You are on page 1of 222

RENÉ DESCARTES

Rene Descartes

Yöntem Üzerine Söylem

Anlığın Yönetimi İçin Kurallar


• «•

ilk Felsefe Üzerine Meditasyonlar


(ve koşut özgün metinler)

Çeviren:
Aziz Yardımlı

idea • İstanbul
Bilim ve Felsefe Metinleri
yayın tasarı ve redaksiyon
AZİZ YARDIMLI DENİZ CANEFE

İdea Yayınevi, Mühürdar Cad. 46/4 Kadıköy, İstanbul


Bu çeviriler için © 1996 AZİZ YARDIMLI

René Descartes
Usun doğru yönetimi ve bilimlerde gerçeklik arayışı için
Yöntem Üzerine Söylem
Discours de la méthode
pour bien conduire sa raison et chercher la vérité dans les sciences
(1637)
Anlığın Yönelimi İçin Kurallar
Regıılae ad directionenı ingenii
(yazılış 1629; basım 1701)
İlk Felsefe Üzerine Meditasyotılar
Meditationes de prima plıilosophiae
(1641)

Grafik/Dizgi
Tet/ıys

Tüm hakları saklıdır. Bu kitabın hiçbir bölümii


yayımcının ön izni olmadan hiçbir biçimde yeniden üretilemez
Baskı
Şefik Matbaası
Prinled in Türkiye
ISBN 975 397 031 5
Descartes
(1596-)

Descartes modem insana iki önemli şey bildirdi: Birincisi kuşkucu dışında herkesi hoşnut edebilecek denli
harika görünür: Us tüm insanlarda doğal olarak eşittir. Ama İkincisi doğal bilincin direnci ile karşılaşan
ve bu düzeye dek aynı bilince kapalı kalan bir noktadır: Bu eşsiz usa verdiğiniz biçimler özgür değildir,
ve hiç biri işe yaramaz! Eğitiminiz size kötü birer bilinç, baskıcı birer kişilik verir. Ve bu doğal bilinci­
nizle yarattığınız dünya, uygarlık dediğiniz bu barbarlık, çoktandır yaşamı daha ciddiye almanız gerek­
liğinin kanıtıdır. Tüm kötü bilinci reddedin. Bir kez de nihilist gibi davranın, çünkü bu bilincin hakkı
kuşkudan daha çoğu değildir. Ama geçici olarak. Bilincinizde herşeye baştan başlayın, yalnızca doğal ışı­
ğınızı, yalnızca usunuzu izleyin, ve bilincinize gerçek, tam ve ideal biçimini verin. Şimdiki raslantısal
bilinçlerinizin değil ama o gerçekliğin asıl kendiniz olduğunu görün. Bu bilinç size ulaşamayacağınız denli
yabancı birşey değildir. İnsanı küçük düşüren bir kendinde-şey, bilinemez bir öte-diinya—bunlar yalnızca
birer uydurmadır. Dahası, bilincin anlamsıza yakalanmasını aklayıp onu umutsuzluğa, kötümserliğe alış­
tırırlar. Ve kendini özgür usu yoluyla gerçekliğe eğitmediği sürece, insan bilgisiz ve bu düzeye dek erdem­
siz ve kötüdür: Bencildir, acı duyar, ve yokedicidir. Ancak sizler gerçekleşirseniz dünya da gerçekleşir:
ancak ruhlarınız güzelleşirse, dünya varolmak için en güzel yer olur. Öyleyse gerçeklik arayışı yaşamın
yitik değil ama henüz kazanılmamış anlamını yaratma çabasıdır. Anlamsızlık olması gerekenin eksikliği­
dir. Ve anlam gerçek olandır.
Descartes bir kağıt felsefesi, bir kurum 'felsefesi' yaratmadı. Modem insanın kendini biliminde ve
erdeminde nasıl yaratması gerektiğini özgür düşüncesinin örneği ile gösterdi.
* * *

Hiçbir nihilizm, hiçbir pozitivizm, hiçbir varoluşçu mızmızlık kendi için bu ussal sınamayı yapacak
denli yürekli değildir. Tersine, bu bozuk usun sorunu kendi yetersiz, eksik, kötümser bilincine sarılma­
sından ve onda diretmesinden doğar. Varoluş, anlamsız olmak bir yana, düşünceyi ve duyuncu ezecek den­
li kötü bir anlama batmıştır. Ve kötümserlik işbirliği etmektir.
* * *

Descartes 400 yaşında. Ve Batı felsefeciliği Ispanya'da Descartes’uı anısını koltuk felsefeciliğinin yara­
tıları ile kutlar: “The Unreasonable Effectiveness of Mathematics: Cartesian Linguistics, the Mind-Body
Problem and Pragmatic Evolution”; ve “Terms of Enumeration, Terms of Mass and Their Transformati­
ons: A Categorical Unified Semantics.” Kim demiş Descartes skolastizmin işini bitirdi diye? Kabul etme­
miz gerek ki, daha Platon'dan bu yana felsefenin çevresinde dönüp durmaya başlayan, ve bilgelik sevgisini
ancak bir parodide sunabilen yarı-felsefeciler doğal “felsefelerini" tarih sürdükçe sürdüreceklerdir.
* * *

Descartes'ın yaşamı da özgür us yaşamıydı. Her saltık idealist gibi, yaşamını insanın en iyi yanında
koşulsuzca insana adadı ve bu yaşamı insanın en güzel etkinliği olarak gördü. Bugün her felsefeci Des-
cartesçıdır. Modern dünyada bilgelik sevgisini kendine özgü bir yalınlıkla ve incelikle yeniden dirilten,
modern dünyaya felsefenin ne olduğunu ilk kez gösteren odur.

AZİZ YARDIMLI DENİZ CANEFE


Descartes İçin Bir Zamandizin

1596, 31 Mart, Touraine, La Haye'de doğdu; aristokrat bir ailenin dördüncü çocuğuydu
1606 Jesuitler’in 1604'te La Flüche’de açtıkları Kraliyet Kolejine gönderildi ve 1614'e dek orada eğitim
gördü
1614-16 Paris'te geçirdi ve zamanım çoğunlukla matematiğe ayırdı
1616 Foitiers Üniversitesine girdi ve tüze 'derecesi' aldı (?)
1617-29 Gezilerle geçirdiği “dünyanın kitabı”ndan öğrenme dönemi; ilkin Hollanda'ya gitti
1618 Hollanda’yı İspanyollardan kurtarmaya çalışan Protestan Orange Prensinin ordusuna katıldı
—ardından Orange Prensinin ordusundan ayrılarak Danimarka, Danzig, Polonya ve Almanya’yı
dolaştı
—sonra otuz yıl savaşlarında Bavyera’nın Katolik Dükünün ordusuna katıldı (ordu yaşamı döne­
minde Descartes’ın herhangi bir çarpışmaya girmediği düşünülür; kendisi askeri yaşamı “büyük
bir tembellik ve derbederlik" olarak görür)
—aynı yıl 10 Kasımda Hollanda’da bir kolej müdürü olan doktor ve matematikçi Isaac Beeckman
ile tanıştı (Beecknıan’ın Descartes’ın matematik ve felsefeye yönelmesinde etkisi çok büyüktür)
1619 10 Kasım, güney Alman kenti Ulm yakınlarında sıcak bir odada kalırken daha sonra yaşamında
dönüm noktası sayacağı düşünü gördü (bu ünlü düş yorgunluk, hazımsızlık, ateş gibi nedenlere
bağlıdır ve onun için salt simgesel önemi vardır)
1621 Macar İmparatorluk ordusuna katıldı
1622 Fransa’da kaldı (Öritanny ve Paris)
1623 Poitou'da annesinden ona kalan mülkü sattı (27,000 livre) ve geçimini güvence altına alacak
düzenlemeler yaptı
1623-25 İtalya gezisi
1625 Paris'te Mersenne (kolejden arkadaşı) ile yeniden buluştu
1628 Kardinal Bdrulle ile karşılaştı ve oıylan yeteneklerini kullanması konusunda olanaklı en büyük
moral desteği aldı
(1629 ve 1630’da sırasıyla Franeker’de ve Leyden’de olgunlaşma (matrikülasyon) sınavlarını almasına
karşın bir aristokrat için gereksiz gördüğü herhangi bir dereceyi almakla ilgilenmedi)
1628-49 Kendini yalıtmak için Fransa’yı terkederek Hollanda’ya yerleşti ve yoğun bir düşünme ve
araştırma dönemine girdi (kafa dinginliğine ve rahatsız edilmemeye çok önem verdiği için, bu
önlemi özellikle oradaki ilk kışı sırasında kağıda geçirilen Kurallar'ında sık sık sözünü ettiği
litteratiye, yarı-felsefecilere karşı almış olmalıdır; başka bakımlardan kaygısı yoktu ve politik ve
dinsel baskılara karşı bütünüyle soğuk kanlı kaldı)
1629 Kurallar’ı yazıya geçirdi (1701'de basıldılar)
1633 Le Mond’nn taslağının tamamlandığı sırada Mersenne’den aldığı bir mektupta Galileo olayını
öğrendi ve özgürlüğünü ve boş zamanını korumak için çalışmasını bastırmaktan vazgeçti
1635 Birlikte yaşadığı HollandalI hizmetçisinden (Helen) bir kızı oldu
1637 Söylem Fransızca'da anonim olarak yayımlandı
1640 Çok sevdiği kızını beş yaşında yitirdi; acısının çok derin ve yıkıcı olmuş olduğu söylenir;
Meditasyonlar yayımlandı (çalışma yedi yıl sonra Fransızca’ya çevrildi)
1642 Ateizm ile suçlandı; Utrecht yerel yetkeleri tarafından mahkum edildi
1643 Bir kez daha mahkum edildi; Prenses Elizabeth ile karşılaştı ve aralarında kurulan dosüuk geomet­
riden politik bilime, tıptan metafiziğe dek çeşitli konuları tartıştıkları mektuplarla sürdü (Prenses­
ten parasal destek almadı; aslında Prensesin böyle bir olanağı da yoktu)
1644 Felsefenin İlkeleri Amsterdam'da yayımlandı (Elizabeth’e adanmıştır)
1645 Utrecht üniversitesi ‘nötral sansür’ uyguladı (yandaş ya da karşıt tüm yorumlar yasaklandı)
1647 Aynı şey Leyden’de uygulandı; Felsefenin İlkeleri Fransızca'ya çevrildi; Paris'e gitti ve Pascal ile
buluştu; İsveç kraliçıtsi Kristina Descartes’ın kitaplarını okumaya başladı
1648 Bir kez daha Paris’e gitti ve Gassendi, Hobbes ve ölmek üzere olan Mersenne ile görüştü; bir
yurtluk ve yıllık gelir teklifini (Montmor'dan) yine özerklik kaygısıyla kabul etmedi
1649 Ruhun Tutkuları yayındandı; Kasım ayında Kristina’nın çağrısı üzerine “kışın insanların düşünce­
lerini donduran” Stokholme’e, “kayalar ve buzlar arasındaki ayıların ülkesi’ ne gitti
1650 1 Şubat zatürreye yakalandı ve on gün sonra, 54 yaşında, öldü. Son sözlerinin şunlar olduğu
söylenir: “İşte böyle ruhum, ayrılma zamanı geldi”; 1667'de mezarı Paris’e taşındı

6
Kitaplar Üzerine K ısa Açıklam alar

Söylem bu kitapla sunulan üç metin arasında ilk yayımlanan çalışmadır. Kurallar daha erken bir çalışma
olmasına karşın yayıma hazırlanmamış taslaklardan oluşur. Descartes’m başyapıtı Meditasyonlar'dır ve
Söylem’de bildirdiği sorunların çok daha olgun, çok daha ustaca, ve çok daha tam bir açımlanışını kapsar.
* * *

Usun doğru yönetimi ve bilimlerde gerçeklik arayışı için Yöntem (/zerine Söylem
Discours de la méthode p o u r bien conduire sa raison et chercher la vérité dans les sciences
( 1637)

Felsefeyi halksal imgesinden bağışlarsak, Yöntem Üzerine Söylem Avrupa’nın ilk felsefe ürünüdür.
—Yöntem Üzerine Söylem Descartes’ın yayımlanan ilk çalışmasıdır.
—Fransızca metin Descartes’m Adam ve Tannery tarafından hazırlanan ölçün yayımın modernleştirilmiş
ortografıde yeniden üretimidir ve özgün yayımın sayfaları | ile belirtildi.
—Türkçe çeviri Kuno Fischer, Lüder Gäbe, Elizabeth S. Haldane ve G. R. T. Ross çevirileri ile karşılaş­
tırıldı.
Fransızca’da yazılan çalışma anonim olarak ilk kez 8 Temmuz 1637'de Leyden’de çıktı. Her üçü de
Yöntemin ürünleri olarak sunulan La Dioptrique, Les Météores, and La Géométrie ile aynı ciltte yayım­
landı. Bu üç çalışma aslında Descartes’ın Galileo olayından sonra yayımlamaktan vazgeçtiği Le Mond’da
bulunan kuramlarının bir bölümünü sunar. Söylem bu bilimsel çalışmalara bir tür yöntemsel sunuş olarak
tasarlanmıştır ve bütün çalışmanın yaklaşık olarak yedide birini oluşturur.

* » *

Anlığın Yönetimi İçin Kurallar


Regulae ad direetionem ingenii
(yazılış: 1629-30; basım: 1701)

Kurullar yayım için hazırlanmamış ön çalışmalardır.


— Sayfa numaraları Adam ve Tannery tarafından hazırlanan Oeuvres de Descartes yayımını izler.
— Her bir kuralın yanında verilen "kısa başlıklar" ve paragraf numaralan özgün metne ait değildir.
— Karşılaştırma İçin Danışılan Çeviriler Elizabeth S. Haldane ve G. R. T. Ross, Heinrich Springmeyer,
Lüder Gäbe, Hans Günter Zeki tarafından.

Descartes bu bitirilmemiş çalışmayı 1629-30 yıllarında Amsterdam’daki ilk kışı sırasında kağıda geçir­
di. Ama notlarına 1619'da yirmiüç yaşındayken başladığı ve on yıl boyunca konularını işlediği düşünülür.
Çalışma Descanes’ın özgün tasarına göre 36 Kuraldan oluşacak ve bunlar onikişerlik üç kesim altında
düzenlenecekti. Ama 21’inci Kuralda sonlanır ve son üçü açıklanmadan bırakılır.
Regulae ad direetionem ingenii’tün elyazmaları yitiktir. Elimizdeki parça Descartes’ın ölümünden son­
ra 1701 'de Amsterdam'da R. Des-Cartes Opuscula Posthuma, physica et mathematica başlığı altında bası­
lan ilk Latince yayım üzerine dayanır. Kitap yayımcı ve dizgicinin sayısız yanlışlan ile doludur. A. Gar­
nier (ftris, 1833) ve A. Buchenau (Leipzig, 1907) metni yalnızca kendi tahminleri ile iyileştirmiş ve
düzeltmişlerdir. Daha sonra Regulae’nin Leibniz tarafından 1859'da “Oeuvres inédites de Descartes"ta
sözü edilen bir elyazması eşlemi Hannover’de Leibniz’in kitaptan arasında bulunmuştur. Sonraki incele­
melere temel alınan bu eşlemde de somular vardır ve elyazısı Descanes'ın değildir.
J. H. Glazemaker tarafından erken bir Hollandaca çeviri de çevirmenin ölümünden sonra basılmıştır.
Charles Adam bu çevirinin de ilk Latince baskı ile “hiç kuşkusuz" aynı eşlemi kullanmış olduğunu söyler
MT. X, s. 351ss).

7
KİTAPLAR ÜZERİNE AÇIKLAMALAR

İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar


Meditationes de Prima Philosophiae
(1641)

Meditasyonlar Descartes’m felsefi dizgesinin tam açımlanışıdır.


—Birinci Latince ibyım: 1641, Paris
—İkinci Latince Щит: 1642, Amsterdam
—Birinci Fransızca Çeviri: 1647, Duc de Luynes. Descartes tarafından okundu ve onaylandı. Bu yayımda
“Okura Önsöz" bulunmuyor (eşzamanlı bir ikinci Fransızca çeviri Clerselier tarafından yapıldı).
—Latince metin Descartes’m çalışmalarının Charles Adam ve PaulTannery tarafından hazırlanan 12 cilt­
lik yayımında 7. cilt (Paris: L. Cerf, 1897-1913). Adam ve Tannery ikinci Amsterdam yayımını izlediler
ve bu yayımdaki sayfa numaraları ‘ | ’ ile belirtildi.
—Türkçe çeviri Gerhart Schmidt, Laurence J. Lafleur. Elizabeth S. Haldene ve G. R. T. Ross tarafından
yapılan çevirilerle karşılaştırıldı.
—Fransızca ve Latince metinleri karşılaştırmada danışılan çalışmalar: Les Méditationes Métliaphysiques,
üçüncü yayım. Presses Universitaries de France, Florence Khoddos düzenlemesi; ve özellikle Gerhard
Schmidt'in çalışması.
—Fransızca çeviride Latince metinden ayrılan yerler Latince metinde ve Türkçe çeviride r...1ile belirtil­
di. Fransızca çeviriye eklenen ve Latince metinde bulunmayan sözcükler Türkçe metinde L...j ile belirtildi.
—Bu ayrımların hiç biri.özsel değildir.
f * * *

Açıkça kamu için yazılmış olan Yöntem Üzerine Söylem'in tersine, Meditasyonlar Paris Üniversitesi
Tanrıbilim Fakültesi üyelerine sunulmak ve onaylarını almak üzere yazılmıştır. Birinci basım yayım için
kraliyet onayı ve Paris Üniversitesindeki “Doktorların onayı ile” sözcüklerini taşır. Ama bu onay verilme­
miştir.
Meditasyonlar bugün olduğu gibi ilk yayımlandığı dönemde de felsefenin dostları tarafından coşku ile
karşılanırken, ‘başkalarında’ ise yalnızca karşıçıkış ve nefret duyguları yarattı. Özgürlük ülkesi Hollan­
da’da Descartes ilkin Utrecht Üniversitesi başkanı tarafından ateist olarak suçlandı, ve eleştiriler de ara­
larında olmak üzere öğretisi ile ilgili herşeyin yayımı yasaklandı. Kitabın yayımından bir yıl sonra, 1642’-
de, ve bir ikinci kez de 1643‘te olmak üzere, yerel yetkeler tarafından mahkum edildi. Fransa elçiliğinin
araya girmesi durumu biraz yatıştırdı. Fransa'da ise Dcscartes’ı yetiştirmiş olan Jesuitler çalışmayı ilkin
çoğunlukla soğuk karşıladılar. Ama sonunda Kartezyenizmi reddederek Descartes’m çalışmalarını Index
Ubrorum Prohibitorumz, Katolik Kilisenin Yasaklanan Kitaplar Listesine aldılar.
* * *

Descartes’m Yapıtlarının Bir Bölümü

Compendium musicae (1618)


Regulaead direetionem ingenii (yazılış 1629/30; basım 1701)
Traité du monde ou de la lumière (yazılış 1633)
Discours de la méthode (1637. Anonim)
Dioptrique, Les Météores ve La Géométrie (1637)
Meditationes de prima philosophia (1641; ikinci yayım 1642)
Principia philosophiae (1644)
Les passions de Pâme (1649)

8
İçindekiler

Yöntem Üzerine Söylem*


Birinci Bölüm -,Bilimler üzerine çeşitli irdelemeler 13
İkinci Bölüm: Yazar tarafından aranan yöntemin başlıca kuralları 19
Ûçiincü Bölüm: Bu yöntemden türetilen kimi törel kurallar 26
Dördüncü Bölüm : Metafiziğin temelleri olarak Tanrının ve insan ruhunun varoluşu için tanıtlamalar 32
Beşinci Bölüm : Yazar tarafından araştırılan fiziksel sorunların, özellikle yüreğin deviminin ve tıbba
ait başka güç noktaların açıklamasının düzeni; insan ruhu ve hayvanlarınki arasındaki
ayrını 37
Altıncı Bölüm: Yazarın amacına göre gerçeklik arayışında daha ileri gidebilmeyi ilgilendiren
noktalar, ve onun kendisini bu incelemeyi yazmaya götüren nedenler 49

Anlığın Yönetimi İçin K uraliart


Kural I [Bilimin birliğiJ 63
Kural II [Bilimde pekinlik ve matematiksel model] 64
lural III [Bilimsel bilgi: ansal sezgi ve tümdengelimi 67
Kural IV [ Yöntem zorun tuğu 170
Kural V fYöntemin düzeni] 75
Kural VI [Yöntemsel çıkarsamanın doğası] 76
Kural VII [Sıralama ya da tümevarım] 79
Kural VIII [İnsan bilgisinin sınırlan] 82
Kural IX fGörüş keskinliğinin gelişimi] 87
Kural X [Kavrayış keskinliğinin gelişimi] 89
Kural XI [Anlama yetisinin gelişimi] 91
Kural XII [Bilmede öznel ve nesnel koşullar] 94
Kural XIII [Problemin nesnesinden soyutlanması] 106
Kural XIV [Problemin imgesel betimlemesi] 110
Kural XV [Problemin duyusal betimlemesiJ 119
Kural XVI [Orantının cebirsel betimlemesi] 120
Kural XVII [Dolaylı problemlerin çözümsel evrilmesi] 123
Kural XVIII [Geometrik cebirJ 124
Kural XIX-XXI [Eşitliklerin saptanması ve yalınlaştırılması] 128

ilk Felsefe Üzerine Meditasyonlar


René Descartes'tan Paris Tannbilim Fakültesi Doktorlarına 131
Okura Önsöz 135
Aşağıdaki Altı Meditasyonun Özeli 137
■Birinci Meditasyon : Kuşku duyulabilen şeyler üzerine 141
İkinci Meditasyon: İnsan anlığının doğası üzerine; bilgiye bedenden daha yakındır 146
Üçüncü Meditasyon: Tanrının varoluşu üzerine 154
Dördüncü Meditasyon: Gerçek ve yanlış üzerine 169
Beşinci Meditasyon: Özdcksel şeylerin özü üzerine, ve bir kez daha. Tanrının varoluşu üzerine 177
Altıncı Meditasyon: Özdcksel şeylerin varoluşu, ve anlığın bedenden olgusal ayrımı üzerine 183

Ekler
Sözcükler ve Birkaç Açıklama 199
Çözümlemeler 207
Hegel’in Felsefe Tarihinden: Descartes 215
Rouse’nin Matematik Tarihinden: Descartes 217
Dizin 221
'Konu başlıkları ilk kez Latince yayımda verildi.
tKonu başlıkları eklendi.

9
Usun doğru yönetimi ve bilimlerde gerçeklik arayışı için
Yöntem Üzerine Söylem
Discours de la méthode
p o u r b ie n co n d u ire sa ra iso n e t c h e rc h e r la vérité d a n s le s sc ie n c e s
( 1637)
Si ce discours semble trop long pour Eğer bu söylem tümünü bir kerede okum ak için çok uzun görü­
être tout tu en une fois, on le pour-
ra distinguer en six parties. Et, en
nürse, altı bölüm e ayrılabilir. Ve birincide bilim lere değinen
la première, on trouvera diverses çeşitli irdelemeler bulunacaktır. İkincide yazarın araştırmış
considérations touchant les scienc­ olduğu Yöntemi ilgilendiren başlıca kurallar. Üçüncüde bu
es. En la seconde, les principales
yöntem den türettiği ahlak kurallarının kim ileri. D ördüncü­
règles de la méthode que l 'auteur a
cherchée. En la y . quelques-unes de de, Tanrının ve insan ruhunun varoluşunu tanıtlamasını sağ­
celtes de la morale qu ‘il a tirée de layan ve metafiziğinin tem elini oluşturan uslamlamalar.
cette méthode. En la 4e. les raisons Beşincide kendisinin araştırmış olduğu fiziksel soruların düze­
par lesquelles il prouve l'existence
d e Dieu et de l'âme humaine, qui
ni, ve özellikle yüreğin deviminin ve ttpla ilgili kim i başka güç­
sont les fondements de sa métaphy­ lüklerin açıklamast, ve ayrıca insanın ruhu ve hayvanlarınki
sique. En la 5*, l'onlre des questions arasındaki ayrım. Ve sonuncuda doğanın araştırmasında şim­
de pltysique qu ’il a cherchées, et par­
diye dek yapılanlardan daha öte ilerlem eler yapabilm ek için
ticulièrement l ’explication du mou­
vement du coeur et d e quelques gerekli olduğuna iıuııuitğı şeyler ve onu bunları yazmaya götü­
autres difficultés qui appartiennent ren nedenler.
à la médecine, puis aussi la dif­
férence qui est entre notre âme et
celle des bêtes. Et en la dernière,
quelles choses il croit être requises
pour aller plus axant en ta recher­
che de la nature qu ’il n *a été. et
quelles raisons l ’ont fa it écrire.

P R E M IÈR E PARTIE BÖLÜM I


1. Le bon sens est la chose du monde 1 . S a ğ D u y u \le bonsens] dünyada en iyi paylaştırılan şeydir:
la mieux partagée: car chacun pense çünkü herkes onunla öylesine iyi donatılı olduğunu düşünür
en être si bien pourvu, que ceux
môme qui sont les plus difficiles à
ki, tüm başka şeylerde hoşnut edilm eleri çok güç olanlar bile
contenter en toute autre chose, n ’ont genellikle ondan şimdiden ellerinde bulunandan daha çoğu­
point coutume d’en désirer plus nu istemezler. Bunda tümünün de aldanm ası olası değildir:
qu'ils en ont. En quoi il n ’est pas
tersine, bu sağlam yargıda bulunma ve doğruyu yanlıştan ayır-
vraisemblable que tous se trompent;
mais plutôt cela témoigne que la deım e gücünün—ki sözcüğün asıl anlam ıyla “sağ duyu” ya
puissance de bien juger, et distinguer da “ us” [le bon sens ou la raison| denilen şey budur—tüm
le vrai d’avec le faux, qui est propre­ insanlarda doğal olarak eşit olduğuna, ve böylece görüşleri­
ment ce qu'on nomme le bon sens
mizin türlülüğünün kimi insanların başkalarından daha ussal
ou la raison, est naturellement égale
en tous les hommes; et ainsi que la [ptus raisoıvıable]* olmalarından değil, | ama yalnızca düşün- [4]
diversité de nos opinions ne vient pas çelerim izi değişik yollara yöneltm em iz ve aynı şeyleri irde­
de ce que les uns sont plus raison­ lemiyor olmamız olgusundan geldiğine tanıklık eder. Çünkü
nables que les | autres, mais seule­
ment de ce que nous conduisons nos iyi ansal güçlere iye olmak yeterli değildir; başlıca sorun onları
pensées par diverses voies, et ne iyi uygulamaktır. En büyük ruhlar en büyük erdem lere olduk-
considérons pas les mêmes choses.
Car ce n’est pas assez d’avoir l’esprit
bon, mais le principal est de l'ap­ •IDescartes'ın demek islediği şey kimi insanlarda daha büyük, ve kimile­
pliquer bien. Les plus grandes âmes rinde daha küçük bir “us" bulunduğu değildir. Gerçekle anlatımın uygunsuz-
sont capables des plus grands vices. iuğu bunu dolaysızca gösterir.]

13
lan gibi en büyük erdemsizliklere de yeteneklidir: ve çok aussi bien que des plus grandes vertus; et
ceux qui ne marchent que fort lentement,
yavaş yürüyenler, eğer her zaman doğru yolu izlerlerse, peuvent avancer beaucoup davantage,
gerçekte koşm alarına karşın yolun dışına çıkanlardan s 'ils suivent toujours le droit chem in,
daha ileri gid eb ilirleri que ne font ceux qui courent, et qui s'en
éloignent.
2. Bana gelince, hiçbir zaman anlığım ın herhangi bir
2. Fbur n to i.jc n ’ai jamais présumé que
bakımdan sıradan insanınkinden daha eksiksiz olduğu­ mon esprit fût en rien plus parfait que
nu düşünmedim: giderek başka birçoklarında olduğu gibi ceux du commun; même j ’ai souvent
çevik düşünceye, duru ve seçik bir imgeleme, geniş ya souhaité d'avoir la pensée aussi prompte,
ou Timagination aussi nette et distincte,
da her zaman hazır bir belleğe iye olma özlemini bile duy­ ou la mémoire aussi ample, ou aussi pré­
dum. Ve anlığın eksiksizliğine katkıda bulunmak üzere sente. que quelques autres. Et je ne sacltc
bunlardan başka herhangi bir nitelik bilmiyorum; çün­ point de qualités que ccilcs-ci, qui servent
à la perfection de l'esprit: car pour la
kü, us ya da sağduyuya gelince, bizi insan yapan ve hay­
raison, ou le sens, d'autant qu'elle est la
vanlardan ayırdcden biricik şeyin o olması ölçüsünde, seule chose qui nous rend hommes, et
onun her insanda bütün olarak bulunduğuna inanıyor, nous distingue des bêtes, je veux croire
ve bu noktada daha çok ya da daha az sorununun yal­ qu’elle est tout entière en un chacun, et
suivre en ceci l’opinion commune des
nızca ilinekler arasında ortaya çıktığını ve aynı tür içindeki
philosophes, qui disent qu'il n'y a du plus
bireylerin biçimleri ya da doğaları açısından söz konu­ et du moins qu’entre les acciderus, et non
su olmadığını söyleyen Felsefecilerin ortak görüşünü iz­ point entre les formes, ou natures, des
individus d ’une même espèce.
liyorum.
3. Mais je ne craindrai pas de dire que
3. Ama hiç duraksamadan belirteceğim ki, beni kendi­ je pense avoir eu beaucoup d'heur, de
lerinden bir Yöntem geliştirdiğim irdeleme ve düzgülere m'être rencontré dés ma jeunesse en cer­
götüren belli yollar bulma konusunda gençliğimden bu yana tains chemins, qui m ’ont conduit à des
considérations et des maximes, dont j'ai
çok talihli olduğumu düşünüyorum, ve bana öyle görü­
formé une méthode, par laquelle il me
nüyor ki bu Yöntemin yardımıyla biigimi aşamalı olarak semble que j ’ai moyen d ’augmenter par
arttırmanın ve onu anlığımın sıradanlığımn ve yaşantımın degrés ma connaissance, et de l'élever
[51 kısa süresinin bana erişme iznini | verebildiği olanaklı en peu à peu au plus haut point, auquel la
médiocrité de m oaespm et la cour ( te du­
yüksek noktaya yavaş yavaş yükseltmenin aracı elimdedir. rée de ma vie Hii pourront permettre
Çünkü ondan daha şimdiden öyle meyvalar kopardım ki, d'atteindre. Car j ’en ai déjà recueilli de
kendi üzerime yargılarımda her zaman kendini beğenmiş­ tels fruits, qu’encore qu'aux jugements
que je fois de moi-méme, je tâche toujo­
liğe olmaktan çok kendine güvensizliğe doğru eğilim gös­
urs de pencher vers le côté de la défiance,
termeye çalışmama karşın, ve tüm insanlığın çeşitli eylem plutôt que vers celui de la présomption; et
ve girişimlerine Felsefecinin gözleriyle baktığımda hemen que, regardantd’unocildephilosophe les
hemen bana boş ve yararsız görünmeyen hiçbirşey bula­ diverses actions et entreprises de tous les
hommes, il n’yen ait quasi aucune qui ne
mayışıma karşın, gerçeklik uğruna arayışta daha şimdiden nie semble vaine «inutile; je ne laisse pas
eriştiğime inandığım ilerlemeden ölçüsüz bir doyum duy­ de recevoir une extrême satisfaction du
manın, ve gelecek için, eğer insanların salt insanlar ola­ progrès que je pense avoir déjà fait en la
recherche de la vérité, et de concevoir de
rak uğraşları arasında gerçekten iyi ve önemli biri varsa,
telles espérances pour l’avenir, que si, en­
bunun benim seçtiğim uğraş olduğuna inanmayı göze tre les occupations des hommes purement
alacak denli büyük umutlar oluşturmanın önüne geçemi­ hommes, il y en a quelqu’une qui soit soli­
yorum. dement bonne et importante, j'o se croire
que c'est celle que j'a i choisie.
4. Gene de kendimi aldatıyor olabilirim , ve belki de 4. Toutefois il sc peut faire que je me
altın ve elm as diye aldıklarım birkaç bakır ve cam par­ trompe, et ce n'esc peut-être qu’un peu de
çasından daha çoğu değildir. Bizi ilgilendiren herşeyde cuivre et de verre que je prends pour de
Гог et des diamants. Je sais combien nous
yanılgıya ne denli açık olduğum uzu, ve ayrıca dostları­
sommes sujets à nous méprendre en ce qui
mızın yargılarının bizden yana oldukları zaman nasıl nous touche, et combien aussi les juge­
kuşkuyla karşılanm ası gerektiğini biliyorum. Ama bu ments de nos amis nous doivent être sus­
Söylemde izlediğim yolları göstermekten ve böylece yaşa­ pects, lorsqu’ils sont en notre foveur. Mais
je serai bien aise de foire voir, en ce dis­
mımı herkesin kendi için yargılayabileceği bir tabloda cours. quels sont les chemins que j'a i
olduğu gibi ortaya koymaktan büyük mutluluk duya­ suivis, et d'y représenter ma vie comme
cağım , öyle ki ortada konuşulan şeylerden hakkındaki en un tableau, afin que chacun en puisse

14
juger, et qu'apprenant du bruit commun görüşlerin neler olduğunu öğrenirken kendimi bilgilen­
les opinions qu'on en aura, ce soit un nou­
dirm e konusunda genellikle yararlandıklarım a ekleye­
veau moyen de m ’instruire, que j'ajouterai
à ceux dont j'a i coutume de me servir. ceğim yeni b ir araca daha ulaşabileyim .
5. Ainsi mon dessein n'est pas d'en­ 5. Böylece burada am acım herkesin U sunu doğru
seigner ici la méthode que chacun doit olarak yönetebilm ek için izlem esi gereken Yöntemi
suivre pour bien conduire sa raison, mats
seulement de laite voir en quelle sorte j ’ai
öğretm ek değil, am a yalnızca kendi U sum u nasıl yön­
tâché de conduire la mienne. Ceux qui se lendirmeye çalıştığımı gösterm ektir. Kurallar vermek
mêlent de donner | des préceptes, se doiv­ için yola | çıkanlar kendilerini onları verdiklerinden (âl
ent estimer plus liabiles que ceux auxquels
daha yetenekli görüyor olm alıdırlar, ve eğer en küçük
ils les donnent; et s ’ils manquent en la
moindre chose, ils en sont blâmables. Mais, b ir eksiklik gösterirlerse, bu yüzden yerileceklerdir.
ne proposanl cet écrit que comme une his­ Ama salt b ir anlatı olarak, y a d a , eğer dilerseniz, öykü-
toire. ou. si vous l’aimez mieux que com­ nülebilecek belli örnekler arasında belki de izlenmesi
me une fable, en laquelle, parmi quelques
exemples qu'on peut imiter, on en trouvera
doğru olmayacak başkalarını da içeren b ir öykü olarak
peut-être aussi plusieurs autres qu’on aura bu Yazı açısından umudum hiç kimseyi incitmeksizin
raison de ne pas suivre, j'espère qu’il sera kim ilerine yararlı olm ası, ve herkesin bana açık sözlü­
utileiquelqucsuns, sansêtre nuisible à per­
lüğüm den ötürü teşekkür etm esidir.
sonne, et que tous me sauront gré de ma
franchise. 6. Çocukluğumdan bu yana kitaplarla beslendim , ve
6. J'ai été nourri aux lettres dés mon onlar aracılığıyla yaşamda yararlı herşeyin açık ve güve­
enfance, et pourcc qu'on me persuadait nilir bir bilgisinin elde edilebileceği inancına götürül­
que, par leur moyen, on pouvait acquérir
une connaissance claire et assurée de tout
düğümden öğrenm ek için aşırı b ir isteğim vardı. Ama
ce qui est utile â la vie, j ’avais un extrême soniamşı genellikle kişiyi eğitim liler arasına kabul ettir­
désir de les apprendre. Mais, sitôt que j'eus mek için yeterli olan bütün b ir öğrenim sürecini tamamlar
achevé tout ce cours d ’études, au bout tamamlamaz görüşümü bütünüyle değiştirdim . Çünkü
duquel on a coutume d'être reçu au rang
des doctes, je changeai entièrement d ’opin­ kendimi öylesine çok kuşku ve yanılgı ile kuşatıl ı b u l­
ion. C ar je me trouvais embarrassé de tant dum ki, bana kendimi bilgilendirm e çabasının giderek
de doutes et d ’erreurs, qu’il me semblait artan bir biçimde bilgisizliğimi ortaya çıkarmaktan başka
n’avoir fait autre profit, en tâchant de
hiçbir yararı yokmuş gibi göründü. Ve gene de Avru­
m'instruire, sinon que j'avais découvert de
plus en plus mon ignorance. Et néanmoins, pa’daki en ünlü Okullardan birinde* okuyor, ve eğer dün­
j'étais en l'une des plus célébrés écoles de yanın herhangi b ir yerinde bilge insanlar olmalıysa,
l'Europe, où je pensais qu’il devait y avoir bunların orada bulunacaklarını düşünüyordum . Orada
de savants hommes, s'il y e n avait en au­
cun endroit de la terre. J'y avais appris tout başkalarının öğrendiği herşeyi öğrendim ; ve bize öğre­
ce que les autres y apprenaient; et méine, tilen bilim lerle doyum bulm ayarak, giderek en tu h af ve
ne m'étant pas contenté des sciences qu'on en ender görülen konu üzerine bile olsa elim e geçen her
nous enseignait, j'avais parcouru tous les
kitabı okudum. Bunun yanısıra başkalarının bana iliş­
livres, traitants de celles qu'on estime les
plus curieuses et les plus rares, qui avai­ kin yargılarını da biliyordum: ve aralarında öğretm en­
ent pu tomber entre mes mains. Avec cela, lerimizin yerini doldurmaya yazgılanm ış | kim ilerinin fl
je savais les jugements que les autres fai­ olmasına karşın gene de başka öğrencilerden geride sayıl­
saient de moi; et je ne voyais point qu'on
m'estimât inférieur à mes condisciples,
dığım ı hiç düşünm edim . Ve son olarak yüzyılım ız bana
bien qu’il y en eut déjà entre | eux quel­ güçlü katalar açısından önceki herhangi biri denli verimli
ques-uns, qu'on destinait à remplir les bir yüzyıl olarak göründü. Bu bana tüm başkalarım kendi
places de nos maîtres. Et enfin noire siè­
başıma yargılama, ve daha önce bana dünyada olduğu
cle me semblait aussi fleurissant, et aussi
fertile en bons esprits, qu'ait été aucun des umudu verilen türde bir öğretinin olm adığı vargısını çı­
précédents. Ce dui me faisait prendre la karma özgürlüğünü verdi.
liberté de juger par moi de tous les autres, 7. Ama bu benim okulların uğraşı olan alıştırm ala­
et de penser qu'il n'y avait aucune doctrine
dans le monde qui fui telle d u'on ni avait
ra değer vermemin önüne geçmedi. Biliyordum ki orada
auparavant fait espérer. öğrenilen diller eskilerin yazılarının anlaşılm ası için
7. Je ne laissais pas toutefois d'estim er zorunluydular; masalların tılsımı anlığı uyandırır ve tari­
les exercices, auxquels on s'occupe dans
hin unutulm az eylem leri ona soylu duygular iletirken,
les écoles. Je savais que les langues, qu'on
y apprend, sont nécessaires pour l’in­
telligence des livres anciens; que la * [Jesuillcr tarafından 1693'ıe La Fliche’dc kurulan "Collügc Royal."1

15
dikkatle okunduklarında sağlam b ir yargı oluşturm a­ gcntillcssc des fables réveille l'esprit; que
les actions mémorables des histoires le
nın yardım cılarıdır. Tüm iyi kitapları okum ak aslında
relèvent et qu'étant lues avec discrétion,
geçm iş yüzyıllarda onların yazarları olm uş en soylu elles aident à former le jugement; que la
insanlarla b ir söyleşi gibiydi, üstelik bize içlerinde leciute de tous les bons livres est comme
düşüncelerinin yalnızca en iyilerini sergiledikleri ince­ une conversation avec les plus honnêtes
gens des siècles passés, qui en ont été les
den inceye işlenm iş b ir söyleşiye benzedikleri zaman auteurs, ci même une conversation étudiée,
bile. Güzel konuşma sanatının karşılaştırmanın ötesinde en laquelle ils ne nous découvrent que les
b ir güç ve güzellik taşıdığını; şiirin esrimeye götüren meilleures de leurs pensées; que l'élo­
quence a des forces et des beautés incom­
bir inceliği ve tatlılığı olduğunu; matematikte hem me­
parables; que la poésie a des délicatesses
raklıları doyurm ada hem de tüm sanatları geliştirm e­ ci des douceurs très ravissantes; que les
de ve insanın em eğini azaltmada çok şey başarabilecek mathématiques ont des inventions très
en ince buluşların olduğunu; ahlaksal konular üzeri­ subtiles, et qui peuvent beaucoup servir, tant
à contenter les curieux, qu’à faciliter tous
ne yazıların öğretici pekçok şey ve erdem için çok yarar­ les arts, et diminuer le travail des hommes;
lı öğütler kapsadıklarını; tanrıbilim in Cennetin yolunu que les écrits qui traitent des moeurs
gösterdiğini; felsefenin bize tüm şeyler üzerine b ir ger­ contiennent plusieurs enseignements et plu­
sieurs exhortations à la vertu qui sont fort
çeklik görünüşü ile konuşmayı öğrettiğini ve daha az
utiles; que la théologie enseigne î gagner
bilgili olanların hayranlığını kazanmamıza neden oldu- le ciel; que la philosophie donne moyen de
[8] ğunu; tüze, tıp ve | başka bilim lerin onları öğrenen­ parler vraisemblablement de toutes choses,
lere onur ve varsıllıklar getirdiğini; ve son olarak tüm et se faire admirer des moins savants; que
la jurisprudence, la médecine et les autres
şeyleri, giderek böşinanç ve yanılgı ile en dolu olan­
| sciences apportent des honneurs et des
ları bile tam değerlerini bilebilmek ve onlar tarafından richesses à ceux qui les cultivent; e t enfin,
aldatılm aktan kaçınabilm ek için yoklam ış olm anın iyi qu’il est bon de les avoir toutes examinées,
même les plus superstitieuses e t les plus
olduğunu düşündüm .
fausses, afin de connaître leur juste valeur,
8. Ama dillere ve giderek aralarında hem tarihleri hem et se garder d 'en être trompé.
de masalları da olmak üzere eskilerin yazılarım okumaya 8. Mais je croyais avoir déjà donné assez
daha şimdiden yeterince zaman vermiş olduğumu düşün­ (le temps aux langues, et même aussi à la
lecture des livres anciens, et à leurs histoir­
düm. Çünkü başka yüzyıllardan olanlarla söyleşide bu­
es. et h leurs fables. Car c'est quasi le même
lunmak neredeyse yolculuk yapmakla aynı şeydir. Kendi de converser avec ceux des autres siècles,
törelerim izi dalıa sağlıklı olarak yargılayabilmek için que de voyager. Il est bon de savoir quelque
değişik halkların töreleri üzerine birşeyler bilm ek, ve chose des moeurs de divers peuples, afin
de juger des nôtres plus sainement, et que
lıiçbirşey görm em iş olanların yaptıkları gibi kendi alış­ nous ne pensions pas que tout ce qui est
tıklarımıza uymayan herşeyin gülünç ve usa aykırı oldu­ contre nos modes soit ridicule, et contre
ğunu düşünm em ek hiç kuşkusuz doğrudur. Ama eğer raison, ainsi qu’ont coutume de faire ceux
qui n'ont rien vu. Mais lorsqu'on emploie
kişi yolculuklara çok fazla zaman ayıracak olursa, sonun­
trop de tempi"à voyager, on devient enfin
da kendi ülkesinde bir yabancı olur; ve eğer geçmiş étranger en son pays; et lorsqu'on est trop
yüzyıllarda olm uş şeyler açısından çok fazla meraka ka­ curieux des choses qui se pratiquaient aux
pılırsa, genellikle kendi zamanında olanlar açısından siècles passés, on demeure ordinairement
fort ignorant de celles qui se pratiquent en
bilgisiz kalır. Bundan başka, masallar kişiyi olanaklı o l­ celui-ci. Outre que les fables font imagin­
mayan birçok olayı olanaklı diye imgelemeye götürür, er plusieurs événements comme possibles
ve giderek tarihlerin en doğrulan bile, şeyleri okunmaya qui ne le sont point; et que même les his­
toires les plus fidèles, si elles ne changent
değer kılabilmek için değerlerini bütünüyle değiştirme­
ni n'augmentent la valeur des choses, pour
seler ya da abartm asalar bile, en azından onlarda en ba­ les rendre plus dignes d'être lues, au moins
yağı ve en az dikkate değer tüm durum ları her zaman en omettent-elles presque toujours les plus
atlarlar; ve bunun sonucu arta kalan şeylerin oldukları basses et moins illustres circonstances: d ’où
vient que le reste ne paraît pas tel qu'il est.
gibi görünm em eleri, ve davranışlarını böyle bir kaynak­ cl que ceux qui règlent leurs moeurs par les
tan çıkarılan örneklere göre düzenleyenlerin rom ansla­ exemples qu’ils en tirent, sont sujets à tomb­
rım ızın şövalyesinin aşırılıklarına düşmeye yatkınlık er dans les extravagances des paladins de
nos romans, et à concevoir des desseins qui
göstermeleri ve güçlerini aşan tasarlar oluşturmalarıdır.
passent leurs forces.
9. G üzel konuşm a sanatına çok değer verir ve şiirle 9. J'estimais fort l'éloquence, e t j'é ta is
[9] | büyülenirdim ; am a h er ikisinin de çalışm anın mey- amoureux de la | poésie: mais je pensais

16
que l'une et l'autre étaient des dons de vaları olmaktan çok anlığın yetileri olduğunu düşündüm.
l'esprit, plutôt que des fruits de l'étude.
U slam lam ada en güçlü olanlar, ve düşüncelerini duru
Ceux qui ont le raisonnement le plus fort,
et qui digèrent le mieux leurs pensées, ve anlaşılır kılabilm ek için onları büyük b ir ustalıkla
afin de les rendre claires et intelligibles, düzenleyenler, Alt Bretanya* dilinden başkasını konu-
peuvent toujours le mieux persuader ce şamasalar ve hiçbir zaman diluzluğu öğrenmemiş olsalar
qu'ils proposent, encore qu'ils ne parlas­
sent que bas breton, et qu’ils n'eussent
bile, ortaya koydukları şeyler konusunda en büyük inan­
jamais appris de rhétorique. Et ceux qui dırm a gücünü taşırlar. Ve en hoş düşünceleri bulup on­
ont les inventions les plus agréables, et ların en büyük incelik ve tatlılıkla nasıl anlatılacağını
qui les savent exprimer avec le plus
bilenler, şiir sanatını bilm eseler bile, h er zaman en iyi
d'ornement et de douceur, ne laisseraient
pas d'ètre les meilleurs poètes, encore şairler olurlar.
que l'art poétique leur fût inconnu. 10. Uslamlamalarındaki pekinlikten ve açıklıktan ötü­
1(1. Je me plaisais surtout aux mathé­ rü herşeyden çok M atem atikten hoşlanm am a karşın,
matiques, 1 cause de la certitude et de
l’évidence de leurs raisons; mais je ne re­
henüz gerçek yararını anlam am ıştım ; ve yalnızca düze-
marquais point encore leur vrai usage, et. neksel sanatlarda işe yaradığına inandığım için, böyle-
pensant qu'elles ne servaient qu'aux arts sine güvenilir ve sağlam tem eller üzerine daha yüksek
mécaniques, je m'étonnais de ce que,
h içbir yapının kurulam am ış olm asından hayrete düş­
leurs fondements étant si fermes et si
solides, on n'avait rien bâti dessus de plus tüm . Buna karşı, eski putperestlerin ahlak üzerine çalış­
relevé. Comme, au contraire, je com­ malarını çok üstün ve çok gösterişli ve gene de yalnızca
parais les écrits des anciens païens, qui kum ve çam ur üzerine kurulm uş saraylara benzettim.
traitent des moeurs, à des palais fort su­
perbes et fort magnifiques, qui n'étaient
Bunlar erdem leri çok fazla yü k seltirler ve dünyadaki
bltïs que sur du sable et sur de la boue. Ils herşeyin üstünde övgüye d eğ er gösterirler; ama bize
élèvent fort haut les vernis, e t les font onları yeterince tanıtacak bir düzeyde öğretm ezler, ve
paraître estimables par-dessus toutes les
güzel bir adla adlandırılan şey çoğu kez bir duyarsızlık­
choses qui sont au monde; mais ils
n'enseignent pas assez i les connaître, et tan, ya da b ir gururdan, ya da b ir um utsuzluktan, ya da
souvent ce qu'ils appellent d 'u n si beau b ir baba-öldürm edent başka birşey değildir.
nom, n’est qu'une insensibilité, ou un U . Tanrıbilimimize saygı duydum ve başka herkes gibi
orgueil, ou un désespoir, ou un parricide.
cennete erişme özlemini taşıdım; am a bana yolun en bil­
11. Je révérais notre théologie, et pré­
tendais, autam qu'aucun autre, à gagner gisize de en eğitimliye olduğu denli açık olduğu konu­
le ciel; mais ayant appris, comme chose sunda inancalar verildikten ve oraya götüren | bildirilmiş [10|
très assurée, que le chemin n'en est pas gerçekliklerin bütünüyle anlam a gücüm üzün üstünde
moins ouvert aux plus ignorants qu'aux
plus doctes, cl que les | vérités révélées,
olduklarını öğrendikten sonra, onları uslamlamalarımın
qui y conduisent, sont au-dessus de notre zayıflığı altına getirmeye cüret etm emem gerekirdi; ve
intelligence, je n'eusse osé les soumettre onları sınama işini üstlenebilmek ve bunda sonuç alabil­
à la faiblesse de mes raisonnements, et je
mek için, yukarıdan biraz olağanüstü bir yardım alm a­
pensais que, pour entreprendre de les ex­
aminer et y réussir, il était besoin d ’avoir nın ve yalnızca bir insandan daha çoğu olm anın zorunlu
quelque extraordinaire assistance du ciel, olduğunu düşündüm.
etd 'étrc plus qu'homme. 12. Felsefe konusunda söyleyeceklerim yalnızca şun­
12. Je ne dirai rien de la philosophie,
sinon que, voyant qu'elle a été cultivée
lardır. Yaşamış en eşsiz katalar tarafından yüzyıllar boyun­
par les plus excellents esprits qui aient ca işlenmiş olmasına karşın tartışmaya açık ve dolayısıyla
vécu depuis plusieurs siècles, cl que né­ kuşkulu olmayan tek birşey bile kapsamadığını görerek,
anmoins il ne s'y trouve encore aucune
başkalarından daha iyisini yapabileceğim i umacak den­
chose doni on ne dispute, et par con­
séquent qui ne soit douteuse, je n'avais li kibirli olmadım. Ve bir ve aynı sorun üzerine hiçbir
point assez de présomption pour espérer zaman birden çok doğru görüş olam ayacakken tümü de
d ’y rencontrer mieux que les autres; et bilgili insanlar tarafından savunulan ne denli çeşitli görü­
que. considérant combien il peut y avoir
de diverses opinions, touchant une même
şün olabildiğini görünce, salt olası olabilecek herşeyi he­
matière, qui soient soutenues par des gens men hemen yanlış saydım.
doctes, sans qu’il y en puisse avoir jamais 13. Sonra, başka bilim lere gelince, ilkelerini felse-
plus d'une seule qui soit vraie, je réputais
presque pour faux tout ce qui n'était que •IBreiz. ing. Briltany; Fr. Brctagnc: Kuzey Batı Fransa'da bir bölge.
vraisemblable. Dili Keli dil kümesine ait.]
13. Puis, pour les aunes sciences, d'au- UEudipus'ta.]

17
feden ödünç aldıkları düzeye dek, sağlam olm aktan tant qu’elles empruntent leurs principes de
la philosophie, je jugeais qu'on ne pouvait
böylesine uzak tem eller üzerine dayanıklı hiçbirşeyin
avoir rien bâti, qui fût solide, sur des fon­
kurulm uş olamayacağı yargısında bulundum . Ve ne dements si peu fermes. Et ni l'honneur, ni
onur ne de vaadettikleri kazanç beni onları öğrenm e­ le gain qu’elles promettent, notaient suff­
ye inandırm ak için yeterli olm adı, çünkü—Tanrıya isants pour me convier à les apprendre; car
je ne tne sentais point, grâces à Dieu, de
şükürler olsun—kendim i servetimi arttırm ak için bir condition qui m'obligeât à faire un métier de
bilim tecimcisi olmaya zorlanacak b ir durum da bul­ la science, pour le soulagement de ma for­
madım; ve K inikler gibi tüm şanı küçümsemeyi tas­ tune; ci quoique je ne fisse pas profession
de mépriser la gloire en cynique, je faisais
lam ış olmasam da, uydurm a sanlar yoluyla olmanın
néanmoins fort peu d ’état de celle que je
dışında kazanm a um udunda olm adığım şeylere pek n'espérais point pouvoir acquérir qu'à faux
değer verm edim . Ve son olarak düzmece [mauvais] titres. Et enfin, pour les mauvaises doctrines,
[11] öğretilere gelince, | bunların değerlerinin ne olduğu­ je pensais déjà con| naître assez ce qu'elles
valaient, pour n ’être plus sujet à être trompé,
nu daha şim diden bir simyacının verdiği sözler, bir ni par les promesses d'un alchimiste, ni par
astrologun tahm inleri, b ir sihirbazın düzenbazlıkları, les prédictions d ’un astrologue, ni par les
bilgisizi olduklarını bilmeyi meslek edinm iş olanların impostures d'un magicien, ni par (es artifices
ou la vantcric d’aucun de ceux qui font pro­
dolapları ve övünm eleri tarafından aldatılamayacak
fession de savoir plus qu'ils ne savent.
denli iyi bildiğimi düşündüm. 14. C ’est pourquoi, sitôt que l'âge me per­
14. Bu yüzden, yaşım öğretmenlerim e bağımlı ol­ mit de sortir de la sujétion de mes précep­
maktan çıkmama izin verir vermez, kitaplardan öğren­ teurs, je quittai entièrement l'étude des lettres.
Et me résolvant de ne chercher plus d’autre
meyi bütünüyle bfr yana bıraktım. Ve kendi içimde, ya science que celle qui se pourrait trouver en
da hiç olm azsa düTıyanın büyük kitabında bulunabile­ moi-mcrne, ou bien dans le grand livre du
cek olandan başka hiçbir bilimi aramamaya karar verip monde, j'employai le reste de ma jeunesse
gençliğim in geri kalanını gezip dolaşarak geçirdim, à voyager, à voir des cours et des armées, à
fréquenter des gens de diverses humeurs et
saraylar ve ordular gördüm, değişik huy ve durumlarda conditions, à recueillir diverses expériences,
insanlarla konuştum, çeşitli deneyimler edindim, talihin à m’éprouver moi-môme dans les rencontres
beni içine düşürdüğü türlü güçlüklerde kendimi sına­ que la fortune me proposait, et partout à faire
telle réflexion sur les choses qui sc présen­
dım; ve her yerde önüme çıkan şeylerden bir yarar sağ­
taient. que j ’en pusse tirer quelque profit. Car
layabilmek için onlar üzerine kafa yordum. Çünkü bana il me semblait que je pourrais rencontrer
öyle göründü ki, her insanın özellikle onu ilgilendi­ beaucoup plus de vérité, dans les raisonne­
ren ve yanlış b ir yargı durum unda sonucun onu hemen ments que chacun fait touchant tes affaires
qui lui importent, et dont l'événement le doit
cezalandıracağı sorunlar üzerine yaptığı uslamlamalar­ punir bientôt après, s ’il.a mal jugé, que dans
da, çalışma odasında kitaplarına gömülmüş birinin hiç­ ceux que fait un homme de lettres dans son
bir etkisi olmayan ve sağ duyudan uzaklaştıkları ölçüde cabinet, louchant des spéculations qui ne pro­
duisent aucun effet, et qui ne lui sont d ’autre
onu daha da kibirli yapmanın dışında hiçbir sonuç getir­
conséquence, sinon que peut- être il en tirera
meyen kurgular üzerine incelemesinde olduğundan çok d'autant plus de vanité qu’elles seront plus
daha fazla gerçeklik ile karşılaşabilirdim (daha da kibirli éloignées du sens commun, à cause qu'il aura
diyorum , çünkü sağduyudan uzaklaştıkça sonuçları dû employer d ’autant plus d’esprit et d ’ar­
tifice à tâcher de les rendre vraisemblables.
olası göstermeye çalışırken daha da çok yaratıcılık ve Et j ’avais toujours un extrême désir d’ap­
beceri gösterdiğini düşünecektir). Ve eylemlerimde gö­ prendre à distinguer le vrai d’avec le faux,
rüşümü açık tutabilmek ve bu yaşamda güvenle yürü- pour voir clair en mes actions. | et marcher
avec assurance en cette vie.
[12] yebilmek için her zaman doğru olanı yanlış | olandan
15.11 est vrai que, pendant que je ne faisa­
ayırdetmeyi öğrenme konusunda aşırı bir istek duydum. is que considérer les moeurs des autres hom­
15. Yalnızca başka insanların yaşam yollarını irde­ mes, je n’y trouvais guère de quoi m ’assurer,
lerken onlarda bana güvenilirlik duygusu verebilecek et que j ’y remarquais quasi antant de diver­
sité que j ’avais fait auparavant entre les opin­
hiçb irşey b ulam adığım , ve o n lard a hem en hem en ions des philosophes. En sorte que le plus
daha önce felsefecilerin görüşleri arasında gördüğüm grand profit que j ’en retirais, était que. voy­
denli büyük b ir türlülük gözlediğim doğrudur. Bun­ ant plusieurs choses qui. bien qu’elles nous
semblent fort extravagantes et ridicules, ne
dan çıkardığım en büyük kazanç, bize çok aşırı ve
laissent pas d ’être communément reçues et
gülünç g örünen birçok şeyin başka büyük u luslar approuvées par d ’autres grands peuples,
tarafından yaygın olarak kabul edilip onaylandığını j’apprenais à ne rien croire trop fermement

18
BULUM ii: YÖNTEMİN BAŞLICA KURALLARI

de ce qui ne m ’avait été persuadé que görünce, yalnızca örneklere ve alışkanlıklara bakarak
par l'exemple et par la coutume ; et ainsi
inanm ış olduğum şeylere çok kaıı olarak inanm am am
je me délivrais peu à peu de beaucoup
d'erreurs, qui peuvent offusquer notre gerektiğini öğrenm ek oldu; böylece yavaş yavaş doğal
lumière naturelle, et nous rendre moins ışığımızı karartabilecek ve Usu kabul etme yeteneğimizi
capables d'entendre raison. Mais, après ortadan kaldırabilecek birçok yanılgıdan kurtuldum .
que j'eu s employé quelques années à
étudier ainsi dans le livre du monde, et "
Ama bu yolda dünyanın kitabını okuyarak ve biraz dene­
à lécher d'acquérir quelque expérience yim kazanmaya çalışarak birkaç yıl geçirdikten sonra, bir
je pris un jour résolution d’étudier aussi gün kendimi de bir inceleme nesnesi yapmaya ve izleye­
en moi-mème, et d'employer toutes les
ceğim yolu seçmede anlığım ın tüm gücünü kullanmaya
forces de mon esprit â choisir les
chemins que je devais suivre. Ce qui me karar verdim. Ve bu, bana öyle görünüyor ki, eğerülkem -
réussit beaucoup mieux, ce semble, que den ve kitaplarımdan hiçbir zaman ayrılm am ış olsaydım
si je ne me fusse jamais éloigné, ni de elde edebileceklerim den çok daha iyi sonuç verdi.
mon pays, ni de mes livres.

SEC O N D E PARTIE B O L U M II

1. J'étais alors en Allemagne, où 1. O S i r a l a r Almanya'daydım ve beni oraya çeken şey


l’occasion des guerres qui n'y sont pas henüz bitmeyen savaşlar olmuştu; ve İmparatorun taç giyme
encore finies m ’avait appelé; et comme
je retournais du couronnement de
töreninden orduya katılmak üzere ülkeme dönerken kışın
l'empereur vers l'armée, le commence­ bastırması beni bir konaklama yerinde alıkoydu* ve o ra­
ment de l'hiver m’arrèta en un quarti­ da beni oyalayacak hiçbir söyleşi olm adığı için, ve ayrıca
er où, ne trouvant aucune conversation
ne mutlu hiçbir kaygı ya da tutku tarafından da rahatsız
qui inc divertit, et n'ayant d’ailleurs, par
bonheur, aucuns soins ni passions qui edilmediğim için, bütün gün yalnız başıma bir sobanın ısıt­
me troublassent, je demeurais tout le tığı küçük bir odaya kapandım ve orada düşüncelerim le
jour enfermé seul dans un poêle, où «haşhaşa kalacak | bütünüyle boş b ir zaman buldum . A k ­ H3j
j ’avais tout loisir de | m'entretenir de
mes pensées. Entre lesquelles, l'une des
lıma gelen ilk düşüncelerden biri birçok parçadan oluşan
premières fut que je m'avisai de consid­ ve değişik ustaların ellerinden çıkan yapıtların çoğu kez
érer, que souvent il n'y a pas tant de per­ üzerinde tek bir bireyin yalnız başına çalışmış olduğu yapıt­
fection dans les ouvrages composés de
lardan daha az eksiksiz olduğuydu. Böylece tek bir m im ar
plusieurs pièces, et laits de la main de
divers maitres, qu'en ceux auxquels un tarafından üstlenilen ve gerçekleştirilen yapıların genel­
seul a travaillé. Ainsi voit-on que les bâ­ likle birçok mimarın daha başka erekler göz önüne alınarak
timents qu'un seul architecte a entrepris yapılmış eski duvarlardan yararlanm a yoluyla düzenleyip
et achevés, ont coutume d'être plus
beaux et mieux ordonnés, que ceux que
geliştirmeye çalıştıkları yapılardan daha güzel ve daha
plusieurs ont lâché de raccommoder, en uyumlu olduklarını görürüz. Aynı yolda, başlangıçta ancak
faisant servir de vieilles murailles qui birer köy iken zamanla büyük kentlere dönüşm üş olan o
avaient été bâties à d'autres fins. Ainsi
eski siteler de genellikle kendi imgelemini özgürce izle­
ces anciennes cités, qui, n'ayant été au
commencement que des bourgades, sont yen b ir mühendis tarafından b ir ova üzerinde düzenli ola­
devenues, par succession de temps, de rak tasarlanmış başkalarıyla karşılaştırma içinde çok kötü
grandes villes, sont ordinairement si mal yerleştirilm işlerdir; yapılarının her birine tek tek baktığı­
compassées, au prix de ces places ré­
mızda bunlarda sık sık ötekilerde olduğu denli ya da daha
gulières qu ‘un ingénieur trace â sa fan­
taisie dans une plaine, qu'encore que, büyük b ir incelik ve beceri olsa da, onlarda hiçbir ayrım
considérant leurs édifices chacun à part, gözetilmeden biraraya yerleştirilmiş büyüklü küçüklü yapı­
on y trouve souvent autant ou plus d 'a n lar bulunur ve bu yüzden caddeler eğri büğrüdür, öyle ki
qu’en ceux des autres: toutefois, â voir
comme ils sont arrangés, ici un grand,
böyle bir düzenlemeye götürm üş olan şeyin ussal insan­
lâ un petit, et comme ils rendent les rues ların istenci olmaktan çok şans olmuş olduğu söylenebilir.
courbées et inégales, on dirait que c'est Ve eğer bu durumun her zaman özel bireylere ait yapılar-
plutôt ta fortune, que la volonté de quel­
ques hommes usant de raison, qui les ♦[Bohenıya-Macar Kralı Fcrdirıand'ın Alman Kayzcri olması onuruna
a ainsi disposés. Et si on considère qu'il düzenlenen törenlerden dönerken, büyük bir olasılıkla Bavyera'da Ulm
y a eu néanmoins de tout temps quel- kenti yakınlarında, 10*11 Kasım. 1619.1

19
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

la ilgilenmekle ve onların birer kamu süsü olmalarını sağ­ ques officiers, qui ont eu charge de pren­
dre garde aux bâtiments des particuliers,
lamakla görevli belli mem urların bulunması olgusuna
pour les faire servir à (’ornement du pub­
karşın ortaya çıktığını düşünürsek, yalnızca başkaları­ lic. on connaîtra bien qu’il est malaisé, en
nın işleri üzerinde çalışarak çok başarılı şeyler yaratmanın ne travaillant que sur les ouvrages d'autrui,
ne denli güç olduğunu anlarız. Böylece b ir zamanlar de faire des choses fort accomplies. Ainsi
je m'imaginai que les peuples qui, ayant été
yarı-yabanıl olmuş ve yasalarını yalnızca suçlardan ve kav­ autrefois demi-sauvages, et ne s'étant civ­
galardan doğan rahatsızlığın dayatması ölçüsünde yaparak ilisés que peu à peu, n'ont fait leurs lois
[14] ancak yavaş yavaş uygarlaşm ış olan halkların, | ilk kez qu'à mesure que l’incommodité des crimes
et des querelles les y a | contraints, ne sau­
topluluklar olarak biraraya geldikleri zamandan başla­
raient être si bien policés que ceux qui, dès
yarak sağgörülü bir yasamacı tarafından saptanan ana­ le commencement qu’ils se sont assemblés,
yasayı işletmiş olanlar denli iyi bir hükümet dizgesi ont observé les constitutions de quelque
kurmada başarılı olamayacaklarını düşündüm .,D olayı­ prudent législateur. Comme il est bien cer­
tain que l'état de la vraie religion, dont Dieu
sıyla bütünüyle açıktır ki buyrukları yalnızca Tanrıdan seul a fait les ordonnances, doit être incom­
gelmiş olan gerçek dinin anayasası başka hiç biri ile kar­ parablement mieux réglé que tous les au­
şılaştırılamayacak denli iyi düzenlenmiş olmalıdır. Ve tres. Et pour parler des choses humaines,
je crois que, si Sparte a été autrefois très
insan sorunlarına dönersek, inanıyorum ki eğer Sparta
florissante, ce n'a pas été à cause de la
eski zamanlarda öylesine serpilmişse, bunun nedeni yasa­ bonté de chacune de scs lois en particuli­
larının her birinin telçtek iyiliği değil—çünkü birçok­ er, vu que plusieurs étaient fort étranges,
ları tuhaf ve giderek doğru bir törelliğe bile aykırıydı—, et même contraires aux bonnes moeurs,
niais à cause que, n'ayant été inventées que
ama tek bir birey tarafından tasarlanmış oldukları için par un seul, elles tendaient mutes à même
tümünün de aynı ereğe yönelm iş olmasıydı. Ve benzer fin. Et ainsi je pensai que les sciences des
olarak kitaplarda bulunan, hiç olmazşa birçok değişik livres, au moins celles dont les raisons ne
sont que probables, et qui n’ont aucunes
bireyin adım adım birikmiş görüşlerinden oluşturulduk­
démonstrations, s’étant composées et gros­
ları için uslamlamaları yalnızca olası olan ve hiçbir tanıt­ sies peu à peu des opinions de plusieurs
lama kapsamayan kitaplarda bulunan bilimlerin gerçeğe diverses personnes, ne sont point si ap­
sağduyulu bir insanın dolaysızca önünde bulunan şeyler prochantes de la vérité, que les simples rai­
sonnements que peut foire naturellement un
açısından bütünüyle doğal olarak yerine getirebileceği homme de bon sens touchant les choses qui
yalın uslamlama denli bile yaklaşmadıklarını düşündüm. se présentent. Et ainsi encore je pensai
Yine, düşündüm ki hepimiz yetişkin insanlar olmadan que, pourcc que nous avons tous été enfants
önce bir zam anlar çocuk olduğum uz için, ve uzun bir avant que d ’être hommes, et qu'il nous a
follu longtemps être gouvernés par nos ap­
süre boyunca itkilerimiz ve öğretm enlerim iz tarafından pétits et nos précepteurs, qui étaient sou­
yönetildiğim iz için (ki bu sonuncular sık sık birbirleri vent contraires les uns aux autres, et qui,
ile çelişmiş ve belki de bize her zaman iyiye yönelik öğüt­ ni les uns ni les autres, ne nous conseillaient
peut-être pas toujours le meilleur, il est
ler vermemişlerdir), yargılarımızın doğduğumuz günden
presque impossible que nos jugements
bu yana usum uzun tam kullanım ını gerçekleştirm iş ve soient si purs, ni si solides qu’ils auraient
her zaman yalnızca onun tarafından yönetilmiş olmamız été, si nous avions eu l'usage entier de notre
durum unda olabilecekleri denli arı ve sağlam olmaları raison dès le point de notre naissance, et
que nous n ’eussions jamais été conduits
hemen hemen olanaksızdır. que par elle.
[15] 2. Hiç kuşkusuz bir kentteki tüm evlerin yalnızca | 2. Il est vrai que nous ne voyons point
kentin daha güzel caddelerle bir başka biçimde yeniden qu’on jette par | terre toutes les maisons
d'une ville, pour le seul dessein de lés re­
kurulması gibi bir nedenle yerle bir edildiğini görm e­
faire d ’autre façon, et d'en rendre les rues
yiz; ama aynı zamanda birçoklarının kendi evlerini yeni­ plus belles; mais on voit bien que plusieurs
den yapabilmek için yıktırdıklarını, ve kimi zaman evlerin font abattre les leurs pour les rebâtir, et que
kendi üzerlerine yıkılma tehlikesinin olduğu ve temel­ même quelquefois ils y sont contraints,
quand elles sont en danger de tomber
lerin güvenilir olmadığı yerde bunu yapmak zorunda kal­ d’cllcs-mèmcs, et que les fondements n’en
dıklarını görürüz. Böyle örneklerden çıkarak, herhangi sont pas bien fermes. A l'exemple de quoi
b ir özel bireyin b ir Devleti doğru olarak baştan kurabil­ je me persuadai, qu'il n’y aurait véritab­
lement point d'apparence qu'un particulier
mek için onu devirerek ve tüm temellerini değiştirerek
fit dessein de réformer un État, en y chan­
reformdan geçirm e tasarının gerçekte hiç de usayatkın geant tout dès les fondements, et en le
olmadığına inandım; nede benzer olarak Bilimlerin bütün renversant pour le redresser; ni même aussi

20
BÖLÜM II: YÖNTEMİN BAŞLICA KURALLARI

de réformer le corps des sciences, ou b ir kütlesinde ya da Okulların yerleşik öğretim düzenle­


l'ordre établi dans les écoles pour les
rinde reform yapmanın geçerli olduğuna inandım; ama
enseigner ; mais que, pour toutes les opi­
nions que j ’avais reçues jusques alors en bu güne dek benim sem iş olduğum tüm görüşlere gelin­
ma créance, je ne pouvais mieux faire que ce, onları ya daha sonra daha iyi başkaları ile ya da benim
d'entreprendre, une bonne fois, de les en tarafımdan usun ölgünlerine uygun b ir durum a getirildik­
éter, afin d 'y en remettre par après, ou
d'autres meilleures, ou bien les mêmes,
ten sonra aynıları ile değiştirebilmek için tümünü de kesin­
lorsque je les aurais ajustées au niveau de likle b ir yana atmaktan daha iyisini yapamayacağımı
13 raison. Et je crus fermement que, par düşündüm . Ve bu yolla yaşamımı yönlendirm ede herşeyi
ce moyen, je réussirais à conduire ma vie
eski tem eller üzerine kurm aktan ve gençliğim de doğru
beaucoup mieux que si je ne bâtissais que
sur de vieux fondements, et que je ne olup olmadıklarını hiç araştırmadan kendimi inandırdığım
m'appuyasse que sur les principes que je ilkeler üzerine dayanmaktan çok daha başarılı olacağıma
m'étais laissé persuader en ma jeunesse, sıkı sıkıya inandım. Çünkü bunu yaparken karşılaşaca­
sans avoir jamais examiné s ’ils étaient
vrais. Car, bien que je remarquasse en ceci
ğım çeşitli güçlükleri görmeme karşın, bunlar aynı zaman­
diverses difficultés, elles n'étaient point da aşılmaz güçlükler değildiler, ne de kamuyu ilgilendiren
toutefois sans remède, ni comparables i en önem siz sorunların retörmasyonu durum unda ortaya
celles qui se trouvent en la réformation
çıkanlarla karşılaştırılabilirlerdi. Bu büyük kurum lar söz
des moindres choses qui touchent le pub­
lic. Ces grands corps sont trop malaises konusu olduğunda, bir kez çöktükten sonra onları yeni­
â relever, étant abattus, ou môme â retenir, den ayağa kaldırmak, ya da bir kez sarsıldıklarında onları
étant ébranlés, et leurs chutes ne peuvent yerlerinde tutmak bile çok güç bir iştir, ve düşüşleri her
être que très rudes. Puis, pour leurs im­
perfections. s'ils en ont, comme la seule
zaman çok şiddetli olur. Dahası, gösterebilecekleri eksik­
diversité qui est entre eux | suffit pour liklere gelince—ki aralarındaki türlülüğün kendisi | birçok [16]
assurer que plusieurs en ont, l'usage les durum da bunların olduğunu göstermek için yeterlidir—,
a sans doute fort adoucies: et même il en
alışkanlık hiç kuşkusuz onları büyük ölçüde hafifletmiş,
a évité ou corrigé insensiblement quan­
tité, auxquelles on ne pourrait si bien ve bu arada salt sağgörü yoluyla çare bulunamayacak bir­
pourvoir par prudence. Et enfin, elles çoklarından kaçınmamıza da yardım etm iş ya da onları
sont quasi toujours plus supportables que göze çarpm adan düzeltmiştir. Ve son olarak eksiklikler
ne serait leur changement: en même façon
que les grands chemins, qui tournoient
hemen hemen her zaman onları değiştirm e sürecinden
entre des montagnes, deviennent peu à daha dayanılabilirdirler—tıpkı dağlar arasından kıvrılıp
peu si unis et si commodes, à force d'Ctrc giden önem li yolların sık kullanım sonucu yavaş yavaş
fréquentés, qu'il est beaucoup meilleur
ezilip düzleşmeleri gibi, öyle ki onları izlemek kayala­
de les suivre, que d'entreprendre d'aller
plus droit, en grimpant au-dessus des rın üzerine tırmanarak ve uçurum ların dibine inerek daha
rochers, et descendant jusques au bas des doğrudan b ir yol izlemeye çalışm aktan çok daha iyidir.
précipices. 3. Bu nedenledir ki ne doğum ne de talih yoluyla kamu
3. C ’est pourquoi je ne saurais aucune­
sorunlarının yönetim ine yazgılanmam ış olm alarına kar­
ment approuver ces humeurs brouillon­
nes et inquiètes, qui, n’étant appelées, ni şın. karışıklık ve kaynaşma içindeki kafalarında hiçbir
par leur naissance, ni par leur fortune, au zaman birkaç yeni reformasyon düşüncesi olm adan yapa­
maniement des affaires publiques, ne mayan ruhları ne olursa olsun onaylam ıyorum . Ve eğer
laissent pas d 'y faire toujours, en idée,
quelque nouvelle réformation. Et si je yazıda bu budalalığı aklayacak en küçük birşeyin kapsan-
pensais qu’il y eût la moindre chose en dığından kuşkulansaydım, yayımlanmasına izin vermekten
cet écrit, par laquelle on me put soupçon­ büyük üzüntü duyardım. Amacım hiçbir zaman kendi dü­
ner de cette folie, je serais très marri de
şüncelerimi reformdan geçirm enin ve bütünüyle kendi­
souffrir qu'il fût publié. Jamais mon
dessein ne s'est étendu plus avant que de m in olan b ir temel üzerine yükseltmenin ötesine geçmedi.
tâcher â réformer mes propres pensées, E ğer çalışmam bana belli bir doyum verm işse ve böyle-
et de bâtir dans un fonds qui est tout à ce burada sizlere onun bir modelini sunuyorsam , bunu
moi. Que si, mon ouvrage m'ayant assez
plu. je vous en fais voir ici le modèle, ce
yapmamın nedeni herhangi birinin ona öykünmesini öğüt­
n’est pas, pour cela, que je veuille con­ lemeyi istemem değildir. Tanrının kayrasını bağışlarken
seiller à personne de l'imiter. Ceux que kendilerinden hiçbirşey esirgemediği insanlar belki de
Dieu a mieux partagés de ses grâces,
daha yüksek tasarlar oluşturacaklardır; ama gene de tasa­
auront peut-être des desseins plus relevés;
mats je crains bien que celui-ci ne soit rım ın şimdiden birçoklarına fazla atılgan görüneceğin­
déjà que trop hardi pour plusieurs. La den korkarım . Birinin kendini önceden kazandığı tüm

21
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

görüş ve inançlardan sıyırması yönündeki yalın karar her­ seule résolution do sc défaire de loutes les
opinions qu 'on a reçues auparavant en sa
kesin izlemesi gereken bir örnek değildir; ve dünyanın
créance, n'est pas un exemple que chacun
117] | aşağı yukarı onu hiçbir biçimde uygun görmeyecek iki doive suivre; cl le monde n’est quasi com­
tip kafa yapısından oluştuğu söylenebilir. Olduklarından posé que | de deux sortes d'esprits aux­
daha akıllı olduklarına inanarak yargıda ivecen olmanın quels il ne convient aucunement. A savoir,
de ceux qui, sc croyant plus habiles qu'ils
önüne geçemeyenler ve düşüncelerini doğru bir düzene ne sont, ne sc peuvent empêcher de pré­
sokmak için yeterince dayanç gösteremeyenler vardır; bu cipiter leurs jugements, ni avoir assez de
yüzden, bu betimlemeye uyan insan bir kez önceden kabul patience pour conduire par ordre toutes
leurs pensées: d'oit vient que, s'ils avai­
ettiği ilkelerden kuşku duyma özgürlüğünü seçmiş ve alı­
ent une fois pris la liberté de douter des
şıldık yoldan sapmışsa, hiçbir zaman dosdoğru saptanan principes qu'ils ont reçus, et de s ’écarter
ereğe ulaşmak için tutulması gereken yolu izleyemeye­ du chemin commun, jamais ils ne pour­
cek ve bu yüzden tüm yaşamı boyunca dolanıp duracak­ raient tenir le sentier qu'il faut prendre
pour aller plus droit, et demeureraient
tır. İkinci olarak, kimileri vardır ki, kendilerini doğruları égarés toute leur vie. Puis, de ceux qui,
yanlışlardan ayırdetme konusunda onlara birşeyler öğre­ ayant assez de raison, ou de modestie,
tebilecek başkalarından daha az yetenekli sayacak denli pour juger qu’ils sont moins capables de
distinguer le vrai d'avec le faux, que
sağduyulu ya da alçakgönüllü oldukları için, haklı ola­
quelques autres par lesquels ils peuvent
rak kendileri daha iyi göçüşler aramaktansa onların görüş­ être instruits, doivent bien plutôt sc con­
lerini izlemekle yetinirler. tenter de suivre les opinions de ces autres,
4. Bana gelince, eğer her zaman tek b ir öğretmenim qu’en chercher eux-mêmes de meilleures.
4. Et pour moi, j'aurais été sans doute
olm uş olsaydı, ya da eğer en bilgili insanların görüşleri du nombre de ces dentiers, si je n'avais
arasın d a bile en eski zam anlardan bu yana varolan jamais eu qu'un seul rnaitre, ou que je
ayrımları hiç görm em iş olsaydım, kuşkusuz bu sonun­ n'eusse point su les différences qui ont été
de tout temps entre les opinions des plus
cuların arasında olurdum . Ama daha kolej günlerim de
doctes. Mais ayant appris, dés le collège,
bile şimdiye dek herhangi bir felsefeci tarafından ileri qu'on ne saurait rien imaginer de si
sürülm üş olmayacak denli tuhaf ya da inanılmaz hiçbir- étrange et si peu croyable, qu’il n ’ait été
şeyin imgelenemeyeceğini öğrenm iştim ; ve daha sonra dit par quelqu'un des philosophes; et
depuis, en voyageant, ayant reconnu que
gezilerim de anlayışları bizimkilere çok aykırı olanların tous ceux qui ont des sentiments fort
gene de bu nedenle barbarlar ya da yabanıllar olmadık­ contraires aux nôtres, ne sont pas, pour
larını, tersine birçoklarının uslarını bizim gibi ya da gi­ cela, barbares ni sauvages, mais que
plusieurs usent, autant ou plus que nous,
derek bizden de iyi kullanabildiklerini gördüm; ve aynı
de raison; et ayant considéré combien un
ansal yapı ile bir ve aynî insanın çocukluğundan başlaya­ même homme, avec son même esprit,
rak Fransızlar ya da Alm anlar arasında yetiştirilmesine étant nourri dés fon. enfance entre des
ya da bütün yaşamını Çinliler ya da yamyamlar arasında Français ou des Allemands, devient dif­
férent de ce qu’il serait, s ’il avait toujours
geçirmiş olm asına göre ne denli değişik olabileceğini
vécu entre des Chinois ou des Cannibales;
118] düşündüm; ve yine, | giysilerde izlenen modalarda bile, et comment, jusques aux | modes de nos
bize on yıl önce hoş görünen ve belki de bir on yıl geç­ habits, la même chose qui nous a plu il y
meden bir kez daha hoş görünecek olanın bugün nasıl a dix ans, et qui nous plaira peut-être
encore avant dix ans. nous semble main­
aşırı ve gülünç göründüğünü ayrımsadım; böylece bizi tenant extravagante et ridicule; en sorte
inandıran şeyin herhangi bir pekin bilgiden çok alışkan­ que c ’est bien plus la coutume et l'exemple
lık ve örnek olduğu, ve buna karşın çoğunluğun sesinin qui nous persuadent qu'aucune con­
naissance certaine, et que néanmoiret la
ortaya çıkarılm ası biraz güç gerçeklikler konusunda pluralité des voix n'est pas une preuve qui
herhangi bir kanıt olm adığı, çünkü böyle gerçeklikle­ vaille rien pour les vérités un peu ma­
rin bütün bir halk tarafından olmaktan çok yalnızca bir laisées à découvrir, à cause qu'il est bien
insan tarafından bulunm asının daha olası olduğu var­ plus vraisemblable qu 'un homme seul les
ait rencontrées que tout un peuple: je ne
gısını çıkardım ; am a görüşleri başkalarının görüşleri­ pouvais choisir personne dont les opinions
ne y eğ len eb ilir g ö rü n en tek b ir insan bile seçm eyi me semblassent devoir être préférées à
başaramadım ve deyim yerindeyse kendimi yönlendir­ celles des autres, et je me trouvai comme
contraint d'entreprendre moi-même de me
meyi kendim üstlenmek zorunda kaldığımı gördüm .
conduire.
5. Ama alacakaranlıkta ve yalnız başına yürüyen biri 5. Mais, comme un honunc qui marclic
gibi yavaş yavaş ilerlemeye ve tüm şeylerde öylesine dik- seul et dans les ténèbres, je me résolus
BÖLÜM II: YÖNTEMİN BAŞLICA KURALLARI

d'aller si lentement, et d'user de tant de katli olmaya karar verdim ki, ilerleyişim çok az olsa
circonspection en toutes choses, que, si je
bile en azından kendimi düşmeye karşı kolladım . Daha
n'avançais que fort peu, je me garderais
bien, au moins, de tomber. Même je ne önce inançlarım arasına oraya Us aracılığıyla getirilm iş
voulus point commencer à rejeter tout à fait olmaksızın giriveren tüm görüşleri bütünüyle yadsıma­
aucune des opinions, qui s ’étaicnl pu ya başlamadan önce, ilkin üstlendiğim görevin bir tasa­
glisser autrefois en ma créance sans y avoir
été introduites par la raison, que je n'eusse
rını yapmak ve tüm şeylerin anlığımın yetenekli olduğu
auparavant employé assez de temps à faire bir bilgisine varmanın gerçek Y öntemini aram ak için
le projet de l’ouvrage que j'entreprenais, yeterince zaman ayırmayı istedim.
et à chercher la vraie méthode pour par­
6. Daha gençken felsefenin değişik bölüm leri arasın­
venir à la connaissance de toutes les choses
dont mon esprit serait capable. da biraz M antık, ve M atcm atiğinkiler arasında ise Ge­
6. J'avais un peu étudié, étant plus je ­om etrik Çözümleme ve C ebir çalışm ıştım —amacıma
une. entre les parties de la philosophie, à katkıda bulunm aları gerekirm iş gibi görünen üç sanat
la logique, et entre les mathématiques, à
ya da bilim. Ama onları incelerken, | M antık açısın- [19]
l'analyse des géomètres et à l'algèbre, tr­
ois arts ou sciences qui semblaient devoir dan onun tasım larının ve öteki öğretilerinin çoğunun
contribuer quelque chose à mon dessein. yeni olanı ortaya çıkarmaktan çok bilinen şeyleri baş­
Mais, en les examinant, je pris | garde que.
kalarına açıklamada, ya da Lully’nin* sanatı gibi, b iri­
pour la logique, ses syllogismes et la plu­
part de ses autres instructions servent ne bilm ediği şeyler üzerine yargıda b u lunm aksızın
plutôt à expliquer à autrui les choses qu'on konuşma yeteneğini vermede daha iyi hizm et ettiğini
sait, ou même, comme l'art de Lulle, à gözledim . Ve gerçekte Mantık çok doğru ve çok iyi bir
parler, sans jugement, de celles qu'on ig­
nore. qu'à les apprendre. Et bien qu'elle
dizi ilke kapsıyor olsa da, aynı zamanda aralarına zarar­
contienne, en effet, beaucoup de préceptes lı ya da gereksiz öyle çok başkaları karışm ıştır ki, bun­
très vrais et très bons, il y en a toutefois ları birbirinden ayırmak hemen hem en henüz kabaca
tant d’autres mêlés parmi, qui sont ou nuis­
bile yontulmamış bir m erm er bloktan bir D iana ya da
ibles ou superflus, qu'il est presque aussi
malaisé de les en séparer, que de tirer une bir M inerva çıkarmak denli güçtür. Ve eskilerin Ç ö­
Diane ou une Minerve hors d'un bloc de zümlemesine ve m odernlerin Cebirine gelince, ikisinin
marbre qui n'est point encore ébauché. de yalnızca hiçbir yararları yok gibi görünen çok soyut
Puis, pour l'analyse des anciens et l’al­
gèbre des modernes, outre qu'elles ne
konular kapsamaları olgusu bir yana, birincisi betile­
s'étendent qu'à des matières fort abstraites, rin irdelenmesi ile her zaman öyle b ir yolda bağlıdır ki
et qui ne semblent d ’aucun usage, la prè- İmgelemi bütünüyle bitirip tüketm eden Anlağı işlete­
micrc est toujours si astreinte à la consid­
mez; ve İkincide kişi belli kural ve sim gelere öylesine
ération des figures, qu'elle ne peut exercer
l'entendement sans fatiguer beaucoup bağım lı tutulur ki, sonuç anlığın gelişim ine katkıda
l'imagination; cl on s'est tellement assu­ bulunan bir bilim yerine karışık ve bulanık [confus et
jetti, en la dernière, à certaines règles et obseur] olan ve onu sıkıntıya düşüren b ir sanatın oluş­
à certains chiffres, qu'on en a fait un art
turulm asıdır. Bu beni bu üçünün üstünlüklerini kendi
confus et obscur qui embarrasse l’esprit,
au lieu d ’une science qui le cultive. Ce qui içinde kapsarken gene de eksikliklerinden bağışık bir
fut cause que je pensai qu'il fallait cher­ başka Y öntem in a ra ştırılm a sı g e re k tiğ i g ö rü şü n e
cher quelque autre méthode, qui, compre­ götürdü. Ve bir yasalar çokluğunun çoğu kez kötüler
nant les avantages de ces trois, fût exem
te de leurs déefàuts. El comme la multi­ için özürler sağlaması gibi, ve bu yüzden bir Devletin
tude des lois fournit souvent des excuses kendilerine sıkı sıkıya uyulan çok az yasası olduğunda
aux vices, en sorte qu’un État est bien çok daha iyi yönetilmesi gibi, yine böyle, Mantığı oluş­
mieux réglé, lorsque, n 'en ayant que fort
turan çok sayıda kural yerine, bütünüyle yeterli gördü­
peu, elles y sont fort étroitement ob­
servées; ainsi, au lieu de ce grand nom­ ğüm d ördünü bulacağım a inandım , y eter ki hiçb ir
bre de préceptes dont la logique est zaman tek b ir durum da bile o nlara uym ayı gözardı
composée, je crus què j'au rais assez des etmeme gibi sağlam ve sürekli bir karara sarılayım. | [20]
quatre suivants, pourvu que je prisse une
Terme et constante résolution de ne man­
7. Bunlardan birincisi doğru olduğunu açıkça bilme­
quer pas une seule fois à les observer. | diğim hiçbirşeyi doğru olarak kabul etmemekti: başka
7- Le premier était de ne recevoir jamais b ir deyişle, iveğenlikteıı ve önyargıdan dikkatle kaçın-
aucune chose pour vraie, que je ne la con­
nusse évidemment être utile: c'est-à-dire ’ (Raymond ya da Ramon Lully <?1235-1315): İspanyol gizemci ve
d'éviter soigneusement ta précipitation et misyoner. Başlıca yapıtları Ars generalis sive magna ve ütopya romanı
la prévention; et de ne comprendre rien de Blaquertıa.\

23
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

mak, ve anlığıma kuşku duymak için hiçbir fırsat bula­ plus en mes jugements, que ce qui se présente­
rait si clairement et si distinctement à mon
mayacağını denli açık ve seçik olarak sunulmayan hiç-
esprit, que je n'eusse aucune occasion de le
birşey üzerine yargıda bulunmamaktı. mettre en doute.
8. İkincisi araştırdığım güçlüklerin her birini ola­ 8. Le second, de diviser chacune des diffi­
cultés que j'examinerais, en autant de par­
bildiği denli, ve en iyi yolda çözülebilmesi için gerekli
celles qu’il se pourrait, et qu’il scrail requis
olduğu denli çok sayıda parçaya bölmekti. pour les mieux résoudre.
9. Üçüncüsü düşüncelerim i bir düzene göre yönet­ 9. Le troisième, de conduire par ordre mes
m ekti, öyle bir yolda ki, en yalın ve anlaması en kolay pensées, en commençant par les objets les
plus simples et les plus aisés à connaitie, pour
nesnelerle başlayarak adım adım ya da derece derece
monter peu à peu, comme par degrés, jus-
en bileşik olanın bilgisine ulaşılacak, ve bunu yapar­ ques à la connaissance des plus composés; et
ken birbirlerini doğallıkla izlemeyenler arasında bile supposant même de l’ordre entre ceux qui ne
bir düzen varsayılacaktı. se précèdent point naturellement les uns les
autres.
10. Ve sonuncusu bana tüm durum larda hiçbirşeyi 10. Et le dernier, de faite partout des dé­
atlamadığım inancasını verecek denli tam bir sırala­ nombrements si entiers, et des revues si géné­
ma ve o denli genel bir gözden geçirme yapmaktı. rales, que je fusse assuré de ne rien omettre.
11. Ces longues chaînes de raisons, toutes
11. Geometricilerin en güç tanıtlamalara ulaşmak için
simples et faciles, dont les géomètres ont cou­
yararlandıkları bu uçun ama yalın ve kolay uslamlama tume de se servir, pour parvenir à leurs plus
zincirleri beni insan bilgisinin erişebileceği herşeyin difficiles démonstrations, m ’avaient donné
aynı yolda birbirini izleyebileceğini, ve yalnızca doğru occasion de m ’imaginer que toutes les
choses, qui peuvent tomber sous la connais­
olmayan herhangi birşeyi doğru olarak kabul etm ek­ sance des hommes, s ’entresuivent en même
ten kaçınm amız ve b ir vargıyı ötekinden çıkarsayabil­ façon, et que. pourvu seulement qu’on
mek için zorunlu olan düzene her zamau/likkat etmemiz s’abstienne d ’en recevoir aucune pour vraie
qui ne le soit, et qu’on garde toujours l’ordre
koşuluyla, sonunda kendisine ulaşamayacağımız den­
qu’il faut, pour les déduire les unes des au­
li uzak ya da ortaya çıkaramayacağımız denli gizli olan tres, il n’y en peut avoir de si éloignées, aux­
hiçbirşeyin olamayacağını imgelemeye götürdü. Ve baş­ quelles enfin on ne parvienne, ni de si
[21] lamak için nelerin | gerekli olduğunu bulmada pek cachées qu’on ne découvre. Et je ne fus pas
beaucoup en | peine de chercher par les­
sıkıntı çekm edim , çünkü bunların en yalın ve ayrım- quelles il était besoin de commencer: car je
sanması en kolay şeyler olduğunu daha şimdiden bili-- savais déjà que c ’était par les plus simples et
yordum ; ve bugüne dek B ilim lerdegeıçekliği aramış les plus aisées à connaître; et considérant
qu’entre tous ceux qui ont cidevant recherché
olanlar arasında belli tanıtlamalar, eş deyişle pekin ve
la vérité dans les sciences, il n ’y a eu que les
açık nedenler bulmayı başaranların yalnızca matematik­ seuls mathématiciens qui ont pu trouver
çiler olduğunu düşünerek, araştırm alarını aynı yolda quelquc’s démonstrations, c ’est-à-dire quel­
sürdürm üş olduklarından kuşku duymadım; ayııı za­ ques raisons certaines et évidentes, je ne
doutais point que ce ne fût par les mêmes
manda bunu yaparken anlığımın gerçeklik ile beslenme­
qu’ils ont examinées; bien que je n ’en es­
ye alışması ve yanlış uslamlamalarla doyum bulmaması pérasse aucune autre utilité, sinon qu’elles
dışında herhangi bir yarar beklentisine girmedim. Ama accoutumeraient mon esprit à se repaître de
herşeye karşın M atematik ortak adını alan tüm o tikel vérités, et ne se contenter point de fausses
raisons. Mais je n ’eus pas dessein, pour cela,
bilim leri öğrenm eye çabalama gibi bir amacım olm a­ de tâcher d ’apprendre toutes ces sciences
dı; gene de nesnelerinin ayrı olmasına karşın, her zaman particulières, qu’on nonune communément
bu nesnelerde bulunan çeşitli ilişki ya da orantılardan mathématiques; et voyant qu’encore que leurs
objets soient différents, elles ne laissent pas
[rapports ou proportioııs] başka hiçbirşeyi irdeleme altı­
de s’accorder toutes, en ce qu’elles n ’y con­
na almamada anlaştıklarını görerek, yalnızca bu oran­ sidèrent autre chose que les divers rapports
tıları genel olarak irdelemenin ve bunu da onları ou proportions qui s ’y touvent. je pensai qu’il
yalnızca bilinm elerini kolaylaştırmaya en çok hizmet valait mieux que j ’examinasse seulement ces
proportions en général, et sans les supposer
eden nesnelerde varsayarak yapmanın daha iyi olaca­ que dans les sujets qui serviraient à m’en ren­
ğını düşündüm ; ama ne olursa olsun onları bu nesne­ dre la connaissance plus aisée; même aussi
lere sınırlamam söz kondsu olm adı, çünkü daha sonra sans les y astreindre aucunement, afin de les
pouvoir d ’autant mieux appliquer après à
onları uygulanabilir oldukları tüm nesnelere çok daha
tous les autres auxquels elles conviendraient
kolayca uygulayabildim. Sonra, bu orantıları kavraya­ Puis, ayant pris garde que, pour les connaître,
bilmek için zaman zaman her birini özel olarak irde- j ’aurais quelquefois besoin de les considérer

24
BOLÜM II: YÖNTEMİN BAŞLICA KURALLARI

chacune en particulier, c l quelquefois lemem, ve zaman zaman onları yalnızca bellem em ya da


seulement de les retenir, ou de les com­
birçoğunu birarada kavramam gerektiğine dikkat ederek,
prendre plusieurs ensemble, je pensai
que. pour tes considérer mieux en par­ onları özel olarak daha iyi irdeleyebilmek için çizgiler olarak
ticulier, j e les devais supposer en des tasarlamam gerektiğini düşündüm, çünkü daha yalın ve im­
lignes. 1 cause que je ne trouvais rien de gelemime ve duyularıma seçik olarak | sunulabilmeye dalla [22]
plus simple, ni que je pusse plus dis­
tinctement représenter à | mou imagi­
uygun başka hiçbirşey bulam adım ; am a. bellenebilm eleri
nation et à mes sens; mais que, pour les ya da birçoğunun birden kavranabilmesi içiıı onları olanaklı
retenir, ou les comprendre plusieurs en­ olduğunca kısa belli simgeler [chiffres] yoluyla açıklam a­
semble. il fallait que je les expliquasse
mın zorunlu olduğunu gördüm ; ve bu amaç için gereken
par quelques chiffres, les plus courts
qu'il serait possible; et que, par ce moy­ şeyin G eometrik Çözümleme ve C ebirde en iyi olan her-
en. j ’emprunterais tout le meilleur de şeyi ödünç almam,-ve birinin tüm yanlışlarını öteki yoluy­
l'analyse géométrique et de l'algèbre, et la düzeltmem olduğun düşündüm .*
corrigerais tous les débuts de l'une par
l'autre.
/1 2 . A slında şunu ileri sürebilirim k i, seçm iş olduğum
12. Comme, en effet, j ’ose dire que birkaç kuralın sağın olarak izlenmesi bana bu iki bilim e
l'exacte observation de ce peu de pré­ yayılan soruların tümünü birbirinden ayırm ada öylesine
ceptes que j'avais choisis, me donna
kolaylık sağladı ki, en yalın ve genel olanla başlayarak, ve
telle facilité î démêler toutes les ques­
tions auxquelles ces deux sciences saptadığım her gerçeklikten başkalarının bulunuşu için bir
s’étendent, qu'en deux ou trois mois kural olarak yararlanarak, o soruları yoklam ak için kul­
que j'employai à les examiner, ayant landığım iki ya da üç ayda yalnızca bugüne dek çok güç
commencé par les plus simples et les
görülm üş olan birçok sorunun çözüm üne ulaşm akla kal­
plus générales, et chaque vérité que je
trouvais étant une règle qui me servait m adım , ama sonuna doğru bana henüz bilm ediğim soru­
après à en trouver d ’autres, non seule­ lar durum unda onları hangi araçla ve hangi düzeye dek
ment je vins 1 bout de plusieurs que
çözm enin olanaklı olduğunu belirleyebilecekm işim gibi
j'avais jugées autrefois très difficiles,
mais il nie sembla aussi, vers la fin, que göründü. Bunda belki de sîzlere çok kibirli görünüyor
je pouvais déterminer, en celles même olabilirim , am a ancak, her b ir sorun açısından saptanacak
que j'ignorais, par quels moyens, et tek bir gerçeklik olduğu için, onu bulm ayı başaran herke­
jusques où, il était possible de les ré­
soudre. En quoi je ne vous paraîtrai
sin onun açısından bilinebilecek herşey i bild iğ in i d ü ­
peut-être pas être fort vain, si vous con­ şünm ezseniz. Ö rneğin, kendisine A ritm etik öğretilm iş ve
sidérer. que. n'y ayant qu'une vérité de önceden verilen kurala göre b ir toplam a işlemi yapmış
chaque chose, quiconque la trouve en
olan çocuk ona verilen rakamların toplamı açısından insan
sait autant qu'on en peut savoir; et que,
par exemple, un enfant instruit en anlığının bilebilecek olduğu herşeyi bulduğundan emin
l’arithmétique, ayant fait une addition olabilir. Ç ünkü, son o larak, doğru düzeni izlem eyi ve
suivant ses règles, se peut assurer araştırmadaki tüm durum ları sağın olarak sıralamayı öğre­
d’avoir trouvé, touchant la somme qu'il
ten yöntem Aritmetik kurallarına pekinlik veren herşeyi
examinait, tout ce que l'esprit humain
saurait trouver. Car enfin la méthode kapsar. | [23]
qui enseigne i suivre le vrai ordre, cl à 13. Ama bu yöntemde en hoşuma giden şey onun aracı­
dénombrer exactement toutes les cir­ lığıyla usuma tüm şeylerde eğer eksiksiz olarak olm asa da
constances de ce qu'on cherche, con­
tient tout ce qui donne de la certitude en azından elimden geldiğince iyi olarak alıştırm a yaptı­
aux règles d'arithmétique. | rabileceğimden pekin olmamdı; ve bunun yanısıra, anlığı­
13. Mais ce qui me contentait le plus mın onu kullanırken kendini aşamalı olarak nesnelerini daha
de celte méthode, était que, par elle,
düzgün olarak ve daha seçik olarak tasarlamaya alıştırdığını
j’étais assuré d'user en tout de ma
raison, sinon parfaitement, au moins le anladım; ve bu yöntemi herhangi bir tikel nesneye bağla-
mieux qui fût en mon pouvoir; outre mayıp, onu Cebirde yaptığım gibi başka bilim lerin güçlük­
que je sentais, en la pratiquant, que lerine de eşit ölçüde yararlı olarak uygulam a konusunda
mon esprit s'accoutumait |>cu à peu à
concevoir plus nettement et plus dis­
kendime söz verdim. Bu nedenle ortaya çıkabilecek güç­
tinctement ses objets, et que, ne l'ayant lüklerin tüm ünü birden yoklama girişim ini göze almam
point assujettie à aucune matière par­ diyebirşey söz konusu olmadı; çünkü bunun kendisi yön-
ticulière, je nie promettais de l'app­
liquer aussi utilement aux difficultés ♦{Dcscancs söylemin bu bölümünü Kurallar' ında (özellikle 14ss) ayrın­
des autres sciences que j'avais fait à tılı olarak cic alır. Burada anıştırılan şey yöntemin ilk ürünü, Çözümsel
celles de l'algèbre. Non que. pour cela, Geometri kavramı vc Kartezyen Koordinatlardır.]

25
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

temin istediği düzene aykırı olurdu. Ama bu güçlük­ j ’osasse entreprendre d’abord d'examiner
toutes celles qui se présenteraient; car cela
lerin bilgilerinin henüz pekin lıiçbirşey kapsamadı­
même eût été contraire à l’ordre qu’elle
ğım bulduğum Felsefeden ödünç alman ilkelere prescrit. Mais, ayant pris garde que leurs
bağımlı olmaları gerekliğini görünce, hcrşeyden önce principes devaient tous être empruntés de la
onda pekinlik sağlamak için çalışmanın gerektiğini philosophie, en laquelle je n'en trouvais point
encore de certains, je pensai qu’il fallait, avant
düşündüm; ayrıca bu sorun dünyadaki en önemli sorun tout, que je tâchasse d ’y en établir; et que, cela
olduğu için, ve onda herşeyden çok iveğenlik ve önyar­ étant la chose du monde la plus importante, et
gıdan korkulm ası gerektiği için, içinde bulunduğum où la précipitation et la prévention étaient te
plus à craindre, je ne devais point entreprendre
yirm iüç yaşından çok daha olgun bir çağa erişiııceye d ’en venir â bout, que je n'eusse atteint un âge
dek üzerine gitmemem gerektiğini düşündüm; yine, bien plus mûr que celui de vingt-trois ans, que
herşeyden önce anlığım dan o güne dek kabul ettiğim j’avais alors; cl que je n’eusse, auparavant,
employé beaucoup de temps à m ’y préparer,
tüm yanlış görüşleri silerek, sonraki uslamlamalarım
tant en déracinant de mon esprit toutes les
için gereç olmaya uygun bir deneyimler birikimi elde nmauvaises opinions que j ’y avais reçues avant
ederek, ve önüm e koyduğum yöntem de adım adım ce tcinps-là, qu’en faisant amas de plusieurs
sağlamlaşabilmek için onda sürekli alıştırmalar yapa­ expériences, pour être après la matière de mes
raisonnements, et en m ’exerçant toujours en la
rak, kendimi çalışmaya hazırlamada oldukça uzun bir méthode que je m’étais prescrite, afin de m ’y
zaman kullanmam gerektiğini düşündüm. affermir de plus en plus.

BÖ LÜM TR O ISIÈM E PARTIE

1. Ve S on O l a r a k , içinde yaşadığımız evi yeniden


1. Et enfin, comme ce n’est pas assez, avant de
yapmaya başlamadan önce, kendimize yenideıı-ya- commencer à rebâtir le logis où on demeure,
que de l’abattre, et | de faire provision de
pım süresi boyunca içinde rahatça kalabileceğimiz matériaux et d ’architectes, ou s’exercer soi-
[24] bir başkasını sağlamadıkça onu yıkm ak, | gereçler même à l’architecture, et outre cela d ’en avoir
ve bir mimar bulm ak ya da kendim iz mimar olarak soigneusement tracé le dessin; mais qu’il faut
davranıp d ik k atle tasarın ın b ir çizim ini yapm ak aussi s'etre pourvu de quelque autre, où on
puisse être logé commodément pendant le
yeterli-olm adığı [çin—çünkü us beni yargılarımda temps qu’on y travaillera; ainsi, afin que je ne
kararsız olmaya zorlarken eylemlerimde öyle kalma­ demeurasse point irrésolu en mes actions, pen­
m am , ve yaşamımı elim den geldiğince mutlu olarak dant que la raison m’obligerait de ! ’être en mes
jugements, et que je nejaissasse pas de vivre
sürdürm eyi gözardı etm em em g erekir— , kendim dès lors le plus heureusement que je pourrais,
için şimdilik olsa olsa üç ya da dört düzgü içeren bir je me formai une morale par provision, qui ne
ahlak dizgesi oluşturdum , ve şimdi size bunları bil­ consistait qu’en trois ou quatre maximes, dont
je veux bien vous faire part.
dirm ek isliyorum. 2. La première était d’obéir aux lois et aux
2. Birincisi ülkem in yasa ve törelerine boyun eğ­ coutumes de mon pays, retenant constamment
mek, çocukluğum dan bu yana Tanrının kayrasıyla (a religion en laquelle Dieu m'a fait la grâce
bana öğretilm iş olan dine sürekli olarak sarılmak, ve d ’étre instruit dès mon enfance, et me gouver­
nant, en toute autre chose, suivant les opinions
tüm başka şeylerde kendim i birlikte yaşadığım en les plus modérées, et les plus éloignées de
sağ g ö rü lü in san ların d av ran ışla rın d a g en ellik le l'excès, qui fussent communément reçues en
kabul ettik leri en ö lçü lü , her aşırılıktan en uzak pratique par tes mieux sensés de ceux avec les­
quels j'aurais à vivre. Car, commençant dès
görüşlere göre yönetm ekti. Çünkü kendi görüşleri­ lors à ne compter pour rien les miennes
min tümünü b ir sınavdan geçirmeyi istediğim ve bu propres, à cause que je les voulais remettre
yüzden'onları birer sıfır saymaya başladığım için, en toutes à l'examen, j ’étais assuré de ne pouvoir
mieux que de suivre celles des mieux sensés.
sağduyulu insanların görüşlerini izlem ekten daha Et encore qu’il y en ait peut-être d ’aussi bien
iyisini yapamayacağıma emindim. Ve böyle kişilerin sensés, parmi les Perses ou les Chinois, que
bizim aram ızda olduğu gibi İranlılarm ve Çinlilerin parmi nous, il me semblait que le plus utile
arasında da olabilm elerine karşın, bana kendimi bir­ était de me régler selon ceux avec lesquels
j ’aurais à vivre; et que, pour savoir quelles
likte yaşamanı gereken insanlarla uyum içine yönet­ étaient véritablement leurs opinions, je devais
mek en uygunu gibi g öründü; ve o nların gerçi;*. plutôt prendre garde à ce qu’ils pratiquaient

26
BÖLÜM III: TÖREL KURALLAR

qu’à ce qu'ils disaient; non seulement 1 görüşlerini saptayabilmek için söylediklerinden çok yap­
cause qu’en la corruption de nos moeurs
tıklarını gözlemem gerektiğini düşündüm , çünkü yalnız­
il y a | peu de gens qui veuillent dire tout
ce qu'ils croient, mais aussi à cause que ca tavırlarım ızın bu yozlaşmış | durum unda inandıkları [251
plusieurs l'ignorent eux-mêmes; car herşeyi söylemeyi isteyen çok az insanın olm ası değil,
l'action de la pensée par laquelle on croit ama ayrıca inançları konusunda birçoklarının kendile­
une chose, étant différente de celle par la­
quelle on connaît qu’on la croit, elles
rinin bilgisiz olması da söz konusuydu; çünkü bizi bir
sont souvent l'une sans l’autre. Et entre şeye inandıran düşünce edim i ona inandığım ızı bilm e­
plusieurs opinions également reçues, je mizi sağlayandan ayrı olduğu için, biri çoğu kez öteki
ne choisissais que les plus modérées: tant
olm aksızın bulunur. Ve tümü de eşit ölçüde kabul edi­
à cause que ce sont toujours les plus
commodes pour la pratique, et vrai­ len birçok görüş arasında yalnızca en ılım lı olanları seç­
semblablement les meilleures, tous excès tim, çünkü hem bunlar her zaman kılgı için en uygunlan
ayant coutume d’être mauvais; comme ve büyük b ir olasılıkla en iyileridir—çünkü aşırı herşey
aussi alın de me détourner moins du vrai
chemin, en cas que je faillisse, que si.
genellik le k ö tü d ü r—, ve hem de, yanılgıya düşm em
ayant choisi l’un des ctrêmes, ç ’eQi été du rum unda, do ğ ru yoldan sapm am onu izlem em ge­
l’autre qu’il cfit fallu suivie. Et, parti­ rekirken aşırı o lanı seçtiğim de o lacağ ın d an daha az
culièrement, je mettais entre les excès
olacaktı. Ve özellikle özgürlüğün belli b ir ölçüde kısıt­
toutes les promesses par lesquelles on re­
tranche quelque chose de sa liberté. Non lanmasına götüren tüm üstenimleri de aşırı saydım. Ama
que je désapprouvasse les lois qui. pour iyi b ir amaç göz önüne alındığında zayıf ruhların tutar­
remédier à l'inconstance des esprits sızlığını giderebilmek için antların içilm esine ya da bizi
üüblcs. permettent, lorsqu'on a quelque
bon dessein, ou même, pour la sûreté du
o amacı yerine getirm e yüküm lülüğü altında bırakan
commerce, quelque dessein qui n'est qu sözleşm elerin yapılmasına izin veren yasaları değersiz
indiffèrent, qu’on fasse des voeux ou des görm em diye birşey söz konusu olm adı—ki am açların
contrats qui obligent à y persévérer; mais
bütünüyle ilgisiz olduğu tecim alanında bile güvenlik
i cause que je ne voyais au monde aucune
chose qui demeurât toujours en même için bu yaptırım getirilir; am a dünyada her zaman aynı
état, et que, pour mon particulier, je me durum da kalması gereken hiçbirşey bulam adığım için,
promettais de perfectionner de plus en ve özel olarak kendime yargılarımın adım adım iyileş­
plus mes jugements, et non point de les
rendre pires, j'eusse pensé commettre
meleri ve hiçbir zaman kötüleşm em eleri konusunda söz
une grande faute contre le bon sens, si. verdiğim için, eğer bir zam anlar bir şeyi iyi saydığım
pource que j'approuvais alors quelque için onu ya o belki de iyi olmaya ya da ben onu öyle g ö r­
chose, je me fusse obligé de la prendre
meye son verdikten daha sonraki bir zamanda da iyi ola­
pour bonne encore après, lorsqu’elle
aurait peut-être cesse de l'être, ou que rak görmek zorunda kalacak olsaydım, sağ duyuya karşı
j'aurais cesse de l'estimer telle. ciddi bir suç işlemiş olduğum u düşünecektim .
3. Ma seconde maxime était d'être le 3. İkinci düzgüm eylem lerim de elim den geldiğince
plus ferme et le plus résolu en n u s ac­
tions que je pourrais, et de ne suivre | pas
kararlı ve kesin olm ak, ve en kuşkulu görüşleri bile bir
moins constamment les opinions les plus kez onlar | açısından karar verdikten sonra sanki bütü- [26]
douteuses, lorsque je m ’y serais une fois nüyle güvenilirm iş gibi duraksam adan izlem ekti. Bun­
déterminé, que si elles eussent été très da kendilerini b ir orm anda yitirm iş bulduklarında ilkin
assurées. Imitant en ceci les voyageurs
qui, se trouvant égarés en quelque forêt, b ir yana sonra bir başkasına dolanıp durm am aları, ama
ne doivent pas errer en tournoyant, tantôt hiçbir biçimde tek b ir yerde durup kalm am aları gerek­
d'un côté, tantôt d ’un autre, ni encore tiğini de bilen, tersine ayııı yönde ellerinden geldiğince
moins s’arrêter en une place, mais
doğru olarak yürüm eyi sürdürm ek ve belki de başlan­
marcher toujours le plus droit qu'ils
peuvent vers un même côté, et ne le gıçta onları seçim lerinde belirlem iş olan şey yalnızca
changer point pour de faibles raisons, en­ şans olsa bile herhangi bir önem siz nedenle sapm adan
core que ce n'ait peut-être été au com­ ilerlem ek zorunda o ld u k la rın ı anlayan g ezg in le rin
mencement que le hasard seul qui les ait
déterminés à le choisir: car, par ce örneklerini izlemeliydim; bu yolla tam olarak istedikle­
moyen, s’ils ne vont justement où ils ri yere ulaşam asalar bile, hiç olm azsa sonunda b ir yere
désirent. Us arriveront au moins à la fin varacak ve büyük bir olasılıkla orada kendilerini bir
quelque part, où vraisemblablement ils
orm anın ortasında kalmış bulm aktan dalıa iyi b ir d u ­
seront mieux que dans le milieu d’une
foret. Et ainsi, les actions de la vie ne rumda olacaklardır. Ve benzer olarak yaşamda eylem ler
•oûlïrant souvent aucun délai, c’est une çoğu kez hiçbir gecikmeye izin verm edikleri için, çok

27
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

açıktır ki ne zaman en doğru görüşleri ayırdetmek gü­ vérité très certaine que, lorsqu'il n'est pas
en notre pouvoir de discerner les plus
cüm üzün ötesinde ise en olası olanları izlememiz gere­
vraies opinions, nous devons suivre tes
kir; ve giderek herhangi b ir görüşte bir başkasından plus probables; et même, qu'encore que
daha büyük bir olasılık görm esek bile, gene de herhan­ nous ne remarquions point davantage de
gi birine karar vermeli ve daha sonra onu kılgı ile iliş­ probabilité aux unes qu'aux autres, nous
devons néanmoins nous déterminer à
kisinde bundan böyle kuşkulu olarak değil, ama bizi quelques-unes, et les considérer après, non
onun üzerine karar vermeye götüren nedenin çok doğ­ plus comme douteuses, en tant qu’elles se
ru ve çok pekin olarak biliniyor olması ölçüsünde çok rapportent à la pratique, mais comme très
vraies et très certaines, à cause que la
doğru ve çok pekin olarak görm eliyiz. Ve bundan böy­
raison qui nous y a fait déterminer, se
le bu ilke sonradan kötü olarak yargılayacakları şeyleri trouve telle. Et ceci fut capable dès tors de
iyi sayarak yapmak için her tür tutarsızlığa izin veren me délivrer de tous les repentirs ci les
zayıf ve kararsız ruhların duyunçlarını genellikle rahat­ remords, qui ont coutume d'agiter les
consciences de ces esprits faibles et chan­
sız eden tüm pişm anlık ve tövbeden kurtulm am için celants, qui sc laissent aller inconstam-
yeterli oldu. ment à pratiquer, comme bonnes, les
4. Üçüncü düzgüm her zaman talihten çok kendimi choses qu’ils jugent après être mauvaises.
4. Ma troisième maxime était de tâcher
[27] yenmeye, | ve dünyanın düzeninden çok kendi istekleri­
toujours | plutôt à me vaincre que la fortu­
mi değiştirmeye, ve genel olarak kendi düşüncelerimiz­ ne, et à changer mes désirs que l'ordre du
den başka bütünüyle gücüm üz için'de olan hiçbirşeyin monde; et généralement, de m ’accoutumer
olm adığı inancına alışmaya çalışm aktı, öyle ki dışımız­ à croire qu'il n ’y a rien qui soit entièrement
en notre pouvoir, que nos pensées, en sorte
da olan şeyler açısından elimizden geleni yaptıktan son­ qu’après que nous avons fait notre mieux,
ra, işlerim izin kötüye gitm esinin bizim payımıza bir touchant les choses qui nous sont exté­
başarısızlık olması saltık olarak olanaksızdı. Ve yalıyz- rieures, tout ce qui manque de nous réussir
est, au regard de nous, absolument impos­
ca bu bana gelecek için elde edebileceğim in ötesinde
sible. Et ceci seul me semblait être
herhangi birşeyi istememin önüne geçmek ve böylece suffisant pour m ’empèchcr de rien désirer
hoşnut olmak için yeterli göründü. Çünkü istencimiz à l’avenir que je n’acquisse, et ainsi pour
doğal olarak bizi anlağımızın belli bir yolda erişilmesi me rendre content. C ar notre volonté ne se
portant naturellement à désirer que les
olanaklı olarak sunduğundan başka şeyleri istemeye choses que notre entendement lui repré­
götürmediği için, açıktır ki eğer dışım ızda olan tüm iyi sente en quelque façon comme possibles, il
şeyleri eşit ölçüde gücüm üzün de dışında görürsek, est certain que, si nous considérons tous les
doğuşum uzla ilgili görünen iyi şeylerden bizim olm a­ biçns qui sont hors de nous comme
également éloignés de notre pouvoir, nous
yan bir kusurdan ötürü yoksun kaldığımızda onlardan n’aurons pas plus de regrets de manquer de
vazgeçm ede Ç in ya da M eksika k rallık ları bize ait ceux qui semblent être dus à" noire
olm adığı için duyduğumuzdan daha büyük bir pişman­ naisancc, lorsque nous en serons privés
sans notre foute, que nous avons de ne
lık duymayız; ve benzer olarak, zorunluğu erdeme çe­
posséder pas les royaumes de la Chine ou
virmek denilen şeyi yaparak, eğer hasta isek iyi, eğer de Mexique; et que faisant, comme on dit.
hapiste isek özgür olmayı, şimdi bedenlerim izi elmas de nécessité vertu, nous ne désirerons pas
gibi bozulmaz bir tözden oluşturm ayı ya da kuşlar gibi davantage d ’élrc sains, étant malades, ou
d’ôtre libres, étant en prison, que nous fai­
uçmak için kanatlarım ızın olm asını istem ekten daha sons maintenant d ’avoir des corps d’une
çok istemememiz gerekir. A m a kendine herşeyi bu ba­ matière aussi peu corruptible que les dia­
kış açısından görm e alışkanlığını kazandırmanın uzun mants, ou des ailes pour voler comme les
oiseaux. M aisj’avoue qu’il est besoin d ’un
alıştırm aları ve sık yinelenen meditasyonları gerektir­
long exercice, et d ’une méditation souvent
diğini kabul ediyorum; ve inanıyorum ki eski zaman­ réitérée, pour s'accoutumer à regarder de
larda kendilerini talihin imparatorluğundan kurtarmayı ce biais toutes les choses; et je crois que
başarabilen, ya da acılarına ve yoksulluklarına karşın c ’est principalement en ceci que consistait
le secret de ces philosophes, qui ont pu
m utluluklarında tanrıları ile yarışabilen felsefecilerin autrefois se soustraire de l’empire de la
[28] gizi başlıca bunda | bulunacaktır. Çünkü hiç durmadan fortune, et malgré les douleurs et la pauv­
k endilerine doğan ın dayattığı sın ırları düşünm ekle reté. disputer de la félicité avec leurs |
dieux. Car, s ’occupant sans cesse à consi­
uğraşarak, kendilerini düşüncelerinden başka hiçbirşe­
dérer les bornes qui leur étaient prescrites
yin güçleri içinde olm adığına öylesine eksiksiz olarak par la nature, ils sc persuadaient si parfaite­
inandırdılar ki, başka şeyler için herhangi bir duygu- ment que rien n ’était en leur pouvoir que

28
BÖLÜM III: TÖREL KURALLAR

leurs pensées, que cela seul éiaii suffisant


nun [affeetion J önüne geçmek için bu kanı tek başına
pour les em pêcher d'avoir aucune affection
pour d 'a u tres choses: cl ils disposaient
yeterli oldu; ve duyguları üzerinde öylesine saltık bir
d'elles si absolument, qu'ils avaient en cela denetim leri vardı ki, doğa ya da talih tarafından ne
quelque raison de s'estim er plus riches, et denli kayırılm ış olurlarsa olsunlar bu felsefeden yok­
plus puissants, et plus libres, et plus heu­
sun oldukları için am açladıklarına hiçbir zaman vara­
reux, qu'aucun des autres hommes, qui,
n'ayant point cette philosophie, tant favo­ mayan başka insanlar karşısında kendilerini haklı olarak
risés de la nature et de la fortune qu'ils daha varsıl ve daha güçlü, daha özgür ve daha mutlu say­
puissent être, ne disposent jam ais ainsi de dılar.
tout ce qu’ils veulent.
5. Enfin, pour conclusion de celte morale,
5. Son o larak , ve bu ahlak ilkesinin vargısı olarak,
je m 'avisai de faire une revue sur les insanların bu yaşamdaki çeşitli uğraşlar arasında en iyi­
diverses occupations qu’ont les hommes en sini seçmeye çalışabilm eleri için bunların bir değerlen­
celle vie. pour tâcher à faire choix de la
dirm esini yapma görevini üstlendim . Ve başkalarının
meilleure; et sans que je veuille rien dire
de celles des autres, je pensai que je ne işlerine ilişkin herhangi birşey söylem eyi istem eksi­
pouvais mieux que de continuer en celle-là zin, girişm iş bulunduğum işi sürdürm ekten, daha açık
même où je me trouvais, c ’csi-à- dite, que olarak, bütün yaşam ım ı Usumu geliştirm ekle u ğ raş­
d'em ployer touic ma vie â cultiver ma
maya adam aktan ve önüm e koyduğum Y öntem e göre
raison, et m'avancer, autant que je pourrais,
en la connaissance de la vérité, suivant la kendim i gerçekliğin bilgisinde olanaklı olduğu ö lçü ­
méthode que je m 'étais prescrite. J'avais de ilerletm ekten daha iyisini yapamayacağımı d ü şün­
éprouvé de si extrêmes contentements, düm . Bu yöntem i kullanmaya başladıktan bu yana
depuis que j ’avais commencé à me servir de
cette méthode, que je ne croyais pas qu'on
yaşadığım doyum öylesine büyük oldu k i, bu yaşam ­
en pût recevoir de plus doux, ni de plus da daha tatlısının ya da daha suçsuzunun bulunabile­
innocents, en cette vie: er découvrant tous ceğine inanam adım ; h er gün onun aracılığıyla bana
les jo u rs par son moyen quelques vérités,
yeterince önem li görünen ama başkalarının genellikle
qui me semblaient assez importâmes, et
communément ignorées des autres hom­ bilgisizi oldukları kimi gerçeklikleri keşfettim; ve bun­
mes, la satisfaction que j'e n avais remp­ ların bana verdikleri doyum anlığımı öylesine doldur­
lissait tel lemciu mon esprit que tout le reste du ki, geri kalan hiçbirşey beni ilgilendirmiyor göründü.
ne me touchait point. Outre que les trois
Ve, bunun yanısıra, önceki üç düzgü yalnızca | kendi- [29|
maximes précédentes n'étaient {fondées
que sur le dessein que j'avais de continuer mi eğitmeyi sürdürme tasarım üzerine kuruluydu; çünkü
à m ’instruire: car Dieu nous ayant donné à Tanrı her birim ize doğruyu yanlıştan ayırdetm ek üzere
chacun quelque lumière pour discerner le b ir ışık verdiği için, görev için olgunlaşır olgunlaşm az
vrai d’avec le faux, je n'eusse pas cru me
devoir contenter des opinions d ’autrui un başkalarının görüşlerini yoklamak için kendi yargımı
seul moment, si je ne me fusse proposé kullanmayı göz önüne almamış olsaydım, onlarla yetin­
d’employer mon propre jugement â les mem gerektiğini b ir an bile kabul edemezdim; ve eğer
examiner, lorsqû il serait temps; et je
herşeye karşın daha üstün görüşlerin olduğunu varsaya­
n'eusse su m'exem pter de scrupule, en les
suivant, si je n'eusse espéré de ne perdre rak onları bulm a konusunda hiçbir fırsatı kaçırmam a
pour cela aucune occasion d ’en trouver de gibi bir amacım olmamış olmasaydı, o görüşleri izleme­
meilleures, en cas q u 'il y en eût. Et enfin de kendimi duraksamadan bağışık tutamazdım. Son ola­
je n'eusse su borner mes désirs, ni être
cornent, si je n'eusse suivi un chemin par
rak. eğer bana yalnızca yetenekli olduğum tüm bilgileri
lequel, pensant être assuré de l'acquisition değil am a ayrıca her zaman gücümün içersinde olan tüm
de toutes les conoaissanccs dont je serais iyi şeyleri de kazanacağım inancasını verdiğini düşündü­
capable, je le pensais être, par même m o­
ğüm bir yolu izlememiş olsaydım, isteklerimi kısıtlamayı
yen, de celle de toit; les vrais biens qui se­
raient jamais en mon pouvoir; d ’autant que, olduğu gibi elim dekilerle yetinmeyi de başaramazdım;
notre volonté ne se portant à suivre ni â fuir vc anlağım ız bize birşeyi iyi ya da kötü olarak sunm a­
aucune chose, que selon que notre enten­ dıkça istencim izin bizi o şeyin arkasından gitmeye ya
dement la lui représente bonne ou mauvaise,
il suffit de bien juger, pour bien taire, et de
da ondan kaçınmaya güdülememesi ölçüsünde, iyi dav­
juger le mieux qu'on puisse, pour (aire aussi ranabilm ek için bilgece yargıda bulunmak yeterlidir, ve
luut son mieux, c'cst-i-d ire pour acquérir en iyi yargı en iyi eylem i, başka b ir deyişle, kazanıl­
toutes les vertus, e t ensemble tous les autres m ası olanaklı tüm erdem lerin ve tüm başka iyi şeyle­
biens, q u'on puisse acquérir; cl lorsqu'on
est certain que cela est, on ne saurait
rin kazanılmasını getirir; kişi bu noktaya ulaşıldığından
manquer d ’être content. pekin olu r olm az, hoşnut olmaması olanaksızdır.
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

6. Böylece kendime bu düzgüler konusunda bir inan­ 6. Après m'étre ainsi assuré de ces
maximes, et les avoir mises à part, avec
ca verdikten sonra, vc onları kanılarım arasında her
les vérités de la foi, qui ont toujours été
zaman ilk yeri alm ış olan inanç gerçeklikleri [vérités de les premières en ma créance, je jugeai
la fo i) ile aynı yana koyduktan sonra, görüşlerim in geri que, pour tout le reste de mes opinions,
kalanı söz konusu olduğu sürece, kendimi onlardan kur­ je pouvais librement entreprendre de
m 'en défaire. Et d'autant que j'espérais
tarm a işine güvenle başlayabileceğim yargısında bulun­ en pouvoir mieux venir .1 bout, en con­
dum. Ve insanlarla söyleşi içinde ereğime bir süre dalıa versant avec les hommes, qu'en de­
bu düşüncelerin bana geldiği sıcak odaya kapanıp kal- meurant plus longtemps renferme dans
[30] makla | olduğundan daha çabuk ulaşabileceğimi umu- le poêle | où j'avais eu toutes ces
pensées, l'hiver n'était pas encore bien
dettiğim için, bir kez daha yola düşmek için kışın sonunu achevé que je me remis à voyager. Et en
bile beklem edim . Ve izleyen tüm dokuz yıl boyunca toutes les neuf années suivantes, je ne
oraya buraya dolaşmaktan, dünyanın sergilediği komedi­ fis autre chose que rouler çà et là dans
le monde, tâchant d 'y être spectateur
lerde bir oyuncu olm aktan çok bir seyirci olmaya çalış­ plutôt qu'acteur en routes les comédies
maktan başka birşey yapmadım; daha özel olarak önüme qui s’y jouent; et faisant particuliè­
gelen her bir sorun açısından onu kuşkulu kılabilecek ve rement réflexion, en chaque matière,
bizi yanıltabilecek lıerşey üzerine kafa yordum , ve bu sur ce qui la pouvait rendre suspecte, et
nous donner occasion de nous mé­
arada anlığım da daha önce oraya süzülm üş olabilecek prendre. je déracinais cependant de mon
tüm yanlışları kökünden söküp attırrî. Aslında yalnızca esprit toutes les erreurs qui s'y étaient
kuşkulanma uğruna kuşkulanan ve kendilerini her zaman puglisser auparavant. Non que j'im i­
tasse pour cela les sceptiques, qui ne
kararsızm ış gibi gösteren kuşkuculara öykünmeye çalış­ doutent que pour douter, et affectent
madım; çünkü, tersine, amacım yalnızca güven duygu­ d'être toujours irrésolus: car. au con­
su verecek sağlam bir zemine ulaşmak, ve kaya ya da kjli traire. tout mon dessein ne tendait qu'à
bulabilm ek için gevşek kumu ve çam uru yadsım aktı. m'assurer, et à rejeter la terne mouvante
et le sable, pour trouver le roc ou l’ar­
Bana öyle görünüyor ki bu işte oldukça başarılı oldum, gile. Ce qui me réussissait, ce me semb­
çünkü sınadığım önerm elerin yanılgı ya da pekinsizlik- le, assez bien, d ’autant que, tâchant à
ierini zayıf tahm inler yoluyla değil ama açık ve güveni­ découvrir la fausseté ou l'incertitude
des propositions que j'examinais, non
lir uslamlamalar yoluyla bulmaya çalışırken, kendisinden par de faibles conjectures, mais par des
her zaman yeterince güvenilir belli bir vargı çıkarama­ raisonnements clairs et assurés, je n’en
yacağım denli kuşkulu lıiçbirşey ile k arşılaşm adım , rencontrais point de si douteuses, que je
üstelik bu onun pekin hiçbirşey kapsamadığını çıkarsa- n'en tirasse toujours quelque conclusion
assez certaine, quand ce n'eût été que
maktan daha çoğu olmasa bile. Ve tıpkı eski bir evi yıkar­ cela même qu'elle rie contenait rien de
ken genellikle döküntünün b ir başkasının yapım ında certain. Et comme en abattant un vieux
kullanmak üzere saklanması gibi, yine öyle kötü temel­ logis, on en réserve ordinairement les
démolitions, pour servir à en bâtir un
lendirilm iş oldukların ı düşündüğüm tüm o görüşleri nouveau: ainsi, en détruisant toutes
yokederken çeşitli gözlem ler yaptım ve o zamandan bu celles de mes opinions que je jugeais
yana daha pekin olanları oluşturm ada bana yararlı olan être mal fondées, je faisais diverses ob­
birçok deneyim kazandım. Ve bundan da ötesi, kendim servations, cl acquérais plusieurs ex­
périences, qui m ’ont servi depuis à en
için saptadığım yöntem de alıştırm alar yapmayı sürdür­ établir de plus certaines. Et de plus, je
düm; çünkü genel olarak tüm düşüncelerimi onun kural­ continuais à m'cxercer en la méthode
ların a g ö re yönetm e k o n u su n d a d ik k atli olm am ın que je m ’étais prescrite; car, outre que
j’avais soin de conduire généralement
[31] yanısıra, | zaman zaman daha özel olarak onları mate­
toutes mes pensées selon ses règles, je
matiksel problem ler üzerinde, ya da başka bilimlere ait | ntc réservais de temps en temps
olm alarına karşın bu bilim lerin yeterince güvenilir bul­ quelques heures, que j ’employais par­
madığım tüm ilkelerinden ayırarak hemen hemen mate­ ticulièrement â la pratiquer en des dif­
ficultés de mathématique, ou même
m atiğin problem lerine benzer kılabildiğim başkaları aussi en quelques autres que je pouvais
üzerinde uygulam a işine de saatler ayırdım ve sonucu bu rendre quasi semblables à celles des
kitapta açım lanan birçok örnekte göreceksiniz.* Ve bu mathématiques, en les détachant de tous
yüzden görünüşte bir erinç ve suçsuzluk yaşamı sürdür- les principes des autres sciences, que je
ne trouvais pas assez fermes, comme
vous verrez que j'a i fait en plusieurs qui
•[Dioptrik, Meteorlar ve Geometri ilk kez aynı ciltle yayımlandılar.] sont expliquées en ce volume. Et ainsi.

30
BOLÜM III: TÖREL KURALLAR

sans vivre d ’autre façon, en apparence, menin ötesinde hiçb ir uğraşları olm adığı için hazzı
que ceux qui, n'ayant aucun emploi qu'à
erdem sizlikten ayırmanın incelemesini yapanlardan, ve
passer une vie douce et innocente, s'étu­
diera à séparer les plaisirs des vices, et boş zamanlarını bezginlik duymadan geçirebilmek için
qui, pour jo u ir de leur loisir sans s ’en­ kendilerini suçsuz ve iyi olan her tür oyalanmaya b ıra­
nuyer, usent de tous les divertissements kanlardan herhangi bir yolda ayrı yaşamaksızın, tasa­
qui sont honnêtes, je ne laissais pas de
poursuivre en mon dessein, et de profiter rım ı ilerletm eyi, ve belki de G erçekliğin b ilgisinde
en la connaissance de la vérité, peut- être yalnızca kitaplar okumaktan ve ‘kültürlüler’ [gens de
plus que si je n'eusse fait que lire des lettres] ile düşüp kalkmaktan başka hiçbirşey yapmamış
livres, ou fréquenter des gens de lettres.
olsaydım elde edebileceğim den çok daha fazlasını ka­
7. Toutefois, ces neuf ans s'écoulèrent
avant que j'eusse encore pris aucun parti, zanmayı sürdürdüm .
touchant les difficultés qui ont coutume 7. Bu dokuz yıl böylece eğitim lilerin tartışm a alış­
d’être disputées entre les doctes, ni com­ kanlığında oldukları güçlükler açısından herhangi bir
mencé à chercher les fondements d'au­
cune philosophie plus certaine que la
belirli konumu üstlenm eden, ya da sokak felsefesinden
vulgaire. Et l'exemple de plusieurs ex­ daha pekin herhangi b ir felsefenin tem elini aramaya
cellents esprits, qui, en ayant eu ci-devant başlamadan akıp gitti. Ve benden önce aynı şeyi yap­
le dessein, me semblaient n'y avoir pas
maya çalışm ış ama kanımca başarısızlığa uğram ış pek-
réussi, m 'y faisait imaginer tant de
difficulté, que je n'eusse peut-être pas çok eşsiz insanın örneği gözümde güçlüğünü öylesine
encore sitôt osé l'entreprendre, si je büyüttü ki, eğer dışarda birinin hedefe daha şim diden
n'eusse vu que quelques- uns faisaient ulaştığım söylentisini yaydığını öğrenm em iş olsaydım ,
déjà courre le bruit que j'e n étais venu à
bout. Je ne saurais pas dire sur quoi ils
belki de bu girişim i üstlenmeyi göze almamam gerekir­
fondaient cette opinion; et si j'y ai con­ di. Bu görüşü neye dayandırdıklarını söyleyemem; eğer
tribué quelque chose par mes discours, ce söyleşilerim in* buna herhangi b ir katkısı olm uşsa, bu
doit avoir été en confessant plus ingé­
benim bilgisizliğimi çok az çalışmış olanların genellik­
nument ce que j'ignorais, que n'ont cou­
tume de faire ceux qui ont un | peu étudié, le yaptıklarından daha safça açığa | vurm am dan, ve [32]
et peut-être aussi en faisant voir les raisons belki de ayrıca herhangi b ir öğreti ile övünm ekten çok,
que j ’avais de douter de beaucoup de cho­ beni başkalarının pekin saydıkları birçok şeyden kuş­
ses que les autres estiment certaines, plu­
tôt qu'en me vantant d'aucune doctrine.
ku duymaya götüren nedenleri ortaya sermemden doğ­
Mais ayant le coeur assez bon pour ne muş olmalıdır. A m a olduğumdan başka türlü görülmeyi
vouloir point qu'on me prit pour autre que istemeyecek denli yürekten olduğum için, tüm gücüm ­
je n'étais, je pensai qu'il fallait que je
le kendimi bana verilen bu üne yaraşır kılmaya çalışmak
tâchasse, par tous moyens, à me rendre
digne de la réputation qu'on me donnait: zorunda olduğum u düşündüm ; ve tam sekiz yıl önce bu
et il y ajustement huit ans, que ce désir me istek beni herhangi b ir tanışıklığın olanaklı olduğu her
fit résoudre à m'éloigner de tous les lieux yerden uzaklaşma ve buraya, öyle b ir ülkeye çekilm e
où je pouvais avoir des connaissances, et à
kararına götürdü ki, orada uzun süren savaşlardan son­
me retirer ici, en un pays où la longue du­
rée de la guerre a fait établir de tels ordres, ra kurulan düzende sürekli ordular görünürde yalnızca
que les armées qu'on y entretient ne semb­ y u rtta şla ra b a rışın m eyvalarından d ah a büyük b ir
lent servir qu’à faire qu'on y jouisse des güvenlikle daha çok yararlanm a olanağını sağlam ak
fruits de la paix avec d'autant plus de
sûreté, et où parmi la foule d’un grand için k u llan ılıy o rd u ;! ve o rada, başkalarının işlerine
peuple fort actif, et plus soigneux de ses burnunu sokm aktan çok kendi işleriyle uğraşan büyük
propres affaires, que curieux de celles ve çok etkin bir ulusun kalabalığı ortasında, en kala­
d'autrui, sans manquer d ’aucune des com­
balık k en tlerin rah atlık ların ın İliç b irin d en yoksun
modités qui sont dans Ifs villes les plus
fréquentées, j ’ai pu vivre aussi solitaire et olmaksızın en ıssız çöllerde olduğu denli yalnız ve çeki­
m iré que dans les déserts les plus écartés. nik olarak yaşayabilirdim.

•[O sıralarda yer alan böyle tanışmalardan biri Paris'te Chandoux


adında bir papalık elçisi ile yapıldı. Dcscartcs'ın kendi sözleri Adam
ve Tannery, Cilt I , s. 213'te aktarılıyor.]
tlD cscancs Hollanda’ya yerleştiğinde 35 yasındaydı (1628/9).]

31
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

B O L Ü M IV Q UATRIÈME PARTIE

1. O r a d a yaptığım ilk m editasy o n lard an size söz 1. Je ne sais si je dois vous entretenir des
etmemin yerinde olup olmayacağını bilmiyorum, çün­ premières méditations que j'y ai faites; car
elles sont si métaphysiques et si peu com­
kü bunlar öylesine metafıziksel ve öylesine alışılm a­
munes. qu'elles ne seront peut-être pas au
dık bir türdedirler ki, belki de herkesin beğenisine goût de tout le monde. Et toutefois, afin
uygun düşmeyeceklerdir. Ama gene de attığım temel­ qu'on puisse juger si les fondements que
lerin yeterince sağlam olup olm adığının yargılanabil­ j'ai pris sont assez fermes, je me trouve en
quelque façon contraint d'en parler. J'avais
mesi için, onlara belli bir ölçüde değinm ek zorunda dés longtemps remarqué que, pour les
olduğum u görüyoru m . Ç ünkü uzun b ir süre önce moeurs, il est besoin quelquefois de suivre
zam an zam an gündelik dav ran ış açısından kişinin des opinions qu'on sait être fort incertaines,
tout de même que si elles étaient indubita­
bütünüyle güvenilm ez olduğunu b ildiği görü şleri,
bles, ainsi qu'il a été dit ci- dessus; nuis,
yukarıda belirtildiği gibi, sanki tam olarak tartışm a pource qu'alors je désirais vaquer seule­
götürm ez şeylerm iş gibi izlemesinin gerekli olduğu ment à la recherche de la véri | té, je pensai
dikkatim i çekm işti; am a bu durum da kendimi bütü- qu'il fallait que je fisse tout le contraire, et
que je rejetasse, comme absolument faux,
[33] nüyle G erçeklik arayışına | verm eyi islediğim den, tout ce en quoi je pourrais imaginer le
benim için tam tersi olan bir yolu izlemenin, ve hak­ moindre doute, afin de voir s'il ne resterait
kında en küçük bir kuşku zem ini tasarlayabildiğim point, après cela, quelque chose en ma
herşeyi daha sonra inandıklarım arasında bütünüyle créance, qui fût entièrement indubitable.
Ainsi, à cause que nos sens nous trompent
pekin herhangi birşeyin kalıp kalmadığını görebilmek quelquefois, je voulus supposer qu’il n‘y
için saltık olarak yanlış sayıp yadsım anın zorunlu avait aucune chose qui fut utile qu’ils nous
olduğunu düşündüm . Böylece. duyularım ız zaman^ la font imaginer. Et pource qu'il y a des
hommes qui se méprennent en raisonnant,
zaman bizi aldattıkları için, hiçbirşcyitı lam olarak onu même touchant les plus simples matières de
duyular yoluyla imgelediğimiz gibi olmadığını varsay- géométrie, et y font des paralogismes,
mayı istedim. Ve uslamlamalarında yanılgıya düşen ve jugeant que j ’étais sujet i faillir, autant
giderek en yalın G eom etri sorunları konusunda bile qu'aucun autre, je rejetai comme fausses
toutes les raisons que j ’avais prises aupara­
bozukvargılar üreten insanlar olduğu için, kendimin vant pour démonstrations. Et enfin, consid­
de yanılgıya başka herhangi biri denli açık olduğum érant que toutes les mêmes pensées, que
yargısına varınca, dalıa önce tanıtlamalar olarak değer­ nous avons étant éveillés, nous peuvent aus­
si venir, quand nous dormons, saas qu'il y
lendirdiğim nedenlerin tümünü yanlış sayıp yadsıdım. en ait aucune, pour lors, qui soit vraie, je
Ve son olarak, uyanıkken taşıdığım ız aynı düşüncele­ me résolus de feindre que toutes les choses
rin tümü de o sırada hiç biri doğru olm aksızın bize qui m'étaient jamais entrées en l'esprit,
uykuda da gelebileceği için, herhangi bir biçimde anlı­ n'étaient non plus vraies que les illusions de
mes songes. Mais, aussitôt après, je pris
ğım a girm iş olan herşeyin düşlerim in yanılsam aların­ garde que. pendant que je voulais ainsi
dan daha doğru olmadığını kabul etmeye karar verdim. penser que tout était faux, il fallait néces­
Ama hemen sonra ayrımsadım ki, böyle her şeyi yan­ sairement que moi, qui le pensais, fusse
quelque chose. Et remarquant que cette
lış olarak düşünm eyi isterken, gene de bunu düşünen
vérité: je pense, donc je suis, était si ferme
benim birşey olmam zorunluydu. Ve bu düşünüyorum, et si assurée, que toutes les plus extrava­
öyleyse varım, “je pense, d o n c je s u is " gerçekliğinin gantes suppositions des sceptiques n'étaient
kuşkucuların en aşırı sayıltılarmm hiç birinin sarsama- pas capables de l'ébranler, je jugeai que je
pouvais la recevoir, sans scrupule, pour le
yacağı denli sağlam ve güvenilir olduğunu görünce, premier principe de la philosophie, que je
hiç duraksamadan onu aram akta olduğum Felsefenin cherchais.
ilk ilkesi olarak kabul edebileceğim yargısına ulaştım. 2. Puis, examinant avec attention ce que
2. Bundan sonra, ne olduğumu dikkatle irdeleyerek,j’étais, et voyant que je pouvais feindre que
je n'avais aucun corps, et qu'il n'y avait
hiçbir bedenim in olm adığını ve içinde olabileceğim aucun monde, ni aucun lieu où je fusse; |
hiçbir dünyanın ve hiçbir yerin olm adığını tasarlaya- mais que je ne pouvais pas feindre, pour
[34] bileceğim i, | am. gene de tüm bunlara karşın kendi­ cela, que je n'étais point; et qu'au contrai­
min olm adığını tasarlayam ayacağım ı gördüm . Tam re, de cela même que je pensais à douter de
la vérité des autres choses, il suivait très
tersine, başka şeylerin gerçekliğinden kuşku duymayı évidemment et très certainement que
düşünm em olgusunun kendisinden çok açık olarak ve j'étais; au lieu que. si j ’eusse seulement

32
BÖLÜM IV: METAFİZİĞİN TEMELLERİ

cessé de penser, encore que tout le reste ç o k p ekin o lara k var o ldu ğ u m so nucunun çık tığ ın ı
de ce que j'av ais jam ais imaginé, eût été
vrai, je n'avais aucune taison de croire anladım . Ö te yandan, eğer düşünm eye b ir kez son ver­
quej 'eusse été: je connus de l i que j'étais m iş olsaydım , im gelem iş olduklarım ın tüm geri kalanı
une substance dont toute l’essence ou la gerçekten varolmuş olsalardı bile, kendim in varolduğu­
nature n 'e st que de penser, c i qui, pour
na inanm ak için h içb ir nedenim k alm azdı. Bundan
être, n 'a besoin d ’aucun lieu, ni ne
dépend d'aucune chose matérielle. En benim bütün özü ya da doğası yalnızca düşünm ek olan
sorte que ce m oi, c'est-à-dire l'âm e par b ir töz olduğum u, ve varlığım için herhangi bir yere
laquelle je suis ce que je suis, est entière­ gerek olm adığını, ne de hiçbir özdeksel şeye bağım lı
ment distincte du corps, et même qu'elle
olm adığım ı anladım . Ö yle ki bu “B en ,” eş deyişle, beni
est plus aisée à connaître que lui, et
qu'encore q u ’il ne fût point, elle ne ben yapan ruh bedenden bütünüyle ayrıdır, ve onu bil­
laisserait pas d 'être tout ce qu’elle est. mek bedeni bilm ekten de kolaydır; ve beden var olm a­
3 . A près cela, je considérai en général saydı bile, ruh ruh olmaya son verm ezdi.
ce qui est requis à une proposition pour
être vraie e t certaine: car, puisque je ven­ 3. Bunun üzerine genel olarak bir önermede onun doğ­
ais d'en trouver une que je savais être tel­ ru ve pekin olabilm esi için neyin gerekli olduğunu d ü ­
le, je pensai que je devais aussi savoir en şündüm ; çünkü böyle olduğunu bildiğim birini şimdi
quoi consiste cette certitude. Et ayant re­
b ulduğum için, bu pekinliğin neden oluştuğunu da bil­
marqué q u 'il n 'y a rien du tout en ceci: je
pense, donc j e suis, qui m'assure que je m em gerektiğini düşündüm . Ve Düşünüyorum , öyleyse
dis la vérité, sinon que je vois tris claire­ varım önerm esinde düşünmek için var olm anın zorun­
ment que, pour penser, il faut être: je lu olduğunu çok açık olarak görmenin dışında beni onun­
jugeai que je pouvais prendre pour règle
générale, que les choses que nous concev­
la gerçekliği bildirdiğime inandıran hiçbirşey olmadığına
ons fort clairement et fort distinctement, dikkat ettikten sonra, çok açık olarak ve çok seçik o la­
sont toutes vraies; mais qu'il y a seule­ rak kavradığım ız tüm şeylerin gerçek olduklarını genel
ment quelque difficulté à bien remarquer
b ir kural olarak kabul edebileceğim yargısına ulaştım —
quelles sont celles que nous concevons
distinctement. am a gene de, seçik olarak kavradıklarımızın neler oldu­
4. En suite de quoi, faisant réflexion sur ğunu saptam ada belli b ir güçlük olduğunu anımsayarak.
ce que je doutais, et que. par conséquent, 4. Bunları izleyerek, ve kuşku duyduğum ve buna göre
mon être n 'é ta it pas tout parfait, car je
voyais clairement que c'était une plus |
varoluşum un bütünüyle eksiksiz olm adığı olgusu üze­
grande perfection de connaître que de rine düşünerek—çünkü bilmenin kuşku duymaktan daha
douter, je m 'avisai de chercher d 'où | büyük b ir eksiksizlik olduğunu açıkça gördüm —, be- (35|
j'avais appris à penser à quelque chose de nim kendim in olm uş olduğundan daha eksiksiz birşeyi
plus parlait que je n ’étais; et je connus
évidemment que ce devait être de quelque düşünm eyi nereden öğrendiğim i araştırmaya karar ver­
nature qui fut en effet plus parfaite. Pour dim ; vc açıkça anladım ki bu düşünce gerçekte daha ek­
ce qui est des pensées que j'avais de plu­ siksiz b ir doğadan geliyor olmalıydı. Gökyüzü, yeryüzü,
sieurs autres choses hors de moi, comme
ışık, sıcaklık ve başka binlercesi gibi dışım daki birçok
du ciel, de la terre, de la lumière, de la
chaleur, e t de mille autres, je n'étais point başka şeyin düşüncelerine gelince, bunların nereden gel­
tant en peine de savoir d ’où elles venai­ diklerini anlama konusunda fazla güçlük çekmedim, çün­
ent, à cause que, ne remarquant rien en kü, onlarda onları bana üstün kılıyor görünen hiçbirşey
elles qui me semblât les rendre supér­
ieures à m oi, je pouvais croire que, si
olm adığını görünce, eğer gerçek olsalardı, doğamın belli
elles étaient vraies, c ’étaient des dé­ b ir eksiksizliğinin olm ası ölçüsünde ona bağımlı olduk­
pendances de ma nature, en tant qu'elle larına, ve eğer gerçek olm asalardı, onları yokluktan elde
avait quelque perfection; et si elles ne
etm iş olduğum a, başka b ir deyişle, bendeki b ir eksik­
l'étaient pas, que je les tenais du néant,
e ’csl-à-dire qu'elles étaient en moi, likten ötürü bende olduklarına inanabilirdim . Ama bu
pource que j'av ais du défaut. M ais ce ne benim kendi varlığımdan daha eksiksiz bir Varlığın ideası
pouvait être le même de l'idée d'un être için doğru olam azdı, çünkü onu yokluktan kazanmak
plus parfait que le mien: car, de la tenir du
açıkça olanaksızdı; ve daha eksiksiz olanın daha eksik
néant, c 'é ta it chose manifestement im­
possible; e t pource q u'il n ’y a pas moires olandan doğm ası ve ona bağımlı olm ası birşeyin hiçbir-
de répugnance que le plus parfait soit une şeyden gelm esinden daha az çelişkili olmadığı için, onu
suite e t une dépendance du moins parfait,
kendim den elde etm iş olm am da eşit ölçüde olanaksız­
<|u'il y en a que de rien procède quelque
chose, je ne la pouvais tenir non plus de d ı. B öylece geriye yalnızca onun bana gerçekte benim
moi-même. D e façon qu’il restait qu'elle doğam dan daha eksiksiz olan ve üstelik herhangi b ir ide-
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

alarm ı oluşturabileceğim eksiksizliklerin tümünü ken­ eût été mise en moi par une nature qui fût
véritablement plus parfaite que je n’étais, et
di içersinde kapsayan, eş deyişle, ve tek bir sözcükle,
même qui eût en soi toutes les perfections
Tanrı olan bir doğa tarafından yerleştirilmiş olması kalı­ dont je pouvais avoir quelque idée,
yordu. Buna şunları ekledim ki, bende bulunmayan belli c ’cst-à-dire. pour m ’expliquer en un mot,
eksiksiziikleri bildiğim için, varolan [existât] biricik var­ qui fût Dieu. A quoi j'ajoutai que. puisque
je connaissais quelques perfections que je
lık değildim (burada eğer izin verirseniz Okulun terim­ n'avais point, je n'étais pas le seul être qui
lerini özgürce kullanacağım ); ama kendisine zorunlu existât (j'userai, s ’il vous plaît, ici libre-
[36] olarak bağımlı olduğum ve bende | olan herşeyi ken­ ment des mots de l'École), mais qu’il fal­
lait, de nécessité, qu'il y en eut quelque
disinden kazandığım daha eksiksiz bir başka Varlık olma­
autre plus | partait, duquel je dépendisse,
lıydı. Çünkü eğer başka herşeyden bağımsız olarak yalnız et duquclj’eussc acquis tout ce que j'avais.
başıma varolmuş olsaydım, ve böylece ne denli küçük Car, si j'eusse été seul et indépendant de
bir düzeyde olursa olsun kendisine katıldığım tüm o tout autre, en sorte que j'eusse eu, de moi-
meme, tout ce peu que je participais de
eksiksizliği kendimden edinebilseydim, bende eksik l'ôtre parfait, j ’eusse pu avoir de moi. par
olduğunu bildiğim tüm geri kalanının da aynı nedenle même raison, tout le surplus que je con­
bende olması gerekirdi; ve böylece kendim sonsuz, ben­ naissais me manquer, et ainsi être moi-
gi, değişmez, herşeyi bilen, herşeye gücü yeten olur, même infini, étemel, immuable, tout con­
naissant, tout-puissant, et enfin avoir toutes
ve sonunda Tanrıda olduklarını görebildiğim eksiksiz­ les perfections que je pouvais remarquer
liklerin tümünü taşırdım. Çünkü Tarfrının doğasını doğa­ être en Dieu. Car, suivant les raisonne­
mın onu bilmeye yetenekli olduğu öfÇüde bilebilmek için ments que je viens de faire, pour connaître
la nature de Dieu, autant que la mienne en
tam şimdi geliştirdiğim uslamlamaları izlerken, yalnızca était capable, je n'avais qu'à considérer de
kendimde belli idealarını bulduğum tüm bu şeyler açı­ toutes les choses dont je trouvais en moi
sından onlara iye olm anın bir eksiksizliği gösterip gös­ quelque idée, si c'était perfection, ou non,
termediğini irdelemem gerekiyordu, ve belli bir eksililik de les posséder, et j'étais assuré qu’aucune
de celles qui marquaient quelque imperfec­
gösterenlerin hiç biri onda değilken tüm başkalarının tion, n'était en lui, mais que toutes les aut­
onda olduğuna inandım. Çünkü gördüm ki kuşku, karar­ res y étaient. Comme je voyais que (e
sızlık, üzüntü ve buna benzer şeyler, eğer benim ken­ doute, l'inconstance, la tristesse, et choses
semblables, n’y pouvaient être, vu que
dim in onlardan bağışık olm aktan hoşnut olacağımı j’eusse été moi-même bien aise d ’en être
düşünürsek, onda olam azlardı. Dahası, duyulur ve ci- exempt. Puis, outre cela, j ’avais des idées
simsel olan birçok şeyin idealarını taşıyordum; çünkü, de plusieurs choses sensibles et corpore­
gerçi düş görmekte olduğumu Ve gördüğüm ya da imge­ lles: car, quoique je supposasse que je rê­
vais, et que tout ce que je voyais ou
lediğim herşeyin yanlış olduğunu varsayabilecek olsam imaginais était faux, je ne pouvais nier
da, aynı zamanda ideaların [idées] gerçekte düşüncemde toutefois que les idées n’en fussenuvérita-
| en ma pensée] olduklarını yadsıyamazdım. Ama daha blement en ma pensée; mais pource que
j'avais déjà connu en moi très clairement
şimdiden kendim de anlıksal doğanın cisimsel doğadan que la nature intelligente est distincte de la
ayrı olduğunu çok açık olarak bildiğim için, ve tüm bile­ corporelle, considérant que toute composi­
şimin bağımlılığı tanıtladığını ve bağımlılığın açıkça bir tion témoigne de la dépendance, et que 1a
eksiklik olduğunu gördüğüm için. Tanrı için bu iki doğa­ dépendance est manifestement un défaut, je
jugeais de là, que ce ne pouvait être une
dan bileşmiş olm anın b ir eksiksizlik olamayacağı ve perfection en Dieu d'être composé dc'ces
dolayısıyla onun öyle olmadığı vargısını çıkardım. Ama, deux natures, et que, par conséquent, il ne
[37] eğer dünyada | cisim ler ya da bütünüyle eksiksiz ol­ l’était pas; mais que, s'il y avait | quelques
corps dans le monde, ou bien quelques in­
mayan anlıklar ya da başka doğalar varsa, varlıklarının
telligences, ou autres natures, qui ne fus­
Tanrı olmaksızın tek bir kıpı bile kalıcı olamayacakları sent point toutes parfaites, leur être devait
bir yolda onun gücüne bağımlı olması gerektiği vargı­ dépendre de sa puissance, en telle sorte
sına ulaştım. qu’elles ne pouvaient subsister sans lui un
«cul moment.
5. Bundan sonra başka gerçeklikleri aramayı istedim, 5. Je voulus chercher, après cela, d'aut­
ve önüm e G eom eıricilerin sürekli bir cisim olarak, ya res vérités, et m'étant proposé l’objet des
da uzunluk, genişlik ya da derinlikte belirsizce uzamlı. géomètres, que je concevais comme un
çeşitli parçalara bölünebilen. çeşitli beti ve büyüklük­ corps continu, ou un espace indéfiniment
étendu en longueur, largeur et hauteur ou
leri ola-ileıı ve her tür yolda devindirilebilen ya da profondeur, divisible en diverses parties,
konumlandırılabiten bir uzay olarak tasarladığım nes- qui pouvaient avoir diverses figures et gran-

34
BOLÜM IV: METAFİZİĞİN TEMELLERİ

dcurs. e t être mues ou transposées en toutes nclerini koyarak—çünkü geometriciler nesnelerinde lünı
sortes, car les géomètres supposent tout
cela en leur objet, je parcourus quclqucsu-
bunları varsayarlar—, kimi en yalın tanıtlamalarının üze­
ncs de leurs plus simples démonstrations. rinden geçtim. Ve tüm dünyanın bu tanıtlam alara yük­
Et ayant pris garde que cette grande certi­ lediği büyük pekinliğin yalnızca bunların az önce sözünü
tude, que tout le m onde leur attribue, n'est
ettiğim kurala göre açıklık ile kavranmaları olgusu üze­
fondée que sur ce q u 'o n les conçoit évi­
demment, suivant la règle que j ’ai tantôt rine dayandığını, ve ayrıca onlarda bana nesnelerinin
dite, je pris garde aussi qu’il n 'y avait rien varoluşu konusunda inanca verecek hiçbirşey olm adı­
du tout en elles qui m 'assurât de l'existence ğını gördüm . Çünkü, örneğin bir üçgenin verili olduğu­
de leur objet. Car. par exemple, je voyais
bien que, supposant un triangle, il iàilail
nu varsaydığımızda, üç açısının iki dik açıya eşit olması
que ses trois angles fussent égaux i deux gerektiğini hiç kuşkusuz gördüm ; ama bu nedenle beni
droits; mais je ne voyais rien pour cela qui dünyada böyle b ir üçgenin olduğuna inandıracak hiç­
m 'assurât q u'il y eût au monde aucun tri­
birşey görm edim . Bunun yerine, yeniden eksiksiz bir
angle. Au lieu que, revenant à examiner
l'idée que j ’avais d 'u n l u e parfait, je uou- Varlığa ilişkin ideamı irdelemeye döndüğüm zaman, ter­
vais que l'existence y était comprise, en sine, bu ideada varoluşun üçgenin üç açısının iki dik açı­
même façon q u'il est compris en celle d 'un ya eşitliğinin üçgen ideasında imlenmesi ile, ya da b ir
triangle que scs trois angles sont égaux à
küre ideasında kürenin yüzeyindeki tüm noktaların özek­
deux droits, ou en celle d'une sphère que
toutes ses parties sont également distantes ten eşit uzaklıkta olduklarının im lenm esi ile aynı yol­
de son centre, ou mente encore plus évi­ d a ya da giderek daha da açık olarak imlendiğini buldum;
demment; e t que. par conséquent, il est pour
bu yüzden bu eksiksiz Varlık olan Tanrının olduğu ya
le moins aussi certain, que Dieu, qui est cet
être parfait, est ou | existe, qu’aucune dé­
da varolduğu en azından | geom etrinin herhangi b ir [38]
monstration de géométrie le saurait être. tanıtlam asının olabileceği denli pekindir.
6. Mais ce qui fait qu il y en a plusieurs 6. Ama birçoklarının onu bilmenin, ve giderek ruhla­
qui se persuadent qu'il y a de la difficulté à
rının ne olduğunu bilmenin güç olduğuna inanmalarına
le connaître, et même aussi â connaître ce
que c ’est que leur âme, c ’est qu ils »'élè­ neden olan şey hiçbir zaman anlıklarını duyusal şeylerin
vent jam ais leur esprit au delà des choses üstüne yükseltmemeleri, ya da hiçbirşeyi özel olarak öz-
sensibles, et q u 'ils sont tellement accoutu­ deksel şeyler için b ir düşünm e kipi olan im gelem e yo­
més à ne rien considérer qu 'en l’imaginant,
qui est une façon de penser particulière
luyla olm anın dışında irdelemeye alışm amış olm aları,
pour les choses matérielles, que tout ce qui im gelenebilir olmayan hiçbirşeyin onlara hiçbir biçimde
n'est pas imaginable leur semble n'être pas anlaşılır olarak görünmemesi olgusudur. Bu Okullardaki
intelligible. C e qui e st assez manifeste de
felsefecilerin bile anlakta herşeyden önce duyularda
ce que même tes philosophes tiennent pour
maxime, dans les écoles, qu il n 'y a rien o lm am ış olan hiçbirşeyin olm adığını b ir düzgü olarak
dans rentendem ent qui n ’ait premièrement savunm aları olgusundan yeterince açıktır—duyular ki,
été dans le sens, où toutefois il est certain g ene d e Tanrı ve ruh idealarıntn hiçbir zaman onlarda
que les idées de Dieu et de l'âme n'ont ja ­
olm am ış olduğu açıktır. Ve bana öyle görünüyor ki, bu
mais été. Et il m e semble que ceux qui veu­
lent user de leur imagination, pour les Tanrıyı ve ruhu kavrayabilmek için imgelemlerinden ya­
comprendre, font tout de même que si, rarlanmayı isteyenler, sanki sesleri işitmek ya da kokulan
pour ouir les sons ou senlir les odeurs, ils
koklam ak için gözlerinden yararlanmayı isleyenler gibi
se voulaient servir de leurs yeux: sinon
qu’il y a encore celte différence, que le sens davranırlar: am a aslında şu ayrını ile ki, görm e duyusu
de la vue ne nous assure pas moins de la vé­ bize nesnelerinin gerçekliği konusunda ancak koklama
rité de ces objets, que font ceux de l'odorat ya da işitme duyularının verdikleri denli güvence verir­
ou de l ’ouïe; au lieu que ni noue imagina­
k en , öte yandan anlağım ız araya girm edikçe ne imge­
tion ni nos se as ne nous sauraient jamais as­
surer d'aucune chose, si notre entendement lem im iz ne de duyularım ız bize hiçbir zaman herhangi
n’y intervient. birşey konusunda inanca veremezler.
7. Enfin, s 'il y a encore des hommes qui 7 . Son olarak, eğer ortaya koyduğum nedenler tara­
ne soient pas assez persuadés de l'existence
de Dieu et de leur âme, par les raisons que
fından Tanrının ve ruhlarının varoluşu konusunda yete­
j'ai apportées, je veux bien qu'ils sachent rince inandırılmış olmayanlar varsa, belki de kendilerine
que toutes les autres choses, dont ils se o n lar konusunda daha çok inanca verilen tüm başka şey­
Pensent peut-être plus assurés, comme
le rin —örneğin bir bedenleri olduğunun, ya da yıldız­
d'avoir un corps, et q u'il y a des astres et
u»c terre, e t choses semblables, sont moins ların ve b ir dünyanın vb. varolduğunun—daha az pekin
certaines Car, encore q u ’on ait une assur- o ld u k ların ı bilm eleri gerekir. Ç ünkü, gerçi bu tür şey-
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

[39] 1er konusunda onlardan kuşku duymayı | bizim için bir ance morale de | ces choses, qui est telle,
qu'il semble qu'à moins d’être extravagant,
tür aşırılık olarak gösterecek ‘m oral’ [ = kılgısal] bir
on n'en peut' douter, toutefois aussi, à
inancamız olsa da, gene de, ‘metafizikse!’ [ = kuramsal] moins que d'être déraisonnable, lorsqu'il
bir pekinlik söz konusu olduğu zaman, uykudayken aynı est question d ’une certitude métaphysique,
yolda bir başka bedenimizin olduğunu imgeleyebildiği­ on ne peut nier que ce ne soit assez de su­
jet, pour n'en être pas entièrement assuré,
m iz ve ortada öyle şeyler yokken başka yıldızları ve bir que d ’avoir pns garde qu’on peut, en même
başka dünyayı görebildiğim iz gibi bir gözlem varken, façon, s ’imaginer, étant endormi, qu'on a
tam bir inancamızın olmaması için yeterince neden oldu­ un autre corps, et qu'on voit d ’autres astres,
et une autre terre, sans qu'il en soit rien.
ğunu ustan yoksun olmadıkça hiç kimse yadsıyamaz.
Car d'où sait-on que les pensées qui vien­
Çünkü düşlerdeki düşünceler sık sık uyanıklık duruınun- nent en songe sont plutôt fausses que les
dakilerden daha az diri ve kesin değilken, İkincilerin autres, vu que souvent elles ne sont pas
değil de onların yanlış olduklarını nasıl biliriz? Ve gerçi moins vives et expresses? Et que les meil­
leurs esprits y étudient, tant qu'il leur
en iyi kafalar sorunu diledikleri denli inceleyebilecek plaira, je ne crois pas qu'ils puissent don­
olsalar da, Tanrının varoluşunu varsaymadıkları süre­ ner aucune raison qui soit suffisante pour
ce bu kuşkuyu giderecek yeterli bir neden bulabilecek­ ôter ce doute, s'ils ne présupposent l'exis­
lerine inanmıyorum. Çünkü, ilk olarak, az önce bir kural tence de Dieu. Car, premièrement, cela
même que j'a i tantôt pris pour une régie, à
olarak aldığım şey bile, eş deyişle, çok açık olarak ve savoir que les choses que nous concevons
çok seçik olarak kavradığımız tüm şeylerin gerçek olma­ très clairement et très distinctement, sont
ları bile yalnızca Tanrı olduğu ya da varolduğu ve eksiksiz toutes vraies, n’est assuré qu’à cause que
Dieu est ou existe, et qu'il est un être par­
bir Varlık olduğu için, ve bizdeki herşey ondan doğdu­ fait, et que tout ce qui est en nous vient de
ğu için pekindir. Bundan şu çıkar ki, idealarımız ya da lui. D’où il suit que nos idées ou notions,
kavramlarımız [idées ou notions], açık ve seçik olduk­ étant des choses réelles, et qui viennent de
ları düzeye dek olgusal şeyler [choses réelles] oldukla­ Dieu, en tout ce en quoi elles sont claires
et distinctes, ne peuvent en cela être que
rı ve Tanrıdan doğdukları için için, bu düzeye dek ancak vraies. En sorte que, si nous en avons assez
gerçek olabilirler. Öyle ki gerçi sık sık bir yanlışlık kap­ souvent qui contiennent de la fausseté, ce
sayan idealarımız ya da kavramlarımız olsa da, bu ancak ne peut être que de celles qui ont quelque
chose de confus et obscur, à cause qu'en
kendilerinde karışık ve bulanık [confus et obscur] bir- cela elles participent du néant, c'est-à-dire,
şey taşıyanlar açısından böyle olabilir, çünkü bunlar bu qu'elles ne sont ctt nous ainsi confuses,
düzeye dek yokluktan pay alırlar, eş deyişle, bütünüyle qu'à cause que nous ne sommes pas tout
eksiksiz olm adığım ız için bizde ancak karışık olarak parfaits. Et il est évident qu'il n'y a pas
moins de répugnance que la fausseté ou
bulunurlar. Ve açıktır ki yanlışlık ya da eksikliğin böy­ l'imperfection procède de Dieu, en tant que
le olarak Tanrıdan geldiği görüşü gerçeklik ya da eksik- telle, qu’il | y en a que la vérité o u ja per­
[40| sizliğin yokluktan | geldiği görüşünün verdiğinden daha fection procède du néant. Mais si nous ne
savions point que tout ce qui est en nous de
az tiksinti vermez. Ama bizdeki olgusal ve gerçek lıer-
réel et de vrai, vient d'un être parfait et in­
şeyin eksiksiz ve sonsuz b ir Varlıktan geldiğini bilme­ fini, pour claires et distinctes que fussent
seydik, idealarım ız ne denli açık ve seçik olsalardı da, nos idées, nous n'aurions aucune raison qui
kendimizi onların gerçek olm a eksiksizliğini taşıdıkla­ nous assurât qu'elles eussent la perfection
d ’être vraies.
rına inandırmak için b ir nedenim iz olmazdı. 8. Or. après que la connaissance de Dieu
8. Ama Tanrının ve ruhun bilgisi böylece bize bu kuralet de l'âme nous a ainsi rendus certains de
konusunda bir pekinlik verdikten sonra, uykumuzda cette règle, il est bien aisé à connaître que
les rêveries que nous imaginons étant en­
imgelediğimiz düşlerin bizi herhangi bir yolda uyanık­
dormis, ne doivent aucunement nous faire
ken taşıdığımız düşüncelerin doğruluğundan kuşku duy­ douter de la vérité des pensées que nous
maya götürm em esi gerektiğini anlamak çok kolaydır. avons étant éveillés. Car, s’il arrivait, mê­
Çünkü eğer biri uykudayken bile örneğin yeni bir tanıt­ me en dormant, qu'on eût quelque idée fort
distincte, comme, par exemple, qu'un géo­
lama bulmuş bir geometricide bulunabilecek denli seçik mètre inventât quelque nouvelle démon­
bir idea taşıyorsa, uykuda olm ası onuıı doğru olmasını stration, son sommeil ne l'empêcherait pas
engellemeyecektir. Ve düşlerim izdeki en olağan yanıl­ d’être vraie. El pour l’erreur la plus or­
gıca, bize çeşitli nesneleri dışsal duyularım ızın yaptığı dinaire de nos songes, qui consiste en ce
qu'ils nous représentent divers objets en
gibi sunmalarına gelince, bunun böyle ideaların gerçek­ même façon que font nos sens extérieurs,
liklerinden güvensizlik duymamıza yol açmasının bir n'importe pas qu'elle nous donne occasion

36
BÖLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

de nous défier de la vérilé de telles idées, önemi yoktur, çünkü onlar açısından benzer olarak uyku­
4 cause qu'elles peuvent aussi nous
da olmaksızın da sık sık aldanabiliriz, tıpkı sarılık geçi­
tromper assez souvent, sans que nous
dormions: comme lorsque ceux qui ont la renler lıerşeyi sarı gördükleri zaman, ya da çok uzak olan
jaunisse voient tout de couleur jaune, ou yıldızlar ya da başka cisim ler olduklarından çok daha
que les astres ou autres corps Tort éloignés küçük göründükleri zaman olduğu gibi. Çünkü, son ola­
nous paraissent beaucoup plus petits qu'ils
ne sont. Car enfin, soit que nous veillions,
rak, ister uykuda ister uyanık olalım, hiçbir zaman U su­
soit que nous dormions, nous ne nous muzun kanıtı yoluyla olmaksızın inandırılmaya izin
devons jam ais laisser persuader qu'4 vermemeliyiz. Ve dikkat etmek gerek ki imgelemden ya
l'évidence de notre raison. Et il est 4
da duyularımızdan değil ama Usumuzdan söz ediyorum.
remarquer que je dis, de notre raison, et
non point, de notre imagination ni de nos Tıpkı güneşi çok açık olarak görmemize karşın bu neden­
sens. Comme, encore que nous voyions le le onun göründüğü denli büyük | olduğu yargısında |4I]
so lell très clairement, nous ne devons pas bulunmayışımız gibi, benzer olarak pekala bir keçi bedeni
juger pour cela qu'il ne soit que de la
gran| deur que nous le voyons: et nous
üzerinde bir aslan başı da imgeleyebilir ve bunu zorun­
pouvons bien imaginer distinctement une lu olarak bu kuruntunun varolduğu vargısını çıkarm ak-
tète de lion entée sur le corps d'une sızın yapabiliriz; çünkü Us böyle gördüğüm üz ya da
chèvre, sans qu'il faille conclure, pour
imgelediğimiz herşey in gerçek olduğunda diretmez. Ama
cela, qu'il y ait au monde une chimère: car
la raison ne nous dicte point que cc que bize açık olarak lürn ideaiarımızın ya da kavram larım ı­
nous voyons ou imaginons ainsi soit zın belli b ir gerçeklik temelleri olması gerektiğini söy­
véritable. Mais clic nous dicte bien que ler; çünkü yoksa tüm üyle eksiksizlik ve gerçeklik olan
toutes nos idées ou notions doivent avoir
* quelque fondement de vérité; car il ne
Tanrı onları bize yerleştirm iş olam azdı. Ve uslam lam a­
serait pas possible que Dieu, qui est tout larımız hiçbir zaman uyku sırasında uyanıklık durumunda
parfait et tout véritable, les eût mises en olduğu denli açık ve tam olm adıkları için, gerçi zaman
nous sans cela. El pour cc que nos rai­
zaman im gelerimiz o zamanki gibi ya da daha da diri ve
sonnements ne sont jamais si évidents ni
si entiers pendant le sommeil que pendant kesin olsalar bile, Us bize der ki, bütünüyle eksiksiz
la veille, bien que quelquefois nos imagi­ olmadığımıza göre düşüncelerimizin tümü de doğru ola­
nations soient alors autant ou plus vives et mayacakları için, gerçeklik olarak taşıdıkları şeyle hiç­
expresses, elle nous dicte aussi que nos
pensées ne pouvant être toutes vraies, 4
b ir yanılgıya düşm eksizin düşlerim izde olm aktan çok
cause que nous ne sommes pas tout par­ uyanıklık durum undaki deneyimlerimizde karşılaşılma-
faits, ce qu'elles ont de vérité doit in- lıdır.
étUIiblcment se rencontrer en celles que
nous avons étant éveillés, plutôt qu 'en nos
songes.

BÖ LÜ M V
CINQUÊME PARTIE
1. B urada seve seve ilerleyecek ve ilk gerçekliklerden
l. Je serais bien aise de poursuivre, et de çıkarsadığım öteki gerçekliklerin tam zincirini göstere­
faire voir ici toute la chaîne des autres ceğim . Ama bunu yapmak için şimdi kendileri ile ara­
vérités que j'a i déduites de ces premières. mı açmayı hiç istemediğim bilginlerin kendi aralarındaki
Mais. 4 cause que, pour cet effet, il serait
tartışmalı birçok sorundan söz etmek zorunlu olacağın­
maintenant besoin que je parlasse de plu­
sieurs questions, qui sont en controverse dan, sanırım bundan kaçınmak ve yalnızca genel olarak
entre les doctes, avec lesquels je ne désire bu gerçekliklerin neler olduklarından söz etm ek, böyle­
point me brouiller, je crois qu'il sera mie­ likle kamu için onlar üzerine daha özel olarak bilgilen­
ux que je m 'en abstienne, et que je dise
seulement en général quelles elles sont, dirilmenin yararlı olup olmayacağını daha bilge olanların
afin de laisser juger aux plus sages, s’il yargısına bırakmak yerinde olacaktır. Tanrının ve ruhun
serait utile que le public en fût plus parti­ varoluşunu tanıtlayabilmek için tanı şimdi yararlandığım
culièrement informé. Je suis toujours
demeuré ferme en la résolution que j'ava­
ilkeden başka hiçbir ilke varsaymama, ve daha önce | (42]
is prise, de ne supposer aucun autre prin- geom eıricilerin tanıtlam alarının göründüğünden daha
cipe, que celui dont je vieas de me servir
Pour démontrer l'existence de Dieu et de *|Fr: "en considtranl ta süite de ces Ioism :: “hu yasaların sonucunu
I âme, et de ne recevoir | aucune chose irdelerken"; Lac "... iegum istrarumseriesperpendens” :: "bu yasala­
Pour vraie, qui ne me semblât plus claire rın dizisini irdelerken."]

37
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

açık ve daha pekin görünmeyen hiçbirşeyi gerçek olarak cl plus certaine que n'avaient fait aupara­
vant les démonstrations des géomètres. Et
kabul etmeme kararım a her zaman sıkı sıkıya sarıldtm.
néanmoins, j ’ose dire que, non seulement
Ve gene de ileri sürebilirim ki, yalnızca kendimi genel­ j ’ai trouvé moyen de me satisfaire en peu
likle felsefede ele alınan başlıca güçlükler açısından kısa de temps, louchant toutes les principales
bir zamanda doyurmanın aracını bulmakla kalmadım, difficultés dont on a coutume de traiter en
la philosophie, mais aussi, que j ’ai remar­
ama ayrıca Tanrının Doğa için saptadığı ve ruhlarımıza qué certaines lois, que Dieu a tellement
kavramlarının izlerini bastığı öyle yasalar da dikkatimi établies en la nature, et dont il a imprimé
çekti ki, sorun üzerinde b ir kez yeterince düşündükten de telles notions en nos âmes, qu’après y
avoir fait assez de réflexion, nous ne sau­
sonra, evrende varolan ya da yer alan herşeyde onlara rions douter qu’elles ne soient exactement
tam olarak uyulduğundan kuşku duymamız olanaksız­ observées, en tout ce qui est ou qui se fait
dı. Dahası, bu yasaların sonucunu irdelerken,* bana öyle dans le monde. Puis, en considérant la
görünüyor ki daha önce öğrenm iş olduğum ya da gide­ suite de ces lois, il me semble avoir déco­
uvert plusieurs vérités plus utiles cl plus
rek öğrenmeyi umudettiğim tümünden daha yararlı ve importantes, que tout cc que j ’avais app­
daha önemli birçok gerçekliği ortaya çıkardım. ris auparavant ou môme espéré d ’app­
2. rendre.
Yayımlanması belli kaygılar tarafından engellenen
2. Mais pource que j ’ai tâché d’en exp­
bir İncelem e'üt* bunların en önemlilerini açıklamaya ça­ liquer les principales dans un traité, que
lıştığım için, onları tanıtma konuşunda yapabileceğim en quelques considérations m ’empôchcnt de
iyi şey burada o İnceleme'mn kapsadıklarını kısaca özet­ publier, je ne le saurais mieux faire con­
lemek olacaktır. Yazmaya başlama3an önce, onda özdek- naître, qû en disant ici sommaitement ce
qu’il contient. J ’ai eu dessein d ’y comp­
sel şeylerin doğası üzerine bildiğime inandığım lıerşeyin rendre tout ce que je pensais savoir, avant
kapsanmasını tasarlamıştım. Ama, tıpkı katı bir cismin que de l’écrire, touchant la nature des
değişik yüzlerinin tümünü düz bir yüzey üzerindg eşit choses matérielles. Mais, tout de même
que les peintres, ne pouvant également
ölçüde iyi temsil edemeyen ressamların bunların en önem­ bien représenter dans un tableau plat tou­
lilerinden birini seçip ışığı yalnızca onun üzerine düşür­ tes les diverses faces d'un corps solide, en
meleri ve bu arada ötekilerin gölgede bırakılması ve ancak choisissent une des principales qu’ils met­
birinciye bakarken görünebildikleri ölçüde gösterilme­ tent seule vers le jour, et ombrageant les
autres, ne les font paraître qu’en tant
si gibi, ben de Söylem ’imde kafamda olanların tümünü qu’on les peut voir en la regardant: ainsi,
veremeyeceğimden korkarak yalnızca Işık üzerine düşün­ craignanL.de ne pouvoir mettre en mon
düklerimi uzunlamasına açımlamayı istedim. Daha sonra, discours tout cc que j ’avais en la pensée,
i’entrepris seulement d’y exposer bien
[43] fırsat | çıktığında, güneş ve'durağan yıldızlar üzerine amplement ce que je concevais de la
birşeyler eklemeye karar verdim , çünkü ışık hemen he­ lumière; puis, à son occa|sion, d’y ajou­
men bütünüyle onlardan doğar; ondan sonra, gökler üze­ ter quelque chose du soleil et des étoiles
rine, çünkü ışığı onlar iletirler; ve gezegenler, kuyruklu fixes, à cause qu’elle en procède presque
toute; des cieux, à cause qu’ils la trans­
yıldızlar ve yeryüzü üzerine, çünkü onu yansıtırlar; ve mettent; des planètes, des comètes et de la
daha özel olarak yeryüzünde olan tüm cisim ler üzerine, terre, à cause qu’elles la font réfléchir; et
çünkü ya renkli ya saydam ya da ışıklıdırlar; ve son ola­ en particulier de tous les corps qui sont
sur la terre, à cause qu’ils sont ou colorés,
rak insan üzerine, çünkü tüm bunların gözlemcisi odur. ou transparents, ou lumineux; et enfin de
Tüm bu şeyleri biraz gölgede bırakma ve onlar üzerine l’homme, a cause qu’il en est le spectate­
görüşlerim i bilginler tarafından kabul edilen görüşleri ur. Même, pour ombrager un peu toutes
benimsemek ya da çürütmek zorunda kalmaksızın özgür­ ces choses, et pouvoir dire plus librement
cc que j ’en jugeais, sans être obligé de
ce anlatabilme amacıyla, bütün bu evreni onların tartış­ suivre ni de réfuter les opinions dui sont
malarına bırakmaya ve yalnızca eğer Tanrı şimdi imgesel reçues entre les doctes, je me résolus de
bir uzayda b ir yerlerde yeni b ir evren oluşturm ak için laisser tout ce monde ici à leurs disputes,
et de parler seulement de cc qui arriverait
yeterli özdeği yaratmış olsaydı, ve eğer bu özdeğin çeşitli
dans un nouveau, si Dieu créait mainte­
bölüm lerini çeşitli yollarda ve hiçbir düzen olmaksızın nant quelque part, dans les espaces imagi­
ozanların ancak imgelemeyi başarabildikleri karışık bir naires, assez de matière pour le composer,
kaosun doğacağı bir biçimde devindirm iş ve işini yal- et qu’il agitât diversement et sans ordre les
diverses parties de cette matière, en sorte
qu’il en composât un chaos aussi confus
*[Le Mond ( 1634). " İnceleme"nin yayımlanmasının öııünc geçen kay­ que leg poètes en puissent feindre, et que,
gı Galileo'nun mahkum edildiğinin öğrenihnesiydi.] par après, il ne fît autre chose que prêter

38
BOLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

son concours ordinaire & la nature, et la nızca Doğaya olağan yolda onayını verip onu saptadığı
laisser agir suivant les lois qu'il a établi­
yasalara göre davranmaya bırakarak tam amlamış olsay­
es. Ainsi, premièrement, je décrivis cette
matière, et tâchai de la représenter telle d ı, yeni b ir evrende olacak olanlar üzerine konuşmaya
qu'il n'y a rien au monde, ce me semble, karar verdim. Böylece ilk olarak bu özdeği betimledim
de plus clair ni plus intelligible, excepté ve onu öyle bir yolda göstermeye çalıştım ki, bana dün­
ce qui a tantôt été dit de Dieu et de l'âme:
car même je supposai, expressément,
yada yukarıda Tanrı ve ruh üzerine söylenm iş olanlar
qu'il n’y avait en elle aucune de ces for­ dışında hiçbirşey ondan daha açık ya d a anlaşılır olamaz­
mes ou qualités dont on dispute dans les mış gibi göründü. Çünkü onda Okullarda tartışılan o
écoles, ni généralement aucune chose,
biçimlerden ya da niteliklerden hiç birinin olm adığını,
dont la connaissance ne fût si naturelle à
nos âmes, qu ôn ne fût pas même feindre ve dahası, genel olarak bilgisi ruhlarım ıza onu bilmiyor
de l'ignorer. De plus, je fis voir qucllos görünm enin bile olanaksız olacağı denli doğal olmayan
étaient les lois de la nature; et, sans appu­ hiçbirşeyin bulunmadığını kesinlikle varsaymaya dek git­
yer mes raisons sur aucun autre principe
que sur | les perfections infinies de Dieu,
tim . Bundan başka. Doğanın yasalaıuun neler olduklarını
je tâchai â démontrer toutes celles dont on gösterdim , ve nedenlerim i Tanrının sonsuz eksiksizlik-
eût pu avoir quelque doute, et à faire voir lcrinden | başka hiçbir ilke üzerine dayandırmaksızın her- [44]
qu'elles sont telles, qu'encore que Dieu
hangi bir biçimde kuşku duyulabilecek olanların tümünü
aurait créé plusieurs mondes, il n'y en
saurait avoir aucun où elles manquassent tanıtlamaya, ve bunların Tanrı başka evrenler yaratmış
d'étre observées. Après cela, je montrai olsa bile içinde bu yasalara uyulmayabilecck hiç birinin
comment la plus grande part de la matière olamayacağı b ir doğada olduklarını göstermeye çalıştım.
de ce chaos devait, en suite de ces lois, se
Bundan sonra, bu kaosu oluşturan özdeğin en büyük
disposer et s'arranger d'une certaine
&;on qui la rendait semblable â nos cie- bölümünün nasıl kendini bu yasalarla uyum içinde bizim
ux; comment, cependant, quelques-unes göklerimize benzer kılacak bir yolda dağıtması ve düzen­
de ses parties devaient composer une ter­ lemesi gerektiğini, ve bu arada nasıl parçalarından b ir
re, et quelques-unes des planètes et des
comètes, et quelques autres un soleil et bölümünün bir dünya, bir bölümünün gezegenler ve kuy­
des étoiles fixes. Et ici. m'élendant sur le ruklu yıldızlar, ve b ir başka bölüm ününse b ir güneş ve
sujet de la lumière, j'expliquai bien au durağan yıldızlar oluşturm ası gerektiğini gösterdim . Ve
long quelle était celle qui se devait trouver
ışık konusunu geniş b ir biçimde ele alarak, burada güneş
dans le soleil et les étoiles, et comment de
lâ elle traversait en un instant les immen­ ve yıldızlarda bulunacak olan ışığın doğasını, bunlardan
ses espaces des eieux, et comment elle se b ir kıpıda göklerin ölçüsüz uzayını nasıl geçtiğini, ve
réfléchissait des planètes et des comètes gezegenlerden ve kuyruklu yıldızlardan yeryüzüne nasıl
vers la terre, l'y ajoutai aussi plusieurs
choses, touchant la substance, la situati­ yansıtıldığım uzunlamasına açıkladım. Bunlara ayrıca bu
on, les mouvements et toutes les diverses göklerin ve yıldızların tözleri, durum ları, devim leri ve
qualités de ces cicux et de ces astres; en tüm değişik nitelikleri ile ilgili birçok şeyi de ekledim ,
sorte que je pensais en dire assez, pour
öyle ki bizim evrenimizin göklerinde ve yıldızlarında
faire connaître qu'il ne se remarque rien
en ceux de ce monde, qui ne dût, ou du betimlediğim evrende bütünüyle aynı görünm ek zorun­
moins qui ne pût. paraître tout semblable da olmayan ya da en azından aynı görünmeyebilen hiçbir-
en ceux du monde que je décrivais. De là şeyin olmadığını açığa sermek için gerekeni söylediğimi
je vins à parler particulièrement de la ter­
re: comment, encore que j ’eusse exp­
düşündüm . Buradan daha özel olarak yeryüzü üzerine
ressément supposé que Dieu n'avait mis konuşmaya geçerek kesinlikle Tanrının yeryüzünü oluş­
aucune pesanteur en la matière dont d ie turan özdeğe hiçbir ağırl ık vermediğini varsaymış olmama
était composée, toutes ses parties ne lais­
karşın, parçalarının tüm ünün nasıl biteviye tam olarak
saient pas de tendre cxactenfcni vers son
centre; comment, y ayant de l'eau et de yeryüzünün özeğine doğru çabaladıklarını, ve yüzeyin­
l'air sur sa superficie, la disposition des de su ve hava olduğu için, nasıl göklerin ve yıldızların
eieux et des astres, principalement de la ve özellikle ayın konumunun tüm durum larda denizleri­
lune, | y devait causer un flux er reflux.
Qui fût semblable, en toutes ces circons­
mizde gözlenebilene | benzer b ir akış ve yeniden-akışa [45]
tances. à celui qui se remarque dans nos ve bunun yanışı ra hem suyun hem de havanın dönence­
•"ers: et outre cela un certain cours, tant lerde de gözlenebildiği gibi doğudan batıya belli bir devi­
Ue l'eau que de l’air, du levant vers le
mine neden olması gerektiğini gösterdim; ayrıca dağların,
couchant, tel qu'on le remarque aussi ent-
11 les tropiques; comment tes montagnes, denizlerin, pınarların ve ırmakların onda nasıl doğallıkla
les mers, les fontaines et les rivières pou- oluşabildiklerini, nasıl metallerin madenlerde toplandık-

39
YÖNTEM ÖZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

lannı ve bitkilerin kırlarda büyüdüklerini, ve genel ola­ vaicnl naturellement s'y former, et les méta­
ux y venir dans les mines, et les plantes y
rak karışık ya da bileşik denilen tüm cisim lerin nasıl
croître dans les campagnes, cl généralement
doğabileceklerini gösterdim. Ve yıldızların dışında ışık tous les corps qu’on nomme mêlés ou com­
kaynağı olarak bildiğim tek şey ateş olduğu için, baş­ posés s’y engendrer. Et entre autres choses,
ka şeyler arasında onun doğası ile ilgili herşeyi, nasıl à cause qu’après les astres je ne connais rien
au monde que le feu qui produise de la
oluştuğunu, nasıl beslendiğini, nasıl kimi zaman ışık lumière, je m'étudiai à faire entendre bien
olmaksızın yalnızca ısı ve kimi zaman ısı olmaksızın clairement tout ce qui appartient à sa nature,
yalnızca ışık olduğunu inceledim; ayrıca değişik renk­ comment il sc fait, comment il se nourrit;
comment il n’a quelquefois que de la chale­
lerin değişik cisim lere ve birçok nitelik türü üzerinde
ur sans lumière, et quelquefois que de la
nasıl verilebildiğini, bunlardan kimilerinin nasıl sıvıiaş- lumière sans chaleur; comment il peut intro­
tırıldığını ve başkalarının kaiılaştırıldığım, nasıl hemen duire diverses couleurs en divers corps, et
hemen tümünün onun aracılığıyla tüketildiğini ya da kül diverses autres qualités; comment il en fond
quelques-uns, et en durcit d'autres; com­
ve dumana çevrildiğini, ve son olarak nasıl bu küller­ ment il les peut consumer presque tous, ou
den yalnızca eyleminin yeğinliği yoluyla camı oluştur­ convertir en cendres cl en fumée; et enfin,
duğunu da gösterdim; küllerin cama bu dönüşümü bana comment de ces cendres, par la seule violen­
ce de son action, il forme du verre: car cette
doğadaki tüm süreçler denli harika göründüğü için, onu
transmutation de cendres en verre me semb­
betimlemekten özel bir haz duydum. lant être aussi admirable qu'aucune autre qui
3. Gene de tüm bunlardan bu evrenin sunduğum yolda sc fasse en la nature, je pris particulièrement
yaratılmış olduğunu çıkarsamayı istemedim; çünkü Tan­ plaisir à la décrire.
3, Toutefois je ne voulais pas inférer de
rının onu başlangıçta daha sonra olacak olduğu gibi toutes ces choses, qui ce monde ait été créé
yaratmış olm ası çok daha olasıdır. Ama açıktır ki, ve _en la façon que je proposais; car il est bien
[46] tanrıbilimciler tarafından yaygın bir görüş olarak,| be­ plus vraisemblable que, dès le commence­
ment, Dieu l'a rendu tel qu’il devait être.
nimsendiği gibi, Thnrının şimdi onu saklayan etkinli­
Mais il est certain, et c'est une opinion com­
ği onu yaratan etkinliği ile bütünüyle aynıdır; buna göre, munément reçue]entre les théologiens, que
eğer başlangıçta bu evrene kaos biçiminden başka hiçbir l’action, par laquelle maintenant il le conser­
biçim vermemiş olsa da, doğa yasalarının bir kez saptan­ ve, est toute la même que celle par laquelle
il l'a créé; de façon qu encore qu'il ne lui
mış oldukları ve Tanrının onlara alıştığı yolda işlemeleri aurait point donné, au commencement, d 'a ­
için yardımını verdiği varsayıldığında, yaratılış tansığına utre forme que celle du chaos, pourvu qu’a­
haksızlık yapmaksızın ancak bu yolla tüm arı özdek- yant établi les lois de la nature, il lui prêtât
sel şeylerin zamanın geçişiyle'onları şimdi gördüğümüz .son concours, pour agir ainsi qu'elle a de
coutume, on peut croire, sans faire tort au
gibi olm uş olabileceklerini kabul edebiliriz. Ve doğa­ miracle de la création, que par cela seul tou­
larını anlamak onları böyle adım adım ortaya çıkarken tes les choses qui sont purement matérielles
gördüğümüzde tümünü de başlangıçta tamamlanmış ola­ auraient pu, avec le temps, s’y rendre telles
que nous les voyons à présent. Et leur natu­
rak gördüğüm üzde olduğundan çok daha kolaydır.
re est bien plus aisée à concevoir, lorsqu'on
4. Dirimsiz cisimlerin ve bitkilerin betimlemesinden les voit naître peu à peu en cette sorte, que
hayvanların ve özellikle insanların betimlemesine geç­ lorsqu'on ne les considère que toutes faites.
tim. Ama henüz onlardan geri kalanı ile aynı biçemde 4. De la description des corps inanimés et
des plantes, je passai à celle des animaux et
söz etmek için, eş deyişle, etkileri nedenlerden türete­ particulièrement à celle des hommes. Mais,
rek ve Doğanın onları hangi tohumlardan ve hangi yolda pource que je n'en avais pas encore assez de
üretmesi gerektiğini göstererek söz etmek için yeterli connaissance, pour en parler du même style
que du reste, c'est-à-dire en démontrant les
bir bilgim olm adığından, Tanrının insan bedenini üye­
effets par les causes, et faisant voir de quel­
lerinin dışsal betisinde olduğu gibi örgenlerinin içsel les semences, et en quelle façon la nature les
düzenlenişinde de betimlediğimin dışında başka hiçbir doit produire, je me contentai de supposer
özdeği kullanmaksızın ve herşeyden önce ona ussal bir que Dieu formât le corps d'un homme,
entièrement semblable à l’un des nôtres, tant
ruh, ya da bitkisel ya da duyusal bir ruh olarak hizmet en la figure extérieure de scs membres qu'en
edebilecek olanın dışında herhangi bir şey vermeksi­ la conformation intérieure de ses organes,
zin bütünüyle bizlerdeıı birinin bedeni gibi oluşturmuş sans le composer d’autre matière que de cel­
le que j'avais décrite, et sans mettre en lui,
olduğunu varsaymakla yetindim. Ama yalnızca, yüre­
au commencement, aucune âme raisonnab­
ğinde bu ışıksız ateşlerden birini tutuşturmuştur ki, onu le, ni aucune autre chose pour y servir
daha önce açıklamıştım ve onunla yalnızca kurumadan d'âm e végétante ou sensitive, sinon qu'il

40
BÖLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

excitât en son coeur un Oc ces (eux sans önce | kapatılmış samanı ısıtan ve meyvadayken maya- [4 7 J
lumière. que j ’avais déjà expliqués, et que je
lanmaya bırakılmış yeni şarabı köpüklü yapan birşeyi
ne concevais point d'autre nature que celui
qui échauffe le foin | lorsqu'on l’a renfermé anlıyorum . Ç ünkü, bunlarla uyum içinde bu bedende
avant qu'il fût sec, ou qui fait bouillir les vins varolabilecek işlevleri yokladığımda, tam olarak biz­
nouveaux, lorsqu’on les laisse cuver sur la de bir düşünme gücü taşımamız söz konusu olm aksızın
ripe. Car, examinant les fonctions qui pou­
vaient en suite de cela être en ce corps, j'y
ve dolayısıyla ruhum uzun, başka b ir deyişle, beden­
trouvais exactement toutes celles qui peuvent den ayrı olan ve biraz önce doğasının düşünmek olduğu
être en nous sans que nous y pensions, ni par söylenmiş olan bu parçamızın ona hiçbir katkısı olm ak­
conséquent que notre âme, c ’est-à-dire cette
sızın varolabilecek olan işlevlerin, e.d. ustan yoksun
partie distincte du corps dont il a été dit
ci-dessus que la nature n’est que de penser, hayvanların bizi andırdıklarının söylenmesine yol açan
y contribue, et qui sont toutes les mêmes en işlevlerle özdeş işlevlerin tümünü buldum; ama bu işlev­
quoi on peut dire due les animaux sans rai­ lerde düşünce üzerine bağımlı olan ve bu yüzden insan­
son nous ressemblent: sans que j'y en pusse
pour cela trouver aucune de celles qui, étant
lar olarak yalnızca bizim özelliklerim iz arasına düşen
dépendantes de la pensée, sont les seules qui herhangi birini bulamadım; buna karşı, daha sonra Tan­
nous appartiennent en tant qu'hommes, au rının ussal bir ruh yarattığını ve onu betimlediğim tikel
lieu que je les y trouvais toutes par après,
yolda bu beden ile birleştirdiğini varsaydığım zam an,
ayant suppose que Dieu créât une âme rai­
sonnable, et qu'il la joignit à ce corps en cer­ onların tümünü buldum .
taine façon que je décrivais. 5. Ama orada bu sorunu nasıl ele aldığımı gösterebil­
5. Mais, afin qu’on puisse voir en quellemek için, burada yüreğin ve atardam arların devim inin
soncj'y traitais cette matière, je veux mettre
ici l'explication du mouvement du coeur ci
açıklamasını orıaya koymak istiyorum ki, hayvanlar­
des artères, qui étant le premier cl le plus da gözlenen ilk ve en genel devim olarak, bize tüm geri
général qu'on observe dans les animaux, on kalanı üzerinde ne düşünmem iz gerektiğini kolayca yar­
jugent facilement de lui ce qu'on doit penscir
gılamanın aracını sağlayacaktır. Ve bu konuda söyle-
de tous les autres. Et afin qu’on ait moins de
difficulté à entendre ce que j'e n dirai, je ceklerim in anlaşılm asının daha az güç olm ası için,
voudrais que ceux qui ne sont point versés anatomide bilgili olmayanların bunları okumadan önce
dans l'anatomie prissent la peine, avant que ciğerleri ile solunum yapan büyük b ir hayvanın yüre­
de lire ceci, de faire couper devant eux le
coeur de quelque grand animal qui ait des
ğini gözlerinin önünde kestirme zahm etine girm eleri­
poumons, car il est en tous assez semblable ni ve içersindeki iki odacığı ya da boşluğu görm elerini
à celui de l'homme, et qu'ils se fissent mont­ isterim, çünkü bu tüm bakımlardan bir insan y üreği­
rer les deux chambres ou concavités qui y ne yeterince benzerdir. İlk olarak kendisine çok büyük
sont. Premièrement, celle qui est dans son
cfilé droit, à laquelle répondent deux tuyaux iki borunun karşılık düştüğü sağ yanda ana toplarda­
fort larges: à savoir la veine | cave, qui est le mar fla veine cave] vardır ki, | kanın birincil alıcısı [48]
principal réceptacle du sang, et comme le ve deyim yerindeyse bedenin tüm öteki damarlarını dal­
tronc de l’arbre dont toutes les autres veines
ları gibi alan bir ağaç gövdesidir; ve bir atıeı toplar­
du corps sont les branches, et la veine artéri-
cuse, qui a été ainsi mal nommée, pource dam ar | la vein earlerieuse/akciğeratardam arı] vardır
que c’est en effet une artère, laquelle prenant ki, gerçekte kökenini yürekten alır ve ondan çıktıktan
son origine du coeur, se divise, après en être sonra kendilerini tüm akciğerler boyunca dağıtan b ir­
sortie, en plusieurs branches qui se vont
répandre partout dans les poumons. Puis, çok dala bölünen bir atardamardan başka birşey olm a­
celle qui est dans son côté gauche, à laquelle dığı için kötü bir adlandırm adır. Sonra ikinci olarak
répondent en même façon deux tuyaux, qui sol yandaki boşluk vardır ki yine ona da önceki denli
sont autant ou plus larges que les précédents:
ya da giderek ondan da geniş iki boru karşılık düşer,
* savoir l'artère veineuse, qui a été aussi mal
nommée, à cause qu'elle n’est autre chose e.d. toplayıcı atardamar [l'artère veineuse! akciğer top­
qu'une veine, laquelle vient des poumons, lardamarı] ki. bu da kötü bir adlandırm adır çünkü ora­
°ùcllc est divisée en plusieurs branches ent­ da birçok dala bölündüğü akciğerlerden gelen ve atıcı
relacées avec cclicsdc la veine artcricusc, et
celles de ce conduit qu'on nomme le sifflet, toplardamarın dallan ile ve soluk borusu denilen ve so­
Par où entre l'air de la respiration; et la gran­ luduğum uz havaya geçit veren borunun d allan ile içi-
i t artère, qui, sortant du coeur, envoie ses çc geçen bir toplardam ardan başka birşey d eğildir; ve
branches par tout le corps. Je voudrais aussi
yürekten çıkarak dallarını beden boyunca gönderen bü­
qu'on leur montrât soigneusement les onze
Petites peaux, qui. comme autant de petites yük atardam ar |/a grande artère]. Ayrıca bu iki boş­
Portes, ouvrent et ferment les quatre ouver- lukta bulunan dört girişi açan ve kapatan kapılar gibi

41
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

olan onbir küçük zarın da dikkatle gösterilmesini iste­ rnres qui sont en ces deux concavités: à sa
rim; bunlardan üçü ana toplardam arın girişindedir ve voir, trois à l’entrée de la veine cave, où elles
sont tellement disposées, qu’elles ne peu­
orada öyle b ir yolda düzenlenmişlerdir ki onun kapsa­ vent aucunement empêcher que le sang
dığı kanın yüreğin sağ boşluğuna akmasını hiçbir biçim­ gu'eile contient ne coule dans la concavité
de önleyemez, ve gene de dışarı çıkmasını tam olarak droite du coeur, ci toutefois empêchent exac­
tement qu’il n’en puisse sortir; trois à
önleyebilirler; üçü atıcı toplardamarın girişinde bulunur l’entrée de la veine artéricuse, qui, étant dis­
ve bütünüyle ayrı bir yolda düzenlenmiş olarak boşluk­ posées tout au contraire, permettent bien au
taki kanın akciğerlere geçmesine kolayca izin verirler, sang, qui est dans cette concavité, de passer
dans les poumons, mais non pas à celui qui
ama şimdiden akciğerlerde bulunan kanın bu boşluğa
est dans les poumons d 'y retourner; et aiasi
geri dönmesine verm ezler; ayrıca ikisi toplayıcı atar­ deux autres à l’entrée de l’artère veineuse,
damarın girişinde bulunur ve akciğerlerdeki kanın yüre- qui laissent couler te sang des poumons vers
{49) ğinsol | boşluğuna doğru akmasına izin verir, ama geri la concavité | gauche du coeur, mais s'op­
posent à son retour; et trois à l’entrée de la
dönüşüne verm ezler; ve üçü büyük atardamarın giri­ grande artère, qui lui permettent de sortir du
şinde bulunur ve kanın yürekten akmasına izin verir, coeur, mais Pcmpêchent d ’y retourner. Ht il
ama geri dönüşünü önlerler. O zaman toplayıcı atarda­ n'est point besoin de chercher d ’autre raison
marın açılışının içinde bulunduğu durumdan ötürü oval du nombre de ces peaux, sinon que !’ouver­
ture de l’artére veineuse, étant en ovaJc à
olm akla iki zarla uygun bir biçimde kapatılabilmesi, cause du lieu où elle se rencontre, peut être
ama ötekilerin yuvarlak oldukları‘jçin üç zarla dalıa iyi commodément fermée avec deux, au lieu
kapatılabilmeleri olgusu dışında, bu zarların sayısı için que les autres, étant rondes, le peuvent mie­
ux être avec trois. De plus, je voudrais qu’on
başka herhangi bir neden aramanın hiçbir gereği yok­ leur fit considérer que la grande artère et la
tur. Dahası, büyük atardamarın ve atıcı toplardamarın veine artéricuse sont d ’une composition bea­
toplayıcı atardamardan ve ana toplardamardan çok cfalıa ucoup plus dure et plus ferme que ne sont
sert ve sağlam yapılı olduklarına, ve bu son ikisinin l’artère veineuse et la veine cave; et que ces
deux dernières s'élargissent avent que d'ent­
yüreğe girmeden önce genişlediklerine ve orada deyim rer dans le coeur, et y font comme deux
yerindeyse yüreğin kulakçıkları denilen ve onun ken­ bourses, nommées les oreilles du coeur, qui
di dokusuna benzer bir dokudan oluşan iki cep oluş­ sont composées d ’une chair semblable ù la
sienne; et qu'il y a toujours plus de chaleur
turduklarına, ve her zaman yürekte bedenin herhangi dans le coeur qu’en aucun autre endroit du
bir başka bölüm ünden daha yüksek bir sıcaklık oldu­ corps; et enfin, que cette chaleur est capab­
ğuna, ve son olarak, bu sıcaklığın boşluklara giren her le de faire que, s’il entre quelque goutte de
kan damlasının hemen genişlemesine ve şişmesine sang en scs concavités, elle s ’enfic promp­
tement et se dilate, ainsi que font générale­
neden olduğuna dikkat edilmesini isterim—tıpkı sıvı­ ment toutes les liqueurs, lorsqu’on les laisse
ların çok sıcak bir kaba damla damla dökülm elerine tomber goutte à goutte en quelque*vaisseau
izin verildiği zaman genellikle yaptıkları gibi. qui est fort chaud.
6. Car, après cela, je n’ai besoin de dire
6. Bundan sonra, yüreğin devimini açıklama ama­
autre chose, pour expliquer le mouvement
cıyla söylemem gereken tek şey boşluklarının kan dolu du coeur, sinon que, lorsque ses concavités
olmadığı zaman zorunlu olarak ana toplardamardan sağ ne sont pas pleines de sang, il y en coule
boşluğa, ve toplayıcı atardamardan sol boşluğa bu iki nécessairement de la veine cave dans la dro­
ite, et de l’artère veineuse dans la gauche;
bölmeyi her zaman dolu tutmaya yetecek denli kanın d ’autant que ces deux vaisseaux en sont tou­
aktığı, ve dolu oldukları için yüreğe doğru bakan ağız­ jours pleins, et que leurs ouvertures, qui
larının kapanamayacaklarıdır. Ama her biri boşluklar- regardent vers le coeur, ne peuvent alors être
bouchées; mais que. sitèt qu’il est entré ain­
[50] dan birine olmak üzere | iki kan damlası böyle girer
si deux gouttes de sang, | une en chacune de
girmez, onları bırakan açıklıkların çok geniş olması ve ses concavités, ces gouttes, qui ne peuvent
onları taşıyan dam arların kanla dolu olması nedeniy­ être que fort grosses, à cause qure les ouver­
le çok büyük olmaktan başka türlü olamayan bu dam­ tures par où elles entrent sont fort larges, et
les vaisseaux d ’où elles viennent fort pleins
lalar orada buldukları sıcaklıktan ötürü seyrelir ve de sang, sc raréfient et se dilatent, à cause de
şişerler. Bu yolla bütün yüreğin genişlemesine neden ta chaleur qu’elles y trouvent, au moyen de
olarak yerlerini zorlarlar ve onları içeri akıtmış olan quoi, faisant enfler tout le coeur, elles pous­
iki damarın girişlerindeki beş küçük kapakçığı kapa­ sent et ferment les cinq petites portes qui
sont aux entrées des deux vaisseaux d’où
tarak böylece yüreğe daha fazla kanın gelmesini önler­ elles viennent, empêchant ainsi qu’il ne des­
ler; ve giderek daha da seyrelip çıkışlarını sağlayacak cende davantage de sang dans le coeur; et

42
BÖLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

continuai'! h sc raréfier de plus en plus, elles olan öteki iki damarın girişlerindeki altı kapakçığı itip
poussent et ouvrent les six autres petites por­
açarlar, bu yolla atıcı toplardam arın ve büyük atarda­
tes. qui sont aux entrées des deux autres
vaisseaux par où elles sortent, faisant enfler marın tüm dallarının hemen hemen yürek ile aynı
par ce moyen toutes les branches de la veine zamanda genişlemesine neden olurlar. Bu sonuncular
artérieuse et de la grande artère, quasi au hemen sonra tıpkı atardamarların yaptığı gibi büzülür­
même instant que le coeur; lequel, inconti­
nent après, se désenfle, comme font aussi
ler, çünkü onlara girm iş olan kan soğum uştur; ve altı
ces artères, à cause que le sang qui y est küçük kapakçık yeniden kapanır ve ana toplardam a­
entré s'y refroidit, et leurs six petites portes rın ve toplayıcı atardamarın beş kapakçığı yeniden açılır
sc referment, et les cinq de la veine cave et
ve tıpkı daha önce gördüğüm üz gibi yüreğin ve atar­
de l'artère veineuse se rouvrent, et donnent
passage il deux autres gouttes de sang, qui damarların bir kez dalıa genişlemesine neden olan öteki
fout derechef enfler le coeur et les artères, kan damlalarına yol verirler. Ve sonra yüreğe giren kan
tout de même que les précédentes. Et pour kulakçık denilen bu iki kese içersinden geçtiği için,
ce que le sang, qui entre ainsi dans le coeur,
passe par ces deux bourses qu'on nomme
devimleri yüreğin devimine aykırıdır ve o genişlerken
scs oreilles, de là vient que leur mouvement onlar büzülürler. Geri kalanına gelince, matematiksel
est contraire au sien, et qu'elles sc désenf­ tanıtlamanın gücünü bilmeyen ve gerçek nedenleri salt
lent. lorsqu'il s'entlc. Au reste, afin que
olası nedenlerden ayırdetmeye alışmamış olanların
ceux qui ne connaissent pas la force des
démonstrations mathématiques, et ne sont söylenmiş olanları yoklamaksızın yadsımaya kalkm a­
pas accoutumés à distinguer les vraies rai­ maları için onlara bildirmek istiyorum ki, tam şimdi
sons des vraisemblables, ne sc hasardent pas açıkladığım bu devim yalnızca örgeıılerin | yüreğe (511
de nier ceci sans l'examiner, je les veux aver­
tir que ce mouvement, que je viens d'exp­
bakıldığında görülebilecek olan o durum larından, par­
liquer, suit aussi nécessairement de la seule maklarla duyumsanabilen sıcaklıktan, ve kanın deney
disposition des | organes qu'on peut voir à yoluyla öğrenebileceğim iz doğasından gelir, tıpkı b ir
l’oeil dans le coeur, et de la chaleur qu'on y
saatin deviminin onun karşıt ağırlıklarının ve çarkla­
peut sentir avec les doigts, et de la nature du
sang qu'on peut connaître par expérience, rının gücünden, konumundan ve biçim inden gelmesi
que fait celui d'un horologe, de la force, de gibi.
la situation cl de la figure de scs contrepoids 7. Ama eğer toplardamarlardaki kanın böyle sürekli
et de ses roues.
olarak yüreğe akarken nasıl kendini tüketm ediğini, ve
7. Mais si on demande comment le sang
des veines ne s'épuise point, en coulant ain­ atardamarların yürekten geçen herşey onlara aktığı için
si continuellement dans le coeur, et com­ nasıl olup ta kanla dolup taşmadıklarını sorarsak, buna
ment les artères n'en sont point trop
yanıt olarak belirtm em gereken şey yalnızca b ir İngi­
remplies, puisque tout celui qui passe par le
coeur s'y va rendre, je n'ai pas besoin d’y liz hekim* tarafından daha önce yazılmış olanlardır.
répondre autre chose que ce qui a déjà été Bu nedenledir ki bu konuda buzları kırmış olm a onuru
écrit par un médecin d ’Angleterre,* auquel ona yüklenmelidir ve yine atardamarların uçlarında bir­
il faut donner la louange d’avoir rompu la
glace en cet endroit, et d'être le premier qui
çok küçük borucuk olduğunu ve bunların yürekten
acnscignê qu'il y a plusieurs petits passages aldıkları kanın toplardamarların küçük dallarına girerek
aux extrémités des artères, par où le sang oradan bir kez daha yüreğe geri döndüğünü ilk kez
qu'elles reçoivent du c œ u r entre dans les öğreten vc bu yolda kanın geçeğinin tıpkı bir sürekli
petites branches des veines, d'o ù il sc va
rendre derechef vers le coeur, en sorte que döngü gibi olduğunu gösteren de o olmuştur. Kolu top­
son cours n'est autre chose qu'une circulati­ lardamarı açtıkları yerin yukarısında ortalam a bir sıkı­
on perpétuelle. Ce qu’il prouve fort bien, lıkla bağlayarak kanın eğer böyle bir bağlama olmasaydı
par l'expérience ordinaire des chirurgiens,
çıkacak olduğundan çok daha bol olarak çıkmasını sağ­
qui ayant lié le bras médiocrement fort,
au-dessus de l’endroit où ils ouvrent la vei­ layan cerrahların her zamanki deneyleri ile bunu çok
ne, font que le sang en sort plus abondam­ açık olarak tanıtlar. Buna karşı, eğer kolu aşağıda, el
ment que s’ils ne l’avaient point lié. Et il ve açılan yer arasında bağlayacak olurlarsa, ya da eğer
arriverait tout le contraire, s'ils le liaient
au-dessous, entre la main e t l’ouverture, ou yukarıda çok sıkı bağlayacak olurlarsa, bütünüyle aykırı
j>icn. qu’ils le liassent très fort audessus. Car bir sonuç görülecektir. Çünkü açıktır ki bağ ortalam a
d est manifeste que le lien, médiocrement sıkılıkta olduğu zaman, daha şimdiden kolda olan kanın
serré, pouvant empêcher que le sang qui est
déjà dans le bras ne retourne vers le coeur
»Harvacus fWiHiam Harvey, 1578/1657]. de malu cordis tı*ı san-
'Harvdctii. de moiu coniis guinis in animalibus. 1628].

43
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

toplardamarlar yoluyla yüreğe geri dönüşünü önleyebilse par les veines, n'empêche pas pour cela
de. buna karşın atardam arlar yoluyla yeniden daha fazla qu'il n'y en vienne toujours de nouveau
par les artères, à cause qu'elles sont
kanın gelmesinin önüne geçemez, çünkü bunlar toplar- situées au-dessous des veines, et que
[52) damarların altına yerleşmiştir ve daha güçlü olan | duvar­ leurs peaux, étant plus dures, sont |
larını sıkıştırmak daha az kolaydır; ve yine yürekten gelen moins aisées à presser, et aussi que le
sang qui vient du coeur tend 3vec plus de
kan atardamarlar aracılığıyla ele geçmek için toplardamar­ force à passer par elles vers la main, qu’il
lar yoluyla elden yüreğe geri dönmek için olduğunan daha ne fait à retourner de là vers le coeur par
büyük bir güçle çabalar. Ve bu kan toplardam arlardan les veines. Et puisque ce sang sort du
birinde yapılan açılma yoluyla koldan kaçtığı için, zorunlu bras par l'ouverture qui est en l’une des
veines, il doit nécessairement y avoir
olarak bağlamanın altında, başka bir deyişle kolun uç­ quelques passages audessous du lien,
larına doğru belli bir geçit olmalıdır ki onun yoluyla atar­ c'est-à-dire vers les extrémités du bras,
damarlardan oraya gelebilsin. Bu hekim benzer olarak par où il y puisse venir des artères. 11pro­
uve aussi fort bien ce qu’il dit du cours du
kanın izlediği yol konusunda söylediklerinin doğruluğunu sang, par certaines petites peaux, qui
toplardamarların yolları boyunca değişik yerlerde yerleş­ sont tellement disposées en divers lieux
miş ve kanın bedenin ortasından uçlara doğru geçmesi­ le long des veines qu'elles ne lui permet­
ne değil ama yalnızca uçlardan yüreğe geri dönüşe izin tent point d ’y passer du milieu du corps
vers les extrémités, mais seulement de
verecek bir yolda düzenlenmiş b^Hi küçük zarların ya da retourner des extrémités vers le coeur; et
kapakçıkların varoluşu yoluyla, ve dahası, bedendeki lüm de plus, par l’expérience qui montre que
kanın kesilmiş tek b ir atardam ar aracılığıyla ondan çok tout celui qui est dans le corps en peut
sortir en fort peu de temps par une seule
kısa bir zamanda çıkabileceğini gösteren deney yoluyla
artère, lorsqu'elle est coupée, encore
çok açık olarak tanıtlar—bir deney ki, giderek damar me me qu'elle fût étroitement liée fort
yüreğin çok yakınında çok sıkı bağlandığı ve onunla bağ proche du coeur, et coupée entre lui et le
arasında kesildiği ve böylece ondan akan kanın yürek­ lien, en sorte qu'on n'eût aucun sujet d 'i­
maginer que le sang qui en sortirait vînt
ten başka herhangi bir yerden gelebileceğini varsaymak d’ailleurs.
için hiçbir zeminin olamayacağı zaman bile ayııı sonucu 8. Mais il y a plusieurs autres choses
verir. qui témoignent que la vraie cause de ce
mouvement du sang est celle que j'a i
8. Ama kanın bu deviminin gerçek nedeninin dite. belirt­
Comme, premièrement, la différen­
miş olduğum neden olduğunu gösteren başka birçok şey ce qu'on remarque entre celui qui sort
daha vardır. Böylece ilk olarak toplardam arlardan çıkan des veines et celui qui sort des artères, ne
kan ve atardamarlardan çıkaiı kan arasında görülen ayrım- peut procéder que de ce qu’étant raréfié,
cl comme distillé, en passant par le coe­
ancak yürek içinden geçme yoluyla seyrelmiş ve deyim ur. il est plus subtil et plus vif et plus cha­
yerindeyse damıtılm ış olm akla yürekten hemen ayrıl­ ud incontinent après en être softi^ç’est-â-
dıktan sonra, eş deyişle, atardamarlarda iken, yüreğe gir­ dire, étant dans les artères, qu’il n'est un
peu devant que d’y entrer, c ’est-à-dire,
meden biraz önce, eş deyişle toplardam arlarda iken
étant dans les veines. El si on y prend
olduğundan daha ince ve diri ve sıcak olması olgusun­ garde, on trouvera que cette différence ne
dan doğabilir. Ve eğer dikkat edilirse, yüreğin yakınla­ paraît bien que vers le coeur, et non point
rında olm anın dışında bu ayrımın açıkça görünm ediğini tant | aux lieu* qui en sont les plus élo­
ignés. Fuis la dureté des peaux, dont la
[53| ve ondan daha da | uzak bölgelerde çok açık olmadığını veine artérieusc et la grande artère sont
buluruz. D ahası, atıcı toplardam arı ve büyük atardama­ composées, montre assez que le sang bat
rı oluşturan dokunun sertliği kanın onlara karşı toplar­ contre elles avec plus de force que contre
les veines. El pourquoi la concavité gauc­
damarlar durumunda olduğundan daha büyük bir kuvvetle
he du coeur et la grande artère seraient-
vurduğunu yeterince açık olarak gösterir. Ve niçin yüreğin elles plus amples et plus larges que la
sol boşluğunun ve büyük atardam arın sağ boşluktan ve concavité droite cl la veine artérieusc? Si
atıcı toplardam ardan daha büyük ve daha geniş olması ce n’était que le sang de l’artère veineu­
se. n'ayant été que dans les poumons
gereksin? Ama bunun nedeni toplayıcı atardamarın kanı­ depuis qu'il a passé par le coeur, est plus
nın yürekten geçtikten sonra yalnızca akciğerlerde bulun­ subtil et sc raréfie plus fort et plus
makla doğrudan doğruya ana toplardamardan gelenden aisément que celui qui vient immédiate­
daha ince olması ve ondan daha etkili ve daha kolay ola­ ment de la veine cave. Et qu'cst-cc que
les médecins peuvent deviner, en tâtant le
rak seyrelmesidir. Ve doktorların nabız atışını alırken bu­ pouls, s'ils ne savent que, scion que le
labilecekleri şey nedir, eğer, kanın doğasını değiştirmesine sang change de nature, il peut être raréfié

44
BÖLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

par la chaleur du coeur plus ou moins fort, göre, yüreğin sıcaklığı yoluyla öncekinden daha büyük
et plus ou moins vite qu’auparavant? Et si
ya d a daha küçük b ir derecede ve daha çok ya d a daha
on examine comment cette chaleur se com­
munique aux autres membres, ne fout-il pas az çabuk olarak seyrelebileceğini bilmiyorlarsa? Ve eğer
avouer que c ’est par le moyen du sang, qui bu ısının öteki üyelere nasıl iletildiğini araştırırsak,
passant par le coeur, s’y réchauffe, et se bunun yürekten geçmekle bir kez daha ısıtılan ve ora­
répand de là par tout le corps. D 'où vient
que. si on Aie le sang de quelque partie, on
dan tüm beden boyunca yayılan kanın aracılığıyLa oldu­
en Aie par même moyen la chaleur; cl en­ ğunu kabul etmek gerekm ez mi? Bundan şu ç ık a r ki,
core que le coeur fût aussi ardent qu'un fer eğer herhangi bir tikel bölümden kanı uzaklaştırırsak,
embrasé, il ne sufbrait pas pour réchauffer
aynı yolla ondan sıcaklığı da uzaklaştırmış oluruz; yürek
les pieds et les mains tant qu'il fait, s'il n'y
envoyait continuellement de nouveau sang, sıcaktan kızarmış b ir demir gibi yansaydı bile, ayakla­
puis aussi on connaît de là. que le vrai usa­ ra ve ellere sürekli olarak yeni kan göndermedikçe onları
ge de la respiration est d'apporter assez şimdi olduğu gibi ısıtmaya yeterli olmazdı. Bundan şunu
d'air frais dans le poumon, pour faire que
le sang, qui y vient de la concavité droite
da anlıyoruz ki, solunumun gerçek yararı yü reğ in sağ
du coeur, où il a été raréfié et comme boşluğundan orada seyreltilmiş ve deyim yerindeyse
changé en vapeurs, s’y épaississe et con­ buharlara dönüştürülmüş olarak akciğerlere gelen kanın
vertisse en sang derechef, avant que de
kalınlaşmasını ve yeniden sol boşluğa düşm eden önceki
retomber dans la gauche, sans quoi il ne
pourrait être propre à servir de nour | riture kana döndürülm esini sağlamak için akciğerlere yeter­
au feu qui y est. Ce qui se confirme, parce li taze hava taşım aktır ve bu olm aksızın orada varolan
qu'on voit que les animaux qui n'ont point ateş içiıı | yakıt olarak hizmet etmeye uygun olm aya- [54]
de poumons, n'ont aussi qu'une seule con­
cavité dans le coeur, et que les enfants, qui
çaktır. Bu bildirim akciğerleri olmayan hayvanların
n'en peuvent user pendant qu'ils sont ren­ yüreklerinde de yalnızca tek bir boşluk olduğunun, ve
fermés au ventre de leurs mères, ont une henüz annelerinin rahminde iken onları kullanam ayan
ouverture par où il coule du sang de la vei­
çocuklarda kanın ana toplardamardan yüreğin sol boş­
ne cave en la concavité gauche du coeur, et
un conduit par où il en vient de la veine luğuna akmasını sağlayan b ir açıklık ve akciğerden
artéricusc en la grande artère, sans passer geçmeksizin atıcı toplardam ardan büyük atardam ara
par le poumon. Puis la coction, comment geçmesini sağlayan b ir oluk bulunduğunu görm em iz
se ferait-elle en l'estomac, si le coeur n'y
envoyait de la chaleur par les artères, et
tarafından da doğrulanır. Dahası, eğer yürek atard a­
avec cela quelques- unes des plus coulan­ marlar yoluyla mideye sıcaklık, ve bunun yanışına kanın
tes parties du sang, qui aident à dissoudre oraya alınmış besinleri çözündürm ede yardım cı olaıı
les viandes qu'on y a mises? Et l’action qui
daha akışkan bileşenlerinden bir bölümünü gönderm c-
convertit le suc de ces viandes en sang,
n'cstellc pas aisée à connaître, si on con­ seydi, orada sindirim nasıl yapılabilirdi? Ve besinlerin
sidère qu'il se distille, en passant et repas­ özsularını kana döndüren eylemi anlam ak, e ğ e r onun
sant par le coeur, peut- être par plus de cent yürekten belki de günde yüz ya da iki yüz kereden daha
Ou deux cents Ibis en chaque jour? Et
qu’a-t-on besoin d'autre chose, pour exp­
fazla geçerek ve yeniden geçerek dam ıtıldığım düşü­
liquer la nutrition, et la production des nürsek daha kolay olm az mı? Beslenmeyi ve bedende
diverses humeurs qui sont dans le corps, olan çeşitli sıvıların \diverses humeurs| üretimini açıkla­
sinon de dire que la force, dont le sang en
mak için söylenmesi gereken tek şey, kanın seyreltilmek­
se raréfiant passe du coeur vers les
extrémités des artères, fait que quelques-u­ le yürekten atardam arların uçlarına doğru geçm esini
nes de ses parties s'arrêtent entre celles des sağlayan kuvvetin kanın parçalarından bir bölüm ünün
membres où elles se trouvent, et y prennent tam olarak içlerinde bulundukları üyelerde kalm asına
la place de quelques autres qu'elles en
ve orada kendileri tarafından uzaklaştırılan b aşk aları­
chassent; et que, selon la situation, ou la
ligure, ou la petitesse des pores qu'elles nın yerini alm alarına neden olduğu, ve karşılaştıkları
rencontrent, les unes se vont rendrc en cer­ küçük gözeneklerin konum ya da biçim ya d a küçük­
tains lieux plutôt que los autres, en même lüklerine göre, aralarından kimilerinin başkalarına değil
bçon que chacun peut avoir vu divers crib­
l e qui, étant diversement percés, servent à de belli parçalara doğru ilerledikleridir—tıpkı, herkesin
Séparer divers grains les uns des autres? Et gördüğü gibi, delikleri değişik büyüklüklerde olan deği­
enfin ce qu'il y a de plus remarquable en şik eleklerde değişik tahıl türlerinin ayırılabilmesi gibi.
tout ceci, c ’est la génération des esprits
Son olarak tüm bunlarda en dikkate değer olan şey çok
animaux, qui sont comme un vent très sub-
hl. | ou plutôt comme une flamme très ince bir yeli ya da daha doğrusu çok arı ve ço k diri | [55J
Pure et très vive, qui, montant continucllc- olan ve sürekli olarak büyük bir bollukla yürekten beyne

45
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

doğru yükselerek oradan sinirler yoluyla kaslara iler­ ment en grande abondance du coeur dans le
cerveau, sc va rendre de là par les nerfs
leyen ve orada tüm üyelere güç veren bir alevi andıran
dans les muscles, et donne le mouvement à
hayvan özsularm ın [esprits aııimaıtr] üretilmesidir; ve tous les membres; sans qu’il faille imaginer
kanın en yeğin olarak devinm ekle ve içerilere en kolay d'autre cause, qui fasse que les parties du
işlemekle bu özsuları oluşturmaya en uygun parçacık­ sarig qui, étant les plus 3gitées et les plus
pénétrantes, sont les plus propres à compo­
larının nasıl başka herhangi bir yere olmaktan çok beyne ser ces esprits, se vont rendre plutôt vers le
doğru ilerlediklerini açıklamak için varsayılabilecek bi­ cerveau que vers ailleurs; sinon que les
ricik neden onları oraya taşıyan atardam arların yürek­ artères, qui les y portent, sont celles qui
ten en doğrudan çizgilerde çıkan dam arlar oldukları, viennent du coeur le plus en ligne droite de
toutes, et que, scion les régies des méca­
ve Doğa yasaları ile özdeş olan Mekanik yasalarına göre, niques, qui sont les mêmes que celles de la
birçok nesne birlikte aynı noktaya doğru devindikleri nature, lorsque plusieurs choses tendent
ve bu noktada tümü için yer olm adığı zaman (ki yüre­ ensemble à sc mouvoir vers un même côté,
où il n ’y a pas assez de place pour toutes,
ğin sol boşluğundan çıkan ve beyne doğru gitme eği­ ainsi que les parties du sang qui sortent de
liminde olan parçacıklar açısından durum budur), en la concavité gauche du coeur tendent vers le
zayıf ve devimleri en az yeğin olan parçaların daha güçlü cerveau, les plus faibles et moins agitées en
olanlar ve bu yolla ona ulaşabilecek biricik parçalar tara­ doivent être détournées par les plus fortes,
qui par ce moyen s ’y vont rendre seules.
fından zorunlu olarak bir yana atıldıklarıdır. 9. J ’avais expliqué assez, particulièrement
9. Tüm bu sorunları daha önce yayımlama amacın­toutes ces choses dans le traité que j ’avais
da olduğum İnceleme’de yeterince ayrıntılı olarak açık­ eu ci-devant dessein de publier. Et ensuite
j’y avais montré quelle doit être la fabrique
lamıştım. Ve daha sonra orada insan bedeninde kapsanan des nerfs et des muscles du corps humain,
hayvan özsularınm üyeleri devindirm e gücünü taşıya­ pour faire que les esprits animaux, étant
bilmeleri için (tıpkı hayvanların başlarının kesildikten dedans, aient la force de mouvoir scs
kısa bir süre sonra bile henüz devindiklerinin ve toprağı membres: ainsi qu’on voit que les têtes, un
peu après avoir été coupées, sc remuent
ısırdıklarının gözlenmesi gibi) bu bedenin sinir ve kasla­ encore, et mordent ta terre, nonobstant
rının dokusunun ne olması gerektiğini; beyinde uyanık­ qu’elles ne soient plus animées; quels chan­
lık, uyku ve düşlere neden olmak için hangi değişimlerin gements sc doivent fiiire dans le cerveau,
pour causer la veille, cl le sommeil, et les
zorunlu olduğunu; ışığın, seslerin, kokuların, tatların, songes; comment Ja lumière, les sons, les
[56] sıcaklığın ve dışsal nesnelere | ait tüm başka nitelikle­ odeurs, les* goûts, la chaleur, et toutes les
rin duyuların araya girm esiyle beyin üzerinde-çeşitli autres qualités des objets exté | rieurs y peu­
ideaların izlerini nasıl bırakabildiklerini; açlığın, susuz­ vent imprimer diverses idées par l’entremi­
se des sens; comment la faim, la soif, ci les
luğun ve başka içsel duyguların daonlara karşılık düşen autres passions intérieures, y peuvent aussi
izleri ona nasıl ileıebildiklerini; neyin bu ideaların alın­ envoyer les leurs; ce qui doit y être pris pour
masını sağlayan “sağ duyu” olarak görülmesi gerektiği­ le sens commun, où ces idées sont reçues;
pour la mémoire, qui les conserve; et pour
ni, ve onları barındıran bellek ile, onları çeşitli yollarda
la fantaisie, qui les peut diversement chan­
değiştirebilen ve onlardan yeni idealar oluşturabilen düş­ ger, et en composer de nouvelles, et par
lem ile ne denmek istendiğini göstermiştim—düşlem ki, même moyen, distribuant les esprits anima­
aynı yolla hayvan özsularını kaslar boyunca dağıtarak, ux dam les muscles, faire mouvoir les
membres de ce corps en autant, de diverses
böyle bir bedenin üyelerinin birçok değişik yolda ve ken­ façons, et autant à propos des objets qui sc
dilerini onun duyularına ve içsel tutkularına suflan nes­ présentent à scs sens, et des passions intéri­
nelere uygun bir biçimde devinm esine neden olabilir, eures qui sont en lui, que les nôtres se puis­
sent mouvoir, sans que la volonté les
tıpkı bizim durum umuzda üyelerin istencin yönetimin­
conduise. Ce qui ne semblera nullement
den ayrı olarak devinebilmeleri gibi. Ve bu insan becerisi étrange à ceux qui, sachant combien de
tarafından ne denli değişik otomatların ya da devinen divers automates, ou machines mouvantes,
makinelerin yapılabileceğini, ve bunun kemiklerin, kas­ l’industrie des hommes peut faire, sans y
employer que tort peu de pièces, à compa­
ların, sinirlerin, atardamarların, toplardamarların yada raison de la grande multitude des os, des
her hayvan bedeninde bulunacak daha başka parçala­ muscles, des nerfs, des artères, des veines,
rın büyük çokluğu ile karşılaştırma içinde yalnızca bir­ et de toutes les autres parties qui sont dans
kaç parçanın kullanımı yoluyla yapılabileceğini bilenlere le corps de chaque animal, considéreront ce
corps comme utte machine, qui, ayant été
tuhaf görünmeyeccktir; bu yandan beden bir makine ola­ faite des mains de Dieu, est incomparable­
rak görülür ki, Tanrının elleriyle yapılmış olmakla, insan ment mieux ordonnée, et a en soi des mou-

46
BÖLÜM V: DOĞA FELSEFESİ SORULARI

vemcncs plus admirables, qu'aucune de tarafından icadedilcnlerin tüm ünden karşılaştırılam aya­
celles qui peuvent Être inventées par les
cak denli daha iyi düzenlenm iştir ve kendi içinde onla­
hommes.
10. Et je m étais ici particulièrementrın tümünden çok daha hayranlık verici devim ler kapsar.
arrêté à Étire voir que. s'il y avait de tel­ 10. Burada özellikle şunu göstermek için durdum . Eğer
les machines, qui eussent les organes et bir maymunun ya da usu olmayan herhangi bir başka hay­
la figure d’un singe, ou de quelque autre
animal sans raison, nous n'aurions aucun
vanın örgenlerini ve dışsal biçimini taşıyan böyle maki­
moyen pour reconnaître qu'elles ne sera­ neler yapılmış olsaydı, elimizde bunların o hayvanlarla
ient pas en tout de même nature que ces aynı doğada olm adıklarım saptamak için hiçbir araç
animaux: au lieu que, s'il y en avait qui
olm azdı. Buna karşı, eğer bedenim ize belli b ir andının
eussent la ressemblance de nos corps, et
imitassent autant nos actions que mora­ gösteren ve ahlaksal olarak başarılm ası olanaklı olduğu
lement il sciait pos|sible, nous aurions ölçüde eylemlerimize öykünen | makineler olmuş olsaydı, [57]
toujours deux moyens très certains, pour herşeye karşın onların hiçbir biçimde gerçek insanlar
reconnaître qu'elles ne seraient point
pour cela de vrais hommes. Dont le pre­
olm adıklarım saptamanıızı sağlayacak çok güvenilir iki
mier est que jamais elles ne pourraient sınam a yolumuz olurdu. Birincisi düşüncelerim izi baş­
user de paroles, ni d ’autres signes en les kalarına iletmek için bizim yaptığımız gibi konuşmayı ya
composant, comme nous faisons pour
da başka simgeleri hiçbir zaman kullanamayacak olm a­
déclarer aux autres nos pensées. Car on
peut bien concevoir qu'une machine soit larıdır. Çünkü kolayca b ir makinenin sözcükler üretebi­
tellement faite qu’elle prolère des paro­ lecek bir yolda, giderek örgenlerinde belli değişim ler
les. et même qu’elle en profère quelqu­ ortaya çıkarabilen cisimse) eylemler durumunda karşılıklar
es-unes à propos des actions corporelles
qui causeront quelque changement en ses
verebilecek b ir yolda bile yapılabileceğini tasarlayabili­
organes: comme, si on la touche en riz; örneğin, tikel birbölüm üne dokunulursa ona ne söy­
quelque endroit, qu'elle demande ce lemek istediğimizi sorabilir; eğer b ir başka parçasına
qu'on lui veut dite: xi en un autre, qu'el­
dokunulacak olursa, incitildiği için bağırabilir, vb.; ama
le crie qu'on lui fait mal, et choses sem­
blables; mais non pas qu'elle les arrange hiçbir zaman yanında söylenebilecek herşeye uygun olarak
diversement, pour répondre au sens de yanıt verebilmek için konuşmasını değişik yollarda düzen­
tout ce qui se dira en sa présence, ainsi leyebilmesi söz konusu olamaz, ve giderek bunu en aptal
que les hommes les plus hébétés peuvent
faire. Et le second est que, bien qu'elles
insanın yapabileceği yolda bile yapamaz. Ve ikinci ayrını
fissent plusieurs choses aussi bien, ou şudur: M akinelerin belli şeyleri herhangi birimizin yapa­
peut-étre mieux qu'aucun de nous, elles bildiği denli iyi. ya da belki de bizden daha iyi bir yolda
manqueraient infailliblement en quelqu­
yerine getirebilm elerine karşın, kaçınılm az olarak başka
es autres, par lesquelles on découvrirait
qu'elles n’agiraient pas par connaissan­ birçoklarında başarısız kalırlar, ve bu yolla bilgiden değil
ce, mais seulement par la disposition de ama yalnızca örgenlerinin düzenlenişine göre davrandık­
leuts organes. Car, au lieu que la raison larını açığa çıkarabiliriz. Çünkü us tüm olum sallıklar için
est un instrument universel, qui peut ser­
vir en toutes sortes de rencontres, ces
hizmet edebilen evrensel bir araç iken, bu ergenlerinse
Organes ont besoin de quelque particu­ her bir tikel eylem için tikel bir düzenlemeye gereksinim ­
lière disposition pour chaque action par­ leri vardır; ve bundan şu çıkar ki, herhangi bir m akine­
ticulière; d'où vient qu’il est moralement de onun tüm yaşam olaylarında bizim usumuzun bizi
impossible qu’il y en ait assez de divers
en une machine pour la faire agir en tou­ davranmaya götürm esi ile aynı yolda davranm asına ola­
tes les occurences de la vie, de même nak verebilecek b ir türlülügün olm ası ahlaksal | = k ılg ı-
&W1 que notre raison nous lait agir. sal] olarak olanaksızdır [est m oralement itnpossible].*
U. Gr, par ces deux mêmes moyens,
11. Bu iki araç yoluyla insanlar ve hayvanlar arasında
°» Peut aussi connaître la différence qui
est entre les hommes e t les bêtes. Car varolan ayrımı da anlayabiliriz. Çünkü çok dikkate değer
c est une chose bien remarquable, qu'il bir olgu vardır: giderek budalaları bile | dışlam aksızın, [58]
n y * point | d'hommes si hébétés et si öylesine kafasız ve aptal hiç kimse yoktur ki değişik söz­
stupides, sans en excepter même les in­
sensés, qu’ils ne soient capables d'arran- cükleri birarada düzenleyemesin, ve onlardan düşünce­
11er ensemble diverses paroles, et d'en lerini bildirm esini sağlayan bir söylem oluşturanlasın; vc
eotnposcr un discours par lequel ils fas- buna karşı, ne denli eksiksiz ve talihli oiarak oluşmuş olur­
SCI® entendre leurs pensées; et qu’au
sa olsun hiçbir hayvan yoktur ki böyle birşeyi yapabilsin.
Wl>bairc, il n’y a point d'autre animal,
tant parfait ci tant heureusement né qu'il
•Pusse être, qui fasse le semblable. Ce *[Aynı kullanım 4 .7 ‘de de görülür.]

47
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

Buna neden olan şey örgenlerin eksik olması değildir, çün­ qui n'arrive pas de ce q u ’ils ont faute
kü açıktır ki saksağanlar ve papağanlar sözcükleri tıpkı d'organes, car on voit que les pies et les
perroquets peuvent proférer des paroles
bizim gibi çıkarabilirler, ve gene de bizim gibi, eş deyişle ainsi que nous, et toutefois ne peuvent
söylediklerinin düşündüklerinin kanıtını vereceği bir yol­ parler ainsi que nous, c'est-à-dire, en
da konuşam azlar; buna karşı, sağır ve dilsiz doğmakla témoignant qu’ils pensent ce qu’ils di­
sent; au lieu que les hommes qui, étant
konuşma için başkalarına hizm et eden örgenlerden hay­ nés sourds et muets, sont privés des orga­
vanlarla ay m derecede ya da giderek onlardan daha yüksek nes qui servant aux autres pour parier,
bir derecede yoksun olan insanların kendileri kendileri­ autant ou plus que les bôtes, ont coutume
ni genellikle yanlarında olm akla onların dilini öğrene­ d'inventer d ’eux-mêmes quelques signes,
par lesquels ils se font entendre à ceux
cek zamanı bulanlara anlaşılır kılmalarını sağlayan belli qui, étantordinaircmcntavcccux, ont loi­
işaretler icadetme alışkanlığm dadırlar. Ama bu yalnız­ sir d ’apprendre leur langue. Et ceci ne
ca hayvanların insanlardan daha az usları olduğunu değil, témoigne pas seulement que les bêtes ont
moins de raison que les hommes, mais
ama hiç usları olmadığını gösterir, çünkü açıktır ki konu­ qu'elles n’en ont point du tout. Car on
şabilmek için çok az şey gereklidir. Ve insanlar arasındaki voit qu’il n ’en faut que fort peu pour savo­
eşitsizliğe olduğu gibi aynı türün hayvanları arasında varo­ ir parler; et d ’autant qu'on remarque de
lan eşitsizliğe de dikkat ettiğimiz ve kimilerinin bilgi l'inégalité entre les animaux d ’une même
espèce, aussi bien qu’entre les hommes,
kazanmaya başkalarından daha yetenekli olduğunu gör­ et que les uns sont plus aisés à dresser que
düğüm üz zam an, türünün en eksiksizi olarak seçilen bir les autres, il n'est pas croyable qu'un sin­
maymunun ya da bir papağanın Tıu sorunlar söz konusu ge ou un perroquet, qui serait des plus
parfaits de son espèce, n’égalât en cela un
olduğunda bulunacak en aptal çocuğa ya da en azından
enfant des plus stupides, ou du moins un
anlığı bulutlanmış bir çocuğa bile eşit olmaması olgusu, enfant qui aurait le cerveau troublé, si
eğer hayvan durum unda ruh bizimkinden bütünümle ayrı leur âme n’était d'une nature du tout
bir doğada olm amış olsaydı, pek inanılabilir birşey o l­ différente de la nôtre. Et on ne doit pas
confondre les paroles avec les mouve­
mazdı. Ve konuşmayı tutkuları ele veren ve hayvanlar tara­ ments naturels, qui témoignent les passi­
fından olduğu gibi m akineler tarafından da öykünülen ons, et peuvent être imités par des
[59] doğal devimlerle karıştırm amam ız gerekir; | ne de eski­ machines aussi bien que par les animaux;
| ni penser, comme quelques anciens,
lerden kimilerinin yaptığı gibi hayvanların konuştuklarını, que les bêtes parlent, bien que nous n'en­
ama bizim onların dillerini anlamadığımızı düşünm eli­ tendions pas leur langage: car s ’il était
yiz; çünkü eğeı; bu doğru olsaydı, bizim örgenlerimize vrai, puisqu'elles ont plusieurs organes
karşılık düşen birçok örgc'nîeri olduğu için kendilerini qui sc rapportent aux nôtres, elles pour­
raient aussi bien se faire entendre à nous
bize de tıpkı kendi benzerlerine olduğu gibi kolayca anla­ qu'à leurs semblables. C 'est aussi une
şılır kılabilirlerdi. Yine belirtmeye değer bir olgudur ki, chose fort remarquable que, bien qu'il y
eylemlerinin bir bölümünde bizden daha büyük bir beceri ait plusieurs animaux qui témoignent plus
d'industrie que nous en quelques- unes de
gösteren birçok hayvanın olm asına karşın, aynı zaman­
leurs actions, on voit toutefois que les
da bunların başka birçoklarında ne olursa olsun hiçbir mêmes n'en témoignent point du tout en
beceri göstermediklerini gözleriz; bu yüzden bizden daha beaucoup d'autres: de façon que ce qu’ils
iyi yapmaları olgusu anlıklarının olduğunu tanıtlamaz, font mieux que nous ne prouve pas qu’ils
ont de l’esprit; car, à ce compte, ils en au­
çünkü bu durumda herhangi birimizden daha anlıklı olur­ raient plus qu’aucun de nous, et feraient
lar ve tüm başka şeyleri de bizden iyi yaparlardı; ama bu mieux en toute chose; mais plutôt qu'ils
dalıaçok ustan yoksun olduklarını gösterir ve onlarda n’en ont point, et que c ’est la nature qui
agit en eux, scion la disposition de leurs
örgenlerinin düzenlenişine göre davranan şey doğanın
organes: ainsi qu'on voit qu’un horologe,
kendisidir, tıpkı dişlilerden ve ağırlıklardan oluşan bir qui n’est composé que de roues et de res­
saatin zamanı gösterebilmesi ve onu bizim tüm sağgörü­ sorts, peut compter les heures, et mesu­
müzle yapabileceğimizden daha doğru olarak ölçebilmesi rer le temps, plus justement que nous
avec toute notre prudence.
gibi. 12. J'avais décrit, après cela, l’âme rai­
12. Bundan sonra ussal ruhu betimlemiş ve onun sözü­ sonnable, et fait voir qu’elle ne peut aucu­
nü ettiğim başka şeyler gibi herhangi b ir yolda özdeğin nement être tirée de la puissance de la
gücünden türetilem eycceğini, ama kesinlikle yaratılmış matière, ainsi que les autres choses dont
j’avais parlé, mais qu'elle doit expres­
olm ası gerektiğini gösterm iştim ; ve ayrıca insan bede­ sément être créée; et comment il ne suffit
ninde teknesindeki bir kaptan gibi yerleşmiş olmasının pas qu’elle soit logée dans le corps huma-

48
BÖLÜM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN GÖZ ÖNÜNDE TUTTUĞU NEDENLER

in, ainsi q u ’un pilote en son navire, sinon yeterli olmadığını—belki de bedenin üyelerini devindir­
peut-être pour mouvoir ses membres,
mek için olm anın dışında—, ama bizim kilere benzer
mais q u 'il est besoin qu'elle soit jointe et
unie plus étroitement avec lui. pour avoir, duyum larının ve itkilerinin olabilm esi ve böylece g er­
outre cela, des sentiments et des appétits çek b ir insan oluşturabilm esi için beden ile daha yakın­
semblables aux nôtres, et ainsi composer dan bağlanm asının ve birleşm esinin zorunlu olduğunu
un vrai homme. Au reste, je me suis ici un
peu étendu sur le sujet de l’âme, à cause
da gösterm iştim . Son olarak burada en önem lilerinden
qu'il est des plus importants; car, après biri olduğu için ruh konusunu biraz geniş olarak ele
l'erreur de ceux | qui nient Dieu, laquel­ aldım; çünkü Tanrıyı yadsıyanların | yanılgılarından son­ 160]
le je pense avoir ci-dessus assez rfluiéc,
ra—ki bunu yukarıda yeterli olarak çürüttüğüm e inanı­
il n'y en a point qui éloigne plutôt les esp­
rits â ib le s du droit chemin de la venu, yorum—, zayıf tinleri erdemin doğru yolundan çıkarmada
que d’imaginer que l'âme des bêtes soit hayvanın ruhunun bizimki ile aynı doğada olduğunu ve
de même nature que la nôtre, et que, par dolayısıyla bu yaşamdan sonra, tıpkı sinekler ve karın­
conséquent, nous n'avons rien à craindre,
ni i espérer, après cette vie, non plus que
calar gibi, kendisinden korkacağımız ya da um udeceği-
les mouches e t les fourmis; au lieu que, miz hiçbirşeyin olm adığını imgelemekten daha etkili
lorsqu 'o n sait combien elles diffèrent, on başka hiçbir yanılgı yoktur. Oysa ikisinip ne denli ayrı
comprend beaucoup mieux les raisons,
oldukları bilindiği zaman ruhum uzun doğasında b e­
qui prouvent que la nôtre est d'une nature
entièrement indépendante du corps, et par denden bütünüyle bağmışız olduğunu ve dolayısıyla
conséquent, qu'elle n 'est point sujette à onunla birlikte ölme zorunluğu altında durmadığını tanıt­
mourir avec lui; puis, d'autant qu'on ne lamanın nedenlerini de çok daha iyi kavrarız, ve o zaman
voit point d ’autres causes qui la détrui­
onu yokedebilecek başka hiçbir neden bulunam ayınca
sent. on est naturellement porté à juger de
lâ qu'elle est immortelle. doğallıkla ölüm süz olduğu yargısında bulunuruz.

SIX IÈ M E PARTIE BOLUM VI

l.O r, il y a maintenant trois ansqucj'éta- 1. ŞİMDİ tüm bunları kapsayan İnceleme'nin sonuna var­
is parvenu à la fin du traité qui contient mamdan bu yana üç yıl geçti; ve onları b ir m atbaacının
toutes ces choses, et que je commençais i
le revoir, afin de te mettre entre les ntains eline bırakmak üzere yeniden gözden geçirmeye başla­
d’un imprimeur, lorsque j ’appris que des mak üzereydim ki, kendilerine saygı duyduğum ve eylem­
personnes, à qui je déféré cl dont l'auto­ lerim üzerinde yetkelerinin düşüncelerim üzerinde benim
rité ne peut guère moins sur mes actions
kendi usumun taşıdığından daha az ağırlık taşıyamaya­
que ma propre raison sur mes pensées,
avaient désapprouvé une opinion de phy­ cağı belli kimselerin kısa bir süre önce bir başkası* tara­
sique, publiée un peu auparavant par fından yayımlanan bir fizik kuramını onaylam adıklarını
quelque autre, de laquelle je ne veux pas öğrendim. Bu görüşe katıldığımı söylemeyeceğim, ama
dire que je fusse, niaLs bien que je n'y ava­
is rien remarqué, avant leur censure, que yalnızca şunu belirteceğim ki sansürlerinden önce onda
je pusse imaginer être préjudiciable ni i la dine ya da Devlete zararlı olduğunu tasarlayabileceğim,
religion ni à l'État, ni, par conséquent, ve buna göre eğer usum beni onu yazmam gerektiğine
qui m 'rû t empêché de l'écrire, si la raison
me l’eQi persuadée, et que cela me fit cra­
inandırm ış olsaydı bunu yapmamın önüne geçebilecek
indre q u ’il ne s'en trouvât tout de même hiçbirşey görmedim. Ve yeni hiçbirşeyi gerçekliğinin çok
quelqu'une entre les miennes, en laquelle pekin bir tanıtını elde etm edikçe kabul etm eme ve her­
je nie fusse mépris, nonobstant le grand
hangi bir kimseye zarar verebilecek hiçbirşeyi yazm a­
soin que j ’ai toujours eu de n’en point
recevoir de nouvelles en ma créance, dont ma konusunda her zamanki büyük kaygıma karşın, | bu [61]
je n'eusse des démonstrations très cerlia­ durum beni kendi görüşlerim arasında içinde kendim i
ntes, e t de n’en point écrire qui pussent aldattığım birinin bulunabileceği korkusuna düşürdü. Bu
tourner au désavantage de personne. Ce
qui a été suffisant pour m'obliger à chan­ yayımlama konusunda verdiğim kararı değiştirm em e
ger la résolution que j'avais eue de les neden olmaya yetti. Çünkü önceki kararım için neden-
Publier Car, encore que les raisons, pour
lesquelles je l’avais prise auparavant, fus-
sent très fortes, mon inclination, qui m'a *[Galileo. Söz konusu çalışma 1632 de yayımlanan vc Eııgisizyon
Ktujoues lait haïr le métier de faire des liv- tarafından kınanan Massimi Sistemi, ve konu ise dünyanın devimidir.)

49
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

lerin çok güçlü olmalarına karşın, gene de beni her zaman res, m 'en fît incontinent trouver assez d’a-
uires pour m 'en excuser. Et ces raisons de
kitap yazma işinden nefret etmeye götürm üş olan eğili­
part et d'autre sont telles, que non seule­
mim hemen kendim i onu yayımlama işinden bağışlata­ ment j'a i ici quelque intérêt de les dire,
cak başka birçok neden bulmama yol açtı. Ve her iki yan mais pcut-êtic aussi que le public en a de
için de ağır basan öyle nedenler vardır ki, yalnızca burada les savoir.
2. Je n’ai jamais fait beaucoup d’état des
onları bildirm ede benim b ir çıkarım değil, ama belki choses qui venaient de m on esprit, et pen­
kamunun da onları öğrenm ede belli b ir çıkarı olabilir. dant que je n'ai recueilli d’autres fruits de
2. H içbir zaman kendi anlığım ın ürünleri olanla şeyle­
méthode dont je me sets, sinon que je
ri çok fazla büyütm edim , ve kullandığım Yöntemden me suis satisfait, touchant quelques diffi­
cultés qui appartiennent aux sciences
sağladığım biricik üstünlük kurgul bilim lere [sciences spéculatives, ou bien que j'a i tâché de rég­
spéculatives] özgü belli güçlükler açısından bana doyum ler mes moeurs par les raisons qu'elle
verm esi, ya da davranışlarım ı bana öğrettiği nedenlere m’enseignait, je n'ai point cru être obligé
d'en rien écrire. Car, pour ce qui touche
göre düzenlemeye çalışmam olduğu sürece, hiçbir zaman tes moeurs, chacun abonde si fort en son
onun üzerine birşeyier yazma yükümlülüğü altında oldu­ sens, qu'il se pourrait trouver autant de
ğumu düşünmedim. Çünkü, davranış kuralları söz konu­ réformateurs que de têtes, s ’il était permis
su olduğunda herkes kendi anlayışına öylesine güvenir i d'autres qu'à ceux que Dieu a établis
pour souverains sur scs peuples, ou bien
ki, eğer Tanrı tarafından kendi halklarına egemenler ola­ auxquels il a donné assez de grâce et de
rak saptanmış olanlardan ya da eıi>azından Tanrının ken­ zélé pour être prophètes, d'entreprendre
dilerine peygamber olm ak için yetecek denli kayra ve d'y rien changer; et bien que mes spécula­
tions me plussent fort, j ’ai cru que les aut­
coşku verdiklerinden daha başkalarının o kurallar üze­ res en avaient aussi, qui leur plaisaient
rinde herhangi b ir değişim yapmalarına izin verilecek peut-être davantage. Mais, sitôt que j'a i eu
olsaydı, kafaların sayısına eşit bir sayıda reformcu bulu­ acquis quelques notions générales touc­
nabilirdi. Ve gerçi benim kurgularım bana en büyük hazzı hant la physique, et que, commençant à les
éprouver en diverses difficultés particu­
verseler de, başkalarının da onlara belki de daha da büyük lières, j'a i remarqué jusques où elles peu­
bir haz verebilecek kurguları olduğuna inanıyordum. vent con| duire, et combien elles différent
Ama Fizik üzerine kimi genel kavramlara ulaşır ulaşmaz, des principes dont on s'est servi jusques à
présent, j'a i cru que je ne pouvais les tenir
ve çeşitli tikel güçlüklerde onlardan yararlanmaya başla-
cachées, sans pécher grandement contre la
[62] yınca bizi hangi noktaya götürebileceklerini ve | şimdiye loi qui nous oblige à procurer, autant qu'il
dek yararlandığım ız ilkelerden ne deııii ayrı oldukları­ est en nous, le bien général de tous les
nı görür görmez, bizi elimizden geldiğince tüm insanlığın hommes. Car elles m 'ont fait voir qu'il est
possible de parvenir à des connaissances
genel iyiliğine katkıda bulunma yükümlülüğü altında qui soient fort utiles à la vie, et qu'au lieu
tutan yasaya karşı büyük bir günah işlemeksizin onları de cette philosophie spéculative, qu’on
gizli tutamayacağıma inandım. Çünkü yaşamda çok yarar­ enseigne dans les écoles, on en peut trou­
ver une pratique, par laquelle connaissant
lı olan bilgiye erişm enin olanaklı olduğunu ve O kullar­
la force et les actions du feu, de l'eau, de
da öğretilen kurgul felsefenin yerine öyle bir kılgısal l'air, des astres, des cieux et de tous les
felsefe bulabileceğimizi görmemi sağladılar ki, onun ara­ autres corps qui nous environnent, aussi
cılığıyla, ateşin, suyun, havanın, yıldızların, göklerin distinctement que nous connaissons les
divers métiers de nos artisans, nous les
ve çevremizdeki tüm başka cisim lerin kuvvet ve eylem­ pourrions employer en même façon à tous
lerini zanaatçılarımızın değişik uygulayımlarını bildiği­ les usages auxquels ils sont propres, et ain­
miz denli seçik olarak bilebilir ve onları aynı yolda si nous rendre comme maîtres et possesse­
urs de la nature. Ce qui n'est pas seulement
uyarlanmış oldukları tüm .kullanım larda uygulayabilir,
à désirer pour l’invention d ’une infinité
böylece kendimizi doğanın efendileri ve iyeleri yapabi­ d’artifices, qui feraient qu'on jouirait, sans
liriz. Bu yalnızca yeryüzünün ve onda bulunacak tüm aucune peine, des fruits de la terre cl de
iyi şeylerin meyvalanndan herhangi bir zahmete girmek­ toutes les commodités qui s'y trouvent,
mais principalement aussi pour la conser­
sizin yararlanmamızı sağlayan sonsuz sayıda aygıtı bulma vation de la santé, laquelle est sans doute
amacıyla değil, ama ayrıca ve başlıca sağlığın korunma­ le premier bien et le fondement de tous les
sını ortaya çıkardığı için de istenecektir ki, hiç kuşku­ autres biens de cette vie; car même l'esp­
suz bu yaşamdaki başlıca iyi ve tüm başka iyilerin temeli rit dépend si fort du tempérament, et de la
disposition des organes du corps, que s’il
odur. Çünkü anlık bedensel örgenlerin durum ve düzen­ est possible de trouver quelque moyen qui
lenişlerine öyle bir düzeyde bağım lıdır ki, eğer insan- rende communément les hommes plus

50
BÖLÜM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN G Ö Z ÖNÜNDE TUTTUĞU NEDENLER

sages et plus habiles qu'ils n'onl été jù*îucs lan şimdiye dek olduklarından daha bilgili ve daha bece­
ici, je crois que c ’est dans la médecine lu o n rikli kılm anın b ir aracını bulmak olanaklıysa, inanıyo­
doit le chercher. Il est vrai que celle <f‘ csl
maintenant en usage, contient peu de choses rum ki bunun aranacağı yer tiptir. Şimdi uygulanm akta
dont l'utilité soit si rcmatquablc; mais sal^s olan tıbbın yararlığı dikkate değer çok az şey kapsadı­
que j ’aie aucun dessein de la m éprisé Jc ğı doğrudur; am a, onu küçümsemeyi istemeksizin, hiç
m'assure qu'il n 'y a p e r| sonne, méd6
kuşkum yok ki onu meslek edinmiş olanlar arasında bile
ceux qui en fom profession, qui n'avoir que
tout ce qu'on y sait n 'est presque r f n- * insanın | bildiği herşeyin henüz bilinmesi gerekenlerle [63]
comparaison de ce qui teste à y savc*r' cl karşılaştırma içinde hemen hemen bir hiç olduğunu, ve
qu’on se pourrait exempter d'une infin^ * eğer elimizde nedenlerinin ve doğanın bize sunduğu tüm
maladies, tant du corps que de l ’csp.J[- CI
même aussi peut-être de I’a№iblisseim.m **c çarelerinin yeterli b ir bilgisi olsaydı hem bedenin hem
la vieillesse, si on avait assez de connai*530' de anlığın sonsuz ç o k lu k ta hastalığından kurtulabile­
ce de leurs causes, e t de tous les rctiê<*es ceğim izi kabul etmeyen tek bir insan yoktur. Şimdi, tüm
dont la nature nous a pourvus. Or, ayarr * s"
yaşamımı böylesine zorunlu bir bilginin araştırm asına
sein d'employer toute ma vie à la rechtIC'1,:
d'une science si nécessaire, et ayant ret?,ttt* adamaya karar verdikten ve bana eğer onu izleyecek
un chemin qui m e semble tel qu'on doit b***- olursak yaşam ın kısalığı ya da deneyim eksikliği tara­
illiblement la trouver, en le suivant, s’ œ fından engellenmedikçe bizi kesinlikle amacımıza ulaş­
n'est qu’on en soit empêche, ou p?r *a
brièveté de la vie. ou par le défau1. <*es tıracak gibi görünen b ir yolu bulduktan sonra, bu iki
expériences, je jugeais qu il n 'y avait P°,m engele karşı en iyi önlem ler oldukları yargısına vardı­
de meilleur remède contre ces deux en’P®c' ğım şey kendi bulduğum birkaç şeyin tümünü bağlılıkla
hemems, que de communiquer fidèlemenl
kamuya iletmek ve güçlü b ir kavrayışı olan herkesten
au public tout le peu que j'aurais troufé, et
de convier les bons esprits à tâcher de Pas' yapılm ası gereken deneylere h er birinin kendi eğilim
scr plus outre, en contribuant, chacun ve yeteneğine göre katkıda bulunarak ilerlem elerini ve
son inclination et son pouvoir, aux expér*en" sonra bulabilecekleri her şeyi kamuya iletmelerini iste­
ces qu'il faudrait faire, et communiduant
aussi au public toutes les choses qu'ils aPP"
m ek oldu. Böylelikiedir ki arkadan gelen öncekinin
rendraient, afin que les derniers corn!"™ ' bıraktığı yerden başlayabilir, ve bu yolla birçok insa­
fin i où les précédents auraient achevé, et nın yaşamlarını ve elek lerin i birleştirerek ortaklaşa bir
ainsi joignant les vies et les travaux de' P'u_
çabayla herhangi birinin özel olarak yapmayı başara­
sieurs, nous allassions tous ensemble P630'
coup plus loin que chacun en particuliPr № bileceğinden çok dsha ileri gidebiliriz.
saurait faire. 3. Deneylere [expériencesJ gelince, kişi bilgide iler­
3. Même je remarquais, touchanA 'csledikçe onların dah« da zorunlu b ir durum a geldikle­
expériences, q u ’elles sont d’autant
nécessaires qu ’on est plus avancé en ccjnna'
rini belirttim. Çünkşt başlangıçta, yalnızca kendilerini
issance. Car. pour le commencement, il'vaut duyularımıza kendiliklerinden sunan ve üzerlerine biraz
mieux ne sc servir que de celles qtu‘ sc da olsa düşündüğümüzde gözardı edemeyeceğimiz d e­
présentent d’elles-mémes à nos sens, ci1quc
neylerden yararlanmak | daha seyrek ve daha dikkatle [64J
nous ne saurions ignorer, pourvu que nous
y fassions tant soit peu de réflexion, qlue I tasarlanmış olanları ıramaktan daha iyidir. Bunun nede­
d ’en chercher de plus rares et étudiées: dont ni daha sık olanları* nedenlerini bilm ediğim iz sürece
la raison est que ces plus rares trompent! s0“- daha seyrek olanlaim çoğu kez bizi yanıltm aları ve
vent, lorsqu'on ne sait pas encore les ca'uscs
des plus communes, et que les circonstances
bağımlı oldukları koşulların hemen hemen onlara dikkat
dont elles dépendent sont quasi toujot-urs si etm enin çok güç ohcağı denli tikel ve küçük olm ası­
particulières et si petites, qu’il est très rfnala- dır. Ama bunda izlettiğim düzen şudur. İlkin genel ola­
isé de les remarquer. Mais l’ordre que« i a> rak dünyada olan yada olabilecek herşeyin ilkelerini
tenu en ceci a été tel. Premièrement,, j ' a>
tâché de trouver en général les principe-'5- ou ya da ilk nedenlerini tuimaya çalıştım, ve bunu bu amaç­
premières causes, de tout ce qui est. oi).u qui la dünyayı yaratmış olan Tanrıdan başka hiçbirşeyi
peut être, dans le monde, sans rien con­ düşünm eden ya da m ları doğal olarak ruhlarım ızda
sidérer, pour cet effet, que Dieu seul, qiipi '•*
créé, ni les tirer d'ailleurs que de ccrtc-aincs
varolan belli gerçeklk tohumlarından başka hiçbir kay­
semences de vérités qui sont naturellcpment naktan türetmeden yaptım. Bundan sonra bu nedenler­
en nos âmes. Après cela, j ’ai examiné qqucls den çıkarsanabilecöc birincil ve en olağan etkilerin
étaient les premiers et plus ordinaires ecffets hangileri olduğunu rdeledim, ve bana öyle görünüyor
qu'on pouvait déduire de ces causes: et i il me
semble que, par là. j'a i trouvé des cieux«. des ki bu yolda gökleri, yıldızları, bir yeryüzünü, ve giderek
astres, une terre, et même, sur la tcrrtfc. de yeryüzünde suyu, htvayı, ateşi, mineralleri ve böyle

51
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

dalıa başka şeyleri buldum ki, bunlar varolan herşey içinde l’eau, de l’air, du feu, des minéraux, et
quelques autres telles choses qui sont les
en yaygın ve en yalın ve dolayısıyla bilinmesi en kolay
plus communes de toutes et les plus
olanlardır. Bundan sonra, daha tikel olanlara yükselmeyi simples, et par conséquent les plus aisées
istediğim zaman karşıma öyle büyük bir türlülük çıktı ki, à connaître. Puis, lorsque j ’ai voulu des­
insan anlığı için yeryüzünde olan cisim lerin biçimlerini cendre à celles qui étaient plus particu­
lières, il s ’en est tant présenté à moi de
ya da türlerini eğer Tanrının istenci onları oraya koymak diverses, que je n ’ai pas cru qu’il fût pos­
olm uş olsaydı yeryüzünde olabilecek olan sonsuz sayıda sible à l'esprit humain de distinguer les
başkasından ayırdetm enin, ve dolayısıyla eğer nedenle­ formes ou espèces de corps qui sont sur
la terre d'une infinité d ’autres qui, pour­
re etkileri yoluyla ulaşmıyor ve birçok tikel deneyimden
raient y être, si ç'eût été le vouloir de
yararlanmıyor olsaydık onları kendimize yararlı kılmanın Dieu de les y mettre, ni, par conséquent,
olanaklı olamayacağını düşündüm.* Daha sonra anlığımda de les rapporter à notre usage, si ce n’est
duyularım a sunulmuş olan tüm nesnelerin üzerinden qu'on vieimc au-devant des causes par
les effets, et qu'on se serve de plusieurs
[65] geçerken, orada bulmuş olduğum ilkeler | yoluyla uygun expériences particulières. En suite de qu­
olarak açıklayamayacağım hiçbirşeyin gözüme çarpm a­ oi, repassant mon esprit sur tous les
dığını söyleyebilirim. Ama ayrıca kabul etmem gerek ki objets qui s'étaient jamais présentés à
mes sens, j'o se bien dire que je n'y ai
doğanın gücü öylesine büyük ve engin ve bu ilkeler öyle­
remarqué aucune chose que je ne pusse
sine yalın ve geneldir ki, hemen hemen^lkelerden birçok assez [ commodément expliquer par les
değişik yolda çıkarsanabileceğini dahajpaştan anlamadı­ principes quej'avais trouvés. Mais il Ëiut
ğım hiçbir tikel etki gözlem iş değilim , ve en büyük güç­ aussi que j ’avoue, que la puissance de la
nature est si ample et si vaste, et que ces
lüğüm çoğu kez etkinin bu yollardan hangisinde onlara principes sont si simples et si généraux,
bağımlı olduğunu ortaya çıkarmaktır. Çünkü buradan bil­ que je ne remarque quasi plus aucun e ffet
diğim biricik çıkış yolu yine öyle deneyleri araştırmak* particulier, que d ’abord je ne connaisse
qu’il peut en être déduit en plusieurs
tır ki, bunlarda sonuç açıklama yollarından birine göre
diverses façons, et que ma plus grande
alındığında ötekine göre alındığında olanla aynı olmama­ difficulté est d ’ordinaire de trouver en
lıdır. Geri kalanına gelince, şimdi öyle bir noktaya ulaş­ laquelle de ces façons il en dépend. Car
tım ki bu amacı yerine getirebilecek deneylerin büyük à cela je ne sais point d ’autre expédient,
que de chercher derechef quelques
çoğunluğunu yapabilmek için hangi yolun izlenmesi gerek­ expériences, qui soient telles, que leur
tiğini sanırım yeterince açık olarak görüyorum; ama yine événement ne Soit pas le même, si c ’est
bunların öyle bir doğada v e ö y le .b ir sayıda olduklarını en l'une de ces façons qu'on doit l'exp­
liquer. que si c ’est en l’autre. Au reste,
da görüyorum ki, bunlar için ne ellerim ne de gelirim
j'en suis maintenant là, que je vois, ce
yeterli olabilir, üstelik bu İkincisi olduğundan bin kat daha me semble, assez bien de quel biais on se
büyük olsaydı bile; öyle ki, bundan böyle bu deneyler­ doit prendre ü faire la plupart de celles
den ne denli çok ya da ne denli az yapabilirsem, doğanın qui peuvent servir à cet effet; mais je
vois aussi qu'elles sont telles, et en si
bilgisinde ilerlemem de o denli çok ya da o denli az ola­ grand nombre, que ni mes mains, ni mon
caktır. Yazdığım İnceleme yoluyla tanıtılmaları konusunda revenu, bien que j'e n eusse mille fois
kendime söz verdiğim şeyler bunlardır, ve kamunun ondan plus que je n ’en ai. nc sauraient suffire
kazanabileceği yararı onda öylesine açık olarak gözler pour toutes; en sorte que, selon que j ’a­
urai désormais là commodité d ’en faire
önüne sermeyi istedim ki, insanlığın genel iyiliğini iste­ plus ou moins, j'avancerai aussi plus ou
yenlerin tüm ünü, eş deyişle, salt dışsal görünüşe ya da moins en la connaissance de la nature.
yalnızca görüşlere göre değil ama gerçekten erdemli olan­ Ce que je me promettais de faire connaît­
re, par le traité que j ’avais écrit, et d’y
ları hem daha önce yaptıkları deneyleri bana iletmeye hem
montrer si clairement l'utilité que le pub­
de yerine getirilmeyi bekleyenleri araştırm ada bana yar­ lic en peut recevoir, que j'obligerais tous
dım etmeye yöneltecektim. ceux qui désirent en général le bien des
4. Ama o günden bu yana beni görüşüm ü değiştimıe- hommes, c ’est-à-dire tous ceux qui sont
en effet vertueux, et non point par faux
[66] ye götüren, ve doğru olduklarını | saptadığım sürece belli semblant, ni seulement par opinion, tant
à me communiquer celles qn ils ont déjà
•[Kuno Fischer'in (1961) bir gözlemi: “Görüngüler nc denli tikelle­ faites, qu'à m 'aider en la recherche de
şirse, o denli ‘olumsal' görünürler, ve ille nedenlerden açıklanmaları o celles qui restent à faire.
denli güçleşir. Öyleyse burada araştırma yöntemi tersine çevrilmcli, ve 4. Mais j ’ai eu, depuis ce tcmps-là,
nedenlerden etkilere gitmek yerine, etkilerden nedenlere gidilmelidir: d'autres raisons qui | m 'ônt filil changer
Bacon'un tümevarım yöntemi.“] d’opinion, et penser que je devais véri-

fi?
BÖLÜM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN GÖZ ÖNÜNDE TUTTUĞU NEDENLER

ublcmcm continuer d'écrire toutes les bir ölçüde önemli saydığım her şeyi yazıya geçirmeyi sür­
choses que je jugerais de quelque impor­
dürm em ve onlara sanki onları bastırmayı istiyormuş-
tance. à mesure que j'e n découvrirais la
vérité, et y apporter le même soin que si çasına özen göstermem gerektiğini düşünmeme yol açan
je les voulais faire imprimer: tant afin d 'a ­ başka nedenler buldum. Bunu yapmamın nedeni biryaıı-
voir d'autant plus d ’occasion de les bien dan bana bunun onları dikkatle yoklamak için çok daha
examiner, comme sans doute on regarde
toujours de plus prés à ce quu'n croit
fazla fırsat verecek olmasıyken—çünkü hiç kuşkusuz her
devoir être vu par plusieurs, qu’i ce qu'on zaman birçokları tarafından görüleceğini düşündüğümüz
ne fait que pour soi-méme, et souvent les şeyleri yalnızca kendimiz için yaptığımız şeylere göre
choses qui m 'ont semblé vraies, lorsauc
çok daha inceden inceye gözden geçiririz—, aynı zaman­
i'ai commencé à les concevoir, m 'ont paru
fausses, lorsque je les ai voulu mettre sur da sık sık üzerlerine düşünmeye başladığım zaman bana
le papier; qu'afin de ne perdre aucune doğru görünen şeylerin onları kağıda geçirmeye çalış­
occasion de profiter au public, si j ’en suis tığım zaman yanlış çıkm alarıydı; öte yarıdan, kamuya
capable, et que. si mes écrits valent
quelque chose, ceux qui les auront après
elimden geldiğince yararlı olm a konusunda hiçbir fır­
ma mort en puissent user ainsi qu'il sera satı kaçırmamayı istemiş olm am dı, öyle ki eğer çalış­
le plus à propos; mais que je ne devais malarımın bir değeri varsa, ölümümden sonra onları
aucunement consentir qu'ils fussent pub­
ellerine geçirecek olan insanlar onlardan onlara en uygun
liés pendant ma vie. afin que ni les oppo­
sitions et controverses, auxquelles ils görünen yolda yararlanabilmeliydiler. Ama onların ben
seraient peut-éue sujets, ni même la répu­ sağken yayımlanmalarına izin vermemeye karar verdim,
tation telle quelle, qu’ils me pourraient öyle ki ne yol açabilecekleri karşıtlıklar ve çekişmeler,
acquérir, ne me donnassent aucune occa­
sion de perdre le temps que j'a i dessein
ne de giderek belki de bana kazandırabilecekleri ün bile
d'employer à m ’instruire. Car, bien qu'il kendi öğrenimim için ayırmayı istediğim zamanı yitirme­
soit vrai que chaque homme est obligé de me neden olmamalıydı. Çünkü herkesin elinden geldiğin­
procurer, autant qu'il est en lui, le bien des
ce başkalarının iyiliğine katkıda bulunma yüküm lülüğü
autres, et que c ’est proprement ne valoir
rien que de n’être utile à personne, toute­ altında olduğu ve hiç kimseye yararlı olm am anın söz­
fois il est vrai aussi que nos soins se doi­ cüğün tam anlam ıyla değersiz olmak olduğu doğru olsa
vent étendre plus loin que le temps da, yine doğrudur ki kaygılarımız şimdiki zamandan daha
présent, et qu'il est bond'om ettre les cho­
ileriye uzanmalıdır, ve bizden sonraki kuşaklara çok daha
ses qui apporteraient peutêtre quelque pro­
fit à ceux qui vivent, lorsque c ’est à fazla yararlı olacak başka am açların yerine getirilm esi
dessein d'en faire d'autres qui en appor­ göz önüne alındığında, yaşayanlara kimi yararlar geti­
tent davantage à nos neveux. Comme, en rebilecek birçok şeyi gözardı etmek geçerlidir. Böyle-
effet, je veux bien qu'on sache que le peu
que j'a i | appris jusques ici n'est presque ce, gerçekte şimdiye dek öğrendiğim çok az şeyin henüz
rien, à comparaison de ce que j'ignore, et | bilmediklerim ve ortaya çıkarabilme konusunda um ut- [67]
que je ne désespère pas de pouvoir app­ suz olmadığım şeylerle karşılaştırıldığında hemenhemen
rendre; car c'cst quasi le même de ceux
hiçbirşey olduklarının bilinm esini çok isterim; çünkü
qui découvrent peu à peu la vérité dans les
sciences, que de ceux qui, commençant i Bilimlerde gerçeği adım adım ortaya çıkaranların durumu
devenir riches, ont moins de peine à faire varsıllaşmaya başladıklarında büyük kazançlar elde etme
de grandes acquisitions, qu'ils n'ont eu konusunda yoksulken çok küçük m iktarları kazanmada
auparavant, étant plus pauvres, à en faire
de beaucoup moindres. Ou bien on peut
yaşadıkları sıkıntılardan çok daha azını yaşayanların
les comparer aux chefs d'armée, dont les durumuna çok benzer. Ya da, onları kuvvetleri genellikle
forces ont coutume de croître à proportion utkuları ile orantılı olarak artan ve bir çarpışmanın yiti­
de leurs victoires, et qui ont besoin de plus
rilm esinden sonra askerlerini birarada tutabilmek için
de conduite, pour se maintenir après la
perte d'une bataille, qu'ils n’ont, après bir başarı elde ettikten sonra kentleri ve kırları almak
l'avoir gagnée, à prendre des villes et des için gerekenden daha fazla önderlik yeteneğine gerek­
provinces. Car c'est véritablement donner sinen ordu generallerim ize benzetebiliriz. Çünkü g er­
des batailles, que de tâcher à vaincre tou­
tes les difficultés et les erreurs, qui nous
çekliğin bir bilgisine erişmesinin önüne geçen tünı güçlük
empêchent de parvenir à la connaissance ve yanılgıları yenmeye çalışan biri aslında bir çarpışmaya
de la vérité, et c ’est en perdre une. que de girm iştir, ve belli b ir genelliği ve önemi olan b ir sorun
recevoir quelque fausse opinion, touchant
konusunda yanlış bir sanıyı kabul etmek b ir çarpışm a­
‘me matière un peu générale et importan­
te; il &ut, après, beaucoup plus d'adresse, yı yitirmektir; önceden elde tutulan bir konumu geri ala­
pour se remettre au même état qu'on était bilmek için gereken beceri, daha şimdiden güvenilir

53
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

ilkeleri olan birinin büyük bir ilerleme yapması için gere­ auparavant, qu'il ne faut à faire de grands
progrès, lorsqu’on a déjà des principes qui
kenden çok daha fazla olacaktır. Bana gelince, eğer Bilim­
sont assurés. Pour moi, si j'a i ci-devant
lerde belli gerçeklikleri ortaya çıkarmada başarılı trouvé quelques vérités dans les sciences
olmuşsam (ve umarım bu kitapta kapsanan sorunlar bun­ (ci j ’espère que les choses qui sont conte­
lardan kimilerini bulduğumu gösterecektir), diyebilirim nues en ce volume feront juger que j ’en ai
trouvé quelques-unes), je puis dire que ce
ki bunlar üstesinden geldiğim ve içlerinde şansın benden ne sont que des suites et des dépendances
yana çıktığı çarpışm alar olarak saydığım beş ya da altı de cinq ou six principales difficultés que
ana güçlüğün sonuçları ve türevleridir. Giderek tasarla­ j'ai surmontées, et que je compte pour
autant de batailles où j'a i eu l'heur de mon
rımı bütünüyle gerçekleştirebilm ek için kanımca böyle
côté. Même je ne craindrai pas de dire,
iki ya da üç utkudan daha çoğunu kazanma gereksiniminde que je pense n'avoir plus besoin d ’en gag­
[681 olmadığımı, ve | yaşım çok ilerlemediği için doğanın ola­ ner que deux ou trois autres semblables,
ğan sürecinde henüz bu hedefe erişmek için yeterince boş pour venir entièrement à bout de mes des­
seins; et que | mon âge n'est point si
zaman bulabileceğimi söylemede bile duraksamayacağım. avancé que, scion le cours ordinaire de la
Ama bana kalan zamanı iyi kullanabilmek için umudum nature, je ne puisse encore avoir assez de
ne denli büyükse, onu o denli iyi idare edebilme yüküm­ loisir pour cet effet. Mais je crois être d ’a­
lülüğü altında olduğum a inanıyorum; ve eğer Fiziğimin utant plus obligé à ménager le temps qui
me reste, que j'a i plus d ’espérance de le
tem ellerini yayımlamış olsaydım, hiç kuşkusuz karşıma pouvoir bien employer; et j'aurais sans
onu yitirmek için pekçok fırsat çıkmış olacaktı. Çünkü doute plusieurs occasions de le perdre, si
bunların tümü de hemen hemen kabtıl edilebilmeleri için je publiais les fondements de ma physique.
Car, encore qu'ils soient presque tous si
yalnızca anlaşılmalarının gerekeceği denli açık olsalar da, évidents, qu’il ne faut que les entendre
ve aralarında bir tanıtlamasını verebileceğime inanma­ pour les croire, et q u ’il n'y en ail aucun
dığım tek bir ilke bulunm asa da, gene de başkalarının dont je ne pense pouvoir donner des
çeşitli görüşlerinin tümü ile bağdaşmaları olanaksız oldu­ démonstrations, toutefois, à cause qu'il est
impossible qu'ils soient accordants avec
ğu için, yol açacakları karşıtlık tarafından sık sık oyala­ toutes les diverses opinions des autres
nacağımı önceden görüyorum. hommes, je prévois que je serais souvent
5. diverti,
Diyebiliriz ki bu karşıtlıklar [oppositioııs] hem par les oppositions qu’ils feraient
bana
naître.
yanlışlarımı ayrımsatmada, hem de, sağlam birşeye ulaş­ 5. On peut dire que ces oppositions sera­
tığımı varsayarsak, başkalarının bunu daha iyi anlamala­ ient utiles, tant afin de me faire connaître
rını sağlamada yararlı olabilirler; ve birçok insan tek bir nies fautes, qu'afinque, si j'avais quelque
insandan daha çoğunu görebileceği için, şimdiden onlar­ chose de bon. les autres en eussent par ce
moyen plus d'intelligence, cl, comme plu­
dan yararlanmaya başlayan başkalarını kendi buluşları ile sieurs peuvent plus voir qu’un homme
bana yardım etmeye götürebilir. Ama yanılgıya aşırı ölçü­ seul, que commençant dès maintenant à
de açık olduğumu kabul etmeme ve vardığım ilk düşün­ s'en servir, ils m ’aidassent aussi de leurs
inventions. Mais, encore que je me recon­
celere hemen hemen hiçbir zaman güvenmememe karşın, naisse extrêmement sujet à faillir, et que je
bana yöneltilebilen karşıçıkışlar \objections] üzerine edin­ ne me fie quasi jamais aux premières
diğim deneyim onlardan herhangi bir yarar sağlama bek­ pensées qui me viennent, toutefois l’expé­
lentimin önüne geçiyor. Çünkü sık sık hem dostlarım rience que j ’ai des objections qu’on me
peut faire, m ’empêche d'en espérer aucun
arasında saydığım insanların, hem kendilerine karşı yansız profit: car j'a i déjà souvent éprouvé les
olduğumu düşündüğüm başkalarının, ve hem de giderek jugements, tant de ceux que j'ai tenus pour
dostlarımın sevecenlikleri nedeniyle göremediklerini kötü mes amis, que de quelques autres à qui je
pensais être indifférent, et même aussi de
duyguları ve hasetleri yüzünden ortaya çıkarma çabasına
quelques-uns dont je savais que la ma­
girdiklerini çok iyi bildiğim kim ilerinin yargıları üzeri- lignité et l'cnvic tâcheraient assez à dé­
[69] ne deneyimim oldu; ama önümdeki | konudan çok uzakta couvrir ce que l'affection cacherait à mes
duran birşey olmadıkça, belli bir yolda önceden göreme­ amis; mais il est | rarement arrivé qu'on
m’ait objecté quelque chose que je n’eus­
diğim herhangi bir karşıçıkış seyrek olarak yapılmıştır. se point du tout prévue, si ce n’est q u ’el­
Böylece görüşlerimin bana benden daha az sıkı ya da daha le fût fort éloignée de mon sujet; en sorte
az haktanır görünmeyen herhangi bir eleştirmeni ile que je n ’ai quasi jamais rencontré aucun
censeur de mes opinions, qui ne me
hemen hemen hiçbir zaman karşılaşmadım. Ve hiçbir za­
semblât ou moins rigoureux, ou moins
man Okullarda kullanılan tartışm alar aracılığıyla daha équitable que moi-même. Et je n’ai jam a­
önceden bilmediğim iz herhangi bir gerçekliğin ortaya is remarqué non plus que, par le moyen

54
BOLÜM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN GÖZ ÖNÜNDE TUTTUĞU NEDENLER

des disputée qui se pratiquent dans les éco­ çıkarıldığını görm edim ; çünkü her iki yan da utku
les, on ail découvert aucune vérité qu'on
kazanmaya çalıştığı sürece, her b ir yandaki nedenleri
ignorât auparavant; car. pendant que chacun
tâche de vaincre, on s'éx en x bien plus à éli­ tartm aktan çok olasılığı geçerli kılına çabasına önce­
re valoir la vraisemblance, q u 'i peser les lik verilir, ve uzun b ir süre iyi avukatlık yapmış o lan ­
raisons de part et d’autre: et ceux qui ont été ların bu nedenle daha sonra daha iyi yargıçlar olm aları
longtemps bons avocats ne sont pas pour
cela, par après, meilleurs juges.
söz konusu değildir.
6. Pour l'utilité que les autres recevraient 6. Düşüncelerimin iletilmesinden başkalarının kaza­
de la communication de mes pensées, elle ne nabilecekleri yarara gelince, henüz onları uygulam a­
pourrait aussi être Toit grande, d'autant que
ya koyuiabilm eleri için daha pekçok şeyi eklem enin
je ne les ai point encore conduites si loin,
qu'il ne soit besoin d 'y ajouter beaucoup de zorunlu olmayacağı bir düzeyde geliştirm ediğim için,
choses avant que de les appliquer à l’usage. bu çok büyük olam azdı. Ve sanırım herhangi b ir kibir
Et je pense pouvoir dire, sans vanité, que, olmaksızın diyebilirim ki, eğer herhangi biri bunu yapa­
s'il y a quelqu’un qui en soit capable, ce doit
être plutôt moi qu’aucun autre: non pas qu’il
bilecekse, bu bir başkasından çok benim kendim ola­
ne puisse y avoir au monde plusieurs esprits caktır; gene de bu hiç kuşkusuz dünyada benim kendi
incomparablement meilleurs que le nticn; anlığımdan karşılaştırılamayacak denli üstün olan pek­
mais pource qu'on ne saurait si bien conce­
çok anlık olmayabileceği için değil, ama hiç kimse baş­
voir une chose, et la rendre sienne, lorsqu'on
l'apprend de duclque autre, que lorsqu'on kasından öğrendiği bir şeyi onu kendisi bulduğu zaman
l'invente soi-méme. Ce qui est si véritable, olduğu denli iyi kavrayamayacağı ve özümseyemeyeceği
en cette matière, que, bien que j ’aie souvent için böyledir. Bu önümüzdeki sorun açısından öylesi­
expliqué quelques-unes de mes opinions i
des personnes de très bon esprit, e t qui, pen­
ne doğrudur ki, sık sık görüşlerim den kim ilerini çok
dant que je leur parlais, semblaient les iyi kavrayışlı insanlara açıklamış olsam da, onlarla
entendre fort distinctement, toutefois, lors­ konuşurken bunları oldukça seçik olarak anlıyor görün­
qu’ils les ont redites, j'a i remarqué qu'ils les m elerine karşın, gene de aynı şeyleri kendileri yeni­
ont changées près | que toujours en telle
sotte que je ne les pouvais plus avouer pour den | anlattıkları zaman onları hemen hemen her zaman (70J
miennes. A l'occasion de quoi je suis bien artık benim olarak kabul edemeyeceğim denli değiştir­
aise de prier ici nos neveux, de ne croire diklerini gördüm. Bu fırsatla benden sonra gelen kuşak­
jamais que le choses qu'on leur dira vien­
lardan onlara söylenenlerin benim kendim tarafım dan
nent de moi, lorsque je ne les aurai point
moi-même divulguées. Et je ne m'étonne bildirilm iş olm adıkça benden geldiğine hiçbir zaman
aucunement des extravagances qu'on attri­ inanmamalarım isteyeceğim. Ve elimize yazıları geçme­
bue à tous ces anciens philosophes, dont yen tüm eski felsefecilere yüklenen aşırılıklara kesin­
nous n'avons point les écrits, ni ne juge pas,
pour cela, que leurs pensées aient été fort
likle hayret etm iyorum , ve kendi zam anlarının en iyi
déraisonnables, vu qu'ils étaient des meille­ kafaları olduklarını anlayarak, bunlardan düşüncele­
urs esprits de leurs temps, mais seulement rinin usa çok aykırı olduğunu değil ama yalnızca bize
qu’on nous les a mal rapportées. Comme on
kötü sunulduklarını çıkarıyorum . Yine hemen hemen
voit aussi que presque jamais il n ’est arrivé
qu'aucun de leurs sectateurs les ait sur­ hiçbir zaman öğrencilerinden hiçbirinin onları geçm e­
passés; et je m ’assure que les plus passi­ sinin söz konusu olm adığını görürüz, ve inanıyorum
onnés de ceux qui suivent maintenant ki bugünlerde A ristoteles'in en tutkulu izleyicileri eğer
Aristote, se croiraient heureux, s'ils avaient
autant de connaissance de la nature qu'il en
doğa üzerine onunki denli bilgileri olm uş olsaydı ken­
a eu, encore même que ce fût à condition dilerini çok mutlu sayarlardı, üstelik bu hiçbir zaman
qu'ils n'en auraient jamais davantage. Ils daha çoğuna erişemeyecekleri koşulu üzerine olsaydı
sont comme le lierre, qui ne tend point à
bile. O nlar hiçbir zaman kendisine destek veren ağaç­
monter plus haut que les arbres qui le souti­
ennent, et même souvent qui redescend, lardan daha yukarı tırmanmaya çalışmayan ve üstelik
après qu'il est parvenu jusques à leur laite; çoğu kez doruklarına ulaşır ulaşm az yeniden aşağıya
ta r il me semble aussi que ceux-là redescen­ inen b ir sarm aşığa benzerler; çünkü bana öyle g ö rü ­
d r a , c'est-à-dire se rendent en quelque
façon moins savants que s'ils s'abstenaient
nüyor ki böyle insanlar da yeniden inmeye başlarlar,
d'éludicr, lesquels, non contents de savoir eş deyişle, her nasılsa kendilerini çalışmaktan bütünüyle
tout ce qui est intelligiblement expliqué dans uzak tutmuş olsalardı olacaklarından daha bilgisiz kılar­
■eut auteur, veulent, outre cela, y trouver la
lar; çünkü yazarlarında anlaşılır olarak açıklanmış olanı
solution de plusieurs difficultés, dont il ne
dit rien cl auxquelles il n’a peut- être jamais bilmekle yetinmeyerek bunun dışında onda üzerlerine
pensé. Tbutefois, leur façon de philosopher hiçbirşey söylemediği ve belki de hiçbir zaman düşün-

55
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

memiş olduğu birçok güçlüğün çözümünü bulmayı is­ est fort commode, pour ceux qui n’ont que
des esprits fort médiocres; car l'obscurité
terler. Gene de onların felsefecilik yolları anlıkları çok
des distinctions et des principes dont ils se
sıradan olanlar için de oldukça uygundur, çünkü yarar- servent, est cause qu’ils peuvent parler de
[711 landıkları ayrım ve ilkelerin bulanıklıkları her şey | üze­ tou (tes choses aussi hardiment que s'ils
rine sanki onları gerçekten biliyorlarmış gibi gözüpek bir les savaient, et soutenir tout ce qu'ils en
disent contre les plus subtils et les plus
yolda konuşabilmelerinin ve söyledikleri herşeyi en ince habiles, sans qu'on ait moyen de les con­
anlayışlı ve kavrayışlı olanlara karşı hiç kimsede onları vaincre. En quoi ils me semblent pareils à
çürülebilm enin bir aracı olm aksızın savunabilmelerinin un avougle, qui. pour sc battre sans désa­
vantage contre un qui voit, l'aurait fait
nedenidir. Bu bakımdan bana gözleri gören biri ile eşit
venir dans le fond de quelque cave fort
koşullarda döğüşebilmek için onu çok karanlık bir mağa­ obscure; et je puis dire que ceux-ci ont
ranın derinliklerine çekmeyi isteyen kör bir insan gibi intérêt que je m'abstienne de publier les
görünürler. Ve ayrıca diyebilirim ki, yararlandığım fel­ principes de la philosophie dont je me
sers: car étant très simples et très évidents,
sefenin ilkelerini yayımlamaktan kaçınmam böyle insan­ comme ils sont, je ferais quasi le même,
ların çıkarınadır, çünkü, bu biçimleriyle çok yalın ve çok en les publiant, que si j ’ouvrais quelques
açık oldukları için, onları yayımlamakla bir bakıma pen­ fenêtres, et faisais entrer du jour dans cet­
te cave, où iis sont descendus pour sc batt­
cereleri açmış ve döğüşebilm ek için indikleri mağaraya
re. Mais même les meilleurs esprits n'ont
günışığınm girm esine neden olm uş gibi olurdum . Ama pas occasion de souhaiter de les connaît­
giderek en iyi kafaların bile bu ilkelerle tanışmayı iste­ re; car, s'ils veulent savoir parler de tou­
mek için hiçbir nedenleri yoktur; çünkü eğer herşey üze­ tes choses et acquérir la réputation d’être
doctes, ils y parviendront plus aisément en
rine konuşabilmeyi ve bilgili olm a ününü kazanmayı se contentant de la vraisemblance, qui
istiyorlarsa, kendini yalnızca kimi sorular için adım adım peut être trouvée sans grande peine en tou­
açığa seren ve başka şeyler söz konusu olduğunda pişi­ tes sortes de matières, qu'en cherchant la
vérité, qui ne sc découvre que peu à peu
yi açıkça bilgisizliğini kabul etmeye zorlayan gerçeklik
en quelques-unes, et qui, lorsqu'il est
için arayış yerine, her tür sorunda çok fâzla sıkıntı olmak­ question de parler des autres, oblige à con­
sızın bulunabilecek olasılık [vraisemblaııce] ile yetine­ fesser franchement qu’on les ignore. Que
rek amaçlarına daha kolay ulaşacaklardır. Buna karşı, eğer s'ils préfèrent la connaissance de quelque
peu de vérités à la vanité de paraître n’ig­
gerçekliğin çok az b ir bilgisini hiçbir konuda bilgisiz norer rien, comme sans doute elle est bien
görünm eme gibi bir kendini beğenmişliğe yeğliyorlar­ préférable,-et qu’ils veuillent suivre un
sa—ki hiç kuşkusuz yeğienebilirdir—. ya da benimkine dessein semblable au mien, ils n’ont pas
benzer bir tasarı izlemeyi istiyorlarsa, bu Söylemde şim­ besoin, pour cela, que je leur dise rien
davantage que ce que j ’ai déjà dit en ce dis­
diden söylemiş olduklarım dan daha çoğunu söylemem cours. Car, s'ils sont capables de passer
gerekmeyecektir. Çünkü eğer benim ulaştığım noktadan plus outre que je n’ai fait, iis le seront aus­
daha ileri gitmeye yetenekli iseler, bulmuş olduğumu si. à plus forte raison, de trouver d’e-
ux-mêmes tout ce que je pense avoir
düşündüğüm herşeyi kendi başlarına bulmayı da başa­
trouvé. D'autant que. n’ayant jamais rien
rabileceklerdir. Çünkü herşeyi yalnızca ait olduğu düzen examiné que par ordre, il est certain j que
[72] içinde inceledikten sonra, açıktır ki | henüz ortaya çıkar­ ce qui me reste encore à découvrir, est de
mam gereken şey kendinde şimdiye dek bulabildiklerimin soi plus difficile et plus caché, que ce que
j’ai pu ci-dcvant rencontrer, et ils auraient
tümünden daha güç ve daha gizlidir, ve onu benden öğren­ bien moins de plaisir à l ’apprendre de moi
diklerinde duyacakları haz kendi başlarına ortaya çıkar­ que d ’eux- mêmes; outre que l’habitude
dıklarında olacağından daha az olacaktır; dahası, ilkin qu’ils acquerront, en cherchant première­
ment des choses faciles, et passant peu à
kolay şeyleri arayıp sonra adım adım ilerleyerek daha güç
peu par degrés à d ’autres plus difficiles,
başkalarına geçtiklerinde edinecekleri alışkanlık benim leur servira plus que toutes mes instructi­
tüm öğrettiklerim den daha yararlı olacaktır. Çünkü, be­ ons ne sauraient foire. Comme, pour moi,
nim kendime gelince, inanıyorum ki eğer bana gençli­ je me persuade que, si on m’eût enseigné,
dès ma jeunesse, toutes les vérités dont
ğimden bu yana tanıtlarını aradığım tüm gerçeklikler j’ai cherché depuis les démonstrations, et
öğretilmiş olsaydı, ve eğer onları öğrenmede hiçbir güç­ que je n'eusse eu aucune peine à les app­
lükle karşılaşmamış olsaydım, belki de hiçbir zaman onla­ rendre. je n'en aurais peut-être jamais su
aucunes autres, et du moins que jamais je
rın ötesinde herhangi bir başkasını ortaya çıkaramazdım,
n'aurais acquis l'habitude et la facilite,
ya da en azından onları yeniden bulma konusunda ken­ que je pense avoir, d'en trouver toujours
dimi onları aramaya verdiğim sürece elde ettiğimi düşün- de nouvelles, à mesure que je m'applique

56
BOLUM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN GOZ ONUNDE TUTTUĞU NEDENLER

à les chercher. El en un moi, s'il y a au düğüm o alışkanlığı ya da kolaylığı kazanamazdım. Ve tek


monde quelque ouvrage qui ne puisse
b ir sözcükle, eğer dünyada b ir başkasının ona başlamış
(lie si bien achevé par aucun autre que
par le même qui l'a commencé, c'est olan biri tarafından olduğu denli iyi başaramayacağı her­
celui auquel je travaille. hangi b ir iş varsa, bu benim üzerinde çalıştığım iştir.
7. Il esl vrai que, pour ce qui est des 7. Hiç kuşkusuz, bu amaca hizm et edebilecek deney­
expériences qui peuvent y servir, un
homme seul ne saurait suffire â les faites
ler söz konusu olduğunda, tek b ir insan bunların tüm ü­
toutes; mais il n 'y saurait aussi employer nü yerine getiremeyecektir; ama gene de zanaatçıların ya
utilement d'autres mains que les siennes, da kendilerine ödem ede bulunabileceği ve çok etkili b ir
sinon celles des artisans, ou telles gens
araç olan kazanç umudu yoluyla onlardan yerine getirilme­
qu’il pourrait payer, et î qui l'espérance
du gain, qui est un moyen très efficace, leri istenen herşeyi sağın olarak yerine getirm eleri sağla­
ferait htirc exactement toutes les choses nabilecek türde kimselerin elleri dışında, amaca uygunluk
qu'il leur prescrirait. Car, pour les volon­ açısından kendi ellerinden başkasını kullanamayacaktır.
taires, qui, par curiosité ou désir d'app­
rendre. s ’offriraient peuténe de lui aider,
Çünkü ister merak isterse öğrenm e isteği yoluyla olsun,
outre qu’ils ont pour l'ordinaire plus de ona gönüllü yardım larını önerebilecek olanlara gelince,
promesses que d’effet, et qu'ils ne font bunlar yalnızca kulağa hoş gelen ama hiç biri gerçekleş­
que de belles propositions dont aucune
meyen tasarlar üreterek genellikle iş yapmaktan çok söz
jamais ne réussit, ils voudraient infaillib­
lement être payés par l'cx|plica;ion de vermeye hazır olm akla kalmazlar, ama ayrıca belli güç­
quelques difficultés, o u du moins par des lüklerin | açıklanm ası yoluyla, ya da en azından zam anı [73]
compliments et des entretiens inutiles, ancak onun yitm esine neden olarak doldurabilecek övgü
qui ne lui sauraient coûter si peu de son
temps qu il n 'y perdit. Et pour les expéri­
sözleri ve boş konuşm alar yoluyla sıkıntılarının karşılı­
ences que les autres ont déjà faites, quand ğının ödenmesini isteyeceklerdir. Ve başkalarının daha
bien même ils tés lui voudraient commu­ şimdiden yatıkları deneylere gelince, eğer bunları ona ilet­
niquer, ce que ceux qui les nomment des
meyi isteseler bile—ki onlara gizler diyenler bunu hiç­
secrets ne feraient jam ais, elles sont,
pour la plupart, composées de tant de cir­ b ir zaman yapmayacaklardır—, bunlar çoğunlukla öyle
constances, ou d'ingrédients superflus, çok ayrıntı ya da yüzeysel gereç eşliğindedir ki, gerçek­
qu'il lui serait très malaisé d'en déchiff­ liği ayırıp ortaya çıkarması çok güç olacaktır. Buna ek ola­
rer la vérité; outre qu'il les trouverait
rak hemen hemen tümünü de öylesine kötü açıklanmış ya
presque toutes si mal expliquées, ou
mêmes si fausses, &cause que ceux qui da öylesine yanlış bulacaktır ki—çünkü onları üretm iş
les ont faites se sont efforcés de les faire olanlar bütün bunların kendi ilkeleri ile uyum içinde
paraître conformes û leurs principes, que. görünm elerini sağlamak zorunda kalm ışlardır—, arala­
S'il y en avait quelques-unes qui lui ser­
vissent, elles ne pourraient derechef rında ona yararlı olabilecek olanlar olsaydı bile, bunlar
valoir le temps qu’il lui faudrait employer onları ayıklamada harcanacak zamana değmeyeceklerdi.
à les choisir. De façon que. s ’il y avait au Bu yüzden eğer dünyanın herhangi bir yerinde en önem ­
monde quelqu'un, qu’on sût assurément
li ve kamuya en yararlı olabilecek şeyleri ortaya çıkarına
être capable de trouver les plus grandes
choses et les plus utiles au public qui yeteneğinde olduğu güvenle bilinen biri olsaydı, ve eğer
puissent être, et que, pour cette cause, les bu nedenle tüm başkaları ellerindeki tüm araçlarla ona
autres hommes s'efforçassent, par tous amaçladığı hedefe ulaşmada yardım etmeye istekli olsa­
moyens, de l'aider à venir à bout de ses
desseins, je ne vois pas qu'ils pussent
lardı, onun için gerekli olan deneylerin harcamalarını kar­
autre chose pour lui, sinon fournir aux şılamaya katkıda bulunm aktan, ya da, bunun dışında,
frais des expériences dant il aurait beso­ zamanını herhangi birinin neden olacağı tedirginlikler­
in, et du reste empêcher que son loisir ne
den ötürü yitirmesini önlemekten öte herhangi birşey ya­
lui fût Oté par l'imponunité de personne.
Mais, outre que je ne présume pas tant de pabileceklerini sanm ıyorum . Ama, kendimi olağanüstü
moimâme, que de vouloir rien promettre herhangi birşey için söz vermeyi isleyecek denli büyük
d'extraordinaire, ni ne me repais point de görmesem de, ve ayrıca kamunun tasarlarımla büyük ölçü­
pensées si vaines, que de m’imaginer que
le public se doive beaucoup intéresser en
de ilgileneceğini düşleyecek denli kibirli düşünceler taşı-
mes desseins, je n'ai pas aussi l'âme si masam da, hiç kimseden ne olursa olsun hakkım olmadığı
basse, que je voulusse accepter de qui düşünülebilecek bir iyiliği kabul etmeyi isteyecek denli
que ce fût aucune faveur, qu'on pût croi­
dilenci ruhlu biri değilim .
re que je n aurais pas méritée.
*• Toutes ces considérations jointes 8. Birlikte alındıklarında tüm bu gözlemler üç yıl önce
ensembles furent | cause, il y a trois ans. elimde | bulunan İncelem e'y\yayımlamayı istemememin [74]

57
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

nedeni oldular, ve giderek beni yaşadığım sürece böy- que je ne voulus point divulguer le traité
que j ’avais entre les mains, et même que je
lesine genel kapsamlı olacak ve Fiziğimin tem ellerinin
fus en résolution de n'en faire voir aucun
anlaşılmasını sağlayabilecek bir incelemeyi yayımlamama autre, pendant ma vie, qui fût si général,
kararını almaya götürdüler. Ama o günden bu yana beni ni duquel on pût entendre les fondements
burada yaptığım gibi kimi tikel denemeleri ortaya koy­ de ma physigue. Mais il y a eu depuis
derechef deux autres raisons, qui m ’ont
maya ve eylemlerimin ve amaçlarımın belli bir açıkla­ obligé à meure ici quelques essais particu­
masını kamuya sunmaya zorlayan iki başka neden doğdu. liers, et à rendre au public quelque comp­
Birincisi, eğer bunu yapmazsam, daha önce belli yazı­ te de mes actions et de mes desseins. La
ları bastırm a konusundaki niyetimi bilen birçoklarının première est que, si j ’y manquais, plusie­
urs, qui ont su l’intention que j ’avais eue
bunu yapmaktan kaçınmamın nedenlerinin benim için ci-devant de faire imprimer quelques
gerçekte olduklarından çok daha sakıncalı olduklarını écrits, pourraient s ’imaginer que les cau­
düşünebilecekleriydi. Çünkü ün için ölçüsüz bir kaygı ses pour lesquelles je m ’en abstiens sera­
ient plus â mon désavantage qu’elles ne
beslemesem de, ya da, eğer şöyle diyebilirsem , başka sont. Car, bien que je n ’aime pas la gloire
herşeyin üstünde değer verdiğim dinginliğe aykırı ola­ par excès, ou même, si je l’ose dire, que
rak ondan nefret etsem bile, aynı zamanda hiçbir zaman je la haïsse, en tant que je la juge contraire
eylem lerim i sanki bunlar birer suçmuş gibi gizlemeye au repos, lequel j ’estime sur toutes choses,
toutefois aussi je n ’ai jamais tâché de cac­
çalışmadım; ne de tanınmamış kalma konusunda önlem­ her mes actions comme des crimes, ni n’ai
ler aldım, çünkü bir yandan bunun baha zarar verece­ usé de beaucoup de précautions pour être
ğine, öte yandan aramakta olduğum eksiksiz ansal inconnu; tant à cause que j ’eusse cru me
faire tort, qu’à cause que cela m ’aurait
dinginliğe ters düşebilecek b ir tür huzursuzluk getire­ donné quelque espèce d ’inquiétude, qui
ceğine inandım. Ve bu yolda kendimi tanınıp tanınma­ eût derechef été contraire au parfait repos
mam açısından her zaman belli bir ilgisizlik durumunda , d’esprit que je cherche. El pource que,
tutmama karşın, gene de bir tür ün kazanmamı önleye­ m ’étant toujours ainsi tenu indifférent ent­
re le soin d ’être connu ou ne l’être pas, je
memiş olmam ölçüsünde, en azından kötü bir ün kazan­ n’ai pu empêcher que je n’acquisse quel­
mamın önüne geçmek için elimden geleni yapmam que sorte de réputation, j ’ai pensé que je
gerektiğini düşündüm . Beni bunları yazmaya zorlayan devais (aire mon mieux pour m ’exempter
au moins de l’avoir mauvaise. L’autre rai­
ikinci bir neden başkalarının yardımı olmaksızın yeri­ son. qui m’a obligé à écrire ceci, est que.
ne getirm emin olanaksız olduğu sonsuz sayıda deneyin voyant tous les jours de plus en plus le
eksikliğinden ötürü kendi öğretim im için tasarın gecik­ retardement que souffre le dessein que j ’ai
[75) mesine karşı her gün daha da bilinçli olm amdır; | ve de m ’instruire, à cause d ’une infinité d ’ex­
périences dont j ’ai besoin, et qu’il est im­
kamunun ilgimi büyük ölçüde paylaşacağını umacak denli possible que je fasse sans | l’aide d'autrui,
övüngen olmasam da, benden sonra yaşayacak olanlara bien que je ne me flatte pas tant que d'cS-
b ir gün bana tasarlarım ın gerçekleşm esine hangi yolda pérer que le public prenne grande part en
mes intérêts, toutefois je ne veux pas aus­
katkıda bulunabileceklerini anlatmayı çok fazla gözar-
si me défaillir tant â moi-même, que de
dı etmemiş olsaydım birçok sorunu yapmış olduğumdan donner sujet à ceux qui me survivront, de
daha iyi bir durumda bırakabilecek olduğum yolunda bir me reprocher quelque jour que j'eusse pu
suçlama yöneltm eleri için fırsat verecek denli eksik leur laisser plusieurs choses beaucoup
meilleures que je n'aurait fait, si je n’eus­
bulunmayı da istemem. se point trop négligé de leur faire entendre
9. Ve çok tazla tartışmaya konu olmayacak ya da benien quoi ils pouvaient contribuer à mes des­
ilkelerimden dilediğimden daha çoğunu açıklamak zorun­ seins.
9. E tj'ai pensé qu’ilm ’était aisé de cho­
da bırakmayacak, ve gene de bilim lerde yapabilecek ve
isir quelques matières qui, sans être sujet­
yapamayacak olduklarımı oldukça açıkça göstermeye tes à beaucoup de controverses, ni
yetecek belli sorunları seçmenin benim için kolay oldu­ m'obliger â déclarer davantage de mes
ğunu düşündüm . Bunda başarılı olup olmadığımı söy­ principes que je ne désire, ne laisseraient
pas de faire voir assez clairement ce que je
lemek bana düşmez, ve yazılarımdan kendim söz ederken puis, ou ne puis pas, dans les sciences. En
hiç kimsenin yargısının önüne geçmeyi istemem; ama quoi je ne saurais dire si j ’ai réussi, et je
incelenmelerinden sevinç duyacağım, ve bunun yapıl­ ne veux point prévenir les jugements de
ması için daha uygun bir vesile sağlayabilme amacıyla, personne, en parlant moi-même de mes
écrits; mais je serai bien aise qu’on les
önerecek karşıçıkışlan olanların tümünden onları yayım­ examine, et afin qu’on en ait d’autant plus
cılarıma gönderm e zahmetine katlanmalarını istiyorum. d ’occasion, je supplie tous ceux qui

58
BOLÜM VI: YAZARIN SÖYLEMİ YAZMAK İÇİN GÖZ ÖNÜNDE TUTTUĞU NEDENLER

auront quelques objections à y faire, de öyle ki ne olduklarını bilerek aynı zamanda onlara ken­
prendre la peine de les envoyer à mon lib­
di yanıtımı eklemeye de çalışabileyim. Bu yolla okur kar-
raire, par lequel en étant averti, je tâche­
rai d'y joindre ma réponse en même şıçıkışları ve yanıtı aynı zamanda görerek gerçeklik
temps; et par ce moyen les lecteurs, vo­ konusunda çok daha kolayca yargıda bulunacaktır.* Çün­
yant ensemble l’un et l'autre, jugeront kü hiçbir zaman uzun yanıtlar verme konusunda değil
d’autant plus aisément de la vérité. Car je
ne promets pas d 'y 6 ire jamais de longu­
ama yalnızca eğer yanlışlarım ı görecek olursam onları
es réponses, mais seulement d'avouer çok açıkça kabul edeceğim konusunda söz veriyorum ;
mes butes fort franchement, si je les con­ ya d a, eğer onları göremeyecek olursam , herhangi b ir
nais, ou bien, si je ne les puis apercevoir,
yeni sorunun açımlamasını eklem eksizin yalnızca yaz­
de dire simplement ce que je croirai être
requis pour la défense des choses que j ’ai mış olduğum şeyleri savunmak için gerekli gördükleri­
écrites, sans y ajouter l'explication d'au­ mi söyleyeceğim konusunda; çünkü sonu gelmeyecek bir
cune nouvelle matière, afin de ne me pas yolda birinden ötekine geçme işine girişm ek istemiyo­
engager sans fin de l’une en l'autre. 1
10. Que si quelques-unes de celles dont
rum . | [761
j'ai parlé, au commencement de la Diopi- 10. Eğer Dioptrik ve M eteorlar’in başında sözünü etti­
riqueel des Météores, choquent d ’abord, ğim sorunlardan kimileri ilk bakışta onlara sayıltılar dedi­
à cause que je les nomme des suppositi­
ğim ve tanıtlam alarıyla ilgilenmiyor göründüğüm için
ons, et que je ne semble pas avoir envie de
les prouver, qu'on ait la patience de lire le danltıcı gelecek olursa, o zaman bunları bütünlükleri için­
tout avec attention, et j'espère qu'on s'en de dikkatle okuma dayancı gösterilebilir ve doyum verici
trouvera satisfait. C ar il me semble que bulunacaklarını umuyorum. Çünkü bana uslam lam alar
les raisons s 'y entresuivent en telle sorte
que. comme les dernières sont démon­
karşılıklı olarak öyle b ir yolda bağıntılı görünüyor ki,
trées par les premières, qui sont leurs cau­ tıpkı sonrakilerin nedenleri olan öncekiler tarafından
ses, ces premières le sont réciproquement tanıtlanmaları gibi, öncekiler de etkileri olan sonraki­
par les dernières, qui sont leurs effets. Et
ler tarafından karşılıklı olarak tanıtlanırlar. Ve bunda man-
on ne doit pas imaginer que je commette
en ceci la faute que les logiciens nomment tıkçıların b ir döngü dedikleri yanlışlığa düştüğüm
un cercle; car l'expérience rendant la plu­ sanılmamalıdır, çünkü deneyim bu etkilerin büyük bö­
part de ces effets très certains, les causes lümünü çok pekin kıldığı için, kendilerinden onları çt-
dont je les déduis ne servent pas tant à les
prouver qu’à les expliquer; mais, tout au
karsadığım nedenler onları tanıtlamaya olm aktan çok
contraire, ce sont elles qui sont prouvées açıklamaya hizmet ederler; ama, etkiler tarafından tanıt­
par eux. Et je ne les ai nommées des sup­ lanan nedenler için durum tam tersidir. Ve onlara sayıl-
positions, qu'afin qu'on sache que je pen­
ıılar dememin biricik nedeni yukarıda açıkladığım o ilk
se les pouvoir déduire de ces premières
vérités que j'a i ci-dessus expliquées, mais gerçekliklerden türetilebilcceklerini düşündüğüm ü gös­
que j ’ai voulu expressément ne le pas b i ­ termekti. Ama bir başkasının yirmi yılda düşünmüş oldu­
ne, pour empêcher que certains esprits, ğu herşeyi kendilerine yalnızca bir iki sözcükle söylenir
qui s'imaginent q u 'ils savent en un jo u r
söylenmez bir günde öğrenebileceklerini imgeleyen, oysa
tout ce qu'un autre a pensé en vingt
années, sitôt qu'il leur en a seulement dit gerçekte ince anlayışlı ve çevik oldukları denli de yanıl­
deux ou trois mots, et qui sont d'autant gıya açık ve gerçekliği kavramaya yeteneksiz belli kafa­
plus sujets à faillir, et moins capables de lar bu nedenle benim ilkelerim diye gördükleri şeyler
la vérité, qu’ils sont plus pénétrants et
plus vifs, ne puissent de là prendre occa­ üzerine aşırı bir felsefi yapı kurm a fırsatı bulam asınlar
sion de bâtir quelque philosophie extrava­ diye bunu yapmayı özellikle istemedim. Çünkü bütünüyle
gante sur ce qu’ils croiront être mes benim olan görüşlere gelince, eğer nedenleri üzerine iyice
principes, et qu’on m ’en attribue la bute.
düşünülürse, onların benzer konular üzerine savunula­
Car, pour les opinions qui sont toutes
miennes, je ne les excuse point comme bilecek tüm başkalarından daha az olağandışı ve daha az
nouvelles, d'autant que, si on en con­ paradoksal görünecek denli yalın ve sağduyuya uygun
sidère bien les raisons, je m'assure qu'on | bulunacaklarına öylesine inanıyorum ki, yeni olm ala- [77]
les trouvera si simples et si con| formes au
sens commun, qu'elles sembleront moins rından ötürü bağışlanm alarını dilemeyeceğim. Ve gide­
extraordinaires et moins étranges, qu'au­ rek herhangi birinin ilk buluşçusu olm akla değil, am a
cunes autres qu'on puisse avoir sur yalnızca onları benim sem iş olm akla övüneceğim , ve
mêmes sujets. El je ne me vante point aus­
si d'être le premier inventeur d'aucunes, *[Medilasyonlar'dz Okura Önsöz'de Descartes gelen yanıtlar arasın­
mais bien, que je ne les ai jamais reçues, da yalnızca ikisinde özerinde durmaya değer birşeyler bulduğunu söy­
ni pourcc qu'elles avaient été dites par ler (para. 2.).]

59
YÖNTEM ÜZERİNE SÖYLEM DISCOURS DE LA MÉTHODE

bunun nedeni başkaları tarafından savunulmaları değil, d'autres, ni pourcc qu'elles ne l'avaient
point été, mais seulement pourcc que la
ne de savunulmamaları değil, ama yalnızca Usun beni
raison me les a persuadées.
onların gerçekliğine inandırm ış olmasıdır. 11. Que si les artisans ne peuvent si tôt
11. Zanaatçılar D ioptrik'te açıklanan buluşu* hemen exécuter l'invention qui est expliquée en la
yerine getiremeseler bile, bu yüzden kötü olduğunun söy­ Dioptriquc. je ne crois pas qu'on puisse
dire, pour cela, qu'elle soit mauvaise: car,
lenebileceğini sanmıyorum; çünkü, herhangi bir ayrıntıyı d ’autant qu'il faut de l'adresse et de
atlamaksızın betimlediğim düzeneği yapmak ve ayarlamak l'habitude, pour faire ci pour ajuster les
için büyük beceri ve alışkanlığın gerekli olması ölçüsün­ machines que j ’ai décrites, sans qu’il y
manque aucune circonstance, je ne m 'é­
de, ilk girişimlerinde başarılı olm alarına birinin yalnızca
tonnerais pas moins, s'ils rencontraient du
önüne iyi bir nota kitabı koyulduğu için bir günde usta­ premier coup, que si quelqu'un pouvait
lıkla ut çalmayı öğreneceğini düşünmekten daha az şaşır­ apprendre, en un jour, à jouer du luth
mayacağım. Eğer öğretm enlerim in dili olan Latince’de excellemment, par cela seul qu'on lui
aurait donné de la tablature qui serait bon­
değil de ülkemin dili olan Fransızca'da yazıyorsam, bu­ ne. Et si j'écris en français, qui est la lan­
nun nedeni eksiksiz arılığı içindeki doğal uslarından [ra- gue de mon pays, plutôt qu’en latin, qui
ison naturelle] yararlanacak olanların görüşlerimi yalnızca est celle de mes précepteurs, c'est à cause
que j'espére que ceux qui ne se servent
eskilerin yazılarına inananlardan daha iyi yargılayabile­
que de leur raison naturelle toute pure,
cekleri umudunda olmamdır. Ve sağ duyuyu çalışma ile jugeront mieux de mes opinions, que ceux
birleştirenlere, yargıçlarım olm alarını yalnızca kendile­ qui ne croient qu’aux livres anciens. Et
rinden isteyebileceğim o insanlara gelince, inanıyorum pour ceux qui joignent le bon sens avec
l'étude, lesquels seuls je souhaite pour
ki uslamlamamı bir halk dilinde açımlandığı için izlemeyi mes juges, ils ne seront point, je m ’assu­
yadsıyacak denli Latince’den yana eğilim göstermeyecek­ re, si partiaux pour le latin, qu'ils refusent
lerdir. , d'entendre mes raisons, pourcc que je les
explique en langue vulgaire.
12. Geri kalanına gelince, burada gelecekte bilimlerde
12. Au reste, je ne veux point parler ici,
yapmayı umduğum ilerleme konusunda daha tikel nok­ en particulier, des progrès que j ’ai espé­
talardan söz etmeyi istemiyorum, ne de kamuya hiç kuş­ rance de faire à l'avenir dans les sciences,
kusuz yerine getirmeyi başaramayabileceğim herhangi bir ni m'engager envers le public d'aucune
promesse que je ne sois pas assuré d 'a c ­
[78J konuda söz vermeyi istiyorum. Ama yalnızca | şunu söy­ complir; mais je dirai | seulement que j'ai
leyeceğim ki yaşamda geri kalan zamanımı doğanın belli résolu de n'employer le temps qui me
bir bilgisini kazanmak için çabalamaktan başka hiçbir- reste à vivre, à autre chose qu'à tâcher
d'acquérir quelque connaissance de la
şey için kullanmamaya kararlıyım. "Bu bilgi öyle bir türde
nature, qui soit telle qu'on en puisse tirer
olacaktır ki. Tıp konusunda şimdiye dek erişilmiş olan­ des régies pour la médecine, plus assurées
lardan daha güvenilir kurallara ulaşmamızı sağlayacak­ que celles qu'on a eues jusques à présent:
tır. Ve eğilimim başka herhangi bir tür uğraştan, özellikle et que mon inclination m'éloigne si fort de
toute sorte d’autres desseins, principale­
kim ilerine ancak başkalarına zarar vererek yararlı ola­
ment de ceux qui ne sauraient être utiles
bilecek uğraşlardan öylesine uzaktır ki, eğer belli durum­ aux uns qu'en nuisant aux autres, que, si
lar beni onları kullanmaya zorlamış olsaydı, sanırım quelques occasions me contraignaient de
bunda başarılı olam azdım . Bununla öyle bir bildirimde m ’y employer, je ne crois point que je fus­
se capable d ’y réussir. De quoi je fais ici
bulunmuş oluyorum ki, bunun bana kendimi dünyada dik­ une déclaration, que je sais bien ne pouvo­
kate değer kılma açısından yararlı olamayacağını çok iyi ir servir à me rendre considérable dans te
biliyorum. Ama ne olursa olsun öyle olma gibi bir iste­ monde, mais aussi n’ai-je aucunement
envie de l’être; et je me tiendrai toujours
ğim yok. Ve beni kayırarak zamanımı hiçbir engellenme
plus obligé à ceux par la faveur desquels
olmaksızın kullanabilmemi sağlayan insanlara olan bor­ je jouirai sans empéeltement de mon loisir,
cumu her zaman bana dünyadaki en onurlu konumu öne­ que je ne ferais à ceux qui m ’offriraient les
rebilecek olanlara olduğundan daha büyük göreceğim. plus honorables emplois de la terre.

•fBölüm 10’da Descarics'ın mercek kesimi için çok ince ayrıntıda


betimlediği düzenek.)

60
Anlığın Yönetimi İçin Kurallar

Regulae ad directionem ingerıii


(yazılış 1629; basım 1701)
REGULAI KURAL I 1359]

Studiorum fin is esse debet ingenii İn celem en in ereği anlığı ö nüne gelen tüm sorunlar üzerine
directio adsolida et vera, de iis omni­ sa ğ la m ve do ğru yargıların bildirilmesine doğru yöneltmek
bus quae occurrunt, proferenda judi- olm alıdır.

1. Ea est hominum consuetudo, ut, 1 . İ n s a n l a r n e zam an iki şey arasında herhangi b ir ben­
quoties aliquant similitudincm inter zerlik görseler, bunların birbirlerinden ayrı oldukları yerde
duas res agnoscunt, de utraque judi- b ile h e r b irin e öteki açısından doğru bulduklarını yükleme
ceni, etiam in eo in quo sunt diver-
sae, quod de alterutra verum esse
a h şk a n lığ ın d a d ırla r. B öylece bütün ü y le ansal bilgiden
compererum. lta scicntias, quae totae o lu şan b ilim le ri yanlışlıkla bedenin b ir kullanım ve yat­
in animi cognitionc consistunt, cum k ın lığ ın ı g e re k tire n b e c e rile r ile karşılaştırırlar, ve tüm
artibus, quae aliquem corporis usum
b ecerilerin b ird en aynı insan tarafından kazanılamayacağı­
habilumque desiderant, maie confè­
re mes, videntesque non omnes artes n ı, am a k en d in i yalnızca b ir sanata verenin kolayca onda
simul ab eodem homine esse addis- ustalaştığını g ö rü rle r, | çünkü aynı elin kendini hem tarım [360]
cendas, sed ilium in optimum artifi- işlerin e hem de k itara çalm aya ya da bu tü r birçok işi yeri­
cem facilius evadere, qui unicam
ne getirm eye uyarlam ası bunlardan yalnızca birine uyarla­
tantum exercet, | quoniam eaedem
manus agris colcndis et ciiharac pul- m ası d en li kolay d eğ ild ir; bu yüzden aynı şeyin bilim ler
sandae, vel pluribus cjusmodi diver- için d e g eçerli o ld u ğ u n a inanm ış, ve onları nesnelerinin
sis officiis, non lam commode, quam
tü rlü lü ğ ü n e g ö re k endi ara la rın d a ayırdedip h e r birinin
unico ex illis possum apiari; idem de
scientiis etiam crediderunt, iltasque k endi b aşın a tü m başkalarından ayrı olarak araştırılm ası
pro diversitate objeciorum ad invicem g erek tiğ in i sanm ışlardır. A m a bunda hiç kuşkusuz aldan­
distinguemes, singulas seorsim et aliis m a la rd ır. Ç ü n k ü tüm b ilim ler insan bilgeliğinden başka
omnibus oraissis quaerendas esse suni
b irşey o lm ad ığ ı için—b ir bilgelik ki, ne denli değişik nes­
arbitrai!. In quo sane dccepti sunt.
Nam cum scientiae omncs nihil aliud n elere u y g u lan ırsa uygulansın h er zaman b ir ve aynı kalır
sint quant humana scicntia, quae sem­ ve o n la r yoluyla ancak güneş ışığının aydınlattığı şeylerin
per una et cadem manet, quantumvis
tü rlü lü ğ ü n d en etkilenm esi denli değişim e uğrar—, anlıkla­
differentibus subjcclis applicant, nee
majorem ab illis distinccionem mutua- rın sın ırla r içersin e kısıtlanm asının hiçbir gereği yoktur;
tur, quam solis lumen a reunt, quas çü nk ü tek b ir gerçek liğ in bilinm esi tek bir sanatsal beceri
illustrât, varietatc, non opus est ingé­ d u ru m u n d a o ld u ğ u g ib i b ir başkasını bulm anın önüne
nia limitibus ullis cohibere: ncquc
geçm e z, tersin e b u n d a bize yardım cı olur. B irçoklarının
enim nos unius veritatis cogniiio, veluti
unius artis usus. ab alterius invemio- b itk ilerin ku v vetlerin i, yıldızların devim lerini, metallerin
ne dimovct, sed potius juvat. Et pro- d ö n ü şü m le rin i, ve b en zer bilim lerin nesnelerini büyük bir
fccto mirum mihi videtur, plcrosquc
ö zen le incelem eleri, am a aynı zam anda hem en hemen hiç
hominum plantarum vires, siderum
motus, meiallorum transmutationes, k im sen in ‘sağlam a n la k ’ [bona m ensj* ya da bu evrensel
similiumque disciplinarum objecta di-
ligentissime perscrutari. atque inte- •fCicero’da bulunan bir anlalım (Tusadanae Disputaıiones. Kitap 5.
rimfere nullos dc bona mente, sive de S 7)1
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

Bilgelik üzerine düşünm emesi bana açıkça tuhaf gelir, hac univcrsali Sapicntia, cogitarc, cum
um en alia omnia non tam propter sc.
üstelik tüm başka incelemeler kendi değerlerinden çok
quam quia ad hanc aliquid conferunt,
buna katkıda bulunm alarından ötürü değerli görülseler sint aestimada. Ac proinde non imme-
de. Öyleyse bunu tümü arasında ilk kural olarak ortaya rito hanc rcguiam prim am omnium
getirmede haklıyız, çünkü gerçeği aramanın doğru yolun­ proponimus, quia nihil prius a recta
quaerendae v criu tis via nos abducit,
dan sapmak için çabalarım ızı bu genel ereğe değil ama quam si non ad hunc finem generalem,
herhangi bir tikel ereğe yöneltmekten daha uygun birşey scd ad aliquos particularcs siudia din-
yoktur. Burada boş onur ya da aşağılık kazanç gibi sapık gam us. Non de perversis loquor et
damnandis, ui sunt inanis gloria vcl luc­
ve kınanacak şeylerden söz etmiyorum: açıktır ki yalancı
rum turpc: ad hos enim perspicuum est
uslam lam alar ve sıradan kafaya uygun sözcük oyunları fucatas rationes, ct vulgi ingeniis
[361] böyle bir hedef için | gerçekliğin sağlam bir bilgisinin accom ntodata Iudibria, longe magis
sunabileceğinden çok daha kısa bir yol açarlar. Ama bura­ compen Idiosum iter aperire, quam pos-
sit solida vcri cognitio. Scd de honcs-
da giderek onurlu ve övgüye değer uğraşları göz önünde lis ctiam intelligo ct laudandis, quia ab
tutuyorum, çünkü bunlar bizi sık sık daha ince bir yolda his dccipimur saepc subtilius; ut si qua-
aldatırlar; örneğin, yaşam rahatlıkları açısından yararlı cramus scicntias utiles ad vitae com-
moda, vel ad illam voluptatcm, quae
olan bilim leri, ya da gerçeği düşünmede bulunan hazzı,
in veri contem platione rcpcritur, et
bu yaşamdaki hemen hemen biricik tşm ve hiçbir acı ile quae fere unica est integra et nullis tur-
lekelenmemiş o mutluluğu verenleri araştırırken olduğu bata doloribus in hac vita félicitas. Hos
gibi. Bilimlerin bu ürünlerini hiç kuşkusuz haklı olarak cnim scicniianim fmcius legitimos pos-
sumus quidem exspectare; scd, si de
bekleyebiliriz; ama, incelememizin gidişinde onlar üzeri­ iliis inter studendum cogitcmus, saepe
ne düşünecek olursak sık sık başka şeylerin bilgisi için efficium , ut m ulta, quae ad aiiarum
zorunlu olan birçok şeyi ilk bakışta ya çok yararsız ya <ja rcrum cognitioncm nccessaria sunt, vcl
quia prima fronte parum utilia, vcl quia
çok ilgisiz göründükleri için atlamamıza neden olurlar.
parum curiosa videbuntur, omittamus.
Buna göre inanmamız gereken şey tüm bilimlerin kendi Credcndumque est, ita omnes inter sc
aralarında öylesine bağıntılı olduklarıdır ki, onları aynı esse conncxas, ut longe facilius sit
zamanda incelemek birini tüm başkalarından ayırmaktan cuncias simul addiscerc, quam unicam
ab aliis scparare. Si quis igitur serin
çok daha kolaydır. Öyleyse, eğer kişi içtenlikle şeylerin rcrum veritatem invcstigare vult, non
gerçeğini araştırmayı istiyorsa, tek bir özel bilimi seçme- singulärem aliquam debet opt e seien-
melidir; çünkü tüm bilimler birbirleri ile birleşik ve b ir­ tiam: sunt cnim omncs inter sc conjunc-
lae et a sc invicem d e p en d e n ts; sed
birlerine bağım lıdır: tersine, kişi'dahaçok usun doğal
cogitet tantum de naturali rationis lumi-
ışığını nasıl arttıracağını düşünm elidir, şu ya da bu tip ne augendo, non ut hanc aut illam scho-
skolastik sorunu çözmek için değil, ama tüm yaşam olum­ lac difficuliatem resolvat, scd ut- in
sallıklarında anlak istenci doğru seçimde bulunması için singulis vitae casibus intcilectus volun-
tati pracmonstrct quid sit cligendum;
aydınlatabilsin diye; ve kısa bir zamanda hayretler içinde
et brevi m irabitur se longe majores
tikel erekler uğruna çabalayanlardan çok daha fazla iler­ progrcssus fecisse, quam qui ad parti-
leme yaptığım, ve yalnızca onların istediklerinin tümünü cularia student, et non modo eadem
değil, ama kendi bekleyebileceklerinden bile daha yüksek omnia quae alii cupiunt, esse adeptum.
sed altiora etiam quam possint exspec­
[362] sonuçlar elde ettiğini görecektir. | tare. |

KURAL II R E G U L A II

Yalnızca pekin ve tartışmasız bilgileri için ansal güçleri­ Circa ilia tantum objecta oportet ver-
mizin yeterli göründüğü nesnelerle ilgilenmek gerekir. sari, ad quorum certain et indubitatam
cognitionem nostra ingénia videntur
sußieere.
1. T üm B İL İM pekin ve duru b ilgid ir [cognitio certa etevi-
deııs [; ve birçok şey üzerine kuşkuları olan biri onlar üze­ 1. Omnis scientia est cognitio certa et
evidens; neque doctiorcst qui de mul-
rine hiç d üşü n m e m iş b irin d e n daha b ilg ili değild ir; tis dubitat. quam qui de iisdem nunqu-
dahası, eğer k im i şeyler üzerine yanlış sanılar oluştur- am cogitavit, scd nihilominus codcm

64
KURAL II [BİLİMDE PEKİNLİK VE MATEMATİKSEL METOD]

videtur indoctior, si de aliquibus fai­ nıuşsa, açıkça daha da bilgisizdir; bu yüzden hiç çalışma­
sant concepit opinionem; ac proindc
mak böyle güç konularla uğraşmaktan daha iyidir, çünkü
nunquam sludcrc melius est, quam
circa objecta adeo difficilia versan, kişi doğru olanı yanlış olandan ayırdetmeye yeteneksiz
ui vera a falsis distinguere non valen- olunca, kuşkulu olanı pekin olarak kabul etmeye zorlanır;
les dubia pro certis cogamur adtmit- çünkü o durum da bilgiyi arttırm a umudu onu azaltma teh­
tere, cunt in illis non tanta sit spes
likesi denli büyük değildir. Buna göre yukarıdaki Önerme
augendi doctrinam, quantum est peri-
culum minuendi. Atquc ita per hanc ile uyum içinde, tüm böyle salt olası bilgiyi yadsıyor ve
propositionem rcjicimus illas omnes yalnızca eksiksiz olarak bilinene ve kuşku duyulamaz ola­
probabiles tantum cognitioncs, nec na inanmaya karar veriyoruz. Hiç kuşkusuz, ‘okur yaza-
nisi pcrfecte cognitis, et de quibus
dubitari non poiest, statuim us esse ra r’ [litteraıi]* bu tür [pekin] bilgiden çok az bulunduğu
credendum. Et quatnvis valdc paucas kanısında olabilir, çünkü insan soyu ortak bir kusurundan
talcs existere sibi fortassc persuade- ötürü çok kolay ve herkese açık saydığı bu tür bilgiler üze­
anl liltcrati, quia scilicet ad cognitio-
rine düşünmeyi gözardı etm iştir; ama ben gene de bunla­
nes taies, ut nitnis faciles et unicuique
obvias, communi quodam gentis rın onların sandıklarından daha çok olduğunu, ve bugüne
humanae vitio reflecterc ncglcxerunt, dek üzerlerine ancak olasılık düzleminde konuşabildikle­
moneo tamen longe esse plures quam ri sayısız önermeyi gerektiği gibi tanıtlamak için yeterli
utant, atquc taies suffîcere ad innu-
meras propositiones ccrto monstran- olduklarını düşünüyorum; ve dahası, | herhangi birşeyi [363]
das, de quibus illi hactcnus non nisi bilmediğini kabul etm enin eğitimli insana yakışmayacağı­
probabiliter dissercre potucrunt: et na inandıktan için uydurmalarını uslamlamalarla süsleme­
quia crediderunt indignunt esse |
ye öylesine alışm ışlardır ki, sonunda bunlara yavaş yavaş
homine litterato fatori aliquid se nes-
cire, ita assuevere commentitias suas kendileri inanmaya başlamış ve böylece onları gerçeklik­
adornarc, ut sensim postca sibimetip- ler olarak satılığa çıkarmışlardır.
sis persuascrint, atquc ita illas pro ve- 2. G erçekte eğer bu Kuralı iyi izlersek, öğrenm ekle
ris venditarint.
2. Vcrum si hanc régulant bene ser-
yükümlü olduğum uz çok az şey kaldığını buluruz. Çünkü
vemus, valdc pauca occurrcnt, quibus bilimlerde hemen hemen hiçbir soru yoktur ki kavrayışlı
addiscendis liccal incum bere. Vix insanlar için b ir anlaşmazlık sorunu olm uş olm asın. Ama
enim ulla in scientiis quaestio est, de
ne zaman aynı konu üzerinde iki aykırı yaıgı doğacak olsa,
qua non saepe viri ingeniosi inter se
disscnscrinl. Sed quotiescumque duo- içlerinden hiç olm azsa biri açıkça kendini aldatıyor o l­
rum de eadem re judicia in contrarias malıdır, ve görünürde ikisinden birinin bile bildiği söy­
partes ferunlur, ccrtum est altcrutrum lenemez; çünkü eğer birinin uslamlaması pekin ve açık
saltem dccipi, ac ne unus quidem
videtur haberc scienliam ; si enim
olsaydı, bunu sonunda ötekinin anlağını da inandırmayı
hujus ratio esset certa et evidens, ita başaracak bir yolda onun önüne serebilirdi. Bu yüzden
illam altcri posset proponere, ut ejus görünürde böyle herhangi b ir olası görüş durum unda ek­
etiam intellectum tandem convinccrct.
siksiz bir bilgiye erişemeyiz, çünkü başkalarının erişmiş
De omnibus ergo quae sunt cjusmodi
probabiles opiniones, non perfectam olduğundan daha ötesini ummak gereksiz bir atılganlık
scienliam videmur posse acquirere, olacaktır; buna göre, eğer doğru hesaplarsak, bu Kuralı
quia de nabis ipsis plura sperare, izlemenin bizi şimdiden bulunmuş bilim ler arasında ken­
quam caeteri praestiterunt, sine te-
meritatc non licet; adeo ut. si bene
dilerine götüreceği bilimlerden geriye yalnızca Aritmetik
calculum ponamus, solae supersint ve Geometri kalır.
Arithmctica et Geomctria ex scientiis 3. Gene de bu yüzden başkalarının şimdiye dek bulmuş
jam inventis, ad quas hujus rcgulae
oldukları o felscfecilik yolunu ve okulcuların o silahları­
observatio nos reducet.
3. Nequc tamen idcirco damnamus nı, polem ikler için öylesine uygun olan o olası tasımları
illam, quam caeteri hactenus inve- kınamıyoruz; bunlar gerçekten de gençlerin kavrayış yeti­
nerunt, philosophandi rationcm , et lerine keskinlik kazandırır ve aralarında bir yarışma yara­
scholasticoruni aptissima bcllis pro-
tıp uyarıcı olarak işlev görürler; ve anlıklarının bu tür
babilium syllogism orum torm enta,
quippe exercent pucrorunt ingénia, et görüşler tarafından biçimlendirilm esi, | bunların eğitim- [364]
cum quadam aemulationc promovent, liler arasında tartışma konusu oldukları için güvenilmez
quac longe melius est ejusmodi opi-
görünm esine karşın, onları bütünüyle kendi başlarına
nionibus inform ari, | etiam si illas
incertas esse apparcat, cum inter eru-
ditos sint controversae, quam si libe- ’ [Sözcüğün imlemi için bkz. Sözlük girişi.]

65
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

bırakmaktan çok daha iyidir. Çünkü bir yol göstericileri ra sibi ipsis relinquercntur. Portasse
enim ad praccipitia pergerem sine
olmadığında belki de bir uçuruma sapabilirler; ama usta­
ducc; scd quamdiu praeccptorum
larının ayak izlerinde yürüdükleri sürece, gerçi zaman vestigiis insisteni, licet a vcro non-
zaman gerçeklikten uzaklaşabilecek olsalar da. gene de hiç nunquam deflectant. ccrte tamcn iter
olm azsa daha sağgörülü insanlar tarafından onaylandığı capcssent, saltern hoc nomine magis
securum. quod jam a prudentioribus
için daha güvenilir olan bir yol bulacaklardır. Biz kendimiz fucrii probatum. Atque ipsimct gau-
bir zamanlar bu Okullarda eğitilmiş olmaktan sevinç duyu­ demus. nos etiam olim ita in scholis
yoruz; ama şimdi bizi eski ustalarımızın sözüne bağlayan fuisse institutos; sed quia jam ilio
soluti sum us sacram cnto, quod ad
o bağlılık andından kurtulduğum uz için, ve yıllarımız ol­
verba Magistri nos adstringebat, el
gunluğa ererken bundan böyle avucumuzun karşısında tandem aetate satis matura manum
değnek durmadığı için, eğer kendimiz için içtenlikle insan ferulae subduximus, si vclimus scrio
bilgisinin yüksekliklerini ölçmede bize yardımcı olacak o nobis ipsis régulas proponcre, qua-
rum auxilio ad cognitionis humanac
kuralları saptamayı istersek, bize boş zamanımızı tüm fastigium adscendamus, hacc profee -
kolay araştırm aları gözardı ederek zamanlarını yalnızca to inter prim as est admittenda, quae
güç sorunlara ayıran pekçoklarının yaptığı gibi çarçur cavet, ne otio abutamur, ut multi faci-
etmeyi yasaklayan o ilkeyi kesinlikle en başta gelenler ara­ unt, quaccumquc facilia sum négli­
gentes, e t nonnisi in rebus arduis
sına kabul etmeliyiz; çünkü bunlar, hiç kuşkusuz büyük bir occupati. de quibus sublilissimas ccr­
ustalıkla çok ince tahm inler ve çok b lası uslamlamalar te conjecturas et valdc probabiles rati-
geliştirseler de, gene de büyük çabalafclan sonra çoğu kez ones ingeniöse concinnant, sed post
multos labores sero tandem animad-
sonunda hiçbir bilgi kazanmaksızın yalnızca kuşkularının vcrtunt, se dubiorum multitudincm
sayısını arttırdıklarını görürler. tantum auxisse. nullam autcm scien­
4. Ama az önce şimdiye dek bilinen tüm bilimtismler didicissc.
ara­
4. Nunc vcro, quia paulo ante dixi-
sında yalnızca Aritm etik ve G eom etrinin kendilerini her­
mus ex discipiinis ab aliis cognitis
hangi bir yanlışlık ya da pekinsizlik lekesinden arınm ış solas, Arithmciicam et Geometriam ab
gösterdiklerini söyledik; ve şimdi bunun nedenlerini daha om nifalsitatis vel incertitudinis vitio
[365| dikkatli olarak | irdelersek belirtm eliyiz ki şeylerin bil­ purascxistere: ut diligcntius rationcm
expendamus quarc hoc Ita sit, no-
gisine ulaşm am ızı sağlayan iki yol vardır—deneyim ve tandum est, duplici via nos ad cog-
tüm dengelim. Bunun ötesinde dikkat etmeliyiz ki, şeyle­ nitionem ( je ru m devcnire, per cx-
re ilişkin deneyim lerim iz çoğu kez aldatıcıyken, buna pericntiam scilicet, vcl dcductionem.
karşı tüm dengelim ya da birşeyin b ir başkasından arı Notandum insuper, expericntias re­
rum saçpc esse fallaces, deduciioncnt
çıkarsam ası, gerçi iyice dikkat edilm ediğinde atlanabile­ vero sive iiiationem puram unius ah
cek olsa da, eğer en küçük b ir ussallık gösteren bir anlak altero posse quidcm om itti, si non
tarafından yerine getirilirse, hiçbir zaman yanlış olamaz. vidcatur, sed nunquam male fieri ab
intellcctu vel minimum rationali. Et
Ve bana öyle görünüyor ki burada Eytişim cilerin onlara
parum ad hoc prodcssc mihi vidcn-
insan usunu dizginlem ede yararlı olduğuna inandıkları o tur ilia Dialccticorum vincula, qui­
kısıtlayıcı bağların çok az yararı vardır, gerçi başka amaç­ bus rationcm humanam regere sc
lar için çok uygun olduklarını yadsımıyor olsam da. Bu­ putant, etiam si eadem aliis usibus
aptissim a esse non negem . Omnis
nu söylem em in nedeni insanların (insanların diyorum , quippe deceptio, quae potest accidc-
hayvanların değil) içine düşebilecekleri tüm aldanmaca- rc hominibus, dico, non belluis, nun­
ların hiç birinin bozuk çıkarsamaya bağlı olmaması, ama quam ex mala illationc contingit, scd
ex co tantum, quod expérimenta qua-
bunlara yalnızca kimi yeterince anlaşılmam ış deneyimle­
cdam parum imellccia supponantur.
re dayanm anın, ya da rasgele ve tem elsiz yargılarda vel judicia temere et absque funda-
bulunm anın neden olduğudur. mcnto statuantur.
■K 5. Bu bize Aritmetik ve Geometrinin pekinlikte başka 5. Ex quibus evidenter coliigitur.
quarc Arithmetics et Geometria cac-
bilim ler karşısındaki büyük üstünlüğünün duru bir açıkla­ tcris discipiinis longc ccrtiorcs exsis-
masını verir: yalnızca onlar öylesine arı ve yalın bir nes­ tant: quia scilicet hae solac circa
neyi ele alırlar ki, deneyim tarafından pekinlikten yoksun objectum ita purum ct simplex vcr-
bırakılan hiç bir sayıltıda bulunma gereksiniminde kalmaz­ santur, ut nihil plane supportant, quod
experientia reddiderit incertum, scd
lar, tersine bütünüyle sonuçların ussal tüm dengelimine totac consistunt in conscqucntiis ra-
dayanırlar. Bu nedenle tüm bilimler arasında en kolay ve en lionabilitcr deducendis. Sunt igitur

66
KURAL III [BİLİMSEL BİLGİ: ANSAL SEZGİ VE TÜMDENGELİM]

omnium maxime faciles et perspicuac, duru olanlar oniardır, ve istediğim iz gibi bir nesneleri
habcntque objectum quale requirimus.
vardır, çünkü onlarda dikkatsizlik nedeniyle olmanın d ı­
cum in illis citra inadverlemiam falli
vix humanum videatur. Neque tamen şında aldanmak insansal olarak pek olanaklı görünm ez.
ideo mirum esse debet, si multorum Gene de çok sayıda insanın kendi başlarına anlıklarını
ingénia se sponte potius ad alias artes başka konuları ya da Felsefeyi incelemeye vermeyi yeğ­
vel Philosophiam applicent: hoc cnim
accidit, quia confîdcnlius sibi quisque
lediklerini bulduğumuzda buna şaşırmamak gerekir, çün­
dat divinandi licentiam in re obscura, kü herkes kendine bulanık bir konu üzerine duru bir konu
quam inevidcnti.et | longe faciliusest üzerine olduğundan daha büyük bir güvenle tahm inlerde
de qualibet quaestione aliquid suspica-
bulunma özgürlüğünü verir, | ve ne olursa olsun herşey [366]
ri, quant in una quanlumvis facili ad
ipsanunet veritatem pervenire. üzerine herhangi bir görüş taşımak ne denli yalın olursa
6. Jam vero ex his omnibus est conc-olsun tek bir soruya ilişkin gerçeğin kendisine varmaktan
ludendum. non quidem solas Arithme- çok daha kolaydır.
ticam et Geometriam esse addiscendas,
sed tantummodo rectum veritatis iter
6. Ama tüm bunlardan şimdi çıkan bir vargı gerçekten
quaemntes circa nullum objectum debe- de Aritmetik ve Geometrinin öğrenilecek biricik bilim ler
re occupari, de quo non possim habere oldukları vargısı değil, ama yalnızca gerçekliğe götüren
certitudinem Arithm eticis et Geomct-
doğru yol için arayışımızda bize Aritmetik ve G eom etri­
ricis demonstrationibus aequalcm.
nin tamtlarınınkine eşit bir pekinlik kazandırmayacak hiç­
bir nesne ile uğraşmamamız gerektiğidir.

R E G U L A III KURAL III

Circa objecta proposila non quid alii Ele alınan konularda başkalarının düşündükleri ya da
senserint. vel quid ipsi suspicemur. sed kendi tahminlerimiz değil, am a açık ve duru sezgide göre­
quid clare el evidenter possim us intue-
rl vtl certo deducere quaerendum est;
bileceğimiz ya da pekinlikle çtkarsayabileceğimiz şeyler
non allter enim scientia acqttiritur. araştırılmalıdır; çünkü bilim başka herhangi b ir yolda
kazanılamaz.
1. Legendi sunt Anliquorum libri, quo-
niam ingens bencficium est tot homi-
1 . G s k İ l e r İ n kitapları okunmalıdır, çünkü böylesine çok
num laboribus nos uti posse: turn ut
ilia, quae jam olim rcctc invents sunt, insanın emeklerini elimizin altında bulmak bizim için ola­
cognoscamus, turn etiam ut quacnam ğanüstü bir nimettir; ve bu hem geçmiş çağlarda doğru
ultcrius in omnibus disciplinis super-
olarak bulunmuş olanları tanımak, hem de çeşitli bilim
sint excogitanda admoncamur. Sed inte­
rim valde pcriculosum est, ne quae dallarında araştırmak üzere geriye nelerin kaldığını anım ­
forsitan errorum maculae, ex illorum samak için yapılmalıdır. Ama gene de, kendimizi ne denli
nimis altenla lectionc contractae, quan- kollarsak kollayalım, onları okumaya çok fazla gömülme
tumlibct invitis e t caventibus nobis
adhaereant. Eo enim scriptorcs solent durumunda onlardaki yanlışlıkların bulaşması gibi büyük
esse ingenio, ut, quoties in alicujus opi­ bir tehlike vardır. Çünkü herhangi b ir tartışm alı görüş
nions controversae discrimen inconsul- üzerine kararlarını düşüncesiz b ir atılganlıkla veren
ta credulitate dclapsi sunt, nos semper
yazarların eğilim leri bizi en ince uslam lam alarla aynı
eodcm trahere concntur subtilissimis
aigumentis; contra vero, quoties aliquid yönde ilerlemeye zorlamaktır; ama, öte yandan, mutlu bir
cerium et evidens felicitcr invenerunt, raslantıyla pekin ve açık bir şeye rasladıklan zam an, | [367]
I nunquam cxhibeant nisi variis amba- öyle görünür ki açıklamalarının yalınlığının bizi buluşla­
gibus involutum. timcntcs scilicet ne
simplicitate ralionis invenli dignitas
rına daha az saygı duymaya götürmesinden korkarak ya
minuatur, vel quia nobis invident apcr- da çıplak gerçeği bize çok görerek, onu sunarken ikircim­
tam veritatem. lerle kuşatmayı hiç unutmazlar.
2. Nunc autcm, quanlumvis cssent
2. Dahası, eğer tüm insanlar bütünüyle dürüst ve açık
omncs ingcnui et aperti, ncc ulla nobis
unquam dubia pro veris obtrudercnt, sözlü olm uş olsalardı, ve bize hiçbir zaman kuşkulu
sed cuncia exponercnl bona fide, quia g örüşler gerçek diye dayatılmasa ama herşey iyi b ir
tamen vix quicquam ab uno dictum est. inançla ortaya serilseydi bile, gene de hiç kimse hemen

67
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENU

hemen bir başkası tarafından karşıtı savunulmamış hiçbir- cujus contrarium ab aiiquo alio non
afferatur, sem per cssem us inccrti,
şey ileri sürm ediği için, ikisinden hangisine inanmamız
utri crcdcndum foret. Ei nihil prodes-
gerektiği konusunda sonsuza dek belirsizlik içinde kalırdık. sec suffragia numerare, ut iilam sequ-
Daha çok sayıda yazarın desteklediği görüşe katılma ama­ cremur opinionem, quae plures habet
cıyla her birinden yana çıkan oyları saymanın hiçbir yararı Auctorcs: nam si agatur de quaestio-
nc difficili, magis crcdibilc esi ejus
olm ayacaktır/çünkü tartışma konusu güç b ir sorun oldu­ vcritatem a paucis invcniri potuisse.
ğunda, gerçekliğinin çoğunluk değil de azınlık tarafından quam a multis. Scd quamvis eiiam
bulunabileceği düşüncesi daha inandırıcıdır/A m a tüm bu omncs inter se consentirent, non
tarnen sufficerct illorum doctrina:
insanlar kendi aralarında anlaşsalar bile, gene de bu yüzden
neque enim unquam, vcrbi gratia,
öğretileri yeterli olmayacaktır; çünkü eğer her tür proble­ Mathcmatici cvadercmus, licet om-
mi kendi anlıksal gücümüzle çözmeye yetenekli değilsek, nes aliorum dem onstrationes me­
başkalarının geliştirdiği tüm tanıtlamaları ezbere bilsek bile moria tcneam us, nisi sim us ctiam
ingenio apti ad quaccumquc proble-
M atematikçiler olduğumuzu söyleyemeyiz; ne de Platon ve mara rcsolvcnda; vci Philosophi, si
A ristoteles’in tüm uslam lam alarını öğrensek bile, bu omnia Platonis et Aristotclis argu­
sorunlar üzerine sağlam b ir yargıda bulunma yeteneğini menta legerimus, de propositis autem
taşımadıkça Felsefeci olduğumuzu söyleyebiliriz; o zaman rebus stabile judicium ferre nequea-
mus: ita cnim non scientias viderc-
açıkça bilimsel değil ama tarihsel bir bilgi kazanmış oluruz. mur didicissc. scd historias.
3. Bunun dışında, şeylerin gerçekliği üzerine yargımızın 3. M oncm ur praeterea, nullas
hiçbir biçimde tahm inler ile karıştırılmamasını salık veri­ omnino conjecturas nostris dc rerum
vcritate judiciis esse unquam admis-
yoruz. Bu uyarı önemsiz değildir; güncel halk felsefesinde
cendas. Cujus rei animadversio non
karşı çıkılamayacak denli açık ve pekin hiçbirşey bulama­ exigui est momenti : neque cnim poti­
yışımızın en güçlü nedeni bilginlerin, duru ve pekin oljnı or ratio est. quare nihil jam in vulga-
kabul etm ekle yetinmeyerek, ilk önce salt olası tahmin ri Philosophia reperiatur lain evidens
et ccrtum, ut in controvcrsiam adduci
[368] yoluyla vardıkları | bulanık ve bilinçsiz [ignotas] görüşleri non possit, quam quia primum Stu­
ileri sürmeyi göze alm alarıdır; bundan sonra adım adım diosi, res perspicuas et certas agnos-
onlara bütünüyle inanma noktasına gelirler ve onları ger­ cere non con| tcnti, obscuras ctiam
et ignotas, quas probabilibus tantum
çek ve açık olanla hiçbir ayrım yapmaksızın karıştırarak
conjccturis attingebant, ausi sunt as-
sonunda kuşkulu bir önerm e üzerine bağımlı görünmeyen sercre; quibus sensim postca ipsimct
ve dolayısıyla güvenilmez olmayan herhangi bir vargı çıka­ integram adnibcntes fidcm , atque
ramaz duruma düşerler. il las cum veris et evidentibus permis-
ccntcs sine discrimine, nihil tandem
4. Ama biz de kendi payımıza aynı yanılgıya düşmemek concluderc potuerunt, quod non ex
için, burada şeylerin bilgisine kendimizi aldatma korkusun­ aliqua cjusmodi propositionc penJc-
dan bütünüyle özgür olarak varabilmemizi sağlayacak tüm re vidcretur, ac proinde quod non es­
set incertum.
o ansal işlemleri dikkate alacağız; böylece şimdilik yalnız­
4. Scd nc dcinceps in eundem erro-
ca ikisini, sezgiyi ve tümdengelimi* alıyoruz. rcm dclabamur, hie recenscntur om
5. Sezgi ile duyuların yalpalayan inancalarını değil, im­ nes intellectus nostri actioncs, per
gelemin saçma sapan [malus] bileşimlerinden doğan alda­ quas ad rerum cognitionem absque
ullo deceptionis mctu possimus per-
tıcı yargıyı da değil, ama arı ve dikkatli bir anlığın öyle bir venirc: admittunturque tantum duac,
kavramını [conceptııs] anlıyorum ki, anladığımız şey üze­ intuitus scilicet et deductio.
rine geriye hiçbir kuşkunun kalmayacağı denli kolay ve 5. Per intuitum intelligo, non fluc-
tuantem sensuum fidem , vel male
seçik olarak belirlenmiştir; ya da, yine aynı şey, sezgi arı
com ponents imaginationis judicium
ve dikkatli bir anlığın kuşku duyulamaz kavramıdır ki yal­ fallax, sed mentis purac ct aucntae
nızca usun ışığından doğar ve tümdengelimin kendisinden tarn facilem distinctumquc conccp-
daha pekindir, çünkü daha yalındır, üstelik tümdengelimin tum. ut de co, quod intelligimus, nul­
la prorsus dubitatio rclinquatur; sou.
yukarıda belirttiğimiz gibi bizim tarafımızdan yanlış olarak quod idem est, mentis purae et atten-
kullanılması olanaksız olsa bile. Böylece herkes varolduğu­ tac non dubium conceptum, qui a sola
nun, düşündüğünün, üçgenin yalnızca üç çizgi ve kürenin rationis luce nascitur, ct ipsamct dc-
ductionc ccrtior est. quia simplicior.
quam tarnen eiiam ab hominc male
•[Latince birinci basımda: “induetio"; 1684 Hollandaca basımda kıyı* fieri non posse supra notavimus. Ita
da: “dcducıio."] unusquisque animo potest intucri sc

68
KURAL III [BİLİMSEL BİLGİ: ANSAL SEZG İ V E TÜMDENGELİMİ

existere, se cogitate, triangulum termi- tek b ir yüzey tarafından sınırlandığının ve benzerlerinin


nari tribus liucis tantum, globum unica
ansal b ir sezgisini edinebilir; aslında bu tür olgular dik ­
superficie, et similia, quae longe plura
sum quam plerique animadvcrtant, quo- katlerini böylesine yalın sorunlar üzerine yöneltmeyi kü­
niam ad tam facilia mcntem convenere çümseyen birçok insanın düşündüğünden daha çoktur. | [369]
dcdignantur-l 6 . A m a sezgi sözcüğünün ve aşağıdaki sayfalarda ben­
6. Caeteruni ne qui forte movcantur
vocis incuitus novo usu, aliarumque, zer olarak yürürlükteki anlam larından koparmaya zorlan­
quas eodcm modo in sequcntibus cogar dığım başka sözcüklerin bu yeni kullanım ı rahatsız edici
a vulgari significationc rcmoverc, hic gelirse, burada genel olarak tikel sözcüklerin son zam an­
generaliter admoneo, me non plane cogi-
larda okullardaki kullanım yolunu göz önünde tutm adığı­
tare, quomodo quacque vocabula his
ultimis temporibus fucrint in scholis mı belirtm em gerekir, çünkü o anlatımlardan yararlanmak
usurpata, quia difficiUimum foret iisdern ve g en e d e b ü tü n ü y le başka birşeyi anlatm ayı istem ek
nominibus uti, et penitus diversa senti- sakıncalı olurdu; uygun anlatım ın eksik olduğu h er du­
re: sed me tantum advertere, quid sin­
gula verba Latine signifteent, ut, quoties
rum da bana kendi anlam ım a en uygun görünen sözcüğü
propria désuni, ilia transférant ad meum alm ayı istediğim zam an dikkat ettiğim biricik nokta her
senstini, quae mihi videntur aptissima. b ir sözcüğün L atince’de ne anlam a geldiği oldu.
7. At vero hacc intuitus evidentia et
7 . B ununla b irlik te, sezgideki bu açıklık ve pekinlik
ceriitudo non ad solas enuntiationes, sed
etiam ad quoslibet discursus requiritur. yalnızca bildirim lerde değil, am a her tür uslam lam a süre­
Nam. exempli gratia, sit haec consequ- cinde [d'ıscursus] de gereklidir. Ö rneğin şu vargıyı alır­
entia: 2 et 2 cfficium idem quod 3 et 1; sak: 2 artı 2 ve 3 artı 1 aynı sonucu verir, o zaman sezgisel
non modo intuendum est 2 et 2 effteere
4. et 3 et 1 cfficcre quoque 4, sed insu­
olarak yalnızca 2 artı 2 ’nin 4 ettiğini ve benzer olarak 3
per ex bis duabus propositionibus terti- artı l ’in 4 ettiğini d eğil, am a bundan başka yukarıdaki
am illarn necessario concludi. üçüncü önerm enin bu ikisinin zorunlu vargısı olduğunu
8. Hincjam dubiumesse potest, quare da görm em iz gerekir.
practcr intuitum hic alium adjunximus
cognoscendi modum. qui fit per dc- 8. Bu yüzden burada sezgiden başka niçin b ir de bu bil­
ductionem. per quam intclligimus illud m e y olunu, e .d . tüm dengelim yoluyla yer alan bilm eyi
ontne quod cx quibusdam atiis ccrto eklediğim iz sorusu so ru lab ilir—tüm dengelim ki onunla
cognitis neccssario concluditur. Scd hoc
pekinlikle bilinen başka şeylerden çıkarılan tüm zorunlu
ita faciendum fuit, quia plurimac res
ccrto sciuntur, quamvis non ipsae sint vargıları anlarız. Ama bu böyle olm alıdır, çünkü kendi
evidentes, modo tantum a veris cogni- b aşların a açık olm am aların a karşın pekinlikle bilinen
tisque principiis deducantur per continu­ pekçok şey v ardır k i, yalnızca süreçteki her tekil şeyi
um et nullibi imerruptum cogitationis
motum singula perspicuc intuentis: non duru b ir sezgide gören bir anlığın sürekli ve hiçbir yerde
aliter quam longac alicujus catenae ext­ kesintiye uğram ayan etkinliği yoluyla doğru ve bilinen
remum annulum cum primo connccti ilkelerden çıkarsanırlar; tıpkı uzun bir zincirdeki son hal­
cognoscimus. etiamsi uno eodcmque
kanın ilki ile bağıntılı olduğunu bilm em iz gibi—üstelik
oculorum I intuitu non omnes intcrme-
dios, a quibus dependet ilia conncxio, b ir ve aynı | görüş edim iyle üzerine o bağıntının dayan- [370]
conlemplemur, modo illos pcrlustrave- dığı tüm ara halkalardan geçm esek, ama yalnızca onları
rimus successive, et singulos proximis ard ard a g ö zd en geçirdiğim izi ve birinciden sonuncuya
a primo ad ultimum adhaercre recorde-
mur. Hie igitur mentis intuitum a deduc­
dek tek tek h er birinin komşusu ile birleşm iş olduğunu
tions ccrta distinguimus cx co, quod in anım sasak da. Bu yüzden anlığın bu sezgisini pekin tüm ­
hac motus sive successio quacdam con- dengelim den ayırdederiz, çünkü birincide bir tür devim
cipiatur, in illo non item; ct practcrea.
ya da ardışıklık tasarlanırken, İkincide ise bu böyle değil­
quia ad hanc non ncccssaria est prae­
sens evidentia, qualis ad intuitum, sed d ir; ve d ah ası, tüm dengelim için sezginin istediği o
poiius a memoria suam certitudinem dolaysızca bulunan kanıt gereksizdir, tersine onun pekin-
quodanimodo mutuatur. Ex quibus liği ona belli b ir yolda bellek tarafından verilir. Bundan
colligitur, diet posse illas quidcm pro-
positiones, quae ex primis principiis
şu çık ar ki, ilk ilkelerden dolaysızca çıkarsanan önerm e­
immediate condudumur, sub divcrsa lerin hiç kuşkusuz bakış açım ıza göre b ir zam an sezgi
considerations, modo per intuitum, yoluyla, b ir başka zam an tüm dengelim yoluyla bilindiği
modo per deductioncm cognosci, ipsa sö y len eb ilir; am a ilk ilkelerin kendileri yalnızca sezgi
sutcm priina principia per intuitum tan-
tum, et contra rcmotas conclusioncs non yoluyla verilirken, buna karşı uzak vargılar ancak tüm ­
nisi per deductioncm. dengelim yoluyla bilinirler.

69
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

9. Bu ikisi tüm bilim e götüren en pekin yollardır, ve 9. Aiquc hac duae viae sunt ad sei*
anlık daha ötesini kabul etmemeli, ama tüm geri kalanlar entiam ccrtissim ac, ncquc plures ex
p ane ingenii debent admitti, scd aliac
kuşkulu ve yanılgıya açık olarak yadsınmalıdır; ama bu omnes ut suspcctac erroribusquc
gene de tanrısal olarak bildirilmiş şeylere tüm bilgimiz­ obnoxiae rcjicicndac sum; quod tarnen
den daha pekin olarak inanmamızın önüne geçmez, çün­ non impedit quominus ilia, quae divi-
nitus revelata sunt, omni cognitionc
kü bu şeylere inanç, tüm gizli [obscure] şeylere inanç ceniora credamus, cum iliorum fides,
gibi, anlığımızın değil ama istencimizin bir eylemidir; ve quaccumquc cs( dc obscuris, non inge­
eğer anlağımızda herhangi bir temeli varsa, bu başka her- nii actio sit, sed voluntatis; et si quae
şeyden daha çok yukarıda değinilen yollardan birine göre in intellectu habeat fundamcnta, ilia
omnium maxime per alterutram ex viis
bulunabilir ve bulunmalıdır, ve gelecek bir fırsatta bunu jam dictis inventri possint el debcant.
[3 7 1 ] daha ayrıntılı olarak göstermeyi umuyoruz. | aliquando fortassc fusius ostcndcmus. |

KURAL IV R E G U L A IV

Gerçeği araştırmak için yöntem zorunludur. Necessaria est m eihodus ad veritalem


' f invesiigandam.

1. ÖLÜMLÜLERİN tutuldukları merak öylesine kördür ki, 1. Tam cacca Mortales curiositate te-
umudeımek için hiçbir nedenleri olmaksızın, ama yalnız­ nentur, ut saepe per ignotas vias dedu-
ca bir kez de aradıklarını orada bulup bulamayacaklarını cam ingenia. absque ulla speiandi
ratione, scd tantummodo pcriculum fac-
denemek istedikleri için, anlıklarını sık sık bilinmeyen turi, utrum ibi jaccat quod quaerunt:
yollara yönlendirirler—tıpkı hazine bulmak için yanıp veluti si quis tam stolida cupiditatc
tutuşan açgözlü bir budalanın sürekli olarak sokaklarda arderct thesaurum inveniendt, ut per-
petuo per piateas vagaretur, quaerendo
dolaşıp yoldan geçen birinin yitirdiği birşeyi bulmaya utrum forte aliquem a viatorc amissum
çalışması gibi. Tüm Kimyacıların, Geometricilerin çoğu­ repcrirct. ita student fere omnes Chy-
nun, ve hiç de az sayıda olmayan Felsefecinin inceleme­ mistac, Geometrae plurtmi, et Philo-
lerini yürütm e yolu budur, ve zaman zaman güzel bir sophi non pauci; et quidem non nego
illos interdum tam féliciter errare, ut
raslantıyla yollarını şaşırıp gerçek birşey bulup çıkarabi­ aliquid veri reperiant; ideo tamen non
leceklerini yadsımıyorum; ama bunhfl onlar payına çalış­ magis industrios esse conccdo, scd tan­
kanlıktan çok, yalnızca büyük bir talihi gösterdiğini tum magis fortunatos. Atqui longe sati-
us est de nullius rci veritate quaerenda
kabul ediyorum. Ama ne olursa olsun gerçeği bir yöntem unquam cogitarc, quant id facere abs­
olmaksızın araştırmakıaıısa onu araştırmayı hiç düşünme­ que nicthodo; certissim um enim est,
miş olmak çok daha iyidir, çünkü bütünüyle açıktır ki bu per ejusmodi studia inordinata, et me-
ditationcs obscuras, naturale lumen
tür düzensiz incelemeler ve bulanık meditasyonlar doğal
confundi atque ingenia excaecari; et
ışığı karıştırıp ansal güçlerimizi köreltirler; böyle karan­ quicumquc ita in tenebris ambularc
lıkta yürümeye alışanlar görüşlerini öylesine zayıflatırlar assucscunt, adeo débilitant oculoruni
ki, daha sonra gün ışığına dayanamaz olurlar; deneyim acicm, ut postca lueem apertam ferre
non possint; quod etiam experientia
bunu sürekli olarak doğrular, çünkü sık sık hiçbir okur comprobatur, cum saepissime videamus
yazarlığı olm ayanların karşılaştıkları sorunlar üzerine illos, qui littcris nunquam operam nava-
tüm zamanlarını okullarda geçirmiş olanlardan daha sağ­ runt, longe solidius et ciarius de obviis
rebus judicare, quam qui perpetuo in
lam ve daha duru yargılarda bulunduklarını görürüz. scholis sunt versati. Per methodum
D ahası, bir yöntem den anladığım şey pekin ve kolay autem intclligo régulas certas et faci­
[372] kurallardır, öyle ki | onları sağın olarak izleyen herkes les. qu3S quicumquc | exacte servave-
rit, nihil unquam falsum pro vero
hiçbir zaman yanlış olanı doğru olarak kabul etmeyecek,
supponet, et nullo mentis conatu inuti-
hiçbir zaman yararsız ansal çabada bulunmayacak, ama (iter consumpto, scd gradatim semper
her zaman aşamalı olarak bilgisini arttıracak ve böylece augendo scicntiam, perveniet ad veram
cognitioncm eorum omnium quorum
yetenekli olduğu herşeyin gerçek bilgisine ulaşacaktır.
erit capax.
2. Burada şu iki noktayı, e.d. hiçbir zaman yanlış olanı 2. Notanda autem htc sunt duo hacc,
doğru diye almamak ve herşeyi kapsayan bir bilgiye eriş- nihil nimirum falsum pro vero suppo-

70
KURAL IV [YÖNTEM ZORUNLUĞU]

ncre, ei »I omnium cognitionem pcr- mek gerektiğini dikkatle belirtmeliyiz; çünkü, eğer bilme
venirc: quoniam, si quid ignoramus ex
yeteneğinde olduğum uz şeylerden herhangi birinin bilgi­
iis omnibus quae possumus scire, id
fit tantum, vel quia nunquam advcrti- sinden yoksunsak, bunun biricik nedeni hiçbir zaman bizi
mus viam ullam, quae nos duccret ad bu bilgiye götürecek bir yola dikkat etmemiş, ya da karşıt
talcm cognitionem, vel quia in crro- yanılgıya düşm üş olmamızdır. Ama eğer yöntem karşıt
rcmcontrarium lapsi sumus. At si met-
ltodus rccte explicet, quomodo mentis
yanılgıya düşülm eksizin ansal sezgiden nasıl yararlanı­
intuini sit utendum, nc in errorem vero lacağını ve tüm şeylerin bilgisine ulaşabilmek için tüm ­
contrarium delabamur, et quomodo dengelim in nasıl bulunm ası gerekliğini doğru olarak
deductiones inveniendae sint, ut ad
açıklıyorsa, bana öyle görünüyor ki onu tamamlamak için
omnium cognitionem pervcniamus,
nihil aliud requiri mihi vidclur ut sit daha öte hiçbirşey gerekli değildir; çünkü, daha önce
compléta, cum nullam scientiam habe- dediğim gibi, ansal sezgi ya da tüm dengelim yoluyla
ri posse, nisi per mentis intuitum vel olmaksızın hiçbir bilim kazanılamaz. Ayrıca bu işlemlerin
deductionem, jam ante dictum sit.
kendilerinin nasıl yerine getirileceğini göstermek için onu
Neque cmrn ctiam ilia extendi potest
ad docendum, quom odo hac ipsae daha öte genişletm e gibi birşey de söz konusu değildir,
operationes faciendae sint, quia sunt çünkü bunlar tümü içinde en yalın ve en ilk olanlarıdır,
omnium sim plicissim ae et prim ae,
öyle ki, eğer anlağım ız daha şimdiden onları kullanm a
adeo ut, nisi illis uti jam ante possit
intcllcctus noster, nulla ipsius metlto- yeteneğinde olmasaydı, o yöntemin kendi ilkelerinden hiç
di praccepta quantumcumquc facilia birini, giderek en kolay olanını bile kavrayamazdı. Ama
comprehendcrct. Aliac autcm mentis Eytişimin bu ilk ikisinin yardımıyla yönetmeye çabaladı­
operationes, quas harum priorunt
ğı öteki ansal işlemlere gelince, bunlar burada bütünüyle
auxilio dirigere contendit D iabetica,
hie sunt inutiles, vel potius inter impe­ yararsızdır; ya da daha doğrusu engeller olarak görülm e­
dimenta numc| randae, quia nihil puro lidirler. | çünkü usun arı ışığına onu herhangi b ir yolda [373]
rationis lumini supcraddi potest, quod bulanıklaştırmayacak hiçbirşey eklenemez.
illud aliquo modo non obscurci.
3. Cum igitur hujus mcthodi utïli- 3. Bu yöntemin yararı öylesine büyüktür ki, onsuz her­
tos sit tanta, ut sine ilia litteris opc- hangi bir inceleme yararlı olmaktan çok zararlı görünür;
ram dare nociturum cs videatur potius ve bu yüzden önceki dönem lerin büyük düşünürlerinin
quamprofuturum, facile mihi pcrsua-
onun belli bir bilgisini salt doğal olarak bile olsa taşıdık­
deo, illam jam ante a majoribus ingc-
niis, vel solius naturae duclu. fuisse larını kabul etmeye bütünüyle hazırım. Çünkü insan anlığı
aliquo modoperspectam . Habet enim onda tanrısal diyebileceğim iz ve üzerine yararlı düşün­
humana mens ncscio quid divini, in celerin ilk tohumlarının saçıldığı birşey taşır, öyle ki, ne
quo prima cogitationunt utilium semi-
na ita jacta sunt, ut saepe, quanlum-
denli gözardı edilseler ve araya giren incelem eler ta­
vis neglecta ct transversis studiis rafından boğuksalar da, sık sık kendiliğinden büyüyen
suffocata, spontancam frugem produ- meyvalarını verirler. En kolay bilim lerde. A ritm etik ve
cant. Quod cxperimur in facillintis sci-
Geometride, bu olguyu görgül olarak saptarız; çünkü eski
cntiarum, Arithmetica ct Geomctria:
satis enim advcrtimus vcteres Gcomet- Geomeıricilerin tüm problemlerin çözümüne genişlettik­
ras analysi quadam usos fuisse, quam leri belli b ir çözüm lem eden yararlandıkları konusunda
ad omnium problematum resolutionem yeterli kanıtımız vardır, üstelik bu gizi gelecek kuşaklara
extendebant, licet candem postcris
invidcrint. Et jam viget Ariihmcticae
açmamış olsalar da. Günümüzde Cebir denilen öyle bir
genus quoddam. quod Algebram vo- Aritmetik türü daha serpilm ektedir ki, sayılarla uğraşır­
cant, ad id pracstandum circa nu­ ken, eskilerin betiler sorununda başardıklarını ortaya çı­
méros, quod vcteres circa figuras
karmaya çabalar. Gerçekte bu ikisi burada söz konusu olan
lacicbant. Atque hacc duo nihil aliud
sunt, quam spontaneac fruges ex ingc- yöntemin doğuştan ilkelerinden kaynaklanan kendiliğin­
nitis hujus mcthodi principiis natac, den meyvalarından başka birşey değildirler; ve çok yalın
quas non miror circa harum arlium nesneleriyle bu bilimlerin daha büyük tıkanmalarla boğu­
simplicissima objecta fclicius crcvis-
se hactcnus. quam in cactcris, ubi
lan başkalarından çok daha doyurucu sonuçlar verm iş
majora illas impedimenta soient suf­ olmalarına hayret etmiyorum; ama bu sonuncularda bile,
focate, sed ubi tarnen ctiam , modo eğer yalnızca onları daha büyük bir çabayla işlemeye özen
summa cura cxcolantur, baud dubic
gösterilecek olursa, hiç kuşkusuz eksiksiz ürünlere erişi­
poterunt ad perfectam m aturiiatcm
pervenirc. lebilecektir.
4. Hoc vero ego praccipuc in hoc 4. Bu İncelemede yerine getirmeyi üstlendiğim görev

71
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

özellikle budur; çünkü eğer bu Kuralların mantıkçıların ve tractatu faciendum suscepi; neque
enim magni faccrem has régulas, sı
geometricilerin boş zamanlarında oyalanma alışkanlığında
non sufficcreni nisi ad inania illa
oldukları boş problem lerin çözümü için olmanın dışında problemaıa resolvenda, quibus Logis*
hiçbir yararları olm amış olsaydı, onları öylesine değerli tac vel Geo nie trac otiosi ludere con-
görm ezdim ; biricik başarım böylece boş gevezelik için sueverunt; sic enim me nihil aliud
praesmissc crcdcrem, quam quod for­
başkalarından daha ince uslam lam alar üretm ek için bir çasse subtilius nugarcr quam cactcri.
[374] yetenek gibi görünürdü. Dahası, | burada betilerden ve sa­ Et quam vis | mul ta de figuris et
yılardan çok fazla söz edilmesine karşın, başka hiçbir bilim numeris hic sim dicturus, quoniam ex
dalında böyle açıklık ve pekinlik örnekleri gösterilemeye­ nullis aliis disciplinis tarn evidentia
ncc tarn ceria peti possunt exempla.
ceği için, amacımı yeterince dikkatle izleyen herkes hiçbir- quicumquc tarnen attente respexerit ad
şeyi sıradan Matematikten daha önemsiz görmediğimi, ve meum sensum , facile pcrcipiet nie
bu örnekleri bileşen parçalar değil ama yalnızca dış kabuk nihil minus quam de vulgari Mathe-
matica hic cogitarc, sed quandam ali-
olarak alan bütünüyle başka bir bilimi açımlamakta oldu­ am inc cxponcre disciplinant, cujus
ğumu kolayca görecektir. Bu bilim insan usunun birincil integumentum sine potius quam par­
öğelerini kapsayacaktır, ve alanı her konudaki gerçekliğin tes. Haec enim prima rationis hu-
türetilmesine dek genişletilmelidir; ve özgürce konuşursak, manae rudim enta contincrc, et ad
veritates cx quovis subjecto elicien-
genel olarak inanıyorum ki, tüm başkalarının kaynağı ol­ das sc extendere debet; atque, ut
makla, bu bilgi bize insanlık tarafından kalıt bırakılan tüm libere loquar, hanc omni alia nobis
başkalarından çok daha önemlidir. Ama sözünü etliğim dış humanitus tradita cognitionc potio-
rem, utpotc aliuruin ornnium fonteni.
kaplamaya gelince, sıradan kalabalığı uzakta tutma gibi bir esse mihi pcrsuadco. Integumentum
amaçla onu yöntemimi kapamak ve gizlemek için kullan­ vero dix», non quo hanc doctrinam
mayı düşünmüyorum; tersine, onu insan anlığına sunulmak tegere velim et involvcre ad arcendum
üzere daha uygun kılabilme gibi bir amaçla giydirip süsle­ vulgus, sed potius ita vestire et orna-
re, ut humann ingenio accomodatior
meyi umuyorum.* esse possit.
5. Kafamı Matematiksel disipline ilk kez verdiğim zaman 5. Cum primum ad Mathematicas
dosdoğru matematik yazarları tarafından genellikle verilen­ disciplinas animum applicui, perlegi
protinus pleraquc cx iis, quac ab illa-
lerin çoğunu okudum, ve Aritmetik ve Geometri üzerinde rum Auctoribus tradi soient, Arithme-
[375] özellikle durdum , çünkü bunların en yalın oldukları | ve licamquc et Geomctriam potissimum
deyim yerindeyse tüm geri kalanlar için yolu gösterdikleri cxcolui.quiasim plicissim acet | tan-
söylenirdi. Ama her iki durum da d a ö zaman bana her nok­ quam viae ad cacteras esse diceban-
tur. Sed in ncutra Scriptores, qui mihi
tada doyum veren yazarlarla karşılaşmadım; hiç kuşkusuz abundc satisfaccrcnt, tune forte inci-
onlardan sayılar konusunda daha sonra hesaplama üzerine dcbaiu in manus: nam plurima qui-
doğru olduklarını bulduğum pekçok şeyi öğrendim, ve be­ dem in iisdem legebam circa numéros,
quac subductis rationibus vera esse
tilere gelince, bunlar üzerine bir bakıma oldukça kalabalık
experiebar; circa figuras vero. multa
bir sayıda gerçekliği sergiliyor ve belli sonuçlardan vargı­ ipsimet oculis quodammodo exhibe-
lar çıkarıyor olsalar da, bunların niçin böyle olduklarını ve bant, et ex quibusdam conséquent!-
onları nasıl bulduklarını anlığın kendisine yeterince göste­ bus concludcbant; sed quare ista ita
se häbcant, ct quomodo inveniremur.
riyor gibi görünm ediler; bu yüzden yetenekli ve bilgili bir­ menti ipsi non satis videbantur osten-
çok insanın bile bu bilimlere şöyle b ir göz attıktan sonra dere; ideoque non mirabar, si picriquc
onları ya boş ve çocuksu bularak bir yana atmalarına ya da etiam ex ingeniosis ct cruditis dcliba-
tas istas artes vel cito negligam ut pue­
çok güç ve karışık bularak daha baştan öğrenmekten cay­ riles ct vanas, vel contra ab iisdem
m alarına şaşırm adım . Çünkü gerçekte çıplak sayılar ve addisccndis, tanquam valdc difficili-
imgesel şekillerle bu tür önemsiz şeylerin bilgisiyle yetinip bus ct intricatis, in ipso limine deter-
kalıyor görünecek bir yolda uğraşmaktan, ve kurala göre rcantur. Nam revera nihil inaniuscst,
quam circa nudos numéros figurasquc
olm aktan daha sık olmak üzere şans yoluyla bulunan ve imaginarias ita versari, ut veile vide*
anlağa olmaktan çok gözlere ve imgeleme ait olan ve böy­ ainur in talium nugarum cognitionc
lece kişiyi bir anlam da usunu kullanmaktan vazgeçmeye conquiesccre, atque supcrficiariis istis
demonstrationibus, quae casu saepi-
•M etin Düzenlemesi İle İlgili Not: 4. Kuralın burada metnin akışı içer- us quam arte inveniuntur, et magis ad
sine alınan S'inci vc 6'ıncı paragrafları Descartes tarafından yapılan son oculos imaginationemque pertincant
düzenlemede "Ek" olarak ana metnin dışına yerleştirildiler. quam ad intcllcctum, sic incumbcre.

72
KURAL IV [YÖNTEM ZORUNLUĞU)

ul quodammodo ipsa rationc uii götüren o yüzeysel tanıtlam alara başvurm aktan daha boş
desuescamus; simulque nihil intri-
calius, quam tali probandi modo
hiçbirşey yoktur; ve aynı zamanda hiçbirşey sayısal karışık­
novas difficulties confusis numeris lıklarla yüklü olm aktan doğan yeni güçlükleri bu tanıtlama
involuias expedire. Cum vero pos- yöntem ine göre çözm ekten daha çetin değildir. Ama daha
ica cogitarem, undc ergo ficrct, ui
sonra F elsefenin geçm iş çağlardaki ilk yaratıcıları niçin
priml olim Philosophiae inveniores
neminem Matheseos imperiium ad M atem atikte ustalaşm ış olm ayanları bilgeliği incelemeye
Studium sapientiac vcllent admiite- kabul etm ediler diye düşündüğüm zaman—çünkü bu disip­
rc, tanquam hacc disciplina | omni­ linin | tümü arasında en kolayı olduğuna ve hiç kuşkusuz [376]
um facillima et maximc necessaria
başka daha önem li bilim lerin kavranması için en zorunlu
viderciur ad ingema capcsscndis aliis
majoribus scicntiis erudienda et pra- ansal alıştırm a ve h azırlığı sağladığına inanıyorlardı—,
eparanda, plane suspicatus sum, o nların zam anım ızın sıradan m atem atiğinden çok daha
quandam eos Maihesim agnovissc başka b ir M atem atik türünü tanımış oldukları kuşkum da
valde diversam a vulgar! nosirae
aetalis; non quod existimem candem doğrulandım . A slında onun eksiksiz b ir bilgisini taşım ış
illos perfectc scivisse. nam eorum olduklarını düşünm edim , çünkü en önem siz buluşlar için
insanae cxsultalioncs et sacrificia duydukları çılgınca sevinçler ve sundukları adaklar* açıkça
pro levibus inveniis aperte osien-
olgunlaşm uş olm aktan ne denli uzak olduklarını gösterir.
dunt. quam fuerint rüdes. Nec me
ab opinionc dimovent quaedam illo- Tarihçilerin onların belli m akinelerinden [çizim düzenek­
ruin machinac. quac apud Hisiori- leri—ınachinae] sık sık söz etm iş olm aları olgusu beni
cos celebrantur: nam licct fortassc görüşüm ü değiştirmeye götürm edi; belki de bu makineler
valde simpliccs extilcrinl, facile
potuerunt ab ignara et mirabunda
oldukça yalındılar, ve gene de bilgisiz ve hayrete düşm üş
rmiltitudine ad miraculorum famaiu kalabalık onları tansıklar olarak görüp kolayca yüceltmiş
extollt. Sed mihi persuadeo, prima olabilir. Ama inanıyorum ki doğa tarafından insan anlıkla­
quaedam veritatum semina huinanis
rına yerleştirilm iş belli birincil gerçeklik tohum larının,
ingeniis a natura insita, quae nos,
quotidie tot errorcs diversos legen- bizim durum um uzda her türden sayısız yanlışlığın her gün
do et audiendo, in nobis exiingui- okunm asının ve işitilmesinin onları boğmasına karşın, eski
mus, tantas vires in rudi ista et pura dünyanın o ham ve gelişm emiş çağında çok büyük b ir d iri­
antiquitatc habuissc, ut codcm men­
liği vardı; böylece onları erdem in hazza, ve onurun yarar­
tis luminc, quo virtutem voluptati,
honestumque utili praeferendum lığa yeğlenecek olduğunu görmeye götüren aynı aıısai tşık
esse videbant. etsi, quare hoc ila [mentis itimi ne], niçin öyle olduğunu bilmemelerine karşın,
esset, ignorarent, Philosophiae cli- onları Felsefe ve M atem atikteki gerçek ideaları anlamaya
am et Matheseos veras ideas agno-
verint, quamvis ipsas scientias götürdü, üstelik henüz bu bilim lerin kendilerine eksiksiz
perfectc conscqui nondum possent. olarak erişm eyi başaram am ış olsalar da. Ve aslında bana
Et quidem hujus verae Matheseos öyle görünüyor ki, bu gerçek M atematiğin belli izleri en
vestigia quaedam adhuc apparcrc
erken çağa ait olm am alarına karşın gene de bizim kendi
milii videntur in Pappo et Dioplian-
to, qui, licct non prima actatc, mul- zamanımızdan yüzyıllarca önce yaşamış olan Pappus ve Di-
tis tarnen saeculis ante hacc tempora o p lıan tu s'ta açıkça görülebilir. A m a benim görüşüm bu
vixerunt. Hane vero postea ab ipsis öğretinin daha sonra bu yazarların kendileri tarafından bir
scriptoribus perniciosa quadam asiu-
titia suppressam fuissc credidcriin:
tür yokedici hile ile bastırılm ış olduğudur; buluşları açısın­
nam sicut multos artifices de suis dan tıpkı birçok buluşçunun yapmış olduğunu bildiğim iz
inventis fccissc compertum est, gibi davranarak belki de öğretilerinin çok kolay ve çok yalın
timueruni forte, quia facillima erat olduğu için eğer açığa v urulursa dcğersizleşeceğinden
et simplex, ne vulgata vilcscerct,
malueruntquc nobis in ejus locum korktular, ve bunun yerine, hayranlığımızı kazanabilmek
steriles quasdani veritaics ex con- için, incelikle tanıtlanm ış belli kısır gerçeklikleri sanatları­
sequentibus acutuie demonstratas, nın | sonuçları olarak sergilediler, ve duyulan hayranlığı [377]
tanquam artissuaeeffectus. | ut illos
bütünüyle ortadan kaldıracak olan o yöntem in kendisini
miraremur, exhibere, quam artem
ipsam docere, quac plane admirali- açığa serm ediler. Son o larak, çağım ızda bu aynı sanatı
onem susiulisscl. Fuerunt denique yeniden diriltm eye çalışan belli güçlü kafalar olm uştur,
quidam ingeniosissinii viri, qui ean- çünkü bu sanat kesinlikle o yabancı C ebir adıyla bilinen
dem hoc saeculo suscitarc conati
sunt: nam nihil aliud esse videtur ars
•Ha, quam barbaro nomine Algcbram *Thales ve Pisagoras ile ilgili böyle 'adak' öyküleri vardır.
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

bilimden başkası değildir, yeter ki onu sayıların o kalaba­ vocant, si tantum multipiicibus numc-
ris ct incxplicabilibus figuris. quibus
lığından ve açıklanamaz betilerin örtüsünden kurtarabile­ obruiiur. ita possitcxsolvi, ui non amp-
lim, ve böylece bu bilim gerçek bir Matematikte olması lius ci dcsit pcrspicuitas ct faciliias
gerektiğini kabul ettiğimiz o en yüksek duruluk ve ko­ summa, qualem in vera Mathcsi esse
laylığı sergileyebilsin. Bana özel Aritmetik ve Geometri dcberc supponimus. Quae me cogitati-
ones cum a particularibus studiis Arith­
incelemelerinden genel bir Matematik araştırmasını anım­ metical* ct Gcomctriae ad gcncraicm
satan şey bu düşünceler oldu, ve bunun üzerine o terim ile quandain M atheseos investigalionem
evrensel olarak neyin anlaşıldığını, ve niçin yalnızca yu­ revocasseni. quaesivi imprimis, quid-
nam praecisc per iliud nomen omncs
karıda değinilen bilim lere değil, ama ayrıca Gökbilim,
intclligant, ct quarc non modo jam die-
Müzik, Optik, Mekanik ve başka birçoğuna da Matema­ lac. scd Astronomia etiam , M usica.
tiğin bölümleri dendiğini tam olarak belirlemeye çalıştım. Optica, Mechanica, aliacquc c o m p a ­
Burada aslında sözcüğün kökenini göz önüne almak yeter­ res, Mathcmaticac partes dicantur. Hie
cnim vocis origincm spectarc non suf-
li değildir; çünkü Matematik \Mathes'ts\ sözcüğü tam ola­ ficit: nam cum Matlveseos nomcn idem
rak öğreti/bilim [disciplina] ile aynı şey demek olduğu tantum sonct quod disciplina, non mi-
için, bu öteki dallara da Geometrinin kendisi ile eşit hakla no rijure, quam Gcomctria ipsa, [cae-
terae omncs] Mathcmaticac vocarentur.
matematiksel denebilirdi. Gene de salt okulun eşiğinden
Atqui vidcmus neminem fere esse, si
adımını atmış birinin bile bir soruda Matematiği ilgilendi­ prima tantum scholarum limina tcligc-
reni başka bilimlere ait olandan kolayca ây trdedebildiğini rit, qui non facile dislinguat cx iis quae
[378] görürüz. Ama sorunu dikkatle irdelediğimde | yalnızca occurrunt, quidrtam ad Mathesim per li­
neal, ct quid ad alias disciplinas. Quod
düzen ya da ölçü [ordo vel mensura] açısından araştırılan attcntius consideranti tandem innotuh,
tüm sorunların M atem atiğe ait oldukları, ve böyle bir ilia omnia tan]turn, in quibus aliquis
ölçünün sayılarda mı, betilerde mi, yıldızlarda mı. sesler-, ordo vel mensura cxaminatur, ad M 31-
de mi yoksa başka herhangi bir nesnede mi araştırılacağı­ hesim rcferri, ncc interessc utrum in
numcris, vel figuris. vel astris, vcl so-
nın hiçbir önemi olmadığı açığa çıktı; sonuçta gördüm ki nis, aliove quovis objecto talis mensu­
hiçbir özel gerece sınırlı olmayan düzen ve ölçü konusun­ ra quaerenda sit; ac proindc generalem
daki problem lere neden olan şeyi tüm üyle açımlayacak quandam cssc dcbcrc scientiam, quae
id omnc cxplicct, quod circa ordincm
evrensel bir bilim olmalıydı; ve buna, yadsınması bütü­ ct mensuram nuili spcciali matcriae
nüyle bir yana, tersine çoktandır alışılmış ve kullanıma addictas quacri potest, candemquc, non
kabul edilm iş b ir adlandırm a ile Evrensel Matematik asciiitio vocabulo, scd jam veterato
[Matlıesis Universalis] dendiğini öğrendim , çünkü bu atque .usu reccpio. M athesim univer­
salem nominari, quoniam inhac conti-
bilim de başkalarına M atem atiğin bölüm leri denmesine nctur illud omne. propter quod aliac
neden olan herşey kapsanır. Ona altgüdümlü bilim leri scientiae ct Maihcmaiicae partes appel-
yararlıkta ve kolaylıkla ne denli aştığını gösteren şey bu lantur. Quantum vero haec aliis sibi
subditis ct militate et facilitate aniecct-
bilimler tarafından kabul edilen herşeyi ve daha başka bir­ iat, p a te tex e o , quod ad cadcm omnia,
çoğunu da ele alabilmesi, kapsadığı her güçlüğün onlar­ ad quae iliac, et insupcr ad alia multa
da da görünm esi, ve dahası onlarda tikel nesnelerinden extendatur, difficultatesquc si quas con-
ötürü onda bulunmayan daha başka güçlüklerin doğması­ lincat, eacdem etiam in iliis existant,
quibus insupcr et aliac insunt cx parti-
dır. Ama şimdi herkesin bu bilimin adını bilmesine ve onu cularibus objectis, quas hacc non habet.
dikkatle incelemeksizin bile neyle ilgilendiğini anlaması­ Nunc vero, cum nomen cjus omncs
na karşın, nasıl olur da pekçok insan ona bağımlı olan öte­ normt, ct, circa quid vcrsetur, etiam
nonattcndcntcs, intclligant: unde fit ut
ki bilimlerde öylesine çabalar ve araştırma yaparken hiç plcrique disciplinas alias, quae ab ea
kimse bu bilimi öğrenmeye aldırmaz? Eğer herkesin onun dependent, laboriose pcrquirant, hanc
öylesine kolay olduğunu düşündüğünü bilmeseydim, ve autcm ipsain nemo curct addiscere?
insan anlığının kolayca başarabileceğine inandığı şeyin Mirarcr profccto, nisi scircm cam ab
omnibus haberi facillimam, dudumque
üzerinden atlayıp hiç durmadan yeni ve daha büyük uğraş­ notavisscm sem per humana ingcnia,
lara koştuğunu çoktandır gözlememiş olsaydım, buna ger­ practcrmissis iis quae facile sc putant
çekten de hayret ederdim. praestarc posse, protinus ad nova et
grandiora festinare.
6. Buna karşı, zayıflığım ın bilincinde olduğum için,
6. At ego, tenuitalis meae conscius.
olguların bilgisi uğruna uğraşım da sıkı sıkıya öyle bir taicm ordincm in cogniiionc re rum qua­
[379] düzeni izlemeye | karar verdim ki, buna göre ilkin en erenda pcrtinacitcr obscrvarc | statui,

74
KURAL V [YÖNTEMİN DOZENI]

ui scmpcr a simplicissimis et facillimis yalın ve en kolay olanla başlayacak, ve hiçbir zaman onda
exorsus, nunquam ad alia pergam,
donec in ipsis istis nihil mihi ultcrius
daha öte yapılması gerekli hiçbirşey kalmadığı görünün-
opundumsupcicssc vidcatur; quaprop- ceye dek İkinciye geçmeyecektim. Bugüne dek yeteneğim
ter hanc Mathesim universalem, quan- el verdiğincc bu Evrensel M atem atik üzerine çalışm ış
tum in me fuit, hactenus exeolui. adco olmamın nedeni budur. ve buna göre inanıyorum ki, sıra­
ut deinceps me posse existimem paulo
altiores scientias non praematura dili­ sıyla daha yüksek bilim ler üzerine çok yakında yapmayı
gentia tractare. Sed priusquam hinc umduğum çalışma henüz olgunlaşmamış bir çabadan ötü­
migrem, quaecumque superioribus stu- rü boşa çıkmayacaktır. Ama buradan daha ileri geçmeden
diis notatu digniora pcrcepi, in unum
önce şim diye dek yaptığım incelem elerde daha dikkate
colligerc et ordinc disponerc conabor.
tum ut isla olim. si usus exiget, quan- değer olduklarını gördüğüm herşeyi biraraya toparlayıp
do crescentc aetate memoria minuitur, bir düzen içine getirm eye çalışacağım , ve böylece hem
commode repetam ex hoc libello. tum bir gün, yıllarım ın ilerlemesiyle belleğim zayıfladığında,
ut jam iisdem exoncrata memoria pos-
sim liberiorem animum ad caetera
gerekirse bu kitapçığa bakarak onları kolayca anımsaya-
transferrc. bileceğim i, hem de onların yükünden kurtulm uş b ir bel­
lekle g eri kalan incelem elere daha özgür b ir kafa ile
dönebileceğim i umuyorum.

REG ULA V KURAL V

Тою m tthodus consistit in ordine et dis- Tüm yöntem , eğ er herhangi b ir gerçekliği bulacaksak,
posilione eorum , a d quae m entis acies ansal görüşüm üzün kendilerine dönmesi gereken şeylerin
est convertenda, ul aliquam veritatem
düzen ve durum larından oluşur. E ğer karışık ve bulanık
im eniam us. A tqui h a n c exacte servo-
bimus, s i p ro p o sitio n es involutas et önerm eleri adını adım daha yalın olanlara indirger ve
obscurta ad sim pliciores gradatim red- sonra en yalın olanların sezgisinden aynı adım lar yoluy­
ucamus, et deinde ex omnium sim pli-
la tüm ötekilerin bilgisine yükselmeye çalışırsak, yönte­
cissimarum intuitu ad a lia ru m omnium
nagniiioncm p e r eosdem gradus ascen- mi sağın olarak izlem iş oluruz.
dere tent emus.
1 . In hoc uno totius humanac industri- 1. TÜM İ n s a n Ç a b a s i n i n toplamı yalnızca bunda kapsa­
ae summa continctur, aique haec régu­ nır, ve şeylerin bilgisi için saldırıya geçen kişi | labiren- [380]
la non minus servanda est rcrum |
te giren birinin T heseus’un ipine sarılacak olması gibi bu
cognitionem aggressuro. quam Thesei
filum labyrinthum ingressuro. Sed mul­ K uralı izlem elidir. A m a birço k ları ya ilke üzerine hiç
ti vcl non refleclunt ad id quod praeci- düşünm ez, ya açıkça onu bilmez, ya da gereksiz olduğu­
pit, vel plane ignorant, vcl praesumunt nu düşünür, ve sık sık en güç soruları öylesine düzensiz
se ca non indigere. et saepe adco inor­
dinate difTicillimas quaesliones exami­ olarak ele alırlar ki, bana göre tek b ir sıçrayışta evin bod­
nant, ut mihi vidcantur idem faccrc, ac rum undan çatısına ulaşmaya çalışan biri gibi, ya tırm an­
Si ex infima parte ad fastigium alicujus ma amacıyla sağlanan merdivenleri gözardı ederek ya da
aedificii uno saltu conarcntur perveni-
onları gözden kaçırarak davranırlar. G öklerin doğasını
re, vel negleciis scalae gradibus, qui
ad hunc usum sunt destinati, vel non bilm em elerine karşın, giderek göksel devimlerin tam bir
animadversis. Ita faciunt omnes Astro- gözlem ini bile yapmaksızın, onların etkilerini gösterebil­
logi. qui non cognita coelorum natura,
me um udu içinde olan tüm astrologlar böyle davranır.
sed ne quidera motibus pcrfcctc obscr-
vatis, sperant sc iilorum effectus posse Yine M ekaniği Fizik olmaksızın inceleyen ve devim üret­
designarc. Ita pleriquc, qui Mechani­ mek için apar to p ar yeni aletler yapmaya girişen birçok­
cs Student absque Physica, et nova ad ları da böyle davranır. Yine deneyim i gözardı ederek
motus ciendos instrumenta teurere fab­
ricant. Ita etiam Philosoph! illi, qui gerçekliğin kendi beyinlerinden tıpkı M inerva’nın Ze-
negleetis expcriincnlis veritatem ex u s’un kafasından doğması gibi doğacağına inanan Felse­
proprio cercbro, quasi Jovis Mincrvam, feciler de böyledir.
orituram putant.
2. Şimdi açıktır tüm bu insanlar yukarıdaki Kuralı çiğ­
2. Et quidem illi omnes in hanc regu-
lam pcccant evidenter. Sed quia saepe nerler. A m a burada istenen düzen çoğu kez öylesine
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

bulanık ve karışıktır ki herkes onu anlayamaz ve bu yüz­ ordo, qui hic dcsidcratur, adco obscu-
rus est et intricatus, ut qualis sit non
den aşağıdaki önermede açımlanan şeye özenle uymadık-
omnes possint agnoscerc, vix possum
[381] ça yanılgıdan pek kaçınamazlar. | satis cavcrc ne abcrrcni, nisi diligemer
observent quae in sequent) propositio­
ns* exponentur. |

KURAL VI R E G U L A VI

En yalın şeyleri karışık olanlardan ayırabilmek ve düzen­ Ad res sirnpiieissimas ab involutis dis-
li olarak izleyebilmek için, içinde belli bir sayıda gerçek­ tinguendas et ordinc persequendas,
oportet in unaquaque rerum serie, in
liği doğrudan doğruya birbirlerinden çıkarsadığımız her
qua aliquot veritates unas ex aiiis directe
dizide hangisinin en yalın olduğunu ve tüm geri kalanla­ deduximus, observare quid sit maxime
rı bundan ayıran daha büyük, r/aha küçük, ya da eşit sim plex, et quomodo ab hoc caetera
omnia magis, vel minus, vel aequatiter
uzaklığı gözlememiz gerekir.
removeantur.

1. Etsi nihil vaidc novum hacc proposi-


1. Bu Ö n e r m e çok yeni birşey öğretmiyor gibi görün­
tio docere videatur, praccipuum (amen
mesine karşın bu sanatın başlıca gizini^apsar, ve tüm bu continet artis sccrctum, nec ulla utilior
İncelemede hiç biri daha yararlı değildir: tüm şeylerin est in toto hoc tractatu: monei enim res
belli dizilerde düzenlenebileceğini anımsatır, ama Felse­ omnes per quasdam series posse dispo-
ni, non quidem in quantum ad aiiquod
fecilerin onları kategorilerinde bölümledikleri gibi her­
genusentis referuntur, sicut Philosophi
hangi bir varlık cinsi ile ilişkilendirilm eleri anlamında in categorias suas diviserunt, sed in
değil, tersine birinin başkalarından bilinebilmesi anla-* quantum unac ex aiiis cognosci possum,
nım da, öyle ki, ne zaman ortaya bir güçlük çıksa hemen ita ut, quotics aliqua difficulias occur-
rat, statim adverterc possimus. utrum
ilkin belli başkalarını yoklamanın yararlı olup olmayaca­ profuiurum sit aliquas alias prius, ci
ğı, hangilerinin, ve hangi düzende yoklanmaları gerek­ quasnam, et quo ordinc pcrlustrare.
tiği saptanabilir. 2. Ut autem id recto fieri possit, notan-
dum est prim o, res omnes eo sensu quo
2. Ama bunun doğru olarak yapılabilmesi için ilkin
ad nostrum propositum utiles esse pos­
belirtmek gerek ki, şeyleri yalıtılmış doğalarında görm e­ sum, ubi non inarum naturas soiitarias
me, tersine birini ötekinden bilebilmek için onları kendi spectamus. sed iil3s inter se compara-
aralarında karşılaştırm a amacımıza yararlı olabilen bir mus, e t unac ex aiiis cognoscantur, dici
possc vel absolutas vel respectivas.
anlamda, tüm şeylerin ya saltık ya da göreli olduğu söy­ 3. Absoiutum voco, quidquid in se
lenebilir. continct naturam puram et sirnplicem,
3. Sorgulanan şeyin arı ve yalın doğasını kendi içinde de qua est quaesiio, ut omne id quod
consideratur quasi independens, causa,
kapsayan herşeye saltık diyorum —örneğin bağımsız ola­
sim plex, universale, unum , acqualc,
rak ya da bir neden olarak, ya da yalın, evrensel, tek, simile, rectum, vel alia hujusmodi; atquc
eşit, benzer, doğru ya da bunlara benzer olarak görülen idem prim um voco simplicissimum | et
herşey gibi; ve soruların çözüm ünde ondan yararla- facillimum, ut illo utamur in quaestio-
nibus resolvcndis.
[382] nabilmek için | ona herşeyin en yalın ve en kolay olanı 4. Respcctivum vero est, quod ean-
diyeceğim. dem quidem naturam, vel saltem aliqu-
4. Ama göreli ise aynı doğayı taşırken, ya da en azın­ id ex ea participai, secundum quod ad
absoiutum potest referri, et per quan-
dan onu saltık ile ilişkilendirebilmemizi ve bir dizi ara­
dam scricm ab eo dcduci; sed insuper
cılığıyla ondan çıkarsamamızı sağlayacak bir düzeye dek alia quaedam in suo concepto involvit,
ondan pay alırken, ek olarak kavramında görelilik dedi­ quae respectus appello; taie est quidqu­
ğim başka birşeyi içerendir; bağım lı olduğu, b ir etki, id dicitur dependens, cffcctus, compo-
situm , particularc, m ulta. inaequalc.
bileşik, tikel, çok, eşitsiz, benzem ez, eğri vb. olduğu dissimile, obliquum, etc. Quac rcspec-
söylenenen herşey bu türdendir. Bu göreliler birbirleri­ tiva eo magis ab absolutis removentur,
ne altgüdüm lü göreli terim lerden ne denli çok kapsı­ quo plurcs ejusmodi respectus sibi invi-
cem subordinatos continent, quos omnes
yorlarsa saltıktan o denli uzaklaşırlar; ve bu Kuralda
distinguendos esse m onem ur in hac
bunların tümünün ayırdedilmesiııi ve karşılıklı bağıntıla­ régula, et mutuum illorum inter sc
rının ve doğal düzenlerinin öyle bir yolda izlenmesi nexum naturalemquc ordinem ita esse

76
KURAL VI [YÖNTEMSEL ÇIKARSAMA]

obsem nilum , ul ab ultimo ad id. quod gerektiğini anımsatıyoruz ki, böylece tüm ara adımlardan
est maxime absolutum, possimus per-
geçerek en uzak olandan en yüksek düzeyde saltık olana
venire per alios omnes transeundo.
5. Atque in hoc totius an is secrctum ilerleyebilmeliyiz.
coiusistit. ut in omnibus iilud maxime 5. Bu bütün sanatın gizi tüm şeylerde en yüksek düzey­
absolutum diligentcr advertamus. Qua- de saltık olanı dikkatle göz önüne almaktan oluşur. Kimi
edam enim sub una quidem considera­
tio n magis absoluta sunt quam alia,
şeyler bir bakış açısından başkalarından daha saltık, ama
sed aliter spcctata sunt magis respecti­ bir başka bakış açısından daha görelidirler; böylece daha
ve, ut universale magis quidem absolu- yalın doğada olduğu için evrensel tikelden daha saltık
tum cst quam particularc, quia naturam
olsa da, gene de ondan daha göreli olduğu söylenebilir,
habet magis simplicem, sed eodem dici
potest magis respectivum. quia ab indi- çünkü varoluşu için bireyseller üzerine bağımlıdır, vb.
viduis dependet ut existat, etc. Item Belli şeyler benzer olarak gerçek anlamda başkalarından
quaedam interdum sunt vere magis daha saltıktırlar, ama gene de herşeyin en saltığı değildir­
absoluta quam alia, nondum tarnen
omnium maxime: ut si respiciam us
ler; böylece bireyler ile göreli olarak, tür saltık birşeydir,
individua, species est quid absolutum: ama cins ile karşıtlık içinde görelidir; yine, ölçülebilir­
si genus, est quid respectivum: inter ler arasında uzam saltık birşeydir, ama uzamlılar arasında
mensufabilia extensio cst quid absolu­
saltık olan | uzunluktur, vb. Son olarak burada tekil ola­ [3831
tum, sed inter extensiones longi | tudo
etc. Item denique, ut melius intelligatur rak şeylerin doğalarını değil ama onları bilmek için gere­
nos hie rerum cognoscendarutn series, ken diziyi irdelediğim izi daha iyi anlayabilm ek için,
non uninseuiusque natutam spectate, de amaçlı olarak neden ve eşitliği saltıklar arasında saydık,
industria causam cl aequale inter abso­
luta numeravimus, quam vis eorum
gerçi doğaları gerçekte göreli olsa da; çünkü Felsefeciler
natura vere sil respcctiva: nant apud arasında neden ve etki bağlılaşıktır. Ama gene de burada
Philosophos quidem causa et cffcctus eğer etkinin ne olduğunu sorarsak, ilkin nedeni bilmemiz
suntcorrelativa. Hic vero si quacramus
gerektiğini buluruz, tersini değil. Eşitler de benzer ola­
qualis sit cffectus, oportet prius cau­
sam agnoscere, et non contra. Aequa- rak birbirlerine karşılık düşerler, ama eşitsizleri ancak
lia etiam sibi invicem correspondent, eşitler ile karşılaştırarak bilebiliriz, tersini yaparak değil.
sed quae inacqualia sunt, non agnosei- 6. İkinci olarak belirtmek gerek ki. ancak b ir kaç a n
mus nisi per comparationcm ad acqua-
ve yalın doğa vardır ve bunlar başka şeylere bağımlılık
lia, et non contra, etc.
6. Notandum sccundo paucas esse içinde değil, ama ya dolaysızca deneyimin kendisinde ya
dumtaxat naturas puras et simplices, da bizde doğuştan olan b ir tü r ışık aracılığıyla ilk olarak
quas primo ct per sc, non dependenter ve kendilerinde sezgisel olarak bilinebilirler; ve bunların
ab aliis ullis, sed vel in ipsis experi-
mentis, vel luminc quodam in nobis dikkatle gözlenm eleri gerektiğini söylüyoruz. Çünkü
insito licet intueri; atque has dicimus tam olarak herhangi b ir tekil dizide en yalın olduklarını
diligentcr esse observandas. Sunt enim söylediğim iz şeyler onlardır. Tüm geri kalanlar ancak
caedcm, quas in unaquaquc scric rnaxi-
onlardan ya dolaysız ve yakın tümdengelim yoluyla algı­
mc sim plices appellam us. Caeterae
autem omnes non aliter pcrcipi possum, lanabilir, ya da iki ya da daha çok değişik çıkarsam a yo­
quam si ex istis dcducantur, idque vel luyla olm aksızın onlara erişilem ez, ve birincil ve en
immediate et proximo, vel non nisi per yüksek düzeyde yalın önerm eden çok sayıda mı yoksa az
duas aut tres aut plures conclusioncs
diversas, quarum numerus etiam est no- sayıda adım yoluyla mı ayrıldıklarını algılayabilmek için,
landus, ut agnoscamus utrum iliac a pri­ bu çıkarsam aların sayısı belirtilmelidir. Ve böylece her
ma et maxime simplici propositione yerde vargıların bağlantıları saptanmış olur ki, araştırı­
pluribus vel paucioribus gradibus remo-
lacak şeylerin dizileri buradan doğar ve pekin b ir yönte­
veamur. Atque talis est ubique conscqu-
entiarum contextus, ex quo nascuntur me göre yürütülebilmek için tüm problemlerin [quaestio]
illae terum quaerendarum series, ad bu dizilere indirgenmesi gerekir. Ama bunların | tüm ü­ [384]
quas omnis quacstio cst reducenda. ut nü birden gözden geçirm ek kolay olm adığı için, ve
certa methodo possit examinari. Quia
vero non | facile e st cunctas recense- bunun yanısıra bir bakıma ansal b ir görüş keskinliği ile
te, ct praeterca, quia non tarn memoria ayırdedilmek üzere bellekte tutulm aları çok fâzla gerek­
retinendae sunt, quam acumine quodam mediği için, anlığım ızı gerekli gördüğü her zaman bu
ingenii dignoscendae, quaerendum cst
bağıntılı dizileri dolaysızca algılam asını sağlayacak b ir
aliquid ad ingenia ita formanda, ul illas.
quotics opus erit, slalim animadvertant: yolda şekillendirecek birşeyi aram am ız gerekir. Bu amaç
ad quod profccto nihil aptius esse sum için kendimizi daha şimdiden anlam ış olduğum uz şeyle-

77
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

rin en küçükleri üzerine bir tür kavrayış keskinliği [sa- experius, quam si assuescamus ad mi-
nima quacque ex iis, quae jam ante
gacitasJ ile düşünmeye alıştırmaktan daha etkili birşey pcrccpimus, cum quadam sagacitate re-
bulamadım. ficctere.
7. Son olarak ve üçüncü olarak belirtm ek gerek ki 7. Notandum denique tertio est, stu-
diornm initia non esse facienda a rcrum
incelememiz güç sorunların araştırılmasıyla başlamama-
difficilium investigatione; sed, antequ-
lıdır; tersine, herhangi bir belirli sorunun üzerine gitme­ am ad determinatas aiiquas quaestioncs
den önce, ilkin herhangi bir seçim de bulunm aksızın nos accingamus, prius oportere absque
kendiliklerinden açık olan gerçeklikleri toparlamamız ullo delcctu colligerc sponte obvias veri-
tates, et sensim postea viderc, utrum
ve daha sonra adım adım ilerleyerek bunlardan başkala­
aliquae aliae ex istis deduci possint, et
rının ve yine bu vargılardan daha başkalarının çıkarsa- rursum aliac ex his, atque ita conscqu-
nıp çıkarsanam ayacağını yoklam am ız ve bunu böyle enter. Quo deinde facto, attente rc-
sürdürmem iz gerekir. Bu yapıldığında, dikkatimizi bu­ flcclcndum est ad inventas veritates, co-
gitandumque diligenter, quare unas atiis
lunan gerçeklikler üzerine yönelterek niçin kimilerini prius et facilius potuerimus reperire, et
başkalarından daha önce ve daha kolayca bulabildiğimiz quaenam illae sim; ut indc ctiam judicc-
ve bunların hangileri olduğu üzerine dikkatle düşün­ mus, quando aliquam dctcrminaiam qua-
estionem aggrediemur, quibusnam aliis
mem iz gerekir; ve bundan sonra belirli bir problemin
inveniendis juvet prius incumbcre. Ex.
üzerine gittiğim iz zaman, ilkin h an g tö n araştırmanın gr.. si occurrcrit mihi, numerum 6 esse
başkalarını bulmada bize yardımcı olacağı konusunda dupium ternarii, quacsivcrim deinde
bir yargıda bulunabiliriz. Örneğin, eğe^ü sayısının 3 'ün senarii dupium. nempe 12; quacsivcrim
iterum, si lubet, hujus dupium, nempe
iki katı olduğunu düşünecek olursam , bundan sonra 24, et hujus. nempe 48, etc.; atquc indc
6 ’nın iki katını, e.d. 12’yi arayabilirim; yine, dilersem deduxerim, ut facile fit, eandem esse
bunun iki katını, e.d. 24'ü , ve yine bunun iki katını, 4 8 ’i# proportionem inter 3 ci 6 t quac est inter
6 e t 12, item inter 12 et 24. etc., ac pro*
vb arayabilirim; ve buradan kolaylıkla 3 ile 6 arasında 6
indc numéros 3. 6, 12. 24, 48, etc. es se
ile 12 arasındaki, ve benzer olarak 12 ve 24 arasındaki continue proportionales. Inde profecto.
vb. ile aynı orantının olduğunu, ve buna göre 3, 6, 12, quamvis haec omnia tam pcrspicua sint,
24, 48 vb. sayılarının sürekli orantı içinde olduklarını ut propemoduin puerilia videantur, atten­
te rcflcctcndo intelügo, | qua rationc
çıkarsayabilirim . Ve gerçekte tüm bunların neredeyse omnes quaestioncs. quac circa proporti-
çocukça görünecek denli açık olmalarına karşın, şimdi oncs sive habitudincs rcrum proponi pos­
[385] dikkatle düşünerek | şeylerin ilişkileri ya da oranları sum, involvantur, ci quo ordinc dcbcanl
quacri; quod unum totius scicniiac pure
üzerine ileri sürülebilecek tüm problemlerdeki karışık­
mathematicae summam complcctitur.
lığın ne türde olduğunu ve hangi düzende araştırılmala­ 8. Primumcnim animadverto, nondif-
rı gerektiğini anlayabilirim; ve bu bütün Arı Matematik ficilius inventum fuisse dupium senarii,
biliminin toplamını kendi içinde kucaklar. quam dupium ternarii; atquc pariter in
omnibus, inventa proportionc inter duas
8. Çünkü ilkin altının iki katını bulm anın üçün iki quascumque magnitudincs, dari possc
katını bulmaktan daha güç olmadığını, ve benzer olarak, innumeras, quae candcm inter se habe*
tüm durum larda, herhangi iki büyüklük arasında bir ant proportionem; ncc mutari naturam
difficultatis, si quacrantur très, sive qua­
orantı bulduğumuzda kendi aralarında aynı orantı için­
tuor, sive plurcs cjusmodi, quia scilicet
de duran sayısız başkalarını bulabileceğimizi algılarım, singulae scorsim et nulla habita rationc
ve yine böyle üç ya da dört ya da daha çok büyüklük ara­ ad caetcras sunt inveniendae. Advcrto
nırsa güçlüğün doğası değişmez, çünkü her birinin tek deinde, quamvis, datis magnitudinibus
3 et 6, facile invenerim tertiam in conti­
tek ve geri kalanlarla herhangi bir ilişki olmaksızın bu­ nua proportionc, nempe 12. non tamen
lunması gerekir. Ama, bundan sonra, 3 ve 6 büyüklük­ acque facile datis duabus extremis, nem­
leri verildiğinde onlarla sürekli orantıda duran bir pe 3 et 12. posse mediam inveniri, nem­
pe 6; cujus rei rationem intuenti patet.
üçüncünün, e.d. 12'nin kolayca bulunabilmesine karşın,
hic esse aliud difficultatis genus a prae-
gene de iki uç, 3 ve 12 verildiğinde, orta orantılıyı, e.d. ccdcnti plane diversum; quia, ut medi­
6 ’yı bulm anın eşit ölçüde kolay olm adığını görürüm ; um proportionale inveniatur, oportet
bunun nedenini ararsak, açıktır ki burada öncekinden simui auendcrc ad duo extrema et ad pro­
portionem, quac est inter eadem duo. ut
bütünüyle ayrı türde bir güçlük yatar; çünkü, orta oran­
nova quaedam ex cjus divisions habea-
tılıyı bulmak için, aynı zamanda iki uca ve bu ikisi ara­ tur; quod valdc diversum est ab co, quod
sındaki orana dikkat etmemiz gerekir, öyle ki öncekini datis duabus magnitudinibus requiritur

78
KURAL VII [SIRALAMA YA DA TÜMEVARIM]

ad tertiam in continua proportionc bölerek yeni b ir orantı elde edebilelim : ve bu verili iki
inveniendam. Pcrgo etiam et exami-
no, datis magnitudinibus 3 et 24,
büyüklük ile sürekli orantıdaki bir üçüncüyü bulmak için
utruin acquc facile una ex duabus gerekli olandan bütünüyle başka birşeydir. Benzer olarak
mediis proportionalibus, nempe 6 et ilerler ve 3 ve 24 büyüklükleri verildiğinde iki ara oran­
| 12, potuiîsct inveniri; hicquc adhuc
tılıdan, e.d. 6 ve | 12'den birinin eşit ölçüde kolay olarak [386]
aliud difficultatis genus occurrit pri-
oribus magis involutum: quippc hic, bulunup bulunam ayacağını yoklarım ; ama burada yine
non ad unum tantum vel ad duo. sed önceki güçlüklerden daha karışık b ir başka tür güçlük
ad tria divers» simul est attendendum. doğar, çünkü bu durum da dördüncüyü bulabilm ek için
ut quartum inveniatur. Licet adhuc
aynı zam anda yalnızca b ir ya da iki değil ama üç şeye dik­
ulterius progredi, et vident utrum,
datis tantum 3 cl 48, difficilius adhuc kat etm em iz gerekir. Daha da ileri gidilebilir ve yalnızca
luisset unum ex tribus mediis propor­ 3 ve 48 verildiğinde üç orta orantılıdan, e.d. 6 ,1 2 ve 2 4 '-
tionalibus, nempe 6 ,12 et 24. inveni-
ten birini bulm anın daha da güç olup olmayacağı irdele­
re; quod quidem ita videtur prima
fronte. Sed statim postea occurrit, n eb ilir; ve bu ilk bakışta gerçekten d e böyle görünür.
hanc difficultatcm dividi possc et Ama hemen sonra anlaşılır ki, eğer ilkin yalnızca 3 ve 48
minui. si scilicet primo quacratur uni- arasındaki orta orantılı, e.d. 12 aranır, ve bundan sonra 3
cunt tantum medium proportionate
ve 12 arasındaki orta orantılı, e.d. 6, ve daha sonra 12 ve
inter 3 et 48, nempe 12, deinde medi­
um proportionate inter 3 et 12, nem­ 48 arasındaki öteki, e.d . 24 aranırsa, güçlük bölünebilir
pe 6, et aliud inter 12 et 48. nempe ve azaltılabilir, ve böylece sorun yukarıda gösterilen ikin­
24; atque ita ad secundum difficulta- ci türden güçlüğe indirgenm iş olur.
lis genus ante expositum rcduci.
9. Ex quibus omnibus insuper ani- 9 . T üm bunlar beni daha da ötesine, aynı şeyin bilgisi­
madverto. quomodo per diversas vias nin değişik yollarda aranabileceğini, bunlardan birinin bir
ejusdem ici cognitio quacri possit, başkasından çok daha güç ve bulanık olabileceğini görm e­
quarum una alia sit longe difficilior
ye götürür. Böylece, şu dört sürekli orantılıyı—3 ,6 ,1 2 ve
et obscurior. Ut ad invenienda haec
quatuor continue proportionalia, 3, 6 , 2 4 —bulm ak için eğ er aralarından ötekileri bulm am ızı
12.24, si ex his supponanturduo con­ sağlayacak iki ardışık sayı, örneğin 3 ve 6 , ya da 6 ve 12,
séquente r, nempe 3 et 6, vel 6 et 12, ya da 12 ve 24 varsayılacak olursa, işimiz kolaylaşacak vc
vel 12 et 24, ut ex illis reliqua inveni-
bu durum da bulunacak önerm enin doğrudan yoklandığı­
antur, res erit factu facilliina; tuneque
propositionem inveniendam directe nı söyleyeceğiz. Ama eğer ötekilerini bulmaya götürecek
examinari diccmus. Si vero supponan- 3 ve 12, ya da 6 ve 24 gibi iki sayının birer atlayarak git­
tur duo alternatim, nempe 3 et 12, vel tiğini varsayarsak, o zaman birinci kipten dolaylı güçlü­
6 et 24, ut reliqua indc inveniantur,
tune difficultatcm diccmus examinari ğün araştırıldığını söyleyeceğiz. Benzer olarak, eğer 3 ve
indirecte primo modo. Si item suppo- 24 gibi iki uç veriliyse ve bunlardan 6 ve 12 ara terim le­
nanuir duo exirema, nempe 3 et 24, rini aram am ız istenirse, | araştırm a dolaylı ve ikinci kip- [387]
ut ex his intermedia 6 et 12 quacran-
ten olacaktır. Ve böylece daha öte ilerleyebilir ve bu bir
tur, tune examinabitur | indirecte
secundo modo. Et ila ulterius pergere örnekten başka birçok sonuç çıkarsayabilirdim; ama eğer
posscm, atque alia multa ex hoc uno okur herhangi bir önerm enin doğrudan ya da dolaylı ola­
exemplo dcducere; sed ista sufficient, rak çtkarsandığını söylediğim zaman ne demek istediğime
ut lector animadvertat quid velim, cum
d ikkat ederse, ve başka bilim lerde de onlara dikkatle
propositionem aliquam directe dedu­
ct dico, vel indirecte, et putet, ex facil- düşünüp taşınarak ve keskin b ir kavrayış gücüyle yakla­
limis quibusque et primis rebus şanlar tarafından en kolay ve birincil şeylerin bilgisinden
cognitis multa in aliis ctiant discipli- pek çok şeyin bulunabileceğini görürse, bu söylenenler
nis ab attente rcflcctenlibus et sagaci-
ter disquirentibus posse inveniri. yeterli olacaktır.

R E G U L A VII KURAL VII

M scirmiae compiementum oportet Bilim in tam am lanm ası için, amacımızı ilgilendiren her-
omnia el singula, quae ad insiiiuium şey. tiimiiyle ve tek tek, sürekli ve hiçbir yerde kesintiye
nostrum pertinent, continue) et nullibi uğramayan bir düşünce devimi yoluyla gözden geçirilme­
Interrupto cogitationis motu perlust-
fare. atque ilia sufficient '! et ordinata li, ve yeterli ve düzenli b ir sıralama içine toparlannıalıdır.
enumeratianc complecti.
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

1. E ğ e r yukarıda birincil ve kendiliğinden-açık ilkeler­ 1. Eorum, quae hie proponuntur, obscr-


vatio ncccssaria est ad ilias vcritates
den dolaysız çıkarsam alar olm adıklarını belirttiğim iz
inter certas adm ittendas, quas supra
gerçekliklerin pekin gerçeklikler arasına kabul edilmesi­ diximus a primis c( per sc notis princi-
ni istiyorsak, burada ortaya koyulan ilkeye uyulması pis non immediate dcduci. Hoc cnim fit
intcrduin per tarn longum conscqucnti-
zorunludur. Çünkü bu iş çoğu kez öyle uzun bir çıkarsa­
arum contextum. ut, cum ad illas deve-
malar bağlantısı gerektirir ki, sonuca ulaştığımızda bizi nisnus, non facitc rccordcm ur totius
ona götüren yolun bütününü anımsamak kolay olmaz; bu itineris, quod nos со usque perduxit;
nedenledir ki belleğin zayıflığına karşı düşüncenin sürek­ ideoquc memoriae inilrmitati continuo
quodam cogitationis motu succurrendum
li bir devim inin yardımı alınm alıdır diyoruz. Böylece,
esse dicimus. Si igitur, ex. gr., per diver-
örneğin eğer ayrı ayrı işlem ler yoluyla ilkin A ve B sas operationcs cognoverim primo, qua*
büyüklükleri arasındaki, sonra B ve C ve ardından C ve lis sit habitude inter magnitudincs A et
D ve son olarak D v t E arasındaki ilişkinin ne olduğunu B, deinde inter В et C, turn inter С et
D, ac denique inter D et £ . non idcirco
[388] bulmuşsam, gene de bu | A ve E arasında nasıl bir iliş­ video quaiis sit inter | A et E, ncc pos­
kinin olduğunu görmemi gerektirmez, ne de tümü birden sum intelligere praecisc ex jam cogni-
anımsanmadıkça önceden bilinen ilişkilerden onu sağın tis, nisi omnium recorder. Quamobrem
iilas continuo quodam imaginationis mo­
olarak anlayabilirim. Bu nedenle, tek tek her birini sez­
tu singula intuentis simul c t ad alia tran-
gisel olarak ayrımsarken aynı zamanda ötekine geçen im­ seuniis aiiquoties pcrcurram , donee a
gelemi sürekli devimde tutarak birçok £ez üzerlerinden prima ad ultimam tam celcritcr transire
geçerim, ve bunu ilkinden sonuncuya çabucak geçmeyi didiccrim, ut fere nulias memoriae par­
ies rclinquendo. rem totam simul vide-
öğreninceye dek yaparım, öyle ki sonunda belleğin hiç­ ar intucri; hoc cnim pacto, dum
bir payı olmaksızın bütünü aynı zamanda sezgisel olarak memoriae subvenitur, ingeni ctiam tar-
önümde buluyor görünürüm; bu yolda bellek rahatlatıl ir­ ditas emendatur. ejusquc capacitas qua-
dam ratione extenditur.
ken anlığın yavaşlığı iyileştirilecek, ve belli bir açıdan
2. Addimus autcm, nullibi interrup-
sığası genişleyecektir. tum debcrc esse hunc motum; frequen­
2. Ama eklem em iz gerek ki bu devim hiçbir yerde ter cnim illi, qui nimis celcritcr ct cx
kesintiye uğratılmam alıdır; birşeyi uzak ilkelerden çok rcmotis principis aliquid deducere
conantur, non ornncm conclusionum
çabuk olarak çıkarsamaya çalışanlar çoğu kez bütün bir inicrmcdiarum catcnaiioncm tam accu­
ara vargılar zincirini birçok adımın üstünden düşüncesiz­ rate pcrcurrunt.-quin muita inconside­
ce atlamalarını önlemeye yetecek bir doğrulukla geçmez­ rate transiliant. At ccrte, ubi vel mini­
mum quid est practerm issum , statim
ler. Ama açıktır ki nerede en küçük birşey dışarda
catena rupta est, et tola conclusions
bırakılsa zincir hemen kopar ve vargıların bütün pekinli- labitur ccrtitudo.
ği bozulur. 3. Hie praeterea cnumcrationem rcqu=
3. Burada bunun yanısıra bilimin tamamlanışı için sıra­ iri dicimus ad scicntiae complemcntum:
quoniam alia praccepia juvant quidem
lamanın da gerekli olduğunu söylüyoruz: çünkü pekçok ad plurimas quaestiones rcsolvendas,
problemin çözümü için başka ilkeler yararlı olsa da, yal­ sed solius enum erations auxilio fieri
nızca sıralama her zaman kendimizi verdiğimiz problem potest, ut ad quamcumquc animum app-
licemus, de ilia semper feramus judici­
üzerine doğru ve pekin bir yargıda bulunmamızı sağlar ve
um vcrum et cerium, ac proindc nihil
onun aracılığıyla hiçbirşey bütünüyle gözden kaçmaz, nos plane effugiat, sed de cunctis aliquid
ama görüldüğü gibi lıerşey üzerine en azından belli bir scire videamur.
bilgi ediniriz. I 4. Est igitur haec cnum cratio, sive
inductio, corum omnium, quae ad pro-
4. Bu sıralama ya da tümevarım böylece ortadaki prob­
positam aliquam quaestionem spcctaut,
lem ile bir ilgisi olan tüm önerm elerin öylesine özenli ve tam diligens et accurata perquisitio, ut
sağın bir gözden geçirilmesidir ki onun aracılığıyla açık­ cx ilia ccrto evidentcrquc concludamus,
ça ve güvenle hiçbir şeyi yanlışlıkla atlamadığımız vargı­ nihil a nobis perpcram fuissc praetcr-
raissum: adco ut, quoties ilia fucrimus
sını çıkarabiliriz; buna göre onu ne denli sık kullanırsak, | usi, si res pctita nos latcat, saltern in
[389] | problemin bizden gizlendiği durum larda, en azından hoc simus doctiorcs, quod ccrto pcrci-
onu bildiğimiz hiçbir yolda çözemeyeceğimizden bütü­ piamus, illam nulla via a nobis cogaita
potuissc invcniri; et si forte, ut sacpc
nüyle emin olduğum uz ölçüde birşey öğrenmiş oluruz;
conlinget, vias omnes, quae ad illam
ve eğer sık sık olduğu gibi ona götüren ve insan için açık hominibus patent, potueriinus pcrlust-
olan tüm yolları inceleyebilme şansından yararlanmışsak, rare, liceat audactcr assererc, supra

80
KURAL VII [SIRALAMA YA DA TÜMEVARIM]!

onincrn humani ingcni captum posiiam hiç korkm adan çözümünün insanın tüm ansal kavrayıp
cssc ejus cogniiioncm.
sığasının [captus] ötesinde yattığını ileri sürebiliriz.
5. Notandum praeierca. per sufficien-
icin cnumcralioncm sivc induciionem nos 5. Bunun dışında belirtmemiz gerek ki, yeterli bir sıra ­
illani tanium intelligent cx qua vcritas lama ya da tümevarım ile. yalııı sezgi dışında, yalnızca g e r­
ccrtius concluditur. quain per omnc ali­ çekliğin başka her tanıtlama türü ile olduğundan dalıa*
ud probandi genus p raclcr simplicem
intuiium; ad quem quotics aliqua cogni-
büyük bir pekinlikle çıkarsanmasını sağlayan şeyi anlıyo­
lio non poles! reduci. omnibus syllogis- ruz; ama ne zaman belli b ir sorunun bilgisi yalın sezgiyi*
morum vinculis rcjcciis, supercst nobis indirgenemezse, tüm tasım zincirlerini bir yana atarak e li­
unica bacc via, cui loiani fidcm dcbca-
mizde kalan ve kendisine bütünüyle güvenmemiz gereker)
mus adhibcre. Nam quaccuinquc una cx
aliis immediate deduximus, si illatio fuc- bu biricik yolu kullanmalıyız. Çünkü dolaysızca bir başka ­
ril evidens, ilia ad vcrum intuiium jam sından çıkarsanan tekil herşey. eğer çıkarsama açıksa, daha*
sum rcducta. Si aulem ex multis cl dis- şimdiden doğru bir sezgiye indirgenmiştir [reduco]. Ama*
junclis unum quid inferamus, saepe iniel-
teclus nosiri capaciias non esi lanta, ui
eğer tek bir şeyi birçok ayrık şeyden çıkarsıyorsak, çoğıü
ilia omnia possil unico iniuilu complcc- kez anlama sığamız tümünü tek bir sezgide kapsayabilecek
li; quo casu illi hujus opcraiionis ccrti- denli büyük değildir; ki bu durumda anlağımız bu işlem i
ludo debct sufficcre. Quemadmodum non
bağlanan pekinlikle yetinmelidir. Yine aynı yolda, uzuna«
possumus uno oculorum iniuilu longio-
ris alicujus catenae omncs annulos dis- bir zincirin tüm halkalarını tek bir bakışla ayırdedemesclk
lingucrc; scd nihilominus, si singulorum de, eğer tek tek her birinin yakınındaki ile bağlantısını gör ­
cum proximis conncxionem vidcrimus, müşsek. bu sonuncunun birinci ile nasıl bağlandığını d;«
hoc sufficict, ui dicam us eiiam nos
görmüş olduğumuzu söylemek için yeteri idir0
aspexisse, quomodo uliimum cum primo
conneclaiur. 6. Belirtmiştim ki bu işlemin yeterli olm ası gerekil*',
6. Sufficientcm banc opcrationem cssc çünkü sık sık eksik ve dolayısıyla yanılgıya açık olm;«
dcbcrc dixi, quia saepe defeciiva cssc
tehlikesi ile yüz yüze olabilir. Çünkü kimi zaman, s ı r ­
potest, el per conscquens errori obnoxi-
a. lnlerdum cnim, eiiamsi mulla quidcm lamamızda çok açık birçok şeyi inceden inceye gözdeı*'
enumeralionc perlustrcmus, quae valdc geçirmemize karşın, eğer | en küçük bir adımı atlarsak
evidcntia sum, si | lamcn vcl minimum zincir kopar ve vargıların bütün pekinliği yıkılır. Yinie
quid omiuam us, catena rupta est, ct tota
kimi zaman herşeyiıı pekin bir sıralama içinde olmasınla
conclusionis labilur ccrtitudo. lnlerdum
cliam omnia ccrtc enumeralionc comp- karşın, gene de tek tek adım lar birbirlerinden ayırdedill-
iectimur, scd non singula inter sc distin- mez ve böylece herşeyi ancak karışık olarak biliriz.
guimus, adeo ut omnia confuse tantum 7. Dahası, sıralamanın kimi zanıan tam, kimi zamaı"
cognoscamus.
7. Porro imerdum cnumcratio liaec esse bölüm lere ayrılm ış [distinetus] olm ası gerekirken',
dcbet complcta, intcrdum distincta, quan- zaman olur ki bu özelliklerden ikisini de taşıması gerekt-
doquc neutro est opus; ideoquc dictum mez; salt bu nedenleydi ki yeterli olması gerektiğini s ö y ­
tantum est, illam esse dcbcrc sufficien-
lemiştim. Çünkü eğer cisimsel şeylerin, ya da herhaııjgi
tem. Nam si velim probarc per enumera-
tioncm, quot genera cntiurn sint corporca, bir yolda duyuların altına düşen şeylerin kaç cinsi oldıü-
sivc aliquo pacto sub sensum cadant, non ğunu sıralama yoluyla tanıtlamayı istiyorsam, daha öı"-
asseram ilia tot esse, ct non plura, nisi ceden tümünü sıralamaya katm ış ve her birini türm
prius ccrto novcrim, me omnia enumera­
lionc fuisse complcxuin, ct singula ab
başkalarından ayırdetm iş olduğum u ayrım sam adıkçta.
inviccm distinxissc. Si vcro cadcm via yalnızca bu kadar olduklarını ve daha çoğu olm adıklari'-
ostendcrc velim, anirnam rationalem non nı ileri sürmem. Ama eğer aynı yolda ussal ruhun cisin"-
cssc corporcam, non opus crit cnumera-
sel olmadığını göstermeyi istersem, tam bir sıralam aya
tioncnt esse completant, scd sufficict, si
omnia simul corpora aliquot collcctioni- gereksinmem; ama ussal ruhun cisimlerden herhangi biiri
bus ita compleclar, ut anirnam rationalem ile hiçbir ilgisinin olmadığını tanıtlayabileceğim bir yo'l-
ad nullam cx his refcrri posse dcmons- da tüm cisim leri belli küm eler içersine almam yeteıfli
trcnt. Si dcnique per cnumcralioncm
velim ostcndcre, circuli arcam cssc ma-
olur. Eğer, son olarak, bir dairenin alanının çevreleri eşj't
jorem omnibus arcis aliarunt figurarum, olan tüm başka betilerin alanından büyük olduğunu s ı r a ­
quarum periphcria sit acqualis, non opus lama yoluyla göstermeyi istersem, tüm betileri tek nek
est omncs figuras rcccnscre, scd sufficict
saymam gereksizdir; tersine, bunu kimi özel d u ru m la r­
dc quibusdam in particulari hoc dcmonst-
rarc, ut per induciionem idem ctiant de da tanıtlamam yeterlidir, ve böylelikle tümevarım y o lu y ­
alis omnibus concludatur. la tüm başkaları açısından aynı vargıları çıkarabilirim '-

£81
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

8. Yine eklemiştim ki, sıralamanın düzenli olması gere­ 8. Addidi eiiam , cnum crationcm
debcre cssc ordinatam: tum quia ad
kir; bunun nedeni hem daha önce örneklenen eksiklikler
jam cnumcratos dcfectus nullum pra-
için tüm şeyleri düzenli bir yolda gözden geçirmekten daha cscntius remedium cst, quam si ordi-
etkili hiçbir çarenin olmaması, hem de, sık sık olduğu gibi, ne omnia pcrscrutem ur. turn etiam,
[391] | eğer önermeye ait herşey tek tek araştırılacaksa, hiçbir quia sacpc contingit ut, si singula, |
quae ad rem propositam spcctant,
insanın yaşamının böyle b ir amaç için yeterince uzun csscm scparatim pcrlustranda, nuilius
olmamasıdır, çünkü bunlar ya çok fazladır, ya da aynı şeyin hominis vita sufnccrct, sivc quia nimis
çok sık yinelenmesi gerekecektir. Ama eğer herşey en iyi multa sunt, sivc quia saepius cadcm
occurrerent repetenda. Scd si omnia
düzende toparlanırsa, çoğunlukla belli sınıflara indirgene-
ilia optimo ordinc dtsponamus, ut plu-
ceklerdir ki, bunlardan birini sağın olarak gözden geçir­ rimum ad ccrtas classes rcducentur. ex
mek ya da tek bir şeyi ya da şunları değil de bunları seçmek quibus vel unicam cxacte vidcrc suffi-
yeterli olacak, ya da en azından hiçbir zaman aynı yolu boş ciet, vel ex singulis aliquid, vcl quas-
dam potius quam cactcras, vcl saltern
yere iki kez geçmemiz gerekmeyecektir; bunun yararı öyle nihil unquam bis frustra pcrcurrcmus;
büyüktür ki, sık sık ilk bakışta olağanüstü güç görünen quod adeo juvat, ut sacpc multa prop­
birçok şeyin üzerinden iyi tasarlanmış bir düzenlemeden ter ordinem bene institutum brcvi tem­
pore et facili negotio peragantur. quae
ötürü kısa bir zamanda ve daha az bir çabayla geçilebilir.
prima fronte vidcbantur immensa.
9. Ama sıralamamızda kullandığımı? bu düzen pek çok 9. Hie autcm ordo rerun» cnumeran-
durumda değişik ve herkesin özgür selim ine bağımlı ola­ darum plerumque varius cssc potest,
bilir; bu nedenle, eğer onu düşüncemizde daha büyük bir atquc cx uniuscujusquc arbitrio depen­
ded ideoque ad ilium acutius excogi-
kavrayışla geliştireceksek, beşinci Ö nerm em izde söyle­ tandum m cm inisse oportet eorun».
nenleri anım sam alıyız. Ayrıca inSan yapısı olan pekçok quae dicta sunt in quinta propositio­
önemsiz şey vardır ki, ortaya çıkarılmalarının bütün yöjı- n s Permulta quoque sunt ex leviori-
bus hom inum artificis, ad quae
temi bu düzenin belirlenmesinden oluşur; böylece eğer bir
invcnienda tota methodus in hoc ordi­
adın harflerinin yerlerini değiştirerek eksiksiz bir anagram nc disponendo consistit: sic si optimum
ya da yeni sözcük oluşturmayı istiyorsak, daha kolaydan anagranima conficere vclis cx littcra-
daha güç olana geçme gibi bir zorunluk yoktur, ne de sal­ rum alicujus nominis transpositions
non opus cst a facilioribus ad diflicili-
tık olanı göreli olandan ayırdetme zorunluğu vardır, çün­ ora transire, ncc absoluta a respccti-
kü burada bu işlemlerin hiçbir yeri yoktur; deneyeceğimiz vis disiinguerc, neque enim ista hie
harflerin yerini değiştirirken aynı şey üzerinden hiçbir habcnt locum; sed sufficict taleni sibi
prop.onere ordinem ad transpositions
zaman ikinci bir kez geçmemek üzefc izlenecek bir düzeni
littcrarum cxaminandas. ut nunquam
kabul etmek yeteri idir; yer değiştirm elerin toplam sayısı bis cacdcm pcrcurrantur, ct sit illarum
söz gelimi belirli sınıflara ayrılm alıdır ki, arananın bulma numcrus. cx. gr., in certas classes iTa
umudunun hangisinde en yüksek olduğu dolaysızca görü­ distributus, ut statim apparcat, in qui-
busnam major sit spcs inveniendi quod
nebilsin. Bu yolda görev çoğu kez usandırıcı olm aktan quaeritur; tea cnim saepe non longus
[392] çıkıp yalnızca bir çocuk oyunu olur. | crit, scd tantum puerilis labor. |
10. Bununla birlikte, bu son üç Önerme ayrılmamalıdır, 10. Caetcrum hac ires ultimae pro-
çünkü çoğunlukla onları aynı zamanda düşünmemiz gerekir, positiones non sunt scparandac, quia ad
illas simul plerumque est reflcctendum,
ve tümü de eşit ölçüde yöntemimizi eksiksizleştirmede bir­ ct paritcr omncs ad mcthodi pcrfectio-
leşirler. Herhangi birini ötekilerden önce irdelemenin öne­ nem concum int; ncquc multum intcre-
mi yoktu; ve onları burada yalnızca kısaca açımladık, çünkü rat, utra prior doceretur, paucisque
casdem hie explicavimus, quia nihil ali­
İncelemenin geri kalanında geriye ele alınacak hemen hemen
ud fere in retiquo tractatu habemus faci­
başka hiçbirşey kalmamıştı ve burada genel bir yolda topar­ endum, ubi exhibebimus in particuiari
ladıklarımızı daha sonra özel olarak sergileyeceğiz. quae hie in gcncrc complcxi sumus.

KURAL VIII REGULA VIII


Si in serie rerum quaerendarum aliqu­
Eğer araştırılacak şeyler dizisinde anlağımızın sezgi yoluy­ id occurrat, quod intellectus nosier
la iyice ayrımsayamayacağı bir şey varsa, o zaırnn orada nequeat soiis bene intueri, ibi sisten-
dum est, neque eaetera quae sequim-
durmalı ve arkadan geleni yoklamaya çalışmayıp tersine tur exam inanda sunt, sed a labore
gereksiz emeklen kaçınmalıyız. supervacuo est abstinendum.

82
KURAL VIII [İNSAN BİLGİSİNİN SINIRLARI]

1 . Très regulae praecedcntes ordincm 1. Ö N C EK İ üç Kural izlenecek düzeni saptar ve açıklar;


praecipiuni cl cxplicant; haec aulcm buna karşı, bu Kural ise onun ne zaman bütünüyle zorun­
ostcndit. quandonam sit omnino neccs-
sarius, el quando ulilis lamum. Quippe lu ve ne zaman yalnızca yararlı olduğunu gösterir. Böyle-
quidquid iiucgrum gradum constituit ce, o dizide göreliden saltığa ya da saltıktan göreliye
in ilia Serie, per quam a respcctivis ad geçmemizi sağlayan ve tam b ir adım oluşturan h er şeyi
absolutum quid, vcl contra, veniendum
ondan çıkacak herhangi b ir sonuçtan önce yoklam ak
est, illud neccssario ante omnia quae
sequuntur est examinandum. Si vero zorunludur. A m a eğer sık sık olduğu gibi birçok şey aynı
multa, ut saepe Tit. ad cundcm gradum adımla ilgiliyse, o zaman tüm ünü düzenli olarak gözden
pertineant, est quidcm semper utile, geçirmek hiç kuşkusuz her zaman yararlıdır; gene de bu
ilia omnia ordinc psrlustrarc; hunc
tarnen ira stricte et rigide non cogimur durum da onu sıkı ve katı b ir gözlem den geçirmek zorun­
observarc, et pterumque, ctiamsi non da kalmayız, ve çoğu kez onu ilgilendiren şeylerin tümü­
omnia, | sed pauca tantum vcl unicum nü değil | ama ancak bir kaçını ya da yalnızca birini açıkça [393]
quid ex illis perspicue cognoscamus,
bilmemize karşın, daha ileri gitmemize izin verilebilir.
ulterius tarnen progredi liect.
2. Atquc hacc régula necessario 2. Bu Kural İkinciyi desteklem ek için ortaya sürülen
sequitur ex rationibus allatis ad secun- nedenlerin zorunlu bir sonucudur; ama eğitimin gelişm e­
dam; ncque tamen existimandum est, si açısından yeni hiçbirşey kapsam adığı sanılm amalıdır,
liane nihil novi continere ad cniditio-
nem promovendam, etsi nos tantum a üstelik görünürde yalnızca bize belli şeyleri tartışm ayı
rerun) quarumdam disquisitione arcc- yasaklıyor ve herhangi bir gerçeklik açımlamıyor olm ası­
re videatur, non autem ullam venta­ na karşın. H iç kuşkusuz, başlangıçtakilere yalnızca yarar­
ient exponcre: quippe Tyrones quidcm
sız b ir çalışmadan nasıl kaçınılacağını öğretir ve bunun
nihil aliud docet, quam ne operam per­
dant, cadcm fere ratione, qua sccun- için hemen hemen ikinci Kural ile aynı uslamlamaları kul­
da. Sed illis, qui pracccdentcs scplcm lanır. Ama önceki yedi Kuralı tam olarak öğrenm iş olan­
régulas perfectc noverint, ostendit qua lara nasıl herhangi bir bilimde geriye istenecek hiçbirşeyin
ratione possint in qualibet scientia sibi
ipsis ita satisfacere, ut nihil ultra eu- kalmayacağı bir yolda doyum bulabileceklerini gösterir;
piant: nam quicumquc priores exacte çünkü herhangi bir güçlüğün çözümünde önceki Kurallara
servaverit circa alicujus difficultatis tam olarak uyan, ve gene de bu Kural tarafından belli bir
solutionem, et tamen alicubi sisterc ab
noktada durm ası bildirilen biri, o zaman ne olursa olsun
hac jubebitur, tune certo cognoscct se
scientiam quaesitam nu lia prorsus hiçbir çabanın onu istenen bilgiye ulaştıramayacağını. ve
industria posse invenire, idque non anlığındaki bir eksiklikten ötürü değil am a güçlüğün ken­
ingenii culpa, sed quia obstat ipsius disinin doğasından ya da insan olm a koşulundan ötürü
difficultatis natura, vel humana con­
ditio. Quae cognitio non minor scien­ engellendiğini pckinlikle bilecektir. Ama bu bilgi b ir bil­
tia est, quam ilia quae rci ipsius gi olm a niteliğini şeyin kendisinin doğasını sergileyenden
naturam exhibet; et non illc viderctur daha az hak etm ez; gerçekte merakını daha ileri götüren
sanae mentis, qui ulterius curiositatcm
biri belli b ir ansal kusur taşıyor gibi görünecektir.*
extenderet.
2a. Quae omnia uno aut altero 2 a. Ama tüm bunları b ir ya da iki örnekle gösterm ek
excmplo illustranda sunt. Si, verbi gra­ gerekir. E ğer ö rneğin yalnızca M atematik çalışan biri
tia, quaerat aliquis solius Mathcmati- dioptrikte anaklastik denilen ve | kendisinde koşut ışınla- [394]
cae studiosus lineam illam, quam in
Dioptrica anaclasticam vocant, |in qua
rın kınnm adan sonra tümünün de tek b ir noktada kesişe­
scilicet radii parallel! ita rerringantur, cekleri bir yolda kırındıkları çizgiyi arasaydı, 3 ve 6 ’ncı
ut omnes post refractionem se in uno Kurallara göre bu çizginin belirlenim inin kırınm a açısı ile
puncto intcrseccni. facile quidem ani-
geliş açısı arasındaki orantıya bağımlı olduğunu görm ek
madvertet, juxla régulas quintam et
sextam, hujus iincac dcterminationcm kolay olurdu; ama Matematiği değil de Fiziği ilgilendirdi­
penderc a proportione. quam servant ği için bu orantıyı bulacak durum da olmadığından, burada
anguli rcfractionis ad angulos incidcn- eşikte durmak zorunda kalır. Ne de bu bilgiyi felsefeciler­
tiac; sed quia hujus indagandac non
eril capax, cum non ad Mathesim pcr-
den dinlemeye ya da deneyim den çıkarmaya çalışm asının
tincat, sed ad Physicam. hie sistcre herhangi b ir yararı vardır, çünkü bu üçüncü Kuralı çiğ­
cogctur in limine, nequc aliquid agcl. nemek olacaktır. D ahası, bu önerm e hem bileşik hem de
Si hanc cognitioncm vel a Philosophis
audirc. vel ab expericntia velit mutua-
ri: pcccaret enim in rcgutam tertian). '[Burada metnin daha eslci düzenlemelerinden araya yerleştirilen
Ac praetcrea hacc proposilio compo- paragraflar 2a. 2b. vc 2c olarak belirtildi.)

83
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

görelidir; ama yeri geldiğinde ancak bütünüyle yalın ve sica adhuc est cl icspectiva; atqui de
rebus lanlum pure simplicibus cl abso-
saltık olanla ilgilendiğimiz zaman deneyimin pekin ol­
lutis experientiam certam tiabcri posse
duğunu göstereceğiz. Yine, böyle açılar arasında temel­ dicclur suo loco. Frustra cliam propor-
de herhangi bir orantının yattığını ve bunun gerçeğin tioncm inlcr ejusmodi angulos atiquam
çok yakınma geldiğini varsayması da boşuna olacaktır; supponct, quam omnium verissimam es­
se suspicabilur; lune enim non amplius
çünkü o zaman bundan böyle anaklastik çizginin değil anaclasiicam quacrerct, sed tantum line-
ama yalnızca varsaydığı orantıdan çıkarsanabilecek çiz­ am, quac suppositionis suac rationcm
ginin izinde olacaktır. scqucrciur.
2b. Si vero aliquis, non solius Mat-
2b. Buna karşı, salt Matematik çalışmayan, ama birin­
hcmaticae studiosus, sed qui. juxta régu­
ci Kurala uygun olarak karşılaştığı her noktada gerçeği lant primatn, de omnibus quac occurrunl
bulmakla uğraşan biri aynı güçlükle karşılaştığı zaman, veritatem quaerere cupiat, in eandem dif-
ek olarak geliş ve kırınım açıları arasındaki bu orantının ficuliatem incident, ultcrius invenict,
lune proportionem inter angulos inciden-
onların ortamın değişmesi yoluyla değişmelerine bağım­ tiac et rcfractionis pendere ab corundcm
lı olduğunu bulacaktır; dahası, bu değişim ler ışının mutatione propter varietatem mediorum;
bütün ortam içersinden geçiş yolu üzerine bağımlıdır, ve rursum hanc m utationcm pendere a
modo, quo radius pénétrât per totum
[395] bu geçişin bilgisi ışığın eyleminin | doğasının bilinme­
diaphanum, atque hujus pcnctrationis
sini öngerektirir ki, bunu anlam ak j^in genel olarak cognitionem supponerc illum inationis
doğal gizilliğin [potentia naturalis\ ne olduğunu bilme­ naturam | ctiam esse cognitam; denique
miz gerekir, ve bu sonuncusu bütün bu dizideki en sal­ ad illuminationem intelligcndam scien­
dum esse, quid sit generaliter potentia
tık terim dir [maxime absolutum ]. Öyleyse, b ir ansal naturalis, quod ultimum est in tola hac
sezgi yoluyla bunu açıkça kavradığı zaman, beşinci série maxime absolutum . Hoc igitur
Kurala uygun olarak aynı adım larla geriye doğru ilerle-, postquant per intuitum mentis clarc pers-
yecektir; ve ikinci basam akta ışığın doğasını hemen pexcrit, redibit per cosdcm gradus, juxta
rcgulam quinlam ; atque si stalim in se­
bel iri iyemiyorsa, yedinci Kurala göre tüm başka doğal cundo gradu illuminationis naturam non
giziliikleri sıralayacaktır, öyle ki başka birinin bilgisi possit agnoscere. enumerabit, per rcgu­
bunu anlam ada ona en azından öykünm e \im itatio] lam sepiimam. alias omnes potentias na­
turales, ut ex alicujus altcrius cognitionc
yoluyla (ki buna birazdan geleceğiz) yardım edebilsin;
saltern per imilalioncm, de qua postea,
bundan sonra. ışının bütün ortam dan nasıl geçtiğini hanc ctiam intcHigat; quo facto quaercl,
soracak, ve böylece sırayla öteki noktaları geçerek so­ qua ratione penctrct radius p e r totum
nunda anaklastik çizginin kendisine ulaşacaktır. Bunun diaphanum. et iia ordinc caetera perse-
quetur, donec ad ipsam anaclasiicam per-
şimdiye dek birçok araştırmacının çabalarına direnme­ vencrit. Quac ctiam si a multis frustra
sine karşın, yöntemimizi tam olarak uygulayan birinin hactenus fuerit quacsila, nihil tantôt
sorunun açık bir bilgisine ulaşmasını engeleycbilecek video quod aliquem nostra methodo per-
fecte uicntcm ab illius evidenti cogniti­
hiçbirşey görm üyorum.
onc possit impedire.
2c. Ama tüm örneklerin en güzelini verelim. Eğer biri 2c. Sed demus omnium nobilissimum
bilgileri için insan Usunun yeterli olduğu tüm gerçeklik­ cxcmplum. Si quis pro quaeslionc sibi
leri yoklama sorununu önüne koyarsa (ki sanırım bu cid­ proponat examinare veritates omnes. ad
quarunt cognitionem hurnana ratio suf-
di olarak sağlam bir anlağa erişmeye çabalayan herkes licial, quod mihi videtur semel in vita
tarafından yaşamda en azından bir kez üstlenilmesi gere­ faciendum esse ab iis omnibus, qui scrio
ken bir görevdir), o zaman yukarıda verilen Kurallara Student ad bottant mentent, illc profecto
per régulas datas invenict, nihil prtus
göre hiç kuşkusuz anlaktan önce hiçbirşeyin bilinemeye­
cognosci possc quam intcllcctum, cum
ceğini bulacaktır, çünkü başka her şeyin bilgisi ona ab hoc caclcrorum omnium cognitio dé­
bağımlıdır, tersi değil; böylece, arı anlağın bilgisinden pendrai. et non contra; perspectis dein-
yaklaşık olarak çıkan herşeyi açıkça algıladıktan sonra, dc illis omnibus quac proxime scquumur
post intcllcctus puri cognitionem, inter
anlağın dışında taşıdığım ız tüm başka bilgilenme aletle- caetera enumerabit quaecumquc aiia ha-
[396] rini de sıralayacaktır; ve bunlar yalnızca ikidir, e.d. | bentus instrumenta cognosccndi praeter
düşlem ve duyu [phantasia et sensus\. Buna göre tüm intcllcctum, quac sunt tantum duo, ncm-
pc | phantasia et sensus. Omncm igitur
çabalarını bu üç bilgilenme kipini ayırdetmeye ve yok­
collocabit industriant in dislinguendis et
lamaya ayıracaktır, ve gerçeklik ya da yanlışlığın söz­ examinandis illis tribus cognosccndi mo-
cüğün asıl anlam ında yalnızca anlakta olabileceğini dis, vidensque veritatem propric vcl fal-

84
KURAL VIII [İNSAN BİLGİSİNİN SINIRLARI]

sitatem non nisi in solo intelleclu esse g örerek—gerçi kökenini sık sık öteki iki yetiden alsa
posse, sed laniummodo ab aliis duobus
bile—, tetikte olabilmek için onu aldatabilecek herşeyi
suam saepe origincm duccrc, auendet
diligcntcr ad ilia omnia, a quibus dccipi dikkatle kollayacaktır. Ve yolunu güvenle izleyebilmek
potest, ut caveat, et enumcrabit exactc için, insanın önünde apaçık yatan gerçekliğe götüren tüm
vias omnes. quae hominibus patent ad yolları tam olarak sıralayacaktır; bunlar tüm ünün d e
veritatcm, ccrtam ut sequatur: nequc
yeterli bir sıralama yoluyla kolayca bulunamayacağı den­
cnirn tam multac sunt, quin facile omnes
cl per sufflcicntvm cnumcrationcm invc- li çok değildir, ve gerçi bu deneyimsiz birine hayranlık
niat, quodquc m irum et incrcdibilc vide- verici ve inanılmaz görünecek olsa da, tek tek nesneler
bitur inexpertis. statim atquc distinxerit
açısından yalnızca belleği doldurup süsleyecek bilgileri
circa singula objccta cognitioncs illas,
quae m cm oriam tantum im plcnt vcl kişinin gerçekten daha bilgili sayılmasına neden olanlar­
ornant, ab iis propter quas verc aliquis dan ayırdeder etmez (ki bunu yapması kolay olacaktır)...
magis eruditus dici debet: quod facile ona hiçbir bilginin herhangi bir anlak ya da beceri yok­
etiam asscquetur ... scntiet omnino sc
sunluğundan ötürü kapalı kalmayacağı, ve anlığını sonu-
nihil amplius ignorare ingcnii defcctu vcl
artis, nequc quidquam prorsus ab alio da dek kullanm asına karşın bilemediği hiçbirşeyin ne
Itomine sciri posse, cujus etiam non sir olursa olsun başka hiçbir insan tarafından da bilineme­
capax, modo tantum ad illud idem, ut
yeceği yargısına varacaktır. Ve belki de karşısına sık sık
par esl, mentem applicet. Et quamvis
multa saepe ipsi proponi possint. a qui­ araştırılmaları ona bu Kural tarafından yasaklanan birçok
bus quaerendis per hanc rcgulam prohi- sorunun çıkm asına karşın, gene de onların tüm insan
bebitur: quia tanien clarc percipiel, ilia anlığının sınırlarını geçtiğini açıkça gördüğü için, bu
eadem omneni humani ingenii captum
yüzden kendini daha bilgisiz saymayacaktır; tersine, eğ e r
excedcrc. non sc idcirco magis ignarum
esse arbitrabitur, scd hoc ipsum. quod haktanır biriyse, çözüm ün hiç kimse tarafından biline­
sciet rem quacsitam a ncmine sciri pos­ meyeceğini bilmesi merakını bütünüyle doyuracaktır.
se, si acquus est, curiositati suae suffi- 3 . Ama anlığın neyi başarabileceği konusunda h e r
ciet abunde.
3. Atqui nc semper inccrti simus, quid zaman belirsizlik içinde kalmamamız için, ve onun yan-
possit animus, ncque perperam ct Icmere Iış olarak ve rasgele çabalamaması için, şeyleri tikel nok­
laboret, antequam ad res in particulari talarda düşünmeye geçmeden önce yaşamımızda bir kez
cognosccndas nos accingamus, oportct
insan Usunun sözcüğün tam anlamıyla hangi | düşünce- [397]
serncl in vita diligcntcr quaesivisse, qua-
rumnam cogni| tionum humana ratio sit tere yetenekli olduğunu dikkatle araştırm am ız gerekir.
capax. Quod ut melius fiat, ex aequc Bu amaca daha tam olarak ulaşabilmek için, eşit ölçüde
faciiibus, quae uliliora sunt, priora sem­ kolay olanlar arasında her zaman ilkin daha yararlı olanı
per quacri debcnt.
4, Haec methodus siquidem illas cx
irdelemek gerekir.
mechanicis artibus imitatur, quae non 4. Bu yöntem gerçekten de kendilerinden başka hiç­
aliarum ope indigent, sed tradunt ipsa- birşeyin yardımına gereksinmeyen ama aletlerinin nasıl
emct, quomodo sua instrumenta facien-
yapılacağım kendileri saptayan mekanik zanaatlar tara­
da sint. Si quis enim unani ex illis, cx.
causa, fabrilent vcllct exerccrc, onmi- fından kullanılan uygulayımlara öykünür. Böylece b ir
busquc instrumcntis esset destitutus, ini­ kimse bunlardan herhangi birinde, örneğin bir nalbantın
tio quidcm uti cogerctur duro lapidc, vcl zanaatında çalışmayı istediği ve tüm aletlerden yoksun
rudi aliqua fcrri massa pro incudc,
saxum mallei loco sumere, ligna in for-
olduğu zaman, ilkin örs olarak sert bir taş ya da kaba bir
cipcs aptarc, aliaque ejusm odi pro dem ir parçasını kullanmak, bir çekiç yerine bir kaya p a r­
necessitate colligere; quibus deindc çası almak zorunda kalacak, maşa olarak tahta parçala­
paratis, non statim enses aut cassidcs,
rından yararlanacak ve kendine durum un gerektirdiği
nequc quidquam eorum, quae Hunt ex
fcrro, in usus aliorum cudcre conaren- gibi böyle başka aletler bulacaktır. Bunlarla hemen k ı­
tur; scd ante omnia mallcos, incudem, lıçlar ya da m iğferler ya da başkalarının kullanımı için
forcipes, et reliqua sibi ipsi utilia fabri- üretilmiş demir eşyalar dövmeye girişmeyecek, ama her-
caret. Quo cxcmplo doccniur. cum in his
initiis nonnisi incondita quaedam prae-
şeyden önce bir çekiç, örs, maşalar ve kendi kullanım ı
eepta, et quae videntur potius mentis için başka aletler yapacaktır. Böylece başlangıçta sanat
nostris ingenita quam arte parata, poteri- yoluyla üretilmekten çok görünürde yalnızca anlığımıza
mus invenirc, non statim Philosophorum
doğuştan ait olan birkaç kaba ilke bulduğumuz için, bu
lites dirimcrc, vcl solvere Mathemali-
corum nodos, illorum opc esse tcntan- örnek bize onların yardımıyla hemen Felsefecilerin ta r­
dum; sed iisdem prius utendum ad alia, tışmalarını bir karara bağlamaya ya da M atematikçilerin

85
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENU

düğüm lerini çözmeye girişm em em iz gerektiğini, tersine quaecum que ad veriiatis exam en
magis ncccssaria sunt, summo studio
onları herşeyden önce gerçekliğin yoklanması için büyük
perquirenda, cum praecipuc nuila ra­
ölçüde zorunlu başka herşeyi araştırm ak için dikkatle tio sit. quare difficiiius vidcatur hacc
kullanm am ız gerektiğini öğretir. Ve bunları bulmanın cadcm invenire, quam uiias quaesti-
genellikle G eom etri ya da Fizik ya da başka disiplinler ones ex iis. quae in G eomctria vcl
Physica aliisque dtsciplinis soient pro-
tarafından ortaya sürülen her tür problemin çözümünden poni.
daha güç görünmesi için hiçbir neden yoktur. 5. At vero mhil hic utilius quacri
5. Ama burada insan bilgisinin ne olduğunu ve ne düze­ potest, quant quid sit humana cogni-
tio et quousque extendatur. Ideoquc
ye dek genişlediğini araştırmaktan daha yararlı hiçbirşey
nunc hoc ipsum unica quaestione
olamaz. Böylece tam bunu daha önce ortaya koyduğumuz complectimur. quam | omnium pri­
[398] | Kuralların yardımıyla öncelikle araştırılması gerektiğine mant per régulas jam ante traditas exa-
inandığımız tek bir soruda toparlıyoruz. Bu araştırma ger­ m inandam esse ccnscinus; idquc
semel in vita ab unoquoque ex iis, qui
çeklik için en küçük bir sevgi duyan herkes tarafından tamillum amant veritatem, esse faci­
yaşamda en az bir kez yapılmalıdır, çünkü bu sorunun endum: quoniam in illius investigati­
araştırılmasına bilmenin gerçek aletleri ve bütün yöntem o n vera instrumenta scicndi et tota
m ethodus continctur. Nihil au le ni
katılırlar. Ama hiçbirşey bana birçoklarının yaptığı gibi
mihi videtur ineptius, quam de na­
doğanın gizleri üzerine, göklerin buraçja aşağıda yeryüzü turae arcanis, cociorum in hacc
üzerindeki etkileri üzerine, gelecekteki şeyleri önceden inferiors virtute, rerum futurarum
bilme ve benzeri noktalar üzerine gözupek tartışm alara praedictione, et similibus, ut multi
faciunt, audactcr disputarc, et ne qui-
girenlerin ve bunu daha insan usunun bunların çözümü dem tarnen unquam, utrum ad ilia
için yeterli olup olmadığını bile sbrmaksızın yapanların invenienda humana ratio sufficiat,
davranışından daha uygunsuz görünmez. Ve sık sık dışı­ quacsivisse. Ncque res ardua aut dif-
ficilis videri de bel, cjus, quod in nobis
mızda ve bize bütünüyle yabancı olan şeyler üzerine bile
ipsis sentimus, ingenii limites defini-
hiç kuşku duymadan yargıda bulunurken, bizim kendimiz­ re, cum saepe de illis ctiam, quac ext­
de olduğunu duyumsadığımız o anlığın sınırlarını tanım­ ra nos sunt et valde aliéna, non
lamanın da böylesine zorlu ve güç bir iş gibi görülmemesi dubitemus judicare. Ncque immen*
sum est opus, res omnes in hac uni-
gerekir. Ne de, şeylerin anlığımızın yoklamasına tek tek vcrsitaïc contentas cogitationc vctlc
nasıl konu olduklarını görebilm ek için, bu evrende kapsa­ com plccti, ut, quom odo singulac
nan herşeyi düşüncede kucaklama işi öylesine olağanüstü mentis nostrae examini subjcctac si ni,
agnoscamus: nihil cnim tam multip­
büyük bir görevdir; çünkü lıiçbirşöy yukarıda betimlenen
lex esse potest aut dispersum, quod
ve onu pekin sınırlar içersine kuşatmaya ya da bir dizi baş­ per illani, de qua cgimus. enumerati*
lık altında düzenlemeye yönelik sıralama yönteminin çaba­ oncm ccrtis lim itibus circumscritfi
larını yenecek denli çok yanlı ya da dağınık olamaz. Ama atquc in aliquot capita disponi non
possit. Ut autem hoc experiamur, in
bunu sınayabilmek için ünümüzdeki problemde ilk olarak
quaestione proposita prim o, quidqu-
ona ait herşeyi iki bölüme ayırırız; çünkü ya bilgiye yete­ id ad tllam pcrtinct, in duo membra
nekli olan bizimle, ya da bilinebilecek şeylerle ilgili olma­ dividimus: referri cnim debet, vei ad
sı gerekir; ve bu ikisini ayrı ayrı tartışacağız. nos, qui cognitionis sumus capaees.
vcl ad res ipsas, quae cognosci pos­
6. Kendimizde yalnızca anlağın bilmeye yetenekli oldu­ sum; quac duo separatim discutimus.
ğunu görürüz; ama anlak öteki üç yeti, eş deyişle imgelem, 6. Et quidem in nobis advertimus,
duyu ve bellek tarafından ya desteklenebilir ya da engelle­ solum intcllcctum scicntiac esse capa-
ccm; sed a tribus aliis facultatibus
nebilir. Öyleyse bu yetileri sırayla yoklamamız gerekir, hanc juvari posse vcl impediri, ncm-
[399] öyle ki her birinin nerede bir | engel olabildiğini görüp pe ab imaginationc. sensu, et memo­
kendimizi buna karşı kollayabilelim, ya da yararlı olabil­ ria. Vidcndum est igitur ordinc, quid
dikleri yerde tüm kaynaklarını kullanım a koyabilelim. singulae ex his facultatibus obesse
possini, ut | caveamus, vel prodesse.
Buna göre, sorunumuzun bu ilk bölümü sonraki Önerme­ ut omnes illarum copias impendamus.
de gösterileceği gibi yeterli bir sıralama aracılığıyla tartı­ Atquc ita hacc pars per sufficicntem
şılacaktır. enum erationem c rit discussa, ut
ostendetur in sequenti proposilione.
7. İkinci olarak, yalnızca anlak ile ilgili oldukları ölçü­
7. Vcntcndum deinde ad res ipsas,
de irdelenmeleri gereken şeylerin kendilerine geliyoruz; quac tantum spcctandae sunt prout ab
bu anlamda onları en yüksek düzeyde yalın doğalı ve kar- intellcctu attinguntur; quo sensu divi-

86
KURAL IX (GÖRÜŞ KESKİNLİĞİNİN GELİŞİMİ]

dimus illas in naiuras maxime simp- maşık ve bileşik doğalı olanlar olarak ayırırız. Yalın doğa­
lices. ci in complcxas sive composi­
tes. Ex simplicibus nullae esse
lar ya tinsel [spirituales] ya da cisimsel [corporeus] ya da
possum, nisi vel spiriiuales, vel cor- hem tinsel hem de cisimsel olm alıdır; son olarak, bileşik
poreae. vel ad uiruinquc pertinentes; olanlar durum unda anlağın onlara ilişkin herhangi birşeyi
deniquc ex compositis alias quidem belirleyebileceği yargısında bulunmadan önce bileşik olarak
intellcctus tales esse cxperitur. an-
tcquam de iisdem aliquid determinate görgülcdikleri [experitur], ama b ir de kendisinin bileştir­
judicet. alias autem ipse componit. dikleri vardır. T üm bunlar onikinci Ö nerm ede uzunlam a­
Quae omnia fusius exponentur in sına açım lanacak ve o rada yalnızca bu sonuncular, e.d .
duodecima propositione, ubi dc-
anlağın kendisi tarafından bileşıirilenler durum unda yan­
monstrabitur falsitaicm nullam esse
posse, nisi in his ultimis quae ab lışın olanaklı o lduğu tanıtlanacaktır; bu nedenledir ki
intcllectu componuntur, quas idcir- bunları daha öte ayıracağız—b ir yanda, en yalın olan ve
co adhuc distinguimus in illas, quae kendilerinde bilinen doğalardan çıkarsanabilir olanlar ola­
ex simplicissimis naturis et per se
cognilis deducuntur. de quibus in tolo rak (ki bunları sonraki kitabın bütününde inceleyeceğiz),
sequent! libro tractabimus, cl illas. ve öte yatıda, şeyler açısından bileşik olduklarını görgüle-
quae alias ctiam pracsupponuni, quas diğim iz başkalarının varoluşunu öngerektirenler olarak (ki
a parte rci composiias esse expcri-
bütün bir üçüncü kitabı bunları açımlamaya ayıracağız).
mur, quibus cxponendis tcrtium lib-
rum integrum destinamus. 8. Ama aslında bu İncelemenin bütününde gerçekliğin
8 . Et quidem in toto tractatu cona- bilgisi için insanlara açık olan tüm yolları öylesine sağın
bimur vias ontnes, quae ad cognitio- olarak izleyeceğiz ve öylesine kolayca sergileyeceğiz ki, bu
nem veritatis hominibus patent, tam
accurate perscqui et tam faciles cx-
yöntem in bütününü eksiksiz olarak öğrenen herhangi bir
hibere. ut quicumquc hanc totam insan, ansal yeteneği ne denli ortalam a olursa olsun,
methodum perfectc didicerit, quan- gerçek liğ e götü ren | hiçbir yolun başka herkese kapalı [400]
tumvis mediocri sit ingenio, videat
olm adıkça ona da kapalı olm adığını, ve bundan böyle bil­
tamcn nullas omnino sibi | potius
quam caeteris esse intcrclusas, ni- gisizliğinin ne anlığındaki b ir eksikliğe ne de yordamına
hilque amplius se ignorare ingenii [ara] bağlı olm adığını görebilecektir. Ama anlığını belli bir
defcctu vel artis. Sod quoties ad ali- sorunun bilgisi üzerine ne denli sık yöneltirse, ya tam ola­
cujus rci cognilioncm mentcm app-
rak başarılı olacak, ya da başarının onun gücü içinde
licabit, vel illam omnino reperiet, vel
ccrte ab aliquo cxpcrimento pcndcrc olm ayan b ir deneye bağım lı olduğunu anlayacak, ve bu
perspicict, quod in sua potcstatc non durum da orada durup kalmak zorunda olm asına karşın bu
sit, ideoquc non culpabit ingenim nedenle anlığını suçlamayacaktır; ya da, son olarak, iste­
suunt, quamvis ibi sistcre cogatur.
vel deniquc rcm quacsitam omncm nen şeyin insan anlığının bilme yetisini bütünüyle aştığını
humani ingenii captum exccdcre de- gösterebilecek, ve dolayısıyla bu yüzden kendini daha az
monstrabit, ac proinde non sc idcir- bilgisiz görm eyecektir, çünkü bunu öğrenm iş olm ak başka
co magis ignarum esse arbitrabitur,
herhangi birşeyin bilgisinden daha önem siz b ir bilgi
quia non minor scienlia est hoc ipsum
quam quodvis aliud cognovissc. değildir.

REGULA IX KURAL IX

O portet ingenii aciem a d res m ini­ A nltğım ızı b ütünüyle en küçiik ve en kolay şeylere karşı
m us et m axim e fa c ile s lotam c o m er- çevirmeli ve gerçekliği seçik ve duru sezgi yoluyla ayrım ­
tere, arque in illis diutiııs immorari,
sam a alışkanlığını kazanıncaya dek uzun bir şiire üzerle­
donee assuescam us veritatem distinc­
te et perspicue intueri. rinde durm alıyız.

1, Exposilis duabus intellcctus noslri


1. A n l a ğ im iz i n iki işlemini— sezgi ve tüm dengelim —
operationibus. intuitu ct dcductione,
quibus soils ad scicnlias addiscendas açımladıktan ve bilimleri öğrenmede yalnızca onlardan
utendum esse diximus, pcrgimus in yararlanmamız gerektiğini söyledikten sonra, şimdi bu ve
hac et sequent! propositione explicate, izleyen Önermede onları kullanmada nasıl daha yetkin [ap-
qua industria possimus aptiores red­
di ad illas cxcrcendas, et simul duas tııs] olabileceğimizi, ve aynı zamanda anlığın kendine özgü
praecipuas ingcnii facultatcs cxcole- iki yetisini, göriiş keskinliği [perspicacitas], e.d. tekil olgu-
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENU

ları seçik olarak sezme yetisini, ve kavrayış keskinliği [.m- re, pcrspicacitalcm scilicet, res singu-
las distincte intuendo, cl sagacitatcin.
gac'ıtas1, e.d. belli olguları başkalarından ustaca çıkarsa­
unas ex aliis artificiose dcduccndo.
ma yetisini nasıl geliştirebileceğimizi açıklamaya geçelim. 2. Et quidcm, quomodo mentis intu­
2. Ve hiç kuşkusuz ansal sezgimizi nasıl kullanacağımı­ itu sit utendum, vcl ex ipsa oculorum
zı onu gözlerimizi kullanış yolumuzla karşılaştırarak öğre­ comparatione cognoscimus: nam qui
vull mu Ita simul objecta codcm intui­
neceğiz; çünkü birçok nesneyi bir ve aynı bakışla görmeye tu rcspicere, | nihil illorum distincte
[401] [eodem intuitu respicere] çalışan biri | onlardan hiç birini vidct: ct panter, qui ad multa simul
seçik olarak göremez; ve benzer olarak birçok şeye aynı unico cogitationis actu solct attende­
nt, confuso ingcnio est. Scd Artifices
zamanda tek bir düşünce ediminde dikkat etmeye alışmış
illi, qui in minutis operibus exerccn-
birinin anlığı karışır. Ama tıpkı çok ince işlemlerde çalı­ tur, et oculorum acicm ad singula
şan ve bakışlarını dikkatle ayrı ayrı noktalara yöneltmeye puncta attente dirigent consucvcrunt.
alışmış olan ustaların böylelikle en küçük ve en ince şey­ usu capacitaicm acquirunt res quan-
tumlibcl exiguas ct subtiles pcrfecte
leri ayırdetme yeteneğini kazanmaları gibi, düşüncelerini distinguendi; ita etiam illi, qui variis
aynı zam anda çeşitli nesnelerde dağıtm ayıp tersine her simul objectis cogitationem nunquam
zaman bütünüyle en yalın ve en kolay şeyleri irdelemede distrahunl, scd ad simplicissima qua-
eque ct facillima considcranda totam
kullananlar da keskin görüşlü [perspicax\ olurlar.
semper occupant, fiunt perspicaces.
3. Ama daha güç olanı daha güzel görmek ölümlülerin 3. Est autem commune vitium Mor-
ortak bir kusurudur; ve bir şey için çok duru ve yalın bir talibus, ut quac difficilia pulchriora
neden gördükleri zaman çoğu kez hiçöirşey öğrenm edik­ vidcantur; ct plcriquc nihil sc scirc
cxislimant, quando alicujus rci causant
lerini düşünürler, ama bu arada kendilerini belli ince ve valde perspicuam et simplicent vident,
derin felsefi uslamlamalara hayranlıkta yitirirler, üstelik qui intérim sublimes quasdam ct alte
bunlar çoğunlukla hiç kimsenin yeterince iyi incelemediği petitas Philosophorum rationcs adnti-
temeller üzerine dayansalar bile; gerçekte bunlar sağlıklı rantur, ctiantsi illac ut plurimum fun-
damentis nitantur a nemine unquam
olmayan kafalardır ki, karanlığa aydınlıktan daha çok satis perspcctis. maie sani profccto qui
değer verirler. Ama belirtmeye değer ki gerçek bilgileri tenebras chariorcs habent quant Iu-
olanlar gerçekliği ister yalın isterse bulanık olan bir nes­ ccm. Alqui notandum est illos. qui
verc sciunt. acqua facilitate dignosecre
neden elde etsinler eşit kolaylıkla tanırlar; bir kez ona ula­
veritatem , sive illam ex simplici
şır ulaşm az onu benzer, tek ve seçik bir edim yoluyla subjecto, sive ex obscuro eduxerunt:
kavrarlar; bütün ayrım hiç kuşkusuz bizi birincil ve en unamquamquc enim simili, unico, et
yüksek derecede saltık olan ilkelerden başlayarak biraz distincto actu comprehcndunt, poslqu-
am scmcl ad illam pcrvcncrunt; scd
uzakla yalan gerçekliğe götürüyorsa daha uzun olması tota diversitas est in via, quac ccrtc
gereken yolda yatar. longior esse débet, si ducat ad venta­
4. Öyleyse herkesin kendini düşüncesinde aynı zaman­ ient a primis et maxime absolutis prin-
cipiis magis remotam.
da hem öylesine az sayrda hem de öylesine yalın şeyleri
4. Assuescant igitur omîtes opurtet
kucaklamaya alıştırması gerekir ki, hiçbir zaman en büyük tant pauca simul et tani simplicia cogi-
seçiklikle bildiği nesnelerinkine eşit seçikliği olan bir sez- talionc complecti, ut nihil unquam sc
(402] gide | görem ediği herhangi birşeyin bilgisini taşıdığına scirc putent, quod non acquc distinc­
te intuean|lur ac illud quod omnium
inanmayacaktır. Hiç kuşkusuz, kimileri böyle birşeye baş­ distinctissinic cognoscunt. Ad quod
kalarından çok daha büyük bir yatkınlıkla doğarlar, ama quidem nonnulli longe aptiorcs nas-
anlık öğrenme ve alıştırm a yoluyla bunun için çok daha cunlur, quant caclcri. scd artc etiam
ct cxcrcitio ingénia ad hoc reddi pos­
yatkın kılmabilir; gene de, bana öyle görünüyor ki, bura­
sum longe aptiora; unumque esl quod
da herşeyden önce özellikle vurgulanması gereken nokta maxime hic monendum mihi videtur.
herkesin kendini bilim lerden hiç birinin çok yüksek ve nempe ut quisque firmitcr sibi persu­
bulanık şeylerden değil ama yalnızca kolay ve daha açıkta adent. non ex ntagnis ct obscuris
rebus. sed ex facilibus tantum et magis
olandan çıkarsanamayacak denli gizli \occultus] olmadığı­ obviis scicntias quantuntlibct occultas
na sıkı sıkıya inandırmasıdır. esse dcduccndas.
5. Çünkü örneğin herhangi b ir doğal gücün bir ve aynı 5. Nam. e. g ., si velint examinant,
utrum aliqua potentia naturalis possit
kıpıda [//uta/u] ve hiç kuşkusuz aradaki bütün ortam [me-
codcm instanti transire ad locum dis-
diıts] içersinden uzaktaki bir noktaya geçmesinin olanaklı tantent. et per lotum medium, non sta-
olup olmadığını yoklamak istersem, böyle eylemlerin aynı tim ad magnetis vint, vcl astrorum

68
KURAL X (KAVRAYIŞ KESKİNLİĞİNİN GELİŞİMİ]

influxus, sed ne quidcm ad illuminaiio- kıpıda yur alıp alm adıklarını bulabilm ek için hem en
nis celeritatcm mentem convcrum . ut
düşünm e yetimi manyetizma kuvvetine ya da yıldızların
inquirani, utrum forte talcs actiones fiant
in instanti: hoc enim difficilius possent etkisine ya da giderek ışık hızına çevirmem, çünkü bun­
probate quam quod quacritur; sed polt- ları tanıtlam ak aradığım ız yanıtı bulm aktan daha güç
us ad motus locales corporum reflectam. olabilir; tersine, cisimlerin yerel devimleri üzerine düşü­
quia nihil in toto hoc genere magis sen-
sibilc esse polest, et advertam, lapideni
nürüm , çünkü bütün bu alanda duyulara ondan daha
quidcm non posse in instanti ex uno loco açık başka hiçbirşey yoktur. Ve görürüm ki, bir taş bir
ad alium pcrvcnirc. quia corpus cst; cisim olduğu için bir ve aynı kıpıda bir başka yere geçe­
potentiam vero, similcm illi quae lapi-
m ezken. gene de taşı devindirene benzer b ir kuvvet,
dem movet, nonnisi in instanti comtnu-
nicari. si ex uno subjccto ad aliud nuda eğer bir nesneden b ir başkasına engelsizce geçerse, tam
perveniat. Verbi g r., si quantumvis lon- olarak aynı kıpıda iletilebilir. Ö rneğin, eğer herhangi b ir
gissimi baculi unam extremitatem move- uzunluktaki bir çubuğun bir ucunu devindirirsem, çubu­
am. facile concipio potentiam. per quam
ğun o ucunu devindiren gücün b ir ve aynı kıpıda zorun­
ilia pars baculi tnovetur. uno et codem
instanti alias etiam omnes ejus partes lu olarak tüm başka parçaları da devindirdiğini kolayca
necessario movere, quia tune communi- anlarım , çünkü o zaman kuvvet engelsizce iletilir ve her­
catur nuda. neque in aliquo corpore exis-
hangi b ir cisim de, örneğin onu yanısıra çeken taşta
lit, ul in lapidc a quo dcrcralur.
6. Eodent modo, si agnosccrc vclim,bulunmaz.
quomodo ab una et cadcm simplici cau­ 6. Aynı yolda, eğer bir ve aynı yalın nedenin nasıl aynı
sa contrarii sitnul effcctus possint | pro- zamanda aykırı etkiler | üretebildiğim bilmeyi istersem, [4031
duci. non phartnaca a M cdicis ntutuabor.
doktorların belli sıvıları dışarı atan ve başkalarını tutan
quae humores quosdam cxpcllant, alios
rctineant; non de Luna hariolabor, illam ilaçlarını ödünç almaya yönelmem; ne de ayın ışığı ile
per lumen calefacere. et refrigerare per ısıtması ve b ir gizli nitelik yoluyla soğutması üzerine
qualitatcm occultam; sed potius intuebor saçm a sapan şeyler söylerim ; tersine, gözlerim i ayııı
libram, in qua ident pondus uno et eodent
instanti unam lanccm elcval, dum aliant ağırlık tarafından kollarından biri yükseltilirken aynı
deprimit. et similia. kıpıda öteki indirilen terazinin üzerine vb. dikerim .

R EG U LA X KURAL X

Ut ingeıtiıtm fia t sagat. exerceri debet in Anlığa kavrayış keskinliği kazandırabilmek için başka­
iisdem quaerendis. quae ja m ab aliis ları tarafından önceden bıtlıınan şeyler üzerinde kafa
inventa sunt. el cum methodo etiam levis-
yormalı, ve insan buluşlarının en önemsizleri bile, ama
sima quaeque homimim artificia percur-
rere. s e d ilia m axim e, quae ordinem özellikle kendilerinde bir düzen açımlayan ya da varsa­
expticanl vel supponunt. yanlar, yöntenıli olarak gözden geçirilmelidir.

1 . Ö y l e b ir ansal yatkınlık ile doğm uş olm alıyım ki,


1. Eo inc faieor naium esse ingcnio, ut
summam studiorum voluptatcm non in bana her zaman en yüksek anlıksal doyumu veren şey
audiendis aliorum rationibus, sed in iis- başkalarının uslamlamalarını dinlemek değil ama bunla­
dcm propria industria inveniendis sem­ rı kendi öz çabalarım yoluyla bulmaktır. Beni daha genç­
per posuerim ; quod me unum cum
juvenem adhuc ad scicntias addiscendas liğimde kendimi bilime vermeye götüren şey yalnızca ve
allcxissct. quotics novum invcnium aliqu- yalnızca bu olduğu için, ne zaman herhangi b ir kitap
is liber polliccbatur in titulo. antcquam başlığı bende yeni b ir buluş beklentisi yaratsa, okumayı
ultcrius legerem, expcricbar utrum forte
daha öte sürdürm eden önce belli bir doğuştan kavrayış
aliquid sim ile p e r ingcniiam quandam
sagacitatcm asscqucrcr, cavebamquc keskinliği aracılığıyla benzer şeyleri başarıp başarama­
exactc, nc mihi hanc oblectaiionem innu- yacağımı dener ve kitabı apar topar okumanın beni bu
cuam festina lectio praeriperct. Quod zararsız hazdaıı yoksun bırakmamasına dikkat ederdim .
toties succcssit, ut tandem animadvcrte-
rim, me non amplius. ut cactcri solent.
Başarılarım öyle sık oldu ki sonunda bundan böyle baş­
per vagas ct caccas disqutsittoncs, fortu- kalarının genellikle yaptıkları gibi, e.d. beceriden çok
nac auxilio potius quam artis, ad renim talihe bağlı bulanık ve kör araştırm alar yoluyla gerçek-

89-
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

lige ulaşamayacağımın bilincine vardım: uzun deneyler­ veritatem pervenire, sed certas régu­
las, quae ad hoc non parum juvant.
den sonra bu araştırmalarda oldukça yardımları dokunan
ionga experiemia pcrccpissc; quibus
[404] belli kurallar buldum ve daha sonra | daha çoğunu geliş­ usus> sum postea ad | plurcs excogi*
tirmek için bunlardan yararlandım. Böylece dikkatle bu tandas, arque ira hanc totam methodum
yöntemin bütününü geliştirdim ve daha baştan tümü için­ diligem er excolui, meque omnium
maxime utilcm studendi modum ab ini­
de en verimli olan inceleme yolunu izlemiş olduğum kanı­ tio scquutum fuisse mihi persuasi.
sına sarıldım. 2. Verum, quia non omnium ingé­
2. Ama herkesin anlığı doğal olarak sorunları kendi nia tam propensa sunt a natura rebus
proprio marte indagandis, haec propo-
gücüne güvenerek araştırma eğiliminde olmadığı için, bu
sitio docct, non statim in difficiliori-
Önerme hemen daha güç ve daha çetrefil sorunlarla uğraş­ bus et arduis nos occupari oportcrc.
mamamız, tersine ilkin en kolay ve en yalın olan, ama hep­ sed ievissimas quasque artes et simp*
sinden de önce içlerinde belli bir düzenin hüküm sürdüğü ticissim as prius esse discuticndas,
illasquc maxime, in quibus ordo magis
işlemleri tartışmam ız gerektiğini öğretir—örneğin kumaş rcgnai, ut sunt artificum qui tclas et
ve kilim dokumacılarının, ya da nakış işleyen ya da iplik­ tapciia texunt, aut mulicrum quac acu
lerle sınırsız bir türlülükte nakış modelleri üreten kadın­ pingunt, vcl fila intcrmisccnt texturac
infimtis mod is variatac; item omnes
ların sanatları, ayrıca tüm sayı oyunları ve Aritmetiğe ait
numerorum lusus et quaccumque ad
olan lıerşey ve benzerleri. Çözümleri başkalarından ödünç A rithm etical« pertinent, et similiu.
alm adığım ız ama kendim iz bulduğurrfuz sürece tüm bu quae omnia mirum quantum ingénia
çabaların anlığımızı güçlendirm esi nc"harikadır. Çünkü cxcrceant, modo non ab aliis illorum
inveniionem mutuemur, sed a nobis
bu sanatlarda hiçbirşey gizli kalm adığı için, ve lıerşey ipsis. Cum enim nihil in iliis mancat
insan bilgisinin sığasına ayarlandığı için, bize en büyük occultum, et tota cognitionis humanac
seçiklikle sayısız düzen gösterirler ki tümü de birbirinden capacitati aptentur, nobis distinctissi*
ayrı olmalarına karşın gene de kurallıdır, ve insan kavra­ me exhibent innumeros ordincs, omnes
inter se diversos, et nihilominus regu­
yış keskinliğinin bütünü onlara gerektiği gibi uymaktan läres. in quibus rite observandis fere
oluşur. tota consistit humana sagacitas.
3. Bu nedenleydi ki bu araştırm aların yöntemli olarak 3. Monuimusque idcirco, quaeran-
da esse ilia cum methodo, quac in istis
yürütülmesinde diretm iştik, ve daha az önemli konularda
levioribus non alia esse solct, quam
bu bütünüyle incelenen şeylerin kendilerinde varolan ya ordinis, vcl in ipsa re existentis. vol
da kaynağını inceden inceye düşünm ede bulan düzenin subtiliter cxcogitati, constans observa-
değişmez gözleminden oluşur. Örneğin anlamı bir şifre­ tior ui si velimus legere scripturam
ignotis characterihus vclatam, nullus
nin arkasında gizlenen bir yazıyı okumak istersek, bura­ quidem ordo hic apparct, sed tamen
da bir düzenin görünm emesine karşın gene de imgesel bir aiiqucm fingemus, (uni ad examinati-
düzen yaratırız, ve bunu hem tek tek harfler, sözcükler ya da omnia pracjudicia, quac circa sin-
gulas notas, aut verba, aut scnicntias
da tümceler konusunda taşıyabileceğimiz tüm önyargıları
habcri possum; tum | ctiam ad ilia ita
[405] sınayabilmek için, | hem de onları toparladığımız zaman disponenda, ut per enum erationem
onlardan çıkarsayabileceğimiz herşeyi sıralayabilecek bir eognoscamus quidquid ex illis potest
yolda düzenleyebilm ek için yaparız. Böyle durum larda deduci. Et maxime cavendum est, ne
in similibus casu et sine arte divinan-
herşeyden çok rasgele ve yönıenısiz bir yolda tahminlerde dis tempus teramus: nam etiamsi ilia
bulunarak zamanımızı boşa harcamamaya dikkat etm eli­ saepe inveniri possunt sine artc, cl a
yiz; çünkü çözüm ün sık sık yöntem olm aksızın şanslı fciicibus interdum fortassc cclchus.
quam per methodum, hebetarent tamen
insanlar tarafından belki de kimi zaman yöntemle oldu­
ingenii lumen, et ita puerilibus et vanis
ğundan da çabuk bulunabilmesine karşın, gene de böyle assucfaccrcnt, ut postea sem per in
bir işlem yolu anlığın ışığını zayıflatarak insanları boş ve rerum superficicbus hacrcret, neque
çocuksu olana alıştırabilir, ve böylece daha sonra anlıkla­ inicrius posset pcnctrarc. Sed ne inte­
rim incidamus in errorcm illorum. qui
rı şeylerin yüzeyine sarılarak onun altına işleme yeteneği­ tantum rebus seriis et altioribus cogi-
ni yitirir. Ama bu arada kendilerini yalnızca yüksek ve tationcm occupant, de quibus post
ciddi şeylere verip te yıllarca zahmetten sonra umudettik- multos luborcs nonnisi confusam acqu-
irunt scientiam, dum cupiunt profun-
leri derin bilgiyi değil ama yalnızca kafa karışıklığı bulan­
dam, ln istis igitur facilioribusprimum
ların yanılgılarına da düşmemeliyiz. Bu yüzden ilkin daha cxcrccamur oportet, sed cum metho­
kolay olan şeyler üzerinde ama yöntemli olarak çalışmalı. do. ut per apertascicognitas vias, qua*

90
KURAL XI (ANLAMA YETİSİNİN GELİŞİMİ]

si ludentcs ad intimam rcrum m i d ­ ve böylece açık ve tanıdık yollarda hiç durm adan kendi­
iem semper pencirare assuescanius;
nam hoc pacio sensim poslea ci tem­ mizi sanki b ir oyun oynarm ışçasına kolayca şeylerdeki
pore supra omnem spem brevi nos eti- gerçekliğin en içine girmeye alıştırm alıyız; çünkü bu yol­
am acqua facilitate propositiones la daha sonra aşamalı olarak ve umudedebileceğimizden
plures, quae valdc difftciles apparent
çok daha kısa b ir zam anda açık ilk ilkelerden ilk bakışta
et intricatae. es evidentibus principi-
is deducerc posse scnlicmus. oldukça karışık ve güç olan birçok önermeyi eşit kolaylık­
4. Mirabuntur autem fortasse non- la çıkarsayabileceğim izi göreceğiz.
nulli. quod hoc in loco, ubi qua ratio- 4 . B urada, tekil bir gerçekliği bir başkasından çıkarsa­
ne aptiores reddamur ad veritates unas
abaliisdeducendas, inquirimus, omit-
ma yetkinliğini nasıl geliştireceğimizi araştırdığım ız y er­
tamus omnia Dialecticorum pracccp- de, Eytişim cilerin tüm ilkelerini atlamış olm amız belki de
ta, quibus rationem humanem regere birçoklarına şaşırtıcı gelecektir. Bu ilkelerle insan usunu
sc putant, dum quasdam formas dis- denetlediklerini düşünürler, çünkü onlarla tartışmaya onu
serendi praescribum, quae tarn ncccs-
sario concludunt. ut illis coriftsa ratio, zorunlu o larak öyle b ir vargıya götüren belli biçim ler
ctiamsi quodammodo ferietur ab ipsi- dayatırlar ki, eğer us kendini onların eline bırakacak olur­
U5 | illalionis evidenti et attenta con- sa, çıkarsanan önerm enin açık ve dikkatli irdelem esini
sideralione, possit tarnen interim
atiquid ccrtutn ex vi formac conclu-
askıya alıp deyim yerindeyse dinlenceye çıksa biie, | gene [406]
dere. Quippc advertimus elabi saepe de biçimin gücüyle pekin b ir vargıya ulaşabilecektir. Buna
veritatem cx istis vinculis, dum inte­ karşın belirtm em iz gerek ki, gerçeklik sık sık o zincirler­
rim in iisdem illi ipsi, qui usi sunt, den kaçıp kurtulur, ve bu arada onu yakalayabilmek için
manent irretiti, quod aliis non tarn
frequenter accidit; atque experimur. onları kullanm ış olanların kendileri onlara dolanıp kalır­
acutissima quaeque sophismata nemi­ lar ki, bu başkalarının başına böyle sık gelm ez; ve dene­
nem feie unquam pura rationc uten- yim bize en ustaca sofizm lerin yalnızca kendi usunu
tem, sed ipsos Sophistas fallere
kullanm akta olan birini genellikle solistlerin kendilerini
consucvissc.
5. Quamobrem hic nos praccipuc aldattıkları denli aldatam adıklarını gösterir.
cavcntes, ne ratio nostra ferietur, dum 5. Bu yüzden burada biz b ir şeyin gerçekliğini yoklar­
alicujus rci veritatem examinamus. ken usum uz dinlenceye çıkm asın diye özellikle dikkatli
rejicimus istas formas ut adversantes
nostro insiituto. et omnia potius adju-
olmayı istediğim iz için, o biçimleri kendi tasarımıza karşıt
menta perquirimus, quibus cogitatio olarak geri çeviriyoruz, ve bunun yerine, aşağıda gösteri­
nostra rttincatur attenta, sicul in sequ- leceği gibi, düşüncem izin dikkatini sürdürm esine yardım
entibus ostendetur, Atqui ut adhuc edebilecek lıerşeyi bulmaya çalışıyoruz. Ama şimdi o tar­
evidentius apparcat, illam disserendi
artem nihil omnino confcrre ad eog- tışma sanatının gerçekliğin keşfine ne olursa olsun hiçbir
nitionem veritatis, advertendum cst, katkıda bulunm adığının daha da açık olarak görülebilm e­
nullum posse Dialccticos syllogismum si için belirtm em iz gerek ki, Eytişim ciier ilkin gereçlerini
arte formarc, qui verum concludat,
sağlam laştırm adıkça, e.d. herhangi bir tasımda çıkarsana-
nisi prius ejusdem matcriam habue-
rint, id cst, nisi candcm veritatem, cak gerçekliğin kendisini daha şimdiden saptam adıkça,
quae in illo dcducilur. jam ante cog- doğru b ir vargıya götürecek hiçbir tasım geliştirem ezler;
noverint: unde patet, illos ipsos ex tali bu yüzden açıktır ki bu tür bir biçimden yeni olan hiçbir-
forma nihil novi pcrcipcrc, ideoque
vulgarem Oialecticam omnino esse in- şey çıkaramazlar, ve bu yüzden kaba Eytişim şeylerin ger­
utilem rcrum veritatem investigare çekliğini araştırmayı isteyenler için bütünüyle değersizdir.
cupiemibus. sed prodessc tantuinmo- Eytişim in olanaklı biricik kullanımı daha şimdiden sapta­
do mterdum posse ad rationes jam
m ış olduğum uz gerçeklikleri başkalarına zam an zaman
cogniias facilius aliis exponendas. ac
proindc illam cx Philosophia ad Rhc- daha kolay açıklamaya hizm et etm ektir; bu yüzden onu
(oricam esse transferendam. | Felsefeden D iluzluğuna aktarm ak gerekir. | [407]

R E G U L A XI KURAL XI

Postqumn aliquot propositiones si/np- E ğer b ir dizi yalın önermeyi sezgisel olarak anladıktan
lices sum us inıuiti. si ex iitis a tiquid
a liud conetudam us. u tile e st easdem
sonra onlardan h erhangi b ir vargı çıkarm ayı istersek,
conıinuo et n u llib i im errupto cogiıa- üzerlerinden sürekli ve hiçbir yerde kesintiye uğramayan
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENU

bir diişiince devimi ile geçmek, karşılıklı ilişkileri üzerine dü­ tioiiis moitt percurrere, ad mutuos
illnrum respectus refiectere, et plu-
şünmek, ve olanaklı olduğu ölçüde birçoğunu aynı zamanda ra simul. quantum fie ri potest, dis-
seçik olarak tasarlanmk yararlıdır; böylelikledir ki bilgimiz tincte concipere: ita enim et
çok daha pekin kılınır ve anlığın sığası çok yüksek bir düzey­ cognitio nostra longe certtor fit, et
maxime augetur ingenii capaciras.
de arttırılır.
1. Hic est occasio clarius exponen-
1. B urada dalıa önce üçüncü [ 3 .8 ) ve yedinci [7 .1 ] Kural­ di quac de mentis intuitu ante dicta
larda ansal sezgi | m entis ituitu] üzerine söylenenleri daha sum ad régulas tertiam et septi-
mam: quoniam ilium uno in toco
duru olarak açımlama fırsatından yararlanabiliriz. Bir yerde
deduction! opposuimus, in alio vero
14.2] onu tümdengelim ile karşıtlık içinde alırken, bir baş­ enumeration! tantum, quam défini-
kasında ise |7 . 5 ] onu yalnızca birçok ayrık şeyden yapılan vimus esse illationcm ex multis ei
çıkarsama olarak tanımladığımız sıralamadan ay ırdettik; ama disjunctis rebus collectant; simpti-
cem vero deduciioncm unius rei ex
bir şeyi bir başkasından yalın tümdengelim yoluyla çıkarsa­ altéra ibidem diximus fieri per in-
manın aynı yerde [4.2] sezgi yoluyla olduğunu söyledik. tuitum.
2. Bu böyle yapılmalıydı çünkü ansal sezgi için iki şey 2. Quod ita faciendum fuit, quia
ad mentis imuiium duo requirimus,
gereklidir. Birincisi, önerm e açık ve seçik olmalı, ve İkinci­
nempe ut propositio clarc et distinc­
si, ardışık olarak değil ama bütün olacak aynı zamanda anla­ te. deindc etiam ut tota simul et non
şılmalıdır. Ama tümdengelime gelince, eğer üçüncü Kuralda successive intclligatur; dcductio ve­
olduğu gibi, nasıl yer aldığını düşünürsek, bütün olarak aynı ro, si de ilia facienda cogitcmus ut
in régula tertia, non tota simul fie­
zamanda yer alıyor görünm ez, ama bir şeyi bir başkasından ri videlur, sed motum quendam
çıkarsayan anlığım ızın b ir tür devimini gerektirir, ve bu ingenii nostri unum ex alio inferen-
nedenle orada onu haklı olarak sezgiden ayırdetm iştik./ınıa tis involvit; atquc idcirco ibi illani
ah intuitu jure distinximus. Si vero
[4 0 8 ] eğer tümdengelimi şimdiden yer alm ış | bir olgu olarak gör­
adeandeni, ut jam facta est, | atten-
mek istersek—ki yedinci Kuralda söylediklerim izde bunu damus, sicut in dictis ad rcgulam
yapm ıştık—, o zaman bundan böyle bir devimi değil ama septim am , tunc nullum motum
dahaçok bir devimin bitişini belirtir, ve dolayısıyla yalın ve amplius désignât, sed terminum
motus, atquc idco illam per intui-
saydam Iperspicııa] olduğu zaman bize sezgi yoluyla sunul­ tum videri supponimus, quatxlo est
duğunu kabul ederiz, ama karmaşık ve karışık olduğu zaman simplex et pcrspicua, non autem
değil. Bu son durumda ona sıralama ya da tümevarım [emı- quando est multiplex et involuta;
.cui enumerationis, sive inductionis
meraıio sive indııctio] adını veririz, çünkü o zaman anlak
nomen dedimus, quia tune non tota
tarafından bütün olarak ve aynı zamanda kavranamaz, ve simul ab inteilectu potest comprc-
pekinliği bir ölçüde bellek üzerine bağım lıdır—bellek ki, hendi. sed cjus ccrtitudo quodJm-
eğer sıralanan parçaların toplamından tek bir şey çıkarsana- modo a memoria dependet, in qua
judicia de singulis partibus enu-
caksa, bunlar üzerine yargılarımız onda tutulmalıdır. meratis reuncri debem , ut ex illis
3. Bu Kuralın anlaşılması için tüm bunların ayırdedilmesi omnibus unum quid colligatur.
gerekiyordu. Ansal sezgi yalnızca dokuzuncu Kuralda, ve 3. Atquc hacc omnia ad hujus
rcgulae interpretationem erant dis­
sıralama ise yalnızca onuncuda* ele alındıktan sonra, şimdi
tin g u e ra : nam postquam noria cgit
bu Kural bu iki işlemin birbirlerini nasıl desteklediklerini ve de intuitu mentis tantum, décima
tamamladıklarını açıklar, öyle ki, bunlar bir olguyu dikkatli de cnumerationc sola, hacc cxpli-
bir sezgi ile ayrımsayan ve aynı zamanda bir başkasına geçen cat, quo pacto bac duac operano-
nes se mutuo juvent et perneiant.
bir tür düşünce devimi yoluyla tek bir sürece birleşiyor görü­ adeo ut in unam vidcamur coales-
nürler. - ccrc. per motum quendam cogita­
4. Buna çifte bir yarar yükleriz. Bir yandan, ilgilendiğimiz tions singula attente intuentis simul
vargının daha pekin bir bilgisini sağlar, ve öte yandan, anlı­ et ad alia transeuniis.
4. Cujus rei dupliccm utilitatem
ğı başka şeyleri bulmada daha yetkin kılar. Gerçekte, kendi­ designamus, nempe ad conclusio-
sine tek bir sezgi edim inde kavrayabileceğimizden daha ne ni, circa quam versamur. ccrtius
çoğunu kucaklayan vargıların pekiııliğinin bağımlı olduğunu cognosccndam, et ad ingenium aliis
inveniendis aptius reddendum
♦[“Kavrayış Keskinliğinin Gelişimi "m ele alan onuncu Kural “sıralama Quippc memoria, a qua penderc
dan söz etme/.. “Sıralama" için doğru gönderme 7 ’nci Kural olmalıdır (7.3 - dictum est certitudincm conclusio-
len daha önce sözü edilmez).] num. quac plura* com plcctuntur

92
KURAL XI [ANLAMA YETİSİNİN GELİŞİMİ]

quam uno intuitu capcrc possimus. söylediğim iz bellek, gerçi dayanıksız ve güvenilmez olsa
cum labilis sit et inrtrtna, rcvocari
da. bu sürekli ve y meleyen düşünm e devimi yoluyla yeni­
debci ct flrmari per continuum hunc
ct rcpctitum cogitationis motum: ut si lenip sağlam laştırılabilir. Böylece, eğer birçok işlem beni
per plures opcrationcs cognoverim ilkin bir ilk ve b ir ikinci büyüklük arasındaki, sonra ikinci
primo. qualis sit habiludo inter mag- ve b ir üçüncü arasındaki, dalıa sonra üçüncü ve bir d ö r­
nitudines primam ct sccundam, dcin-
de inter sccundam ct tcriiam. turn in­ düncü arasındaki, | vc son olarak dördüncü ve b ir beşinci [409]
ter tertiam cc quartam. | ac dcniquc arasındaki ilişkinin ne olduğunun bilgisine götürm üşse,
inter quartam ct quintain, non idcirco bunun beni birinci ve beşinci arasında ne tür bir ilişkinin
video qualis sit inter primam et quin-
olduğunu görmeye götürmesi gerekm ez, ne de tüm öteki
tam. nec possum dcducere ex jam cog-
nitis, nisi omnium recorder; quamoh- ilişkileri anım sam adıkça şim diden bildiklerim den onu
rem milti necessc cst illas iterata çıkarsayabitirim . Bu yüzden yapmak zorunda olduğum tek
cogitationc percurrcre, donee a prima şey görünürde belleğin hemen hemen hiçbir payı olm aksı­
ad ultimam urn celcriter transicrim,
ul fere nullas memoriae partes relinqu- zın bütünü aynı zam anda tek b ir sezgide görebilecek b ir
endo rem totam simui videar intueri. hızla birinciden sonuncuya dek geçinceye dek yineleyerek
5. Qua quidem rationc ingenii tar-düşüncem de tüm ünü taramaktır.
ditatcm emendari nemo non videt, ct 5. Bu yolda ansal yavaşlığın iyileştirilebileceğini ve sığa­
itlius ctiam amplificari capacitatcm.
Sed insupcr advertendum est, maxi- sının büyütülebileceğini herkes görür. Ama buna ek olarak
mam hujus regulac utilitatem in eo belirtm ek gerek ki, bu Kuralın en büyük yararı yalın öner­
consistcrc, quod ad mutuam simpli- m elerin karşılıklı bağımlılığı üzerine düşünerek bir bakış­
cium propositionum dcpcndcntiam
ta neyin az çok göreli olduğunu, ve onun saltık birşey ile
reflectendo. usum acquiramus subito
distinguendi. quid sit magis vel mi­ ilişkilcndirilm esini sağlayan adım ların neler olduklarını
nus rcspectivum, ct quibus gradibus ayırdetm e alışkanlığını kazanmamızdan oluşur. Ö rneğin,
ad absolutum reducatur. Ex. gr.. si eğer sürekli orantı içinde olan b ir dizi büyüklük üzerinden
percurratn aliquot magnitudines con­
tinue proportionates, ad tiacc omnia geçersem , tüm şunların üzerinde düşünürüm : Birinci ve
rcflcctam, ncmpe, pari conccptu ct ikinci, ikinci ve üçüncü, üçüncü ve dördüncü vb. arasın­
non magis vel minus facile me agnos- daki ilişkiyi bir durum da daha kolay ve bir başkasında daha
ccrc habitudinem inter primam et
güç değil ama bütünüyle benzer olan bir kavram yoluyla
sccundam, sccundam Cl tcriiam, ter-
tiam et quartam, etc., non autcm me bilirim ; buna karşı, İkincinin aynı zamanda birinciye ve
posse ram facile concipcre, qualis sit üçüncüye nasıl bağım lı olduğunu anlam ak daha güç, ve
dependcntia secundae a prima ct tcr- aynı zamanda birinciye ve dördüncüye nasıl bağımlı oldu­
tia simul, et adhuc multo difficilius
cjusdem secundae a prima ct quarta.
ğunu anlam aksa çok daha güçtür, vb. Bundan sonra bu
etc. Ex quibus dcinde cognosco, quam gözlem ler beni eğer yalnızca birinci ve ikinci verdiyse,
06 causant. si datac sint prima ct üçüncüyü, dördüncüyü vc tüm başkalarını kolayca nasıl
secunda tantum, facile possim inve­
bulabileceğimi görmeye götürür, çünkü bu tikel ve seçik
nire tcriiam et quartam, etc.. quia sci­
licet hoc fit per conceptus particulars kavram lar fconceptus p a n icu la rıts et distinetus] yoluyla
et distinctos; si rcro datac sint prima olur; buna karşı, eğ er yalnızca birinci ve üçüncü verdiyse,
etlertia tantum, non lam facile | ntcdi- | orta orantılılarını saptamak o denli kolay değildir, çünkü [410]
am agnoscam. quia hoc fieri non
bu ancak önceki ikisini aynı zamanda kendi içinde taşıyan
potest, nisi per eonceptum, qui duos
ex prioribus simul involvat. Si prima b ir kavram yoluyla olanaklıdır. Eğer yalnızca birinci ve
ct quarta solae sint datae. adhuc dif­ dördüncü büyüklükler verdiyse, bunların iki orta orantılı­
ficilius duas mcdias intucbor, quia hie sının sezgisine ulaşm ak çok daha güçtür, çünkü burada
trcs simul conceptus implicantur, adco
aynı zam anda üç kavram işe karışır, öyle ki buna g ö re
ut cx consequenti etiam difficilius
vidercturcx prima et quinta trcs mcdi­ birinciye ve beşinciye üç orta orantılıyı bulmak daha da
as invcnirc. Sed alia ratio cst quare güç görünür. Ama burada durum un böyle olmamasının bir
alitcr contingat, quia scilicet, etiamsi başka nedeni vardır, şöyle ki, burada dört kavramın bira-
hie quatuor conceptus simul juncti
sint, possum tamen scparari, cum qua­ raya gelm esine karşın bunları ayırmak olanaklıdır, çünkü
tuor per alium numerum dividatur, dö rt herhangi b ir başka sayı ile bölünebilirdir, ve böylece
adco ut possim quacrerc tertiam'solam üçüncü kendi başına birinci ve beşinciden elde edilebilir,
ex printa ct quinta, dcinde sccundam
sonra ikinci birinci ve üçüncüden, vb. Eğer kişi kendini bu
ex prima ct tertia, etc. Ad quae et simi-
lia qui rcflectcre consucvit, quotics ve benzeri d urum lar üzerine düşünmeye alıştırırsa, yeni
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

problem ler doğdukça hemen orada neyin güçlüğü üret­ novam quaestioncm exam inai, statim
agnoscit. quid in ilia pariai difficuliatcnK
tiğini, ve en yalın işlem yolunun ne olduğunu anlar; ve el quis sit om nium sim plicissim us
bunu yapabilmek gerçeğin bilgisi için en büyük desteği modus: quod maximum esi ad veritaiis
sağlar. cognilioncm adjumcntum.

KURAL XII R EG U L A XII

Son olarak, anlağın, imgelemin, duyunun ve belleğin Denique omnibus utendum est intellec-
tiim yardımını kullanmalıyız, çünkü böylelikledirki ilkin tits, imaginationis, sensus. et memoriae
auxiliis, turn a d p ro p o sitio n s simpliccs
yalın önermelerin seçik bir sezgisini elde edebilir, sonra distincte intuendas, turn ad quaesita cum
bilinmeyeni onun bulunmasını sağlayacak olan bilinen­ cognitis rite comparanda ut agnoscan-
le doğru olarak karşılaştırabilir, ve son olarak, birbir­ tur, turn ad ilia invenienda, quae ita in­
ter se debeant cotiferri, ut nulla pars
leri ile insan çabasının hiçbir parçası allanmadan
humanae industrial omittatur.
karşılaştırılması gerekenleri bulabiliriz.
1. Hacc régula concludit omnia quae
1 . B u K u r a l y u k a r ı d a s ö y l e n e n lıerş& y in v a r g ıs ın ı b il- supra dicta sunt, | ct docct in gcncrc qu­
ae in particulari crunt cxplicanda hoc
[411] dirir, | ve genel olarak bu yolda tikel olarak açıklanma­ pacto.
sı gerekeni öğretir. 2. Ad rcrum cognilioncm duo lantunt
2. Şeylerin bilgisi söz konusu olduğunda, yalnızca iki spcctanda sunt, nos scililo cet qui cog*
noscimus. ct res ipsac cognoscendac. In
nokta irdelenmelidir: bilen biz ve bilinecek şeylerin keıı;
nobis quatuor sunt facultatcs tantum,
dileri. Bizde bu amaçla kullanılabilecek yalnızca dört quibus ad hoc uii possimus, ncmpc intcl-
yeti vardır: anlak, imgelem, duyu ve bellek. Hiç kuşku­ Icclus, imaginatio. sensus, el mcinoria:
suz, yalnızca anlak gerçekliği algılama sığasındadır, ama solus intellectus cquidcm pcrcipicndae
veritaiis est capax. qui tamcn juvandus
gücüm üzün içinde olan hiçbirşeyin atlanmam ası için est ab imaginatione. sensu, ct mcinoria,
imgelem, duyu ve bellek tarafından desteklenmelidir. nc quid forte, quod in nostra industria
Bilinecek şeyler yanında üç noktayı yoklamak yeterlidir; positum sit, omittamus. Ex parte rerum
tria cxaminarc sufficil. ncmpc id primum
ilk olarak, kendiliğinden açık olan, İkincisi, b ir şeyi
quod sponie obvium est, dcindc quomo-
nasıl bir başkasından öğrendiğim i/, ve üçüncüsü, neyin do unum quid cx alio cognoscaiur. et
neden çıkarsanacağı. Bana öyle görünüyor ki, bu sırala­ dcniquc quaenam cx quibusque dcducan-
ma tam dır ve insan güçlerinin uzanabileceği hiçbirşeyi tur. Atque haec cnumcratio mihi vidotur
compléta, ncc ulla prorsus omittcrc, ad
atlamaz. quae humana industria possit exiendi.
3. Bu yüzden ilk noktaya dönerek, burada insan an­ 3. Ad primum itaquc me convcrtcns,
lığının ne olduğunu, bedeninin ne olduğunu ve anlığı optarem exponcre hoc in loco quid sit
mens hominis, quid corpus, quomodo
hangi yolda biçim olarak aldığını [informo], bütün bile­
hoc ab ilia infbrmctur, quaenam sint in
şimde bilmeye hizmet eden yetilerin neler olduklarını toto composito facultatcs rebus cognos-
ve—eğer burada bu şeylerin gerçekliğinin herkese açık cendis inscrvicnics, ct quid agant singu­
olabilmesi için önceden kabul edilmesi gereken lıerşeyi l a r nisi nimis angustus mihi vidcretur
3d ilia omnia capicnda, quae praemitten-
ele alacak kadar yer olsaydı—, her birinin tek tek neler
da sunt, antcquam harum rcrum veritas
başardığını açıklamayı isterdim. Çünkü istediğim şey possit omnibus paterc. Cupio cnim sem­
daha önce beni belli bir vargıya götüren ve başkalarını per ita scribcrc, ut nihil asseram cx iis.
[412] da inandırabileceklerini | düşündüğüm nedenlerin ken­ quae in controvcrsiam adduci soieani.
nisi pracmiscrim | easdem raiioncs, quae
dilerini bildirm edikçe, yazdığım herşeyde tartışmaya
me co deduxcrunt, et quibus existimo ali­
neden olabilecek hiçbirşey ileri sürmemektir. os etiam posse pcrsuadcri.
4. Ama şimdi bu olanaklı olmadığına göre, şeyleri bil­ 4. Scd quia jam hoc non licet, mihi
mek için bizde olan herşeyin hangi yolda görüleceğini sufficict quam brcvissimc potero cxpli-
carc, quisnam modus concipicndi illud
amacıma en uygun bir biçimde olanaklı olduğu ölçüde omnc, quod in nobis est ad res cognos-
kısaca açıklamak yeterli olacaktır. D ilerseniz şeylerin ccndas, sit maxime utilis ad mcum ins*
böyle olduğuna inanmayabilirsiniz; ama eğer gerçekli- tituium. Ncque credetis, nisi lubct, rein

94
KURAL XII [BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

ita se habere; sed quid impcdiei, quo- ğe hiçbir zarar vermeyeceklerse, tersine yalnızca herşeyi
minus casdcm su p p o sitio n s sequami-
çok daha duru kılacak gibi görünüyorlarsa, bu sayılıdan
ni, si apparcat, nihil illas ex rcrum
veritaic minucrc. sed tantum rcddcrc izlemenizin önüne ne geçebilir? G eometride b ir nicelik
omnia longe clariora, non sccus quam konusunda tanıtlam alarınızın zem inini hiçbir biçim de
in Geom etria quacdam dc quantitate zayıflatmayan belli sayıltıiar getirdiğiniz zaman tam ola­
supponilis. quibus nulla ratione
dcmonstrarionum vis infirmatur, quam-
rak aynı şeyi yaparsınız, gerçi Fizikte bunların doğası
vis saepe alitcr in Physica de ejus natu­ üzerine sık sık başka türlü düşünseniz bile.
ra scnliaiis. 5. O zaman sorunu ilk olarak şu yolda düşünm em iz
5. Concipicndum est igitur prim o, gerekir: Bedenin parçaları olmaları ölçüsünde tüm dışsal
sensus omncs externos, in quantum sum
paries corporis, cliamsi illos applice- duyularım ız bir eylem yoluyla, eş deyişle b ir yer devimi
mus ad objccia per aciionem, ncmpc per yoluyla nesnelere doğru yöneltilseler de. gene de duyum ­
moluni localem, proprie tarnen sentirc samada sözcüğün tam anlam ıyla yalnızca edilgindirler,
per passionem lanium. eadem nuionc
tıpkı b ir m ühürün balm um unda belli b ir iz bırakm ası
qua cera recipit figuram a sigillo. Nequc
hoc per analogiam dici putandum est. gibi. Ama bunun yalnızca bir andırım [aııalogiam] olarak
sed plane eodem modo concipicndum. amaçlandığı santim antali, tersine, duyumsayan bedenin
figuram externam corporis senticntis dışsal betisinin nesne tarafından değişkiye uğratılış yolu­
realiter mutari ab objecto, sicut ilia,
quae est in superficie ccrac, mutatur a nun gerçekten balmumunun yüzeyinin m ühür tarafından
sigillo. Quod non modo admiltcndum değiştirilmesi ile bütünüyle aynı olduğu düşünülmelidir.
est. cum tangimus aliquod corpus ut Bunun yalnızca dokunarak algıladığımız bir cismin betili,
figuratum, vcl durum , vel asperum .
sert, pürüzlü vb. olması durum unda değil, am a dokunma
etc.. sed ctiam cum lactu pcrcipimus
ealorem, vel frigus, ci similia: item in duyusu ile sıcaklık, soğukluk ve benzerlerini algıladığı­
aliis sensibus. ncmpc primum opacum, m ız zaman da kabul edilmesi gerekir; ve bu öteki duyu­
quod est in oculo. ita recipcrc figuram lar için de böyledir, öyle ki gözdeki ilk saydamsız yapı
imprcssam ab illum inationc variis
coloribus induta, ct primam au |rium , onda değişik renklerdeki ışık tarafından izi bırakılan bir
narium , ct linguae cutcm , objccto betiyi kazanır, | ve kulaklarda, burunda ve dilde nesne [413]
impcrviam, ita novam quoquc figuram için geçirgen olmayan ilk membran da tam bu yolla ses­
mutuari a sono, odore, ct saporc.
ten, kokudan ve tattan yeni bir beti kazanır.
6. Alque haec omnia ita concipcrc
niultum juvat, cum nihil facilius sub 6. Tüm bunları böyle kavramanın büyük yararı vardır,
sensum cadat quam ftgura: tangitur çünkü duyuların altına hiçbirşey dokunulabilen ve görü­
cnini et vidctur. Nihil autcrn falsum ex lebilen betiden daha kolay düşmez. Dahası, bu sayıltıdan
hac suppositione magis quam ex alia
quavis scqui dcmonslratur cx co, quod
başka herhangi birinden olduğundan daha çok yanlış çık­
tarn communis ct simplex sit figurac madığı beti kavramının duyulur herşeyde içerilecek denli
conceptus, ut involvatur in omni sensi- ortak ve yalın olması olgusu tarafından tanıtlanır. Örneğin
bili. Verbi gratia, colorcm supponas
rengin ne olduğu konusunda nasıl bir sayıltı getirirseniz
esse quidquid vis, tamcn cundcm extcn-
sutn esse non negabis, et per consc- getirin, uzarnlı ve dolayısıyla betili olduğunu yadsıyamaz­
quens figuratum; quid igitur scquctur sınız; o zaman verimsiz olarak yeni hiçbir kendiliği fens]
incommodi. s i, caventcs ne aliquod kabul etmemeye ya da kolayca uydurmamaya dikkat eder­
novum ens in u tilitcr adm iuam us el
temerc fingamus. non negemus quidem
sek, ve hiç kuşkusuz renk konusunda başkalarının inanç­
de colore quidquid aliis placuerit, sed larını yadsımaksızm yalnızca bir beti doğasında olm ası
tantum abstrahamus ab omni alio, quam dışında başka her özelliği soyutlarsak, beyaz, mavi ve k ır­
quod habcat figurac naturam, ct conci-
mızı vb. arasında varolan türlülüğün bu ve benzeri betiler
piamus divcrsitatem, quae est inter al­
bum, cocrulcum, rubrum, etc., veluli
illam, quae est inter has aut similes arasındaki ayrım gibi olduğunu

figuras. I ctc.? tasarlamanın bir zararı olur mu? Tüm durum lar için aynı
Idcmque de omnibus dici poccst. cum
şey söylenebilir, çünkü betilerin sonsuz çokluğunun
figurarum infinitam multiiudinem omni­ duyulur şeylerdeki tüm ayrımları anlatmak için yeterli ol­
bus rcrum scnsibilium differem iis exp- duğu açıktır.
rimendis sufficere sit ccrium.
7. İkinci o larak, dışsal duyunun nesne tarafından
7. Secundo concipicndum est, dum
sensus externus | moveiur ab objccto, devindirilirken | kazandığı betinin bedenin bir başka par­ 14141
figuram quam rccipil deferri ad aliam çasına. sağ duyu [se/ım r comnmnis] denilen parçaya ta-

95
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

şındığını, ve bunun aynı kıpıda ve birinden ötekine her­ quandani corporis partem, quae voea-
tur scusus communis, codcm instami
hangi bir olgusal kendiliğin aktarılm ası olmaksızın yer ct absque ullius entis rcali transitu ah
aldığını tasarlamalıyız—tıpkı şimdi yazarken tek tek harf­ uno ad aiiud: plane eodem modo, quo
lerin kağıda yazılmakta oldukları aynı kıpıda yalnızca nunc, dum scribo, intelligo eodem ins-
land quo singuli charactcrcs in Charta
kalemin alt ucunun devinmekle kalmaması, ama o parça­
exprimuniur, non tantuin inferiorem
da eşzamanlı olarak bütün kalem tarafından paylaşılmaya­ calami partem moveri, scd nullum in
cak en küçük bir devimin olamaması, ve bir uçtan ötekine hac vcI minimum motum esse posse,
geçen olgusal Iıiçbirşey tasarımlamasam bile tüm bu deği­ quin simul etiam in toto calarno reel-
piaiur, atquc illas om nes motuum
şik devimlerin kalemin yukarı ucu tarafından da benzer d iv ersifies eliam a supcnori ejus par­
olarak havada izlenmesi gibi. Şimdi kim insan bedeninin ie in acre designari, etiamsi nihil reale
değişik parçaları arasında bir kalemin uçları arasındakiıı- ab uno cxtremo ad aliud transmigrarc
concipiam. Quis cnim puict minorcm
den daha zayıf bir bağıntının bulunduğunu sanabilir, ve
esse connexioncm inter partes corpo­
bunu anlatmak için daha yalın bir yol nasıl düşünülebilir? ris humani, quam inter illas calami, ei
8. Üçüncü olarak, sağ duyunun bir bakıma bir mühür quid simplicius cxcogitari potest ad hoc
gibi işlev gördüğünü, ve düşlem ya da imgelem üzerine exprimendum?
8. Tertio concipiendum est. sensurn
sanki bunlar balm um undan yapılm ışlar gibi dışsal du­ communcm fungi etiam vice sigilli ad
yulardan arı olarak ve bedensel karışım olmaksızın alınan casdcm figuras vcl ideas, a sensibus ex-
beti ve ideaların izlerini bastığını düşünmeliyiz; dahası, tcrnis puras et sine corpore vemcntcs
in phantasia vel imaginatione veluti in
bu düşlemin bedenin gerçek bir parçası olduğunu ve deği­
ccra formandas, atquc hanc phantasi-
şik parçalarının birbirlerinden ayrı birçok betiler alması­ am esse vcram partem corporis cl tan-
na ve onları uzunca bir süre için korum a alışkanlığını tac m agniiudinis, ut diversae ejus
kazanm asına izin verecek bir büyüklükte olduğumu portioncs piurcs figuras ab invicem dis­
tinctes inducrc possint. illasquc diun-
düşünm eliyiz. Bu durum da yeli tam olarak bellek adı us soleant rctincre; tuneque cadem est
verilen şeydir. quae memoria appeliatur.
9. Dördüncü olarak, deviııdirici kuvvetlerin ya da sinir­ 9. Q uarto concipiendum e st. vim
motrieem sive ipsos nervos originem
lerin kendilerinin kökenlerini içinde düşlemin de olduğu
suam ducerc a ccrcbro. in quo phanta­
beyinden aldıklarını, ve tıpkı dışsal duyuların sağ duyu­ sia est, a qua ilii diversimode moveu*
yu ya da kalemin alı ucunun bütün kalemi devindirmesi tur, ut sensus com m unis a sensu
gibi düşlem in de onları çeşitli yollarda devindirdiğini externe, sive ut totus calamus a parte
sui inferiore. Quod exempiuin etiam
[415| tasarlamalıyız. Bu örnek | ayrıca'düşlcmin nasıl sinirler­ ostendit, I quomodo phantasia possit
deki birçok devim in nedeni olabileceğini de gösterir; esse causa muitorum motuum in ner­
gene de bu devimlerin imgelerini üzerinde damgalanmış vis, quorum tamcn imagines non habc-
at in sccxprcssas, scd alias quasdam.
olarak taşımaz, ama onların yerine yalnızca kendilerinden
ex quibus isti motus conscqui possint:
o devimlerin doğacağı belli başkalarını taşır; çünkü kale­ ncque cnim lotus calamus movctur, ut
min bütünü de tam olarak alt ucunun devindiği yolda pars ejus inferior, quinimo, secundum
devinmez, ya da daha doğrusu, üst parçasının bölgesinde majorent sui partem, plane diverse el
contrario motu videtur inccdcrc. Atquc
ötekinden bütünüyle ayrı ve ona aykırı bir devimde iler­ ex his intclligcrelicet, quomodo fieri
liyor gibi görünür. Bu öteki dirim lilerin tüm devimlerinin possint ontncs aliorum animalium
nasıl ortaya çıkabildiğini anlamamızı sağlar, üstelik onla­ motus, quamvis in illis nulla prorsus
rcruni cognitio, scd phantasia tantum
ra hiçbir bilgi değil ama yalnızca cisimsel bir düşlem yük-
pure corporea admittatur; item ctianu
lesek bile; yine benzer olarak kendim izde ustan hiçbir quomodo fiant in nobis ipsis operatio­
yaıdım-almadan yerine getirdiğim iz tüm işlemlerin nasıl n s iilae, quas peragimus absque ullo
ortaya çıktığını da açıklayabiliriz. ministcrio rationis.
10. Q uinto dcnique concipiendum
10. Son olarak ve beşinci olarak, şeyleri sözcüğün asıl
est. vim illam, per quam res propric
anlam ında bilmemizi sağlayan o gücün salı tinsel [pure cognoscinms, esse pure spiritualem,
spiritualem] olduğunu, ve bedenin her parçasından kanın atquc a toto corpore non minus distinc-
kemikten ya da elin gözden olduğundan daha az ayrı lam , quam sit sanguis ab osse, vcl
ntanus ah oculo, unicamquc esse, quae
olm adığını düşünmeliyiz; ister belileri düşlem ile eşza­ vcl accipil figuras a sensu commuai
manlı olarak sağ duyudan alsın, islerse beilekte saklanan­ simul cum phantasia. vcl ad illas, quae
lara yönelsin ya da yenilerini üretsin, tek bir şey olduğunu in mcmoria scrvantur. sc applicat, vel

96
KURAL XII [BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

novas format, a quibus imaginaiio ita düşünm eliyiz. İmgelem bunlarla sık sık öylesine dolar ki.
occupatur. ut saepc simul non suffi-
aynı zam anda sağ duyudan idealar almayı ya da onları
ciat ad ideas a sensu communi acci-
piendas. vcl ad casdcm ad vim bedenin doğal durum una uygun olarak deviııdirici kuvvet­
motriccm juxta puri corporis dispo- lere aktarm ayı başaramaz. Tüm bunlarda bu bilişsel kuv­
sitionem transfcrendas. In quibus vet [v/j cognoscens] b ir zaman edilgin, b ir başka zaman
omnibus haec vis cognoscens intcr-
dum patitur. intcrdum agit, et modo
etkindir, ve kimi zaman mühüre ve kimi zaman balmumu-
sigillum. modo ccram imitatur: quod na öykünür; ama bu durum da benzerlik yalnızca bir andı-
tarnen per analogiam tantum hie est rım dan öteye gitm ez, çünkü cisimse! şeyler arasında bu
sumendum. nequc enim in rebus cor-
yetiye bütünüyle benzer olacak hiçbirşey yoktur. Ve böylece
porcis aliquid om nino huic simile
invcnitur. Atquc una et cadcm est vis, kendini aynı zamanda imgelem ile birlikte sağ duyu üzeri­
quae, si applicet sc cum imaginatio- ne | yönelttiği \applico] zaman, eyleminin görme, dokun­ 1416]
nc ad sensum commu | ncm. dicitur ma vb. olduğu söylenen şey b ir ve aynı kuvvettir; eğer
videre, tangere, etc.; si ad imagina-
lioncm solam ut divcrsis figuris indu-
kendini yalnızca imgeleme yöneltiyorsa, bunun değişik
tam, dicitur rcminisci; si ad candem betiler üstlenm esi ölçüsünde, anım sadığı söylenir; eğer
ut novas flngat, dicitur imaginari vel yeni izlenim ler üretmek için imgeleme dönüyorsa, imgele­
concipcre; si denique sola agat, dici­
diği ya d a tasarladığı \imaginari vel concipere] söylenir;
tur iniclligcre: quod ultimum quomo-
do Hat. fusius exponent suo loco. Et son olanak, eğer yalnız başına davranıyorsa, anladığı [intel-
cadcm ctiam idcirco juxta has functi- ligere] s»ylenir; bu sonucunun nasıl olduğunu kendi yerin­
oncs divcrsas vocatur vcl intellectus de ayrıntılı olarak açıklayacağım. Şimdi bu çeşitli işlevlere
purus. vcl im aginatio. vcl memoria,
göre a rı anlak, ya da imgelem, ya da bellek, ya da duyu
vel sensus; proprie autcm ingcnium
appellatur, cunt modo ideas in phan- denilen şey aynı yetidir; düşlemde yeni idealar oluşturdu­
tasia novas formal, modo jam factis ğu ya d a daha şimdiden oluşturulm uş olanlara yöneldiği
incumbit', considcramusque illam ut
zam an, ona sözcüğün tam anlam ıyla anlık [ingenium]
divcrsis istis opcrationibus aptam,
atque horum nominum dislinctio eril denir. O nu yukarıdaki çeşitli işlemlere yetenekli görürüz,
in sequentibus observanda. Ilis ve bu terim ler arasındaki bu ayrım izleyeceklerimizde göz
autcm omnibus ita conceptis, facile önünde tutulmalıdır. Ama tüm bunları kavradıktan sonra,
colligct altentus Lector, quacnum
dikkatli okur her bir tikel yetiden hangi yardımın beklen­
petenda sint ab unaquaquc facultatc
auxilia, cl quousquc hontinum in- mesi gerektiğini ve anlığın eksikliklerini gidermede insan
dustria ad supplendos ingenii defee- çabasının 11e denli arttırılabileceğini kolayca çıkaracaktır.
tus possit extendi. 11. Ç ünkü, anlak imgelem tarafından devindirilebildiği
11. Nam cum intellectus moveri
possit ab imaginationc, vcl contra ya da evrik olarak kendisi onun üzerinde etkide buluna­
agcre in illam; item imaginatio agc- bildiği için, ve benzer olarak imgelem duyuları nesnelere
rc possit in sensus per vim motricem yöneltebilmek için onlar üzerinde devindirici kuvvet aracı­
iilos applicando ad objccta, vcl cont­
lığıyla etkide bulunabildiği için, ya da evrik olarak üze­
ra ipsi in illam, in qua scilicet cor-
porum imagines depingunt; memoria rinde cisim lerin imgelerini betimleyebilmek için duyular
vero, ilia saltern quae corporea est imgelem üzerinde etkide bulunabildikleri için; am a öte
et sim ilis recordationi bruiorum , yandan, bellek, en azından cisimsel olan ve hayvanlardaki
nihil sit ab imaginationc distinctum:
certo concludilur, si intellectus dc
anımsamanın benzeri olan şey hiçbir bakımdan imgelem­
ill is agat, in quibus nihil sit corpo- den ayrı olmadığı için, tüm bunlardan güvenle şu vargıyı
rcum vcl corporco simile, ilium non çıkarabiliriz ki, eğer anlak içlerinde cisimsel ya da cisirn-
posse ab illis facultatibus adjuvari;
sele benzer hiçbirşeyiıı olmadığı sorunları ele alıyorsa, o
scd contra, ne ab iisdent impediatur,
esse arccndos sensus, atquc intagi- yetilerin yardımını görm ez; ama tersine, onlar tarafından
nationem, quantum fieri poterit, om­ engellenm em esi için, duyular yasaklanmalı ve imgelem
ni imprcssione distincta exuendam. olanaklı olduğu ölçüde tüm seçik izlenimlerden [oıımi imp-
Si vero intellectus cxam inandum
aliquid sibi proponat, quod rcferri
ressione distincta] sıyrılmalıdır. Ama eğer anlak bedenle
possit ad corpus, ejus idea, quam ilişkilendirilebilen birşeyi yoklamayı amaçlarsa, imgelem­
poterit distinctissi|m e, in imagina- de o şeyin olanaklı olduğu ölçüde seçik | bir ideası oluştu­ [417]
lione est forntanda; ad quod commo-
rulmalıdır; ve bunu en uygun bir yolda yapabilmek için, bu
dius praestandum, res ipsa, quam
haec idea rcpracscntabit, sensibus idcanın temsil edeceği şeyin kendisi dışsal duyulara sunul­
axicntis est exhibenda; nequc plura m alıdır; ve anlak tikel şeylerin seçik bir sezgisini elde
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

etmeyi istediği zaman, ona bundan daha çoğunun hiçbir iniellcctum juvarc possunt ad res sin-
gutas distincte imucndas. Ut vcro ex
yararı yoktur. Buna karşı, sık sık yapılması gerektiği gibi,
plurihus simul coilectis unuin quid
eğer bir şeyi birçok şeyden çıkarsamayı isterse, şeylerin dcducat, quod saepe faciendum est.
idealarından şimdiki dikkati gerektirmeyen lıerşey uzak- rcjiciendum est ex rcrum ideis quidqu-
laşttrılmalıdır, çünkü böylelikle geriye kalanlar bellekle id praescnlcm attentionem non requiret,
ut faciiius reliqua possint in memoria
daha kolayca tutulabilecektir; öyleyse buna uygun olarak rctineri; atque codcm modo, non tune
dışsal duyulara şeylerin kendileri değil ama onların yeri­ rcs ipsae sensibus externis erunt pro-
ne belli kısaltma imleri sunulmalıdır ki, bunlar, belleğin ponendae, sed potius com pendiosac
quaedam illarum figurae. quac. modo
zayıflamasını engellemede yeterli olmaları koşuluyla, ne
sufficiant ad cavendum memoriae lap-
denli kısa olurlarsa o denli uygun olacaklardır. Ve bana sum, quo breviores. eo commodiores
öyle görünüyor ki tüm bunlara dikkat eden herkes Kura­ existent. Atque hacc omnia quisquis
lımızın bu bölümü ile ilgili hiçbirşeyi atlamayacaktır. observabit, nihil omnino rnihi videbi-
lur corum, quac ad hanc partem perti­
12. Şimdi görevimizin ikinci bölümünün üzerine gide­ nent. omisisse.
rek yalın şeylerin kavramlarını \simplicittm rerunı notio- 12. Jam ut quoquc secundum aggre-
nes] onlardan bileştirilen kavramlardan tam olarak ayır- diamur, ct ut accurate distinguam us
simplicium rerum notioncs ab itlis quac
deımek, her iki durum da da yanlışa karşı uyanık olmak
ex iisdem componuntur, ac videamus
için onun nerede yatabileceğim açıkça,görmek, ve dikka­ in utrisque, ubinam falsitas cssc pos-
timizi yalnızca pekinlikle bilinebilen şeylere yöneltmek sit, ut caveamus, ct quaenam certo pos-
için, burada da yukarıdaki gibi belki de herkes tarafından sint cognosci. ut his soiis incubamus:
hie loci, qucmadmodum in supcriori-
kabul edilmeyecek kimi sayıltılar getirmek zorundayız. bus, quacdam assumenda sunt, quae
Gene de, onların Gökbilimcilerin fenomenlerini betimle­ fortasse non apud omncs sunt in con-
mede yararlandıkları imgesel dairelerden daha olgusyl fcsso; sed parum refert, ctsi non mngis
vera cssc credantur, quam circuit illi
olduklarına inanılmamasınm pek önemi yoktur, yeter ki
imaginabiles. quibus Astronomi phae-
onların yardımıyla herhangi bir şeye ilişkin hangi bilgi­ nomcna sua describunt, modo illorum
nin doğru, hangisinin yanlış olabileceğini tam olarak ope. qualis dc qualibct re cognilio vcra
[418] ayırdedelim. | esse possit aut falsa, distinguais. |
13. Dicimus igitur primo, aliter spcc-
13. Böylece ilk olarak belirtmemiz gereken nokta tekil tandas cssc res singulas in ordinc ad
şeyleri bilgimizle ilişki içinde alırken, onları gerçek varo­ cognitionem nostram . quarn si dc iis­
luşlarında irdelerken olduğundan başka bir düzende g ö r­ dem loquamur prout revcra cxistunt.
Nam si. verbi gr., considercmus aJiqu-
m em iz gerektiğidir. Çünkü örrttfğiu uzamlı ve betili
od corpus extensum et figuratum, fate-
herhangi bir cismi irdelerken, hiç kuşkusuz onun kendi bimur quidcm illud a parte roi esse quid
bakış açısından bir ve yalın olduğunu kabul edeceğiz; unum et simplex, neque cnim hoc Sbn-
çünkü bu anlamda onu cisimsel doğa, uzam ve betiden su compositum dici posset ex natura
corporis, cxtensione, et figura, quoni-
bileşmiş olarak göremeyiz, çünkü bu öğeler hiçbir zaman
am hac partes nunquam unae ab aliis
birbirlerinden ayrı olarak varolmuş değildirler; ama an­ distinctae cxstitcrunt; respcctu vero
lağımızla ilişki içinde ona bu üç doğadan oluşm uş bir intellcctus nostri compositum quid cx
illis tribus naturis appcllamus, quia pri*
bileşik deriz, çünkü her üçünün de bir ve aynı nesnede
us singulas separatim intellexim us.
aynı zamanda bulundukları yargısında bulunabilmemiz­ quam poluimus judicarc, illas trcs in
den önce onları ayrı ayrı düşünm üşüzdür. Bu yüzden uno et eodcm subjccio simul invcniri.
burada şeyleri yalnızca anlağımızın onları algılaması ile Quamobrcm hic nos de rebus non agen­
tes, nisi quantum ah intellectu percipi-
ilişki içinde ele aldığımız ölçüde, yalnızca bilgileri anlık untur. illas tantum simplices vocamus,
tarafından daha seçik olarak bilinen başka bilgilere quarum cognitio tam perspicua et dis-
çözümlenemeyecek denli saydam ve seçik olanlara yalın tincta est. ut in plures magis distincte
diyeceğiz; beti, uzam, devim vb. bu türdendir; geri kalan cognitas mcntc clividi non possint; tales
sunt figura, extensio, m otus, etc.;
tüm başkalarım belli bir yolda bunlardan bileşmiş olarak rcliquas autcm omncs quodammodo cx
tasarlarız. Bu öylesine evrensel olarak alınm alıdır ki, his cotnpositas esse concipimus. Quod
kimi zaman soyutlama yoluyla yalın doğaların kendile­ adeo generaliter est sum endum , ut
ncquidem excipiantur iliac, quas imcr-
rinden elde ettiğimiz şeyler bile dışarda bırakılmamalıdır,
dum cx simplicibus ipsis abstrahimus.
örneğin betinin uzamlı bir şeyin sınırı olduğu söylenir­ ut fit, si dicamus figuram esse tcrnu-
ken olduğu gibi, çünkü sınır terim i ile beti terim i ile num rei extcnsac, concipicntes per ter-

98
KURAL XII [BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

minum aliquid magis generate quam per olduğundan daha evrensel birşey tasarlanır ve böylece
figurain, quia scilicet diet potest etiam
sürenin bir sınırından, devimin b ir sınırından vb. söz
terminus durationis, terminus motus, etc.
Tunc cnim, etiantsi termini significatio edilebilir. Başka bir deyişle, gerçi sınırın anlamı betiden
a figura abstrahalur, non tamcn idcirco soyutlansa bile, gene de bu yüzden betiden daha yalın
magis simplex vidcri debet quain sit figu­ olarak görülm em elidir; tersine, | başka şeylere yükleın- [419|
ra. sed potius. cum | aliis etiam rebus
tribuatur. ut cxtrcmitati durationis vcl
iendiği için, örneğin betiden bütünüyle ayrı şeyler olan
motus. e tc.. quae res a figura loto géné­ bir sürenin ya da bir devimin uçlarına olduğu gibi, bun­
ré différant, ab his etiam debuit abslra- lardan da soyutlanm alıdır ve dolayısıyla kendilerine
hi, ac proindc est quid compositum ex
ancak ikircim li olarak [aequivoce\ uygulanabileceği
pluribus naturis plane diversis, et qui-
bus non nisi acquivoce applicatur. bütünüyle ayrı birçok doğadan oluşan bir bileşiktir.
14. Dicinrus secundo, res illas, quae 14. İkinci olarak diyoruz ki. anlağımız açısından yalın
respeetu intcllectus nostri simplices di- denilen şeyler ya salt anlıksal, ya salt özdeksel, ya da
cuntur. esse vcl pure intcllectualcs, vel
pure m aterialcs, vcl communes. Pure
ortaktırlar [comnmnes]. Anlağımızın herhangi bircisim -
intcllectualcs illae sunt, quae per lumen sel imgenin yardımı olmaksızın belli bir doğuştan ışık
quoddam ingenitutn, et absque ullius aracılığıyla bildiği şeyler arı anlıksaldır; bunlardan belli
imaginis corporcac adjuincnto ab intel-
bir sayıda bulunduğu kesindir; ve bize bilmenin, kuşku­
lectu cognoscuntur; taies cnim nonnul-
las esse ccrtuni e st, nee ulla fingi potest nun, bilgisizliğin ve benzer olarak istencin isteme olarak
idea corporea. quae nobis repraesentet, adlandırılm ası olanaklı eylem inin ve benzerlerinin ne
quid sit co gnitio. quid dubium , quid olduğunu temsil edecek herhangi bir cisim ideası oluş­
ignorantia. item quid sit voluntatis actio,
quam volitioncm liceat appellant, et simi-
turmak olanaksızdır. Gene de tüm bu şeylerin doğru b ir
tia; quae lamen omnia rcvera cognosci- bilgisini taşırız, ve bu öylesine kolaydır ki bunun için
mus, atque tarn facile, ut ad hoc sufficiat, gereken tek şey Ustan bir pay alm ış olmaktır. Yalnızca
nos rationis esse participes. Pure matc-
cisimlerde olabildiklerini bildiğimiz şeyler, örneğin beti,
riales iliac sunt, quae non nisi in corpo-
ribus esse cognoscuntur. ut sunt figura, uzam, devim vb. arı özdekseldir. Son olarak hiçbir ayrım
extensio. motus. etc. Dcnique commu­ olmaksızın kimi zaman cisimse! şeylere, kimi zamansa
nes diccndae sunt, quae modo rebus cor- tinlere yüklenenlere ortak denmelidir, örneği varoluş,
porcis. modo spiritibus sine discrimine
tribuuniur, ut cxislcntia, unitas, durali-
birim , süre ve benzerleri. Buraya ortak kavram ları da
o, ct simiiia. Hue etiam rcfcrendac sunt kalmalıyız ki, bunlar öteki yalın doğaları birbirleri ile
communes iliac notiones, quae sunt vclu- birleştiren bağlara benzerler ve uslamlama yoluyla elde
ti vincula quaedamad alias naturas simp­
ettiğimiz tüm vargılar onların kanıtları [evidentia] üze­
lices inter sc conjugcndas, et quaram
cvidcnlia nititur quidquid ratiocinando rine bağımlıdır; örneğin, bir üçüncüye benzeyenler b ir­
concludim us; lu e scilicet: quae sunt birlerine benzerler; ya da, bir üçüncü ile aynı yolda
eadcm uni tertio, sunt eadern inter se; ilişkili olamayan şeyler aralarında bir ayrını taşırlar, vb.
item, quae ad idem tertium codent modo
refcrri non possum, aliquid etiam inter
Ve hiç kuşkusuz bu ortak kavramlar arı anlak | tarafın­ [420]
se habent divcrsum. etc. El quidem Itac dan [dolaysızca], ya da kendisi özdeksel şeylerin imge­
communes possum vcl ab intcllcctu puro lerini sezgisel olarak ayrımsadığı zaman bilinebilirler.
| cognosci, vcl abeodem imagines reram 15. Ama o yalın doğalar arasında bizim tarafımızdan
matcrialium iniucnie.
15. C aetcram . inter has naluras simp­ anlaşıldıkları ölçüde onlara karşılık düşen yoksunlukla­
lices placet etiam numerarc carundem rı ve olumsuzlamaları da saymalıyız, çünkü yokluğun ya
privationes et ncgationcs, quatenus a da bir kıpının ya da dinginliğin ne olduğunu sezgisel ola­
nobis intclliguntur. quia non minus vcra
rak ayrımsamamı sağlayan şey de tıpkı varoluşun ya da
cognitio est, per quam intueor, quid sit
nihil, vel instans, vcl quies, quam ilia, sürenin ya da devimin ne olduğunu bilmemi sağlayanla
per quam imelligo quid sit existcntia. vcl eşit ölçüde doğru b ir bilme edimidir. Sorunu bu yolda
duratio, vel motus. Juvabitque hie con- anlamak bize daha ileride bileceklerimizin tüm geri kala­
cipiendi modus, ut dcinceps possimus di-
cerc rcliqua omnia, quae cognosccmus,
nının bu yalın doğalardan bileşim yoluyla oluştuğunu
ex istis naturis simplicibus esse contpo- söyleme olanağını verecektir; böylece örneğin bir beti­
Sita; ut si judiccnt aliquam figurant non nin devinmediği yargısında bulunursam, belli bir anlam­
ntovcri, dicam meam cogiiationcm esse
da düşüncemin bir beti ve dinginlik bileşimi olduğunu
aliquo modo compositam ex figura et
quiete, et sic de cacteris. söyleyeceğim; ve bu başka durum larda da böyledir.
16. Dicimus tertio, naturas illas simp- 16. Üçüncü olarak, tüm bu yalın doğaların kendilerin-

99
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

de bilindiklerini ve hiçbir zaman herhangi bir yanlışlık liccs cssc omncs per se notas, et nun-
kapsamadıklarını söylüyoruz. Bunu göstermek kolaydır, quam ullam falsitatcm cominere. queuj
facile ostendetur, si distinguamus illam
yeter ki anlağımızın şeyleri sezgisel olarak ayrımsamasını facultatcm intellectus. per quant res
ve bilmesini sağlayan yetisini, doğrulayarak ya da yad­ intuetur et cognoscit, ab ea qua judicat
sıyarak yargıda bulunm asını sağlayan yetisinden ayır- affirmando vel negando; fieri enim po­
test, ut ilia quac revera cognoscimus,
dedelim; çünkü olabilir ki gerçekten bildiğimiz şeyleri putemus nos ignorare, nempe si in illis
bilmediğimizi sanabiliriz, örneğin böyle şeylerde sezgi­ practcr id ipsum quod intuemur, sive
sel olarak ayrım sadığım ızın ya da düşünm ede dokun­ quod auingimus cogitando, aliquid ali-
duğum uzun [attingo] dışında bizden gizlenen birşey ud nobis occultum inesse suspiccmur,
atque haec nostra cogitatio sit falsa.
olduğundan kuşkulandığımız, ve bu düşüncemiz yanlış Qua ratione evidens est nos falli, si
olduğu zaman. Buradan açıktır ki. eğer bu yalın doğalar­ quando aliquam ex naturis istis simpli-
dan herhangi birini tam olarak bilmediğimiz yargısında cibus a nobis totani non cognosci judi-
ccmus: nam si de ilia vcl minimum quid
bulunursak yanılgıya düşeriz. Çünkü eğer anlığımız ona mente atlingamus, quod profecto ncces-
en küçük bir biçimde dokunursa—ki bu onun üzerinde sarium est, cum de cadem nos aliquid
belli bir yargıda bulunduğumuz varsayıldığında bütünüy­ judicarc supponatur, ex hoc ipso conc-
le doğrudur—, doğrudan doğruya bundan onu tam olarak ludcndum est, nos itlani totam cognos­
c e s ; neque cnim aliter simplex dici
bildiğimiz vargısı çıkarılmalıdır, çünkij yoksa yalın değil posset, sed | composita ex hoc quod
[4211 ama | bileşik olması gerektiği söylenebilecektir ki, onda in ilia pcrcipimus. et ex eo quod judi-
algıladığımız, ve hakkında bilgisiz olduğumuz yargısın­ camus nos ignorare.
17. Dicimus quarto, conjunctioncm
da bulunduğumuz şeyden oluşacaktır.
harunt rcrum simplicium inter se esse
17. Dördüncü olarak, bu yalın şeyler arasındaki
vcl birleş­
nccessariam vcl contingentent. Ne-
menin ya zorunlu ya da olumsal olduğunu söylüyorum cessaria est, cunt una in alterius con-
Bir şey bir başkasının kavramında her ikisini de seçik ola­ ccptu confusa quadam ratione ita
implicatur, ut non possimus alterutram
rak tasarlayamayacağımız denli karışık bir yolda imlendi­ distincte concipcrc, si ab invicem se-
ği zaman, eğer birbirlerinden ayrı oldukları yargısında junctas esse judicemus: hoc pacto fi­
bulunacaksak, birleşm e zorunludur; böylece beti uzam gura extensioni conjuncta est. motus
ile, devim süre ile ya da zaman ile vb. birleşmiştir, çünkü durationi. sive tempori, etc., quia ncc
figurant ontni cxtcnsionc carcntcnt, nec
hiçbir uzamı olmayan bir betiyi, ya da hiçbir süresi olma­ motumomni duratione, concipere licet.
yan bir devimi kavramak olanaksızdır. Yine benzer ola­ Ua etiant si dico, 4 et 3 sunt 7, haec
rak eğer 4 artı 3 7 eder dersem, bıi bileşim zorunludur, compositio nccessaria est, neque enint
septenarium distincte concipimus, nisi
çünkü yedi sayısına belli bir karışık yolda üç ve dört sayı­ in illo (ernarium et quaternarium con­
larını katmadıkça onu seçik olarak kavrayamayız. Aynı fusa quadam ratione includamus. Atquc-
yolda beliler ya da sayılar açısından tanıtlanan hcrşey codent modo quidquid circa figuras vcl
kendisi için doğrulandığı şeyle zorunlu olarak süreklidir numéros demonstratur, neccssario con­
tinuum est cum eo, de quo affirmatur.
{cont'muıts}. Dahası, bu zorunluk yalnızca duyulur şeyler Neque tantum in sensibilibus haec né­
için bulunm az, ama örneğin Sokrates herşeydeıı kuşku cessitas reperitur, sedetiam , verbi gr.,
duyduğunu söylediği zaman, bundan zorunlu olarak şu si Socr3tcs dicit se dubitare de omni­
bus. hinc necessario sequitur: ergo hoc
çıkar: öyleyse, en azından kuşku duyduğunu bilir; yine, saltcm intclligit, quod dubilat; item,
öyleyse birşeyin ya doğru ya da yanlış olabileceğini bilir, ergo cognoscit aliquid cssc pos.se verum
vb., çünkü tüm bu sonuçlar zorunlu olarak kuşkunun vcl falsunt. etc.: istaenim naturaedubi-
doğası ile bağlanır. Ama ayrılamaz bir ilişki ile bağıntılı lationis necessario annexa sunt. Con-
tingens veroest illorum unio. quae nulla
olmayan şeylerin birliği olumsaldır, örneğin bir bedenin inscparabili relatione conjunguntur: ut
dirim li olduğunu, bir insanın giyinik olduğunu vb. söy­ cum dicimus. corpus esse animatum,
lediğimiz zaman olduğu gibi. Benzer olarak birçok şey hominent esse vestitum. etc. Atque eii-
ant multa saepe necessario inter se con­
birbirleri ile zorunlu olarak birleşmiştir, gerçi pekçokla- juncta sunt, quac inter com ingcm ia
rı gerçek ilişkilerinin ne olduğuna dikkat etmeden onları num erantur a plcrisquc, qui illorum
olumsal olarak bağıntılı olanlar arasında saysa da, örne­ relationem non anintadvertunt, ut haec
ğin şu önermede olduğu gibi: “Ben varım, öyleyse Tanrı proposilio: sunt. ergo Dcus est; item.
| iniclligo, ergo mentem habco a cor-
[422) vardır” ; | yine, “Bilirim, öyleyse bedenimden ayrı bir porc distinctam , etc. Denique notan-
anlığım vardır,” vb. Son olarak, belirtm em iz gerek ki dum est, plurimarum proposiiionum.

100
KURAL XII (BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

quae necessariae sum, conversas esse zorunlu olan birçok önerm e evrildikleri zaman olum sal
contingentes: ut quamvis ex eo quod
olur. Böylece. varolmam olgusundan pekiıılikle Tanrının
sim, certo concludain D cumcsse, non
tamen ex eo quod Deus sit, me ctiam varolduğu vargısını çıkarabilsem de, bu nedenle Tanrı
extstere licet arrirmare. varolduğu için benim de varolduğumu ileri süremem.
18. Dicimus quinto, nihil nos unqu- 18. Beşinci olarak belirtiyoruz ki, bu yalın doğaların ve
am intcliigerc posse praeter istas ratu­
ras simplices. et quandam illarum inter
kendi aralarındaki belli karışım ya da bileşimlerinin dışında
se mixturani sive compositionem; et hiçbir zaman herhangi birşeyin bilgisi olanaklı değildir.
quidem saepe facilius est plurcs inter Aslında sık sık onlardan birçoğunu kendi aralarında bir bir­
se conjunctas simul adverterc, quant
lik içinde algılamak onları birbirlerinden ayırmaktan daha
unicam ab aliis separare: nain, ex. cau­
sa, possum cognoscerc triangulum, cti- kolaydır, çünkü, eğer b ir örnek verirsek, b ir üçgenin ne
amsi nunquam cogitaverim , in ilia olduğunu bilebilsem de, hiçbir zaman bu bilgide daha şim­
cognitione contineri ctiant cognitioncm diden bir açının, bir çizginin, üç sayısının, betinin, uzamın
anguli. lincac, numeri tertii. figurae,
vb. bilgisinin kapsandığtnı düşünmemişimdir; gene de bu
exlensionis, etc.; quod tamen nonobs-
tat, quontinus dicamus trianguli natu- benim üçgenin doğasının tüm bu doğalardan bileşmiş oldu­
ram esse compositam ex omnibus istis ğunu ve bunların üçgenden daha iyi bilindiklerini çünkü
naturis. atque casdem esse triangulo
üçgenle anlaşılan şeyin onlardan oluştuğunu söylememin
notioncs, cunt bac ipsac sint, quae in
illo intclliguntur; atque ineodem pra- önüne geçemez. Bundan başka, belki de üçgende dikkati­
cterca aliac fortasse multae involvun- mizden kaçan başka birçok şey de bulunabilir, örneğin iki
tur, quae nos latent, ut magnitudo dik açıya eşit olan açıların büyüklükleri ve kenarlar ve açılar
anguloruin. qui sunt acquales duobus
arasındaki sayısız ilişkiler, ya da alanın büyüklüğü vb.
red is, et innumcrac relationes, quae
sunt inter latcra e t angulos. vcl capa- 19. Altıncı olarak, bileşik dediğim iz doğaların bizim
citatem arcae, etc. tarafından ya ne olduklarını görgülediğimiz için, ya da b i­
19. Dicimus sexto, naturas illas, leşimlerinden biz sorumlu olduğum uz için bilindiğini be­
quas composites appcllamus, a nabis
cognosci, vel quia experimur quales lirtiyoruz. Deneyim nesnesi olan ya da görgiilenen şeyler
sint, vel quia nos ipsi componimus. ya duyular yoluyla algıladıklarımız, ya başkalarından duy­
Experimur quidquid sensu percipi- duklarımız, ya da genel olarak anlağımıza dışsal kaynak­
mus, quidquid ex aliis audimus. et gc-
lardan ya da kendi üzerine düşünsel irdelemesinden ulaşan
ncraliler quaecumquc ad intcllcctum
nostrum, vcl aliunde perveniunt, vel herşey tarafından | oluşturulur. Burada belirtmek gerek ki, [423]
ex sui ipsius contemplationc | reflexa. anlak bütününde hiçbir zaman deneyim tarafından aldatıla-
Ubi notandum est, intellecium a nul- nıaz, eğer tam olarak yalnızca ona sunulan nesneyi sezgi­
lo unquam experimento decipi posse,
si praccise tantum intucatur rem sibi sel olarak ayrımsıyorsa—bu ister onun kendi içinde isterse
objectant, prout illam habet vel in se bir düşlemde bulunuyor olsun—, ve dahası, imgelemin ona
ipso vel in phantasmatc. neque prae- duyuların nesnelerini aslına bağlı olarak bildirdiği, ya da
terea judicet imaginationem fideliler
duyuların şeylerin gerçek betilerini üstlendikleri, ya da son
teferre sensuum objecta, nec sensus
veras terum figuras induerc, nec de- olarak dışsal şeylerin her zaman göründükleri gibi olduk­
nique res externas tales semper esse ları yargısından kaçınıyorsa. Tüm bunlarda yanılgıya açı-
quales apparent; in his cnint omnibus ğızdır, örneğin yalnızca birinin bize anlattığı bir öyküye
errori sumus obnoxii: ut si quis fabu­
lant nobis narravertt, et rem gestam
bir olgu olarak inandığımız zaman olduğu gibi, ya da sarı­
esse crcdamus; si ictcrico ntorbo labo- lığa yakalanan birinin gözleri sarı renkle tonladığı için her-
rans flava otnnia esse judicet, quia şeyin sa n olduğu yargısında bulunm ası gibi, ya da, son
oculum habet (lavo colore tincium: si
olarak, örneğin melankoli durum larında imgelemin kendi­
denique laesa imaginationc, ut rnelan-
cholicis accidit, turbata ejus phantas- si hastalandığı zaman bir insanın kendi dağınık düşlem le­
mata rcs veras repraesentare arbit- rinin gerçek şeyleri temsil ettiklerini sanması gibi. Ama bu
remur. Sed haec eadem sapientis tür şeyler bilge b ir insanın anlağını aldatam az, çünkü
intcllcctum non fallcnt, quoniam ,
quidquid ab imaginationc accipict,
imgeleminden aldığı herşeyin gerçekte onda betimlendiği
vere quidem in ilia depictum esse judi- yargısında bulunacaktır; ve gene de, öyle olduğuna inan­
cabit; nunquant tamen asseret, illud mak için daha önceden bir nedeni olmadıkça, hiçbir zaman
idem integrum et absque ulla immu-
aynı şeyin dışsal dünyadan tam olarak ve herhangi bir deği­
tationc arebus externis ad sensus, et a
sensibus ad pltanlasiam defluxisse, şikliğe uğramakstzın duyularına ve duyularından düşlem i­
nisi prius hoc ipsum aliqua alia ratïo- ne geçtiğini ileri sürmeyecektir. Buna karşı, anlağımıza

101
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

sunulan şeylerde anlığım ız tarafından hiçbir deneyimde ne cognovcrii. Componimus auicm


nos ipsi res quas inteUigimus. que­
dolaysızca algılanmayan birşeyiıı kapsandığına inandığımız
ues in iliis aliquid inesse credimus.
zaman, şeylerin bileşimini lıer zaman kendimiz oluşturmu- quod nullo expcrim cnio a mente
şuzdur; böylece sarılığa yakalanmış biri kendini gördüğü nostra immediate perceptum esc ut
şeylerin sarı olduğuna inandırırsa, bu düşüncesi bileşik ola­ si ictcricus sibi pcrsuadcat res visas
esse fiavas. hacc ejus cogitatio erit
cak, bir yandan imgeleminin ona sunduklarından, ve öte composita, ex eo quod iili phantasia
yandan kendi başına varsaydığından, eş deyişle rengin gö­ sua repraesentat. et co quod assu-
zündeki kusurdan ötürü sarı göründüğü değil, ama gördü­ mit de suo, nempe colorcm flavum
apparerc. non cx oculi vitio. sed quia
ğü şeylerin gerçekten sarı oldukları sanısından oluşacaktır.
res visac revera sunt flavac. Undc
İnandığımız şeylerin bileşimi belli bir yolda bizim kendimiz concludiiur, nos falli tantum possc,
tarafından oluşturulduğu zaman yanılgıya düştüğümüz var- dum res. quas credimus. a nobis ipsis
[424] gısı buradan gelir. | aitquo modo componuntur. |
20. Dicimus septimo, hanc com*
20. Yedinci olarak diyoruz ki, bu bileştirme üç yolda ola­ positionem tribus modis fieri posse,
bilir: dürtü yoluyla, tahmin yoluyla, ya da tümdengelim nempe per impulsum, per conjec-
yoluyla. Dürtü kendi ansal durum ları yoluyla birşeye inan­ luram , vcl per dcductionem . Per
impulsum sua de rebus judicia com*
maya zorlananların şeylere ilişkin yargılarının oluşumunu
ponunt illi, qui ad aliquid crcdendum
etkiler, üstelik bunlar inançları için herhangi bir neden bula­ suo ingenio feruntur, nulla ratione
masalar, ama yalnızca ya daha yüksek' Bir güç tarafından ya persuasi. sed tantum determinate vcl
da kendi özgürlükleri [libertas] yoluyla^a da düşlemlerinin a potentia aiiqua superior!, vel a
propria iibertate, vcl a phantasiae
durum u yoluyla belirlenseler bile. Birinci neden hiçbir disposition«:: prima nunquam fallit,
zaman bir yanılgı kaynağı değildin buna karşı, İkincisi sey­ secunda raro, tertia fere semper; sed
rek olarak, üçüncüsü ise hemen hemen her zaman aldatır. prima ad hunc locum non pertinet.
Ama birincisi burayla ilgili değildir, çünkü insan becerisi quia sub artem non cadit. Per con-
jcciuram, ut si ex eo, quod aqua a
(ara] alanına düşmez. Tahmin yoluyla örneğin yerküre öze­ centro remotior quam terra sit etiam
ğinden yeryüzünden daha büyük bir uzaklıkta olan suyun tenuioris substantiae, item aer aqua
benzer olarak daha az yoğun bir töz olduğunu, ve yine superior sit ctiam illa rarior. conji-
ciamus supra aerem nihil aliud esse
suyun üzerindeki havanın ondan da seyrek olduğunu çıkarı­
quam acthcrcum aliquod purissi-
rız; ve buradan havanın üstünde onun kendisinden çok daha rnurn, et ipso acre longe teuuius. etc.
seyrek olan çok arı bir etherden başka hiçbirşeyin varolmadı­ Quidquid autem hac ratione compo-
ğını tahmin edebiliriz. Ama bu yoldaoluşturduğumuz hiçbir- nimus, non quidem nos fallit. si tan­
tum probabile esse judicem us atque
şey bizi hiç kuşkusuz aldatmaz, eğer yalnızca onun salt olası nunquam verum cssc affirmemus,
olduğu yargısında bulunur ve hiçbir zaman doğru olduğu­ sed etiam doctiores non facit.
nu ileri sürmezsek; ama bu bizi daha bilgili de kılmaz. 21. Supcrcst igitur sola deductio.
per quam res ita componerc possi-
21. Böylece şeyleri gerçekliklerinden pekin olacak bir
mus. ut ccrti simus de illarum veri-
yolda biraraya getirmek için geriye yalnızca tümdengelim latc; in qua tarnen etiam plurim i
kalır. Ama onda da birçok eksiklik olabilir, örneğin hava ile defcctus esse possunc ut si ex eo,
dolu bu uzayda görme, dokunma ya da başka herhangi bir quod in hoc spatio acre pleno nihil.
ncc visu, ncc tactu, nec ullo a!io sen­
duyu ile algılanacak hiçbirşey olm adığı için uzayın boş su pcrcipiinus, concludamus illud
olduğu vargısını çıkarırsak yaııgılgıya düşeriz, çünkü boş­ esse inane, male conjungentes natu-
luğun doğasını yanlışlıkla bu uzayın boşluğu ile birleştirmiş nim vacui cum illa hujus spatii; atque
ita fit, quoties cx rc particular! vcl
oluruz. Tikel ya da olumsal bir şeyden evrensel ve zorunlu
contingcnti aliquid generale et neces-
[generalis et necessarius] herhangi birşeyi çıkarsayabilece- sarium dcduci posse judicamus. Sed
ğimiz yargısında bulunduğumuz sürece sonuç budur. Ama hunc erro | rem vitarc in nostra potes-
[425] eğer | bir nesnenin öteki ile birleşmesinin bütünüyle zorun­ tatc situm est, nempe, si nulla unqu-
am inter se conjungamus, nisi umus
lu olduğunu sezgisel olarak ayrımsamadıkça bu nesneleri cum altero conjunctionem omnino
hiçbir zaman birleştirmezsek bu yanılgıdan kaçınmak gücü­ necessariam esse intucamur: ut si
müzün içersindedir; örneğin beti ve uzantın zorunlu olarak dcducamus, nihil esse posse figura-
luin, quod non sit extensum, cx eo.
birleşmiş olmaları olgusundan uzamı olmayan hiçbirşeyin
quod figura necessariam habet cum
betisi olamayacağını vb. çıkardığımızda olduğu gibi. extensione connexionem. etc.
22. Tüm bunlardan çıkaracağımız ilk şey başlangıçta yal- 22. Ex quibus omnibus colligilur

102
KURAL XII [BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

primo, distincte atque, ut opinor, per nızca karışık olarak ve kaba saba bir yolda gösterebildi­
sufficientcm cnunicrationcm nos expo-
ğimizi seçik olarak ve sanırım yeterli b ir sıralama yoluy­
suisse id quod initio confuse tantum et
judi Minerva potucram us ostenderc: la göstermiş olduğum uzdur: İnsan için gerçekliğin pekin
nempe nullas vias hominibus palcrc ad bilgisine kendiliğinden açık sezgi [evidentem intuiıum\ ve
cognilionem certain veritatis praeter zorunlu tümdengelim yollan dışında başka hiçbir yol yok­
evidentem inluitum , et nccessariam
dcductioncm ; item ctiatn, quid sint
tur; ve bundan başka, sekizinci Önermede sözünü ettiği­
naturae illae simpliccs, de quibus in m iz o yalın doğaların ne olduklarını gösterdik. Yine
octava proposition:. Atque pcrspicuuin açıktır ki, ansal sezgi [intuilunı mentis] hem tüm o yalın
est. inluitum mentis, tum ad iilas omîtes
doğalara hem de aralarındaki zorunlu bağıntıların bilgi­
extendi, turn ad ncccssarias illarum
inter se conncxiones agnoscendas, tum sine, ve son olarak anlağın ya kendi içinde ya da düşlem
denique ad reliqua omnia, quae intcl- yetisinde lam olarak görgülediği başka lıerşeye genişler.
lectus praccisc, vel in se ipso, vel in Ama tümdengelim aşağıda daha öte ele alınacaktır.
phantasia esse experitur. De deductio-
ne vero plura dicentur in sequentibus.
23. İkinci nokta bu yalın doğaları bilebilmek için hiçbir
23. Colligitur secundo, nullam opé­sıkıntıya girmeye gerek olm adığıdır, çünkü kendilerinde
rant in naturis istis simplicibus cognos- yeterince iyi bilinirler; tersine, yalnızca onları birbirin­
cendis esse collocandain, quia per se
den ay ınnada ve ansal sezgi ile tek tek üzerlerinde yoğun­
sunt satis noiae; sed tamummodo in illis
ab invicent separandis, et singulis scor- laşmada çaba gerekir. Hiç kim se oturduğu zaman ayakta
sint defixa mentis acic intuendis. Nento dururken olduğundan belli bir yolda ayrı olduğunu algı­
eniitt tant hebeti ingenio est, qui non lamayacak denli aptal değild ir; am a herkes konum un
percipiat se, dum sedet. aliquo modo
doğasını | söz konusu bilgide kapsanan başka öğelerden [426]
differre a se ipso, dum stat in pedes;
sed non omnes acque distincte | sépa­ eşit seçiklikle ayırmaz ya da bu durum da konumdan baş­
rant raturant situs a reliquo co, quod ka hiçbirşeyin değişmediğini ileri süremez. Burada yuka­
in ilia cogitationc continciur, ncc
rıdaki öğretiye dikkati çekm em iz nedensiz değildir,
possum assercre nihil tune iinntytari
praeter situm. Quod non frustra Itic çünkü ‘okur yazarların' [litterari] çoğu kez kendilerini
monemus. quia saepe litlcrati tant inge- kendi doğalarında açık olan ve giderek köylülerin bile
niosi esse soient, ut invenerint niodunt bilgisizi olm adıkları şeylere karşı kör kılacak yollar ica-
caeculicndi enam ni illis, quae per se
detnıe konusunda kendilerine özgü bir becerileri vardır.
evidentia sunl atque a ruslicis nunqu-
am ignorantur; quod illis accidit, quo- Bu kendiliğinden-açık şeyleri daha açık birşey ile açıkla­
ticscumquc res istas per se notas per maya çalıştıklarında olur, çünkü o zaman ya başka birşeyi
aliquid evidentius tentant cxponcrc: vel açıklarlar ya da hiçbirşey açıklamazlar. Çünkü, örneğin
enim aliud explicant, vel nihil omnino;
nam quis non pcrcipit illud omne quod- yer değiştirdiğimiz zaman kendisi açısından bir değişimin
cuntque est, secundum quod immuia- ortaya çıktığı şeyin ne olduğunu kim eksiksiz olarak g ö r­
tur, dum mutamus locum, et quis est mez, ve kendisine yer bizi kuşatan cismin yüzeyidir den­
qui concipit candcm rem, cum dicitur
diği zaman o şeyin kendisini kavrayacak b ir kim se var
illi, locum esse superficiem corporis
ambiemis? cunt superficies ista possit mıdır? Çünkü ben dingin kalıp yerimi değiştirmesem bile
mutari, nie immoto et locum non yüzey değişebilir, ya da, tersine, benimle birlikle öyle bir
mutante; vel contra ntecum ita moveri, yolda devinebilir ki, beni kuşatmayı sürdürmesine karşın,
ut quamvjs eadem nie antbial, non
lamcn amplius sim in eodein loco. At
gene de bundan böyle aynı yerde değilimdir. Bu insanlar
vero nonne videmur illi verba ntagica devimi, herkese bütünüyle tanıdık gelen birşeyi, gizillik-
profenc, quae vint habeant occultam cl te otanın gizil olduğu sürece edimselleşmesi olarak tanım­
supra captunt huntani ingenii, qui
larken gerçekten insan anlığını aşan gizli b ir kuvvet
dicunt mollir». rem unicuique noiissi-
mant, esseacrum enlis in poienlia, pro- taşıyan tılsımlı sözler mırıldanıyor görünm ezler mi? Kim
ut inpotentia e s t? quis enim intelligit bu sözleri anlar? Ve kim devimin ne olduğunu bilmez?
Itacc verba? quis ignorai quid sit motus? H erkes o felsefecilerin su kamışında bir düğüm bulmaya
et quis non fatetur illos nodum in scir-
po quaesivissc? Dicendum est igitur.
çalışmakta olduklarını kabul etmeyecek midir? Bu yüz­
nul lis unquam dcfmitionibus ejusmodi den, yalın olanın yerine bileşik olanı almamak için, bu tür
res esse explicandas, ne loco simplici- şeyleri açıklamada hiçbir tanımın kullanılmayacağını ile­
um com positas apprchcndainus; sed
ri sürm eliyiz; tersine, herkes onları başka herşeyden | [427]
illas tantum, ab aliis omnibus | sécré­
tas, attente ab unoquoque et pro lumi- ayırdıktan sonra dikkatini toplayarak anlığının ışığı ara­
ne ingenii sui esse intuendas. cılığıyla sezgide ayrımsamalıdır.

103
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

24. Üçüncü vargımız tüm insan bilgisinin o yalın doğa­ 24. Colfigitur tertio, omnem humn-
naiu sciential» in hoc uno consistere.
ların başka şeyleri oluşturabilmek için nasıl bileştiklerini
ut distincte videamus, quomodo natu­
seçik olarak görm ekten oluştuğudur. Bunu belirtmenin rae istac simpliccs ad compositioncm
büyük yararı vardır, çünkü ne zaman belli bir güçlük yok­ aliarum rcrum sim ul concunant. Quod
lanmak üzere ortaya koyulsa, hemen hemen herkes anlığı­ pcrutilc est anno tare; nam quotics
aliqua difficultas examinanda propo-
nı hangi düşüncelere yöneltm esi gerektiği konusunda nitur. ferc omnes hacrcm in liminc.
belirsizliğe düşer ve daha önce bilmediği yeni bir cins ken­ tncerti quibus cogitationibus mentent
dilik [novum aliquodgenus ent 'ıs] bulması gerektiği kanısı­ dcbcant pracbcrc. et rati quacrcndum
esse novum aliquod genus entis sibi
na kapılarak işin daha başında durup kalır. Böylece
prius ignotum: ut si petatur quac sit
örneğin “Mıknatısın doğası nedir?” diye sorulduğunda, magnetis natura, illi protinus, quia rem
böyleleri hemen bunda bir güçlük yattığı gibi bir önseziy­ arduam et difftcilcm esse augurantur,
le araştırmaya gömülürler, bakışlarını açık olan herşeyden ab iis omnibus quac evidentia sum ani-
mum removemes. eundem ad difficil-
uzaklaştırıp dosdoğru en güç olana çeviririr ve belki de lima quacquc convertum , et vagt
içinde birçok nedenin yattığı boş uzayda dolanıp durarak exspectani utrum forte per inane cau-
yeni birşey bulacaklarmış gibi bulanık bir beklenti içine sarum m ultarum spatium obenando
aliquid novi sint reperturi. Sed qui
girerler. Ama mıknatısta keııdiliğinden-açık olmayan ve
cogitai, nihil in magnete cognosci pos­
yalın doğalardan oluşmayan hiçbirşeyijı bilinemeyeceğini se, quod non constet ex simplicibus
düşünen biri ne yapması gerektiği konıisunda yalpalamaz, quibusdam naturis et per sc notis, non
ilk olarak dikkatle bu taş konusunda edinebileceği tüm incertu5quid agendum sit, primo dili-
genter colügit ilia omnia, quae de hoc
deneyleri toplar, ve daha sonra bunlardan yalın doğaların lapide habere potest, expérimenta, ex
mıknatıs üzerine deneylerde y er aldığını gördüğü tüm quibus deinde dcduccrc conatur, qua-
etkileri üretm ek için zorunlu olan o bileşim inin haıij’i lis ncccssaria sit naiurarum simplici-
yapıda olduğunu çıkarsamaya çalışır. Bu bir kez bulunduk­ um mixtura ad omnes illos, quos in
magnete expertus est, cffectus produ-
tan sonra, insan tarafından ve verili deneyler temelinde cendos; qua semel inventa, audacccr
saptanabileceği ölçüde mıknatısın gerçek doğasını kavra­ potest assercrc, sc veram perccptssc
dığını korkmadan ileri sürebilir. magnetis naturam, quantum ab homi-
nc et ex datis experim ents potuit mve-
25. Son olarak, bu söylenenlerden dördüncü olarak şu
niri.
çıkar ki bir tür bilginin bir başkasından daha bulanık oldu- 25. Dcniquocolligitur quarto ex die­
[428] ğunu sanm am alıyız, çünkü | tümü de baştan sona ayııı t s . nullas rcrum cognitioncs unas ali-
doğadadır ve yalnızca kendilerinde iyi bilinen şeyleri is obscuriores esse putandas, cum |
omnes ejusdem sint naturae, et in sola
bileştirmekten oluşur. Buna hemen hemen hiç kimse dik­ return per se noiarum compositionc
kat etmez; tersine, egemen olan aykırı görüştür ve arala­ consistant. Quod ferc nulli advcrtuiR,
rında daha gözüpek olanlar kendi tahminlerini dosdoğru sed contraria opinione praeventi, con-
ftdcntiorcs quidem conjecturas suas
sanki gerçek tanıtlamalarmış gibi bildirmeye yönelir, üzer­
tanquam veras demonstrationes asse-
lerine hiçbirşey bilmedikleri konularda sık sık kendilerini rere sibi permittuni. atquc in rebus;
bir bulutun arkasından sunuyor görünen gerçekliklerin quas prorsus ignorant, obscuras sae-
önhabercileri sayarlar. Bunları bildirmede hiçbir duraksa­ pc veritates quasi per ncbulam se vidc-
rc praesagiunt, quas proponcrc non
ma göstermezler ve kavramlarına belli sözcükler ekleyerek verentur, conccptus suos quibusdam
onların yardımıyla pekçok konu üzerine tartışır ve tutarlı verbis alligantcs, quorum ope multa
ama gerçekte ne kendilerinin ne de dinleyicilerinin anla­ disscrcrc et conscqucntcr loqui soient,
sed quac rêvera nec ipsi, ncc audien­
madıkları o konuşmalarını sürdürürler. Öte yandan daha
ces intelligunt. M odcstiorcs vero 3
çekingen insanlar sık sık yaşam için birincil zorunluğıı multis examinandis saepe abstinent,
olan bütünüyle kolay birçok araştırmadan yalnızca kendi­ quanw is faciiibus atque apprim e
lerini onlara yaraşır görm edikleri için ve bu sorunların ncccssariis ad vitam, quia tantum sc
illis impares putant, cumquc cadcm ab
daha büyük ansal yetilerle donatılı olan başkaları tarafın­ aliis majori ingenio praeduis percipi
dan keşfedilebileceğine inandıkları için kaçınır ve yetke­ possc existiment. illorum scnicmias
lerine en büyük güveni duydukları insanların görüşlerini am plcctuntur, quorum auctoritati
magis confidunt.
benimserler.
26. Dicimus quinto, deduci tantum
26. Beşinci olarak ileri sürüyoruz ki tümdengelim yo­ posse, vcl rcs ex verbis, vcl causam
luyla yalnızca şeyleri sözcüklerden, nedeni etkiden ya da ab effcctu. vcl cffectum a causa, vel

104
KURAL XII [BİLMEDE ÖZNEL VE NESNEL KOŞULLAR]

simile ex sim ili, vcl partes sivo lolum etkiyi nedenden, benzeri benzerden ya da parçaları ya da
ipsum ex partibus; [Caetera désuni.]
bütünün kendisini parçalardan çıkarsayabiliriz ...
27. Caeterum , ne quem forte lateat
praeceptorum nostrorum catcnulio. 27. Geri kalanına gelince, ilkelerimizin eklcnılenişinde
dividimus quidquid cognosci potest in örtük hiçbirşey kalmasın diye bilenebilecek İterşeyi yalın
propositiones simpliccs, et quaestio- önermelere ve problemlere [çuaestiorıes] bölüyoruz. Yalın
ncs. Ad propositiones simpliccs non
önerm elerle ilgili olarak getirdiğim iz biricik ilkeler biliş­
alia praecepta tradimus. quant quae
vitn cognoscendi praeparant ad objec­ sel kuvvetlerimizi önlerindeki her tür nesneyi duru bir sez­
ta quaevis distinctius intuenda et saga- gide ayrımsamaya ve keskin bir kavrayışla incelemeye
cius pcrscruianda, quoniant hae spon-
hazırlayan ilkelerdir, çünkü bu tip önerm eler problem ler
tc occurrcrc debent, née quaeri
possum; | quod in duodccim priori - olarak alınamazlar, tersine kendilerini bize kendiliklerin­
bus praeceptis complexi sumus, ac den sunmalıdırlar. | Bunları önceki oniki Kuralda toparla­ |429]
quibus nos ca omnia exhibuisse exis- dık ve onlarda bizim değerlendirmemize göre Usumuzun
limamus, quae rationis usum aliquo-
uygulanışını belli b ir yolda kolaylaştırabilecek herşeyi ser­
rnodo faciliorem rcdderc posse arbit-
ramur. Ex quaestionibus autent aliac gilediğimize inanıyoruz. Problem lere gelince, bunlardan
intelliguntur perfcctc, etiamsi illarum bir bölümü eksiksiz olarak anlaşılır, üstelik çözüm lerini
solutio ignoretur, de quibus solis age-
henüz bilmesek bile; ve şimdi izleyeceğimiz oniki Kuralda
ntus in duodccim regulis proximo
sequentibus; aliac denique non per- yalnızca bunları ele alacağız. Son olarak, anlamları bütü­
fectc intelliguntur, quas ad duodccim nüyle açık olmayan başkaları da vardır ki bunları son oni­
posteriores régulas reservamus. Quant ki Kural için ayırıyoruz. Bu bölüm lem e iyice düşünüp
divisioncm non sine consilio inveni-
taşınarak yapılmışur. çünkü amaçtınız hem bilinmesi arka­
mus, turn ut nulla diccrc cogamur.
quae sequentiuni cognitionent prac- dan gelenin bilinm esini varsayan herhangi birşeyden söz
supponunt. tunt ut ilia priora docca- etmek zorunda kalmamak, hem de ansal güçleri geliştirme­
mus. quibus etiam ad ingénia cxco- de ilk olarak ele alınmasını gerekli gördüğüm üz şeyleri ilk
lenda prius incuntbdntlum esse
sentimus. N otandum que est, inter olarak açımlamaktır. Ve belirtmek gerek ki, eksiksiz ola­
quaestiones quae pcrfectc inleliiguti- rak anlaşılan problem ler arasına yalnızca içlerinde üç tü r
tur nos illas tantum poncre, in quibus şeyi seçik olarak algıladıklarım ızı koyuyoruz; aradığım ız
tria distincte pcrcipimus, ncnipc. qui­
şeyi yer alırken bilmemizi sağlayacak belirtiler: kendisin­
bus signis id quod quacritur possil
cognosci, cum occurret. quid sit pra- den yanıtımızın çıkarsanacağı şeyin tam olarak ne olduğu;
ecisc, ex quo illud deducerc debca- ve bunların birinin değişm ez kaldığı sürece ötekinin de
mus, et quontodo probandum sil. ilia değişm esinin olanaksız olacağı b ir yolda b irbirlerine
ab inviccnt ita pendere. ut ununi nul­
la ratione possit ntulari, alio imntuta- bağımlı olduklarının nasıl tanıtlanacağı. Bu yolda bize
to: adeo ut habeantus otttncs praemis- gerekli olan tüm öncülleri elde edeceğiz, ve geriye yalnız­
sas, ncc aliud supersit docendunt, ca vargıların nasıl bulunacağını göstermek kalacaktır. Bu
quant quontodo conclusio invenialur,
bir şeyi bir başka yalın şeyden çıkarsama yoluyla olmaya­
non quidem ex una rc simplici ununi
quid dcduccndo (hoc enim sine prae­ caktır (çünkü bu daha önce söylediğim iz gibi ilkeler
ceptis fieri posse jam dictum est) sed olmaksızın olabilir), ama aynı zamanda birbirlerine karış­
ununi quid ex multis sintul im plicate mış şeylere bağımlı birinin öylesine ustalıkla geliştirilm e­
dependens tant artificiosc cvnlvendo,
ut nullibi m ajor ingcnii capacilas
si yoluyla olacaktır ki, anlama yetisi payına onun en yalın
rcquinttur. quam ad sintplicissimam çıkarsamada bulunmak için kullandığından daha büyük bir
iliationcnt faciettdant. Cujusm odi çabası gerekli olmayacaktır. Bu tür problem ler oldukça
quaestiones. quia abslractac sum ut
soyut oldukları ve hemen hemen yalnızca Aritmetik ve Ge­
plurimum, ct fere tanlum in Arithntc-
ticis vcl G c o |m c tric is occur rant, ometride | yer aldıkları için, deneyimsizlere çok az yarar­
[430]
parum utiles videbuntur iinpcritis; lı görünür. Ama gene de dikkati çekmek istiyorum ki, bu
moneo tamen in Itac arte addisccnda yöntemin geri kalan herşeyi ele alan bundan sonraki bölü­
diutius versari dcbcre ct cxcrccri illos,
qui postcriorcm Itujus ntciltodi par­
münü eksiksiz olarak öğrenm eyi isteyenlerin bu sanatı
tem, in qua de aliis omnibus tracta- öğrenmek için uzun bir süre üzerinde durm aları ve alıştır­
ntus, pcrfectc cupiant possidere. ma yapmaları gerekir.

105
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

KURAL XIII REGULA XIII

Bir problem eksiksiz olarak anlaşıldığında, onu gereksiz Si qtiaestionem perfecte iiuelligamus,
her kavramdan soyutlamalı, en yalın duruma getirmeli, ilia est ab otnni superfluo conceptu ab~
strahenda. a d simplicissimam revocuih
ve bir sıralamada olanaklı en kiiçük parçalara bölmelidir. da, el in quant m inim as p a rtes cum
enumeratione dividende.
1. Bu Eytişimcilere öykündüğüm üz biricik noktadır, 1. ve Atquc in hoc urn) D ialecticos imi-
tıpkı onların kendi tasım biçimlerini öğretirken tasımla­ tamur, quod, sicut illi ad syllogismorum
rının terim lerinin ya da gereçlerinin önceden bilindiğini formas tradendas eorundem terminos
sivc matcriam cognitam esse supponum.
varsaymaları gibi, biz de bu durum da problemin eksik­
ita cliam nos hie pracrcquirimus. qua-
siz olarak anlaşılmasını bir öngerek olarak getiriyoruz. esiionem cssc perfecte imcllcctam. Non
Ama biz onlar gibi iki uç ve b ir orta terim ayırdetmiyo- autem, ut ilii, duo extrema distinguimus
ruz, ve bütün sorunu şöyle görüyoruz. İlk olarak, her ci medium: scd hoc pacto rem totam
considcramus: prim o, in omni quacsti-
problemde zorunlu olarak bilmediğimiz birşey olmalıdır, onc neccsse est aliquid esse ignotum,
yoksa araştırma boşuna olacaktır. İkinci olarak, tam bu aliter cnim frustra quaereretur; secun­
şey herhangi bir yolda belirtiliyor olmalıdır, yoksa bizi do. iltud idem debct aliquomodo esse
dcsignatum, aliter enim non csscmus
başka birşeyi değil de onu araştırmaya götürecek herhan­
dctcrminati ad illud potius quant aliud
gi birşey olmayacaktır. Üçüncü olaralf, bu ancak daha quidlibet inveniendum; (crtio. non potest
şimdiden bilinen başka birşeyin yardımıyla böyle belir­ ita dcsignari, nisi per aliud quid quod
tilebilir. Tüm bu üç koşul tam olarak«anlaşılmayan pob- sit cognitum. Quae omnia rcpcriuntur
ctiam in quacstionibus impcrfcctis: ut
lemlerde bile bulunur, ve böylece örneğin eğer problem si quacratur, qualis sit magnctis natura.
[431 ] mıknatısın doğası ile ilgiliyse, | mıknatıs ve doğa gibi iki^ id quod j intclligim us significari per
sözcükten neyin anlaşılacağını daha şimdiden biliriz ve haec duo vocabula, magnes et natura.
bu bilgi bizi şunu değil de bunu soruşturmaya belirler, est cognitum, a quo dcterminamur ad
hoc potius quam aliud quacrendum, etc.
vb. Ama bunun da ötesinde, eğer problem eksiksiz ola­ Scd insuper ut quaestio sit per fcc ta, vo-
caksa, bütünüyle belirli olmasını isteriz, öyle ki verili lumus iilam omni m ode detcrm inan,
olanlardan çıkarsaııabileceklerden daha geniş erimli bir­ adeo ut nihil amplius quaeratur. quam
id quod dcduci potest ex datis: ut si pctat
şey aramak zorunda kalmayalım. Örneğin biri bana mık­ aliquis a me, quid de natura magnctis
natısın doğası konusunda tam olarak G ilbert'in yaptığını sit infcrcndum praccisc ex iliis cxperi-
ileri sürdüğü deneylerden neyin 'çıkarsanabileeeğiııi mcmis, quae G ilbertus sc fecissc asse­
n t, sivc vcra sint, sive falsa; item si
sorabilir—bunlar ister doğru isterse yanlış olsunlar; ya
pctat, quid de natura soni judicem pra-
da yine A, B ve C gibi üç tel alındığında, varsayım gere­ ccise tantum ex co, quod tres ncrvi ~A,
ği B A ’dan iki kat kalın ama daha uzuıı değilken ve iki kat B, C acqualem edam sonum , inter quos
büyük bir ağırlık tarafından gerilirken, buna karşı C A ’- ex su p p o sitio n B duplo crassior esc
quam A , scd non longior, ct tenditur a
dan daha kalın değil ama iki kat uzunken ve gene de dört pondéré duplo graviori; C vero non qui-
kat büyük bir ağırlık tarafından gerilirken, bu tellerin deni crassior est quam A , scd duplo lon­
özdeş bir ses vermeleri biçimindeki sağın olguya daya­ gior tantum, et tenditur tamen a pondère
quadruplo graviori, etc. Ex quibus faci­
narak sesin doğasına ilişkin vargımın ne olduğu sorula­ le pcrcipiiur. quomodo omncs quacsti-
bilir, vb. Eksiksiz olarak anlatılmayan tüm problemlerin ones im perfectac ad pcrfcctas rcduci
anlam lan bütünüyle açık olan başkalarına nasıl indirge­ possint, ut fusius cxponetur suo loco:
nebilecekleri bütün bunlardan kolayca anlaşılır, ve bu et apparet etiani, quomodo hacc régula
possit obscrvari. ad difficultatem bene
nokta üzerinde yeri geldiğinde uzun uzadıya duracağız. intcllectam ab omni superfluo conccptu
İyi anlaşılan bir güçlüğü gereksiz tüm kavram lardan abstrahendani, coque reduccndam . ut
soyutlamada ve onu bundan böyle şu ya da bu nesneyi ele non amplius cogitemus nos circa hoc vcl
illud subjectum versari, sed tantum in
almayıp tersine yalnızca genel olarak belli büyüklükleri gcncre circa magnitudincs quasdam in­
birbirleri ile karşılaştırm a noktasına dek indirgemede bu ter se comparandas: nam. vcrbi gratia,
Kuralı izlemenin nasıl olanaklı olduğunu görürüz; çün­ postquam dctcrminati sumus ad haec vcl
ilia tantum de magneto expérim enta
kü, örneğin kendimizi mıknatıs üzerine şu ya da bu tür
spcctanda. nulla supercst difficultas in
deneyleri irdelemeye sınırladıktan sonra, düşüncemizi cogitatione nostra ab om nibus aliis
[432J başka herşeyden uzaklaştırmada hiçbir güçlük yoktur. | removenda. |

106
KURAL XIII PROBLEMİN NESNESİNDEN SOYUTLANMASI]

2. Addilur practcrca, difficultatcm 2. Bunun dışında ekleyeceğiz ki güçlük beşinci ve altın­


esse ad sim plicissiniam reducendam,
cı Kurallara göre en yalın biçimine indirgenmeli ve yedin­
nempc ju x ta regulas quintam e(
sextant, e t dividendam ju x ta sepii- ci Kurala g ö re bölünm elidir. Böylece, eğer m ıknatısı
mam: ut si magnetem examinem cx incelemede bir dizi deneye başvurursam, birbiri ardına tek
pluribus experimentis. unum post ali­ tek üzerlerinden geçerim. Yine, eğer araştırmam ses üze­
ud scparalim pcrcurram : item si
sonum. ut dictum cst, separattm inter
rineyse. yukarıdaki durum da olduğu gibi, sırayla A ve B
se comparabo nervös A et B. deinde A tellerini, sonra onlardan ayrı olarak A ve C tellerini vb.
et C. e tc.. ut postea omnia simul suf­ birbiri ile karşılaştırırım ve böylece herşey aynı zamanda
fic ie n t enum eratione com plcctar.
yeterli b ir sıralamada kucaklanmış olur. Bu üçü arı anla­
Atquc haec tria tantum occurunt circa
alicujus propositionis terminos servan­ ğın herhangi b ir önerm enin enson çözüm ünün üzerine
da ab intellcctu puro, atuequam ejus gitmeden önce onun terim lerini ele alm ada izlemesi ge­
ultimam solutionem aggrediamur, si reken biricik işlemlerdir, üstelik bu çözüm aşağıdaki on-
sequentium undeeim regularum usu
indigeat; quac quomodo facienda sint,
bir Kuralın kullanılmasını gereklirse de. Bu İncelemenin
ex tertia partc hujus tractatus clarius üçüncü bölüm ü onları nasıl uygulayacağımızı daha açık
patebit. Intclligimus auteni per quaes- olarak gösterecektir. Ama problem ile içinde doğru ya da
tiones, illa omnia in quibus reperitur
yanlışın bulunabileceği herşeyi anlıyoruz; ve her b ir
verum vcl falsum : quarum diversa
genera enumeranda sunt ad determi- durum da neyi başarabileceğim izi belirleyebilm ek için
nandum. quid circa unamquamquc değişik problem türlerini sıralamamız gerekir.
praestare valeanms. 3. Daha önce ister yalın isterse bileşik olsunlar şeylerin
3. Jamjam dixitnus, in solo intuitu
rerum, sive simplicium, sive copula-
yalın sezgisinde hiçbir yanlışlığın olamayacağını söyle­
tarum, falsitatem esse non posse; miştik, ve bu anlamda bunlara problem ler denm ez, ama
ncque ctiam hoc sensu quaestiones üzerlerinde belirli b ir yargıda bulunmayı düşündüğüm üz
appeliantur, sed nomen istud acqut-
zaman bu adı alırlar. Bunun dışında, yalnızca bize başka­
runt, statini atquc de iisderb judicium
aliquod determinalum ferre dclibera- ları tarafından getirilen soruları problem ler arasında say­
mus. Ncque enim illas petitiones makla da kalmayız; tersine, S okıates'in kendi bilgisizliği
tantum. quac ab aliis Hunt, inter qua- ya da daiıa doğru olarak kendi kuşkusu ilkin onu araştır­
cstioncs numeramus, sed de ipsa cti­
maya ve herşeyden kuşku duyduğunun doğru olup olm a­
am ignorantia. sive potius dubitationc
Socratis quaestio Fuit. cum primutn ad dığını sorgulamaya başladığı ve bunun gerçekten de böyle
illam convcrsus Socrates coepit inqu- olduğunu ileri sürdüğü zaman bir onun için problem
irerc, an verum esset sc de omnibus konusu oldu. | (433]
dubitarc. atquc hoc ipsum asscruit. ]
4. Quaerimus aulcm vcl res cx ver­
4. Ama bizim problemlerimizde ya şeyleri sözcüklerden
bis, vel cx cffcctibus causas, vel ex ya nedenleri etkilerden ya etkileri nedenlerden ya da bütü­
causis effcctus, vcl ex partibus totum, nü ya da başka parçaları parçalardan çıkarsamaya ya da
sive alias partes, vel denique plura
son olarak bunlardan birçoğunu aynı zamanda çıkarsam a­
simul cx istis.
5. Res cx verbis quaeri dicintus, quo- ya çalışırız.
tics difficultas in orationis obscurita- 5. Güçlük yalnızca konuşmanın bulanıklığından oluştu­
te consistit; atquc hue referuntur non ğu zaman şeyleri sözcüklerden çıkarsamaya çalıştığımız
solum ontnia acnigniata, quäle fuit II-
lud Sphingis de animali, quod initio
söylenir ve ilk olarak tüm bilm eceler buraya aittirler—
est quadrupes, deinde bipes, et postea örneğin Sfeııks'in başlangıçta dört ayaklı, sonra iki ayak­
tandem fit tripes; item illud piscato- lı, sonra üç ayaklı olan hayvan bilmecesi gibi; ya da,
rum, qui stantes in littorc hamis ct
oltalar ve kancalarla balık avlamak için kıyıda beklerken
arundinibus ad pisces capicndos inst-
ructi ajebant, se non habere amplius bundan böyle yakalamış oldukları yaratıkların değil ama
illos quos ceperant. sed vice versa se henüz yakalayamadıklarının ellerinde olduğunu söylenen
habete illos quos nondutn caperc potu- balıkçıların bilmecesi gibi. Ama bunların yanısıra, okur
crant, etc.; sed practcrca in maxima
partc eorunt, de quibus liltcrati dispu­
yazarların tartıştıkları konuların çoğunda problem hemen
tant, fere semper de nontine quaestio hemen yalnızca adları ilgilendirir. Gene de büyük düşü­
cst. Ncque oportet de majoribus ingc- nürlerim iz söz konusu olduğunda, onların şeyleri açıklar­
niis tarn male sentire, ut arbttremur
ken uygun sözcükler kullanmadıkları durum larda onları
illos res ipsas male concipcre, quoties
easdem non satis aptis verbis cxpli- yanlış tasarladıklarını sanacak denli kötü düşünm em eli­
cant: si quando, ex. gr.. superficient yiz. Böylece “kuşatıcı cismin yüzeyi”ne “yer” dedikleri

107
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

zaman, gerçekte yanlış hiçbirşey tasarımlamış değil ama corpons ambicntis vocam locum, nul-
lutn rum falsam rcvera concipiunt, scd
yalnızca “yer” sözcüğünü yanlış olarak kullanmış olurlar
tantum nomine loci abutuntur, quod ex
ki. bu sözcük sıradan kullanımda bir şeyin burada ya da usu communi siguiric3t illam naiuram
şurada olduğunun söylenmesini sağlayan yalın ve keııdi- sim plicem et per sc no(am, ratione
liğinden-açık doğayı anlatır. Bu doğa bütünüyle bir yerde cujus aliquid dicitur hie esse vel ibi,
quae iota in quadam relatione rei, quae
olduğu söylenen şeyin ona dışsal uzayın parçaları ile belli dicitur cssc in loco, ad partes Spain
bir ilişkisinden oluşur, ve kim ilerinin, yer adının kuşatıcı cxtensi consistit, ct quam nonnulli,
cismin yüzeyi için ayrıldığını görerek, şeyin iç yeri dedik- vidcntcs nomcn loci a superficie ambi­
ente esse occupatum, ubi intrinsccum
[434] leri bir özelliktir; ve başka durum larda da | aynı şey
impropric dixcrunt. et sic | de caetc*
geçerlidir. Aslında bu sözel sorular öylesine sık ortaya ris. Atque hae quacstioncs de nomine
çıkar ki, eğer felsefeciler sözcüklerin anlamları üzerinde tarn frequenter occurrum ut, si dc ver-
her zaman anlaşmış olsalardı, hemen hemen aralarındaki borutu significatione inter Philosophos
semper canveniret, fere omnes illorum
tüm tartışma ortadan kalkardı. controvcrsiae tollerentur.
6. Ne zaman birşey üzerine onun varolup olmadığını ya 6. Hx effcctibus causae quacruntur,
da ne olduğunu sorsak nedenleri etkilerden araştırmış olu­ quotics dc aliqua re, utrum sit, vel quid
sit. invcstigamus [reliqua desunt]
ruz ...
7. Caeterum quia, dum aliqua qua-
7. Ama çözüm için b ir problem. ortaya koyulduğu cstio nobis solvcnda proponitur, saepc
zaman sık sık türünü ayırdetmeyi ya dk problemin şeyleri non staiim advcrtimus, cujus ilia gene­
sözcüklerden ya da nedenleri etkilerden vb. türetmek olup ris existât, nec utrum res ex verbis, vel
causae ab effectibus etc., quacrantur.
olmadığını belirlemeyi başaramadığımız için, bu nedenle idcirco de his in particular! dicerc plu-
burada bu konularda daha özel noktalara girmek gereksiz ra supcrvacancum mihi videtur. Bre-
görünecektir. Eğer herhangi bir tür güçlüğü çözebilmek vius cnim erit et commodius, si simui
omnia, quae facienda sunt ad cujusii-
için izlenmesi gereken tüm adım ların üzerinden aynı
bct difficultatis solutioncm, ordine per-
zamanda sırayla geçersek, bu daha kısa ve daha uygun ola­ scquantur; ac proindc. qualibet data
caktır. Bundan sonra, herhangi bir problem verildiğinde, quacstionc, imprimis enitendum est. ut
öncelikle seçik olarak neyin araştırıldığını anlamak için distincte intclligamus quid quaeratur.
8. frequenter enim nonnulli in pro-
çabalamak gerekir.
positionibus invcstigandis ita fcstinant,
8. Çünkü insanlar sık sık bir önerm eyi araştırmada ut ad illarumsolutioncm vagum ingeni-
öylesine iveğeıı davranırlar ki, araştırmakta oldukları şeyi uni appliccnt, antcquam animadvcne-
tanımalarını sağlayacak ipuçları karşılarına çıkacak olsa rint, quibusnam signis rem quaesitam,
si forte occunerit, internosccnt: non
bile onları saplamaksızın çözümlerine bulanık bir anlama minus incpti quam puer aliquo missus
yetisi ile yaklaşırlar—bir tutum ki, bir haber iletmek üze­ a dom ino, qui tarn cupidus esset
re efendisi tarafından gönderilen b ir çocuğun em irleri obsequendi, ut cuncre festinarct nun-
dum mandatis acccptis, ncc scicns quo-
alm aksızın ya da nereye gideceğini bilmeksizin koşup
natn ire juberetur.
gidecek denli boyun eğme isteği duyması gibi aptalcadır. 9. At vcro in oinni quaestione, quam-
9. Ama her problemde bilinmeyen birşeyin olmasının vis aliquid dcbcat cssc incognitum, ali-
gerekli olmasına karşın—yoksa onu ortaya getirmenin bir oqui cnint frustra quacrerctur, oportct
tamcn hoc ipsum c enis conditionibus
gereği olmayacaktır—, gene de bu bilinmeyen öğe belli iiaessc | designatum, ut omnino simus
[435] koşullar tarafından öyle bir yolda | gösterilm elidir ki, determinate ad unum quid potius quam
şunun değil de bunun araştırılmasına doğru belirleııebil- aiiud invesligandum. Atquc hae sunt
conditioncs, quibus examinandis sta-
mem iz gerekir. İleri sürüyoruz ki bu koşullara daha
tim ab initio dicimus esse incumben-
başlangıçta dikkat edilmelidir. Eğer dikkatimizi onlara dum: quod fiet, si ad singulas distincte
sezgide her birini kendi başına seçik olarak ayrımsayacak imuendas mentis acicm convertamus,
b ir yolda yöneltirsek, ve aradığım ız bilinmeyenin her biri inquircntcs diligcnter quantum ab un-
aquaque illud ignoium quod quaerimus
tarafından ne denli sınırlandığını özenle araştırırsak, bunu sit limitatum; duplicitercnim hic soient
başarırız. Çünkü insan anlığı burada genellikle iki yolda falii humana ingcnia. vel scilicet aliqu­
yanılgıya düşer: ya problemi belirlemek için gerçekte veri­ id amplius quam datum sit assumendo
ad dctcrminandam quacstioncm, vel
lenden daha çoğunu varsayar, ya da tersine birşeyi atlar.
contra aliquid omittendo.
10. Verilerimizin bize sunduğundan ne daha çoğunu ne 10. Cavcndum est, ne plura et stric-
de daha azını varsaymamaya dikkat etmeliyiz ve bu özel- tiora, quam data sint, supponamus.

108
KURAL XIII [PROBLEMİN NESNESİNDEN SOYUTLANMASI]

praccipue in acnigm atis aliisquc likle anlaına yetisinin arkasından dolaşmaya çalışan bilme­
pciilionibus ariificiosc invcntis ad
celer ve kurnazlıkla geliştirilen başka sorular durum unda
ingcnia circumvcnienda. sed inter-
duin ctiam in aliis quacstionibus, geçerlidir; ama sık sık hiçbir güvenilir neden olm aksızın ve
quando ad illas solvcndas aliquid yalnızca her zaman öyle olduğuna inandığımız için kabul
quasi cerium supponi videlur. quod ettiğimiz belli bir şey sanki başka problemlerin çözümü için
nulla nobis ceria ratio, scd invctc-
doğru olarak kabul edilebilirm iş gibi göründüğü zaman da
rata opinio pcrsuasit. Ex. causa in
aenigmaic Sphingis non puiandum onu akılda tutm alıyız. Böylece örneğin Sfenks tarafından
est. pedis nonten veros lamum ani- ortaya atılan bilmecede “ayak” sözcüğünün yalnızca b ir hay­
tnalium pedes significant, scd viden-
vanın gerçek ayağına gönderm ede bulunduğuna inanmak
dum etiam . utrum ad alia quacdam
possit transfcrri. ut comingit, nem- zorunlu değildir: ayrıca, burada olduğu gibi, terim in başka
pe ad manus infantis. cl ad scipio- şeylere aktarılabilir olup olmadığını da araştırmalıyız, örne­
nem senum. quia ulrique his uiumur ğin b ir bebeğin ellerine, ya da yaşlı bir adamın değneğine;
quasi pedibus ad inccdendum. Item
çünkü her iki durum da da bunlar yürüyüşte ayakların kul­
in illo piscatoruin cavendum est, ne
cogiiatio piseium ita mcnicm nost- lanıldığı gibi işe yararlar. Yine, balıkçıların bilm ecesinde
ram occupavcrit, ui illam averiai a balık düşüncesinin anlıklarımızı o yoksulların sık sık iste­
cognilione illorum animalium. quae
meyerek onlarla birlikte çektikleri ve yakalandıkları zaman
saepe paupcrcs secum inviti circum-
ferunl, ci capta rcjiciunt. Item si onlardan ayırıp attıkları hayvanların dışlanm ası pahasına
quacralur, quom odo consiructum doldurmamasına dikkat etmeliyiz. Yine, örneğin bir zaman­
fucril vas, quale vidimus | aliquan- lar bizim görm üş olduğum uz ve ortasında bir direk ve onun
do, in cujus medio siabat columna.
üstünde su içmek isteyen b ir insan | duruşunda b ir Tanta- [436]
cui imposita erai Taniali effigies
quasi bibcre gcsticntis; in hoc auiem lus* yontusunun dikili olduğu b ir kap gibi birşeyin yapısını
vase aqua quidem infusa optimc con- incelerken de dikkatli olmalıyız; orada su kaba boşaltıldığı
lincbatur. quamdiu non crai salis alia zaman Tantalus’un ağzına girecek denli yükselmediği süre­
ui os Taniali ingrcderciiV; sed sta-
lim alquc ad infclicia labia pcrvcnc- ce akmadan içerde kalıyor, am a mutsuz adamın dudakları­
rat. iota proiinus cffluebal.- vidciur na değer değm ez bütünüyle akıp gidiyordu. Şim di ilk
quidem prima fronte lotum anifici- bakışta sanki bütün ustalık bu Tantalus yontusunun yapılı­
um fuisse in hac Taniali effigie
şında yatıyor gibi görünür; oysa gerçekte bu hiçbir biçimde
consirucnda, quae tamen rêvera nul­
le modo dcicrm inai quacsiioncm, problemi belirleyen şey değil ama tersine yalnızca ikincil bir
sed illa'm lantum com iiaiur: lola öğedir. Çünkü bütün güçlük yalnızca kabın daha önce boşal­
enini difficultas in hoc uno consis- mayan suyun belli b ir yüksekliğe ulaşır ulaşmaz bütünüyle
til, ul quacrainus quomodo vas sil
ita construcndum, ut aqua ex eo iota
akıp gideceği b ir yolda nasıl yapıldığı sorusunda yatar. Son
cffluat, statim atquc ad certam aliiiu- olarak yine eğer eldeki tüm yıldız gözlem lerinden devim le­
dinem pcrvcncrit, prius autcm nullo ri konusunda neyi ileri sürebileceğimiz sorusuna b ir yanıt
modo. Item denique, si cx iis omni­
bulmaya çalışırsak, çocukluğumuzdan bu yana öyle görün­
bus, quas circa astra habemus obser­
v a tio n s. quacralur, quid dc illorum düğü için, eskilerin yaptığı gibi hiçbir neden olm aksızın
motibus possimus certi asscrcrc, non dünyanın devimsiz olduğu ve evrenin ortasına yerleştiği var-
gratis assumendum est, tcrram esse sayılm ayacaktır; tersine, bunu kuşkulu olarak görm em iz
immobilem atquc in rcrum medio
constitutain. ut fcccrc Antiqui. quia
gerekir, öyle ki daha sonra bu sorunda erişilebilecek nasıl
nobis ab infanlia ita visum est; scd bir pekinliğiıı olduğunu saptayabilelim. Bu başka durum lar­
hoc ipsum cliani in dubium rcvoca- da da böyledir.
ri dcbci. ut examincmus posica. quid
11. Öte yandan problemin belirlenimi için gerekli olan ve
certi de hac re liccat judicare. Et sic
•le caeteris. onda anlatılan ya da belli bir yolda anlaşılacak olan bir koşul
U . O m issionc vcro peccam us, üzerinde düşünmediğimiz zaman, kendimizi birşeyi atlamış
quotics aliqua conditio ad quacstio- olm akla suçlanacak b ir durum a düşürürüz—ö rneğin y ıl­
nis detcrm inationcm rcquisita, in
eadcm vcl exprcssa est. vcl aliquo
dızların devimi ya da pınarların akışı gibi doğal olmayan,
modo intclligcnda. ad quant non tersine insan çabası tarafından üretilen sürekli b ir devim
rcflcctimus: ut si quacralur ntolus aranırken olduğu gibi. Pekçokları (tıpkı kim ilerinin dünya-
Perpetuus, non naturalis. qualis est
astrorum vel fontiuin, sed ab Huma­ * [Yunan mitolojisinde bir tanrı. Pelops’un babası. H adcs'ıc içmeye
na industria factus, ct aliquis (sicut çalışırken kendisinden uzaklaşan bir suyun içinde ve uzanırken kendisinden
nonnulli fieri posse crcdidcrunt. kaçan bir meyvantn altında kalmaya ınahkum edilir.)

109
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

[437] nın kendi ekseni çevresinde sürekli b ir devim | durum un­ exislimanccs lorrain perpeluo m ojve-
ri circularitcr circa suum axem, mag-
da olduğunu ve mıknaiısın dünyanın tüm özelliklerini taşı­
netem vero omnes tcrrac proprictatcs
dığını göz önüne aldıklarında bunun olanaklı olduğuna rciincre) putet sc moium pcrpciuum
inanmaları gibi) bu taşın bir dairede çevrineceği ya da en inventurum. si hune lapidem ita apta-
azından başka kuvvetleriyle birlikte devimini de bir parça vcrii, ut in orbem moveatur. vel certe
ferro suum motum cuin aliis suis vir-
demire ileteceği bir duruma getirilecek olursa sürekli bir tutibus communicct: quod cisi contin-
devimin kazanılabileceğine inanmıştır. Ama eğer biri bun­ gerct. non lamcn motum pcrpciuum
da başarılı olmuş olsaydı bile, bu yapay olarak üretilmiş bir arte faceret, sed illo taïuum qui natu-
ralis est uteretur. non aliter quam si
sürekli devim olmazdı; tersine, tüm yaptığı doğal bir devi­
ad Duminis lapsum rotam ita applica-
mi kullanmak olurdu, tıpkı bir çarkı sürekli olarak devine­ ret, ut semper movcrctur; omitteret
ceği bir yolda bir nelıriıı akıntısına daldırdığı zaman igilur iile conditionem ad quaestionis
olacağı gibi. Böylece probleminin belirlenimi için gerekli determinationem requisitam, etc.
12. Quaestionc sufftcicnicr intcücc-
bir koşulu atlamış olurdu, vb. ta. videndum est praecisc, in quo dif-
12. Bir problem yeterli olarak anlaşılmışsa, güçlüğün ftcultas cjus consistât, ul haec ab aliis
tam olarak neden oluştuğunu görmeye çalışmak gerekir, omnibus abstracts facilius solvatur.
13. Non semper sufficit quaestio­
öyle ki başka herşeyden soyutlanarak çözümü de daha
nc ni intcliigcrc, ad cognosccndum in
kolay elde edilebilsin. quo sita sit cjus difficultas, sed insu­
13. Problemi anlamak her zaman ondaki güçlüğün nere­ per reflectendum est ad singula quac
de yattığını saptamak için yeterli değildir; tersine, bunun in ilia requiruntur. ut si quae occur-
rant nobis inventu facilia, ilia omitta-
ötesinde onda aranan şeyler üzerine tek tek düşünmeli, ve
nius. ci itlis ex propositione sublatis,
böylelikle ortaya çıkarılması kolay birşeyle karşılaştığımız illud tantum remaneat quod ignora­
zaman onu atlamalıyız, öyle ki bunlar önermeden uzaklaş­ mus. Ut in ilia quaestione de vase pau-
lo ante dcscripto, facile quidem
tırılarak geriye yalnızca bilmediklerimiz kalsın. Böylece
advertimus, quomodo vas faciendum
biraz önce betimlenen kap probleminde aslında kabın nasıl sit, columna in cjus medio statuenda,
yapılması gerektiğini anlamak kolaydır; ilkin ortasına bir avis pingenda, etc., quibus omnibus
sütun dikilm eli, üzerine b ir kuş çizilm eli vb.; ama tüm rcjectis, ut ad rem non faciemibus,
superest nuda difficultas in eo, quod
bunlar sorunun özüne ait olmadıkları için bir yana alılacak,
aqua prius in vase contenta, postqu-
ve böylece geriye yalnızca güçlüğün kendisi kalacaktır ki, am ad | certain altitudincm pervenk,
[438] daha önce kapta kalan suyun belli bir | yüksekliğe ulaştık­ tola effluat; quod unde accidai, est
tan sonra bütünüyle dışarı akm asından oluşur. Nedenini quaerendum.
14. Hic igitur tantum operac preti­
soruşturmamız gereken şey budur. um esse dicimus, ilia omnia, quac in
14. Öyleyse burada yapmaya değer olan şeyin yalnızca propositione data sum, ordinc pcrlust-
şu olduğunu ileri sürüyoruz: önerm e tarafından sağlanan rare, rejiciendo ilia, quae ad rem non
faccrc aperte videbimus. necessaria
tüm verileri düzenli olarak araştırm ak, açıkça ilgisiz oldu­
retinendo, et dubia ad diligentius exa­
ğunu gördüğümüz herşeyi bir yana atmak, zorunlu olanı men remittendo.
tutmak, ve kuşkulu olanı biraz daha dikkatli bir inceleme
için ayırmak.

KURAL XIV REGULA XIV

Problem cisimlerin olgusal uzamlarına da aktarılmalı, ve Eadern esi ad exiensionem realem cor-
çıplak betiler yoluyla bütiin olarak imgelemin önüne geti­ porum transferenda, et lota per nadas
figuras imagination! praponenda: ita
rilmelidir, çünkü hu yolladır ki anlak tarafından çok seçik
enim longe distinctius ab inlellerın
olarak algılanır. percipieıur.

1. ŞİMDİ imgelemi bir yardımcı olarak kullanırken dikkat 1. Ut auiem etiam iniaginationis uta-
etmemiz gerek ki, ne zaman bilinmeyen birşey önceden mur adjumenio, noiandum cst, quoli-
cs unum quid ignotum ex aliquo alio
bilinen bir başkasından çıkarsanacak olsa, bu yeni bir cins jam ante cognilo dcducilur, non idcir-
kendilik icadettiğimizi değil, ama yalnızca bütününde bu co novum aiiquod genus entis inveni-

110
KURAL XIV [PROBLEMİN İMGESEL BETİMLEMESİ]

ri. scd tamum extcmJi toıam hane cog- bilginin aranan şeyin şu ya da bu yolda önerm ede sunu­
nitioncnı ad hoc. ut percipiamus rem
lan verilerin doğasına katıldığını algılayacağımız bir yol­
quacsiiam participate hoc vel illo modo
naturam corum quae in proposiıionc da genişletildiğini gösterir. Ö rneğin bir insan doğuştan
dala suni. Exempli causa, si quis a naıi- körse ona duyularım ızdan türettiğim iz renklerin doğru
vitate caccus sit, non sperandum est idealarını belli uslamlamalar yoluyla algılatabileceğimiz
ullis unquam argumcnıis nos effecturos.
ut veras percipiat colorum ideas. qua-
beklenmeyecektir; buna karşı, eğer bir insan en azından
Ics nos habemus a sensibus haustas; sed birincil renkleri bir kez görmüşse, ara ya da karışık tonla­
Si quis primär tos colorcs viderit quidem rı hiç görm emiş olmasına karşın, bunların hiç görm emiş
aliquando. intermedios autem et mixlos
olduğu imgelerini b ir tür çıkarsam a yoluyla başkalarına
nunquam, fieri potest ut illonını etiam,
quos non vidit, imagines ex aliorum | benzerliklerinden yaratması olanaklıdır.* Aynı yolda. [439]
similitudine per | dcductionem quan- eğer mıknatısta benzerini anlağımızın henüz hiç algıla­
dam effingat. Eodcin modo, si in mag- madığı bir cins kendilik varsa, uslamlamanın bize bunu
netc aliquod sit genus entis, cui nullum
simile intcllectus nostcr hactcnus pcr-
bildireceğini ummak boşunadır; tersine, bunun için ya
ccperit, non sperandum est nos illud yeni b ir duyu ile ya da tanrısal bir anlık ile donatılm am ız
unquam ratiocinando cognituros, scd gerekir. Ama eğer tanıdık kendiliklerin ya da doğaların
vel novo aliquo sensu instructos esse
mıknatısta görüngüye çıkan o etkileri üreten karışımını
oportcret, vel mentc divina; quidquid
autem hac in re ab humano ingcnio pra- seçik olarak algılarsak, burada insansa! yetilerim izle ba­
estari potest, nos adcptos esse crede- şarabileceğimiz herşeye eriştiğim ize inanacağız.
mus. si illam jam notorum cntium sive 2. Aslında tüm bu önceden bilinen kendilikler, örneğin
naturarum mixturam. quae cosdem. qui
in magnete apparent, cffcctus producat,
sıralamaları buraya ait olmayan uzam, beti, devim ve ben­
distinctfssimc pcrcipiamus. zerleri değişik nesnelerde aynı idea aracılığıyla bilinirler.
2. Et quidcm omnia haec entia jam İmgelediğimiz bir gümüş liranın betisi altından olan bir
nota, qualia sunt exterisio. figura, mo-
başkasının betisi ile aynıdır; dahası, bu ortak idea bir nes­
tus. et similia, quae enumcrare non est
hujus loci, per eandcm idcam in divcr- neden b ir başkasına yalnızca aranan nesnenin verili her­
sis subjectis cognoscuntur, ncque ali­ hangi birşeye şu ya da bu bakımdan benzer ya da özdeş
ler imaginamur figuram coronae, si sit ya da eşit olduğunu ileri sürmemizi sağlayan yalın kar­
argentca, quam si sit aurea: atquc haec
şılaştırm a aracılığıyla aktarılır, öyle ki her uslamlama
idea communis non alitcr transfcrtur ex
uno subjecto ad aliud, quam per simp- zincirinde gerçekliğin sağın b ir bilgisine yalnızca karşı­
liccm comparationem, per quam affir- laştırma yoluyla erişiriz. Burada bir örnek verirsek: Tüm
mamus quacsilum esse secundum hoc /l'la r fl’dir. tüm fl’ler C ’dir, öyleyse tüm A 'la r C 'dir,
aut illud simile, vel idem, vel acquale
cuidam dato, adeo ul in omni ratioci­ Burada bir arananı ve bir veriliyi, e.d. A ve C ’yi her iki­
nations per comparationem tantum ve- sinin de B olm aları olgusu açısından karşılaştırırız vb,
ritatcm praecise agnoscanius. Vcrbi Ama, sık sık belirttiğimiz gibi, tasım biçimleri | şeyle- [440]
gratia, hie: omnc A est 8 , omne 8 est
rin gerçekliğini algılamada yararlı olmadıkları için, onla­
C, ergo omnc A est C; comparantur
inter se quacsilum et datum, ncmpc A rı bütünüyle yadsımak ve tekil şeylerin yalın ve arı sezgisi
ct C, secundum hoc quod utrumque sit yoluyla kazanılanın dışında ne olursa olsun tüm bilgilerin
8, etc. Scd quia, ut jam sacpe monui- iki ya da dalıa çok şeyi birbirleri ile karşılaştırma yoluyla
mus, syllogismorum formac nihil juvant
ad I rerum vcritatem percipicndam, pro- kazanıldığını anlamak okurun yararına olacaktır. G erçek­
dcrit lectori si, illis plane rcjectis, con- te insan U sunun kendi çabası yoluyla ortaya koyabile­
cipiat omnem om nino cognitioncm , ceklerinin hemen hemen bütünü bu işlem için hazırlıktan
quae non habetur per simplicem et pu­
oluşur; çünkü bu işlem duru ve yalın | cıperta et simplex|
rum unius rci solutariae intuitum, haberi
per comparationem duorurn aut pluri- olduğu zaman, karşılaştırma yoluyla kazanılan gerçekli­
um inter se. Et quidcm tota fere ratio- ği sezgide ayrımsamak için sanatın yardımına değil ama
nis humanac industria in hac operalione yalnızca doğanın ışığına gereksiniriz.
praeparanda consislit; quando cnim
apcrla est ct simplex, nullo arlis adju-
3. Bunun dışında dikkat etmek gerek ki, arananın vç
mcnto, scd solius naturae luminc est verilinin kendileri herhangi bir doğaya eşil ölçüde fcatıiı-
opus ad vcritatem, quae per illam habe­
tur, iniucndam. *(Kıyı noiu: “non absolute verum est hac exemplum, sed melius notı
3. Notandumque est, comparationcs lıabui ad explirandu id quad verum esi :: bu örnek şatlık olarak doğcı
dici tantum simplices et apertas, quoti- değil, ama doğru olanı açıklamak için etimde daha iyisi yok.”— Hannc-
es quaesitum ct datum aequaliter par- ver'de bulanan 1678 £/y<c/«aıl'ndan.]

111
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

yorlarsa karşılaştırmanın yalın ve duru olduğu söylenir; ticipam quandam naturam; cacteras au-
(cm omnes non aliam ob causam prae-
ama tüm geri kalanların bir hazırlığa gereksinmelerinin
parationc indigere, quam quia natura ilia
nedeni o ortak doğanın lıer ikisine de eşit ölçüde değil communis non acqualitcr esi in utraquc.
ama onu bulanıklaştıran başka ilişki ya da oranlılara göre scd secundum alias quasdam habitudi-
katılmasıdır; ve insansal çabamızın başlıca parçası yal­ ncs sive p ro p o rtio n s, in quibus invol-
vitur; ct praccipuam partem humanae
nızca bu orantıları aranan birşey ve daha şimdiden bi­ industriac non in alio collocari, quam
linen birşey arasındaki eşitliği açıkça gösterecek bir in proportionibus istis eo rcduccndis, ui
biçime getirmekten oluşur. acqualitas inter quacsitum , ct aliquid
quod sit cognitum, clare vidcatur.
4. Yine gözden kaçırmamak gerek ki. bir daha büyüğü
4. Notandumest deinde, nihil ad istam
ya da daha küçüğü kabul edenlerden başka hiçbirşey bu acqualitatem reduci posse, nisi quod
eşitliğe indirgenemez, ve tüm bunlar “büyüklük” | mag- recipit majus ct minus, atquc illud omne
nituclo] sözcüğü altında kapsanırlar, öyle ki önceki per magnitudinis vucabulum comprc-
hendi. adco ut. postquam juxta regulam
Kurala göre güçlüğün terimlerini her bir nesneden soyut­ praccedem cm difficuttaiis termini ab
ladığımız zaman, bundan böyle ele almamız gereken lıer- omni subjccto abstracti sunt, hie tantum
şeyiıı yalnızca genel olarak büyüklüklerden oluştuğunu dcinccps circa magniiudincs in gcnerc
intclligamus nos versari.
anlarız.
5. Ut vcro aliquid etiam tunc imagi-
5. Ama bu durum da bile imgelemipıizi kullanacağız; nemur, nec intellcctu puro utamur, scd
[441] arı anlağı kullanmayacak, ama düşlemde betimlenen | specicbus in phantasia dcpiciis jadju-
tikellerin imgelerinden yararlanacağız.”Son olarak belirt­ to. notandum cst dcniquc, nihil dici dc
m agnitudinibus in genere, quod non
meliyiz ki genel olarak büyüklükler üzerine herhangi bir etiam ad quam libct in specie passu
tikel büyüklük ile de ilişkileııdirilemeyecek hiçbirşey ile­ refcrri.
ri sürülemez. 4 6. Ex quibus facile conciuditur, non
6 . B uradan kolayca şu vargıyı çıkarabiliriz ki, eğer paruin profuturum, si transferamus ilia,
quae dc magnitudinibus in gcncrc dici
genel olarak büyüklükler üzerine geçerli olduğunu anla­ inieiligcmus, ad illam magnitudinis spc-
dığım ız herşeyi çok kolayca ve seçik olarak imgelemi­ cicni, quae omnium facillime et distinc-
mizde betimlenen o büyüklük türüne aktarırsak, bunun tissimc in im agination nostra pingciur.
Hane vero esse extensionem realem cor­
yararı hiç de küçük olmayacaktır. Ama bunun gerçekte poris abstractum ab omni alio, quam
betisi dışında başka herşeyden soyutlanan bir cismin ol­ quod sit figurata, scquitur ex Uictis ad
gusal uzamı olduğu onikiııci Kuralda söylediklerimizden regulam duodccimam. ubi phantasiam
ipsam cum ideis in ilia existcntibus nihil
çıkar, çünkü orada düşlemin kendisini onda bulunan ide-
aliud cssc concepimus, quam venim cor­
alarla birlikte uzamlı ve betili gerçek ve olgusal bir cisim pus reale extensum ct figuratum. Quod
olarak tasarlamıştık. Bu da kendiliğinden açıktır, çünkü per sc etiam cst evidens, cum in nullo..
başka hiçbir nesnede tüm orantı ayrımları böylesine se­ alio subjccto distinctius omncs propor-
tionurn dificrentiae exhibeantur; quam-
çik olarak sergilenmez. Bir şeyin bir başkasından daha
vis enim una res dici possit magis vcl
çok ya da daha az beyaz, ya da bir sesin daha çok ya da minus alba quam altera, item unus sonus
daha az tiz vb. olduğu söylenebilse de, gene de birinin magis vcl minus acutus, ct sic de caetc*
ötekini ikinin bire ya da üçün bire vb. oranında geçip ris, non tamcn cxactc definite possumus.
utruin talis exccssus consistat in propor-
geçmediğini tam olarak belirlemek betili bircisinin uzam tionc dupla vcl tripla. etc. nist per analo­
ile belli bir andırımı yoluyla olmadıkça olanaksızdır. O giam quandam ad extensionem corporis
zaman eksiksiz olarak belirlenmiş problemlerin orantıları figurati. Maneat ergo ratum cl fixuni.
quacstioncs pcrfcctc dctcrm inatas vix
eşitliklere geliştirme güçlüğü dışında hemen hemen hiç­
ullam difficultatem continerc practer
bir güçlük kapsamadıklarım kesin ve pekin olarak kabul illam. quae consistit in proportionibus
edelim; ve yine içinde tam olarak bu tür güçlüğün bulun­ in aequaliiatibuscvolvendis; atque illud
duğu herşeyin kolayca başka her nesneden ayrılabilece­ omnc. in quo praccise talis difficultas
invenitur, facile posse ct dcbere ab omni
ğini ve hemen uzam ve betiye aktarılabileceğini ve bunun alio subjccto scparari. ac dcindc trans-
yapılması gerektiğini kabul edelim. Bu nedenle bundan ferri ad extensionem ct figuras, dc qui­
böyle yirmibeşinci Kurala dek başka herşeyi irdelemeyi bus solis idcirco dcinccps usque ad
regulam vigesimam quintam . omissa
[442] bir yana bırakarak yalnızca bunları ele alacağız. |
omni alia cogitatione, tractabimus.j
7. İstediğim şey burada Aritmetiği ve Geometriyi ince­ 7. Optarcmus hoc in loco lectoreni
lemeye yatkın bir okur bulabilmektir; ama gene de bu ko- nancisci Arithmeticac ct Gcomctriac stu-

112
KURAL XIV [PROBLEMİN İMGESEL BETİMLEMESİ]

düs propcnsum. etiamsi in iisdem nularda sıradan ölçünlere göre bir usta olması yerine bu
nondum versaluni esse malim, quarn
sanallarda hiçbir becerisinin olm am asını yeğlerim ,
vulgari more eruditum: usus enim rc-
gularum, quas hie iradani, in iltis addis- çünkü burada açımladığım kuralların kullanımı onları
cendis, ad quod omnino sufficit, longe öğrenmek için bütünüyle yeterli, ve onlarda başka prob­
facilior est. quam in ullo alio genere lem cinslerinde olduğundan çok daha kolaydır. Bunuıı
quaestionum; hujusque utilitas est tan­
dışında, daha derin bir bilgeliğe erişmenin bir aracı ola­
ta ad altiorem sapienliam conseqticn-
dam. ut non vcrcar dicerc, hanc partent rak yararlığı öylesine büyüktür ki, yöntem im izin bu
nostrae methodi non propter matheina- parçasının m atematiksel problem leri ele alm ak için
tica problcmata fuisse inventant, sed bulunmuş olm adığını, ama tersine matematiğin hemen
potius hacc ferc tantum hujus cxcolen-
dac gratia esse addiscenda. Nihilque hemen yalnızca bizi bu yöntemde eğitme amacıyla ince­
supponam ex istis disciplinis. nisi for­ lenmesi gerektiğini söylem ede hiçbir duraksam a gös­
te quaedant per se nota et unicuique termeyeceğim. Bu disiplinde belki de kendiliklerinden
obvia; sed earundem cognitio, sicut ab
bilinen ve herkes için açık olan şeyler dışında hiçbirşey
aliissolet haberi. ctiamsi nullis apertis
erroribus sit corrupta, plurimis tamen varsaymayacağım; am a bilgileri genellikle başkalarından
obliquis et maie conceptis principiis kazanıldığı için, açıkça ortada olan herhangi bir yanılgı
Obscuratur, quac passim in sequentibus tarafından bozulm asalar bile gene de ikircimli ve yanlış
emendarc conabimur.
8. Percxlcnsioncm intclligimus illud anlaşılmış pekçok ilke tarafından bulanıklaştırdılar, ve
omne quod habet longitudincm, latitu- aşağıdaki açıklamalarda yeri geldikçe bunları düzeltme­
dinent, et profunditatem. non inquiren- ye çalışacağız.
tes, sivc sit verunt corpus, sivc spatiunt
8 . Uzam ile gerçek b ir cisim mi yoksa yalnızca uzay
tantum; nee majori cxplicalionc indi-
gere videtur, cum nihil omnino facili- mı olduğunu araştırmaksızın uzunluk, genişlik ve derin­
us ab imaginatione nostra percipiatur. liği olan herşeyi anlarız; ve bu daha öte b ir açıklam a
Quia tamen saepcTutenui tant acutis
gerektiriyor gibi görünm ez, çünkü im gelemimiz tara­
utuntur distinctionibus. ut lumen natu­
rale dissipent, et (enebras inveniant eti- fından daha kolay algılanacak başka hiçbirşey yoktur.
am in illis quac a rusticis nunquam Gene de 'okur-yazarlar' sık sık öylesine ince ayrım lar
ignorantur, ntonendi sunt, hic per ex­ kullanırlar ki, bunlarla doğanın ışığını dağıtır ve hiçbir
tension«« non distinclum quid et ab
köylünün bile bilgisizi olm adığı sorunları bulanıklığa
ispo subjecto separatum designari. ne-
que in Universum nos agnoscere ejus- bürürler. Bu yüzden bildiriyoruz ki burada uzam ile
rnodi entia philosophies, quae rêvera uzamlı nesnenin kendisinden başka ve ondan ayrı birşe-
sub iinaginationcnt non cadunt. Nam yi belirtmiyoruz, ve gerçekte imgelemin altına düşmeyen
ctiamsi aliquis sibi persuaderc possit.
ex. causa, si ad nihilum reducatur quid- o felsefi kendilikleri [entia philosophica] genel olarak
quid est extensum in rcrum natura. | kabul etmiyoruz. Çünkü örneğin biri kendini doğadaki
non repugnare intérim, ipsam extensi- uzamlı herşey yokolsa bile bunun uzamın kendi başına | [443]
onem per se solant existere. non utetur
varolmasının önüne geçemeyeceğine inandırabilse de,
tunc idea corporea ad hune conccptum,
sed solo im cllcctu maie judicantc. bu anlayış herhangi bir cisim ideasından yararlanmayı
Quod ipse falcbitur. si attente reflectat gerektirmez, ama yalnızca anlağın kötü bir yargısı üzeri­
ad illam ipsam extensionis imagincm, ne dayanır. Eğer o zaman bu uzam imgesini düşleminde
quam tunc in phantasia sua fmgerc
conabilur; a d vert« enim , se candcm
kurmaya çabalarken üzerinde dikkatle düşünecek olursa,
non perciperc omni subjecto destitu- bunu kendisi kabul edecektir, çünkü onun tüm nesnele­
tam, sed omnino aliter imaginari quant re bir gönderm eden yoksun bırakılm adığını, ama ona
judicct; adeo ut ilia entia abstracta (qu-
ilişkin yargısının imgesinden bütünüyle ayrı olduğunu
idquid credat intellcctus de rei verda­
te) nunquam tarnen in phantasia a görecektir. Böylece (anlak şeyin gerçekliği konusunda
subjcctis separata formentur. neye inanırsa inansın) o soyut kendilikler düşlemde hiç­
9. Quia vero dcinceps nihil sine ima- bir zaman nesnelerden ayrı olarak biçimlenmezler.
ginationis auxilio sumus acturi, ope-
tac pretium est cautc distingucre. per
9. Ama bundan böyle hiçbirşeyi imgelemin yardımı
quas ideas singulae verborum signifi- olmaksızın yapmayacağımız için, tekil sözcüklerin anla­
dationes intclleclui nostro sim propo- mını anlağımıza iletecek olan idcaları dikkatle ayırdetme
nendae. Quantobrem has très loquendi
çabası onu üstlenmemize değecektir. Bu amaçla şu üç
formas considcrandas proponimus: ex-
tensio occupai locum, corpus habet ex- anlatım biçimini irdelemeyi öneriyoruz: Uzam y er kap­
tensionem, et exlensio non est corpus. lar, cismin uzamı vardır, ve uzam cisim değildir.

113
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

10. Birinci bildirim nasıl uzamın uzamlı olan için 10. Quarum prima ostendit, quomodo
extensio sumatur pro eo quod est exten­
alındığını gösterir. Uzam y e r İcaplar derken tasarım­
sum; idem cnim plane concipio. si dicam:
ladığım şey uzamlı otan yer kaplar dediğimde olanla extensio occupât locum, quam si dicam:
bütünüyle aynıdır. Gene de bu nedenle ikircimden kaçı­ extension occupai locum. Neque lamen
nabilmek için uzamlı olan terimini kullanmak daha iyi idcirco ad fugiendam ambiguitatem voce
extensum uti melius est: non cnim tam dis­
değildir, çünkü bu tasarımladığımız şeyi, e.d. bir ‘öz- cine ce significaret id quod concipimus.
ne’nin uzamlı olduğu için bir yer kapladığım öyle seçik nempe subjectum aliquod occupare lo­
olarak belirtmez; ve biri anlatımı yalnızca uzamlı olan cum. quia extensum est; possctquc aliquis
imerpretari tantum: extension esse sub-
yer kaplayan bir öznedir biçiminde yorumlayabilir, tıp­
jectum occupons locum, non aliter quam
kı sanki dirimli olan yer kaplar demişim gibi. Bu açık­ si diccrcm: animatum occupât locum .
lama niçin burada uzamlı olanı değil ama uzamı ele Quae ratio cxplicat, quarc hic de extensi*
alacağız dediğimizi gösterir, üstelik onun uzamlı olan- one nos acturos esse dixerim us potius
quam de extenso, etiamsi candcm non ali­
[4 4 4 ] elan başka türlü tasarımlanamayacağına inansak da. | ter concipiendam esse putemus quam
11. Şimdi cismin uzamı vardır sözlerini aldığımızda extensum. |
burada uzam sözcüğünün cisimden başka birşeyi im­ U . Jam pergamus ad haec verba; cor­
pus habet extensionem, ubi extensionem
lediğini anlamamıza karşın, gene de düşlemimizde biri
aliud quidem significant intcUigimus qu­
cisim ve öteki uzam üzerine iki seçik jd ea değil, ama am corpus, non tamen duas distinctas ide­
yalnızca uzamlı cismin bir ideasını oluştururuz; ve şey as in phantasia nostra formamus, unam
söz konusu olduğunda, cisim uzamlıdırya. da daha doğ­ coporis, aliam extensionis, sed unicam
tantum corporis exiensi; nec aiiud est a
rusu uzamlı uzam lıdır demem arasında hiçbir ayrım pane rei, quam si dicerem: corpus est
yoktur. Bu yalnızca başka birşeyde olan ve hiçbir za­ extensum ’, vel potius: extensum est exten­
man özne olmaksızın tasarlanamayan kendiliklerin bir sum. Quod pcculiarc est istis entibus,
quae in aiio tantum sunt, ncc unquam sine
özgünlüğüdür. Oysa kendileri için ileri sürüldükleri
subjccto concipi possint, aliterque con-
öznelerden olgusal olarak ayrı olan kendilikler açısın­ tingit in illis, quae a subjectis realiter dis*
dan durum bütünüyle başka türlüdür. Çünkü örneğin tinguuntur: nam si dicerem, verbi gratia:
Peter varsıldır dersem, Peter ideası varsıllık ideasından Petrus habet divitias, plane divcrsa est
idea Petri ab ilia divitiarum; item si dice­
bütünüyle ayrıdır. Böylece eğer Paul varsıldır dersem,
rem: Paulus est dives, omnino aiiud ima­
varsıl varsıldır dediğimde olandan bütünüyle ayrı bir- ginärer. quam si dicerem; dives est dives.
şey imgelerim. Bu iki durum arasındaki ayrımı görm e­ Quam divcrsitatcm plcriquc non distin-
guentcs falso opinamur, extensionem con-
mek uzamın uzamlıdan Paul’ün varsıllığının Paul’üıı
tincrc aliquid disiinctum ab co quod est
kendisinden ayrı birşey olması ile aynı yolda ayrı bir- extensum. sicut divitiae Pauli aliud sunt
şey kapsadığına inanan sayısız insanın yanılgılarının quam Paulus. ~ .
nedenidir. 12. Ocniquc si dicatur: extensio non est
corpus, tunc extensionis vocabulum lon­
12. Son olarak dense ki, Uzam cisim değildir, bura­ ge aliter sumitur quam supra, atque in hac
da uzam sözcüğü yukarıdakinden bütünüyle başka tür­ sigmficationc nulla illi peculiaris idea in
lü kullanılmıştır ve bu anlamda düşlemde ona karşılık phantasia corresponde!, scd iota hacc
düşen hiçbir özel idea yoktur; tersine, gerçekte bu bü­ enuntiatio ab inteilectu puro perficilur, qui
solus habet facultatem ejusm odi entia
tün bildirim arı anlağın işidir ki, bu tip soyut kendi­ abstracta separandi. Quod plcrisque er­
likleri ayırma yetisi yalnızca onda bulunur. Oysa bu ro n s occasio est, qui non advcrtcntcs
uzamın böyle alındığında imgelem tarafından kavrana- extensionem ita sumptam non posse ab
imaginaiione comprehendi, iliam sibi per
m ay acağ m a dikkat etmeyip onu doğru bir idea yoluyla
veram ideam repraesentant; qualis idea
temsil eden birçoklarını yanılgıya götürür; böyle bir cum ncccssario invoivat corporis conccp-
idea kendi içinde zorunlu olarak bir cisim kavramını lum, si dicant extensionem ita conccptam
içerdiği için, böyle kavranan uzamın cisim olmadığını non cssc corpus, imprudentcr implican*
tur in eo, quod idem | sitnulsit corpus et
[445] söylediklerinde bilmeden aynı şey \ aynı zamanda ci­ non corpus. Et magni est momcnti d is­
simdir ve cisim değildir deme karışıklığına düşerler. Ve tinguera cnuntiationes. in quibus ejusmodi
içlerinde uzam, beti, sayı, yüzey, çizgi, nokta, birim vb. nomina: extensio. figura, nutnerus, super­
ficies, linea, punctum, unitas, etc., tam
gibi adların kendilerinden gerçekte ayrı olm adıkları
stricum habcnt significationem, ut aliquid
şeyleri dışlayacakları bir yolda kullanıldığı bildirimle­ excludant. a quo revera non sunt distinc-
ri ayırdetmek çok önemlidir, örneğin şunları dediğimiz ta, utcum dicitur: extensio, vel figura non

114
KURAL XIV [PROBLEMİN İMGESEL BETİMLEMESİ]

est corpus-, num éros non est r ts zaman olduğu gibi: uzam ya da beti cisim değildir, sayı sayı­
numérota-, superficies est terminus
lan şey değildir; yüzey cismin sınırıdır, çizgi yüzeyin, nokta
corporis, tinea superficiei, punctum
çizginin sınırıdır, birim nicelik değildir, vb. Tüm bu ve ben­
lineae-, utiitas non est quantitas, etc.
Quae omîtes el similes propositions zeri önermeler, doğru olabilmeleri için, bütünüyle imgele­
ab imagination omnino removendae min dışında alınmalıdırlar; ve bu nedenle aşağıda onları ele
sont, ut sint verac; quamobrcm tic
illis in sequentibus non sumus acturi.
almayacağız.
13. Notandumquc est diligenter, in 13. Ama dikkat etmemiz gerek ki, içlerinde bu adların
omnibus aliis propositionibus, in aynı imlemi korum alarına ve soyut nesneleri üzerine aynı
quibus haec nomina, quamvis sig-
yolda ileri sürülmelerine karşın, kendisinden olgusal olarak
nificationcnt eandem rctineant, di-
canturquc codent modo a subjectis ayrı olmadıkları herhangi birşeyi dışlamadıkları ya da yad­
abstracts, nihil tarnen excludunt vel sımadıkları tüm başka önerm elerde imgelemi bir yardımcı
negant, a quo non realiter distingu­ olarak kullanmak hem olanaklı hem de zorunludur; şu ne­
a n te . imaginationis adjumento nos
uti posse et dcbcrc: quia tune, eii-
denle ki, anlağın tam olarak yalnızca sözcüğün belirttiği
amsi intellcccus praecise tantum şeye dikkat etmesine karşın, imgelem gene de şeyin gerçek
attendat ad illud quod verbo desig­ bir ideasını yaratmalıdır, öyle ki anlağın kendisi, ne zaman
n a te , imaginatio tarnen veram rei
öyle yapması gerekse, söz konusu ada ait olan ve onun tara­
ideam fingere débet, ut ad cjus alias
conditions vocabulo non expresses, fından anlatılmayan başka 'koşullar ya da özellikler' [condi-
si quando usus exigat, idem intellec­ tione] üzerinde yoğunlaşabilsin, ve hiçbir zaman dikkatsizce
t s possit converti, nec iiias unquam onların dışlandıkları yargısında bulunmasın. Böylece, eğer
imprudcntcejudicet fuisse exelusas.
Ut si de numéro sit quaestiu, imagi-
problem sayısal ise, bir birim ler çokluğu yoluyla ölçülebi­
nemur subjcctum aliquod per mul- lecek bir nesne imgeleriz; ve anlak dikkatini şimdilik yalnız­
tas unitates mensurabile, ad cujus ca nesnedeki çokluğa yöneltebilse de, gene de bu yüzden
solam m ultitudinem licet intellectus
daha sonra sayısal şeyin kavramımızdan dışlandığım varsa­
in praesenti reflects!, cavebimus ta­
rnen ne inde postea aliquid conclu- yan herhangi bir vargı çıkarmamaya dikkat etmeliyiz—tıpkı
dat, in quo res numerata a nostro sayıya | gizemli özellikler ve saçma sapan şeyler yükleyen- [446J
conceptu cxciusa fuisse suppon3tur: lerin ve hiç kuşkusuz sayının saydığımız şeylerden ayrı bir-
sicuti faciunt ills, qui numeris mira
| tribuunt mysteria et nieras nugas,
şey olduğunu tasarlam adıkça bunlara kendileri çok fazla
quibus certc non tantam adhiberent inanmayanların yaptıkları gibi. Benzer olarak, eğer beti ile
fidem. nisi numerum a rebus nume- ilgileniyorsak, uzamlı b ir nesne ile ilgilenmekte olduğum u­
ratis distinctum esse concipcrent.
zu göz önüne almamız gerekir, üstelik kendimizi onu yalnız­
Item, si agamus de figura, putentus
nos agcrc de subjecto extenso, sub ca betisi olan birşey olarak tasarlamaya sınırlasak bile; eğer
hac tantum ratione concepto, quod cisim ile ilgileniyorsak, uzunluk, genişlik ve derinlik (aşıyor
sit figuratum; si de corpore, pute- olarak alınan aynı şey ile ilgilenmekte olduğumuzu tasarla­
mus nos agere de eodem, ut longum,
mamız gerekir; eğer yüzey ile ilgileniyorsak, uzun ve geniş
latum et profundum; si de superfïci-
e, concipiamus idem, ut longum et olması ölçüsünde aynı şey tasarlanacak, ve derinlik dışarda
latum, omissa profundilatc, non nc- bırakılacak ama yadsınmayacaktır; eğer çizgi ile ilgileniyor­
gata; si de linea, ut longum tantum;
sak, yalnızca uzunluk taşıyor olarak tasarlanacaktır; ve eğer
si de puncto, idem omisso omni ali-
o, praeterquam quod sit cns. nokta ile ilgileniyorsak, bir kendilik [en.r] olması dışında
14. Quae omnia quamvis fuse hic başka herşeyi dışarda bırakarak aynı şeyi tasarlayacağız.
deducam, ita tarnen praeoccupata 14. Bu konu üzerinde böyle ayrıntılı olarak durmamıza
sunt mortalium ingénia, ut verear
karşın, ölüm lülerin anlıkları önyargılarla öylesine doludur
adhuc, ne valdc pauci hac in parte
ab omni errandi periculo sint satis ki, burada çok azının yanılgıya düşme tehlikesinden yeterin­
tuti, cxplicationemque mei sensus ce uzak olm asından ve bu uzun söyleme karşın anlatmak
nintis brevem in longo sermone repe- istediklerimi çok kısa açıkladığımın düşünüleceğinden kor­
riant; ipsac enim artes Arithmetica
et Geometria, quamvis omnium cer-
karım. Aritmetik ve Geometri sanatlarının tümü içinde en
tissimac, nos tarnen hic fallunt: quis pekinleri olmalarına karşın, gene de bizi burada aldatabilir­
enim Logista numéros suos ab omni ler; çünkü hangi Aritmetikçi ele aldığı sayıların yalnızca
subjecto, non modo per intellectum
anlak tarafından her nesneden soyutlandıklarına değil, ama
abstractos. sed per imaginationem
ctiam vere distlngucndos esse non üstelik imgelem tarafından gerçekten ayırdedildiklerine de
putat? quis Geomctra repugnantibus inanmaz? Hangi Geometrici çelişkili ilkeler kullanarak nes-

115
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

nesinin açıklığını bulanıklaştırmaz. ve hangisi çizgilerin principiis objccti sui evidentiam non con­
fondit, dum lineas carcre latitudinc judi­
hiçbir genişliklerinin, yüzeylerin hiçbir derinliklerinin
cal, ct superficies profunditaic, quas
olmadığını söylemesine karşın gene de sonradan birini lumen casdern postca unas ex aliis com*
ötekinden oluşturmayı istemez, ve bu arada devimi ile ponit, non advcrtcns lincam. cx cujus
bir yüzey yarattığı tasarlanan bir çizginin gerçek b ir ci­ fiuxu supcrficicm fieri concipit, esse
vcruin corpus; illam autem, quae latitu-
sim olduğunu, ya da hiçbir genişliği olmayan çizginin dine carci, non esse nisi corporis mo-
yalnızca cismin bir kipi olduğunu vb. görür? Ama bu dum, etc ? Scd ne in his rccenscndis
sorunlar üzerinde çok uzun oyalanmamak için varsayı- diuiius immoremur, brevius crit cxponc-
re, quo pacto nostrum objecium conci-
[4 4 7 ] mımıza göre nesnemizin nasıl tasarlanması | gerektiğini
picn|dum esse supponamus, ut de iüo.
açımlamak daha yerinde olacaktır ve bu yolla Aritmetik quid in Arilhmeiicis cl Geonieiricis incst
ve Geometride doğru olan lıerşeyiıı bir tanıtlamasını ola­ vcriiatis. quam faciliime demonstrcmus.
naklı olduğu ölçüde kolayca verebileceğiz. 15. Hie ergo versamur circa objecium
cxtensum. nihil plane atiud in co con­
15. Buna göre burada uzamlı bir nesneyi ele alarak sidérantes praeier ipsam cxtensionem,
onda uzamın kendisi dışında ne olursa olsun hiçbirşeyiıı abstincnlcsquc dc mdustria a vocabulo
içerilmediğini düşünüyor ve nicelik sözcüğünü kullan­ quaniiiaiis, quia tarn subtiles sum qui­
dam Philosophi, ut illam quoquc ab cx-
maktan bilerek kaçınıyoruz, çünkü onu da uzamdan ayır-
icnsionc distinxerini; scd quacstiones
dedecek denli ince belli Felsefeciler vardır; ve tüm omncs co dcducias cssc supponimus, ut
problemlerin belirli bir uzamın onu önceden bilinen bir nihil aliud quaeratur, quam quacdum
başka uzam ile karşılaştırarak bilinmesi dışında araştırı­ extensio cognosccnda cx co, quod com-
parctur cum quadam alia extensione cog-
lacak başka hiçbirşeyin kalmadığı bir noktaya getirildi­ nita. Cum cnitn hie nullius novi cniis
ğini varsayıyoruz. Çünkü burada yeni hiçbir kendiliğin cognitioncm expccicmus, scd vclimus
bilgisini bulmayı beklemediğimiz, ama yalnızca ne den-, duntaxat proportioned quantumcumquc
involuias co rcduccrc, ut illud, quod esi
li karışık olurlarsa olsunlar orantıları bir bilinmeyenin
ignotum, acquale cuidam cognilo repc-
bir bilinene eşit olacağı bir noktaya indirgemeyi istedi­ riaiur, cerium est omncs proportionum
ğimiz için, açıktır ki bu nesnelerde hangi orantı ayrımla­ diffcrentias, quaecumque in aliis subjec­
rı olursa olsun bunların iki ya da daha çok uzam arasında t s cxistum, eiiam inter duas vcl plurcs
cxtcnsioncs posse inveniri; ac proinde
da geçerli olduğu bulunabilir; buna göre, eğer uzamın sufficii ad nostrum institutum, si in ipsa
kendisinde bize orantıdaki ayrım ları açımlamada yar­ extensione illtr om nia considcram us,
dımcı olabilecek lıerşeyi irdelersek, amacımıza yeterli quae ad proportionum differcntias expo-
nendas possum juvarc, qualia occurrunt
olarak hizmet edilmiş olacaktır. Bu türden yalnızca üç
tantum tria, ncmpc dimensio. uniias, cl
şey vardır, boyut, birim ve beti. figura.
16. Boyut ile yalnızca bir nesnenin ölçülebilir olarak 16. Per dimensionem nihil aliud fn-
görülmesini sağlayan kip ve yanı [moelus et ratio\ anlıyo­ tclligirnus, quam tnodum ct rationcm,
secundum quam aliquod subjcctum con-
rum, öyle ki yalnızca uzunluk, genişlik ve derinlik değil,
sideratur cssc mcnsurabilc: adco ut non
ama ağırlık ta cismin bir boyutudur ki nesneler ona göre solum longitudo. latitude, ct profundi*
tartılırlar; hız da bir devim boyutudur, ve bu tür sonsuz tas sint dimensiones corporis, scd etiam
gravitas sit dimensio, secundum quam
[448| sayıda başkaları vardır. Çünkü bütünün | özdeş doğada
subjects ponderantur, cclcritas sit dimen­
bir dizi parçaya bölünmesinin kendisi, bu ister olgusal sio motus, ct alia cjusmodi infinita. Nam
[realis] isterse düşünsel [intelleetualis] olsun, bize söz­ divisio ipsa in I plurcs partes acqualcs.
cüğün asıl anlamında şeyleri saymamızı sağlayan boyutu sivc sit realis, sive Intelleciualis tantum,
est proprie dimensio secundum quam res
verir; yine sayıyı oluşturan kipin sözcüğün tam anlamıy­
numcramus; et modus ilic, qui numcrum
la bir boyut türü olduğu söylenir, üstelik adların anla­ facit, propric dicitur esse species dimen-
mında belli bir ayrımın olm asına karşın; çünkü eğer sionis, quamvis sit aliqua diversitas in
parçaları bütüne dek sıra içinde alırsak, saymakta o l­ significationc noininis; si cnim conside-
ramus paries in ordinc ad toium, tunc
duğumuz söylenir; buna karşı bütünü parçalara ayrılan numcrarc dicimur; si contra totum spec*
birşey olarak görürsek, o zaman onu ölçüyor oluruz. tamus ut in partes distribulum , illud
Böylece yüzyılları yıllar, günler, saatler ve dakikalar ile metimur; e. g., saccula mctiniur annis.
diebus, horis. et momcntis; si autcm nu-
ölçeriz; buna karşı dakikaları, saatleri, günleri ve yılları
mercmus momenta, horas, dies el annos,
sayarsak sonunda yüzyılları tamamlarız. saccula tandem implcbimus.
17. Bundan açıkça şu çıkar ki aynı nesnede sonsuz tür- 17. Ex quibus patet, infinitascssc pos*

116
KURAL XIV [PROBLEMİN İMGESEL BETİMLEMESİ]

sc in codem subjcclo dim cnsiones lülükte boyut olabilir ve bunlar ait oldukları nesnelere
divcrsac, illasquc nihil prorsus supc-
hiçbirşey eklemezler, ama ister nesnelerin kendilerinde
raddcrc rebus dim ensis. sed codem
modo imelligi, sive habeanl fundamen- olgusal bir temelleri bulunsun isterse kendi anlıklarım ı­
lum reale in ipsis subjeciis, sive ex zın keyfi uydurmaları olsunlar, bütünüyle ayıtı yolda dü­
arbiirio mentis nostrae fuetint excogi- şünülürler. Bir çişimin ağırlığı, bir devimin hızı, ya da
tatae. Est cnim aiiquid reale gravitas
corporis, vcl cclcritas motus, vcl divi-
yüzyılın yıllara ve günlere bölünmesi olgusal birşeydir;
sio saeculi in annos ct dies; non autcm ama günün saatlere ve dakikalara bölünmesi vb. böyle
diei divisio in horas ct momenta, etc. değildir. Gene de tüm bunlar, eğer onlara hem burada
Quae tarnen om nia eodcm modo sc
hem de Matematik biliminde olması gerektiği gibi boyut
habent, si considercntur tantum sub
ratione dimensionis, ut hie et in Mat- bakış açısından bakarsak, bütünüyle aynıdırlar. Temelle­
hematicis disciplinis est faciendum: rinin olgusal olup olmadığını araştırmak dahaçok Fiziğe
pertinet enim tnagis ad Physicos exa- düşer.
minarc, utrum illarum fundamcntum
sit reale.
18. Bu olgunun dikkate alınm ası G eom etri üzerine
18. Cujus rci animadvcrsio magnam büyük ışık düşürür, çünkü bu bilimde hemen hemen her­
Geometriae adfcrt lucem, quoniam in kes yanlışlıkla niceliğin üç türü olduğunu tasarlar: çizgi,
ilia fere omncs male concipiunt tres
yüzey, ve cisim . Ama daha önce belirttiğim iz gibi, çizgi
species quantitatis: Iineam. supcrfici-
cm, ct corpus, lam enim ante notatum ve yüzey gerçekten cisimden ya da | birbirlerinden ayrı |449]
est, Iineam ct superficicm non caderc birşey olarak anlaşılmayacaktır; dahası, eğer saltık olarak
sub conceplum ut vcrc distinctas a cor­ anlak tarafından soyutlamış olarak alınırlarsa, niceliğin
pore, | vcl ab invicem; si vcro consi-
değişik türleri olmaktan tıpkı insandaki hayvanın ve di­
derentur simpliciter, ut per intcllcctum
abstractac. tunc non magis dizversae rimlinin değişik töz türleri olmaları gibi uzaktırlar. Yine
sunt species quantitatis, quam animal geçerken belirtm em iz gerek ki cismin üç boyutu, uzun­
et vivens in homine sunt diversae
luk, genişlik ve d erinlik, yalnızca adda birbirlerinden
species substantiae. Obitcrquc notan-
dum est, tres corporum dimcnsiones, ayrıdır; çünkü verili herhangi b ir katida [solidus] uzam­
longitudincm. latitudincm, ct profun­ larından herhangi birini uzunluk olarak ya da bir başka­
di latent, nomine tenus ab invicem dis- sını genişlik vb. olarak seçmemizin önüne geçebilecek
creparc: nihil cnim vctat, in solido
lıiçbirşcy yoktur. Ve sağın olarak alındıklarında, bu üç
aliquo dato ulramlibct cxicnsionem pro
longitudinc cligerc, aliam pro latitudi- boyutun saltık olarak uzamlı olduğu sürece uzamlı her
ne, etc. Atque quamvis hac tres dun- şeyde olgusal bir temelleri olmasına karşın, gene de bura­
taxat in omni re extensa, ut extc'nsa da onlara yönelik ilgimiz anlak tarafından yaratılan ya da
simpliciter, reale habeant fundamcn-
tuin, non tarnen hie illas magis spec-
şeylerde belli b ir temelleri olan sayısız başkalarına olan­
lamus, quam alias inflnitas, quae vel dan daha öte olam az; örneğin üçgen söz konusu oldu­
flnguntur ab in tellects vet alia in rebus ğunda, eğer onu eksiksiz olarak ölçmeyi istersek, şey üç
habent fundamental ut in triangulo, si
yanına göre bilinmelidir: üç kenarına ya da iki kenar ve
illud pcrfccte veiimus dimctiri, tria a
parte rci nosccnda sunt, ncmpc vel tria bir açısına ya da iki açı ve alanına vb. göre; ve benzer ola­
latera, vel duo latera et unus angulus, rak, bir yamuk durum unda beş ve dörtyüzlü durum unda
velduoanguli et area, etc.', itcm intra- altı şey bilinm elidir; ve tüm bunlara boyutlar denebilir.
pczio quinquc, sex in tetraedro, etc.,
quae omnia dici possum dimensioncs.
Ama burada im gelem im ize en büyük yardımı verecek
Ut autcm hie illas cligamus, quihus olan boyutları seçmeyi istersek, hiçbir zaman düşlem i­
maximc imaginatio nostra adjuvatur. mizde betimlenenlerden aynı zamanda bir ya da ikisinden
nunquam ad plurcs quam unani vcl
daha çoğuna dikkat edemeyiz, üstelik ele aldığım ız öner­
duas in phantasia nostra dcpictas simul
attendemus, etiam si intclligamus in mede başka birçoklarının varolduğunu bilmemize karşın.
propositionc, circa quam versabimur. Çünkü burada beceri onu olanaklı olduğu denli çok sayı­
quotlibct alias cxisterc; artis cnim est da parçaya ayırdetmede yatar, ve böylelikledir ki dikkati­
ila illas in quam plurimas distingucrc.
ut nonnisi ad paucissimas simul. sed
mizi aynı zamanda yalnızca birkaçına ve gene de birbiri
tarnen successive ad omnes advcrta- ardına tümüne yöneltebiliriz.
mus. 19. Birimin kendisi, yukarıda belirttiğimiz gibi, birbir­
19. U nitascst natura ilia communis,
leri ile karşılaştırılacak tüm şeylerin ona eşit ölçüde ka­
quam supra diximus dcbcrc acqualiter
participari ab illis omnibus, quae in­ tılm aları gereken ortak doğadır. Eğer problemlerim izde
ter sc contparaniur. Et nisi aliqua jam henüz | hiçbir birim belirlenm iş değilse, onun yerine [450]

117
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

daha önce verilen büyüklüklerden birini ya da dilediği­ sit dctcrmi |naia, in quacstionc possunius
pro ilia assumcre, sive unam ex magnitu-
miz herhangi bir başkasını kabul edebiliriz, ve bu tüm
dinibus jam dans, sivc aliam quamcum-
başkalarının ortak ölçüsü olur; ve böylece onda kendi quc, ct eric communis aliarum omnium
aralarında karşılaştırılacak o büyük ölçüde ayrı şeylerde­ mensura; acquc in ilia intelligimus tot
ki tüm boyutların bulunduğunu anlarız, ve onu bir kez esse dimensiones, quot in ipsis extremis,
quae inter se erunt comparanda, can-
başka herşeyin soyutlanması ile saltık olarak uzamlı bir- dcmquc concipiemus, vcl simpliciter ut
şey olarak tasarlayacağız ki, o zaman Geometride akışı cxtensumquid, abstrahendo abomni ali-
ile çizgiyi üretiyor olarak görülen noktaya özdeş olacak­ o, tuncque idem erit cum puncto Gco-
meirarum, dum cx cjus fluxu tineam
tır; ve onu bir [ikinci] kez bir çizgi olarak, ve bir [üçün­
componunt. vcl ut lineam quandatn, vel
cü] kez de bir kare olarak tasarlayacağız. ut quadraium.
20. Betilere gelince, yukarıda daha önce bize nasıl 20. Quod attinel ad figuras, jam supra
tüm şeylerin idealarını oluşturm anın bir aracını yalnızca ostensum est, quomodo per illas solas
rcrum omnium ideac flngi possint; supc-
onların verdiğini gösterdik; burada belirtmek üzere geri­ rescque hoc in loco adm onendum , ex
ye kalan tek şey betilerin sayılamayacak denli çeşitli tür­ innumeris iliarum spcciebus divcrsis, nos
lerinden yalnızca ilişkilerin ya da orantıların ayrımlarını illis tantum hie usuros, quibus faeillimc
en kolay anlatanları kullanacağım ızdır. Ama şeylerin omncs habitudinum sivc proportionum
differentiae cxprimuntur. Sunt autcm duo
birbirleri ile karşılaştırılacak yalnızca [ki cinsleri vardır: duntaxat genera rerum, quae inter sc con-
çokluklar ve büyüklükler. Ve yine bunfarın kavrayışımı­ feruntur, mukitudines e t magnitudincs;
za sunulmasını sağlayacak iki cins bet" vardır. Örneğin habemusque ctiam duo genera figurarum
ad illas conceptui nostro exponendas:
b ir üçgen-sayıyı tem sil eden noktalar, örneğin
nam, ver. gr., puncta * *# . quibus nu-
ya da bir insanın soyağacı ilişkisini açıklayan ağaç,
m crus trian g u laris dcsignatur, vcl a r­
B aba • bor. quae alicujus prosapiam explicat
pater
[4 5 1 | / N's \ , | vb., çoklukları sunmak için tasarla- | etc.. sum figurac ad mul-
Oğul Kız Mu* Md

titudinemcxhibendam; iliac autem, quae


nan betilerdir; buna karşı, sürekli ve bölünmemiş olan
continuac sunt et indivisac, ut A , □
betiler, örneğin A , □ büyüklükleri açıklar. turn, etc., magnitudines explicant.
21. Ama tüm bu betilerden hangilerini kullanacağımı­ 21. Jam vcrout exponamus, quibusnam
zı gösterebilmek için, bu cins kendilikler arasında ola­ cx illis omnibus hie simus usuri, scien­
dum est, omnes habitudines, quae inter
bilen tüm ilişkilerin iki başlık ile,'-&d. düzen ya da ölçü entia ejusdem generis cssc possunt. ad
ile bağıntılanmak zorunda olduklarını bilmek gerekir. duo capita esse referendas. ncmpe ad
Bunun dışında bilinmesi gereken bir başka nokta da. bir ordinem, vcl ad mensuram. Sciendum
düzenin bulunuşunun, aşağı yukarı ondan başka hiçbir- praeterea, in ordinc quidcm cxcogitando
non parum esse industriac, ut passim
şeyi öğretmeyen bütün bu yöntemden görülebileceği gi­ vidcrc est inhacm ethodo. quae fcrc nihil
bi, büyük bir çabayı gerektirmesidir; gene de düzen bir aliud docct; in ordinc autem cognoscen-
kez bulunur bulunmaz onu bilmek için geriye hiçbir güç­ do. postquam inventus est, nullam pror-
sus difficukatem contineri, scd facile nos
lük kalmaz, tersine, tek tek düzenlenmiş parçalar üzerin­
posse juxta regulam septimam singulas
den yedinci Kurala göre düşüncede kolayca geçebiliriz, partes oidinatas mcntc pcrcurrere, quia
çünkü bu tür ilişkilerde, ölçm e durum unda olanın tersi­ scilicet in hoc habitudinum gencrc una
ne, bir üye bir başkası ile herhangi bir üçüncünün aracı­ ad alia rcfcruntur ex se solis, non autem
mediantc tertio, ut fit in mensuris, de qui­
lığı olmaksızın bağıntılıdır, ve buna göre burada yalnızca bus idcirco cvolvcndis tantum hie tracta-
ölçünün gelişimini ele alacağız. Çünkü A ve B arasında mus: agnosco enim, quis sit ordo inter A
hangi düzenin olduğunu bu iki uç terim dışında başka et 8 , nullo alio considerato practcr u(-
rumquc extremum; non autcm agnosco
hiçbirşeyi irdelemeksizin anlarım; ama iki ve üç arasın­
quae sit proportio magnitudinis inter duo
da varolan büyüklük orantısını ancak birüçüncüyü, e.d. et tria, nisi considerato quodam ter no,
her ikisinin ortak ölçüsü olan birimi düşünerek anlarım. nempe imitate, quae utriusque est com­
[452] 22. Şunu da bilmek gerek ki, varsayılan | bir birimin munis mensura.
22. Sciendum ctiam , magnitudincs
yardımıyla sürekli büyüklükler kimi zaman bütünüyle
continuas bcncficio | uniiatis assumpti-
çokluklara indirgenebilirler, ve bu her zaman en azından tiae posse iotas intcrdum ad multitudi-
bölümsel olarak olabilir; ve birim ler çokluğu öyle bir nern reduci, et semper saltern ex parte.

118
KURAL XV [PROBLEMİN DUYUSAL BETİMLEMESİ)

atque muUitudincm unitatum posse pos- düzen içersinde yerleştirilebilir ki, daha önce bir ölçm e­
tea u li oidine disponi, ui difficultés,
nin bilgisini ilgilendiren güçlük sonunda yalnızca bir
quae ad mensurae cognitionem pertine-
ai, tandem a solius ordinis inspectionc düzenin gözlemine bağımlı olur; ve bu sanatın en büyük
dependcat. maximumquc in hoc prog- yardımı bu ilerlemeden oluşur.
ressu esse artis adjumctuum. 23. Son olarak bilinm elidir ki, sürekli büyüklük bo­
23. Sciendum est denique, ex dimcn-
yutlarından hiç biri uzunluk ve genişlikten daha seçik
sionibus magnitudinis continuae nullas
plane dislinctius concipi, quam longitu- tasarlanamaz, ve eğer iki ayrı şeyi kendi aralarında kar­
dinem e t latitudincm, nequc ad pluses şılaştıracaksak aynı betide aynı zamanda o ikisinden daha
simul in cadem figura esse attendendum. çoğuna dikkat etmememiz gerekir, çünkü eğer iki şeyden
ut duo diversa inter sc comparemus, quo-
niant artis est, si plura quam duo diver­
daha çoğunu kendi aralarında karşılaştıracaksak, yönte­
sa inter sc comparanda habcamus, ilia mimiz onları birbiri ardına gözden geçirmek ve dikkati
successive percurrcre, el ad duo dumaxat aynı zamanda yalnızca ikisine yöneltmektir.
simul attenderc. 24. Bunlara uyulduğu zaman kolayca görülür ki, eğer
24. Quibus anintadversis facile colli-
gilur, hie non minus esse abstrahendas problem betileri ilgilendiriyorsa, o zaman önerm eleri
propositiones ab ipsis ftguris, de quibus Geometrinin ele aldığı betilerden soyutlamak için başka
Geometrac tractant, si de illis sit quaes- herhangi bir gereçten soyutlamak için olduğundan daha
tio, quam ab alia quavis materia, nul-
az neden yoktur; dahası, bunu yaparken korum am ız ge­
lasque ad hunc usum esse retinendas
praeter superficies rectilineas et rectan- reken tek şey doğru çizgilerle sınırlı ve dikaçılı yüzeyler
gulas, vel lincas rectas, quas figuras ya da doğru çizgilerdir ki bunlara da betiler deriz, çün­
quoque appcllamus, quia per illas non kü daha önce dediğim iz gibi b ir şeyi imgelemede bize
minus imaginamur subjcctutn verc extcn-
sum quam per superficies, ut supra dic­ edimsel olarak uzamı olan yüzeyler gibi yardım ederler.
tum est, ac denique per easdem figuras Ve son olarak bu aynı betilerin bizim için b ir zaman sü­
modo magnitudincs continuas, modo eti- rekli büyüklükleri, bir başka zaman da çokluları ya da
am m ultitudincm sive num erum esse
sayılan temsil etmeleri gerekir, ve tüm ilişki ayrım ları­
exhibendum, nequc quidquam Simplici­
us ad omnes habitudinum differentias nın anlatımı için insan çabası daha yalın hiçbirşey geliş-
exponendas invcniri posse ab humana tiremez. | [453]
industria. I

REG ULA XV KURAL XV

Juvat etiam plerumque has figuras des- Yine p ekço k durum da bu betileri çizerek dış duyulara
cribere et sensibus exhibere externis, ut sergilem ek yararlıdır, çünkü böylelikle düşüncem izin
hac ratione facilius nostra cogitatia reti-
dikkatini toplaması kolaylaştırılnuş olur.
neatur attenta.

1. Quomotlo autem iliac pingendae sint.


1. Bu betilerin, göz önüne sergilendiklerinde, biçim le­
ui dislinctius, dum oculis ipsis propo-
ncntur, illarum species in imaginationc rinin im gelem im izde daha seçik olarak oluşturulm ası
nostra formcntur, per se est cvidens: nam için nasıl gösterilmeleri gerektiği kendiliğinden açıktır;
prinio unilaiem pingemus tribus modis, ilk olarak birim i üç yolda temsil ederiz: genişliği ve
nempc per □ turn, si attendamus ad uzunluğu olduğunu düşünürsek, bir kare, Q ile; ya da
illam ut longam et latam, vel per line-
am, , si considercmus tantum ikinci olarak, eğer yalnızca uzunluğu olduğunu düşünür­
ut longam, vel denique per punctum. •. sek. bir çizgi, ---------------- , ile; ya da son olarak, eğer
si non aliud spcctemus quam quod ex yalnızca onun yardımıyla bir çokluk oluşturabileceğimiz
ilia componatur multitudo; at quocum-
quc modo pingatur et concipiatur, intcl-
olgusunu göz önüne alırsak, bir nokta, *, ile. Ama nasıl
ligemus semper eandcm esse subjectum gösterilirse gösterilsin, ve nasıl tasarımlanırsa tasarım ­
omnimode extensum et infinitarum di- lansın, birim ile her zaman her yönde uzamlı ve sonsuz
mensionum capax. Ita etiam tertpinos sayıda boyuta yetenekli bir nesneyi anlayacağız. Böylece
propositionis, si ad duas simul illorum
magnitudincs diversas attendendum sit, yine b ir önerm enin terim leri, onlara ait iki ayrı büyük­
oculis cxhibebimus per rectangulum. lüğe aynı zamanda dikkat etmemiz gereken durum larda.

119
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

kenarları söz konusu iki büyüklük olan bir dikdörtgen tara­ cujus duo latcra erunt duae magnitu-
dincs propositae hoc modo 1 I.
fından temsil edilecektir. Birim ile eşölçümsüz oldukları
siquidcm [inîcom m ensurabilcs sim
zaman şöyle: l l ama eşölçümlü oldukları zaman ve cum unitatc. vel hoc [—]■ j—-j. sive
birimlerin çokluğundan daha ötesi araştırılıyor olmadıkça hoc : ! si comnicnsurabiles sim.
[454] şöyle: | | | 1ya da şöyle: ; j Son olarak. | eğer kul­ nec amplius msi de unitatum multi-
lanılan terim lerin büyüklüklerinin yalnızca birine dikkat tudine sit quacsiio. Si | denique ad
unam tanium illorum magniludincm
edersek, onu ya kenarlarından biri irdelenen büyüklük ve attendamus. pingemus lineam vel per
öteki ise birim olan bir dikdörtgen olarak, ı ı. betim­ rcctangulum . cujus unum latus sit
leyeceğiz, ve büyüklüğün belli bir yüzey ile karşılaştırıl­ magniludo proposita, et aliud sit uni-
tas, hoc modo l L quod ftt
ması gereken her durum da bu olacaktır; ya da eğer onu
quotics cadcm tinca cum aliqua super­
eşölçümsüz bir uzunluk olarak alırsak, yalnızca bir çizgi, ficie est comparanda. vel per longi-
-------------- , kullanacağız; ya da, eğer bir çokluk ise, şöy­ tudinem solam. hoc pacto ------------ ,
le: • • • si specietur tantum ut longitudo incom-
mensurabilis, vel hoc pacto • • •, si
sit multitudo.

KURAL XVI REGULA XVI

Anlığım ızın şim diki dikkatini gerektirmeyen şeyler söz Quae vero praesenîem mentis atten-
konusu olduğunda, vargı için zorunlu olduklarında bile tiotıem non requirunt, etianısi od con-
clusionem necessaria sini, illa melius
onları bütiin betiler yoluyla olmaktansa çok kısa simgeler
esi p e r brevissimas noias designure
yoluyla göstermek daha iyidir: böylelikle belleğimizin ya ­ quam per integras figuras: ita enim
nılgısı önlenebilir, ve düşüncem iz başka şeyleri çıkarsa- memoria non poteriı fallt, nec tarnen
interim cogitatio distrahetur a d haec
nıakla uğraşırken bu arada onları kafada tutma çabası
relinenda, dum aliis deducendis in -
tarafından dağıtılmamış olur. cumbit.

1. Ö t e Y a n d a n , belirttiğimiz gibi düşlemimizde çizilebi- 1. Cactcm m quia non piures quam


duas dimcnsioncs diversas. ex innu-
lecek sayısız türlülükteki boyuttan ikiden daha çoğunun
meris quae ill phantasia nostra pingi
gözlerimizin ya da ansal sezgimizin bir ve aynı bakışı ta­ possunt, uno ct codcm , sive oculo-
rafından irdelenmemesi gerektrği'-için, tüm başkalarının rura, sive mentis intuitu contcmplan-
gerektiği her zaman kolayca anımsanabilecekleri bir yolda das cssc diximus: opcrac preliuni cst
alias omnes ita re tinere, ut facile oç-
tutulm ası önem lidir; açıktır ki doğa belleği bu amaçla currant quotics usus exiget; in quem
oluşturm uştur. Ama sık sık güvenilmez olduğu için, ve finem memoria videtur a natura ins-
başka düşüncelerle ilgilenirken onu tazelemede dikkatimi­ tituta. Sed quia haec saepe iabilis cst,
ct ne aliquam attentionis nosirae par­
zin herhangi bir parçasını kullanma zorunluğundan kaçı­
tem in eadetn renovanda cogam ur
nabilmek için, sanat çok uygun bir yolda yazı kullanımını impendere, dum aiiis cogitationibus
[455] bulm uştur. | Bunun bize sağladığı yardıma güvenerek incum bim us. apvissime scribendi
burada belleğe genel olarak hiçbirşey bırakmayız, ve düş­ usum ars adinvenit; cujus | opc freti,
hic nihil prorsus memoriae commit-
lemimizi şimdi önünde bulunan ideaları alması için bütü­ temus, sed liberam ct totam praesen-
nüyle özgür bırakarak saklanması gereken herşeyi kağıda tibus ideis phamasiam relinqucntcs.
geçiririz: bunu yaparken en kısa simgeleri kullanırız, öyle quaccumquc erunt relinenda in Char­
ta pingemus; idque per brevissimas
ki dokuzuncu Kurala göre her noktayı tek tek yokladıktan notas, ut postquam singula distincte
sonra, onbirinci Kuralın bizden istediği gibi, düşüncenin inspexerimus juxta regulam nonam,
çok hızlı bir devimi ile tümünün üzerinden geçebilelim ve possim us ju x ta undecim am omtiia
olanaklı olduğu ölçüde çoğunu aynı zamanda sezgisel ola­ cclerrimo cogitationis motu pcrcur-
rere et quamplurima sirnul imucri.
rak ayrımsayabilelim. 2. Quidquid ergo ut unum ad diffi-
2. Öyleyse, güçlüğümüzün çözümünde tek olarak görü­cuUatis solutioncm erit spectandum.
lecek tıerşey dilediğimiz gibi belirleııebilecek tek bir simge per unicam notam designabimus.
quac fingt potest ad libitum. Sed faci­
tarafından belirtilecektir. Ama işleri kolaylaştırma uğruna litates causa utemur characteribus a,
şimdiden bilinen büyüklükleri anlatmak için a , b, c vb. b, cetc. ad magnitudincs jam cogni-

120
KURAL XVI [ORANTININ CEBİRSEL BETİMLEMESI|

cas, c i A . B . C ccc. ad incognitascxpri-


harflerini. ve bilinmeyenleri anlatm ak için A , B , C vb,
niendas. quibus sacpc notas numcro-
harflerini kullanacağız. B unların önüne sık sık sayılarım
rum 2 , 3 , 4 etc. pnicfigemus ad illarum
muliitudinem cxplicandam. ci iicrum belirtmek için 2 ,3 . 4 vb. gibi sayısal simgeleri ekleyece­
subjungcmus ad nunicrum relationum, ğiz, ve onlarda anlaşılm ası gereken ilişkilerin [relatio]
quae in iisdcin crunl intclligcndac: ut
sayısını belirtmeyi istediğimiz zam an, o simgeleri bir kez
si scribam 2 a ', idem c rit ac si diccrcm
de arkalarına ekleyeceğiz. Böylece örneğin 2 n } yazdığım
duplum m agnitudinis notatae per liltc-
zaman, bu “n harfi ile belirtilen ve üç ilişki kapsayan bü­
Rtm a , ires relationcs continentis. Atquc
bac industria non modo multorum ver- yüklüğün iki katı” anlamına gelecektir. Bu aygıl yoluyU
borum com pendium faciem us, scd. yalnızca b ir sözcükler kalabalığından ta sa rru f etmek!;
quod praecipuum est, difficultatis ter-
minos ita puros et nudos exhibebimus kalmayacak, ama—ki birincil önemdeki nokta budur—,
güçlüğün terim lerini öylesine arı ve çıplak b ir biçiınd»
ut, eliamsi nihil utile omittatur, nihil
tarnen unquam in illis inveniatur su- sergileyeceğiz ki, orada kullanılabilir hiçbirşeyin atlan­
perfluum, et quod frustra ingenii capa-
mayacak olmasına karşın, gene de gereksiz hiçbirşey ya
citatcm occupct. duni plura simul cnint
mente complectenda. da anlığın birçok şeyi aynı zamanda kavramasını gerekti­
rerek ansal yetimizi boşuna uğraştıracak hiçbirşey bulun­
3. Quae omnia ut clarius intelligan-
tur, prim o advertendum est, Logistas mayacaktır.
consucvisse singulas magnitudincs per
pluies unitates, sivc per aliquem nume-
3. Tüm bunların daha açıkça anlaşılabilm esi için ile
rum designare, nos autem hoc in loco olarak belirtmemiz gerek ki, A ritm etikçiler tekil büyük­
non minus abstraherc ab ipsis nume- lükleri bir birim ler çokluğu ya da belli b ir sayı ile gös­
ris. quacn paulo amc a figuris Geo | met-
termeye alışm ışken, buna karşı biz burada az önce
ricis. vel quavis alia rc. Quod agimus,
yaptığımız gibi sayıların kendilerini de tıpkı Geometri«
turn ut longae et superfluae supputati-
onis taedium vitemus, turn praccipue, betiler | y a d a başka şeyler gibi soyutluyoruz. Bunu yap­ [456]
ut parles subjecti, quac ad difftcultatis
mamızın nedeni bir yandan uzun ve gereksiz bir hesapla­
naturam pertinent, maneant semper dis-
manın sıkıntısından kaçınm ak, am a öte yandan herşeyden
tinctac, neque numeris inutilibus invol-
önce nesnenin güçlüğün doğası ile ilgili parçalarının her
vantur: ut si quacratur basis trianguli
rcctanguii, cujus latera data sint 9 et
zaman seçik kalabilmesini sağlam ak ve yararsız sayılır
12, dicct Logista illam esse 7225 vel tarafından karıştırılm asını ö nlem ektir; böylece eğer
15; nos vero pro 9 et 12 ponemus a et
kenarları 9 ve 12 olan dikaçılı b ir üçgenin hipotenüsünü
b. inveniemusque basim esse V«’ + » ’ .
manebuntquc discincue illac duae par­ bulmak istesek, Aritmetikçi bize onun -J225, e.d. 15 ol­
tes a 2 et b ‘ . quae in numéro sunt con- duğunu söyleyecektir; ama biz 9 ve 12 yerine a ve b yazı­
fusac.
4. Advertendum est ctiam, per nu- ca k ve hipotenüsü v/a* + b* olarak bulacağız; ve böylece
merum relationum intelligcndas esse sayıda karışık olarak bulunan a1 and b 1 parçaları seçk
proportiones illas se continua série sub­ kalacaktır.
séquentes, quas alii in vulgari Algebra
per plurcs dimensiones et figuras co- 4. D aha öte belirtm ek gerek ki, ilişkilerin sayısı ile
nantur exprimera, cl quarum primant sürekli dizide birbirini izleyen orantıları anlamak gerek r,
vocant radieem, sccundam quadratum, ve sıradan C ebirin birçok boyut ve beti yoluyla aıılatmı-
tertiam cubum, quartam biquadratum,
ya çalıştığı şey budur. Bunlardan birincisine kök, İkinci­
etc. A quibus nominibus me ipsum lon­
go tempore dcccptum fuisse confitcor: sine kare, üçüncüsüne küp, dördüncüsüne iki-kare vş.
nihil cnim videbatur imagination! mcac der. İtiraf etmem gerek ki kendim uzun b ir süre bu terin-
clarius posse proponi post lincam et ler tarafından aldatıldım , çünkü doğru çizgi ve karedtn
quadratum, quam cubus e t aliae ftgu-
rae ad harum simililudinem effictac; et
sonra imgelemimin önüne küp ve ona benzer olarak üre­
non paucas quidem difficultatcs harum tilm iş başka betilerden daha açık olarak sunulabilecek
auxilio resolvcbam. Sed tandem post başka hiçbirşey yok gibi göründü, ve onların yardımıyla
ntulta expérimenta deprehendi, me nihil
pekçok güçlüğü çözmeyi d e başardım . Ama sonundı,
unquam per istum concipiendi modum
invenissc, quod longe facilius et dis- birçok denemeden sonra, hiçbir zaman bu tasarım lana
linctius absque illo non poluisscm ag- yoluyla onların yardımı olm aksızın daha kolay ve daia
noscerc, atquc omnino rcjicicnda esse seçik olarak anlayamadığım hiçbirşey bulm adığım ı, »e
lalia nomina, ne conccptum turbent,
quoniam eadem magnitudo, quamvis
eğer kavramları karıştırmayacaksak, bu tür adlandırıla­
cubus vel biquadratum vocetur, nunqu- nın tcrkedilınesi gerektiğini gördüm ; çünkü küp ya la

111
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

iki-küp adı verilen o büyüklüğün kendisi gene de önceki am tarnen aliter quam ut linca vcl super­
ficies imagination! est proponendajuxta
Kurala göre imgeleme her zaman yalnızca bir çizgi ya da
rcgulam | pracccdentem. Maxime igi-
[457] bir yüzey olarak | sunulabilir. Buna göre bütünüyle özel­ turest notandum, radiccm. quadratum,
likle belirtmek gerek ki kök, kare, küp vb. sürekli oran­ cubum, etc., mhil aliud esse quam mag-
tıda duran büyüklüklerden başka şeyler değildirler ve nitudincs continue proportionales, qui-
bus semper praeposita esse supponitur
önceki varsayıma göre her zaman yukarıda sözünü etti­ unitas ilia assumptitia. de qua jam supra
ğimiz o keyfi birimi varsayarlar. Birinci orantılı bu biri­ sumus locuti: ad quam unitatem prima
me dolaysızca ve benzersiz bir ilişki yoluyla bağlanır; proportionalis refertur immediate et per
İkincisi ise birinci aracılığıyla ve dolayısıyla bir çift iliş­ unicam rclationcm, secunda vero me-
diante prim a, atque idcirco per duas
ki yoluyla; ve üçüncüsü birinci ve ikinci ile dolaylı ola­ relationcs. tertia m ediante prim a et
rak ve üç ilişki yoluyla, vb. Öyleyse Cebirde kök denilen secunda, et per très relationes, etc.
büyüklüğü bundan böyle birinci orantılı olarak adlandı­ Vocabimus ergo deinceps primam pro­
portionalem magnitudincm illam, quac
racağız; kare denileni ikinci orantılı olarak adlandıraca­
in Algebra dicitur radix, secundam pro­
ğız, ve bu başka durum larda da böyledir. portionalem illam. quac dicitur quad-
5. Son olarak dikkat etmek gerek ki, burada güçlüğün ratuni, e t ita de cacteris.
doğasını yoklayabilmek için terim lerini belirli sayılardan 5. Deniquc advertendum est, ctiamsi
hic a quibusdam numeris absirahamus
soyutlamamıza karşın, gene de sık stk verili sayıları kul­
difficultatis terminos ad examinandam
landığımızda onları soyutladığımızda blduğundan daha cjus naturam, saepe tamen contingcrc,
yalın bir çözümünün bulunduğu olur; tnı sayıların daha iliam sim pliciori modo rcsolvi posse in
önce belirtildiği gibi kimi zaman düzeni, kimi zaman numeris datis, quam si ab illis fuerit
abstracta: quod fit per dupliccm nume-
ölçüyü anlatan çifte kullanım larından ötürüdür. Bu yüz­ rorum usum, qucm jam ante attigimus,
den, güçlüğümüz için genel terim lerde bir çözüm aradık­ quia scilicet iidem explicant, modo or-
tan sonra, yerlerine verili sayıları geçirm em iz gerekir* dincm, modo mensuram; ac proinde.
postquam illam generalibus terminis
öyle ki bunların bize daha yalın bir çözüm verip vereme­
expressam quaesivimus, oportet can-
yeceklerini görebilelim. Böylece örneğin kenarları a ve dem ad datos num éros rcvocarc. ut
videamus utrum forte aliquam simpli-
b olan dikaçılı üçgenin hipotenüsünün -Ja* + b 2 olduğu­ ciorcm soludonem nobis illi suppedi-
nu gördükten sonra, a2 yerine 81 ve b2 yerine 144 ge­ tent: ver. gr., postquam basim trianguii
çirm em iz gerekir; bunlar toplandıklarında 225 sayısını rectanguli ex Utcribus a ci b vidimus
verirler ki kökü—ya da birim ve 225 arasındaki orta' esse Va* + b7 , pro a1 ponendum est 81
et pco b1 144, quac addita sunt 225,
[458] orantılı— 15'tir. Buradan | uzunluğu 15 olan bir hipote­
cujus radix sivc media proportionalis
nüsün uzunlukları 9 ve 12 olan kenarlar ile eşölçümlü inter unitatem et 225 est 15; unde | cog-
olduğunu anlayacağız—genel olarak b ir kenarı öteki noscemus basim 15 esse commcnsufa-
kenarına 3 ve 4 gibi orantılı olan b ir dikaçılı üçgenin bilem latcrib u s9 et 12, non generaliter
ex eo quod sit basis rectanguli triangu­
hipotenüsü olmasından değil. Şeylerin açık ve seçik bir
ii, cujus unum latus est ad aiiud, ut 3
bilgilerini bulmayı isteyen bizler tüm bunları ayırdediyo- ad 4. Quae omnia distinguimus, nos qui
ruz. Ama Aritmetikçiler için durum bütünüyle başka tür­ rcrum cognitionem evidentem et dis-
lüdür, çünkü onlar aranan sonuç ortaya çıktığında onunla tinctam quaerimus, non autem Logis-
tac. qui contend sunt, si occurat illis
yetinirler, üstelik onun veriler üzerine nasıl bağımlı oldu­ summa quaesita, ctiamsi non animad-
ğunu görm eseler de; gerçekte bilim sözcüğün lam anla­ vertant quomodo eadem depcndcat ex
mıyla yalnızca bununla ilgilenir. datis, in quo tarnen uno scientia prop-
rie consisdt.
6 . Dahası, genel olarak belirtmek gerek ki, sürekli bir
6. At vero generaliter obscrvandum
dikkati gerektirmeyen hiçbirşey, eğer onu kağıda geçire- est, nulla unquam memoriae esse man*
biliyorsak, hiçbir zaman belleğe yüklenmemelidir, öyle danda cx iis, quae perpetuam attendo-
ki anlığımızın herhangi bir bölümü düşüncemizin önün­ ncm non requirunt, si possimus ea in
charta deponere, ne scilicet aliquam
de bulunan nesnenin gereksiz bir anımsanışına yöneltil­ ingenii nostri partem objccti pracscn-
mesin. Yapılması gereken şey bir dizin oluşturarak ona tis cognitioni supervacua recordatio
ilk bildirildikleri biçimiyle problemlerin terimlerini yaz­ surripiat; et index quidem faciendus est.
in quo terminos quaestionis, ut prima
maktır; bundan sonra nasıl soyutlanacaklarını ve hangi
vice erunt propositi, scribcm us; dein-
simgelerle gösterileceklerini belirtmemiz gerekir, öyle ki de quomodo iidem abstrahantur, et per
çözüm tam bu simgelerde elde edildiği zaman kolayca ve quas notas designeniur, ut, postquam

122
KURAL XVII [DOLAYLI PROBLEMLERİN ÇÖZÜMSEL EVRİLMESİ)

in ipsis nûtis solutio fucriı reperça, eam- belleğin hiçbir yardımı olmaksızın problemin ilgili oldu­
dem facile, sine ullo memoriae adju-
ğu tikel nesneye uygulanabilsin; çünkü lıiçbirşey daha az
mento, ad subjccıum particularc. de
quo e rit quaesiio, appliccm us; nihil evrensel olandan olm adıkça daha evrensele soyutlana­
enim unquam abseraetum esc nisi es maz. Buna göre, şöyle yazacağım: A BC dikaçılı üçgenin­
aliquo minus gene­ de AC hipotenüsün bulunacaktır,
rali. Scribamigitur
hoc modo: quaeri-
ve hipotenüsün büyüklüğünün
cur basis AC in tri- kenarların büyüklüklerinden tü-
angulo rectangulo retilm esinin bütünüyle genel
ABC. a abstrabo
olabilmesi için güçlüğü parçala­
difficulcaicm , ut
generaliccr quaeracur magnitudo basis ra soyutlarım . Sonra 9 ’a eşit
e s magnitudimbus lacerum; dcinde pro olan AB yerine a , 12'ye eşit olan
AB. quod CSC 9 . pono a, pro BC, quod B C yerine b yazarım , ve başka
esc 12, pono b, ec sic de cacceris. |
durum larda da benzer olarak. | [4591
7. N ocandumquc esc, his quacuor
regulis nos adhuc usuros in ccrcia parte 7. Bu dört Kuralın bu İncelemenin üçüncü bölüm ünde
hujus tractacus. cc paulo lacius sump- daha öte kullanılacağını belirtebiliriz, ama onları şim di
cis, quam hie fuerinccxplicacae, uc dice- yaptığımızdan biraz daha geniş b ir anlamda alarak. Gene
cur suo loco.
de bunlar yeri geldiğinde açıklanacaktır.

REGULA XVII KURAL XVII

Proposita difficullas direcle esi pereur- Önerilen güçlüğün üzerinden doğrudan geçilmeli, kim i
rtnda, abstrahendo ab t o quod quidam terimlerin bilinmesi ve başkalarının bilinmemesi gözardı
ejus termini sim cogniri. a lii incogniti.
edilmelidir; tek tek karşılıklı bağımlılıkları doğru b ir ta­
et mutuam singulonun ab aliis depen-
dentiam p er veros discursus intuendo. rama yoluyla sezgisel olarak aynm sanacaktır \per veros
discursus inıuendoJ.
1. Superiores qualuor regulac docue-
runt, quomodo detcrminatae difficul-
caces cl perfectc incelleclac a singulis 1. Y u k a r i d a k İ dört Kural bize belirli ve eksiksiz olarak
subjcccis abstrahendae sine, cc co rc- anlaşılan güçlüklerin tek tek nesnelerinden nasıl soyutla­
ducendac, uc nihil aliud quaeracur
postca, quam magnitudines quacdam
nacaklarını ve daha sonra yalnızca belli büyüklüklerin
cognosccndae es co. quod per hanc vel bilgisinin verili belli başka büyüklüklerle aralarındaki şu
illam habitudincm referanlur ad quas- ya da bu tür ilişkilerden elde edilmesi sorununa nasıl in­
dam dacas. Jam vero in his quinquc
dirgeneceklerini gösterdi. Ama aşağıdaki beş K uralda
regulis sequcniibus cxponemus. quo­
modo cacdcm difficultates ica sine subi- şimdi bu aynı güçlükler öyle bir yolda ele alınıp açık­
gendac, uc quoccumquc crunt in una lanacaklardır ki, tek b ir önerm ede birçok bilinm eyen
p ro p o sitio n magnitudines tgnotac sibi büyüklüğün kapsanm asına karşın tümü de birbirlerine
inviccm omncs subordinentur, cc que-
madmodum prima eric ad unitatcni, ita
altgüdüm lü kılınabilecek ve ikinci birinci ile, üçüncü
secunda sit ad primam, certia ad secun- ikinci ile, dördüncü üçüncü ile vb. birincinin birim ile
dam, quarta ad tertiam. et sic cottse- ilişkili olduğu gibi ilişkili olacak, ve bunlar ne denli çok
quentcr, si cam multae sint, summam
olursa olsunlar, sonuçta bilinen belli bir büyüklüğe eşil
faciant aequalem magnitudini cuidam
cognitae; idquc methodo tam cena, ut bir toplam oluşturacaklardır; tüm bunlar öylesine pekin
hoc pacto tutc asseramus, illas nulla bir yönteme göre olacaktır ki, başka hiçbir çabanın terim ­
industria ad simpliciorcs tcrminos redu- lerimizi daha yalm birşeye indirgeyemeyeceğini korkm a­
ci potuissc.
2. Quoad pracscntem vero, notandum
dan ileri sürebiliriz.
esc, In omni quaestionc per deduclio- 2. Ama şimdilik belirtmek istiyorum ki tümdengelim
ncm resolvenda quandam esse | viam yoluyla çözülecek her problemde | açık ve doğrudan bir [460]
planani cc dircctam . per quam omnium
yol vardır ve bununla b ir küme terim den b ir başkasına
facillime ex unis tcrm inis ad alios tran­
sire possumus. caeteras autem omncs başka her yolla olduğundan daha kolayca geçebiliriz, ve
esse difficiliorcs cc indirectas. Ad quod tüm öteki yollar daha güç ve dolaylıdır. Bunu anlayabil-

123
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

mek için onbirinci Kuralla ilgili olarak söylenenleri imclligendum, mcminisse oportcl corum
quac dicta sunt ad regulam undecimam,
anım sanıaltyız; orada öyle bir önerm eler zincirinin
ubi exposuimus, qualis sit caienatio pro-
doğasını açıklam ıştık ki, komşu üyelerinin bir karşı­ positionum , quarum singulac si cum
laştırması kolayca birincinin sonuncu ile nasıl ilişkili vicinis confcrantur, facile pcrcipimus,
olduğunu görmemizi sağlıyordu, üstelik ara terim leri quomodo eiiam prima ct ultima sc invi*
ccm rcspiciant, etiamsi non tarn facile
uçlardan çıkarsam anın çok kolay olm amasına karşın. ab extrem is interm cdias deducam us.
Öyleyse, şimdi tek tek üyelerin karşılıklı bağımlılıkları­ Nunc igitur si dependentiam singuiarum
nı sonuncunun birinciye nasıl bağımlı olduğunu çıkar- ab inviccm, nullibi intcrrupio ordinc,
intucamur, ut indc inferamus quomodo
sayacak bir yolda düzende hiçbir kesinli olm aksızın
ultima a prima dependeat, difficultatcm
sezgisel olarak ayrımsarsak, güçlüğü doğrudan gözden dircctc pcrcurremus; sed contra si cx co,
geçirmiş oluruz; ama tersine, birincinin ve sonuncunun quod primam ct ultimam cenu modo in­
birbirleri ile bağıntılı olduklarını pekin bir yolda bilme­ ter se connexas esse cognosccmus, vcl-
Icmus dcducere qualcs sint mediae quac
miz olgusundan onları bağlayan orta terimlerin doğala­
illas conjungunt, tune omnino ordinem
rını çıkarsamayı istersek, o zaman bütünüyle dolaylı ve indircctum et praeposterum sequeremur.
tersine çevrilmiş bir düzen izliyor oluruz. Ama burada Quia vero hic versamur tantuin circa qua-
yalnızca karışık problemleri ele aldığımız için, ve bun­ estioncs involutas, in quibus scilicet ab
extremis cognitis quaedam intermedia
larda bilinen belli uçlardan kesintisiz t?ir düzen içindeki turbato ordinc sunt cognosccnda, totum
belirli ara terim lerin bilinm esi isteııfliği için, burada hujus loci anifteium consistct in eo, quod
bütün bir aygıt bilinmeyenleri biliniyor olarak varsay­ ignota pro cognitis supponendo possimus
facilcm ct dircctam quaerendi viam nobis
maktan oluşacak, ve böylece çok karışık problemlerde
pracpararc. ctiam in difficultatibus quan*
bile kolay ve doğrudan araştırma yolu izlenebilecektir. tumeumque intricatis; neque quiequam
Bunun her zaman olm asının önüne geçecek hiçbirşey iinpcdit quominus id semper fiat, cum
yoktur, çünkü bu bölümün başında problemlerde bilin­ supposuerimus ab initio hujus partis, nos
agnosccrc eoruni, quac in quaestionc
meyen terim lerin bilinenler üzerine onlar tarafından sunt ignota, talem esse dcpcn|dentiam
[461] bütünüyle belirlenebilecekleri | b ir yolda bağımlı a cognitis, ut plane ab illis sint determ i­
olduklarını bildiğimizi varsaymıştık. Buna göre, o belir­ nate, adco ut si rcflectamus ad ilia ipsa,
quac primum occurrunt, dum illam dc-
lemeyi kabul ederek kendilerini ilk sunan terimleri dik­
tcrm inationem agnoscim us. ct cadeni
kate alır ve bilinm iyor olm alarına karşın bilinenler licet ignota inter cognita numeremus. ut
arasında sayarsak ve buradan adını adım ve doğru b ir ex iiiis gradatim ct per vcros discursus
tarama yoluyla geriye kalan tüm bHmenleri bile sanki bi- caetera omnia etiam cognita, quasi csscnt
ignota. deducamus. totum id quod hacc
linm iyorlarm ış gibi çıkarsarsak, o zaman bu Kuralın regula praccipit, cxcqucmur: cujus rei
istediklerini tam olarak yerine getirm iş oluruz. Bunun exempla. ut ctiam plurimorum ex iis qirae.
örnekleri, hemen aşağıda izleyeceklerimizin çoğunun deinceps sumus dicturi, ad regulam vice-
simamquartam rescrvamus, quoniam ibi
örnekleri gibi, yirmidördüncü Kurala dek verilmeyecek,
commodius exponcntur.
çünkü onları orada açımlamak daha uygun olacaktır.

KURAL XVIII REGULA XVIII

Bunun için yalnızca dört işlem gerekir: Toplama, çıkar­ Ad hoc quatuor tamum operationes re-
ma, çarpma ve bölme, ki bunların son ikisinden burada quiruntur, additio. subtractio, multipli-
catio, et divisio. e.x quibus duae ultima*
sık sık vazgeçilebilir, bir yandan kör bir karışıklık yarat­
saepe hic non surit absolvendae, tum ne
mamak için, öte yandan daha sonra kolayca ele alına­ quid teme re invoivatur, tum quia facili-
bilecekleri için. us postea perftci possum .

1. BİR kurallar çokluğu sık sık öğretmenin deneyimsiz­ 1. Mulıitudo regularum sucpc ex Doc-
liğinden ileri gelir, ve tek bir genel ilkeye indirgenebile­ toris imperitia procedit, et quae ad uni*
cum generale pracceptum possent reducı,
cek şeyler birçok tikel ilkeye bölündüklerinde daha az minus pcrspicua sunt si in multa parti*
durudurlar; bu yüzden problem lerin üzerinden geçme- culnria dividantur: quamobrcin hic nos

124
KURAL XVIII [GEOMETRİK CEBİR]

opcraiioncs omncs. quibus utendum est de, e.d. belli büyüklükleri başkalarından çıkarsam ada
jn quacslionibus pcrcurrendis, id csl.
işlemlerin bütününü yalnızca dört başlığa indirgiyoruz.
in quibusdam magnitudinibus ex aliis
dcduccndis. ad quatuor tantum capita Bunların hangi yolda yeterli oldukları açıklamalarından
redigintus; quae quomodo sufficiant, görülecektir. | 1462)
ex ipsorum cxplicationc cognoscetur. | 2. Böylece, eğer b ir büyüklüğün bilgisine onu oluştu­
2. Nempc si ad unius magniludinis
cognitioucm pcrveniamus. ex co quod
ran parçalar elim izde olduğu için ulaşırsak, bu toplama
habcmus partes ex quibus componitur, yoluyla olur; eğer parçayı bütün ve bütünün bu parça üze­
id fit per additioncm; si agnoscamus rindeki fazlası elimizde olduğu için bulursak, bu çıkarma
partem cx eo quod habemus toium, cl
yoluyla olur; ve dalıası, bir büyüklüğü başkalarından çı-
exccssunt totius supra eandcm partem,
hoc fit per subtractionem; neque plu- karsamak, eğer bunlar saltık olarak alınmış ve birinciyi
ribus modis aliqua magnitudo cx aliis kapsıyorlarsa, başka herhangi bir yolla olanaksızdır. Ama
absolute sumptis, c t in quibus aliquo bir büyüklüğü ondan bütünüyle ayrı olan ve onu hiçbir
modo contineatur, potest dcduci. Si
biçim de kapsamayan başkalarından çıkarsam am ız ge­
vcro aliqua invcnienda sit ex aliis a qui­
bus sit plane divcrsa. ct in quibus nul- rekirse. onu herhangi b ir yolda onlarla ilişkiiendirm ek
lo modo contineatur. neccssc est ut ad zorunludur. Eğer şimdi bu ilişki ya da bağıntı doğrudan
illas aliqua rationc rcferatur; atquc araştırılırsa, o zam an çarpm adan yararlanm ak gerekir;
hacc rclatio sivc habitudo, si sit direc­
te pcrscqucnda. tunc utcndum est inul- eğer dolaylı olarak araştırılırsa, bölmeden.
tiplicationc, si indirecte, divisione. 3. Bu son iki işlemi duru olarak açımlamak için, daha
3. Quae duo ut clarc cxponanlur, sci­ önce sözünü ettiğimiz birimin burada tüm ilişkilerin temel
endum est unitatem, dc qua jam suinus
ve dayanağı olduğu, ve sürekli orantıda duran büyüklükler
locuti. hic esse basim et fundamcntum
omnium relalionum , atquc in seric dizisinde ilk yeri doldurduğu, buna karşı, orantı doğrudan
magnitudinum continue proportionali- olduğunda, verili büyüklüklerin ikinci basamakta ve ama
um pritnum gradum occupaie. datas arananların üçüncüde, dördüncüde ve dizideki geri kalan
autent magnitudincs in secundo gradu
coiuineri. ct in tertio, quarto, ct rcliqu- basam aklarda durdukları bilinm elidir; ama eğer orantı
is quacsilas, si proposilio sit directa; dolaylı ise, aranan büyüklük ikinci ya da başka ara basa­
si vcro indirects, quacsitain in secun­ maklarda, ve verili olan sonuncuda durur. | [463]
do et aliis intcrinediis gradibus conti-
4. Böylece eğer birimin a 'ya, diyelim ki verili 5 ’e ora­
neri, ci datant in ultimo. |
4. Nam si dicaiur. ut unitas ad a vel nı ft'nin, e.d . verili 7 'n in aranan büyüklük olan a b 'y e .
ad S datam, ita b Sivc 7 data ad quac- e.d. 35’e oranı gibiyse, o zaman a ve b ikinci basamakta,
sitam, quae est ab vel 33. tunc a et b ve onlardan üretilen ab üçüncüdedir. Yine böyle, eğer
sunt in secundo gradu, ct (ab), quae
producitur cx illis, in tertio. Item si
i ’in c’ye, diyelim ki 9 'a oranı a ö ’nin, diyelim ki 3 5 ’in
addatur, ut unitas ad c vel 9. ita ab vel aranan abc'ye ya da 3 I5 ’e oranı gibiyse, o zaman abc dör­
35 ad quacsitain abc vel 315. tunc abc düncü basam aktadır, ve ikinci konumda olan a, b ve c
est in quarto gradu, cl gcneratur per
terimleri arasındaki iki çarpımın ürünüdür; ve bu başka
duas multiplicationcs ex a, b. ct c, quae
sum in secundo gradu. et sic dc rcliqu- durumlarda da böyledir. Benzer olarak, 1'in cr’ya (5) ora­
is. Item, ut unitas ad a (S), ita a (5) ad nı ö ’nın (5) a 1'ye ya da 2 5 ’e oranı gibidir; yine, birimin
a 1 sivc 25; ct rursum, ut unitas ad a a ’ya (5) oranı o2’nin (25) o 5’e, e.d. 125’e oram gibidir; ve
(5). ita a1 (25) ad a 1 (125); ctdcniquc,
ut unitas ad a (5), sic a ’ (125) ad a*
son olarak, birimin « ’ya (5) oram o3'ün (125) û4’e (625)
quod est 625, etc.: neque cnirn aliter oranı gibidir, ve bu böyle gider. Çünkü büyüklük ister
fit multiplicatio, si cadcm magnitudo kendisi ile isterse bütünüyle başka bir sayı ile çarpılsın,
ducatur p er sc ipsam. quam si per ali-
çarpma tam olarak aynı yolda olur.
am plane diversam duceretur.
5. Jam vcro si dicatur. ut unitas ad a 5. Ama eğer şimdi dense ki birimin verili bölen olan a '-
vel 5 datum divisorcm. ita S vel 7 qua- ya ya da 5 'e oram aranan B’ııin ya da 7 ’nin verili bölünen
csila ad ab vel 35 datum dividendum. olan a b 'ye yada 3 5 ’e oranı gibiyse, o zaman dolaylı ya da
tunc csl ordo turbatvs ct indircctus:
quapropter B quacsita non habelur, nisi
evrik düzenin b ir örneğini görürüz: çünkü aranan fi’yi
dividendo ab datam per a ctiam datam. elde etmenin biricik yolu verili a b ’yi yine verili o ’ya böl­
Item, si dic3tur, ut unitas ad A (5) qua- mektir. Eğer dense ki: birimin aranan / l ’ya (5) oranı bu
csitam, ita A vel 5 quaesita ad a 1 vel
aranan / l ’nın ya da 5 'in verili a 2’ye ya da 2 5 ’e oranı gibi­
25 datam; sivc. ut unitas ad A (5) qua-
esitarn, sic A‘ vel 25 ctiam quacsita ad dir, ya da yine, birimin aranan /l’ya (5) oranı yine bulm a­
a 1 vel 125 datam: et sic dc caeteris. mız gereken /l2'niıı ya da 25'n in verili o ’’e ya da 125’e

125
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENU

oranı gibidir, durum yine aynıdır; ve başka durum lar­ Haec om nia com plcciim ur sub nomine
da da bu böyledir. Tüm bu süreçler bölme başlığı altı­ divisionis. quam vis notandum sit has
posteriorcs hujus species majorem conti-
na düşerler, ama belirtm ek gerek ki sürecin bu son nere difficultatem quam priores, quia sae*
örnekleri öncekilerden daha güçtür, çünkü aranan pius in iilis reperiiur magnitudo quaesita.
büyüklük onlarda çok daha büyük bir sıklıkla yineler, quae promde plures relationcs involvii.
Idem cnim est hoi um cxcmplorum sensus,
ve dolayısıyla daha büyük b ir sayıda ilişki içerir. Ve ac si diceretur cxtrahendam esse radiccm
böyle örneklerin anlamı şu bildirim lerin anlam lan ile qua | dratam ex fl3 sive 25, vel cubicam ex
[464 ] aynıdır: | “fl2’nin ya da 2 5 ’in kökünü a l,” ya da, o’ sive ex 125, ei sic dc caetcris; qui mos
■V’ün ya da 125’in kökünü al” ; ve başka durumlarda loquendi est a pud Logistas usiiatus. Vet ui
ctiam Geomctrarum tcrminis itlas cxplicc-
da bu böyledir. Aritmetikçilerin sorunu çözmede kul­ inus, idem est ac si diceretur inveniendani
landıkları yol budur. Ama bunları Geometriciler tara­ esse mcdiam proportionalem inter magni-
fından kullanılan terim lerde de açıklayabiliriz: eğer tudinem illam assumptitiam, quam unita-
tern appcilamus, ct illam quae dcsignaiur
“birim denilen o varsayılmış büyüklük ile a2 tarafın­
per a 3, vel duas medias proportionally
dan belirtilen büyüklük arasında bir orta orantılı bu­ inter unitatem et a \ et ita de aliis.
lun” ya da “ birim ve a} arasındaki iki orta orantılıyı 6. Ex quibus facile colligitur, quomodo
bulun” vb. denseydi, bu da aynı şeye gelirdi. hac duae operationes sufficiant ad magni-
tudincs quascum que invcniendas, quae
6 . Bunlardan bu iki işlemin belli bir ilişki aracılığıy­ propter aliquam relationcm ex aliis sint
la başkalarından çıkarsanacak her tür büyüklüğü bul­ deducendae, Atque his intcilectis, scquitur
mada nasıl yeterli olduğunu görmek kolaydır. Ve şimdi ut exponamus quomodo hae operationes ad
imaginationis examina sint rcvocandae, et
bunları anladığım ıza göre, yapılacak sonraki şey bu
quomodo ciiam ipsis oculis exhibendac, ut
işlemlerin imgelemin incelemesi altına nasıl getirilece­ tandem postca illarum usum sive praxim
ğini ve göz önünde nasıl sergileneceğini görm ektir, kcxplicemu$.
öyle ki son olarak nasıl kullanılabileceklerini ya da 7. Si additio vel subtractio faciendae sint,
concipimus subjcctum sub ratione lineae,
uygulanabileceklerini açıklayabilelim. sive sub ratione magnitudinis extensae, in
7. Bir toplama ya da çıkarma yapılacağı zaman, nes­ qua sola longitudo est spectanda: nam si
nemizi bir çizgi biçiminde ya da uzamlı bir büyüklük addenda sit linea t— ■t ad lineam
biçim inde tasarlarız ki bunda yalnızca uzunluk göz unam a
altert adjungim us hoc modo
b c
önüne alınacaktır; çünkü eğer ı ı° ı ı çizgisi ı-+-< çiz- i ı i i i i et producitur ı ı ı ı i i, |

gisine eklenecekse, şu yolda birini ötekine eklerizc


a b c ^ Si autem minor ex m ajon tollcnda sic.
[465] b a
ı ı ı ı ı ı , ve ı ı ı" ı ı ı üretilir. | Ama eğer küçük nempe h -+-h ex i ı i t , unam supra
olanın büyük olandan, e.d. ı-î-ı ’nin ı ıaı ı ’dan çıka­
aliam applicamus hoc modo *fct
rılm ası gerekirse, birini öteki üzerine yerleştiririz:
ita habetur ilia pars majoris quae a minori
ı- t -t -ı. ve bu bize büyük olanın küçük olan tarafından tegi non potest, nempe In mul­
b
tiplications concipimus etiam magnitudi-
örtülemeyecek parçasını verir: Çarpmada da ncs datas sub ratione lincarum; sed ex ilJis
verili büyüklükleri çizgiler olarak tasarlarız; ama rectangulum fieri imaginamur: nam si mul-
onlardan çizilecek bir dikdörtgeni imgeleriz; çünkü. tiplicamus i—A —i, per i—5—i, unam altcri
eğer ile çarparsak, onları şu yolda dik aptam us ad angulos rectos hoc modo

b b

, cl fit rectangulum a
açılarda uydururuz, a , ve böylece şu dikdörtgen

rum si velimus multiplicare ab per


[466] ortaya çıkar: 8 ; | yine, eğer a b ’yi t- t-
i i i i i, oportet concipere ab ut line*
çarpmayı istersek, a b 'yi bir çizgi, ı- t i aıb i i i, olarak ab
am, nempe i ı ı ı ı i i, ut fiat
ab

tasarlamamız gerekir, ve böylece c abc için


s pro abc. Dcniquc in divi-

ortaya çıkar. Son olarak, bir bölme işleminde bölen sione, in guadivisor est daıus, magniıudi-

126
KURAL XVIII [GEOMETRİK CEBİR]

nem: dividcndam imaginamur esse rec­ verili olduğunda bölünecek büyüklüğü b ir dikdörtgen
tangulum. cujus unuin latus cst divisor,
olarak imgeleriz ki. b ir kenarı bölen, ve öteki bölüm dür;
et aliud est quotiens: ut si rectangulum
o
b
böylece eğer a dikdörtgeni i ile bölünecekse,
a ^ ~ dividendum sic per i >-+■-« tollt-

3 b ondan ı—t—t—ı yüksekliğini uzaklaştırırız ve geriye bölüm


tur ab illo altitude i i i iremanei i—i—i
pro quotientc; | vcl contra, si idem divi- olarak t-+-ı kalır; | ya da evrik olarak, eğer bu dikdört- [467|
datur per b, tollctur latitude t—+—i ct gen b ile bölünürse, ı-î-ı yüksekliğini uzaklaştırırız ve
quotiens e rit i t a t-i. bölüm ı ıa-ı—ı olur.
8. In illis autem divisionibus. in qui- 8 . Ama içlerinde bölenin verili olm adığı ama yalnızca
bus divisor non est daius, sed tanium per
aliquam rclationem designatus. ut cum
belli b ir ilişki yoluyla belirtildiği bölme işlem lerinde,
dicitur cxtrahendam essc radiccm quad- örneğin kare ya da küp kökün vb. çıkarılması istendiğin­
ratam vcl cubicam etc.. tune notandum de, dikkat edilecek şey bölünecek terimin ve tüm öteki­
est. terminum dividendum el alios omnes
lerin her zam an sürekli orantıda duran büyüklükler
semper concipiendos esse ut lineas in
seric continue proportionalium existen­ dizisinde çizgiler olarak tasarlanmasıdır, öyle ki bunlar­
tes, quarum prim a cst unitas, ct ultima dan birincisi birim ve sonuncusu ise bölünecek büyük­
e st m agnitude dividenda. Quomodo lük olacaktır. Bununla birim arasında herhangi bir sayıda
autem inter banc ct unitatem quotcumquc
mediae proportionales invcnicndac sint,
orta orantılının nasıl bulunacağı konusu kendi yerinde
dicetur suo loco; et jam monuisse suffl- tartışılacaktır; şimdilik varsayımımıza göre o işlemlerin
cit, nos supponere tales operationcs hic burada tam olarak ele alınm adığını belirtm iş olm ak
nondum absolvi, cum per motus imagi-
yeterlidir, çünkü bunlar imgelemin dolaylı ve yansımalı
nationis indirectos et reflcxos faciendac
sunt; et nunc agemus tantum de quacs- devimleri yoluyla olurlar; ve şimdi yalnızca üzerlerinden
tionibus directe pcrcurrcndis. doğrudan geçtiğim iz problemleri ele alıyoruz.
9. Quod attinct ad alias operationes, 9. Öteki işlemlere gelince, bunlar söylenenlere göre
facillimc quidem absolvi possunt со
modo, quo illas concipicndas esse dixi-
tasarlandıkları zaman kolayca yerine getirilebilirler.
raus. Supercsl (amen exponendum, quo­ Gene de geriye onlarda kullanılan terim lerin hangi yol­
modo illarurri termini sint praeparandi: da hazırlanacaklarını açımlamak kalıyor; çünkü b ir güç­
narn etiam si, cum printum versamur cir­
lüğü ilk ele alışımızda, ondördüncü Kural ile ilişki içinde
ca aliquam difficultaiem, nobis liberum
sit ejus (erminos conciperc ut lineas. vcl söylendiği gibi, terimlerini başka herhangi bir beti getir­
ut rectangula, ncc alias unquant figuras meksizin çizgiler ya da dikdörtgenler olarak tasarlama­
illis tribuamus, ut dictum est ad regu- da özgür olsak bile, gene de sık sık çözümün gidişinde
lam decimam quartam, frequenter tarnen
in decursu rectangulum, postquam cx iki çizginin çarpım ı | yoluyla üretilen b ir dikdörtgen [468]
duarum | linearum multiplicatione fuit olmuş olan şey kimi zaman daha ileri bir işlemi yerine
productum, ntox concipiendum cst ut getirebilmek için bir çizgi olarak tasarlanmalıdır; ya da
linca, ad aliam Operationen! facicndain;
vel idem rectangulum aut linca cx aliqua
aynı dikdörtgen ya da belli bir toplama ya da çıkarma ile
additione aut subtractione producta mox üretilmiş bir çizgi kimi zaman yine onu bölecek olan bir
concipienda est ut aliud quoddam rec­ çizgi üzerine çizilen b ir başka belirli dikdörtgen olarak
tangulum supra lincam designatam, per
tasarlanmalıdır.
quam est dividendum.
10. Est igitur operae pretium hic expo- 10. Bu yüzden burada her dikdörtgenin bir çizgiye na­
nerc, quomodo omne rectangulum pos- sıl dönüştürülebileceği, ve evrik olarak bir çizginin ya da
sit in lineam transformari, et vicissim giderek bir dikdörtgenin kenarları belirlilen bir başkası­
linca aut ctiam rectangulum in aliud rec­
tangulum, cujus latus sit designatum; na nasıl değiştirilebileceği açımlamaya değer olacaktır;
quod facillimum est Geometris, modo bu bir Geometrici için en kolay iştir, yeter ki ne zaman
animadvertant per lineas, quotics illas burada olduğu gibi çizgileri bir dikdörtgen ile karşılaşır­
cum aliquo rectangulo comparamus, ut
hoc in loco, nos semper concipcre rec­
sak, o çizgileri her zaman bir kenarları birim im iz olarak
tangula, quorum unum latus est longitu- aldığımız uzunluk olan dikdörtgenler olarak tasarladığı­
do ilia, quam pro unitatc assumpsimus. mıza dikkat edilsin. Çünkü eğer böyle yaparsak bütün iş
ha enim totum hoc negotium ad talem şu önermeye indirgenir; Bir dikdörtgen verildiğinde ve­
Propositioncm reducitur: dato rectangulo
aliud acqualc construcrc supra datum rili bir kenar üzerinde ona eşit bir başka dikdörtgen çiz­
latus. mek.

127
ANLIĞIN YÖNETİMİ İÇİN KURALLAR REGULAE AD DIRECTIONEM INGENII

11. Bununla Geometrinin henüz başında olanların bile U. Quod cıiamsi vel Gcometrarum
pucris sit triium. placet tamen expone­
tanışık olmasına karşın, herhangi birşeyi atlıyor görün­
re, nc quid vidcar omisisse. \Caetera
memek için onu açımlamayı istiyorum. desiderantur.]

KURAL XIX R E G U L A XIX

Bu uslamlama yöntemine göre, güçlüğün üzerinden doğ­ Per hane ratiocinandi methodum qua-
rudan geçm ek için biliniyor olarak varsaydığım ız bi­ erendae suni tol m agnitudines duobus
modis differentibus expressae, quoi ad
linmeyen terim lerle aynı sayıda olan ve iki ayrı yolda dijjıcuitateın directe percurrendam ter-
anlatılan büyüklükleri aramamız gerekir: böylelikle iki ırtinos incognitos pro cogniıis suppo-
[469J eşit yan arasındaki denli karşılaştırma elde ederiz. \ nimııs: ita enim tot comparationes inter
duo aequalia habebuntur. \

KURAL XX R E G U L A XX

Eşitlikleri bulduktan sonra, atladığımız işlemleri yerine Inventis aequationibus, operationes,


getirmeye geçmeli, ve bir bölmenin yapılabileceği yerde quos omisimus. sunt perftciendae, mtıl-
tiplicatione nunquam utendo, quoties
hiçbir zaman çarpma yapmamalıyız. divisioni erit locus.

KURAL XXI R EG U LA XXI

E ğer böyle birçok eşitlik varsa, tümü de tek bir eşitliğe, Si plures situ ejusmodi aequationes, sunt
am a öyle bir eşitliğe indirgenmelidir ki, bunun terimleri omnes ad unicam reducendae, nempe
ad Mam, cujus termini pauciores gra-
sürekli orantıda duran büyüklükler dizisinde—ki eşitliğin dus occupabunt in serie magnitudinum
terimleri bu diziye göre düzenlenfnelidir—en kiiçiik dere­ continue proportionaiium , secundum
ceyi doldurur. quant iidem ordine disponendi.

128
Ilk Felsefe Üzerine M editasyonlar
Meditationes de prima philosophiae
(1641)
SAPIENTISSIM IS PARİS’TE KUTSAL TANRIBİLİM FAKÜLTESİNİN
CLARISSIM ISQUE VIRIS
ÇOK BİLGE VE ÜNLÜ DEKAN
SACRAE FACULTATIS
THEOLOGIAE PARISIENSIS VE DOKTORLARINA
DECANO & DOCTORIBUS
RENATUS DES CARTES
RENATUS DES CARTES

1. Tim justa causa me impellit ad hoc 1. B e n İ sizlere bu Yazıyı sunmaya götüren neden öylesine
scripium vobis offerendum, & lam
haklıdır ki, ve tasarını anlar anlamaz zaman sizlerin de onu
justam ctiam vos habituros esse con-
fido ad ejus dcffensioncm suscipicn- korumanız altına almak için öylesine haklı bir nedeninizin
dam, postquam instiiuti mci rationcm olacağına güveniyorum ki, bu yazıyı sizlere salık vermek
intelligclis. ut nullä re melius illud life için onda kendi önüme koyduğum amacı kısaca bildirmek­
possim commendare, quàm si quid in
eo scquulus sim paucis dicam.
ten daha iyi bir yol olmadığına inanıyorum.
2. Semper exisiimavi duas quacsti- 2. H er zaman Tanrıyı ve Ruhu ilgilendiren iki sorunun tan-
oncs. dc Deo & de Anima, praeci- rıbilim tarafından olmaktan çok felsefe tarafından tanıtlana­
puas esse ex iis quae Philosophiae
cak olanlar arasındaki başlıca sorular olduğunu düşündüm ;
potius quàm Thcologiae ope sum dc-
m onsirandac: nam quam vis nobis çünkü biz inananlar için insan ruhunun beden ile birlikte |
fidelibus anim am hum anam cum yokolmadığını ve Tanrının varolduğunu bir inanç sorunu
corpore non I in lcrire, Dcumque olarak görm ek yeterli olsa da, hiç kuşkusuz ilkin bu ikisi
exisierc, fide credere sufficial, eerie
onlara doğal us [ratione naturale] aracılığıyla tanıtlanmadık­
infidelibus nulla religio, nec fere eti-
am ulla moralis virtus, vidctur posse ça inançsızları herhangi bir dine, giderek belki de herhangi
persuaderi, nisi prius ill is ista duo bir ahlaksal erdeme inandırmak bile olanaklı görünm ez; ve
raiione naturali probentur: ciimquc bu yaşamda büyük ödüllerin çoğu kez erdem için olmaktan
saepc in hac vicä majora viliis quàm
virtuiibus pracmia proponanlur, pau- çok erdemsizlik için önerilm esi ölçüsünde, eğer ne Tanrı
ci rccium utili p raefcrrcn t, si ncc korkusu ne de bir başka yaşamın beklentisi tarafından kısıt­
Dcum (imercm, ncc aliam viiam cx- lanmamış olsalardı, çok az insan doğru olanı yararlı olana
pcciarent. El quamvis omnino vcrum
yeğlerdi. Hem Kutsal Yazılarda öyle öğretildiği için bir Tan­
sit. Dei existcntiam crcdcndain esse,
quoniam in sacris scripturis docefur. rının varolduğuna inanmamız gerekliği, hem de. evrik ola­
& vice versa credcndas sacras scrip- rak. Tanrıdan geldikleri için Kutsal Yazılara inanm am ız
(uras. quoniam habentur a Deo; quia gerektiği bütünüyle doğrudur; çünkü inanç bize b ir Tanrı
ncmpc, cùm tides sit donum Dei. illc
idem qui dat gratiam ad reliqua crc-
armağanı olduğu için, bize başka şeylere inanabilmek için
denda. potest ctiam dare, ut ipsum inanç veren aynı Tanrı o inancı bizi kendi varoluşuna inan-
existere crcdam us: non tarnen hoc dırabiimck için dc verebilir. Ama gene de bununla inançsız­
inlidclibus proponi potest, rquia cir-
lara gidemezdik, çünkü rmantıkçıların b ir döngü dedikleri
culum esse judicarcnt'*. Et quidem
anim adverti non modo vos om nes yanılgıya düştüğümüzü düşünmeye başlayabilirlerdi1*. Ve
aliosque Theologos affirm are Dei gerçekten de gördüm ki, sizler ve tüm başka tanrıbilim ciler
existcntiam naturali ratione pcssc yalnızca Tanrının varoluşunun doğal us yoluyla tanıtlanabi­
probari, sed & ex sacrâ Scripturâ
infcrri, ejus cognitioncnr multis, quae
leceğin! değil, ama Kutsal Yazılardan Ona ilişkin bilginin

" q u ia c irc u lu m c s s c j u d i c a r c n t :: qu i
P o urraient s ’im ag in er que l’o n co m m ettra­
it en ceci la faute que les logiciens nom m ent •Fr: mantıkçıların bir döngü dedikleri yanılgıya düslüğümü/ü sanabilir-
“ n cercle Icrdi :: Lat: onu bir döngü olarak görürlerdi
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

birçok yaratılmış şey üzerine bilgimizden çok daha duru ola­ de rebus creatis habentur, esse 1faci-
liorcm1*, atquc omnino esse tarn fa-
rak1* çıkarsanabileceğiııi, ve kazanılmasının gerçekte onu
cilcm, ut qui illam non habcnt situ
taşımayanların kınanabilecekleri ölçüde kolay olduğunu da culpandi. Patct cnim Sap. 13 ex his
doğruladınız. Bu aslında ISolom on’un] Bilgeliği üzerine verbis: N ec his debet ignosci. Si
XIII. Bölümdeki şu sözlerden açıktır: “ Gene de bağışlan- etiim tantum potuerunl scire, ut pas­
sent aestimare saeculum, quonwdo
mayacaklcırdır. Çünkii bu dünyanın şeylerini böylesine iyi htijns dominum non fac'dius invene-
bilebiliyorlarsa, niçin onlardan Tanrıyı kolayca bulam a­ runt? El ad Rom. cap. 1, dicitur illos
dılar?'' Ve Romalılara M ektupta, I. Bölüm, “bağışlana­ esse inexcusabUes. Atquc ibidem eti-
m az" oldukları söylenir. Yine aynı yerde, “ Tanrı üzerine am per hacc verba: Quod notum est
Dei, manifestum est in illis, vidcmur
bilinebilen onlarda apaçıktır" sözleri, öyle görünür ki, bize admoncri ea omnia quae de Deo sei-
sanki Tanrı üzerine bilinebilecek herşeyin kendi anlıkları­ ri possum , rationibus non aliunde
mızdan başka hiçbir yerden türetilm em iş olan nedenlerle pctitis quàm ab ipsâmet nostrà men­
te posse ostendit. Quod idcirco quo-
gösterilebileceğini |Ve ancak anlığımızın onları bize sağla-
modo fiai, &. qua via Dcus facilius &
yabileceğinijt öğretir. Bu yüzden bunun nasıl olabileceğini ccrtius quàm res sneculi cognosca-
ve Tanrının hangi yolda dünyanın şeylerinden daha kolay ve lur. non put3vi a me esse alienum
daha pekin olarak bilinebileceğini araştırmanın benim için inquirere.
3. Atque quantum ad animam, etsi
uygunsuz olmadığını düşündüm. multi ejus naturam | non facile in-
[3] 3. Ve ruha gelince, birçoklarının onun doğasının | kolayca vcstigari posse judicarini. Sc non-
bulunabilir olmadığı yargısında bulunmuş olmalarına ve gide­ nulli ctiam dicerc ausi sim rationes
humanas pcrsuadcrc illam simul cum
rek kimilerinin insan usunun onun bedenle birlikte yokola-
corpore interire. solâquc fide contra-
cağı vargısına götürdüğünü ve aykırı görüşün yalnızca inanç rium teneri, quia tamen hos con­
yoluyla savunulabileceğini söylemeyi göze almalarına Çar­ damnai Concilium Latcrancnsc sub
şın, gene de 10. Leo altında toplanan Lateran Konseyi'ııiıı Leone 10 habiium , scssionc 8. &
expresse mandat Christianis Philo-
sekizinci Olurumda bunları kınamış, ve Leo’nun kesinlikle sophis ut corum argum enta dis­
Hıristiyan felsefecilere onların uslamlamalarını çürütmeyi solvant, & veritaicm pro viribus
ve'gerçeği bilinir kılmak için tüm ansal güçlerini kullanma­ probcin1^, hoc etiani aggrcdi non
dubitavi.
yı1! buyurmuş olması ölçüsünde, bu çalışmada bu sorunun
4. Praeterea, quoniam scio ple-
üzerine gitmede hiç duraksama göstermedim. rosquc impios non aliam ob causam
4. Bundan başka, birçok dinsizi Tanrının varolduğuna venolle credere Deum cssc, mentem-
insan ruhunun bedenden ayrı olduğuna inanmamaya götüren quc humanam a corpore distingué
quàm quia dicunt haec duo a ncminc
birincil nedenin şimdiye dek bu iki şeyin hiç kimse tarafın­ hactcnus potuisse demonstrari: etsi
dan tanıtlanamadığını ileri sürmeleri olduğunu biliyorum. nullo modo iis asscntiar, scd contra
B unların görüşlerine katılm ıyor olm am a, tersine, birçok rationes fere omnes, quae pro his
büyük insanın bu iki soru üzerine ortaya sürdükleri uslam­ quacstionibus a magnis viris allatac
sunt, cum satis intelliguntur, vim
lamaların büyük bölümünün, doğru anlaşıldıklarında, bir dcmonsiraiionis habere putcm, vix-
tanıtlamanın gücünü taşıdıklarını ve yeni tanıtlamalar bul­ quc ullas dari posse mihi pcrsuadc-
manın hemen hemen olanaksız olduğunu savunmama kar­ arn, quae non prius ab aliquibus alii*
fucrinl inventac: nihil (amen utilius
şın. gene de felsefede en önem li görevin özenle bu tür in Philosophiâ praestare posse cxis-
uslamlamaların en iyi olanlarını araştırmak ve onları bun­ lirno, quàm si semcl omnium opti-
dan böyle doğru tanıtlamalar olduklarının herkese açık ola­ niae studiose quaerantur. :tamquc
cağı denli açık ve sağın bir düzen içine koymak'U olduğuna accurate & pcrspicue cxponantur.'l
ut apud omncs constet in postcrum
inanıyorum . Ve son olarak. B ilim lerde her tür güçlüğün cas cssc demonstrationcs. Ac deni*
çözümü için belli bir Yöntem geliştirm iş olduğumu bilen que, quoniam nonnulli quibus notum
birçokları tarafından bu görevi üstlenmemin istenmesi ölçü-
•fa cilio rcm :: bea u co u p p lu s cla irc
rc t que n o tre e s p rit seul est ca pable de
*Fr: çok daha duru olarak :: Lat: daha kolayca n o u s fournir: A jout
’ve ancak anlığımızın bize onları sağlayabileceğini: Ek tv eritate m p ro v irib u s p ro b e n i ::
*Fr: gerçeği bilinir kılmak için lüın ansal güçlerini kullanmayı:: Lat: gerçeği d 'e m p lo y e r louics les forces d e le u r e s p ­
rit p o u r faire co n n a ître la vérité
lüm güçleriyle tanıtlamayı
h a m iju c a c c u ra te &. p crsp ic u e expo-
1Fr: açık ve sağın bir düven içine koymak:: Lat: doğru ve duru olarak açım­ n am u r :: les d isp o ser en o rd re si c la ir ci
lamak si exact

132
D O C T O R IB U S FACULTATIS TH EO LO G IAE P A R IS IE N S IS P A R İS TANRIBİLİM FAKÜLTESİ DO K TO R LA RIN A

est me quandam excoluissc Methodum ad sünde—b ir yöntem ki hiç kuşkusuz yeni değildir, çün­
quaslibct difficultatcs in scicntiis resol-
kü hiçbirşey gerçeklikten daha eski değildir, ama onu
vendas. non quideni novatn, quia nihil csl
veriiatc antiquius. scd quû me sacpc in ali- daha başka güç sorunlarda yeterince başarılı olarak kul­
is non infoclicilcr uti vidcrunt, hoc a me landığımı biliyorlardı—, onu bu sorunda da sınamanın
summopcre flagitarunt: idcoquc officii benim için b ir ödev olduğunu düşündüm . | [4]
mei esse putavi nonnihil hac in re conari. |
S. Q uicquid autcm pracslare potui.
5. Şimdi başarabildiğim herşey bu İncelemede kap­
totum in hoc Tractatu continelur*. Non sanm ışım * Konunun tanıtlamaları olarak getirilebile­
quod in co diversas omncs rationcs, quae cek tüm değişik uslamlamaları toplamaya çalışm adım ,
ad eadcm probanda affcrri posscnt, colli-
çünkü bu yeterince pekin hiçbir tanıtlamanın olmadığı
gcrc conatus sim, neque enim hoc vidctur
operae pretium esse, nisi ubi nulla habe­ yerler dışında çabaya değer görünmez; yalnızca ilk ve
tur satis ccrta; scd primas tantum & prac- temel uslamlamaları öyle bir yolda ele aldım ki, bunları
cipuas ita proseculus sum . ut jam pro şimdi çok açık ve çok pekin tanıtlamalar olarak önere­
cerrissimis &. evidcniissimis demonstrati-
bilirim. Ve daha da ötesi, bunlaröyletanıtlam alardırki,
onibus illas ausim proponcrc. Addamquc
etiant tales esse, ut non putcm ullam viam kanımca daha iyilerini geliştirebilmek için insan anlığı­
humano ingcnio patcrc. per quam mclio- na açık başka hiçbir yol yoktur; çünkü konunun önem i,
rcs invcniri unquam possinl: cogit cnim ve tüm bunların ilgili olduğu Tanrının görkem i, beni
me causae nécessitas. & gloria Dei, ad
quam totum hoc refcrmr. ut htc aliquanto burada1kendimden ' t genel likle alıştığımdan biraz daha
liberius rdc m e is 'f loquar quâm mca fen özgür olarak söz etmeye zorluyor. Gene de, o uslamla­
consuctudo. Atqui quamlumvis cerias & malar benim için ne denli açık ve pekin olsalar da, her­
evidentes illas putcm, non tarnen idco
kesin kavrayışına uygun olabileceklerine inanmıyorum;
mihi pcrsuadco ad omnium captuni esse
accommodates: sed, qucmadmodum in am a, tıpkı G eom etride bize A rşim edes, A pollonius,
G eom etric m ullac sunt ab Archimcdc, Pappus ve başkaları tarafından bırakılan ve herkes tara­
Apollonio. Pappo, aliisve scriptae, quae, fından çok açık ve pekin olarak kabul edilen birçok
etsi pro cvidentibus etiam ac ccrtis ab
omnibus habcantur. quia nempc nihil pla­ tanıtlamanın olm ası gibi—çünkü bunlarda kendi başına
ne continent quod seorsim spectatum non irdelendiğinde kolayca bilinemeyecek ve içinde sonuç­
sit cognitu facillimum. nihilquc in quo ların öncüllerine bütünüyle sağın olarak bağlanmamış
scquenlia cum antcccdcniibus non accura­
olduğu hiçbirşey yoktur—, gene de, biraz uzunca olduk­
te cohaercant, quia tarnen longiusculae
sunt, & fvalde attentum lectorcm dcside- ları ve rçok dikkatli bir okur istedikleri1^ için, yalnızca
ianO£, non nisi ab adtnodum paucis intcl- çok az insan tarafından anlaşılırlar. Benzer olarak, ger­
liguntur: ita, quamvis eas quibushic utor. çi burada yararlandığım önermeleri pekinlik ve açıklık­
ccrliludine & evidentiä Gcometricas ac-
quarc, vel ctiam superarc. existitnem, vc-
ta G eom etrininkilere eşit ya da giderek onlara üstün
rcor tarnen ne a multis satis pcrcipi non görsem bile, gene de birçokları tarafından yeterli ola­
possinl, turn quia ctiam longiusculae sunt. rak anlaşılm ayacaklarından korkarım, çünkü onlar da
& aliae ab aliis pendent, turn praecipue
hem biraz uzun ve karışıktır, hem de birincil olarak
quia requirunt meinem a pracjudiciis pla­
ne libcram, & quae se ipsam a sensuum önyargıdan bütünüyle özgür ve kendini duyularla b ir­
consortio facile subducat. Nee certc plu­ liktelikten kolayca koparabilecek bir anlığı isterler. Hiç
ms in ntundo Mctaphysicis studiis quàm kuşkusuz dünyada Metafiziği incelemeye yetkin olanlar
Geomctricis apti repcriuntur. Ac | practe-
G eom etri için olanlardan daha azdır. Ve b ir | başka [5]
rca in co differentia est, quod in Geomet-
riä, cum om nibus sit persuasum nihil ayrım daha vardır. G eometride pekin b ir tanıtlam ası
scribi solcrc. de quo ccrta dcmonstralio olmayan hiçbirşeyin ileri sürülmediğine herkes inandı­
non habeatur. sacpius in co peccant impe­
ğı için, alanda yeterince bilgili olmayanlar onu anlıyor-
n d . quod falsa approbcul, dum ea vidcri
volunt inlelligere. quint quod vera réfu­ muş gibi görünebilm ek için yanlış olanı doğrulam a
tent: contri verb in Philosophic, cùm crc- yanılgısına doğru olanı çürütme yanılgısına olduğundan
datur rnihil esse de quo non possit in daha sık düşerler. Buna karşı, herkesin ondan yana ya
da ona karşı ileri sürülemeyecek hiçbirşeyin olm adığı-

* O r j 'a i trav a illé d e to u t m o n p o ssib le p o u r •Fr. lümce şöyle: Bu İncelemede bu konuda söylenebileceklerin
c o m p re n d re d a n s ce tra ité tout ce qui t 'e n peut tümünü toparlayabilmek içiıı elimden gelen herşeyi yaptım.
d ire
tF r: kendimden :: Lat: çalışmamdan
t d e m ois :: d e m oi
t val d e a lte m u tn lec to rcm d esid eran t :: fL at: çok dikkatli bir okur istedikleri:: Fr: bütün bir anlığı isledik­
d em a n d en t u n e s p r it to u t e n tie r leri

133
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

na1* inandığı Felsefede çok az insan kendini gerçeklik ara­ uiramquc partem disputant*, pauci
yışına verir; ve çok daha büyük bir sayıda insan, akıllı olma veritatem investigant. Se. rnuho plurcs,
ex со quod ausint optim a quaeque
ününü kazanma hırsıyla, tüm çabalarım en açık gerçeklik­ impugnarc, famam ingenii aucupan-
lere saldırmaya yöneltir. tur.
6. Bu yüzdendir ki, uslamlamalarım ne denli sağlam 6. Atquc ideo. qualcscunquc meac
rationes cssc possini, quia tarnen ad
olurlarsa olsunlar, Felsefeye ait oldukları için, sizleronları Philosophiam spcctant, non spero mc
korumanız altına almadıkça büyük bir etkilerinin olmasını illarum ope magnum operae pretium
beklemiyorum. Ama herkesin Fakültenize saygısı öylesine esse facturum. nisi me patrocinio vest-
yüksektir ki, ve S o r b o n n e adı kendisinde öylesine güçlü ro adjuvetis. Scd cùm tanta inhacreat
omnium mentibus de vesträ Facultatc
yetke taşır ki, yalnızca inanç sorunlarında değil ama insan opinio, tantaeque sic authoritatis SOR
felsefesi açısından da Kutsal Konseyler dışında hiçbir ku­ BONAE nomen. ut non modo in rebus
rum un yargısı hiçbir zaman sizinki denli saygı görm üş fldei nulli unquam Socictati post sacra
Concilia t3ntum crcdilum sit quàm
değildir; bu yüzden bir yargıda bulunurken, herkes başka vestrac, scd etiam in humanä Philosop­
hiçbir yerde daha büyük bir kavrayış ve sağlamlık ya da hie nullibi major perspicacia & soli-
daha büyük bir dürüstlük ve bilgelik bulmanın olanaksız ditas. nec ad ferenda ju dicia major
olduğuna inanır. Bu nedenle hiç kuşkum yok ki, eğer iniegritas & sapientia esse existimetur;
non dubito quin, si tantam hujus scrip-
ilkin lütfedip bu çalışmaya onu düzeltecek denli ilgi gös­ ti curam susciperc dignemini, primo
terirseniz—çünkü yalnızca insana özgüYayıflığmıın değil quidem, ut a vobis corrigatur: memor
ama başlıca bilgisizliğim in de biliııcirtde olduğum için enitn, non rnodo humanitatis. scd max­
ime ctiam inscitiac meac, non afftrmo
onda hiçbir yanılgı olmadığını ileri süremem—, ve sonra nullos in eo esse errores; deinde, ut
ona onda bulunmayanları ekleyip eksikliğini giderir, ve quae vcl desunt, vcl non satis absoluta
daha geniş bir açıklama gerektiren noktaları aydınlatır ya sunt, vcl majorem explicationcm desi-
da hiç olmazsa bu bozuklukları benim düzeltebilmem için derant, addaniur, perficiantur. illust-
rentur. aut a vobis ipsis, aut saltern a
onları bana bildirme sıkıntısını üstlenecek olursanız, bun­ mc, postquam a vobis его admonitus;
lar yapıldığı ve son olarak Tanrının varolduğunu ve insan ac deiüque, ut postquam rationes in со
ruhunun bedenden ayrı olduğunu tanıtlamada kullandığım comcntac, quibus Dcum cssc. men-
temque a corpore aliam esse probatur.
[6 ] uslamlamalar | sağın tanıtlamalar olarak kabul edilebile­
ad cam perspieuitatem crunt perducta-
cekleri bir duruluk düzeyine getirildiği zaman—ki getiri­ e. ad quam ipsas perduci possc confi-
lebileceklerinden eminim—, eğer doğruluk vepekinlikleri do. ita I nempc ut pro accuratissiims
konusunda onayınızın yetkesini v c f İf ve kamu önünde ta­ demonstrationibus habendac sint, hoc
ipsuni dcclamrc & publice testari vcli-
nıklık etmeyi lütfederseniz, hiç kuşkusuz bundan böyle bu tis; non dubito. inquam. quin, si hoc
iki soru ile ilgili olarak varolmuş tüm yanılgılar ve yanlış flat, omnes errores. qui de his quacsti-
görüşler çok geçmeden insanların kafalarından silinecek­ onibus unquam fucrunt, brevi cx homi-
num mentibus dclcaiuur. Vcritas enim
tir. Çünkü gerçeğin kendisi kolayca tüm kavrayışlı ve bil­
ipsa facile efflciet ut rcliqui ingeniosi
gili insanları sizin yargınıza katılmaya götürecektir; ve & docti vestro judicio subscribant; &
yetkeniz genellikle kavrayışlı ya da bilgili olmaktan çok bil­ authoritas, ut Athei, qui scioli magis
giç olan Ateistlerin kendilerini kendi çelişki tinlerinden quàm ingeniosi aut docti esse soient,
contradiccndi animum deponant, atquc
kurtarmalarına neden olacak, ya da belki de onların tüm ctiam ut forte rationes, quas ab omni­
düşünen insanlar tarafından tanıtlam alarolarak kabul edil­ bus ingenio praeditis pro demonstrati­
diğini gördüklerinde onları anlamıyor görünmesinler diye onibus haberi soient, ipsi propugnent.
kendilerini onları savunmaya götürecektir. Ve, son olarak, nc non intclligerc vidcantur. Ac de-
nique cactcri omnes tot testim oniis
tüm başkaları böylesine çok tanığa kolayca inanacak, ve facile credent, nemoque amplius crit in
bundan böyle hiç kimse Tanrının varoluşundan ve insan mundo, qui vcl Dci existentiam . vcl
ruhu ve beden arasındaki olgusal ayrımdan kuşku duymayı realem hunianac animae а софогс dis-
tinctionem ausit in dubium rcvocare.
göze alamayacaktır. Bu girişimin yararının ne denli büyük Cujus rei quanta esset utilitas, vos
olacağını en iyi değerlendirebilecek olanlar benzersiz bil- ipsi, pro vesträ singulari sapientia,

•n ih il cs s c d e q u o n o n p o ssh in u iram q u e
*Lat: ondan yana ya da ona karşı ileri sürülemeyecek hiçbirşeyin olma­ p arte m dtsput& ri :: q u e to u te s ses p ro p o s iti­
dığına :: Fr: önermesinin yalnızca bclkili olduğuna o n s sont pro b lém a tiq u e s

134
PRAEFATIO AD LECTO REM OKURA 0 N S 0 2

omnium optimc aestimare poicstis;1* ncc geliğiniz ile sizlersiniz;1* ama KatolikKilisenin her zaman
deccret me vobis, qui maximum Ecclesi-
temel direkleri olmuş olan sizlere Tanrının ve dinin davası­
ae Catholicae eolumen semper fuistis,
Dei & Rcligionis causam pluribus hie nı daha fazla salık vermek benim için uygunsuz olacaktır. | (7]
commcndarc. |

Praefatio ad lectorem Okura Ö n sö z '

1. Quaesliones de Deo & mence 1. TANRI ve insan ruhu üzerine sorulara 1637 yılında Fran­
Humana jam ante paucis attigi in D/.r- sızca olarak yayımlanan Usu doğru olarakyönetm enin ve
sertarione de Methodo recte regendae
gerçeği bilimlerde aramanın Yöntemi üzerine Sö ylem 'ö t
rationis & veritatis in scieniiis invesii-
gandae, gallice editä anno 1637, non daha önce değinm iştim. O rada amacım bu soruları tam
quidcm ui ipsas ibi accurate tractarem, olarak incelemek değil, am a yalnızca onlara daha sonra
scd tantOm ut dclibarcm, & ex lectorum okuyucularım ın yargılarından hangi yolda incelenmeleri
judiciis addisccrem q u i rations postca
essen! tractandae. Tanii enim momcnti
gerektiğini saptayabilmek için geçerken değinmekti. Ç ün­
mihi visae sunt, ut plus u n i vice dc kü bu sorular bana h er zaman onları yineleyerek ele alm a­
ipsis agendum esse judicarem; viamque nın uygun olacağı yargısında bulunacak denli önem li
sequor ad eas explicandas cam paium
göründüler; ve onları açıklamada izlediğim yol öylesine
tritam. atque ab usu communi tarn rc-
motam. ut non utile putarim ipsant in az aşınmıştır ve sıradan kullanımdan öylesine uzaktır ki,
gatlico & passim ab omnibus legendo zayıf kafalar kendilerinin de aynı yolu izleyebileceklerini
scripto fusius docere. ne dcbiliora eti- sanm asınlar diye onu Fransızca’da ve herkes tarafından
am ingenia credere possent earn sibi
esse ingrcdiendam.
okunabilecek b ir Söylemde uzunlamasına ortaya koyma­
2. Ciim autem ibi rogasscm omnes nın uygun olmadığını düşündüm.
quibus aliquid in mcis scriptis reprc- 2, Ama Söylem 'de yazılarımda eleştiriye değer birşey-
hensione dignum occurrerct, ut ejus me
ler bulabilecek herkesten bana onları iletm e iyiliğinde
moncre dignarcnlur, nulla in ea quae dc
his quaestionibus attigcram notalu dig- bulunmalarım istemiş olmama karşın, diyebilirim ki bu
na objccta sunt, praeter duo, ad quae sorular konusunda o zaman söylediklerime yönelik kar-
htc paucis, priusquam earumdetn accu- şıçıkışlardan ikisi dışında hiç birini üzerinde durmaya
ratiorcin explicationcm aggrcdiar, rcs-
değer bulmadım; ve onların daha tam bir açım lam alarına
pondcbo.
3. Primum est, ex eo quod mens Hu­ geçmeden önce burada bu ikisini kısaca yanıtlayacağım.
mana in sc con | versa non percipiat ali­ 3. İlk karşıçıkış insan anlığının kendi üzerine geri dön­
ud se esse quim rem cogitantcm, non
düğünde | kendini salt düşünen bir şey olarak algılaması [8 ]
sequi cjus naturam sivc essenliam in CO
tantiim consislere, quod sit res cogi- olgusundan doğasının ya da özünün yalnızca düşünen bir
tans. ita ut vox lannun caetera omnia şey olmaktan oluştuğu sonucunun çıkm adığıdır; sorun
cxcludal quae forte ctiam dici posscril 'yalnızca' sözcüğünün belki de ruhun doğasına ait oldu­
ad animae naturam pertincrc. Cui ob-
jectioni respondco me etiam ibi noluis-
ğu söylenebilecek başka herşeyi de dışlamasıdır. Bu kar-
se ilia excludere in ordine ad ipsam rci şıçıkışa yanıtım orada bunları hiçbir biçim de (o sırada
veritatem (de quä scilicet tunc non age- ilgilenmediğim ) gerçek olgusallığın kendisinin düzeni
bam), scd dumlaxat in ordine ad meant açısından dışlamayı istemediğim, ama yalnızca algıları­
perccptioncm. adeo ut sensus esset me
nihil plane cognoscerc quod ad cssenti- mın düzeni açısından dışladığımdır; böylece demek iste­
am meant scircm pertincre, praetcrqu- diğim şey düşünen b ir şey ya da kendisinde düşünm e
am quod esscm res cogitans, sive res yetisini taşıyan bir şey olmam dışında hiçbirşeyi açıkça
habens in se facultatcm cogitandi. In
özüme ait olarak bilmediğimdi. Ama daha sonra özüme
sequcntibus autem ostendam quo pac-
to, ex eo quod nihil aliud ad cssentiam ait başka hiçbirşeyi bilmemem olgusundan, gerçekte baş­
meant pertincre cognoscam. sequatur ka hiçbirşeyin ona ait olmadığı sonucunun nasıl çıktığını
nihil etiam aliud tcvera ad illam pertincre. göstereceğim.

•Laı: Bu girişimi ... sizlersiniz; :: Fr: Bir kez iyice yerleşir yerleş­
*Lat: Cujus . . . potestis; : : Fr: C ’est i vous
mez. bu inançtan sağlanacak yararı simdi ondan kuşku duymanın ürete­
maintenant i juger du fruit qui reviendrait de
cette créance, si e lle était une fois bien établie,
ceği düzensizliği görebilen sizler yargılayabilirsiniz:
qui voyez les désordres que son doute produit: '(Bu önsöz 1647'dc çıkan birinci Fransızca yayımda verilmedi.)

135
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

4. İkinci karşıçıkış kendimde benden daha eksiksiz olan 4. Alterum est, ex co quod ideam rci
birşeyin ideasını taşımanı olgusundan bu ideanın benden me perfections in me habcam, non
sequi ipsam ideam cssc me perfcctio-
dalıa eksiksiz olduğu sonucunun çıkmayacağı, ve bu ide- rcm, & multo minus illud quod per
anın temsil ettiği şeyin varolduğu sonucunun ise hiç çık­ istam ideam repraesentatur cxisicrc.
mayacağıdır. Buna yanıtım burada bu idea sözcüğünde Scd rcspondco hie subessc acquivo*
cationcm in vocc idcac: sumi enim
iki-anlamlı birşeyin olduğudur, çünkü ya anlağımın bir potest vcl matcnaliter. pro operationc
işlemi olarak görülüp özdeksel olarak alınabilir, ve bu in te lle c ts, quo sensu me perfcctior
anlamda benden daha eksiksiz olduğu söylenemez; ya da dici ncquit, vcl objective, pro rc per
bu işlem tarafından temsil edilen şey olarak görülüp nesnel istam Operationen) repraesentatä, quae
res. etsi non supponatur extra intelicc-
olarak alınabilir ki, anlağımın dışında varolduğunu kabul turn cxistere, potest tamcn me cssc
etmemiz gerekmese de, özü nedeniyle gene de benden daha perfcctior rationc suae cssentiac. Quo-
eksiksiz olabilir. Ve yalnızca bende kendimden daha eksik- modo verö, cx hoc solo quod rci me
perfections idea in me sit, scquatur
sizbir şeyin ideasının olması olgusundan nasıl bu şeyin ger­ illam rem rcvera cxistere, fuse in scqu-
çekten varolduğu sonucunun çıktığını daha sonra daha tam entibus cxponetur.
olarak açımlayacağım. 5. Vidi quidem practcrca duo quae-
5. Bu iki karşıçıkışa ek olarak bu konu üzerine uzunca dam scripta satis longa, scd quibus
non tarn mcac itis de rebus rationes
iki çalışma daha gördüm ki, gene de bunlarda yapılan şey quäm conclusiones argumcmis ex
[9] sıradan Ateist kaynaklardan çekilen uslamlamalara | daya­ Athcurum locis | communibus tnutua-
narak öncüllerimden çok vargılarıma saldırmaktır. Ama bu lis impugnabantur. Et quoniam istius-
modi argumenta nullam vim habere
tür uslamlamaların benim uslamlama yolumu anlayanlar
possunt apud cos, qui rationes mcas
üzerinde hiçbir güçleri olamayacağı için, ve pekçok insa­ intelligent, adeoquc praepostera &
nın yargısı çok zayıf ve sapık olduğu ve bu yüzden çoğun­ imbccillia sunt multorum judicia, ut
lukla ilk kabul ettikleri görüşlerin doğru ve sağlam olan ama mag is a primum acccptis opinionibus,
quamumvis falsis & a rationc aticnis,
daha geç işitilen bir çürütülmesi tarafından olmaktançok, ne persuadeantur, quäm 3 verä & firmS,
denli yanlış ve usa yabancı olurlarsa olsunlar, bu ilk görüş­ scd posterius auditä, ipsarum refutati-
ler tarafından inandırılmayı kabul ettikleri için, burada onc, nolo hie ad illa rcspondcrc. ne
mihi sint prius referenda. Tantümque
ilkin onları bildirmek zorunda kalmamak için bu eleştiri­
generaliter dicam ea omnia. quac vul­
lere yanıt vermeyi istemiyorum. Yalnızca genel olarak şunu go jactantur ab-Atheis ad existentiam
belirteceğim ki. Ateistler tarafından Tanrının varoluşuna Dci inipugnandam, semper ex co pen-
karşı söylenenlerin tümü de her zarftan ya Tanrıya insansal dere, quod vel hurnani affcctus Deo
affingantur, vel mentibus nostris lania
olan duyguların yüklenmesi, ya da anlıklarımızda giderek vis & sapientia arrogetur. ut quidnam
Tanrının yapabileceklerini ve yapması gerekenleri belirle­ Deus faccre possil ac dcbcat. detcr-
meyi ve kavramayı taslayacak denli büyük b irg ü ç ve bilge­ minarc &. comprehcndcre concmur:
adco ui, modö tantiim memorcs simus
lik görm em iz olgusuna dayanır. Böylece anlıklarım ızın
mentes nostras considerandas cssc ut
sonlu şeyler olarak, ve Tanrının ise kavranamaz ve sonsuz finitas, Dcurn autem ul incomprehcn-
olarak görüleceğini düşündüğümüz ölçüde, ileri sürdük­ sibilcm & infinitum, nullam ista diffi-
lerinin hiç biri bizim açımızdan güçlük yaratamayacaktır. cultatcm sint nobis parilura.
6. Jam verö, postquam hominum
6 . Şimdi, başka insanların yargılarını yeterince tanıdık­
judicia scmcl utcunque sum expertus,
tan sonra, yeniden Tanrı ve insan ruhu ile ilgili soruların iterum hie aggredior casdem de Deo &
üzerine gidecek ve aynı zamanda bütün İlk Felsefenin baş­ mente humanä quaestioncs, simulque
totius primae Philosophiae initia trac-
langıçlarını ele alacağım; ama bunun için kalabalıktan alkış
tare; scd ita ut nullum vulgi plausum,
ve çok sayıda okur beklentisi içinde değilim . Tersine, nullamquc Lectorum frequentiam ex-
benim le birlikte ciddi olarak meditasyoıı yapamayacak, pcctcm: quin ctiam nullis author sum
anlıklarını duyusal lıerşeydenayıramayacak ve kendilerini ut hacc legant, nisi tantüm iis qui scriö
mecum meditari, mentemque a sensi-
tüm önyargılardan bütünüyle kurtaramayacak olanlara ve
bus, simulque ab omnibus pracjudici*
bunu istemeyenlere hiçbir zaman onu okumalarını salık is. abduccre potcrum ac volent. qualcs
vermeyeceğim. Çok iyi biliyorum ki bu tür insanlardan çok non tiisi admodum paucos reperin
az vardır. Ama, uslamlamalarım ın sıra ve bağlantılarını satis scio. Quantum autem ad iiios,
qui, rationum mearum seriem & ne-
kavramayı önemsemeksizin bütünden keyfi olarak koparıl- xum comprehendcrc non curantcs, in
[101 mış tek tek tümceler üzerine | eleştirilere girişenlere, bunu singulas tantüm clausulas. ut }multis

136
S Y N O P S IS S E X SE Q U EN T IU M MEDITATIONUM İZLEYEN ALTI M EDİT A SY O N U N Ö2ETİ

in more esi. arguıari studebuni. non bir alışkanlığa çeviren birçoklarına bu yazıyı okumanın
magnum ex hujus script! leciione fruc-
verimli olacağını söyleyemeyeceğim. Ve belki de mızmız­
tuni sum perccpturi; & quamvis Гопе in
multis cavillandi occasioncm mvcniant. lanmak için pekçok fırsat bulacaklar, ama tüm sıkıntıları­
non facile tamcn aliquid quotl urgcat na karşın önemli ya da yanıtlamaya değer bir karşıçıkışı
aut rcsponsione dignum sit objicient. kolay kolay getiremeyeceklerdir.
7. Quia verb ncquidem ctiatn aliis
7. Ve başkalarına onlara daha ilk girişim lerinde doyum
spondee me in omnibus primä fronte
sacisfacturum, nee tamum mihi arrogo verme konusunda bir söz veremeyeceğim için, ve yetenek­
ut confidant me omnia posse praevidcrc lerim açısından kendimi kim ilerine güç gelebilecek her
quae alicui difftcilia videbuntur, primb şeyi önceden görebileceğim e inandıracak denli kibirli
quidcm in Meditationibus illas ipsas
cogitationcs exponam, quarum ope ad olmadığım için, ilkin bu Medilosyonlarda bana gerçekli­
certam & evidentem cognitionem veri- ğin pekin ve açık b ir bilgisine ulaşmış olduğum kanısını
taiis mihi vidcor pervenisse. ut expcriar veren düşünceleri açımlayacağım, öyle ki beni inandıran
an fortb iisdem rationibus. quibus ego
aynı uslamlamaların başkalarını inandırmada da etkili olup
pcrsuasus sum, alios ctiam possitn per-
suaderc. Postca vcro respondebo ad olm adıklarını görebileyim . Ve bundan sonra M editas-
objcclioncs virorum aliquot ingenio & yonlarımı baskıya verilmeden önce incelemeleri için kendi­
doctrina cxcellcntiuin. ad quos Itae lerine gönderm iş olduğum o anlayışta ve bilgide üstün
Mcditationcs, anicquam typis manda-
rcntur, cxaminandae niissac sunt. Satis
insanların bana yönelttikleri karşıçıkışları yanıtlayacağım.
cnim multa & varia ab illis fucrunt Çünkü öylesine çok ve öylesine çeşitli karşıçıkışlar getirmiş­
objecta. ut ausint sperare non facile lerdir k i, onlarda daha şimdiden dokunulmamış önemli bir
quicquam aliis, saltern alicujus momen­
eleştiri bulmanın güç olacağını önceden ve hiç duraksama­
ti, vcnturum in mcntcm, quod ii non-
dunt attigcrint. Ideoquc rogo ctiam dan söyleyebilirim. Bu nedenledir ki bu M editasyonlan
atque ctiam Lectores, ut non prius de okuyanlardan, tüm bu karşıçıkışları olduğu gibi onlara
Meditationibus judicium fcratil, quam verdiğim yanıtları da okuma sıkıntısına girmedikçe, üzer­
objcclioncs istas earumquc solutioncs
omncs pcrlcgerc dignati sint. |
lerinde herhangi bir yargıda bulunmamalarını istiyorum. | IHI

Syn opsis sex sequentium İzleyen Altı M editasyonun Özeti


Médita tionum

t. lu pritttâ, causae cxponuttlur propter 1 . BİRİNCİ M e d İ t a s y o n d a herşeydeıı, ama özellikle öz-


quas de rebus omnibus, pracscrtim ma- deksel şeylerden kuşku duyabilmemizin nedenlerini açım ­
lerialibus, possumus Jubilant; quandiu
lıyorum—en azından bilim ler için şimdiye dek elimizde
scilicet non habemus alia scientiaruni
fundaments, quàrn ea quae antcltac ha- olanlardan başka hiçbir temelin olmaması ölçüsünde. Ama
buimus. Etsi auicnt istius taniae du- böyle genel b ir Kuşkunun yararının ilk bakışta görünm e­
bitaiionis militas prima frame non mesine karşın, aynı zamanda bizi tüm önyargıdan kurtar­
apparcal, est tamcn in eo maxima quctd
dığı ve önümüze anlığı duyulardan ayırm anın oldukça
ab omnibus pracjudiciis nos libcrct.
viantquc facillimant sternal ad mcntcm kolay bir yolunu açtığı ölçüde hiç kuşkusuz çok büyüktür;
a sensibus abduccndam: ac dcnique ve son olarak, bir kez doğru olduğunu bulduğum uz şey­
efficiat, ut de iis, quae postcà vera esse lerden daha sonra hiçbir zaman kuşku duym am am ızı
compcriemus, non amplius dubilarc
Possintus.
sağlar.
2. In sccundS. mens quae, propria 2. İkinci Meditasyoııda, ona özgü özgürlüğünü kulla­
iibcrtatc utens, supponil ea omnia non narak varoluşlarından en küçük bir kuşku duyduğu her
existcrc de quorum existem iî vei mini­ şeyin varolmadığını sorgusuzca onaylayan anlık, gene de
mum potest dubitarc, animadvertit fieri
»on posse quin ipsa interim existât.
kendisinin varolm am asının olanaksız olduğunu görür.
Quod ctiam summac est utilitatis, quoni- Bunun yararı da benzer olarak çok büyüktür, çünkü bu yol­
am hoc pacto facile distingua quacnam la anlık ona, eş deyişle, anlıksa) doğaya ait şeyleri ve bede­
ad se, hoc est, ad naturam ituellcctua- ne ait şeyleri kolayca ay ırdedebilir. Ama belki de kimileri
Icm, & quacnam ad corpus pertineam.
Scd quia forte nonnulli ralioncs de ani- benden burada ruhun ölümsüzlüğünü tanıtlayan nedenleri
mac immortaliiatc illo in loco expccta- sunmamı bekleyebileceği için, hemen belirtmem gerek ki.

137
İLK FELSEFE ÖZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

[13| | burada amacım elimde sağın (anıtları olmayan hiçbirşe- bunt, eos hfc monendos | puto me cona-
turn cssc nihil scribcrc quod non accura­
yi yazmamak olduğu için, Geometricilerin yararlandıkla­
te demonstrarem; ideoque non alium
rına benzer b ir düzeni izlemek ve böylece sorgulanan ordinem sequi potuisse, quàm ilium qui
önermeye ilişkin herhangi bir vargıya ulaşmadan önce, o est apud Geometras usitatus, ut ncmpc
önermenin bağımlı olduğu herşeyi öncüller olarak onaya omnia pracmitterem cx quibus quaesita
propositio dependet, antequam de ipsà
koyarak başlamak zorundayım. Şimdi ruhun ölümsüzlü­ quidquam concluderem. Primum autciu
ğünü tam olarak anlamak için birinci ve en önemli önge- & praccipuum quod pracrequiritur ad
rek onun olanaklı en açık kavramını, bircism e ilişkin tüm cognosccndam animac immorialitaicm,
esse ut quàm maxime pcrspicuum de cà
kavramlardan bütünüyle ayrı bir kavramını oluşturmaktır;
conceptuin, & ab omni conceptu corpo­
ve bu Meditasyonda yapılan budur. Bunun dışında, açık ris plane distinctum, formemus; quod
ve seçik olarak anladığımız tüm şeylerin tam olarak onları ibi factum est. Practerca verô requin
anladığımız yolda doğru olduklarını bilmemiz gerekir; ve eiiam ut sciamus ca omnia quae clarc Sc
distincte intciiigimus, eo ipso modo quo
bu Dördüncü Meditasyondan önce tanıılanamazdı. Daha­ ilia intciiigimus, esse vera: quod ante
sı, cisim sel doğanın seçik b ir kavramını da taşımamız quartam Meditationem probari non
gerekir, ve bu bir ölçüde bu İkincide ve ayrıca Beş ve Altın­ potuit; & habendum cssc distinctum
naturae corporcac conccplum, qui par-
cı Meditasyonlarda verilmiştir. Son olarak tüm bunlardan
tini in ipsà secundà, partiin etiam in
anlık ve beden gibi değişik tözler olduklarını açık ve seçik quintâ Sc sextà formatur; atque ex his
olarak tasarladığım ız herşeyin olgusal olarak \realiter] dcbcre concludi ea omnia quae clarc &
birbirlerinden ayrı tözler oldukları vargısını çıkarmamız distincte concipiuntur ut substantiae
divcrsac, sicuti concipiuntur mens &
gerekir; ve bu Altıncı Meditasyonun vargısıdır. Bu yine
corpus, esse rcvcra substantias realitera
orada cismin bölünebilir olarak olmanın dışında anlaşıla- sc mutuô distinctas; hocque in sextà
mamasına karşın, anlığ ın ,ya da insanın ruhununj* bölün­ concludi. Idemque etiam in ipsa confir-
mari ex eo quôd nullum corpus* nisi
mez olarak olm anın dışında aıılaşılamayacak olması
divisibile intclligamus, contrà autcm
olgusu tarafından daha öte doğrulanır; çünkü bir anlığın nullam mentcm nisi indivisibilem: nc-
yarısını1! tüm cisimlerin en küçük olanını tasarlayabile- que cnim possumus ullius mentis fmcdi-
ceğim izyolda tasarlayanlayız; öyle ki, doğalarının yalnız­ am partcm’t concipcre, ut possumus
cujuslibct quantamvis exigui corporis;
ca ayrı değil ama giderek kimi bakımlardan birbirlerine
adco ut eorum naturae non modo diver-
aykırı olduklarını da görürüz. Ama bu yazıda bu konuyu sac. scd etiam .quodammodo contrariac
daha öte geliştirmedim, çünkü bir yandan söylediklerimiz agnoscantur. Non autem uiterius câ dc
bedenin bozulmasının anlığın yokolmasıııı1! gerektirme­ re in hoc scripto me cgissc; turn quia
hacc sufficiunt ad ostendendum cx cor­
diğini göstermek ve ölümlülere bir başka yaşam umudunu poris corruptione mentis interitum1?
vermek için yeterlidir; öte yandan kendilerinden ruhun non sequi, atque sic ad altcrius vitae
ölümsüzlüğünün çıkarsanabileceği öncüller bütün bir Fi- spem mortalibus facicndam; turn etiam
quia pracmissae, ex quibus ipsa mentis
[ 14] ziğin açıklaması üzerine dayanırlar. İlkin | genel olarak
immortalitas concludi potest, ex cotius
tüm tözlerin, eş deyişle. Tanrı tarafından yaratılmış olmak­ Physicac cxplicatione dependent: priino
sızın varolamayan tüm şeylerin kendi doğalarında bozu­ | ut sciatur omncs onmino substantias.
lamaz olduklarını, ve Tanrı onayını yadsıyarak onları sivc res quae a Deo crcari debent ut
existant, cx naturâ suâ esse incorruptibi-
hiçliğe indirgem edikçe hiçbir zaman varolmaya son les. nec posse unquani dcsinere esse,
veremeyeceklerini, ve, İkincisi, cismin, genel olarak gö­ nisi ab codcm Deo concursum suum iis
rüldüğünde. bir töz olduğunu ve böylece onun da yoko- dcncgante ad nihilum rcducantur; ac
dcindc ut advcrtalur corpus quidcm in
lamayacağmı bilmek gerekir. Ama insan bedeni, başka
gencre sumptum cssc substantiant, ide­
cisimlerden ayrı olduğu ölçüde, üyelerin belli bir betilc- oque nunquam etiam perire. Scd corpus
nimi tarafından ve başka benzer ilinekler tarafından oluş­ humanum, quatenus a reliquis differt
turulan bir bileşikten başka birşey değildir; buna karşı corporibus, non nisi cx certâ mcmbro-
rum configurationc aiiisquc cjusmodi
rinsan anlığı1! benzer olarak ilineklerden yapılmamıştır accidcntibus esse conflatum; mentem
verô hum anam 'l non ita ex ullis acci-

*ya da iasanın ruhunun: Ek


•ou t’âme de l'homme: Ajout
fF r: yarısını :: Lat: orta parçasını
tmediam pattern :: la moiıiĞ
$Lat: anlığın yokoltnasım Fr: ruhun ölümünü tmenıis İnıeriuım :: la mon de i'âme
İL a c insan a n lığ ı:: Fr: iıısan ruhu Imenıcm verô humanam :: l’âme humaine

138
S Y N O P S IS S E X SE Q U EN T IU M MEDITATIONUM İZLEYEN ALTI M EDİT A SY O N U N ÖZETİ

denlibus constare, sed puram esse ama bir arı tözdür; çünkü anlığın tüm ilinekleri değişse bile,
subsianliam: ctsi cnim oinnia cjus
örneğin belli şeyleri düşünse, başkalarım istese, başkalarını
accidentia mutentur, ut quàd alias
tes intclligat, alias velit, alias semi- algılasa vb. bile, 'gene de bunlardan ortaya bir başka anlık
at, &. non ideireu ipsa mens alia çıkmaz1*; öte yandan, tersine, insan bedeni yalnızca herhan­
cvadil'*; humanum autem corpus ali- gi bir parçasının şeklinin değişmiş olması olgusundan ölü­
ud fit ex hoc solo quôd figura qua-
rumdam cjus partium mutetur: ex
rü b ir başka şey oiur. Bundan şu çıkar ki insan bedeni
quibus sequitur corpus quidem per- kolayca yokolabilir, ama anlık,ya da insanların ruhları (ara­
fecile intcrirc. mentent autem t ex larında hiçbir ayrım yapm ıyorum )jt doğasına göre ölüm ­
naturâ suâ esse immortalem.
süzdür.
3. In tcrlià Méditation«. meum
praecipuum argumcnlum ad proban- 3. Üçüncü Meditasyonda Tanrının varoluşunu tanıtlaya­
dum Oci existentiam satis fusé, ut bilmek için yararlandığım birincil uslamlamayı sanırım
mihi videtur, explicui. Verumtamen. yeterince uzun olarak açıkladım. Ama gene de, okuyucu­
quia, ut Lectorum animos quàm max­
ların anlıklarını duyulardan olanaklı olduğunca uzaklaşlra-
ime a sensibus abducercm, nul lis ibi
comparationibus a rebus corporcis bilme kaygısıyla orada cisimsel şeylerden türetilen herhangi
petitis volui uti, multae fonassc obs- bir karşılaştırmadan yararlanmak istemediğim için, birçok
curitates rentansurunt, sed quae, ut bulanıklık kalmış olabilir ve bunların (o günden bu yana
spero. postca in responsionihus ad
objcctioncst plane tollcniur; ut, in­ bana su n u la n K a rşıç ık ışla ra verdiğim Yanıtlar tarafından
ter caeteras, quomodo idea entis bütünüyle giderileceğini umuyorum. Ö rneğin biri şudur:
summe perfccn, quae in nobis est, Nasıl olur da bizde olan b ir en eksiksiz varlık ideası en
tantum habcal rcalitatis objectivac.l
eksiksiz bir nedenden gelebileceği bir yolda salı nesnel bir
ut non possit non esse a causâ sum­
me perfect^, quod ibi iilustratur olgusallık ta ş ır,, başka bir deyişle, temsil yoluyla öyle bir
contparatione maehinae valde per- varlık ve eksiksizlik derecesine k a t ı l ı r ^ Bunu bu Yanıtlar­
fcetac. eujus idea est tn mente ali- da ideası belli bir ustanın anlığında bulunan çok eksiksiz bir
cujus artificis; ut enirn artificium
objcctivum Itujus idcau debet habere makine ile karşılaştırma yoluyla örnekledim ; çünkü bu ide-
aliquam causant, nempe scientiam anın nesnel ustalığının [artificium objeetivum] bir nedeni,
hujus artificis, vel alicujus alterius a e.d. ya ustanın ya da ideayı kendilerinden aldığı başkaları­
quo illarn accepit, ita | idea Dei,
nın bilimi olması gerektiği için, | benzer olarak bizdeki Tan- |I5 ]
quae in nobis est, non potest non
habere Dcunt ipsum pro causâ. n idcasımn da nedeninin Tanrı olmaması olanaksızdır.
4. In quartd, probatur ca omnia 4. Dördüncü Meditasyonda çok açık ve seçik olarak algı­
quae clarc & distincte percipintus, ladığımız tüm bu şeylerin gerçek oldukları gösterilir ve aynı
esse vcra, simulque in quo raiio§
fatlsitatis consistât explicatur: quae
zamanda yanılgı ya daj§ yanlışlığın zemininin neden oluş­
necessariô sciri debent tain ad prac- tuğu açıklanır; bu zorunlu olarak hem önceki gerçeklikle­
cedentia fir manda, quàm ad rcliquao rin doğrulanması için hem de arkadan gelenlerin daha iyijO
intclligenda. (Sed ibi interim est ad-
anlaşılm ası için bilinm elidir. (Ama bu arada belirtm ek
vertcnduui nullo modo agi de pec­
cant, vel errore qui eomniittiiur in gerek ki orada herhangi bir yolda günahı, başka bir deyişle,
persecutione boni & mail, sed dc co iyinin ve kötünün izlenm esinde içine düşülen yanılgıyı
tantum qui contingit in dijudicationc değil, ama yalnızca doğru ve yanlış arasında karar vermede
veri & falsi. Ncc ea spcctari quae ad
ftdcnt pertinent, vel ad vitam agcn-
karşılaşılan yanılgıyı irdeliyorum. Ve İnancı ve yaşamın
dam, sed taiitùm spcculativas & soli- yönetimini ilgilendiren sorunlardan değil, ama yalnızca do­
us luminis naturalis ope eognitas ğanın ışığının yardımıyla bilinebilecek kurgul gerçeklikleri
vcritates.) ilgilendiren sorunlardan söz ediyorum.)
5. In quintii, practerquam quftd
natura corporca in gcnere sumpta 5. Beşinci Meditasyonda genel olarak cisimsel aoga açık­
lanır, ve buna ek olarak Tanrının varoluşu yeni bir tanıtlama
•n o n id circ o ip s a m ens alia evadit : : e 'e s t
Pourtant to u jo u rs la m cm e âm e •Laı: gene de bunlardan ortaya bir başka anlık çıkm az:: Fr: gene dc her
to u l 'i m e d e l'h o m m e (c e que je ne d is- zaman aynı ruh olarak kalır
tingue p o in t): A jout •fya da insanların ruhları (aralarında hiçbir ayrım yapmıyorum): Ek
t q u i m 'o n t d e p u is été pro p o sé es: A jout to günden bu yana bana sunulan: Ek
1 c 'c s t- i- d iie p artic ip e p a r représentation
1. başka bir deyişle, temsil yoluyla öyle bir varlık ve eksiksizlik derece­
4 tant d e d e g ré s d ’ê tre c i de p e rfe c tio n ,:
Ajout
sine kaldır: Ek
(d e l'e r r c u o r o u : A jout §yanılgı ya da: Ek
“ m ieux: A jout odaha iyi: Ek

139
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

yoluyla gösterilir; bu tanıtlama da öncekiler gibi belli explicaïur, novâ etiam rationc Dei exis-
güçlükler kapsıyor olabil ir, ama bunların çözümü de Kar- tentia demonstratur: sed in quà rursus
nonnullae fond occurrcm difficulties,
şıçıkışlara Yanıtlarda görülecektir; ve son olarak geomet­ quae postca in responsione ad objectio­
rik tanıtlamaların pekini iğinin kendisinin Tanrının bilgisi n s rcsolvcniur: ac denique ostendhur
üzerine bağımlılığının hangi yolda doğru olduğu göste­ quo pacto verum sii. ipsarum Gcomciri-
carum demonsirationuin ccrtiiudinem a
rilir. cognitionc Dci pendere.
6. Son olarak Alımcıda ranlağın eylemi1* imgelemden 6. In sexid denique, iniellectio1* ah
ayırdedilir, ve bu ayrımın belirtileri betimlenir. Yine ora­ im agination sccernitur; disiinctionum
da ranhgın1t bedenden gerçekten ayrı olduğu, ve aynı signa dcscribuntur; rmcnicm1t realiter a
corpore distingui probatur; eandeni
zamanda bu ikisinin bir bakıma tek bir şey oluşturacak nihilominus tarn arctè illi esse conjunc-
denli yakından birleşmiş oldukları gösterilir. Sonra duyu­ ta ni. ut tinum quid cum ipsà componai.
lardan doğan tüm yanılgılar gözden geçirilerek bu arada ostenditur; omnes errores qui a sensibus
oriri soient rccensentur; modi quibus
onlardan kaçınmanın yollan verilir; ve son olarak kendi­ vitari possint exponuntur; & denique
lerinden özdeksel şeylerin varoluşunun çıkarsanabilece- rntioncs omnes ex quibus rcrum materi-
ği tüm uslam lam alar ortaya koyulur. Gene de bunun alium existemia possit concludi, affe-
nedeni onları tanıtladıklarını tanıtlamak için özellikle runtur: non quôd eas valdc utiles esse
putaritn ad probandum id ipsum quod [
yararlı | görmem değildir—örneğin gerçekte bir dünya­ probant, nenipe revera esse aliquem
nın olduğunu, insanların bedenleri olduğunu, ve sağ du­ mundum, & homines habere corpora, &
yulu hiçbir insan tarafından hiçbir* zaman kuşku similia, de quibus nemo unquani sanac
mentis scriô dubitavit; sed quia, iilas
duyulmamış olan benzer şeyleri. Tersine, bunun nedeni
considcrando, agnoscitur non esse tam
bu uslamlamaları daha yakından irdelerken onların bizi firmas ncc tam pcrspicuas quàm sunt
Tanrının ve anlıklarımızın bilgisine götürenler denli sağ-^ cac, per quas in mentis nostrae & Dci
lam ve duru olm adıklarının görülm esidir; dolayısıyla bu cognitioncm devenimus; adeo ut hae
sint omnium ccrtissimac & evidentissi-
sonuncular insan anlığının bilebileceği en pekin ve en mae quac ab humano ingenio sciri pos-
açık şeyler olm alıdır. Bu Meditasyonlarda tanıtlamayı sint. Cujus unius rci probationem in his
amaçladığım bütün sorun budur. Bu nedenle tartışmada Mcdilaüotiibus mihi pro scopo proposui.
Nec idcirco hîc reccnsco varias illas
yeri geldikçeele aldığım başka birçok soruyu burada atlı­
quacstioncs de quibus etiam in ipsis ex
yorum. | pccasionc tractatur. |

*Fr: anlağın e y lem i:: Lat: anlak •in te lle e tio l'a c tio n d e l'e n te n d e m e n t
fL at; anlığın :: Fr: insan ruhunun tm c n ıc m :: l'â m e de l'h o m m e
Meditatio Prima M E D İT A SY O N I

De iis quae in dubium rew cari Kuşku Duyukıbilen Şeyler Üzerine


possum

1. Animadvcrii jam ante aliquot an* 1. Y i l l a r Ö n c e g e n ç l iğ im d e n b u y a n a n e d e n li ç o k y a n lış ı


nos quàm mulia, incuntc aeuue, falsa d o ğ r u o la r a k k a b u l e tm iş o ld u ğ u m u v e d a h a s o n r a ü z e r le ­
pro veris admiscrim. & quàm dubia
r in e k u r d u ğ u m h e r ş e y in n e d e n li k u ş k u lu o l d u ğ u n u a n l a ­
sint quaecunque isiis posica supcrcxt-
ruxi. ac proindc funditus omnia se­ d ım ; v e o g ü n d e n b u y a n a e ğ e r d a h a s o n r a b ilim l e r d e s a ğ la m
me! in viiâ cssc evertenda, atquc a v e k a lıc ı b ir ş e y e u la ş a c a k s a m y a ş a m d a h e r ş e y i te m e l i n d e n
primis fundameniis dcnuo incho- d e v irm e k [everto\ v e y e n i d e n ilk t e m e l l e r d e n b a ş l a m a k
andum, si quid aliquando firmum &
z o r u n d a o l d u ğ u m a i n a n d ım . A m a b u b a n a o la ğ a n ü s tü b ü ­
mansurum cupiam in scieniiis stabili-
re; sed ingens opus esse videbatur. y ü k b i r iş g ib i g ö r ü n d ü , v e b ö y l e c e rb ilim i ü s tle n m e k iç in 1*
eamque actatcm cxpcctabam, quae a r k a s ın d a n d a h a u y g u n u g e lm e y e c e k d e n li o lg u n b i r y a ş a
forct tarn matura, ut rcapcsscndis
e r iş in c e y e d e k b e k l e d i m . B u y ü z d e n ö y l e s i n e g e c i k tim k i ,
disciplinis1* aptior nulla sequcretur.
Quarc tamdiu eunctaius sum ut dein- e ğ e r ş im d i e y le m iç in g e r iy e k a la n z a m a n ı d ü ş ü n ü p t a ş ı n ­
ccps cssem in culpà, si quôd tcnipo- m a k la y i t i r i r s e m , k e n d im i b i r s u ç i ş l i y o r o l a r a k g ö r e c e ğ i m .
ris supcrcst ad agendum, delibcrando Ve şimdi öylesine uygun ki, | bugün anlığımı tüm kaygı- 118]
consumcrem. Opportune igitur hodic
mcntcm curis |omnibus cxsolvi,
lardan kurtardığım ve barışçıl bir yalnızlık içinde hiçbirşe-
sccurum mihi otium procuravi, solus yin rahatsız edemeyeceği boş bir zaman bulabildiğim için,
sccedô, scriô tandem & Jiberc gene­ sonunda ağırbaşlı bir özgürlükle kendimi tüm önceki görüş­
ral! huic mearum opinionum evcrsio- lerimi bütününde yıkma işine vereceğim. '
ni vac3bo.
2. Ad hoc autcm non crit ncccsse, 2. Gene de bunu yapabilmek için tümünün deyaıılışoldu-
ut omncs cssc falsas ostendam, quod ğuııu göstermem zorunlu olmayacaktır, ve belki de buna hiç­
nunquam fortassis asscqui posscm; bir zaman erişem ezdim ; tersine. U s beni daha şim diden
scd quia jam ratio pcrsuadct, non mi­
açıkça yanlış olanlardan olduğu gibi bütünüyle pekin ve
nus accurate ab iis quae non plane
ccrta sunt atquc indubitata, quàm ab kuşkusuz olmayan şeylerden de onayımı dikkatle geri çek­
apcrtc falsis assensionem esse cohi- mem gerektiğine inandırdığı için, eğer her birinde herhan­
bendam, satis crit ad omncs rcjicicn- gi b ir kuşku zemini bulabilirsem , bu tüm ünü birden
das. si aliquam raiioncm dubitandi in
unàquâque rcpcrcro. Ncc idco etiam yadsımak için yeterli olacaktır. Ne de bunun için her birini
singuiac crunt pcrcurrcndac. quod tek tek incelemek gerekecektir (ki sonu gelmez bir iş o lu r­
opcris csset intiniti; scd quia, suflbssis du); çünkü tem ellerin altının kazılması zorunlu olarak ü st­
fundameniis, quidquid iis supcracdifi-
yapının kendiliğinden çökmesine götüreceği için, hemen
catuin est spontc coilabitur, aggrcdiar
statim ipsa principia, quibus illud tüm önceki inançlarıma dayanak olan ilkelerin üzeriııegide-
omnc quod olim credidi nitcbatur. ceğiın.
3. Nempc quidquid hactcnus ut 3 . B u g ü n e d e k e n y ü k s e k d ü z ey d e g e rç e k o la ra k k a b u l
maxime verum admisi, vcl a sensi-
e ttiğ im h e r ş e y y a d u y u l a r d a n ya d a d u y u l a r y o lu y la k a z a ­
bus, vel per sensus acccpi; hos autcm
intcrdum fallcrc dcprchcndi, ac pru- n ı lm ış tır ; a m a b u n l a r ı n z a m a n z a m a n y a n ıltıc ı o l d u k l a r ı n ı
dcntiac est nunquam illis plane confi- b u ld u m , v e s a ğ g ö r ü b iz i b i r k e z a l d a tm ış o la n b ir ş e y e h i ç ­
dere qui nos vcl scmcl dcccperunt.
b ir z a m a n g ü v e n m e m e m i z g e r e k tiğ in i s ö y le r .

•ca p csscn d is d iscip lin is: N on trad u it •bilimi üstlenmek için: Eksik
İLK FELSEFE ÖZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

4. Anıa duyular zaman zaman bizi çok küçük ve çok 4. Scd forte, quamvis interdum sen-
sus circa minuta quacdam & remotiora
uzakıaolan şeyler üzerine yanıltabilseler de, gene de kimi
nos faüanı, plcraque tarnen alia sunt de
başka şeyler vardır ki duyular yoluyla bilinmelerine kar­ quibus dubitari plane non potest, qu­
şın onlardan kuşku duymak olanaklı değildir,—örneğin amvis ab iisdem hauriantur: ut jam me
burada bulunmam, ateşin yanında oturm am , bir palto gi­ hic esse, foco assidcrc. hycmali togä
esse indutum. chartam istain manibus
yiyor olmam, bu kağıdı elimde tutmam ve benzeri şeyler. contrcciare. & similia. Manus verö has
Ve bu ellerin ve bu bedenin benim olduğunu nasıl yadsı- ipsas, totumque hoc corpus meum
[19] yabilirim, eğer kendimi beyinleri | melankolik bir sisle esse, qud rationc posset negari? nisi
me forte compurcm nescio quibus in-
bulandırılarak tam bir yoksulluk içindeyken kral oldukla­
sanis. | quorum ccrcbclla tarn contu-
rını, ya da çıplakken kaftan giydiklerini düşünen, ya da ma.x vapor ex atrâ bile labcfactai, ut
kilden kafalar taşıdıkları ya da yalnızca b ir sukabağı consianter asseverent vcl sc esse reges,
olduklarını '* ya da camdan yapıldıklarını ileri süren deli­ cum sunt pauperrimi, vc! purpurä
indutos, cum sunt nudi, vcl rcaput ha­
lerle bir görmeyeceksem? Ama böyle insanlar aptallardır,
bere fictile, vcl sc totos esse cucur-
ve eğer onların örneğini izleseydim onlar gibi deli görü­ bitasl*, vcl ex vitro conflatos; sed
nürdüm. amentes sunt isti, nec minus ipse de-
5. Pekala, ama anımsamam gerek ki bir insanım, ve mens viderer, si quod ab iis cxcmplum
ad me transferrem.
dolayısıyla uyumaya ve düşlerim de delilerin uyanıkken 5. Praccldre sane, tanquam non sint
imgeledikleri ayııı şeyleri, ya da kimi zaman daha da az homo qui solcam noclu dormirc, & ca-
olası şeyleri imgelemeye alışmışımdır. Raç kez gece ger­ dem omnia in somnis pati, vcl ctiam
interdum minus verisimilia. quäm qu­
çekte soyunmuş yatakta yatarken düşümde kendimi alışıl­ ae isti vigilantes. Quäm frequenter
dık şeyleri yaşar ve burada ateşin yanında giyinik oturur verö usitata ista, mc hic esse, togä ves-
bulmuşumdur! Şimdi hiç kuşkusuz bütünüyle uyanık göz­ liri, foco assidcrc. quics nocturna per-
lerle bu kağıda bakıyorum; salladığım bu kafa uykuda suadet, cum tarnen posilis vestibus
jaceo inter strata! Atqui nunc certe
değil, ve bilerek ve amaçlı olarak bu eli uzatıyor ve algı­ vigiiantibus oculis intucor hanc char­
lıyorum ; uykuda hiçbirşey böylesine açık v ejt seçik tam. non sopitum est hoc capul quod
görünm ez. Ama bunun üzerine düşünürken başka bir çok commovco, manurn istam prudens &
sciens extendo & sentio: non tamH
durum da uykuda benzer yanılsamalar tarafından aldatıl­
disiincta contingcrcnt dormicnii. Qua­
dığımı anımsıyorum; bunun üzerinde dikkatle düşünürken si scilicet non recorder a similibus eti
açıkça uyanıklığı uykudan ayırabilmemizi sağlayabilecek am cogitationibus mc atiäs in somnis
hiçbir pekin belirti olmadığını görüyorum ve bu beni öyle­ fuisse delusum; quae dum cogito at-
tentius, tarn plane video nunquam ccr-
sine şaşırtıyor ki, neredeyse şimdi düş görmekte olduğu­ tis inüiciis vigüiam a sonmo possc
mu kabul ediyorum. distingui, ut obstupescam, & fere hîc
6 . Şimdi varsayalım ki düş görüyoruz ve tüm bu tikeller, ipse stupor mihi npinionem somni con-
firmet.
örneğin gözlerim izi açmamız, kafamızı sallamamamız,
6. Age ergo somniemus, ncc particu-
ellerimizi uzatmamız vb. gerçek olmasın; ve giderek ne laria ista vera sint. nos oculos apcrirc.
böyle ellerimiz ne de böyle bütün b ir bedenimiz olsun; caput movere, manus extendere, ncc
gene de aynı zamanda kabul etmel iy iz k i bize uykuda görü­ forte ctiam nos habere tales manus,
nec tale totum corpus; tarnen profccto
nen şeyler ancak olgusal şeylere öykünme olarak oluştu- fatendum est visa per quictcm esse vc-
rulabilen tablolar gibidir, ve dolayısıyla en azından o genel luti quasdam pictas imagines, quac
şeyler, örneğin gözler, bir kafa, eller ve bütün bir beden non nisi ad similitudincm rcrum vera-
rum fingi potuerunt; idcoquc saitem
imgesel değil ama gerçekten varolan şeylerdir. Çünkü,
gencralia haec, oculos. caput, manus.
[2 0 ] gerçekten de, ressamlar, üstelik | sirenleri ve satirleri 1 en totumque corpus, res quasdam non
büyük beceri ile en olağandışı biçim ler yoluyla temsil imaginarias. scd veras existerc. Nani
etmeye çalıştıkları zaman bile, onlara bütünüyle yeni doğa­ sanc pictorcs ipsi, ne tum qui (dem,
cum Sirenas & Satyriscos maxime inu-
lar veremezler, ama yalnızca değişik yaratıkların parçala- sitatis formis fingere student, natures
omni ex parte novas iis possum assig-
*Lat: kilden kafalar taşıdıklarını ya da yalnızca bir sukabağı oldukla­
rını :: Fr. testi olduklarını imgeleyen
taçık ve: Ek
•ca p u t h ab e re ficiilc, vel se to io s esse
‘(Sirenler: Deniz Perileri; Satirler: Keçi şeklinde tasarımlanan orman c u c u rb iu s :: s 'im a g in e n t ê tre d es c ru c h e s
tanrıları (Yunan Mit.)] îta m :: si c la ir ni si

142
MEDITATIO PRIMA BİRİNCİ MEDİTASYON

nare. scd taniummodo divcrsorum ani- rını karıştırırlar; ya da eğer belki de hiçbir biçimde genel
malium membra pcrmisccni; vcl si forte
olarak benzeri görülmemiş yeni birşey düşünürlerse, ve
aliquid excogilcm adeo novum, ui nihil
omnino ci simiic fucrit visum, atquc iia yapıtları salt uydurma ve düzmece birşey i temsil ediyor­
plane fictitium sit & falsum, certc tanicn sa, hiç kuşkusuz en azından onu oluşturan renkler ger­
ad minimum veri colores esse debcnc, ex çek olmalıdır. Ve aynı nedenle, üstelik bu genel şeyler,
quibus illud comportant. Nee dispart rati*
one, quamvis etiam gcncralia haec, ocuii,
gözler, kata, eller ve benzerleri imgesel olabilseler de.
caput, manus. & similia, imaginaria esse aynı zamanda en azından gerçek olan daha yal ın ve daha
possent, nccessario ïamen salient aüa evrensel başka şeylerin olduğunu kabul etm eliyiz ki,
quaedam adhuc magis simplicia & uni*
bunlardan, tıpkı gerçek renklerden olduğu gibi, şeyle­
versalia vera esse fatendum est, ex quibus
tanqwim coloribus veris omne.s istae, scu rin düşüncelerimizde bulunan tüm o gerçek : ve olgusal,
vcrac, rscu falsae1*, quae in cogitationc ya da düzmece ve düşlemsel1* imgeleri oluşur.
nostrâ suiu, rcrum imagines effinguntur. 7. Böyle bir şeyler sınıfına görünüşte1! genel olarak
7. Cujus generis esse fvidcntur,t naiura
cisimsel doğa ve uzamı, uzamlı şeylerin betileri, nicelik
corporea in coinmuni, cjusque extensio;
item figura rerum exiensarum; item qu- ya da büyüklükleri ve sayıları, ayrıca içinde varolduk­
antitas. sivc earumdem niagnitudo & ları yer, sürelerini ölçen1! zaman, ve benzerleri de düşer.
numerus; item locus in quo existant, tern-
8 . Belki de bu nedenledir ki bundan Fiziğin, G ökbi­
pusque rpcr quod d u ren t^, & similia.
8. Quapropter ex bis forsan non maie limin. Tıbbın ve erekleri olarak bileşik şeylerin irdele­
concludcmus Physicam, Astronomiam, m esini alan tüm öteki bilim lerin !çok kuşkulu ve
Mcdicinam, disciplinasque alias onincs, belirsiz1^ oldukları, ama A ritm etik. Geometri, ve böyle
quac a rerum coniposiuirum considcraü-
yalnızca en yalııı ve en genel şeyleri ele alan ve bunların
onc dépendent, 'dubias quidem ^ esse;
atqui Arithmeticam, Geometriam, ali- gerçekten varolup olm adıkları ile kaygılanmayan bilim ­
asque cjusmodi, quac nonnisi de simpli- lerin pekin ve kuşku duyulamaz şeyler kapsadıkları var­
cissimis À maxime gcncralibus rebus gısını çıkardığım ız zaman uslam lam am ız haksız
tractant, atquc utrum eae sint in rerum
naturâ nccnc; parum curant, aliquid ccrti değildir. Çünkü ister uyanık ister uykuda olayım, ikiartt
atque indubilaii continere. Nam sivc vigi- üç birlikte her zaman beş eder, ve karenin hiçbir zaman
lem, sive dormiam, duo & tria simul dörtten çok kenarı olamaz, ve böylesiııe açık ve görü­
juncta sum quinque, quadratumque non
nürde olan gerçekliklerin herhangi bir yanlışlığa ya da
plura habet iatera quàm quatuor; nee fieri
posse videtur ut tam perspicuac veritates belirsizliğe^ açık olabilmeleri olanaklı görünm ez. | [2 1 ]
in suspicioncm fa!sitatis§ incurraiu, j 9. Gene de, herşey i yapabilen ve beni böyle olduğum
9. Verumtainen infixa quaedam est gibi yaratan bir Tanrının olduğu biçimindeki eski görüşü
meac menti velus opinion, Deum esse qui
potest omnia, & a quo tails, qualis existû, kafamda taşıdım . Ama onun hiçbir dünyanın, hiçbir
sum crcatus. Undc autem scio ilium non göğün, hiçbir uzamlı cism in, hiçbir betinin, hiçbir
fccissc ut nulla plane sit terra, nullum büyüklüğün, hiçbir yerin olm am asını,, ve gene de tüm
cocium, nuila res extensa, nulla figura,
bu şeylerin duyularını taşımarnijCi ve bana tam olarak
nulia magnitudo, nullus locus°, & tanicn
haec omni3 non aliter quàm nunc niihi şimdi varmış gibi görünmelerini sağlamamış olduğunu
videamur existcrc? Imô etiam, quemad- nasıl bilebilirim? Ve dahası, kimi zaman başkalarının
modurn judico interdum alios errare circa kendilerini eneksiksizolarak bildiklerini sandıkları şey­
ea quac se pcrfcciissime seire arbitrantur,
ita ego ut failar quotics duo & tria simul
lerde aldattıklarını düşünürken, iki ve üçü topladığım ya
addo, vcl numéro quadrati Iatera, vcl si da bir karenin kenarlarını saydığım ya da—eğer daha
quid aliud facilius fingi potest? At forte kolay birşey imgelenebil irse—daha da kolay şeyleri yar­
noluit Deus ita me dccipi. dicitur cniin
gıladığım her zaman, yanılmadığımı nasıl bilebilirim?
summe bonus; sed si hoc cjus boniiati
repugnarct, ta lem me créasse ut semper Ama belki de Tanrı böyle aldanmamı istememiştir, çün­
fallar. ab eâdcm etiam videreiur esse alie- kü onun en yüksek iyilik olduğu söylenir; ama eğer beni
her zaman aldanacağım bir yolda yapmış olmak onun iyi­
* scu falsac :: e t ré e lle s , s o it feintes e t fantas­ liği ile bağdaşm az olsaydı, arada bir aldatılmam a izin
tiques
tv id e m u r: N o n trad u it •Fr: ve olgusal, ya da düzmece vc dDşlcniscl:: Lal: ya da düzmece
î p e r q u o d d u re n t :: qui m esure le u r d u ré e
tgörünüsle: Eksik
Id u b ia s q u id e m :: fort d o u te u s e s et in c e rta ­
ines
ŞFr: sürelerini ölçen:: Ij i : sürdükleri
(o u d ’in ce rtitu d e : A jout IFr: çok kuşkulu vc belirsiz :: Lal: cn azından kuşkulu
° e i que n éa n m o in s j 'a i les sen tim en ts de to u ­ §ya da belirsizliğe: Ek
tes c e s ch o se s : A jout °, ve gene de lüm hu şeylerin duyularını taşımamı: Ek

143
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

vermek te onun iyiliği ile bağdaşmaz görünecektir; ve gene num pcrmillcrc ut imerdum failnr;
quod ultimum tamen non potest dici.
de buna izin vermediği kesinlikle söylenemez.
10. Esscnt verô fortassc nonnulli
10. Belki de. tüm başka şeylerin belirsiz olduğuna inan- qui tam poicntcm aliqucm Dcuni
maktansa. böylesiııe güçlü b ir Tanrının varoluşunu yadsıma­ malicnt ncgarc. quàm rcs alias om­
yı yeğleyecek insanlar olabilir. Ama şimdilikj* onlara karşı îtes crcdcrc esse incertas. Scd iis*
non repugnemus. lotumquc hoc de
çıkmayacak, ve burada bir Tanrı konusunda söylenen herşe- Dco dcnius esse fictitium: ac scu fa-
yin uydurma olduğunu kabul edeceğiz; gene de ulaştığım var­ to. scu casu, scu continuatà rcrum
lık durum una hangi yolda ulaşmış olduğumu kabul ederlerse série, seu quovis atio modo me ad
id quod sum penrenissc supponam;
etsinler, bunu ister yazgıya ya da raslantıya yüklesinler, isler­
quoniam falli & crrarc imperfectio
se şeylerin sürekli bir dizisi yoluyla ya da başka türlü açık­ quaedam esse videtur. quo minus
lasınlar, yanılmak ve kendini aldatmak bir eksiklik olduğu poicntcm originis rneae authorem
için, açıktır ki kökenimi yükledikleri Yaratıcı nedenli az güç­ assignabunt. co probabilius crit me
tam impcrfcctum esse ut semper
lü ise, kendimi her zaman aldatacak denli eksikli olmam ola­ faliar. Quibus sanc argument is non
sılığı o denli yüksek olacaktır. Bu uslam lam alara karşı habco quod respondcam, scd tan­
gerçekten de hiçbir yanıtım yok; ama sonunda daha önce doğ­ dem cogor fateri nihil esse ex iis
quac olim vera putabam. de quo
ru olduğuna inandığım herşeyde kuşku duyamayacağım hiç-
non liccat dubitarc. idquc non per
birşey olmadığını kabul etmeye zorlanıyorum, ve yalnızca inconsidcrantiam vcl levitatem, scd
düşüncesizlik ve dikkatsizlikten değil, ama güçlü ve derin­ propter validas & meditatas ratio-
lemesine düşünülmüş nedenlerden ötürü; öyle ki eğer gcie- nes; ideoque ctiam ab iisdem. non
minùs quàm ab aperte falsis. | ac­
f22J çekte | bilim lerde güvenilir v c ,t pekin birşeye erişmeyi curate dcinccps assensionem esse
istiyorsam Lbundaıı böyle bu düşünceler üzerine yargımı cohibcndam t. si quid ccni$ vclirn
durdurup askıya almam ve| t bu görüşleri onaylamaktan^tam invenire.
11. Sed nondum sufficit haec
olarak açıkça yanlış olanlardan kaçındığım denli dikkatle
advertisse. curandum est ut recor­
kaçınmam gerekir. der: assidue cnim recurrent consuc-
11. Gene de bunları yalnızca belirtmiş olmak yeterli değil­ tae opinioncs. occupantquc crcduli-
dir; tersine, onları sürekli anımsamak gerekir, çünkü alışıl­ tatem nicam tanquam longo usu &.
familiaritatis jure sibi dcvinctam.
mış görüşler her zaman geri dönerler, ve sanki uzun süreli
fcrc ctiam me invito; nec unquam
ilişki ve dostluk hakkından ötürü istencimin onlara karşı iis assentiri &. confidcrc dcsucs-
yükümlülüğü varmış gibi, çoğu kez ona karşın benim kolay cam, quamdiu taies esse supponam
inanan anlığımı doldururlar. Ve ne'de, onları gerçekte olduk­ qualcs sum rêvera, nempe aliquo
quidem modo dubias. ut jam jam
ları gibi, e.d. tam şimdi gösterdiğim gibi belli bir ölçüde kuş­ ostensum est. Scd nihitominus valde
kulu ve aynı zamanda büyük ölçüde olası görüşler olarak probabiies. & quas multo magis
gördükçe, ve böylece onlara inanmak onları yadsımaktan çok rationi consentaneum stl crcdcrc
quàm negare. Quaproptcr, ut opi-
daha usayatkın olduğu sürece, onları kabul etme ya da onlara
nor. non male again, si. voluntaïc
güvenme alışkanlığımı yitirmem söz konusudur. Bu yüzden, plane in coiurarium versâ, me
eğer bile bile karşıt konumu alarak aldatılmama izin verecek ipsum fallam. illasque aliquandiu
ve bir süre için tüm bu görüşler bütünüyle yanlış ve imgesel­ oinnino falsas itnaginariasque esse
fmgam, doncc tandem, velut aequa-
miş gibi davranacak olursam, ve bunu sonunda önceki önyar­ lis utrimque pracjudiciorum ponde-
gılarım sonraki önyargılarımı dengeleyiııceye dek ve hiçbir ribus. nulla amplius prava consuc-
kötü alışkanlık bundan böyle yargımı denetimi altına alamaz tudo judicium meum a rectâ rcrum
pcrccptione detorqucat. Etcnim
oluncaya ya da şeylerin doğru olarak algılanmasından saptı-
scio nihil indc pcriculi vcl erroris
ram az oluncaya dek yaparsam, inanıyorum ki yanlış davran­ interim scquuturum, & me plus
mış olmayacağım. Çünkü biliyorum ki buradan ne tehlike ne aequo diHidcniiac indulgcrc non
de yanılgı doğabilir, ve kendimi bundun böyle güvensizliğe posse, quandoquidem nunc non
rebus agendis, scd coguoscendis
çok fazla bırakamam , çünkü şimdi ilgilendiğini şey eylem tantùin incumbo.
değil ama yalnızca bilgidir.
•p o u r le p ré sen t: A jout
*12) |c l) que j 'a r ê t e e t susp en d e dé
’ şimdilik: Ek
s o n n a is m on ju g e m e n t s u r ces pensées:
t ( l ) bilimlerde güvenilir vc: Ek A jout
$(2) bundan böyle hu düşünceler üzerine yargımı durdurup askıya almam î(1 > e t d 'a s s u r é d a n s le s s cien c es:
vc: Ek A jout

144
MEDITATIO PRIMA BİRİNCİ MEDİTASYON

12. Supponam igitur non optimum 12. Böylece varsayacağım ki, herşeyden iyi ve gerçek­
Deunt.* fontcm vcritatis. scd gcnium
liğin |Cgemenj* kaynağı olan Tanrı değil, ama güçlü ve
gliqucm malignum, cundcmquc sum­
me potentem & callidum, omnem aldatıcı olduğu denli de kötü olan b ir cin bütün erkesini
suam industriam in co posuissc, ut me beni aldatmada kullanm ış olsun; inanacağım ki gökler,
feilerct: putabo coclum, aerem, ter- yeryüzü, renkler, betiler, ses ve tüm dışsal şeyler bu cinin
ram. colores, figutas, sonos, cunc-
taque externa nihil aliud esse quäm
benim saflığımı tuzağa düşürebilm ek için kullandığı rdüş
lludiflcationes som niorurn't, quibus oyunlarından'f başka birşey olm asın; ne ellerim in, | ne [23]
insidias credulitati meae tetendit: con- gözlerim in, ne tenimin ve kanım ın, ne de herhangi b ir
siderabo | meipsum tanquain manus duyumun olmadığını ama bunları yalnızca imgelediğimi
non habentem, non oculos, non car-
nem. non sanguinem, non aliquem düşüneceğim; kesinlikle bu rmeditasyonda 1:j: kalacağım, ve
sensum, scd hacc omnia me habere eğer bu yolla herhangi b ir gerçekliğin bilgisine varamıyor-
felsö opinantem: manebo obstinate in sam , en azından gücüm içinde olanı y apabilip, yargımı
bac hneditationety dcflxus. atque ita,
askıya alabilir^ 1 ve sağlam b ir kararla herhangi b ir yanlışı
siquidem non in potestatc mcä sit
aliquid veri cognoscerc, at ccrtc hoc onaylamaktan ya da ne denli güçlü ve ne denli kurnaz olur­
quod in me est.1 ne falsis assentiar. sa olsun bu baş yalancının üzerim de uygulayacağı herhan­
nee mihi quidquam isle deceptor. gi b ir etkiden kaçınabilirim. Ama bu girişim çok büyük bir
quantumvis potens, quantumvis calli-
dus, possit imponerc. obfirmalä mente çabayı gerektirir, ve belli bir gevşeklik ^ayrımına varmak­
cavebo. Sed laboriosum cst hoc insti- sızın ^ beni yaşamımının alışkanlıklarına geri götürür. Ve
tutum. & desidia quaedam ad consue- tıpkı uykuda imgesel b ir özgürlüğü yaşayan b ir k ö len in ^
tudinem vitac$ me reducit. Nee aliter
bu özgürlüğün yalnızca bir düş olduğundan kuşkulanmaya
quim 'captivus10. qui forte imaginaril
libertatc fruebamr in somnis. quum başladığında uyanmaktan korkması ve bu hoş yanılsama­
postea suspicari incipit sc dormirc. ların birazdaha sürmesi için tembel tembel gözlerini kapalı
timet excitari, rblandisquc illusionibus tutması gibi1*, ben d e Layrımma varm aksızınjf kendiliğim­
lentc connivet1*: sic sponie relabort in
vetercs opiniones, vereorque expergis den eski görüşlere geri düşerim , ve bu barışçıl dinginliğin
ei, ne placidae quieti laboriosa vigilia arkasından fb ir aydınlıkta değil, ama şimdi yaratılan için­
succcdcns, rnon in aliquä luce, sed in­ den çıkılamaz güçlüklerin karanlığında geçirilmesi gere­
ter inextricabiles jam molarum diffi-
k ecek^ yorucu bir uyanıklık gelmesin diye uyanmaktan
cultaluin tenebras, in postcrum sit
degcnda'f. korkarım.

• la souveraine: Ajout
tlu d ific a iio n es som niorum :: d es illusions
e t trom peries •egemen: Ek
th a c m e d ia iio n e :: cette pensée fL at: düş oyunlarından :: Fr: yanılsamalardan ve aldatmacalardan
Isuspendre m on ju gem ent: Ajout $Lat: meditasyonda :: Fr: düşüncede
(in sen sib lem ent: Ajout 1. yargımı askıya alabilir: Ek
acap tivu s :: un esclave
(ayrımına varmaksızın: Ek
•btan disqu e iUusionibus len te connivet : :
e t con sp ire avec c e s illu sion s agréables pour
oFr. kölenin :: Lat: tutsağın
en être p lu s longuem ent abusé, •Lal: bu hoş yanılsamaların biraz daha sürmesi için tembel tembel göz­
tin scn sib lem ent: Ajout lerini kapalı tutması g ib i:: Fr: aldatmaca biraz daha uzayabilsin diye bu
$non in atiq u i lucc. sed inter in extricab ­ hoş yanılsamalarla işbirliği etmesi gibi
les jam m otanim difficultatum tenebras. in tayrımına varmaksızın: Ek
p ostenim sit degenda :: au lieu de m 'appor­
JLat: bir aydınlıkta değil, ama şimdi yaratılan içinden çıkılamaz güç­
ter q uelque jou r e t quelque lum ière dans la
connaissance de la vérité, ne fussent pas su f­
lüklerin koyu karanlığında geçirilmesi gerekecek :: Fr: beni gerçekliğin
fisantes pour éclaircir les ténèbres des d iffi­ bilgisinin gündüzüne ve ışığına götürmek yerine, şimdi tartışılan güçlük­
cu ltés qui viennent d'étra agitées. lerin karanlığım aydınlatmaya yelmeyecek

145
M E D İT A S Y O N II Meditatio Secunda

İnsan Anlığının Doğası Üzerine; rBedenden Daha Kolay De natura mentis humanae:
Bilinebilip* quôd ipsa sit notior• quàm corpus

1. DÜNKÜ mcditasyon beni öylesine büyük kuşkulara 1. In tantas dubitationcs hesternâ


düşürdü ki, bundan böyle onları unutmam olanaksız; ve meditatione conjcctus sum, ut neque-
am ampiiùs carum oblivisci, nec
gene de çözümlerine götüren yolu görerhiyoruın;rsankibir-
videam (amen quâ ratione solvcndac
[24] denbire | derin bir burgaca düşüp çevrintiye kapılmış g ib i't sin(; scü, tanquam | 'in profundum
ne ayağımı yere basabiliyor, ne de yüzerek suyun üstünde gurgitemex improviso dclapsus, ^ ita
kalabiliyorum. Gene de çalışıp çabalayarak dün girdiğim turbatus sum, ut nec possim in imo
pedem figere, nec enatare ad sum­
aynı yolu yeniden izleyeceğim, ve içinde en küçük bir kuş­ mum. Enitar tarnen & tentabo rursus
ku görünüşü taşıyan herşeyi tıpkı baştan sona yanlış oldu­ eandem viam quam hcri iücram ing-
ğunu biliyormuşum gibi bir yana atacağım; ve pekin olan ressus, rcinovcndo scilicet illud omne
birşey le karşılaşıncaya dek, ya da, eğer başka birşey yapa- quod vcl minimum dubitationis ad-
mittit, nihilo secius quàm si omnino
mıyorsam, en azından bu dünyada pekin hiçbirşeyin olma­ faisum esse compcrissem; pergamque
dığının pekinlikle biliııceye dek bu yolu izleyeceğim. porro doncc aiiquid ccrii, vel, si nihil
Arşimed bütün dünyayı yerinden oynatabilmek Lve bir baş­ aliud, saltern hoc ipsum pro certo,
nihil esse certi, cognoscam Nihil nisi
ka yere taşıyabilmek |$ için yalnızca sağlam ve devinmez bir punctum petebat Archimedes, quod
nokta istemişti; benzer olarak, eğfcryalnızca pekin ve kuş­ esset firmum & immobile, ul integ­
ku duyulamaz tek bir şey bulacak denli talihliysem, çok ra m terram loco dimoverctf; magna
quoque speranda sunt, si vel mini­
büyük umutlara kapılacağım.
mum quid invencro quod ccrtum sit-
2 . Öyleyse gördüğüm herşey in yanlış olduğunu varsayı­ & inconcussum.
yorum; aldatıcı belleğimin sunduğu herşeyin hiçbir zaman 2. Suppono igitur omnia quac video
varolmadığına inandırıyorum kendim i; hiçbir duyumun falsa esse; credo nihil unquam extitis-
sc eorum quac inendax memoria rep-
olmadığını, cismin, betinin, uzamın, devim ve yerin kurun­ raesentat; nullos plane habeo sensus;
tular olduklarım düşünüyorum . O zaman gerçek olması corpus, figura, extensio, motus, lo-
gereken nedir? Belki de yalnızca [dünyada^ pekin hiçbir­ cusque sunt chimerac. Quid igitur crit
verum? Fortassis hoc unum, nihil
şeyin olmadığı.
esse certi^.
3. Ama tam şimdi gözden geçirdiğim şeylerden apayrı, 3. Sed undo scio nihil esse diver-
kendisinden en küçük bir kuşku bile duyulamayacak bir- sum ab iis omnibus quac jam jam
şeyiıı olmadığını nereden bilirim ? Bana bu düşüncelerin reccnsui. de quo ne minima quidem
occasio sit dubitandi? Nunquid est
kendilerini yerleştiren bir Tanrı, ya da, hangi adı verirsek aliquis Deus, vel quocunquc nomine
verelim, böyle başka bir varlık yok mudur? Gene de, yara- ilium vocem, qui mihi has ipsas co-
gitationcs immittit? Quare verô hoc
putem, cùm forsan ipsemet illarutn
*Fr: Bedenden Daim Kolay Bilinebilir :: Lal: Bilgiye Bedenden Daha
Yakın Durur •sit notior est plus aise à connaître
fL ai: sanki birdenbire derin bir burgaca düşüp çevrintiye kapılmış gibi tin profundum gurgitem ex improviso
delapsus,:: j ’étais tombé dans une eau irès
:: Fr: çok derin bir suya düşmüş gibi öylesine şaşırdım ki,
profonde, je suis tellement surpris,
$ve bir başka yere taşıyabilmek: Ek ter le transporter en un autre lieu: Ajout
Idünyada: Ek lau monde: Ajout

146
MEDITATIO SECUNDA İKİNCİ MEDİTASYON

author esse possim? Nunquid ergo tıcılan benim kendim olabilecekken, niçin böyle bir varlığı
saltern ego aliquid sum? Scd jam
kabul etmem gereksin? Böylecc ben en azından birşey [aliqu­
ncgavi me habere ullos sensus, &
ullum corpus. Hacreo tamcn; ram id] olm az mıyım? Ama daha önce duyularım ın ve b ir bede­
quid | indc? Sumnc ita corpori scn- nimin olduğunu yadsımıştım. Gene de duraksıyorum; çünkü
sibusquc alligatus. ut sine illis esse bundan ne | çıkar? Beden ve duyular üzerine onlarsız ola- (2 5 1
non possim? Scd mihi persuasi nihil
plane esse in mundo, nullum coc-
mayacak denli bağımlı mıyım? Ama az önce kendimi dün­
luin. nullam terram , nullas mentes, yada hiçbirşeyin olm adığına, hiçbir göğün ve hiçbir yerin
nulla corpora; nonne igitur ctiam me olmadığına, hiçbir anlık ya da bedenin olm adığına inandır­
non esse? Imo certc ego cram, si
mıştım; benzer olarak kendimin de olmadığıma inandırma­
quid mihi persuasi*. Scd est dccep-
tor ncscio quis, suntme potens. sum- mış mıydım? Hayır, eğer kendimi birşeye inandırmışsam, Lya
me callidus. qui de industrie me da giderek herhangi birşeyi düşünmüşsem bile.j* kesinlikle
semper lallit. Haud dubie igitur ego vardım. Ama çok güçlü ve çok kurnaz öyle bir aldatıcı var­
etiam sum, si me fallii; & fallal qu­
antum potest, nunquam tamcn ef-
d ır ki, tüm becerisini sürekli olarak beni aldatmak için kul­
flcict, ut nihil sim quanidiu me lanır. Ama eğer bcııi aldatıyorsa, hiç kuşkusuz ben de varım;
aliquid esse cogitabo. Adco ut, ve beni dilediği denli aidatsa bile, gene de birşey olduğum u
omnibus salis supcrque pcnsilatis, düşündüğüm sürece, hiçbir zaman yok olmamı sağlayamaz.
deniquc statuendum sit hoc pronun-
liatum. Ego sum. ego exista, quotics Böylece bu konu üzerine iyice düşündükten ve her şeyi dik­
a me profcrtur, vcl mcntc concipitur, katle yokladıktan sonra. Varım, Ego sum, ego existo öner­
necessario esse verum. mesinin onu bildirdiğim ya da anlığım da kavradığım her
4. Nondum verô satis intclligo,
quisnam sim ego ille, qui jam neces­
zaman zorunlu olarak doğru olduğu vargısını çıkarm alıyız.
sario sum; deinccpsquc cavendum 4. Ama henüz benim , zorunlu olarak varolan o benin ne
est ne forte quid aliud imprudcntcr olduğunu yeterince açıkça bilmiyorum; ve bu yüzden düşün­
assumant in locum mci, sicque aber- cesizce kendi yerim e b ir başka şeyi almamak için dikkatli
rem ctiam in eà cognilione. quam
omnium ccrtissimam evidcntissi- olmalı, ve böylece giderek tümü içinde en pekin ve en açık
mamquc esse contcndo. Quarc jam olanı saydığım bu bilgide yanılgıya düşm em eliyim . Bu
dcnuo mcditabor quidnam me olim nedenle şimdi kafamda bu son düşünceler belirm eden önce
esse crcdiderim, priusquain in has
ben olduğum a inandığım şeyi yeniden irdeleyeceğim ; ve
cogitationcs incidisscm; ex quo
dcindc subducam quidquid allatis geriye tam olarak pekin ve sarsılmaz olandan başka hiçbir-
rationibus vcl minimum potuil infir­ şey kalmasın diye önceki görüşlerimden şimdi ileri sürdü­
m a i, ut ita tandem praecisc remanc- ğüm nedenlerle en küçük b ir biçim de zayıflatılabilecek
at illud tantiim quod ccrtum est &
inconcussum.
herşeyi çıkaracağım.
5. Quidnam igitur antchac me esse 5. Öyleyse daha önce ne olduğum u sanıyordum? A çıktır
putavi? Hominem scilicet. Sed quid ki b ir insan olduğum u. Ama insan nedir? Ussal bir hayvan
est homo? Dicamne animal rationa­
mı demeliyim? Hiç kuşkusuz hayır, çünkü o zaman bir hay­
le? Non, quia postca quaerendum
forct quidnam animal sit. & quid vanın ve ussal olanın ne olduğunu araştırmam gerekirdi; ve
rationale, atque ita ex unâ quaestio- böylece tek bir soru yerine ayrımına varm adan^ çok daha
n e t in pluies difftcilioresque dela- güç birçok başkası ilekarşı karşıya kalırdım; oysa bu tür ince­
berer; nec jam mihi tantum otii est,
likleri ortaya çıkarmada yitirecek zamanım yok. Bunun yeri­
ut illo velim inter istiusmodi subtili-
tatcs abuti. Sed hie potius attendam. ne burada dahaçok ne olduğum u irdelediğim zaman
quid sponlc | & nalurâ duce cogi- bütünüyle kendiliklerinden | ve doğallıkla aklım a gelen (26]
tationi meae antchac occurrcbat,
düşünceleri irdelemek için duracağım. İlk olarak kendimi bir
quotics quid cssem considerabam.
Nempc occurrcbat printo, me yüzü, elleri, kolları ve bir cesette de görülen ve beden adı
habere vultum, manus, brachia, to- ile belirttiğim bütün bir etten ve kemikten oluşmuş maki­
tamquc hanc rmcmbrorum machi­ nesi1]: olan birşey olarak ayrımsadım. Buna ek olarak bes­
nant’f . qualis etiam in cadaverc
lendiğimi. yürüdüğüm ü, duyumsadığımı, vedüşündüğüm ü
cem itur, & quam corporis nomine
dcsignabam. O ccurrcbat practcrca ayrımsadım, ve tüm bu eylem leri ruh ile ilişkilendirdim .
•o u s e u lem e n t si j 'a i pens* q u elq u e
ch o se : A jou l
•ya da giderek herhangi birşeyi düşünmüşsem: Ek
tin se n s ib te m e m : A jout
tm cm brorum m acliinam :: m achine taynnuna varmadan: Ek
com posée d*os e t d e c h a ir $Fr: etten ve kemikten oluşmuş makinesi Lat: üyeler makinesi
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

Ama ruhun ne olduğunu irdelemek için durmadım, ya da me nutriri, incedere, scntire, & cogi­
eğer durmuşsam da, aşırı ölçüde ince birşey olduğunu, bir tate: quas quidcm actioncs ad animani
referebam. Scd quid cssct haec ani-
yele, bir ateşe, büyük bölümlerime baştan sona yayılan ct- ma, vcl non advertebam, vel exiguuni
here benzer birşey olduğunu imgeledim. Bedenime gelin­ ncscio quid imaginabar, instar vcnti,
ce, onun hakkında hiçbir kuşkum yoktu ve doğasını seçik vel ignis, vcl aetheris, quod crassiori-
bus met partibus essct infusum. Dc
olarak bildiğime inanıyordum; ve eğer onu o sıralar anlı­ corpore verö nc dubitabam quidcm,
ğımda tasarladığım gibi betimlemeyi istemiş olsaydım, şöy­ scd distinctc me nosse arbitrabar cjus
le açıklardım: Beden yada Cisim ile belli bir beti tarafından naturam, quam si forte, qualcm mentc
sınırlanabilen, yeri tarafından kuşatılan, ve verili bir uzayı concipicbam, describcrc tentassem.
sic cxpiicuisscm: per corpus intclligo
başka her cismin ondan dışlanacağı bir yolda doldurabilen illud omne quod aptum esi figuri ali-
lıerşey i anlıyorum; dokunma, görme, işitme, tat ya da koku quä tcrminari. loco circumscribi, spa-
ile algılanabilen, hiç kuşkusuz kendi gücüyle değil ama ona tium sic rcpicre, ut ex co aliud omnc
corpus cxcludat: tactu. visu, auditu,
yabancı olan, ona dokunan, ve üzerinde iz bırakan^ başka gustu, vcl odoratu pcrcipi, necnon
birşey tarafından değişik yollarda devindirilebilenherşey i; movcri pluribus modis. non quidcm a
çünkü özdevim gücünü taşımayı, tıpkı duyumsama ya da scipso, sed ab alio quopiam a quo (an-
düşünme gücünü taşımayı olduğu gibi, cismin doğasına ait gauir*: namquc habere vim scipsum
movendi, item scntiendi, vcl cogitan-
görm üyordum ; tersine, kimi cisim lerde benzer yetilerle di, nullo pacto ad naturam corporis
karşılaşınca oldukça şaşırmıştım. ^ pertinerc judi cabam; quinimo mira-
6. Ama şimdi çok güçlü ve—eğer denebilirse—kötü bar poiius talcs facultates in quibus-
dam corporibus reperiri.
olan, elinden geldiği ölçüde bütün gücünü beni aldatabil­ 6. 'Quid autcm nunc, 't ubi suppono
mek için kullanan birşey olduğunu ’varsayıyoruz1]'. O dcceptorem aliqucm poientissimum,
zaman bedenin doğasına ait olduklarını söylediğim tuna o & si fas cst dicere, maiignum, datä
şeylerin en küçüğüne bile iye olduğum u doğrulayabilir operä in omnibus, quantum potuit. me
dclusisse? Possumnc affirmare me
[27] miyim? | Dikkatimi toplayıp tüm bunları kafamda evire habere vel minimum quid cx iis omni­
çevire düşünüyorum, ama bende olduğunu söyleyebilece- bus, quae jam dixi ad naturam cor­
ğ im jt hiçbirşcy bulamıyorum; rsonuçsuz yinelemelerden poris pertijnere? Attcndo, cogito.
rcvolvo, nih ilt occurrit; fatigor ea-
tükeniyorum1. Ama ruha yüklediklerim açısından durum
dem frusträ repctcrc’l . Quid verb cx
nedir? Ya da beslenme ve yürüm e açısından? Ama eğer iis quae anlmae tribuebam? Nutriri
bedenimin olmadığı doğruysa, yürüyemeyeceğim ve bes- vel incedere? Quandoquidem jam cor­
lenemeyeceğim de doğru değil midir? Duyumsama? Beden pus non habeo, haec quoque nihil sunt
nisi figmcma. Scntire? Nempc etiam
olmaksızın bu da olamaz, ama sık sıkdüşlerimde daha son­ hoc non fit sine corpore, & pcrmulta
ra uyanıkken hiç algılanm amış olduklarını kabul ettiğim scntire visus sum in somnis quae dein-
birçok şeyi algıladığımı düşünmüşümdür. Düşünme? Bura­ de animadvert! me non sensissc.
da yanıtı bulurum: Düşünme Lbana ait bir yüklem di^; § yal­ Cogitare? Hie invenio: cogitatio est§;
haec sola a me divclli nequit. Ego
nızca o benden ayrılamaz. Varım, Ego sum, ego existo; bu sum, ego existo; ccrtum est. Quandiu
pekindir. Ama ne süre? D üşündüğüm sürece; çünkü eğer autem? Nempe quandiu cogito; nam
düşünmeye bütünüyle son verecek olsaydım, benzer ola­ forte ctiam fieri posset, si ccssarcm ab
omni cogitatione, ut illico totus esse
rak bütünüyle varolmaya da son verirdim . Şimdi zorunlu desincrem. Nihil nunc admitto nisi
olarak gerçek olmayan hiçbirşeyi kabul etmiyorum; sağın quod ncccssario sit verum; sum igitur
olarak konuşursak, yalnızca düşünen bir şeyim, e.d. bir praccisc tanium res cogitans, id cst,
mens, sivc animus, sive intcllcctus,
anlık ya da bir ruh, b ir anlak ya da b ir us—anlam larını
sivc ratio, voces mihi priüs significati-
daha önce bilmediğim sözcükler. Pekala, gerçek ve ger­ onis ignotae. Sum autem res vcra, &
çekten varolan bir şeyim; ama nasıl b ir şey? Dedim ya, vcre cxistens; scd qualis res? Dixi,
düşünen. cogitans.

*ve üzerinde iz bırakan: Ek *et d o n t il reçoive l ’im p ressio n : A jout


fLat: varsayıyoruz :: Fr: [varsayarsam,) şimdi ben neyim? tQ u id au tc m n unc, :: M ais m o i, qui
suis-je, m aintenant que je suppose
$bcndc olduğunu söyleyebileceğim: Ek
X que j e p uisse d ire ê tre en m oi: A jout
İL at: sonuçsuz yinelemelerden tükeniyorum :: Fr [Ek tümce): Burada
Ifa tig o r ea d em fru s tré rc p ctcrc :: II n ’est
onları sıralamak için durmam p as b e so in , que j e m ’a r rê te à les d én o m b re r
§bana ait bir yüklemdir: Ek §un a ttrib u t qui m 'a p p a rtie n t: A jout

148
MEDITATIO SECUNDA İKİNCİ MEDİTASYON

7. Quid practcrea? Imaginabor*: 7. Ama bunun ötesinde? (Daha çoğu olan birşey olup
non sum compages ilia membrorum.
olmadığunı görmek içinj* imgelem gücümü kullanacağım;
quae corpus humanum appcllaiur;
non sum etiam tenuis aliquis aer islis insan bedeni dediğimiz o üyeter toplamı değilim: bu üye­
membris infusus, non vcntus, non ig­ ler arasına yayılan ince bir hava da değilim: bir yel, birateş,
nis. non vapor, non halitus. non quid- bir buhar, b ir soluk değilim , ne de kafamda uydurabilece­
quid mihi fingo: supposui cnim ista
nihil esse. Manet positio: nihilominus
ğim tfıngo] birşeyim; çünkü tüm bunların birer hiç olduk­
tamen c g o t aliquid sum. Fortassis ve­ larını varsaydım. Bu sayıltı kalır: ve gene d erbirşeyimdir 1f .
rb contingit, ut hacc ipsa, quae suppo- Ama belki de salt kendilerini bilmediğim için varolmadık­
no nihil esse, quia mihi sunt ignuta,
larını kabul ettiğim bu aynı şeyler gerçekte bildiğim ‘ben’-
tamen in rci veritate non differant ab
eo me quern novi? Nescio. de hac re den ayrı olmayan şeyler olam azlar mı? Bundan emin
jam non disputo: de iis tamiini quae değilim, ve şimdi bunun tartışmasına girmeyeceğim; yal­
mihi nota sunt, judicium fcrre pos­ nızca bildiğim şeyler üzerine yargıda bulunabilirim. Va­
sum. Novi me cxislere; quaero quis
sim ego illc quern novi. Certissimum
rolduğumu biliyor, ve bildiğim bu ‘ben’in ne olduğunu
csl hujus sic praccise sumpti notitiam araştırıyorum. Ama bütünüyle açıktır ki varoluşumun bil­
non pendcre ab iis quae exi|sterc non- gisi, sağın olarak anlaşıldığında, henüz varoluşlarını bil­
dum novi; non igitur ab iis ullis, quae mediğim şeyler | üzerine bağım lı değildir; dolayısıyla
imaginatione efftngo. Atque hoc ver-
bum, effingo, admonet me erroris im gelem im de uydurabileceğim [effingö] şeyler üzerine
mei: nam fmgerem reverä, si quid me bağımlı değildir. Ve aslında bu uydurma sözcüğünün ken­
esse imaginärer, quia nihil aliud-cst disi bana yanılgımı gösterir, çünkü bunu eğer kendimi bir­
imaginari quäm rci corporeae figu-
şey olarak imgelersem yaparım, çünkü imgelemek cisiınsel
ram, seu imagincm, contcmplari. Jam
aulem certb scio me esse, simulquc bir şeyin betisini ya da imgesini tasarlamaktan [contemp-
fieri posse ut omnes istae imagines, & lor] başka birşey değildir. Ama daha şimdiden kesinlikle
generaliter quaecunque ad corporis biliyorum ki varım, ve tüm bu imgeler, ve genel olarak
naturam refcruntur, nihil sint praeter
insomnia. Quibus animadvcrsis, non konuşursak, bedenin doğası ile ilişkili tüm şeyler düşler­
minus incptirc videor, dicendo: ima­ den başka birşey değildir. Buradan açıkça görüyorum ki
ginabor, ut distinctius agnoscam “ Ne olduğumu daha seçik olarak bilebilmek için im gele­
quisnam sim , q u im si dicerem: jam
yeceğim” demek, “Şimdi uyanığım ve gerçek olan birşeyi
quidcm sum experrectus, videoquc
nonnihil veri, sed quia nondum video görüyorum; ama henüz onu yeterince açık olarak görem e­
satis evidenter, dati operä obdornii- diğim için, amaçlı olarak bir kez daha uyuyacağım, öyle
am, ut hoc ipsum mihi somnia verius ki düşlerim onu bana daha büyük bir gerçeklik ve açıklık
evidcntiusque repraesemenl. Itaquc
cognosco nihil corum quae possum
ile sunabilsinler” demekten daha az uygunsuz değildir.
imagination'^ ope comprehendcrc, Böylece kesinlikle anlıyorum ki imgelem aracılığıyla algı-
ad hanc quam de me habeo notitiam layabildiklerimden hiç biri kendime ilişkin bu bilgim e ail
pertinere, mentcmquc ab illis dili-
değildir, ve eğer anlık kendi doğasını tam bir seçiklikle
gentissime esse avocandam, ut suam
ipsa naturam quäm distinctissime algılayacaksa en büyük dikkatle o yolda düşünmekten uzak
percipiat. tutulmalıdır.
8. Sed quid igitur sum? Res co- 8 . Ama öyleyse neyim? Düşünen bir şey. Bu nedir? Kuş­
gitans. Quid est hoc? Ncmpe dubi-
tans, intelligens, affimians, negans,
ku duyan, anlayan, doğrulayan, yadsıyan, isteyen, isteme­
volens, nolens, imaginans quoque, & yen, imgeleyen ve duyumsayan bir şey.
sentiens. 9. Eğer tüm bunlar doğama aitse, bu hiç kuşkusuz önem ­
9. Non pauca sand hacc sunt, si
siz birşey olamaz. Ama niçin ait olm asınlar? Ben şimdi he­
cuncta ad me pcrtineant. Sed quidni
periinerenl? Nonne ego ipse sum qui men hemen herşeyden kuşku duyan, gene de belli şeyleri
jam dubito fe ri de omnibus, qui non- anlayan, yalnızca birinin doğru olduğunu ileri süren, geri
nihif tamen intelligo, qui hoc unum kalanını yadsıyan, daha çoğunu bilmek isteyen, aldatılm a­
verum esse affirmo, nego caetera, cu-
pio plura nosse, nolo decipi, multa vcl
yı istemeyen, kimi zaman giderek istencine karşın birçok
invitus imaginor, multa cliam tanqu- şeyi imgeleyen, ve duyular aracılığıyla benzer birçoğunu
am a sensibus vcnicntia animadverto? algılayan o aynı varlık değil miyim? H er zaman düş gör-

•pour chercher sı je ne suis point quelque _ . . . . . . _,


chose de plus: Ajouı *Dalıa çoğu olan birşey olup olmadığımı görmek için: Ek
tne laisse pas d’itrc certain que: Ajout tL at: birşeyimdir :: Fr: herhangi birşey olduğumdan pekinimdir
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

[29] seııı | ve beni yaratan şey elinden geldiği ölçüde beni Quid est horuin. quamvis semper
dor|m iam , quamvis etiam is qui me
aidatsa bile, tüm bunlarda varolmam denli gerçek olan lıiç-
crcavit, quantum in se est, me deludat.
birşey yok mudur? A ralarında düşüncemden ayırdedile- quod non acque verum sit ac me esse?
bilecek biri yok m udur? Ya da benden ayrı olduğu Quid est quod a ineâ cogiiationc distin­
söylenebilecek herhangi biri? Çünkü kuşku duyanın, anla­ g u a is ? Quid est quod a me ipso sepa­
ratum dici possit? Nam quod ego sim
yanın, isteyenin ben olduğum kendiliğinden öylesine açık­ qui dubiicm. qui mtelligam, qui vclim,
tır ki, burada onu daha öte açıklamak için herhangi birşey tarn manifcstum est, ut nihil occurrat
eklemenin hiçbir gereği yoktur. Ve hiç kuşkusuz imgele­ per quod cvidcntius cxplicctur. Sed
verô etiam ego idem sum qui imaginor;
yen de benden başkası değildir; çünkü gerçi, daha önce
nani quamvis fond, ut supposui. nulla
varsaydığım gibi, imgelediğim şeylerden hiç biri gerçek prorsus res imaginaia vcra sit, vis ta-
olmasa da, buna karşın bu imgeleme gücünün kendisi ger­ men ipsa imaginandi rcvera existit, &
çekten vardır ve düşünmemin bir parçasını oluşturur. Son cogitationis mcac partem tacit. Idem
dcniquc ego sum qui sentio, sivc qui
olarak, ben o duyumsayan, eş deyişle duyu örgeııleri
res corporeas tanquam per sensus ani-
yoluyla belli şeyleri algılayan aynı varlığımdır, çünkü madverto: videlicet jam lucem video,
gerçekten de ışığı görür, gürültüyü işitir, ısıyı duyumsa­ strcpitum audio, ealorem sentio. Falsa
hacc sunt, dormio cnim. At eerie vide-
rım . Ama bunların yanlış oldukları ve düş görmekte oldu­
re vidcor, audirc, calesccrc. Hoc fal-
ğum söylenecektir. Ama gene de bana görüyor, işitiyor ve sum esse non potest; hoc est propric
duyum suyorm uşum gibi görünür. B\ı yanlış olam az; quod in me sentire appellatur; atquc
aslında bende duyumsama denilen şeydir; ve bu anlamda hoc praecise sic sumptum nihil aliud
est quàm cogilarc.
kullanıldığında duyum sam a dijşünmedeıı başka birşey
10. Ex quibus equidcm aliquanto
değildir. melius1* incipio nossc quisnam sim;
10. Dundan böyle ne olduğumu 'daha iyi1* kavramaya scd adhuc tamen videtur, ncc possum
başlıyorum; ama gene de bana öyle görünüyor ki—veöyle abstincrc quin putem, res corporeas,
quarum imagines cogitatione forman-
düşünm ekten kaçınamıyorum ki—, imgeleri düşüncede tur, & quas ipsi sensus explorant,
oluşturulan ve duyular tarafından araştırılan cisimsel şey­ mu Ito distinctius agnosci quàm istud
ler imgelem altına gelmeyen o bilinmeyen parçamdan çok ncscio quid mcî, quod sub imagination
ncm non venit: quanquam profccto sit
daha seçik olarak bilinirler; buna karşın, varoluşları açık­
mirum, res quas animadvcrto esse du-
ça kuşkulu görünen, bilinmeyen ve bana yabancı olan şey­ bias, ignotas, a me aliénas, distinctius
leri gerçek olan ve bilinen şeylerden, dolayısıyla 'benim quàm quod vcrum est, quod cognitum.
kendimden1! daha seçik olarak kaVrarım demek oldukça ‘quàm dcnique me ipsum1! , a me com­
prehend!. Scd video quid sit: gaudet
tuhaftır. Ama durum un ne olduğunu açıkça görüyorum: aberrarc mens mca, necdum sc patitur
anlığım dolanıp durm ayı sever, ve gerçekliğin sınırları intra vcriiatis limites cohibcri. rEsïo
içersinde kapalı tutulamaz. rÖyle olsun, ve1! bir kez daha igitur, adhuc scmel iaxissiinas ha-
b c|n as ei permitiamus, ut. illis paulo
[30] onu sınırsızca kendi başına | salalım, öyle ki daha sonra
postl opportune reductis, facilius sc
onu Lyavaşça v e,t uygun bir yolda geri çektiğimizde, çok rcgi patiatur.
daha kolayca denetlenebilsin. 11. Considcrcmus res illas1^. quae
11. Genellikle en seçikolarak kavrandıkları sanılanken vulgo puianiur omnium distinctissime
comprehendi: corpora scilicet, quae
sıradan şeyleri,j§ eş deyişle dokunup gördüğüm üz cisim­ tangimus, quae vidcmus; non quidcni
leri irdeleyeceğiz; hiç kuşkusuz genel olarak cisim leri corpora in communi, generates cnim
değil—çünkü bu genel algılar çoğunlukla biraz daha karı­ istac pcrceptioncs aliquantô magis con-
fusac esse soient, sed unum in particu­
şıktır—, ama tikel olarak bir cismi .[Örneğin bu balmumu
lar!. Sumamus, exempli causâ, hanc
parçasını alalım; bal peteğinden^ yeni gelmiş, ve henüz ceram: nuperrime 'ex favista fuit cduc-
kapsadığı balın tatlılığını yitirm em iştir; toplandığı çiçek­ ta; nondum amisit omncm saporcm sui
lerin kokusunun birazını korumaktadır; rengi, betisi görü- mellis; nonnihil rctinct odoris florum

• a liq u a m o m eliu s :: avec un peu p lus de


•Lal: daha i y i :: Fr: önceden olduğundan daha aydınlık vc daha seçik lu m iè re ei d e d is tin c tio n q u e ci-devant
tL at: benim kendimden :: Fr: asıl doğama ait oian şeylerden tq u à m d cn iq u c m e ip su m :: e t q u i a p p a rti­
e n n e n t à m a p ro p re n atu re
JÖylc olsun, ve: Eksik
J E sto igiiur, & : N on trad u it
lyavaşça ve : Ek Id o u c cm cn t ei: A jout
§Fr: cn sıradan şey le ri:: Lat: şeyleri $ illa s :: les p lu s co m m u n es
°Lat: bal peteğinden :: Fr: an kovanından °e x favis :: d e la ruche

150
MEDITATIO SECUNDA İKİNCİ MEDİTASYON

ex quibus collects est; ejus color, figure, m irdedir; serttir, so ğ u k tu r,rkolayca1* ele alınabilir, rve
magniludo, manifesto sunt; dure cst,
parmakla 't vurulduğunda b ir sesçıkarır; kısaca, onda bir
frigida est. f facile1* tangitur. ac. si rani-
culo'f fcrias. emittci sonum; omnia cismi seçik olarak tanımak için gerekli herşey bulunur. A-
denique illi adsunf quae rcquiri vidcntur, ma şimdi konuşurken onu ateşe yaklaştırıyorum, tatlan
Uf corpus aliquod possil quam distinctis- geri kalanı uçup gider, kokusu yiter, rengi değişir, belisi
simc cognosci. Scd cccc, dum loquor.
igni admovclur: saporis reliquiae pur-
yokolur, büyüklüğü artar, sıvılaşır, ısınır, güçlükle doku-
ganlur. odor expiral, color muiatur, fi­ nulabilir olur, ve vurulduğu zaman ses çıkarmaz. Bu deği­
gure tollitur, crescit magniludo. [if şim den sonra aynı balm um u kalır m ı? Kaldığı kabul
liquida. fit calida, vix tangi potest, nec
edilmelidir; hiç kim se' bunu yadsım az^; hiç kim se başka
jam. si pulses, cmittct sonum. Remanet-
ne adhuc eadcm cent? Reinanerc faten- türlü yargıda bulunmaz. O zaman bu balmumu parçasın­
dum cst; nemo rncgat'$, nemo aliter da öyle seçik olarak bildiğim neydi? Hiç kuşkusuz bana
putai. Quid erat igitur in ea quod tam duyular yoluyla ulaşan birşey değil, çünkü tat, koku, gör­
disiincte comprchcndcbatur? Ccrle nihil
eom m quae sensibus atiingtbam ; nam
me, dokunma ve işitme altına düşen tüm bu şeyler değiş­
quaecunque sub gusium, vcl odoratum, mişken, gene de aynı balmumu kalmıştır.
vcl visum, vel tactum. vet audimm veni- 12. Belki de düşündüğüm gibiydi ve balmumunun ken­
cbani, muiata jam sunt; rcmanet ccra. disi o bal tatlılığı değildi, nedeoçiçeklerin kokusu, o tikel
12. Forlassis illud erat quod nunc
cogito: ncmpe ceram ipsam non quidem beyazlık ya da beti ya da ses değil, ama yalnızca biraz önce
fuisse istarn dulccdinem mcllis. nec tlo- duyularım a bu kipler altında ve şimdi başkaları altında
rum fragramiam, ncc islam albcdincm, görünen b ir cisim di. Ama, sağın olarak konuşursak, bu
nec figuram, nec sonum, scd carpus
yolda imgelediğim nedir? Bunu | dikkatle irdeleyelim, ve [311
quod mihi apparebat paulo ante modis
istis conspicuum. nunc divcrsis. Quid balm um una ait olmayan herşeyi uzaklaştırarak geriye
cst autem hoc praecisc quod sic intagi- neyin kaldığını görelim ; bu hiç kuşkusuz esnek ve deği-
nor? A uendajm us, & rcmotis iis quae şebilirolan uzanıl) b ir şeyden başkası değildir. Ama esnek
ad ceram non pertinent, videamus quid
supersit; ncmpe nihil aliud quam exten- ve değişebilir ne demektir? Bu imgelemimde balmumu
sum quid, flcxibilc, mutabile. Quid verb parçasının yuvarlak b ir betiden bir kareye ve b ir kareden
esl hoc tlcxibilc, mutabile? An quod bir üçgene geçebilmesi demek değil m idir? K esinlikle
imaginor, hanc ceram ex figurd rotunda
hayır, çünkü benim kavrayışıma göre sonsuz b ir sayıda
in quadratam, vcl ex hac in iriangularcm
verti posse? Nullo modo; nam innumc- benzer değişime yeteneklidir; ama gene de imgelemim bu
rabilium ejusmodi mutationum capacctn sayılamaz çokluğu kucaklayamaz, ve bu kavrayış öyleyse
cam esse comprchendo, nec possum ta- imgelem yetim yoluyla tam olarak saptanam az. Uzam
men innumerabiles imaginando percur-
rerc; ncc igitur comprehensio haec ab
nedir? Sakın uzam da bilinmeyen birşey olmasın? Çünkü
imaginandi facultate pcrficitur. Quid ex- balmumu eriyince uzam büyür, ve kaynatıldığında daha
(ensum? Nuttquid ctiam ipsacjus cxlcn- da büyür, ve ısı anlıkça büyümesi artar; dolayısıyla ir­
sio est ignore? Nam in cera liquesccntc
delediğim iz bu parçanın uzam açısından im gelem iş
fit major, major in fervcnti, majorquc
rursus, si calor augeatur; ncc recte '1 olduğumdan da çok değişikliği kabul eniğini düşünm e­
judicarcm quid sit ccra, nisi putarcm mişsem. balmumunun ne olduğu konusunda d o ğ r u l bir
hanc ctiam plurcs secundum extensio- yargıda bulunm amış oiurum . O zaman kabul etm em iz
nem varictatcs admittere, quim fuerint
unquatn imaginando complexus. Supc-
gerek ki bu balmumu parçasının ne olduğunu imgelemem
resl igitur ut conccdam. me ncquidcm bile söz konusu değildir, ve onu algılayan yalnızca anlı-
imaginari quid sit haec ccra, scd sold ğım dır; bu tikel balmumu parçası diyorum, çünkü genel­
mcntc percipcrc; dico hanc in particula­ de balmumu durum unda bu çok daha açıktır. Ama anlık
r s dc ccra enim in communi clarius est.
Quacnant verb est haec ccra, quae non yoluyla olmanın dışında algılanamayan bu balmumu par­
nisi mciue percipitur? Nempc eadcm çası nedir?H iç kuşkusuz gördüğüm, dokunduğum, imge­
quam video, quam tango, quam imagi­ lediğim ile aynıdır; genel olarak, her zaman başlangıçtan
nor, eadcm denique quam ab inilio esse
bu yana olduğuna inandığım şeydir. Ama özellikle belir-

•tacile: Non <caduiı »kolayca: Eksik


T&rtıculo: N on ırad ım . ,
fncgaı;; n’en doute ty e parmakla : Eksik
Intc recıc:: ne |...| pasclairemenieı selon $L.u: bunu yadsımaz :: Fr:bundan kuşku duyamaz
la m iıi 1Laı: doğru :: Fr: duru ve gerçekliğe göre

151
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

[ilmesi gereken şey algısının Lya da daha doğrusu algılanma­ arbitrabar. Atqui, quod notandum
est, ejus perceptio* non visio, non
sını sağlayan eyleminj* ne bir görme, ne de bir dokunma ya
tactio, non imaginatio est, ncc
da imgeleme edimi olm adığıdır; ve hiçbir zaman böyle olm a­ unquam fuit, quamvis prius ita
mış olabilir, üstelik daha önce böyle görünebilmiş olsa bile; vidcrctur, sed solius mentis inspec-
ama yalnızca anlığın bir gözleyişidir ki, dikkatimin onu oluş­ (io, quae vel imperfecta esse potest
& confusa, ut prius erat, vel ciara
turan öğelere az ya da çok yönelik olmasına göre, daha önce & distincta, ut nunc est. prout mi­
olduğu gibi eksik ya da karışık, ya da şimdi olduğu gibi açık nus vel magis ad illa ex quibus
ve seçik olabilir. constat attendo.
13. Miror verô interim quàm t
13. Gene de bu arada anlığım ın;zayıflığını vejf yanılgılara
prona sit mea mens in crrorcs; nam
düşm e yatkınlığını gördüğüm zaman gerçekten hayrete düşe- quamvis hacc apud mc tacitus &
[32] rim; çünkü tüm bunları hiç konuşmaksızın | sessizce düşü­ sine | voce considerem, haerco
nüyor olmama karşın, sözcüklerin kendileri beni engeller ve tarnen in verbis ipsis, & fere deci-
pior ab ipso usu loquendi. Dicimus
dilin kendisi tarafından neredeyse aldatılırım. Çünkü eğer ö-
enim nos videre ccram ipsammet,
nümüzde bulunuyorsa [adsido] aynı balmumunu gördüğümü­ si adsit, non 'ex colore v cP t figurä
zü söyleriz; ama yalnızca'bir1]: renginin ya da betisinin olması cam adesse judicarc. Undc conclu-
devem statim: ccram ergo visione
olgusundan bulunuyor olduğu yargısını çıkarmayız. Bundan
oculi, non solius mentis inspectio-
balmumu yalnızca anlığın gözlemi yoluyla değil, ama gözün nc, cognosci; nisi jam forte res-
görmesi yoluyla bilinir yargısını çıkarabilirdim; yine böyle, pexissem ex fenesträ homines in
raslantısal olarak bir pencereden bakıyor ve gözüme sokak­ plateä transcuntcs, quos ctiam ip-
sos non minus usitate quàm ceram
tan geçen insanlar çarpıyor olabilir; ve alışkanlıkla, tam ola­
dico mc videre. Quid autem video^
rak balmumu durum unda olduğu gibi, onları gördüğüm ü praeter pilcos & vestes, sub quibus
söylerim . Gene de Lp en cereden^ 'o to m atları^ örtebilecek latere possent rauiomaia!§? Sed ju-
dicoo homines esse. Atque ita id
şapkalardan ve paltolardan başka ne görürüm ? Ama ^doğru
quod putabam me videre oculis.
olarakp onların insanlar oldukları yargısında bulunurum. Ve solä judicandi facilitate, quae in
benzer olarak gözlerim le gördüğüm e inandığım ı yalnızca mente mcâ est, comprehendo.
anlığımda bulunan yargı yetisi yoluyla kavrarım. 14. Sed pudeat supra vulgus
sapere cupientem, ex formis lo­
14. Amacı bilgisini halksalın üstüne yükseltmek olan bir
quendi quas vulgus invenit dubita-
insan sıradan insanların konuşma biçimlerinden kuşku zemin­ tionein quacsivissc; pergamusque
leri yaratmaya utanmalıdır. Dolayısıyla bunu atlıyor ve bal­ deinceps, attendendo utrùm ego
mumunu onu ilk kez algıladığın^-ve 'b ir dışsal duyunun perfectius evidentiusque percipic-
bam quid esset cera, cùm primùm
kendisi1* aracılığıyla ya da en azından sağ duyu [.vem'itf conı- aspexi, credidique mc iilam ‘ipso
munis] denilen şey, eş deyişle imgelem gücü yoluyla bildiğim sensu externo^*, vel saltern scnSU
sanısında olduğum zaman mı daha tam bir açıklıkla anladı­ communi, ut vocant, id est potentiâ
imaginatricc, cognoscere? an verô
ğımı, yoksa şimdi ne olduğunu ve hangi yolda bilinebilece­
potiùs nunc, postquam diligcmiüs
ğini dikkatle araştırdıktan sonra mı bunun böyle olduğunu investigavi tum quid ea sit, tum
irdelemeye geçiyoruz. Hiç kuşkusuz bu konuda kuşku duy­ quomodo cognoscatur? C erte hac
mak yersiz olacaktır; çünkü ilk algıda seçik olan neydi? Onda de rc dubitarc esset ineptum; nam
quid fuit in primâ perccptionc dis-
herhangi bir hayvan tarafından bile algılanmayacak birşey var tinctum? Quid quod non a quovis
mıydı? Ama balmumunu dışsal biçimlerinden ayırdettiğim ve animali haberi posse videretur? At
b ir bakıma giysileri soyulmuş gibi bütünüyle çıplak olarak verô cùm ceram ab externis formis
distinguo, & unquam vestibus det­
gördüğüm zaman, açıktır ki henüz yargımda belli bir yanılgı
ra c ts nudam considcro, sic illam

*ou b ien l'a c tio n p a r laq u e lle o n l 'a ­


p erço it: A jout
t a d e faiblesse, e t: A jout
•ya da daha doğrusu algılanmasını sağlayan eylemin: Ek
te x c o lo re ycI :: d e c e q u 'e lle a m êm e
tzayıflığım ve: Ek co u le u r e t m êm e
$Lai: bir:: Fr: aynı 1dc c e tte fenêtre: A jout
^pencereden: Ek ^ au to m ata :: d es sp e c tre s ou d es h o m ­
§Lat: otomatları :: Fr: hortlakları ya da yaylar yoluyla devinen yapay m es feints qui ne se rem uent que p a r res­
insanları sorts
ode vrais: A jout
odûgru olarak: Ek
• ip s o sensu e x te m o :: (p a r le m oyen]
•Lal: bir dışsal duyunun k end isi:: Fr: dışsal duyular des sens e x té rieu rs

152
MEDITATIO SECUNDA İKİNCİ MEDİTASYON

tevcra, quamvis adhuc error in judicio bulunabilse de, bir insan anlığı olmaksızın onu böyle algı­
tneo esse possit, non possum tamcn
layamazdım. ] [3 3 ]
sine hum an! mcnle pcrcipcrc. |
15. Quid autem dicam de hac ipsâ 15. Ama bu anlığın kendisi üzerine, kendim üzerine ne
mente, sive de me ipso? Nihildum diyeceğim? Buraya dek kendimde anlığın dışında hiçbirşe-
enim aliud 3dmiuo in me esse practcr yi kabul etmedim. Niçin? Bu balmumunu böylesine seçik
mentcm. Quid, inquam. ego qui hanc
ceram videor tant distincte pcrcipere?
olarak algılıyor görünen benim kendimi bilmem gerekmez
Nunquid me ipsum non tantùin multo mi? Üstelik yalnızca daha büyük b ir gerçeklik ve pekinlik
venus, multo ccrtius, sed ctiam multo ile değil, ama daha büyük b ir seçiklik ve açıklık ile? Çünkü
distinctius cvidentiusque, cognosco.
eğer balm umunun onu gördüğüm için varolduğu yargısın­
Nam, si judico ceram existerc. ex co
qudd hanc vidcam. eerie multo cvi- da bulunursam , hiç kuşkusuz onu görm em olgusundan
denlius cfficitur m e ipsum etiam exis­ benim kendim in varolduğu olgusu çok daha pekin olarak
terc, ex co ipso quod hanc videam. doğar. Çünkü olab ilir ki gördüğüm gerçekte balm um u
Fieri enim potest ut hoc quod video
değildir; ve yine olabilir ki herhangi birşeyi görecek göz­
non vere sit cera; fieri potest ut ne
quidem oculos habeam, quibus quid- lerim bile yoktur; am a görürken, ya da (artık ayrımı dik­
quam videatur; sed fieri plane non kate almadığıma göre) gördüğüm ü düşünürken, düşünen
potest, cùm videatn. sive (quod jam benim kendim in birşey olm amam söz konusu değildir.
non distinguo) cùm cogitcm me vide-
re, ut ego ipse cogitans non aliquid Böylece eğer ona dokunmam olgusundan balmumu vardır
sim. Simili ratione, si judico ceram yargısında bulunursam , bundan da aynı şey, eş deyişle
esse, ex co quod hanc tangam, idem varolduğum sonucu çıkacaktır. Ve eğer imgelemim ya da
rursus efficictur, videlicet me esse. Si
ex co quod imaginer, vel qubvis aliâ
ne olursa olsun başka b ir neden beni balmumunun varol­
ex causS, idem plane. Sed & hoc ip­ duğuna inandırıyorsa, yine aynı şey geçerlidir. Burada bal-
sum quod dc c e ri animadverto, ad mumuna ilişkin olarak belirttiklerim bana dışsal olan tüm
rcliqua omnia, quae sunt exlra me şeylere uygulanabilir. Ve dahası, eğer balmumunun algısı
posita, licet applicare. Porto autem, si
magis distincta visa sit ccrae perccpti- yalnızca görm e ya da dokunmadan sonra değil, am a başka
o, postquam mihi, non ex solo visu birçok nedenin onu bana bütünüyle belirtik kılmasından
vel tactu. sed pluribus ex causis inno- sonra bana daha açık ve daiıa seçik görünm üşse, o zaman
tuit, quanto distinctiCis me ipsum a me
hiç kuşkusuz kendimi çok daha büyük b ir seçiklik ile bil­
nunc cognosci fatendum est, quan-
doquidem nullae rationes vel ad ccrae, diğimi kabul etmem gerekir, çünkü balmumunu ya da baş­
vel ad cujuspiam altcrius corporis ka herhangi bir cismi algılamama yardım eden tüm nedenler
pcrceptioncm possint juvare. quin anlığım ın doğasını daha da iyi gösterirler! Ama anlığın
eaedcm omncs mentis mcae naturam
melius probcnt! Sed & alia insuper
kendisinde ronun doğasının1* bilgisini durulaşttrmaya kat­
tarn multa sunt in ipsâ mente, ex qui­ kıda bulunabilecek Öyle çok şey vardır ki, az önce sözü edi­
bus rcjusl* notitia distinctior rcddi lenler gibi cism in kendisinden kaynaklananlar dikkate
potest, ut ea. quae ex corporc ad illam
alınmaya bile pek değmezler.
émanant, vix numcranda vidcantur.
16. Atquc eccc tandem sponte sum 16. Ve işte sonunda istediğim noktaya bütünüyle kendi­
reversus cô quô | volebam; nam cùm liğinden | geldim; şimdi biliyorum ki cisim ler bile, eğer [34]
mihi nunc notum sit ipsamet corpora, sözcüğün sağın anlam ıyla konuşursak, duyular tarafından
non proprie a sensibus. vel ab imagi-
nandi facullate, sed a solo intellcctu
ya da imgelem yetisi tarafından değil ama yalnızca anlak
percipi, ncc ex co percipi qudd tan- tarafından algılanırlar; ve görülm eleri ya da dokunulm ala­
gantur aut videantur, sed tantùm ex eo rı değil ama yalnızca anlaşılmaları yoluyla bilindikleri için,
qudd intelligantur apcrte cognosco açıkça bilirim ki benim için algılanması anlığım dan daha
nihil faciiius aut evidcntius m e! mente
posse a me percipi. Sed quia tarn cito kolay ya da daha açık başka hiçbirşey yoktur. Ama çok uzun
dcponi vcteris opinionis consuctudo bir süredir alışılmış olan b ir görüşten çarçabuk kurtulmak
non potest, placet hie consistcre. ut güç olduğu için, bu noktada durup bu meditasyon üzerinde
altius hacc nova cognitio memoriae
biraz daha oyalanarak yeni bilgiyi belleğime daha sağlam
meae diutum itate mcditationis inft-
gatur. yerleştirmek doğru olacaktır.

*cjus :: dc a nature *Fr: onun doğasının :: Lat: onun

153
M E D İT A S Y O N III Meditatio Tertia

Tanrının Varoluşu Üzerine De Deo, quod existât

1. ŞİMDİ gözlerimi kapayacak, kulaklarımı tıkayacak, 1.


tümClaudam nunc oculos, aurcs
duyularım ı geri çekecek, giderek düşüncemden cisimse! obturabo, avocabo omnes sensus.
imagines ctiam rcrum corporalium
şeylerin tüm imgelerini bile sileceğim; yada, bunu yapmak
omnes vel ex cogitatione meâ dele-
pek olanaklı olamayacağı için, hiç olmazsa onları boş ve bo, vel certc, quia hoc fieri vix po­
yanlış sayacağım; ve böylece salt kenefimle söyleşi içinde test, illas ut inanes & falsas nihili
doğamı yakından irdeleyerek adım adım kendimin daha iyi pendant, meque solum alloquendo
& penitius inspicicndo, rncipsum
bir bilgisine ve kendimle daha yakın bir tanışıklığa ulaşma­ paulatim mihi magis notum & fami­
ya çabalayacağım. Ben düşünen bir şeyim; eş deyişle, kyş- liärem reddere conabor. Ego sunt
ku duyan, doğrulayan, yadsıyan, birkaç şeyi anlayan, birçok rcs cogitans, id est dubitans, affir-
mans, negans, pauca intclligcns.
şeyi bilmeyen, tseven, nefret eden.j* isteyen ve istemeyen,
multa ignorans,* volens. nolens,
ayrıca imgeleyen ve duyumsayan bir şey; çünkü, daha önce iinaginans etiam & sentions; ut cnim
belirttiğim gibi, duyumsadığım ve imgelediğim şeyler bel­ ante animadverti, quamvis ilia quae
ki de benim dışımda |Ve kendilerindejt birer hiç olsalar da, sentio vel imaginor extra m e t Por­
tasse nihil sint, illos tamen cogitandi
[35] gene de duyumlar ve imgelemler | dediğim bu düşünce kip^ modos, quos sensus & imaginatio-
lerinin. yalnızca düşünce kipleri olmaları ölçüsünde, ben­ nes | appello, quatenus cogitandi
de oldukları pekindir. quidam modi tantùm sunt, in me es­
2. Bu birkaç sözde gerçekten bildiklerimin tümünü, ya se sum ccrlus.
2. Atquc his paucis omnia reccn-
da en azından şimdiye dek bildiğim i ayrım sadıklarım ın sui quac vere scio, vel saltcm quac
tümünü toparlamış oldum. Şimdi, bilgimi daha öte genişle­ me scirc hactcnus animadverti.
tebilmek için, çevremi dikkatle inceleyecek ve kendimde Nunc circumspiciam diligcntiùs an
forte adhuc apud me ralia]t sint ad
şimdiye dek gözlem em iş olduğum Ibaşkalannı1^ bulup quae nondum respexi. Sum certus
bulamayacağıma bakacağım . Düşünen bir şey olduğumdan me esse rem cogitantcm. Nunquid
pekinim. Ama o zaman benzer olarak bana bir şey konu­ ergo ctiam scio quid requiratur ut de
aliquü re sim certus? Ncrnpe in hac
sunda pekinlik vermek için gerekli olanı da bilmez miyim?
prima cognitione nihil aliud est, qu-
Hiç kuşkusuz bu ilk bilgide rdoğruladığım ın^ açık ve seçik àm clara quaedam & distincta per-
algısından başka birşey yoktur; ki aslında eğer böyle açık ceptio cjus quod raffirmol1; quae
ve seçik olarak algıladığım herhangi birşey bir kez yanlış sane non sufficcrct ad me ccrtum de
rei veritate reddendum, si posset
çıkacak olursa, açıktır ki bana şeyin gerçekliği konusunda unquam contingere. ut aliquid, quod
pekinlik vermek için yeterli olm ayacaktır; ve buna göre ita clarc & distincte pcrcipetcm, fal-
bana öyle görünüyor ki bütünüyle açık ve seçik olarak algı­ sum esset; ac proinde jam vidcor
ladığım herşey in gerçek olduğunu şimdiden bir genel kural pro regulâ generali posse statuerc,
illud omne esse verum, quod valde
olarak bildirebilirim. clare & distincte percipio.

•seven, nefret eden,: Ek


"qui aim e, qui h a it,: A jout
fvc kendilerinde: Ek f e t en eM cs-m ém es: A jout
İL at: başkalarım :: Fr: başka bilgiler t a lia d ’a u tre s co n n a issa n ce s
İLat: doğruladığımın :: Fr: bildiğimin la ff irm o :: j e c o n n a is

154
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASYON

3, Vcrumtaincn mulla prius ul omni- 3. Gene de daha önce sonradan kuşkulu olduklarını
no certa & manifesto admisi, quac
bulduğum pekçok şeyi bütünüyle pekin ve belirgin ola­
tarnen posica dubia esse deprehendi.
Qualia ergo ista fucrc? Nempe lerra. rak kabul etmişimdir. Öyleyse bunlar nelerdi? Yeryüzü,
coelum, sydera & caetera ornnia quac gökyüzü, yıldızlar, ve duyular aracılığıyla ayrımsadığım
sensibus usurpabam. Quid autem 'de tüm şeyler. Ama onlarda böyle açık olarak algıladığım 1*
illis clarc pcrcipicbam1*? Nempe ipsas
neydi? Hiç kuşkusuz bu şeylerin idcalannm ya da düşün­
taliunt rcrum ideas, sive cogiiationcs,
menti mcac obversari. Sed ne nunc celerinin [ideas, sive cogitationes] anlığım a sunulm uş
quidem illas ideas in me esse irificiur. olmasından başka birşey değil. Bu ideaların bende olduk­
Aliud autem quiddam erat quod affir- larını şimdi bile yadsımıyorum. Ama doğruladığım bir
tnabant, quodque etiam oh consuetu-
dinent credendit d a re me pcrcipere başka şey daha vardı ki, gerçekte onu hiç algılamamış
arbitrabar, quod tarnen revera non per- olmama karşın ona inanma alışkanlığımdan ötürü onu
cipiebam: nentpe res quasdam extra me Lçokjf açık olarak algıladığımı sanmıştım; yani, dışım da
esse, a quibus ideae istac proccdcbant,
şeylerin olduğu, bu ideaların onlardan geldiği ve b ü ­
& quibus omnilio similes erant. Atque
hoc erat, in quo vei fallcbar, vel certe, tünüyle onlara benzer oldukları. Ve tam bunda yanılı­
si verum judicabant, rid non ex vi meac yordum, ya da, lıerşeye karşın yargım doğru çıkm ışsa,
pcrceptionis contingcbadt. yargımın doğruluğunun nedeni olacak hiçb ir bilgim
4. Quid verb? Cinn circa res Arilh-
meticas vel C com e| tricas aliquid valdc yoktu1^.
simplex & facile considcrabam, ut quöd 4. Ama aritmetik ya da geometri alanında örneğin | iki f36]
duo & tria simul juncta sint quinque, artı üçün birarada beş etmelerini ya da bu türden çok yalın
vel 5imilia, nunquid saltern ilia satis
ve kolay birşey i irdelediğim zaman, bunları doğru olduk­
pcrspicuc intuebar, ut vera esse affir-
marent? Equidcni non aliam ob causam larını ileri sürecek denli açık olarak görm üyorm uydum ?
de iis dubilandum esse postca judicavi, Aslında, eğer daha sonra böyle şeylerden kuşku duyula­
quäm quia veniebat in mcnlcrn forte bileceği yargısında bulunduysam. bunun biricik nedeni
aliquem Oeum talem mihi naturam
inderc potuissc, ut etiam circa illa de-
bir Tanrının bana belki de en açık görünen sorunlar açı­
ciperer, quac manifcstissima videren- sından bile aldatılabileceğim gibi b ir doğa verm iş olabi­
tur. Sed quotics haec pracconccpta de leceğini düşünmemdi. Ama ne zaman bir Tanrının o en
suntm i Dei potentiä opinio mihi occur-
yüksek gücüne ilişkin bu ön tasarım aklıma gelecek olsa,
rit, non possum non fateri, siquidem
velil, facile illi esse efficcre ul errem, eğer dilerse anlığımın gözleri ile en açık sezgilerini edin­
etiam in iis quae me puto mentis oculis diğimi sandığım şeylerde bile yanılgıya düşmemi sağla­
quäm evidentissinte intucri. Quoties manın onun için kolay olduğunu kabul etm ek zorunda
verb ad ipsas res, quas valde clare per-
cipcre arbilror, me converto, laut plane
kalırım. Ve öte yandan ne zaman dikkatimi çok açık ola­
ab illis pcrsuadcor, ut sporne erumpam rak algıladığım a inandığım şeylere yöneltecek olsam ,
in has voces: fallal me quisquis potest, gerçekliklerine öylesine inandırılırım ki, doğallıkla
nunquam tarnen cfficiet ut nihil sint,
ağzım dan şöyle sözlerin çıkm asının önüne geçem em;
quandiu me aliquid esse cogitabo; vel
ut aliquandu vcrunt sit me nunquam Beni kim aldatacak olursa olsun, hiçbir zaman birşey
fuissc, cbm jam vcrum sit me esse; vel olduğumu düşündüğüm sürece yok olmamı sağlayamaz;
forte ctiam ut duo & tria simul juncta ya da, şimdi varolduğum doğru olduğu için, bir gün hiç
plura vel pauciora sint quam quinque,
varolmamış olm amın, yada, iki artı üçün birarada beşten
vel similia, rin quibus scilicet rcpug-
nanliam agnosco m anifcstam ll. Et eer­ az ya da çok olmasının ya da façıkça çelişki içerdiklerini
ie cbm nullam occasioncm'S habeam bildiğim1^ bunlara benzer şeylerin doğru olmasını sağ­
existimandi aliqucm Deunt esse dccep- layamaz. Ve hiç kuşkusuz beni aldatıcı bir Tanrının oldu­
ğuna inandıracak rbir neden'Ş olmadığı için, ve henüz bir

• d c illis cla re p ercip ieb am :: que j e co n c e­


v ais cla ire m e n t e t distin c te m en t en elles
t i r é s : A jout •Lal: açık olarak algıladığım :: Fr: [onlarda] açık vc seçik olarak
$ d no n ex vl m cac p e rcep tio n is co ntinge- kavradığım
bat :: c e n 'e ta it au c u n e co n n aissan ce q u e j ' e ­ fçok: Ek
usse qui fût ca u se d e la v é rité d e m on tF r: yargımın doğruluğunun nedeni olacak hiçbir bilgim yoktu ::
jugem ent
Lal: bu algımın gücünden ölürü olmuş değildi
U n q u ib u s s c ilic e t repugnantiam agnosco
m anifestam :: q u e j e vois cla irem en t ne p o u ­
^Lat: açıkça çelişki içerdiklerini bildiğim :: Fr: onları kavradığım
v o ir ê tre d 'a u tre façon que j e les co nço is gibi olmaktan başka türlü olamayacaklarını açıkça gördüğüm
S nullam o cc asioncm :: aucune raison §Fr: bir neden :: Lal: hiçbir vesile

155
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

Tanrının rolup olmadığını bile kesinlikle bilmediğim1* için, torem, ncc quidem adhuc rsalis sciam
ulrüm sic1" aliquis Dcus, valde tenuis
salt bu görüş üzerine dayanan kuşkunun zemini çok zayıf,
& ut ita loquar, Mctaphyslca dubitan-
ve deyim yerindeyse metafızikseldir. Ama onu bütünüyle di ratio est, quac tantum ex eâ opini-
giderebilmek için, fırsat kendini gösterir göstermez bir Tan­ one dependet. Ut aulem ctiam ilia
rının olup olmadığını araştırmam gerekir; ve eğer varsa, tollatur, quamprimum occurrct occa-
sio, exami tiare dcbco an sit Deus, &,
aldatıcı olup olamayacağını da araştırmam gerekir; çünkü si sit, an possit esse deceptor; hac
bunlar bilinmedikçe herhangi birşeyden pekin olabileceği­ cnim re ignoratâ, non vidcor de ullâ
mi sanmıyorum. aliâ plane certus esse unquam posse.
5. Nunc autem o rd o f videlur exi-
5. Ama şim di,anlığımda ilk bulduğum kavramlardan |no-
gcrc. ui prius omnes | meas cogitati-
tio] adım adım daha sonra bulabileceklerime geçmekten olu- oncs in certa gênera distribuant, & in
[37] şanjf düzenin gerektirdiği gibi tüm düşüncelerimi | belli quibusnam ex illis veritas aut falsilas
türlere bölmem ve sözcüğün asıl anlamında hangisinde ger­ proprie consistât, inquiratn. Quac-
dam ex his tanquam rcruin imagines
çeklik ya da yanlışlığın bulunacağını araştırmam gerekir. sunt, quibus solis proprie convcnit
Düşüncelerimden kimileri bir bakıma şeylerin imgejejidir, ideae nomen: ut cùm homincm, vel
ve yalnızca bunlara idea adı doğru olarak uyar; örneğin bir Chimaeram, vel Coelum, vel Angc-
insanı, bir canavarı, göğü, bir meleği, ya da Tanrıyı düşün­ lum, vel Deum cogito. Aliae verô
alias quasdam practcrea formas ha-
düğüm zaman . 1 Ama başka düşüncelerin daha başka biçim­ bent: ut, cùm volo, cùm timeo, cùm
leri olabilir; örneğin isterken, korkarken, doğrular ya da affirmo, cùm nego, semper quidem
yadsırken, gerçi her zaman düşüncelerim in1^ nesnesi ola­ aliquam rem ut subjectuin meae 'co-
gitationis't apprehendo, sed raliquid
rak birşcyi ayrımsıyor olsam da, ‘aynı zamanda düşüncem­
etiain amplius quàm istius roi simili-
de o şeyin salt bir imgesinden daha çoğu olan başka birşey tudinem cogitationc com plcctor'l; &
görürüm ;1! ve bu tür düşüncelerden kimilerine isteme edim­ ex his aliae voluntates, sive affectus,
aliae aulem judicia appellantur.
leri ya da duygular, başkalarına ise yargılar denir.
6. Jam quod ad ideas attinct, si so-
6 . Şimdi idealara gelince, onları başka birşey ile ilişkilen- lae in se spcctcntur, ncc ad aliud quid
dirmeksizin yalnızca kendilerinde görürsek, sözcüğün ger­ illas referam, falsac proprie esse non
çek anlamında yanlış olamazlar; çünkü imgelediğim ister bir possunl; nam sive capram, sive chi­
maeram imaginer, non minus verum
keçi isterse bir canavar olsun, birini imgelemem ötekini est me unam imaginari quàm alté­
imgelememden daha az doğru değildir. Ne de genel olarak rant. Nulla ctiam in ipsâ voluntatc.
istenç ve duygular durum unda yanlışlıktan korkmak gere­ vel affcctibus, falsilas est timenda;
kir; çünkü kötü şeyleri yada üstelfofhiç olmayan şeyleri bile nam, quamvis prava, quamvis etiam
ca quae nusquam sunt, possim opta-
isteyebilmeme karşın, gene de onları istediğim doğrudur. rc. non tamen ideo non verum est ilia
Böylece geriye yalnızca kendimi aldatmama konusunda en me optarc. Ac proinde sola supcrSUni
büyük dikkatle oluşturm am gereken yargılar kalır. Ama judicia, in quibus mihi cavendum est
ne fallar. Praccipuus autem error &
onlarda karşılaşılabilecek başlıca ve en sık yanılgı bende
frcqucniissimus qui possit in illis re-
olan ideaların dışımdaki şeylere benzer ya da uygun olduk­ periri, consistit in eo quôd ideas,
ları yargısında bulunm am dan oluşur; çünkü, hiç kuşku quae in me sunl, judicem rebus qui-
olmaksızın, eğer ideaları başka herhangi birşey ile ilişkilen- busdam extra me positis similcs esse
sive conformes; nam profecto, si tan­
dirmeksizin yalnızca düşüncelerimin belli kipleri [cogitati­ tum ideas ipsas ut cogitationis meae
o n s meae quosdam modos] olarak görseydim, bana yanılgı quosdam modos considerarem, nec
için herhangi bir gereç veremezlerdi. ad quidquam aliud referrem, vix mi­
hi ullam errandi materiam darc pus­
sent.
*Lat: olup olmadığını bile kesinlikle bilmediğim :: Fr: varolduğunu
•s a lis sciam u lrù m s u :: j e n ’aie p as [en-
tanıtlayacak [nedenleri bile) irdelemediğim
coïc | considéré celles qui prouvent qu’il y a
tanlığımda ilk bulduğum kavramlardan adım adım daha sonra bulabile­ tq u i est d e p asse r p a r d eg rés d es notions
ceklerime geçmekten oluşan: Ek que j e tro u v erai les p re m iè re s en m on e s p ­
^düşüncelerimin :: anlığımın eyleminin rit à ce lle s que j ’y p o u rra i tro u v e r a p rès.
ILar. aynı zamanda düşüncemde o şeyin salt bir imgesinden daha çoğu A jout
olan başka birşey görürüm; : : Fr: bu eylem yoluyla o şeye ilişkin idcama fm e a e co g itatio n is :: d e l'a c tio n de m on
es p rit
başka birşey daha eklerim;
la liq u id ctiam a m p liu s qu àm isliu s rei
'[Fransızca çeviride tümcenin ikinci yarısında "cogiıo" yerine kullanı­ sim ilitu d in c m co g ita tio n c c o m p le c io r ::
lan sözcük " reprisenıer"dİT: “comme lorsque j e me représente un hom­ j ’ajo u te aussi q u elq u e au tre c h o se p a r celle
me. ou une chimère, ou le ciel, ou tut ange, ou Dieu même."] ac tio n à l'id é e que j ’ai de c e lle ch o se-lé

1 56
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASYON

7. Ex his auicm tdeis aliae innata- 7. Ama bu idealar arasında bana kimileri doğuştan, kim i­
c, aliac* advcmitiac, | aliae a me ipso
leri . yabancı vej* raslanttsal, | ve başkaları ise benim tarafın- [38]
factae mihi videnlur: nam qu6d intel-
ligam rquid sit res. quid sic vcritas, dan türetilmiş görünür; çünkü rbir şey olanı, bir gerçeklik
quid sit cogitat io’t . hacc non aliunde olanı ya da bir düşünce olanOf anladığım zaman, bu bana yal­
habere vidcor quim ab ipslmct mea nızca kendi doğamdan geliyor gibi görünür; ama eğer şimdi
naturd; q u id autcm nunc strcpitum
bir ses işitiyor, güneşi görüyor ya da sıcaklığı duyuyorsam,
audiam, solem videam. ignem senti-
am, a rebus quibusdam extra me posi- şimdiye dek bu duyumların benim dışımda varolan belli şey­
tis procedcre hactcnus judicavi: ac lerden geldiği yargısında bulunmuşumdur; ve son olarak bana
denique Syrencs, Hippogryphes, & öyle görünüyor ki, sirenler, hipogrifler 1 ve b en zerleri benim
similia, ra me ipso fingunlur1^. Vcl
forte etiam omnes esse adventitias
kendim tarafından türetilirler1?. Ama gene dekendimi pekala
possum putare, vel omnes innatas, vel tüm ideaların raslanttsal olduklarına, ya da tümünün doğuş­
omnes facias: nondum enint verain tan ya da tüm ünün yapay olduğuna inandırabilirim : çünkü
illarum origincm d are perspcxi. henüz gerçek kökenlerini açıkça saptamış değilim.
8. Scd hie praecipuc de iis est qua-
erendum, quas tanquam a rebus extra 8 . Ve burada birincil görevim bana dışımdaki nesnelerden
me existcntibus dcsumptas considero. geliyor görünen idealar açısından beni onları bu nesnelere
quaenam me movcat ratio ut illas istis benzer olarak görmeye götüren nedenlerin neler olduğunu
rebus similes esse existimcm. Nempc
irdelemektir. Şimdi, öyle görünüyor ki bana bunu doğa öğret­
ita videor dooms a naturS. El practe-
rca expcrior illas non a m ei voluntate miştir. Bundan sonra, deneyim bu ideaların istencime ve dola­
ncc proindc a me ipso pcnderc; saepc yısıyla benim kendime bağımlı olmadıklarını öğretir; çünkü
cnim vcl invito obversantur: ut jam. sık sık istencime karşın kendilerini gösterirler; örneğin tam
sivc velim. sive nolim. scntio calo-
rcm , & idco puto sertsum ilium, sivc
şimdi, istiyor olayım ya da olmayayım, sıcaklık duyarım , ve
idcam caloris, a re a me divers!. nem- böylece bu sıcaklık duyumunun ya da ideasının bende ben­
pe ab ignis cui assideo calore, mihi den ayrı olan birşey tarafından, sözgelimi yanında oturduğum
advenire. Nihilquc magis obvium est. ateşin sıcaklığı tarafından üretildiğine inanırım. Hiçbirşey
q u in t ut judiccm istam rent suarn
similitudincm polius quim aliud quid başkasının değil de bu şeyin bana benzerliğini iletmiş olduğu
in me immilicre. yargısından daha açık değildir
9. Quae rationcs, an satis firmae 9. Şimdi bu uslamlamaların yeterince sağlam olup olm a­
sint, jam videbo. Cum hie dico me
dıklarını görmem gerekiyor. Bunları bana doğanın öğrettiği­
ita doctum esse a naturd, intclligo
tantum spontanco quodam intpetu ni söylediğim zaman bundan anladığım şey yalnızca beni bu
me fcrri ad hoc crcdcndum , non inanca götürenin belli bir kendiliğinden dürtü olduğudur,
lurnine aliquo nalurali mihi ostendi onun doğruluğunu görmemi sağlayan bir doğal ışık değil.
esse verum. Quae duo multum disc­
Ama bu ikisi çok ayrıdır; çünkü doğal ışığın bana doğru oldu­
repant; nam quaecurnque luminc
naturali mihi ostenduntur, ut qudd ğunu gösterdiği şeyden hiçbir biçimde kuşku duyam am —
ex eo qudd dubitcm , scquatur me örneğin kuşku duym am olgusundan var olduğum u, ya da
esse. & sim ilia, nullo modo dubia buna benzer başka olguları gösterdiği zaman olduğu gibi; ve
esse possunt, quia nulla alia facul-
tas esse potest, cui aequc fidam ac
doğruyu yanlıştan ayırmamı sağlamak için bana bu ışığın | [39]
lumini isti. quaequc ilia | non vera doğru olarak gösterdiğinin gerçekte doğru olm adığını öğre­
esse possit docerc; sed quantum ad tebilecek ve eşit ölçüde güvenilebilir olabilecek başka hiçbir
'im petus n a tu ra le s ,^ ja m sacpe yetim yoktur; ama rdoğal dürtüler1! söz konusu olduğunda,
olim judicavi me ab illis in detcrio-
rcm partem fuisse impulsum, cum sık sık belirttiğim gibi, rerdem ve erdemsizlik arasında bir
rde bono cligendo ageretur,'§ nec seçimde b ulunm ak^ gerektiği zaman, bunlar beni çoğu kez

•yabancı vc: Ek
•é tra n g è re s e t: A jout
fLat: bir şey olanı, bir gerçeklik olanı ya da bir düşünce o la n ı:: Fr: gene!
t q u id sir re s, q u td sic veritas, qu id sir
co g itatio :: ce que c 'e s t q u 'o n nom m e en
olarak bir şey. bir gerçeklik ya da bir düşünce denilcni
g én éral u n e ch o se , ou une vérité ou une $Lat: benzerleri benim kendim tarafından türetilirler:: Fr: (benzeri] kurun­
pensée tular anlığımın uydurma ve buluşlarıdırlar
t , a m e ipso fm guntur chim ères sont ^Lat: doğal d ü rtü ler:: Fr: kendim için de doğal saydığım eğilimler
des fictions e t inventions d e m on esp rit
§Fr: erdem ve e rd e m sizlik arasın da bir seçim de bulunm ak :: Lat:
lim p e tu s n a tu ra ie s :: des in clin atio n s
iyi olanı seçm ek
qui m e sem b len t aussi m 'ê tre naturelles
g de bono eligendo ag e retu r :: de faire ■Hipogrifler: Baş vc kanatları ile kuşa ve gövdesi ile ata benzeyen mitolo­
c h o ix e n tre les vertus e t les vices jik yaratık (Yunan Mit.)

157
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

iy iden daha az olmamak üzere kötüden yana seçimde bulun­ video cur iisdem ’in ullâ alià re'* magis
fidam.
maya götürm üşlerdir; ve bu yüzdendir ki fdoğruluk ve yaıı-
10. Dcinde. quam vis ideac illae a
lışl ık söz konusu olduğunda1* onlara daha fazla güvenmek voluntate mcâ non pcndcatu. non ideo
için hiçbir neden görmüyorum. constat ipsas a rebus extra me posiiis
10. Bundan sonra, o idealar istencime bağımlı olmasalar neccssariô procedere. Ut enim impetus
illi, de quibus mox loquebar, quamvis
bile, bu onların zorunlu olarak dışımda yatan şeylerdn gel­ in me sint, a voluntate lamcn me à
diklerini göstermez. Çünkü tıpkı sözünü ettiğim bu dürtü­ diversi esse videntur. ita forte ctiam
lerin istencimden ayrı görünmelerine karşın bende olmaları aliqua alia est in me facultas, nondum
mihi satis cogniia, istarum idearum
gibi, bende bu ideaları dışsal hiçbirşeyin yardımı olmak­
effccirix.t ut hactcnus semper visum
sız ın ^ üretmeye uygun belli bir yeti olabilir, üstelik onu est illas, dum som nio, absque ulià
henüz yeterince bilmiyor olsam da; tıpkı şimdiye dek her rerum externa rum ope, in me formari.
zaman düşlerde dışsal şeylerin bir yardımı olmaksızın bu U . Ac dcniquc. quamvis a rebus a
me divcrsis procédèrent, non indc
ideaların bende oluşuyor görünm eleri gibi.
scquitur ilias rebus istis similes esse
11. Ve son olarak, benden ayrı olan şeylerden gelmişolsa- dcbcrc. Q uinim o in m u liis ^ saepe
iar da, bundan onlara benzemek zorunda oldukları sonucu magnum discrimcn vidcor dcprchcn-
disse: ut, exempli causâ, duas diversas
çıkmaz. Tersine, birçok duru m d a't büyük bir ayrım oldu­
solis ideas apud me invenio, unam
ğuna dikkat etmişimdir; örneğin kendimde güneşin bütü­ tanquam a sensibus haustam, & quae
nüyle değişik iki ideasmı bulurum; biri kökenini duyularda m axime inter illas quas adventitias
bulur ki, raslantısal olanlar arasında sayılm alıdır ve ona existim o est recensenda. per quam
mihi valde parvus apparct. aliam verô
göre güneş bana aşırı ölçüde küçük görünür; ama öteki ise
cx raiionibus Astronomiac dcsumptam.
gökbilimsel uslamlamalardan türetilir, e.d. doğuştan ben­ hoc est cx notionibus quibusdam mihi
de olan belli kavramlardan çıkartılır, ya da bir başka yolda innatis clicitam , vet quocumquc alio
bende oluşturulur, ve ona göre güneş dünyadan kat kat modo a me factam, per quam aliquoti-
es major quàm terra exhibctur; utraquc
büyük görünür. Bu iki idea da hiç kuşkusuz benim dışımda profecto sim ilis eidem soli extra me
varolan bir güneşe benzer olamazlar, ve Us bana doğrudan existcnti esse non potest. & ratio persu-
doğruya güneşin kendisinden çıkıyor görünen idcaııın ona adet illam ci maxime esse dissimilem,
quae quàm proximo ab ipso vidctur
en benzemez olduğunu söyler.
émanasse.
12. Tüm bunlar beni şimdiye d e k . d ışım da^ benden ayrı 12. Quae omnia satis demonstrant
[40] | olan ve duyu örgenlerim yoluyla ya da başka herhangi bir me non hactcnus cx | ecrto judicio, scd
yolla idealarını ya da imgelerini bana ileten tve üzerimde tantum ex caecol aliquo impulsu, cre-
didtsse res quasdam§ a me diversas
benzerliklerinin izlerini bırakanj§ şeylerin varolduğuna exisiere, quae ideas sivc imagines suas
güvenilir bir yargı ile değil, ama bir tür kör^ ve iveğenjD dür­ per organa sensuum. vel quolibet alïo
tü yoluyla inandığımı kabul etmeye götürürler. pacio, mihi immiuani°.
13. Scd alia quaedam adhuc via mihi
13. Ama bende ideaları olan şeylerin herhangi birinin be­
occurrit ad inquirendum an res aliqua-
nim dışımda varolup olmadığını araştırmanın bir başka yolu e. ex iis quarum idcac in me sunt, ext­
daha vardır. O ideaların yalnızca belli düşünce kipleri ola­ ra me ex istan t. N cm pe, quatenus
rak alııvnaları ölçüsünde, aralarında hiçbir eşitsizlik g ör­ ideac istue cogitandi quidam modi
lantùm sunt, non agnosco ullam inter
mem, ve tümü de aynı yolda benden türüyor görünürler; ipsas inacqualitatcm. & omncs a me
ama onları biri bir şeyi ve başkası bir başka şeyi temsil eden eodem modo proccdcrc videntur; sed,
imgeler olarak gördüğüm üz ölçüde, açıktır ki birbirlerin­ quatenus una unam rem , alia aliam
rcpraescm at, paiet casdem esse ab
den çok ayrıdırlar. Hiç kuşkusuz, bana tözleri temsil eden­
inviccin valde diversas. Nam procul-
ler bir bakım a daha büyüktürler, ve içlerinde, deyim dubio iliac quae substantias mihi exhi­
yerindeyse, yalnızca kipleri ya da ilinekleri temsil eden­ bent, majus atiquid sunt, atquc. ut
lerden daha çok nesnel olgusallık kapsarlar , eş deyişle, *in u llà alia re :: en ce qui re g ard e ie vrai
et le taux
*Fr: doğruluk vc yanlışlık söz konusu olduğunda :: Lat: başka şeyler t u n s l'a id e d 'a u c u n e s choses extérieures:
durumunda A jout
tdışsal hiçbir şeyin yardımı olmaksızın: Ek t i n m u ltis :: en b eaucoup d 'ex e m p le s ( ...)
em rc l'o b je t e t son idée
$Laı: birçok durumda :: Fr: birçok örnekte nesne ve ideası arasında
1(3) et tém éraire: Ajoui
1(1) dışımda: Ek
§< l) h o rs d e m o i: A jout
§(2) ve üzerimde benzerliklerinin izlerini bırakan: Ek ° (2 ) e t y im prim aient le u rs ressem blances:
o(3) vc iveğen: Ek Ajoul

158
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASVON

Ца loquar, plus realilalis objectivae in temsil yoluyla daha yüksek bir varlık ya da eksiksizlik dere­
sc continent.* quàm illae quae tantùm
cesine katılırlar^* ve yine bengi, sonsuz, tdeğ işm ez,jt
inodos, sive accidentia, rcpraesentani;
& rursus ilia per quam summum aliqu- herşeyi bilen, herşeye gücü yeten, ve kendi dışındaki tüm
em Deum, actcrnum, infinitum,t om- şeylerin yaratıcısı olan bireıı yüksek Tanrıyı anlamamı sağ­
niscium , om nipotcntcni. rcrumque layan idea kendi içinde sonlu tözleri sergileyenlerden daha
omnium, quae praeter ipsum sunt. crc-
alorem tniclligo, plus profccto realitatis
çok nesnel olgusallık kapsar.
objectivât in se habet, quàrn illac pet 14. Şimdi doğal ışık yoluyla açıktır ki, etker ve bütünsel
quas finitae substantiae exhibentur. nedende en az bu neden tarafından ortaya çıkarılan etki
14. Jam verô lumine naturali manifes-
denli olgusallık olmalıdır. Çünkü etki olgusallığını eğer
tuin est tantumdem ad minimum esse
debcrc in causü efficiente & totali, nedeninden değilse nereden kazanacaktır? Ve bu neden bu
quantum in ejusdem causae effcctu. olgusallığı kendisinde taşımadıkça onu etkiye nasıl ilete­
Nam, quacso, undenam posset assume- cektir? Ama bundan şu çıkar ki, yalnızca yokluktan birşe-
rc realiiatcm suant effcctus, nisi a
causâ? Et quomodo illam ei causa dare
yin çıkm aması değil, ama benzer olarak daha eksiksiz
posset, nisi ctiam haberet? Hinc autem olanın, eş deyişle kendi içinde daha çok olgusallık kapsa­
sequitur, nec posse aliquid a nihiio fie­ yanın, | daha az eksiksiz olandan çıkması da söz konusu [411
ri, nec etiam id quod magis pcrfccium olamaz. Ve bu yalnızca olgusallıklanredimsel ya da biçim­
est, lioc est quod plus realitatis in sc
con | tinct, ab eo quod minus. Atquc hoc sel [actualis siveform alis] olan1! etkiler için değil, ama
non modo perspicue verum est de iis kendilerinde yalnızca ^nesnel olgusallığı1^ [realitas objec-
effectibus. quorum realilas ’est actualis tiva] irdelediğimiz idealar için de açıkça doğrudur. Başka
sivc form alisé, sed etiam de ideis, in
bir deyişle, örneğin daha önce varolmamış olan taş yalnız­
quibus consideratur tantùm rcalitasl
objectiva. Hoc est, non ntodo non po­ ca şimdi taşta ortaya koyulan herşeyi kendi için­
test. exempli causù, aliquis lapis, qui de ya biçimsel olarak ya da daha yüksek düzeyde kapsayan,
prius non fuit, nunc incipcrc esse, nisi eş deyişle, taşta olanlarla ayııı şeyleri ya da onlardan daha
producatur ab aliqui re in q u i toium
illudsit vcl formalitcr vcl eminenter, üstün başkalarını kendisinde kapsayanj§J birşey tarafından
rquod ponitur in lapide1}, лес potest üretilm edikçe varolmaya başlayamaz; ve benzer olarak
calor in subjectum quod priùs non cale- şimdiye dek sıcak olmamış olan bir şey en azından sıcaklık
bat induci, nisi a re quae sit 'ordinis sal­
ile reşit ölçüde eksiksiz bir düzende ya da derecede ya da
tern acquc pcrfeciib atquc est calor, &
sic de cacicris; sed practcrca etiam non cinste olan'o bir başka şey aracılığıyla olmaksızın sıcaklık
potest in me esse idea caloris, vcl lapi- kazanamaz, ve tüm başka durum larda da bu böyledir; ama
dis, nisi in me posila sil ab aliquà causâ, dahası, sıcaklık ideası ya da bir taş ideası bile en aZından
in q u i tantumdem ad minimum sit rea-
litatis quantum esse in calorc vcl lapide
sıcakIıkta ya da taşta kapsandığtm tasarladiğim denli olgu-
concipio. Nam quantvis ista causa niltil sallık kapsamayan bir neden tarafından bana verilmedikçe
de suâ rcalitate actuali sivc formait in bende olamaz. Şim di, bu neden benim ideama edimsel ya
mcam ideam transfundat, non idco
da biçimsel olgusallığmdan hiçbirşey iletmese de, bu yüz­
putandum est illam minus rcalent esse
debcrc, sed* talcm esse naturam ipsius den bu nedenin daha az olgusal olduğu sanılm am alıdır;
ideac. ut nullam aliam ex se realiiatcm ama L, bilinmesi gerektiği gibi, her idea anlığın bir işi oldu­
formaient exigat, praeter illam quam ğuna görej* idanın kendi doğası bir kipi olduğu düşüncem­
mutuaiur a cogitatione meâ. cujus est
modus. Quod autem hacc idea realita-
den ödünç aldığı biçimsel olgusallıktan başka birşeye
gereksinmez. Ama bu idea belirli b ir nesnel olgusallık kap-
• c 'e s t-à -d ire particip en t par
représentation à p lus de degrés d 'ê tre ou de
p erfec tio n ,: A jout *eş deyişle, temsil yoluyla daha yüksek bir varlık ya da eksiksizlik
tim m u a b lc : A jout derecesine katılırlar: Ek
f e s t actualis sive fa rn talis :: les philosop­ tdeğişmez,: Ek
h e s ap p e lle n t ac tu elle ou form elle
4Lal: edimsel ya da biçimsel o la n :: Fr: felsefeciler tarafından edimsel
I q u 'i l s nom m ent: A jout
âq u o d p o n itu r in lapide :: en la co m p o siti­ ya da biçimsel olarak adlandırılan
o n de la p ie rre , c 'e s t-à -d ire qui contienne en 1Lat: nesnel olgusallığı:: Fr: nesnel dedikleri olgusallığı
soi les m êm es ch o se s ou d ’a u tre s p lu s excel­ 5'Laı: tasta ortaya koyulan :: Fr: taşın bileşimindeki
lentes q u e c e lle s qui sont dans la p ierre §’-. eş deyişle, taşta olanlarla aynı şeyleri ya da onlardan daha üstün
o o rd in is saltern aeque perfect! : : d 'u n o rd ­
başkalarını kendisinde kapsayan: Ek
re, d 'u n d e g ré ou d 'u n g en re au m oin s aussi
oFr: eşit ölçüde eksiksiz bir düzende ya da derecede ya da cinste olan
parfait
*011 doit savoir que toute idée étant un o u v ­ :: Laı: eşit eksiksizlik düzeninde olan
rage de l'e s p rit: A jout *, bilinmesi gerektiği gibi, her idea anlığın bir işi olduğuna göre: Ek

159
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

sadığı için, onu hiç kuşkusuz en azından kendisinin kap­ (cm objectivant hanc vel illam comincai
polius quàm aliam. hoc profcctô habere
sadığı nesnel olgusallık denli biçimsel olgusallık kapsayan
debet ab aliquà causâ in quâ tantumdem
bir nedenden türetiyor olmalıdır. Çünkü bir ideada nede­ sit ad minimum rcalitatis formalis quan­
ninde bulunmayan birşeyin bulunduğunu varsayarsak, o tum ipsa continec objectivac. Si cnim
zaman bu bir yokluktan alınmış olmalıdır; ama bir şeyin ponamus aliquid in ideà reperiri, quod
non fucrit in ejus causâ, hoc igitur habet
idea yoluyla nesnel olarak anlakta olmasını sağlayan bu var­ a nihilo; atqui quanlumvis impcrfectus
lık kipi ne denli eksik olursa olsun, gerçekte bütünüyle yok­ sit istc essendi modus, quo res est objec­
luk değildir ve dolayısıyla idea yoktan varolamaz. tive in intcllcctu per idcarn, non tamen
profcctô plane nihil est, пес proindc a
15. İdealarımda irdelediğim bu olgusallık yalnızca nes-
nihilo esse potest.
[42] nel olduğu için, aynı olgusallığın idealarımın | nedenlerin­ 15. Ncc etiam debeo suspicari, cum
de biçimsel olarak bulunm asının gerekm ediğini, ama realitas quam considero in tncis idcis sit
nesnel olarak bulunmasının yeterli olduğunu düşünemem. tantum objectiva, non opus | cssc ui
cadem realitas sit formaliter in causis
Çünkü tıpkı bu nesnel varlık kipinin idealara doğalarından istarum idearum, sed sufficcre, si sit in
ötürü ait olması gibi, biçimsel varlık kipi de o idealann iis etiam objective. Nam qucmadmo-
nedenlerine, ya da en azından ilk ve birincil nedenlerine, dum istc modus cssendi objcctivus com-
pctit idcis ex ipsarum naturâ, ita modus
doğalarından ötürü aittir. Ve gerçi b ir idea bir başka ide-
essendi formalis competit idearum cau­
adan doğabilsede, bu sonsuza dek böyle ilerleyemez; çün­ sis, saltern primis & praecipuis, ex ca-
kü sonunda bir bakıma bir ilk ideaya ufaşm am ızgerekir ki rum naturâ. Et quamvis forte una idea
bunun nedeni deyim yerindeyse birarkelipolacaktır—arke- ex aliâ nasci possit, non lamcn hîc datur
progressus in infinitum, sed tandem ad
tip ki idealarda nesnel olarak tya da temsil yoluyla,* bulu­ aliquam primam debet dcvcniri, cujus
nan tüm olgusallığı ,ya da eksiksizliğijt biçimsel olarak ,ve causa sit instar archctypi, in quo omnis
edimsel olarak,+ kapsar. Böylece doğanın ışığı bana .açüt- realitas* form aliiert contineatur, quae
est in idcà tantum objective}:. Adco ut
ç ajl bendeki idealann gerçekte kolayca kendilerinden türe-
luminc naturali mihi sit pcrspicuum l
tildikleri şeylerin eksiksizi iğinin gerisinde kalabilen, ama ideas in me esse veluti quasdam imagi­
hiçbir zaman daha büyük ya da daha eksiksiz herhangi bir- nes, quae possunt quidem facile deficere
şey kapsayamayan imgeler gibi olduklarını öğretir. a pcrfcctione rcrum a quibus sunt de-
sumptac, non autcm quicquam majus
16. Tüm bunları ne denli uzun süre ve ne denli dikkatle
aut perfectius continerc.
irdelersem , gerçekliklerini o denli açık ve o denli seçik 16. Atque hacc omnia, quô diutius &
anlarım . Ama sonunda tüm bunlardan nasıl b ir vargı çıkar? curiosius examino, t&ntd clarius & dis-
Açıktır ki, eğer idealarımdan herhangi birinin nesnel olgu- tinctius vcra cssc cognosco. Sed quid
tandem ex his concludam? Ncmpc si
sallığı bu olgusallığın biçimsel olarak ya da yüksek bir realitas objectiva alicujus ex meis idcis
düzeyde bende bulunmadığını pckinlikle göreceğim denli sit tanta ut ccrtus sim eandem nec fbr-
büyükse, ve dolayısıyla kendim bu ideanın nedeni olamaz­ maiitcr nec emincnter in me cssc. ncc
proindc me ipsum ejus ideae causant
sam, bundan zorunlu olarak dünyada yalnız başıma olma­
esse posse, hinc nccessario sequi, non
dığım ve varolan ve bu ideanın nedeni olan başka b ir şeyin me solum esse in ntundo, sed aliquam
varolduğu sonucu çıkar. Öte yandan, eğer bende böyle bir aliam rem, quae istius idcac est causa,
idea olmamış olsaydı, bana benden ayrı herhangi bir şeyin etiam cxisterc. Si verb nulla talis in me
idea rcperiatur, nullum plane habebo ar-
varolduğu konusunda pekinlik verebilecek hiçbir uslamla­ gumcmum quod me de alicujus rei a me
ma bulamazdım; çünkü tüm dikkatli araştırmalara karşın diversae existentiâ certum rcddat; omnia
şimdiye dek başka herhangi birini bulmayı başaramadım. enint diligcntissimc circumspcxi, & nul-
lunt aliud potui hactcnus rcpcrire.
17. Bu idealarımın arasında bana benim kendimi temsil
17. Ex his autem meis idcis, praeter
eden ve burada kendisi ile ilgili hiçbir güçlük çıkarmayan illam quae me ipsum mihi cxhibct, dc
[43] ideanın ötesinde | bir de Tanrıyı temsil eden bir başkası, quâ hic nulla difficultas esse | potest,
ve cisimsel ve dirimsiz şeyleri temsil eden, melekleri temsil alia est quae Dcum, aliac quae res corpo-
rcas & inanimés, aliae quae Angelos, ali-
eden, hayvanları temsil eden başkaları, veyine bana kendi­ ae quae animalia, ac dcniquc aliae quae
me benzer insanları temsil eden daha başkaları vardır. alios homines mcî similes représentant.

•(1) da ıcnısil yoluyla: Ek


* (2) ou p erfec tio n : A jout
t(2 ) ya da eksiksizliği: Ek t ( 3 ) et en effet: Ajout
$(3) ve edimsel olarak: Ek } ( l ) ou p a r re p rése n ta tio n : A jout
façıkça: Ek ^évidem m ent: A jout

160
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASVON

18. Ht quantum ad ideas quae alios 18. Ama başka insanları, ya da hayvanları, ya da melek­
hom ines, vel an im alia, vc) Angelos
leri temsil eden idealara gelince, bunların kolayca kendi­
exhibent, facile intclligoillasex iis quas
habco meî ipsius & rerum corporalium me, cisimsel şeylere, ve Tanrıya ilişkin başka ideaiarımın
St Dei posse componi, quamvis nulli b ir karışımı yoluyla oluşturulabileceğini anlayabilirim ,
praeter tne homines, nee animalia, nee üstelik dünyada benden başka ne insanlar, ne hayvanlar, ne
Angcli. in mundo essent.
19. Quantum autem ad ideas rcrum
de melekler olmasaydı bile.
corporalium , nihil in illis occurrit, 19. Ve cisim sel şeylerin idealarına gelince, onlarda
quod sit tamum ut non vidcatur a me benim kendimden doğmuş olmayabileceklerini gösterecek
ipso poiuisse proficisci; nam si pcnitius
denli önemli hiçbirşey bulamadım; çünkü eğer onları tıpkı
inspiciam , & singulas examinent eo
modo quo hcri cxaminavi ideam cerac, dün balmumu ideası için yaptığım gibi daha yakından irde­
animadvcrto pcrpauca tantum esse quae ler ve tek tek yoklarsam, onlarda açık ve seçik olarak algı­
in illis clarc & distincte pcrcipio: ncm- ladığım çok az şey olduğunu bulurum; büyüklüğü, ya da
pe magnitudincm, sive cxcensionem in
uzunlukta, genişlikte ya da derinlikte uzamt böyle algıla­
longum, latum, & profundum; figurant,
quae ex tcrminaiionc tstius extensions rım; yine bu uzamın sınırlanmasından doğan betiyi, deği­
cxsurgit; situm, quern divcrsa figurata şik betilerdeki cisimlerin kendi aralarında sürdürdükleri
inter se obtinent; & moium, sive ntuia- konumu, ve ayrıca devimi ya da konum değişmesini; ve
tioncm istius situs; quibus addi possum
substantia, duratio. & nuuterus; caete­ bunlara töz, süre ve sayıyı da ekleyebiliriz. Işık, renkler,
ra autem , ut lumen & colores, soni. sesler, kokular, tatlar, sıcaklık, soğukluk ve başka doku-
odorcs. saporcs, calor & frigus, alia- ııulabilir nitelikler gibi şeylere gelince, bunlar düşüncem ­
cque tactiles qualitatcs, nonnisi valdc
de öylesine bulanık ve karışıktırlar ki giderek gerçek mi
confuse & obscure a me cogiiamur,
adeo ut etiam ignorent an sint verac. vel yoksa yanlış m ı;ve salt görünüşte mij* olduklarını, e.d. bu
folsae*, hoc est, an ideac. quas de illis niteliklere ilişkin ideaiarımın şeylerin ideaları mı yoksa
habco, sint rrerum quarundam idcac, an olmayan-şeylerin ideaları mı o lduklarını^ bile bilemem.
non return't. Quamvis enint falsitateni
propric dictant, sive formaient, nonnisi Çünkü gerçi daha önce asıl ya da biçimsel yanlışlığın yal­
in ju diciis posse rcpcriri paulo ante nızca yargılarda bulunabileceğini belirtmiş olsam da, gene
notaverirn, est tarnen profectö quaedam de olmayan birşeyi sanki olan birşeymiş gibi temsil etlik­
alia falsius matcrialis in ideis. ciim non
leri zaman idealarda belli birözdeksel yanlışlık bulunabi­
rent tanquam rcm repracsentant; ita.
cxcntpli causa, idcac quas habco calo- lir; örneğin soğukluk ve sıcaklık idealarım açık | ve seçik [44]
ris & frigoris. lam parum clarac j & olmaktan öylesine uzaktır ki, onlar aracılığıyla soğuklu­
distinclac sum , ut ab iis disccrc non ğun yalnızca bir sıcaklık yoksunluğu mu ya da sıcaklığın
possim , an frigus sit tantum privatio
caloris, vel calor privauo frigoris, vel
bir soğukluk yoksunluğu mu olduğunu ya da her ikisinin
ulrumque sit rcalis qualitas, vel ncut- de olgusal nitelikler mi yoksa hiç biri mi olduklarım sapta-
rum. El q u iarnullae idcac nisi tanquam yamam. Ve tüm idealar imgeler gibi oldukları ve bize bir­
rerum esse possuni1^, siquidom vcrum
şeyi temsil ediyor gibi görünmeyen hiçbir idea olmadığı
sit frigus nihil aliud esse quant privati-
onem calo ris. idea quae mihi iilud için1. t soğukluğun yalnızca bir sıcaklık yoksunluğu oldu­
tanquam reale quid & positivum repra- ğunu söylemek doğruysa, onu bana olgusal ve olum lu bir-
esentat, non intmerito falsa dicctur, & şey olarak temsil eden ideaya haklı olarak yanlış denebilir,
sic do caeteris.
ve aynı şey başka benzer idealar için de geçerlidir.
20. Quibus profecto non est nccessc
ut aliquem 3Uthorem a me divcrsunt 20. Hiç kuşkusuzbunlara kendimden başka herhangi bir
assignem; nam, si quidcm sint falsac. yaratıcı yüklemem gerekmez; çünkü eğer yanlış iseler, e.d.
hoc est nullas res rcpracscntcnt, lumtnc
eğer olmayan şeyleri temsii ediyorlarsa, doğanın ışığı bana
naturuli notunt mihi est illas a nihilo
proccdcre, hoc est, non alia in ob cau­ onların yokluktan doğduklarını, başka bir deyişle, yalnız­
sam in me cssc quàm quia dcest aliquid ca doğamın tam olarak eksiksiz olmaması ölçüsünde ben-

• e t seulem ent apparentes: Ajout


tre r u rn q uarundam idcae, an non re n jin :: *vc salı görünüşte mi: Ek
tes idées de q u elq u e s cJtoscs ré elles ou bien si tL al: şeylerin ideaları ıııı yoksa olmayan-seylerin ideaları mı oldukları­
e l l e s n e m e re p ré s e n te n t q u e d e s ê tr e s nı :: Fr: olgusal şeylerin idcatart mı olduklarını, yoksa bana yalnızca
c h im ériq u e s, qui ne peuvent exister varolaıııayacak kurunlusal şeyleri mi temsil elliklerini
tn u lla c ideac nisi tanquam rcrum cssc p o s ­
|F r : imgeler gibi oldukları ve bize birşeyi temsil ediyor gibi görünme­
s u m :: les id ée s étant com m e d es im ages, il
n 'y en peut avoir aucune qui ne nous sem ble
yen hiçbir idea olmadığı için :: Lal: ancak şeylerin ideaları olarak varo­
re p ré s e n te r q u elq u e chose labilecekleri için

161
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

de olduklarını gösterir; ama eğer gerçek iseler, bana öyle­ naturae mcac. ncc est plane perfecta; si
autem sint verae, quia tarnen tarn parum
sine küçük bir olgusallık sunarlar ki, şeyi kolay kolay yok­
realitatis mihi exhibent, ut ne quidem
luktan ayırdedemem. ve niçin benim kendim tarafından illud a non rc possim distinguera, non
üretilmiş olamayacaklarını Lve niçin yaratıcıları olamaya­ video cur a me ipso esse non possim*
cağım ı/1“ anlayamam. 21. Ex iis verô quae in ideis rerum
corporalium clara & distincts sum. qua-
21. Öte yandan, cisimsel şeylerin idealarında neyin açık edam ab idcâ met ipsius vidcor mutuari
ve seçik olduğuna gelince, bunlardan kimileri sanki onları potuisse, nempe substantiam, duratio-
kendime ilişkin ideamdan türetmiş olabilirim gibi görünür, nem, numerum, & si quae alia sint ejus-
modi; nam cùm cogito iapidem esse
örneğin töz, süre, sayı ve benzeri idealarım gibi. Bir taşın
substantiam, sive esse rem quae per se
bir töz, ya da en azından kendinde varolabilen bir şey oldu­ apta est existera, itemque me esse subs­
ğunu düşünürüm; dahası, kendimin de bir töz olduğumu tantiam, quamvis concipiam me esse
düşünürüm. Ama benim kendimin uzamlı değil ama düşü­ rem cogitamem & non extensam, lapi-
dem verô esse rem extensam & non
nen bir şey iken taşın ise düşünmeyen uzamlı bir şey oldu­ cogitamem, ac proinde maxima inter
ğunu, ve böylece iki kavram arasında büyük bir türlülük 't utrumque conceptum sit rdivcrsitasH. in
bulunduğunu anlamama karşın, gene de her ikisi tözleri ratione tarnen substantiae videmur con-
temsil etm eleri olgusunda anlaşıyor görünürler. Benzer venire; itemque, cùm percipio me nunc
esse, & priùs ctiam aliquamdiu fuisse
olarak, şimdi varolduğumu algıladığım ve bunun dışında recorder, cùmquc varias habco cogita-
daha önceleri de varolmuş olduğumu anımsadığım zaman, tiones quarum num erum intelligo,
ve sayılarını bildiğim çeşitli düşünceleri taşıdığım zaman, acquiro j ideas duraiionis & numeri,
quas deinde ad quascunquc alias rcs
[45] | Süre ve Sayı idealarım kazanırım ki daha sonra bunları
possum transferre. C aetera autem
dilediğim herhangi bir şeye aktarabilirim . Ama cisimsel omnia ex quibus rerum corporearum
şeylerin idealarım oluşturan tüm başka belirlenim lere ideae conflantur, nempe exteasio figu­
gelince, söz gelimi uzam, beti, konum ve d ev in i1]:, bun­ ra. situs, & ' motus in me quidem,
cùm nihil aiiud sim quàm ras cogitans,
ların biçimsel olarak bende, yalnızca düşünen bir şeyde form aliter non continentur; sed quia
kapsanmadıkları doğrudur; ama bunlar yalnızca tözün bel­ sunt tantum modi quidam s u b sta n tia l,
li kipleri ,ve altında cisimsel tözlerin bize göründükleri ego autem substantia, videmur in me
contincri posse eminenter.
kılıklar gibijH oldukları için, ve benim kendim de bir töz
22. itaque sola restât idea Dei. in quâ
olduğum için, öyle görünür ki bunlar bende yüksek bir considerandym est an aliquid sit quod a
düzeyde kapsanıyor olabilirler. me ipso non potuerit proficisci. Dei
22. Böylece geriye yalnızca benim kendimden türemiş nomine intelligo substantiam quandam
infinitam ,§ independentem , sunime
birşey olup olamayacağının irdelenmesi gereken Tanrı idea- intelligentem, summe potentem . & a
sı kalır. Tanrı adı ile sonsuz, tbengi, değişmez,j§ bağımsız, quâ tum ego ipse, tum aliud omno-, si
herşeyi bilen, herşeye gücü yeten ve benim kendimi ve eğer quid aliud extat, quodcumqne extat. est
crcatum. Quae sane omnia talia sunt ut,
varoldukları doğruysa benim dışımda varolan başka herşeyi
quo diligentius attendo, tanto minus a
yaratmış olan bir tözü anlarım. Ama tüm bu özellikler öyle­ me solo profccta esse possc videantur,
sine büyük ve üstündür ki, onları ne denli dikkatle irdeler­ Idcoquc cx antedictis, Deum necessariö
sem, yalnızca benden doğmuş olabileceklerine inancım o existera, est concludcndum.
23. Nam quamvis substantiae quidem
denli azalır. Bu yüzden, daha önce söylenmiş olanlardan. idea in me sit ex hoc ipso quöd sim
Tanrının zorunlu olarak varolduğu vargısını çıkarmalıyız. substantia, non tarnen idcirco esset idea
23. Çünkü bendeki töz ideasınm bir töz olmam olgusun­ substantiae infinitae. cùm sim flnitus.
nisi :ab aiiquâ substamiâ, quae revera
dan ötürü bende olmasına karşın, gene de benim kendim
esset infinita, procéderai^.
sonlu olduğum için bu sonsuz tözün bir ideası olamaz ve
böyle bir idea ancak rgerçekten sonsuz bir tözden ortaya *, et que j e n ’en p uisse ctre l'a u te u r: A jo ­
ut.
çıkabilir1^. t (m a x im a ] d iv e rs ita s :: u n e n o ta b le
différence
*vc niçin yaratıcıları olamayacağımı: Ek im o iu s :: le m ouvem ent de lieu
tL at: büyük bir türlûiûk :: Fr: dikkate değer bir ayrım 1et co m m e les v ê te m e n ts sous lesquels la
$Lat: devim :: Fr: yer devimi substance co rp o relle n o u s paraît: A jout
^ve altında cisimsel tözlerin bize göründükleri kılıklar gibi: Ek ^ étern elle, im m uable,: A jout
0 a b a l i q u i s u b s ta m iâ . q u a e re v e ra e s s e t
§bcngit değişmez,: Ek
in fin ita , p ro c c d e re l :: avait été m ise en moi
°Lat: gerçekten sonsuz bir tözden ortaya çıkabilir:: Fr: gerçekten son­ p a r q u elq u e su b stan ce qui fût véritablem eni
suz olan bir töz tarafından bana verilmiştir infinie

162
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASYON

24. Nec puiare debco me non per- 24. Ne de sonsuzu gerçek bir idea yoluyla değil. ama yal­
cipcre infinitum per veram ideam,
nızca sonlunun olum suzlanması yoluyla algıladığım ı dü­
sed tantùm per negationcm finiti, ut
percipio quietcm & tcncbras per şünmem gerekir—tıpkı dinginliği ve karanlığı devimin ve
negationem m olds & lucis; nam aydınlığın olumsuzlanması yoluyla algılamam gibi; tersine,
contrà manifeste intelligo plus reali- sonsuz tözde sonlu tözde olduğundan daha çok olgusallık
tatis esse in substantia infinite quàm
in finitâ, ac proinde priorcm quo-
olduğunu, ve dolayısıyla sonsuzun ıkavramınınj* belli bir
dammodo in me esse pcrceptionem yolda sonluya, eş deyişle Tanrının benim kendim e önsel
finfiniti'* quàm finiti, hoc est Dei olduğunu algılarım . Çünkü eğer kendim de benden daha
quàm meî ipsius. Quâ enim ratione
eksiksiz olan ve bende eksik olanı kendisi ile | karşılaştırma f46j
intelligercm me dubitare, me |cupe-
rc, hoc est, aliquid mihi decsse. & içinde bileceğim eksiksiz bir Varlık ideasını taşımamış olsay­
me non esse omnino pcrfectum, si dım, kuşku duyduğumu ve istediğimi, başka bir deyişle, ben­
nulla idea cntis perfcctioris in me de birşeyin eksik olduğunu ve bütünüyle eksiksizolmadığtmı
esset, ex cujus comparatione defec-
nasıl bilebilirdim?
tus meos agnosccrcm?
25. Nec dici potest hanc forte ide­ 25. Ve bu Tanrı ideasının belki de özdeksel olarak yanlış
am Dei matcrialiter felsam esse, idc- olduğu ve dolayısıyla onu yokluktan türetebileceğim L, e.d.
oque a niliilo esse p o sse.t ut paulo
belki de bir eksiklik olarak bende olabileceğijt de söylene­
ante de ideis caloris & frigoris, &
similium, animadverti; nam contrà, mez—daha önce soğukluk ve sıcaklık ideaları ve benzerleri
cùm maxime Clara & distincta sit, & durum unda söylendiği gibi; çünkü, tersine, bu idea çok açık
plus reaiitatis objcctivae quàm ulla ve seçik olduğu ve içersinde başka herhangi birinden daha
alia contincat. nulla est per se magis
çok nesnel olgusallık kapsadığı için, kendinde daha gerçek
vent, nec in quä minor falsitatis sus-
picio reperiatur. Est, inquam, haec olan başka hiçbir idea olamaz, ne de içinde daha az yanlışlık
idea entis summe perfeeti & infinit) kuşkusu taşıyabilecek bir başkası olabilir. Diyorum ki, sal­
maxime vera; nam quamvis forte fm- tık olarak eksiksiz ve sonsuz olan bu Varlığın ideası bütünüy­
gi possit talc ens non existcrc, non
tarnen fingi polest ejus idcam nihil le gerçektir; çünkü belki de böyle bir Varlığın varolmadığını
reale mihi exhibere, ut de ideâ frigo­ imgeleyebilsek de, gene de ideasının daha önce soğukluk ide-
ris ante dixi. Est cliam maxime Clara ası durum unda söylediğim gibi bana olgusal hiçbirşey tem­
& distincta; nam quidquid clare &
sil etmediğini düşünemeyiz. Bu idea ayrıca bütünüyle açık
distincte percipio, quod est reale &
verum. & quod perfeelionem aliqu­ ve seçiktir; çünkü açık ve seçik olarak algıladığım, olgusal
ant importât, totum in câ continctur. ve gerçek olan ve kendi içinde belli bir eksiksizlik taşıyan
Nec obstat quod non comptehendam herşey bütünlüğü içinde onda kapsanır. Ve sonsuz olanı kav-
infinitum, vcl quod alia innumera in
Dco sint, quac nec comprehcndcre.
ramasam da, ya da Tanrıda kavrayamayacağım ya da herhan­
nec forte ctiam attingere cogitatione, gi bir yolda düşünerek ulaşamayacağım sayısız başka şeyler
ullo modo possum; est enim de rati­ olsa bile, bunun gerçekliği geçerli kalacaktır; çünkü benim
one infinili, ut a me, qui sum finitus.
sonlu ve sınırlı olan doğam tarafından kavranmamak sonsuz
non comprehendatur; & sufficit me
hoc ipsum intelligcrc, ac judicare, olanın doğasıdır; ve bunu anlamam, ve açıkça algıladığım
ilia omnia quac clare percipio. & ve içlerinde belli bir eksiksizlik olduğunu bildiğim her şeyin
perfeelionem aliquam importare sci- ve belki de benzer olarak bilgisizi olduğum bir özellikler son­
o, atquc etiam forte alia innumera
quac ignora, vcl formaliter vel emi­
suzluğunun biçimsel olarak ya da yüksek bir düzeyde Tanrı­
nenter in Deo esse, ut idea quam de da oldukları yargısında bulunmam taşıdığım Tanrı ideasının
illo habco sit omnium quae in me bende olan tümü arasındaki en gerçek, en açık ve en seçik
sunt maxime vera, & maxime clara idea olabilmesi için yeterlidir.
& distincta.
26. Sed forte majus aliquid sum 26. Ama belki de olduğumu sandığımdan daha çoğu olan
quàm ipse intelligam, omnesque illae birşeyimdir, ve olabilir ki Tanrıya yüklediğim tüm eksiksiz-
pcrfcctiones quas Deo tribuo poten- likler, kendilerini göstermeseler ya da edime indirgemeseler
tiâ quodammodo in me sunt, ctiamsi
de, | belli bir yolda gizil olarak bendedirler. Gerçekte dene- [471
nondum sese c x c |ra n t, neque ad
actum rcducantur. E xperior enim yim daha şimdiden bilgimin yavaş yavaş arttığını gösterir; ve
jam cognitioncm mcam paulatim sonsuza doğru daha da artmasını önleyebilecek herhangi bir-

• in fin iti :: la notion de l'In fin i


t c ’c j t - i - d i r e q u 'e l l e p e u t ê tr e e n mo>
«kavramının: Hk
p o u r c e q u e j ’ai du défaut,; A jout t . c.d. beiki de bir eksiklik olarak bende olabileceği: Ek

163
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

şey göremem; ne de, böyle artan bilginin aracılığıyla Tanrı­ augcri; ncc video quid obstet quomi-
nus ita mag is & magis augeatur in
sal doğanın tüm başka eksiksizlikleuıte ulaşmamın önüne
infinitum, ncc chain cur, cognitionc
geçecek birşey görebilirim : ve son olarak bu eksiksizlikleri sic auctâ, non possim cjus ope
kazanma gizil gücünün [potentia]—eğer bende böyle birşey rcliquas omnes Dei perfectioncs adi-
varsa—, onların idealarıııı üretmek için yeterli olmadığı da pisci; nec dcniquc cur potentia ad
istas perfectioncs. si jam in me est,
düşünülemez. non sufficiat ad iilarum idcant pro-
27. Gene dekorunu yakından irdelediğimde görürüm kij* ducendam.
bu olamaz. Çünkü, ilk olarak, bilgimin aşamalı olarak art­ 27. Imo* nihil horum esse potest.
Nam primo, ut vcrum sit cognido-
tığı ve bende henüz edimselleşmemiş birçok şeyin gizil ola­
nem meam gradalim augeri. & mul-
rak bulunduğu doğru olsa da. gene de tüm bu üstünlükler (a in me esse potentiâ quae actu
kendisinde genel olarak lıiçbirşeyiıı gizil olmadığı tersine nondum sunt, nihil tamen horum «ad
herşeyin edimsel ve edimsellikle o ld u ğ u j| Tanrı ideasıııa ait idcam Dei pertinet, in quâ nempc
nihil om nino est potcntialef;
değildirler; tam olarak bilgimin yavaş yavaş artm ası. bilgim­
namque hoc ipsum. gradalim augcri,
deki jt eksikliğin en pekin tanıtıdır. Dahası, gerçi bilgim gide­ ccrtissim um esi im perfeciionis*
rek artsa da, gene de bu nedenle edimsel olarak sonsuz argumentum- Praetcrca, etiam si
olabileceğini kabul edemem, çünkü hiçbir zaman daha da cogniiio mea semper magis & niagis
augeatur, nihilom inus im elligo
büyük bir artışa erişemeyeceği denli yüksek bir noktaya ula­ unquam illam idcirco fore actu infi-
şamaz; ama Tanrıyı edimsel olarak sonsuz olacağı bir yolda nitam, quia nunquam eo deveniciur,
görürüm , öyle ki eksiksizliğine daha ote hiçbirşey eklene­ ut majori5 adhuc incrcmcnti non sit
capax; Dcum autcm ita judico esse
mez. Ve. son olarak, bir ideanın nesnel varlığının salt gizil
aciu infinitum, ut nihil cjus perfecti­
olarak varolan ve aslında hiçlik olan bir varlık tarafından on! addi possit. Ac deniquc percipio
değil, ama ancak edimsel yada biçimsel olan bir varlık tara­ esse objectivum ideac non a solo
fından üretilebileceğini algılarım. esse potemiali. quod propric loquen-
do nihil e st, scd tantum m odo ab
28. Ve hiç kuşkusuz tüm bunları dikkatle düşünecek her­ actual! sivc formali posse produci.
kese doğanın ışığı yoluyla açıkça görünmeyecek hiçbirşey 28. Ncque profccto quicquam est
yoktur; ama dikkatimi biraz gevşetirsem, anlığımın görüşü in his om nibus, quod diligem er
auendem i non sit luminc naturali
bulanıklaştığı ve deyim yerindeyse duyulur şeylerin imgeleri
manifestum; sed quia, cum minus
tarafından köreltildiği için, benden daha eksiksiz olan bir var­ attendo, & m um scnsibilium imagi­
lık ideasının niçin gerçekten daha eksiksiz olan bir varlık tara­ nes mentis aciem excaccant. non ita
fından bana zorunlu olarak verttrniş olm ası gerektiğini facile recordor cur idea cntis me per­
fections ncccssariô ab ente aliquo
kolayca anımsayamam; buna göre, eğerböyle bir Varlık yok- procedat quod sit rcvcra pcrfeclius,
[48J sa, | bu ideayı taşıyan benim varolup olamayacağımı daha öte ulte|rius quaerere libel an ego ipse
araştıracağım. habens illam idcam esse posscm, si
tale ens nullum cxisierct.
29. Eğer yoksa, varoluşumu nereden türetirim? Belki de
29. Nempc a quo cssem? A me
kendimden, ya da ebeveynlerimden, ya da Tanrıdan daha az scilicet, ve! a parcntibus, vcl ab aliis
eksiksiz olan bir başka kaynaktan; çünkü Tanrıdan daha quibuslibet Deo minus pcrfccits;
eksiksiz, ya da giderek onun olduğu denli eksiksiz hiçbirşey nihil enim ipso perfcctius, ncc eliam
aequc perfcctum, cogitari aut fingi
düşünemeyiz. potest.
30. Ama e ğ e r fbaşka herşeyden bağım sız ve varlığımın 30. Atqui si fa trn^l cssem ncc
yaratıcısı kendim1^ olsaydım, lıiçbirşeyden kuşku duymaz dubitarcm ncc optarcm, ncc omnino
quicquam mihi dcesset: omnes enim
ve hiçbirşey istemezdim, ve bende bütününde hiçbirşey eksik
perfectioncs quarum idea aiiqua in
olm azdı; çünkü kendime herhangi bir ideasıııı taşıdığım her me est, mihi dcdissem , atquc ita
eksiksizi iği verir ve böylece kendim Tanrı olurdum. Bende ipsemct Deusesscm. Nec putarede-
henüz eksik olana erişmenin belki de daha şimdiden bende bco ilia forsan quae mihi dcsunt dif-
ficilius acquiri posse, quàm ilia quae
olanlardan daha güç olduğunu düşünm em eliyim ; tersine, jam in me sunt; nam contra, mani-

*sorunu yakından irdelediğimde görürüm ki: Ek en y re g ard a n t un peu de p r i s .: A jout


t , tersine herşeyin edimsel ve edimsellikle olduğu: Ek t . m a is to u t y e s t a c tu e lle m e n t ei en
effet: Ajout
^bilgimdeki: Ek
t e n m a connaissance: A jout
İF r: başka herşeyden bağımsı/ ve varlığımın yaratıcısı kendim :: Lat: 1 a m e :: in d e p e n d e n t d e to u t a u tre ci
kendimden { ...| m oi-m ém c l'a u te u r de inon être

164
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASYON

fesium est longe difficilius fuisse me, bütünüyle açıktır ki düşünen bir şey ya da töz olarak yok­
hoc est rcm sivc substantial» cogitan-
luktan doğmam bilmediğim birçok şeyin bilgilerini kazan­
lem, ex nihilo eniergerc, quàm multa-
rum rerum quas ignoro cognilioncs, maktan çok daha güç olurdu, çünkü bu bilgiler yalnızca o
quae tantiim istius subsianiiae acci­ düşünen tözün ilinekleridir. Ama açıktır ki, eğer tüm bu nite­
dentia sunt, acquircrc. Ac certe, si likleri taşıyor olsaydım, eş deyişle, .eğer kendi doğuşumun
majus illud a me habcrem,* non mihi
ilia sallcm, quae facilius habcri pos­
ve varoluşumun yaratıcısı olmuş olsaydım, j*en azından ken­
sum, t dencgasscm, scd ncque ctiant dime kazanması daha kolay olan şeyleri, eş deyişle, doğa­
ulla alia ex iis, quae in idcâ Dei con- mın yoksun olduğu birçok bilgiyijtyadsım azdım ; ne de
tincri pcrcipio; quia nempc nulla dif- kendimi Tanrı ideasında kapsandtğını algıladığım şeylerin
ficiliora factu mihi videntur; si quae
autcm difficiliora factu cssent, eerie herhangi birinden yoksun bırakırdım, çünkü bana bunlardan
ctiam mihi difficiliora vidcrentur, hiç birini edinmek özellikle güç görünm ez; ve eğer araların­
siquidcm reliqua quae habeo, a me da yapması daha güç olan biri olmuş olsaydı, bu bana hiç kuş­
habcrem, quoniam in illis potenliam
kusuz böyle görünürdü, çünkü, benim olan geri kalan şeyleri
mcam tcrntinari expcrircrt.
31. Ncque vim harum rationum kendim den edinm iş olm am durum unda, onda gücüm ün
effugio, si supponam me forte sem­ sınırlı olduğunu , ve ona ulaşma yeteneğinde olm adığım ı^
per fuisse ut nunc sum,'Manquant si bulurdum.
inde scqucrctur, nullum existcntiac
rrtcnc authorem esse quacrendum’1. 31. Ama belki de her zaman tam şimdi olmuş olduğum gibi
Quoniam enim ornnc tcmpus vitae in olduğumu varsayabilsem bile, buna dayanarak bu uslamla­
| partes innumeras dividi potest, qua- maların gücünden kaçamam, ve bundan varoluşumun b ir
rurn singulac a reliquis nullo modo
yaratıcısını araştırm am ın gerekm ediği sonucunu çıkara-
dependent, ex eo quôd paulo ante
fuerim, non scquitur me nunc debcre m am ^. Çünkü tüm yaşam sürem hiç biri | herhangi bir yol- |49]
esse, nisi aliqua causa me quasi rur- da bir başkasına bağım lı olmayan sonsuz saytda parçaya
sus erect ad hoc momentum, hoc est bölünebilir; ve böylece kısa bir süre önce varolmuş olmam
me conservci. Pcrspicuum enim est
attendcnti ad tcmporis naturam. olgusundan hiçbir biçimde şimdi varolmam gerektiği sonu­
eâdcm plane vi & actione opus esse cu çıkmaz, eğer bir neden tam bu kıpıda beni deyim yerin­
ad rent quamlibet singulis momemis deyse yeniden üretmiyor, eş deyişle, beni saklam ıyorsa.
quibus durât consvrvandam. qui opus
Gerçekte, zamanın doğasını dikkatle irdelersek açıktır ki, bir
csset ad eandem de novo creandam, si
ttondum cxistcret; adeo ut conscrva- şeyin süresinin her bir kıpısında sakınımmı sağlamak, onun
tionem soli rationc a crcationc dif- hiç varolmadığını varsaydığımızda, onu yeniden yaratmak
ferre§. sit ctiant unum ex iis quae için zorunlu olan o aynı güç ve etkinliği gerektirecektir; öyle
lumine naturali manifesta sunt.
32. Itaque dcbeo nunc interrogarc ki doğanın ışığı bize açıkça yaratılış ve sakınım arasındaki
me ipsunt, an habcam aliquam vim ayrımın yalnızca bir uslamlama ayrımı olduğunu Lve edim­
per quam possim efficerc ut ego tile, sel olmadıgınij§ gösterir.
qui jam sum. paulo post etiam sim 32. Böylece burada gerekli olan tek şey şimdi varolan benim
futurus: nam, cum nihil aliud sirnqu-
im res cogitans, vel saltern cimt de eâ gelecekte de varolmamı sağlayabilecek bir güce iyeolupolm a-
tantùm me! parte praccisc nunc agant dığımt bultnak için kendimi sorgulamaktır; çünkü düşünen bir
quae est res cogitans, si quae talis vis şeyden başka birşey olmadığım için, ya da en azından burada
in me cssct, ejus proculdubio con-
scius csscm. Sed & nul lam esse ex-
soru tam olarak o parçamı ilgilendirdiği için, eğer bende böy­
perior, & ex hoc ipso cvldcndssimc le bir güç bulunsaydı, hiç kuşkusuz onun bilincinde olurdum.
cognosco nte ab aliquo cnte a me Ama böyle bir gücün bilincinde olmadığım için açıkça ken­
diverso pendere. dimden ayrı bir varlığa bağımlı olduğumu bilirim.
33. Forte verb illud cns° non est
33. Ama belki de kendisine bağımlı o ld u ğ u m ^ bu varlık
' c ’est-à -d ire si j ’éta is l ’a u te u r de m a nais­
san c e et d e m on ex istence,: A jout
t à savoir, de beaucoup de connaissances
*eş deyişle, eğer kendi doğuşumun ve varoluşumun yaratıcısı olmuş
d ont m a n a tu re est d én u é e,: Ajout olsaydım.: Ek
l e t n e s e r a it p a s c a p a b le d 'y a r r iv e r : t. eş deyişle, doğamın yoksun olduğu birçok bilgiyi: Ek
A jout p c ona ulaşma yeteneğinde olmadığımı: Ek
V a nquain si inde scqucrctur, nullum exis- 1 L a i: vc bundan varoluşumun bir yaratıcısını aramamın gerekmediği
tentiae m cac authorem esse quaerendum : : et sonucunu çıkaramam :: Fr; ve Tanrının varoluşumun yaratıcısı olmasının
ne laisse pas d e connaître q u ’il est nécessai­
zorunlu olduğunu kabul etmem gerekecektir
re que D ieu soit l'a u te u r d e m on existence
I c i non p o in t en effet: A jout $ve edimsel olmadığını: Ek
o . duquel j e d ép ends,: A jout okendisine bağımlı olduğum: Ek

165
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

Tanrı değildir, ve ya ebeveynlerim tarafından ya da Tanrıdan Deus, sumque vel a parentibus pro-
duccus, vcl a quibuslibct aliis causis
daha az eksiksiz bir başka neden tarafından yaratılmışımdır.
Deo minus perfectis. Imo. ut jam ante
Bu olamaz, çünkü, az önce dediğim gibi bütünüyle açıktır dixi, pcrspicuum est tantumdem ad
ki, nedende en azından etkide olduğu denli olgusallık olm a­ minimum esse debere in causâ quan­
lıdır; ve böylece düşünen bir şey olduğum ve birTanrı ideası tum est in cffeciu; &. idcirco, cùm sim
res cogitans, ideamque quandam Dci
taşıdığım için, sonunda varoluşumun nedeni ne olursa olsun, in me habens, qualiscunquc tandem
bunun benzer olarak düşünen bir şey olduğu ve kendi içinde mei causa assignetur. illam ctiam esse
tanrısal doğaya1* yüklediğim tüm eksiksizliklerin ideasım rem cogitantcm, & omnium perfecti-
onum, quas D eo1* tribuo, idcam
taşıdığı kabul edilmelidir. Yine bu nedenin kendisinden mi
habere fatendum est. Potestque de illà
yoksa bir başka şeyden mi geldiğiniaraştırabiliriz. Çünkü eğer rursus quaeri, an sit a sc, vel ab aliâ.
[50] kendisindense, daha önce söylediklerim den bu | nedenin Nam si a se, patet ex dictis illam ip-
kendisinin Tîtnrı olması gerektiği sonucu çıkar; çünkü ken­ sam Deum esse, quia nempe, | cùm
vim habeat per se existendi, habet
dinde varolma gücünü taşıdığı için, hiç kuşkusuz idealarmı proculdubio etiam viin possidendi
taşıyabildiği tüm eksiksizliklere, eş deyişle. Tanrıda olduk­ actu oirmes perfecüones quarum ide-
larını kavradığım tüm eksiksizliklere edimsel olarak iye olma am in se habet, hoc est omnes quas in
Deo esse concipio. Si autem sit ab
gücünü de taşıyor olmaltdır. Ama eğer varoluşunu başka bir
aliâ, rursus eodem modo de hac altcrà
nedenden türetiyorsa, aynı nedenlerle bu ikinci nedenin yine quaeretur, an sit a se, vcl ab aliâ, do­
kendisi yoluyla mı yoksa başkası yoluyla mı varolduğunu nee tandem ad causam ultimam deve-
soracağız, ta ki sonunda Tanrı olacak olan bir enson nedene niatur, quac cru Deus.
34. Satis enim apertum est nullum
varıncaya dek.
hic dari posse progressum in infini­
34. Ve bunun sonsuza dek ilerletilemeyeceği bütünüyle tum, praesertim cùm non tantùm de
açıktır, çünkü söz konusu olan beni daha önce yaratmış olan­ causâ, quac me olim produxit, hic
dan çok şimdide saklayan nedendir. * agam, so l maxime ctiam de illà quac
me tempore praesenti conservât.
35. Ne de ortaya çıkışımda birçok bölümsel nedenin bir­ 35. Nec ftngi potest plures forte
likte iş görmüş olabileceği, ve birinden Tanrıya yüklediğim causas partiales ad me cffeciendum
eksiksizliklerden birinin ideasım, ve bir başkasından bir baş­ concurrissc, & ab unà idcam unius ex
pcrfcctionibus quas Deo tribuo, ab
kasının ideasım kazandığım, ve böylece tüm bu eksiksizlik­
aliâ idcam alterius me accepisse, adeo
lerin aslında evrende bir yerde bulundukları, ama Tanrı olan ut omnes quidem illac perfectioncs
tek bir birlikte aynı zamanda birleşmedikleri varsayılabiiir. alicubi in universo reperiantur, sed
Tersine, Tanrıda olan tüm belirlenimlerin birliği, yalınlığı ya non omnes simul junctae in uno ali -
quo, qui sit Deus. Nam contrà, uni-
da ayrılmazlığı onda olduğunu düşündüğüm başlıca eksik­ tas, simplicitas, sive inseparabilitas
sizliklerden biridir. Ve hiç kuşkusuz Tanrının tüm eksiksiz- corum omnium quac in Deo sunt, una
iiklerinin bu biri iğinin ideası bana ancak kendisinden benzer est ex praecipuis perfectionibus quas
in со esse intclligo. Nec ccrte istius
olarak tüm başka eksiksizliklerin idealarını da kazanmış
omnium ejus perfectionum unitalis
olduğum bir neden tarafından verilebilirdi; çünkü bu neden idea in me potuit poni ab ullä causâ,
aynı zamanda ne olduklarını belli bir ölçüde bilmemi sağla- a quâ ctiam aliarum perfectionum ide­
maksızm onları ayrılmaz bir birlikte birleşmiş olarak anla­ as non habuerim: neque cnim effice-
rc potuit ut illas simul junctas &
mamı sağlayamazdı. inseparables intclligcrcin. nisi simul
36. Son olarak, ^görünürde kendilerinden doğmuş oldu- effecerit ut quaenam illac essent
ğum jt ebeveynlerime gelince, gerçi haklarında şimdiye dek agnoscerem.
36. Quantum denique ad parentes
inandığım lıerşey doğru olsa da, düşünen bir varlık olduğum
attinet.f ut omnia vera sint quac de
sürece bundan beni sakınanın ya da giderek herhangi bir illis unquam putavi, non tarnen pro-
anlamda varlığımın yaratıcısının onlar olduğu sonucu çık­ fecto ilii me conservant, nec etiam
maz; çünkü yaptıkları yalnızca içinde benim, e.d. şimdi ken­ ullo modo me, quatenus sum res co­
gitans, effccerunt; sed tantùm dispo-
dim le özdeşleştirebileceğim biricik şey olan anlığınım sitioncs quasdam in eâ m ateriâ
[51 ] bulunduğuna inandığım özdeğe | belli düzenlemeleri ya da posuerunt, cui me, hoc est meinem,
durumları [disposiliones] vermektir. Böylece ebeveynleri- quam solam nunc pro me a cci|pio,
inesse judicavi. Ac proinde hic nulla
" D eo :: à la n atu re d ivine
*Fr: tanrısal doğaya :: Lal: Tanrıya td c sq u e ls il sem ble q u e j e lire ma nais­
tgörünürde kendilerinden doğmuş olduğum: Ek sance,: A jout

166
MEDITATIO TERTIA ÜÇÜNCÜ MEDİTASYON

de iis d iffteu llas esse potest; sed min varoluşu burada daha öte hiçbir güçlük yaratamaz; ve
ontnino est concludcndum , e s hoc
yalnızca varolmam ve en eksiksiz Varlığın, eş deyişle Tan­
solo qu6d existant, rquacdamquc
idea1* entis perfcctissimi, hoc est Dei. rının rbir ideasının1* bende olm ası olgusundan Tanrının va­
in me sit, evideniissime demonstrari roluşunun tam b ir açıklıkla tanıtlandığı vargısı çıkmalıdır.
Deum ctiam cxisterc. 37. Geriye yalnızca bu ideay ı Tanrıdan hangi yolda kazan­
37. Supcrcst tantùm ut examincm
dığımı irdelemek kalıyor; çünkü onu duyular yoluyla alma-
quâ tationc idcam islam a Deo acccpi;
neque cnint illam sensibus hausi, née m ışım dır, ne de duyulur şeylerin ideaları durum unda bu
unquam non expectanti mihi advenit. şeyler kendilerini dışsal duyu örgenlerime sundukları ya da
ut soient rcrum sensibilium ideac, sunuyor göründükleri zaman geneli ikle olduğu gibi beklen­
cùm istae res externis sensuum orga-
nisoccurrunt. vel occurrere videntur; meksizin bana görünm üştür; ve yine rbenim y araıtığım 't
née etiam fa me efficta't est, nam nihil birşey de değildir, çünkü ondan birşey ler çıkarmak ya da ona
ab illâ detrahere, nihil illi superadde- herhangi birşey eklemek gücümün içinde değildir; ve buna
rc plane possum; ac proinde superest
göre biricik olanak bende doğuştan olduğudur, tıpkı kendi­
ut mihi sit innata, quemadmodum eti­
am mihi est innata idea mei ipsius. me ilişkin doğuştan idea gibi.
38. Et sane non mirum esi Deum. 38. Hiç kuşkusuz Tanrının beni yaratırken o ideayı tıpkı
me creando. idcam illam mihi indidis- bir ustanın yapıtı üzerine imzasını atması gibi bana yerleş­
se. ut esset tanquam nota artifteis ope-
ri suo impressa; née ctiam opus est ut tirm iş olmasına hayret etmemek gerekir; ve imzanın yapıtın
nota ilia sit aliqua res ab opère ipso kendisinden ayrı birşey olması da zorunlu değildir. Çünkü
diverse. Sed ex hoc uno quôd Deus yalnızca Tanrının beni yaratmış olması olgusu bile beni bir
me creavit, valde credibilc est nie quo-
bakıma kendi imgesine ve benzerliğine göre şekillendirm iş
dantmodo ad imaginent & similitudi-
nem ejus factum esse, illamque olması olasılığım oldukça inandırıcı kılar; ve Tanrı ideasını
similitudinem. in quâ Dei idea conli- kapsayan bu benzerliği kendimi algılamamı sağlayan aynı
netur, a me percipi per candem fa- yeti aracılığıyla algılarım; başka bir deyişle, anlığımı kendi
cultatem , per quant ego ipse a me
percipior; hoc est. dum in meipsum üzerime çevirdiğim zaman, yalnızca eksik ve bir başkasına
mentis acicm converto, non modo in- bağımlı olduğumu, sonsuza dek .benim kendimin olduğun­
telligo me esse rem incomplctam & ab dan j t daha büyük ve daha iyi birşey in özlemini duyduğumu
alio dependentem. remque ad majora
bilmekle kalmam, am a ayrıca bağımlı olduğum şeyin ken­
& majora sive m e lio ra t indefinite
aspirantem; sed sirnul etiam intelligo dilerine özlem duyduğum ,, idealarını kendim de buldu­
ilium , a quo p c n d c o l, m ajora ista ğum tüm o büyük şeyleri yalnızca belirsiz ya da gizil olarak
om nia non indefinite & potentiâ değil ama edimsel olarak ve sonsuz olarak kendisinde taşı­
tantùm, sed reipsâ infinite in sc Itabc-
re, atque ita Deum esse. Totaque vis
dığını, ve böylece Tanrı olduğunu da bilirim . Ve tburada
argumcnti§ in co est, quôd agnoscam Tanrının varoluşunu tanıtlamak için kullandtğımj§ uslamla­
fieri non posse | ut existam talis natu­ manın bütün gücü, | eğer Tanrı gerçekten varolmasaydı [52]
rae qualis sum, nempe ideant Dei in
doğamın böyle olduğu gibi olmasının ve gene de bir Tanrı
me habens, nisi rêvera Deus etiam
existeret, D eus, inquam, ille idem ideasını taşımamın olanaklı olamayacağını bilmemden olu­
cujus idea in me est, hoc est, habens şur—ideasını taşıdığım o aynı Tanrı ki, bu yüzden kavra­
omnes illas perfcctiones, rquas ego m adığım , am a yalnızca belli bir yolda yaklaşık olarak
non comprehendcrc, sed quocunque
[attingere| düşünebildiğim ^ tüm o eksiksizlikleri kendisin­
modo aitingerc cogitatione possum's,
& nullis plane defeclibus obnoxius*. de taşır, hiçbir eksikliğe açık değildir Lve bir eksiklik belir­
Ex quibus salis patet ilium fallacem tebilecek hiçbirşey taşımazj*. Buradan yeterince açıktır ki
esse non posse; omuem cnim fraudent
aldatamaz, çünkü doğanın ışığı bana açıkça yalan dolanın
•q u ae d am q u e idea :: e t l'id é e d 'u n
t a m e e ffic ta :: u n e p u re p ro d u c tio n ou
*Lat: bir ideasının :: Fr: bir en eksiksiz Varlığın ideasının
fiction d e m on e sp rit
tL aı: benim yaradığım :: Fr: salı benim anlığımın bir ürünü ya da kur­
t q u e je ne s u is: A jout
t e l d o n t j e tn o u v ee n m oi les idées: A jout gusu olan
§dont j 'a i ici usé p o u r pro u v e r l ’ existen­ $benim kendimin olduğundan; Ek
c e d e D ieu: A jout 1, idealarını kendimde bulduğum: Ek
o q u as ego non com prehcndene, sed q u o ­ §burada Tanrının varoluşunu tanıtlamak için kullandığım: Ek
cu n q u e m odo ettingere cogitatione possum
°Laı: kavramadığım, ama yalnızca belli bir yolda yaklaşık olarak düşü­
:: do n t n o tre es p rit p e u t bien avoir quelque
nebildiğim :: Fr: anlığımızın gerçeklen tümünü kavramaksızm az çok belli
id ée sans p o u n an t les co m p re n d re toutes
*, e t qui n 'a rien d e toutes le ch o se s qui bir idealarını taşıyabileceği
m arquent q u elq u e im perfection: A jout *vc bir eksiklik belirtebilecek hiçbirşey taşımaz: Ek

167
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

ve aldatmanın bir eksiklikten ileri geldiğini gösterir. & ücceptioncm a defeelu aliquo pen-
39. Ama bu olguyu daha büyük b ir dikkatle incelemeyedere, lumine naturali manifcsıunıesi.
39. Seü priusquam hoc diligenıius
veondan türetilebilecek başka gerçeklikleri araştırmaya geç­ cxaminem, simulque in alias vcritaws
meden önce, biraz durup tbu bütünüyle eksiksizj* Tanrının quae indc colligi possum inquiram,
kendisini düşünebilm ek, boş zamanımızda onun ,harikajt placet hie aliquandiu in ipsius Dei*
contemplations immorari, cjusf attri-
yüklemleri üzerine kata yorm ak, ve, en azından gördükle­ buta apud me expendcrc, & immenst
riyle bir ölçüde gözü kamaşan anlığımın gücünün izin ver­ hujus luminis pulchritudinem, quan­
diği ölçüde, öylesine parlak bu ışığın güzelliğini seyretmek, tum caligantis ingenii mci acies fcrrc
ona hayranlık duymak ve tapınmak bana doğru görünüyor. poterit. inlueri. admirari, adoraxc. Ut
enirn in hac solâ divinae majestatis
Çünkü tıpkı inancımızın bize öteki yaşamın yüksek mutlu­ contemplationc summam altcrius vi­
luğunun yalnızca Tanrısal Görkemin seyredilişinden oluştu­ tae foelicitatem consistcte fide crcdi-
ğunu öğretmesi gibi, şimdi benzer bir meditasyonun, gerçi mus, ita etiam jam ex câdem . licet
multo minus perfects, maximam, cu-
karşılaştırılamayacak denli eksik olsa da, bize bu yaşamda
jus in hac vitâ capaces simus, volup-
yetenekli olduğum uz en yüksek doyumu verip veremeyece­ tatcm percipi posse cxperimur.
ğini öğrenmeye çalışabiliriz.

♦bu bütünüyle eksiksiz: Ek •to u t parfait: A jout


fharika: Ek tm erv e illeu x : A jout

168
Meditatio Quarta MEDİTASYON IV

De Vero & fatso Gerçek ve Yanlış Üzerine

1. La me his dicbus assuefcci in mcntc 1. Bu günlerde anlığımı duyularımdan uzaklaştırmam bir


a scnsibus abüuccndfl, tamquc accurate alışkanlık oldu; cisimsel şeyler | konusunda gerçekte1*
anim advcrti pcrpauca |e ssc quac de
çok az şey anladığımızı \percipio] ve insan anlığı konusun­
rebus corporeis rvcrc^* percipianiur,
multoque pluru de mente humanä. mul* da dalıa çoğunu ve Tanrı konusunda ise daha da çoğunu
io adliuc piura de Deo coguosci, ut jam bildiğimizi öylesine açıkça gördüm ki, şimdi düşüncele­
absque uliä difficultaic cogitationeni a rimi hiçbir güçlük olmaksızın imgelemin şeylerinden
rebus imaginabilibus ad intciligibilcs
tantüm, aique ab omni inaieriä secrctas. uzaklaştırarak özdekteıı bütünüyle ayrılmış salt anlaşılır
convertam. El sanc multö magis disiiuc- şeylere çevirebilirim. Gerçekte uzunluk, genişlik ve derin­
tam habeo ideam mentis humanac, qua* likte uzamlı olmayan veeism e özgü hiçbirşey taşımayan bir
tenus cst res cogitans, non extensa in
düşünen şey olarak insan anlığına ilişkin ideam herhangi
tongum, latum, & profundum, nec aliud
quid a corpore habens, quam ideam ul* bircisim sel şeye ilişkin ideamdan çok daha seçiktir. Şimdi
lius rei corporcae. Cüniquc auendo me kuşku duyduğumu ve dolayısıyla tam olmayan ve bağımlı
dubitarc, sive esse rem incompletam & bir şey olduğumu düşünürsem, anlığımda bütünüyle açık
dependentem , adco Clara & distincta
idea entis independents & completi,
ve seçik olarak bağımsız ve eksiksiz bir Varlık ideası, eş
hoc cSt Dei. mihi occurrit; & ex hoc uno deyişle Tanrı ideası oluşur; ve yalnızca bu ideanın bende
quöd talis idea in me sit, sive quod ego olması, ya da daha doğrusu o ideanm taşıyıcısı olarak be­
ideam illam habens existam. adeo mani­
nim varolmam olgusundan, bütünüyle belirgin olarak Tan­
feste concludo Deum ctiam existcre,
atque ab iilo singulis momentist totam rının varolduğunu ve bütün varoluşumun ^aşam ım d ak ijt
existentiam mcarn dependere. ut nihil her tekil kıpıda ona bağımlı olduğu vargısını çıkarırım ,
evidentius, nihil ccrtius ab humano öyle ki, insan anlığının başka hiçbirşeyi daha büyük bir
ingenio cognosci posse confidant.
açıklıkla ve daha büyük bir pekinlikle bilemeyeceğini gü­
Jamquc videre vidcor aliquam viam per
quam ab istä contcntplatione veri Dei, in venle kabul ederim . Ve bana öyle görünür ki daha şim di­
quo nempe sunt omnes thesauri scicnti- den bizi lüm bilim ve bilgelik hâzinelerini kapsayan gerçek
arum & sapientiae absconditi, ad caete- Tanrının bu irdelem esindenLevreninj+ tüm geri kalan şey­
rarum rcrum i cognitionem dcvcniaiur.
2. In prim is enim agnosco fieri non lerin. iıij bilgisine götürecek yolu bulmuşumdur.
possc ul ille me unquam fallat; in omni 2. İlk olarak Tanrının beni aldatmasının hiçbir zaman
enim fallaciä vei dcccptione aliquid olanaklı olm adığını bilirim ; çünkü tüm yalan dolan ve
im pcrfcctionis reperitur; & quamvis
aldatmada birtüreksiklik bulunur; ve aldatma yeteneği bir
possc fallcre, nonnullum esse videatur
acum inis aut potentiac argumentum, kurnazlık ya da güç belirtisi gibi görünse de, aldatma iste­
proculdubio veile fallcre, vel maliliam ği hiç kuşkusuz kötülük ya da zayıflığa tanıklık eder ve
vel imbeciliitatem testatur. nec proindc dolayısıyla Tanrıda bulunamaz.
in Dcum cadit.
3. Deindc experior quandam in me 3. Bundan başka, kendi deneyimimle bilirim ki bende

♦Lat: gerçekte :: Fr: pekinlikle


$ vcrc :: avec c e rtitu d e
1* d e m a v ie: A jout
tyaşamımdaki: Ek
• d e l'u n iv e rs: A jout gevrenin: Ek
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

154] bir yargı yetisi vardır ve bunu hiç kuşkusuz tıpkı bende | esse judicandi facuitatcm, quam certc,
ut & rcliqua omnia quac in mc | sunt,
olan başkaları gibi Tanrıdan almışımdır; ve dahası, Tanrı
a Deo accepi; cümquc ille nolit me fal-
beni aldatmayı isteyemeyeceği için, bana öyle bir yetenek Icre, talcm profectö non dedit, ut, dum
vermiştir ki doğru kullanıldığında beni hiçbir zaman yanıl­ eä rcctc uior. possim unquam crrarc.
gıya düşüremez. 4. Ncc ulium de hac rc dubium supe­
resset, nisi indc sequi videretur, me
4. Eğer bundan hiçbir zaman yanılgıya düşemeyeceğim igitur errare nunquam posse; nam si
gibi bir sonuç çıkıyor gibi görüıımeseydi, bu konuda hiç­ quodeunque in me cst, a Deo habeo,
bir kuşkuya yer kalmazdı; çünkü eğer bendeki herşeyi Tan­ ncc ultam ille mihi dederit errandi fa-
cultatcm , non videor possc unquam
rıdan almışsam, ve eğer bana herhangi bir yanılgı yetisi
errare. Atquc ita prorsus, quamdiu de
vermemişse, öyle görünür ki hiçbir zaman yanılgıya düşe- Deo tantüm cogito, riotusquc in cum
mem. Buna göre, eğer yalnızca Tanrıyı düşünürsem, ve mc converto,1* nullam erroris aut falsi-
kendimi bütünüyle ona yöneltirsem ,1* kendi içimde yanıl­ tatis causam deprehendo; sed, post-
modum ad me revursus. experior me
gı ya da yanlışlık için hiçbir neden bulamam; ama hemen
tarnen innumeris erroribus esse obnoxi-
sonra kendime geri dönersem, deneyim bana sonsuz bir um, quorum causam inquirens animad-
sayıda yanılgıya açık olduğumu gösterir, ve bunun nede­ verto non tantüm Dci, sive entis summe
nini araştırırsam , kendim de yalnızca Tanrının ya da en pcrfccti, realem & positivam, sed eti-
am, ut ita loquar, nihili, sive ejus quod
eksiksiz varlığın olgusal ve olumlu [realis &positivus] bir ab omni perfectione summe abest, ne-
ideasım değil, ama ayrıca olum suzbir ideasını, yokluğun, gativam quandam idcam mihi obversa-
deyim yerindeyse her tür eksiksizlikten sönsuz ölçüde uzak ri, & me tanqum medium quid inter
Dcum & nihil, sive inter summum cns
birşeyin ideasını da gözlerim; ve bir bakıma Tanrı ve hiçlik
& non ens ita esse constitutum, ut, qua-
arasında ya da en yüksek Varlık ve yokluk [sununum ens & fenus a summo ente sum creatus. nihil
noıı ens] arasında bir orta terim olduğumu, ve o en yüksek quidem in me sit, per quod fallar aut in
errorem inducar, sed quatenus ctiam
Varlığın yaratısı olduğum düzeye dek kendimde beni y an ıt
quodammodo de nihilo, sive de non
gıya düşürebilecek hiçbirşeyin olmadığını görürüm ; ama ente, participo, hoc est quatenus non
belli bir düzeyde hiçliğe ya da yokluğa da katıldığım ölçü­ sum ipse summum ens, desuntque mihi
de. e.d. kendim en eksiksiz varlık olmadığım ve birçok quam plurima, non adco mirum esse
quöd fallar. Atque ita certe intclligo
şeyden yoksunolduğum düzeye dek, eğer yanılgıya düşecek
errorem, quatenus error cst, non esse
olursam buna hayret etmemem gerekir. Böylece yanılgmın quid reale quod a Deo dcpcndcat, sed
genelde Tanrıya bağımlı olgusal birşey olmadığını, ama yal­ tantummodo esse defectum; nec proin-
nızca bir eksiklik olduğunu, dolayısıyla, yanılgıya düşmek dc ad errandum mihi opus cssc aliquä
faeuhate in hunc finem a Deo tributä,
içinTanrmın bana bu amaçla verdiği herhangi bir özel yeti­ sed coniingcrc ut errem , e x e o quod
ye gereksinmediğimi bulurum; tersine, benim payıma yanıl­ facultas rverum judicandiH . quam ab
gıların olmasının nedeni Tanrının bana gerçeği yanlıştan illo habeo, non sit in mc infinita.
5. Verumtamen hoc nondum omnino
ayırdeımek için1! verdiği yetinin sonsuz olmamasıdır.
satisfacit; non | enim error est pura ne­
5. Gene de bunlar bütünüyle doyurucu değildir; çünkü g a tio n sed privatio, sive carentia
[55] | yanılgı salt olumsuzluk, Le.d. üzerinde hiçbir hakkımın cujusdam cognitionis, quae in me quo-
olmadığı bir eksiksizliğiıı yalın bir yokluğu ya da eksik­ dammodocsse deberet; atque attenden-
li ad Dei naturam non videtur fieri
liğ i^ değil, ama herhangi bir yolda bende olması gerekli posse, ut ille aliquant in mc posucrit
görünen belli bir bilginin yoksunluğu ya da olmayışıdır; facultatem, quae non sit in suo genere
ve Tanrının doğasını irdelediğim zam an, bana kendi türün­ perfecta, sive quac aliquä sibi debitä
perfectione sit privata. Nam si, quo pc-
de eksiksiz olmayan, ya da onda olması gereken belli bir
ritior est artifex, eo pcrfcctiora opera
eksiksizlikten yoksun olan bir yeti vermiş olması olanak­ ab illo proftciscantur, quid potest a
sız görünür. Çünkü usta ne denli deneyimli ise ürettiği summo ilio rerum omnium conditore
yapıtın o denli eksiksiz olduğu doğruysa, bu her şeyin bu factum cssc, quod non sit omnibus nu-

en yüksek Yaratıcısı tüm parçalarında bütünüyle eksiksiz


“ toiusquc in cum m e co n v e rto ,: N on tra ­
duit
tv e ru m ju d ican d i :: p o u r d is c e rn e r le vrai
*vc kendimi bülünüylc ona yöneltirsem,: Eksik
d 'avec le faux
fFr: gerçeği yanlıştan aytrdetmek için :: Lal. gerçeği yargılamak için $c'c5t-à-dire, n 'e s t p as le sim p le délaut ou
t , c.d. üzerinde hiçbir hakkımın olmadığı bir eksiksizliğin yalın bir m an q u e m e n t d e q u e lq u e p e r fe c tio n q u i ne
/okluğu ya da eksikliği: Ek m 'e s t p oint d u e .: A jout

170
MEDITATIO QUARTA DÖRDÜNCÜ MEDİTASYON

meris absolutum? Ncc dubium est quin olmayan birşey üretmiş olabilir mi? Hiç kuşkusuz Tanrı
poıuerit Deus me lalem creare, ut
beni hiçbir zaman yanılgıya düşmeyeceğim bir yolda yara­
nunquam fallercr; ncc eıiam dubium est
quin vciıi semper id quod est optimum: tabilirdi; ve yine her zaman en iyisini istediğinden hiçbir
anne ergo melius est me faili quàm non kuşku olamaz; öyleyse yanılmam hiç yanılmamamdan daha
fitili? mı iyidir?
6. Dum hacc perpendo aueniiùs,
6 . Bunun üzerinde dikkatle düşününce, ilk olarak Tanrı
occurrit primô non mihi esse miran-
dum, si quaedam a Deo fiant quorum birşey yaptığında bunu niçin yaptığını anlayazsam buna
rationcs non intclligam; nee de ejus hayret etm emem gerektiğini bulurum ; ne de bu yüzden
existentiâ idco esse dubitandum, quöd onun varoluşundan kuşku duymam gerekir, çünkü bunun
forte quaedam alia esse experiar, quae
quarc vcl quomodo ab illo facta sint yanısıra öyle şeyler görgülerim ki, onları niçin ya da nasıl
non comprehend«. Cùm cnim jam sci- yapmış olduklarını kavrayamasam da vardırlar. Çünkü do­
am naturam mcam esse valde infirmam ğamın çok zayıf ve sınırlı olduğunu, ve Tanrınınkinin ise
& limitatam, Dei autem naturanı esse
ölçüsüz, kavranam az, sonsuz olduğunu bilm ekle, onun
immensam, incomprehcnsibilcm, infi-
nitam, ex hoc satis cliam scio1* innu- sonsuz say ıda şeye yetenekli olduğunu rda bilirim1* ki, bun­
mcrabilia ilium posse quorum causas ların bedenlerini bilmem1! : ve, salt bu uslamlamadan çıka­
ignorcmH; atque ob hane unicam rati- rak, sonsal demeye alıştığımız tüm neden türlerinin rFiziğin
onem totum illud causarum genus,
quod a fine peti solet, in rrebus Physi­ şeyleri1! için yararsız olduklarına inanırım; çünkü Tanrı­
c i s t nullum usum habere cxisiitno; nın |kavranamazj1 amaçlarını araştırabileceğimi sanmam
non enim absque tcmcritatc me puto ,ve ortaya sermeye kalkışmamj§ kendini bilmezlik olur.
posse investigarcl fines§ Dei.
7. Bundan başka. Tanrının işlerinin eksiksiz olup olm a­
7. Occurrii ctiam non unam aliquam
creaturam separatim , sed omncm dığını araştırırken, tek bir yaratığı ayrı olarak değil, ama
reruma universitatcmesse spcctandam, tüm rşeylerita bir evren olarak göz önüne almamız gerek­
quotics an opera Dei perfecta sint inqu* tiğini düşünüyorum; çünkü belki de dünyada yalnız başına
irimus; quod cnim forte non immeritô,
si solum esset, valde ] impcrfcctum
olmuş olsaydı | haklı olarak çok eksik görünebilecek olan [56]
vidcrecur, ut habeas in mundo rationem aynı şey, bu bütün evrenin bir parçası olarak alındığında en
partis est perfectissimum; Sc quamvis. yüksek düzeyde eksiksiz olarak görülecektir; ve gerçi her-
ex quo de omnibus volui dubitare. nihil
şeyden kuşku duymaya karar verdiğim için şimdiye dek
adhuc p raeter ine Sc Deum cxistere
certô cognovi, non possum tamcn, ex pekinlikle yalnızca kendi varoluşumun ve Tanrının varolu­
quo immensam Dei potcniiam animad­ şunun bilgisini edinm iş olsam da. Tanrının ölçüsüz gücü­
vert i , negarc quin multa alia ab illo fac­ nü anladığını için, başka birçok şeyi üretmiş olduğunu ya
ta sint, vc! saltern fieri possint, adco ut
ego rationem partis in rerum univcrsi-
da en azından onları üretme gücünü taşıdığını ve dolayısıy­
tatc obtineam. la şeylerin evrenselliğinde bir parça olmanın anlamına eri­
8. Deinde, ad me propius accedens, Sc şebildiğimi yadsıyamam.
qualcsnam sint errorcs mei (qui soli
8 . Buna göre, kendime daha yakından baktığım ve yanıl­
imperfcctionem aliquam in me arguunt)
investigaris, adverto illos a duabus cau- gılarımın neler olduğunu irdelediğimde (çünkü bendeki
sis simul concurreniibus dependerc, eksiklikleri yalnızca bunlar tanıtlar), görürüm ki bunlar iki
nempe a facuitate cognosccndi quae in nedenin aynı zamanda yer alan etkisine bağlıdır; bendeki
me est, Sc a facultatc cligcndi, sive ab
bilme yetisine, ve ayırdeıme ya da özgürce seçme yetisine
arbitrii libertäre, hoc est ab imcllectu &
simul a voluntalc. Nam per solum intel­ [arbitrii libertas] , başka bir dey işle, anlağa ve istence. Çün­
lectual* percipio tantum ideas de quibus kü yalnızca anlak yoluyla [herhangi birşey i ne doğrulayabi­
judicium ferrc possum, nec ullus error lir ne de yadsıyabilir, amaj* yalnızca üzerlerine bir yargıda
propric dictus in eo praecisc sic specta-
bulunabileceğim ideaları algılayabilirim; ne de onda söz-

•s a tis etiam scio :: je n ’ai plus de peine à


reconnaître
tc a u s a s ignorent :: les ca u ses su rpassent la »Laı: da bilirim :: Fr: kabul etmede bundan böyle hiçbir güçlük çek­
p o n d e de m on e sp rit mem
$re b u s P hysicis :: les choses physiques ou îL at: nedenlerini bilmem :: Fr: nedenleri anlığımın erimini asar
n atu re lle s |L a ı: Fiziğin şey le ri:: Fr: Fiziksel ya da doğal şeyler
1(2) e t en tre p re n d re d e déc o u v rir: A jout
1(1) kavranamaz: Ek
$(1 ) im pénétrables: A jout
B rerum :: créatu res
§(2) ve orıaya sermeye kalkışmam: Ek
• j e n 'a s s u re ni ne nie aucune chose, mais: oLat: şey le ri:: Fr: yaratıkları
A jout •herhangi birşeyi ne doğrulayabilir ne de yadsıyabilir, ama: Ek

171
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

cüğün asıl anlamında herhangi bir yanılgı bulunabilir: ve io reperitur; quamvis enim mnumcrac
fonasse res existam, quarum idcae
anlağım da1* hiçbir ideaları olmayan sayısız şey varolabilse
nullac in me1* sunt, non tainen prop-
de. bu yüzden gene de bu idealaı dan doğasından öıiirii üzer­ rie iliis privatus’f, scd negative^ tan-
lerinde bir hak taşıdığı şeyler olarak yoksun bırakıldığı’! turn dcstilutusM sum dicendus, quia
değil, a m a !olumsuz olaıak ’i yalnr/.ca anlağımın onlardan nempc rationeni nullam possum affcr-
rc, quri probcm Dcum mihi majorem
yoksun olduğu^ söylenebilir, çünkü gerçekte Tanrının bana quam dotlerii cognosccndi facuhaicm
verdiğinden daha büyük bir bilme yetisi vermiş olması ge­ dare debuissc; atquc quantumvis per i-
rektiğini tanıtlamak için hiçbirzem inyoktur; ve onu nedenli tum artificcm esse intclligam . non
[amen idco puto ilium in singulis ex
becerikli bir usta olarak görürsem göreyim , bu yüzden
suis operibus onuies perfecnones
yapıtlarından her birine kimilerine verebildiği tüm eksiksiz- poncrc debuisse. quas in aliquibus
likleri vermek zorunda olduğunu düşünmemeliyim. Böyle- poncre potest. Nec verb etiam queri
ce Tanrı bana yeterince geniş ve eksiksiz olan bir istenç, ya possum, qudd non satis amplam &
perfectam voluntatetn, sivc arbitrii
da bir özgürce seçme yetisi vermedi diye yakmamam, çün­ liberalem , a Deo acccperim, nam 'sa­
kü gerçekte bu istencin kendini sınırlar içersine kapama­ ne nullis illam limitibus circumscribi
yacak denli belirsiz ve yaygın olduğunu'§ deneyim yoluyla cxpcrior1!- Et quod valde notandum
mihi videtur. nulla | alia in me sum
[57| bilirim. Bana bu bakımdan oldukça dikkate değer | görü­
tarn pcrfceta aut tanta, quin intclligam
nen şey bende başka lıiçbirşey in değil ama yalnızca istencin pcrfectiora sivc majora adhuc cssc
daha da eksiksiz ve daha da büyük olarak düşünemeyeceğim posse. Nam si, exempli causa, lacui-
denli eksiksiz ve büyük olmasıdır. Böylece, örneğin anlama latcm intelligendi considcro, statim
agnosco percxiguam illam & valde
yetisini irdelersem, onun daha baştan çok zayıf ve aşırı ölçü­
finiiam in me cssc. simulque altcrius
de sınırlı olduğunu görürüm; ve aynı zamanda bir başka yeti­ cujusdam multo majoris, imö maxi-
nin ideasmı oluştururum ki çok daha büyük, aslında çok jo k mac atquc infiniiac, idcam formo.
büyük, giderek sonsuzdur, ve idcasını oluşturabilmem olgu­ illamque ex hoc ipso quöd ejus idcam
forniare possim. ad Dei naturam per-
sundan onun Tanrının doğasına ait olduğunu algılarını. Eğer, tincrc pcrcipio. Eadem rationc, st
benzer olarak, anımsamaya da imgeleme yetisini, ya da baş­ facultatem rccordandi vcl imaginandi,
ka bir yetiyi yoklarsam, açıktır ki benim kendimde küçük vcI quaslibct alias cxamincm, nullum
plane invcnio, quam non in me
ve sınırlı ama Tanrıda iseöiçüsüz olduğunu bilmediğim hiç-
tcnucm & circum scriptam . in Deo
birşey bulamam. Kendimde ondan daha büyük bir başkası­ immensanv esse intclligam. Sola est
nın ideasını ayrımsayamayacağımt gördüğüm şey yalnızca voluntas, sivc arbitrii libcrtas, quam
istenç ya da özgürce seçme yetisidir; öyle ki kendimde belli tantam in me expcrior, ui nullius
majoris idcam apprehendam; adeo ut
bir yolda Tanrının imgesini ve benzeri iğini taşıdığımı bilme­ ilia praecipuc sit, rationc cujus imagi­
mi sağlayan şey özellikle bu istençtir. Hiç kuşkusuz bu istenç ne in quandam & sim ilitudincm Dei
Tanrıda benimki ile karşılaştırılamayacak denli büyüktür, me rcfcrrc intclligo. Nam quamvis
major absque comparatione in Deo
hem onunla birleşerek Onu daha kararlı ve daha etker kılan
quäm in me sit. turn raiione cognilio-
bilgi ve güç nedeniyle, hem de Tanrıda çok daha geniş bir nis & potentiae quae illi adjunctae
uzama yayılan bir nesnesi olduğu için; ama buna karşın ken­ sunt, rcdduntquc ipsatn mag is firntam
dinde biçimsel olarak ve sağın olarak alındığı zaman bana & efficacem , turn ratione objecti,
quoniam ad plura se extendit, non
daha büyük görünmez; çünkü istenç yalnızca aynı şeyi yap­ tarnen, in sc form aliter & praccise
mayı ya da yapmamayı (eş deyişle, onu doğrulamayı ya da spcctata, major videtur; quia taniüm
yadsımayı, onu izlemeyi ya da ondan kaçınmayı) seçme in co consistit, quöd idem vcl facere
vel non faccrc (hoc esi affirmare vcl
gücünü taşımamızdan, ya da daha doğrusu yalnızca anlağın
ncgare, prosequi vel fugere) possi-

*Fr: anlağımda :: Lat: bende


*in m e en m on en te n d em en t
tF r: doğasından ötürü üzerlerinde bir hak taşıdığı şeyler olarak yoksun tp ro p rie illis priva tus :: privé de ces idées,
b ıra k ıld ığ ıL a t: sözcüğün asıl anlamında yoksun bırakıldığım com m e d e q u elq u e cliose qui soit due à sa
Jolumsuz olarak: Eksik nature
^Fr: anlağımın onlardan yoksun olduğu :: Lat: benim onlardan yoksun Jnegalivc :: N on traduit
Id c stitu tu s :: Jqu’ Jil (ne les a pas)
olduğum
Ssanc nullis illam lim iiib u s circ u m scrib i
§Fr: gerçekte bu istencin kendini sınırlar içersine kapamayacak denli
ex p e rio r :: e n e f f e r j e l'ex p é rim e n te (scil. la
belirsiz, vc yaygın olduğunu :: Lat: bu özgürlüğün hiçbir sınırla kuşatılı volonté) si vague e t si éte n d u e, q u 'e lle n ’est
olmadığını re nferm ée d ans au c u n es b ornes

172
MEDITATIO QUARTA DÖRDÜNCÜ MEDİTASYON

mus. vel polius in co tantiim. quöd ad önümüze koyduğu şeyleri doğrulama ya da yadsımada, iz­
id quod nobis ab inlcllectu proponitur
lemede ya da kaçınmada hiçbir dışsal kuvvet tarafından
affirmandum vel ncgandum, sive pro­
sequendum vcl fugiendum. ita feramur. belirlenmediğimizi duyumsamaktan oluşur. Çünkü özgür
ut a nulli vi extern;! nos ad id dclcriiii- olabilmem için hiçbir biçimde ’iki aykırıdan birinin ya da
nari scnliamus. Ncquc enim opus cst ötekinin seçimine ilgisiz olm am1* gerekmez; tersine, biri­
'm e in utramque panem ferri posse1,*
ul sim über, sed conirä, quo magis in
ne ne denli eğilim gösterirsem—bunun nedeni ister gerçe­
unam propendeo, sive quia rationem | ğin ve iyinin | nedenlerinin onda bulunduğunu açıkça |58]
veri & boni in cd evidenter intclligo, anlamam olsun, isterse Tanrının en iç düşüncemi öyle yön­
sive quia Deus intima cogiiationis meje lendirmesi—, onu o denli özgürce seçerim . ve benimse-
ita disponit. tanto iiberius iilam cligot;
nee sane divina gratia, nee naturalis rin ijt: ve hiç kuşkusuz hem tanrısal kayra hem de doğal
cognitio unquam imminuunt iiberta- bilgi, özgürlüğü azaltmak bir yana, tersine onu arttırır ve
icm, sed potius augent & corroborant. güçlendirir. Bu yüzden beni hiçbir nedenin bir yana öte­
Indifrcrentia autem illa, quam experior.
citni nulla me ratio in unam partem
kinden daha fazla itmediği zaman yaşadığım bu ilgisizlik
magis quäm in alteram im pcüit, est en düşük özgürlük düzeyidir, ve bir istenç eksiksizliğiııi
infimus gradus libertatis, & nullam in olmaktan çok bilgideki b ir eksikliği rya da onun olumsuz-
e i pcrrcctioncm . sed lantummodo in lanm asınPt gösterir; çünkü eğer her zaman neyin doğru
cognitione defectum, fsivc negationem
q u an d ain 't. testatur; narn si semper ve iyi olduğunu açıkça görseydim. hiçbir zaman hangi yar­
quid verum & bonum sil clare viderem. gıda ya da seçimde bulunacağımı düşünm ede güçlük
nunquani de eo quod esset judicandum çekmezdim; ve hiçbir zaman ilgisiz olmaksızın bütünüyle
vel eligendum dcliberarem; atque ita.
quamvis plane über, nunquam tarnen
özgür olurdum.
indifferens esse isscm. 9. Ama tüm bunlardan görürüm ki. Tanrıdan aldığım
9. Ex his autem pcrcipio nee vim isleme gücü kendinde düşünüldüğünde yanılgılarım ın
volcndi, quam a Deo habeo. per sc nedeni olamaz, çünkü engin ve kendi türünde eksiksizdir:
spcctatam, causam esse errorunr meo-
rum. est enim amptissima, atque in suo ne de anlama gücü olabilir, çünkü "Emrinin bana anlamak
genere perfecta; neque etiam vim intel* için verdiği güç yoluyla olmaksızın hiçbirşeyi anlamadı­
ligendi, nam quidquid intclligo, ciim a ğım için, anladığım herşeyi hiç kuşkusuz doğru olarak
Deo Itabcam ut intelligam . procul
anlarım , ve bu bakımdan herhangi bir aldanma olanağı söz
dubio recte inteliigo, nee in eo fieri
polest ut fallar. Unde ergo nascuntur konusu olamaz. Öyleyse yanılgılarım nereden doğar? Yal­
mei errorcs? Nempe ex hoc uno quöd. nızca istenç anlaktan çok daha geniş bir alana yayıldığı ve
cüm latius patcat voluntas qudm intcl- onu aynı sınırlar içersinde kısıtlamayıp anlam adığım şey­
Icctus. illam non inlra eosdeni limites
contineo. sed ctiain ad ilia quae non
lere de genişlettiğim için; öyleki, istencin kendisi bunlara
intclligo extendo: ad quae cüm sit indif­ ilgisiz olduğu için 'çok kolayca yoldan çıkar ve iyi yerine
ferens. rfacile a vero & bono deflcctit'l, kötüyü, ya da doğru yerine yanlışı seçer '1 ve böylece yanıl­
atque ita & fallor & pecco.
gıya ve günaha düşerim .
10. Exempli causa, cüm examinarein
hiscc diebus an aliquid in mundo exis- 1 0 . Örneğin son günlerde dünyada herhangi birşeyin
terct. atque adverterem . ex hoc ipso varolup olm adığını yokladığım ve bu soruyu irdelemem
quöd illud examinarem, evidenter sequi olgusunun kendisinden açıkça benim kendimin varolduğu
me cxistcrc. non potui quidem non
judicarc illud quod tarn clare intcllige-
sonucunun çıktığım gördüğüm zaman, öylesine duru ola­
bam verum esse; non quöd ab ali|quä rak anladığım bir şeyin doğru olduğu yargısında bulunm a­
vi externa fucrim ad id coactus, sed nın önüne geçemedim: buna | dışsal bir neden tarafından 1591
quia ex m agnj luce in intcllcctu magna
zorlanmış olmak b ir yana, tersine istencimin büyük eğili­
conscquuta cst propensio in voluntatc,
atque ita tanto magis sporne & übe re mi yalnızca anlağımdaki büyük duruluğun bir sonucuydu,
illud crcdidi. quanto minus fui ad istud ve ona karşı ilgisizliğim ne denli azsa buna öylesine yük-

*m c in u in im q u c p artem fe rri posse :: que


je so is in d iffé ren t & ch o isir l'u n ou l'a u tre des *Fr: iki aykırıdan birinin yada ötekinin seçimine ilgisiz olmam :: La t.
deux co n tra ires her iki yana da eğilim göstermem
f e t j e l'e m b ra s s e : A jout
fvc benimserim: Ek
$$ive negationem quandam : N on tradu it
fya da onun oluınsuzlanmastnı: Eksik
If a c ile a v e ro & b o n o d c flc c m :: s’égare
fort ais é m e n t, et ch o isit le m al p our te bien, İF r: çok kolayca yoldun çıkar vc iyi yerine kötüyü, ya da doğru yerine
ou le faux p o u r ie vrai ynnlifi seçer :: Lut; kolayca gerçek vc iyi olandan sapar

173
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

sek bir özgürlük yadakendiiiğindenlik ile inandım. Şimdi ipsum indifferens. Nunc aulcm. non
lanlüm scio me. quatcnus sum res qua-
ise yalnızca düşünen bir şey olduğum sürece varolduğumu
cdam cogilaas, exislcrc, scd praelerca
bilmekle kalmam, ama cisimsel doğanın belli bir idcası da ctiam idea quacdam naturae corporeac
kendini gösterir; ve böylece bende olan ya da daha doğru­ mihi obvcrsaiur. contingitque ut duhi-
su rbeııi ben yapan'* bu düşünen doğanın bu cisimsel doğa­ lem an natura cogiians quae in me est,
vel potius quae ego ipse1* sum, alia sit
dan ay rı mı yoksa ikisinin de b ir ve aynı şey mi olduğundan ab ist! naiurä corporeä, vel an ambac
kuşku duyarım; ve burada anlağımın henüz ona bunlardan idem sim; & suppono nullam adhuc in-
birinin değil de ötekinin doğru olarak görünmesini sağla­ tellectui meo rationem occurrerc, quae
mihi unum magis quam aliud persuade-
yacak hiçbir neden bulamadığını varsayıyorum. Hiç kuş­
al. Ccrte ex hoc ipso sum indifferens ad
kusuz burada ikisinden hangisinin doğrulanacağı ya da ulrumlibel affirmandum vcl negandum.
yadsınacağı konusunda ya da giderek soruna ilişkin herhan­ vel etiam ad nihil de eä re judicandum.
gi bir yargıda bulunup bulunmama konusunda bile bütü­ 11. Quinimo etiam haec indifferemia
non ad ea lanlüm se cxlendit de quibus
nüyle ilgisizim. inicllccius nihil plane cognoscil, sed
11. Bu ilgisizlik yalnızca anlağın üzerlerinde kesinlikle generaliter ad omnia quae ab illo non
hiçbirşey bilmediği sorunlara değil, ama genel olarak is­ salis perspicue cognoseunlur eo ipso
tencin onlar üzerine karar verdiği zaman kıpısında eksiksiz tempore, quo de iis a voluntatc dclibera-
tur: quanlumvis enim probabilcs con-
durulukla ayrımsanmayan tüm o sorunlara da genişler; çün­ jeeturae me trahant in unam partem,
kü olası tahminler beni ne denl i bir yana çekerlerse çeksin­ sola cognilio quöd sint tantüm conjectu-
ler, onların pekin ve kuşku duyulanıaz'nedenler değil ama rae, non autem ccrtae atque indubitabi-
les rationes, sufficil ad assensionem
ancak tahminler olduklarını bilmem olgusu bile kendi başı­
meam in contrarium impellcndam. Qu­
na beni karşıtyargıyı onaylamaya götürmek için yeterlidir. od satis his diebus suin expertus, cüin
Son günlerde daha önceleri doğruluklarına çok büyük tjir illa omnia quae priüs ut vera quammaxi-
inançla sarıldığım herşeyi yalnızca herhangi bir yolda kuş­ mc credidcram. propter hoe unum quöd
de iis aliquo modo posse dubitari depre-
ku duyulabiliroldukları için bütünüyle yanlışdiye bir yana hendissem, plane falsa esse supposui.
attığım zaman, bunun deneyimini kendim yeterince edin­ 12. Cüm autem quid verum sit non
dim. salis clarc & disiinctc pcrcipio, si qui-
dem a judicio ferendo abstincam. d a ­
12. Şimdi eğer yeterince açık ve seçik algılamadığım
rum est me recte agerc, & non falli. Sed
herhangi birşey üzerine yargıda bulunmaktan kaçınırsam, si vcl affirmem vcl negetn, tune libcr-
açıktır ki doğru davranmış ve yanılgıdan kaçınmış olurum. tate arbitrii non recte utor; atque | si in
E ğer yadsımaya ya da doğrulamaya yönelirsem, o zaman earn partem quae falsa est me con-
verlam, plane fallar; si verb alteram
özgürce karar verme yetisini doğru olarak kullanmış ol- amplectar, casu quidem incidam in ve-
[60] mam; ve | eğeryanlışolandanyanadönersemaçıktırkiyanıl- ritatem , scd non idco culpä carefio.
gıya düşm üş olurum ; giderek gerçeklikten yana karar quia luminc naturali m anifestum est
perccpiioncm intellcctüs praeeedere
versem bile bu raslantıSaldır ve kararımı aklayamamam,
semper debere voluntatis determinatio-
çünkü doğanın ışığı bize anlağın bilgisinin her zaman is­ ncm. Atque in hoc liberi arbitrii non
tencin kararını öııcelemesi gerektiğini gösterir. Özgürce recto usu privatio illa inest quae l'or-
karar verme yetisinin bu doğru olmayan kullanımı yanıl­ mam erroris constituit: privatio, inqu-
arn, inest in ipsä opcrationc, quatcnus
gının özünü oluşturan yoksunluğu kendi içinde taşır; a me procedit, sed non in facultatc
yoksunluk hiç kuşkusuz benden doğduğu ölçüde edimin quam a Deo acccpi, nee etiam in opr-
kendisinde bulunur. Tanrıdan aldığım yetide değil, ne de ratione quatcnus ab illo dependet.
13. Neque enim habeo causam ullam
Tanrıya bağımlı olduğu ölçüde edimde.
conquerendi. quöd D eus mihi non
13. Böylece, Tanrı bana verilenden daha büyük bir anla­ majorem vim inte]ligendi, sive non
ma gücü ya da daha büyük bir doğal ışık vermedi diye majus lumen naturale dederit quürn
yakınmak için hiçbir nedenim yoktur, çünkü pekçok şeyi dedit, quia est de rationc intellcctüs fi-
niti ut multa non intelligat, & de ratio-
anlamamak sonlu anlağın özünde yatar, ve sonlu olmak ya­ ne intellcctüs creati ut sit finitus; estque
ratılmış anlağın doğasına özgüdür; tersine, bana hiçbirşey qu id again gratias illi. qui mihi nunqu-
borçlu değilken bana bağışladıkları için Tanrıya minnettar ant quiequatn debuit, pro co quod lar-
gilus est, non autem quöd putem me ab
olmam, ve onu beni bana bağışlamadığı başka şeylerden
•p o tiu s quae ego i p s e : : p a r laqucltc j e suis
•Fr: beni ben yapan :: Lal: benim kendim olan cc que

174
MEDITÄHO QUARTA DÖRDÜNCÜ MEDİTASYON

ilio iis esse privatum, sive ilium mihi yoksun bırakmakla ya da onları benden haksız olarak al­
ca absiulisse, quae non dcdii.
makla suçlamamam gerekir.
14. Non habco ctiam causam conqu-
crendi. qu6d voluntatem dederit latius 14. Dahası, bana anlağımdan daha geniş bir istenç verdi
patentem quàin intcllcctum; cùm enim diye yakınmak için de hiçbir nedenim yoktur; çünkü istenç
voluntas in unà tantum re, & tanquam tek bir şeyden oluştuğu ve deyim yerindeyse bölünem ez
in indivisibili consistât, 'non videtur
ferre ejus natura ut quiequam ab illä
olduğu için, öyle görünür ki ondan onu yoketmeksizin hiç-
demi possit1*; & sane quo amplior est, birşeyin soyutlanamayacağı bir doğadadır1;* ve hiç kuşku­
tanto majores debeo gratias ejus datori. suz ne denli genişse, onu bana bağışlayana minnettarlığım
15. Nee denique ctiam queri debeo,
o denli büyük olacaktır.
quöd Deus mccum concurrat ad ciici-
endos Ülos actus voluntatis, sive ilia 15. Ve son olarak, Tanrı o istenç edim lerinde bulunm a­
judici3, in quibus failor: illi enim actus da, içinde yanılgıya düştüğüm yargıları üretmede benimle
sunt omnino veri & boni, quatenus a birleştiği [concurrat] için de yakınmanıalıyım; çünkü bu
Deo dependent, & major in me quo-
yargılar Tanrıya bağımlı oldukları ölçüde bütünüyle doğru
dammodo perfectio est, quöd itlos
possim ciicerc. quam si non possem. ve iyidirler; ve belli b ir anlamda onları oluşturabilm em
Privatio autem, in quä soiä ratio | for­ doğama onları oluşturamayışıma göre daha büyük bir ek­
ma lis falsitatis & culpae consistit, nul-
siksizlik kazandırır. Yoksunluğa gelince, ki yanılgı ya da
lo Dei concursu indiget. quia non est
re s t, neque ad iilum reiata ut causam | günahın biçimsel nedenini yalnızca o oluşturur, Tanrının [61]
privatio, sed tantummodo negatio dici herhangi bir işbirliğine gereksinmez, çünkü bir şey , ya da
dcbeit. Nam sane nulla impcrfectio in bir varlıkjt değildir ve nedeni olarak Tanrıya bağlanırsa L,
Deo est, qudd mihi libertatem dederit
bu sözcüklere Okullarda verilen anlama gö reji yoksunluk
assentiendi vel non assentiendi quibus-
dam. quorum claram & distinctam per* değil ama olum suzluk olarak adlandırılmalıdır. Gerçekte
ccptionem in inteilectu mco non Tanrının bana açık ve duru algılarını anlağıma yerleştirm e­
posuit; sed proculdubio in me impcr­ diği belli şeyleri onaylama ya da onaylamama özgürlüğünü
fectio est, quöd istS libertate non bene
utar, de iis, quae non recte intelli- vermiş olması ne olursa olsun ondaki bir eksiklik değildir;
go1! , judicium feram. Video tarnen fie­ ama özgürlüğümü iyi kullanmamam ve ‘ancak bulantk ve
ri a Deo facile potuisse. ut, etiamsi karışık olarak anladığım1^ konularda Liveğcnliklej§ yargı­
manerem liber, <& cognitionis finilac.
da bulunmam hiç kuşkusuz bendeki bir eksikliktir. Gene de
nunquam tarnen errarem: nempe si vel
intcllcctui mco claram & distinctatn Tanrının beni kolayca özgür kalabileceğim ve sınırlı b ir bil­
perccpiionem omnium de quibus unqu- gi ile donatılabileceğini ama hiçbir yanılgıya düşmeyeceğim
am essem dcliberaturus indidisset; vel bir yolda yaratabilecek olduğunu görürüm ; ve bunu anla­
tantùm si adco firmitcr memoriae imp-
ressisset, de nullâ unquam re esse judi-
ğıma tüm şeylerin üzerlerine hiç düşünmemin gerekmeye­
candum quam ciare & distincte non ceği denli açık ve seçik algılarını vererek, ya da belleğime
imclligerem, ut nunquam cjus possem hiçbir şey üzerine onu açık ve seçik olarak anlam adıkça bir
oblivisci. Et facile intclligo me, 'quate­
yargıda bulunmama kararını hiçbir zaman unutmayacağım
nus rationcm habco totius cujusdam ^,
pcrfcciiorem futurum fuisse quàm denli derin bir biçimde işleyerek yapabilirdi. E ğer Tanrı
nunc sum, si talisa Dcofacrus essem*. beni b ö y le,hiçbir zaman yanılgıya düşmeyeceğim b ir yol-
Sed non ideo possum ncgarc quin da /3 yaratmış olsaydı, o zaman rdünyada yalnızca ben var­
m ajor quodam m odo perfectio sit in
lotâ rcrum universitate, quöd quaedam
mışım gibi bütünüyle yalnız başıma görüldüğüm 1* sürece,
ejus panes ab erroribus immunes non şimdi olduğum dan çok daha eksiksiz olacağım ı kolayca
anlarım. Gene de belli bir anlamda bütün evrende belli par-
* non v id elu r fe rre eju s natu ra ut quicquam
ab illâ dem i possit :: il sem ble que sa n ature
e s t telle q u 'o n ne lui sau rait rien ô te r sans la *Fr: öyle görünür ki ondan onu yoketmeksizin hiçbirşeyin soyullana-
détruire mayacağı bir doğadadır :: Lal: öyle görünür ki doğası ondan herhangi
to u un être : A jout
birşeyin uzaklaştırılmasına izin vermeyecek bir türdedir
t s c lo n la s ig n ificatio n q u ’on donne à ces
m ots d ans l'É c o le : A jout
tya da bir varlık: Ek
1 f2 ) tém érairem e n t: A jout t , bu sözcüklere Okullarda verilen anlama göre: Ek
§ (1 ) n o n re c tc in tc llig o :: j e n e c o n ç o is 1(1) Fr: ancak bulanık vc karışık olarak anladığım :: Lal: doğru anla­
q u ’avec o b s c u rité et co nfusion madığım
d( 2 ) q u ate n u s rationcm habeo totius cujus-
§(2) iveğcnliklc: Ek
d am :: q u 'e n tan t q u e j e m e c o n sid ère tout
o (l) hiçbir zaman yanılgıya düşmeyeceğim bir yolda: Ek
s eul, co m m e s ’il n ’y avait q u e m oi au m onde,
fi 'a u ra is été) beaucoup *(2) Fr: dünyada yalnızca ben varmışım gibi bülünüyle yalnız başıma
*(1) que j e ne fa illisse jam ais: A jout görüldüğüm :: Lal: büıün olarak alındığım

175
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

çaların yanılgıdan bağışık değilken başkalarının ondan bağı­ sint, aliae verö sint, quam si omnes
plane sim iles essent. Et nullum
şık tutulmasının tüm parçaların tam olarak aynı olmasından
habco jus conqucrcndi quöd cam mc
daha büyük bir eksiksizlik olduğunu yadsıyanıam. Ve Tanrı Deus in mundo 'personam1sustincrc
beni dünyaya getirdikten sonra, beni en soylu ve en eksiksiz volucrit, quae non est omnium prae-
şeylerin düzeyine koym ayı1* istemedi diye yakınmak için cipua & maxime perfecta1*.
16. Ac practerca, ctiam ut non pos-
hiçbir nedenim yoktur. sim aberroribus abstinerc priori illo
16. Ve dahası, yukarıda belirtildiği gibi, eğer haklarında modo qui pendet ab evidenti corum
karar vermem gereken tüm şeylerin açık bir algısına daya­ omnium pcrccptionc de quibus cst
deliberandum , possum tarnen illo
nan o ilk yolu izleyerek yanılgıdan kaçınma gücüm olmasa
altcro qui pendet ab eo tantüm , |
[62| bile, gene de en azından öteki yolu izleyebilir, | şeylerin ger­ quöd recorder, quotics de rci vcriiatc
çekliğini açıkça bilmediğim zaman üzerlerinde yargıda non liquet, a judicio ferendo cssc
bulunmaktan her zaman kaçınmam gerektiğini anımsayabi­ absiincndum; nam, quamvis earn in
mc infirmitatem cssc experiar, ut non
lirim; çünkü gerçi doğamda kafamı sürekli olarak bir veayııı possim semper uni & cidcm cognili*
bilgi üzerinde yoğuıılaştıramama gibi belli bir zayıflığı yaşa­ oni defixus inhacrerc. possum tarnen
sam da, gene de dikkatli ve sık yinelenen meditasyonlar aitcmä & saepius itenttü meditatione
yoluyla onu belleğime öylesine güçlü olarak işleyebilirim ki. clTiccre, ut ejusdem , quoties usus
exiget, recorder, atque ita habitum
ne zaman ona gereksinecek olsam onu anımsayabilir ve böy- quemdam non errandi acquiratn.
lece yanılgıya düşmeme alışkanlığını kazanabilirim. 17. Quä in re cum maxima &. pra-
17. Ve insanın en büyük ve başlıca*eksiksizliği bundan ecipua hominis pcrfcctio consistat,
non parum mc hodierna meditatione
oluştuğu için, inanıyorum ki yanılgı ve yanlışlığın nedenini
lucratum esse existimo, quöd erroris
araştırarak bugünün Meditasyoııu yoluyla kazandığım şey & fulsitatis causam investigarim. Et
hiç de önemsiz değildir. Bu neden hiç kuşkusuz yukarıda sane nulta alia cssc potest ab cä quam
açıkladığımdan başkası olamaz; çünkü ne zaman istencimi explicut; nam quotics voluntatcm in
judiciis ferendis ita comineo, ut ad ca
bilgimin sınırları içinde tutacak olsam ve böylece ona anlak tantüm sc extendat quac ilti clarc &
tarafından açık ve seçik olarak gösterilen sorunlar dışında distinctc ab intcllectu exhibentur. fie­
hiçbir yargıda bulunm asa, yanılgıya düşm esi bütünüyle ri plane non potest ut errem , quia
omnis clara & distincta pcrccptio
olanaksızlaşır; çünkü tüm açık ve seçik algı hiç kuşkusuz
proculdubiocst aliquidH, ac proindc
[olgusal ve olumlu birşeydir1! ki, bu yüzden kökenini bir a nihilo cssc non potest, sed ncecssa-
hiçlikten türetmiş olamaz, tersine yaratıcısı zorunlu olarak riö Dcum authorem habet, Dcum,
Tanrı olmuş olm alıdır—Tanrı ki.SeTı eksiksiz varlık olarak, inquam, illum sum m e pcrfcctum ,
quem fallaccm esse repugnat; idc-
çelişki olmaksızın herhangi bir yanılgının kaynağı olamaz; oque proculdubio*$ cst vera. Ncc
ve böyle bir algı ya da böyle bir yargı1! doğrudur. Geri hodic tantüm didici quid m ihrsi.t
kalanına gelince, bugün yalnızca yanılgıya düşmemek için cavcndum ut nunquam fallar, sed
siniul ctiam quid agendum ut assequ-
neden kaçınmam gerektiğini öğrenm ekle kalmadım, ama
ar veritatem; assequar enim illam
ayrıca gerçekliğin bir bilgisine varabilmek için nasıl davran­ profccto. si tantüm ad omnia quac
mam gerektiğini de öğrendim; çünkü eğer dikkatimi eksik­ pcrfcctc intclligo satis attendant,
siz olarak anladığım şeylere yöneltecek olursam, ve eğer atque ilia a rcliquis, quac confusius
& obscurius apprehendo, sccemam.
ancak karışık ve bulanık olarak ayrımsayabildiklerimi bun­ Cui rci diligcntcr impostcrum ope-
lardan ayırırsam, hiç kuşkusuz bu ereğe ulaşacağım. Bunun ram dabo.l
[631 için bundan böyle özenle çaba göstereceğim. |

•p e rs o n a m . . . q u a c n o n e s t o m n iu m
p ra ecip u a & m axim e p crfe c ta :: | m eu re
au r a n g d c s | ch o se s (Tes p lus nobles ci les
p lus parfaites
*Fr: beni cn soylu vc e» eksiksiz şeylerin düzeyine koymayı:: Lat: ben­
ta liq u id :: q u elq u e chose d e réel cl de
den önemlilik vc cksiksi/.liktc herşeyi 3$an bir kişilik üstlenmemi positif
tF r: olgusal vc olumlu birşeydir:: Lat: birşeydir lid e o q u e p ro c u ld u b io :: u n e telle cop-
$Fr: böyle bir algı ya da böyle bir yargı :: Lat: o algı hiç kuşkusuz ception ou un ici ju g em en t

176
Meditatio Quinta MEDİTASYON V

De essemiâ rerum materialimn: & Özdeksel şeylerin özii üzerine, ve yine,


ilerum de Deo, qudd existai Tanrının varolması üzerine

1. Mulla mihi supcrsunt dc Dei aitribu- 1. Geriye Tanrının yüklemlerini ve benim kendi doğamı ya
lis, mulia de me! ipsius sivc memis meac da anlığım ın doğasını ilgilendiren başka birçok sorunu
naturâ investiganda; sed ilia forte aliàs
resumam , jam que nihil magis urgere
araştırmak kaldı. Ama bu araştırmayı başka birzam an sür­
videtur (postquam animadvcrli quid dürebilirim ve şimdi (gerçekliğe ulaşmak için neyin yapıl­
cavendum atque agendum sit ad assequ- ması ya da neden kaçınılması gerektiğini gördükten sonra)
endam veritatem), quùm ut ex dubiis, in
birincil görevim bu son birkaç günde içine düştüğüm kuş­
quae supcrioribus diebus incidi, concr
cmergcre, vidcamque an aliquid ccrti dc kulardan kurtulmaya çalışmak ve özdeksel şeyler Üzerine
rebus matcrialibus liaberi possii. pekin birşeylerin bilinip bilinemeyeceğini görmektir.
2. El quidem, priusquam inquintm an 2 . Ama dışım da böyle şeylerin varolup olm adıklarını
aliquae talcs res extra me existant, con-
sidcrare dcbco illarum ideas, quatcnus araştırm adan önce, idealarını düşüncem de bulundukları
sunt in med cogitationc. & vidcrc quaenam düzeye dek irdclemeli ve hangilerinin seçik ve hangileri­
ex iis sint distinclae, quaenam confusae. nin karışık olduğunu görmeliyim.
3. Ncmpc distincte imaginor quanti-
tatcm, quamvulgo Philosophi appellant
3 . İlkin, Felsefecilerin genel olarak sürekli dedikleri
continuant, sivc cjus quantitatis aul niceliği, ya da bu nicelikte varolan, ya da daha doğrusu
potius rci quantac cxlensionem in lon- onun yüklemlendiği şeyde varolan uzunluk, gen işlikved e­
gum. lalunt & profundum; numéro in e l
rinlikte uzamı seçik olarak imgeliyorum; dahası, onda bir­
varias partes; quaslibet istis partibus
ntagnitudines, figuras, situs, & motus çok değişik parça sayabilir, bu parçalardan her birine her
locales, m otibusquc istis quaslibet tür büyüklük, beti, konum ve yerel devim yükleyebilir, ve
dunttioncs assigno. bu devimlerden her birine belli bir süre verebilirim.
4. Ncc tantùm ilia, sic in gcncre spec-
tata, mihi plane nota & pcrspecta sunt, 4. Ve yalnızca böyle genel olarak irdelediğim şeyler be­
sed practerca ctiam particularia innu- nim için bütünüyle açık ve tanıdık olmakla kalmaz, ama
mera de figuris, de numéro, de motu. & biraz dikkat eder etmez sayılar, beliler, devimler ve böyle
similibus, attendendo pcrcipio, quorum
başka şeyler açısından gerçeklikleri ( açık ve doğama uy- [64]
veritas adeo aperta | est & naturae mcae
conscnianca, ut, dum ilia primùnt dctc- gun sayısız bir tikeller çokluğu görürüm ki, onları ilk kez
go, non tarn vidcar aliquid novi addis- keşfetmeye başladığımda bana sanki yeni hiçbirşey öğren­
cere, quànt eorum quae jam ante
miyor, ya da önceden bildiklerimi anımsıyormuşum gibi
scicbam reminisci, sive ad ea primiim
adverterc, quac dudum quidem in me gelir; başka bir deyişle, bende çoktandır bulunan ama he­
erant, licct non prius in illa obtulum nüz kendilerine anlığım ın bakışını hiç yöneltmediğim şey­
mentis convertissent. lere ilk kez dikkat ediyormuşum gibi gelir.
5. Quodquc hic maxime considcran-
dunt pulo, invenio apud me innumeras
5. Ve burada özellikle dikkate değer görünen şey kendim­
ideas quarumdam rcrum, quac, ctiam si de belli şeylerin sayısız ideasım keştetmemdir ki, bunlar bel­
extra ‘’me’* fortasse nullibi existant, non ki de'benim 1* dışımda hiçbir yerde varolmamalarına karşın,
tarnen dici possunt nihil esse; & quam-
gene de bir hiç olarak görülemezler; ve onları rbelli bir yolda
vis ra mc quodammodo ad arbitrium

*m e :: m a pettseé *Laı: benim :: Fr: düşüncemin

177
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPH1A

keyfi olarak düşünebilmeme1* karşın, gene de benim cogiicniur1*, non tarnen a me finguntur,
sed suas habent veras & immutabiles naïu-
uydurmalarım değildirler: tersine, kendi gerçek ve değiş­
ras. Ut cùm, exempli causà, triangulum
mez doğaları vardır. Örneğin bir üçgen imgelediğim imaginor. ctsi forçasse talis figura nullibi
zaman, belki de dünyada hiçbir yerde düşüncemden ayrı gentium extra cogitationem mcam existât,
olarak böyle bir beti olmasa ve hiçbir zaman olmamış olsa nec unquam extiterit, est tamen profccto
determ inata quaedam ejus natura, sivc
bile, gene de bu betinin belirli bir doğası, öz ya da biçimi
essentia, sive forma, immutabilis & actcr-
vardır ki değişmez ve bengidir, benim tarafımdan ortaya na, quae a me non efficta est, nec a mente
çıkarılmamıştır, ne de herhangi bir yolda benim anlığıma meâ dependet; ut patet ex co quôd
bağımlıdır; ki bu üçgenin çeşitli özelliklerinin tanıtlana­ demonstrari possint variae proprietates de
isto iriangulo, nempe quàd cjus ires anguli
bilmesi, e.d. üç açısının iki dik açıya eşit olması, en büyük sint aequalcs duobus rectis, quôd maximo
kenarın en büyük açının karşısına düşmesi olgusundan ve cjus angulo maximum laïus subtendatur, &
benzerlerinden açıktır, öyle ki bunları şimdi ;açıkça bili­ similes, quas velim nolim rclare nunc agn-
o s c o \t ctiamsi de iis nullo modo amea
rim 't, üstelik bir üçgeniLilk kezjt imgelediğim zaman bun­
cogitaverim, cùm$ triangulum imaginatus
ları hiç düşünmemiş olmama ve benim tarafımdan ortaya sum, nec proinde a me fuerint effictae.
çıkarılmamış olmamalarına karşın. 6. Ncque ad rem attinct, si dicam mihi
6 . Ne de bu üçgen ideasının belki de zaman zaman forte a rebus extemis per organa seasuum
istarn trianguli ideam advenisse, quia nom*
üçgen betisini taşıyan cisim ler gördüğüm için anlığıma
pc corpora triangulärem figurant habentia
duyu örgenleri yoluyla dışsal şey lerdenulaşıığı söyleme­ interdum vidi; possum enim alias innume-
nin sorunla bir ilgisi vardır; çünkü anlığımda duyularıma ras figuras cxcogitarc, de quibus nulla sus*
sunulmuş olmaları hiçbir biçimde kabul edilemeyecek picio esse potest quôd mihi unquam per
sensus iliapsac sint, & (amen | varias de iis,
[65] sayısız başka beti düşünebilirim , | ve gene de üçgen non minus quàm de triangulo, proprietates
durumunda olduğundan daha az olmamak üzere doğa­ demonstrare. Quae sane omnes sunt verae,
ları ile ilgilibirçok özelliği tanıtlayabilirim. Onları açık-» quandoquidem a me clare cognoscuntur,
ideoque aiiquid sum, non merum nihii:
ça anladığıma göre hiç kuşkusuz tümü de gerçek olmalı,
patet enim illud omne quod verum est esse
ve dolayısıyla yalnızca hiçbirşey [nihil] değil ama birşey aliquid; & jam fuse demonsiravi ilia omnia
[aliquid) olmalıdırlar; çünkü bütünüyle açıktır ki gerçek quae clare cognosco esse vera. Atque
olan herşey birşeydir, ve açıkça bildiğim herşeyin gerçek quamvis id non demonstrassem. ea ccrtc est
natura mentis meac ut nihilominus non pos-
olduğunu daha önce tam olarak tanıtlamıştım. Ve üstelik sem iis non assentiri, saltcm quamdiu ca
bunu tanıtlamış olmasaydım bile, anlığımın öyle bir doğa­ clarc^ percipio; meminique me semper, cù-
sı vardır ki onları açık olarak ve seçik olarakjl algıladı­ am ante hoc tempus. cùm scnsuum objcctis
ğım sürece gerçek olarak görmenin önüne geçemezdim; quammaxime inhaercrem, ejusmodi vcriia-
tes. quae nempe de figuris, aut numeris, ali-
ve anımsıyorum ki, henüz duyu nesnelerine sıkı sıkıya isve ad Arithmcticam vel Geometriam rvcl
sarılmışken bile, betiler, sayılar ve Aritmetik ve Geometri in genere ad puram aiquc abstractam Mat-
ilerya da genel olarak arı, soyut M atematik^ ile ilgili baş­ hcsim ^pcrtincm ibus, evidenter agnosce-
bam, pro omnium ccrtissimis habuissc.
ka sorunlar açısından açık olarak kavradığım gerçeklik­
7. Jam verô si ex eo solo, quôd alicujus
leri en pekin olanlar sayıyordum. rei idcam possim ex cogitatione meâ dep-
7 . Ama şimdi, eğer yalnızca birşeyiıı ideasını düşüne­ rorrwrc, sequitur ea omnia, quae ad illam
rek [ex cogitatione] türetebildiğim için bundan açık ve rem pertinerc clarc & distincte percipio,
rêvera ad illam pertinere, nunquid inde
seçik olarak o şeye ait olduğunu algıladığım herşeyin haberi etiam potest argumentum, quo Det
gerçekten ona ait olduğu sonucu çıkarsa, bundan Tan­ existentia probetur? C crtc cjus idcam,
rının varoluşunu tanıtlayan bir uslamlama elde edemez nempe entis summe perfecti, non minus
miyim? Açıktır ki en eksiksiz Varlığın ideası olarak Tan­ apud me invenio, quàm ideam cujusvis
figurac aut numeri; nec minus clare & dis­
rı ideasını da tıpkı herhangi bir betinin ya da sayının ide- tincte intelligo ad cjus naluram pertinerc
ası gibi kendim de bulurum ; ve :edimsel ve bengi bir fut sem per e x is tâ t^ , quàm id quod de
varoluşun^ bu doğaya ait olduğunu anlamam belli bir
*a m e qu odam m odo ad a rb itriu m cogiteiuur: : il
*Lat: belli bir yolda keyfi olarak düşünebilmeme :: Fr: düşünme ya soit en m a liberté de les penser ou ne les penser pas
tc la r e nunc agnosco :: j e reconnais i r i s cla ire­
da düşünmemede özgür olmama
m ent e t t r i s évid e m m e n t ê tre en lui
fLac: açıkça bilirim :: Fr. çok duru ve çok açık olarak ona ait sayarım tta prem ière fois: A jout
*ilk kez: Ek î e t distinctem ent: Ajout
1vc seçik olarak: Ek $vel in g cn cre ad puram atq u e abstractam M at-
hesim : N on traduit
§ya da genel olarak arı, soyut matematik: Eksik Qui sem p er existât :: une ac tu elle et éte rn e lle
°Fr: edimsel ve bengi bir varoluşun :: Lat: her zaman varolan birşeyin existence

178
MEDITATIO QUINTA BEŞİNCİ MEDİTASYON

aliquà figür! auı numéro demonsıro ad beti ya da sayı için tanıtlayabildiğim herşeyin gerçeklen bu
ejus figurae auı numeri naturam ctıanı
betinin ya da sayının doğasına ait olduğunu anlamamdan
p ertinerc: ac proinde, quam vis non
omnia, quae supcrioribus hisce dicbus daha az açık ya da daha az seçik değildir; ve dolayısıyla,
meditatus sum, vera cssent, in eodcm ad önceki Meditasyonlarda yargıladığım herşey yanlış çıksa
minimum ccrlitudinis gradu esse debe- bile. Tanrının varoluşu | benim için en azından .yalnızca [661
rct apud me Dei cxistcn| tia, in quo fuc-
nm i hactenus Maihcmaticac veritatcs*.
sayılar ve betiler ile ilgilenen f Matematiğin gerçek! ikleri
8. Quanquam sane hoc prim! fronte için kabul ettiğim denli pekin olacaktır.
non est omnino perspicuum. scd quan- 8 . Hiç kuşkusuz bu ilk bakışta bütünüyle açık değildir
dam sophismatis speciem refert. Cum
ve bir tür sofizm gibi görünür. Çünkü tüm başka şeylerde
enim assuetus sim in omnibus aliis re­
bus cxistentiam ab csscnti! distinguere, varoluşu özden ayırmaya alışmış olduğum için, kolayca
facile mihi persuadeo illam etiam ab varoluşun Tanrının özünden ayrılabileceğine, ve böylece
essentiâ Dei sejungi posse, atque ita Tanrının edimsel olarak jt varolmadığının düşünülebile­
Deum ut nonf existentem cogitari. Scd
ceğine inanırım. Anıa gene de onu daha büyük b ir dikkat­
tamcn diligcntius attcndcnti fit manifes­
tum. non magis posse exisicntiam ab cs­ le irdelediğimde, varoluşu Tanrının özünden ayırmanın iki
scnti! Dei separari, quàm ab csscnti! dik açıya eşit üç açısı olmasının Ldoğru ç i z g i l i b i r üçge­
ıria n g u liî m agnitudincm trium ejus nin özünden, ya da bir dağ tasarımının bir vadi tasarım ın­
anguloruin acqualium duobus rectis, si-
ve ab ide! moniis idcant vallis: adco ut dan ayrılabileceğinden daha olanaklı olmadığını açıkça
non magis rcpugnet cogitate Deum (hoc görürüm ; ve böylece Tanrıyı (eş deyişle, en eksiksiz Var­
est ens summe perfcctum) cui dcsit exis- lığı) varoluşu eksik (eş deyişle, belli bir eksiksizlikten yok­
tcntia (hoc est cui dcsit aliqua perfecti­
sun) olarak düşünm ek hiçbir vadisi olmayan b ir dağı
o n quàm cogitarc montem cui desit
vallis. düşünmekten daha az çelişkili değildir.
9. Vcrumtamcn, ne possim quidem 9. Ama, varolmayan bir Tanrıyı düşünmek vadisiz bir
cogitarc Deum nisi existentem, ut neque dağı düşünmekten daha olanaklı olmasa da, gene de bir
montem sine vallc, at certc. ut neque ex
co quôd cogitent montem cum valle, dağı bir vadi ile birlikte düşünmem olgusundan dünyada
idco scquitur aliquem montem in mun­ böyle bir dağın varolduğu sonucu çıkmaz; benzer olarak,
do esse, ita neque ex co quod cogitem Tanrıyı varoluşa iye olarak düşünsem de, bundan b ir Tanrı­
Deum ut existentem, ideo scqui vidctur
nın varolduğu sonucu çıkıyor görünmez; çünkü düşüncem
Deum cxistcre: nullam cnim nécessita­
ient cogitatio ntea rebus imponit; & que- şeylere herhangi bir zorunluk dayatmaz; ve nasıl hiçbir atın
madm odunt im aginari licet cquunt kanadı yokken kanatlı bir at inıgelcyebilirsem, pekala hiç­
alatum. ctsi nullus equus habcat alas, ita bir Tanrı varolmasa bile Ihnrıya bir varoluş yükleyebilirim.
forte Deo cxistentiam possum affingcre.
quantvis nullus Dcus existât.
10. G enedeburada bu karşıçıkış görünüşünün altın d a^
10. Imo sophisttta h i d latet; neque b ir sofizm gizlidir; çünkü b ir dağı b ir vadi olm aksızın
cnim, ex eo quôd non possim cogitarc düşünemeyeceğim olgusundan herhangi b ir dağın ya da
montem nisi cum vallc, sequitur alicubi
herhangi b ir vadinin varolduğu değil, ama yalnızca dağın | [67]
moment & valient cxistcre, scd tantum
mon I tem & valient, sive existant, sive ve vadinin, varolsunlar ya da olmasınlar, birbirlerinden ayı-
non existant, a se mutuo sejungi non rılamayacakları sonucu çıkar. Buna karşı. Tanrıyı varoluş-
posse. Atqui ex eo quôd non possim suz düşünem eyeceğim olgusundan varoluşun ondan
cogitarc Deum nisi existentem, scquitur
existcnliam a Deo esse inscparabilcm.
ayırılam az olduğu ve dolayısıyla gerçekten varolduğu
ac proindc ilium rcvera cxistcre; non sonucu çıkar; benim düşüncem bunu geçerli kıldığı ya da
quôd mea cogitatio hoc efficiat, sivc şeyler üzerine herhangi bir zorunluk dayattığı için değil,
aliquam neccssiiatcm ulli ret intponat,
ama, tersine, olgunun kendisi, e.d. Tanrının varoluşunun
sed contr! quia ipsius rci, ncmpc cxis-
tcntiae Dei, nécessitas me déterminât ad zorunluğu beni zorunlu olarak bu yolda düşünmeye belir­
hoc cogitandum: neque enim ntihi libe­ lediği için: çüııkii varoluşsuzTanrıyı (eş deyişle, en yüksek
rum est Deum absque existenti! (hoc est eksiksizlikten yoksun en eksiksiz bir Varlığı) düşünmek
ens summe perfcctum absque suntnt!
perfection^ cogitarc. ut liberum est cqu-
gücümün içinde değildir, gerçi bir atı kanallı ya da kanat­
urn vcl cum alis vcl sine alis imaginari. sız olarak imgelemek gücümün içinde olsa da.
• q u i n e re g ard e n t q u e les n o m b res et les
•yalnızca sayılar vc betiler ile ilgilenen; Ek
figures: A jo ut
tedimsel olarak: Ek
tactueU em em : A jout
irc c tig n c : A jout tdogru çizgili: Ek
Is o u s l'a p p a re n c e de cette objection: A jout fbu karşıçıkış görünüşünün alımda: Ek

179
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDtTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

11. Burada bir karşıçıkış olarak söylenmesi gereken şey 11. Nequc eiiam hîc dici débet,
nccesse quidem esse ut ponam Deum
bir kez Tanrının her lür eksiksizliği taşıdığı varsayıldıktan
existentem , postquam posui ilium
sonra varoluş ta bunlardan biri olduğu için Tanrının zorun­ haberc omnes pcrfcctioncs, quandoqu-
lu olarak varolduğu değil, ama gerçekte başlangıçtaki say ıl­ idem existentia una est ex illis. sed pri-
ımın zorunlu olm adığıdır—tıpkı tüm dörtgen betilerin daire orem positionem necessariam non
fuisse; ut ncque neccssc est me putare
içine çizilebileceğini düşünmenin zorunlu olmaması gibi; figuras om nes quadrilateras circuio
çünkü eğer bunu varsayarsak, dört kenarlı b ir beti olduğu inscribi, sed posito quôd hoc putem,
içinj* eşkenar dörtgenin de daire içine çizilebileceğini var­ nccesse erit me fateri rhombum* circu­
le inscribi, quod aperte tarnen est fal-
saymak zorunda kalırım, ki açıkça yanlıştır. ^Buradabunun
su m .t Nam, quamvis non nccesse sit
ortaya sürülm em esi gerek ir,jtçü n k ü herhangi b ir Tanrı ut incidam unquam in ultam de Dco
düşüncemin olması hiçbir zaman zorunlu olmasa da, gene cogitationem. quotics tarnen de ente
de ne zaman bir ilk ve en yüksek Varlığı düşünecek ve ide- primo & summo libet cogitarc. atquc
ejus idcam tanquam ex mentis meac
asınt deyim yerindeyse anlığımın hâzinesinden çıkaracak
thesauro depromere. neccsse est ut illi
olsam , ona her türlü eksiksizliği yüklemem zorunludur, omnes perfectiones attribuam , ctsi
üstelik bunların tümünü de sıralayamasam ve tek tek göz nec omnes tune enumerem, ncc ad sin-
gulas attendam: quac nécessitas plane
önüne alamasam bile; ve varoluşun b ir eksiksizlik olduğu­
sufficit ut postea, cùm animadverto
nu kabul ettikten sonra bu zoruııluk beni bu ilk ve en yük­ existentiam esse perfectioncm , recte
sek Varlığın olduğu vargısınagötürmek'için yeterlidir; tıpkı concludam ens prim um & summum
benim için herhangi bir üçgeni imgelemek hiçbir biçimde existere: quemadmodum non est ne-
cesse me ultum triangulum unquam
zorunlu değilken, gene de ne zaman yalnızca üç açıdan olu-
imaginari, sed quoties volo figurant
[6 8 ] şan bir | doğru çizgili beti düşünmeyi istesem üç açısının rectilincam très taniùm anguios haben-
iki dik açıdan daha büyük olmadığı vargısına götüren her- tem considcrarc, nccesse est ut illi eu
şeyi ona yüklem emin saltık olarak zorunlu olm ası gibi, tribuam, ex qui | bus rcctc infertur cjus
1res anguios non majores esse duobus
üstelik tam o sırada bu noktaya dikkat etmesem bile. Ama rcctis, etiam si hoc ipsum tune non
hangi betilerin daire içine çizilebileceğini araştırırken, tüm advertam. Cùm verô examino quaenam
dörtgen betilerin bu kümeye ait olduklarını varsaymam hiç­ figurac circuio inscribantur, nulio
modo neccsse est ut putem omnes qu­
bir biçimde zorunlu değildir; tersine, açık ve seçik olarak
adrilateras ex co numéro esse; imô eti­
anlayamayacağım herhangi birşeyi kabul etmeyi istemedi­ am idipsum nequidem finge re possum,
ğim sürece, bunu kakımdan geçirmem bile söz konusu ola­ quamdiu nihil voio admittcrc nisi quod
maz. Bpna göre böyle yanlış kom ıtlam alar ve benim le clarc & distincte intclligo. Ac proindc
magna differentia est inter cjusmodi
birlikte doğan ve birincileri ve başlıcaları Tanrı ideası olan falsas positioncs, & ideas veras mihi
doğru idealar arasında büyük bir ayrım vardır. Çünkü hiç ingenitas, quarum prima & praecipua.
kuşkusuz birçok yolda bu ideanm bir uydurma ve yalnızca est idea Dei. Nam sanc multis modis
intelligo illam non esse quid ficiuium a
düşüncem e bağım lı birşey olm adığını, ama gerçek ve
cogitationc mcà dependens, sed imagi-
değişmez bir doğanın imgesi olduğunu anlarım; çünkü ilk ncm verae & immutabilis naturae: ut,
olarak varoluşun Tanrıdan başka hiçbir şey in özüne, zorun­ primo, quia nulla alia rcs potest a me
lu olarakjt ait olamayacağım düşünebilirim ; ikinci olarak, excogitari, ad cujus essentiam existen-
tia pertinent,^ praeter solum Deum,
benim için bu türden iki ya da daha çok Tanrı düşünmek deinde. quia non possuin duos aut plu­
olanaklı değildir; ve böyle tek bir Tanrının varolduğu kabul ies cjusmodi Deos imclügere, & quia,
edildiğinde, açıkça görürüm ki sonsuzdan bu yana varol­ posito quôd jam unus existât, plane
videam esse ncccssarium ut & ante ab
muş ve sonsuza dek varolacak olması zorunludur; ve son
aeterno ex titerit, & in aeiernum sit
olarak. Tanrıda başka birçok özellik bilirim ki, bunlardan mansurus; ac denique, quôd multa alia
hiç birini ne azaltabilir 11e de değiştirebilirim. in Dco pcrcipiam, quorum nihil a me
12. Ama sonunda hangi tanıtlama ya da uslamlamadan detrahi potest ncc mutari.
12. Sed verô, quâcum que tandem
yararlanırsam yararlanayım, herşey gelip yalnızca açık ve utar probandi rationc, semper cô res
seçik olarak algıladığını şeylerin beni bütünüyle inandır- redit, ut ca me sola plane persuadeant,

*. pu isq u e c 'e s t u n e fig u re d e q u atre c ô ­


tés.: Ajout
•dört kenarlı bir beti olduğu için: Ek
tO n n e d o it p o in t, d is -jc , a llé g u e r ce la:
fBurada bunun ortaya sürülmemesi gerekir.: Ek Ajout
trorunlu olarak: Ek ÿavec nécessité: A jout

180
MEDITATIO QUINTA BEŞİNCİ MEDITASYON

quae clare & distincte percipio. El qui­ ma gücünü taşıdıkları noktasına dayanır. Ve bu yolda algı­
ttent cx iis quae ita percipio, clsi non-
ladığını şeyler arasında kim ileri aslında herkese açıkken,
nulla unicuiquc obvia sint, alia verb
nonnisi ab iis qui propiùs inspiciunt & başkaları ise yalnızca kendilerini onları yakından irdeleyen
diligenter investiganl deteguntur. ve dikkatle yoklayanlara gösterirler; gene de, bir kez sap­
postquam tarnen détecta sunt, Itaec tanır saptanmaz, birincilerden daha az pekin sayılmazlar.
non minus ccrta quim illa existiman-
tur. Ut quamvis non u m facile apparc-
Ö rneğin dikaçılı üçgende tabanın/hipotenüsün karesinin
at in triangulo rectan|gulo quadratum öteki iki kenarın kareleri | toplamına eşit olm ası bu kenarın [691
basis aequale esse quadratis laterum, en büyük açının karşısında olması denli açıkça görünm ese
quàm istam basim maximo ejus angu-
de, gene de. bu b ir kez anlaşılır anlaşılmaz, gerçekliğinden
lo subtendi, non u m en minus creditor,
postquam semcl est pcrspcctum. Quod tıpkı ötekinin gerçekliği denli pekin oluruz. Tanrıya gelin­
autem ad Dcum altinet, eene nisi pra- ce, eğer önyargılarla kuşatılı olmasaydım, ve eğer düşün­
ejudiciis obruerer, & rerum scnsibili- cem kendini her yerde duyulur şeylerin imgeleri tarafından
um imagines cogitationcm mcam omni
engelleniyor bulmasaydı, başka hiçbirşeyi ondan daha önce
ex parte obsiderent, nihil illo prius aut
focilius agnoscerctn; nant quid ex se ve daha kolay bilemezdim; çünkü ^zorunlu ve bengij* varo­
est apertius, quàm summum ens esse, luşun yalnızca onun özüneait olduğu biren yüksek Varlığın,
sive Deum. ad cujus solius cssentiam bir Tanrının varolmasından daha açık başka birşey olabilir
existentia* peninet, cxistcre?
13. Atque, quam vis mihi attenta mi?
considcratione opus fucrit ad hoc 13. Ve gerçi bunu algılayabilmek için dikkatli b ir irdele­
ipsuni percipiendum, nunc tarnen non meye gereksinim duysam da, şimdilik yalnızca onun açısın­
modo de eo aeque certus sum ac de
dan bugüne dek bana en pekin görünen şeylerle eşit b ir
omni alio quod certissimum videtur,
sed praclerea cliam animadverto cacte- pekinlik duym akla kalmam, ama ayrıca tüm başka şeylerin
rarum rerum certitudincm ab hoc ipso pekinliğininona öylesine bağımlı olduğunu görürüm ki, bu
ita pendere, ul absque eo nihil unquam bilgi olm aksızın hiçbir zaman herhangi birşey eksiksiz ola­
pcrfectc sciri possit.
14. Etsi enim ejus sim naturae ut,
rak bilinemez.
quamdiu aliquid valde clare & distinc­ 14. Çünkü herhangi birşeyi bütünüyle açık ve seçik ola­
te percipio. n o n possitn non credere rak algıladığım sürece onun gerçek olduğuna inanmamın
verum esse, quia tarn e n ejus etiam sum
önüne geçemeyecek bir doğada olmama karşın, gene de ay­
naturae ut non possim obtutum mentis
in eandem rem sem per dcfigerc ad rıca bir şeyi açık olarak algıyabilmek için anlığımı her za­
illam clarc percipicndam, recurratque man onun üzerinde tutamayacak b ir doğada da olduğum
saepe mentoria judicii artte facti, cùm için, ve sık sık geçmiş bir yargıyı aynı zamanda beni o yar­
non amplius attendo ad rationes prop­
ter quas tale quid judicavi, rationes ali-
gıda bulunmaya götüren nedenlere dikkat etmeksizin anım­
ae afferri possunt quac me. si Dcum sadığım için, eğer bir Tanrının varolduğunu bilmeseydim,
ignorarem, facile ab opinionc dcjicc- kolayca görüşüm ü değiştirm em e yol açabilecek başka
rem . atque ita de nullà unquam re
nedenler önüme çıkabilir ve böylece hiçbir gerçek ve pekin
veram & certain scicmiam. sed vagas
tantùm & mutabilcs opinioncs, habe- bilgim olm az, am a yalnızca bulanık ve değişen görüşlerim
rem. Sic. exempli causa, cùm naiuram olurdu. Böylece örneğin üçgenin doğasını irdelerken Geo­
trianguli considcro, evidentissime qui- metrinin ilkelerinin ,b irazjt bilgisini taşıyan ben üç açının
dem mihi, utpote Gcomctriae principi-
iki dik açıya eşit olduğunu bütünüyle açık olarak görürüm ,
is im butof, apparet ejus très angulos
aequales esse duobus rcctis, ncc vc dikkatimi tanıtlamasına yönelttiğim sürece | gerçekliği- [70]
possum non credere id verum esse, ne inanmadan edemem; ama anlığımı ondan çevirir çevir­
quamdiu ad | ejus demonstrationem mez, gerçi onu açıkça anlamış olduğumu henüz anım sıyor
atlendo; sed statim atque mentis acicm
ab illà dcflexi, quantum vis adhuc olsam da, eğer Tanrının varolduğunu bilmiyorsam kolayca
reco rd er me illam clarissim e pers- gerçekliğinden kuşku duymaya başlayabilirim. Çünkü ken­
pcxissc, facile tarnen potest accidcre ut dimi doğa tarafından en büyük açıklıkla algıladığım a inan­
dubitem an sic vera, si quidem Deum
dığım sorunlarda bile kolayca yanılabileceğim b ir yolda
ignorent. Possum enim mihi persuade­
ra me talcm a naturl factum esse, ut oluşturulduğum a inandırabilirim , özellikle sık sık başka
interdum in iis fallar quac me puto nedenlerin beni daha sonra bütünüyle yanlış oldukları yar-
q u im evidentissim e pcrcipcrc, cùm

-n é c e ssa ire ou éte rn e lle : A jout *zorunlu ve bengi: Ek


t u n peu: Ajout tbiraz: Ek

181
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

gısmda bulunmaya götürdüğü şeyleri gerçek ve pekin ola­ pracscrtim meminerim me saepe mul-
ta pro veris & ccriis habuisse, quae
rak yargıladığımı anımsadığım zaman.
postmodum, aliis rationibus adductus.
15. Ama bir Tanrının olduğunu algıladıktan sonra, ve falsa cssc judicavi.
aynı zamanda tüm şeylerin ona bağımlı olduklarını ve onun 15. Postquam verd perccpi Dcum
aldatıcı olm adığım anlayıp buradan açık ve seçik olarak cssc, quia simul ctiam intcllcxi caetera
omnia ab eo pendere, illumque non
algıladığım lıerşeyin gerçek olduğu vargısını çıkardıktan esse fallacem; atque inde collegi ilia
sonra, bundan böyle beni bunun doğru olduğu yargısına omnia, quae clarc & disiincie percipi-
götüren nedenlere dikkat etmesem de, bir kez onu açık ve o. ncccssarid esse vcra; ctiamsi non
seçik olarak algıladığımı anım sar anımsamaz beni ondan attendant amplius ad rationes propter
quas isiud vcrum cssc judicavi, modo
kuşkulanmaya götürebilecek hiçbir karşıt neden ortaya sü­ ian turn recorder me clarc & distinctc
rülemez, ve böylece onun doğru ve pekin bir bilgisini taşı­ perspexisse, nulla ratio comraria affer-
rım. Ve bu aynı bilgi benzer olarak daha önce tanıtlamış ri potest, quae me ad dubitaudum int-
pcllat. scd vcram & certam dc hoc
olduğum u anım sadığım tüm başka şeylere de genişler, habco scicmiain. Ncque de hoc tan-
örneğin Geometrininkiler ve benzerleri gibi. Çünkü bana tum. sed Sc de rcliquis omnibus quae
karşı ^onlardan kuşkulanmamı gerektirecek)* ne ileri sürü­ tnemini me aliquando demonstrassc,
lebilir? Doğamın beni sık sık yanılgıya düşürecek bir yolda ut dc Gcometricis Sc sinuUbus. Quid
enim nunc mihi opponetur*? Menc
olduğu mu? Ama daha şimdiden biliyorum ki duru olarak talem factum cssc ut saepe fallar? At
anladığım yargılarda yanılgıya düşeıriem. Daha önceleri jam scio me in iis, quae perspicue
sonradan yanlış olduklarım bulduğum 'birçok şeyin doğru iinelligo. falli non posse. Mcnc multa
aliis pro veris & certis habuisse, quae
ve pekin olduğunu düşündüğüm mü? Ama bu şeyleri açık
postca falsa esse dcprehendi? Atqui
ve seçik olarak algılamamışım), ve henüz rbana gerçeklik nulla ex iis clarc & disiincie percepc-
üzerine inanca veren1! bu kuralı bilmediğim için, daha son­ ram, scd hujus rcgulac rvcritatis1f ig-
ra o sıralar sandığımdan daha az güçlü olduklarını anladı­ narus ob alias causas forte crcdidcram,
quas postea minus ftrmas esse dctexi.
ğını nedenlerden ötürü onaylamaya itilmiştim. Öyleyse ne Quid rcrgo diccturty? Anne (ut nuper
denecektir1!? Belki de (daha önce kendim karşı çıktığım mihi objicicbam) me forte somniare,
gibi) düş görmekte olduğum , ya da şimdi düşündüğüm her- sivc ilia omnia, quae jam cogito. non
magis vera esse quJim ca quae dormi-
şey in düşlerimdeki imgelerden daha gerçek olmadıkları mı?
cnti occurrunt? flmo ctiam hoc nihil
[71J 'Ama bu bilebirşeyi değiştirmezdi;'1 çünkü | düş görmekte mutat;1^ nan>*ccrtc, | quamvis somni-
olsam bile, açıkça anlağımın önünde bulunan lıerşey bütü­ arem. si quid intcllcctui mco sit evi-
nüyle gerçektir. dens, iilud omnino est vcrum.
16. Atque ita plane video omnis sci-
16. Ve böylece çok açık olarak görüyorum ki tüm bili­ cntiac ccrtiiudlnem & veritatcm ab und
min pekiıılik ve gerçekliği yalnızca gerçek Tanrının bilgisi veri Dei cognitionc pendere, adeo ut,
üzerine bağımlıdır, öylesine ki, onu bilmeden önce başka priusquam ilium nosscm, nihii de uila
alid re pcrfccte scire poiucrim . Jam
herhangi birşeyin eksiksiz bir bilgisine ulaşamazdım. Ve
vcrd innumera, turn dc ipso Deo alt-
şimdi sonsuz say ıda şeyin açık ve pekin bilgilerini kazanabi­ isquc rebus imellcctualibus, turn ctiam
lirim , yalnızca Tanrının kendisi ile ve başka anlıksal şeyler dc omni ilia natura corpored, rquac cst
ile ilgili olarak değil, ama ayrıca arı Matematiğin nesnesi purac M athcseos objecium 'S, mihi
plane nota & certa esse possum.
o la n ^ cisimsel doğa ile ilgili olarak da.

• , p o u r m ’o b lig er i les ré v o q u er en dou


te: A jout
tv e n ta tis :: p a r laquelle je m 'a s s u re de la
•onlardan kuşkulanmamı gerektirecek: Ek vérité.
tF r: bana gerçeklik üzerine inanca veren :: Lal: gerçeklik üzerine f e r g o d ic e tu r :: m e p o u r r a - t- o n d o n c
$Lat: ne denecektir:: Fr: daha öte hangi karşıçıkış getirilecektir o b jec te r davantage
1Im ô ctiam hoc nihil m u tât:: N on traduit
{Ama bu bile birşeyi değiştirmezdi: Eksik
§quac est pu ra e M uthcscos objectuin : : en
§Lai: ar» matematiğin nesnesi olan :: Fr: cisimlerin varoluşu ile iigelen- tant q u ’elle p eu t s e rv ir d ’objet aux dém o n st­
meyen geom ctncilcrin tanıtlamaları için nesne olarak hizmet ettikleri ra tio n s d e s g éo m ètres, lesq u els n 'o n t point
ölçüde d 'é g a rd à son existence

182
Meditatio Sexta MEDİTASYON VI

De rerum materialium existeruiâ, <6 reali Özdeksel şeylerin varoluşu, ve anlık ve beden arasındaki
mentis a corpore distinciione* olgusal ayrım üzerine*

1. Reliquum esc ut examinent an res mate­ 1. Geriye özdeksel şeylerin varolup olmadıklarını araş­
riales existant. Et quidem jam ad mini­ tırmak kalıyor. Ve en azından bunların 1arı M atem atiğini
mum scio illas, quatenus sunt 'purac
nesneleri oldukları ölçüde varolabildiklerini bilirim ,
M atheseosH objectum . posse existere,
quandoquidem ipsas clarc & distincte per- çünkü bu düzeye dek onları açık ve seçik olarak algılarım.
cipio. Non cnim dubium est quin Deus sit Çünkü Tanrının böyle algılayabileceğim herşeyi üretme
capax ea om nia cfficicndi quae ego sic gücünde olduğundan kuşku duyulam az; ancak rbirşey
percipicndi sum capax; nihilquc unquam
ab illo fieri non posse judicavi, nisi prop­
seçik bir algılama ile çeliştiği z a m a n ,İ benim anladığım
ter hoc quöd fillud a me distincte percipi biçimiyle. Tanrı tarafından ortaya çıkarılamaz. Dafıası,
rcpugnarel1^. Praeterca ex imaginandi imgelem yetisi—ki deneyim bana kendim i özdeksel
facuitatc, quâ me uti experior. dum circa
şeyleri irdelem eye verdiğim de ondan yararlandığım ı
res istas materiales versor, sequi videtur
illas existere; nam attendus considérant! öğretir—beni onların varoluşuna inandırabilir; çünkü
quidnam sit itnaginatio, | nihil aliud esse imgelemin ne olduğunu dikkatle incelediğim zaman, | [72]
apparct quàm quaedam applicatio faculta- onun bilm e yetisinin [facııltatis cognoscitiva] hemen
tis cognosciiivae ad corpus ipsi intime
praesens, ac proindc existens.
önünde bulunan, ve dolayısıyla varolan cisme belli bir
2. Quod ut planum fiat, primô examinouygulanmasından başka birşey olmadığını bulurum .
differentiam quac est inter imaginatio- 2. Ve bunu bütünüyle açık kılabilmek için, ilk olarak
nem & rpuram intellccttoncm^. Nempe,
imgelem vera n anlam a'^ arasında varolan ayrıma dikkat
exempli causâ, cùm triangulum imaginor,
non tantum intclligo illud esse figuram tri­ ederim. Örneğin bir üçgeni imgelediğim zaman, onu yal­
bus linciscomprchensam, sed simulctiam nızca üç çizgi ile kapalı bir beti olarak anlam akla kal­
istas très lineas tanquam praesentes racie mam, ama ayrıca aynı zam andaransal g ö rü şü m ^ yoluyla
mentis1§ intueor, atquc hoc est quod ima-
bu üç çizgiyi bulunuyor olarak da görürüm [intueor], ve
ginari appelle. Si verô de chiliogono ve-
lim cogitarc, equtdcm acque bene intclligo imgelem e dediğim şey budur. Ama eğ er b ir bingeni
illud esse figuram constantem mille lateri* düşünmek istersem, pekala onun bin kenar tarafından
bus, ac intclligo triangulum esse figurant oluşturulan b ir beti olduğunu anlayabilirim , tıpkı bir
constantem tribus; sed non eodem modo
ilia mille latcra imaginer, sivc tanquam
üçgeni yalnızca üç kenarlı bir beti olarak anlayabileceğim
praesem ia intucoro. Et quamvis tune, gibi; ama bir bingenin bin kenarını aynı yolda imgeleye-
•D e l'ex isten ce des choses m atérielles e t d e la mem ya d a m lığ ım ın gözleri ilendeyim yerindeyse bulu-
r é e l l e d is tin c tio n e n tr e l'â m e e t le c o r p s de
l'h o m m e
t p u r a c M a th e s e o s :: d e s d ém o n s tra tio n s de
g éom étrie *Fr: Özdeksel şeylerin varoluşu ve insanın ruhu ve bedeni arasındaki
$illu d a m e distincte p ercipi repugnaret :: je olgusal ayrım üzerine
tro u v ais d e la c o n tra d ic tio n 1 la p o u v o ir bien tL at: a n matematiğin :: Fr: geometrinin tanıtlarının
concevoir $Lat: birşey seçik bir algılama ile çeliştiği zaman :: Fr: bir şeyi iyice
Ip u ra m im cH ccùoncm :: p u re inteliection, ou
kavramaya çalışırken bir çelişki bulduğum zaman
conception
^Lat: a n anlama :: Fr: 3n anlama ya da kavrama
üaeie m entis :: la force e t l'ap p lica tio n in té ri­
e u re de m on esp rit
§Lat: ansal görüşüm :: Fr: anlığımın gücü ve içsel uygulaması
oavec les veux de m on esp rit: A jout oanlığımm gözleri ile: Ek

183
İL K E E L 5 E L E U Z E R IN E M E D IT A S Y O N L A R MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

nuyorolarak görcmem. Ve gerçi cisimsel şeyleri düşün­ propter consuciudincm aliquid semper ima­
g in a n t, quoties de rc corporeà cogito,
düğüm her zaman imgelemimin yardımını alma alışkan­
figurant forte aliquant confuse ntihi rcprac-
lığıma göre bir bingeni imgelerken herhangi bir betiyi „ sentem, parct tarnen illam non esse chi!io>
karışık olarak tasarımlayabilscm de, bütünüyle açıktır gonum, quia nullâ in rc est divcrsa ab eâ
ki bu beti bir bingeıı değildir, çünkü hiçbir biçimde bir quant mihi ctiam repracscntarcm , si de
myriogono aliâve quâvis figurâ plurimo-
onbingeııi ya da herhangi bir başka çokgen betiyi düşü­
rum laterum cogitarem ; nec quicquam
nürken imgelediğimden ayrı değildir; ne de bir bingen juvat ad eas propnetates, quibus chiliogo-
ve başka çokgenler arasındaki ayrımdan çıkan özellik­ num ab aliis polygonis difleri. agnosccn-
leri bilmeme yardım eder. Ama söz konusu olan bir beş­ das. Si verô de pentagone quaestio sit.
possum quident ejus figurant intclligere,
gen ise, hiç kuşkusuz onun betisini de tıpkı bir bingenin sicut figuram chiliogoni. absque opc imagi­
betisi gibi imgelemimin yardımı olmaksızın anlayabili­ nations; sed possum etiam candem imagi­
rim; ama onu anlığımın bakışını beş kenarının her biri­ nary applicando scilicet acicm mentis ad
ejus quinque latent, simulque ad aream iis
ne ve aynı zamanda bunlar tarafından kapatılan alana
contentant; & manifeste hic animadvcrto
[73] yönelterek de im geleyebilirim ; ve böyleee açıkça | ntihi pccu I iiari quâdam animi contentionc
imgelem edimini yerine getirm ede anlama edimi du­ opus esse ad imaginandum, quâ non utor ad
rumunda gerekli olmayan özel bir çabanın gerekli ol­ intelligendunt: quae nova animi contcntio
differcntiam inter iinaginationcm Sc intcl-
duğunu görürüm , ve bu özel ansal çaba imgelem ve arı
lectionem puram clare ostendit.
anlama arasında varolan ayrımı açıkça-gösterir. 3. Ad hacc considcro istam vim imagi-
3. Bundan başka, açıktır ki bendeki bu imgelem gü­ nandi quae in me est, prout diffcrt a vi in*
cü, anlama gücünden ayrıldığı ölçüde, benim için, e.d. tclligcndi. ad ntci ipsius, hoc est ad mentis
meae essentiam non requiri; nam quanwis
anlığımın özü için gerekli değildir; çünkü onsuz da şim­ ilia a me abcsset, procul dubio manerem
di olduğum gibi kalırdım, ve öyle görünür ki bundan nihilominus illc idem qui nunc sum; unde
onun benden ayrı olan birşeye bağımlı olduğu sonucu­ *scqui vidctur illam ab aliquâ re a me diver*
sâ pendere. Atquc facilè intclligo, si corpus
nu çıkarabiliriz. Ve kolayca anlarım ki, eğer belli bir
aliquod existât cui mens sit ita conjuncta ut
cisim varsa, ve anlığım onunla onu dilediği zaman irde­ ad tllud veluti inspiciendum pro arbiirio sc
leyebileceği bir yolda yakından birleşmişse, tam bu yol­ appliccc, fieri posse ut per hoc ipsunt res
la cisimsel şeyleri imgeleyebilir; öyle ki, bu düşünme corporeas im aginer; adco ut hie modus
cogitandi in eo tantùm a purâ intcllectionc
kipi arı anlamadan yalnızca anlığın bu sonuncu etkinli­ différât, quôd mens, dum intelligii, sc ad
ğinde bir bakıma kendi üzerine dönmesi ve kendi içinde scipsam quodammodo coitvcrtat, rcspici-
taşıdığı kimi idealan irdelemesiyle ayrılır; oysa imge­ atque aliquant ex ideis quac illi ipsi insunt;
leme ediminde cisme doğru döner ve onda ister anlıksal dum autem imaginatur, se convertat ad cor*
pus, & aliquid in co idcae vcl a sc itucllcc*
olarak isterse duyusal algı yoluyla olsun ideasına kar­ lae vel sensu perccptac conforme intueatur.
şılık düşen birşeyi sezer. Eğer fcisim varsa,1* imgelemin Facilè, inquant, intclligo imaginaiionem ita
böyle oluşm uş olabileceğini kolayca anlarım ; ve onu pcrfici possc, siquidem rcorpus existât1*; &
quia nullus alius modus aeque conveniens
açıklamanın uygun başka hiçbir yolunu bulamadığım
occurrit ad illam cxplicandam, probabilitcr
için, bir olasılık olarak cismin varolduğu sonucunu çı­ indc conjicio corpus cxisicre; sed probabi­
karırım ; ama bu salt bir olasılıktır, ve herşey i tam olarak litcr tantùm, Sc quantvis accurate omnia
yoklamama karşın, gene de cisimsel doğanın imgele­ investigern, nondum tarnen video ex cä
naturae corporeac idcà distinctâ, quam in
mimdeki bu seçik ideasıııdan beni zorunlu olarak cismin imaginatione meä invenio, ullum sunti pos­
varolduğu vargısına götürecek bir uslamlama türete- se argumentum, quod nccessariö concludat
[74] mem. | aliquod corpus cxisterc. |
4. Ama arı matematiğin nesnesi olan bu cisimsel do­ 4. Solco verö alia multa imaginari, prae­
ter illam naturam corporcam, quac est pu-
ğanın yantsıra, başka birçok şeyi de imgeleme alışkan- rae Matheseos objectum, ut colores, sonos,
lığındaymıdır, örneğin renkleri, sesleri, kokuları, acıyı, saporcs, dolorem. Sc similia, sed nulla tarn
ve, daha az seçik olarak olsa da, böyle başka şeyleri; ve distincte; Sc quia hacc pcrcipio melius sen­
su, a quo videntur opc memoriae ad imagi­
bunları duyular yoluyla çok daha iyi algıladığım ölçü­
naiionem pervenisse, ut commodiùs de
de—ki bunlar belleğin yardım ıyla duyulardan imge­ ipsis agatn, eâdem operà etiam de sensu est
lemime ulaşmış görünürler—, onları daha uygun bir agendum, videudumque an ex iis quac isto
yolda araştırabilmek için aynı dikkatle duyu algısını da cogitandi m odo, quem sensum appelle,

*Lat: cisim varsa :: Fr: cisimlerin oldukları doğruysa •corpus existai :: il est vrai q u 'il y ait des corps

184
MEDITATIO SEXTA ALTINCI MEDITASYON

percipiumur, cerium aliquod argumcn- irdelemem ve duyum dediğim bu düşünce kipi yoluyla ci-
lum pro rerum corporearum existcmià
simsel şeylerin varoluşunun pekin bir tanıtım elde edip ede­
habere possim.
5. El primo quidem apud me hîc re- meyeceğimi görm em gerekir.
peiam quaenam ilia sint quae antchac. 5. Ve ilk olarak şimdiye dek duyular yoluyla algılamış
ul sensu pcrccpta, vera esse puiavi. Sc olduğum için gerçek saydığım şeyleri ve beni onları gerçek
quas ob causas id puiavi; dcinde ciiam
saymaya götüren nedenleri belleğime çağıracağım; ikinci
causas cxpendam propier quas cadcm
postca in dubium revocavi; ac dciiiquc olarak, daha sonra beni onlardan kuşku duymaya götüren
considerabo quid mihi nunc de iisdem nedenleri anımsayacağım; ve son olarak şimdi onlardan han­
sil credcndum. gisine inanmam gerektiğini irdeleyeceğim.
6. Prim o itaquc sensi me habere
6 . Buna göre, ilkin duyularım b ir başımın, ellerim in,
capui, manus, pedes. Sc membra caete­
ra ex quibus constat illud corpus, quod ayaklarımın olduğunu, ve kendimin bir parçası olarak, ya
tanquam mci partem, vel forte etiam da belki de giderek bütünü olarak gördüğüm bu bedeni
tanquam me totum spectabam ; sen-
oluşturan tüm başka parçaları algılamamı sağladılar; bun­
siquc hoc corpus inter aha mu Ita corpo­
ra versari, a quibus variis commodis vcl dan başka, bu bedenin onu yararlı ve zararlı çeşitli yollarda
incommodis affici potest, & commoda etkileyebilecek başka birçok cismin arasında bulunduğu­
ista sensu quodam voluptatis. & incom­ nu, ve yararlı olanlara belli bir hazzın, zararlı olanlara ise
moda sensu doloris mctiebar. Atquc,
praeter dolorem Sc voluptatcm, scntie-
acı duygusunun eşlik ettiğini de gördüm . Ve bu haz ve acı
bam etiam in me fameni, sitim , aJi- duygularının yanısıra açlık, susuzluk ve böyle başka ben­
osquc ejusm odt appeiitus; itcmquc zer itkileri, ve ayrıca sevinç, üzüntü, öfke ve başka benzer
corporcas quasdam propensiones ad
duygulara doğru belli bedensel eğilimleri duyumsadım; ve
hilaritatetn, ad trislitiam, ad iram, simi-
lesque alios affcctus; foris verb, practer kendi dışımda cisim lerin uzam, beti ve | devim lerine ek [75J
corporum extensioneni, Sc figuras, Sc | olarak onlarda sertliği, sıcaklığı ve tüm başka dokunulabi-
motus. sentiebam etiam in illis duriti- lir nitelikleri, ve dahası, ışığı ve rengi, kokuları ve sesleri
em, & calorcm. aiiasquc tactiles quali-
tates; ac pracicrea lumen. 8c colores. &
de gözledim ki, bunların türlülükleri gökyüzünü, yeryü­
odorcs. 8c saporcs. Sc sonos, cx quorum zünü, denizi ve [genel olarakj* tüm başka cisim leri b ir­
varictate caelum , terram , maria, Sc* birlerinden ayırdetm em i sağlıyordu. Ve hiç kuşkusuz,
reliqua corpora ab invicem distingue-
kendilerini düşüncem e sunan ve doğru olarak ve dolaysız
bam. Nec sane absque rationc, ob ide­
as istarum omnium qualitatum quae olarak yalnızca kendilerini duyumsadığım tüm bu nitelik­
cogitationi meac sc offcrebant, Sc quas lerin ideaları göz önüne alındığında, düşüncem den bü­
solas proprie Sc immediate sentiebam, tünüyle ayrı belli nesneleri, eş deyişle, kendilerinden o
putabam me sentire res quasdam a meâ
ideaların doğduğu cisimleri algıladığıma inanmam neden­
cogaatiune plane diversas. ncmpc cor­
pora a quibus ideac istac procédèrent; siz değildi: çünkü bu ideaların kendilerini bana onayım
cxperiebar euim illas absque ullo tneo gerekmeksizin sunduklarını gördüm , öyle ki duyu örgen-
consensu mihi advenire, adco ut nequc lerine sunulmadıkça, ne denli istiyor olursam olayım, her­
posscm objectum ullum sentire. quam-
vis vcllem, nisi illud sensds organo hangi bir nesneyi duyumsayarnadıgımı anladım ; ne de
esset praesens, nec posscm non sentire sunulduğu zaman onu duyumsamamam olanaklıydı. Ve
cum erat praesens. Cùmque ideac sen­ dahası, duyusal olarak algıladığım ‘idealar' çok daha diri
su perccpiae esscnc mu 1to magis vi-
ve kesin oldukları, giderek kendi yollarında 'am açlı ve
vidac Sc exprcssac. Sc suo etiam mode
magis distinctac, quàm ullac ex iis quas bilinçli olarak1! meditasyonda yaratabildiklerim in ya da
ipse rprudens Sc scicn s1! mcditando belleğimde iz bırakanların tümünden daha seçik oldukları
effmgebam, vel memoriae meac imp- için, sanki kendimden1! doğmuş olamazlar gibi göründü;
ressas advertebam , fieri non posse
vidcbatur ut a m eipso^ procédèrent;
geriye yalnızca başka şeylerden gelmiş olmaları kalıyordu.
idcoque supcrcrat ut ab aliis quibusdam Ve bu şeylerin bende bana ideaların kendileri tarafından
rebus advcnirent. Quarum rerum ciim verilenin dışında hiçbir bilgileri olmayınca, o şeylerin o r­
nullam aliunde notitiam habcrem quàm
taya çıkardıkları idealar gibi olduklarından başka birşey dü­
ex istis ipsis idcis, non potcrat aliud
mihi venire in mcntcni quàm illas iis şünemezdim. Ve benzer olarak duyularımı usumdan daha
similes esse. Atquc etiam quia rccorda-

‘ genel olarak: Ek
•g én é rale m e n t: A jout
♦prüden* & seien* :: N on traduit tamaçlı ve bilinçli olarak: Eksik
$a m eip so :: d e m on esp rit $Lat: kendimden :: Fr: anlığımdan

185
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

erken kullandığımı anım sadığım için, ve kendi oluştur­ bar ipe prius usum fuisse sensibus quàm
duğum idealarm duyular yoluyla algıladıklarım denli raıionc. vidcbamque ideas quas ipse
effingebanı non (am expresses esse,
belirgin olm adıklarını ve üstelik çoğunlukla onların par­ quàm illae cram quas sensu percipic-
çalarından oluştuklarını gördüğüm için, kendimi kolayca bant, & plcrumque ex carum partibus
ranlağımda ilkin duyularda bulunmamış1* hiçbir ideanın componi, facile mihi persuadebam nul-
lam plane me habere rin intclleciu, quam
[76] olm adığına inandırdım. N e d eö zelb irh ak la | benimdedi- non prius habuisscm in sensu1. * Non
ğim bu bedenin başka birinden daha çok bana ait olduğuna etiam sine raiione corpus illud. quod
inanmam nedensizdi, çünkü gerçekte kendimi ondan başka spcciali quodam jure meum aplpclla-
cisim lerden olduğu gibi ayıramazdım; tüm itkilerimi ve bain, magis ad me peri inere quàm alia
ulla arbilrabar: ncque enim ab illo pote-
duygularımı [appetitus & affectus] onda ve onun için du­ ram unquam sejungi. ut a rcliquis:
yurmuyordum; ve son olarak acı duygusunu ve hazzın okşa­ omnes appetitus & affectus in illo & pro
malarını onun parçalarında duyuyordum , onun dışında illo sentiebam: ac denique dolorem &
tilillationcm voluptatis in ejus partibus.
yatan birşeyde değil1, t Ama niçin bilmediğim belli bir acılı non autem in raliis extra illud positis't.
duyumun arkasından anlıkta üzüntünün ve haz verici duyu­ advertebam. Cur verb ex isto nescio quo
mun arkasından sevincin geldiğini, ya da niçin açlık dedi­ dotoris sensu quaedam animi tristitia, &
ğim bu tanımlanamaz mide kazınmasının beni yemek yeme ex sensu titillationis laetilia quaedam
consequatur, curve illa ncscio quae vel-
isteğine götürdüğünü ve boğaz kuruluğunun bir su içme iste­ licatio ventriculi. quam famcm voco, me
ğine neden olduğunu vb. araştırdığım zaman, doğanın bana de cibo sum endo adm oncat. gutturis
bunları böyle öğretmiş olduğundan başka hiçbir açıklama verô ariditas de poıu, & ita de cacteris.
non aliam sanc habebam tationcm, nisi
bulamadım; çünkü midedeki duygu ile yemek yeme isteği quia ita doelus sum a naturà; neque
arasında, acıya neden olan herhangi birşeyin algısı ile bu cnim ulla plane e st affinitas (saltern
algıdan doğan üzüntünün düşüncesi arasında hiç kuşkusuz quam ego intelligam) inter islam vcllica-
bir eğinim [affinitas] (en azından benim anlayabileceğim (ionem & cibi sumendi voluntatem. sivc
inter sensum rei dolorem infcrenlis, &
türde) yoktur. Ama duyularım ın nesneleri üzerine tüm cogitationcm tristitiac ab isto sensu
başka yargılarımı da doğa bana aynı yolda buyurm uş gibi exortae. Sed & rcliqua omnia, quae de
göründü, çünkü bunların bende beni onlara inandırabi­ sensuum objcctis judicabam. videbar a
naturà didicisse: priùs enim illa ita sc
lecek nedenleri tartıp irdelemeden önce oluştuklarını an­
habere mihi persuascram, quàm rationes
ladım. ullas quibus- hoc ipsum probarctur
7. Ama daha sonra birçok deneyim duyularıma duydu­expendissem.
ğum tüm inancı yavaş yavaş yok ettf; çünkü zaman zaman 7. Postca verb multa paulatim expéri­
menta fidem om nem quam sensibus
uzaktan yuvarlak görünen kulelerin daha yakından bakıl­ habucram labefactarunt; nam & inter-
dığında kare gibi göründüklerine, ve bu kulelerin tepele­ dum turrcs, quac rotundae visae fucrant
rinde yükselen devasa yontuların aşağıdan bakıldığında i longinquo, quadratae apparebanl b
propinquo, & statuac pcrm agnac, in
hiç de büyük görünmediklerini ayrımsadım; ve benzer ola­
eorum fastigiis stantes, non ntagnae é
rak sayısız başka durum da dışsal duyular üzerine dayandı­ terrä spectanti videbantur; & talibus ab ­
rılan yargıların yanlış çıktığını gördüm . Ve yalnızca dışsal is innumeris in rebus sensuum extemo-
değil ama giderek içsel duyular üzerine dayananların bile; rurn judicia falli de rehendebam. Ncc
externorum duntaxat, sed cliam inter-
[77] | çünkü acıdan daha içsel birşey olabilir mi? Ve gene de no Irum: nam quid dolore intimiusesse
kolları ya da bacakları kesilm iş kim i insanların zaman potest? Atqui audiveram aliquando ab
zaman görünürde o eksik örgenlerinde acı duyduklarını iis, quibus crus aut brachium fucrat abs-
öğrendim , ve bu beni bana acı veren şeyin belli bir örgen cissutn, se sibi videri adltuc inierdum
dolorent sentirc in eà parle corporis qua
olduğundan bütünüyle emin olamayacağımı düşünmeye carcbant; idcoquc etiam in me non pla­
götürdü, üstelik acıyı onda duymama karşın. Ve bu kuşku ne certum esse videbatur membrum
nedenlerine son zamanlarda çok genel olan iki başkasını aliquod mihi dolore, quantvis sentirent
in co dolorent. Quibus etiam duas maxi­
daha ekledim : Birincisi hiçbir zaman uyanıkken kimi me generales dubitandi causas nuper

»Lal: anlağımda ilkin duyularda bulunmamış :: Fr: anlığımda ona ,mcll“clu- <tuam 1,00 Prius h»buissem
in sensu :: d an s mon esprit, qui n eut passe
önceden duyularım yoluyla geçmemiş auparavant par mes sen.
tL at: onun dışında yatan birşeyde değil :: Fr: ondan ayrılmış başka faliis extra illud poslıis :: celles des autres
cisimlerin parçalarında değil corps qui en sont séparés

186
MEDITATIO SEXTA ALTINCI MEDİTASYON

atljeci: prima erat, quöd nulla unqaam, zaman uykudayken de algıladığımı düşünmeyebileceğim
dum vigilo, me senüre credidcrim. quae
birşeyi algıladığım a inanm amaktır; ve uykudayken du-
non etiam inter dorm iendum possim
aliquando putare me sentire; cümquc yumsuyor göründüğüm bu şeylerin dışımdaki nesnelerden
illa. quae sentire mihi videor in somnis, geldiğine inanmadığım için, uyanıkken algılıyorgöründü-
non credam a rebus extra me positis ğüm şeyler açısından da buna inanmamı gerektirecek daha
mihi advenire, non advertebam quare id
potius credercm de iis quae sentire mihi
iyi b ir neden bulamadım. İkincisi ise henüz varlığımın
videor vigilando. Altera erat, quöd cüm [meaeoriginis] yaratıcısını bilmediğim için, ya da en azın­
authorem mcac originis adituc ignora- dan bilmediğimi varsaydığım için, doğanın beni bana en
rem, vcl saltern ignorare me fingerem,
doğru görünen şeylerde bile yanılgıya düşebileceğim bir
nihil videbam Obstarc quominus essem
naturä ita constitutus ut fallcrcr. etiam in yolda oluşturmuş olmasını engelleyebilecek hiçbirşey gör-
iis quae mihi verissima apparebant. Et mememdi. Ve daha önce beni duyulur şeylerin gerçekli­
quantum ad rationes quibus antea rerum ğine inandıran nedenlere gelince, onlara yanıt bulm ada
sensibilium veritatem mihi persuasc-
ram , non difftcu llcr ad illas respon-
çok güçlük çekmedim. Çünkü doğa beni usun kendilerin­
debam . Cdm enim vidercr ad multa den uzaklaştırdığı birçok şeye yöneltiyor göründüğü için,
impelli a natura, quae ratio dissuadebat, doğanın öğretilerine çok fazla güvenmemem gerektiğine
non multöm fldendum esse putabam iis
inandım. Ve gerçi duyusal algılarım istencim e bağım lı
quae a naturä docentur. Et quamvis sen-
suum pcrceptiones a voluntatc mcä non olm asalar da. bu nedenle benim kendimden ayn şeylerden
penderent, non ideo concludendum esse geldikleri vargısını çıkarmam gerekliğini düşünm edim ,
putabam illas a rebus a me divcrsis pro- çünkü belk i de henüz bilmiyor olsam da bende onları orta­
cederc, quia forte aliqua esse potest in
ya çıkarabilecek b ir yeti bulunabilirdi.
meipso facultas, etsi mihi nondum cog-
nita. illarum effcctrix. 8 . Ama şimdi kendimi ve varlığımın yaratıcısını daha
8. Nunc autem , postquam incipio iyi tanımaya başladığıma göre, gerçekte duyuların bize
meipsum m eacquc authorem originis
öğretiyor göründüğü herşeyi rasgele kabul etmem gerek­
melius nosse, non quidctn omnia, quae
habere vidcor a sensibus. puto esse tiğini düşünmüyorum; | buna karşı, tümünden kuşku duy- |78]
tcmcre admit |tenda; sed ncquc etiam mam gerektiğini de düşünmüyorum.
omnia in dubium revocanda. 9. Ve ilk olarak, açık ve seçik olarak anladığım herşeyin
9. Et primö, quoniam scio omnia quae
Tanrı tarafından onları anladığım gibi yaratılabileceğini
Clare & distinctc intelligo, (alia a Deo
fieri posse qualia ilia intelligo, satis est bildiğim için, bir şeyin bir başkasından ayrı olduğundan
quöd possim unam rcm absque alterä pekin olabilmek için birini öteki olmaksızın açık ve seçik
clare & distinctc intclligcre, ut certus olarak anlayabilmem yeterlidir, çünkü en azından Tanrı
sim unam ab alterä esse divcrsam, quia
potest saltern a Deo scorsim poni; Sl non
tarafından ayrı ayrı koyulmuş [pono] olabilirler; ve ayrı­
refert a quä potcntil id fiat, ut diverse lıklarını saptayabilmem için ayrımı hangi gücün ortaya
cxistim etur; ac proindc. ex hoc ipso çıkardığının hiçbir önemi yoktur; ve dolayısıyla, yalnızca
quöd sciam me cxistere, quödquc inte­
varolduğumu bildiğim için, ve bu arada düşünen bir şey
rim nihil plane aliud ad naturam sivc
csscntiam meant pcriincrc animadver- olmamdan başka hiç bir şeyi zorunlu olarak doğama ya da
lani, praeter hoc solum quöd sim res özüme ait görmediğim için, doğru olarak özümün yalnız­
cogitans, rcctc concludo meant csscnti­ ca düşünen bir şey, ıC.tl. özü yada doğası yalnızca düşün­
am in hoc uno consistent, quöd sim res
mek olan birtözj* olmamdan oluştuğu vargısını çıkarırını.
cogitans*. Et quam vis fortassc (vel
potius, ut postmodum dicam, pro certo) Ve belki de (ya da daha doğrusu, birazdan göstereceğim
habcam corpus, quod mihi valde arctc gibi, pekin olarak) kendisi ile çok yakından bağlı olduğum
conjunctum est, quia tarnen cx unä par­
bir bedenim olsa da, gene de bir yandan yalnızca düşünen
te clarant & distinctam habeo ideam me!
ipsius, quatenus sum tantunt res cogi­ ve uzamsız b ir şey olmam ölçüsünde kendimin açık ve
tans. non extensa, & cx alii parte dis- seçik bir ideasmı taşıdığım için, ve öte yandan bedenin yal­
linctam ideam corporis, quatenus est nızca uzanılı ve düşünmeyen b ir şey olm ası ölçüsünde
lantiim res extensa, non cogitans, cer­
ium est m e t a corpore meo revcrat esse
seçik bir ideasmı taşıdığım için, açıktır ki bu b e n ,, eş deyiş­
distinctunt. & absque illo posse cxistere. le, beni ben yapan ruhum jf bedenden gerçek ten 1! ayrıdır
ve onsuz varolabilir.
*, ou unc su b stan ce do n t toutc I'essencc ou
la n atu re n 'c s t que d e p en se r: A jout
t e ’e s t-i-d ir e tnon time, p a r taquelle je suis *, c.d. özü ya da doga$t yalnızca düşünmek olan bir töz: Ek
cc que je suis: A jout t . eş deyişle beni ben yapan ruhum: Ek
$revcra :: e m irim e n t e t vC ritabtenlcnt $Lat: gerçekten :: Fr: bütünüyle ve gerçekten

187
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

10. 10.
Bundan başka, kendimde kendilerine özgü düşün­ Praetcrca invenio in me rfaculta-
me kipleri olan belli yetiler',* eş deyişle imgeleme ve du­ tes spccialibus quibusdam modis cogi-
tandil* puta facukates imaginandi &
yumsama yetileri bulurum ki. onlarsız kendimi bütünüyle scmiendi. sine quibus tolum me pos­
açık ve seçik olarak anlayabilirim: ama evrik olarak onları sum d a re & distincte intclligere. scd
bensiz, e.d. kendisine ilintili oldukları b ir anlıksal töz non vice versa illus sine me. hoc est
sine substantiâ intelligente cui insim:
olmaksızın tasarlayamam; çünkü: bu yetilere ilişkin kavra­ intellcctionem enim fnonnuIlam1t in
mımızda, ya da (Okul terminolojisini kullanırsak) onla- su o ^ fortnali conccptu includunt, unde
rın 't biçimsel kavramlarında bir ölçüde'! anlama edimi pcrcipio ' illas a me, ut modos a rc, dis­
[ıintellectioıı] kapsanır ki, bundan onların benden tıpkı'kip­ tinguai. Agnosco ctiam§ quasdam ali­
as facuhatcs, ut locum mutandi. varias
lerin şeylerden oldukları gibi ayrı olduklarını'^ algılarım. figuras induendi, & similes, quae qui-
Ayrıca bendej§ yer değiştirme, değişik duruşlar alma ve dem non magis quant pracccdcntes,
benzerleri gibi kimi başka yetiler de gözlerim ki bunlar da absque | aliquâ substantiâ cui insint,
possunt intclligi, ncc proinde ctiam
|79] tıpkı öncekiler gibi kendisine ilintili oldukları | belli bir absque illâ cxistcrc: scd manifcstum est
tözden ayrı olarak anlaşılamaz ve dolayısıyla onsuz varo- has. siquidem existant, incssc dcberc
lamazlar; ama çok açıktır ki bu yetiler, eğer gerçekten var­ substantiae corporeac sive cxtensae.
larsa, anlıktı bir töze değil ama belli bir cisimsel ya da non autem intelligenti. quia nempe
aiiqua extensio, non autcm ulla plane
uzamlı töze bağlı olmalıdırlar, çünkü bunların açık ve seçik imellcctio^, in carum claro & distinc-
kavramları bir tür uzam kapsar, ama ne olursa olsun hiçbir to conceptu continetur. lam verb est
'anlam a etkinliği'ndeğil. Dahası, bende hiç kuşkusuz belli quidem in me passiva quaedam facultas
sentiendi, sive ideas rcrum scnsibilium
bir'edilgin duyumsama yetisi, e.d. duyusal şeylerin idea-
rccipiendi & cognoscendi, scd ejus nul­
larını alma ve bilme yetisi vardır, ama bende ya da bir baş­ lum usum habere posseni. nisi quae-
ka şeyde bu ideaları üretmeye ya da ortaya çıkarmaya dam activa etiam existera, sive in me,
yetenekli bir başka etkin yeti olmasaydı bunun bana hiçbir sive in alio, facultas istas ideas produ-
cendi velefficicndi. Atquc haec sane in
yararı olmazdı. Ama bu etkin yeti Ldüşünen bir şey oldu­ me ipso* cssc non potest, quia nullam
ğum sürecej* benim kendimde olamaz, çünkü hiçbir anla­ plane intellectionem pracsupponit, &
ma edimini öngerektirmez; ve o idealar benim işbirliğini me non coopérante, scd saepe etiam
invito, idcac istac producuntur: ergo
olmaksızın ve üstelik çoğu kez istencime karşın üretilirler;
supcrcsL ut sit in aliquâ substantiâ a me
böylece bu yeti zorunlu olarak benden ayrı bir tözde olma­ diversâ, in quâ quoniam omnis realitas
lıdır ki, bu yeti tarafından üretilen idealann tüm nesnel ve! form alitcr vcl cm inenter incssc
olgusallığı biçimsel olarak yada yuiksek bir derecede onda débet, quae est objective in ideis ab istâ
facultate productis (ut jam supra ani­
olm alıdır (yukarıda belirttiğim gibi); buna göre, bu töz ya madvert!), vel haec substantia est cor­
bir cisimdir, eş deyişle cisimsel bir doğadır ki, bu idealar- pus, sive natura corporea, in djfuâ.
da nesnel olarak Lve temsil yoluylajî kapsanan herşey onda ncmpe omnia form aliterf comincntur
quae in ideis objective^; vcl ccrte
biçimsel olarak |Ve edimsel o larak jt kapsanır; ya da Tan­
D cusl est. vel aiiqua crcatura corpore
rın ın k e n d i s i y a da bedenden daha yüksek bir yaratıktır nobilior, in quâ comincntur cminenter.
ki onda aynı şeyler daha yüksek bir derecede kapsanır. Ama Atqui. cùm Deus non sit fallax, omni-
Tanrı aldatıcı olmadığı için, bütünüyle açıktır ki bana bu
•fa u u lta tc s sp c c ia lib u s q u ib u sd am m o d is
ideaları dolaysızca kendisi iletmez, ne de bunların nesnel cogitandi : : d es fa cu ltés de p en se r toutes p a r ­
ticulières, e t distinctes de moi
t(2 ) nonnullam :: quelque so rte d '|im c lle c -
*Lat: kendilerine özgü düşünme kipleri olan belli yetiler:: Fr: bülünüy- tion]
le Özel ve benden ayrı düşünme yetileri t ( l ) in suo :: dans la notion que n o u s avons
t ( l ) Fr: bu yetilere ilişkin kavramımızda, ya da (Okul terminolojisini de ces facultés, ou (p o u r m e s e rv ir des term es
kullanırsak) onların :: Lat: onların de l'É c o le ) d ans leu r
l i il a s a m e, u t m o d o s a re , d is tin g u i ::
$(2) Lat: bir Ölçüde :: Fr: bir tür
q u 'e lle s sont d is tin c te s de m o i. co m m e les
İL at; kiplerin şeylerden oldukları gibi ayrı olduklarını :: Fr: cismin figures, les m ouvem ents, ci les a u tre s m odes
betilerinin, devimlerinin ve başka kip ya da ilineklerinin dayanakları ola­ ou a c c id e n ts d e s c o r p s , le so n i d e s c o r p s
rak bu cismin kendisinden oldukları gibi ayrı olduklarını m êm es qui les soutiennent
§bendc: Ek §en m oi :: A jout
°Lat: anlama etkinliği :: Fr: anlak °im e)lcc iio :: intelligence
• e n tan t q u e j e n e s u is q u 'u n e c h o s e qui
*düşüncn bir şey olduğum sürece: Ek
pense,: A jout
t ( l ) vc temsil yoluyla: Ek t ( 2 ) e t en effet: A jout
İ(2) ve edimsel olarak: Ek î ( l ) e t p a r représe n ta tio n : A jout
1-nın kendisi: Ek 1m ém e: A jout

188
MÉDITATIO SEXTA ALTINCI MEDİTASYON

no m anifestum est ilium nee per sc olgusallıklarını biçimsel olarak değil ama yalnızca yüksek
immediate istas ideas mihi immrnerc,
bir derecede kapsayan belli bir yaratık aracılığıyla iieıir.
nee ctiam mediame aiiquâ creaturä, in
quâ earum realiias objectiva, non for­ Çünkü Tanrı bana bunun böyle olduğunu bilmemi sağla­
maliter, sed eminenter tantùm continca- yacak hiçbir yeti vermediği, tersine, bu idealarm cisimsel
tur. Cum enirn nullam plane facultatem şeylerden | doğduklarına inanmam yönünde çok büyük bir [80]
mihi dederit ad hocagnoscendum, sed
contràmagnam | propensionemad crc-
eğilim verdiği için, eğer bu idealar cisimse! şeylerden baş­
dendum iiias a rebus corporels emitti, ka nedenlerden doğmuşlarsa, bu durum da Tanrının nasıl
non video qua ratione posset intelligi olup ta aldatıcı olamayabileceğini anlayamam. Bu yüzden
ipsum non esse fallaccm, si aliunde
: kabul edilm elidir ki j* cisimse! şeyler vardır. Ama belki de
quàm a rebus corporcis emiltcrcntur. Ac
proinde* res corporeae cxistunt. Non tam olarak onları duyular yoluyla kavradığımız gibi varol­
tarnen forte omncs tales omnino cxis­ mazlar. çünkü bu duyusal kavrayış birçok duruıııdaolduk-
tunt, qualcs illas sensu comprchendo, ça bulanık ve karışıktır: ama en azından onlarda açık ve
quoniam ista sensuum comprehensio in
seçik olarak anladığım herşeyin, genel olarak konuşursak,
multis valdc obscura est & confusa; scd
saltern ilia omnia in iis sunt, quae clarc "arı matematiğin1! nesnelerinde kapsanan tüm şeylerin ger­
& distincte intclligo, id est omnia, çekten de onlarda olduğunu kabul etmeliyiz.
generaliter spcctata, quae inpurae Mat- 11. Ama geri kalanına gelince, bunlar ya yalnızca tikel­
heseost objecto comprchenduntur.
11. Quantum autcrn auinct ad rctiqua leri ilgilendirirler, örneğin güneş şu büyüklükte ve şu beti­
quae vel tantum particularia sunt, ut dedir vb.; ya da daha az açık olarak anlaşılırlar, örneğin
quod sol sit lalis magnitudinis aut figu- ışık, ses, acı ve benzerleri gibi; ama bunlar çok kuşkulu
rac <&c., vel minus clare intellccta, ut
ve belirsiz olsalar da, gene de yalnızca Tanrının aldatıcı
lumen, sonus, dolor, & similia, quamvis
valdc dubia & inccrta sim. hoc (amen olm aması ve dolayısıyla benim görüşüm de bana onu
ipsurn. quod Dcus non sit fallax, qudd- düzeltme yetisini de verm ediği herhangi bir yanlışlığın
quc idcirco fieri non possit ut ulla falsi- varolmasına izin vermemesi gibi bir zeminde, giderek
tas in mcis opinionibus reperiatur, nisi
aliqua ctiam sit in me facultas a Deo tri- burada bile güvenle kendi içimde gerçekliğe ulaşmanın
buia ad illam cmendandam, ccriam milii aracını taşıdığım ı um abilirim . İlk olarak hiç kuşkusuz
spent ostendit vcritatis ctiam in iis as- doğanın bana öğrettiği tüm şeylerde belli bir gerçeklik kap­
scquendac. El sane non dubium esi quin
sanır; çünkü doğa ile, genel olarak alındığında, şimdi ya
ea omnia quae doccor a naturâ aliquid
hàbeant vcritatis; per naturam cnim, Tanrının kendisinden başka, ya da Tanrının yaratılmış şey­
generaliter spectatam, nihil nunc atiud lere verdiği düzenden başka hiçbirşeyi anlamam; ve özel
quàm vel Deum ipsum, vel rcrunt crea- olarak kendi doğam ile anladığım şey yalnızca Tanrının
larum coordinationem a Deo institutam
intclligo; nee aliudpcr naturam meant in
bana verdiği şeylerin tümünün bir bileşimidir.
particulari, quàm contplcxioncm corum 12. Ama bana doğanın acı duyduğum zaman kötü ola­
omnium quae milii a Deo sunt trihuta. rak etkilenen, açlık ve susuzluk duyduğum zaman besin ya
12. Nihil auteni est quod me isia na­
da içecek gereksiniminde olan vb. bir bedenim olduğun­
tura magis expresse^ doceat, quàm
qu6d habeam corpus, cui male est cùnt dan daha kesin olarak ve daha belirgin o la r a k ö ğ r e ttiğ i
dolorem scntio, quod cibo vei potu hiçbirşey yoktur; ve tüm bunlarda belli bir gerçeklik old u ­
indiget, cjLim fament aut sitim patior, & ğundan kuşku duymam söz konusu olamaz. | 181 ]
similia; nee proinde dubitarc debco.
quin aliquid in co sit vcritatis. |
13. Doğa bana ayrıca bu acı, açlık, susuzluk vb. duyum ­
13. Doect etiam natura, per istos sen- ları ile yalnızca bedenime bir teknedeki kaptan gibi yerleş­
sus doioris, famis, sitis & me non tan­ tirildiğimi değil, ama dahası, onunla içiçe geçmiş ve deyim
tum adcsse mco corpori ut nauta adest
yerindeyse onunla tek bir bütün oluştururcasına karışmış
navigio, sed illi arctissime esse con-
junctum & quasi permixtum adeo ut olduğumu da öğretir. Çünkü eğer böyle olmasaydı, bede­
ununt quid cum iilo componam. Ali- nim yaralandığı zaman salt düşünen bir şey olan ben acı
oqui cnim. cùnt corpus lacditur, ego, duymaz ama bu yarayı yalnızca anlak yoluyla algılardım ,
qui nihil aliud sum quàm res cogitans.
tıpkı kaptanın teknesinde birşey kırıldığı zaman bunu
non sentirent idcirco dolorem, scd puro
intcllectu laesioncm istam pcrcipcrem. görüş yoluyla algılaması gibi; ve bedenim içecek ya da
ut nauta visu pcrcipit si quid in nave yiyecek gereksiniminde olduğu zaman, bunu karışık açlık
•il faut co n fesser: A jout
•kabul edilmelidir ki: Ek
tp u ra c M a th c s e o s :: d e la g éom étrie specu­
lative tL at: arı matematiğin :: Fr: kurgul geometrinin
$ni p lus sensiblem ent: A jout İve daha belirgin olarak: F.k

189
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

ve susuzluk duygularını taşımaksızın algılardım. Çünkü frangatur; & cùm corpus cibo vcl potu
indiget, hoc ipsum expresse intclligc-
tüm bu açlık, susuzluk, acı vb. duyguları gerçekte belli
rem, non confusos famis &. sitis sensus
karışık düşünme kiplerinden başka birşey değildirler ki, haberem. Nam ccrtc isti sensus sitis,
anlık ve bedenin birliği ve görünürdeki kaynaşmaları yo­ tamis, doloris & nihil aliud sunt quàm
luyla üretilirler. confusi quidam cogilandi modi ab uni-
one & quasi permixtione mentis cum
14. Dahası, doğa bana çevremde aralarında kimilerin­
corpore exorti.
den kaçınmam, kimilerini ise izlemem gereken başka bir­ 14. Practcrea ctiam doceor a naturà
çok cismin varolduğunu öğretir. Ve hiç kuşkusuz renk, ses, varia circa meum corpus alia corpora
cxisicrc, ex quibus nonnulla mihi pro-
koku, tat, sıcaklık, sertlik vb. gibi çok değişik duyu tü r­
sequenda sum, alia fùgienda. El certe,
lerini taşımam olgusundan kolayca kendilerinden tüm bu ex co quôd valdc di versos sentiam colo­
değişik duyusal algıların kaynaklandığı cisimlerde onlara res, sonos, odores, sapores, calorcm,
karşılık düşen belli değişiklikler olduğu vargısını çıkara­ duriticni, & sim ilis, recte concludo.
aliquas esse in corporibus. a quibus
bilirim , üstelik bunlar gerçekte o algılara hiç benzemese­ variae istac sensuum percepiioncs adve-
ler bile. Dahası, bu algılar arasında kimilerinin bana hoş niunt, varictatcs iis respondentes, eti-
gelirken başkalarının ise nahoş olmaları olgusundan bütü­ amsi forte iis non similes; atquc ex co
quôd quaedam ex illis perceptionibus
nüyle açıktır ki, bedenim, ya da daha doğrusu beden ve
mihi gratae sinl, aliae ingratac, plane
ruhtan oluştuğum ölçüde bütün kendim, çevresindeki baş­ ccrtum est meum corpus, sive potius me
ka cisimlerden çeşitli yollarda yararlı ya da zararlı olarak toiuin, quatenus ex corpore & mente
[g 2 | etkilenebilir. | sum compositus. variis commodis &
incominodis a circumjaccntibus corpo­
15. Ama görünürde doğanın bana öğrettiği başka bir­ ribus affici posse. |
çok şey daha vardır ki, gerçekte bunları ondan kazaııma- 15. Multa verô alia sunt quac, etsi
mışımdır; tersine, bunlar şeyleri düşüncesizce yargılama videar a naturâ doctus esse, non tamen
rêvera ab ipsà. sed a consuctudine qu-
alışkanlığımdan kaynaklanmışlardır ve böy lece kolayca ya­
àdam inconsiderate judicandi accepi,
nılgılar kapsayabilirler; örneğin içinde ^devinebilir olan atquc ideo falsa esse facile contingit: ut
vej* duyularım ı etkileyen hiçbirşey in kapsanmadığı tüm u- quôd omne spatium, in quo nihil plane
zayın boşluk olduğu görüşüm gibi; ya da sıcak olan bir occurril* quod mcos sensus movcal, sit
vacuum; quôd in corpore, exempli gra­
cisim de bendeki sıcaklık ideasma bütünüyle benzer birşe- tia, calido aliquid sit plane simile ideae
y in olduğu; beyaz ya da y eşil't bir cisimde algıladığım aynı caloris quae in me est, in albo aut rviri-
beyazlığın ya da ryeşilliğin 1:j: olduğu; acı ya da tatlı bir ci­ d i't sit eadcm albedo aut [viridilas'$
quam scntio, in amaro aut dulci idem
simde aynı tadın olduğu, ve başka.duyu!ar için de.beıızer
sapor. & sic dc caetcris; quôd & astra &
olarak; yıldızların, kulelerin ve tüm başka uzak cisimlerin turres, & quaevis alia rcmota corpora
•duyularıma1^ göründükleri ile aynı büyüklük ve betide ol­ cjus sint tantiim magnitudinis & figuta-
dukları vb. gibi. Ama burada seçik olarak algılamadığım e, quam rsensibus m c is'l exhibent, &
alia cjusmodi. Sed ne quid in liac re non
lıiçbirşeyin olmaması için, doğa bana birşey öğretir der­ satis distincte percipiam , accuratiiis
ken gerçekte ne demek istediğimi tam olarak tanımlama­ debeo definirc quid proprie intclligam.
lıyım . Daha açık bir deyişle, burada doğa sözcüğünü onun cùm dico me aliquid doccri a naturà.
Nempe htc naturam strictiùs sumo,
Tanrının bana verdiği tüm şeylerin bileşimi olduğunu söy­
quàm pro complcxione eorum omnium
lerken olduğundan daha sınırlı bir anlamda alıyorum; quae mihi a Deo tributa sunt; in hac
çünkü bu bileşimde yalnızca anlığa ait olan pekçok şey kap­ enim complcxione .multa contincntur
sanır, örneğin olanın olmamış olamayacağının bilgisi ve quae ad mcntcm solam pertinent, ut
qu6d percipiam id quod factum est in­
ı bedenin yardımı olmaksızınj§ doğanın ışığı yoluyla bildi­ fectum esse non posse, & rcliqua omnia
ğim ve (doğadan söz ederkenya burada söz konusu olm a­ quae luminc naturali§ sunt nota, de qui­
yan benzer birçok şey gibi; yine, bu bileşim yalnızca bus hic non est sermon, multa ctiam
quae ad solum corpus speciani*, ut
bedene ait olan ,ve burada doğa adı altında kapsanmayanj*

•devinebilir olan ve: Ek •q u i m euve, cl: A joul


tL aı: yeşil :: Fr: siyah tv lrid i :: noir
$Lal: yeşilliğin :: Fr: siyahlığın Lviriditas :: n o irce u r
1Lal. duyulanına :: Fr: uzaktan gözlerimize Is e n s ib u s m cis :: de loin à nos ycux
à , sans l ’aid e du co rp s , : Ajoul
übedenin yardımı olmaksızın: Ek
o. en p arla n t d e la n a tu re : A jout
ndoğadan söz ederken: Ek •e t ne sont point ici non p lus co n lc n cu s sous
•ve burada doğa adı altında kapsanmayan: Ek le nom d e n a tu re : A joul

190
MEDITATIO SEXTA ALTINCI MEDİTASYON

quôd dcorsum tcndat1.* & similia, birçok şeyi de kapsar, örneğin ‘aşağıya doğru eğilimli olm a­
de quitus cliam non ago. sed de iis
sı1* ve benzerleri, ki burada bunlarla değil ama yalnızca bir
tantum quac mihi. ut composite ex
mente & corpore, a Dco tributa anlık ve beden bileşimi olduğum düzeye dek Tanrı tarafından
sunt. Ideoque hacc natura docct qui- bana verilen şeylerle ilgileniyorum. Doğa bana sözcüğün ger­
dem ca refugere quac sensum dolo- çek anlamında bende acı duygusuna neden olan şeylerden
ris infcruni. & ca prosequi quae
kaçınmayı, ve bana haz ve aynı türde duygular ileten şeylerin
sensum voluptatis, & talia; sed non
apparet illam practerca nos docerc peşinden gitmeyi öğretir; ama bunun dışında bana o çeşitli du­
ut quicquam ex istis scnsuum per- yusal algılardan dışımızdaki şeyler üzerine bunlar önceden
ceptionibus sine praevio inteilectûs anlak yoluyla dikkatle yoklanmadıkça herhangi bir vargı
examine de rebus extra nos positis
concludamus, quia de iis vcnim sci­
çıkarmamı öğrettiğini görmem; çünkü öyle görünür ki bu ger­
re | ad mentem soîam, non autem çekliklerin bilgisini ilgilendiren şey |anlığın ve bedenin bir [83]
ad compositum, videtur pertincre. bileşimi değil ama yalnızca anlıktır. Böylece bir yıldızın gözü­
Ua quamvis Stella non magis ocu-
mü küçük bir mumun ateşinden daha güçlü etkilememesine
lum meum quàm ignis exiguac lacis
afficiat, nulla tamen rin coH realis karşın, gene de ^bende't beni onun o ateşten daha büyük olma­
sive positiva propensio est ad cre- dığına inanmaya iten hiçbir olgusal ya da olumlu yatkınlık
dendum illam non esse majorcm, yoktur; ama onu çocukluğumdan bu yana herhangi bir ussal
sed hoc sine rationc ab ineunte aeta-
zemin olmaksızın öyle yargılamışımdır; ve bir ateşe yaklaşır­
te judicavi; & quamvis ad ignemac-
cedens sentio calorem. ut etiam ad ken sıcaklığı duymam a, ve ona fazla yaklaştığımda giderek
eundem nimis prope accedens sen­ acı bile duymama karşın, aynı zamanda bunda beni ateşte bu
tio dolorem, nulla profecto ratio est sıcaklığı andıran birşey olduğuna inandırmak için onda acıyı
quae suadeat in igne aliquid esse
simile isti caiori, ut neque etiam isti
andıran birşey olduğuna inandırabilecek olandan daha öte bir
dolori. sed tantummodo in eo aliqu­ neden olamaz. Bunda beni yalnızca ateşte ne olursa olsun ben­
id esse, quodeunque demum sic, de bu sıcaklık ya da acı duyumlarını ortaya çıkaran birşey
quod istos in nobis sensus caloris olduğuna inanmaya götüren bir neden vardır. Yine böyle, içle­
vel doloris efficiat; & quamvis eti-
am in aliquo spatio nihil sit quod rinde duyuları devindirebilen hiçbirşeyin olm adığı1]: uzaylar
moveat scnsum$, non idco sequitur olsa da, bundan bu uzayların hiçbir cisim kapsamadıkları var­
in eo nullum esse corpus: sed video gısını çıkarmam alıyım ; çünkü bunda ve buna benzer başka
me in his aliisque pcrmultis ordinem
şeyler durum unda doğanın düzenini saptırma alışkanlığında
naturae pervertere esse assuetum,
quia nempe scnsuum pcrceptioni- olduğumu görürüm , şu nedenle ki gerçi bu duyusal algılar
bus, quae proprie tantùm a naturâ doğa tarafından bana yalnızca anlığıma onun da bir parçası
datae sunt ad menti signifteandum olduğu bileşik bütüne hangi şeylerin yararlı ya da zararlı
quaenam composito. cujus pars est,
olduklarını belirtme amacıyla verilmiş olsalar ve bu düzeye
commoda sint vcl incommoda, &
eatcnus sunt satis clarae & distinc- dek yeterli olarak açık ve seçik olsalar da, gene de onlardan
tac, utor tanquam regulis certis ad sanki doğrudan doğruya dışımdaki cisim lerin özlerini belir­
immediate dignosccndum quaenam lememi sağlayabilecek pekin kurallarmış gibi yararlanmanın
sit corporum extra nos positorum
essentia, de quû tamen nihil nisi val-
önüne geçemem, üstelik onlar konusunda bana gerçekte çok
de obscure & confuse significant. bulanık ve karışık olandan başka hiçbirşey belirtmeseler de.
16. Atqui jam ante satis perspexi 16. Ama daha önce. Tanrının çok yüksek iyiliğine karşın,
qu ratione. non obstante Dei boni-
yargılarımda yanılgının nasıl olabildiğini yeterince irdelemiş­
tate, judicia mea falsa esse contin-
gat. Sed nova hîc occurrit difficultés tim . Yalnızca burada bir güçlük daha doğar ki, doğanın bana
circa ilia ipsa quac tanquam per- istemeyi ve kaçınmayı öğrettiği şeylerle ve ayrıca bana ver­
sequenda vel fugienda mihi a naturà diği ve kimi zaman içlerinde yanlışlık bulduğum ve böylece
exhibentur, atque etiam circa inter­
doğrudan doğruya kendi doğam tarafından yanılıılmama yol
nos sensus in quibus crrorcs videor
dcprehendisscl: u tcù m quis, grato açanji içsel duyum larla ilgilidir; örneğin, içine zehir karış­
cibi alicujus sapore delusus, vene- tırılmış belli bir yiyeceğin hoş tadı beni zehiri almaya götü-

“u iq u ô d dcorsum tendat :: F r: com m e *Lat: aşağıya doğru eğilimli olması :: Fr: ağır olma niteliği
la q u alité q u 'il a d ’é tre pesant tF r: bende :: Lat. onda [gözümde]
t i n e o :: en m oi $Lat: duyuları devindirebilen hiçbirşeyin olmadığı :: Fr: duyularımı uya­
tn ih il sit q u o d m oveat sensum :: je ne
ran vc devindiren hiçbirşey bulamadığım
trouve rien q ui excite e t m euve m es sens
1er a in s i q u e j e s u is d ire c te m e n t
V e böylece doğrudan doğruya kendi doğam tarafından yanıltılmama yol
tro m p é p a r m a nature: A jout açan: Ek

191
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

[84] rebilir ve böylece beni yanıltabilir. | Gene de doğrudur ki nuni imus lalcns assumit. | Scd ncmpc
lune taniùm a naiurâ» im p d litu r ad
bu durum da bağışlanabilecek olanj* doğa yalnızca beni
illud appcicndum in quo gratus sapor
içinde hoş bir tat bulduğum yiyeceği istemeye götürür, hiç­ consist::, nonautcm ad vcnenum, quod
b ir biçimde onun tarafından bilinmeyen zelıiri istemeye plane ignorai: nihilque hinc aliud cone-
değil; böylece bu olgudan çıkarsayabileceğim tek şey doğa­ ludi potest, quàm naluram istam non
esse omnisciam: quod non mirum, qui-
mın lıerşeyi bilen birşey olm adığıdır ki. bunda hiç kuşku­ a, cum homo sil res liinilata, non alia
suz şaşırtıcı Iıiçbirşey yoktur, çünkü doğası sonlu olan illi compctit q u im t limitatac perfee-
insan bilgide d ejt ancak sınırlı bir eksiksizlik taşıyabilir. lionis.
17. Ama kendilerine doğrudan doğruya doğa tarafından 17. At verb non raro eliam in iiserra-
mus ad quae a naturâ impcllimur: ut
itildiğimiz şeylerde bile seyrek olmamak üzere kendimizi cimi ii qui acgrotant. potum vel cibum
aldatırız, örneğin hasta olduklarında kendilerine zarar ve­ appetum sibi paulo post nociturum
recek şeyleri içmeyi ya da yemeyi isteyenler durumunda Dici forsan hie potcrit, illos ob id crra-
rc. quôd natura corum sil corrupta; scd
olduğu gibi. Belki de burada denecektir ki, yanılmalarının hoc difficultaicm non lollil, quia non
nedeni doğalarının bozulmuş olmasıdır; ama bu güçlüğü minus vcre homo acgrotus crcatura Dei
dokunulmamış bırakır, çünkü hasta b ir insan da gerçekte est quàm sanus: nec proindc minus
tıpkı sağlıklı biri gibi Tanrının bir yaratısıdır; bu yüzden videtur rcpugnarc ilium a Deo fallacetn
naturam h a b e r e A lq u e ut horologium
aldatıcı bir doğasının olması. Tanrının iyiliği karşısında, ex rotis & pondcrihus confccium non
^ötekinin durum unda o ld uğundan^ dâlıa az çelişkili gö­ minus accurate leges omncs naturae
rünm ez. Dişlilerden ve ağırlıklardan oluşan b ir saat kötü observai, ciim male fabricatum esi &
horas non rectc indicai, quàm cùm
yapılmış olduğu zaman da doğa yasalarını tıpkı onu yapa­ Omni ex parte artificis voto satisfacit:
nın isteklerini bütünüyle karşıladığı zaman olduğu gibi ita, si considèrent hominis carpus, qua-
sağın olarak izler ve zamanı doğru olarak göstermez; yine icnus machinamcmum quoddam esi cx
böyle, insan bedenini de sinirlerden, kaslardan, dam arlar­ ossibus, nervis, musculis. vcnis. san­
guine & pcllibus ita aplum & compo-
dan, kan ve deriden yapılmış olan ve eğer onda hiçbir anlık silum , ul. ctiam si nulla in co mens
olmasaydı bileşim di istencin denetimi olmaksızın ve dola­ existerai, eosdem tanicn habcrci omncs
yısıyla anlığın yardımı olmaksızın .am a yalnızca örgenle- molus qui nunc in co non ab impcrio
voluntatis ncc proindc a mcntc proce­
rinin düzenlenişi yoluyla ,1 devindirildiği zaman yaptıkları
d u ra l. facile agnosco illi acque natura-
ile aynı devimleri yerine getirecek bir tür makine olarak Ic fore. si. exem pli causà. hydropc
görebilirim . O zam an kolayca anlayabilirim ki, örneğin bu laborct, cam faucium ariditatcm pad.
bedenin birsu-tutm a [hydrops] durum una bağlı olarak bo­ quae sitis sensum mcnti infcrrc solct.
atquc eliam ab illâ eju s nervos &
ğaz kuruluğu çekmesi ve böylece anlıkta bir susuzluk duy­ reliquas partes ita disponi ut potum
gusunun ve arkasından sinirleri ve başka parçaları su içmek sumat cx quo morbus augcatur. quàm,
için gerekli yolda uyaracak bir yatkınlığın doğması ve so­ cùm nullum tale in co vilium est, a
sim ili | faucium siccitate movcri ad
nuçta bedenin hastalığının artması ve kendine zarar ver-
potum sibi utile assum endum . Et
[85] mesi de tıpkı böyle bir bozukluk olm adtksızm | benzer quamvis. rcspicicns ad pracconccptum
nedenlerle iyiliği için su içmeye itilmesi denli doğaldır. Ve horologii usum, diccrc possim illud,
saatin yapımcısı tarafından am açlandığı kullanım ı dü­ cum horas non racle indicat. a naturâ
suâ deflcctcre: atquc eodem modo,
şünürsek, diyebilirim ki zamanı doğru belirtm ediğinde considérons machinamcmum humani
doğasının düzeninden sapar; ve gerçi insan bedeninin dü­ corporis tanquam com paralum ad
zeneğini tüm alışıldık etkinlikleri yerine getirmesi için aynı motus qui in eo Fieri soient, putcrn illud
yolda Doğa tarafından oluşturulm uş olarak gördüğümde, ciiant a naturâ suâ abcrrarc, si cjus fau­
ces sint aridac. cùm potus ad ipsius
boğazı kuru olduğu ve su içmek bedenin sakınımına yarar- conscrvalionem non prodcst'§: satis
sız'Ş olduğu zaman doğasına uygun olarak işlev g ör­ lamcn animadvcrto hanc ultimam natu­
m ediğini düşünm ekte haklı olsam da, gene de “ doğa” rae acccptioncnt ab altcrâ multùm dif-
ferre: hacc cnim nihil aliud est quàm
sözcüğünün bu son kullanımının hiç kuşkusuz ötekinden

‘bağışlanabilecek olan: Ek ‘ (q u i) p eu t c ire cxcusde: A jout


tbilgıdc de: Ek t a u 5 s i . . . u n e co n naissance: A jout
t . q u e l’a u tic : A jout
ğölekinin durumunda olduğundan: Ek
1. m ais seu lem e n t p a r la d isp o sitio n d e ses
1. ama yalnızca örgünlerinin duzcnlenişi/durumu yoluyla: Ek o rg a n es: A jout
ŞLat. yararsız :: Fr: zararlı (n o n p ro d e s t:: nuit

192
MEDITATIO SEXTA ALTINCI MEOİTASYON

denom inatio a cogiiationc nieil '*, çok ayrı olduğunu görürüm ; çünkü burada “ doğa” sözcü­
liomincm acgrotuin & horologium
ğü hasta b ir insanı vc kötü yapılmış bir saati sağlıklı b ir
male Tabricaium cum idea hominis sani
& horologii rectc facli com paranie. insan ve iyi yapılmış b ir saat ideaları ile karşılaştırmada be­
dependens, rebusque dc quibus diciiur nim düşüncemden gelen1* bir adlandırm adır, ve bu yüz­
extrinseca; per illam verb aliquid intcl- den uygulandığı şeylere dışsaldır; am a öteki kullanım a
ligo quod revera in rebus repcrilur. ac
proindc nonnihil habet vcritatis.
göre “doğa” sözcüğü ile şeylerde gerçekten bulunan ve
18. Ac ccrlc. etiamsi respicicndo ad dolayısıyla gerçeklikten pay alan birşeyi anlanın.
corpus hydropc laborans. sit tantùm 18. Ama hiç kuşkusuz su-tutan beden açısından onun su
denom inatio extrinseca. cùm dicitur
içme gereksiniminde değilken bile kuru bir boğazı olduğu
ejus natura esse corrupts, ex co quôd
aridas habcat fauces, ncc tamcn egcat zaman doğasının bozuk olduğunu söylemek salt dışsal bir
potu; respicicndo tarnen ad composi­ adlandırma olsa da, gene de bileşik bütünü, eş deyişle bu
tum, sive ad m cntcm t tali corpori uni- bedene birleşmiş an lığ ı, ya da ruhu/f göz önüne aldığım ız­
tam . non e st pura denom inatio, scd
ycrus error naturae, quèd sitiat cùm
da su içmenin ona çok zararlı olduğu zaman susuzluk duy­
polus est ipsi nociturus; idcoque hie ması yalnızca b ir adlandırm a değil ama gerçekte doğanın
rcinanet inquirendum, quo pacto boni- gerçek bir yanılgısıdır; bu yüzden Ihnrm ın iyiliğinin doğa­
tas Dei non impediat quoininus natura nın yanıltıcı olmasını niçin önlemediğini irdelem emizgere-
sic sumpta sit fallax.
19. Ncmpc imprimis hie1!: advcrto kir.
magnam esse diffcrcntiain inter mcn- 1 9 .'Bu irdelemeye başlayabilmek için,1^ ilk olarak anlık
tem & corpus, in co quùd corpus ex ve beden arasında büyük bir ayrım olduğunu belirteceğim ,
n aturi su& sit semper divisibilc. mens
autcm plane | indivisibilis; nam sane
çünkü beden doğasından ötürü her zaman bölünebilir ve
cùm hanc co n sid ero . sive mejpsum anlık hiçbir biçimde | bölünem ezdir; çünkü gerçekte anlı- [8 6 ]
quatcnus sum tantùm res cogilans, nul- ğı irdelediğim zam an, eş deyişle, yalnızca düşünen b ir var­
las in me partes possum distingucrc, lık olduğum sürece kendimi irdelediğim zaman, kendimde
scd rent plane unam & integrant me
esse imclligo; & quamvis toti corpori hiç bir parça ayırdedemem. tersine çok açık olarak tek ve
tula mens unita esse vidcatur, abscisso bütün olan b ir şey olduğum u anlarım ; ve gerçi bütün anlık
tarnen pede, vcl brachio. vel quàvis aliâ bütün beden ile birleşmiş olarak görünse de, gene de bede­
corporis parte, nihil ideo de mente sub-
nin bir ayağı ya da kolu ya da herhangi b ir başka parçası
ductum esse cognosco; ncque etiam
facultatcs volcndi, senliendi, imelligcn- kesilip alındığında, bununla anlığımdan herhangi birşeyin
di &c. cjus partes dici possum, quia çıkarıldığını düşünmem; ne de isteme, algılam a, anlama
una & eadem mens est quae vult, quae vb. yetilerinin anlığın parçalan olduğu söylenebilir, çün­
sentit, quae intclligit. Cotttri vcr6 nul­
la res corporea sive extensa potest a me
kü isteyen, algılayan ve anlayan bir ve aynı anlıktır. Ama
cogitari, quam non facile in partes cisimsel ya da uzamlı şeyler açısından durum bütünüyle
cogitationc dividam , atque hoc ipso tersidir, çünkü anlığım tarafından kolayca birçok parçaya
illam divisibilcm esse intelligam: quod
bölüııemeyen ve dolayısıyla bölünebilir olarak kabul etm e­
unum sufftccret ad me docendum .
mentent a corpore omnino esse di- diğim herhangi birini imgeleyemem; bu bana insanın an­
vcrsarn, si nondum illud aliunde satis lığının bedenden bütünüyle ayrı olduğunu öğretm eye
scircm. yeterlidir, eğer bunu daha önce başka nedenlerle yeterince
20. Dcindc adverto mentent non ab
omnibus corporis partibus immediate
iyi öğrenmemişsem.
affici, sed lantummodo a ccrebro. vel 20. Bunun dışında belirtebilirim ki, anlık bedenin her
forte etiam ab unâ tantùm exiguâ ejus parçasından değil, ama yalnızca beyinden, ve belki de gi­
parte, nempe ab eä in quà dicitur esse
derek onun çok küçük parçalarından birinden, daha açık
sensus communis; quae, quoticscunquc
codent modo est disposita, menti idem olarak sağ duyunun yeri denilen parçadan dolaysızca izle­
exhibet, ctiamsi rcliquae corporis par­ nimler alır; bu ne zaman aynı durumda olsa anlığa aynı şey i
tes diversis interim modis possint se sunar, gerçi bu arada burada sıralanması gerekmeyen sayı­
habere, ut probant innum era expé­
rim enta. quae Itic reccnserc non est
sız deney tarafından tanıtlandığı gibi bedenin geri kalan
opus. parçaları değişik yollarda düzenlenmiş olabilseler de.

•Lat: benim düşüncemden gelen :: Fr: bütünüyle benim düşünceme


“a c o g ita tio n c t n e i :: , la q u e lle d e p e n d
bağımlı
e n tièrem en t d e m a pensée.
to u de T im e: Ajout tya da ruhu: Ek
I h tc :: P our co m m en c er do n c c e t exam en. $Fr: Bu irdelemeye başlayabilmek için, :: Lal: Burada

193
İLK FELSEFE ÜZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

21. Bundan başka, beden öyle bir yolda oluşmuştur ki. 21. Adverto praetcrca cam esse corpo­
ris naturam. ut nulla ejus pars possit ab
parçalarından hiç biri biraz uzaktaki bir başka parça tara­
aliâ parte aliquantum remotä movcri,
fından ikisi arasındaki parçalardan her biri tarafından da quin possit etiam moveri eodem modo a
aynı yolda devindirilem edikçedevindiriiem ez, üstelik bu quàlibct ex iis quae interjacent, quamvis
daha uzak parça edimde bulunmasa bile. Örneğin A , B, i 11a rem otior nihil agat. Ut, exempli
causû, in fune A, B, C, D , si j trahatur
[87] C, D ipindeeğer | son D parçasını çekersek, ilk A parçası ejus ultima pars D, non alio pacto move-
araya giren B ya da C parçalarından biri çekildiğinde ve bitur prima 4 , quàm movcri ctiam pos­
son D parçası devimsiz kaldığında olacak olandan her­ set, si trahcrctur una ex intermediis B vel
C. & ultima D mancret immola. Nec dis-
hangi bir yolda ayrı olarak devinm eyecektir. Ve aynı
simili ratione, cùm sentio dolorem pedis,
yolda, ayağımda acı duyarken, Fizik bilgim bana bu doeuit me Physica sensum ilium fieri ope
duyum un ayak boyunca dağılm ış sin irler aracılığıyla nervorum per pedem sparsorum , qui,
iletildiğini ö ğ retir ki. bunlar ipler gibi oradan beyne inde ad cerebrum usque funium instar
extensi, dum trahuntur in pedc, trahunt
uzandıkları için, ayakta gerildiklerinde aynı zamanda ctiam intimas ccrcbri partes fad quas per-
beyinde bağıntılı oldukları1* b ir iç parçayı da gererler, tingunt1*, quem dam que motum in iis
ve orada doğanın anlığım ın sanki o acıyı ayağımdaymış excitant, qui institutus est a naturà ut
mentem afficiat sensu doioris tanquam
gibi duymasına yol açacak b ir yolda düzenlemiş olduğu
in pede existentis. Sed quia illi nervi per
belli bir devimi uyarırlar. Ama bu sinirlerin bacaktan tibiam, crus, Iumbos. dorsum, & collum
beyne ulaşabilmek için bacak, but, bel“, sırt ve boyundan transire debent, ut a pede ad cerebrum
geçm eleri gerektiği için, olabilir ki ayaktaki uçlarının perveniant, potest contingere ut. etiamsi
eorum pars, quae est in pede, non attin*
etkilenm emesine, ama yalnızca ^belden ya da boyundan
gatur, sed aliqua taniùm ex intermediist,
geçenjt ara parçalarından kim ilerinin etkilenmesine kar­ idem plane illc motus fiat in cercbro qui
şın, bu eylem beyinde ayaktaki b ir incinme yoluyla ola­ fa pede male affecto, ex quo necesse erit
bilecek aynı devimi uyaracaktır ki, sonuçta anlık zorunlu ut mens rsentiat eundem dolorem1}. Et
idem de quolibet alio sensu est pu-
olarak aynı acıyı duyacaktır'^:. Ve aynı şey başka duyum ­ tandum.
lar için de geçerlidir. 22. Adverto denique, quandoquidem
22. Son olarak belirtiyorum ki, beynin anlığı dolaysız­ unusquisque ex motibus, qui fiunt in cà
parte cerebri quae immediate memem
ca etkileyen parçasındaki devimlerden her biri anlıkla her
afficit, non nisi unum aliquem sensum
zaman tek bir tikel duyum üretebildiği için, düşünebile­ illi infert, niliU hac in re melius possc
ceğimizin en iyisi bu devimin üretebileceği tüm duyum-, cxcogitari, quàm si cuin inférai qui, ex
lar arasında anlığın sağlıklı insanırrSakmınıına en büyük omnibus quos inferre potest, ad hominis
sani conscrvationcm quàmmaxime &
ve en sık katkıda bulunan duyumu almasını sağlayacak quàm frequentissime conducit. Expcri-
düzenleme olacaktır. Ama deneyim bize gösterir ki doğa­ entiam autem testari, taies esse omrifcs
nın bize verdiği tüm duyum lar tam şimdi belirttiğim sensus nobis a naturâ inditos; ac proindc
tiihil plane in iis.reperiri, quod non Dci
gibidir, ve dolayısıyla doğalarında Tanrının gücüne ve iyi­
potentiam bonitatem que testetur. Ita.
liğine tanıklık etmeyen hiçbirşey yoktur. Böylece, örne- exempli causâ, | cùm nervi qui sunt in
[8 8 ] ğ 'n I ayaktaki sinirler yeğin olarak ve alışıldığın ötesinde pede vehementer & praeter consuetudi-
devindirildikten zaman, devimleri omurilikten beyne dek neni moventur, ille eorum motus, per
spinae dorsi mcdullam ad intima ccrcbri
geçerek orada anlığı uyarır'^ ki, bu anlığın birşey duyum­ pertingens, ibi menti signum d a i!1 ad
samasına yol açar—sanki ayaktaymış gibi bir acı—, ve aliquid sem iendum , nempe dolorem
bununla anlık nedeni ayağa zararlı birşey olarak alıp onu tanquam in pede existentem, a quo ilia
excitatur ad ejus causam, ut pedi infes-
uzaklaştırmak için elinden geleni yapmaya uyarılır. Ama
tam, quantum in sc e st, aniovcndam.
Tanrı insanın doğasını öyle b ir yolda oluşturabilirdi ki, Potuissct verô natura hominis a Deo sic
beyindeki bu aynı olay anlığa bütünüyle başka birşey gös­ constitui, ut illc idem motus in cercbro
terebilirdi; örneğin devimin sanki beyindeymiş ya daayak- quidvis aiiud menti exhiberet: nempe vel

*ad q u as p e n in g u n t :: d 'o ù its v ien n e n t ci


*Laı: bağıntılı oldukları :: Fr: kendisinden geldikleri ve kendisinde auquel ils aboutissent
sonlandıkları tq u i passent p a r les reins ou p a r le co l: A jout
ts c m ia i eundem do lo rcm :: ressente dans le
tbelden ya da boyundan geçen: Ek
p ied la m êm e d o uleur que s 'i l y avait reçu une
ÎL aı: aynı acıyı duyacaktır :: Fr: sanki ayakta bir incinme olmuş gibi blessure
aynı acıyı duyacaktır: Ek lib i m enti signum d at :: Tait u n e im pression
ÎL aı: orada anlığı u y a rır:: Fr: anlıkta bir izlenin) yaratır à l'e s p rit

194
MEDITATIO SEXTA ALTINCI MEDİTASYON

scipsum, quatenus est in cerebro, vci taymış ya da belli bir ara yerdeymiş gibi duyumsanmasına
qua te nus est in pede, vel in aüquo ex
locis intermediis, vel denique aliud
neden olabilirdi, yada son olarak başka herhangi bir duygu
quidlibct; sed nihil aliud ad corporis üretebilirdi; ama bunlardan hiç biri bedenin sakm ım ına, de­
conscrvationcm acque conduxisset*. vimin anlığa duyumsattığı ilej* eşit ölçüde katkıda bulun­
Eodem modo, cùm potu indigemus. mazdı. Benzer olarak, su içme gereksiminde olduğum uz
quaedam inde oritur siccitas in guttu-
rc. nervös ejus movens & illorum ope
zaman boğazda belli bir kuruluk ortaya çıkar ki ondaki sinir­
ccrebri interiora; hicque motus men­ leri ve bunlar aracılığıyla beynin iç bölümlerini etkiler; bu
tent afficit sensu sitis, quia nihil In uyarı anlığı susuzluk duyumu ile etkiler, çünkü bu bütün
toto hoc negotio nobis utilius est sci­
olayda bizim açımızdan sağlığımızın sakinimi için su içme
re. quàm quôd potu ad conscrvatio­
ncm valetudinis egeamus. & sic de gereksiniminde olduğumuzu bilmekten daha yararlı başka
cactcns. hiçbirşey yoktur; ve başka durum larda da aynı şey geçer-
23. Ex quibus omnino manifestum lidir.
est, non obstante immensà Dci boni-
23. Buradan bütünüyle açıktır ki, Tanrının en yüksek iyi­
tatc, naturam hominis ut ex mente &
corpore compositi non possc non ali- liğine karşın, anlık ve bedenden oluşan insan doğası zaman
quando esse fallaccm. Nam si quac zaman aldatıcı olm aktan kaçınamaz. Çünkü eğer ayakta
causa, non in pede, sed in alià quâvis değil ama ayaktan beyne uzanan sinirin bir başka parçasın­
ex partibus per quas nervi a pede ad
cerebrum porriguntur, vel ctiam in da ya da giderek beynin kendisinde genellikle ayak incin­
ipso cerebro, eundem plane motum diğinde olan o aynı etkiyi üreten belli bir neden varsa, acı
excitet qui soiet excitari pede maie sanki ayaktaymış gibi duyulacaktır, ve doğallıkla duyum
affecto, sentietur dolor tanquam in
tarafından aldatılacağız. Çünkü beyindeki aynı olay anlıkta
pede, sensusque naturalitcr falietur,
quia, cùm illc idem motus in cerebro yalnızca tek bir duyuma neden olabilir, ve bu duyum ayağı
non possit nisi eundem semper sensum yaralayan bir neden tarafından değişik bir yerde etkide bulu­
menti inferre, multoque frequentius nan bir başkası tarafından olduğundan çok daha sık üretil­
orin soicat a causâ quae lacdic pedem,
quàm ab aliâ alibi existente, rationi con-
diği için, | anlığa her zaman bedenin başka herhangi bir [89]
senta|ncum est ut pedis potius quàm parçasındakinden çok ayaktaki b ir acıyı gösterm esi çok
altcrius partis dolorem menti semper daha usa uygundur. Ve eğer kimi zaman boğaz kuruluğu her
exhibeat. El si quando faucium ariditas.
zamanki gibi bedenin sağlığı için su içmenin zorunlu olm a­
non ut solet ex co quôd ad corporis
valetudinem potus conducat, sed ex sından değil ama su-tutma sıkıntısını çekenlerin durum un­
contrarià aliquâ causâ oriatur, ut in hyd- da olduğu gibi belli bir aykırı nedenden gelecek olursa, gene
ropico contingit, longe melius est illam de o durum da aldatılmak tersine her zaman bedenin sağlık­
tune feilere, quàm si contrà semper fai-
lerct, cùm corpus est bene constitutum;
lı olması durum unda aldatılmaktan çok daha iyidir; ve baş­
& sic de rcliquis. ka durum larda da aynı şey geçerlidir.
24. Atque haec considcratio pluri- 24. Ve hiç kuşkusuz bu irdeleme bana yalnızca doğamın
mum juvat, non modo ut errores om-
açık olduğu tüm yanılgıları anlayabilmek için değil, ama
nes quibus natura mea obnoxia est
animadvertam, sed ctiam ut illos aut ayrıca onlardan rdaha kolayca1! kaçınabilmem ya da onları
emendare aut vitare rfacileH possim. düzeltebilmem için de çok yararlıdır. Çünkü duyum larım ­
Nam sanc, cùm sciam omnes sensus dan her birinin bana bedene yararlı ya da zararlı herşey açı­
circa ea, quac ad corporis commodum
spectant, m ulto frequentius verum
sından yanlış olandan çok daha sık olmak üzere doğru olanı
indicarc quàm falsum, possimque uti ilettiklerini bilerek, ve aynı nesneyi yoklamak için hemen
fere semper pluribus ex iis ad candcm hemen her zaman onlardan birçoğunu kullanma yeteneğin­
rem examinandam, & insuper memo-
de olarak, ve bunun yam sırarşimdiyi geçmiş ile1! bağlamak
riâ, quac rpracseniia cum praccedemi-
b u s ^ connectit. & intcilectu. qui jam ve biraraya getirmek için belleğimi kullanma, ve yanılgıla­
omnes errandi causas perspexit; non rımın tüm nedenlerini daha şimdiden keşfetmiş olan anla­
am piius vereri debeo ne ilia, quac ğımı kullanma yeteneğinde olarak, bundan böyle bana
mihi quotidic a sensibus exhibeniur.
duyularım tarafından çok sık olarak sunulan şeylerde yan­
sint falsa, sed hypcrboltcac superio-
lışlıkla karşılaşmaktan korkmamam gerekir; ve bu son bir-

• q u c c c q u ’il [se it, ’le m o u v e m e m 'l tui


feint sen tir: A jout
*dcvimin anlığa duyumsattığı ile: Ek
ffa c ile :: plus facilem ent
tp r a e s e n t i a cu m p ra c c e d e n tib u s :: tes fF r: daha kolayca :: Lat: kolayca
c o n n a issa n ce s p ré sen tes aux passées $Lat: şimdiyi geçmiş ile :: Fr: şimdiki bilgiyi geçmişte olanla

195
İLK FELSEFE ÖZERİNE MEDİTASYONLAR MEDITATIONES DE PRIMA PHILOSOPHIA

kaç günün tüm kuşkularını abartılmış ve gülünç olarak yad­ rum dicnim dubitationcs. ul risu dig-
nae, sunt explodendae. Praescrtim
sımam gerekir. Özellikle uyanıklık durum undan ayırdede-
'summa'* illa de somno. quem a vigi-
mediğim uyku konusundaki ro çok genel1* kuşkuyu; şu liä non distinguebanv. nunc enim ad-
nedenle ki, şimdi ikisi arasında oldukça dikkate değer bir verto permagnum inter utrumque esse
ayrım bulurum , çünkü belleğim iz düşleri yaşamda yaptı­ discrimen, in eo qudd nunquam in­
somnia cum retiquis omnibus actioni-
ğım ız başka şeylerle uyanıkken başımıza gelenleri biraraya bus viiac a memoria conjungantur, ut
birleştirdiği yolda biraraya bağlayıp birleştiremez. Böylece e a quae vigilanti occurruni; nam
gerçekte eğer uyanıkken biri bana tıpkı bir düşte olduğu gibi sane, si quis. dum vigilo, mihi derc-
pentc apparcrct. statimque postea dis-
birdenbire görünm üş ve sonra aynı yolda yitmişse, ve
parcrei, ut fit in somnis. ita scilicet ui
böylece nereden geldiğini yada nereye gittiğini belirliyemi- nec undc venisset. nee quo abirct.
yorsam, | onu gerçek bir insan olmaktan çok beynimde üre­ viderem , non im m eriio sp e c |tru m
tilmiş ve uykudayken ürettiklerim e benzerjt b ir hayal ya da potius. aut phantasma in ccrebro meo
c ffic iu m .t quàm verum hom inem
imge olarak görm em nedensiz olmayacaktır. Ama şeyleri
esse judicarcm . Cùm verö eac res
hem geldikleri yeri hem de oldukları yeri ve ayrıca bana gö­ occurruni. quas distincte, unde. ubi.
rünm e zamanlarını seçik olarak anlayacağım bir yolda algı­ & quando mihi adveniant, adverto,
ladığımda. ve herhangi bir kesinti olmaksızın onlara ilişkin carumquc perceptioncm absque ullä
interruptione cum totâ rcliquâ vitä
algılarım ı yaşamımın tüm geri kalanı ile ilişkilendirebil-
connecto, plane cenus sum . non in
diğimde, bunların ben uykuda değil ama uyanıkken yer al­ somnis, sed vigilanti occurrerc. Nec
dıkları konusunda tam bir pekinlik duyarım. Ve eğer onları de ipsarum veriiate debeo vet mini­
yoklamak için tüm duyularım ı, belleğim i, ve anlağımı kul­ mum dubilarc. si, postquam omnes
sensus. memoriam & intellectum ad
landıktan sonra bana bunların herhangi biri tarafından geri illas exam inandas convocavi, nihil
kalanların bildirdikleri ile tutarsız hiçbirşey bildirilmenyş- mihi, quod cum caeteris pugncl. ab
se, onların gerçekliklerinden hiçbir yolda kuşku duymamam ullo ex bis nunlictur. Ex co enim qudd
Deus non sit lallax. sequitur omnino
gerekir. Çünkü, Tanrının aldatıcı olmaması olgusundan ge­
in talibus me non falli. Sed quia
nel olarak bu noktada aldatıl madiğim sonucu çıkar. Ama ey­ rcrum agendarum nécessitas non
lemin zorunlukları sık sık bize bu şeyleri yeterince dikkatle semper tarn accurali examinis morani
yoklamak için zaman bırakmadığından, kabul etmeliyiz ki concedit. laler.dum est humanam
vitam circa res particulares saepe
insan yaşamı tikel şeyler konusunda sık sık yanılgıya açıktır, erroribus esse obnoxiam. & naturae
ve doğamızın zayıflığını kabul etmemiz gerekir. nostrae infirmitas est agnosccnda.

" sum m a :: si générale


*Fr: o çok genel :: Lat: o en önemli tsem b lab le à ceux qui s’y fe rm en t quand
tvc uykudayken ürettiklerime benzer: Ek je d o rs,: A jout
Ekler
(Sözcükler ve Birkaç Açıklama
Çözümlemeler
Hegel ve Rouse: D escartes üzerine)
Sözcükler
Ve Birkaç Açıklam a
AZİZ YARDIMLI

Felsefeyi gerçeklik ile değil ama yalnızca sözcükler anlatımıdır. Bu bilincin sağaltımı dilsel bir sağaltı­
ya da dil ile ilgili bir sorun olarak gören doğal bilinç mı değil, ama düşüncede, usun kendisinin aldığı
(ki anlatımını “dil felsefeciliği” denilen popüler biçimde bir sağaltımı gerektirir. Ortaçağ bilincini
analitik bir okulda, bir tür tatlı su ‘felsefeciliğinde' uygar bilince eğitmede öylesine başarılı olmuş Des-
bulur.) bir kurgııl metnin çevirisine yaklaşırken de cartes hiç kuşkusuz bu modem skolastizm için, bu
orada gerçeklik ile ilgili bir sorun değil ama yalnız­ Anglo-saxon koltuk felsefeciliği için saltık sağaltı­
ca bir dil sorunu görür, aslında bütün olayı yalnız­ mı da sunar.
ca doğal dil düzlem inde yaşar. Bu tutum daha Bu akım zaman zaman felsefeden güç olduğu için
inceltilmiş biçimlerinde düşünceyi, kavramı değil uzaklaşıldığını bildirir. Felsefe gerçekten güçtür,
ama, her nasılsa düşünceden ve kavramdan soyutla­ yaşamın, varoluşun güçlüğü denli güçtür. Gerçek­
nan bir dil yetisini dünyanın yapısına anahtar olarak ten de, dil ile sorumsuz, kaygısız oyunlar oynamak,
görür. Bu hiç kuşkusuz güç ve karışık olduğu söy­ sözde ‘ideal’ dillerle uğraşmak, matematiğin temel­
lenen kurgul felsefeyi durdurmanın, halka anlaşılır lerini atıp sonra geri çekmek vb. karşılaştırılamaya­
birşeyler sunm anın uygun bir yoludur. Ama bir cak denli kolaydır; ama felsefeyi bir oyalanma ola­
sorun vardır. Bu iş yalnızca felsefe ile ilgisiz olmak­ rak, bir hobi olarak görmek, yaşamın kendisini
la kalmaz, dil ile de ilgisizdir. Eğer Chomsky dil­ anlam sız ve değersiz görm ekle koşut gider. Ve
bilimde anlamlı birşeyler başarabilmişse, bunun bir varolmayı böylesine hafif bulan bir bilinç için ger­
yan ürünü de mantığı üylaşım sal' bir oyun olarak, çeklik sorunlarının ( = varoluş sorunlarının, insan
simgesel ‘manuk’ denilen şey olarak gören bu söz­ olmanın sorunlarının) “dilin kendisinden kaynak­
de dil ‘felsefecilerinin’ dilin kendisine ne denli lanmasına” şaşırmamak gerekir.
yabancı olduklarını anlatmak olmuştur.
* * *
Bu analitik metafiziğin ayırdedici özelliği felse­
feye ve bilime karşı olanaklı İter boyutta tutarlı bir
karşıtçılığa anlatım vermesidir. Dilbilimden ruhbi- Bir çeviriye dışardan bakıldığında, en önemli şey
lime. doğabilimden matematiğe dek bu karşıtlık, ilkin sözcüklerin seçimiymiş gibi görünür. Bu bütü­
ussal olana anlatım verene karşı bu tepki kökenini nüyle doğrudur ve en büyük özen ve dikkatle yeri­
modern bilincin kendisinde, onun usdışı ile günde­ ne getirilmesi gereken bir iştir. Ama sözdiziminin
lik yaşamda olduğu gibi bilinç düzleminde de uzlaş­ de en az eşit ölçüde belirleyici olduğuna genellikle
ma zorunluğunda bulur—reddedişte değil ama uyu- dikkat edilmez, ve yalnızca bağlamsız sözcüklerin
şumculukta. Anlama çabasında düşünceden uzakla­ (sözde terimlerin) tılsımına kapılarak felsefeye yak­
şarak dile yöneliş felsefe eğitiminin eksikliği, ya da laşmak çok geçmeden bir barbarlık olduğunu gös­
böyle bir eğitimin lıiç alınmamış olması tarafından terir. Descartes’ın Latince tümceleri sayısız sözdi-
desteklenir (bu bilinç Descartes ve Spinoza'yı, ziminc izin verir. Ama bu durum işi kolaylaştırmak­
Aristoteles ya da Hegel’i okumaz, aslında okuya­ tan çok güçleştirir, çünkü sıradan bir okumanın
maz; aslında felsefe ile, gerçeklik ve erdem ile kay­ gözden kaçırdığı ve önemsiz gördüğü küçük bir
gılanmaz, tersine bir tür skolastik onay tarafından bağlaç bile zaman zaman tüm düşünce akışını
vaftiz edilerek "felsefeye felsefeyi sonlandırmak”- denetler, ve ‘transzendantal’ mi yoksa ’aşkınsa!’ mı
için girer). sorusu ile oynayan doğal bilincin anlayamayacağı
Analitik tepki, gerçekte en sonunda duyu verile­ sorunlar yaratır. Bunları yakalayamamak ya da yan­
rine sarılm aktan başka bir özelliği olmayan bu lış seçimlerde bulunmak bütünüyle anlaşılır olma­
zaman-aşırı sofist tepki (önemli bir düzeye dek, ve sına karşın özgün metinden bütünüyle uzaklaşmış
Descartes’ın eğitimsiz vn/gımınun tersine,) modem çevirilere götürür. Semantik sorunlarla başetmeyi
pragmatiklpozitivist eğitimden geçen ve bu modern başarabilen bir çeviride asıl güçlük burada yatar.
skolastizmin bilinçte bıraktığı yaralarla yaşamak Latince'nin ölü bir dil olması ve yeterli bir alıştır­
zorunda kalan modem vulgusnn özgür eğitime kar­ manın kazanılmasında yatan güçlükler çeviriyi sık
şı, felsefeye karşı geliştirdiği bir tür içerlemenin sık sezgi diyebileceğimiz o bulanık yetinin eline

199
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

bırakır. Bu düzeye dek lıer çeviri dalta öte işlenme­ lu.şa yoksun kaldığı ya da henüz kazanamadığı im­
ye ve daha eksiksiz hir sunuşa lıer zaman açıktır. lamı verebilir, varlığın bütününü yalancı görüngü­
Ama bu iş sonsuza dek süremez. sünün üstüne, gerçek görüngüsüne yükseltebilir
Bunun dışında, felsefe doğal mantığın yetenekli Analitik düşüncesizlik diyalektik düşüncenin tanı
olduğu anadil sözcüklerinden başka lıiçbirşeye tersini yapar: Kavramları yalıtır, onları atomik birer
gereksinmez. Gerçekte, Descartes’ın vurgulamak­ birim olarak soyutlar, ilişkisizlikleri içinde bırakır
tan bıkmadığı bir noktayı anımsayarak, sözcüklerin Anlam bütününde yiter. Çılgınca bir düşlem gücü
birer canavar olmadıklarını, kavramları anlatmak­ kavram mantığının yerini alır, ve suçsuz kavramlar,
tan başka birşey yapmadıklarını, ve kavramların ise boş birer paket gibi, sözde içerik olarak sezgiden va
doğal dilde, doğal mantıkta bütünüyle açık ve seçik da giderek esin perisinden ödünç alınan her tür
olacak bulunduklarım görmek gerekir. Tüm bilim­ bulanık, belirsiz, gizemli vb. ıvır zıvırla dolduru­
sel düşüncede, ve lütn felsefede, sorun bu kavntm- lur. Gerçekte kavram olumludur; ama salt olumlu
lart ya da idealan abur cuburla doldurmamak, yal­ olduğu için o denli de olumsuzdur, kendi içeriğidir.
nızca ve yalnızca aralarındaki ilişkileri kavramak, dışsal olmayan, tersine kendi olumsuzluğunun
onları kendilerinde ve kendileri için düşünmektir. gücünden doğan bu içerik kavramın eytişimidir
Bilinç ancak bu kavramsal bütünü gerçekliği içinde Descartes düşünceden varlığa bu eytişimin gücüy­
kurmayı başarabildiği, kendine gerçek biçimini le geçer, ve düşüncenin tüm daha öte ilerlemesinin
verebildiği ölçüde felsefe eğitimi bir anlam kazanır. saltık olarak aynı zorunlukyoluyla, aynı sağın tanıt­
Ve bilinç ancak bu yolla insana, evrene, tüm varo- lama eylemi yoluyla olması gerektiğini bildirir.

Sözlük 1
( Yöntem Ü zerine Söylem için)
açık ve seçik claire et distincte. ‘Gerçeklik’ ölçü­ düzgü, temel ilke maxime
tü olarak S 4.3. (Daha geniş açıklama için bkz. e ksiksi»parfa it. eksiksizlik perfection. Bilmek
Sözlük 2) kuşku duymaktan daha büyük bir eksiksizliktir: S
ağırlık pesanteur 4.4.
anlak enıeıulement evren, dünya monde
anlık esprit gerçek/doğru vrai
beden, cisim corps gerçeklik/doğruluk vérité
beti figure gerçeklik arayışı recherche de la vérité S 1.3; S
bilgi connaissance 4.1
bulanık obscur hayvan özsuları esprits animaux S 5.8
d am arlar S 5.5 ilinek accidens '
—ana toplardam ar la veine cave imgelem imagination
—atıcı to p lard am ar la veine artérieuse, (akciğer inanca assurance
atardamarı— akciğere kirli kan) inanca vermek assurer
—büyük a ta rd am a r la grande artère m an g foi. croyance
—toplayıcı a ta rd am a r l'artère veineuse, (akciğer insanlığın genel iyiliğine (le bien général de tous
toplardamarı—akciğerden temiz kan) les hommes) katkıda bulunm a yüküm lülüğü; S
dayanç (sabır) patience 6.2-4. Bu tüm ussalcılar için, daha tam olarak,
deneyim expérience. Descartes bu metinde sözcü­ tüm idealistler/felsefeciler için. Gerçeklik ile bir
ğü sık sık deney ya ân gözlem anlamında kullanır, olan koşulsuz kaygıdır; erdem ile ilişki içinde: S
doğal ışık lumière naturelle S 1.14 6.3.
doğal us raison naturelle S 6.11 istenç volonté
doğru, doğruluk bkz. gerçek, gerçeklik karışık confıts
duyu sens karşıçıkış objection
duyunç (vicdan) conscience kavram notion S 4.7
düşlem fantaisie S 5.9 kıpı (âıı) moment
düşünce pensée kurgul bilim ler sciences spéculatives S 6.2
düşünüyorum , öyleyse varını je pense, donc je suis kurgul felsefe philosophie spéculative, kılgısal f.
S 4.1. “Cogito ergo sum" anlatımı Meditasyonlar p. pratique S 6.2 (pratique ‘törelliği’ imlemiyor)
ve Kurallar'da bulunmaz. Bunun yerine, yalnızca kuşkucu sceptique S 3.6
iki kez. M 2.3 ve 2 .6 ’da. "Varım," ya da, “Ego meditasyon méditation
sum. ego existo" ile karşılaşılır. Bu son anlatını m utluluk félicité
tasım biçimi ile ilgisizliği daha doğrudan gösterir. olasılık vraisemblance, probabilité

200
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

olgusal réel lamalar) yoluyla ilerleyen bu tanıtlama yolu, süre­


özdeksel şeyler choses matérielles S 4.6 cin doğruluğunu denetleyen belitleri içermesinin
pekinlik certitude yanısıra, D escartes’ın M antıktan ve özellikle
ru h âme Eytişim den anladığı ve yararlanam ayacağını
sağ duyu le bon sens ( = us) S 1.1-2; düşündüğü işlemlerin kendilerini kullanır; bkz.
sayıltı supposition Mantık için S 2.6: Eytişim için özellikle K 10.4-5:
seçik distinct K 13.1. Descartes Eytişimi Skolastik eğiliminin
sıkı rigoureux S 6.5 ona öğrettiği gibi yalnızca “tasım’' öğretisi olarak
sıralam a dénombrement S 2.10 görür. (Eytişim Skolastik izlencede “Yedi Liberal
(anıt(lam a) démonstration S 2.11 : “... démonstra­ Sanat” arasında trivium olarak adlandırılan ilk
tions, c'est-à-dire quelques raisons certaines et kümede dilbilgisi ve diluzluğu ile birlikte işlenir­
évidentes" :: “ tanıtlamalar; es deyişle pekin ve di—geri kalan dördü (quadrivium) aritmetik, geo­
açık nedenler...'' Ayrıca S 4 .1 : “raisons que j ’a­ metri. gökbilim ve müzik olmak üzere.) Daha öte
vais prises auparavant pour démonstrations" :: noktalar için bkz. Sözlük 2, eytişim,
“daha önce tanıtlamalar olarak değerlendirdiğim tikel particulièr
n ed en ler..." D escartes’ın bu tür bağlamlarda tüze jurisprudence
tanıtlamalar olarak gördüğü nedenler hiç kuşku­ us raison
suz uslamlamalar, ya da, daha tam olarak, ta­ uslam lam a raisonnement
sımlardır. Descartcs arada bir matematiğin (özel­ ussal raisonnable
likle geometrinin) tanıtlama yönteminden model uzamlı étendu S 4.5.
tanıtlama olarak söz eder. Gerçekte büyük ölçü­ yeryüzü terre
de sağın olmayan tasım zincirleri ( =doğal uslam- yokluk néant

Sözlük 2
(K urallar ve M ed ita syo nla r için)

açık ve seçik clarus & distinctus. “Açık” ve “se­ kavramda kavramın kendisinden başka bilinecek
çik" sıfatları Descartes’ın ve başka Kıta ussaicı- lıiçbirşey yoktur. Bu vurgu. Iıern Descartes hem
larının doğal dilden aldıkları ve doğal dildeki de Hegel durumunda, içeriksiz ya da boş gördü­
kullanıma bütünüyle andırımlı olarak kullandık­ ğü kavramları çocuksu tasarım larla dolduran,
ları sözcüklerdir. “Açık ve seçik” sözcüklerinin gizemselleştiren, bulanıklaştıran görgücü yakla­
kendileri açık ve seçiktir. şıma karşıdır. Doğal usta kavram yalındır. Yalnız­
İlkeler’de Descartes’ın anlatımlar üzerine ken­ ca kendisidir. Açık ve durudur—ve bu olgu liıte-
di sözleri şöyledir (1.45): “Dikkatti bir anlığın ratiden, yarı-felsefeciden kaçar, ve bu bilinç kav­
önilııde belirgin olarak bulunan algıya açık diyo­ ramı bulanık sezgiye ve imgeleme götürerek do­
rum: tıpkı kararlı gölümüzün önünde bulunan ve ğal bilincini de bozar. Onu ölçüp biçmek, uzamı­
onun üzerinde yeterince güçlü ve belirgin olarak nı ya da sınırlarını saptamaya çalışmak, ona kar­
etkide bulunan şeyleri açıkça gördüğümüzü söy­ şılık düşen duyulur bir nesne aramaya çatışmak—
lememiz gibi. Öte yandan, açık iken tüm başkala­ bunlar görgül ‘epistemoloji’ye aittir (örneğin bir
rından açık olanın dışında saltık olarak lıiçbirşey ideanın uzamıntnHextension) sağın sınırları var­
kapsamayacak bir yolda ayrılmış ve sınırlanmış sa. o idea ‘açık’tır; eğer ’imension’u nesne ide-
olan algıya seçik diyorum. ” Açık ve seçik idea- anın altına düşer yargısı için yeterli ölçütü verir­
lar Descartes’ın ansal sezgi dediği işlemin sonuç­ se, ‘seçik’tir; eğer uzamın sınırları bulanıksa,
larıdır, ve K 3 .5 ’te sezgi için şunları söyler: idea ‘bulanık'tır; ve eğer ’intension’ yeterli ölçü­
“Sezgi ile duyuların yalpalayan inancalarını tü veremiyorsa, idea ‘karışık’tır; her iki durum­
değil, imgelemin saçına saparı bileşimlerinden da da. hem bulanıklık hem de karışıklık duru­
doğan aldatıcı yargıyı da değil, ama arı ve dik­ munda, felsefi bir sorun yoktur ve yalnızca göz
katli bir anlığın öyle bir kavramını [conceptus] doktoruna gitmeniz yeterlidir). Felsefenin tüm
anlıyorum ki, anladığımız şey üzerine geriye hiç­ sorunu kavramların tanınması, tanımlanması vb.
bir kuşkunun kalmayacağı denli kolay ve seçik ile değil, ama ilişkileri iledir. Tüm anlamı veren,
olarak belirlenmiştir; ya da. yine aynı şey, sezgi olgusallığı ve bilinci anlamlı bir bütüne, gerçek­
arı ve dikkatli bir anlığın kuşku duyulamaz kav­ liğe. dizgeye yükselten şey “çıkarsam a” ile de
ramıdır ki yalnızca usun ışığında/ı doğar." anlatılan bu ilişkilerin kendisidir. Açıklık ve
Açıklık ve seçiktik kavramın doğasıdır. seçikliğin saltık bir ölçüt olarak görülm ediği.
Açıklık ve seçiktik konusunda Hegcl’in kavram Descartes’nı kurgul ilerlemesinde ‘ben’in varlı­
konusunda belirttiklerini anımsamak gerekir: Bir ğının pekini iğinden sonraki adım olmadığı Ku­

201
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

rallar'da ve Söylem’dc değil ama ilk kez Medi- üzerine bkz. K 12.10: “düşlemde yeni idealar
tasyonlar’dz belirtilir (M 3.14). Ya da. "açıklık oluşturduğu, ya da daha şimdiden oluşturulmuş
ve seçiklik” mantıksal ilerleyişin kendisine değil olanlara yöneldiği zaman, ona sözcüğün lam
ama onu dışsal olarak gözleyen bilince aittir, ve anlam ıyla anlık [ingenium] d e n ir” :: proprie
tanıtlamanın gerecinden ya da nesnesinden bütü­ autem ingenium appellatur, cum modo ideas in
nüyle ayrıdır (açıklık ve seçikliği Descartes özel­ phanıasia novas fo rm a t, m odo ja m fa c tis in-
likle Geometrik tanıtlam aların sağlam lığının cum bit." İngenium duyum dan kavramaya dek
güvencesi olarak görür). Açıklık ve seçiklik bir tüm ansal yetileri özsel birlikleri içinde kapsayan
ara terim olarak tanıtlam a zincirine katılmaz, genel düşünce yetisidir: Herşey düşüncenin te­
kendisi tanıtlanm ış bir gerçeklik değildir, ve rimlerinde anlatılabilir, ve yalın duyum yetisi—
D escartes’ın deyim iyle, ansal sezgi edim inin örneğin M 2 .1 2 'd e açıklandığı gibi—anlama
kendisidir. Yalnızca ve yalnızca tanıtlamanın iler­ yetisi olmaksızın olanaksızdır,
leyişi ve bilince görünüşüdür. araştırm a disquisitio
Doğal bilinç açık ve seçik tasarımlarla özellik­ ardışık successio
le algısal özellikleri bağdaştırır. Buna karşı Des- bağlantı connexio
cartes için “açık ve seçik” olma ansal sezgi ya da belirgin manifestus (ele gelir)
“doğal ışık" dediği yetinin gerçeklik kanılı ya da bellek memoria K 12.8
göstergesidir, ve sık sık vurguladığı nokta açık ve beti (şekil) fıgura
seçik olmayan şeyler konusunda yargıda bulun­ bileşik compositus
maktan kesinlikle kaçınılması gerektiğidir (geniş bileşim compositio
olan istencin denetlenm esi). Yine, açıklık ve bilim scientia
seçiklik ölçütünde dikkat edilmesi gereken başlı­ bilgi cognitio
ca nokta imgelem ve duyuların aldatıcı etkilerine birim unilas
karşı dikkatli olmak, ve bunları tanıtlama süre­ boyut dimensio
cinden dışlamaktır (bkz. özellikle M 6.10). Tüm bölme divisio
kaygı gerçeklik uğrunadır. Şu tümce pek çok şeyi büyüklük magnitudo
açıklamaya yetebilir: "... nos idées ou notions, cebir algebra
étant des choses réelles, et qui viennent de Dieu, cisim, beden corpus
en tout ce en quoi elles sont claires et distinctes, çokluk multitudo
ne peuvent en cela être que vraies' :: "... ideala- çözüm solutio
rtmtzya da kavramlarımız, açık ve seçik oldukla­ çözümleme analysis
rı düzeye dek olgusal şeyler oldukları ve Tanrıdan devim motus
doğdukları için, ancak gerçek olab ilirler” (S deney, deneyim evperimenıum. Deneyim tümden­
4.7). Gerçek olmak hiç kuşkusuz te r olmaktır. gelim ile, doğal usun ışığı ile birlikte, bilginin iki
Descartes için açık ve seçik olmak usun kendi kaynağından biridir (K 2.4).
işleyişinden doğmayı anlatır, ve böyle doğal bir d io p trik geom etrik optiğin m ercekler yoluyla
etkinliğin ürünü olan düşünce ya da kavram bilin­ imge oluşumu ile ilgili bölümü
mesi en kolay olan şeydir ve hiçbirşeyin bilgisi doğal gizillik, doğal güç potentia naturalis
ondan daha pekin değildir, çünkü onda bilinecek doğal (doğuştan) ışık lumen naturalis
olan şey yalnızca ve yalnızca kendisidir. Doğal doğal us ratiotıe naturalis
bilinç kavramların ona dışardan geldiği, dene­ doğrulam ak, ileri sürm ek affirmare
yimden, ya da giderek duyularından öğrendiği doğuştan ingenitus
sanısını taşır. Görgücülük bu saf konumun kura­ doğuştan idea innata idea M 3.38, 3.39. Bkz.
mını geliştirir, idea.
açım lam ak expono durum habitus (yatkınlık, alışkanlık)
ağırlık gravitas duyu sensıts
alet instrıtmentum duyum sam a setıtio 12.5
algı perceptio dürtü impulsııs
anagram Bir sözcüğün harflerinin yeri değiştirile­ düşünce cogitatio. Sözcük Koyre’nin de önerisi ile
rek oluşturulan başka bir sözcük uyum içinde, pekçok modern çeviride "bilinç"
anaklastik bükülebilir, yansıyabilir K 8.2a-b (Beıvufitseinlconsciousness) ile karşılanır. Benzer
andırım analogia olarak, ve hiç kuşkusuz çok daha önce, Hegel de
anlak zeka intelleetus (Fr. entendement) Ansiklopedi. § 76’da şunu anımsatır: “Descartes
anlam ak intelligere aynı zamanda kesinlikle düşünce ile genel olarak
anlık mens, ingenium (Ingenium İng.’de “ mind” ve bilinci anladığını bild irir—Principia philoso-
Alm.’da “Erkennm iskraft” ile karşılanır). Inge­ phiae 1 ,9." Ve ayrıca “düşünce”nin bilincin tüm
nium ya da " vis cognoscens"l~b\\m e kuvveti" içeriği ile de benzcştirilm esi vardır (M 2.8):

202
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

“Ama öyleyse neyim ? Düşünen bir şey. Bu nedir? kendi eytişimiyle geçmesi—bu Descartes’in özel­
Kuşku duyan, anlayan, doğrulayan, yadsıyan, likle üzerinde durduğu noktadır. D escartes’in
isteyen, istemeyen, imgeleyen ve duyumsayan bir yöntem ideali ile anladığı şey sayıltısız, dolaysız,
şey.” Gerçekten de bütün metinler boyunca cogi- gerçek çıkarsamadır. Descartes daha sonra Me-
tatiomın bilinç ile karşılanmasını yasaklayacak ditasyonlar'ında gerçeklik yöntemini daha duru
pasaj bulm ak güçtür. Ö rneğin M 5.2 “ideas, olarak formüle eder ve Fransızca çeviride M
guatenus suni in meâ cogitatione :: düşüncemde 3 .5 'te şunları ekler: “... l ’ordre de m éditer... gui
[ = bilincimde] bulundukları ölçüde idealar. ” Co- est de passer par degrés des notions gue j e trou­
gitatio Türkçe çeviride bilinç ile değil ama yal­ verai les premières en mon esprit à celles gue j 'y
nızca düşünce ile karşılandı. Dcscartes sözcük ile pourrai trouver a près.” Önerdiği ve uyguladığı
özellikle M 2.8, 2.9, 3 .1 ‘de ilgilenir, meditasyon düzeni “anlığımda ilk bulduğum kav­
düşünen şey res cogitans M 2.6, 3.1 ramlardan adım adım daha sonra bulabilecekle­
düzen (sıra) ordo rim e geçm ekten” oluşur. M antıksal geçiş, bir
edilgin olmak patior (birşeye uğramak, başına gel­ kavramdan onunla dolaysızca ilişkili olana ilerle­
mek, katlanmak) yiş gerçeklik sorununun kendisini anlatır. Ve
eğinim affinitas D escartes'in Meditasyonlarmın ağırlık özeğini
erek fınis (son, doruk) oluşturan sorun arı kavramsal düşüncenin devi­
eşölçüm lü commensuratus mini saptamaktır. Felsefi usun bütün özgünlüğü
eşölçüm süz incommensuratus analitik anlağın ilişkisiz, bağlantısız bıraktığının
etker neden causû efficiente gerçekte o yalıtılma içinde kalmadığını, birleş­
etki ejfectus miş olduğunu görm ekten oluşur, ve geçiş,
etkilcnim affectus kuramsal düşüncede ilerleme, mantıksal denilen,
evrensel generalis kavramsal ilişki denilen şeyin doğası Descartes’in
eytişim dialectica. Oescartes'ın ‘eytişim’ ile de­ ve arkasından Hegel’e dek tüm modern felsefe­
mek istediği şey Skolastik tasım öğretisi ve uygu­ nin günışığına çıkarmaya çalıştığı gizi oluşturur.
lamasıdır (bkz. K 10.4-5; K 2.4. K 4 .2 , K 13.1). Descartes m antıksal çıkarsam anın kendinde
Bu ‘eytişim* “ tasımda çıkarsanacak gerçekliğin yanlış olamayacağını, çünkü doğal mantığın ken­
kendisini daha şimdiden saptamadıkça” işe ko­ disi olduğunu, ve bozukvargının “yeterince anla­
yulmaz ve herşeyi aklamaktan başka hiçbir işe şılmamış deneyimlere dayanmadan ya da rasgele
yaramadığı için haklı olarak Diluzluğu bölgesine ve temelsiz yargılardan” kaynaklandığını söyler
sürülür (K 10.5). (bkz. K 2.4 sonu),
D escartes'in yöntem ideali olarak ilgilendiği gerçek verus
şey sezgi ve tümdengelim anlatımlarıyla belirtti­ gerçeklik veritas
ği ansal işlevlerdir. Doğal tümdengelim çıkarsa­ görelilik respeetus K 6.4
manın bir önermeden, bir kavramdan ya da gide­ görüş opinio
rek bir “ deneyimden" nasıl yapılacağı konusun­ görüş keskinliği perspicaciıas. K 9 (İng. perspica-
da tam bir belirsizlik içinde dururken, ve bu city-, Alm. Scharfblick)
düzeye dek sıradan uslamlamadan başka bir anla­ güçlük (problem) difficultas
ma gelmezken, buna karşı eytişim, sözcüğe ver­ luz celeritas (speed. Geschwindigkeit)
diğimiz sağın ve doğru anlamda, çıkarsamanın, iç, içsel intrinsecus
eğer doğru yapılacaksa, dışsal, rasiantısal, doğal idca idea Sözcük Descartes'in metinlerinde tasa­
vb. olmaması, tersine ancak bir kavramın kendi rımdan! imgeden kavrama dek geniş bir alanı kap­
karşıtından olması gerektiğini anlatır. Descar- lamak üzere kullanılır. Açıklama için bkz. özel­
tes'ın çıkarsamasına vermeye çalıştığı anlam sal­ likle M Okura Önsöz.4; ayrıca M 3.15: idealar
tık olarak aynı anlamdır, ve “düşünmem" olgu­ = imgeler) ‘Nesne’ ile ilişkisi için bkz. özellikle
sundan. genel olarak “düşünm e" olgusundan M 3.15. Ayrıca M 3.5-6: “ancak şeylerin imgele­
yapılabilecek biricik sağın ve doğru çıkarsama rine (rerum imagines) ‘idea ’ adı doğru olarak
“ varlık” kavramına götürür. Gerçekte felsefede uyar.” Kimi Alm. çeviriler bu tür açıklama ve
gereksindiğimiz özsel başlangıç noktası budur: kullanımlara dayanarak idea sözcüğünü Vorstel-
Varlığın ve Düşüncenin, bu iki karşıt terimin bir­ lung!tasarım ile karşılayarak—ve ayrıca düşüncel
liği ve iletişimi; ve yine, felsefeyi doğal bilinçten cogitaıio anlatımını da bilinçlBewußtsein ile kar­
ayıran özsel nokta budur. Aslında bu geçişin, bu şılayarak—bir bakıma Descartes’ı düzeltirler (ay­
eytişimin kendisi zorunlu ya da mantıksal dediği­ nı düzeltici kaygı ile Kant'ta ’sezgi' ve ‘deneyim'
miz şeydir. Herhangi bir varsayıma bağımlı olrna- anlatımlarının sık sık algı olarak çevrilmesi gere­
maması, daha açık olarak, “Düşünen herşey var­ kirdi). Ama bir ikinci seçenek—ve hiç kuşkusuz
d ır” gibi bir büyük öncül gerektirm emesi, bir daha yeğlenebilir olan seçenek—özgün metne
tasım olmaması, tersine düşüncenin varlığa salt bağlı bu tür sorunları oldukları gibi çeviriye

203
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

aktarmak ve sorunu belirterek yorumu okurun gerçekte düşüncenin kendisi doğal dilin de dışı­
kendi kararma bırakmaktır. Descartes'ın ideayı na, tek-boyutlu bir görgül uzaya aktarılır ve ora­
nasıl kullandığını bütününde görmek onu izleme da, Descartes’ta olanın tam tersine, tiim düşünce
ve anlama açısından çok dalıa verimlidir. Gerçek­ etkinliği kökensel olarak duyusal imgelere indir­
ten de D escartes'ın itlea ile kimi bağlamlarda genir,
demek istediği şey “tasarm Tdır ve bunu açıkça ileri sürm e affirmo
belirtir (tıpkı Spinoza'nın da idea ile demek iste­ ilişki relaıio; habitudo
diği şeyin conceptuslkavram olması ve yine onun imgelem imaginatio
da bunu açık olarak belirtmesi gibi; ölü bir dil inanç ftdes K 3.9: “inanç ... anlığımızın değil ama
olan L atince bu tür ödünç kullanım ları ya da istencimizin bir eylemidir" :: “ftd e s ... noninge-
tanımları zaman zaman zorunlu kılar). Metninde nii actio sit, sed voluntatis. “
ayrıca örneğin şu bağlamlar da özellikle 'tasa­ istenç irade voluntas
rım ' sözcüğünü isterler; (K 12.8): “düşlem ya da itki appetitus
imgelem üzerine ... duyulardan alman arı beti ve karşıçıkış objeetus
ideerların izlerini bastığını ...; ve (K 12.11): ... katı solidus-, sfl. rigidus
ejus idea, quam poterit distiııcıissime. in imagi- kavram conceptus, nolio
natione .... yada: ... imgelemde a yeyin olanaklı kavram ak concipio
olduğu ölçüde seçik bir ideast ...). Descartes’ın kavrayış keskinliği sagacitas. K 9 (İng. sagacity ,
kullanımında bir dikkatsizlik olmadığı Fransızca Alm. Spürsinn)
çeviride de aynı sözcükleri kullanmasından açık­ kıpı instaııs
tır. Başlangıçta parçasını gösterdiğimiz tümceyi kip motlus
bütününde almak yararlı olabilir (M 3.5, ikinci kolay facilis
tütrıce): “Enire mes pensées, quelques-unes sont konum s'ıtus
comme les images des choses, et c 'est à celles-là koşul conditio
seules que convient proprement le nom d 'idée; kural regııla
comme lorsque j e me représente un homme, ou kurgydfspeculative
une chimère, ou le ciel, ou un ange, ou Dieu kuşku dubitaıio
m ême." Latince koşut tümce şöyledir: “Quae- kuvvet vis
daııı ex his |= n ıe as cogitationesl tanquam rerum litterati (tekil: litteratus) Bkz. özellikle K 12.23-
imagines sunt, quibus solisproprie convertit ide- 24. Litteratiyc sözel olarak en yakın karşılık “o-
ae nomen: ut cùm hominem. vel Chimaeram. vel kur-yazarlar"dır. Kimi çevirilerde learned. Ge­
Coelum. vel Angelum . vel Deum c o g ito ." Ve leline (alim, bilgin), Schriftsteller ya da Aııctor
Türkçe: “Düşüncelerimden kimileri bir bakıma (yazar) sözcükleri ile karşılanır. Bu sözcükler
şeylerin imgeleridir, ve yalnızca bıtohra idea adı bağlam dışında a lındıklarında D escartes'ın
doğru olarak uyar; örneğin bir insanı, bir cana­ demek istediğini anlatmazlar. Descartes littera-
varı, göğü, bir meleği, ya da Tanrıyı düşündü­ tiyi ironik olarak kullanır. İlgili pasajlardan görü­
ğüm zam an." Descartes bu bağlamlarda sözcü­ leceği gibi, sözünü ettiği tipler bilgili, eğitimli,
ğün doğal dildeki kullanımı ile ilgilenir. İdeanın görgülü olmalarına karşın, gene de eğitimsiz bir
bu L atince kullanım ı sözcüğe verilen birçok köylüde frusticus] bile bulunan sağduyuyu yitir­
anlamdan biridir, ve modern Avrupa dillerinde miş insanlardır. D escartes’ ı onları aşağılamaya
‘idea' bu kullanıma uygun olarak çoğunlukla bir yol açacak denli rahatsız eden bu kafa yapısını
tasarımdan daha öte bir anlam a gelm ez. Ama bugün anlamanın en iyi yolu herhangi bir anali­
idea Descartes'ın herşeyi kaplayan kullanımında tik yazarın yazdıklarına, özellikle Russell'a ya da
doğuştan da olabilir ve bundan anlamamız gere­ Wittgenstein ya da Camor’a, ve daha da eskiler
ken şey Locke’un duyusal izlenimler tarafından den Hume ya da Berkcley’e bakmaktır. Bu disip­
doldurulacak tabula tasasının karşıtı olabilecek linsiz kafalar öyle bir yolda 'd ü şü n ü rle r' ki.
bir idealar tablosu değildir. Tersine, idealar birer görüşlerine bir anlam verebilecek bir empaıide
gizillik olarak, birer yeti olarak, mantıksal süre­ bulunmak doğal mantıktan yapması istenebilecek
cin kendi içinde üreteceği kavramlar olarak anla­ en anlamsız şeylerden biridir. Bu usdışı ya da
şılm alıdır. İdea daha sonra Spinoza. Kant ve sezgisel/analitik kaos doğal us tarafından, sensııs
Alman idealistleri ile belirli olarak ve özel olarak communis tarafından anlaşılır bulunmaz. Bunlar
tam Platonik değerinde yeniden kullanılır. Buna uzayı çözümledikleri zaman onun altı ya da daha
karşı sözcük Lockc'un ve yalnızca onu izleyen çok boyutlu olduğunu bulur, bir çizgideki nokta­
Hume’un felsefe ile ilgisiz yazılarında bir duyu­ ları bir başka çizgideki noktalarla karşılaştırır, ya
sal izlenimin (impression) ‘sönük’ ya da ‘zayıf da algılanmadıkları zaman varolmadıklarına ina­
türevi olarak alındığı zaman, idea yalnızca genel nırlar. Descartes’ın duyusal imgeleri a n düşünce
tasanmsal bir bozulmaya uğramakla kalmaz, ama karşısında bir yana itm esinin tersine, tümü de

204
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

kavramları duyusal imgelere indirgemede diretir­ şu ya da bu kavramı değil ama belirli bir kavramı,
ler, ve tüm analitik toyluk gelip en sonunda hu dolaysız birlik içinde olduğu kendi karşıtını gös­
düşüncesizliğe dayanır. Doğal bilincin bozulmuş- terir. Yine, ‘analiz’ olarak anlaşıldığında, çıkar­
luğunu anlatması ölçüsünde, litterati anlatımı samanın bir ön bireşimden yola çıktığını ve böy-
“aydın” ile anlam daş değildir, çünkü aydının lece onu içerdiğini görmek düşünceden istenebi­
kuramsal düşünceye yabancılığı ve özdekçi sağ­ lecek en kolay ve en yalın işlemlerden biridir.
görüsü, tıpkı rusticus gibi, onu böyle bir riske Kavram ancak kendi karşıtı ile birlik içinde oldu­
karşı bağışık kılar, ğu ölçüde bir çıkarsama olanaklıdır (sözde “bire­
m erak curiositas şimli önerme" denilen şey. bu karşıtlık olgusunu
neden causa; ratio (ground; Grund) anlatmadığı ölçüde, her tür keyfiliğe izin verir,
nesne subjectus: objectus Nesne ve öznenin Sko­ bütünüyle bağlantısız, bütünüyle ilgisiz terimle­
lastik kullanımı sık sık modern kullanımın tersidir, ri birbirine bağlar). Bu düzeye dek. çıkarsamanın
nicelik quantitas karşıtların bireşiminin bir çözümlemesi olduğu­
o k ur-yazarlar bkz. litterati nun anlaşıldığı düzeye dek. analitik gelenek ola­
olası veri similis rak bilinen okulun analizi bile kesinlikle doğru
olgusal reali s olarak yapmadığını görmek güç değildir.
olumsal conıingens Burada mantığın kendisi bir yapboz oyununa
olumsuzlarım, olum suzluk negatio çevrilir, uylaşım sal ‘m antık’ türleri yaratılır,
orantı proportio sonunda bir mantık-ötesi, bir metalogic üretile­
o rtak communis rek dosdoğru mantığın dışına, usdışına geçilir.
önerm e proposit’ıo “Doğal ışık" ya da anlıkta “doğallık/doğuştan-
öykünm e imitatio lık" anlatımları sözcüğün tam anlamıyla usunarı
öykünm ek imitor etkinliğini belirtir, ve Descartes için bu aygıtın
öz esseııtia yalın m antıksal gerekçesi ideaların doğrudan
özgürlük liberıas doğruya dışsal varoluşun anlığa gönderdiği ‘sin­
özgürce k a ra r verme yetisi arbitrii liberıas M 4 yaller’ olmadıklarıdır (varlıkbilimsel uslamlama
pekinllk certitudo olarak bilinen çıkarsama benin iç pekinliği karşı­
problem quaestio özellikle K 13 sında dışsallığtn pekinliğini arar). Kavramın ya
ru h animus da usun doğasını anlamak tüm felsefi bilginin
sağ duyu sensus communis deyim yerindeyse biricik gerçek teknik sorunu­
sağgörü prudentiae dur. Descartes usu salt genel ya da soyut bir ilke
sağın exactus olarak göstermemiş, ama kesinlikle tanıtlamanın
saltık absolutus doğasında yatan sorunu açık ve seçik olarak orta­
sanal ars ya koymuş ve çözüm ünü gösterm iştir. Bütün
sayı numerus sorun düşüncesindeki yalınlığı izlemeyi istemek,
sayıltı suppositio usun bağımsız devimini büyük bir ciddiyetle ve
seçik bkz. açık ve seçik özgürce araştıran bu felsefeciye güven duyarak
sergilem ek exhibeo dikkatle okum aktır. D üşüncenin nasıl en son
sezgi intuitus: sezmek intııeor ((ey/.)=bakm ak. tem ellerinde araştırıldığım izlerken kesinlikle
görmek; Aim. mit Blick betrachte/r.lng. to look, sözcüklerin birer araç olduğunu, ve özsel olanın
gaze upon or towards: to contemplate, to consi­ mantıksalın doğasını kavramak olduğunu gözden
der.) Tüm ayrıntı için ve tümdengelim ile karşı­ kaçırmamak gerekir. "Tümdengelim," “sezgi,”-
laştırması için bkz. özellikle K 3.5: Sezgi ya da “çıkarsam a.” “türetm e," “geçiş” vb. tümü de
intuitus “yalnızca usun ışığından d o ğ a r:: a sola kavramın sayıltısız içkin eytişimini anlatmak için
rationis luce nascitur." Ayrıca. K 6.6, ilk tümce. kullanılan sözcüklerdir ve eytişim sözcüğünün
Sezgi, Descartcs’ın anlatıma verdiği sağın anlam­ kendisi de modem felsefede yalnızca bu kavram­
da, kavramın bilince çıkışı, özerk kavram üreti­ sal doğayı anlatmak için kullanılır.
midir. K U .l 'de tümdengelimin, e.d. bir şeyi bir D escartes'ın sözünü ettiği ansal sezgilm entis
başkasından çıkarsamanın, sezgi yoluyla olduğu­ intuitu ve Kant’ta görülen ve hayvana özgü duyu­
nu söyler. Ve (K 12.22) ansal sezgi hem yalın sal sezgi!sinnliche Anscauung arasındaki uçurum
doğalara hem de aralarındaki zorunlu bağıntıla­ felsefe ve felsefe-olmayan arasındaki, us ve usdı-
rın bilgisine genişler. Buradan gerçek eytişimin şı arasındaki ayrım denli derindir. Kant’ın aşkın-
kavrayışına götüren yol çok kısadır, ve bunun için salcı ‘felsefe'sinde "duyusal sezgi” us ya da kav­
yalnızca bu zorunlu bağıntının karşıtların birliği ramdan özellikle ve kesinlikle ayrılmıştır. Onda
olduğunun eklenmesi gerekir. Çıkarsamanın ana­ “ansal sezgi” tıpkı kendinde-şey gibidir, ve in­
litik bir lego mantığı ile. keyfi bir ayrıştırma ile sanda olmasa da, insanın buna yeteneği olmasa
olamayacağını görmek güç değildir: Bir kavram da, ne olduğu bilinir, ve dahası kimlerde bulun­

205
SÖZCÜKLER VE BİRKAÇ AÇIKLAMA

duğu da bildirilir. Kant kuşkucu çıkış noktası şey res


gereği “ansal sezgiyi." şeyleri gerçeklikleri için­ tahm in conjectura
de bilme yetisini insanüstü bir yeti olarak gör­ tanıtlam a demonstratio
mek zorundadır; ve onu AUE'de zaman zaman tikel partikularis
sözünü ettiği ve “insandan başka ussal-varlıklar” tin spiriıus
dediği şeylere yükler (hiç kuşkusuz bu aşkmsal toplam a additio
yaratıkların bilinmeden bilinmeleri de bu ‘felse- tüm dengelim deductio K 3.8. Descartes tümden­
fe’nin dikkat etmediği noktalardan biridir). Des­ gelimi deneyim ile birlikte bilginin iki kaynağın­
cartes için en açık ve seçik olan şey, en kolay ve dan biri olarak görür. Tümdengelim, tümevarım
yalın olan ve doğal usun bütünüyle önünde olan ve sezginin karşılaştırması için bkz. K 11.1-2.
şey. Kant için ve tüm görgücülük türevleri için Ayrıca eytişimin “ansal sezgi ve tümdengelim"
“bilinemez," “aşkm sal.” “gizemli” bir öte-yan- işlevlerinin yardımım almasından (K 4.2), "eyti­
dır—bir litterati yapıntısı. M odern evrede her­ şimin tümdengelimi kısıtlam asrndan, ama bu­
kesten önce Descartes Ussal Yetinin tüm insan­ nun çok az yararı olduğundan söz edilir (K 2.4).
larda eşit olduğunu, ve doğal bilincin sanısının (Ayrıca bkz. sezgi.)
tersine, gerçekliğin bir öte dünyada, bilinemez tüm evarım inductio. Bkz. sıralama
bir uydurmalar alanında vb. değil, ama burada, us ratio (humana)
önümüzde olduğunu, öncelikle düşüncedeki ya­ uslam lam a ratio (bkz. neden)
lınlık ve duruluğu görme yürekliliğini gösteren uzam extensio K 14.8
bilince açık olduğunu bildirdi. uzamlı şey res extenso
sıkı strictus yanlışlık falsitas
sıra (düzen) ordo yargı judicıum
sıralam a enumeratio. Tümevarım. En doğrudan yoklam ak exarnino
tanım içinbkz. XI.1: “illationemex m ulıisetdis- yoksunluk privatio. Yanılgının biçimsel nedeni
juııctis rebus collecıam" :: “birçok ayrık şeyden olarak M 4.15.
yapılan çıkarsama/türetme." Pekinliği bir ölçüde yüksek b ir derecede/düzeyde eminenter
bellek üzerine bağımlıdır (K 11,2). zorunlu necessarius

206
Çözümlem eler
AZİZ YARDIMLI

[BU Ç Ö Z Ü M L E M E L ER B Ö LÜ M LER TEM ELİN D E Ö ZETLER O LA RA K DA OKUNABİLİR. HEG EL’İN EK


2'D E SUNULAN Ç Ö ZÜ M LEM ESİN D EN AYRI OLARAK, BU G İRİŞİM D E SC A R T E S'I SALT KENDİ
D EĞ ERİN D E SUNMAYI AM AÇLAR]

Y Ö N T E M Ü Z E R İN E S Ö Y L E M

BÖLÜM 1
— U s Tüm İnsanlarda Yeti/Gizillik Olarak Evrensel ‘E ş ’ Dağılımlıdır 13
— Daha 'Büyük' Ussallık Yalnızca Usu Daha Doğru Kullanmaktan Doğar 13
Ussal Büyüklük Usu Doğru Ve Gerçek Olan için Kullanmaktır 14
Us Her İnsanda Doğal Olarak Bütündür [Almaşık: Doğal Ayrımlar: Entellektüel Olarak A şa ğı Ve
Yukarı Irklar] 14
Felsefeci Ve Bireysel Olumsallık: Descartes'ın Kendisinin Yöntemini Geliştirmesi (Genel
Olarak, Bir Felsefeci Olması) Özsel Olarak Bir Talih/Raslantı Sorunudur (Bkz Ayrıca K 4.1) 14
Ama Her Birey Eksiksiz Bir Us Taşır Ve Onu En Yüksek Noktasına Dek Geliştirebilir 14
Felsefecinin Görüşünde insanlığın Tüm Eylem ve Girişimlerinin Değeri Nedir? 14
Felsefe 'insan Olarak' insan İçin En Yüksek Ve En Önemli Etkinliktir 14
Gerçeklik Arayışı insanın İnsan Olarak Yerine Getirebileceği Biricik Özgür, ideal, Koşulsuz
Etkinliktir 14
Bu Söylem de Descartes'ın Amacı Yaşamının Bütün Tablosunu Evrensel Eleştirinin Önüne
Sunmak 15
Böylece ‘Söylem ’in Amacı Yöntemini Açıklamak Değil 15
La FlSche'de Skolastik Öğrenim: Gerçeklik/Bilgi Açısından Sonuç Sıfır 15
Akademik/Skolastik Eğitimin Niteliği 15
Felsefeci Yanlış Ve Kötü Bilinç Biçimlerini De Tanımalıdır 16
Kişi Sürgit Yalnızca Görgül Bilgiler Bellemeyi Kabul Etmemelidir 16
Popüler Eğitim Ve Ekin Doğal Usu Ancak Bozarak Biçimlendirir 17
Antik Ekin Değerlendiriliyor [S 1.10] 17
Tanrıbilim Değerlendiriliyor [S 1.11] 17
Felsefe Tarihi Değerlendiriliyor [S 1.12] 17
Başka Bilimler Değerlendiriliyor [S 1.13] 18
Ortaçağlarda Tüm U ssal Bilgi Alanında Doğru Hiçbirşey Üretilmedi M i? 18
Dünyanın Kitabından Öğrenmek 18
Dünya Ekinleri İle Tanışıklık Yerel Bilince Kapalı Ekinsel Göreliliğin Kavranmasına Götürür 19

SÖYLEM: BÖLÜM 2
Kışın Sıcak Bir Odada Meditasyonlar 19
0 Aniıksal Yaratıcılık Açısından Bireysel Özerk Çaba Her Zaman Ortaklaşa Çabadan Ç ok Daha
Başarılıdır 19
(Onyedinci Yüzyılın Bozuk Kentleşmeleri Vb Yöntemsiz Ortaklaşa Çabanın Ürünleridir) 20
Bağlantısız, Görgül, Tanıtlamasız ‘Bilgiler'le Dolu Kaotlk Bilinç Sağduyu Karşısında Kötü Bir
Durumdadır 20
Gerçek Bilgi Mantıksal/Yöntemli Bir Bütün Olmalıdır 20
Çocukluk Evresi “Toplumsal Bilincin” Çocukta Usun Özgür Kullanımını Baskılama Evresidir 20
Kurum sal Devrim/Reform Olanaksız O lsa Bile Bireysel Devrim Her Zaman
Olanaklıdır [S 2.2] 21
Bireysel Bilinç Ve Yaşam “Yeni” ilkeler Üzerinde Belirlenebilir— 21
Ama Toplumsal Bilince Saygısızlık Etmemek Önemlidir: Onunla Uzlaşmanın Yolları Bulunabilir 21
(Descartes Bir Politik Reformcu Olarak Algılanmamaya Çabalar) 21
önceden Kazanılan Tüm Görüş Ve fnaçlardan Sıyrılma Kararı Herkese Önerilemez 22
Özbilinç Biçimlenmesinde Tarihsel/Ekinsel Olumsallıklar 22
Kişilik Belirleniminde Olumsallık 22
Doğal Bilinçte Bilgi Değil Ama Alışkanlık Egemendir 22
v Birey Kalabalıktan Daha Ussaldır (Sürü Düşünm esi Her Zaman Usdışıdır) 22
Ama Descartes Görüşleri Başkalarının Görüşlerine Yeğlenebilir Tek Bir insan Bile Bulmayı
Başaramıyor 22

207
ÇÖZÜMLEMELER

Buna Göre Kendini Yönlendirmeyi Kendisi Üstlenmek Zorundadır 22


Şimdi Sorun Üstlenilen Görevin Tasarını Yapmak İçin Ve Erişilebilecek Tüm Bilgiye Erişebilmek
için Yöntem Geliştirmektir 23
Bu Amaç İçin Skolastik Mantık Yararsız 23
Eskilerin Matematikleri De Yetersiz 23
Descartes'ın Dört Uslamlama Kuralı— 23
1: Açık Ve Seçik Olarak Bilinen Dışında Hiçbirşeyi Doğru Saymamak 23
2: Güçlükleri Gerektiği Ölçüde Parçalara Ayrıştırmak 23
3: Yalın Olanlardan Karmaşık Olanlara Doğru Uslamlama 23
4: Sürecin Tam Bir Sıralaması Ve Genel Bir Gözden Geçirmesi 24
Modern Felsefi Yöntem ilk ipuçlarını Geometrik Yöntemden Alır 24
Çözümsel Geometri Kavramına Doğru [S 2.11] 25
Aritmetikte Pekinliğe Küçük Bir Çocuğun Anlağı Bile Erişir 26
Felsefe Yirmiüç Yaşın Perspektifinden Nasıl Görünür? 26
Felsefe Eğitimi Önyargılardan Saltık Olarak Özgür Bir Kafada Olanaklıdır 26
Usun Özgür Eğitimi En Güç Eğitimdir Ve Dayanç Ve Karakter Olgunluğu Gerektirir 26
(İmlem: B o ş Bir Kafayla Felsefecilik Boşluğun Felsefesini Yapar) 26

SÖYLEM: BÖLÜM 3
Geçici Kuşku Dönemi Geçici İnakçılığı Zorunlu Kılar— 26
Geçici Törel Dişge: 1) Ilımlılık Ve Uyumluluk 27
Geçici Törel Dizge: 2) Kararlılık: Bir Kez Onaylanan Doğruya Bağlılık 28
Geçici Törel Dizge: 3) Stoacı Öz-Denetim: Hoşnutluk 29
Törel Dizgenin Temeli Ve Ereği: Gerçeklik Uğruna Eğitim Yaşamı 29
Bilgelik Arayışı Erdemin Ve İdeal Yaşamın ‘O lu ş’ Sürecidir 29
Sıcak Odadaki Meditasyonların Ardından Dokuz Yıl Boyunca Dünya Deneyimi 30
Kuşkuculuk Uğruna (Yalancı) Kuşkuculuk,«Ve Geçici Kuşkuculuk 31
(Descartes 35 Yaşında Modern Ussalcının ilk Öznel Özgürlük Ülkesi Hollanda'ya Yerleşir) 31

SÖYLEM. BÖLÜM 4
Yöntemli Kuşku Evreleri 32
Doğal Bilincin Gündelik Eyleminde Pragmatizmin Hiçbir Sınırı Yoktur 32
Gerçeklik Arayışına Başlangıç: Görgül Bilinç Tüm İçeriği İle Reddedilecektir 32
Saltık Kuşkucu Konumun Bildirimi: 32
1) Duyum Reddediliyor: Duyusal Algı Kendi Alanında Bile Güvenilmezdir 32
2) Us Reddeddiliyor: Sıradan Uslamlamalar Da Koşulsuz Kuşkunun Sınavını Geçemez 32
3) Bilinç Bütününde Reddediliyor: Doğal Bilinç Düş Görmediğinden Bile Pekin Olamaz 32
Gene De Saltık Kuşkunun Sınavını Geçen Bir Gerçeklik Vardır: 32
Kartezyen Felsefenin ilk ilkesi: Je pense, done je su is 32 ‘ -.
Songurgular: 1) Ben Varım 32
2) Ben Düşünen Bir Tözüm 33
3) Benin Varlığı Hiçbir Özdeksel Şeye Bağımlı Değildir (Anlıksal Doğa Cisim sel Doğadan
Ayrıdır) 33
4) Öyleyse Ben (=Ruh) Ölümsüzdür 33
5) Bu Gerçekliğin Ve Tüm Gerçekliklerin Ölçütü Açıklık Ve Seçiklikleridir 33
6) Kuşku Duymak Eksikliği Ve Dolayısıyla Eksiksizliği imler 33
Eksiksiz Bir Varlığın ideasına (Olanağına) Geçiş 33
7) Bu idea Fiziksel Varlıklardan Geliyor Olamaz, Çünkü Bunların Kendileri Eksiklidir 33
Ben Varolan Biricik Varlık Değildir (Solipsizm Yadsınıyor: Eksiksizlik Ve Solipsizm Kavramları
Benin Tanrı Olduğu Vargısına Götürecektir) 33
8) Eksiksizlik Ideası Ancak Eksiksiz Bir Varlıktan Doğabilir 34
Ben Varolan Biricik Varlık Değildir 34
9) Öyleyse Eksiksiz Bir Varlık Olmalıdır 34
Tüm Bileşim Bağımlılığı Gerektirir: Ve Bağımlılık Eksikliktir 34
Öyleyse Tanrı Yalın, Bileşimsiz, Ve Saltık Olarak Özerk Olmalıdır 34
Geometrik Tanıtlamaların Açıklığına Karşın Geometrinin Nesneleri Varoluş İçermez 34
(Sürekli Cisim : Uzunluk, Genişlik Ve Derinlikte Uzamlı) 35
Varlıkbilimsel Tanıtlama: Eksiksiz Bif Varlık Bir Eksiksizlik Olan Varoluşu Da içerir 35
İmgesel/Tasarımsal Düşünm e Özdeksel/Duyusal Şeylerin Varoluşunu Doğrular 35
Skolastik İlke: Anlakta Hiçbirşey Yoktur Ki Daha Önce Duyularda Olmamış Olsun 35

208
ÇÖZÜMLEMELER

Duyuların Kendi Aralarında Güvenilirlik Hiyerarşisi Yoktur 36


Tüm Gerçekliğin Zemini Tanrıdır 37

SÖYLEM: BÖLÜM 5
Doğa Yasalarının idealliği (Mantıksallığı) Ve Tanrı 38
Evren Modeli 39
Işık Hızı Sonsuz Olarak Kabul Edilir 39
Özdek Ağırlıksızdır 39
Özdek Parçaları Sürekli Olarak Yeryüzünün Özeğine Doğru Çabalar (Yerçekimi, Kuvvet) 41
Yürek Düzeneğinin Açıklaması 46
Beden: Bir Makine Olarak 47
Hayvanlar, Görgücü Sanının Tersine, Niçin ‘U ssal' Olamazlar? [Hume’un “İnceleme"sinde
Hayvanların Us, Gurur, Alçakgönüllülük, Sevgi Ve Nefretleri Üzerine Bölümler Vardır] 47
Us, Dil, Ve İnsanlar Ve Hayvanlar 48
özdek Ve Ruh 49

SÖYLEM: BÖLÜM 6
Tüm insanlığın Genel iyiliğine Katkıda Bulunma Yükümlülüğü 51
Deneyim 3
Halksal Tartışmaların Yol Açacağı Oyalanmalara Karşı Önlemler 54
Felsefecinin En İyi Eleştirmeni Kendisidir 55
Yorum Hiçbir Zaman Özgün Olanı Yansıtamaz, Ama Ancak Başkalaştırır 55
Aristoteles’in Kuramsal Doğa Bilgisi Ve Modern Görgül Doğal Bilgisi Karşılaştırılıyor 55
Büyük Bir Felsefeciyi izleyenler Niçin Ondan Daha Başarılı Olamazlar? 60
Felsefe Öğreniminde Anadil Kavramaya, Tarzanca ise Papağanlığa Götürür 60
Doğal U s inakçı Ustan Çok Daha Değerlidir 60

A N L IĞ IN Y Ö N E T İM İ İÇ İN K U R A L L A R

KURAL I
Bilimde Bütünlük 60
Bilimsel incelemenin Ereği Doğru Yargıya Ulaşmaktır 63
Bilimlerde Özelleşmeye Karşı Bilgeliğin Evrenselliği: Gerçeklik Bağıntılı Bir Bütündür 64
Gerçeklik Arayışı Tikel Değil Ama Bu Genel Ereğe Yönelmelidir 64
Gerçeklik Arayışında Tüm Yararlık Kaygısı Düşünm e Özgürlüğünü Yokeder 64
Ama Bundan Yararlığın Yadsındığı Sonucunu Çıkarmak Bir Kavrayış Derinliğini Göstermez 64
Bütünü İncelemek Parçayı incelemekten Daha Kolaydır 64

KURAL 2
Bilimsel Bilgi Olasılık Değil Ama Pekinlik ister 64
Anlama Yetisi ilkin Bilgileri Pekin Olan Nesnelere Yönelmelidir 64
Bilim Pekin Ve Duru Bilgidir— 64
1) Kuşku Ve Bilgisizlik Birdir 64
2) Yanlış Bilgi Bilgisizlikten Daha Kötüdür 64
3) Kuşkucu Sonunda Kuşkulu Olanı, Tanıtlanmamış Olanı Pekin Saymaya, Ya Da inakçılığa
Zorlanır [Görgücü Hume Bilmenin Yerine 'inanmayı' Geçirir] 65
Olası ‘Bilgi’: Tanıtlanmamış, Kuşkulu Ve Tartışmalı 65
Bilgide Yalınlık (Açıklık Ve Seçiklik) Korkusu: [Kuşkucu Bilinç için Belirsizlik/Olasılık Doğallıkla
Çekici Görünür: 'Aşkınsa!' Olanda Bir Yücelik Te imlenir] 65
Pekin Bilgiler, ‘Litteratti’nin Sanısının Tersine, Çok Kolay, Çok Yalın, Ve Ayrıca Yeterli
Çokluktadır 65
Olası Bilgi Kalabalığı Reddedildiğinde Bilgi Alanının Kendisi Yalınlaşır 65
Bu Kural Bizi ilkin Yalnızca Aritmetik Ve Geometri ile Baş Başa Bırakır 65
Skolastik Öğrenim Üzerine Değerlendirmeler 65
Geçici Kuşkuculuğu Dengeleyici Geçici inakçılık 66
Bilgi Araçları: Deneyim Ve Tümdengelim 66
Aritmetik Ve Geometride Pekinliğin Zemini Tümdengelimdir 66
Deneyim Ç oğu Kez Aldatıcıdır 66

209
ÇÖZÜMLEMELER

Tümdengelim (Arı Çıkarsam a/Doğal Usun Işığı) Yeterli Bir Ussal Dikkatle Yerine Getirildiğinde
Yanılgıdan Bağışıktır 66
Yanılgının Kaynağı Çıkarsama Yetisi Değil Ama Yanlış Deneyime Dayalı Yargıdır 66
Aritmetik Ve Geometri Nesnelerinin Yalınlığından Ve Deneyimden özgürlüklerinden Ötürü En
Pekin Bilimlerdir— 66
Çünkü Bütünüyle Ussal Tümdengelime Dayanırlar 66
Bu Nedenle Tüm Bilimler Arasında En Kolay Olanlar Aritmetik Ve Geometridir 67
Bulanıklık Olasılığı Ve Tahminciliği Besler; Doğal Bilinç Duru Olarak Anlamadığında Kaotik Bir
Özgürlük Bulur 67
Aritmetik Ve Geometri Gerçekliğin Bilgisi için Ancak Pekinlik Modeli Sunabilir 67

KURAL 3
Bilimsel Bilgi: Ansal Sezgi (Kavram) ve Tümdengelim 67
Yalın (Pekin Ve Açık) Olanın Sunuluşunu Bulanıklaştırma İtkisi 67
Tüm ‘Görüş'lerin Karşıtları Da Eşit Ölçüde Ve Değerde ‘G örüş’lerdir 68
Anket Gerçekliği: Demokratik Çoğunluğun Doğrulukla Hiçbir ilgisi Yoktur 68
Gerçeklik Sorununda Çoğunluğun Hiçbir Yetkinliği Yoktur 68
Ezberlenmiş ‘Bilgi’ Matematikte Ve Felsefede Hiçbir Değeri Ve Geçerliği Olmayan Sanıdır 68
Sanılar (Tahminler) Ve Gerçeklik 68
Sezgi (Usun Işığından Kaynaklanan) Ve Tümdengelim: Pekinlik Açısından Karşılaştırma 68
Descartes’ın Sezgi İle Demek İstediği Yalnızca Ve Yalnızca Kavramdır 69
Descartes Niçin ‘Kavram’ Yerine ‘Sezgi’ Sözcüğünü Kullandığını Açıklıyor 69
Tümdengelim: Pekin Öncüllerden Zorunlu Vargılar Çıkarsamak 70
Tanrısal Bildirişe inanç Anlığın Değil Ama istencin Eylemidir 70
inanç, istenç Ve Mantıksallık 70

KURA 1.4
Gerçeği Araştırmak İçin Yöntem Zorunludur 70
Yöntem Olmaksızın Gerçekliğe Erişmek Bir Ş an s Sorunudur 70
Yöntemsiz Olarak Araştırmak Hiç Araştırmamaktan Daha Kötüdür 70
Skolastik/Akademik Yöntemsiz 'Bilgi' Bilgisizlikten Daha Kötüdür— 70
Yöntemsizlik Doğal Usu Sakatlar 70
Yöntem Ansal Sezgiden Ve Tümdengelimden Nasıl Yararlanılacağını Bilmekten Oluşur 71
Yöntemin İlkeleri (Ansal Sezgi Ve Tümdengelim) Doğaldır Ve Öğretilmezler 71
Yöntemin Kendisi Daha Temel Bir Aklamaya Gereksinmez 71
Tarihsel Kurgul Felsefecilik ‘D oğal’ Olarak Da Olsa Yönternli Olmuştur (Kavramsal Ve
Tümdengelimli) 71
Aritmetik Ve Geometri Bu ilkelerden Doğm uştur 72
Matematiğin Kendisi Daha Derin Bir Kuramın Görüngüsüdür 73
Antik Felsefeciler Niçin Matematik Öğrenimini Felsefeye ön koşu l Saydılar? 74
Matematik Teriminin Kökeni; Matematiğin Başka Bilimlerden Ayrımı 74
Matematik Yalnızca ‘Düzen Ve Ölçü Sorunları’ ile ilgilenir 74
Matematik Özdeksel Evrenin U ssal Ya Da Düzenli Yapısını (Kozmoz) Ölçü Düzleminde Doğrular
75

KURAL 5
Yöntem Şeylerin Düzenini Gerektirir 75
Yöntem ilkin Çözümleme Ve Sonra Bireştirme Sürecini izler 76

KURAL 6
Bu Kural Tümü Arasında En Yararlı Olanıdır 76
Yöntemin Başlıca Gizi Bir Dizideki En Yalın/SaltıkfKendiliğinden Açık Öğeyi Bulmak Ve
Tümdengelimi Ondan Başlatmaktır 76
Şeyler Yalıtılmış Değildir: Birbirlerine Karşı Saltık Ve Göreli Olarak Dururlar 76
Saltık Olan En Yalın Ve En Kolay Olandır 76
Göreli Olan Saltık Olanla Aynı Doğayı Taşır: Ondan Çıkarsanabilir 77
Saltık Olmanın Dereceliliği Ve Göreli Olmanın Dereceliliği 77
Pekin Bilginin ilk ilkeleri 78
Bilme Etkinliği Kendiliğinden Açık Olandan Başlayıp Çıkarsama Yoluyla İlerlemelidir 79

210
ÇÖZÜMLEMELER

KURAL 7
Uslamlama Sürecinde Eksiksiz Süreklilik Olmalıdır 80
Çok Uzun Uslamlamalar Durumunda Belleğin İlgisi 80
Tanıtlama Zincirinde Sıralama (Va Da Tümevarım) Tam Olmalıdır 81
Tümevarım/Sıralama Ansal Sezgiden Sonra İkinci Güvenilir Yöntemdir 81
Sezgi: Tekilin Tekilden Dolaysızca Çıkarsanışı 81
Sıralama: Tekil Birşeyin Birçok Bağıntısız Şeyden Çıkarsanışı 82

KURAL 8
Eğer Dizide Sezginin Erişemeyeceği Birşey Varsa, Araştırma Durdurulmalıdır 88
Bilgilenme Yetisi (Anlak) Öteki Üç Yeti (imgelem, Duyu, Bellek) Tarafından Desteklenebilir Ya
Da Engellenebilir 86
Yalınlık Ve Bileşiklik Sorunu 87
Yanlışlık Ancak Anlağın Bileşiminden Doğabilir 87

KURAL 9
Sezgisel Görüş Keskinliğinin Geliştirilmesi 88
Ansal Sezgi Alıştırması Görsel Alıştırma Gibidir 88
önce Yalın Ve Kendiliğinden Açık Olanlarla Başlam ak Gerekir 88
Yalınlık Ve Duruluğu Küçümseyerek Doğrudan Doğruya Bulanık Ve Karışığa Yönelenler Sağlıklı
Kafalar Değildir 89

KURAL 10
Kavrayış Keskinliğinin Geliştirilmesi 91

KURAL II
Ansal Sezgi Önermenin Açık Ve Seçik Olmasını, Ve Ardışık Olarak Değil Ama Bütün Olarak
Anlaşılabilmesini Gerektirir 92
Tümdengelim ise Çıkarsama Sürecini Gerektirir 94

KURAL 12
Şeylerin Bilgisinde iki Nokta İrdelenir: Bilen Özne Ve Bilinecek Şeylerin Kendileri 95
Duyu Yetileri Bütünüyle Edilgin Ve Düzenekseldir 96
Bilişsel Yeti (vis cognoscens/ingenium) Salt Tinseldir (pure spritualem) 97
Arı Anlak, imgelem, Bellek, Duyu: Tümü De Aynı Yetidir 97
Ve Bu Yeti İdealarla İlgili Olduğu Zaman Anlık (ingenium) Dediğimiz Şeydir 97
Anlak Arı işlevinde Öteki Yetilerden Bağım sız işlev Görür 98
Analiz/Çözümleme Bireşimden Başlar: Kendinde Onunla Görelidir 98
Kendinde Bireşimli Olan, Gerçekte Bütünsel Bir Olarak Varolan Şeyi, Anlak Çözümler 98
Çözümleme 'Tam' Olmalı, Gerçek Yalına Dek Götürülmelidir 99
Yalın Olanın Bilgisi Kendinde Hiçbir Yanlışlık içermez 100
Yanlışlığın Kaynağı Yargı Yetisinde Yatar 100
Kavramda Kavramın Kendisinden Başka Bilinecek Hiçbirşey Yoktur (Bilinmediklerini Sanm ak
Yanılgıdır) 101
Şeylerin Bilgisi Bireşim Olmaksızın Olanaksızdır 101
Deneyim Sezgisel/Algısal Kaldığı Sürece Kendinde Hiçbir Zaman Yanlış Değildir (Yanlışlık
Yalnızca Yargıyı ilgilendirir) 103
Kavramların (Yalın Doğaların) Sezgisel Bilgisi Dolaysızdır 103
‘Okur Yazarların’ Yanılgıları Kendiliğinden Açık Şeyleri Açıklamaya Çalışmaktan Oluşur 103
Bilme Yetisi Ancak Analitik Davranışında Direttiği Sürece 'Bilinmeyen'e Sığınır Ve Onu
Yüceltir 103
Evrenin Kavramsal Yapısı Ve İnsan Usunun (Kavramsal) Yapısı 104
Tüm Bilgi Aynı Doğadadır 105
('Kurallar'ın 3 x 12'li Yapısı) 105

KURAL 13
Problem Gereksiz Her Kavramdan Soyutlanmalı, Yalınlaştırılmalı, Ve Ayrıştırılmalıdır

KURAL 14
Nicelik Duyusal Doğaya ‘Uzamsal’ Benzerlik Ya Da Andırım Gösterir 112

211
ÇÖZÜMLEMELER

Matematik Salt Y öntem sel Duruluğun Örneği Olarak Vurgulanıyor 113


Matematiğin Yöntemi Felsefede Yalnızca Yöntemsel Duyarlık Kazanmak Açısından Önem Taşır 113
Uzam: Uzunluk, Genişlik Ve Derinliği Olan Herşey 113
Yargı Analitik işlem inde Yanılır (Örneğin, Uzam Ve Cismi Ayırır) 118
Güçlük Bilinmeyen Gerçeği Üretmede Yatar: Bulunanı Ö ğrenm ek Kolaydır 119

İLK FELSEFE ÜZERİNE M EDİTASYONLAR

TANRİBİLİM FAKÜLTESİNİN DOKTORLARINA


Tanrı Ve Ruh Sorunlarının U ssal İrdelemesi Tanrıbilimden Çok Felsefeye Aittir 131
U ssal Tanıtlama (A teistlerde Bile Tanrıya Bir) İnanç Yaratmayı Başarabilir 131
Tanrının Varoluşu Doğal Us Yoluyla Tanıtlanabilir 133
Tanıtlamayı Kullanabilm ede Güçlük: Metafizik Ve Geom etri Karşılaştırılıyor 134
Öznel Yetkeye Karşı Öznel Yetke Kullanılabilir Mi? 135

OKURA ÖNSÖZ
M editasyonlar Niçin Latince'de Yazıldı? 136
ilk B enim senen Görüşleri (Önyargıları) Çürütm ek Büyük Bir S o rundur 136
Tanrının Varoluşuna Karşı Ateist Uslam lam alar 136
Felsefeye Yetenekli İnsanların Sayısı Çok Azdır 137

ALTI MEDİTASYONUN ÖZETİ


Pinci M editasyon: Anlık H erşeyden Kuşku Duyabilir 137
II: Ama Kendi V aroluşundan Kuşku Duyamaz 138
Anlık Ve Beden iki Ayrı Töz M üdür? 139
(Anlık Ve Ruh Ö zdeş Olarak Alınır) 139
III: Tanrının V aroluşunun Tanıtı 139
IV: Gerçek Ve Yanlış Üzerine 139
V: Cisim sel Doğa; Ve Tanrının Varoluşu 140
VI: Anlık/Ruh Ve Beden Ayrımı 140
Anlık/Beden ikiliği Ve ‘Bir Bakıma’ Birliği 140

MEDİTASYON I
(KUŞKU DUYULABİLEN ŞEYLER ÜZERİNE)
Doğal Blftıfce Yönelik K uşkunun ilk Bilinci 141
Bilinçteki ‘Tüm ’ Görgül İçerik K uşkuludur 141
1: Duyusal ‘Gerçeklik’ Yanıltıcı Olabilir 141
2: Ama Bilinçte Kuşkuya Bağışık bir Yargı Alanı Var Gibi G örünür 142
3: Ama Bu Alan (Fiziksel Varoluş Üzerine Yargılar) Pekala ‘D üşsel’ Olabilir 142
4: Gene De, D üşsel İm geler En Azından Olgusallığı Andırır Ve Böylece Onu V arsayarlar 143
5: Ve M atem atiksel Pekinlik De Kuşkuya Dayanabilir Gibi G örünür 143
6: Ama Tüm Bunları Da Birer Yanılsamaya indirgeyecek Bir Tanrı Olabilir 144
7: Hiperbolik Kuşku: 'Kötü Cin’ Varsayımı: Tüm Bilinçle Oynanıyor Olabilir 145
(Ama Yargı Askıya Alınarak Yanılgıdan Gene De Kaçınılabilir) 145

MEDİTASYON İl
(İNSAN ANLIĞININ DOĞASI ÜZERİNE; BEDENDEN DAHA KOLAY BİLİNEBİLİR)
Saltık Kuşku Konumu: Biricik Pekinlik Hiçbirşeyin Pekin Olmadığıdır [Analitik ‘K uşku’ Bundan
Da Kuşkulanır!] 146
Yanlış Olan, Pekin Olmayan, Ya Da Kuşkulu Olan, Yoktur: Hiçbirşey Pekin Değildir: Hiçbirşey
Yoktur 146
Herşey Kuşkulu Olsa, Eş Deyişle, Hiçbirşey Varolmasa Bile, ‘Ben' Varım, Çünkü D üşünm em
O lgusunun Kendisi Gerçektir 146
(imlem: G erçek Olmak Var Olmaktır) 147
Saltık Kuşkuya Bağışık Biricik Gerçeklik: Ego sum : Ego existo: Varım 147
Ama Bu Varolan ‘Ben’ Nedir? 148
(Cismin Doğası) 148
Ben Tüm Duyumdan Ayrıdır; Ve Duyum Kendinde Varlığı imlemez 148
Ben Yalnızca D üşüncedir 148

212
ÇÖZÜMLEMELER

Ben=Bilinç=Düşünce Saltık Kuşkuya Karşın Vardır 148


Benin Bilgisi Imgesel/Tasarımsal Hiçbirşey Kapsamaz 149
Ben Salt DüşOnen Bir Şeydir (Kuşku Duyan, Anlayan, isteyen, imgeleyen) 150
insanda Duyumsama Düşüncesiz Olamaz 150
Duyuların Ve Düşünmenin 'Gerçeklik’ Güçleri Karşılaştırılıyor 150
Duyusal Cismin Ve Duyusal Bilginin D oğası İrdeleniyor: 151
Bir Cisim den Alınan Tüm Duyu Verileri Değişebilir, Ve Gene De Geriye Töz Kalır, Ve Bu
Düşünce Yoluyla Bilinir 151
Algının Gerçekliği Duyum Değil Ama Anlaktır 153
Bilinmesi En Kolay Şey Düşünmenin Kendisidir, Dışsal/Duyulur Nesneler Değil 153

MEDİTASYON III
(TANRININ VAROLUŞU ÜZERİNE)
'Ben' Kuşku Duyan, Doğrulayan, isteyen, Duyumsayan, imgeleyen, Kısaca Düşünen Bir Şeydir 153
Ya Da, Tüm Düşüncemin Öznel Varlığından Kesinlikle Kuşku Duyamam— 154
Ve Bunun Gerçeklik Ölçütü ilkin Açıklık Ve Seçiklik Gibi Görünür 154
Dışsal Şeylerin Açık Algısında Varlık Yargısını Doğrulayacak Hiçbir Neden Yoktur— 155
Üstelik Açıklık Ve Seçiklik Ölçütünü Geçersiz Kılabilecek Aldatıcı Bir Güçlü Etmen Ya Da Tanrı
Olabilir— 155
Ve Bu Nokta Bir Çözüme Bağlanmadan Bilgide (Çıkarsamalarda) Tüm Daha Öte ilerleme
Kuşkulu Kalacaktır— 156
Böylece ilk Olarak, Tanrın Varolup Olmadığı, Ve ikinci Olarak, Aldatıcı Olup Olmadığı Soruları
Gerçekliği Saltık Olarak ilgilendiren iki Sorudur 156
Meditasyon Düzeni: ilk Kavramdan Daha Sonraki Kavramları Çıkarsama 156
idea: Bir Bakıma Şeylerin imgeleri 156
idealar 'Kendilerinde' Yanlış Olamazlar; Ama Ne De Doğru Olabilirler 156
Gerçeklik Gibi Yanlışlık Da Yargıyı ilgilendirir. Duyumları, ideaları, imgeleri Vb Değil 156
idealar Doğuştan, Dışsal, Ya Da Bütünüyle Öznenin Yaratıları Olarak Görünürler 157
idealar Ve Nesneleri Arasındaki ilişki 'Nesnel' Olmayabilir 157
(idealar Benin Kendi Dışında Bir Varlığın Varoluşunun Pekinliğini Sağlayabilmeleri Açısından
irdelenmelidir: Solipsizmin Ötesine Geçilmelidir) 157
ilk Gerçekliğin (=Varım) Buiuşçusu Doğal Işıktı 157
Bunun Dışında Tüm Doğruluk Ve Yanlışlık Yargıları Doğal Dürtü Ve Eğilimlere Dayanır 158
ideaların Bütünüyle Öznel Kökenli Olmadıklarını Nasıl Biliriz? 158
idealar Nesnel Olsalar Bile, Nesneleri ile Benzer/Andırımlı Olduklarını Nasıl Aklayabiliriz? 158
Duyu İzlenimleri Ve Nesneler Arasındaki Benzerlik Ç oğu Kez Bir Yanılsamadır 158
Doğal Bilinçte Duyu Dünyasının Varlığına ‘inanç’ Dürtüsel/içgüdüsel Kökenlidir [Tüm
Özdekçiliğin/Görgücülüğün Pekinliği içgüdüsel Kalır] 158
— Ontolojik Uslamlama: Ideanın Nesnelliğini (Varlığını) Tanıtlama (M 6.13)— 158
Öznel idealar Temsil Ettikleri Nesneler A çısından (Nesnel OlgusallıfdGerçeklik) Açısından
Derecelidir 158
Örneğin Tanrı İdeası Yüksek Bir Düzeyde Nesnel Olgusallık Kapsar (=Temsil Eder) 158
(Nesnel Olgusallık: Temsil Yoluyla Varlık Derecesine Katılmak) 159
(Descartes Tanrı ideasının Nesnel Olgusallığının Saltık Olduğunu Gösterebilirse, Böylece
Varlığını Aklayabilecektir; Bu Bölüm Descartes'ın Bütün Uslamlamasının Ağırlık Özeğidir:
ideadan Nesnelliğe Geçiş) 159
Tanrı ideasındaki Eksiksizlik ‘Ben’den Türetilmiş Olamaz 159 vs
Nedendeki Nesnel Olgusallık Etkide De Temsil Edilir 160
Uslamlamanın Tüm Yönü Nedeni ‘Ben'in Kendisi Olmayan Bir İdeanın Varlığını
Gösterebilmektir 161
Yanlışlık Varolmayanı Var Saymaktır (Aristoteles’in Formülasyonu) 162
Tanrı Ideasından Tanrının Varoluşuna Geçiş 163
Tanrı ideası Açık Ve Seçiktir Ve Nesnel Olgusallığı En Yüksek Düzeyde Kapsar 164
Tanrıda Hiçbirşey Gizil Değil Ama Herşey Edimseldir 168

MEDİTASYON IV
(GERÇEK VE YANLIŞ ÜZERİNE)
Bilinmesi En Kolay Şey Tanrı, Daha Az Kolay Olan insan Anlığı, Ve En Zor Olanı İse Cisim sel
Tözdür 169
Eksiksiz Olan Tanrı Yanılgının Kökeni Olamaz, Çünkü Yanılgı Bir Eksikliktir 170

213
ÇÖZÜMLEMELER

Yanılgı Ya Da Yanlış insanın Yargı Yetisini Kötü Kullanmasından Doğar 170


insan Tanrı Ya Da Saltık Varlık Ve Yokluk Arasında Bir Orta Terim Gibidir 170
Yanlışlık Olumlu/Olgusal Birşey Değildir 171
Yanılgının/Yanlışlığın [Aslında Genel Olarak Kötü Olanın] Nedeni istencin Sınırsızlığına Bağlı
Denetimsizliğidir 171
Anlak Ve istenç (1): Yargı Edimine Birlikte Katılırlar 173
Anlak Ve istenç (2): Yanılgı İstencin Anlaktan Çok Daha Geniş Olmasından D oğar 176

MEDİTASYON V
(ÖZDEKSEL ŞEYLERİN ÖZÜ ÜZERİNE. VE YİNE. TANRININ VAROLMASI ÜZERİNE)
Özdeksel Şeylerin ideaları Ve Varoluşları Ayrıdır 177
Uzunluk, Genişlik Ve Derinlikte Uzam ideası Seçiktir 177
Bu İdealar Bir Bakıma ‘Anım sanan’ Şeyler Gibidir 177
İdealar Değişm ez Ve Nesneldir 178
Geometrik idea ‘A lgı’ Yoluyla Kavranmaz (Algılanmamış Sayısız Beti örneği Düşünebilirim) 178
Bu ideaların Gerçeklikleri Açıklık Ve Seçiklikleri Üzerine Dayanır 178
Bu Uslamlama Tanrının Varoluşunu Tanıtlamak için De Kullanılabilir 179
Dağ Ve Vadi Benzetmesi 179
Eksiksiz Varlık Kavramı Varoluşu Zorunlu Olarak içerir 179
Varlıkbilimsel Uslamlama Öz Ve Varoluşun Birliği Açısından Değil Ama Ancak Başlangıç
Sayıltısı (Eksiksizlik) Açısından Sorgulanabilir 182

"MEDİTASYON VI
(ÖZDEKSEL ŞEYLERİN VAROLUŞU, VE ANLIK VE BEDEN ARASINDAKİ OLGUSAL AYRIM ÜZERİNE)
Özdeksel Şeylerin Varoluşları, Geometrik Tanıtların (Açık Ve Seçik) Nesneleri Oldukları Düzeye
Dek, Pekindir 183
Mantıksal/Ussal Olan (Tanıtlanmış, Açık Ve Seçik Olap) Edimseldir (Tanrı U ssa l Olmayanı
Varedemez) 183
imgelem Yetisi Varoluşa Ancak ‘inandırabilir’ 184
imgelem Anlama için Bütünüyle Gereksizdir [Hilbert Geometride İmgelemi Över: Cantor,
Russell Vb İmgeselin/Uydurmanın Alanına Ulaşırlar] 184
Duyu Algısı Ve Duyum (Bir Düşünce Kipi) Cisimlerin Varoluşu İçin Pekin Bir Tanıt Verip
Veremeyeceği Açısından irdeleniyor 18S
Görüngüler Gerçeklik Sanısına Nasıl Neden Olurlar?_186
Duyu Pekinliğine İnanç Nasıl Çöker? 196

214
Hegel'in
Felsefe Tarihinden

D e sc a rte s Ü zerine

Giriş. Tanrısalın ve dünyasalın karşıtlığı Orta Çağ­ kuşkuya ve yanılgıya açık) olduğumuzu, ve gerçek­
larda aşamalı olarak yenildi, ve birlik bir yandan liği kendimizden [üretmediğimizi varsayar (yoksa
duyusallığa dolaysız bir gömülme olarak, ve öte hiçbir zaman herhangi bir pekinlik olmazdı). Ve
yandan kuru biçimsel bir skolastik anlak üzerine dolaysızca, sezgisel olarak pekin olan ve bir başlan­
aşılanmış bengi gerçeklik olarak sahneye çıktı. Da­ gıç noktası olarak hizmet edebilecek kuşku duyula­
ha sonra, Protestanlık eytişimsel karşıtlıkların— maz bir ilkeye varmayı umudeder.
düşünme ve eylemin, bengi ve bireysel tinin, bire­ 2) Doğamızın özsel olarak düşünceden oluştuğu­
yin ve dünyanın—dalıa etkili bir uzlaşması olarak nu belirtir. Kendimizi bir beden olmaksızın tasarla­
kendini gösterdi. yabiliriz, ama düşünce olmaksızın değil. Böylece
İdealizm, genel olarak, karşıtların sonsuz İdeada ‘ben'in—soyut düşünce olarak—kendi için belli bir
uzlaştırılması ile ilgilenir—varlık ve düşüncenin, önselliği vardır. Ama bu soyut düşünce ne üzerine
insan özgürlüğünün ve "zorunluğun.” iyi ve kötü­ düşünür? Birincil olarak, kendisi üzerine, kendi
nün. Tanrı ve varoluşun uzlaştırılması ile. varlığı üzerine. Gerçekte, bu düşünce kendi varlı­
Realizm nesnelliğin algıdan doğmasını ve evren­ ğını üretir, kendini yaratır. Düşüncenin varoluşu
selliği üstlenmesini sağlamaya çalışır—soyut dü­ düşünce tarafından yaratılır, ve düşünce tarafından
şünceden gerçekliğe ilerlemeye çalışmaya değil. belirlenir. “Düşünüyorum, öyleyse varım." Bu bir
İııgilizler, Fransızlar ile karşıtlık içinde, bunun tasım değildir. “Düşünen herşey vardır” biçiminde­
örneğini verdiler. ki genel bir ilke ile başlayıp, sonra “Düşünüyorum"
İdealizm ve Realizm birarada modern felsefede küçük önerm esine geçerek, sonunda “ Öyleyse
düşünce ve varlığın ayrımda-birliğini belirtik kıl­ varım" vargısını türetmeyiz. Tersine, dolaysız bir
maya hizmet ederler. pekinlik ile başlarız ki tüm tas ııVİlira önseldir. Ve bu
Rene Descartes (1596-1650), Spinoza ile birlik­ pekinlik paradoksaldir—ilk olarak, varlık ve düşün­
te, bize metafiziğin gerçekte ne olduğunun iyi bir cenin bir ayrımda-birliği olduğu için; ve ikinci ola­
örneğini verir—varlığı yakalamak için uzanan ve rak, kendisi ile dolaylı, ve bu yüzden dolaysız bir
temelde varlık ile birleşmiş olduğunu tanıtlamaya ilişki olduğu için.
çalışan düşünce. a) “Düşünüyorum” söz konusu olduğunda, belirt­
Descartes'm yaşamı arı kuramsal uğraşlar (yoğun memiz gerek ki bu, tüm başka insan etkinliklerine
inceleme ve meditasyon dönemleri) ve kılgısal önsel olarak, en genel anlamda bilinci imler. “Yü­
uğraşlar (askeri hizmet ve toplumsal yaşam) arasın­ rüyorum , öyleyse varım ” diyem em, çünkü bu
da, matematik (analitik geometriyi bulan odur) ve düşüncenin içeriğini çok tazla tikelleştirir. Böylece
bilim ve arı felsefe arasında gidiş gelişlerle doludur. Gassendi Descartes’a Ludificor, ergo sum (Aptal
Felsefedeki pekinlik yoksunluğundan duyduğu yerine konuluyorum, öyleyse varım) deyip diyemi-
rahatsızlıkla, eğer felsefede saltık olarak yeni bir yeceğini sorduğu zaman. Descartes varoluşun şu ya
başlangıç bulmada ona yardımcı olursa Meryem da bu tip bilinçten değil, ama yalnızca en genel
Ana’yı ziyaret edeceğine ant içti. Ve ona ününü anlamındaki bilinçten çıkarsanabilcceği yanıtını
kazandıran başlıca şey budur—saltık olarak yeni bir verdi.
başlangıç yapmak. b) “Varım” söz konusu olduğunda, belirtmemiz
1) Descartes De omnibus dubitandum esi ilkesi ilegerek ki “varoluş" burada belirli bir içerik değil,
başlar: Eğer saltık olarak pekin ilkelere ulaşmak ama düşüncenin varoluşudur. Eş deyişle, salt öznel
isterseniz, olanaklı herşeyi kuşku altına getirmeli­ varoluş, arı öz-pekinliğin varoluşudur ki, olgusallı-
siniz. (Bu genellikle “ kuşkuculuk" denilen şey ğa İlişkin tüm bildirimler için başlangıç noktası
değildir, çünkü Descartes'm hedefi, kuşkucuların- olm alıdir.örneğin, “ Var değilim” desem bile, bu
kinin tersine, gerçekliğe ulaşmaktır.) Buna göre, bildirimi ileri sürdüğüm ve öyleyse varolduğum
duyuların gerçekliklerini, inancın gerçekliklerini, sayıltısını kabul ediyor olurum. Ya da, eğer "bede­
genel olarak tüm arı kurgul gerçeklikleri kuşku altı­ nim vardır" dersem, bu bildirim bedene (“benim”
na getirmeye yönelir. (Eğer kılgısal gerçeklikleri bedenim) iye olan 'ben'in önceden-varolmak zorun­
böyle araştırıcı kuşkunun altına getirecek olsaydık, da olduğu sayıltısını gerektirir.
yaşam olanaksız olurdu.) Descartes eksikli (e.d. 3) Bu dolaysız pekinlikten gerçekliğe ilcrleyebil-

215
HEGEL'İN FELSEFE TARİHİNDEN

mck için, ilkin kabul etmemiz gerek ki (der Descar­ olumsuzlanması olarak görülen varlığa eşdeğerdir,
tes) aldanma (yanlışlık) ancak dışsal varoluş açısın­ üstelik Descartes bunu açıkça böyle olarak kabul
dan doğar. Kavramlarımız ancak onların, dışımızda etmese de. Tersine, uzamlı varlığın özsel b e lir­
varolmamalarına karşın, dışımızda varolduklarını lenimlerini verenin düşünce olmasına karşın, Des­
bildirdiğimiz zaman yanlış olurlar. Ama bu anlam­ cartes uzamı oldukça karışık bir yolda geriye
da “yanlış" olamayacak tek bir kavramımız vardır— düşünceye dek izler. Bir kez doğuştan ideaların öte­
ve bu eksiksiz bir Varlık ya da Tanrı kavramımızdır. sine geçer geçmez (ki bunlar salt mantıksal bengi
Bu kavram bizim dışımızda (bilincimizden bağım­ gerçekliklerdir), ve şeylere evrensel belirlenimler
sız olarak) vardır dediğimiz zaman, bunu söylemek verir vermez, şunları buluruz:
için eksiksiz bir hakkımız vardır, çünkü Tanrı kav­ a) anlık ve beden ve doğa tümü de tözlerdir, ama
ramının kendisi zorunlu varoluşu imler (“üçgen" ya Kavram ve olgusallığın saltık birleştiricisi olan Tan­
da “a t” vb. kavramının tersine). Bu bir doğuştan rının yardım dizgesine (Systema Assistentiae)
ideadır, çünkü eksikli benimiz saltık eksiksizlik ide- bağımlıdırlar;
asını yaratamaz ya da o ideayı kazanamazdı. ‘Ben’ b) anlığın sine qua non (olmazsa olmaz) özsel yük­
idea ile birlikte doğmuş olmalıdır. lemi düşünce iken, cismin özsel yüklemi uzamdır;
Tanrının varoluşuna ilerlememizi sağlayan dizge­ c) cisim, etki olarak, nedeninden daha az eksik­
sel adımlar şöyledir: sizdir;
a) Sonsuz bir varlık sonlu bir varlıktan daha olgu­ d) cismin özsel uzamlılığı örneğin İliç bir vaku­
saldır. mun (uzanışız cisim) ya da atomların (saltık bölü­
b) Sonsuz bir varlık zorunlu varoluşu imjer, oysa nemezler) olamayacağını tanıtlamak için bir önsav
sonlu varlıklar yalnızca olanaklı varoluşu (pılerler. olarak kullanılabilir: ve
c) Sonlu bir ‘ben’ nedeni olarak Yokluğu alamaz; e) cismin ikincil nitelikleri—renk, ses, devim,
d)-Sonlu 'ben’in nedeni ‘ben’in eksiksizliklerinin beti vb.—duyu ve algı örgenleri tarafından üretilir­
tümünü biçimsel olarak ve yüksek düzeyde kapsa­ ler, arı düşünce tarafından değil (Descartes, bu
malıdır. duyu niteliklerinin üretimini düşünceden uzaklaş­
e) Sonlu 'ben’in varoluşunun nedeni zorunlu ola­ tırmaya çalışırken düşüncenin olumsuz devimini
rak varolan ve sonlu varlığın olgusailığının güven­ sergilediğini görmez). Böylece Descartes bize gör-
cesi olabilen sonsuz varlık olmalıdır. gül verileri soyut düşüncenin amaçlarına altgüdüm-
BöyleceDescartes apriori metafiziğine “nesnel” lü kılan bir felsefi stratejinin iyi bir örneğini verir.
bir yolda düşünce ve varlığın birliğinin güvencesi Daha sonra, Fichte ile, arı kurgul bilgilenme felse­
olabilen bir saltık Varlığın ya da ’ben’-olnıayanın fenin ve matematiksel fiziğin çeşitli karışımlarını
varoluşunu ilgilendiren bir önsav getirir. çok arkalarda bırakan olgunluğa ulaşacaktır.
4) Thnrı birincil olarak biricik “zorunlu Varlık"- 6) Biricik törel incelemesinin De Passionibus
tır, ve tüm öteki “yüklemleri” bu birincil kavrama olmasına karşın, Descartes kısıtlanmamış bir istenç
bağımlıdır. Tanrının varoluşu ile bağıntılı olan ilk taşımanın pekinliği olarak özgürlük anlayışını
yüklemi Onun gerçekliğidir—sonsuz ’ben’in sonlu kabul etti. Ama, Descartes’ın genel yönelimi ile
’ben'e bildirilişi, ama öyle bir yolda ki sonlu ’ben’ tam bir uyum içinde, özgürlük ve tanrısal önbilgi,
bu bildirilişin nasıl ortaya çıktığım tam olarak anla­ ruh ve beden vb. arasında hiçbir zaman herhangi bir
maz. Sonlu ‘ben’ gerçekte görmediğini gördüğünü uzlaşma yoktur. Tersine, örgense! cisim leri en
söylemek için kendi açık ayrımsayışının ötesine git­ küçük bir kendiliğindenlik içermeyen makineler
m edikçe, Tanrı onu yanılgıdan bağışlayacaktır. olarak kavrar. Ruh ve bedenin her ikisi de tözler
Böylece Tanrı sonlu ‘ben’in sorunu çözmesini sağ­ oldukları için, ikisinden hiç biri ötekinin kavramına
layan orta terimi sağlar—“varoluş konusunda doğ­ indirgenemez. O zaman nasıl bağlanırlar? Ruhtaki
ru bilidirimlerde nasıl bulunabilirim?" Yanıt şudur: değişimlerin bedendeki ve tutkulardaki yankılan­
Varoluş daha şimdiden Tanrıda düşünce ile olumlu masını ortaya çıkaran şey Tanrıdır—tıpkı (Des-
olarak birleşmiştir: ve Tanrı sonlu ‘ben’leri başlan­ c artcs’ın bilgi kuramında) varoluşun gerçekten
gıçta yalnızca salt olumsuz birşey (bir ‘ben'-olma- düşünceme karşılık düşm esini sağlayanın Tanrı
yan) olarak görünen varoluş ile birliğe (gerçekliğin olması gibi. Böylece Tanrı burada yine dışsal bir
iyeliği) getirecektir. üçüncü yan olarak görünür, karşıtların uzlaşması­
5) Descartes’ta res extensa gerçekte düşüncenin nın bireştirici kavramı olarak değil.

216
Rouse’un
Matematik Tarihinden

[Bu parça W. W. Rouse Ball'ın A Short Account o f the History o f Mathematics başlıklı çalışmasından
alınmıştır (4'öncü yayım. 1908). Rouse’un anlatısının Descartes'ın başka yaşamöykûleri ile bağdaşma­
yan noktaları yaşamöyküsü alanında sık yaşanan b ir sorunun anlatım ı olarak görülm elidir.]

Descartes

Descartes’ı modern matematik okulunun ilk üyesi beklenmedik sınavından sonra ordunun tatsız yaşa­
olarak görebiliriz. René Descartes 31 Mart 1596'- mı ona sıkıcı gelmeye başladı, ama aile nüfuzunun
da Tours yakınlarında doğdıı 11 Şubat 1650 Stock­ ve geleneğin baskısı altında asker kalmayı sürdür­
holm'de öldü; böylece Galileo ve Desargues'nin bir dü ve Otuz Yıl Savaşlarının başlangıcında Bavyera
çağdaşıydı. Adın imlediği gibi, iyi bir aileden olan ordusunda Count de Bucquoy’un birliğine gönüllü
babası yılın yarısını kendisinin de bir danışman ola­ katılmaya ikna edildi. Tüm bu zaman boyunca boş
rak üyesi olduğu yerel parlamento oturumda oldu­ zamanlarını matematik çalışmalarıyla doldurdu, ve
ğu zaman Rennes’de, ve zamanın geri kalanını ise yeni felsefesinin ve analitik geometrisinin ilk tasa­
La Haye'de les Cartes aile yurtluğunda geçirmeye rımlarını Tuna seferleri sırasında Nauberg’de 10
alışmıştı. İki oğulları ve bir kızları olan bir ailenin Kasım !619’da gördüğü üç düşe bağlamayı alışkan­
ikinci çocuğu olan René sekiz yaşında La Flèche’- lık edindi. Bunu yaşamının en önemli günü olarak,
deki Jesuit okuluna gönderildi ve kendisi oradaki ve bütün geleceğini belirleyen gün olarak gördü.
hayranlık verici disiplin ve eğitimden büyük övgüy­ 1621 baharında görevinden ayrıldı, ve sonraki beş
le söz eder. Sağlık durumunun nazikliğinden ötürü yılı yolculuklar yaparak geçirdi ve bu zam anın
sabahları geç saatlere dek yatakla kalmasına izin çoğunda arı matematik çalışmayı sürdürdü.
verilirdi: bu hiçbir zaman vazgeçmediği bir alışkan­ I626'da Paris’e yerleşti. Ufak tefek ama iyi yapı­
lık oldu, ve 1647’de Pascal') ziyaret ettiği zaman lı bir bedeni vardı, gösterişsiz bir yeşil tafta giyer
ona matematikte iyi iş yapmanın ve sağlığını koru­ ve bir beyefendi olduğunun belirtisi olarak yalnız­
manın biricik yolununn sabahları kalkmaya istekli ca kılıç ve kuş tüyü takardı. Oradaki ilk iki yılı sıra­
olmadıkça hiçbir zaman kaldırılmasına izin verme­ sında genel toplumla ilgilendi, ve boş zamanını
mek olduğunu söyledi. Bu görüşü bu yazıyı okuya­ optik aletlerin yapımı ile uğraşarak geçirdi; ama bu
bilecek her öğrencinin yararı için aktarıyorum. uğraşlar felsefede ne olursa olsun onu beklediğine
1612'de okuldan ayrılması üzerine Descartes yük­ inandığı evren kuramını bulmayı başaramayan biri
sek tabaka ile tanışurılmak üzere Paris'e gitti. Bura­ için yalnızca biraz gevşeme anlamına geliyordu.
da Jesuitler aracılığıyla Mydorgc ile tanıştı ve okul 1628’de Oratory dinsel toplum unun kurucusu
arkadaşı M ersenne ile dostluğunu yenileyerek olan Cardinal de Berulle Descartes ile karşılaştı ve
onlarla birlikte 1615 ve 1616 yıllarını matematik ça­ konuşmalarından öylesine etkilendi ki onu yaşamı­
lışmaya adadı. O sıralar yüksek konumlu bir erkek nı gerçeklik arayışına adama ödevini üstlenm e
ya orduya ya da kiliseye girerdi; Descartes ilk mes­ konusunda yüreklendirdi. Descartes öneriyle görüş
leği seçti, ve 1617’dc o sıralar Breda'da olan Oran­ birliği içindeydi, ve çevrenin vereceği rahatsızlıkla­
ge Prensi M aurice'in ordusuna katıldı. ra karşı daha iyi bir önlem olarak o sıralar gücünün
Bir gün sokaklarda yürürken Hollandaca yazılı doruğunda olan Hollanda'ya yerleşti. Orada tüm
bir duvar bildirisi merakını uyandırdı ve yoldan zamanını felsefe ve matematiğe vererek yirmi yıl
geçen ilk insanı durdurarak ondan yazıyı ya Fran­ yaşadı. Bilim, der, bir ağaca benzetilebilir; metafi­
sızca ya da Latince olarak kendisine çevirmesini zik köktür, fizik gövde, ve üç ana dal mekanik, tıp
istedi. Dort'taki Hollanda Kolejinin müdürü Isaac ve ahlaktır ve bunlar bilgimizin dışsal dünyaya,
Beeckman'dan başkası olmayan bu yabancı, Des- insan bedenine, ve yaşamın yönetilmesine üç uygu­
carıes’a yazıyı eğer yanıtlayacaksa çevireceğini söy­ lamasını oluştururlar.
ledi; yazı gerçekte belli bir geometrik problemin Hollanda'da kalışının 1629'dan 1633'e dek süren
çözümü ile ilgili olarak herkese yöneltilmiş bir ilk dört yılını evrenin fiziksel bir kuramını verme
soruydu. Dcscartes problemi birkaç saat içinde çöz­ girişimini somutlaştıran Le Monde'», yazarak geçir­
dü, ve sonuç Beeckman ile aralarında sıcak bir dost­ di: am a yayım ının ona kilisenin düşm anlığını
luğun doğuşu oldu. M atematik yeteneğinin bu getirmesi olasılığını görerek, ve bir şehit olarak

217
ROUSE'UN MATEMATİK TARİHİNDEN

ünlenmeye İliç istekli olmadığı için, yayımdan vaz­ sel ünü blı konulardan birincisi ile bağıntılı araştır­
geçti; tamamlanmamış elyazması 1664'te yayımlan­ maları üzerine dayanır.
dı. Daha sonra kendini evrensel bilim üzerine bir Analitik geometri yalnızca (kimi zaman gevşek
inceleme yazmaya verdi ve bu çalışma Dist ours de olarak söylendiği gibi) cebiriıı geometriye uygula­
la méthode pour bien conduire sa raison et chercher nışından oluşmaz; bu Arşimed ve başka birçokları
ta vérité dans tes sciences başlığı altında 1637'de tarafından yapılmış, ve onaltmcı yüzyıl matema­
Leyden'de yayımlandı, ve eşliğinde La Dioptrique. tikçilerinin çalışmalarında olağan bir işlem yolu
Les Météores, ve La Géométrie başlıkları altında üç olarak kullanılmıştı. D escartcs'ın yaptığı büyük
ek bulunuyordu (bunlar büyük bir olasılıkla I638'c ilerleme düzlemdeki bir noktanın düzlemde birbir­
dek yayımlanmadılar); analitik geometrinin doğuşu lerine dik açı ile çizilen iki çizgiden diyelim ki x ve
bu çalışmaların sonuncusuna bağlanır. 1641 'de Me- y uzaklıkları verildiğinde, olum lu ve olum suz
ditationes başlıklı bir çalışma yayımladı ve bunda değerlerin yorumlanışı açısından yabancısı olmadı­
felsefe üzerine Söylem'de taslağı verilen görüşleri­ ğımız bir işlem yoluyla, o noktanın tam olarak
ni uzunlamasına açıkladı. 1644'te büyük bölümü belirlenebileceğini gömıesiydi; bir f{x,y) = 0 denk­
fiziksel bilimlere, özellikle devim yasalarına ve bur­ leminin belirsiz olmasına ve x ve y değerlerinin son­
gaçlar kuramına ayrılan Principia Philosophiae'yi suz bir sayısı tarafından doyurulabilmesine karşın,
çıkardı. 1647'de buluşlarının onuruna Descartes'a gene de bu r ve y değerlerinin bir eğri oluşturan bir
Fransız sarayından bir gelir bağlandı. 1649’da Kra­ dizi noktanın koordinatlarını belirlediğini ve !\x,y)
liçenin çağrısı üzerine İsveç'e gitti ve birkaç ay son­ - 0 denkleminin bu eğrinin belli bir geometrik
ra akciğer iltihabından öldü. . özelliğini, daha açık olarak, eğri için üzerindeki her
Görünüşte Descartes çıkık bir alın, belirgin bir noktada geçerli olan bir özelliği anlattığını görme-
burun ve kaşlarına dek gelen siyah saçlarıyla büyük siydi. Descartes uzaydaki bir noktanın benzer ola­
bir kalası olan küçük bir insandı. İnce sesliydi. rak üç koordinat tarafından belirlenebileceğini ileri
Soğuk ve bencil bir doğası vardı. İncelemelerinin südü, ama dikkatini düzlem eğrilere sınırladı.
erimi dikkate alındığında, hiçbir biçimde yaygın Bir eğrinin özelliklerini araştırabilmek için, bir
olarak okuduğu söylenemez; ve kendilerinden ele tanım olîrak herhangi bir belirli geometrik özelliği
gelir bir sonuç çıkarılamadığı ölçüde hem ilmi hem seçmenin ve onu eğri üzerindeki herhangi bir nok­
de sanatı küçümserdi. Hiç evlenmedi ve genç yaşta tanın (o sıradaki) koordinatları arasındaki bir denk­
ölen evlilik dışı bir kızından başka arkasında hiç lem aracılığıyla anlatm anın, eş deyişle, tanımı
kimse bırakmadı. analitik geometrinin diline çevirmenin yeterli oldu­
Felsefi kuramlarına gelince, son iki bin yıl boyun­ ğu lıenenı görüldü. Böyle elde edilen denklem ör­
ca tartışılmakta olan ve büyük bir olasılıkla iki bin tük olarak eğrinin her özelliğini kapsar, ve herhangi
yıl daha büyük bir coşku ile tartışılacak olan kimi bir tikel ö.zellik betinin geometrisi konusunda sıkın­
sorunları tartıştığını söylemek yeterlidir. Sorunla­ tıya girmeksizin şıradan cebir yoluyla ondan çıkar-
rın kendilerinin önemli ve ilginç olduklarını söyle­ sanabilir. Bu daha eski yazarlar tarafından belli
mek gereksizdir, ama durumun doğasından ötürü belirsiz anlaşılmış ya da öngörülmüş olabilir, ama
önerilen hiçbir çözüm sağın bir tanıtlamaya ya da Descartes daha ileri gitti ve iki ya da daha çolt eğri­
çürütmeye açık değildir; yapılabilecek olanın tümü nin bir ve aynı koordinatlar dizgesi ile ilişkilendiri-
bir açıklamayı bir başkasından daha olası kılmaktır, lcbileceği, ve iki eğrinin kesişme noktalarının bu
ve ne zaman Descartes gibi bir felsefeci sonunda bu eğrilerin denklemleri için ortak köklerin bulunuşu
soruyu yanıtladığına inansa, sayhalarındaki yanıl­ yoluyla belirlenebileceği gibi çok önemli olguları
gıları göstermek ardılları için güç olmamıştır. Bir gösterdi. Daha öte ayrıntıya girmem gereksizdir,
yerde felsefenin her zaman başlıca Tanrı, Doğa ve çünkü hemen hemen yukarıdakileri anlaşılır bulan
İnsanın karşılıklı ilişkileri ile ilgilendiğini okumuş­ herkes analitik geometri okumuş olmalıdır, ve bulu­
tum. En erken felsefeciler başlıca Tanrı ve Doğa nuşunun değerini kolayca görebilir.
arasındaki ilişkilerle uğraşan ve İnsanı ayrı olarak Descartes’ın G6omiırie'si üç kitaba bölünür: bun­
ele alan Yunanlılar idiler. Hıristiyan Kilise Tanrının lardan ilk ikisi analitik geometriyi ele alır, veüçün-
İnsan ile ilişkisine Doğayı bütünüyle gözardı ede­ cüsü o günlerde geçerli cebiriıı bir çözümlemesini
cek denli gömülmüştü. Son olarak modern felsefe­ kapsar. Uslamlamalarını izlemek biraz güçtür, ama
ciler başlıca İnsan ve Doğa arasındaki ilişkilerle bulanıklık bilerek yaratılır.
ilgilenirler. Bunun ardışık olarak yürürlükle olan Birinci kitap analitik geometrinin ilkelerinin bir
görüşlerin doğru bir tarihsel genellem esi olup açıklaması ile başlar, ve Pappus'un 5jvıagogee'sinin
olmadığını burada tartışmayı istemiyorum, ama yedinci kitabında ortaya sürülen ve özellikle bir
modern felsefenin alanına ilişkin bildirim Descar- genel teoremi ile önceki geomctricileri çaresiz bıra­
les’ın yazılarının sınırlarını belirtir. kan belli bir problemin tanışmasını kapsar, ve Des-
Descartes'uı matematiğe başlıca katkıları analitik cartes'ı analitik geometrinin bulunuşuna götüren
geometrisi ve burgaçlar kuramıydı, ve maıematik- şey bu problemi çözme girişimi oldu. Problemin

218
R O U SE’UN MATEMATİK TARİHİNDEN

tam bildirilimi oldukça karmaşıktır, ama en önemli hangi tanımın doğru olduğu üzerine tartışma sıkı­
sonın bir noktanın yerini bulmaktır, öyle bir yolda cıydı. Mektuplarında Dcscartes bir rulete teğetler
ki verili m doğru çizgi üzerindeki dikeylerin çarpı­ ve dikeyler çizmek için genel kural vererek kuramı­
mı verili başka n doğru çizgi üzerindeki dikeylerin nı örnekledi.
çarpımı ile değişmez bir oranda olacaktır. Eskiler Descartcs tarafından verili bir eğrinin herhangi
bunu m = 1. n = 1 durumu için, ve m = 1, n = 2 bir noktasındaki teğet ya da dikeyi bulmak için kul­
durumu için geometrik olarak çözmüşlerdi. Pap­ lanılan yöntem özünde şöyleydi. Eğriyi üzerindeki
pus. bunun dışında, eğer m = n = 2 ise. yerin bir bitişik olmayan iki noktada kesecek bir dairenin
konik olduğunu bildirm iş, ama hiçbir tanıtlama özek ve yarıçapını belirledi. Daireye o noktadaki
vermemişti; Descartes ta bunu arı geometri ile çöz­ teğet eğri için gereken teğet olacaktır. Modern ders
meyi başaramadı, ama eğrinin ikinci dereceden bir kitaplarında genellikle y = m + c biçimindeki bir
denklem yoluyla temsil edildiğini, eş deyişle bir ko­ doğru çizginin eğriyi kestiği iki noktanın verili nok­
nik olduğunu gösterdi; daha sonra Newton proble­ ta ile çakışm aları koşulu belirtilir; bu m ve c'yi
min arı geom etri yoluyla güzel bir çözüm ünü belirlememizi sağlar, ve böylece teğetin denklemi
sundu. belirlenmiş olur. Bununla birlikte, Descartes bunu
İkinci kitapta Descartes eğrileri geometrik ve yapmayı göze almadı, ama en yalın eğri olarak ve
mekanik eğriler olarak iki sınıfa ayırır. Geometrik üzerine bir teğetin nasıl çizileceğini bildiği bir eğri
eğrileri her biri tek bir koordinat eksenine koşut olarak bir daireyi seçti ve böylece dairesini verili
olarak "eşölçüm lü” hızlarla devinen iki çizginin eğriye söz konusu noktada değeceği b ir yolda
kesişmesi yoluyla yaratılabilecek eğriler olarak belirleyerek problemi bir daireye bir teğet çizme
tanımlar; bu terimlerle demek istediği şey dyldx'm işlemine indirgedi. Geçerken belirtmem gerek ki
cebirsel bir işlem olduğudur, örneğin elips ve sisoid Descartes bu yöntemi yalnızca bir eksen çevresin­
(sarmaşık eğrisi) durumunda olduğu gibi. Bu çizgi­ de bakışık olan eğrilere uyguladı, ve dairenin öze­
lerin hızlarının oranı “eşölçümsüz" olduğu zaman, ğini eksenin üzerinde aldı.
bir eğriyi mekanik olarak adlandırır; ve bu terim ile Dcscartes’ın bile bile seçtiği bulanık biçem bu
demek istediği şey dyldx'm aşkınsal bir işlev oldu­ kitapların okunmasını ve hemen kabul edilmelerini
ğudur, örneğin sikloid (yuvarlanma eğrisi) ve ‘ikin­ yavaşlattı: ama F. de Beaune tarafından açıklayıcı
ci' dereceden denklemler durumunda olduğu gibi. notlarla bir Latince çevirileri hazırlandı, ve bunun
Descartes tartışmasını geometrik eğrilere sınırladı. F. van Schooten'in bir yorumu ile birlikte bir yayı­
Günümüzde kabul edilen cebirsel ve aşkınsal eğri­ mı I659'da çıktı ve yaygın olarak okundu.
ler sınıflandırması Newton'dan gelir. Geomelrie"nin üçüncü kitabı o sıralar geçerli olan
Descartes ayrıca eğrilere teğetler kuramına da cebirin bir çözümlemesini kapsar, ve bilinen nice­
özel bir dikkatle yaklaştı—belki de kendisinin likleri belirtmek için alfabenin başındaki harfleri ve
hemen yukarıda değinilen sınıflandırma dizgesin­ bilinmeyen nicelikleri belirtmek için sonundakileri
den çıkarsanubileceği gibi. Bir noktadaki bir teğe­ kullanma alışkanlığını yerleştirerek konunun dilini
tin o sıralar geçerli olan tanımı noktadan onunla etkilemiştir. Descartes bundan başka şimdi kulla­
eğri arasında başka hiçbir doğru çizginin çizileme- nımda olan indisler dizgesini getirdi; büyük bir ola­
yeceği bir yolda geçen bir doğru çizgi, eş deyişle, sılıkla bu onun özgün bir buluşuydu, ama burada
en yakın değme durumundaki doğru çizgi olduğu okura konunun daha önceki yazarlar tarafından
hiçimindeydi. Descartes bunu “ teğet bir kesenin ortaya getirildiğini ama genel olarak benimsenme-
(sekant) sınırlayıcı konumudur" üncsürümüne eş­ diğini anımsatacağım. Descartes'ın kullandığı harf­
değer bir bildirim ile değiştirmeyi önerdi: Fermat, lerin olumlu ya da olumsuz herhangi bir niceliği
ve daha sonraki bir tarihte Maclaurin ve Lagrange temsil edebileceklerini, ve tek bir genel durum için
bu fanımı kabul ettiler. Newton ve Leibnitz tarafın­ bir önermeyi tanıtlamanın yeterli olduğunu görmüş
dan izlenen Barrow ise bir eğriyi içine çizilen bir olup olmadığı kuşkuludur. Bir denklem in tüm
çokgenin kenarları belirsiz ölçüde küçük olduğu terimlerini denklemin bir yanına almakla kazanılan
zamanki sınırı olarak gördü, ve çokgenin kenarla­ üstünlüğü anlayan en erken yazar oydu, üstelik
rının, uzatıldıkları zaman, sınırda eğriye bir teğet Stifel ve Harriot'un zaman zaman bu biçimi seçip
olduklarını bildirdi. Öte şandan, Roberval bir nok­ kullanmış olmalarına karşın. Descartes olumsuz
tadaki bir teğeti eğriyi betimlemekle olan bir nok­ niceliklerin anlamını gördü ve onları özgürce kul­
tanın o kıpıdaki deviminin yönü olarak tanımladı.* landı. Bu kitapta cebirsel bir denklemin olumlu ve
Hangi tanım seçilirse seçilsin sonuçlar aynıdır, ama olumsuz köklerininin sayısına sınırı bulma kuralın­
dan yararlandı ve bu bugün de onun adıyla bilinir:
ve denklem lerin çözümü için belirsiz katsayılar
• [ S o f i s t P r o ta g o r a s (D a v id H u m c ’u ıı 'g e o m e tr i' a n la y ış ı­
mı b ü t ü n ü y le u y g u n d ü ş e n b ir y o ld a ) d u y u v e r ile r i ta r a fın ­
yöntemini getirdi. Herhangi bir derecedeki cebirsel
d a n d o ğ r u la n a ın a y a n l e ğ e ıi n b ir e ğ r iy i b ir d e n ç o k n o k ın d a denklemlerin çözülmesini sağlayacak bir yöntem
k e s e c e ğ in i ile r i sü r ü y o r d u .] verdiğini düşünmesine karşın, bu inancında yanıl­

219
R O U SE’UN MATEMATİK TARİHİNDEN

dı. Ayrıca belirtilebilir ki bir çokyiizlünün yüz, tartışması ile başlar; ve sonra on doğa yasası ortaya
kenar ve açılarının sayısı arasındaki ilişki üzerine koyar ki. bunlardan ilk ikisi Newton tarafından
genellikle Euler’e yüklenen bir kuramı bildirdi; bu verilen devim yasaları ile hemen hemen özdeştir;
Careil tarafından yayımlanan denemelerden birinde geri kalan sekiz yasa sağın değildir. Bundan sonra
bulunur. özdeğin doğasını tartışmaya geçer ve onu üç biçimi­
Söylem'e öteki iki ekten biri optiğe ayrılmıştır. nin olmasına karşın türde biçimdeş olarak görür.
Bunun en ilgi çekici yanı kırınım yasası üzerine Evrenin özdeğinin devimde olması, ve devimin bir
verilen bildirimden oluşur. Bu görünürde Snell'in dizi burgaçta sonuçlanması gerektiğini varsayar.
çalışmasından alınmış, ama ne yazık ki okuru Des- Güneşin bu özdeğin muaazzam bir çevrintisinin
cartes'ın araştırmalarına bağlı olduğunu sanmaya özeği olduğunu, burada gezegenlerin yüzdüklerini
götürebilecek bir yolda bildirilm iştir. Descartes ve bir su çevrintisindeki samanlar gibi sürüklendik­
Snell’in denemelerini 1626 ya da 1627’de Paris’te lerini bildirir. Her bir gezegenin uydularını devin­
iken yinelemiş görünür, ve daha sonra Snell’in diren ikincil bir çevriminin özeği olduğu, ve bu
erken araştırm alarına ne denli borçlu olduğunu ikincil çevrintilerin birincil çevrintiyi oluşturan
unutmuş olması olasıdır. Optiğin büyük bir bölümü kuşatıcı ortamda yoğunluk değişimleri ürettiği ve
bir teleskopun mercekleri için en iyi şekli belirle­ böylece gezegenlerin dairelerde değil ama elipsler­
me konusuna ayrılmıştır, ama bir camın yüzeyini de devinmelerine yol açlığı kabul edilir. Tüm bu
istenen bir biçime taşlamadaki mekanik güçlükler sayıltılar keyfidirler ve herhangi bir araştırma tara­
bu araştırmaları uygulamada çok az yararlı kılacak fından desıeklenmemişlerdir. Descartes’ın önsavı
denli büyüktür. Descartes ışık ışınlarını gözden üzerine, güneşin bir odakta değil (Kepler’in göster­
ilerleyerek bir bakıma nesneye dokunuyoüolarak diği gibi), ama bu elipslerin özeğinde olacağını, ve
mı görmek—Yunanlıların yaptıkları gibi—, yoksa bir cismin ağırlığının dünya yüzeyinde ekvator
onları nesneden çıkarak gözü etkiliyor olarak mı dışında her yerde dikey olmayan bir yönde etkide
almak gerektiği konusunda kuşkuda kalmış görü­ bulunacağını tanıtlamak güç değildir; ama burada
nür; ama, ışık hızını sonsuz olarak gördüğü için, Newtonhin 1687’de Principia'imm ikinci kitabın­
bunu özellikle önemli saymadı. da kuramı ayrıntılı olarak irdelediğini ve sonuçları­
Meteorlar üzerine öteki eklenti sayısız atmosfer nın yalnızca Kepler’in yasalarının her biri ile ve
fenomeninin bir açıklamasını kapsar ve aralarında temel mekanik yasaları ile değil, ama ayrıca Des-
gökkuşağı da bulunur; gökkuşağının açıklaması cartes tarafından varsayılan doğa yasaları ile de
zorunlu olarak eksiktir, çünkü Descartes bir tözün uyumsuz olduğunu gösterdiğini söylemek yeterli
kırınım indisinin değişik renklerdeki ışıklar için olacaktır. Gene de, kabalığına ve özünlü kusurları­
değişik olduğunu bilmiyordu. na karşın, burgaçlar kuFamı gökbilimde yeni bir
Descartes’ın fiziksel evren kuramı dalıa erken bir evreyi belirtir, çünkü bütün evrenin fenomenlerini
dönemin yayımlanmamış çalışmasi olan Le Mon­ deneyin yeryüzünde doğru olduklarını gösterdiği
de' da kapsanan sonuçların çoğuna anlatım verir ve aynı mekanik yasalar yoluyla açıklamaya yönelik
metafıziksel bir temel üzerine dayanır. Devimin bir bir girişimdir.

22 0
bilimler K63 e b ev e y n le r M 167
bitkisel/duyusal ruh S41 e d im sel y a d a b iç im sel M164
bona mens K63 e k s ik s iz b ir V a rlığ ın id e a sı S34
bu yaşamda bilyûk ödüller M131 e k sik siz lik S33-4, M160
büyüklük Kİ 12 e le ştirm en S54
Dizin e rd e m S 16. M131
Cebir 523-6, K71, K74 erdemsizlik MI31
cisim S34, M148, M 153. M169 ether KKK, M148
cisim ideası K99 e tk e r ve b ü tü n sel n e d en M159
açık ve seçik S 3 3 . M 1 5 5 , M161-4, cisimsel doğa S34 e tk i M 159
M179, M18İ-3 cisimse! imge K99 evren S38
aç ık v e s e ç ik a lg ı M 176 evrensel K64
a ğ ır lık S40 çoğunluğun sesi S22 Evrensel Matematik K75
a h la k SI7 E ytişim K 7I, K91, K106
a lg ı M153 deneyim S18-9, S60, K66, K75-7, Eyıişimciler K66, K91
a lış k a n lık S22 K84. K lO l, M17I
an la k S23, S29, S35, K64, K84-7, Devlet S20. S23. S50 felsefe S17-8, S23, S26. S29, S32.
К94. K98, K101. M148. M153. dışsal duyu K95 K67, K73. M131, M134
M 171-2 dil M 152 felsefeci S14, S22, K68, K70
a n lam a y e tisi M172 Diluzluğu K91 felsefeciler S I4 . S19, S29, S55,
a n la ş ılır ş e y le r M 169 din S20, S28, S49 K76
a n lık [ingenium] K 70-I, K97, Diophantus K73 fizik S49-50, S54, S58, K95. M139,
M 148, M153, M 196 Dioptrik S59 M 143
a n lığ ın ış ığ ı КЮ4 doğa M I90. M 193
a n lığ ın s ın ır la r ı K86 Doğa yasaları ile özdeş Mekanik Geometri S32, K65-7, K71-4, K95,
anlıksa! d o ğ a S34 yasaları S46 K10S, K 1 I6 . K 119, M133-4,
a n s a l ış ık K73 doğal us S60. M131 M145, M 156, M 178, MI82
ansal sez g i K71, K89, K92 doğal ışık S19. K70, M 158-9 Geometriciler S24, S34, K128
a n ım s a m a M 172 doğanın ışığı K II2 -3 , M 140, Geometrik Çözümleme S23, S25
A p o llo n iu s MI33 M I60. M I64, M19I gerçeklik 523. K67
A risto te le s S56, K68 doğuştan gerçeklikler K73 gerçeklik arayışı S14, S24, S32,
A ritm e tik S25. K65-7. K71-4. doğuştan ışık K77, K99 S56, K64. M134
KI0S. Kİ 13, M143, M 155.M 178 doğuştan idea M168 Gilbcrt K107
A ritm e tik ç ile r K123, К 126 doğuştan ilkeler K72, K86 göreli K77
a n a n la k K97, Kİ 12 doğuştan kavramlar M158
A rı M ate m a tik K79, M182-4 duygu [affecıion] S29 h a lk d ili S60
a n ö z d e k se l K99 duyu, duyular S25. S35, K84-6, h a lk felsefesi K68
a rk e lip MI60 K94, K97, M137, M142, M147. h a y v an d u ru m u n d a ru h S48
a s tro lo g la r K75 M İS İ. M 153 h a y v an ö z su la rı S46
A rşim e d es M 133, M 146 duyu algısı M 185 h a y v a n la rın u stan y o k s u n lu k ta n
A te istle r M 135-6; T a n rın ın v a ro ­ duyuların nesneleri K102 S48
lu ş u n a k a rş ı u s la m la m a la rı duyulur şeyler S35, M 165 h a z v e acı d u y g u la rı M 188
M136 duyum M 185 H ıristiy a n fe lse fe c ile r M İ32
ateş S40 duyumsama K95, M 148, M 150,
M 189 ışık S39
balm u m u M151 dünyanın büyük kitabı S18-9
bed en S33. K95. M 147-8 dürtü K102 idea M136. M157, M160
b e d e n b ir m ak in e S47 düş S32, S36-7, M 142-3 id e a la r, d ü şü n c e k ip le ri M158
b e lle k К80, К86, K94, K97, K120, düşlem S46. K84, Kİ 12-3 ilin e k le r M 158
M146 düşlem ya da imgelem K96 İlk F e ls e f e M 136
B en S33 düşünce kipleri M154 ilk n e d e n le r S53
beti K71-3, M161 düşünen şey M148, M150, M I54, im g e le m S23-5, S35. K68. K80.
b ild irilm iş g e rç e k lik le r S17 M I69, M175 K86, K94, K97, K lO l, K112,
b ile şik d o ğ a la r KlOl düşünen töz S33 M172, M 183-4, M 188
b ile ş im b a ğ ım lılığ ı ta n ıtla r S34 düşünüyorum öyleyse varım S32 im gelem g ü cü M 153
b ilim K65, K70 düzen ya da ölçü K74 im gelem ve a rı a n la m a M 184

221
DİZİN

im g e le r M16I olumsal KI00 nebilir M132


inanç K70, M 132 olumsuzlama KI00 tanrıbilim SI6-7. M131
inanç gerçeklikleri [vérités ele la ortak kavramlar K99 Tanrının ve ruhlarının varo­
foi] S30 otomatlar S46, M 152 luşu S36
in s a n a n lığ ın ın s ın ır la r ı K85 Tanrının yüklemleri MI77
insan b ilg e liğ i K63 önceki görüşlerimi bütününde yık­ Tantalus Kİ 10
istenç S28-30, K64, K70, M 171-4 ma işi MI41 tanıtlama S24
iz le n im K97 önerme S33 tasım S23, K66, K 91, K106.
önermeler ve problemler [quaestio- Ki l i
kaos S39-40 nes] K105 tip S51, S60
karşıtlıklar S54 önyargılar M 137 tikel şeylerin seçik bir sezgisi
karşıçıkış S54, M 136 özdek S38-9, S49 K98
karşıçıkışlar S54, S59, M139 özdeksel yanlışlık MI62 töz M 158
Katolik Kilise M 135 özdeksel şeyler S33-5, M 137. M177, tüm insanlığın genel iyiliği S50
kavram S38. K68 M 183 tümdengelim K66. K 68-7I, K78.
kavram [notio] M 156 özel bilim K64 K92, K102-3, K105
kavrayış keskinliği [sagacitas]
K78, K91 Pappus K73, M 133 US S14, S19, S29, S37, S60, K66,
kılgısal felsefe S51 p e k in iik S17, S25-6, S33, K66-7 K71, K85, K99, K i l i , M 14I,
kısaltma imleri K98 Platon K68 M 149, M158
Kinikler SIS p ro b le ra K l0 6 -7 Ussal hayvan M 147
kipler M158 ussal ruh S40, S46, S48
kötü b ir cin M145 reform S21 ussal tümdengelim K67
köylüler K103, Kİ 15 rcformasyon S22 ustan yoksun hayvanlar S 4 I ,
kurgul bilimler S50 renk K96 m S47
kurgul felsefe S50 ruh S33. S35. M131-2, M I35, MI48 usun doğal ışığı K64, K68
kuşku S16, S30, S32. KI07, M137 ruhun ölümsüzlü M 138 uzam S34, K99. K103, Kİ 12-3,
kuşkucular S31-2 M 152, M I61. M I78
Kutsal Yazılar M131 sağ duyu S13, S60, M152 uzamlı şey M151
kültürlüler [gens de lettres] S31 saltık K76 uzay S35, K102, M 190, M 192
sayı Kİ 17
L a tin c e S60 sayıltılar S59 ün S54, S59
L ully S23 sezgi K68-9, K82. K103..K107
Sftiiks K107, K109 varoluş ve öz M179
makine S46-8, M148, M192 sıralam a ya da tümevarım K 80-I, Varım. Ego sum, ego existo
Mantık S23-4 K92. K94 M [47-8
M ate m a tik S17, S25. K72-4, Kİ 13. simgeler K121
M 179 sofisüer K91 yalın K99, K103
m a te m a tik ç ile r S24 sofizm M 179-80 yalın doğaları bilebilmek K103
M eta fizik M 133 sokak felsefesi S3I yanılgı M 170
M e te o rla r S59 Sokrates KlOO, KI07, M134 yanlış K87
M in erv a K75 soyut Matematik M 178 yanlışlık 100, 107, özdeksel Y.
Söylem SIS. S58 M 162
ned en M 159 sözcükler M 152 yargı yetisi M 170
n e sn e l o lg u sallık M 159 Sparta S20 yargının askıya alınması M 145
nic e lik M177 yoksunluk K99, M 176
şiir S 16 Yöntem S13-5, S23. S29, S50.
O k u l(la r) S 2 I. S34-5. S39. S50, K70-1, M133
S55, S60 ta h m in K68. K102
o k u lc u la r K65 talih S28-9 zaman M 166
o k u r y a z a r l a r [ litterati ] К 109, Tanrı S29, S34-5, K 10I, M131, Zeus K76
КПЗ M135, M I59, M163 zorunlu K100
ola sı bilg i K65 Tanrı, ideası M 170; şeylerden daha zorunluğu erdeme çevirmek S28
o la sılık S56, M184 kolay ve daha pekin olarak bili-

222

You might also like