You are on page 1of 13

BEYNİMİZİN RUHSAL Mu'cİzELERİ

EK-NOTLARI

1 İnsan ancak şuuru dola)ısiyle kemine ermiş kutsal bir mahluk sayılmıştır. İnsan
vücudunuu göbekteu aşağı ayaklara kadar olan kısmı (Yedi Kat Yer); göbekten yukarı
boğaza kadar olan kısmı (Kürsi); boğazdan yukarı (Arş.ı Muaııa); baş ta (Onsekizbin bin
Alem) i'tiba"- edilir. Bütün varlığın sırrı ve hakikatı baştadır. İnsan vücudunda dört un-
sur, dört kapı, dört nefs, dört ruh, dört alem, dört melek ve dört kitap ve otuz iki
harf vardır. İşte bütün bunların hepsi fani, fakat, ismini kudret kalemi ile insanın
cemalinde yazmış olan Aııah bakıdir. .
2 Bu suretle yavaş yavaş beyinde girinti ve çıkıntılar meydana gelmeğe, dolayısiyle de
rnhsal olaylar hası! olmağa başlar.
3 Yani, hayvanlıktan yavaş yavaş insanlığa terakkı ettirir, sonra da ilmen yükselmesini
sağlar.
4 İnsanlar bu i'tibarı devrelere ayrılmakla beraber her hangi bir devirde bulunan insauların
hepsi de ayni nisbette değildir; her birinin zeka derecesi başka başkadır. Üçüncü devrenin en
yüksek şahsiyetleri de (Filozof)lardır. Çünkü onlar hayatı en ince noktalaıma kadar anlamış.
lardır.
5 Kan, hem organları ta'nıir eder hem de hareketleri sağlar. Baygınlık demek hissı mer.
lkezerin faaliyetten kesilmesi demektir.
6 Kulaktan titreşimler yapıp çıkan şey, hayvanı ruhtur, yani vücudun buharı, hararetidir.
Sultant ruh dediğimiz şey ise bilgidir, şuurdur. Ancak, o da bir yönü ile hayvanı ruh ile, yani
kamn mevcudiyeti dolayısiyle vücudnn hayatiyeti ile ilgiljdir.
7 Çünkü kan, bütün kainatı kendine bağlamış ve toplamış olan (Şuur)un beyinde zuhu-
runa sebeptir.
Aluııı büyük veya küçük olması da zekaya işaret edemez. Alni büyük olanın dimağı da
büyük olur fakat, kıvrıntıları az olursa beyn;n büyüklüğü zeka ciheıinden bir fayda sağlamaz.
Bir küçük beyin de kıvrıntı!ardanyana zengin olursa o beyin sahibi pek büyük işler görebilir.
8 Sağ kolumuzun sol kolumuzdan daha kuvvetli olmasıve her işi onunla görmemizinsebebi
de budıır.
9 Beyindeki kıvrıntılarıu husnlü işte bu incecik damarlar sayesindedir.
10 Bu muazzam makinenin hareketlerini düzenleyen şuur, (Küm Şuur) dur; cüzün burada
hiç b r iradesi yoktur. Kalb kendi kendine mütemadiyen işler durur, bütün orgaular görevlerini
yapar durur. Bu, insan bakımından, yani emüste böyle olduğu gibi, kainat bakınundan da, yani
Maakta da ayni böyledir; Mak ta küm şuur ile idare olunur. Fakat, şuurun zulıuru insanda ol.
duğu için kainat insana, yani Mak enfüse bağlıdır.
BEYNİMİzİN RUHSAL Mu'cizELERİ 189

Ve madem ki bizim şuurumuz kana ta'bidir, demek ki biz yokuz; var olan (Kül)dür ve
biz de onun cüzüyüz ve her cüz de odur. Kısaca, toplam bakımındanbiz o'yuz, o da biz.
Cüzlerde bilen de KüI'dür. Zira, eğer bizim kendimize has şuurumuz olsa, bizim benliğimiz
olurdu, varhğıimz olurdu, bu takdirde de ebediyyen böyle kalmamız gerekirdi.
Şu halde (İrade) cüzlerin elinde değildir ve olmadığı için de bizim mevcudiyetimiz asıt'
değil, i'tibaridir; var olan o'dur.
II Sabah yataktan kalktığımız vakit vücudumuzda bir hafiflik, dinıağımızda bir uyanık.
lık, organlanmızda bir çeviklik hissederiz. Çünkü, uzun gün yorulan organla~ımız, sinirlerimiz
dinlenmiştir. Vücuttaki birikintiler de sabahleyin işeme ihtiyacıile dışanya atılmış ve nihayet
vücuttaki hayat yııbancı maddelerden kurtulmuş ve sırf kendi kalmıştır.

Uykunun hararetle de ilgisi vardır. Az veya çok hararetin ikisi de uyku getirir. Özellikle
fazla hararet sinirlere bir hoşluk vermekle onlan gevşetir've vücuttabir yorgunluk, dolayısiyle
de uyku'getirir. Fakat, böyle bir uyku tabii bir uyku değildir. Mesela,hamamda iken fazla sıcak.
lık etkisi ile insan uyumak ister. Ve yine, içki içildiği zaman ispirtonun verdiği fazla hararetle de
sinirler uyuşur ve insan uyumak ister ki bıi da tabii bir uyku değildir Vebu gibi Uykular zarar-
lıdır.
Genellikle,ihtiyarlarda ve çocuklarda fazla uyku ihtiyacıgörülür. Bu ihtiyaç, iIıtiyarlarda
organik faaliyetlerin noksanlığı, yavaşlı~ yüzünden vücuttaki birikintilerin ancak uzun hir
sürede, atılabiImesınden, çocuklarda ise, organik yorgunluğun fazla olmasmdan ileri gelir.

12 Bu konuda özellikle Freud'ün rüya ile ilgili yazılanna hakımz.


13- İnsana uykuda yeni fikirlerin gelmesigeceleyin birçok beyin merkezlerininsjikı1nette
olm~sı dolayısıyle kamn yalnİz tek merkeze hücumundan ötürü fazla faaliyet sonucudur. İşte
bu fazla faaliyet sebeMile bulunamayan şey hulunur, çözülemeyenşey çözülür.
Beynimizd~ hissi ve hareki ''';'erkezlerden meydana gelen santralın bütÜnü dini dilde
(Cebrail) dir, ,
Cebrail,' esasta, aklın ve, ilmin mümessiIi sayılınış ve makamının da Sidretülınünteha.,
nın zirvesi olduğu kabul edilmiştir. tebkiiıl.e kıyasla da Israfil, hayat'ın; Mikail, irade'-
nin; Azrail de kudret'in mümessiiIeri sayılmışlardır ki bu dört büyük meleğin temsil et-
tikleri Hayat, İlim, Kudret ve İrade de Aııah'ın bütün isim ve sıfatlarının ashdır' Ceb-
rail batıni, diğer melekler zahiridir.
14 Gece uykulannda gezenler uyur halde iken mesela, dam kenarlarında ve diğer tehlikeli
yerlerde gezdikleri halde, yuvarlamp ölmezler. Bunun sebebi de hareket ettirici merkezlerin
hayatı amir olnıalarından, içgüdülerin hayatı amir olmalarındandır. Bu gibiİer, gece uykuda
'yürürken fikir, muhakeııie merkezleri istirahatta olduğıından, akıl, içgüdü de tabii halde kalmış
olur. Tabii hal demekte hayat demektir. Bu sebeple bu gihilerayaklannı bir milim bile boşluğa
atmazlarve düşmezler. Nas,l ki mide, kalb ... durmadan hayat için çalışmaktadır ve bütün bun-
lar tabii haldir. Bu organlara bağlı sinirler de bu tabii halden dışarı çıkamaz. Tahii hal dediğimiz
şey de içgüdü şeklinde hir iradeye tabi olduğundan tehlikeye düşülmez.
Tekrar edelim ki tabiihalden maksat sevk-i tabiidir, oda hayatı mnlıafazadan ibarettir.
Eğer mnlıakeme merkezi faaliyette olupta gece uykusunda gezene "şöyle yürü, böyle yürü"
diye müdalıalede bulunulsa o zaman da bu tabii hayat ceryanı bozulmuş ve yanlış bir muhake
meile hayat tehlikeye girmiş olur.'
190 CAvİT SUNAR

15' ,Bu sııretIe muhakeme :merkezindeki kan gözlere geçecek ye ışıkta da ,çeşitli renkler
olmamakIa sadece 'parlııkIık s(iz konusu olacağından g(jzlerdeki sinirler yoruIacak, bu suretIe.,
de ııykugeIecektir .. '

Göz kapaklaJ:im a~pkapamak takaml'l; göz kapaklimııa: gelip or,adaki sinirleri yorması',
d~laJ?~iyl~ uyku getirmei demektir.
16 Beslenme, maddi zayiatı gidermek demektir.
17,...tntihab'm üç. dayanağı vardır:
. a) İhtisaski birşeyi görüp geçmektir,
. b) tntik~1 idgörüIen şey üzerinde biraz dur~ak ve onulııfz etmcktir.
c) t~tiha'kibıfz oi~l1şeyin beyneadamakıllı tab' olmasıdır. '
ıa ,Eflıittın'tm: (Sağlam, ruh sağlam bedende bulunur) mealindekisözümeşhurdur.
, BUBözgerçi doğı:udur,fakat, .bir şartIa:düşüuce merkezini işletmek şartiyle. Bundan ötürü,
yaImz YÜ"lı,dadeğil hem vücu.da hem ruha, yani hem maddeye hem ma'naya birden önem ver-
meIidirvebu ikisiarasmda ..hengi sağlamalıdır. Çünkü, ahenknered~ ise hayat oradadır.
",,19-Kanı :birdenbire hücunı ettirmek veya ettirmemek .için.istidat. ve kabiliyyet-şarttır.
Bu da ya fıtratan ya da i'tiyadla hasıl olur.
Kanı~reket" getiren ,ruh 'olduğu gibi ruhun' zuhiırunasebeb te yinekandır.Zira,
ruh, hnlululdeği1" Zlihuddir. Bundan' ötürü de ruh"bütün maddi, varlıkları kaplaıiııştır.
Bu, insanda' b<;yle'olduğiı' gihi'kıiinatta da.,böyledir. Harika meselesi de, işte,maddeyi
temamiyje kaplayan bu ruhun ,maddi unsurlara hıikim olması .ve onlara tasarruf etmesi
meselesidir. ' '

20 MüıiakızfiiI demek,kanın beYindeıı birdenbire çekilmesi ile önceden düşünülen, şeyin


mitiıakeme merkezinde temessül vaziyetinde kalınası demektir .
. Bu kan çekiınie keyfiyetini maharetle yapan Hint fakirleri geleceği haber vermek gibi
bir çok-'şeyler yapmagiicü kazanmaktadırlar.
21, Bu ıini uyarım misalini diğer şeylere de uygulayabiliriz. tşte, (Gizli tlim) veya(:Esrar)
dediğimiz şeYiniç yüzü debiından başka bi~ şey değildir. Kıiinatta gizli, sır, hiç 'bir şey yoktur;
herşeyaçıktır, aina bilmek şartiylc.

22 Manyatizmada evyelii süjcnin gözlerine baka baka (Uyu... uyu ..,) diye yavaş yavaş

i
söylemek faaliyeti azaltıp i'tidaı husule getirmek içindir. Süje uyuduktan sonra da sert emirler,
vermek te kanı tahrik edip JıizınıgeIendimağı merkezleri uyarmak, ve süjeye istenilen işleri (w
meselıi, Istanbula göndermek ve oradan bize haberler getirmek) yaptırmak içindir. Spirritizmada
da durııin aynidir.

23 Bu gibilere Manyatizmada (Süje), Spirtizmada ise (Medyum) derler.

24 Bu' uyarınıIar Iıakkı';'da daha fazla deıinleşebilmek içiııGarbın mh da'vet etme ve kul.
lanınadaki çeşitli'işlemleri ile birlikte Şarkın de cin da'vet etme ve kuIIanmndaki çeşitli şekiIIeri'
biİmekle beraber ruhun fiiI ve haIIerini, dolayısıyle kudretini ve kökünü de pek iyi bilip kavramak'
zorunludur.
Eskiden, AVrupa'da, ManyatizmacıIarın genelolarak, karaulık bir oda da küçük birkandil
veya bir İnum ışığında yaptıklan ruh da'vetIeri ma'lumdur. Evvela odayı siyah bezlerle örtmek
ve her ,tarafkarauIığa boğmaktan maksat, ruhu harici şeylerle meşgnI etmemek ve dolayısıyle
istenen şeyin husulü için bakışı ve tefekkürü yalmz bir noktaya toplamaktır.
BEYNiMiziN RUHSAL ıuu'cizELERi 191

Sonra, bu Manyatizriıacılar, çağırdıklan ruhun aynengeldiğini ve kendilerine sorduklan


mesele hakkında açıklamada bulunduğunu sanmışlarsa da bu' doğru değildir. Çünkü, onların
dışandan geldiğini sandıklan ruh, o şekilde temessül eden kendi ruhlarmdan başka değildir.
İşte, (İ~iva) ve (Riyazat)ın esaAlda budur.
ÖzeUikle;hir zam~nların Garp Avrupa'sında rağbet gören bu ruh da'vetlerine karşılık
Şarta da, özellikle (Cin Da'veti) adı altında, yapılan ruh da'vetleri de pek meşhurdur ve şeklen
başkalıklanna rağmen Garpta da Şarktada yapılan iş aynı iştir.
Şarkta yapılan ruh davetlerinde, de (Tırnak)a, veya (Tabak)a veya (Ayna)ya bakan süje
(özellikle akıl biiliğ olmayan küçük çocukiar) ve hatta da'veti idare eden operatör de çağırılan ve
geien ruhun dışandan geldiğini, yani kendirulılan~dan başka olduğunu sanırlar ve ruh tarafın-
dan verilen h~benn de o ruhun bilgisine ait bir haber oluğuna inanırlar. Yukanda da dediğimiz
gibi bı:,.sanış ve inanış yanlıştır. Çünkü, istenilen şeyi gösteren ve haber veren süjenin kimdi
ruhudur ve dışardan geldiği sanılan ruh ta yine süjenin kendi ruhunun temessülünden başka
bir ş'ey değildir.
Ruhların bir çok smıflanından da söz edilirse de gerçekte bunlar insan ruhlanndiın
ve insan sınıflanndan başka değildir.
, Burada; (Bilgi) meselesi üzerinde de öneaıle duralım:
Bilgi, dıştan gelir, yani bilgiyi yapan, yaratan beş duyumuzdur. Bu duygıılardan yoksun
olanbir kimse hiç bir bilgiye, ilme malik olamaz; ana karnındaki çocuk gibi.
İnsanın beyni, yani biltını, Tasavvuf dili ile, (Alem-i Hiçi); zahire air duyulan da (Alem-i
Fark) tır. Gerçi, zahir, batından doğmuştur, fakat, ziihir olmayınca batın bilinmez. Nasıl ki suret
olmayınca cisim bilinmez. Dir insan ayııaya bakmazsa kendisinin nasıl ve ne şekilde olduğunu
asla bilemez. İşte, Tasavvuf dilindeki (Küntü Kensen..•)in sırn da budur. Bu kudsi hadis:' (Ben
gizli bir hazine idim, diledim ki kendimi seveyirn ve bileyim...) demektedir. Bilgi ise duyıılara
muhtaç olduğundan suretin teşekkülü liizımgelir. Demek ki bilgi, veya ilim mutlaka duyıılara,
yani surete muhtaçtır. Şu halde, cesetten çıkan ruhların da bildikleri,ancak; cesette iken edin-
dikleri bilgilerden,ibaret olabilir. Bilgi, bilgidir, yani ruh onu daima müdriktir, bilgi hiç bir zaman
ve hiç bir suretle kaybolınaz. R,ılı, bütün varlığı kaplamış olmakla her şeyi de bilicidir.
Burada, yukanda da işaret ettiğimiz, bir meseleye kısaca işaret edelim ki: meselii, bir ruh
da'vetinde süje hiç bilmediği ve görmediği bir şeyi biliyor ve görüyor. Halbuki bilinmeyen bir
şeyin görünmemesi de gerekmezmi? Gerekmez. Çünkü burada ruhun temessülü meselesi söz
konusudur. Ruh temessül edince temessül ettiği yere ve şekle göre oradaki ve onlardaki her şeyi
bilebilir ve görebilir. Ruhun temessülünde her dış, içi ile birlikte bilinip görülmektedir. Çünkü,
iç, dıştan aynlmaz ve dış içten aynlmaz.
İşte, ruhun, görünmeyen (Gelecek)i keşfi de budur. Büyücü1üğiin, ü ürükçülüğiin, ger-
çekte dayanması gereken, esasta budur.
Sihirbazhk, Falcılık, Büyücülük ve bu gibi işlemlerde esas, iradeyi şu veya bu işe yahut şu
veya bu istikamete sevk etmektir. Yıldızlardan medet ummak ve bir takım acaib hesaplarla
vefkler, nüshalar ve saire gibi işlemlerde bulunmak hep bu iradeyi kuvvetlendirmek içindir.
Huliisa, esas, iradedir; isteyiş ruhtadır. Riyazet, inziva, nüshalar, ve£kler, mumdan şekil-
ler hep vasıtadır ve tefekkiirü yalınz bir noktaya temerküz ettirrnek bu suretle de o işi mümkün
olduğu kadar iyi şekilde sonuçlandırmak içindir.
192 , CAvİT SUNAR

Bu gibi işler içinbir de (Üstaddan EI Almak) diye de bir şey vardıl'ki bunun gerçek yüzü de
şudUr:,el alacakolan kimseninsafrubu, bu,'eI verme ,mcrasimi ile ve bu merasimde yapılan tel-
kinlerle, kül ile ittisaL ',peyda ettirilmek, yani yapacağı, faalietler için ruhu kuvvetlendirilmek
istenmektedir. İzin verilirken Üstadın naınzedin cliniözel birşekilde tutmasından maksat ta,
r~hun ruha ittisalini sağlanıak, yani izin verilen kimseye izin veren kimsenin ruhunun, bilgisinin
tam~;neıı ge~tiğini teİki;' etmek:içindir. ' ,
, , H~r şeyde ~i tu~mak d~hep ,bu sebepledir; ruhun diğer ruh ile ittisalidir; birliğe yÖneİ~
mektir; hirliğe dönüş, asla dönüştür; vuslattır. Dostlarınnzla karşılaştığımızda hep el ele tu tuş-
mızın:ve~1
.,' .- .'..'.
',.:.;;.-'
'-i .•-,
sıkış~~mızı;'
i. ~. i"
sebebi
.
budur. Bu sebeple de: (El ele el Hak'ka) denmiştir •
li:l ele değmekle ruhların birleşmesi,eJIerdeki hararet dolayısıyledir. Zira, ruh ohararette
nı,e:vcut!~r:'ıkie,4n hararetini,;' bi~birine kaynaşmasiyle ruWar da kaynaşıyor demektir k; insanda
i • .'~ •

me,ydanag~len haz ,da,~unun sonucudur.


,', Jttisal dokunma ile olmakla beraber bakış ile de olurı duyuş ile de olur, yani duyu organ-
larının biri, birkaçı veya beşi ile de olur. Şüphesiz ki ruhtan ruhn olan itti,al en tam vc en mükem.
meUttisaldir.,
Ruh da'vetlerinde dışarıdan gelen ayrı bir ruh olmadığına, bütün işi yapanın süjenin kendi
rubu olduğuna, çünkü ruhta temessülkıılıiliyyeti bulunduğ:ıına ve irade gücüne göre temessül
ettiğine yukar}da da işaret etmiştik. Nasıl ki rüyada da durum böyledir. Biz, rüyada bir çok şey
İergörüyo~l:iZ.;BunIiıri'gören kendi ruhuniuz olmakla beraber görünen de yine kendi ruhumuzun
şu veya bu şekiııerde temessülüriden başka bir şey değildir. İştebundan öıü'rndürki uyandığım:"
,i';::: zaman gördüklerimizin hiç birisi ortada kalmamaktadır.
25"" (Huşu')daiki sUretle olur: biri her hangi bir mesele için başınuzı önümüze eğip kam~
mızı, beYniitıi"e hücum ettirmek,' dolayısiyle, faaliyeti arttırıp tecelliyi parlatmak; diğeri de bir
cüz 'olmakhğimız hasebiyle, ma'nevi anlamda, kül karşısında mahviyet takınmaktır, hiçliğe, bü-
rünmektir. '
26 İşte, ~arhoşili:i.'
aklına geleni'düşünemeden yapmasının sebebi budur.
Dikkatmeselesi pek Önemlidir. Fakat,' dikkat için özel birnlerkez yoktur. Dikkat, dima-
ğimızdaki'bül:ıın:merke~leriİı müşterek faaliyetinden zuhur eden mcl:ıakemeden geçen ince fikrin
elde edil~esind:enibarettir. Dikat kelimesi (Dakik) kelimesinden gelir ki (iuce) anlamınadır.
Dikkatte' bütün merkezlerin faaliyetini mubakeme merkezi inceltir ve ona göre üstiin bir fikir
Peyda eder. Ancak, eğer hareket ettirici merkezler hararetten istiğrak halinde, yani b1tap bir
halde Qulunursa dolayısıyle ahenk bozulur ve, bu da düzensiz olaylara sebep olur. Mesela,
sarhoş bir kimse sağa sola yalpa yapar, sendeler veya başka olaylara sebebiyet verir. Sarhoşlarda,
genellikle göze çarpan (Saçmalama) da, bütün merkezlerin hararetle boğ:ıılup normal faaliyet
gösterememeleri, muhakeme merkezinden gelen sakat uyanmlan yine sakat bir muhakeme
ile elde olmaksızın söyleyip, durmalandır.
, Hi~leri iyi' kullanmak ve bunlan tutarlı düşünceler haline getirebilmek için (Dikkat) hassa-
sının gelişti~il:ınesigerekir.
27 ' Dimağihtilali' demek,hataretin fazla' etkisi ile dimağ merkezlerinin bozulmasidır. Nite-
kim, insari topluluklarına ait ihtiliiJIer de dimağlardaki fikirlerde çıkar ve çoğu zaman insanlığı
felakete sürükler. Dimağ ihtilallerinde alkolün büyük etkisiolmakla beraber kırgınhğın, kızgın-
lığın ve' özelliklehırsin da etkisi pek büyüktür.
Gayr-i şuuriliğe gelince, şuur, iihenktir; tabii halde gidiştir ki bugidişe (Vicdan) da denir.
Şu halde, şuursuzluk, ahenksizlik, dolayısıyle, tabii bulde gitmemektir.
BEYNİMİzİN RUHSAL Mu'cİzELERİ 193

Zehirlenmeden maksat ta vücudumuzdaki hayati' niikroplann, yani kandaki kırmızı ve


beyaz küreciklerin vücuda sokulan zehirli şeylerle bozulmalan veya azalmalandır. .,
Kanımızdaki kürecikler, bizim ile dış inem arasında aracı, bizim vücuduınuz vasıtasıyle
dış .nemIe alavere eden mahlüklardir. Dış iileniiidare e.dennasıl bir çok.yıldızlar varsa bu.küre-
cikleri ida~eiçin ,devücudumuzd,\ bir çok.makineler vardır. H,ayatınuziçin aldiğııııız bütün ted-
birler o küreciklerin hayatı içindir ve bunların cümlesi,birden inasanın kendisidir.
28 Korkuyu yapan ince. sinirlerin hurdehaş olmasıdır; insana mctanet veren de bu:,sinir-
lerin sağlamIığıdır. Ahenk meselesinin de aynca büyük ön~mi vard~r. . '., . .'
Merhamet te sinir zayıfWığından ileri gelir. Daima elem işin de olan bir insan karşısındakini
de öyle zanneder ve ondan kendisine bır ibret alır ve'onaacır. Fakat, sinirleri kuVvetli Iiir insan
aczi his etm~yece~inden herkesi d~ kendı gibi metin zanncder ve bu gibile;de merhaııı:etırlssi
bulunmaz.
. Ancak; ;i;';'iineselesi ile değil de yüksek insanlık hissleriiıdedoğan sevgi ile kanşık bir
merhamet hissinin mev~udiyetini de burada önemle belirtelim ki iiiı pek kutsal bir histir.
29 Normiii rüyada, kan hücumunda ahenkşa~trll'. Fakat, kan boğması sonucu görülen
rüyalara (Kabus) denir. . ,
30 Onun için bu çeşit rüyal~n en çok gören kocakanlardır.
31 Şuur! olan bir fillde hiç nedamet olmaz. Ncdaınet, mutlaka şuursuz yapılan bir, ha.r~!<et.
sonucudur .
. 32 Kamn vücutta iki görevi vardır; biri, haya~i:zerreleri götürüp orgaula~ı ta'niir .etmek,
diğerid~ hararcti dolayısi;le uyanmdabulunup bir orgamn veya ıııerkezin çaiışm~sını: sağla-
maktır. İşte, im suretl~ dimağd~ki merkezler çalışmakta ve ";yanm hnsule gelmcktedi~.
BÜtün hayatı sağlayan kanda bir çok mikroplar mevcuttur ki her niikrop kenılı'başına bir
alemdii ve bütün mikroplan toplayan .ins.anda bir .iilemdir. İnsanın içinde bulwıduğu dnnya da
diier yıldizlardan alavere ettiği için o da bu b'akıma bi~ cüzdür ve diğery'ıldızlarla birlikte bir
iile~ teşkil eder ki bütünlUğli ile bu maddi alemin smırma da (Arş, Kürsi) denir İşte, (Ben yok,
biz varız) sözünün hakikat. da budur. Çünkü, varLkta bir şey her şeydir ve her şey de bir ş~ydir.
33 Hayatı toplamış olması Oksijen, Azot... gibi maddeleri toplamış olmasındandir.. Kuv-
veti toplamış olması da hararete sahip olmasıdır ki bn lüırarct harekete sebep olmaktaılır.
34 Kan, gittiği yerlerde, içindeki lıayati maddeler dolayısiyle, tekrar yanm"lar peyda eder
ve 'oksijen de bu yanmalann denge derecesini sağlar. Bu ya";madan husule'gelcn kül de karbon
hamızı adını alır. Her bir yanİna, 'kamn birer kere inbikten geçmesi demektir. K~rbon hiiımzı
da siyah kanla karaciğere gelir ve orada tasfiye edilir, pislikler dışan atılır, 'kan tekrar safhğıni
kazanır.
35 Bu hararet yapmada da ahenk şarttır. Çünkü, kan merkezlerin bazısına gider de bazı-
sına gitmezse, ahenksizlikyüzünden beyin ihtiliile düşer ve delilik gibi şeyler deznhm edebilir.
36 Hatta, sık sık şöyle deriz: "Filan kişi banabir söz'söyledi ki kıyametekadar unutmaya-
cağüıı". Zira, o söz zihnimizde derin bir iz bırakmıştır ve ara sıra kendini gstermcktedir. Kendini
gösterince de onun derin tessürü de her zaman tazelenmiş olur.
31 Uyarımda, daralma (İnkibaz), genişleme (İnhisat) den önce gelir. Daralmadan m~ksat
dimağı faaliyete getirmektir ki bu suretle hemen arkadan genişleme meydana gelir.
Halk arasında "kı .... sıkımı?" diye,kaba bir ta'bir vardır ki işte bu gerçeği işaret eder
ve "her hangi bir işi yapabilmek için o daraltma faaliyeti sende varımdır" aulamınadır;.
194 CAvİT SUNAR

38 Olay, sonradan olan şey demektir. Sonradan olan şey ıle, önce mevcut olan şeyin ken-
disinden başka değildir.
,Sirayet dediğimiz şey de şekil ile olur, şekilsiz sirayet olmaz.
39 'İ'tiyad kelimesi (Aded)ten gelir, yani bir şeyi dcfalarca tekrar etmektir.
40 Dimağinlızdaki her hangi bir ~erkezi i'tiyadla daha fazla meşgul edebilir, dolayısiyle,
o merkezi diğer merkezlerden ziyade geliştirebilitiz.
'41 Bn etkilerin en tehlükelisi (Dimağl Humm.)dir ki sonucu ölümdür.
42 Aynı hM, rüyalard,,: da aynen viiki'dir.
Bu mesele Manyatizma, Spirtizma ile, ruh da'vetIeri ile de ilgilidir. Çünkü, buradaki esas
maddenin, ruhun, faaliyeti esnasında kendinden' bir mikdar kaYbetmiş olmasıdır. Mescla, Med-
yumun gördüğü hayal, kendi ruh! faaliyetinden, yani ruhunun temessül cttiği kaba ve latif bir
şekilden iharettir ki Medyum bu işten sonra tartılsa evvelki ağırlığından kaybettiği görülür.
Ve yapılan deneylere göremeydana çıkan h.yalin Medyumun kaybettiği ağırlığa eşit olduğu da
iddia edilmiştir.
Geleceği keşf meselesi de tıpkı böyledir. Vakıa, ruhun temessülü mevcut olan kana göredir,
fakat, (Sultan! Rulı) dediğimiz o ince şey (Kül)den olduğu için o maddeye göre ileride gelecek
şeylere de temessü! eder ve faaliyet ne kadar kuVvetli olursa keşif alanı da o kadar fazla ve kuv-
vetli olur.'
43 Mesela, rüyada kamn hücum ettiği yer şişip kabanr.
44 İfr~zatIaracıdır ve bu acılık yemekleri bir şekilden başka bir şekle sokar, eritir. Yani
bir nevi ölüm işi görür. Nasıl ki zehir de acıdır ve girdiği şeyiöldürür, yani şeklini değiştirir.
45 Bir bakıma duyu, ilmi yakindir, ulaşım, ayni yakindir; izlenim de hakkı yak!ndir.
Titreşimi yapan havadır. Hararet ve ışık ta böyledir ve denmiştir ki bunIan nakl eden de hava-
dan da daha Iiitif olan ve her yeri kaplamış bulunan (Ether) gazıdır. Güneş ışığı önce Ether gazına
ve ondan da eşyaya aks eder. Ether gazı maddeniıi adeta aynası gibidir. Görünen parlaldık Etiher
gazının' ış;nliırıdır. '
. . :.,.

Hararet ,te,,önce Ether gazına geçer o da havaya nakl eder.


İşte bunIann hepsi birden (Titreşim) adı altında toplanır.
'46 Mi'de vasıtasiyle a!ınan gıdalar o kazanda hiil olduktan sonra bütün kimyevi madde-
lerin, özetini, yani bütün kilinatın hulasasını toplamış kan denen bir cevher elde edilir ve bu da
kaIb denilen bir depoda birikir ve sinirler vasıtasiyle bütün vüeudumuzu dolaşarak hem organ-
lan besler, yani dokulan yapar hem de uyarımlar meydana getirir.
Kan, yüeuUa dolaşırken her merkez ve organ kanda mevcut maddelerden kendi işlerine
yarayanları alır ve kimyev! tahavvüIIer sonucu görevini yapar. Mesela, göz, kandan hayaIt şebe-
kede nakş etmek için tesbit edici maddeleri; kulak merkezi duyueu maddeleri ..• velhasıl, bütü
merkezler kendi görevlerini yapacak kimyaevi maddeleri kandan alırlar ve bu suretle de beş duyu
organımızla ihtisaslann dimağda uyanınına vesile olurlar. Eğer kimyev! tahavvüIIer olmasa,
ihtisaslar olırıaz, uyarımdan da söz edilemez. Nitekim dış iilemde de, yani afakta da görüleceği
üzre her hareket tahavvül ve istihale sonucudur ve bütün bunlar, hayat kanununun sonucudur.

Hayat kanunu dediğimiz şey de, her şeyden önce, küçük ve büyük her türlü deverandır"
hayvani hayattır. Deveranın kendisinde şuur yoktur. Ancak, o deveranı şu şekilde veya bu şc-
kilde sevk etmek isteyen insanda şuur vardır, O şuur, esasta, insanda olmakla beraber as!ında,
BEYNİMİzİN RUHSAL Mu'cizELERİ 195
aledderece her maddede her cüzde mevcrtttuf. Kül bakınıından kül'ü,'cüz bakmund;ında cüzü
teşkil eder. Çünkü ruhtan arı hiç bir madde yoktur ve olamaz. Fakat, mi'deve bağırsak ve kalh..•
gibi organlanınız görevlerinişuursuz olarakyapıyorlarsa ve bunlann hareketleritabii hareket-
lerse onlardaşuur yoktur demektir, onlar ruhIu değildir demektir. Ancak, kalh, mi'de ..• gibi
organlann hareketlerinin tahiı oluşunun ilksebebi de yine o şuurdur. Çünkü, hayat kanununu
yapan o Ş":urdur. Fakat, bir kere tahü.kanunuyaptıktan sonra artık onunla bir daha ilgilenmez
ta ki bozukluk baş göstere. Nasıl ki bir saatı kurduğumuz .zaman Mç bir şey tarafından dokunul-
madan durmadan işler. Fakat, evvela, o saatı yapan bir saatçı vardır ve o saatçı da şuurludur.
O saatı yaptıktan ve km:duktan sonra, artık, onun kendı başınaışle~esi tabiı olur. Fak~t, saat
bozuldumu gidilecek yer yine saatçıdır, yaniyine şuurdur. Bundanötürü, her şeyde şuurun
mevcriıliyetini 'ikrar (arzılır.
Bu şuurun mevcudiyetini tamamiyle bilmek te insan vücuduna bakmakla mümkündür.
Vücuduııı:uz''bir 'şelıif gibidir: yolları, ırmakIm, dağlan, tepeleri ve nihayet bütün faaliyetleri
ile, iıa~ek~tleriilemilyonlarca mikrop vardır. Böyle bir 'şehre de. onu idare edecek bir Beşkan,
zorunludur. İşte, o da (İzafl Sultani Rulı) dediğimiz cüz'. ruhumuzdur. Batiin bu şehri idare
eden biricik amir odur Eğer o olmasalıütün bu faaliyetlerden ve bulııar arasındaki düzenden
nas,l söz edilebilir?
Hulasa, o ruh her yerde, her şeyde mevcuttur ve böyle dolduğu için de her şeyi bilicidir.
47 Fikir, eSasta birfikir'Qlmaklaberaber mukayese dolayısiyle bir çok bölümlere aynlır ki
bunla~ da, (Fikirler), olur'
48 Meşgulolduğumuz bir işi bir müddet bırakıp ta tekrar ele alırsak eski izlenimler bu yeni-
lerine temelolur ve yeni meşguliyet te bundan a'zami surette faydalanır. Çünkü, bir kere ilk
uğraşma yorulmadan yapılmıştır. Eğer bir düzüye o meşguIiyete devamedilse idi o zaman o da
bir ,izlenimolurdu,ama yorgunluk devam edeceğinden pek cılız bir izlenim olurdu.
. 'İşte, ders araİarında öğrencil~redinlenme zamanı vermenin sebebibudur. Ancak, dinlenme
müddeti kısa olmalıdir. Çünkü, UZarsaönceki izlenimlerden çoğu kaybolup gider.
49 Çünkü, geceleyin rulıumuzun dış ile ilgisi yoktur. Bu sebeple ruhumuzda, sadece, hMı.
zaınızda bulunan izlenim in'ikas eder ve rulı yalnız onunla meşgUlolur,
Gerek rüya halinde gerekse uyanıklık halinde, fiiller hep ayııi mnerdir ve rüyada da uyaııık-
hk lıalinde de bu fillerden haber veren de ayni rulıtur.
50 Rüya halindeolsun veya yakaza hR1inde Manyatizmalarla, çeşitli ruh da'vetleri ile
olsun, bunlar vasıtasiyle geleceği keşf etmek veya bir işin olup olmayacağını anlamak demek
(Zaman)" (Taakub)u ortadan kaldırmak deme.ktir.
Mesela, (A) noktasından bir istediğimiz olsun ve verecekmi vermeyecekmi? diye "düşüne-
lim ve (İstihare)ye yatahm, (B) noktası da. bizim bulunduğumuz yer olsun. (A) noktasından o
şeyinbize gemesi için arada bir mesafe vardır. Fakat, biz onu maddeten daha tafsili gemediği
için bilemiyoruz, s~nucu göremiyoru~.Fakat o taakkuh orada mevcuttur, yani (A) ve (B) nokta-
Ian arasında mevcuttur. Eğer mevcut olmasa (A) ve (B) noktalan mevcut olmaz.
İşte, ','Her şey ezelde ma'lum idi şimdi onların tafsili meydana gelmektedir" dediğimiz
budur.

Ahmet Bey bana (At)ını verecekrni? diye istilıareye yat"ak ve rüyarnızda atı yeşil bir
çemenlikte otlarken görsek bunu Ahmet Bey. atını bize verecektir diye ta'bir ederiz. Çünkü,
çemenlik, yeşillik insana feralı verir, insanın muradının oluşu da bir ferah olduğundan, işte bu
196 CAvİT SUNAR

çemenlik ferahıI\, muradın husulüıie de işaret sayılır. Eğer atı, viranelerde veya karaulıklarda
gör',.seydik Ahmet Beyin atını bize vermeyeceğini aulardık ve rüyayı böyle ta'bir ederdik.
'.:" 51 Kusurun inançta aranmasımn sebebi'şudur: eğer o kimsenin o iş üzerindeki inancı
kuvvetliolsaydı, o bunu yüzde yüz isteseydi onun istediği olurdu. Olmadığına göre demek ki
o bu işinde şüpheye düşmüştür. Kesin inanç olmadıktan sonra da hiç bir iş olmaz.
, İn~ncı kuvvetl~ndirmek için de rulıa o işın yüzde yüz olacğınıtelkin ve bu arada da özellikle
dimağı faaliyei'e getirmek, dimağa kanı hücum ettirmek lazımdır.
, .,'S2 Her hangi birizleni~ alan mulıakeme o izlenime ilişkin geçmiş zamaularda resm edil.
ıırlş'diııı;. bii sürü izlenimİeri de Mfızaya baş vurarak çıkanp ve tefekküre v~rip dikkatı da işin
içi;;'esokiİnca bir şeydend;'ha birçokşey meydana getirir ve bu suretle muhakeme o izlenimleri
o" hafızaya baş, vurarak istediği gibi kullanabilir.
, ' Fakat, bu kıiılanma me.elesinin de bir inceliği vardır. Eğer, bu birbirine şamilolan ve bir
şeyden 'bit çok şeyler 'meydana getirileu izlenimler birbirlerine muvafık ve ahenkli bir suretle
bağlaror ve işlenirse o zaman (İbda;) dediğimız şey meydana gelir. '
53Az~tiu cisimİer albünıini havi cisiıclerdir. Albümin çok esaslı bir maddedir ve etleri
il yapar;' '
54 Genel yorgunluğa sebep olan şeyler büyük korkular, şiddetli heyecanlar, bazı vahim
hastalıklar: •• gibi şeylerdir. '
55 Genel yorgunluğun en ziyade tesadüf edilen şekline Türkçede (Uyku Hastalığı) denir.
56 Gerçi riyazet önemlidir, fakat, riyazet, sırf ruhu kuvvetlendirmek, onlt latifleştirmek
' •....
içindir, nura dalmak içindir ki bu da maddi gıdalan tamamen eksiltmekten ziyade ruhu, ek-
zersizlerle' kuvvetlendirmek söz konusur.
ST İnsan'ruııii ile',Uıviyette, bedeni ile de esfeldcdir.
58 Zeka, parlak olan akıl demektir, yoksa her şeyde akıl vardır. Aklı melekelerin dengeli
ve ahenkli olar~k'faiıaüyette bul~asma(Zeka) denir.
İnsan, cinsi meylgücünü daha yüksek ruhsal işlere yöneltebilir ve bu takdirde de, eğer
fıtrafında da varsa, Şalteserlerverebilir. Bunun içindir ki çoğu büyük adamlar evlenmeyip cinsi
kndretlerini ve aşklarmı san'atlarma veya ilimierine saklayıp ölmez eserler vermişlerdir.
Bazi"Diri ve Tarikat adamlanmn evlenmedikleri ve hatta onlarca evlenmesin yasak ol.
olduğunu biliyoruz. İşte bunun da sebebi menideki maddi gücü mulıafaza yoluyla ruhun kuvvet
ve' kudretini arttırmak, dolayısıyle maddi aşkı (İlahi Aşka)a döndürmek ve gittikçe bu ilahı
aşk derecelerinde yükselerek ebedl visal içinde bulunmaktır. Çünkü, hayvanı hayat, insanı hayatı,
yani (Sultan! Hayat)ı cilınidir. Hadım edilen kimseler ise işte bu gibi mssl Mnkalardan tama-
men yoksundurlar.
59 Aşk halinin maddesi (Meni)dir. Meni, bütün bir vücudu nakleden vasıtadır.
Her şeyde'aşk maddesi kendi mevcudiyetine göredir. İnsamn mevcudiyeti her hayvandan
fazla olduğu için 'aşk maddesi de insanda tamameiyle toplanmış ve kemale gelmiştir.
Cinsi müıiasebetler ayniyle ölümdür. Çüıikü, meni denen cevherin vücuttan çıkması
insan ıçin bU: ölümdür. Onun için aktılı kimseler cinsi münasebetlcre pek rağbet etmezlerve
daima permz üzre olurlar. Yukanda da söylediğimiz gibi bazı dinlerde ve dini tankatlarda
(Mücerred)lik müessesesinin bulunuşu bu' esas dayanır.
Adl,bir insan bile bir mÜddet menisini sarf etmezse, yaptığı adı işleri bile büyük bir şevk
ve istekle ypar. İşte, bn şevk, onda mevcut meniden, yani aşktan dolayıdır.
BEYNİl\IİzİN RUHSAL Mu'cizELERİ 197

60 Hiss! kemallerden yoksunluk insanlık için bir raciadır. Çünkü, maddiyyatm, hayvana-
tm, hnlasa, hayatın en özü ve özeti insandır. Allah, insanda tecelli eder. Madem ki Allah insanda
tecelli ediyor o insamn aslma, zatına değil de onwı fanİ olan şekiııerine, suretlerine tapılımrsa,
böyle bir insan taş topraktan da daha aşağı bir mahiyette bulunmuş olur ve bu da elbette ebed!
bir facİadır.
Bununla beraber ebed! olan, ilahiolan zevkin başlangıcı ve esası da maddedir. Çünkü
madde olmazsa ma'na zuhur etmez. Aşk ta güzeısiz tadılamaz. Her güzel, içinde kendimizi seyr
ettiğimiz kendi aynamız, güzellikte içinde yaıııp tutııştuğumuz kendi nurumuzdur. Bwıdan ötürü
bir kitabınuzda şöyle demiştik;"
"Her güzel Elest Bezminin bahş ettiği peymanedir".
61 Her çocuk, bir bakıiıi.a dokuz yaşma kadar ne kadın ne erkektir. Asıl cinsiyet cevheri
dokuz yaşından sonra başlar, kadın ve erkkeldik te ond,m sonra tam zuhur eder.
62 Cinsel maddenin israfı kadar, vücutta ısrarla muhafazası da zararlıdır. Meniyi
vücutta fazla tutmak zaten mümkün' değildir~'Zira, bu takdirde meni, böbrekler aracı
ile idrarla 'vücuttan çıkar gider veya vücutta bir takım rahatsızlıklara ve özellikle yüzde
bir takım çıbanlara sebeb olur.
63- Bu cevherin toplandığı guddeler özellikle cinsiyer guddeleridir.
Bülıiğa seb~b ~ian madde kıvamma geldiği vakit kana kanşır ve çocuk erkekse bıyıklarm,
kıll~ çıkması, sesin !.:alınlaşmasıgibi haller; kadmsa yumurtalıklann teşekkülü, memelerin
büyümesi ve diğer kadınlk halleri zuhur eder.
Erkeldiğin ruhsal özelliklerine misalolarak şecaatı, cesareti, scömertliği ve bunlara benzer
özellikleri göste~ebiliriz.
64 Beyne bağlı olan organlarm bağlılık dereceleri, yakınlık dereceıeri raddesinde ve on-
larm ahengi ile akıl da ahenklenir ve şuur olur ve bu bağlılığın noksa':'J1ğıdere~esindede akıl da
noksanlaşır. •
Aklı faaliyetin de organlara etkisi yine hücreler denilen maddeler vasıtasiyledir. Akıl faa-
liyet demek, ma'nev! faaliyet demek değildir.
65 İrade demek mutlaka ş'uurlu bir iş, yani şuurun yapacağı mutlak bir iş değildir. İrade,
arzudur, istektir; istenildiği zuıııUll yapılan bir şeydir.

İrade,işin kuvveden fiile çıkması demektir. İrade, murad'tandır.


66 Heceyandan meydana gelen felaket ikidir; ya kan azalır ve kalbtc ahenksizlik olur ve
kalb durur ya da şiddetlenip kalb kanla dolar ve organlara sevk edemez ve kalb yine durur ki
bwıwı sebebi de çoğunlukla psikolojiktir.
67 Daha fazla ifrazatla cevap vermeleri bozulan ahcnkten dolayı malik oldukları:fazla
birikintiyi dışan atmak zorunda olduklanudandır.
68 Saçlann birdenbire ağarması kamn saç hücrelerini besleme faaliyetinden dcrhal yoksun
kalmasındandır.
69 Mesela,bir şeye merak etmek, hayal etmek insamn iştihasını kırar, insam hasta eder.
70 Mesela, hoşlanmadığımız bir kimseyi gördıiğümüzde ya baş çevirip geçeriz ya da ona
sataşınz ve yahut tn döğeriz ve hatta öldürchiliriz de. Bu işİn sonunda da: "Ne yapayım iradem
elden gitti" deıu.
198 CAvİT SUNAR

İnsanda irade.kalkınca artık o ins.anhayat kanununa uymak zorundadır. Hayat kanunu da


organların meyl ve arzmaruu yerine getirmekten 'ibarettir.
İşte Manyatizma; Spirtizma da bunun gibidir. Yani Me.dyumunruhunu kullanmalr keyfi-
yctidirki bunda irade operatördedir. Operatör, Medyumun ruhunu kullanarak her arznsun~
muvaffak olur.
(Nazar Değmesi)dediğimiz şey de böyledu'. Mesela,iyiata binen birini gördüğUmüzdeyüzde
yüz hasetle: "Amma koşuyol' ha!" dedikmi ata binen hemen attan yuvarlanabilit. Çünkü, bu
söz: ""Bukidar sür'at olamaz, bu tabiata aykırı harekettir" demektir. İşte hu sözü kendimize
yüzde yüz cımn olarak söyledikmi at üstünlleki lerhal attan düşer. "Nazar haktır" sözü de bu
bakımdan doğrudur.
Fikirden fikre etki vardır ve bunııu da sebebicazibe kuvvetidir.Daha doğrusu ruh hcl' şeyi
kaplamıştır ve bu sebeple mesela .bendeki bir düşünce mıkııati.iyet dolayısiyle .derhal karşım.
dakine veya gaipteki bir kimseye etki yapar ve dolayı.iyle maddede etkisini göstererek o adam
benim .ıüşündüğüm gihiolur veya istediğim şeyi yapar.
Ve yine mesela,bir kimse kendisinin hasta olduğuna gerçekten'inansa artık o kimse inan-
dığı hastalıktan yalrasım kurtaramaz. Fakat, tersine, gerçekten hasta olan hir kimse hen hasta
değilim diye kendisine sürekli tekinde bulunursa lıastalığından kısa zamanda kurtulur. Yani
rulıtaki mıknatisiyet adaU ve fizikt derdi def eder ve ruh evvelce fiziki, bir olaya mağluh iken
Lıı kere galib gele~ekfiziki ol~ya hükm eder. Bundan ötürüdür ki özellikle sinirle~leilgili bir çok
hastalıkların bincik tedavi metodu (Telkin)dir.
Yine bundan ötürüdür ki (Terbiyeci)ler, çocukları daha küçük yaştan bir takımsosyal
nizam vek~nıinIarlaterbiye ederle~ve çocuklara iyi'şeylerin yapılmasmı, kötü şeylerin de yapıl-
mamaSIDıtelkin ederek alemin ve lıayatın düzenini muhafazaya çalışırlar.
B~ada (Fikir) kelimesi üzeriiıde de biraz duralım:
Fikir nedir?
Her şeyden önce bir akıl vardır ki biz ona (Sultani Rulı) ta, (Allah) ta (Külll Bilgi) de deriz
ki işte hu akl'ın ~ıfatlarından biri de (Fikir)dir. Fikir, diğer sıfatlan mukayesc edici, ölçücüdür.
Bir iş hakkında hanza, muhakeme, dikkat gibi aklı işlemler rol oyııamakla beraber bunların
en üstünde de (Tefekkiir) gelir'ki bunu111aartık o iş tamamiyle incelenmiş olur. Ondan sonra
da irade ister o işi yaar ister yapmaz.
Fikriıı tam doğabilmesiiçin bütün merkezlerin düzenli ve aheukli çalışması gerekir. Çünkü,
fikir, muhakernenin en incelıniş şeklidir. Bunun isabet etmesi veya etmemesi ise bütün merkez-
criıı aheukli çahşıp çalışmamasına bağlıdır.

ı
j,
:"
Aklın sıfatı olan fikrin parlak1ığı dereccsi de havl olduğu hafıza ile ölçülür. Hafızada ne
kadar çok izlenim varsa fikir o derece parlak; ne kadar da az izlenim varsa fikir de o derece sönük
olur. Fikir parladıkça da parlak izleniıllier alır ve daha kuvvetlcnil' ve böylece fikir ve hMıza
birbirleıine yardımcı olınuş olur.

Fikir, hafızada mevcut hayallere kıyas ile haf"ada mevcut olmayan bir hayali de
doğurtup yaşatabilir. Mesela, Ma'bfıd fikri bu kabildendir. Herkesin Ma'bfıd fikri kendi
kafasımn ilmi muhtevasına dayauan tasavvuruna göredir ve bundan ötürü de hiç bir
insanın Ma'bfıd fikri bir diğerine benzemez. Halbuki, Ma'hud, hahikatta, insanların tasav-
vurlarınm üstünda vc ötesindedir. Gerçekte, ona, varlık ta izMc edilemez. Çünkü varlık
farktandır, fark isc yokluktur. Şu halde Gayb ta o, Şulıud ta odur. Görünen. de o, gö-
BEYNİMİzİN RUHSAL Mu'cizELERİ 199

rünmiyen de odur, var da o, yok. ta odur. Bundan ötürü de her şeyden münezzeh ve
müstağnid,r.
Telkine müsait olan fikirdir, i'tiyad hasıl eden fikirdir, ekszersizeihtiyaç his ettiren fikirdir,
akıl değildir. Zira, akıl bütün'dür, kül'dür ve bundan ötürü de böyle şeylerden müstağnidir.
Akıl, küııı İzafi Ruhtur ve her yeri, her şeyi kapla':"ıştır, Her maddede' olan diizen ise o aklın
o .akıldan, o mevzide zuhur eden bir fikirdir. Fikir olmasa görünür yoktur.
Fikir, farka gelmektir, hayattır, hayata uymadır.
71 Çünkü, daha önce' bu fikirlere ait izlehimler hafızada nakş edilmiştir. Iliesela bazan
hasiaya verilen renldi bir'su,hastanın fikrine yapılan etki sonucu, en kuvvetli bir şurup etkisini
gösterir: Doktorlarbu hususta pek bilgili olmalıdırlar.
72 Her şeyden önce fikir gelir. Fikir olmadan ne söz ne de fiil vardır.
Dervişlik te bu esasa dayamr, yani dervişlerin (Allah, Allal.ı!)diye zikl'de bulunmalarmııı
esası da budur.
73 Hayaller de izlenimlere göredir. Çok alim bir adamın' Allah hakkındaki hayali de tabii
kendi yüksekfikrine göre olacağından hakikata çok yakın bulunur, yani böyle bir kimse her şeyin
Allah'tan olduğımu tasdik eder.
Hayali iyeat eden fikirdir. Hayal, taklidin eS3s1anndan da biridir. İnsan her şeye önce
taklit ile başlar ve o taklit, sonra, tahkik olur. Zira, hayal yapmadan hakikata vanlamaz. Hayal
tahakkuk etınezse yine hayalolarak kalır, hakikat olınaz. Hayali tahakkUk ettirmek te, ancak,
bilgi iledir. Bilgi ise maddeye de ma'naya da şamildir.
Ma'nevi bilgi, istidlM ile hakikata varmaktır. İstidlal edilcu şeyi bilfiil maddeten ıspatla.
mak ta tahakkuk demektir.
Eğer bir kimse hayalini hakikat yapamazsa taklitte kalmış olur. Herkesin taklidi de bilgi
ve tecrübesine göredir. Gaybi ne güzel söylemiştir:
Tae ma'rifet taeıdu Sanma gayri tae ola
Taklit ile tok olan Hakikatta aç oİa.
Kısaea, maddı olsun ma'nevi olsun iş bilgidedir. Bilgi de geniş bir hMızaya, yüksek bir
teerübeye, dolayısiyle bunlann hasıl olması i~in de, derin bir ilme malik olmak şarttır.
74 Taklit, hafızada kayıtlanmL] olan şeye göre olur. Bilinmeyen şey de Onakıyaseu taklit
edilir.
Uyutmak ve telkin yollan ile fikiı' ilka etmenin aslı da her alanda mevcut olan ınıknatisiy.
yet ve cazibedir. Cazibe ve. mıknatisiyyet, özellikle, parmaklann uçlannda, gözlerde ve sözler-
dedir. Bu hassalara malik olan her insan istediğini teshk edebilir. Teshir demek te telkin ile bir
kimseyi her arzuya itaat ettirmek demektir.
Telkin ve teshirde gözetilecek en önenıli nokta herkesiıı keııdi fikrine ve görüşüne göre
telkinde bulunmaktır ki bu suretle karşıdaki çok kolaylıkla eezb edilmiş olur. Ondan sonra o
kimseyi kendi yoluna çekmek te çok kolayolur.
Bir iıısamn kendi kendine yaptı!;" telkin bütÜn telkinlerden kuvvetlidir. Yüzde yüz bu iş
böyle olacaktır diye kesin bir iymaııla işe girişilinec, azim ve sebat ta bunu ta'kih edeeeindeıı,
o iş mutlaka elde edilmiş olur.
75 Uyutmada esas olan şudur: bir kiıme uyanıkken bizim eıııirlerimizi köriiköriine din.,
lemez. Zira, onun bütün düşünce merkezleri faaliyet halindedir. Fakat, uykııda bu merkezler
200 CAviT SUNAR

işlemez hiılde olduğundan o kimse uykuda bizimemirlerimizi eleştiremez ve olduğu gibi uygu-
lamak zorunda kalır.

76 Zira, hayat harekettir; hareket, farka gelmektir. Her duruş ölümdür. Hint fakirlerinin
aylarca. toprak altmda kalmalanınn sebebi vücutlannda mahfuz, hayatın, o. vücudun hareket.
sizliği dolayısiyle, vücutta kalmasıdır ki buda bir çeşit.ölümdür; çünkü hareket yoktur. Tamamen
ölen bir insan ise mezardan başka bir hayatla çıkar. ijIntli fakir ise tamamen ölmediğinden ay-
larca kaldığı toprak altmdan kendinden mevcut hayatla çıkar.
77 Gerçi dim.ğm maddi yapısırun bir takım esfel maddi araçlar mahsulü oldnğn inkar
edilemez. Zira onlar olmasa dimağ da olmaz. Fakat, bu maddi araçlar onun ancak hizmetçisi
hükmündedir. Gerçek mahiyeti bakımından-insan dimağı, Sultani Ruh'un taht kurduğu yerdir
ve bundan ötürü de kadri pek yücedir.

.
,'

You might also like