
Bayezid ile Şah İsmail arasındaki mücadeleyi * Zatî, çok yazan, çok sayıda eser veren bir sanatçıdır.
sembolize etmektedir. Üç ayrı divan oluşturabilecek sayıda kaside ve gazel
yazmıştır. Asıl ustalığını gazel ve kaside alanında
Hadikatü’s-Süeda gösteren şair, kaynakların verdikleri bilgiye göre çok
Arada bazı manzum parçaların da yer aldığı mensur bir kolay, hatta para karşılığı şiir yazdığı söylenir.
eserdir. Kitapta ……………………….......................... * Zatî; Şeyhî, Ahmed Paşa ve Necati’nin yanı sıra,
anlatılmaktadır. Divan şiirinin klasik bir görünüm kazandığı 16. yüzyıl
Divan şiirine geçişte, köprü görevini üstlenmiştir.
Bâkî (1526-1600) Eserleri: Şem ü Pervane, Ahmed ü Mahmud,
* Çok arzu ettiği hâlde şeyhülislam olamamış, Kanuni Ferruhname, Siyer-i Nebi, Fal-i Kur’an, Şehrengiz.
döneminde çağının en büyük şairi sayılarak kendisine
……………………. unvanı verilmiştir. Hayâli Bey
* Divan şiiri Osmanlı sahasında en olgun seviyesine Heyecan ve hisse çok değer veren bir şairdir. Tasavvufi
Baki ile yükselmiştir ve …………… üstadıdır. şiirleri olmakla birlikte tasavvufi bir şair değildir.
* Fuzuli gibi acıları anlatan bir şair değildir; rindane Ol mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler
(zevk ve eğlenceye düşkün) bir şairdir. Cihân-ârâ cihân içindedür ârâyı bilmezler
* Kanuni’nin ölümü üzerine terkib-i bend biçiminde
yazdığı, en önemli eseri olan ……………………’yle
tanınmıştır. Bu mersiye Divan’ında yer almaktadır.
Nev’i Siham-ı Kaza
Edebiyatımızda sâde dilli ve samimî duygular Nef’î’nin hicivlerini topladığı eserinin adıdır. Sihâm-ı
bulunduran gazelleri ile tanınmıştır. Âşıkane söyleyişi Kazâ, kasîde, terkîb-i bend, mesnevî, kıt’a gibi değişik
vardır. nazım şekillerinden meydana gelmiş ve araya nesir
Eserleri: Dîvan, Hasb-ı Hâl, Tercüme-i Hadîs-i Erbain parçalan da katılmıştır. Nef’î, eserinde babası dahil
Teşnedür dil bahr-ı gamda oklarun peykânına sadrazamları, vezirleri, bütün devlet büyüklerini,
Âğız açmış bir sadefdür katre-i nisan umar
şairleri, sanatkarları; kısaca devrin ismi duyulmuş
17. Yüzyıl bütün ünlü kişilerini hicvetmiştir.
Türk edebiyatının kendi kimliğini bulduğu bir
Nâbî (1642-1712)
dönemdir. Osmanlı devletinde başlayan siyasi
* “Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre
gerilemeye karşılık, bu yüzyıl edebiyatında gelişme ve
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere”
yükselme devam eder. İran edebiyatını taklit etme ve
Nâ ve bî ekleri Farsça ve Arapçada ‘yok’ manasına
örnek tutma alışkanlığı, özellikle bu yüzyılda terk
gelmektedir. Bu beyitte Nabî mahlasının oluşumunu
edilmiş. Türk şairleri, kendilerini İran şairleriyle eşit
belirtmektedir.
hatta onlardan üstün görmeye başlamıştır bu yüzyılda.
* Edebiyatımıza düşünce şiiri çığırı açmıştır. Bu açıdan
Nef’i ve Nâbî bu yüzyılın en önemli şairleridir. Ayrıca
o, …………….. kurucusu olup ………….., yani
Şeyhülislam Yahya, Naili, Neşâti, Nevizade Atâî gibi
öğretici şiirin en başarılı şairlerindendir. Dolayısıyla
şairler yetişmiştir bu dönemde.
eserlerinde duygu ve hayal yerine ………….ye önem
Nef’î (1570-1635) vermiştir. Bu nedenle şiirlerinde heyecan ve duygular
* Aslı adı Ömer olan sanatçı, 1635’te hicivlerinden azdır.
dolayı Sadrazam Bayram Paşa’nın emriyle * Günün olaylarını, çağının haksızlıklarını,
öldürülmüştür. İstanbul’da padişah ve vezirlere yazdığı huzursuzluklarını edebiyat ve sanattan taviz vermeden
kasidelerle tanınmıştır. işlemiştir. Nâbî’ye göre şiir, günlük hayatın içinde
* Divan şiirinin ………. alanında başarılı olmuş ve bu olmalı, hayattan ve insanlardan kopmamalıdır. Bunun
türde üstat, kabul edilmiştir. Kasidelerinin özellikle için Nâbî’nin şiirleri hayat içinde karşılaşılan sorunlara
……….. kısmında çok başarılı olmuştur. çözümler üreten, yer yer öğütler veren ve yol gösteren
Esdi nesîm-i nevbahâr açıldı güller subh-dem bir yapıdadır. Hatta bazı hikmet sözleri atasözü gibi
Açsun bizim de gönlümüz, saki medet sun câm-ı Cem…
kabul edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
* Şiirlerinde sade, açık ve akıcı bir dil kullanan Nâbî,
* Övgü ve yergilerinde sınır tanımayan sanatçı en
nesirlerinde hayli ağır bir dil kullanmıştır.
güzel …………...leri yazmış, sanat kudreti bakımından
Eserleri: Hayriyye, Hayrabad, Surname, Tercüme-i
kendini İran şairlerinden üstün görmüştür. Övgülerinde
Hadis-i Erbain, Münşeat, Fetihname-i Kamaniçe
çok abartılı olan şair, gördüğü hatalar ve küçüklükler
karşısında da aynı derecede hicvedicidir. En yüksek
Hayriyye
makamdakiler bile onun hicivlerinden kurtulamamış,
Oğlu için yazdığı ……….. kitabıdır. ……….. tarzında
bu durum, onun ölümüne neden olmuştur.
yazılan eser, dini, millî, ahlaki ve insani öğütleri içerir.
Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifadı bu sözde zahirdir Hikemi tarzın en güzel örneklerinden biridir. Bu
Maliki mezhebim benim zira
yönüyle didaktik bir eserdir. Sanatçı, devrin hayatını,
İtikadımca kelp tahirdir
sosyal anlayışını da bu eserinde başarılı bir şekilde
Eserleri: Farsça ve Türkçe Divan, Siham-ı Kaza,
ortaya koymuştur.
Tuhfetü’l Uşşak.
Hayrabad ince hayalleri ve güzel anlatımıyla yaşadığı Lale
İçinde masalsı öğelerin olduğu bir mesnevidir. Eser, Devri’ni ve eğlencelerini başarılı bir şekilde
Ferüdittin Attar’ın …………… isimli eserinden anlatmıştır. Dolayısıyla yaşamı hep neşeli yanlarıyla
hareketle yazılmış dört bölümden oluşan bir gören sanatçı, şiirlerinde ………. ve ……… yer
mesnevidir. vermemiştir.
* Kasidelerinde İstanbul’un tabiat güzelliklerini,
Şeyhülislam Yahya (1552-1643)
İstanbul yaşamını ve aşk duygularını tasvir ve ifade
* ………. nazım şeklinde üstat olarak tanınmış, onun
etmiştir:
bu alandaki başarısı daha sonra ………. gibi bir şair
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
tarafından bile kabul ve takdir edilmiştir. Gazelleri Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır…
zarif, şuh ve âşıkanedir.
* Farsça şiirleri de olan şairin …………………….. de
* His ve hayal âlemi zengin olan sanatçı, söz
vardır. Divan’ından başka Arapçadan bazı tercüme
oyunlarına, şekil sanatlarına pek önem vermemiştir.
nesirleri vardır.
* Dili zamanına göre bir hayli sadedir. Şeyhülislâm
Gazel
Yahya, hiç bir şairi taklit etmemiştir.
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
18. Yüzyıl
Divan edebiyatının son büyük sanatçılarının çıktığı Bûy-i gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş huy birisi dest-mâl olmuş sana
dönemdir. Bu yüzyıldan sonra divan edebiyatı, ikinci
derecedeki sanatçıların elinde orijinalliğini yitirmiştir. Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
Zülfü Hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
Bu yüzyılda ……………………… önemli bir edebî
harekettir. Bu akımla yerli ve millî özellikler Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere
Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
kazanmaya başlayan edebî eserler halk zevkini ve dilini
yansıtır hâle gelmiştir. Ayrıca bu yüzyılda Türklere Ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
El-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana
özgü bir nazım şekli olan şarkı çok rağbet görmüştür.
Nedim ve Şeyh Galip bu yüzyılın ve edebiyatımızın en Sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
Kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana
önemli şairleri arasında yerini almıştır.
Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
Nedim (1681-1730)
* Türk edebiyatında ……… denince akla gelen ilk Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
şairdir. Divan şiirine yenilik getirmiş, bu şiirin soyut
dünyasından çıkarak dış dünyayı ve duyguları gerçek
Şeyh Galip (1757-1799)
yönleriyle vermeye çalışmıştır.
* Divan edebiyatının son büyük şairi kabul edilen şair,
* Halk zevkinin inceliklerine dikkat etmiş, halk
Galata Mevlevihane’sinde üç yıllık çileden sonra
deyimlerini ve söyleyişlerini şiirlerinde kullanmıştır.
Mevlevi dedesi olmuştur:
Bu manada …………………… onunla büyük ölçüde
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
şiir dili hâline gelmiştir. Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
* Kasideden çok, …….. ve …….. türünde başarılı
* Üslup bakımından ………………….. akımının
olmuştur. Tasavvufla ilişkisi olmayan, hikmetli sözler
etkisinde kalmış ve bu tarzı, şiirlerinde başarıyla
söylemeye merak duymayan bir şairdir.
uygulamıştır. Bundan dolayı kapalı, ilk başta rahatça
* Şiirlerinde maddi ve beşeri bir aşkı, şen şakrak ve
anlaşılmayan şiirler söylemiştir.
çarpıcı bir şekilde dile getirmiştir. Kudretli tasvirleri,
* Şiirlerinde .… ve ….. güzelliğine önem vermiş, kendi * Konudan çok ………….. önem verilir. Arapça ve
bulduğu mecazlarla şiire yeni bir hayal gücü Farsça sözcük ve tamlamalar kullanılır. Söz sanatlarına
kazandırmıştır. (özellikle ……..) ve mecazi kullanımlara sık yer verilir.
* Nedim’le mahalli yaşamı yansıtan ve halka yaklaşan *Ağırlıklı olarak dini konular işlenmiştir. Tarih, gezi
anlayışa uzak kalmakla birlikte, zaman zaman halk yazısı, bireysel ve toplumsal sorunlar da işlenmiştir.
deyişlerine ve söyleyişlerine de yer vermiştir. 1. Sade Nesir
Eserleri: Divan, Hüsn ü Aşk, Şerh-i Cezîre-i * ……… için yazılmış dili ağır olmayan nesirlerdir.
Mesnevi, Es-Sohbetü’s-Sâfiyye. Masal, destan ve efsaneler, dini-tasavvufi eserler sade
nesirle yazılmıştır.
Hüsn ü Aşk * Mercimek Ahmet’in Kabusname’si, Kul Mesut’un
Nâbî’nin …………….’ını beğenmediği için yazdığı bir Kelile ve Dimne’si, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si,
mesnevidir. Eserde tasavvufi bir aşk işlenir. Eserdeki sade nesre örnek eserlerdir.
bütün kahramanlar birer sembolden ibarettir. ……… 2. Orta Nesir
Allah’ı, …… Allah sevgisine ulaşmak isteyen dervişi, * ……… ve …….. kitapları orta nesirle yazılmıştır.
mekteb-i edep dergâhı, Molla-yı Cünun dervişi, Gayret * ……., ……… ve ……………… tarihleri, Kâtip
çabayı, İsmet dürüstlüğü, Kalp Kalesi gönlü temsil Çelebi’nin bilimsel eserleri orta nesre örnektir.
eder. Aşk yani mürit, bütün engelleri aşarak Hüsn’e 3. Süslü Nesir (Sanatkârane Nesir)
yani Allah sevgisine ulaşır. * Sanatlı, secili, uzun cümleli nesirlerdir. Hüner
göstermek amacıyla yazılmış nesirlerdir.

19. Yüzyıl * ……… ve ……… kitaplar, bazı mektuplar süslü

Bu yüzyılda divan edebiyatı çökmeye ve çözülmeye nesirle kaleme alınmıştır.

başlamıştır. Nedim ve Şeyh Galip’le en yüksek * Sinan Paşa’nın …………………’si, Fuzuli’nin

dereceye çıkan divan edebiyatı bu yüzyılda büyük bir Şikâyetname’si, Veysi ve Nergisi’nin münşeatları süslü

sanatçı yetiştirememiştir. Sünbülzade Vehbi, nesrin örnekleridir.

Enderunlu Vasıf, Akif Paşa ile Leyla ve Şeref hanımlar


bu yüzyılda yetişen son divan şairleri arasında B. HALK EDEBİYATI
gösterilebilir. Yüzyılın ikinci yarısında divan geleneği
yerini Batı tarzı edebiyata bırakmıştır. Halkın zevkini karşılamak için …… olarak ortaya
konan, kendine özgü bir dili ve üslubu bulunan
Enderunlu Vasıf (?-1824)
edebiyat koludur. Anadolu’da gelişen orta tabaka
* Nedim’in etkisinde olan sanatçının dili sade, üslubu
edebiyatımızdır. Halk arasında yetişen saz şairlerinin,
içten ve doğaldır. Mahallileşme akımının bu yüzyıldaki
……… şairlerinin ve halkın meydana getirdiği
en önemli temsilcisidir.
edebiyattır. Önceleri ………. halk edebiyatının son
dönemlerde ise ………. edebiyatın etkisindedir.
Keçecizade İzzet Molla (1785-1829)
Halk edebiyatının başlangıcı ………….. öncesine
* Devrin son üstadı kabul edilir.
kadar uzanır. Halk edebiyatı hep ikinci planda kalmış
Eserleri: Bahar-ı Efkâr, Hazan-ı Asar, Mihnetkeşan,
ve halkın ilgisiyle varlığını bugüne kadar devam
Gülşen-i Aşk
ettirmiştir.

B. Divan Nesri
Halk Edebiyatının Genel Özellikleri
* Divan edebiyatında düz yazıya ……. denilmiştir.
* Şiirler, çoğu zaman saz eşliğinde söylenir.
Düz yazılar …………. adı verilen kitaplarda
………….. olarak şiir söyleyen âşıklar, şiirleri için bir
toplanmıştır.
ön hazırlık yapmazlar. Bu yüzden de şiirlerinde derin a. Anonim Halk Edebiyatı Şiiri
bir anlam, kusursuz bir biçim görülmez.
* Nazım birimi olarak ………… kullanılır. Ancak çok 1. Mani
az da olsa ………….. ve ………….. üçlü, beşli * Anonim halk şiirinin ………….. nazım biçimidir.
söyleyişler görülür. …… heceli ……... dizeden oluşur. Uyak düzeni
* Aruzla şiir yazanlar olmakla birlikte kullanılan asıl ……… şeklindedir.
ölçü …….. ölçüsüdür. En çok …., ……, ……. kalıplar * Manilerin ilk iki dizesi ………………….. ya da
kullanılmıştır. …………………………….. için söylenir. Bunlara
* Şiirler, “…………..” ya da “……” denen şairlerce, …………. dizeler denir. Temel duygu ve düşünce
………….. adı verilen bir sazla söylenmekte olup ……….. dizede ortaya çıkar.
…………………… dil kullanılır. * Başlıca konusu ….. olmakla birlikte her türlü konuda
* Nazım şekli olarak ……, ……., ………, ……, da söylenmiştir.
………... vs. kullanılır ve şiirlerde başlık yoktur, * Maniler, Divan edebiyatındaki ………un karşılığıdır.
biçimiyle adlandırılır.
Ah o beni o beni Şu dağlar olmasaydı
* Konu olarak …., ……, ……, ……., …………,
Kâkül örtmüş o beni Çiçeği solmasaydı
……….., …………………. işlenmiştir. Ben yârimi unutmam Ölüm Allah’ın emri
Unutsa da o beni Ayrılık olmasaydı
* Halk şairlerinin hayat hikâyeleri ve şiirleri ……. adı
verilen eserlerde toplanmıştır.
2. Ninni
* Halk edebiyatı üç kola ayrılır:
* Türk halk kültüründe “ninni” anonim halk şiiri ürünü
olup çocuklar emzirilir veya uyutulurken söylenen
Anonim Halk Edebiyatı
yahut söylendiği varsayılan manzumelere verilen addır.
* Tarihsel olarak da, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te “ninni”
Halk tarafından uzun dönemler sonunda oluşmuş,
karşılığı olarak ……………… ifadesi kullanılmaktadır.
halkın ortak malı olan ürünlerden oluşan bir
Bu kullanım Türkçede bilinen en eski kullanımdır.
edebiyattır. Her eseri bir sanatkâr, şair vb. ortaya
koyduğu gibi anonim edebiyata ait olan nazım
3. Türkü
biçimlerini de bir ilk söyleyen vardır, ama zamanla ilk
* Anonim halk şiiri nazım biçimlerinden türkü, diğer
söyleyen unutulmuş ve halkın beğenisinde yaşamaya
halk şiiri ürünlerinden …….leriyle ayrılır. Söyleyeni
başlamış olan bu eserler anonimleşmiştir.
belli olan türküler de vardır.
* Halk edebiyatının en zengin alanı olan türküler,
Anonim Halk Edebiyatının Özellikleri
Anadolu halkının bütün acıları ve sevinçleriyle birlikte
* ……………………………… ürünlerden oluşmuştur.
derdini, neşesini, dünya görüşünü yansıtır.
* ………, ….., ………., ………., ………………,
* Türkü iki bölümden oluşur: Birinci bölüm asıl
…………. ve …………..; …………, ………….. ve
sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna ……. adı verilir.
………… gibi halk oyunları bu dönemin başlıca
İkinci bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen
ürünleridir.
………..tır. Bu bölüme ……….. ya da ………… da
* Anonim ürünlerde ……………………….. dil
denir ve bunlar kendi aralarında kafiyelenir.
kullanılmıştır.
* Türküler, hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenir. Daha
* Şiirler; ……. ölçüsüyle, genellikle ……. ve ………
çok, ……., …….., ……... hece ölçüleri kullanılır.
uyaklar kullanılarak dörtlüklerle söylenmiştir.
* Halk arasında heyecan uyandıran olaylarla ilgili
yakılan türküler bestelenir, zamanla yurdun her
köşesine yayılır. Türkü, bölgelere, konularına,
ezgilerine göre değişik isimler alır. Buna göre ………………….… ” gibi ……………. bölümleri
türkünün; …….., ………, ………. gibi türleri vardır. vardır. Masalın tekerleme bölümüyle başlaması
okuyucuyu olağanüstü olaylara hazırlama amaçlıdır.
4. Destan Masallarda ile fabllarda birbirine benzemekte olup
* En az …… dörtlükten başlayıp ……… dörtlük ikisinde de zaman belirsizdir ve ilahi anlatıcı vardır.
sayısına sahiptir. Ancak fabllarda her zaman ………………………..
* Kafiye örgüsü: aaab, cccb, dddb ….; abab,cccb, dddb kahramanken masallarda her zaman ………………
…; abxb, dddb, eeeb …; aaaa, bbba, ccca … şeklindeki kahramanlar bulunmaz.
…….. tipi kafiye örgülerinden herhangi birisidir. * Türk edebiyatında …………… masalları oldukça
sevilmiştir. Türk edebiyatında, Pertev Nail Boratav (Az
b. Anonim Halk Edebiyatı Nesri Gittik Uz Gittik) ve Eflatun Cem Güney (Evvel Zaman
içinde) masal derlemeleriyle ünlüdürler.
1. Halk Hikâyeleri
* Nazım ile nesrin iç içe olduğu ürünlerden olan halk 3. Bilmece
hikâyeleri, ………. dönemimin sonlarına doğru çıkmış Çeşitli varlıkları, soru yoluyla ipuçları vererek
eserlerdir. Halk hikâyelerinde destanlara göre buldurmaya yönelik eserlerdir. Bilmecelere, divan
……………… daha az yer verilir. Halk hikâyelerinde edebiyatında ………. adı verilir.
kişiler destanlara göre ………………… .
…………………., Türk edebiyatında destandan halk 4. Fıkra
hikâyeciliğine geçişin ilk ürünleridir. * Gerçeklerden hareketle bir mesaj vermeye çalışan
* ……………. tarafından veya …. eşliğinde âşıklarca mizah ve eleştiri unsurlarının bulunduğu mensur kısa
anlatılır. Gerçeklere dayanmakla birlikte hayali hikâyelerdir.
olağanüstü olaylara ve kişilere de rastlanır. * 13. yüzyılda yaşamış olan ………………….’nın
* Ağırlıklı olarak aşk hikâyelerini içerir: ……………., fıkraları halk nesrimiz açısından oldukça önemli
………………, …………….., ………………... ürünlerdir.
Kahramanlık hikâyeleri de vardır: …………., 5. Efsane
……………….. Tarihle, kişilerle, dini olaylarla ilgili halkın ürettiği
sözlü hikâyelerdir.
2. Masal
* ……………. özellikler taşıyan masalların temelinde b. Dini-Tasavvufi Halk Şiiri
eğitici bir işlev vardır ve amacı insanları iyiye, güzele,
doğruya yöneltmektir. Her zaman iyiler, haklılar 1. İlahi
kazanır kötüler, haksızlar kaybeder. * İlahi, Allah’ı övmek, O’na dua etmek ve en büyük
* Masallarda zaman ve yer ……………….. Masal aşkın Allah aşkı olduğunu belirtmek amacıyla yazılmış
kahramanları: …………., …………., ……………., makamla okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım
…………, ……….., …………… vb.dir. Masalların şeklidir.
mekânı Kaf Dağı, Yedi Derya Adası, Maçin gibi hayali * İlahiler tarikatlara göre değişik isimler alır.
masal ülkeleridir. Masallarda olay bilinmeyen bir Mevlevilerde ……., Bektaşilerde ………, Alevilerde
zamanda geçer. ………………… Gülşenilerde ………, Halvetilerde
* Genellikle ……… geçmiş zaman ekleri kullanılan ……….. adını alır.
masalların “………………………..”, “…………… * Kendine özgü bir ezgiyle okunan ilahiler hem
………….…………………….”,“………………….. ………., hem ……….. biçiminde ve hem hece hem de
aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Özellikle hece ölçüsünde 7, şiirlerdir. Kaygusuz Abdal, edebiyatımızdaki önemli
8 ve 11‘li kalıplar tercih edilir ve 3-7 dörtlükten oluşur. şathiye şairlerindendir.
* İlahi denince akla ilk gelen ……………….. olup Yücelerden yüce gördüm
Erbapsın sen koca Tanrı
şiirlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmıştır.
Âlem okur kelam ile
Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok Sen okursun hece Tanrı
sevilmiştir ve dili halkın dilidir:
5. Nefes
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni Nefes, dini temellere bağlı âşık edebiyatı nazım
Ben yanarım dün ü günü
şekillerinden ilahilerin ……………….. âşıklarınca
Bana seni gerek seni
yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki
2. Nutuk vahdet-i vücud, tarikat kurallarıyla ilgilidir.
Tekkelerde pirlerin, mürşitlerin tarikata yeni giren c. Âşık Tarzı Halk Şiiri
dervişlere tarikat derecelerini, adabını öğretici * Halkın …….. dediği saz şairleri tarafından
mahiyette söyledikleri şiirlerdir. Şekil yönünde oluşturulmuştur. İslamiyet’ten önceki ……….ın, âşık
koşmaya benzeyen nutuk, 11 ‘li hece ölçüsüyle adını alması, sözlü edebiyatımızın devamlılığının
söylenir. 7’li ya da 8’li heceyle yazılmış olanları da göstergesidir.
vardır. Bu türün edebiyatımızdaki en büyük ismi * Genellikle okuma yazma bilmeyen âşıklar
……………………’dır. …………….. ilişkisiyle köylerde, şehirlerde veya
Evliyadan gelen kelam asker ocaklarında yetişmişlerdir.
Okunan Kur’an değil mi
* Aşk, toplumsal olaylar, doğa güzellikleri işlenen
Gerçek Veli’nin sözleri
Sûre-i Rahman değil mi başlıca konular olup şiirler dörtlüklerle, hece ölçüsüyle
ve daha çok yarım uyaklı olarak söylenmiştir. ………..,
3. Devriye
…………, ……….., nazım şekilleri kullanılmıştır.
* ………………………. anlatan tasavvufi şiirlerdir.
* Âşık edebiyatında, halkın konuştuğu sade bir Türkçe
Vakti gelen ruh maddî âleme iner. Önce cansız
kullanılmıştır. ………………………… de divan
varlıklara, sonra bitkilere, hayvana, insana en sonra da
edebiyatının etkisinde kalmış, beyitlerle, aruz ölçüsüyle
insan-ı kâmile geçer. Oradan da Allah’a döner ve
ve divan edebiyatı nazım şekilleri ve Arapça – Farsça
onunla birleşir. Bu inişe nüzûl; Allah’a dönüşe de
sözcükleri kullanarak şiirler yazmışlardır.
hurûç denir. İşte bu inişi ve çıkışı anlatan
şiirlere devriye denir.
1. Koşma
* Felsefi bir konuyu işlediğinden anlaşılması zordur.
* Halk edebiyatında en çok kullanılan nazım biçimi
11’li hece ölçüsüyle söylenir. Bu bakımdan ilahi ile
olup genellikle hece ölçüsünün ……… kalıbıyla üç
benzerlik gösterir.
veya beş dörtlük arasında söylenir. İlk dörtlüğün kafiye
Katre idim ummanlara karıştım
örgüsü xaxa ya da aaab biçiminde olur. Diğer
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir?
Devre edip âlemleri dolaştım dörtlüklerin ilk üç dizesi kendi arasında kafiyelenir,
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir
dördüncü dize birinci dörtlüğün son dizesiyle
kafiyelenir. Yani cccb, dddb…
4. Şathiye
İnançlardan ……….. bir dille söz eder gibi yazılan
Eğer benim ile gitmek dilersen
şiirlerdir. Şathiyeler, tasavvuf akımına mensup Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır açılmaz
şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları
Yollar çamur kurusun da gidelim
anlatan, anlaşılması yorumlanmasına bağlı olan
Karacaoğlan der ki buna ne fayda
Hiç rağbet kalmadı yoksula bayda Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Uyak düzeni
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
koşma gibidir, (abab. cccb, dddb…)
On bir ayın birisinde gidelim
(Karacaoğlan) İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
* Konularına göre koşmalar şu şekildedir:
Gezer Elif Elif diye
(Karacaoğlan)
a. Güzelleme: Aşk, hasret, ayrılık, doğa sevgisi gibi
3. Varsağı
lirik konuları işleyen koşmalardır. İslamiyet öncesi
* Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak
Türk edebiyatında karşılığı ………tur.
Türklerinin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden
gelişmiş bir biçimdir. Hecenin 8’li kalıbıyla söylenen
Evvel sen de yücelerden uçardın
koçaklama tarzı şiirlerdir. Dörtlük sayısı ve uyak
Şimdi enginlere mi indin gönül
Derya deniz dağ taş demez aşardın düzeni koşmayla aynıdır.
Kara menzilini aldın mı gönül
* Her yönüyle koşma ya da semaiye benzeyen
(Karacaoğlan)
varsağılar, onlardan ilk dörtlükte kullanılan
b. Taşlama: Bir kişi olay ya da durumu eleştiren ……………………… gibi ünlemlerle ayrılır. Halk
koşmalardır. Divan edebiyatındaki karşılığı edebiyatında en çok varsağı söylemiş şair
……………dir. ………………..’dır.
Ormanda büyüyen adam azgını Bre ağalar bre beyler
Çarşıda pazarda insan beğenmez Ölmeden bir dem sürelim
Medrese kaçkını softa bozgunu Gözümüze kara toprak
Selam vermeğe dervişan beğenmez Dolmadan bir dem sürelim
(Kazak Abdal)
Halk Edebiyatı Sanatçıları
c. Koçaklama: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve
kahramanlık konularını anlatan, savaşları tasvir eden 13. Yüzyıl
koşmalardır.
Yunus Emre
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerden boz kurtlara ün olur * Şiirlerine ve hayatı hakkında yazılıp anlatılagelenlere
Yiğit olan döne döne döğüşür
göre; iyi bir eğitim görmüştür. ……………….’nin
Kötüler kavgadan kaçar dön olur
(Köroğlu) dergâhında tasavvuf terbiyesinden geçmiştir. Halkı
aydınlatmak amacıyla diyar diyar dolaşmıştır.
d. Ağıt: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları
* Yunus, Türk edebiyatının en büyük şairlerinden
anlatmak amacıyla söylenen ölü çıkan evlerde, matem
biridir. Kendisinden sonra gelen pek çok şairi
toplantılarında okunup ağlanılan şiirlerdir. Ağıtın
etkilemiştir. Kullandığı Türkçe, işlediği temalar,
İslamiyet öncesi Türk edebiyatında karşılığı ………..,
şiirindeki sadelik ve yalınlık, onun ne denli büyük bir
divan edebiyatında karşılığı ise …………..dir.
şair olduğunu ispat etmeye yeter.
Can evimden vurdu felek neyleyim
Şiirlerini ………’ında toplanmıştır. Ayrıca …………..
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna ……….. adında bir mesnevisi vardır.
Yârim diye bülbül diller iniler
(Dadaloğlu)
14. Yüzyıl

2. Semai
Hacı Bayram-ı Veli
Daha çok sevgi, doğa, güzellik gibi konuların işlendiği
nazım şekli olup hece ölçüsünün …… kalıbıyla yazılır. Daha çok tasavvufi kişiliğiyle tanınan Hacı Bayram-ı
Veli’nin günümüze ulaşmış aruzla iki, heceyle üç şiiri,
bir de ona ait olduğu şüpheli olan Türkçe mensur Edebiyatının etkisinden uzak kalmıştır. Güneydoğu
mektubu bulunmaktadır. Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle
yazmıştır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde
15. Yüzyıl
kullanmıştır. Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde
Kaygusuz Abdal kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun
şiirine ayrı bir renk katmıştır.
* Abdal Musa’nın müridi olan Kaygusuz Abdal
şathiye, devriyye ve nutuklarıyla tanınmıştır.
Aziz Mahmut Hüdai
* Aruzla yazdığı şiirlerden oluşan bir divanı, cönklerde
Dinî-tasavvufi şiirin önemli temsilcilerinden biri
ve mecmualarda bulunan heceyle yazılmış nefesleri,
sayılır. Manzum ve mensur yirmi üç kadar eseri vardır.
dolaba sorduğu sorudan ve onun cevabından
Azîz Mahmûd Hüdâyî, insanların Ehl-i sünnet
oluşan …………….’si, ……………… adlı mensur
îtikâdında bulunmaları ve ibâdetlerini doğru yapmaları
risalesi vardır.
için pek çok eser yazmıştır. Bu eserlerden bâzıları
16. Yüzyıl şunlardır: Nefâis-ül-Mecâlis, Tecelliyât, Dîvân-ı
İlâhiyât, Habbet-ül-Muhabbe, Necât-ül-Garîk,
Köroğlu
Tarîkatnâme, Tezâkir-i Hüdâyî… Ayrıca sanatçının
Ünlü bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu
Divan’ı yayımlanmıştır.
isimde 16. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır.
Ama tarihî kişiliği bilinemeyen asıl Köroğlu, 17.
Âşık Ömer
yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış, sonradan ünü bütün
Anadolu’ya yayılmıştır. Babası da Bolu Beyi Âşık Ömer, yüzyıllar boyunca yetişmiş bütün saz
tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı şairlerimizin hem en ünlüsü hem de en çok şiir
için Köroğlu diye tanınmıştır. Zulme karşı ayaklanarak bırakmış olanıdır. Edebî kişiliği divan ve halk şiirinin
halkın hakkını koruması, onu destansı bir kahraman ortak etkileri altında geliştikçe bir yandan aruzla nazım
hâline getirmiştir. tekniği kusurlu, hayalleri aşınmış da olsa tevhit, naat,
kaside, gazel vb. yazmış, bir yandan da asıl ün
Pir Sultan Abdal
kazandığı koşma, semai, varsağı ve destanlar meydana
getirmiştir. Özellikle koşma ve semaide başarılıdır.
* Pir Sultan Abdal, ………………… geleneğinde yedi
Şiirleri Âşık Ömer Divanı’nda toplanmıştır.
büyük ozandan biri kabul edilir. Pir Sultan Abdal’ın
yaşamı etrafında da, diğer birçok halkın sevgilisi olmuş
Kayıkçı Kul Mustafa
değerler gibi değişik söylenceler oluşmuş, yaşamı
gerçek ırasından uzaklaşarak, halkın düşlediği ya da Bağdat kuşatmasında ölen Genç Osman adında bir yiğit
yakıştırdığı şekilde yaygınlaşmıştır. üzerine söylediği, şiirlerinin en ünlülerinden sayılır.
* Divan edebiyatının etkisinde kalmadan, sözlü Kusurlu bir nazım tekniği kullanan şairin, tamamen
edebiyatın birikimlerinden yararlanarak kendine özgü halk zevkine bağlı, sade ve doğal söyleyişi, başlıca
duru bir dil oluşturmuştur. Şiirlerinde coşkun bir lirizm özelliğini oluşturur. Kayıkçı Kul Mustafa, şiirlerinin
vardır. yalınlığı ve içtenliğiyle geniş etki bırakmış, ozanları da
bir ölçüde etki altına alabilmiştir.
17. Yüzyıl

Karacaoğlan

* Karacaoğlan yaşadığı çağda yetişmiş başka saz


şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan
18. Yüzyıl bütün şekilleri ile yazılmış şiirler vardır. Usta bir
taşlamacıdır.
Erzurumlu İbrahim Hakkı

19. Yüzyıl
İbrahim Hakkı, ünlü eseri ………………’de çağının
jeolojiden astronomiye, fizyolojiden psikolojiye kadar Dadaloğlu
pek çok alandaki bilgilerini bir araya getirmeye
* 19. yüzyılın öteki halk şairleri divan şiiri etkisinden
çalışmıştır. 1757’de tamamlanan eser, yalın ve halkın
kurtulamadıkları hâlde. Dadaloğlu şehir hayatından
anlayabileceği bir dilde yazılmış ve yazarın söylediğine
uzakta bulunduğu için yalnız kendi çevresinin duygu
göre, 400 kitaptan yararlanılmıştır. Bu kitapta ilk defa
ve düşüncelerini dile getirmiş, dolayısıyla Divan
bir âlim tarafından güneş sistemi anlatılmıştır.
şiirinin etkilerini şiirine taşımamıştır.
Gevheri
* Devlet, zaman zaman isyan eden Türkmen boylarının
Çağdaşı Âşık Ömer gibi adı yalnız saz şairleri arasında
göçebelikten çıkarılıp köylere yerleştirilmeleri için
değil, 19. yüzyıl sonlarına kadar klasik edebiyat
harekete geçmiş, Gâvur dağlarındaki (Toroslar)
çevrelerinde de sık sık anılmış, okunmuş olan Gevheri,
Türkmenler ise bu karara karşı ayaklanmış, Osmanlı
hece ile koşmalar, türküler, aruzla divan ve müstezatlar
Devleti, bu ayaklanmayı bastırınca Dadaloğlu’nun
yazmıştır. Gevherî’nin kişiliğini halk şiirlerinde
aşiretini Sivas’ın köylerinden birine yerleştirmiştir.
aramak gerekir. Koşma ve türkülerinde de yer yer
yabancı kelime ve tamlamalar, divan mazmunları
Erzurumlu Emrah
kullanması, onun samimi duyuşlarının yine de güzel ve
yerli biçim ve ifadelerle verilmesine engel olamamıştır. Saz şairleri içinde divan şiirini en iyi bilenlerden biri
olan Erzurumlu Emrah, aruzla yazdığı gazel, murabba,
Dertli
muhammes ve müseddeslerinde bu kültürünü açıkça
* Geçimini âşık kahvelerinde saz çalıp şiir söyleyerek belli eder. Hece ile yazılmış tasavvuf üzerine şiirleri
sağlamıştır. İstanbul, Konya ve Mısır’da bulunmuştur. var ise de asıl kişiliği, âşık tarzı koşma ve semailerinde
Ankara’da vefat etmiştir. Döneminin en ünlü görülür. Ölümü hakkında kesin bir tarih yoktur.
âşıklarından olan Dertli, birçok çırak yetiştiren son
Seyrani
ustalardan biridir.
* Divan, halk ve tekke edebiyatlarındaki geniş kültürü
Sultan Abdülmecid döneminde İstanbul’da yedi yıl
sayesinde daha sağlığında yaygın bir şöhret kazanmış,
kalmıştır. Âşık kahvehanelerinde, konaklarda ve hatta
divanı taş baskısıyla birçok defa basılmıştır. Fuzuli,
sarayda çalıp söylemiştir. Âşık ve Divan tarzı şiirler
Âşık Ömer, Gevheri gibi şairlerin etkilerini taşıyan
yazmış, sistemin aksayan yönlerini hicvetmiştir. Beşeri
Dertli, çağının öbür saz şairleri gibi aruzla gazeller,
duyguları sağlam bir dil ve içten bir anlatımla
divanlar, kalenderiler yazmıştır. Aruzla yazdığı
şiirleştirmiştir.
şiirlerde kusurlu bir nazım tekniği kullandığı için
Geleneksel Türk Halk Tiyatrosu
başarılı olamamıştır.

* Halk arasında oynanan tiyatroya, geleneksel Türk


Bayburtlu Zihni
tiyatrosu denilmekte olup eğitme amacı olmayan bu
Divanı ile başından geçen olayları anlatan
tiyatrolarda güldürmek esastır. Güldürü genellikle
…………………. adlı eseri bulunan Zihnî, daha çok
…………………………… dayanır.
divan şairi olmak kaygısı gütmüştür. Ama adını yine
* Yazılı bir metne dayanmayan halk tiyatroları,
sayıları az olan, hece ile söylenmiş koşmaları ve
…………….. oynanır. Oyun sırasında müziğe önem
destanları yaşatmaktadır. Divanında divan şiirinin
verilmekte olup belli bir sahnesi yoktur. Halk arasında,
orta yerde veya kahvehanelerde oynanır.

Karagöz
* …………………, ……………….. olarak da bilinen
Karagöz oyunlarının piri, Şeyh Küşteri kabul
edildiğinden Karagöz meydanına da
……………………. adı da verilmiştir.
* İki temel tip vardır. …………., sıradan halkı temsil
eder. İzleyicileri güldüren asıl tiptir. ………….,
okumuş, kendini beğenmiş sınıfı temsil eder.
* Ermeni, Rum, Yahudi, Çelebi, Beberuhi, Külhanbeyi,
Bekri Mustafa, Zenne gibi yardımcı tipler de yer alır.
Oyundaki farklı tipler Osmanlı’nın diğer topluluklarını
temsil eder.
* Karagöz oyunlarında oyunu Hacivat açar ve semai
söyleyerek perdeye çıkar. Başlangıç, muhavere, fasıl ve
bitiş bölümleri vardır. Asıl bölüm “fasıl”dır.

Orta Oyunu
* Açık bir alanda ortada oynanan bir oyundur. Bu
nedenle “orta oyunu” adını alır. Bu oyuna “kol oyunu,
meydan oyunu” adları da verilir.
* Konu ve tipler bakımından Karagöz’le yakınlık
gösterir. İki ana tip vardır. ……….., Hacivat’a;
……….. ise Karagöz’ e benzer. Ana tiplerin dışında
Balama, Frenk, Zenne, Çelebi, Arnavut, Yahudi,
Denyo (abdal), Acem tipleri de görülür.
* Başlangıç, muhavere, fasıl ve bitiş bölümleri vardır.
Orta oyununda asıl oyun “fasıl” bölümünde sergilenir.
* Oyunun dekoru ……………. denilen bezsiz bir
paravandan ve dükkân denilen iki katlı bir kafesten
oluşur. Ev, dükkân veya iş yeri olarak kullanılır.

Meddah
* Tek kişilik bir oyun olan meddahın temeli İslam
öncesi Türk kültürüne kadar uzanır ve bütün kişileri
meddahın kendisi canlandırır.
* Meddah, oyunda bir ………., ……….. ve
………..dan yararlanır

You might also like