Professional Documents
Culture Documents
Genel Biyoloji - Cilt 1 - Keeton, Gould PDF
Genel Biyoloji - Cilt 1 - Keeton, Gould PDF
GENEL BiYOLOJl
5. BASKlDAN ÇEvtRl
Çeviri Editörleri
Prof. Dr. Ali DEMİRSOY
Prof. Dr. İsmail TÜRKAN
Prof. Dr. Ertunç GÜNDÜZ
PALME YAYINCILIK
WILLIAM T. KEETON
JAMES L. GOULD
vE CAROL GRANT GOULD
GENEL BİYOLOJİ
5. BASKIDAN ÇEVIRI
Çeviri Editörleri
Gözden PROF. DR. ALİ DEMİRSOY
Geçirilmi§ PROF. DR. İSMAİL TÜRKAN
2. Türkçe PROF. DR. ERTUNÇ GÜNDÜZ
Baskı
PALME YAYINCILIK
Ankara, 2003
Palme Yayınları: 247
Genel Biyoloji 1
(1) 2003 İkinci Baskı
Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayın-
layan firmanın önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi
bir kayı t sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz. Tüm hakları saklıdır;
PALME YAYINCILIK'a aittir.
Iç Düzen: A.Akay
Tarama & Film Çı kış: Bizim Repro Ltd. Şti.
Baskı: Özkan Matbaacılık
PALME
YAYIN DAĞITIM PAZARLAMA İÇ VE DIŞ TICARET LTD. ŞTİ.
A. Adnan Saygun Cad. No: l0/A Sıhhiye-ANKARA
Tel: 0.312-433 37 57 • Fax: 0.312-433 52 72
e-mail: palmeyayin@superonline.com
Ankara Şubesi Olgunlar Sokak No: 4/5 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312-417 95 28
Kızı lay Şubesi Bayındır Sokak No: 6/59 Adil Han Kitapçı lar Çarşısı Yenişehir/ANKARA Tel: 0.312-433 00 83
Antalya Şubesi Anafartalar Cad. Selekler-Alt Çarşı No: 26 ANTALYA Tel: 0.242-247 91 37
Antalya/Üniversite Şubesi Meltem Mah. Dumlupınar Blv. Başkent Sit. No: 4 ANTALYA Tel: 0.242-238 32 09
ÇEVİRİ EDİTORLERİNİN ÖNSÖZÜ
Türkiye'de biyoloji ders ve başvuru kitaplarının yazı- karşın, anlam kaymasının olmadığını da söylemek
mına ne yazık ki çok geç başlanmış ve bir türlü istenen mümkün değildir.
düzeye de ulaştırılamamıştır. Gelecek bin yılı n biyolo- Kitap tek bir cilt halinde planlanmıştı. Ancak ori-
ji çağı olarak nitelendirildiği bir dönemde, böyle bir jinalinde de bir ya da iki cilt halinde yayınlandığı göz
duyarsızlığı anlamak mümkün değildir. Yüksek eğiti- önüne alınarak, ilk olarak 20 bölümden oluşan birin-
mimiz, birçok dalda olduğu gibi, biyoloji alanında da ci ciltin, hemen akabinde de ikinci 20 bölümü kapsa-
yaygın olarak çağdışı bir yönteme, yani not tuturmaya yan ikinci ciltin yayınlanması uygun görülmüştür.
dayandırılmıştır. Türkçe kaynak azdır; olanların bü- Çevri sırasında, birçok bilimsel terimin ve dünya-
yük bir kısmını n kapsamı ve niteliği de tartışmaya nın değişik ülkelerinde yaşayan; ancak ülkemizde bu-
açı ktır. Özellikle biyolojiyi tümüyle kapsayan, orta eği- lunmayan ve buna bağlı olarak da Türkçe ismi konma-
timde ve yüksek öğretimde kaynak kitap olarak kulla- mış birçok canlı nın Türkçe ifadesinde ya da çevirisin-
nılabilecek, birçok disipline hitap edebilecek (biyolo- de zorluk yaşanmıştır. Bu zorluklar birçok kaynak ta-
ji, tıp, ziraat, veternerlik, diş hekimliği, eczacılık, su ranarak ve ortak görüş sağlanarak aşılmaya çalışılmış-
ürünleri, biyoloji öğretmenliği ve kısmen diğer mes- tır. Bilimsel terimlerin orjinal yazılışı metinde, çoğun-
lek gruplarının eğitimine yönelik), çağdaş gelişmeleri lukla, ilk geçtiği yerde siyah olarak verilmiş; daha son-
de kapsayan bir kitap bulunmamaktadır. Bu eksikliği raki yazılımlarında ise Türk dilinin kuralları uygulan-
sürekli hisseden bir grup bilimadamı (bir sonraki say- mıştır (örneğin: Orijinali "Haploid", Türkçe yazılışı
fada ilgi ve katkı alanlarına göre adları verilmiştir) Haployit). Birçok çevirmenin bilimsel terimleri hatta
PALME yayı ncılı k şirketinin girişimleriyle, dünyanın Türkçe terimleri aynı şekilde ve aynı yazım tarzında
en iyi genel biyoloji kitapları arası nda sayılan bu kita- kullanmadığı için, editörlerce dil birliğinin sağlanma-
bı seçerek, bire bir çeviriye başlamıştır. Kuşkusuz, bu sı oldukça zor olmuştur. Bu bakımdan okuyucuların
çeviriyi yapanlar ilk karşılaştığımız tanıdı k meslektaş- anlayışlı olacağına inanıyoruz.
larımızdan oluşmuştur. İnanıyorum ki, daha rahat bir Kitabı, olası çok küçük kaymalar olmasına karşın,
zaman, bulup, bu düşüncemizi diğer meslektaşlarımı- orjinaline birebir, sayfa sayfa uyacak şekilde düzenle-
za da iletmiş olsaydık, kuşkusuz onlar da ivedelikle meye çalıştı k ve yazı mda, şekillerde aynı renkleri kul-
yardımımıza koşacaklardı. Ancak bu yardımlarını, landık. Bu çabamız sırasında PALME Yayıncılık yetki-
bundan böyle, kitap çıktıktan sonra, olumlu ve olum- lilerinin hiç bir zorluktan ve fedakarlıktan kaçınma-
suz eleştirilerini, olabilecek hataları editörlüğe bildir- mış olmasını da Türk eğitimi açısından teşekkürleri-
meyle yapacaklardır. mizle yad ediyoruz.
Bu kitap, konuları evrimsel bir mantık içerisinde Orta ve yüksek öğretim dünyamız açısından yeni
alarak anlatmaya çalışmıştır. Ancak, orjinalinde kulla- ufuklar açacağına inandığımız bu kitabın Türk eğiti-
nılan dil, alışılagelmiş ingilizcenin çok ötesinde, çok mine yararlı olmasını diliyor, öncülük yapan PALME
ağır bir üslupla yazılmış olduğu için, açıkça söylemek Yayıncılık kuruluşuna teşekkürlerimizi sunuyoruz...
gerekirse, çevri sırası nda çok büyük zorluklar yaşan-
Prof. Dr. Ali Demirsoy
mış, bire bir anlam aktarımını sağlayabilmek için bü-
Prof. Dr. İsmail Türkan
yük çabalar sarfedilmiştir. Bütün bu gayret ve titizliğe
Prof. Dr. Ertunç Gündüz
ÇEVİRİ KURULU
Çevri Editörleri ve Redaksiyon Kurulu
Prof. Dr. Ali Demirsoy Prof. Dr. İsmail Türkan Prof. Dr. Ertunç Gündüz
Bölüm 4: Hücre Zarı ve Madde Alışverişi Bölüm 14: Hayvanlarda Gelişim Mekanizmaları
Prof. Dr. M. Turan Akay Prof. Dr. M. Turan Akay
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 7: Enerjinin Dönüşümü: Fotosentez Bölüm 17: Varyasyon (Çeşitlilik) , Seleksiyon (Seçilim) ve
Prof. Dr. Ismail Türkan Adaptasyon (Uyum)
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Battal Çıplak
Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyet Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 8: DNA'nın Yapısı ve Replikasyonu
Prof. Dr. Reyhan Öner Bölüm 18: Türleşme ve Filogeni
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Battal Çıplak
Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyet Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 9: Transkripsiyon ve Translasyon
Prof. Dr. Ay Ögii.5 Bölüm 19: Yaşamın Kökeni
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Battal Çıplak
Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyet Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 10: Mobil Genler ve Gen Mühendisliği
Ar. Gör. Ahmet Murat Aytekin Bölüm 20: Virüsler ve Bakteriler
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ar. Gör. Ahmet Murat Aytekin
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 21: Archaezoa ve Protista Bölüm 31: Vücut Sıvılarının Düzenlenmesi
Prof. Dr. Ertunç Gündüz Prof. Dr. Aşkın Tümer
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 22: Kromistanlar ve Bitkiler Bölüm 32: Bitkilerde Gelişme ve Kimyasal Kontrol
Prof. Dr. Tuna Ekim Prof. Dr. Ismail Türkan
Istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Prof. Dr. Ismail Türkan
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Bölüm 33: Hayvanlarda Kimyasal Kontrol
Prof. Dr. Aşkın Tümer
Bölüm 23: Mantarlar Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Prof. Dr. Tuna Ekim
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Bölüm 34: Hormonlar ve Omurgalılarda Üreme
Prof. Dr. Ismail Türkan Prof. Dr. Aşkın Tümer
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 25: Kordalı Hayvanlar ve Sırtipliler Bölüm 36: Duyu Alınması ve Onu Izleyen Olaylaı
Prof. Dr. Mustafa Kuru Prof. Dr. Ertunç Gündüz
Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Bölümü Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 26: Bitkiler ve Diğer Ototroflarda Besin Alınımı ve Bölüm 37: Kaslar
İşlenmesi Prof. Dr. Aşkın Tümer
Prof. Dr. Ismail Türkan Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 38: Hayvanlarda Davranış
Bölüm 27: Hayvanlar ve Diğer Heterotroflarda Besin Alın- Yard. Doç. Dr. Hülya Koyuncu
Istanbul Üniversitesi, DETAM, Moleküler Tıp ABD
ması ve İşlenmesi
Prof. Dr. Aşkın Tümer
Bölüm 39: Populasyon ve Kommünite Ekolojisi
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Doç. Dr. Nurdan Özer
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 28: Gaz Değişimi
Prof. Dr. Ismail Türkan
Prof. Dr. Ertunç Gündüz
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölüm 40: Ekosistemler ve Biyocoğrafya
Bölüm 29: Birhücreli Organizmalarda ve Bitkilerde İçsel Doç. Dr. Nurdan Özer
Taşınım Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Prof. Dr. Ismail Türkan Prof. Dr. Ismail Türkan
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
BIOLOGICAL
SCIENCE
5TH EDITION
o B ı OLOGICAL
SCIENCE
nIOLOGICAL
SCIENO.E
Kelebek kanat özellikleri, avcı ları ürkütebilir ve olası eşlerin seçilimini sağlayabilir;
onları n gelişimsel öyküsü yoğun araştı rma konusudur. Bir grup türde, göze çarpan
çeşitlenrne örneği oluşturan bu özellikler, modern biyolojinin ana temasını oluştu-
ran evrimin üzerinde etkili olduğu geniş varyasyon zenginliği gösterirler.
ÖZET IÇERIK
CILT BİR
Onsöz
Bölüm 1 GIRIŞ
CİLT İKİ
YAŞAM 1
BILIMSEL YÖNTEM 2
Hipotez Kurmak • Hipotezin Test Edilmesi • Kontrollü
Deneyler • Sezgiler • Bilimsel Yöntemin Sı nı rları
DARWİN TEORISI 10
EVRİ MSEL DEGISIM KAVRAMI 10
ELEMENTLER 23
DOGAL SEÇİ Lİ M KAVRAMI 15
EVRİ MSEL İ LİŞKİ LER 18 ATOMİK YAPI 24
Atomik çekirdek • Elektronlar • Elementlerin kimyasal
xii
IÇERIK xlii
Bölüm 13 HAYVANLARDA
BAĞIŞIK CEVAP 378
GELİŞME 338 Bir hastalığa karşı ilk aşı
MULTİHİBRİT VE MULTİGENİK
KALITIM 415
TEMEL DiHIBRİT ORAN 415
GEN ETKİ LEŞİMLERİ 417
Komplementer Genler • Epistasi • Birlikte Etki Gösterme
• Düzenleyici Genler • Çok Genli Kahum
rekombinasyonu
UYUM 473
Çİ CEKLİ BITKILERDE TOZLASMA UYUMIARI 475
HAYVANLARDA SAVUNMA DAVRANIŞLARI 479
Karruıllaj • Korkutucu renklenmc • Mimikri
xix
xx ÖNSÖZ
si konusuna doğrudan girmesini sağlamaktadı r. Bu Bölüm 1: (Giriş) Modern biyolojideki bazı yeni
mantı ksal geçişi oluşturabilmek için hücre-bölünmesi kavramlar açıklanmış ve ileride anlatılacak altı bölüm-
ve klasik genetik gibi kısımlar ikincil olarak ele alın- le ilgili bazı öngörümlerden bahsedilmiştir.
mış, bu haliyle hücre bölünmesi en-ı briyoloji ve geli-
şim kısmı nda incelenirken, kalı tı m konusu III. KISIM KISIM I: YAŞAMIN KIMYASAL
olan EVRIMSEL BİYOLOJİ 'de evrimin genetik temel- VE HÜCRESEL TEMELLERI
lerini açı klayabilmek amacıyla en son bölümde ince-
lenıniştir. III. KISIM da, IV. KISIM olan ORGANIZ- Bölüm 2: (Genel Kimya) Sabun ve deteıjanların
MALARIN OLUŞUMU VE ÇEşİTLİLİĞİ'ne temel nası l iş gördüğü konusu ile birlikte su moleküllerinin
oluşturması için filogeni kavramı nı n anlatı ldığı bir polaritesi açı klanmıştı r.
bölümle sona ermektedir. Aynı şekilde IV: KISIM'da- Bölüm 3: (Yaşamın Kimyası ) "tertipçi" enzimler ve
ki anlamlı düzeni V. KISIM olan ORGANİZMALARIN hücrenin kimyasal kompozisyonu hakkı nda yeni bilgi-
BIYOLOJISI başlığı altı nda incelenen, karşılaştırmalı lere yer verilmiştir.
fizyolojiye temel oluşturacak şekildedir. V. KISIM dav-
ranışın evrimi ve mekanizmaları başlı klı bir bölümle Bölüm 4: (Hücre Zarı ve Madde Alışverişi) Klatrin
sona ererek KISIM VI'da verilen EKOLOJİ'nin anla- (Clathrin) ve veziküllerin oluşumu hakkı nda yeni dü-
şılmasını kolaylaştırmaktadır. şünceler anlatılmıştır.
Bir çok meslektaşımızın, bölüm sonlarına tavsiye
edilen yayınlar, çalışma soruları ve tekrarlanacak kav- Bölüm 5: (Hücre içi) Hedef proteinlerin adres
ramlar gibi bölümler eklememizden memnun olaca- stratejisi üzerine ve peroksizoınlar, mikrofilarnentler,
ğını sanrrıaktayız. Bölüm sonları na çoktan seçmeli so- rnikrotübüller, orta filamentler, hücrenin hareket me-
rular yerine öğrencinin temel kavramları tekrar etme- kanizmaları (sil ve kamçı, kas yapısı ), organel ve vesi-
sini sağlayacak soruları n koyulmasını tercih ettik. Bu küllerin hücre içi taşınımı konuları ile özellikle kine-
soruları n, Carol H. McFadden'in mükemmel bir eseri sin ve dynaminin rolü hakkında daha detaylı bilgiler
olan Çatışma Rehbed nde ortaya koyduğu dikkatli ve di- verilmiştir.
siplinli yaklaşımına önemli bir katkıda bulunacağı dü-
şüncesindeyiz. Bölüm 6: (Enerji Dönüşürnleri: Solunum) Oksije-
Diğer bazı değişiklikler özellikle kitabın kullanım- nin diğer atomlara elektronegatifliğinin rolü ve solu-
dan çok görünümü üzerinde yapılmıştı r. Elinizdeki numun anatomisinin daha basit ve yalın özet tabloları
yeni baskıda çift paragraflı format yerine tek paragraf- verilmiştir.
11 ve daha çok resim içeren bir format kullanılmıştır.
Daha sonraki baskılarda bu fotoğrafların ve diğer çi- Bölüm 7: (Enerji Dönüşümleri: Fotosentez) Gra-
zimlerin kalite ve sayısı nı kitabı n özetlerne, drarnatize nal thylakoidlerin stomal olanlara fizyolojik ekoloji yö-
etme ve etkileyici olma özelliklerini arttırmak için da- nünden farklı lığı ile fotosentetik reaksiyon merkezi-
ha da fazlalaştı rmayı amaçlıyoruz. Genel olarak me- nin yapısı hakkında Ek Okuma içeren yeni bir bölüm
tinden bağımsız ve her yerde rastlanan resimlerden eklenmiştir.
uzak durmaya çalıştı k. Biyoloji Bilimi kitabı nın okurla-
rı metin ve resimler arası nda çok net bir uyum oldu- KISIM II: YAŞAMIN SÜREKLILII
ğunu ve özellikle anlaşılması daha zor olan konularla
ilgili resirnlerdeki bilgilerin hepsinin metin içerisinde Bölüm 8: (DNA'nın Yapısı ve Kendini Eşlemesi:
de bulunması için ne kadar çok çaba harcadığı mızı Replikasyon) Organellerdeki DNA'nı n replikasyonu
göreceklerdir. ile ilgili tartışmalara yer verilmiştir.
Bölüm 10: (Mobil Genler ve Genetik Mühendisli- vanlardaki alt-birimlerin tekrarlanma stratejileri ve so-
gi) Transdüksiyon, transformasyon, litik ve lizojenik mitler hakkında yaklaşımlar. Drosophila' da homeotik
viruslar, retroviruslar ve transpozonları içeren gen ha- genler ve homeobox sekanslarla ornurgalılarda buna
reketlerinin mekanizmasını incelemekte ve ayrıca bu benzer rol oynayan retionik asitin rolünü inceleyen
oluşum ve süreçlerin birbirleri ile olan ilgilerini göste- bir model formasyonu ve morfojen hareketi özelliği
rerek evrimsel önemlerini araştırınakta, bunları n her hakkında bilgiler verilmiştir.
birinin gen mithendisliğinde pratik kullanma yolları-
nı incelemektedir. Bunun dışında PCR (Polimeraz Bölüm 15: (Bağışıklık) Konuyu daha geniş ve basit-
zincir reaksiyonu) ve gen terapisi ile ilgili yeni yakla- leştirilmiş olarak ele alan ve son gelişmeleri de içeren
şı mları özetlemektedir. bir bölümdür. Konuyu daha geniş ve basitleştirilmiş
olarak ele alan ve son gelişmeleri de içeren bir bölüm-
Bölüm 11: (Gen Ifadesinin Denetimi) DNA- bağlı dür. Yeni allellerin nasıl ortaya çı ktığı ile ilgili kısı rrılar
proteinlerin yapısı, CAP-aktive edici sistemin yapı ve evrirnle ilgili bölümlerde incelendiğinden burada
fonksiyonu, transkripsiyon faktörleri, indirgeyici ve genlerin evrirni ile ilgili bir giriş yapılmıştır; bu bö-
yükselticiler hakkı nda yeni bilgiler. Ayrıca telomerler, lümde hipermutasyonlar ve immün-sistem molekülle-
genetik imprintler, alternatif tarnamlayıcı lar, translas- rinin CAM'lardan evrimleştiğine dair hipotez incelen-
yon inhibitörleri (anti-sensör RNA'yı da içeren) ve rnektedir. Ayrıca lenf sistemi ile AIDS virusunun yapı-
mRNA ile protein-sindiren enzirnler gibi moleküler sı, hayat döngüsü ve etkileri ile ilgili son bilgiler eklen-
yaşam zincirini kontrol eden faktörlerle ilgili yeni ba- miştir.
zı bölümler. Yıne, kontrol yerine yapısal bölgelerin
mutasyonu ile ilgili tartışmalar ve metastas mekaniz- Bölüm 16: (Kalı tım) Kalı tımda Mendelci ve Men-
ması, onkojen formasyonu ve operasyonları gibi kı- delci-olmayanların yaklaşımları ele alınmıştır. Böylece
sı mları da içeren geniş bir kanser bölümü eklenmiş- 17. Bölürrı'de incelenen populasyonlarda allellerin
tir. dağılımının moleküler temelleri ile ilgili devamlı lığın
anlaşılması kolaylaşurılmaya çalışılmıştır.
Bölüm 12: (Hücresel Üreme) Hücre döngüsünün
kontrolü ve döngülerle ilgili yeni bölümler, mayoz bö- KISIM III: EVRIMSEL BİYOLOJİ
lünrnenin evrimsel mantığı, bitkilerde mayozun nasıl
düzenlendiği ve çeşitli türlerde yaşamı n tarihi boyun- Bölüm 17: [Varyasyon (Çeşitlilik) , Seleksiyon (Se-
ca diployit ve haployit evrelerin getirdikleri konula- çilim) ve Adaptasyon (Uyum)] Varyasyonun, frekansa
rı nda bilgiler verilmiştir. bağlı ve eşeysel seçilimin genetik temelleri üzerine ye-
ni bilgiler eskilerle birleştiriln-liştir. Ek Okuma bölü-
Bölüm 13: (Hayvanlarda Gelişme) Bitkilerdeki ge- münde eşeyli üremenin evrimsel önemi ile Gen-tami-
lişim süreci hayvanlardakinden oldukça farklı olduğu ri, Kızıl-kraliçe ve Gordion-düğümü hipotezleri ince-
için, daha sonraki bölümlerde özellikle bitki hormon- lenmiştir.
ları ile ilgili yerlerde anlatılan bitki gelişimi konusun-
dan ayrı larak incelenen hayvan gelişimi kısmıdı r. Bit- Bölüm 18: (Türleştrıe ve Filogeni) Punctuated
kilerde sert hücre duvarı ınorfogenezi olanaksız kıl- equlibrium ve Burgess şisti Faunası, evrimsel değişme
makta, diferansiyel büyüme zorlaşmaktadır; ototrofik ve gelişim arasındaki ilişki, çeşitli sınıflandırma sis-
oldukları ndan bitkiler çok fazla değişik organa ihtiyaç temleri arası ndaki farklılığın derecesi, kladistikler ve
duymazlar ve hayvanlardaki dönüşüm ve sapma yerine moleküler taksonomi hakkı nda bilgileri içermektedir.
bitkilerde yaşamları boyunca büyüme, seçilen bazı do-
kularda meydana gelir. Bu önemli gelişim basamakla- KISIM IV: CANLILIĞIN OLUŞUMU VE ÇEŞİT-
rı ayrı ayrı incelenmiştir. LENMESİ
Bölüm 14: (Hayvanlarda Gelişim Mekanizmaları ) Bölüm 19: (Yaşamın Kökeni ve İlk Evrimi) Muhte-
İndüksiyon ve farklılaşma ile ilgili daha net açı klama- melen ilk enzim ve bilgi depolayabilen ilk molekilller
lar ile hücre göçü ve rnorfogenez olaylarında CAM'la- olan ribozomlarla ilgili bir tartışma ile birlikte su, or-
rı n rolleri ve immünolojideki önemleri üzerine yeni ganik moleküller ve dünyada hayatın oluşumunu sağ-
bazı yaklaşımlara yer verilmiştir. Bilateral simetrili hay- layan diğer koşulları n meydana gelmesinde kuyruklu-
xxü ÖNSÖZ
yı ldız (komet) ve asteroyitlerin olası rolleri. Enclosirn- nin açıklanması ile ilgili daha genişletilmiş bilgileri ve
biyotik teori ile ilgili daha güncelleştirilmiş bilgiler ve azot-fiksasyonu hakkında açıklamaları içermektedir.
kingdom (alem) sınıflandırmaları ndaki sorunlarla
yeni yaklaşımlar. Alem -sınıflandırılması ile bu kı- Bölüm 27: (Hayvanlar ve Diğer Heterotroflarda
sım beşinci basıında son gelişmeleri tamamen kapsa- Besin Alınması ve işlenmesi) Kuşlardaki fermentas-
yacak biçiınde modernize edilmiştir. yon mekanizması ile bitki ve hayvanlarda atık madde-
lerin boşaltılması sorununun karşılaştırı lması konula-
Bölüm 20: (Viruslar ve Bakteriler) Viroyitler, pri- rı ve zehirli bitkilerle ilgili yeni bir bölüm.
onlar ve sucul viruslarla ilgili yeni bilgiler ile bakteri-
lere daha ekolojik, yapısal ve evrimsel gözle bakan ye- Bölüm 28: (Gaz Değişimi) Stomaların açı lı p-ka-
ni yaklaşımlar. Bakterilerin daha yeni, sekanslara da- panma mekanizmaları nın kontrolü ve bitkilerde su-
valı sı nı flandı rı lması, gram-pozitif ve gram-negatif yun kullanımı hakkı nda yeni bilgiler. Suyun geri kaza-
hücre duvarları ile ilgili kesin karşılaştırmalar, mykop- nı mı nda ters-akış prensibinin rolü ve hayvanlarda so-
lazına ve myxo-bakteriler ve archae-bakteriler ile ilgili lunumda suyun korunurnu ile ilgili yeni bazı bilgiler.
daha geniş bilgiler verilmiştir.
Bölüm 29: (Birhücreli Organizmalarda ve Bitkiler-
Bölüm 21: (Archaezoa ve Protista) Bölüm 22'de de İçsel Taşınım) Bitkilerde gözlenen dolaşırnda oz-
incelenecek olan klorofil-c-algleri dışında her iki motik gradiyente ters işleyen ısı gradiyentini açıkla-
gruptaki organizmalar ve cıvık mantarlardaki bulu- mak için su potansiyelinin önemi. TAGK (transpris-
nan bazı birhücreli grupların .beraber incelenmesi; yon, adhezyon, gerilim, kohezyon) teorisi, bitkilerde
en son bulgularla da doğrulanan sekanslara-dayalı ye- su döngüsü ve suyun korunması ile ilgili adaptasyon-
ni filogenileri. lar.
Bölüm 22: (Chromistanlar ve Bitkiler) Chromista Bölüm 30: (Hayvanlarda Madde Taşınması ) Sıcak-
ve Plantae'yı içeren, algler ve daha yüksek bitkiler ara- kanlı ve soğukkanlı olmanın yarar ve zararları nı da
sı ndaki evrimsel/fonksiyonel ilgileri araştıran, bitki- açı klayan bir ısı-regülasyonu bölümü. Isinin konulu-
lerde gözlenen eşeysel seçilimi tartışan ve bitki doku- mu ve serinletmede ters-akış prensibinin önemi. He-
ları ile ilgili kısa bir de özet kısmı eklenen bir bölüm- rnoglobinin evrimi, yuvarlarda O,,-CO, değişimi ve do-
dür. laşım sisteminin diğer fonksiyonları hakkı nda bilgiler.
Bölüm 23: (Mantarlar) Pek çok AIDS hastasında Bölüm 31: (Vücut Sıvıları nın Düzenlenmesi) Böb-
ölüme neden olan zatürre ile birlikte fııngal dünyaya reğin önemi.
bir bakış.
Bölüm 32: (Bitkilerde Gelişme ve Kimyasal Kont-
Bölüm 24: (Omurgasız Hayvanlar) İleri gelişim rol) Çiçeğin gelişimi ve homeobox kontrol hakkında
modelleri ve bitki evrimi ile ilgili pek çok paralellikle, bazı yaklaşımlar. Kök gelişimi, tropizma, seyreltme,
özellikle sudan karaya geçişte yüzey-hacim oranı ilişki- kök-hedef oranı, ışı k periyodu ve çiçeklenme ile ilgili
sini incelemektedir. daha geniş bilgiler verilmektedir.
Bölüm 25: (Kordalı Hayvanlar ve Sırtipliler) Hay- Bölüm 33: (Hayvanlarda Kimyasal Kontrol) Atrial
van dokuları, büyük ortadan kalkmalar ve insanı n ev- Natriüretik Faktör (ANF), nitrikoksit, somatostanin,
rirninde sekans analizinin getirdiği yeniliklere genel kanın yapı ve hacminin hormonal regülasyonu ile
bir bakış. son gelişmeler. Insülin ve şeker hastaları, G-protein
transdüksiyon sistemi ve hormonları n evrimi hakkı n-
KISIM V : ORGANİZMALARIN BIYOLOJISI da bilgiler.
Bölüm 35: (Sinirsel Kontrol) Sistik-fibrosis ve klor ne L. Case'e, British Columbia Üniversitesi'nden Tho-
kanallarını n ve nakledici olarak nitrik oksitin önemi. mas Cavalier-Smith'e, Alabama Üniversitesi'nden An-
Presempatik fenornenle ilgili (alışkanlıklar, duygular ne M. Cusic'e, Cornell Üniversitesi'nden Peter J. Da-
ve durumlar) bilgiler. vies' e, Wake Forest Üniversitesi'nden Michael
Foote'a, Iowa Üniversitesi'nden Joseph Frankel'a,
Bölüm 36: (Duyu Alınması ve Onu Izleyen Olay- Minnesota Üniversitesi'nden Florence Gleason'a, Ma-
lar) Koku-reseptörü genler ile görsel ve duyusal trans- nitoba Üniversitesi'nden Lane Graham'a, Alabama
düksiyonun moleküler temelleri ile ilgili en son geliş- Üniversitesi'nden Barbara Hilyer'a, Cornell Üniversi-
meler. Kulakta frekans-ahengi ile ilgili çalışmalar. Si- tesi'nden Carl Hopkins'e, Swarthmore Koleji'nden
nirsel anormallikler, disleksianı n biyolojik nedenleri John B. Jenkins'a, Alabama Üniversitesi'nden Dan Jo-
ve görme üzerine bazı bilgiler. nes'a, Harvard Üniversitesi'nden Alan R. Kabat'a,
Manitoba Üniversitesi'nden Glenn Klassen'e, Alaba-
Bölüm 37: (Kaslar) Omurgalılarda hidrostatik ha- ma Üniversitesi'nden Ken Marion'a, Oxford Üniversi-
reketin kullanı mı. tesi'nden Robert M. May'e, Akron Üniversitesi'nden
Scott Orcutt' a, Charleston Koleji'nden Meggie T. Pen-
Bölüm 38: (Hayvanlarda Davranış) Daha önceki nington,'a, California Davis Üniversitesi'nden Wiltra-
bölümlerde anlatılanların kısa bir özeti ve bilgilerin ud Pfeiffer'a, Illinois Üniversitesi'nden Thomas L. Po-
birleştirilmesi. Programlı öğrenme konusunda en son ulson'a, Dartmouth Koleji'nden Thomas B. Roos'a,
bilgiler. California Los Angeles Üniversitesi'nden Steve
Strand'a, Princeton Üniversitesi'nden W. Edward Sul-
KISIM VI: EKOLOJI livan'a, Dartmouth Tıp Okulu'ndan Heinz Valtin'e,
Purdue Üniversitesi'nden Joseph V. Vanable'a, Was-
Bölüm 39: (Populasyon ve Kommünite Ekolojisi) hington Üniversitesi'nden Liz Van Volkenburgh'a,
Yoğunluğa-bağlı faktörler ve populasyonları n regülas- Princeton Üniversitesi'nden Charles F. Westoff' a ve
yonları hakkında tüm bilgilerin kısa bir özeti. Niş kav- Charleston Üniversitesi'nden D. Reid Wiseman'a te-
ramı ve sosyal yaşam üzerine yeni bölümler. Sosyal ya- şekkür etmeyi bir borç biliriz.
şamda kazanç ve kayıp dengesi ile kaynakların kontro-
lü ve alturizmin doğası ve önemi konuları hakkında Bu basırrıda fotoğraf editörürnüz Ruth Mandel ve
son bilgiler. İnsan ekolojisi ve insan populasyonunda- ressamlar Michael Reingold ve Michael Goodrnan'a
ki büyüme konuları ayrıca incelenmektedir. olağanüstü resim ve fotoğrafları için, Clark Carroll ve
John McAusland'a genel sayfa düzeninin hazırladı kla-
Bölüm 40: (Ekosistemler ve Biyocoğrafya) Trofik rı için, koordinasyon ve birlikte çalışmayı olağanüstü
tabakalar ve besin ağı konusunda bilgiler. Ziraat ve be- bir biçimde organize eden Lee Marcott ve Ernily
siciliğin fayda ve zararları, madde döngüsünde, Arulpragasam'a, ayrıca yorulmak nedir bilmeyen edi-
CO,„ metan ve kirlenmede insanoğlunun etkisi. törlerimiz James D. Jordan ve Joseph Wisnovsky'e tüm
Bu bölümde florokarbonlarm ozon tabakasında yaptı- kalbimizle teşekkür ederiz.
ğı tahribatla ve asit yağışları ile ozonun bitkilerde ne-
den olduğu kayıpların kimyasal nedenleri ayrıca ele J.L.G.
alı nmıştır. Ada biyocoğrafyası bölümü de bu kısrna ek- C.G.G.
lenmiştir. Princeton, New Jersey
Mart 1992
TEŞEKKÜR
GİRİŞ
YASAM
1
2 BÖLÜM 1 GIRIŞ
BILIMSEL YÖNTEM
Bilim çağında yaşıyoruz. Hemen her gün haber bültenlerinde tarı m,
ilaç sanayisi ve uzay teknolojisi ile ilgili yeni gelişmelerden bahsedili-
yor. Reklamcılar en son piyasaya çı kan "bilimsel" ürünlerini tanı tmak
için etkileyici beyaz önlükler giyen "bilim adamları nı" kullanıyorlar.
Bugün iyi eğitim görmüş kültürlü insanlar bile, bilimin tam olarak
ne anlama geldiğini bilmemektedirler. Bilim adamlarının aynı za-
manda simyacı ya da astrolog olduğu zamanlardan kalma bir alışkan-
lı kla, toplumda, bilimin bir çeşit sihir olduğu ya da edebiyatta pek
çok kez işlenen Faust, Dr. Jekyll ve elbette Frankenstein gibi hikaye-
lerde geçen, kötü yürekli, yasak bilgileri öğrenmeye çalışan bilim
adamlarının var olduğu düşüncesi hakimdir. Bilimin bu imajı
rekombinant DNA ya da nükleer füzyon gibi gizli yapılan çalışma-
lar nedeniyle zaman zaman doğrulanmaktachr. Benzer bir başka dü-
şünce de bilim adamlarının dalgın, dağınık ve kendini akademisyen-
liğin fıldişi kulelerine kapatmış, gerçek dünya ile ilgisi olmayan in-
sanlar oldukları biçimindedir.
Aslında bilim adamları ne münzevi ne de kötü yürekli insanlar-
dı r, onlar gerçekte yaşları ilerledikçe bilgileri daha da artan ve doğuş-
tan problem çözme yeteneği ve merak dürtüsüne sahip kişilerdir.
Canlı dünyasına duyulan bu merak biyolojik bilimler konusunda
araştırma yapanları birbirine bağlayan en önemli faktörlerden birisi-
dir. Içimizde duyduğumuz ve nedeni asla bilinemeyecek bu duygu
belki de korku ve alçakgönüllülüktür, işte bu gizem hemen tüm bi-
lim adamlarını motive eden duygulara eşlik etmektedir.
Ancak, motivasyon bilim adamı olmak için gerekli şeylerden yal-
nızca ilkidir. İkinci aşama bilimsel yöntemin kesin ve yaratıcı bir şe-
BILIMSEL YÖNTEM 3
İLK YAKLAŞIMLAR
Bilim, daha önce de gördüğümüz gibi temel anlamda doğayı anlama
gayretidir. Muhtemelen, bitkiler ne zaman gelişir, yağmur ne zaman
yağar gibi ilk insanları n günlük hayatlarında gözlemledikleri bir ta-
kı m olayları pratikte uygulanabilir halde bir araya getirdikleri zaman
gelişmeye başlamıştı r. Bilimsel yöntem ve modern bilimin gelişimin-
den çok daha önceleri bu neden-sonuç ilişkileri üzerine yapılan göz-
lemler bilimsel düşüncenin ortaya çı kması na yol açmıştır.
Bilimdeki en önemli gelişmeler Eski Yunan'da başlamıştır; bu
dönemde evrenin insanları kendi kapris ve gönüllerince yöneten ba-
zı tanrılar tarafından koyulan keyfi kurallara bağlı olmadığını bunun
yerine dünyanın tutarlı, belirli kanunlara sahip ve doğaüstü güçler-
den bağımsız bir yer olduğu düşüncesi doğmaya başlamıştı r. Böylece
filozoflar evrenin uyduğu bazı doğa kanunlarını ya da kendi deyim-
leriyle filozofik esasları, keşfetmeye çalışmışlardı r.
Eski Yunanlılar, özellikle de Aristotales (i.Ö. 384-322. Sek.1.5)
sistematik gözlemler yapmış ve bunlardan yola çı karak felsefi anlam-
1.5 Yunanlı filozof Aristotales da faydacılıktan uzak genellemeler ve hipotezler kurmuştur. Bu fikir-
Rönesans ressamı Raphael tarafından çizilen bu du- ler daha sonra mantı k çerçevesinde geliştirilerek güçlü bir araç hali-
var resminde Atina Okulu'nda çeşitli dönemlere ait
ne gelmiştir ve bunların ışığında hipotezlerinden, deneysel doğrula-
öğrenci ve filozoflar gösterilmiştir. Sağda görülen
ma kaygıları taşımayan öngörümler diyebileceğimiz, bazı saptamalar
Aristotates ve soldaki de Yunanlı filozof Plato'dur.
oluşturmuştur. Eski Yunan'da bilimin özü felsefeydi ve temel hedefi
ayrıntılar üzerinde çalışmaktan çok birleşik bir dünya görüşü yarat-
maktan ibaretti. Aristotales'in felsefi sistemini kabul edenler dışı nda
Anaximander gibi evrendeki her şeyin ateş, toprak, hava ve sudan
oluştuğunu, Pythagoras gibi tüm sırların ve bilinmeyenlerin sayısal
oranları olduğunu, Democritus gibi tüm maddelerin görünmeyen
atomlardan oluştuğunu düşünen başka bir çok bilim adamı da bu-
lunmaktaydı. Sanılanın aksine tüm Eski Yunan bilimi metafiziğe da-
yalı değildi özellikle bugün bile tıbbi teşhislerde kullanılan bazı göz-
lem ve sonuçları ilk kez ortaya koyan Hippocrates buna örnek verile-
bilir.
Romalılar, özellikle edebiyat, tarih ve sanat alanları nda büyük
ilerleme kaydetmesine karşın Yunanlılardan aldı kları bilimsel bilgile-
ri geliştirmekte çok fazla başarı lı olamamışlardı r ve beşinci yüzyıldan
itibaren kuzeyden gelen barbar toplumların yağmalamalarından
sonra küçük gayretler de sona ermiş ve karanlı k çağlara girilmiştir.
Bu dönemden sonra, doğuda Araplar bulabildikleri Yunan kaynaklı
bilgileri geliştirmişlerdir. Avrupa'da ise Charlemagne ve ardı lları
(1.S. 800'den itibaren) barbarların dinsel, kültürel ve askeri etkileri-
ni ortadan kaldırana kadar gözden uzak manastırlarda Yunan bili-
minden kalanları korumaya çalışmışlardı r.
Başlangıçta, bilginler Eski Yunan'dan gelen bilgileri yalnızca
özümsemeye gayret etmişlerdir. Aristotales'in çalışmaları oldukça ge-
çerli ve önemlidir. O'nun mantığa uygun, birleştirici ve estetik dün-
ya görüşü özellikle insan doğasının en mantı ksız, en çirkin ve ihtilaf
doğuran uygarlı kları tarafından yüzyıllardı r yönetilen toplumlara
oldukça çekici gelmiştir.
Aristotales'in evreni mükemmellik, güzellik ve armoni ile dolu-
dur. Dünya bunun tam ortasında yer alı r ve ay, güneş, gezegen ve yıl-
BİYOLOJİ BİLİMİNİN GELIŞIMI 7
C.UL,
TECIlıff0
.7, fr lr
›.,4ı1.-, L,
•4
DARWİN TEORİSİ
Doğal seçilim yolu ile evrim teorisi 17. Bölüm'de detaylı olarak anla-
tılacaktır. Ancak, daha önceki bölümlerde zaman zaman bazı kav-
ramların açıklanması nda kullanılacağı için burada teorinin ana hat-
ları ndan biraz bahsetmemiz yerinde olur. Teori, Darwin'in pek çok
kanıtla gösterdiği evrimsel değişim ve bu değişimden sorumlu olan
doğal seçilim kavramları ndan oluşmaktadır.
A B
Yarasa
Kamplumbag'a
Karpallar
Kuş
Metakarpallar
At
1.16 Bazı omurgah hayvanlarda ön-bacak yürürler ve metakarpallar bacağın bir da diğer atasal metakarpalların izleri
kemiklerinin karşdaşurılması. parçası haline gelmiştir. Tembel-hayvan halinde küçük kemikler fonksiyonel
Insan koluna ait işaretli ve renkli olarak tırnaklarıyla ağaçlara asılı olarak yaşar, bu metakarpalların üzerinde görülebilir.
gösterilen kemikler diğerlerine oldukça nedenle kanca biçimli pençeleri vardır. Bahsedilen tüm hayvanlar (insan, yarasa,
benzemektedir. Yarasada metakarpallar (el Atlar tırnakları üzerinde yürürler. At ve fok, kedi, tembel hayvan, at ve koyun)
kemikleri) ve parmak kemikleri membran koyunlarda karpallar (bilek kemikleri), memelidir ancak ayni kemikler kuşların
yapıdaki kanada destek sağlamak için uzamış durumdaki metakarpallar (el kanatlarında ve kaplumbağalarda da
uzamıştır. Fok balığındaki kemikler yunus- kemikleri) bacağın bir kısmını görülebilir (burada yalnızca kaplumbağaya
larda olduğu gibi kısalmış ve kalınlaşmışur. oluşturduğu için zeminden oldukça ait şekil büyütülmüş, diğerleri doğru oran-
Kediler parmakları (tırnakları) üzerinde yukarıda durmaktadır. Yine koyun ve atlar- larda çizilmiştir).
DARWİN TEORISI 13
üremeyle ilgili incelediği her şeyde aynı olguyu görmüştür; türler de-
ğişebilir ve değişmektedirler (Şekil 1.21).
1.21 Darwin'in not defterinden say- kayı tları da içeren çeşitli konularda
falar not defterleri tutmuştur. Yandaki say-
Ondokuzuncu yüzyıl ve öncesi faları n alındığı defter 1837'de,
dönemlerde, Charles Darwin'in de Darwin'in doğal seçilimin evrimin
dahil olduğu, bilim adamları arazi mekanizması olduğunu
bulgularını, seyahat kayıtlarını, anlamasından bir yıl önce yazılmıştı r.
deney ve gözlemlerini kısacası Bu sayfalarda, Darwin evrimsel
üzerinde çalıştıkları hipotezle ilgili soyağaçlarını ilk kez çizMiş,
düşüncelerini not defterlerine günümüzde de yaşayan türler L4--t„. A ,ı
yazarlardı. Yazdığı pek çok kitaba ek arasındaki ilişki ve çeşitliliği göster- ?<- ,.,'Ik:=hrk
C it. . /4""
olarak Darwin, daha sonra Baeagle'la miştir. Ana dallar ortak atayı, yan kol-
Yolculuk Sırasında Araştırma lar temel grupları, uçlar ise türleri
4.1
Kayıtlan'ında (1840) anlattığı, belirtmektedir. Nesli tükenmiş olan- TL. ır.k.rı dik
Galapagos ve Güney Amerika'ya lar yan çizgilerle sembolize — &IL 44.,
yaptığı yolculuğa (1831-1836) ait edilmiştir.
16 BÖL.C. N1 1 GIRIS
Temel olarak, Darwin iki fikri bir araya getirmiştir. Birincisi, tür-
ler içerisinde sayısız varyasyonlar bulunmaktadı r ve bu varyasyonlar
büyük oranda kalıtılabilir. Viktoria dönemi özellikle bitki ve hayvan-
larla ilgili yapılan çalışmaların fazla olduğu bir süreçtir ve Darwin aşı-
lanma sonucu oluşan bitkilerin ebeveynlerine benzediğini, eşeyli
üreme sonucu oluşanların ise ebeveynlerinden ve birbirlerinden
farklı olduklarını biliyordu. Varyasyon gerçek bir olgudur ve bildiği-
miz gibi üreticiler istenen özellikleri seçebilmekte, yeni, morfolojik
olarak farklı bitki ve hayvanlar elde edebilmektedirler.
Darwin'in ikinci yaklaşımı 28-Eylül-1838'de iktisatçı Thomas Ro-
bert Malthus'un (Şekil 1.22) "Populasyon ilkesi Üzerine Denemeler" ini
okûcluğu zaman ortaya çı kmıştı r. Malthus insanların bakabilecekle-
rinden çok daha fazla sayıda çocuk yaptı kları nı; populasyon büyük-
lüğünün besin kaynaklarındaki artışa bağlı olduğunu ve çoğunlukla
savaş, hastalı k ve kı tlı k ile kontrol altına alındığını ifade etmiştir. Bu
nedenle çok sayıda insan her zaman ölüm sınırı nda açlık derecesin-
de yaşamaktadı r. Hem Darwin hem de Wallace bu çalışmayı okuduk-
larında Malthus'un yaklaşımının hayvan ve bitkilere de uygulanabi-
leceğini anladılar; tı pkı insanlar gibi tüm canlılar da çevrelerindeki
1.22 Thomas Robert Malthus sınırlı besin kaynaklarının taşıyabileceğinden daha fazla sayıda yavru
meydana getirirler ve sonuçta bunların bazıları ölürler. Örnegin, bir
dişi kurbağa her yıl binlerce yumurta meydana getirirken, bir eğrel-
ti türü on milyonlarca spor oluşturur; ancak bunların sayıları aynı
oranda artmaz. Bu ölüm-kalım savaşında varyasyonları sonraki ku-
şaklara aktaracak yavrular oluşturmak için yeterince uzun ömürleri
olduğundan doğal olarak kalıtılabilir varyasyon oluşturabilen orga-
nizmaların varlığını sürdürebilme şansı daha yüksektir. Yaşam sava-
şından ortalamanın daha üzerinde bir şansla galip çı ktı klarından bu
organizmalar populasyonda daha fazla sayıda bulunmaya başlayacak-
lardı r. Bu "seçilimin" sonucunda populasyon tamamen daha iyi
uyum sağlayacak yani evrimleşecektir, böylece bu sonu gelmez süreç
daha da iyi uyum sağlamaya doğru ilerleyecektir. Ziraatçilerin uygu-
ladığı yapay seçilimden ayırmak için Darwin bu olayı doğal seçilim
olarak adlandırmıştır.
Darwin tarafından ortaya konulan doğal ve yapay seçilim kav-
ramları arasındaki farklar evrimsel olayların bir özeti olarak düşünü-
lebilir. Bunların her ikisinde de, üremeyle çok fazla sayıda yavru olu-
şumu ve bazı kalıtılabilir karakterlerin populasyonda daha sı k ve gö-
ze çarpar biçimde, nesiller boyunca daha az görülmesini sağlayan,
seçme ve diferansiyel üreme söz konusudur. Ancak kültürü yapılan
hayvan ve bitkilerin üretilen kültür tipleri ise (üst soldan başlayarak
saat yönü boyunca) yelpaze kuyruk, çift-ibikli Saxon, Schmalkalden,
İngiliz taşıyıcı, cüce kursaklı, Norveç kırpı k ve saçak kuyruk. üreti-
minde türetilecek bireylerin seçimi insan tarafından önceden tespit
edilerek yapılır. Doğada ise bu daha basittir zira farklı kalı tsal özellik-
lere sahip bireylerin hayatta kalma ve üreme şansları eşit değildir. Bu
noktada seçilimin bireyleri değiştirmediğine dikkat ediniz. Bir birey
evrimleşemez. Değişimler populasyonlar düzeyinde olur.
Yapay ve doğal seçilim, seçilimin derecesi ve bunun değişme ora-
nın etkisi anlamı nda da farklılı k gösterirler. Ureticiler her kuşakta is-
tenmeyen özelliklere sahip bireyleri eleyip diğerlerini üreterek hızlı
seçilimler yapabilirler. Bu onların süratli bir şekilde değişik özellikte
bireyler elde etmelerini sağlar (Şekil 1.23). Doğal seçilim daha fazla
zamana ihtiyaç duyar; bazen iyi uyum sağlamamış bireyler üremeyi ve
DARWİN TEORISI 17
1.23 Güvercinlerde selektif üretim bilirler. Atasal kaya güvercini merkezde boyunca) yelpaze kuyruk, çift-ibikli Saxon,
Yapay seçilimle üreticiler kısa nesiller gösterilmiştir. Bundan üretilen kültür tip- Schmalkalden, İngiliz taşıyıcı, cüce kur-
boyunca büyük değişikler meydana getire- leri ise (üst soldan başlayarak saat yönü sak'', Norveç kı rpı k ve saçak kuyruk.
18 BÖLÜM 1 GIRIŞ
EVRIMSEL ILIŞKILER
Darwin'in evrimi ve onun mekanizmaları nı açı klamaya yönelik çalış-
maları ve çeşitli tekniklerin ortaya çıkması (özellikle genlerin mole-
küler düzeyde analizleri) bugün yaşayan türler arası ndaki akrabalı k
ilişkileri ve dünya üzerinde yaşamın evrimi konuları nda yeni bir ya-
pılanmaya neden olmuştur. Şekil 1.24'de bugün varolan sekiz temel
alem ("kingdomlar") arasındaki ilişkiler gösterilmiştir. En eski orga-
nizmalar diğer gruplardan çekirdeğe sahip olmamaları ve kromo-
zomları belirli bir yapının içinde değil de hücresel içerikle karışık
halde bulunmaları ile ayrılan iki bakteri grubudur. Sonuç olarak
bakteriler prokaryotlar (çekirdek öncesi) ve diğer altı alem ise eukar-
yotlar (gerçek çekirdekli) olarak adlandı rılmaktadı r (Bu iki alem ara-
sı nda bulunan diğer farklar 5. Bölüm'de detaylı olarak anlatılmıştır).
Eukaryotlar bugün dünyada yaygın olarak bulunan iki alem içe-
DARWİ N TEORISI 19
Büyük bahkçll
Vı lclıı (ic-egi
Bir protist
Kahverengi alg
Bir arkeazon
1.24 Yaşamın sekiz alemi arasındaki Tabandan gelen ana gövdeden ayrılan bitkiler Plantae, kahverengi algler
ilişkiler kollar alemin olası türeme yerini belirten Chromista ve "gerçek" bakteriler ise
Yukarı daki şekilde renkli kısımlar alemleri, kronolojik bir sıra takip etmektedir. Bir Eubacteria içerisindedir.
çizgilerin kalınlıkları ise her birindeki çok grup için bilinen isimler kullanılmıştı r.
yaklaşık tür sayısını göstermektedir. Teknik olarak hayvanlar: Alem Animalia,
MODERN BIYOLOP
Ondokuzuncu yüzyı lı n ikinci yarısı nda Darwin, Pasteur, Gregor
Mendel (kalı tı mın temel esasları nı bulan rahip) gibi bilim adamları
ve çok sayıda biyolog modern biyolojinin ortaya çı kışı na katkı da bu-
lunmuşlardı r.
Ancak modern biyolojinin asıl büyük gelişimi 1953'de DNA'nın
yapısını n anlaşılmasıyla ortaya çı kmıştır. James Watson ve Francis
Crick (Şekil 1.25) tarafindan açı klanan ikili sarmal modeli Men-
del'in genlerle ilgili çalışmalarına fiziksel bir temel oluştururken
Darwin'in seçiliminin de temel birimi haline gelmiştir. Daha sonda-
ki bölümlerde ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi DNA'nı n yapısı onun
nasıl kendi çoğalmasında şablon olduğu ve hücrelerin yapı ve işlev-
lerinde bilgi aktarımını sağladığını açı klamaktadı r.
Watson ve Crick'in DNA modeli daha sonra kırk yıl boyunca ya-
pı lan çalışmalarla bu molekülün bilgileri nası l kodladığını açı klaya-
cak yolu açmıştı r. Hücre biyolojisi ile ilgili olarak (Kısı m I'de incele-
necek) DNA üzerine yapılan çalışmalar hücrelerin fiziksel ve kimya-
sal organizasyonunda oynadı kları rolleri açı klarken, araştı rmacı ları n
yaptığı en etkileyici buluş DNA ürünleri üzerinde her molekülün
hücrede nereye gideceğini belirleyen nakil sistemini işleten mesajla-
rı bildiren adres etiketleri şeklinde çalışan kimyasal kodların çözül-
mesidir. Genetikle ilgili olarak (Kısım II), DNA üzerinde ya-
MODERN BİYOLOJI 21
ÇALIŞMA SORULARI
1. Anomali ve sezgiler bilimsel yöntemde nası l bir rol oynarlar?
2. Doğal seçilim olmasaydı evrim nası l olabilirdi?
3. Bir populasyonda seçilimin olabilmesi için gerekli üç önemli şey
nedir? Evrim bunların her hangi birinin yokluğunda oluşabilir-
m iydi?
4. Darwin bitki ve hayvan üretimi ile ilgili geniş bilgileri O'nun ku-
ramını oluşturmasında nasıl yardımcı olmuştur?
• Mekanistler ve vitalistler arası ndaki farklar • Doğal seçilim yoluyla evrim için gerekli olanlar
Kalı tılabilir varyasyon
• Bilimsel yöntem
Fazla sayıda yavru meydana getirme
• Evrimle ilgili ilk yaklaşı mlar Diferansiyel ömür
• Evrim ve doğal seçilim arası ndaki farklar
ÖNERILEN KAYNAKLAR
COMROE, J. H., 1977. Retrospectroscope. Von Gehr Press, Menlo Park, ıvhom Koestler is unsympathetic), and Kepler. It is a good supple-
Calif. A fascinating study of how important scientific discoveries ment to Kuhn's book on Copernicus, listed next.*
are made. The author concludes that great advances usually arise KUHN, T. S., 1959. The Copernican Revolution. Random House, New
out of research directed at wholly unrelated problems.* York.*
DARWIN, C.; 1859. The Origin of Species. Of the many repriııts of this KUHN, T. S., 1962. The Structure of Scientific Revolutions. University
classic work, the edition by R. E. Leaky (Hill and Wang, New York, of Chicago Press, Chicago. In this influential book Kuhn argues
1979) provides perhaps the hest introduction and illustrations.* that science works in two ways—that of Normal Science (in
OINGERICH, O., 1982. The Galileo affair, Scientific American 247 (2). which experiments are designed to investigate the dominant
The complex interactions between ecclesiastical politics and Ga- theory, or "paradigm") and that of Revolutionary Science (which
lileo's difficult personality are traced in illuminating detail. arises when the dominant theory has accumulated so many
HERBERT, S., 1986. Darwin asa geologist, Scientific American 254 (5). anomalies that the field becomes unstable and a replacement is
Readable account Darwin's important contributions to nine- needed). *
teenth-century geology. TAYLOR, F. S., 1949. A Short History of Science and Scientific Thought.
KOESTLF-R, A., 1959. The Sleepwalkers. Macmillan, New York. This in- W. W. Norton, New York. An excellent brief history with numer-
forma! and gossipy account of the Copernican revolution focuses ous excerpts from the major writings of important scientists.*
on the personalities and motivations of Copernicus, Galileo (to
* Available in paperback.
KISIM I
YAŞAMIN KIMYASAL VE
HÜCRESEL TEMELLERI
Kısım I
(1) Bir DNA molekülünün bilgisayar modeli; nükleotitler kı rmı zı olarak gösteril-
miştir. Genler tarafı ndan kontrol edilen yapı lar her hücrenin yapısını ve iç kimyasal
işleyişleri sağlar. Bu hücresel denetleme, hücreden hücreye, gendeki DNA'nı n
içinde bulunan diziler olarak aktardı n
(3) Bir ayçiçeği tarlası. Birçok canlı için yaşam enerjisi ilk olarak güneşten gelir ve
fotosentezdeki kimyasal işlevlerle, ayçiçeğinde olduğu gibi, yeşil bitkiler aracılığıyla
depo edilir. Fotosentez ürünü olarak moleküler halde depo edilmiş enerji, daha
sonra bitki tarafından hasat edilir (organizmalarm hepsi doğrudan ya da dolaylı
olarak bitkilerle beslenir) ve işte kullanı lır.
GENEL KIMYA
ELEMENTLER
Evreni oluşturan bütün maddeler element adı verilen belirli sayıda-
ki maddelerden meydana gelmiştir. 92 tane doğal oluşumlu element
vardı r ve ilaveten laboratuvarlarda üretilen yapay elementler de mev-
cuttur. Hem doğal hem sentetik olanlarla birlikte 100 den fazla ele-
ment vardır.
2.1 Cone Nebula Bütün ıı ebulalar gibi Cone Nebula
da Big Bang'tan arta kalan büyük miktarda gazlar-
dan oluşmuştur. Yıldı zlar bu gazlarm yoğunlaşma-
sı ndan doğal-.
23
24 BÖLÜM 2 GENEL KIMYA
ATOMİK YAPI
Atomlar, maddenin en basit birimleri olarak kabul edilseler de, ken-
dileri daha küçük taneciklerden oluşmuşlardır. Bu taneciklerin pek
çoğu atom fiziği dünyasına aittir ve biyologlarla çok az yakın ilgisi bu-
lunmaktadır. Fakat bunlardan üç tanesi, - proton, nötron ve elek-
tron-elementlerin aktivitelerinin tayininde temel rol oynarlar. Bunla-
rın ilişkilerinde, yaşamı mümkün kılan güç ve birlik yatar.
ELEMENTLER 25
Atomik çekirdek Bir atomun tüm pozitif yükü ve hemen hemen tüm TABLO 2.2 Ana partiküller
kütlesi çekirdeğinde ya da merkezinde yoğunlaşmıştır. Çekirdekte
proton ve nötron denen iki temel tanecik vardı r. Her bir proton +1 Elektrik
Partikül Kütle (daltonl) Yükü
elektrik yükü taşır. Nötron ise isminden anlaşılacağı gibi yüksüzdür.
Proton ve nötron aşağı yukarı aynı kütlededir, aslında nötron biraz Elektron 0.001 -1
daha ağırdı r (Tablo 2.2). Proton 1.672 +1
Her bir elementin çekirdeğindeki proton sayısı kendine özgüdür. Nötron 1.674 0
Bu sayı atom numarası olarak isimlendirilir. Bazen kimyasal sembol-
den hemen önce, aşağıda yazılı r. Örneğin 11-1; hidrojenin atom nu- Bir dalton 10-24 gr dı r. Ölçü birimleri için sözlükteki
ilgili yere bakınız.
marasının 1 olduğunu, yani çekirdeğinde sadece 1 proton bulundu-
ğunu gösterir. Aynı şekilde 80, her oksijenin çekirdeğinde 8 proton
olduğunu gösterir.
Genellikle çekirdekteki proton ve nötron sayılarının birlikte gös-
terilmesi tercih edilir, bu sayı kütle numarasıdır; çünkü çekirdeğin
hemen hemen tüm kütlesini ifade eder, genellikle atom ağırlığı ola-
rak adlandırılır. Kütle numarası kimyasal sembolden hemen önce üs
olarak yazı lı r. Örneğin oksijen atomu 8 nötron içerir, bu nedenle
kütle numarası 16 dır ve çekirdeği 60 şeklinde gösterilir ya da hem
atom numarası nı hemde kütle numarasını göstermek istersek 1680
şeklinde yazmamız gerekir.
Aynı elementin bütün atomları aynı sayıda proton içermesine
karşın, nötron sayısı , dolayısıyla kütle numarası her zaman aynı olmı-
1H Hidrojen
yabilir. Örneğin oksijen atomlarının çoğu 8 proton, 8 nötron içerir
ve kütle numarası 16 dır. Ancak bazen 9 nötron içerir ve dolayısıyla
kütle numarası 17 olur. (170 şeklinde- gösterilir) ve bazıları 10 nöt-
ron içerir, kütle numarası 18 olur. (180 şeklinde gösterilir). Aynı ele-
mentin, farklı sayıda nötron içerdiği için kütle numarası farklı olan
160, 170, 180 Oksijenin üç izotopudur. Ba-
atomlarına izotop denir,
zı elementlerin 20 kadar doğal oluşan izotopoları varken, bazılarının
iki izotopu vardır.
Şekil 2.2 de hidrojenin üç farklı izotopu gösterilmektedir:11H, •
elementin normal formudur; 21H, doteryum adı verilen kararlı bir
izotoptur; 31H, trityum adı verilen kararsız izotoptur. Doteryum ve
trityum canlı dokularda kolayca görülebildiğinden ikisi de biyokim-
- H Doteryum
Elektronlar Atomları n, çekirdek dışı kısı mları nda üçüncü çeşit temel
tanecik bulunur elektron. Elektronları n çok küçük kütleleri bulun-
ması na karşı n, onları n hareketi yaşam kimyasındaki en kritik faktör-
dür. Her elektron -1 yük taşır: bir negatif elektronik yük birimi - pro-
ton yükünün tam zıttı . Nötral bir atomda çekirdek etrafı ndaki elekt-
• 2.3 MRI imaj tekniği
ronları n sayısı, çekirdekteki protonların sayısı na eşittir. Protonların
Atom kütlesi tek sayıda olan izotoplar (31P gibi) za- pozitif yükü ve elektronları n negatif yükü birbirini götürür ve tüm
yıf manyetiktir. Kuvvetli bir manyetik alana maruz atomu nötral yapar. Sonuçta, nötrol atomda atom numarası hem çe-
kalı nca verilen bir izotop tipik frekansta radyo dal- kirdekteki protonları n hem de çekirdek etrafındaki elektronların sa-
gaları nı absorblayacak ve sinyal ortadan kalkınca yısı nı gösterir. Eğer, ?.C1 gibi bir sembol görürsek, biz, klorun isoto-
onları tekrar geri yollayacaktı r. Bu imajda, sulumsu
punun notral atomu 17 proton, 18 nötron, 17 elektron içermektedir
yapıda görülen sağlı klı dokuya karşı, sarı bir bölge
olarak görülen büyüyen bir beyin tümörünün için- diyebiliriz. Aynı şekilde HK sembolu bize bu potasyum izotopunun
deki yoğun organik bileşiklerden yayı lan kuvvetli 19 proton, 20 nötron ve 19 elektron içerdiğini gösterir.
sinyaller görülmektedir. Elektronlar çekirdeğin dışı nda sabit bir pozisyonda değildir. Her
biri sabit bir hareketle saniyede 1015 - 1016 orbit yapar. Bu yüzden ve-
rilen bir elektronun herhangi bir anda nerede olduğunu tam bilmek
olanaksızdı r; en gelişmiş imaj teknolojisi ile oluşturulan fotoğraflar-
da sadece kabuktan bir sını r görülmektedir (Şekil 2.4) Bu nedenle
şekil 2.2. de ki gibi bazı çizimler, elektronun kendisini göstermez; fa-
kat elektronun büyük bir olasılı kla bulunduğu bölgeyi gösterir. Atom
yapısı ile ilgili bütün çizimlerde çekirdek boyutu abartı lmıştır. Eğer
bir proton Şekil 2.2 deki büyüklükte olsaydı elektron bulutunun dış
yüzü her yönde 150 metreye kadar uzanı rdı .
2.4
ELEMENTLER 27
?" iş yapacak
foton absorbe edilmiş
foton
uyarılmış
elektron
2.5 Elektronlarm enerji düzeyleri
Bir atomdaki elektronlar belirli enerji düzeyindedir-
ler. Eğer bir elektron doğru miktarda enerji absorb-
larsa (ışık taneciği olan foton şeklinde belirtilmiştir)
ve üst enerji düzeyinde yer varsa bu düzeye doğru
enerji basamaklarını çıkar. Normalde bu uyarılınış
elektron absorbladığı enerjiyi çok çabuk geri verir
(burada yine foton olarak gösterilmiştir) ve kendi
orjinal enerji basamagına geri döner.
O
Çekirdekten uzaklığı
28 BÖLÜM 2 GENEL KIMYA
2p
La r 1 ,0
elektronun
olası
yeri
4 6 7 8
le
\
Li Be • N Ne
• Na • Mg Si Ar
2.9 Elektron dagılunlan ile gösterilmiş kısmı per- Üçüncü ve sonraki düzeyler 8 den fazla elektron tutabilmelerine
yodik tablo
karşın, sadece 8 elektron aldı klarında özellikle kararlı yapıdadı rlar.
İlk yirmi element peryodik tablodaki konumları na
göre düzenlenerek gösterilmektedir. Aynı sütundaki
Bizim amacı mız için ilk düzey iki ve diğer düzeyler 8 elektron aldı k-
elementler dış kabukları nda aynı sayıda elektron ları nda dolu kabul edilebilirler.
içerdiklerinden pek çok ortak kimyasal özellik gös-
terirler. (Hely= sadece iki dış elektrontı olması na Elementlerin kimyasal özellikleri ve elektron dağılımı: Elementler
karşı n 8. sütunda yer alı r; çünkü neon, argon ve atom numaraları na göre bir sı raya sokuldukları nda - atom numarası
diger asal gazlar gibi dış kabuğu (orbitali) doludur 1 olan hidrojen ile başlar ve atom numarası 92 olan son doğal ele-
ve kimyasal özellikleri bu asal gazlara benzer.)
ment uranyuma kadar devam eder -çok yakın özelliklere sahip ele-
rnentlerin listede düzenli aralı klarla yer aldığı görülür (Şekil 2.9).
Örneğin atom numarası 9 olan flor, numarası 17 olan klora; numa-
rası 35 olan broma ve numarası 53 olan iyota, numarası 8 olan oksi-
jenden ve numarası 10 olan neondan daha fazla benzerlik gösterir
bu iki atom (O ve Ne) listede onun hemen yanında yer almasına kar-
şı n. Elementlerin kimyasal özelliklerinin peryodik olarak ortaya çı k-
ması na Peryodik Kanun denir.
Bu peryodikliğin açı klaması şudur; elementlerin reaktiflikleri ve
kimyasal özellikleri en dış kabukları ndaki elektron sayı ları na büyük
ölçüde bağlıdır (yani en dış enerji düzeyi). Eğer en dış kabuk hel-
yumda (atom numarası , 2) neonda (10) ya da argonda (18) olduğu
gibi dolu ise diğer atomlarla kimyasal tepkimeye girme eğilimi çok
azdı r (Şekil 2.9). Eğer dış kabukta, flor, klor, brom ve iyot gibi bir
elektron varsa elementin belirli tipik kimyasal özellikleri vardı r, eğer
oksijen gibi iki elektron eksiklik varsa element daha farklı belirli
özellikler gösterir.
ELEMENTLER 31
:F •
Aynı şekilde, dış kabukta bir elektronu ile hidrojen, dört elektro-
nu ile karbon, beş elektronu ile azot ve altı elektronu ile oksijen şu
şekilde gösterilir.
H• •C• • O:
14 12
C/ oranı bir örneğin yaş tayini için oldukça doğrudur. Uzun
C
ömürlü izotoplarla bu "radyo aktif saat" tekniği çok öncelere kadar
gidebilir: uranyumun bakıra oranına bakarak bir kayanı n 4 milyar yıl
( Na+ yaşında olduğu bulunabilir.
Pek çok şeyin olduğu gibi radyoizotopları n da karanlı k yüzleri
vardır. Yaşayan hücrelerde bir radyoaktif atomun iki potansiyel tehli-
kesi vardır. Birincisi, uranyum gibi proton kaybederek başka elemen-
te dönüşür, böylece molekülün kimyasal yapısını tamamen değiştirir.
İkincisi ve daha sı klıkla olanı, radyoaktif izotopları n, kendi protonla-
rının elektrik yüklerini dengeleyebilmek için çok az ya da çok fazla
elektronları olan ve bu nedenle net bir yüke sahip çok reaktif mole-
küller oluşturmasıdı r. Atomların elektronları nı fı rlattı kları beta bo-
2.11 Sodyum ve klor arasında iyonik bağ zunması, bu sonucu doğrudan oluşturur. Komşu atomları n proton-
Sodyumun dış kabuğunda sadece bir elektron
larla bombardımanı sonucu oluşan gamma ışıması, komşu elektron-
klorun ise yedi elektronu vardır. Sodyum elektron
vericisi olarak davranır, dış kabuğundaki bir elekt- lara, kendi atomlarından uzaklaşacak kadar enerji sağlayabilir. Göre-
rondan vazgeçerek dolu ikinci kabuğu yeni dış ceğimiz gibi elektronların davranışı yaşam kimyasını tayin ettiğine
kabuğu gibi görev yapmaya başlar. Klor elektron göre, elektronların bu şekilde kontrolsuz ve bilinçsiz hareketi hücre-
alıcısı olarak davranır, bir elektron kaparak dış nin çok düzenli ve dikkatle kontrol edilen işleyişini bozabilir. Örne-
kabuğunu tamamlar. Fakat sodyum bir elektronunu
ğin, beta bozunması ya da gamma radyasyonu sonucu bir hücrenin
klora verince elektonlarından bir fazla protona
sahip olmuştur ve pozitif yüklü olur. Tersine klor DNA sı nda kritik bir bölgede elektronların dağılımı değişirse, kanse-
protonlarından bir fazla elektrona sahip olacağın- re kadar yol açan bir seri karışı k tepkimeler zincirini başlatabilir.
dan negatif yüklü olur. Iki yüklü atomlar, iyon Üreme sistemi hücrelerinde DNA da böyle bir değişikliğin meydana
olarak adlandırılır, zı t yüklerinden ötürü birbirini
gelmesi bir sonraki nesilde bozukluklara neden olur. Bu tip değişik-
çekerler. Sonuç sodyum klorürdür (NaCl).
likler hepimizde hergün meydana gelir ve her bir hücrede bunlara
karşı koyacak savunma mekanizmaları vardı r.
KIMYASAL BAĞLAR
Çoğu elementlerin atomlarının dış kabuğunda bulunan elektron dü-
zeni, bu atomlara yeni ve daha karmaşık yapılar oluşturmak üzere
başka atomlara bağlanma yeteneği verir. Bu şekilde iki ya da daha
fazla atom birbirine bağlandığında, bunları bir arada tutan çekme
kuvvetine kimyasal bağ denir. Belirli bir elementin atomları; ancak,
bu bağlardan çok az sayıda oluşturabilir, elektronların düzeni ve gös-
terdikleri çeşitli yüklerin doğasından ötürü her elementin kendine
özgü bağ yapma kapasitesi vardır.
1YON1K BAĞLAR
C1
KIMYASAL BAĞLAR 35
Deniz suyu 10 • 10
Saf su 10 NÖTRAL
2.15 pH skalası Tükürük
cozeltide hidrojen iyon konsantrayonu pH ile ölçülür. pH 7 de Kirlenmemiş a 10 " 10
hidrojen iyon (H+) konsantrasyonu hidroksil iyon (OH-) konsant- yağmur suyu
rayonu ile tamamen dengededir ve çözelti nötraldir. Düşük pH
Kahve A
larda (yüksek H+ konsantrasyonu) çözeltiler asidik, yüksek pH lar-
Tipik asit yağmuru S
da (düşük H+ konsantrasyonu) çözeltiler bazik ya da alkalidir. pIl 10 '''
Bira 10 1
rakamını n mol / litre şeklindeki H+ konsantrasyonuna uyduğuna
D
dikkat edin -örneğin pH 8 10-8, konsantrasyondaki H+ iyonları nı
Portakal suyu İ
ifade eder. Her hangi bileşiğin 1 molu aynı sayı da atom içerir - K
Avagadro sayısı ; 6.02x10-23 kadar - ve bir ınol bileşiğin gram cin-
Karbon asitli su ıı Il ı
sinden ağı rlığı molekül ağrlığını (atoınik kütlelerin toplamı nı )
verir.
Mide asidi
Hidroklorik 1(1'
asit (HC1)
36 BÖLÜM 2 GENEL KIMYA
KOVALENT BAĞLAR
Gördüğümüz gibi iyonik bağlarda, bir atomdan diğerine elektronla-
rın tam transferi söz konusudur. Fakat pek çok durumda atomlar ara-
sında elektronların tam transferi ile değil, ortaklaşa kullanımı ile bağ
oluşur. Bu şekilde elektronları ortaklaşa kullanarak oluşturulan bağa
"kovalent bağ" denir. Polar ya da nonpolar olabilir.
Bu molekülde her bir atom elektronunu diğeri ile eşit oranda payla-
şır ve her bir hidrojen iki elektonlu olur (Şekil 2.16).
Kovalent bağlar iki atom arasında bir elektronun paylaşılması ile
sınırlı değildir. Bazen iki atom iki ya da üç elektron paylaşarak çift ya
da üçlü bağ oluşturur (oksijen atomunun dış kabuğunu doldurmak
için iki elektrona ihtiyacı olduğunu hatırlayın). İki azot atomu (Atom
numarası: 7) birleştiğinde üçlü bağ yapar; çünkü dış kabuğunu dol-
durmak için azot atomunun üç elektrona ihtiyacı vardır
: : O•. : O •• :NN:
Bir kovalent bağ iki atom arası nda tek bir cizgi ile gösterilir. Bu du-
rumda dış kabuktaki diğer elektronlar ihmal edilmiş olur. Bu şekilde
H2, 02 ve N2 nin gösterimi şöyledir.
H—H 0=0
A
Hidrojen atomu sadece bir bağ, oksijen iki bağ, azot üç bağ yap-
ma eğiliminde olduğuna göre, hidrojenin 1, oksijenin 2, azotun 3
bağ yapma kapasitesi olduğunu söyleyebiliriz. Kovalent bağ yapma
kapasitesi değerliğe eşittir; bir atomun bir ile üç arasındaki değerliği
elektronegatiflik
yerine su (H20) oluşturmak üzere bir oksijen atomuna bağlandığını
düşünün:
H. + H- + •0:-->H:0:
H
:,(2)
Oksijen, dış kabuğunda altı elektronu olduğu için iki elektrona daha
ihtiyacı vardır (Şekil 2.9). İki hidrojen atomu ile elektron paylaşarak
dış kabuğunu doldurmuş olur, aynı şekilde iki hidrojen atomu da iki 09)
g))))
H•O . H
2 Bir mol, gram cinsinden bir maddeyi oluşturan tüm atomları n atomik kütle-
lerinin birleşirnine eşittir. Bir molde yaklaşık 6.1023 molekül vardı r. Bir kalori (kü-
çük c) ısı cinsinden enerji birimidir, 1 gram saf suyu 14.5° C den 15.5° C ye arttı r-
mak için gerekli ısı miktandır. Bir kilokalori (kcal) 1000 kaloridir. Gıdaları n ener-
ji ölçümünde farklı ölçü kullanı lı r. Bunlarda kalori (büyük C) standart ölçümler-
deki kilokaloriye eşittir. Herhangi bir bileşiğin 1 molündeki bağları kı rmak için
gerekli kalori miktarı bize bu bağları n kuvvediliği konusunda bilgi verir.
KIMYASAL BAĞLAR 39
Zayıf bağların rolü Zayıf bağlar canlı larda bulunan büyük molekülle-
rin birçoğunun - özellikle DNA ve proteinlerin - şekillerinin
kararlılığında önemli bir rol oynarlar ve bu molekül gruplarını n dü-
zenli sı ralar halinde birarada tutulmasını sağlarlar. Velkro kancaları
gibi bu bağlar da çok zayıftı r (ortalama süreleri 10-11 saniyedir); ama
birçoğu birlikte hareket ettiklerinde güçlü ve kararlı olabilirler (Şe-
kil 2.21). Bir ucundan çekmeye başladığımızda Velckronun kolayca
açılması gibi zayıf bağlarla birarada tutulan bir sı ra molekül (kova-
lent bağları n aksine) daha kolay ayrı labilir ve yeniden düzenlenebi-
lir. Bu bağlar önemlidir; çünkü göreceğimiz gibi muazzam sayıdaki
yaşamsal işlev, bu tip değişikliklere dayanmaktadı r.
SU
Dünya üzerindeki yaşamı n tamamı suya bağımlıdı r. Tüm yaşayan do-
kuların (Y0 70-90'ı sudur ve yaşamı karakterize eden tüm tepkimeler
su içeren ortamlarda yer alı rlar. Evrenin herhangi bir yerinde sudan
farklı bir maddeyi esas alan bir yaşamın var olabileceği düşünülebilir
böyle bir yaşam bizim deneyimlerimizden tamamen farklı olurdu ve
BAZI ÖNEMLI İNORGANİK MOLEKÜLLER 41
deneyimlerimize göre biz bunu hatalı bir düşünce ile yaşam olarak
tanı mlayamazdı k.
Suda
o Na'
Na'
yağ
o= s = o molekülleri
O
Na"
CI-1,
-
CH, 2.26 Deterjanlar
Sodyum dodesil sülfat daha ileri araştırmalarda,
CH,
I- hücre zarları ve diğer hidrofobik molekülerin ayrış-
CH, Na' masını gerektiren deneylerde bu maddelerin çözün-
Na' mesi için sıklıkla kullanılan güçlü bir deterjandır.
cH,
- Uzun, düz bir hidrofobrik kuyruğu ve suda iyonlaş-
ol, masını sağlayan yüklü bir başı vardır (A). Su
iyonik baş
Na' molekülleri başları çözerler ve kuyrukları hid-
- rofobik yağ moleküllerini çözen sıkı paketlenmiş
CH, Na' kümeler haline getirirler (B). Yıkama sırasında, bir
Cl-I, Na' laboratuvar preparatında ya da bir çamaşır
- rnakinesinde tüm bileşim temizlenir, durulanır.
hidrofobik kuyruk
A CH, B
44 BÖLÜM 2 GENEL KİMYA
lar olmayan kumaşlar (çoğu sentetikler gibi) özel bir problem orta-
ya çı karırlar; çünkü su onları kolayça ıslatamaz (deterjan iplikler ara-
sı na taşındığında su ile ıslanmalıdır); su iyice içlerine geçse de, ge-
nellikle leke moleküllerinin deterjandan çok kumaş ile birleşmesine
neden olur. Kuru temizleyicilerin kullandı kları sıvı molekülleri zaten
ıslak nonpolar materyaller oldukları ndan yağı daha rahat çözerler ve
hatta buharlaşacak kadar küçüktürler; bu nedenle lekeyi çı kardıktan
sonra kumaşta da kalmazlar. (Kurumuş kan gibi kovalent bağlı leke-
leri çı karmak zordur, çamaşır suyu ya da parçalayıcı enzimler gibi
kimyasal aktif ajanlara gereksinme gösterir.)
B
46 BÖLÜM 2 GENEL KIMYA
2.31 Su buhan
Kış boyunca Yellowstone Parkı 'ndaki bu volkanik
havuzda suyun üç evresi görülmektedir.
BAZI ÖNEMLI İNORGANİK MOLEKÜLLER 47
KARBONDIOKSIT
OKSIJEN
ÇALISMA SORULARI
1. Polar bağlar, iyonik bağlar ve kovalent bağları karşılaştı rı n. (s. 30-
40)
2. Canlıları n yaşamındaki kimyada elektronlar neden çok önemli-
dir? (s. 32-34, 36-37)
3. Elektronegatiflik nedir ve neden önemlidir? (s. 37-38)
4. Hangi tip kimyasal maddeler suda iyi çözünür? Çözünürlüklerini
açı klayı n. (s. 41-44)
5. Hidrojen bağları= hidrojen içermesi gerekir mi? (s. 39)
ÖNERILEN KAYNAKLAR
DICKERSON, R. E., and I. GEIS, 1976. Chemistry, A4auer, and the Uni- 227 (1). On procedures for determitzingwhether an element is es-
verse. W. A. Benjamin, Menlo Park, Calif. An excellent introduc- sential tv life, with particular emphasis on four elements (f1am--
tion ta chemistry frotn a biological perspective. bre, silicon, tin, and vanadium).
FRIEDEN, E., 1972. The chemical elements of life, Scientifie American,
Bölüm 3
YASAMIN KİMYASI
imya, tüm bilim dallarının yaptığını yapar;
karmaşı k olguları anlaşılı r hale getirir. Kim-
ya, moleküller arası ndaki belirli tepkimele-
rin neler olduğunu ve neden belirli mole-
küler kambinasyonların kararlı olacağını
açı klar. Canlı organizmalardaki molekülle-
rin çeşitliliği ve bunların kombinasyon ola-
sı lı kları fazla olduğundan kimyayı anlamak
çok gereklidir. Kimya çevremizdeki çeşitlili-
ği moleküler anlamda anlamamızı sağlar;
ne kadar çok elementin bir canlıyı oluştur-
mak üzere tüm varyasyonlarda birleştiğini
görmemizi sağlar.
Canlılardaki büyük moleküler çeşitliliğin kaynağı 92 elementten
biri olan karbonun bağ yapabilme kapasitesidir. Karbonun gücü
onun çok yönlü yapısında yatar; diğer dört atomla kovalent bağ oluş-
turması na izin veren dış kabuğundaki dört eşleşmemiş elektron he-
men hemen sonsuz çeşitlilikteki karbon kökenli organik molekülle-
ri üretmek için yeterli farklı moleküler bağlantıları mümkün kılar.
Bu bölümde ilk olarak organik bileşiklerin önemli çeşitlerini-karbo-
hidratlar, lipitler, proteinler ve nükleik asitler - inceleyeceğiz ve daha
sonra hücre içindeki çok önemli iyi düzenlenmiş kimyasal değişiklik-
lerin nasıl yönetilip kontrol edildiğini göreceğiz.
49
50 BÖLÜM 3 YAŞAMIN KİMYASI
- —H Metil Hidrofobik (çözünemez) Yan 3.3 Orta derecede karmaşık bir organik bileşik
grupları kısmen reaktiftir. Orta derecede karmaşı k organik bileşiklerin en bü-
yüklerinden biri, bitkilerde ana enerji depo madde-
00,0
— —OH si olan nişastadı r. Görünüşte karmaşık olmasına kar-
Fosfat Polar (çözünebilir); genellikle — —0-
01 şı n nişasta ınolekülü, şekilde hekzagon olarak tem-
hidrojenini yitirir ve negatif --o- sil edilen tekrarlayan glukoz ünitesi dizilerinden
elektrik yüküne sahip olur oluşmuştur. Bir nişasta zincirinin sadece küçük bir
(bir asit) kısmı gösterilmiştir. Birçok farklı bileşiklerin dallan-
ması ile oluşan daha karmaşık moleküller vardı r.
/- Laktik asit
3.5. Optik stereoizomerler ve kimyasal özgüllük
Laktik asitin iki stereoizomerinden sadece biri (üst-
teki) şematize edilmiş hipotetik bir moleküle bağ-
landığında tüm boşluklara oturur. Diğeri ne şekilde
döndürülse döndürülsün uymaz. Bu çeşit ince fark-
lılı klar çok önemlidir; yaşam için gerekli kritik kim-
yasal tepkimeler ağını n bir kısmı olarak molekülle-
rin tanı nmalarını ve diğer belirli moleküllere bağ-
lanmaları nı mümkün kılarlar.
H 0
y
Bağlayıcı molekül •
d - Laktik asit CH2OH
CH2OH o
O H
HO—C—H HO H
I OH H H
H—C—OH H
HO OH
HO
H—C--OH OH
H OH H OH
1
H—C —OH
H
H O H O
\
C
3.7 Monosakkarit türevlerine iki örnek
Böcek dış iskeletinde olduğu gibi bazı protein yapı- H— C —NH2 H— C— OH
taşları nı n sentezinde kullanı lan bir kimyasal olan
HO— C—H HO— C— H
glukozamin OH grubu yerine bir amino grubu (-
NH2) girmiş bir glukoz molekülüdür. Benzer şekil H— C— OH H— C— OH
de glukozdan enerji eldesinde önemli bir basamak-
ta kullanılan glukoz -6- fosfat da bir fosfat grubu ek. H— C— OH H— C— OH
lenmiş glukozdur.
H— C— OH H C O PO3H2
H H
Glukozamin Glukoz-6-fosfat
CH2OH CH2OH
H OH H
H H
OH OH
HO HO
H OH OH H OH
CH2OH CH2OH
H OH H OH
CH2OH CH2OH +
H H OH H
HO O OH HO OH
H H
OH OH OH OH
H H H
OH
H OH OH H H OH OH H
2 C6 H /2 06 •4 C12 H22 O n l )0
CH, C1-120H
molekül fruktoz arası ndaki kondensasyan tepkimesi ile sentezlenir. 3.9 Dallı nişasta
Laktoz ya da süt şekeri, kondensasyon tepkimesi ile birleşmiş glukoz Nişasta molekülünün küçük bir parçası görülmekte-
dir. Bu nişasta dallanmış yapıdadır; ama bazı form-
ve galaktozdan oluşmuş bir disakkarittir (Şekil 3.8 A, B). Genel ve ları (Şekl 3.3 de olduğu gibi) dallanmamıştir. Bitki-
önemli bir kural olarak basit birimlerden karmaşık moleküllerin sen- lerin selülozu gibi nişasta da bir glukoz polimeridir;
tezi sırasında her zaman su üretilir. ama selülozda glukoz 13 bağları ile bağlanmıştır (Şe-
Kondensasyon tepkimesi ile sentezlenen disakkaritler, bileşenleri kil 3.10), buna karşılık niştada, glukoz ot bağlan ile
bağlıdır.
olan basit şekelere tersi bir işlem ile bir molekül su eklenmesi ile yı-
kılabilir. Hidroliz olarak adlandırılan bu tepkime bir su molekülünü
bir hidrojen atomu ve bir hidroksil grubuna yı kmayı ve daha sonra
bir seri basamak ile bunları alt ünitelere eklemeyi içerir. Reaksiyon;
( Il ıı • H0 2( II ()
CH2OH O
O
O
Selüloz
CH21DH
t
CH2OH
\
CH2OH
O,
O \,
,/ NHCOCH3
~c
NHCOCH 3
Kitin
rak hizmet gören kitin işlevsel olarak selüloza eşdeğerdir (Şekil 3.11)
Küçük moleküllerin (monomerler olarak adlandırılır) uzun zin-
cirler oluşturmak üzere birbirlerine bağlandığı tüm reksiyonlar poli-
merizasyon tepkimeleri olarak adlanchrılı r; örneğin monosakkaritle-
rin polimerizasyonu ile polisakkaritler oluşur. Polimerizasyon ürün-
leri polimerler olarak adlandırılır. Göreceğimiz gibi polimerler biyo-
lojide kritik bir rol oynarlar.
LİPİTLER
Karbohidratlar gibi lipitler de başlıca karbon, hidrojen ve oksijen HO O
içeren ikinci temel hidrokarbon türevleri grubudur; ama özellikle \
C
fosfor ve azot gibi diğer elementleri içerebilirler. En basit formların-
da lipitler bir uçlarında bir karboksil grubu bulunan hidrokarbonlar- H—C—H
dı r (Şekil 3.12). Bu tip lipitler uzun hidrokarbon "kuyruklarından" H—C—H
dolayı aslında nonpolardırlar. Bu nedenle suda çözünmezler; ama
H— C — H
eter gibi organik bileşiklerde çözünürler. Lipitlerin çoğu göreceği-
miz gibi karboksil uçlarına bağlı olan iyon grupları ile daha karma- H— C — H
şıktırlar ve uzun hidrofobik kuyruklan evrensel özellikleridir. H— C — H
H
Yağlar Nötral yağlar iyi bilinen lipitler arasındadır. Canlı organizma-
larda enerji depo maddesi olarak önemli olan yağlar ayrıca vücudun 3.12 Basit bir lipit
çeşitli bölgelerin yalı tımını, desteğini ve korunmasını sağlarlar (Şekil
3.13). Her yağ molekülü gliserol ile yağ asitlerinin birleşmesinden
oluşmuştur.
Gliserol (bazen gliserin de denir) her biri bir hidroksil (OH) gru-
H O HHH H O HHH
H—C—OH HO—C—C—C—C- H—C-0— C — C — C — C-
1 1 1
HH H H HH
O H H H O HHH
H— C —OH HO c c c c
i II
H—C-0—C—C—C---C— 31-1,0
H H H H H
O HH H OHHH
H— C —OH HO
i i
c c
i
c
II I
H HH H H H H H
Gliserol Yag. asitleri Yağ Su
3.14 Bir yağın sentezi
Kondensasyon tepkimeleri ile, üç ı nolekul yap, asi-
dinden üç molekül suyun ayrılması ile bir gliserol bu taşıyan üç karbon atomlu iskelete sahiptir. (Şekil 3.14) Taını nsal
molekülü oluşur. (Bu örnekte ara basamaklar atlan- olarak tüm alkoller en az bir - CH2OH grubu taşıdığından gliserol de
mıştır.) Tam tersine bu yağ molekülü sindirildiğin- bir alkoldür.
de hidroliz ile üç molekül su eklenmiş olacaktı r. Yağ
Yağ asitleri tüm organik asitler gibi karboksil grubu içerir. Aynı
asitlerinin karbon zincirleri genelde burada gösteri-
lenden uzundur. karbon atomuna bir çift bağlı oksijen ve bir -OH grubu bağlandığın-
da, çift bağlı oksijen - OH grubunun hidrojenini kaybetmesini kolay-
laştırdığı için karboksil grubunu iyonik yapar ve bileşiğin bir asit gi-
bi hareket etmesine neden olur (Tablo 3.1).
Karbon zinciri uzunluğu bakımından, karbon- karbon arasındaki
tek ya da çift bağ sayısı bakımından ve diğer özellikler bakımından
çeşitlik gösteren birçok farklı yağ asitleri vardır.
Yenilebilir yağlar ve sıvı yağlardaki yağ asitleri çift sayıda karbon
atomu içerirler ve çoğu 4'ten 24'e kadar ya da daha fazla karbona sa-
hip uzun karbon iskeletine sahiptirler; en bilinen üçü, stearik asit
(18 karbon), palmitik asit (16 karbon) (Şekil 3.15) ve linoleik asittir
(18 karbon).
Organik asitler ve alkoller kondensasyon tepkimeleri ile birleşme
eğilimine sahiptirler. Gliserol sahip olduğu üç hidroksili ile bir yağ
molekülü oluşturmak üzere üç molekül yağ asidi ile birleşebilir (Şe-
kil 3.14). Bundan dolayı yağlar bazen trigliseritler olarak adlandırı-
lır.
Çeşitli yağlar içerdikleri yağ asitleri bakımından farklılık gösterir-
ler. Hiç kuşkusuz doymuş ve doymamış yağlar konusundaki besinsel
döngülerdeki tıbbi tartışmaları okumuşsunuzdur. Doymuş yağ mole-
küllerinde her karbona mümkün olan en fazla sayıdaki hidrojen ato-
mu bağlıdır ve bu nedenle karbon -karbon arasında hiç çift bağ bu-
lunmaz (Şekil 3.15). Doymamış yağlardaki yağ asitleri (ya da oda sı-
caklığında genellikle sıvı oldukları için belki de sıvı yağlar diyebili-
riz) en azından bir tane karbon - karbon arası çift bağa sahiptir, yani
hidrojen ile tamamen doyurulmamışlardır (Çift bağ düz zincir üze-
rinde, katılaşmayı önleyen kıvrımlar oluşturur). Doymuş yağların ge-
rekenden fazla alınmasının insanlarda arteroskleroza neden olan et-
kenlerden biri olduğuna dair iyi deliller vardır. Arteroskleroz; felce
ya da kalp krizine neden olabilen, kan akışını kısmi olarak engelle-
yecek kadar arteriyel duvarlarındaki yağ birikiminin yolaçtığı bir has-
talıktır.
Yağlar kondensasyon tepkimeleri ile sentezlendikleri için karma-
şık karbohidratlar gibi yapıtaşlarına hidroliz ile yı kılabilirler; sindi-
rimde olduğu gibi. Ya -lar vavas metaboize edilseler bile monosakka-
BIRAZ BASİT ORGANIK KIMYA 59
ritlerden her gram için 25 kat daha fazla kullanı lı r enerji içerirler,
uzun dönemde enerji depolanması için iyi materyaldir. Bununla bir-
likte eğer ortalama bir bireyin yağda depoladığı enerji (yaklaşık bir
aylı k kaynak) şeker formunda sağlansaydı, her birimiz 25-30 kg daha HO %O HO % O
ağır olurduk. \ \
c C
H— C — H H— C — H
Fosfolipitler. Çeşitli lipitler, zincirin karboksil ucunda bir fosfat gru-
bu içerirler. Bu fosfolipitler arasında en yaygın olanı bir ünite glise- H— C — H H— — H
rol, iki ünite yağ asidi ve azotlu bir grub bağlı olan fosfat grubu içe-
H— C — H H— C — H
H— C — H H— C — H
H— C — H H— C — H
H— C — H H— C — H
I CH2
CH2
CH2
CH2 CH2
CH2
CH2
CH2
CH2 •CH3
CH2
C H2
I
C H3
60 BÖLÜM 3 YAŞAMIN KIMYASI
HO
renlerdir (Şekil 3.16) Fosfat grubu gliserole yağdaki üçüncü yağ asi-
tinin bağlanması gereken noktada bağlanı r. Fosfat grubu hidrojen
iyonunu kaybetmeye eğilimli olduğundan oksijenlerden bir tanesi
negatif yüklenir; benzer şekilde elektronegatif olan azot hidrojen
iyonunu çekmeye eğilimlidir ve bu nedenle pozitif yüklü hale gelir.
Kısacası fostolipidin fosfat ve azotlu grup içeren ucu çok kuvvetli iyo-
niktir ve bu nedenle suda çözünür, yağ asitinin iki uzun hidrokarbon
kuyruğunu içeren diğer ucu non-polardır ve çözünmez. Çözünürlü-
ğe ait bu garip özellikleri bir ucun çözünüp diğerinin çözünmemesi
fosfolipitlein 4. Bölümde göreceğimiz üzere hücre zarın temel bile-
şeni olarak işlev görmesine çok uygundur.
PROTEİNLER
Hem karbohidratlar hem de yağlardan daha karmaşık olan protein-
ler canlı materyalin hem yapısı nda hem de işlevinde temeldir. Doğ-
rudan hücrenin ince kimyası nın kontrolünden sorumludur, binler-
ce farklı formda bulunurlar. Ama karbohidratlar ve lipitler gibi pro-
teinler de basit yapı taşlarından oluşurlar.
H O H o H o H O H o
I % I J I % I J
H3N+—C —C H3N+—C —C H3N+— C —C H3N+—C —C H3N+ — C —C
\ \ \ r, 1 \
o
H CH O- CH CH2 u- H,C— CH
/ \
CH3 CH3 CH CH,
CH, CH, CH,
Glisı n (Gly = Gli) Alanin (Ala) Valin (Val) Lösin (Leu = La) İzolösin (İle = ilö)
H o H O H O H O
% I % I % I %
H3 N+ — C —C H3N+— C —C H3N+— C —C HN— C —C
\ o--
\O-
CH, \O- CI-12 o C H, H,C N "CH, -
CH2
CH2
I
s
CH3
Metionin (Met) Fenilalanin (Phe = Fe) Triptopan (Trp) Prolin (Pro)
H o H O H O H o H O
H o I %
I % I ıı I %
I J H3N+— C —C H3N+ — C —C
H3N+ — C —C H3N+ —C —C H3N+— C —C H3N+— C —C
\ I CH2 °
CH, CH CH, O- CH, O- CH,
I / \
OH OH CH3 SH C
/
NH2 O C.
/ %
OH NH2 O
Sistein (Cys = Sis) Tirozin (Tyr = Tir) Asparajin (Asn) Glutamin (Gln)
Serin (Ser) Treonin (Thr)
H o H o H O H o H O
% I J I I
H3 N+— C —C H3N+— C —C H3N+ — C —C H3N+— C —C H3N+ — C —C
I \ I \ I \ \
CH2 CH, ° CH2 O CH, O CH2 O-
I I
C CH2 CH2 CH, V N
/ % 1 I -
-O O CH2 CH2
/ I
-O O CH2 NH
1
NH3+ C =NH2+
i
Aspartik asit (asp) Glutamik asit (Glu) Lizin (Lys = Liz: Arjanin Wg = Arj) Histidin (His)
3.18 R gruplarına göre proteinlerdeki 20 istisnadır. R grubu tek bir hidrojen atomu- lerle birlikte proteinlerin yapısı na düzenli
amino asidin snuflanclınhsı dur, nonpolardı r; ama amino ve karboksil olarak katı lı r). Üçüncü sı ra: bu altı amino
Amino asitler iyonize formlarında gösteril- grupları n üstesinden gelecek kadar büyük asit polar R grubuna sahiptir ve suda çözü-
miştir. Hepsi aynı karbona bağlı karboksil değildir. Molekül bu nedenle polar bir nürler. Son sıra: hücre içi pH düzeylerinde
ve amino grubu düzenlenişine sahiptirler, amino asit gibi hareket eder ve suda çözü- iyonize olan R grupları ile bu beş amino
R gruplarında (kahverengi) farklılı k göste- nür. Prolin de farklıdır. Teknik olarak bir asit elektriksel olarak yüklüdür ve bu ne-
rirler. Üst iki sı ra: bu dokuz amino asit po- amino asit değildir; çünkü azot R grubu- denle suda çözünürler; negatif yüklü ilk
lar olmayan R grubuna sahiptir ve buna nun bir kısmına bağlıdır. Bununla birlikte ikisi asidik, pozitif yüklü son üçü baziktir.
bağlı olarak suda çözünmezler. (Glisin bir öyle kabul edilir; çünkü gerçek amino asit-
62 BÖLÜM 3 YAŞAMIN KIEMYASI
her biri bir amino grubuna (-NH2) sahiptir. COOH ve -NH2 grupla-
rı aynı karbon atomuna bağlı dır. Son olarak her amino asit R ile gös-
terilen bir yan zincire sahiptir;
H O
H 2N—C—C N
R OH
H H O H RMI H H O H R OH
\ I \ I i»-". ' \ I \ 1 /
N—C —C N —C —C N —C —C N —C —C
/ 1 \ / I /
H R OH H H O H R H O
H H O R H H O R
\ 1 \ 1
— N —C C NCC NCC N C —C— + 3 }1 ,-)
/ 1 /
R H H O R H H O
BIRAZ BASİT ORGANIK KIMYA 63
H
H\ I ,0
— N—C—C N—C —C N C C
/ I % 3.20 Sstin
i köprüsünün yapısal formülü
H o 1
ii H
/ I %
O Proteinin farklı kısı mları nda bulunan iki sistem
H H—C--.. H
peptidi (kırmızı ) bir disülfit bağı ile bağlandığında
I bir sistin köprüsü oluşur.
A
►
I
H H—C—H H
1:\ 1 /H I O\ /H
1
— C —C N ' C — C — N\ CCN—
I O I H
R H
Moleküller
Moleküller birbirinden
kısmen •••• • • • •
çok
ayrılmış daha belir-
gin
ayrılmış
Çözelti 1 cozelıi 2
Oksijen Hidrojen
R grubu H bağı
Birim
1 amino asit
Kollajen iplikleri son derece güçlü ve gerilime karşı çok dayanı klıdır-
lar.
Polipeptit zincirlerin küresel şekilde katlanmış olduğu globüler
proteinler, fibröz proteinlerden konformasyon bakımı ndan daha
karmaşıktı rlar (Şekil 3. 26) Enzimler olarak bilinen organik katali-
zörler, protein hormonları, immun sistemin antikorları ve birçok
kan proteini içeren globular proteinler dış yüzeylerindeki yüklü ve
polar R gruplarından dolayı genelde suda çözünürler. Tipik olarak
aralara, sarmal olmayan bölgelerin serpiştirildiği -heliks ve 13 tabaka-
lı oluşmuştur. (Şekil 3.27) Kaslardaki oksijen depolayan
protein olan miyoglobin sarmalları n hakim olduğu protein tipine iyi
bir örnektir. Küçük düzensiz (sarmal olmayan) kıvrılma bölgeleri ile
bağlanan sekiz heliks içeren bir polipeptit zincirinden oluşur. Her
düzensiz kıvrılma bölgesinde polipeptit zincirinin üç boyutlu kıvrı l-
ması değişerek proteinin tipik katlanması nı oluşturur. İkincil yapı-
nın üzerine oturtulan bu üç boyutlu katlanma tipi tersiyer yapı ola-
rak adlandırılı r (Şekil 3.26). Pratikte tersiyer yapıp belirlemek zor-
dur. Protein ilk olarak kristalize edilmelidir. Kristallere X ışınları
gönderilir ve X ışınları binlerce atomun elektronları tarafından sap-
tırı lır; bunlar daha sonra bilgisayar tarafı ndan deşifre edilen bir
model oluşturulması nda kullanılır. Bu işlem X ışınları kristalografisi
olarak adlanchrı lı r (Şekil 3.28).
Eğer bir globular protein, kendi başına bağımsız olarak katlan-
3.251Kollajen molekülünün bir kısmının mocbirli
Herbiri sarmal olarak kıvrı lmış üç polipeptit zincir
mış iki ya da daha fazla polipeptit zincirin, genellikle zayıf bağlar ile
üçlü bir sarmal oluşturmak üzere birbirleri etrafın- gevşek olarak birbirine tutunması ile oluşmuş ise, bu durumda quar-
da kıvrı lmışlardı r. Buradaki ve Şekil 3.26 ve 3.29 da- terner = kuvarterner yapıdan söz edilir.
ki "kı lıflar" her molekülün sadece iskelet içermeyip
aynı zamanda hacim veren R grupları nı da içerdiği-
ni hatırlatmak amacıyla verilmiştir.
Bir proteinin pirimer yapısı nda (yani amino asit dizilimi) yer alan
çeş itli amino asitler onun tersiyer ve kuvarterner yapısını oluş
turma-
sına iş tirak eder. Örneğin bir polipeptit zinciri iki sistein ünitesi içe-
rirse bunların arası nda oluşan zincir içi disülfit bağı zincirin katlan-
ması na ya da diğer yollarla oluşmuş yapı nı n kararlı olması
na neden
olur. (Şekil 3.21) Katlanmanın en yaygı n nedeni prolindir. Prolin
70 BÖLÜM 3 YAŞAMIN K1MYASI
grubudur (Şekil 3.26). Prostetik gruplar polipeptit zincirine bağlı Şekil 3.31 Ribonükleazın denatürasyonu ve renatu-
bir metal iyonu gibi basit, şekerler ya da diğer karbonhidrat yapılar rasyonu
gibi karmaşık ya da lipit formunda olabilirler. Prostetik grubun do- Normalde globuler bir protein olan (solda) ribo-
nükleaz, denatüre olunca, hem zayıf bağlar ve hem
ğası ne olursa olsun varlığı proteinin özelliklerini önemli ölçüde et- de onların arasındaki dört zincir içi disülfit bağları
kiler. Örneğin hem grupları olmadan miyoglobin ve hemoglobin kırılınca, düzensiz kıvrılmış bir duruma döner.
moleküler oksijene karşı olan yüksek afinitelerini yitirirler. Protein (Sağda) Bu denatüre formda, ribonükleaz RNA sin-
olmayan maddeler içeren tüm proteinler "konjuge proteinler" ola- dirim yeteneğini yitirir. Denature edici ajanlar uzak-
laştırılıp gerekli koşullar sağlandığında, protein
rak adlandırılır. kendiliğinden doğal konformasyonuna katlanır ve
enzim olarak biyolojik aktivitesini yeniden kazanır.
NÜKLEİK ASITLER Dört disülfit bağı da yeniden, doğru bir şekilde ku-
rulur. Sisteinlerin birleşmesi için 105 farklı yol ol-
Organik moleküllerin dördüncü ana sınıfını oluşturan nükleik asit- ması na rağmen, enzim sadece doğru eşleri bir araya
ler, yaşam için son derece önemlidir. Bunlar kalıtım üniteleri olan getirecek şekilde katlanır, buradan şu sonucu çıka-
genleri oluşturan materyallerdir. Aynı zamanda çekirdek içindeki rabiliriz; proteinin konformasyonu sadece sisteinle-
genlerden hücrenin diğer kısımlarına bilgi aktaran mesaj molekülle- rin pozisyonlarının sonucu değildir, pek çok disülfit
bağı yapının oluşumundan ziyade kararlı lığını sağ-
ridir. Ve bu bilgi sadece hücrenin yapısal özelliklerini içermez, aynı lamada görev almaktadır.
zamanda onun fonksiyonlannı da düzenler.
Polisakkaritler ve proteinler gibi nükleik asit molekülleri de daha
küçük yapı taşlarından oluşmuş uzun polimerlerdir. Nükleik asitlerin
yapıtaşları nükleotit olarak adlandırılır ve bunlar da daha küçük par-
çalardan oluşmuştur; bir beş karbonlu şeker, bir fosfat grubu ve bir
organik azot içeren baz. Hem fosfat grubu, hem de azotlu baz şeke- fosfat grupları
re kovalent olarak bağlanmıştır (Şekil 3.32).
(17:)
azotlu baz
O
şeker >A11111111.
PIRIMIDINLER PÜRiNLER
X. I I
XII
IIX
()
Timin Adenin
T XII
O
IIX
Sitozin Guanin
()
TABLO 3.2; Tipik Bir Memeli Hücresinin Kim- Ribonükleik asit Nükleik asitlerin ikinci önemli sınıfı ribonükleik
yasal Komposizyonu: asitler ya da RNA'lardır. Her biri protein sentezinde farklı görevlere
sahip olan birkaç tip RNA vardır. Bazıları genlerdeki DNA'lardan
Kimyasal Agırlık Yüzdesi hücredeki protein sentezi merkezlerine bilgiler taşıyan mesajcılar
DNA 0.25 olarak görev yapar. Diğerleri protein sentezinde görev yapan ribo-
RNA 1 zom denen hücre içi yapıların yapısal birer eleman' olarak bulunur-
Protein 18 lar. Bazıları da amino asitleri, ribozomlara taşır ve proteinlere dönüş-
Lipit 5 melerini düzenler. Sayıları çok az da olsa kimyasal tepkimeleri yöne-
Polisakkarit 2 ten RNA lar da vardır. RNA'ların tüm tipleri 9. Bölümde ayrıntılarıy-
İnorganik ionlar 1 la incelenecektir. Burada değineceğimiz ise farklı tip RNA'lar ile
Su 70 DNA'lar arasındaki üç ayırdedici özelliktir. (1) RNA'lardaki şeker ri-
Diğer 3 boz, DNA'lardaki ise deoksiribozdur. (Şekil 3.32) (2) DNA'daki baz-
lardan timinin yerine RNA'da urasil denen benzeri bir baz vardır. (3)
Kaynak: Bruce Alberts, Dennis Bray, Julian Lewis, RNA tek zincirli iken, DNA genellikle çift zincirlidir.
Martin Raff, Keith Roberts ve James D. Watson,
Tipik bir hücrede DNA, RNA, protein, lipit miktarları tablo
Molecular Biology of the Cell, 2. baskı Garland
Publishing, New York, 1989. 3.2'de karşılaştırılmıştır.
KIMYASAL REAKSIYONLAR
Bir önceki bölümde, organizmada yer alan çeşitli kimyasal tepkime-
lere değindik; basit şekerlerin polisakkarit oluşturacak şekilde birleş-
mesi ve polisakkaritlerin basit şekerlere geri hidrolizi, yağ asitleri ve
gliserolün yağ oluşturmak üzere birleşmesi ve geri hidrolizi, amino
asitlerin polipeptit zincirler ve proteinler oluşturmak üzere birleşme-
si ve geri hidrolizi gibi. Fakat bu tepkimelerin hangi koşullar altında
gerçekleşeceğine değinmedik. Şimdi de bu koşulları derinlemesine
tartışacağız.
Yaşamın tüm işlemleri enerji akışına bağlıdır. Daha önceki bö-
lümlerde söylediğimiz gibi, elektronların davranışı kimyasal yaşam
için son derece önemli bir faktördür. Yaşamsal olarak tüm canlılar
için gereken enerji, güneşten ışık enerjisi olarak elektronlarca yaka-
lanır ve onları daha yüksek orbitallere sıçratır. Bu elektronların da-
ha fazla elektronegatif atomlara hareketi ile enerji açığa çı kar ve bu
da yaşamsal tüm işlemler için yakıt olarak kullanılır. Biyolojiyi anla-
mak için, kimyasal tepkimelerde, kovalent bir bağın bozularak yeni-
sinin oluşması esnasındaki enerji taşımını, yani kimyada termodina-
mik olarak bilinen önemli bir konuyu anlamak gereklidir.
başlangı ç
durumu son durum
(reaktanlar) A+B C+D (ürünler)
Gb Gs (AG=Gs-Gb)
AG, yani tepkime sonucu oluşan serbest enerji değişimi çok önemli
bir değişkendir. Eğer tepkime sonunda oluşan ürünlerin kovalent
bağları nda tepkimeye giren reaktantları nkinden daha az serbest
enerji varsa, bu tepkime "aşağı doğru" (downhill) tepkimesidir ve
kendilğinden gerçekleşebilir. Reaktantları n kovalent bağları ndan sa-
lınan serbest enerji, ısı formıında olacağından, bu tip tepkimelere,
ekzotermik (ısı - üreten) ya da daha genel olarak ekzergonik (enerji
salan) tepkimeler denir. Bunun aksine eğer, tepkime dışardan ener-
<O
meler ekzergoniktir. Bu gerçek, ister canlı ister cansız olsun, madde-
lerin genel özelliklerinden sorumludur. Tüm sistemler serbest ener-
jiyi kaybetmek ve serbest enerjilerinin mümkün olduğunca düşük ol-
duğu duruma erişmek eğilimindedirler, aynı tepedeki bir kayanı n
Sonlanma evresi
aşağıdan yukarıya tırmanma değil, yukardan aşağıya yuvarlanma eği-
liminde olması gibi.2 Biz, bu kitap içinde biyolojik tepkimelerden do-
Tepkimenin ilerlemesi --• ğan serbest enerji değişimi AG'yi, tepkime formülünün sağında gös-
tereceğiz. Hatı rlamanız gereken şey AG negatif olduğunda (yani re-
aktantların kovalent bağlarındaki serbest enerji ürünlerinkinden faz-
ENDERGONİK la olduğunda) tepkime ekzergoniktir, AG pozitif olduğunda, ürünle-
rin kovalent bağları enerji kazanmıştır ve tepkime endergoniktir. Bu
Sonlanma ilişki, sı caklı k gibi faktörlerin daha önce listelediğimiz standart koşul-
evresi lara uymadı kları zamanlarda bile geçerlidir. Fakat AG nin miktarı ko-
şullar değiştikçe değişebileceği halde aynı hücredeki farklı tepkime-
AC, > O
lerin birbirlerine kıyasyla AG'leri değişmeyecektir. Başka bir deyişle,
eğer standart koşullarda tepkime I, tepkime II den 2 kat daha fazla
enerji sağlıyorsa bu 2/1 oranı standart olmayan, sı caklı k,ve basınç
Başlama evresi koşullarında da korunacaktı r (Her iki tepkime için koşullar aynı ol-
mak kaydıyla). Bundan dolayı, aynı koşullar altı nda, farklı tepkime-
lerin AG'leri doğrudan karşılaştı rı lı p, hücre kimyası konusundaki
Tepkimenin ilerlemesi
birçok gerçek önceden tahmin edilebilir.
C+D A+B
Fizikçiler ve kimyacı lar serbest enerji ile "düzen" arasında bağlantı kurarlar.
Düzen, bir sistemde şans eseri bir araya gelmesi mümkün olmayan bileşenlerin
düzenlenmesi olarak tamınlanı r. Normalde olması mümkün olmayan bir duru-
mu, örneğin bir odadaki hava moleküllerinin tümünün odanın bir köşesine top-
landığı nı diğer köşede ise vakum olduğunu düşünün. Bu düzen serbest enerji kay-
bı ile beraber hava moleküllerinin tüm odaya yayılmasıyla bozulur. Bir sistem ne
kadar çok düzenliyse o kadar çok serbest enerjiye sahiptir. Ama düzensizlikteki ar-
tış kaçınılmazdı r. Bir sistemdeki düzensizlik miktarı -iş yapmak için uygun olma-
yan enerji- entropi olarak tanı mlanır.
KIMYASAL REAKSİYONLAR 77
reket enerjisi kovalent bağ enerjisine çevrilip, iki reaktantı (yavaş ha-
TABLO 3.3 25 'C 'de KIyi ve ,AG arasındaki ilişki,
reket eden) A ve B'yi oluşturabilir. Bu geri tepkime nadir olsa da, ile-
ri tepkimenin sonlanma zamanları nda son derece önemlidir. Bu
AG (Kcal / mol) Keq'•
noktada, reaktantlar A ve B o kadar azalmıştır ki, bu nadir kinetik
enerji bağımlı geri tepkime, ileri tepkime kadar görülebilir. 4.1 0.001 [
İleri tepkime, reaktantların gitgide azalması ile yavaşladığında ge- 2.7 0.01 Endergonik
ri tepkime ile tam dengeye ulaşır ve maddelerin konsantrasyonunda 1.4 0.1 tepkimeler
bundan sonra bir değişim gerçekleşmez. Kimyacılar, bu andaki ürün- 0 1.0
lerin konsantrasyonunun reaktantların konsantrasyonuna oranı na -1.4 10.0
denge sabiti (Keq) adı nı vermişlerdir. 2.7 1000.0 Ekzergonik
4.1 1000.000 tepkimeler
ürün konsantrasyonu
Keq -
reaktant konsantrasyonu
Keq = 10
A+B C+D (AG= -1.4 kcal/mol)
Keq= 0.1
E+F G+H (AG= +1.4 kcal/mol)
Keq = 1
I+J K+L (AG= 0)
100 100
Ürünler Ürünler
o
0
aJ 5
Reaktanlar Reaktanlar
0 0
Reaksiyonun ilerlemesi —o"- Reaksiyonun ilerlemesi
Başlangı ç Sonlanma Başlangıç Sonlanma
evresi evresi evresi evresi
Şekil 3.39 Denge sabiti ve konsantrasyon arasındaki olanı hiçbir şekilde lıalangı ç konsanı rasyonuna bağlı değildir. Bu
ilişki nokta şekil 3.39'da anlatılmıştı r. Başlangı çtaki reaktant mitarı ne ka-
Ürünlerin reaktantlara, sonuç konsantrasyonları nı n dar fazla olursa olsun, sonuçta denge sabiti olarak belirlediğimiz ora-
oranı nı gösteren denge sabiti, başlangıç konsantras-
na ulaşır.
yonundan bağımsızdı r. Buradaki örnekte denge sa-
biti 10'dur ve tepkime sonunda ürünlerin (kı rmızı )
reaktantlardan (mavi) 10 kez daha fazla olduğu an-
AKTIVASYON ENERJISI VE TEPKIME YOLLARI
lamı na gelir. Sadece raktantlarla ya da sadece ürün-
lerle başlandığında da aynı sonuca ulaşılacaktır. Bir sonraki soru şu olabilir, özel bileşikler nasıl olurda özel yolları iz-
lerler? Örneğin hücrenin Yve Z bileşiklerini aşağıdaki şekilde üretti-
ğini varsayalım,
2H2 -F 02 ---> 2 H2 0
Serbest enerji
ler, nükleik asitler gibi) kararsız olacak ve kırılacaklardı r.
Zincirleme bir tepkimede, tepkime bir kere başladı ktan sonra,
bir çift reaktantı n birleşmesi, bir sonraki çifti aktive etmeye yetecek
enerjiyi salabilir. (genellikle ısı formunda) Bu şekilde tepkime zinci-
ri devam eder. Bu bir roketin rnakinasında ve kuru bir parça odunun Sordanma evresi
yanması nda olan şeyle aynı dı r. Hepimizin bildiği gibi odun da yıllar- (ürünler)
ca kendiliğinden alev almadan durabilir; ama bir kere alev aldığında
Reaksiyon ilerlemesi
karbon ve oksijenin, CO2 oluştururken açığa çı kardığı serbest enerji
yanmanı n devamı nı sağlayarak aktivasyon enerjisinin kaynağı olur ve Şekil 3.40 Ekzergonik tepkimelerde enerji değişim-
odun kendini tamamen tüketir. Basit olarak, bir karışımı ısı tmak tep- leri
kimenin hızını arttı racaktır (ısıtma ürünlerin reaktantlara oranını Reaksiyona girenler ürünlerden daha yüksek bir
enerji düzeyinde olduğu halde, reaktantlar başlan-
değiştirmese de, -Keq sabittir). Fakat pek çok memeli ve kuşların
gıç enerji düzeylerini aktivasyon enerjisini (Ea) ek-
hücreleri 37° C'nin üstündeki sıcaklı klarda pişer bu nedenle bunlar leyerek aktivasyon düzeyine yükseltmeden tepkime
ısıyı aktivasyon enerji bariyerini aşacak kadar kısı tlı kullamrlar. Ya- başlayamaz. Yüksek enerjili glukoz gibi maddelerin
şam için gerekli olan tepkimelerin gerçekleşmesi için, hücreler bari- yı kı lmalarını önleyen ve kararlı olmalı= sağlayan
bu aktivasyon enerjisidir. Aktivasyon enerji bariyeri
yeri seçici olarak düşüren başka yollar kullamrlar, Bu şekilde bazı ek-
ne kadar yüksekse, tepkime o kadar yavaşur ve o
zergonik tepkimeler olurken diğerleri gerçekleşmez O halde hücre madde o denli kararlıdı r. Aktivasyon enerjisi sağlan-
kimyası belirli aktivasyon enerjisi bariyerlerini seçici olarak düşme- dığında reaktantlar geçici ve kararsız bir aktivasyon
siyle kontrol edilir. Bu kritik görev nasıl başarılır? kompleksi oluştururlar, bu kompleks, tepkime
ürünlerini oluşturmak üzere parçalanı r. Bu işlemde
hem aktivasyon enerjisi, hem de serbest enerji (AG)
Katalizör etkisi Kimyacılar yıllar önce bazı özel kimyasalların diğerle- salı nı r.
rinin tepkimesini hızlandırdığını keşfetmişlerdir. Gördüğümüz gibi
hidrojen ve oksijen karışımı bir tepkimeye neden olmazken, başlan-
gıç aktivasyon enerjisini (bir kıvılcım) sağladığınmızda, karışı m pat-
layacaktır. Aynı patlama bunun yerine az miktarda platin eklense de
gerçekleşebilir. Reaksiyon sona erdiğinde platinyum değişmeden ka-
lacaktı r.
Platin gibi, bir tepkimeyi hızlandı ran; fakat tepkime sonunda
kendi değişmeden kalan maddelere katalizör denir. Bir katalizör sa-
dece tepkimenin hızı nı etkiler, bunlar zaten termodinamik açıdan
olabilecek tepkimeleri hızlandı rı rlar. Isı gibi, katalizör, bir tepkime-
nin yönünü, son dengeyi ve reaksiyona karışan enerjiyi değiştirmez.
Tartışmamızda görüldüğü bir, katalizör, tepkimenin gerçekleş-
(katalizsiz)
3.41
80 BÖLÜM 3 YAŞAMIN KİMYASI
•-••••■
••
Molekülün kinetik enerjisi
sini sağlar.
Verimlilik ve özgüllükleri sayesinde enzimler hem özgül substrat-
ları n belirli metabolik yollara katılımı nı sağlarlar hem de diğer me-
tabolik yollara girmelerini önlerler, böylece yaşam kimyası nı n büyük 0" 20' -Ur 60"C
bir doğrulukla yönetilmesini sağlarlar. Biyokimyacılar uzun zaman- Sı caklı k
dı r bu özgünllüğün anahtarı nın yüzey aktivitesi olduğunu bilmekte-
Şekil 3.44: Sıcaklığın bir fonksiyonu olarak enzinı
dir. Enzimler daha öncede söylediğimiz gibi globüler proteinlerdir
aktivitesi.
ve karışık üç boyutlu dış görünüşleri ve birbirinden farklı yüzey ge- Sıcaklığa olan duyarlılı k enzimden enzime değiştiği
ometrileri ile oldukça karmaşık moleküllerdir. Belirli bir enzim; an- için yukarıdaki eğri büyük bir olasılı kla "ortalama"
cak ona moleküler konformasyonu uyan -yüklü grupları n konfor- bir enzime aittir. Enzimin aktivitesi, 40-45°C'lerde
başlayan ve keskin bir inişe neden olan termal de-
masyonu ve yeri- substratlarla tepkimeye girebilir. Yani, bir enzimin
naturasyona kadar sıcaklığa bağlı olarak (her 10°C
özgüllüğü, onun üç boyutlu konformasyonuna bağlıdı r. de yaklaşık ikiye katlanarak) düzgün bir şekilde ar-
Proteinlerin denatüre olduklarında -üç boyutlu yapıları bozuldu- tar. Enzimin, büyük bir olasılıkla üç boyutlu konfor-
ğunda- biyolojik aktivitelerini kaybettiklerinin ve enzimatik masyonu ciddi şekilde bozulduğundan, 50°C'nin üs-
tünde tamamen inaktif olmuştur. Volkanik havuzlar-
kaybolduğunun gözlenmesi enzimlerin aktivitilerenin üç boyutlu
da yaşayan bakterilerde bunun tersine 100°C de op-
yapı larına bağlı olduğu sonucunu ortaya çı karmıştı r (Şekil 3.44). Ay- timal aktivite gösteren kararlı enzimler vardır ve
rıca, birçok enzimin pH değişimlerine son derece duyarlı olması ve 60°C altı na hemen hemen hiç aktivite göstermezler.
sadece çok kısıtlı pH aralı klarında aktif olmaları da bu sonucu des-
teklemiştir (Şekil 3.45). Görünüşe göre, pH'daki değişiklikler prote-
inlerin konformasyonları nı kararlı kılan zayıf bağların kırılması na
aynı zamanda proteinin şeklinde değişikliklere neden olacak yeni
bağları n kurulmasına neden olmaktadır.
Enzim ve substratı n birbirine uyumu, anahtar-kilit ya da bir bul-
macanı n parçaları şeklinde hayal edilebilir. Ve eğer birleşeceklerse
kabaca komplementer olmaları gerektiği bir gerçektir. Şekil 3.43'de-
ki platin ile oksijen ve hidrojenin bağlanması gibi, substrat molekü-
lünün reaktif kısmı ile enzimin aktif merkez olarak bilinen bir böl-
gesinin geçici bir bağ kurabilecek kadar uygun olması gerekir. Bu şe-
kilde, enzim-substat kompleksi denen geçiş formunu oluştururlar:
E+S --> ES - E+P
(E enzimi, S Substratı, P ürünü gösterir) Fakat enzimler ve onların
substratları ES kompleksini oluşturabilmeleri için her zaman birbir-
görüldüğü gibi çok küçük bir aralı kta çakışır. Bir mide
enzimi olan pepsin, çok kuvvetli asidik koşullarda daha 0 t, 10
aktifken, ince bağırsağa salı nan tripsin enzimi nötral ve pll
az miktarda bazik koşullarda daha aktiftir.
82 BÖLÜM 3 YAŞAMIN K1MYASI
3 '-az' eki enzimi gösterir ve 1833 yı lı nda Yunanca ayı rmak anlamı ndaki "di-
astasis' kelimesinden köken alan "diastase" kelimesinden iki fransız kimyacısı ta-
rafı ndan türetilmiştirmiştir. Enzimlerin çoğunun işlevi isimlerinden tahmin edi-
lebilir. Karboksipeptidaz enziminde "peptid" Yunanca peptis kelimesinden gelir,
parçalamak anlamı ndadı r, "karboksi" de parçalanmanı n proteinin karboksil
ucundan gerçekleştiğini gösterir.
KİMYASAL REAKSİYONLAR 83
ÇALIŞMA S ORULARI
1. pH'daki değişme, polar ve iyonik amino asitlerin kendilerine öz-
gü özelliklerini ve bir enzimin aktivitesini ya da çözünürlüğünü
nasıl etkileyebilir?
2. Neden a heliks, kırı k tabakalı yapı dan daha elastiktir?
3. Bir E. coli DNA'sının 1000000 nükleotit içeren iki adet uzun zin-
ÖNERILEN KAYNAKLAR 87
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
Ancms, P. W., 1987. Molecules. Scientific American Library, New KOSHLAND, D. E., 1973. Protein shape and biological control, Scien-
York. A beautifully produced "molecular glossary" illustrating tific American 229 (4). (Offprint 1280) On the importance of pro-
the chemical formula, three-dimensional structure, and biologi- tein conformation in determining enzymatic activity; how
cal action of many common or unusually interesting organic mol- substances that cause changes in the shape of a protein can regu-
ecules. late its activity.
Dootirrt.E, R. F., 1985. Proteins, Scientific American 253 (4). Reviews LEHNINGER, A. L., 1965. Bioenergetics. W. A. Benjamin, New York. Ex-
the properties of amino acids and the structure of proteins, and cellent discussion of thermodynamics from a biological perspec-
discusses the evolution of different modern proteins from com- tive.
mon ancestral enzymes. STROUD, R. M., 1974. A family of protein-cutting proteins, Scientific
DRESSLER, D., and H. PorrER, 1991. Discovering Enzymes. W. H. Free- American 231 (1). (Offprint 1301) A good discussion of how• en-
man, New York. A well-written and illustrated history of the study zymes like chymotrypsin work.
of enzymes, with particular emphasis on how the digestive en- STRYER, L., 1988. Biochemistry, 3rd ed. W. H. Freeman, San Fran-
zyme chymotrypsin works. cisco. Beautifully produced, clearly written, but highly technical
KARPLUS, M., and McCAmmoN, J. A., 1986. The dynamics of proteins, exposition of biochemistry.
Scientific American 254 (4). THOMPSON, E. O. P., 1955. The insulin molecule, Scientific American
KENDREW, J. C., 1961. The thtee-dimensional structure of a protein 182 (5). (Offprint 42) On the first determination of the primary
molecule, Scientific American 205 (6). (Offprint 121) How the structure of a protein—by Frederick Sanger, who labored for ten
complete folding pattern of myoglobin—the first protein whose years before he worked out the amino acid sequence of insulin in
conformation was determined—was worked out. 1954.
Bölüm 4
88
HÜCRE TEORİSİ 89
HÜCRE TEORİSİ
Hücre ve yapı larının keşfedilmesi, merceklerin, özellikle de mikros-
kobun gelişmesine bağlı olmuştur. Onyedinci yüzyılda, Antony van
Leeuwenhoek ve arkadaşları basit gözlemlerin yapı labileceği bir mik-
roskoba yetecek düzeyde merceklerin üretimini gerçekleştirdiler
(Şekil 4.1). Böylece 1665'de, Robert Hooke "Royal Society of Lon-
don"da bir mantar parçası nda "hiç görmediğim, belki de hiç gö-
rülmemiş olan ilk mikroskobik delikler" üzerine çalışmasını yayınla-
yabildi. Hooke'un mantarlar üzerine bu ilk çalışması hücre çalışma- SÜREKLİ ISITMA
ları nı n başlangıcını oluşturmaktadır. Ancak, hücrelerle ilgili yoğun
çalışmalara 19.yy. başlarına kadar devam edilmedi.
Canlı varlı kların hücrelerden oluştuğu fikri-hücre teorisi- iki Al-
man araştırıcıya aittir. Bunlar, sonuçlarını arka arkaya 1838 ve
1839'da yayınlayan botanikçi Matthias Jakob Schleiden ve zoolog
Theodor Schwann'dı r. Hücre teorisinin önemli bir uzantısı da Al-
man fizikçi Rudolf Virchow tarafından öne sürülen "tüm canlı hüc-
reler önceden var olan canlı hücrelerden oluşur ( "omnis cellula e cel-
lula') idi. Böylece, hücrelerin cansız maddelerden kendiliklerinden
oluşması da mümkün olmuyordu. Canlıdan canlı oluşumunu destek- havadaki
• • •
leyen biyogenez teorisi kendiliğinden oluşumla ilgili yanlış inanışla- • •00 mikroorga- • •
rı da ortadan kaldırdı. Bu görüş, bilim adamları tarafı ndan olduğu nizmalar
• • •
gibi halk tarafı ndan da yaygın bir şekilde kabul edildi. Louis Pasteur,
Fransa'da, bir kaç yıl sonra (1862) Virchow'un teorisini bir seri kla-
sik deneyle destekleyen çalışmalar yaptı. Pasteur önce çeşitli besi or-
tamlarını uzun boyunlu balonlara yerleştirdi ve daha sonra da balon-
ları n boyunlarını dirsek şeklinde kıvı rdı (Şekil 4.2). Daha sonra da,
içlerinde bulundurdukları mikroorganizmaları öldürmek için bu ba-
lonlar' kaynattı. Balonların beklemesi sırasında, havadaki mikroor-
ganizma yüklü toz parçacı kları, bir filtre gibi işlev gören kıvrımlı bo- mikroorganiz-
YENIDEN ENFEKTE STERIL malar burada
yunda tutuldu. Kuğu boynu şeklinde boynu olan balonların içindeki
OLMUŞ tutuluyor
besin ortamında aylarca, bir yı l ve hatta daha uzun süre herhangi bir
canlılı k belirtisi görülmedi. Düz boyunlu balonların içindeki besi or-
tamları -kontrol sıvıları-içinde mikroorganizmalar üredi. Kısa bir sü- 4.2. Pasteur'ün deneyi
re sonra, bu balonlar yaşamla doldu. Benzer bir şekilde, balonun kıv- Içlerinde besi ortamı bulunan biri düz, diğeri kıvrık
rımlı boynu kırıldığında, içindeki besin ortamında bakteri ve mantar boyunlu iki balon, içlerinde bulundurdukları mik-
kolonilerinin ürediği görüldü. Titiz bir bilimsel işlem gerektiren ropların ölmeleri için kaynatılıyor (üstte). Steril ha-
le gelen balonlar, ağızları açı k bir şekilde bir kaç
kontrol sıvıları, Pasteur teorisinin kanı tları için can alıcı noktayı oluş-
hafta bekletiliyor (ortada). Mikroorganizmalar düz
turuyordu: Denetim sıvılarının çalışması yanlız bir şekilde —havadan
boyunlu balondan içeriye girerken, kıvrık boyunlu
gelen mikropları karşı karşıya kalma — farklılı k gösterdi; değişmiş balonun içine giremeyip, boyun kıvrı mında ince bir
olan sonuç bu farklılığa bağlanmalıydı. Pasteur, böylece süt, şarap ve tabaka halinde tutuluyor (altta).
şeker pancarı suyu gibi maddelerin bozulmasına ya da kokuşmasına
neden olan mikroorganizmaların havadan geldiğini göstermiş oldu.
Organizmalarr besin ortamında kendiliklerinden ortaya çı kmıyorlar-
dı .
Hücre teorisinin iki unsuru-tüm canlı varlı klar hücrelerden olu-
şur ve tüm hücreler diğer hücrelerden meydana gelir-canlı varlı kları
tanımlama için bize temel oluşturur: Canlı varlıklar hücrelerden
meydana gelen kimyasal organizasyonlar olup, kendilerini çoğaltma
özelliğindedir.
90 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
netlik ayar
düğmesi
objektif
örnek-_
ışık bilgisayar
kaynağı
prob hareket
TRANSMISYON düzenleyicisi
ELEKTRON
MIKROSKOBU
elektron
' kaynağı 4.3 Mikroskoplar Buradan geriye yansı r. Bir detektör
(A) Karmaşık bir ışık mikroskobunda yardımıyla ikincil elektronlar yakala-
örnek ışık, örnek içinden geçerek objektif narak monitor üzerinde görüntüye
TARAYICI merceklerine doğru yol alır. Işık, bu- dönüştürülür. (D) Tarayıcı tünelli
ELEKTRON rada kırılarak göz ya da bir kamera mikroskopta (STM), bir elektron yayı-
MIKROSKOBU için netliğin gerçekleştiği yer olan cı prob sabit bir mesafeden taradığı
elektron
kaynağı okülere gelir. (B) Bir transmisyon örneğin üzerine elektronlan gönde-
elektron mikroskobunda (EM), aydın- rir. Böylece, örneğin hatlannın ortaya
manyetik lanma, elektronlar tarafından sağla- çıkması sağlanır. Tarama sı rasındaki
mercekler
nın Elektronlar, örnekten geçtikten gereken minik hareketler, bası nç —
elektron sonra mıknatıslar tarafı ndan yönlendi- elektrik kristallerine bağlı bir kol yar-
bombası
saptırıcıları rilip, netleştirildikten sonra, fotoğraf dımıyla sağlanır. Bu kristallerin çapla-
filmi ya da fosforesent ekran üzerinde rı, uygulanan değişik miktarlardaki
manyetik
mercekler görüntü oluşmasını sağlarlar. (C) Ta- volta bağlı olarak değiştiğinden,
,\ rayıcı elektron mikroskobunda (SEM) elektron gönderen probun konumu-
ise, yoğunlaştınlmış elektron bombar- nu kontrol etmek mümkündür.
dımanı örneğin üzerine gönderilir.
HÜCREYİ GÖZLEME
örnek Hücreiçi organizasyonuyla ilgili bilgilerimizin çoğu daha iyi ve daha
güçlü mikroskopların gelişmesiyle mümkün olabilmiştir. Hücreiçi ya-
fosforesent ekran
üzerindeki pısının ayrıntılı analizinde mikroskopların üç özelliği, büyütme, çö-
görüntü zümleme ve kontrast çok önemlidir. Büyütme, gözlemlenen nesne-
TV ekranında nin görülen boyutunun arttırılması demektir. Çözümleme, birbirine
izlenebilen benzeyen yapı ve nesneleri belirgin bir şekilde ayırdedip gösterme
görüntü
kapasitesidir. Kontrast, hücrenin bir bölgesini diğerinden ayırdetme-
de önemlidir.
Bilinen bileşik ışık mikroskobunun, tüm mikroskopların kullanı-
mına temel teşkil edecek pek çok özellikleri vardır. Işık, örnekten ge-
çer, sonra mercekler yardımıyla tutulup, güçlendirilip, netleştirilir
(Şekil 4.3 A). Büyütme ve örneğin büyüklüğüne bağlı olarak tüm
hücre ya da küçük bir kısmı her hangi bir zaman görüntü alanında
bulunabilir.
HÜCREYİ GÖZLEME 91
A l ı l ııııı : UI
DİFÜZYON
OSMOZ
bir odacı k. Daha da fazlası bazı madde parçacı klarının zardan geçe-
bildiğini bazılarının ise geçemediğini farzedelim. Böyle bir zara fark-
lı özellikte geçirgen (ya da seçici geçirgen) denir. Odacığın iki yarım
kısmı arasında madde difüzyonu zarı nasıl etkileyecektir? Odacığın
seçici geçirgen bir zarla bölünmüş U şeklinde bir tüp olduğunu far-
zedin (Şekil 4.11). A kısmında saf su, B kısmında ise aynı miktarda
şeker çözeltisi (suda çözünmüş şeker) bulunsun. Her iki taraf da ay-
nı başlangıç sıcaklığıyla ve basıncıyla karşı karşıya bulunsun. Eğer
zar, suya geçirgen; ama şekere geçirgen değilse su molekülleri A'dan
B'ye ve B'den A'ya olmak üzere her iki yönde zardan geçebilecekdir.
Seçici geçirgen bir zar arasından çözücünün (genellikle su) bu
hareketine osmoz denir. Biyolojik zarlar seçici geçirgendir ve bunla-
rın arasından suyun hareketi osmoz temeline bağlı olarak gerçekle-
şir. Göreceğimiz gibi küçük yağda-çözünen moleküller gibi bazı çö-
zünen maddeler de biyolojik zarlardan kolayca geçerler.
Su, U-şeklindeki tüpün içindeki zarın her iki tarafında bulundu-
ğundan (Şekil 4.11), ilk önce zardan geçen su moleküllerinin her
hangi bir belirgin etkisi olmadığı 'görülebilir. Fakat, şeker çözeltisi ve
saf su arasındaki farklılığı daha dikkatli düşününüz. Maddelerin yük-
sek konsantrasyonlu bölgelerden düşük konsantrasyonlu bölgelere
diffüze olduğunu önceden görmüştük. A tarafında daha konsantras-
yonlu bulunan su B tarafına geçmeye meyillidir; şeker molekülleri
ise bir tarafa geçemeyip, B kısmında zar ile tutulurlar.
Su moleküllerinin neden A'dan B'ye geçtiğini zarın kendi üzerin-
deki olayları resimleyerek de görebiliriz. A tarafında verilen bir za-
man aralığında zara vuracak tüm moleküller su molekülleridir ve zar
suya geçirgen olduğundan, su moleküllerinin çoğu zar aracı lığıyla
A'dan B'ye geçecekdir. Bunun tersine, B tarafında, aynı zaman aralı-
ğında zara vuran moleküllerin bazıları zardan geçebilen su molekül-
leri, bazıları ise zardan geçemeyen şeker molekülleri olacaktı r. Çün-
kü zar, şeker moleküllerine geçirgen değildir. O zaman, her hangi
bir verilen örnekte B yüzündeki zar kanallarının bazıları şeker mole-
külleri ile ilişki halindeyken bazıları su ile ilişkili olacaktı r, halbuki A
yüzünde kanallara giren tüm moleküller su molekülleridir. Her bi-
HÜCRE ZARININ IŞLEVLERI 97
rim zamanda, A tarafı ndan B tarafı na zı t yönden daha fazla su mole- Tablo 4.1 Osmotik difüzyonun bazı kuralları
külü zarı geçeceğinden; net osmoz da A'dan B'ye doğru olacaktır.
I. Osmotik olarak aktif maddeler (çözünmüş ya da
Meseleyi daha kısa bir şekilde entropi açısından da düşünebiliriz.
kolloyidal olarak dağılmış parçacıklar) suda bulunu-
Saf sudaki su moleküllerinin yerleşimi çok düzenlidir. Öyle ki, her yorsa, su moleküllerinin serbest enerjisi sürekli aza-
bir moleküler bölge bir su molekülü ile doldurulmuştur. Halbuki lır.
yerleşim şeker çözeltisinde düzenli değildir. Burada bulunan her mo-
II. Su moleküllerinin serbest enerjilerindeki azalma
leküler bölge ya su molekülü ya da şeker molekülü ile doldurulmuş- osmotik konsantrasyon ile orantılıdır.
tur. Daha önceden bahsedildiği gibi, düzenli sistemlerde düzensiz
sistemlerden daha fazla serbest enerji bulunur. Burada da saf sudaki III. Suyun net hareketi, düşük osmotik konsantras-
yonlu çözeltiden yüksek osmotik konsantrasyonlu
(A tarafı ) düzenli su molekülleri, şeker çözeltisindeki (B tarafı ) dü-
çözeltiye doğru olacaktır.
zensiz su moleküllerinden daha fazla serbest enerjiye sahiptirler. A
tarafından B'ye doğru su molekülleri için bir serbest-enerji gradiyen-
ti vardır. Difüzyon ile ilgili genellememize göre, bu gradiyenti A'dan
B'ye düşüren şey suyun net hareketi olacaktır. Belki de U-şeklindeki
tüp içinde olan biteni hatırlamanın en kolay yolu, difüzyondaki ge-
nel kuralı yeniden anımsamak ve onu bu duruma uygulamaktı r: Baş-
langıçta söylediğimiz gibi, su, yüksek su konsantrasyonlu bölgeden
(yani saf su) düşük su konsantrasyonlu bölgeye doğru hareket eder.
Artı k şimdi, bazı ek genellemeler yapılabilecek durumdayız. Eğer
osmotik açıdan aktif maddeler (çözünen ya da kolloyidal olarak dağılan
parçacı klar) suda bulunuyorsa, su moleküllerinin serbest enerjisi sürekli
düşer (Kolloyidal parçacı klar genellikle çözünmüş bir maddenin ay-
rılmış tek tek moleküllerinden daha büyüktür. Gerçek bir süspansi-
yonun büyük parçacı klarına benzemeksizin, tahmin edilebilir oran-
larda bulunmayı') sıvı ortam içinde yayılmış şekilde yer alı rlar). Bir
sıvının osmotik konsantrasyonu-birim hacim için osmotik açıdan ak-
tif parçacı kların sayısı-sıvı nın serbest enerjisiyle doğrudan bir ilişkiye
sahiptir. U-şeklindeki tüp örneğinde, su moleküllerinin serbest enerjisin-
deki düşme osmotik konsantrasyonla orantılıdır. Serbest enerjideki azal-
manın nedeni, osmotik olarak aktif parçacıkların, su moleküllerinin
düzenli üç-boyutlu çizgilerini bir miktar bozmalarıdır (Bkz Şekil 2.30
S.45)
O zaman, osmotik konsantrasyonuna bağlı olarak her çözelti be-
lirli bir serbest enerjiye sahiptir. Sabit sıcaklı k ve basınç koşulları al-
tında, bu serbest enerji hesaplanabilir; buna osmotik potansiyel de-
nir. (Saf suyun osmotik potansiyel değeri sıfı rdı r. Osmotik
konsantrasyon artarken osmotik potansiyel düşer. Tüm çözeltilerin
sıfırdan daha düşük değerleri vardır). Eğer iki farklı çözelti yalnız su-
ya geçirgen bir zarla birbirinden ayrılı rsa, sıcaklı k ve basınç da sabit
kaldığında, suyun net hareketi düşük osmotik konsantrasyonlu çözeltiden
yüksek osmotik konsantrasyonlu çözeltiye dogru olacaktır. Ne kadar yüksek
osmotik konsantrasyon gradiyenti olursa, o kadar hızlı hareket olur.
Söylemek gerekirse, su, osmotik potansiyeldeki farklılı k derecesi hız
oranında yüksek osmotik potansiyelli bölgeden düşük potansiyelli
bölgeye akar. Üzerinde durmakta olduğumuz temel ilkeler Tablo
4.1'de özetlenmiştir.
U-şeklindeki tüpte suyun net hareketi A tarafından B'ye doğru
ise, sıvının hacmi B tarafında artacak, A tarafında ise azalacaktır. Se-
çici geçirgenlik özelliği bu işlemin belirsiz bir süre devam etmesine
mi yol açacak yoksa bir denge noktasına ulaşılabilinecek mi? Açıkca,
Ek Okuma
Gördüğümüz gibi, osmotik potansiyel iki farklı os- "Osmotik basınç" ve "osmotik potansiyel" te-
motik konsantrasyon ile iki çözeltinin nasıl etki- rimleri hayvanlarla çalışan fizyologlar tarafından
leştiği konusunda düşünmek için yararlıdı r. Os- düzenli bir şekilde kullanılı rken, bitki fizyologları
motik potansiyel, çözücünün hareketine yol açan daha çok suyun serbest enerjisiyle aynı olan su po-
serbest enerji açısından, araları nda önemli farklı- tansiyeli terimini tercih ederler. Bir atmosferlik
lı klar bulunan osmotik bası nç ve su potansiyeli ile bir bası nçta, saf su, "sıfı r" su potansiyeline sahip
çok yakı ndan ilişkilidir. Ancak, pek çok araştırıcı, kabul edilir. Osmotik konsantrasyon artarken, su
iki bölge seçici geçirgen bir zarla ayrıldığında, çö- potansiyeli düştüğü için, tüm çözeltilerin sıfırdan
zeltinin saf su ile dengede tutulması nı sağlayan daha düşük değerleri vardır. Bu bağlamda, su po-
basınç açısından durumu değerlendirmeyi tercih tansiyeli osmotik basınç gibidir. Fakat, çözünen
eder. Bizim U-şeklindeki tüp örneğimizde, bu ba- maddenin konsantrasyonunun osmotik potansi-
sı nç osmotik basmç olarak bilinen, şeker çözeltisi- yeline benzemeksizin, su potansiyeli (serbest
ni dengede tutmaya çalışan hidrostatik basınca enerji gibi) aynı zamanda sıcaklı k ve bası ncın bir
karşılı k gelmektedir. Açı kça, bir çözeltinin osmotik işlevidir. İki çözelti seçici geçirgen bir zarla ayrıldı-
basıncı suyun osmozla ona doğru hareket etme eğilimi- ğında, su yüksek su potansiyelli çözeltiden düşük
nin bir ölçumiidür: Çözelti içinde ne kadar fazla çö- su potansiyelli çözeltiye doğru hareket eder.
zünmüş parçacı k varsa, o kadar su daha fazla ha- Tüm bu terimlerle ilgili olmak yararlıdı r; çün-
reket etmeye yönelir ve çözelti de o kadar daha kü biyoloji literatüründe sı k sı k bunlarla karşılaşı-
fazla osmotik basınca sahip olur. Böylece, iki çö- lacaktı r. Bitki fizyolojisindeki tartışmaları mızda
zelti seçici geçirgen bir zarla birbirlerinden ayrıl- bir istisna olarak, "osmotik potansiyel" terimini
dığında, su düşük osmotik basındı çözeltiden sı k sı k kullanacağız.
yüksek osmotik basınçlı çözeltiye doğru hareket
eder. A 14
Suyun daha yüksek serbest enerjisi Suyun daha düşük serbest enerjisi
98
HÜCRE ZARININ IŞLEVLERI 99
ken çekirdeğini kaybeder ve oksijen taşımak için özelleşir. Ancak, birçok hücresel
özellik açısı ndan örnek teşkil eden diğer hücrelere benzer şekilde de yeterli kalır.
2 Çözücüye ilaveten, bazı çözünenlerin seçici olarak zardan geçmesi olayına
diyaliz denir.
100 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
Izotonik ortam
Hipertonik ortam
„it
Hipotonik ortam
4.12. Bir hücrenin osmotik ilişkileri Peki, yaşam için hangi karışılıklar bu genellemeleri kapsar? Bir
Izotonik bir ortamda su kazanılması ve su yitirilmesi yandan, seçici geçirgenlik özelliğiyle hücre zarı, hücrelere sentezle-
eşittir. Bu yüzden hücre ne büzülür, ne de şişer. Hi-
yebilecekleri büyük organik molekülleri içinde tutmayı sağlarken; di-
pertonik bir ortamda, hücreden net su yitirilmesi
ğer yandan, suyun yüksek osmotik konsantrasyon bölgesine doğru
vardır ve hücre büzülür. Hipotonik ortamda su, or-
tamdan hücre içine doğru hareket edeceği için seçici zardan geçmeye eğilimli olması da zararlı hatta ölümcül olabi-
hücre şişer. Bu durumla ilgili olarak, sağ taraftaki lir. Bir hücre hipertonik bir ortamda bulunduğunda (osmotik olarak
fotoğraflar insan alyuvarlarıdır. aktif parçacıkların yüksek konsantrasyonuna sahip bir ortam yüzün-
den ortamdan osmozla su kaybedilir), hücre büzülmeye başlar (Şekil
4.12). Eğer bu durum daha fazla devam ederse, hücre ölebilir. Buna
HÜCRE ZARININ YAPISI 101
karşın, bir hücre hipotonik ortamda (bu durumda, hücre dışı çözel-
tinin aktif partikül bası ncı, hücre içinden daha düşük olduğundan
hücrelere su girer) hücre su fazlalığını çıkarabilen özel bir mekaniz-
maya ya da şişmeyi önleyici özel yapılara sahip olmadı kça (genellik-
le bitkilerin sahip olduğu gibi) şişer ve patlayabilir. Bir hücre izoto-
nik ortam içerisinde bulunduğunda (bu durumda ise, hücredışı çö-
zeltinin osmatik basıncı hücre içiyle denge halindedir; çünkü genel-
likle hücre içiyle aynı aktif partikül konsantrasyonunu içerir) osmoz
yoluyla kayda değer, ne su kazanı r ne de su kaybeder.
Açı kça, hücre ve hücredışı ortam arasındaki bu osmotik ilişki,
hücre yaşamı için de kritik bir faktördür. Bazı hücreler normalde izo-
tonik sıvılarla çevrelendikleri için hiçbir önemli osmotik sorunla kar-
şılamazlar. İnsan alyuvarları buna örnek olarak verilebilir. Doğal ola-
rak kan plazmasının içinde bulunmaları sonucunda nispeten osmo-
tik bası nçları denge halindedir. Daha basit yapılı olan okyanus bitki
ve hayvancı kları da aynı zamanda izotonik ortamda örnek olarak ve-
rilebilen hücrelerdir; bunların hücresel içeriği deniz suyuyla aynı os-
motik konsantrasyona sahiptir. Bununla birlikte, bütün hücreler, tat-
lı sudan daha yüksek osmotik konsantrasyon bası ncı na sahiptir. Tat-
lısu organizmaları bu yüzden hipotonik ortamlarda yaşarlar ve hüc-
re içine osmoz yoluyla fazlasıyla su girmesi gibi bir sorunla karşı kar-
şıya kalırlar. Buna karşın onların yine de varoluşları tamamen, hüc-
renin turgor durumuna gelmesini engelleyen, içerdiği fazla sıvıyla
şişmesini önleyen yolların evrimine bağlıdı r. Eğer bu evrim basamak-
ları olmasaydı, hücreler patlayacaktı. (Bu problemin çözülüşü 31.
bölümde tartışılacaktır.)
Fakat, su akışının kontrolü sorunlardan sadece biridir. Her ne
kadar zarın seçici geçirgenliği büyük moleküllerin hücre içine geçi-
şine etkili bir tuzak olsa da, organik birimler için gerekli yapı taşları
olan DNA, protein ve polisakkaritlerin bir araya toplanmasını engel-
leyen bir mekanizma değildir. Bunun için hücre zarı asal osmotik
taksimle ilgili bir sürü rol oynarken daha fazlasını da yapmalıdır.
Hücre zarı, besinlerin yakalanması, hücre içinde tutulması, atı kların
atılımı ve hücre hacminin kontrolü için, bir sürü kimyasalın tek ta-
raflı geçişini sağlayacak kapasitede olma zorunluluğundadı r. Bu kri-
tik yeteneğin gerçek sı rrı, tamamen zarın yapısı nda ve seçici geçir-
genlik özelliğinde saklıdır.
tl, I itrı t
HÜCRE ZARININ YAPISI 103
pK
1 imı
4.18 Alyuvarlarm plazma zarlarının dondu- yuncadır (taslaktan görün). Mikroskop veren Danielli-Davson Modelinde gözükür-
rulup kırılmış elektron mikroskop resmi resmi içindeki görünür küresel partikülle- ler; fakat onlann varlığı akıcı mozaik zar
Bu örnek içinde plazma zarı, yüzey boyun- rin birçoğu protein olarak yorumlanmak- modeliyle tatmin edici bir şekilde açıklan-
ca iki lipit katmanı arasında kırılmıştır, ya- tadır (taslak içindeki gri bobinin varlığını mıştır. S = Zar yüzeyinin dışı M = Zann kı-
ni, çift moleküler lipit göbeğin ortası bo- görün). Onlar sadece lipiti önceden haber rık içi
105
106 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
CH, N'(1'11, ■
;
kolin f
CH,
hidrofilik
baş U =A' O fosfat
C azot
CH,— CH - :H2
I gliserol
O
fosfor
O
k
C =0 C = O
oksijen
CH, CH,
LH, CH, karbon
" ı
CH, CH,
hidrojen
CH, LH,
LH2
CH, CH,
LH2 LH2
çift
LH, LH ba
ğ
hidrofobik yağ asitleri
C": ı, 1-1
kuyruk
"2
1112 LH2
CH, LH,
CH, CH,
CH2 CH.
CH2 CH,
CH, CH,
CH ,
Hücre zarı ndaki proteinler bir dereceye kadar yanlara doğru ya-
yılarak hareket edebilirler; fakat bu hareketler lipitlerden daha az
olur. Tam hareket özgürlüğü, zar üzerinde yer alan proteinlerin özel
işlevsel gereksinimleriyle bağdaşmaz. Örneğin, sinir hücre zarı ndaki
bazı proteinler sinir impulslarının bir hücreden diğerine iletiminde
gereklidirler. Bunlar sadece bir sinir hücresinin diğerine bağlandığı
belirli noktalarda bulunurlar; başka pozisyonlarda işlevlerini yerine
getiremeyecek yerlerde bulunmazlar. Aynı şekilde, bağırsağı döşeyen
hücrelerde sodyum iyonlarını dışarıya pompalamaktan sorumlu pro-
teinler, hücrelerin yalnız bir tarafında bulunan zar içinde yer alırlar.
Bu taraf bağırsak boşluğundan uzakta olan kısı mdır. Kısaca sonuç
olarak, bazı zar proteinleri zar içinde çakılıdır, bu yüzden de zar akı-
cılığını sı nı rlarlar. Bazı durumlarda, bu çakı lma, belki de iki ya da
daha fazla intrinsik proteinlerin arasındaki sı kı ilişkilerin oldukça
büyük yapısal ve işlevsel komplekslerin hareketlerinin kolaylı kla iler-
lemesine olanak vermesinin bir sonucu olabilir. Diğer durumlarda
periferal ve integral proteinler birbirlerine zayıf bağlanmış olabilir-
ler. Hatta lipit molekülleri de hareketlerinde tam özgür olmamalıdır,
doğrudan doğruya intrinsik proteinlere bağlı olan lipitler protein-
lerle zayıf bağlar yaparlar, böylece hareket etmez hale gelirler.
Akı cı mozaik zar modelinde, zarda bulunan porlar bir ya da bir
grup protein molekülü arasında bulunan kanallar olarak tasvir edil-
mektedir. (Şekil 4.16). Sabit kalmayan proteinlerin lipit çift katman
içinde bir yandan bir yana sürüklenmesi birçok zar porlarını n gözle-
4.20 Zar yapısmda kolesterol
nen hareketliliğini açı klamaktadı r. Protein içindeki amino asitlerin Kolesterol (kahverengi) zayıf; fakat etkili bir şekilde
çeşitli R grupları nı farklı kılan özellikler porlara bazı seçici özellikler iki komşu fosfolipite bağlanı r, bu yüzden onları kıs-
verir ve bazı iyonların ya da porlardan sığabilecek büyüklükteki mo- men hareketsiz kılar. Sonuç daha az akıcı ve meka-
leküllerin gerçekten por boyunca hareket etmelerini sağlarlar. nik olarak daha güçlü bir zar. Kolesterol miktarı
hücre tipine göre geniş çeşitlilik gösterir, bazı hüc-
reler zarlarında neredeyse fosfolipitler kadar koles-
ZAR KANALLARI VE POMPALAR
terol molekülüne sahipken diğerleri tamamen ko-
Hücre zarı nı yapan çift katman, kendiliğinden hücre tarafından imal lesterolden yoksun olabilir. Kolesterolün yapısal for-
edilen fosfolipitlerden oluşup, hücreiçi ve dış ortam arası nda esnek; mülü için Şekil 3.17 sayfa 60'a bakınız.
fakat etkili bir engel teşkil eder. Dahası, çift katman zar proteinleri-
nin çeşitliliği için, gömülünebilecek bir yüzey oluşturur. Zarın ha-
cimli lipit yerleşim düzeni yağda eriyebilen küçük moleküllerin hüc-
re içine ve dışına giriş çı kışını olanaklı kı larken, yağda erimeyen ba-
zı kimyasal maddelere karşı zarı n geçirgen olup olmaması zar çift
katmanı ndaki proteinlere bağlıdı r. Hücrelerin osmotik konsantras-
yon gradiyentlerine karşı belirli maddeleri aktif bir şekilde taşıma ye-
teneği, zar proteinlerinin özellikleriyle ilişkilidir.
Zarı n yüksek derecede seçici olduğunu göstermek oldukça kolay-
dı r. Eğer hücreyi geçmeye hazır olan bir molekül, hafifçe değişebil-
se de şeklini ya da elektrik yükünü kendi kendine değiştiremedikçe,
zar boyunca hareket edebilme kapasitesini çok kere kaybeder. Zarı n
bölümleri üzerindeki bu seçicilik, çeşitli deneylerle desteklenen bir
hipotezi, taşınım ajanlarını ya da taşıyıcıları n enzimlere benzeyen
proteinler olduklarını akla getirin Örneğin bazı maddelerin zar bo-
yunca hareketleri diğer maddeler tarafından yarışır bir şekilde en-
gellenebilir. Eğer her iki madde difüzyonla hareket ediyor olsaydı,
herhalde iki madde, zar içindeki enzim benzeri moleküllerle belirli
bağ yerlerini çoğaltmak için yarışacaklardı ve engelleme oluşmaya-
caktı .
108 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERİŞİ
C KAPILI KANAL
D HAREKETLI TAŞIYICI
4.21
HÜCRE ZARININ YAPISI 109
Zar kanalları En basit permeazlar olan zar kanalları hangi özgül mad-
de zar boyunca geçerse, ona doğru açıklıkları önceden hazı rlarlar.
Bu kanallar seçicilik yönünde pasiftirler, basitçe özel kimyasalların
konsantrasyon gradiyentlerini indirmelerine izin verirler. Bu durum,
zarı n yüksek seçiciliğinin temelini oluşturur ve kolaylaştırılmış difüz-
yon olarak bilinir. Potasyum iyonları için protein kanalları (Şekil
4.21) bu durum için güzel bir örnek oluşturur. Çoğu hücre içinde K+
birikmesi hücresel işlemlerin sonucudur. Yüklü bir partikül olan po-
tasyum iyonları zar içinde çözünmez; fakat potasyum iyonları için öz-
gül olan kanallar bu iyonların yavaşça kontrollü bir oranda dışarıya
sızmalarına imkan vermektedirler. Böyle sızı ntıları n yokluğunda, po-
tasyum konsantrasyonu hücrenin uygun bir şekilde işlev görmesi için
oldukça yüksek olacaktı. Potasyum kanallarının özgüllükleri hem
iyonun iç şeklinin hem de yükünün bir sonucudur; fakat hiç kimse
gerçekten ayrıntılarıyla, bu en basit zar porlarından sadece neyin
geçtiğini anlamamaktadı r.
Daha karmaşık kanallar pasif olmalarına karşın sı k sık iki özgül
maddeyi ahenk içinde hareket ettirirler. Örneğin genellikle iyon de-
ğiş tokuş eden kanallar aynen iki yüklü iyonun alışverişiyle çalışı rlar
ve bunlar antiportlar olarak adlandırılırlar. Bir elektiriksel yük den-
gesini muhafaza etmek suretiyle iyonların biri hücre içine girerken,
diğeri çı kar. Şekil 4.18'deki birçok integral zar proteini, Cl-i HCO-3
için (çözünmüş karbon dioksit) değiştiren ve atı k CO2'in hücreler-
den akciğerlere taşınmasıyla görevli alyuvarlarını n bir bölümü olan
zar kanallarıdı r.
Beraber çalışan diğer kanallar iki maddeyi aynı yönde hareket et-
tirirler ve simportlar olarak adlandırılırlar. Bu yönde koordine edil-
miş hareket (kotrasport) çoğu hücreler için en önemli enerji kayna-
ğı olan glukozun zar boyunca taşınımında önemlidir. Hücre dışı sod-
yum iyonları hücre içine oranla 11 kez daha konsantrasyonludur. Bu
durum hücreyi, içeride yüksek osmotik gradiyente maruz bı rakır.
Bunlar uygun bir kanal içinden glukozla birlikte geçmelidirler (Şekil
4.21 B). Bu kanallar, herhangi bir maddeyi tek başına nakletmeye-
ceklerdir. Bu, sanki her ikisinin, bu özel zar porları açılmadan önce
kanalların dışında birbirlerine bağlanma zorunluluğudur. Böylece
Na+ nın osmotik konsantrasyon gradiyentinin serbest enerjisi, daha
küçük elverişsiz glukoz konsantrasyon gradiyentini yenerek istismar
eder. Termodinamik terimlerde, iki difüzyon tepkimesi
tir, Na+ nın "yokuş aşağı hareketi", glukozun "yokuş yukarı hareketi"
içindeki kullanımdan daha fazla serbest enerjiyi serbest bırakır, bu-
nun için ortaklaşa difüzyon devam eder.
Osmotik konsantrasyon gradiyenti açısından bu tanımlama Na+
nın glukozla bir ortak kanaldan birlikte hareketini açı klar; fakat ha-
reket oranı, zarı n bir tarafı ndan diğer yanına konsantrasyon
gradiyentiyle açı klanabilmesi için çok büyüktür. Bunun yanında,
110 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERİŞİ
CH'
CH' \ CH'
CH' CH -'
\
C -- C ---- VI-- ri C1-1'
cı —CH ı V-
C \ I
\ cy% H HOH H //1,1 CH— H i
/ \ O O / \,../ 4.23 Valinomisin
1/1 H H /-\ Bu permeaz bazı bakteriler tarafından sentez edilir
CH' /N
\ C H H c ve kendisini alan hücreleri öldürür. Valinomisin, üç
CH / 0 o CI çeşit peptitten oluşmaktadır: alanin, valin ve kloru
H---1/1\ /
CH' C---H yer değiştirmiş valin. Potasyum iyonları, konak za-
H AC CH
vi — H CH' rından taşınırken oksijenlerle merkeze tutturulmuş-
I
, =O O= C tur.
CH' H—
,.....- H
CH --- `-',
/
1,I
H H--- C/
CH \ o / CH'
C, H H C
/ H X 14/
c
/ \ / O O \ r/
CH' 1/1 ,H H o H H %,,V-\
C \ CH —
',c1/1— c — C
CH CH
CH Cl CH a/ CH'
ENDOSITOZ VE EKZOSITOZ
4.26 Fagositoz
(A) Akyuvarlar ya da lökositler yabancı organizmaları kanda
yakalamak için fagositoz yaparlar; burada lökosit bölünmekte
olan bir bakteriyi yalancı ayaklarıyla çevrelcyip yutuyor. (B)
Amoeba'da (amipte) yalancı ayaklar, ayın etrafı nı bir koful içine
tamamen alana kadar sarıyor.
4.27 Pinositoz
(A) Hücredışı sıvılar kesecikler içinde hücre yüze-
yinde tutulup sonra hücre içine endositozla alı nır.
Bu kesecikler, sıvıları, hücrenin diger yanı ndan ek-
zositozla atılmaları için, taşıma işini gerçeldeştirirler
ya da sıvı hücrenin içinde kalı r. (B) Tam transsellü-
ler (hücreyi baştan başa geçme) hareket kan kı l-
caldamarları nı (solda) ve akciğerin bir kısmı nı (sağ-
da) döşeyen bu hücrelerin elektron mikroskop fo-
toğrafı nda görülmektedir. Zarları n yüzyüze olduğu
akciğer, gazları n (02, CO2) çözünüp geçebilmeleri
için sabit bir şekilde nemli tutulmalıdır; kullanı lan
su sabit bir şekilde buharlaştığı ve nelesle dışarı ve-
rildiği için, pinositotik kesecikler suyun kandan ak-
ciğcrin iç yüzüne bazal zardan geçerek hareket et-
A B 0.1pm mesinde iş görürlcr.
114 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
B
A B
D O I pn,
4.29 Kaplı kesecik yardımıyla endosi- par. Endositotik keseciklerin çoğu li-
toz zozomlara aktardın Lizozomlar, birleş-
(A) Lipoproteinler için özelleşmiş re- tikleri maddeleri enzimatik yoldan de-
septörler bir yumurta hücresinin za- ğiştiren hücreiçi organellerdir. Bura-
rı nda kaplı bir çukurcuk oluşturmak da görülen, kesecik içindeki lipopro-
için bir araya gelirler (B-D). Bu çukur- tein yapısı nda olan yolkun (vitellu-
cuk daha sonra bir kesecik oluştur- sun) bir kısmı dı r.
mak için önce boğumlanı r sonra ko-
HÜCRE ZARININ YAPISI 115
A hücrenin içi
00000(00e 000
3* 3* 3 »
-4 4 4, T 4, T. klatrin
0.2 fm]
4.30 Klatrin-kaph çukurcuklar
Bir karaciğer hücresinin içinden görülen çukurcuk-
lar zardan tomurcuklanma olayıyla kesecikleri
oluştururlar. Kablo ya da fibril şeklindeki yapılar,
daha sonraki bölümde anlatılacak olan hücre
iskeleti elemanlarıdır.
klatrin
B 1 prıı
4.32 Ekzositoz
(A) Bir zarı msı kesecik hücrenin çevresine doğru
hareket eder. Burada yı rtılı r ve içeriğini dışarı bı ra-
kı r. (B) Burada, ekzositozun son basamakları görül-
mektedir. Gözyaşı dolu kesecikler plazma zanyla nılmak üzere, taşınır. Damar tı kanıklığını n bir nedeni reseptörlerin
kaynaşır ve daha sonra yı rtılarak içeriğini boşaltır.
LDL'ye bağlanacak reseptörlerin yetersizliği, bir diğer nedeni ise
LDL'ye bağlanmış olan reseptörlerin bir araya gelip endositozu baş-
latamamalarıdır. Her iki hata da kolesterolden zengin plakların atar-
damar duvarlarında birikmesine yol açar.
Endositotik kesecikler içinde bulunan madde hücrenin içine tam
anlamıyla girmemiştir. Hala, etrafında bulundurduğu zarla hücre iç
ortamından ayrılmış durumdadır. Eğer hücreyle kaynaşacaksa so-
nunda bu zardan mutlaka geçmelidir (ya da zarın bütünlüğü bozul-
malıdı r) . Normal olarak, keseciğin zarı hücre zarından oluşur ve ke-
secik bir endozoma taşını r. Bu arada, içi sindirim enzimleriyle dolu
kesecikler hücre içinde oluşur. Bu yapılara lizozom denir. Lizozom-
lar, endozom içeriğini parçalayacak minik hücre mideciklerini oluş-
turacak endozomlarla kaynaşırlar. Sindirimden sonra, meydana ge-
len ürünlerin çoğu lizozom zarından sitoplazmaya geçer. Bir kısmı
ise lizozomun içinde kalır. Sonuç olarak, bir hücre gereksinim duy-
duğu maddeleri sindirebilir. Bu arada, minik yemekten istenmeyen
parçalar ve lizozomun parçalayıcı enzimleri hücrenin duyarlı iç kim-
yasal ortamı ndan ayrı kalır. Sonraki bölümde endozom ve lizozom-
lardan daha ayrı ntılı olarak bahsedilecektir.
Endositozun tersi olayına ekzositoz denir. Ekzositozda, zarımsı
kesecik içindeki maddeler hücrenin zarına doğru gönderilir. Burada
kesecik zarı hücre zanyla kaynaşır ve daha sonra yırtılarak içeriğini
hücredışı ortama bı rakı r (Şekil 4.32). Pek çok bezin salgıları hücre-
den bu şekilde salınır. Örneğin, insülin hormonu önce pankreasın
asinar hücrelerinde sentezlenir sonra da ekzositozla salınır. Ekzosi-
toz, aynı zamanda atık maddelerin hücreden salı nmasında da işlev
görür. Endositotik veziküllerle getirilen maddelerin sindirilmeyen
kısımları, normal olarak ekzositozlaklışarı atılır. Bazı durumlarda en-
dositoz ve ekzositozun birleşmesi, kan damarı duvarı gibi bir hücre-
sel engelden bir maddenin geçmesine neden olur. Bu durumda,
madde hücrenin bir yanından endositozla alınır ve ekzositozla bira-
HÜCRE DUVARI VE ÖRTÜLERI 117
Bitki, mantar ve bakterilerin hücre duvarları Hücre zarı nın dışı nda
yer alan bitki hücre duvarı , hücrenin bir ürünü olmasına karşın ge-
nellikle sitoplazmanı n bir parçası olarak düşünülmez. Bitkilerin hüc-
re duvarını n esas yapısal bileşeni karmaşı k bir polisakkarit olan selü-
lozdur. Selüloz genellikle, "fibril" denilen uzun ipliksi yapılar şeklin-
de bulunur. Selüloz fıbriller pektin ve hemiselüloz (selüloza yapısal
olarak benzemeyen madde) içeren diğer karbohidrat türevlerinden
oluşan bir ara maddeyle birbirlerine yapıştı rı lı rlar. Fibriller arası nda-
ki boşluklar ara maddeyle tamamen doldurulmaz; su, hava ve çözün-
müş maddelerin hücre duvarı ndan serbestçe geçebilmesi için uygun
alanlar da bulunur. Hücre duvarı hangi maddelerin hücreye girece-
ğini, hangilerinin girmeyeceğini belirlemez. Bu işlev, hücre duvarı-
nı n hemen altı nda yer alan hücre zarı tarafından yürütülür. Büyü-
mekte olan genç bir hücre tarafından yapı lan hücre duvarını n ilk
kısmı primer duvar (birincil duvar) dır. Hücre büyümeye devam et-
tikçe, yalnız bu elastiğimsi duvar oluşturulur. İki hücre duvarı nı bir-
birine bağlayan tabakaya orta lamel denir. Pektin, orta lamelin esas
bileşeninden birisi olarak genellikle kalsiyum pektat formunda bulu-
nan karmaşı k bir polisakkarittir. Eğer pektin çözülürse, hücrelerin
birbirlerine daha gevşek bağlandı kları görülür. Bunun örneği mey-
veler olgunlaştığında görülebilir. Kalsiyıım pektat kısmen daha çözü-
nebilir formlara dönüşür, hücreler daha gevşek bağlanır ve bu da
meyvenin daha yumuşak olması na neden olur. Yüksek bitkilerdeki
dokuların çürümesine neden olan mantar ve bakterilerin çoğu da
benzer şekilde çalışırlar. Yani, önce pektini çözerler; bu, dokuların
yumuşaması na neden olur. Yumuşayan dokuyu bakteri ve mantarlar
biyolojik olarak kullanılabilirler.
Bitkilerin yumuşak doku hücrelerinin sadece primer duvarları
(birincil duvarları ) ve hücrelerarası orta lameli vardı r. Büyüme bit-
tikten sonra hücreler iyice sertleşerek, bitkilerin daha odunsu kısım-
118 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
farklı bir amaç için ürettiği ayı rdedici karbohidrat belirleyicisiyle ko-
nalwısım (eritrositi) tanı r. Konakçı hücrelerin saldırgan virüslerce
tanınması da çoğunlukla glikokaliksin karbohidrat belirleyicilerine
bağlı kalmaktadı r. Yabancı hücrelerin glikokalikslerindeki belirleyi-
ciler, bağışıklı k sisteminde bulunan antikor moleküllerinin, saldı r-
ganları tanı mak için kullandığı kuyruk şeklinde yapı ları oluştururlar.
ÇOK HÜCREULIK
Hücre zarlarımn yapısı ve çalışması üzerine incelemelerimizi bitir-
dikten sonra, artı k hücrelerin birbirlerine nası l bağlanarak kendimiz
gibi çokhücreli organizmaları oluşturdukları na kısa bir göz atmalı-
yız.
HÜCRE BÜYÜKLÜĞÜ
Birhücreli organizmalar dünyanı n biyokütlesinin (dünya üzerinde
yaşayan tüm canlıları n toplam ağırlığı ) kabaca yarısı nı oluşturmala-
rına karşın, çok hücreli olmanı n olağanüstü yararları vardı r. Daha
büyük bir boyut bir organizmaya büyük avantajlar sağlar, örneğin da-
ha küçük organizmaları ele geçirme ya da onların üzerinden etkin
bir şekilde beslenme kabiliyeti, daha ileri gidebilmek, daha hızlı ha-
reket edebilmek vb. Ancak büyük boyut, birhücreli bir organizmanı n
boyutunu basitçe belirsiz bir şekilde arttı rmakla elde edilemez. Bir
hücre besinlerini ve oksijeni zarı aracılığıyla almalı dı r. Bir hücre hac-
mini üç misli arttı rdığında, besin ve oksijen ihtiyacı da artar; ancak
henüz zarı nı n alanını iki misline çı karamamıştır. Arzu ettiği şekilde-
ki metabolik gereksinimleri yüzey alanından daha hızlı arttığı için,
zarın hücre içeriğini destekleyemediği bir noktaya ulaşılı r. Bu yüz-
den, etkili bir difüzyon için gereksinim, bir hücrenin yüzey/hacim
oranında kesin bir sı nı r koyar ve sonuçta hücre boyutunu sı nı rlar.
Pek çok birhücreli organizma fevkalade bir şekilde karışı k yapılı-
din Tek bir hücre yaşamak için gereksinim duyduğu her şeyi yapma-
lıdır. Doğada özelleşmiş işlevleri yapabilen basit, benzer hücre toplu-
lukları örneğin, bazı yeşil alglerin 32-hücreli diskleri ve cıvı k mantar-
ları n amipsi grupları bulunmasına karşı n, birçok hücre topluluğun-
da daha karışık özelleşme olasılığı vardı r.
Evrimsel süreç, belirgin hücrelerin özel işlevlere (öne doğru ha-
reket etme, beslenme, üreme ve benzeri işlevler) yoğunlaşması ile
oluşan düzenlenmelerin, her bir hücrenin "becerikli olma" stratejisi-
ni yürütmesinden çok daha etkili olabileceğini ortaya çı karttı.
HÜCRE BAĞLANTILARI
Çok hücreli topluluklara şekil vermek için farklı unsur vardır. Bazı
belirgin hayvan dokularında, fibroblast denilen özel hücreler vardı r.
Bu fibroblastlar hücrelerarası matriks bileşenlerinden elastin ve kol-
lajen (bak. Şekil 3.26 S: 68 ) arasında bulunan fibrilli bir protein sal-
gı larlar. Hücreler bu yapısal ağ içinde yer alı rlar, burada büyür ve bu-
rada işlev kazanı rlar. Sonunda oluşan doku, bağ dokusu olarak bili-
nir. Daha sonraki bölümde bu konudan ayrı ntı lı bir şekilde bahsedi-
lecektir.
Hücrelerin yapı ve sağlamlığını n sağlanması için diğer bir unsur
da bunların birbirlerine tutunmasıdı r. Bunu gerçekleştirecek olan
hücrelerin özel olarak yanında bulunacağı hücreyi tanıması gerekir
ki; ancak o zaman zarlarını birbirleriyle emniyetli bir şekilde bağla-
yabilirler. Bu tanıma mekanizması, özellikle embriyonik gelişme sıra-
ÇOK HÜCRELİLİK 121
komşu hücrelerin
plazma zarları
hücrelerarası
alan
transmembran
proteinleri
mikrovillus
aktin mikrofila-
komşu hücrelerin menden
plazma zarları sıkı bağlantı
hücrelerarası
alan kemer desmozom
sitoplazmik plaklar
hücrelerarası
fılamentler düğme
desmozom
ara fila-
mentler
komşu hücrelerin
plazma zarları
ara filamentler
hücrelerarası
alan delik-geçit
bağlantısı
zarlar arasında
uzanan kanallar
4.36 Hücrelerarası bağlantı çeşitleri
Memelilerde ince bağlı-sağı döşeyen hücreler, bir-
birlerine özelleşmiş çeşitli bağlantı bölgeleriyle tutu-
nurlar. Bu bölgelerin her biri tek tek aynntılı bir şe-
kilde, solda görülmektedir. (A) Sıkı bağlantı, birbi-
rine bağlanan komşu hücrelerdeki transmembran
proteinleri dizininden oluşmuştur. (B) Bir düğme
sında çok kritik bir durumdur. Çok sayıda hücrenin uygun bir şekil- desmozom, her biri komşu hücre zarlanmn içinde
bulunan ve özelleşmiş hücrelerarası filamentlerin
de bir araya gelmesi ve bir dokuyu oluşturması gizemli ve müthiş bir
hücrelerarası alandan geçerek birbirine bağlandığı
olaydır. Artı k, bugün, en azından bazı hücre çeşitlerinin, diğer hüc-
iki sitoplazmik plakadan oluşmuştur. Bu plakaların
relerin üzerinde bulunan özelleşmiş reseptörler tarafından tanınan her biri, hücre içindeki hücre iskeletinin fibrillerine
ve kendi lipit çift katmanının dış taraftaki lipit ve proteinler üstünde- de tutunur. (C) Bir delik-geçit bölgesi, karşılıklı iki
ki tipik belirleyicilere sahip olduğu bilinmektedir. Diğer hücrelerin komşu hücre zarı arası nda bulunan ve bunları bir-
"hücre tutunmasını sağlayan moleküller" denilen özel glikoprotein- birine bağlayan özelleşmiş bir kanaldır. Ara fila-
ler vardır. Bu moleküllerin bir hücreyi diğerine doğrudan bağladığı mentlerin ve aktin filamentlerinin kimyasal yapısın-
sanılmaktadı r. Belki de bu karşılıklı bağlanma, bir molekülün karbo- dan 5. Bölümde bahsedilecektir.
hidratı ile diğerinin proteini arasında bir köprü görevi görür. Bun-
lardan başka, lektinler denilen ve az bulunan bir bitki protein sınıfı
da, karbohidrat kimliğine dayanarak bazı özel bitki türlerinin hücre-
lerini tanır. Lektinlerin rolü tam olarak bilinmemekle birlikte, toplu-
ca yapıştırıcı gibi hareket ettikleri ve böylece bitki hastalı klarına ne-
den olan bakteri ve mantar hücrelerini hareketsizleştirdikleri sanıl-
maktadı r.
Her ne kadar hücreler birbirinin üstüne otururlarsa da, çoğun-
lukla çeşitli tipte, güçlü bağlantılar oluştururlar. Hücrelerin birbirle-
rine tutunmak için yaptı kları bu bağlantıların pek çoğu bitkilerden
ziyade, ince bağırsağı döşeyen hücrelerde görüldüğü gibi, çok hüc-
122 BÖLÜM 4 HÜCRE ZARI VE MADDE ALIŞ VERIŞI
ÇALIŞMA S O RULARI
1. Su, doymuş ve doymamış fosfolipit kaynakları ve kolesterol hücre
zarının sağlamlığına ve esnekliğine nasıl katkıda bulun?
ÖNERILEN KAYNAKLAR 123
4. Zarları daha dayanı klı hale getirmek için hücre duvarı kullanı l-
masının bitkilere zararı ve faydası nedir?(s.117-18)
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
BRETSCHER, M. S., 1985. The molecules of the cell membrane, Scien- ROTHMAN, J. E., and J. LENARD, 1977. Membranc asymmetry, Science
tific American 253 (4). Reviews the bilayer plasma membrane and 195, 743-53. Why some proteins are found on only one Side of the
membrane proteins, and the process of endocytosis. membrane.
BRETSCHER,M. S., 1987. How animal cells move, Scientific American SATIR,P., 1975. The final steps in secretion, Scientific American 233
257 (6). The role of pinocytosis in the amoeboid movement of (4). (Offprint 1328) How the membrane of a secretory vesicle in-
cells. teracts with the plasma membrane during exocytosis.
BROWN, M. S., and J. L. GOLDSTEIN, 1984. How LDL receptors influ- SHARON, N., 1980. Carbohydrates, Scientific American 243 (5). (Off-
ence cholesterol and atherosclerosis, Scientific American 251 print 1483)On the role of carbohydrates in the life ol the cell, with
(5). (Offprint 1555) particular emphasis on the membrane carbohydrates tlıat are in
CAPALDI, R. A., 1974. A dynamic model of cell membranes, Scientific volved in cell recognition.
American 230 (3). (Offprint 1292) A good discussion of the fluid- SINGER, S.J., and G. NICOLSON, 1972. The fluid-mosaic model of the
mosaic model of membrane structure. structure of cell membranes, Science 175, 720-31. The original
DAUTRY-VARSAT, A., and H. F. LODISH, 1984. How receptors bring pro- presentation of the fluid - mosaic hypothesis.
teins and particles into cells, Scientific American 250 (5). (Off- STAEHELIN, L. A., and B. E. HULL, 1978. Junctions between living cells,
print 1550) The life cycle of coated pits. Scientific American 238 (5). (Offprint 1388) A freeze-etch explo-
LODISH, H. F., and J. E. ROTHMAN, 1979. The assembly of cell mem- ration of cellular junctions.
branes, Scientific American 240 (1). (Offprint 1415) A good dis- UNWIN, N., and R. HENDERSON, 1984. The structure of proteins in bio-
cussion of hoıv the membrane grows and of how and why its two logical membranes, Scientific American 250 (2). (Offprint 1547)
sides diller.
Bölüm 5
HÜCRE içi
nceki bölümde, hücre zarının hücreyi dış
ortamdan nasıl koruduğunu ve nasıl bazı
maddeleri tutup diğerlerini dışarı verdiğini
gördük. Bazı özelleşmiş zar kanalları, ozmo-
tik konsantrasyon farkı serbest enerjisini
kullanırlar; fakat hücrenin seçici geçirgen-
liği için, dolaylı ve dolaysız olarak enerji
harcanır. Sonuçta, yaşam için elverişli olan
bir homeostatik kimyasal ortam zar içinde
muhafaza edilir. Bu ortam, optimal pH ve
iyon konsantrasyonu olan, yeterli miktarda
ve uygun çeşitli yapı taşlarını içeren, yaşam
için gerekli enzimleri bulunduran bir ortamdır. Bu bölümde, orga-
nelleri - hücre enzimlerini kullanan hücre içi yapıları, moleküler ya-
pı taşlarını ve genlerde kodlanmış olan bilgileri değerlendiren uy-
gun kimyasal ortamı inceliyeceğiz.
Canlıdaki önemli olayların kimyası, sitoplazmadan tümüyle fark-
lı olduğu için bazı organeller, yüksek ve düşük pH gibi normal olma-
yan koşullara gereksinme duyan tepkimeler için minyatür depo ola-
rak görev yaparlar. Örneğin, sindirim enzimleri, hücre yapısını bu yı-
kıcı; fakat gerekli katalizörlerden korumak için lizozomlar denilen
özel yapılar içinde paketlenirler.
Özelleşmiş kimyasal koşulları korumak üzere hücre içinde bulu-
nan organeller, kendi çift-katlı lipit zarları ile çevrilerek küçük hüc-
reler gibi organize olmuşlardı r. Her organel zan, organellerin ken-
dine özgü kimyasını koruyan, kimyasal maddeleri içeri alan ve ürün-
leri dışarı veren protein kanallan içerir. Ve göreceğimiz gibi, varolan
teori, bazı organeller için çarpıcı bir evrimsel geçmişi de akla getir-
mektedir.
124
HÜCRE ORGANELLERİ 125
HÜCRE ORGANELLERİ
ÇEKiRDEK
Çoğu organizmaların (bakteriler hariç) hücrelerinde en büyük ve
belirgin kısımlardan biri zarla çevrili olan çekirdektir (Şekil 5.1). Çe-
kirdek, hücre çoğalmasında merkezi bir rol oynar. Bu olayda tek bir
bir hücre bölünür ve iki yeni hücre meydana gelir. Çekirdek aynı za-
manda hücrenin çevresiyle olan ilişkisinde, bir hücrenin ne çeşit bir
farklılaşmaya gideceğinin saptanmasında ve kendisinin son şeklini
almasında nasıl bir yapı göstereceği yönünde çok önemli bir rol oy-
nar. Ve çekirdek yaşayan hücrelerin metabolik aktivitelerini yönlen-
dirir. Kısaca, hücre yaşadığı sürece yaşam sürecine rehberlik eden
emirler çekirdekten verilir.
Biz bakterilerin, zarla çevrili bir çekirdeği (hücre aktivitelerini
kontrol eden genetik materyale sahip olmalarına karşın) olmayan di-
ğer tüm organizma çeşitlerinden farklı olduğunu söyledik. Benzer
şekilde bu grupda, diğer organizmalarda bulunan hücre yapılarının
çoğu yoktur. Bu farklılıklar o kadar belirgindir ki, bakteriler kendile-
rine ait iki alem içinde sınıflandırılırlar (bölüm 20'ye bakınız). Bu
hücrelere prokaryotik hücreler denir (örneğin, çekirdeksiz), halbuki
diğer bütün organizmaların hücrelerine ökaryotik hücreler denir
(gerçek bir çekirdeğe sahip). Prokaryotik hücrelerin özellikleri daha 001
sonraki bölümde tartışılacaktır.
sökaryotik çekirdek, kromozomlar ve çekirdekcik olmak üzere iki Şekil 5.1 Bir Bitki hücresi çekirdeğinin elektron
tip yapı içerir. Elektron mikroskopla biz her iki yapıyı da nükleoplaz- mikrografı.
ma denilen granüler görünümde, şekilsiz bir kütle içinde görebiliriz. Çoğu hücrelerin çekirdekleri, tüm hücrenin yakla-
şık üçte-biri kadardır ve bu nedenle hücre hacminin
Çekirdeğin tümü, çekirdek kılıfı denilen ve biribirine çok yakın bu-
%3-4'ünü işgal eder.
lunan bir çift zarla çevrilidir.
Kromozomlar (Şekil 5.2), sadece hücre bölünmesi için hazırlık ev-
resinde "yoğunlaştıkları" zaman görülebilen uzun, iplik şeklindeki
yapılardır. Bölünmenin dışında kromozomlar yoğunlaşmamış duru-
mundadır. Boyandı kları zaman koyu, bulanı k bir ınateryal şeklinde
görülürler.
protein
makaraları ndan
meydana gelmiş
zincir
protein
makarası
DNA
ipliği
R
(1 N mı,
katlanmiş
protein
stoplazma
çekirdek içinde içinde translate
kromozomun edilmiş şifre
transkribe edilmiş gen (transcript)
bir kısmı
1 pITI
vezikül
endoplazmik
retikulum
Çeşitli araştı rmalarda hücre içi organellerini ayı rmak için santrifüj
kullanılı r. Bu ayı rma tekniğinde, hücreler önce hücre zarı lipitlerini
bozan deterjanlarla parçalanı r ve daha sonra bunları n, diyelim ki
glukozun vizkoz bir çözeltisini içeren test tüpünün üst kısmında ta-
baka oluşturması sağlanı r. Sonuçta örnekler, hücre kısımları nı mole-
küler ağırlı klarma göre ayı rmak için santrifüj edilir. Her bir kompo-
nent solüsyon içinde tipik bir oranda hareket eder, en yoğun olan-
lar en hızlı hareket ederler.
Albert Claude, Rockefeller Enstitüsünde 1938 yılı nda mikrozom 0.5 prn
130 BÖLÜM 5 HÜCRE IÇI
0.2 11111
su
moleklü
25
tipik
protein
çekirdek kılı fı
bir gen
için yeterli
DNA
.54 J
1 41*
,#4
'
rak kabul edildiği gibi GER ve DER'in kesintisiz olmasıdı r; ikinci şık
olarak da, GER'un zara-gömülü proteinleri ve sisternal proteinleri
veziküller yoluyla DER'a göndermesi şeklinde olabilir.
DER'un zar proteinlerinin çoğu, hem zar sentezinde hem de ve-
ziküllerinin hazı rlanı p gönderilmesinde görevli olmalarına karşın,
diğer proteinler hücrenin başlıca biyokimyasal olaylarında önemli
rol oynarlar.
Karaciğer hücrelerindeki DER'lar, örneğin, barbütaller, amfeta-
minler ve morfinler dahil birçok zehirin zararlı etkisini yok eden en-
zimleri taşı rlar. Dolaşım kanındaki zehirler karaciğere taşını rlar. Bu-
rada daha fazla olan fosfolipitlerin hızlı sentezi karaciğer hücrelerin-
deki DER'ları n yüzey alanlarını n iki katına çı kmasına neden olur.
ER içindeki detoksifikasyon enzimlerinin yeri, sitozolü zehirler-
den korumak için bölmelere ayırmada hücre potansiyeli açısı ndan
maksimum avantajı sağlar. Detoksifikasyon işlev ürünleri büyük bir
olası lı kla ER'un kendisinden meydana gelmiş olan veziküllerde pa-
ketlenirler ve daha sonra daha ileri bir parçalanmaya uğrayacakları
diğer organellere verilirler. Sonuçta, DER, kalsiyum iyonlarını salıve- çıkış yüzü
rir, bu iyonları n konsantrasyonu, göreceğimiz gibi, hücre iskelet ele- (trans yüzü)
mentlerinin yı kılması ya da oluşması nı n kontrolünde önemlidir.
Buraya kadar anlatı lan hücre komponentlerinin bazılarının
oransal büyüklükleri Şekil 5.10'da gösterilmiştir.
GOLGI AYGITI
Italyan bilim adamı Camillo Golgi ilk kez 1898'de omurgalı beyninin
belirli hücrelerinde yeni bir "retiküler aygıt" tanımladı. Bu "aygı tın"
şimdiye kadar ancak elektron mikroskopla görülebilen bir organel giriş yüzü
olduğu, şimdi ise belirli kimyasallarla muamele edildiği zaman ışık (cis yüzü)
mikroskop altı nda da görülebildiği ortaya konmuştur. Benzer sitop-
lazmik bölgeler, daha sonra bir çok araştırıcı tarafı ndan çok çeşitli
hayvan ve bitki hücrelerinde bulunmuştur. Bunlar önce farklı şekil- Şekil 5.11 Golgi Aygiti
lerde ve farklı isimlerde belirtilmelerine karşın, hepsi en sonunda Amip Golgi aygı tını n elektron mikrografı. Bazı sis-
Golgi aygı tı adını almıştır. Bu organel, hemen hemen biribirine pa- ternaları n son kısmı ndan meydana gelen veziküller
EM'da ve şematize şekilde görülebilmektedir Geçiş,
ralel olarak sı ralanmış zarla-çevrili bir bölmeler sistemden ibarettir
cis tabakası ndan, çeşitli medial (ara) bölmeler yo-
(Şekil 5.11)
luyla trans sisternası na doğrudur. Cis (giriş anlamın-
Golgi aygı tı, özellikle çeşitli kimyasal maddeleri sentezleyen hüc- dadır) ve trans (çıkış) çekirdeğe göre belirtilmiştir.
relerde belirgindir; bu hücrelerin sekresyon aktivitelerinin düzeyi Golgi daha sonraki taşınma için molekülleri ayıklar,
değiştiğinde, organellerin morfolojisinde uygun değişiklikler meyda- değiştirir, yeniden işaretler ve veziküller içinde pa-
na gelir. Kobayların (Guinea pigs) pankreaslarını n belirli hücrelerin- ketler. Bu EM'da, trans bölmesi ve salıverilmiş olan
de ribozomlarda sentezlenmiş olan bir zimogen (bir enzimin inaktif veziküller, elektron - yoğun bir boya ile işaretlenmiş-
tir.
öncüsüdür) ER'un kanalları içine geçer; bu zimogen, ER'dan kopup
ayrılan bir vezikül içinde Golgi aparatına ulaşır. Elektron mikroskop
yardımıyla biliyoruzki zimogen, çekirdeğe en yakın olan bölmeye gi-
der (Şekil 5.11'de cis bölmesi olarak bilinen en fazla çukurlaşmış sis-
terna) ve daha sonra en uzak tabakaya (trans bölmesi) ulaşana kadar
bir tabakadan diğer tabakaya geçer. Tabakalar arasındaki geçiş, bir
sisternadan kopup diğer bir sisternayla birleşerek çekirdekten en
1 ER ile Golgi arası nda bir çeşit "ara bölme" bulunabilir. ER'dan ayrılan vezi-
kül zarlarında bulunan belirli proteinler, veziküller aynı içerikle Golgi aygı tına
ulaştığında vezikülden ayrılırlar. Bu proteinler, ayrı veziküller içinde ER'a geri dö-
nerler, bu ayıklama ve ER veziküllerinin yeniden paketlenme işleri için bazı ara
organellerin bulunması gerektiği anlamı na gelir.
134 BÖLÜM 5 HÜCRE İÇİ
çekirdek poru
taşıyıcı veziküller
salgı vezikülleri
LİZOZOMLAR
İlk kez 1950 yılında Louvain Katolik Üniversitesinde Belçikalı bir bi-
lim adamı olan Christian de Duve tarafından tanımlanmış olan lizo-
zomlar, zarla çevrilmiş olan cisimciklerdir, bunlar birçok güçlü (hid-
rolitik) enzimler için depo vezikülü olarak işlev görürler (Şekil 5.13).
Lizozom zarı, oldukça yüksek derecedeki asidik iç ortamı koruyan
bir iyon pompası içerir. Zar, tepkime ürünlerinin sitozole geçmesine
izin verir; fakat hidrolikitik enzimlere geçirgen değildir ve bu enzim-
lerin sindirim işlevine karşı koyabilirler. Eğer lizozom zarı bozulursa,
hidrolitik enzimler, uzun süre daha fazla zarar vermeden kalamazlar
- etrafı ndaki sitoplazma içine salıverilir ve hemen hücrenin iç orta-
mını yı kmaya başlarlar.
Tahmin edeceğiniz gibi, lizozomlar hücrenin sindirim sistemi
olarak görev yaparlar, endositozisle hücre içine alınan materyali sin-
dirirler. Lizozomların hidrolitik enzimleri kaba ER'da ,zimogen şek-
linde sentezlenirler, düz ER'da taşıyıcı veziküller içinde paketlenirler
ve Golgi aygı tına taşı nırlar.
Golgi zarının iç kısmında bulunan reseptör proteinler, tipik kar-
bonhidrat belirleyicileri ile tanı nan zimogenleri yakalamak ve kendi-
ne çekmek için örtülü vezikülleri meydana getirirler. Zimogenlerin
belirli bir miktarını alan bir kısım, bir lizozom olarak Golgi zarından
tomurcuklanı p ayrılır ve enzimler aktive edilirler. Lizozom zarının
dış kısmı na bağlanmış olan proteinler, lizozomun taşıdığı enzimlerin
uygun hedefe verilmesini sağlamak için tanıma bölgesi olarak hizmet
ederler. Hücre yüzeyinden yeni girmiş olan endositotik veziküller
(endozomlar) primer lizozomları nın hedefleridir ve sindirim vezi-
külleri olan, sindirim vakuolleri olarak da bilinen sekonder lizozom-
lar zaten endositotik veziküllerle primer lizozomların kaynaşmasıyla
meydana gelmişlerdir. Sindirim tamamlandığı zaman, sindirim artı-
136 BÖLÜM 5 HÜCRE İÇİ
\ fagositozis
taşıyıcı veziküller
I\
ekzositozis
çekirdek
serbest
ribozom
granüler ER
sekonder
nı RNA lizozom
çekirdek endozom
poru
endositozis
5.14 Hidrolitik enzim döngüsü küllerin dış kısmında bulunan belirleyiciler rarlı ürünleri sekonder lizozomları n zarları
Hücre sindiriminde Golgi aygı tı nı n ve (markers) bu veziküllerin Golgi aygı tı nı n aracı lığı ile sitozole verilirler. Enzimlerin,
ER'un rolü, bunları n hücredeki işlevlerini zarı ile birleşmesine neden olurlar. Golgi endoplazmik retikulum içinde aynı şekilde
temsil eder. Hücre çekirdeğindeki DNA, aygı tı yeni vezikülleri (primer lizozomlar) sentezlenmesi ve işaretlenmesi, Golgi aygı-
hidrolitik enzimleri kodlayan mRNA'yı meydana getirir. Hidrolitik enzimlerin öz- tı na taşı nması, arklanı nası, kimyasal olarak
meydana getirir. mRNA ER'a taşı nı r ve da- gül bir karışımını içeren bu paketler, uy- değiştirilmesi, orada yeniden paketlenmesi
ha sonra GER'a bağlananır. Enzimler ora- gun bir şekilde işaretlenmiş endositotik ve- ve daha sonra çeşitli hücre içi hedeflere
da sentezlenir, ER içine geçer ve sonra ta- ziküllerle (endozom) ya da sekonder lizo- gönderilmesi hücreler içindeki makromo-
şı nma için sinyal sekansları ile işaretlenir- zomlarla (önceki kaynaşmasıyla meydana leküllerin yapılması nda genel bir strateji gi-
ler. Enzimler daha sonra düz ER'da resep- gelmiştir) kaynaşır ve içeriğin sindirilmesi- bi görünmektedir.
törler tarafı ndan toplanı rlar ve taşıyıca ve- ne yardı m ederler. Sindirim artığı, ekzosi-
ziküller içinde paketlenirler. Taşıyı cı vezi- tosis yoluyla dışarı atılı rken, sindirimin ya-
M1TOKONDR1LER
PIASTITLER
granal tilakoyit
stromal tilakoyit
stroma
0.5 }on
VAKUOLLER = KOFULLAR
Etrafı zarla çevrili, içi sıvı dolu vakuol = koful denilen boşluklar hem
hayvan hem bitki hücrelerinde bulunmaları na karşın, en büyük olan
kofullar bitki hücrelerinde bulunur. Fonksiyonları na göre çeşitli tip-
lerde kofullar vardır. Bazı protozoonlardaki kontraktil kofullar deni-
len özelleşmiş kofullar, atı k maddelerin ve fazla suyun hücreden dı-
şarı atılmasında önemli bir rol oynarlar; bunları sonraki bölümde da-
ha ayrı ntılı olarak tartışacağız. Birçok protozoon da, içinde besin
HÜCRE ORGANELLERİ 141
0.02 mm
HÜCRE İSKELETİ 143
HÜCRE İSKELETİ
Gördüğümüz gibi, bir hücre özelleşmiş zarla çevrili organellerle do-
ludur, bu organeller hücredeki kimyasal olayları n çoğuna aracılı k
ederler. Fakat hücrenin iç yapısı nda aynı zamanda protein-bazlı
komponentler de bulunur, bu komponentler sadece hücrenin için-
deki değil, aynı zamanda hücrenin bütünündeki hareketi düzenler,
hücrenin şeklini belirler ve kontrol ederler.
MIKROFILAMENTLER
endositoz
yapan yüzün endositozis
aktin/miyozin
kasılması
A
öne taşınmış
veziküller
öne itilmiş ekzositoz
ektoplazma yapan yüzün
endoplazma aktin/miyozin
ektoplazma gevşemesi
ekzositozis
C 2 ıım
yalancı ayak
13
0.2 um 0.2 um
özelleşmiş bir demet meydana getirmek için diğer miyozin kuyruk- 5.25. Mikrotübüllerin elektronmikrograflan
larına bağlanır. Kas dışındaki hücrelerde miyozin gövdesi nisbeten Solda: Sığır beyninden uzunlaması na kesit. Sağda;
kısadı r ve çoğu kez (belki her zaman) zara bağlanır. Sıçan spermatidinden enine kesit
Kas dışındaki hücrelerde miyozin aracılığı ile meydana gelen ha-
reketin en iyi anlaşılmış olanı, hücre bölünmesi sırasında iki kardeş
hücre oluştuğu zaman meydana gelir (bu olay bölüm 12'de daha ay-
rıntılı bahsedilmiştir). Aktin filamentleri atasal (parent) hücrenin
ortaçizgisi boyunca meydana gelir ve miyozinler (belkide zar üzerine
tutunmuştur) iki hücrenin birini diğerinden "ayırırlar".
Benzer aktin miyozin etkileşimleri hücre hareketinden sorumlu-
dur (Şekil 5.24). Hücre zarının endositoz yapan yüzü devamlı olarak
kası lır; bu miyozin-kökenli aktivite sitoplazmayı öne doğru iter. En-
dositoz yapan yüzden meydana gelen veziküller ekzositoz yapan yü-
zün gelişmesini sağlamak için ileri doğru gönderilir. Bu işlevin ayrın-
tıları halen bir sır olmasına karşın, aktin filamentlerinin miyozin-ara-
cı lığı ile olan hareketinin önde yalancı ayakların uzaması na neden
olduğuna inanılır. Açı k olan şudur, hücre sitoplazmasının ektoplaz-
ma denilen kısmı oldukça fazla çapraz-bağlanmış aktin filamentleri
içerirken ve nisbeten katıyken, ekzositoz yapan yüze doğru akan si-
toplazmada, endoplazmada, aktin filamentlerinin bağlı olmamaları
ve bu nedenle daha fazla sıvı halde olmalarıdır. Bu endoplazma, mi-
yozin etkili aktin filamentlerince sağlanan uzantı içine itildikçe aktin
tekrar çapraz-bağlanı r; ektoplazmanın diğer kısımları daha ayrıntılı
hareketleri sağalayabilmek için sonra endoplazmaya dönüşür.
MIKROTÜBÜLLER
Mikrotübüller önemli görevleri yerine getiren mikrofilament çeşitle-
ri olarak düşünülebilir. Bunlar, uzun, içleri boş, silindirik yapılardır
(Şekil 5.25) ve mikrofilamentler gibi özel iyonik sinyallere yanıt ola-
rak kendiliğinden meydana gelirler. Tübülin denilen globüler prote-
in moleküllerinin her biri iki proteinden ibarettir (a ve b) ve helikal 5.26 Bir mikrotübülün yapısı
bir yapı oluşturmak için polimerize olurlar (Şekil 5.26). Mikrotübül- Her biri iki proteinden ibaret olan tübülin alt bi-
ler, mikrotübül organizasyon merkezlerinden (genellikle Golgi ya- rimleri (biri renkli diğeri beyaz gösterilmiştir), tü-
bül duvarını meydana getirmek için helikal (halka-
nındadı r) ışınsal olarak dağılırlar ve hücrenin yapısında vezikül ve
sal) olarak üst üste dizilmişlerdir. Bir tübül çevresin-
organel hareketinde ve hücre bölünmesinde kritik bir rol oynarlar. de genellikle 13 alt birim vardı r.
Hücre bölünmesi sırasında mikrotübüller kromozomları yeni çekir-
dek bölgelerine hareket ettirmede önemli olan iğ şeklindeki yapı)/
oluşturmak için, hücrenin her iki uç kısmında sentriyol denilen ya-
146 BÖLÜM 5 HÜCRE İÇİ
ARA FİLAMENTLER
I /mı
5.31 Sitoplazmik Ağ: Sitoplazmik ağ, bazı araştırıcı lar tarafı ndan,
hücre şeklini veren, çeşitli hücre organellerini belirli bir konum-
da tutmaya yardı m eden bir fibril ağı ndan ibaret olduğu düşü-
nülmektedir. Bu hipotezde fibrillerin, aşağıdaki şekilde görüldü-
ğü gibi hücre zanna tutunduğu ve aynı zamanda hücredeki mik-
rotübül ve mikrofilamentlere bağlandığı (gösterilmedi) fikrini
vermektedir. Fakat diğer araştırıcı lar bu ağı n, elektron mikros-
5-29 Ara filamentlerin yapısı kop için örnek hazı rlamada kullanı lan tespit tekniğinin sadece
Temel altbirim, biribirinin aynı olan iki molekülün biribiri- bir artefaktı olduğunu ve hücre hareketi, hücre bölünmesi, hüc-
ne sanlarak oluşturduğu bir protein dimeridir(üstte). Her re içinde vezikül taşınması ve buna benzer kavramların sadece
bir dimer bir diğeri ile çift oluş turur, tetrameri oluşturmak mikrotübüller, ara filamentler ve mikrofilamentlerin etkileşimi
için dimer biribirine yaklaşı r. Tetramerler zincirleri oluştur- ile gerçekleş tiğini savunurlar.
mak için baş kuyruğa gelecek şekilde bağlanırlar. Boş bir tüp
şeklinde (altta) birarada bağlanmış olan sekiz zincir, ara fila-
mentlerin tipik yapısını meydana getirin
ribozom
hücre zarı
hücreye
bitişik olan
sinir
interselüler
matriks
mitokondri
0.5 //in
148 BÖLÜM 5 HÜCRE İÇİ
A 'Mum B
HÜCRE ISKELETI 149
SİLLER VE KAMÇILAR
Hem hayvan hem bitkilerin bazı hücrelerinde serbest yüzeylerden
dışarı doğru çıkan bir ya da daha fazla, hareket edebilen saç benzeri
yapılar vardır. Eğer bu uzantılardan sadece birkaç tane varsa ve hüc-
re büyüklüğüne oranla nisbeten uzunsa bunlara kamçı denir. Eğer
bu uzantılar çok sayıda ve kısaysa sil adı nı alır (Şekil 5.34). Gerçekte
ökaryotlardaki sillerin ve kamçıların temel yapısı aynıdır ve bu terim-
ler biribirleri ile değiştirilerek kullanılır. Her ikisi de genellikle ya
hücre hareketinde ya da sıvıların (ya da bazan partiküllerin) hücre-
nin karşı yüzeyine hareketinde görev alırlar. Bunlar, çoğunlukla tek
hücrelilerde, küçük çok hücreli organizmalarda ve çoğu hayvanların
ve birçok bitkilerin erkek üreme hücrelerinde bulunurlar, bunların
her ikisi de hareket için asıl elemanlardır. Bunlar aynı zamanda hay-
vanlarda birçok iç geçitleri ve kanalları döşeyen hücrelerde boldur
ve vurma hareketi ile bu geçitler arasından materyalin geçişini sağ-
larlar. Trakede siller her santrimetre karede bir milyarın üstündedir.
Ökaryotik hücrelerdeki siller ve kamçılar, sitoplazmik bir matriks
içeren ve bu makriks içine gömülü 11 mikrotübül grubundan ibaret 5.34 Sıçan trakesindeki silli yüzeyin taramalı elekt-
ron mikrografı.
hücre zar uzantı larıdır. Hemen hemen her zaman silindirin çevresin-
Birçok silin birlikte hareketi, solunum yüzeyinden
de biribiri ile kaynaşmış ikili mikrotübüllerden 9 tane, merkezde ise toz partiküllerini ve diğer yabancı maddeleri ağıza
biribiri ile kaynaşmamış olan iki mikrotübül bulunur (Şekil 5.35). doğru iletme işlevi görür.
Her bir sil ve kamçı bir bazal cisimcikle hücreye bağlıdır; bu organel-
0.2 izin
150 BÖLÜM 5 HÜCRE IÇI
ik‘
glikokaliks
Golgi aygı tı
çekirdek
pirimer lizozom
sekonder lizozom
plazma zarı
152
1`<5
,
" •"' P. endoplazmik
• retikulum
plazmodesma
çekirdek
çekirdek
kloroplast
plazma zarı
hücre duvarı ;Ptf
d' t
mitokondri
lökoplast
5.41 "Tipik" bir bitki hücresi
Burada gösterilen organeller her bitki hücresinde
vakuol bulunmaz ve bazı bitki hücresindeki ince yapılar
gösterilmemiştir. Hayvan hücresi mitokondrisi ile
karşılaştırılan iç zatın çok küçük bir kısmı bitki hüc-
resi için tipiktir.
153
154 BÖLÜM 5 HÜCRE IÇI
HİPOTEZ ENDOSIMBIYOTIK
Mitokondri
Özellik Prokaryotik Hücreler Ökaryotik Hücreler ve Kloroplastlar
0.2 pm •
ÇALIŞMA SORULARI
1. Sindirim enzimlerinin salgılanması sırası nda kromozomlardan dış
zara bilgi aktarımı nın geçiş yolu (sayfa 125-37)
2. Hücre zarı içinde bulunan proteinlerin üzerindeki karbonhidrat
belirleyicileri acaba sitozolde görülebilir mi? (Sayfa 113-16)
3. Eger bir hücre Golgi aygı tını, çekirdeğini ve peroksizomları nı kay-
bederse ne olur? (Sayfa 127, 133-34, 137-38)
4. Prokaryot ve ökaryotlar arası ndaki önemli beş farkı yazı nız. Bu zı t-
lı klar endosimbiyotik hipotezi nası l doğurur? (Sayfa 151-56)
• Anatomi ve işlevleri:
Organel zarları Sentriyoller/bazal cisimcikler siller/karnçılar
Çekirdek • Hücrelerdeki sindirim döngüsü
Çekirdekçik • Hücrelerdeki zarın hareketi (akışı)
Granüler ER • Mikrotübül ve mikrofilamentlerin hareketi ve rolü
Düz ER Vezikül hareketi
Golgi organeli Hücre hareketi
Lizozomlar • Prokaryotlara karşi ökaryotlar
Mitokondriler Temel farklılı klar
Kloroplastlar Endosimbiyotik hipotez
Mikrofilamentler Senaryo
Mikrotübüller Kanı t
ÖNERILEN KAYNAKLAR
ALBERTS, B., D. BRAY, J. LEWIS, M. RAFF, K. ROBERTS, and J. D. WATSON, This massive tome is the most complete and up-to-date sunnizar ı
1989. Molecular Biology of the Cell, 2nd ed. Garland, New York. of cell biology available.
ÖNERİLEN KAYNAKLAR 157
ALLEN, R. D., 1987. The microtubule as an intracellular engine, Sci- American 220 (2). (Offprint 1134) How radiography was used in
entific American 256 (2). working out the function of the Golgi apparatus.
BRETSCHER, M. S., 1987. How animal cells move, Scientific American PORTER, K. R., and J. B. TUCKER, 1981. The ground substance of the
257 (6). On the role of endocytosis in movement. living cell, Scientific American 244 (3). (Offprint 1494) Describes
DEDUVE, C., 1963. The lysosome, Scientific American 208 (5). (Off- the cytoskeleton and the evidence for a microtrabecular lattice.
print 156) The discoverer of lysosomes describes his work. ROTHMAN, J. E.. 1985. The compartmental organization of the Golgi
DEDUVE, C., 1983. Microbodies in the living cell, Scientific American apparatus. Scientific American, 253 (3). An iııcisive analysis of
248 (5). (Offprint 1538) On the class of specialized enzymatic or- the fine structure of Iliis important organelle.
ganelles, such as peroxisomes, that are not produced by the Golgi. SIMONS, K., H. GAROFF, and A. HELENIUS, 1982. How an animal virus
DEDUVE, C., 1986. The Living Cell. Scientific American Library, New gets into and out of its holt cell, Scientific American 246 (2).
York. This two-volume set provides a well-illustrated, tip-to-date (Offprint 1511) A fascinating account of how Semliki Forest virus
Cour of the cell. subverts the membrane system of its many vertebrate hosts.
DUSTIN, P., 1980. Microtubules, Scientific American 243 (2). (Offprint STOSSEL, T. P., 1990. How cells crawl. American Scientist 78, 407-423.
1477) An excellent summary of the formation of microtubules and A detailed look at the mechanisms and control of amoeboid move-
the diverse roles they play in the cell. men!.
MARGULIS, L., 1981. Symbiosis in Cell Evolution. W. H. Freeman, San WEBER, K., and M. OSBORN, 1985. The molecules of the cell matrix,
Francisco. A leading advocate of the endosymbiotic hypothesis Scientific American 253 (4). Reviews the structure and function
argues the case. of microfilaments and microtubules.
NEuTRA, M., and C. P. LEBLOND, 1969. The Golgi apparatus, Scientific
Bölüm 6
ENERJİ D ONÜSÜMLERI:
SOLUNUM
çüncii Bölümde gördüğümüz gibi tüm sis-
temler düzensizlik yönünde doğal bir eğili-
me sahiptirler. Bu, fiziğin temel kuralıdı r.
Eğer düzensizlik yönündeki eğilimi durdur-
mak için enerji harcanmazsa, maddenin da-
ha fazla düzenlilik gösterme olası lığı azalı r
ve düzensizliğe karşı koyamaz. Bu nedenle,
bir hücrede yaşamın sürmesini sağlayan tep-
kimelerin sürdürülmesi için her evrede
enerjiye gereksinim vardı r. Kromozomlarda-
ki genetik bilginin okunması, kopyalanması
ve onarılması; organellerin yapımı, onarılması ve hareket ettirilmesi;
besinlerin alınması, atıkların uzaklaştırılması, uygun pH ve iyonik
dengenin korunması ve diğerleri gibi. Sabit bir enerji temini olmak-
sızın bu tepkimeler gerçekleşemez; hücre kendiliğinden bozulur ve
yaşam durur. Öyleyse, yaşamın sürdürülmesi için gerekli enerjinin
kaynağı nedir ve bu enerji hücre tarafından nası l kullanılmaktadı r?
ENERJİ AKIŞI
Günümüzde yaşamı n sürmesini sağlayan enerjinin tümü güneşten
gelir ve bitkiler bu enerjiyi fotosentez olarak bilinen işlemle glukoz
gibi enerjice zengin bileşiklerin yapı mı nda kullanı rlar. Güneşten
gelen ışığın enerjisini doğrudan yakalayamayan canlı ların çoğu,
enerjilerini fotosentetik organizmaları yiyerek ya da fotosentetik or-
ganizmaları yiyenleri yiyerek elde ederler.
Günümüzde yaşayan canlıların hücrelerinde depo enerjisi, ge-
nellikle aerobik oksijenli solunum olarak bilinen bir işlem sayesinde
158
ENERJI AKIŞI 159
CO;
02 14,0
... a Glukoz --..- ATP
ısı ısı
ısı
güneş ışığı
Yaşam, elektronların verimli yönetilmesine bağlı- lı tek bir molekül ya da iki farklı' molekül arasında
dı r. Elektronlar nispeten büyük potansiyel enerji- bir karbondan bir oksijene bir hidrojenin geçiril-
li bir durumdan daha düşük potansiyel enerjili bir mesiyle önemli miktarda enerji açığa çı kar.
duruma geçtikçe, her hücre çok özgün enzimle- 2. Bölümde tartıştığımız elektronegatiflik fark-
rin yardımı ile, onların enerjisini kazanır. Biyo- lılığının nedeni, dış yörüngede.ki elektronların
kimyasal yollarda, bir elektronun potansiyel ener- potansiyel enerjisindeki farklı lı ktı r. Canlılarda
jisi iki şekilde kazanılabilir. Göreceğimiz gibi, fo- yaygı n olarak bulunan elementler arası nda elekt-
tosentezde, bir foton bir atomun içindeki bir ronca en negatif olanı oksijendir; bu nedenle,
elektronu daha yüksek bir enerji düzeyine çı kara- herhangi başka bir elemente göre, oksijene taşı-
bilir -örneğin, L düzeyinden M'ye- ve daha sonra nan elektronlar daha fazla enerjinin serbest kal-
fazladan kazanılmış bu potansiyel enerji tutulabi- masını sağlarlar. Fakat yaşamın evriminin başlan-
lir ve kullanı labilir. Bununla birlikte, biyolojik re- gıç evrelerinde serbest oksijen çok az bulundu-
aksiyonlarda daha sı klı kla bir atomun dış yörün-- ğundan, elektronların genellikle elektronca daha
gesindeki bir elektron ile diğer atomdaki daha az negatif olan akseptörlere taşınmaları gereki-
düşük bir potansiyel enerjili bir boşluk arasındaki yordu. Hatta daha büyük bir molekülün parçası nı
potansiyel enerji farkı kullanılı r. Bir elektron oluşturan oksijen kullanıldığında bile sonuç opti-
atomlar arasında yer değiştirince enerji açığa çı- mum değildi: elektronları n yer değiştirmesi net
kar. Bu hareketin farklı elektron düzeyler arasın- bir enerji çıkışı sağlayabilirse de (örneğin, bir
da olması -aslı nda, genellikle de değildir- gerek- C—O bağını n bir O—H bağı ile yer değiştirmesi eg-
mez; bunun yerine, örneğin karbonun L düzeyi- zergoniktir), bu şekilde, serbest oksijenden bir
nin enerjisi oksijenin L düzeyininkinden önemli O—H bağının doğrudan oluşmasıyla elde edilen
ölçüde daha yüksek olduğundan (Şekil A), bir enerjinin yaklaşık sadece yüzde 25'i açığa çı kar
elektronunu birinden diğerine hareketi oldukça (Sek B). Alternatif elektron akseptörü olarak kü-
egzergoniktir (iyonlaşmış reaktantlar ve ürünler kürtün kullanılmasıyla bir O—H bağının yerine bir
oluşturan). Bir molekülün kovalent bağları ndaki S—H bağının yapılması da egzergoniktir; ancak bu
elektronlar için aynısı geçerlidir: örneğin, bir işlemde elektronun potansiyel enerjisinin yüzde
C—H bağındaki ortak elektronlar, bir O—H bağın- 30'undan daha azı üretilir. Bazı bakteriler elekt-
dakilerden molekül başı na yaklaşık 11 kcal daha ron alıcıları olarak günümüzde de kükürt, azot ya
fazla potansiyel enerjiye sahiptirler. Kovalent bağ- da hâtta karbon kullanı rlar.
ktronegatifliğin azal
Enerjidüzeyleri
Elektron enerjisini
C) D
K„ (?)
Karbon Oksijen
tik yol adı verilen ve enzimlerce yönetilen bir dizi reaksiyonlar bu-
günkü enerji şeklinde kazanılmış olabilir.
Yaklaşık 3 milyar yıl önce çok önemli bir biyokimyasal olay mey-
dana gelmiştir: bazı organizmalar güneş enerjisini doğrudan yakala-
yarak onu glukoz ve diğer önemli bileşiklerin sentezinde kullanabil-
me yönünde ilkel bir yetenek kazanmışlardı r. Ardından, yaklaşık 2,5
milyar yıl önce, aerobik solunum yapan canlıların ataları evrimleş-
miştir. İlk evre olarak glikolizisi kapsayan bu yol da glikolizisin son
ürünlerinden büyük miktarlarda enerji elde edilmesine karşılı k, bu
yolun gerçekten verimli olabilmesi için moleküler oksijene (02) ge-
reksinim vardı r. Başlangıçta moleküler oksijen kı t olduğundan, ilk
olarak daha az elektronca daha az negatif olan alıcı larca (kükürt,
azot ve karbon) yetinilmesi gerektiğinden, hücrelerin depo bileşik-
lerinin kimyasal bağlarındaki potansiyel enerjinin büyük bir bölümü-
nün boş yere harcanması gerekiyordu. Bununla birlikte, ilk fotosen-
tetik organizmaların bireyleri daha gelişmiş bir fotosentez şeklinin
yan ürünü olarak oksijen üretmeye başlayınca oksijen giderek fazla-
laşmış ve böylece yaklaşık 2,3 milyar yıl önce atmosferde birikmeye
başlamıştır. Oksijen (atmosferik ozon ya da 03 formundaki oksijen)
161
162 BÖLÜM 6 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: SOLUNUM
güneşten gelen biyolojik olarak yıkıcı X ışınları ile ultraviole ışığı süz-
düğünden, artı k, organizmalar karaları n yüzeyinde koloni oluştur-
mak üzere karanı n ve suyun sağladığı radyasyon kalkanının altından
çıkabilirlerdi. Ayrıca, oksijen bolluğu aerobik solunumu baskı n kata-
bolik yol haline getirmiştir: aerobik solunum, glukozda birikmiş
enerjinin kazanılması nda glikozise göre yaklaşı k 20 kat daha verimli-
dir.
OKSIDASYON VE INDIRGENME
A + BO ----> AO B
oksitlenmiştir indirgenmiştir
ya da:
AFI + B --> A + BH
oksitlenmiştir indirgenmiştir
ATP molekülü, azot içeren bir bileşik (adenozin) ile ard arda
bağlanmış üç fosfat grubundan oluşmuştur.
adenozin P - P - P
2 H —C--C—C
," rine inorganik fosfat eklenir (6). Daha hidrojenlerin akibetleri, her zaman,
I I \'()
sonra, bir dizi reaksiyonla ikisi net ka- basmaktan basamağa izlenemez. Çün-
Ii Il zanç olmak üzere (7-10), dört yeni kü onlar bazen fosfat grupları gibi bi-
2 PGAL
ATP molekülünün sentezlenmesi rimlerle birleşirler). Şekil 6.4'te gliko-
sağlanır. Anerobik parçalanma sonucu lizisin daha şematik bir özeti ver-
üretilen pirüvik asit, oksijen bulun- ilmiştir.
ENERJI AKIŞI 165
(1)CCCCCC+ATP e CCCCCCP+ADP
glukoz glukoz-6-fosfat
(AG = -4.0 kcal/mol)
(Burada verilen basitleştirilmiş eşitlikler, yalnızca karbon iskeletini
göstermektedir; daha ayrıntılı moleküler yapı Şekil 6.3.'de gösteril-
miştir). Ürünün adı bize, altıncı karbon atomuna bir fosfat grubu
bağlanmış olan glukoz olduğunu ifade etmektedir.
Şimdi bu tepkimede neyin oluştuğunu dikkatlice inceleyelim. Bir
enzim, yani heksokinaz, glukoz ve ATP'yi bağlamış; fosfat grubunun
glukoza geçişini katalizlemiş ve ürünlerin serbest kalması nı sağlamış-
tı r.
Bu tepkimede yeniden düzenlenmiş elektronları n serbest enerji-
sindeki toplam değişim -4.0 kcal/mol dür; serbest enerji esas olarak
ısı şeklinde serbest bı rakılmaktadı r. Her zamanki gibi, negatif AG, bu
tepkimenin kuvvetli bir egzergonik (bozulma) tepkime olduğu anla-
mı na gelmektedir.4 Aslı nda, bu tepkimenin denge sabiti (1c) yakla-
şık 1000'dir -yani, ürünler reaktantlardan 1000'e 1 oranında Fazladı r.
Bu tepkime için gerekli olan serbest enerji ATP'den gelmektedir:
ATP'nin terminal ucundaki fosfattan elde edilebilir enerji 7.3
kcal/mol'dür. Glikozisin bu ilk basamağını yürütmek için yalnızca
4.0 kcal/mol serbest kalmakta ve ATP'den gelen diğer 3.3 kcal/mol
ise ürüne ait elektronlarda biriktirilmektedir- etkinleştirilmiş glukoz.
Glikolizisin bir sonraki basamağında glikoz 6. fosfat, ona eş bile-
şik olan fruktoz-6-fosfata dönüştürülür.
Enzim
(2)CCCCCC+P CCCCCP
glukoz - 6 - fosfat fruktoz-6-fosfat
(AG = +0.4 kcal/mol)
AG pozitif olması, bunun kendiliğinden ilerleyemeyen bir sentez,
yani endergonik (enerji gerektiren) tepkime olduğunu göste-
rmektedir. Bu durumda glikolizisin durmaksızı n devam etmesi nasıl
sağlanmaktadır? Bunun yanı tı reaksiyonların eşleşmiş olmasmda yat-
maktadır: ortak bir ara bileşiği paylaşan iki tepkime - bu örnekte, bi-
rinci basamağın ürünü ve ikinci basamağın reaktantı olan glukoz-6-
fosfat- tek bir tepkime gibi ilerleyebilir. 1. basamakta ürünlerin reak-
tantlara oranının 100'e 1 olması, 2. basamağa büyük miktarlarda re-
aktant molekülü sağlar; bu bolluk, ikinci tepkimenin denge sabiti
yaklaşık yalnızca 0,2 (yani, ürünlerin reaktantlara oranı 1 'e 5'tir) ol-
sa bile, üçüncü basamağı beslemek için birçok ürün molekülünün
oluşturulduğunun garantisidir.
Termodinamikler açısından, bu iki basamak tek bir tepkime gi-
bi ele alı nabilir. 1. basamakta serbest bırakılan —4.0 kcal/mol'lük
enerji, —3,6 kcal/mol'lük net bir AG oluşturmak için 2. basamakta
harcanan + 4.0 kcal/mol'lük enerji ile birleştirilir. Birlikte alını nca,
enzim
(4-5)PCCCCCCP 2C—C—C—P
fruktoz-1,6-bifosfat PGAL
(AG = +7,5 kcal/mol)
Bu noktaya kadar, yeni ATP moleküllerinin yapımı için glukozda-
ki enerji serbest kalmamış, glikolizis hücrede iki ATP'nin harcanma-
sına neden olmuştur. Gerçekten, 4. ve 5. basamaklar enerjitik olarak
çok elverişsizdir. Burada serbest enerjideki net değişim +0,5
kcal/mol dür. Daha sonraki tepkimeleri ilerlemesi için, önceki beş
168 BÖLÜM 6 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: SOLUNUM
EŞLEŞMİŞ REAKSİYONLAR
Önemli tepkimelerin pek çoğu endergoniktir; oluşan eşleşmiş tepkimeler dizisi gösterilmiştir. 1.
DNA, RNA ve protein gibi moleküllerin yapı mı, tepkimenin eşitlik sabiti (610), bu tepkimenin ka-
hücre zarı gibi yapı ları n oluşturulması ve baca 99.836 glukoz-6-fosfat molekülüne karşı 164
depolanmış enerjinin kullanılabilecek şekilde glukoz moleküllük bir orana ulaşı ncaya kadar iler-
glukoz ve yağ gibi enerji kaynaklarında aktifleşti- leyeceği anlamı na gelir (b). Şimdi, glikoz-6-fosfat,
rilmesi için dıştan enerji alı nması gerekir. Bu dış 2. tepkimenin bir reaktantı olduğundan, bunun
enerji, yarayışsız endergonik tepkimenin kuvvetli bir kısmı fruktoz-6-fosfata dönüştürülecektin Bu
bir egzergonik tepkimeye eşlenmesiyle sağlan- oranı n eşitlik sabiti 0.54 olduğundan, daha sonra
maktadır. Glikolizisdeki ilk iki tepkime eşleşme- yaklaşı k 35.007 moleküllük ürün oluşacaktı r (c).
nin nasıl çalıştığına bir örnek oluşturur: Glukoz-6-fosfatı n toplam miktarı nda ortaya çı-
kan azalma nedeniyle, 1. tepkime daha uzun süre
610
(1) glukoz + ATP Keq = eşitliğini sürdüremeyeceğinden, glukoz-6-fosfatı
oluşturmak için fazladan glukoz ve ATP tepkime-
glukoz-6-fosfat + ADP
ye girer (d); bu ara maddenin bir kısmı süratle
(AG = - 4.0 kcal/mol)
fruktoz-6-fosfata dönüştürülür (e). Bu noktada,
0.54 eşitlik sabitlerine karşılı k gelecek şekilde, hem 1.
(2) glukoz-6-fosfat Keq = tepkime hem de 2. tepkime için ürünün reaktan-
ta oranı ile eşitliğe ulaşılır. Daha fazla glukoz ve
fruktoz -6-fosfat
ATP'nin eklenmesi (hemen hemen hücrelerde
(AG = +0.4 kcal/mol)
sürekli oluşur) ya da fruktoz-6-fosfatın uzaklaştı-
(Aynı zamanda, glikoziste ilişkisi olmayan tepki- rılması (glikolizisin üçüncü basamağında fruktoz
meler tarafından etkilenen ADP'deki değişiklikle- - 6- fosfat diğer bileşiğe dönüştükçe sürekli olarak
rin gözönüne alı nması gerekmez ve bunlar 2. ba- oluşur), bu tepkime ile (f-j ve k-n) daha fazla mole-
samakla ilgili denklemde verilmemiştir.) külün girmesine neden olacaktı r.
1. tepkime, gerçekte ürünlerin reaktantlara 1 'e Yani, yararlı ve yararsız tepkimeler hücrede eş-
610 oranında fazla olduğu bozunma; 2. tepkime leşmektedirler: uygun ara bileşikler mevcut ve net
ise, gerçekte reaktantın ürüne 1 'e 2 oranında fazla A G negatif olduğu sürece, reaktantlar sentez basa-
olduğu bir sentezdir. 1. tepkimenin ürünlerinden makları na itilirler. Gerçekten, hücre, bu yolla bin-
birinin 2. tepkimenin reaktantı olduğuna dikkat lerce tepkimeyi uzun zincirler halinde harfi harfi-
ediniz: tepkimeler eşleşmiştir - bunlar, bir ara bile- ne eşleyerek işlevini yerine getirin
şik olan glukoz-6-fosfatı paylaşırlar. Molekül sayısı-
nı gösteren tabloda, 105 glukoz molekülü ile eşit
sayıdaki ATP (a) molekülünün birleşmesinden
b 164 99,836 0
d ■
106---------------■
64,887 35,007
171
172 BÖLÜM 6 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: SOLUNUM
AEROBİK SOLUNUM
Daha sonra serbest enerji ATP yapımı nda kullanılı r. Bundan başka,
pirüvik asit (10. basamakta hala 590 kcal/mol'lük serbest enerjiye sa-
hip olan) hala daha fazla ATP'nin sentezi için fazladan enerji oluş-
turmak üzere parçalanabilir. Eğer daha önceden laktik asit oluşmuş-
sa, yeterli oksijen bulunduğunda, tekrardan pirüvik asite (indirgen-
miş NAD,'nin yeniden oluşturulmasıyla) dönüştürülebilir. Bu
pirüvik asit te daha sonra oksitlenebilir.
ATP'nin sentezinin eşlik ettiği, besinlerin aerobik olarak parça-
lanması aerobik solunum olarak isimlendirilir. Buna karşılı k, anaero-
bik solunum ise fermentasyondan ibarettir (laktik asit ya da etanolun
üretilmesiyle, elektronların pirüvik asite geçişini izleyen glikolizis).
Aerobik solunum daha uzun olaylar zincirinden oluşur: glikolizis, pi-
rüvik asitin asetil CoA'ya oksitlenmesi, Krebs sitrik asit döngüsü ola-
rak bilinen tepkimeler, bir elektron taşınım zincirini kapsayan tepki-
me serileri ve son olarak ATP'nin sentezini sonuçlandıran işlemler
gibi. Aerobik solunum, sonuçta, glukozdan ATP'nin büyük bir kısmı-
nın oluşmasını sağlayan elektronların, NADre'den oldukça elektron
fakiri olan oksijen atomlarına transferidir — bu taransfer elektron ta-
şıma zinciri tarafından gerçekleştirilir.
Krebs sitrik asit döngüsü (aerobik solunumun III. evresi) Asetil -CoA,
daha sonra, Krebs sitrik asit döngüsü olarak isimlendirilen bir dizi
karmaşık tepkime zincirine girer. Bu sistem, ona Nobel Odülü kazan-
dıran İngiliz bilimci Sir Hans Krebs tarafından aydınlatılmıştır. Kısa-
ca, bir molekül glukozdan oluşan iki adet iki karbonlu asetil-CoA mo-
lekülünün herbiri, hücrede önceden mevcut olan dört karbonlu bir
bileşikle (oksaloasetik asit) birleşerek sitrik asit olarak isimlendirilen
altı karbonlu yeni bir bileşik oluşturur. Daha sonra, sitrik asit mole-
küllerinin herbiri, beş karbonlu bileşiğe ve CO2'e oksitlenir. Beş kar-
bonlu birim ise dört karbonlu bir bileşiğe ve CO2'e oksitlenir.
Bundan sonra bu dört karbonlu bileşik, asetil-CoA'nın orijinal olarak
bağlanmış olduğu dört karbonlu bileşik olan -okzaloasetik asite- dö-
nüştürülür; artı k okzaloasetik yeni sitrik asit oluşturan ve döngüyü
174 BÖLÜM 6 ENERJİ DÖNÜŞÜMLER1: SOLUNUM
H COOH H2O
HS—CoA
H—C—C— S—CoA + H,0 H —C —H
HO HO—C—COOH COOH
XTP COOH
COOH ADP H —C —H
H—C—H NAD, H+ H —C —H
2H
H—C—H GTP GDP NADOX C=0
CO2
COOH COOH
Si ksinik asit (C4) COOH a-Ketoglutarik asit (C5)
HS—CoA
H—C --H
H2O
H—C—H ti
HS—CoA
P; O=C —S—CoA
Süksinil-CoA (C4)
6.6 Krebs sitrik asit döngüsü yanısıra, (oksalosüksinik asit ile a - ketog- lenmesi için döngü iki kez tekrarlanır.
Burada döngünün tümü yalnı zca metabo- lutarik asit ve a ketoglutarik asit ve süki- (Her bir basamakta uzaklaştı rılan atomlar
lik yollann tipik karmaşıklığını göstermek- nil - CoA arasında) toplam sekiz hidrojen yapısal formüllerde siyah lıarflerde göste-
tir. işleme katılan reaksiyonlarmın tümünü ayrılır. Bu hidrojenler NAD tarafından top- rilmektedir. Parantez içindeki iki madde -
öğrenmek gerekmez. Üst solda gösterildiği lanırlar (ya da yakın ilişkili molekül olan cis - akonitik asit ve oksalosüksinik asit-
gibi, asetil - CoA'nı n asetil grubu (iki kar- FAD tarafından). Bir molekül ATP sentez- nadiren serbest bileşikler olarak bulunan
bonlu) sitrik asit (altı karbonlu)'i oluştur- lenmektedir (alt). Son olarak, oksaloasetik enzime bağlanmış ara bileşiklerdir).
mak için oksaloasetik asit (dört karbonlu) asit yeniden üretilir ve döngüyü tekrar baş-
ile birleşerek döngüye girer. Sonraki reak- latmak üzere yeni bir asetil grubu ile birle-
siyonlar sırasında CO, olarak iki karbonun şebilir. Her bir glukoz molekülünün oksit-
HÜCRESEL SOLUNUM 175
C2
asetil
C6
- •
sitrik asit 2H NAD'ı n indirgen-
mesinde
kullanılmıştır
C4
CO2
oksaloasetik asit
4H C5
NAD ve FAD'ı n a ketoglutarik asit
indirgenmesinde
kullanı lmıştı r
ATP Ar----)
6.7 Krebs sitrik asit döngüsünün grubu ile birleşerek döngüyü tekrar
basitleştirilmiş şekli tekrar başlatı r. Döngü sı rasında bir
Asetil grubunun iki karbonu, altı kar- molekül ATP sentezlenir ve NAD ve
bonlu bir bileşik olan sitrik asiti oluş- FAD'ın indirgenmesinde kullanılan
turmak için dört karbonlu bir bileşik sekiz hidrojen serbest kalır. Bir mole-
ile birleşir. Karbonlardan birinin CO, kül glukozdan iki asetil birimi oluştu-
olarak uzaklaştırı lması sonucu geride ğundan, her bir glukoz molekülü için
beş karbonlu bir bileşik kalı r. Ve ikin- döngü iki kez tekrarlanır. Sonuçta
ci bir karbonun CO2 olarak dört molekül CO2, iki molekül ATP
ayrılmasıyla geride dört karbonlu bir ve 16 hidrojenin oluşur.
bileşik kalı r. Bu bileşik diğer bir asetil
glukoz
2 ATP
6.8 Bir molekül glukozun tamamen parçalanması
I (Glikolizis)
sırasmda I, II ve III evrelerde oluşan en önemli fruktoz-1,6-bifosfat
ürünlerinin özeti
1
I. evre (glikolizis), glukozun aktifleştirilmesi ve iki 2 PGAL
molekül PGAL molekülünün üretilmesi için iki mo- 2 ATP
2 ATP
lekül ATP harcanması ile başlar. Daha sonra iki
PGAL molekülü önce harcanmış olan iki ATP mole- 2 NAD,
külünün kazanılması ve sonra da iki molekül ATP
pirüvik asit
ile iki molekill indirgenmiş NADre (kırmızı)'nın
2 CO,
üretilmesini sağlayan bir işlemle, (kırmızı) iki mo-
lekül pirüvik asite parçalanır. II. evrede iki molekül 2 NADre
CO2 ve iki molekül NADre üretilir. İki molekül
asetil-CoA
asetil-CoA'nın Krebs çemberine verilerek ayrıca
parçalanmasını n sağlandığı III. evrede, dört
III (Krebs döngüsü)
GLUKOZ PARÇALANMASININ
DÜZENLENMESI
Aktivasyon
Yandaki şekilde gösterilmiş olan birbirleriyle iliş- Geri besleme
engellemesi
kili enzim yollarının düzenlenebildiği bir kaç ana glukoz
nokta vardı r. Bunları n en önemlilerinden biri,
fruktoz-1.6-bifosfatı n oluşturulduğu glikolizis ev-
resindedir. Bu tepkimeyi katalizleyen allosterik glukoz-6-fosfat
enzim, ADP ve AMP tarafından pozitif olarak mo- - — ATP
AMP ADP
düllendirilir (daha reaktif yapılı r); ATP ve sitrik 11'4.
asit tarafından ise negatif olarak modüllendirilir fruktoz-1,6-bifosfat
(daha az reaktif yapılır). Bu nedenle, bir ATP kı t-
lığı ve ADP ile AMP yapımı olduğunda enzim en
aktif, glukoz en az, parçalanma ise çok fazladı r.
ATP ve sitrik asit birikimi olduğunda ise enzim ak-
iii (Krebs döngüsü)
A 0.5 pnı
6.10 Bir mitokondrinin yapısı aktif hücrelerin mitokondrilerindeki krista ron taşını mı gibi, hücresel solunum etken-
(A) Tipik bir hayvan mitokondrisi. (B) Bu sayısı daha az aktif hücrelerinkinden daha liginin büyük bir bölümü iç ve dış bölme-
çizimde, dış zarı n büyük bir bölümü uzak- fazladı r. İç bölme, içteki zarın içinde ler arasındaki iç zarda ortaya çı kar. Yumru
laştırılmış; iç bölge ise içteki zarı n krista bulunur. Dış bölme ise iki zar arasındaki şeklindeki yapılar ATP sentezlenmesinden
şeklinde nasıl katlandığını göstermek için boşluktan oluşur. (C) İç zarı n yakın görü- sorumlu enzim kompleksleridir.
kısı mlara ayrılmıştır. Metabolik olarak çok nümü. Şekil 6.11'de gösterildiği gibi, elekt-
H' H'
k Mitokondrinin dış
H' bölmesi
H•
Glukoz
2 ATP
Fruktoz-1,6-bifosfat
I. EVRE
Glikolizis 2 PGAL
2 ATP
►2 ATP
2 NADre •
6.12 Glukozun, karbondioksit ve suya tam par-
Pirüvik asit
çalanması sonucunda ATP'nin oluşumu
• 2 CO2
İlk üç evrede, indirgenmiş on NADre ve iki FAD- II. EVRE
re ile birlikte, doğrudan dört ATP molekülü sen- Pirüvik asitten ,-- 2 NADre
tezlenir. IV Evrede, indirgenmiş NADre ve FAD re Asetil-CoA
Asetil-CoA
elektron taşir= zincirine verilir ve bunlarda bi-
riken enerji mitokondri iç zarını n iki tarafında
bir yük farklı lığının yaratılmasında kullanılır.
Son olarak, V. Evrede, Fi enzim kompleksi zarı n
her iki tarafındaki kemiozmotik gradiyentin Krebs Sitrik asit
enerjisini yaklaşık 32 adet ATP molekülünün döngüsü
daha yapımında kullanılır. —0- 4 CO2
— 6 NADre 2 ATP
,-- 2 FADre -0----
IV. EVRE
Solunumda 6 02 • 12 H2O
elektron
taşır= zinciri
H+
Fi
kompleksi 32 ATP
V. EVRE
Kemiozmotik
ATP sentezi
Peter Mitchell'in göz kamaştırıcı kemiozmotik hi- zarın dış kısmı nda iç kısmı ndakinden daha yük-
potezi için inandı rı cı kanıtlar, (Mitchell'in yanısı- sek olduğundan, gerekli gradiyent mevcuttur.
ra) hepsi Cornell Universitesinden olan Efraim Eğer model doğruysa, H+ konsantrasyonu iç taraf-
Racker, Andre T. Jagendorf ve Peter C Hinkle da- ta daha yüksek olduğunda zarın iç kısmını n dış
hil, diğer bazı araştırıcılardan gelmektedir. Bu parçalarının iş görmesi gerekir. Ve gerçekten, iç
araştı rı cılar çalışmalarını n büyük bir bölümünde kısı mda dıştakinden daha fazla H+ içeren vezikül-
yapay olarak yeniden üretilmiş vezikülleri kullan- ler oluşturulursa, bunlar ATP üretmeye başlarlar;
mışlardı r. Genelde zar işlevine yönelik çalışmada ancak H+ konsantrasyonu dışta yüksek olduğunda
yaygın olarak kullanılan bu teknikte fosfolipitle- bunlar hiçbir şey yapamazlar. Ayrıca, eğer bu vezi-
rin akı cı bir çözelti içinde kendiliklerinden yuvar- küllere dış tarafta inirgenmiş NAD, sağlanı rsa,
lak lipozomları oluşturabilme yeteneğinde olma- model, bunların iç tarafta H+ konsantrasyonunu
ları avantajı ndan yararlanılı r. Mitokondriler ultra- arttırarak gradiyenti arttıracağını da öngörmekte-
sona (çok yüksek frekanslı ses) maruz bırakıldı k- dir. Gerçekten bu da gerçekleşmektedir. Ayrıca,
ları nda, hem dış hem de iç zarlar kağıt halinde model, bu veziküllere H+'e geçirgen kanalların
parçalanırlar; bunun sonucunda, ekteki şekilde eklenmesinin H+'in zardan serbestçe geçmesine
görüldüğü gibi içteki zarlar, yaklaşık 10 nm bü- izin vererek pilin kısa devre yapmasını ve böylelik-
yüklüğünde küreler oluştururlar. Bu lipozomlar- le ATP sentezini önlemesi gerektiğinide öngör-
da -submitokondriyal veziküller olarak adlandırı- mektedir. Bu da deneysel olarak gözlemlenmiştir.
lırlar-, ATP sentezleyici Fi komplekslerinin parça- Mitchell'in kemiozmotik hipotezi, biyologla-
ları olduğu düşünülen 9 nm büyüklüğündeki yu- rı n çok şey anlamalarına yardımcı olmuştur. Bu
varlakların mitokondrilerde olduğu gibi, iç taraf- hipotez, mitokondrilerdeki elektron taşı nım zin-
ta değil de dış tarafta bulunmaları oldukça şaşı rtı- cirinin yapı ve işlevini netleştirmekte ve mito-
cıdı r. Bu karakteristik inversiyon, araştırıcıların, kondrilerin neden birbirinden ayrı, çok organize
mitokondrileri parçalayarak, bir çeşit çözelti için- organeller olduklarını göstermektedir. Bir sonra-
de submitokondriyal vezikülleri oluşmaya bırak- ki bölümde tartışıldığı gibi, kloroplastların çalış-
tı ktan sonra, vezikülleri farklı bir kimyasal ortama ması nı da açı klayan Mitchell'in hipotezi, yaşamın
geçirdikleri bir tekniğin temelini oluşturur. Böyle- anerobik prokaryotlardan aerobik (mitokondri
likle, istendiği zaman, zarın iki tarafının kimyası benzeri) prökaryotlar şeklinde evrindikleri, foto-
değiştirilebilir. sentetik kloroplast benzeri prokaryotları n ise ae-
Mitchell'in kemiozmotik pil modelin göre, robik prokaryotlardan geliştiklerine ilişkin varsa-
normal bir mitokondride H+ konsantrasyonu, iç yımın kredisini de de arttırmaktadır.
A B 0.1 pm
Submitokondriyal veziküllerin oluşumu dönüşür (C). Ortam kontrol altı nda tutulduğu
Submitokondriyal veziküller ultrason ile zaman membranlar bir iç bir de dış kimyasal
mikroskopun küçük parçalara bölünmesi ile ortaya ortamı birbirinden ayıracak şekilde organize olur.
çıkar (B), daha sonra parçalar çember şekline
183
184 BÖLÜM 6 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: SOLUNUM
ÇALIŞMA SORULARI
6.13 Proteinlerin ve yağların parçalanmasının kar-
1. Glukoz rnolekülünde fermentasyonla elde edilen enerjinin kayağı bonhidratlann parçalanması ile ilişkisi
nedir? Onu yerini tam olarak nasıl belirlersiniz? (S. 165-72)
2. Oksijen yokluğunda, en fazla enerji elde etmek için hangi element
elektron alıcısı olarak en iyidir: karbon, azot ya da kükürt? Ne-
den? (s. 160).
3. Biri NAD'dan ve diğeri ise FAD'den gelen elektronlar için, elek-
tron taşımm zincirinde neden iki ayrı giriş noktası vardır? (s.
178)
4. Mitokondrinin iç ve dış zarları arası ndaki boşluğun amacı nedir?
Bu organelin prokaryotik öncüllerinin sahip olmaları gerektiği
gibi neden yalnızca tek bir zara sahip değildir? (s. 178-81)
5. Tepkime niye eşleşmiş olarak çalışır? Fermentasyonun işleyişinin
açı klanması na nasıl yardı mcı olur? (s. 169-71).
CHILDRESS, J. J., H. FELBECK, and G. N. SOMERO, 1987. Symbiosis in the LEHNINGER, A. L., 1965. Bioenergetics. W. A. Benjamin, New York. A
deep sea, Scientific American 256 (5). How chemosynthetic bac- brief, relatively elementary treatment of energy transformations
teria manage to extract energy from the 250°C sulfurous water at in organisms.*
deep sea vents. RACKER, E., 1968. The membrane of the mitochondrion, Scientific
CLOUD, P, 1983. The biosphere, Scientific American 249 (3). On the American 218 (2). (Offprint 1101)
combined evolution of the earth, life, and the atmosphere, with STRYER, L., 1988. Biochemistry, 3rd ed. W. H. Freeman, New York.
particular emphasis on the role of oxygen concentration. Traces in great detail the biochemical pathways of respiration,
HINKLE, P. C., and R. E. MCCARTY, 1978. How cells make ATP, Scien- and their regulation.
tific American 238 (3). (Offprint 1383) A difficult but rewarding
explanation of how ATP is made. * Available in paperback.
Bölüm 7
ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ:
ATP, glukoz vs.
FOTOSENTEZ yapımında kul-
lanılan enerji
gelen
ltıncı bölümde, hücrelerin glukozu sitoplaz- foton
187
188 BÖLÜM 7 ENERJI DÖNÜŞÜMLERI: FOTOSENTEZ
AT I'
ısı
P+P
ı sı
TABLO 7.1 Suya ve hidrojen sulfide dayalı fotosentezin Böylece. ondokuzuncu yüzyılın başları nda, fotosentetik süreçle-
karsılastırılması rin önemli tüm öğeleri en azından bir ölçüde anlaşılır hale gelmiş ve
aşağıdaki eşitlikteki gibi özetlenebilmiştir:
CO2 + 2H2S ---> S2 + (CH2O) + H2O
yeşil bitkiler
CO2 + 2H20-> 02 + (CH2O) + H2O karbon dioksit + su + ışı k ---> organik madde + oksijen
(Parantezler CH2O'nun kendi başına bir molekül ol- Daha sonra, bilim adamları, ışık enerjisinin karbondioksit ve
mayıp, daha çok bir şekerin bir alt birimi olduğunu CO2'i parçaladığını ve daha sonra karbonun, karbonhidratları n teme-
belirtir)
lini oluşturan —CH2O gurubunu oluşturmak üzere su (H20) ile bir-
leştiği kanısına varmışlardı. Bu görüşe göre, fotosentez sırası nda bit-
kiler tarafı ndan serbest bı rakılan oksijen CO2'ten gelmektedir. Yakla-
şık 1930'da, Stanford Universitesinden C. B. van Niel, fotosentezde
bir ham madde olarak su yerine hidrojen sülfür yani H9S kullanan ba-
zı fotosentetik bakterilerin yan ürün olarak oksijen yerine kükürt çı-
kardı kları nı gösterince, bu görüş ciddi bir darbe almıştır. Eğer H2S ve
H2O açı k kimyasal benzerliklere sahip iseler ve eğer fotosentez sı ra-
sında bakteriler tarafı ndan oluşturulan kükürt H2S'den geldiyse, foto-
sentez sırasında bitkiler tarafı ndan oluşturulan oksijenin CO2 den zi-
yade H2O'den gelmiş olabileceğini varsaymak mantı klı görünüyordu
(Tablo 7.1). Nihayet, ağır bir oksijen izotopu (160 yerine 180) kulla-
nılarak böyle olduğu gösterilmiştir. Fotosentez yapan bitkilere normal
karbon dioksit ve ağır oksijen içeren su verilmesi durumunda ağır izo-
top, moleküler oksijen olarak ortaya çıkar:
18 2
CO2+2112180 0 +(CH20) +H20
Bu eşitliğin 6 ile çarpımı, altı karbonlu basit bir şeker olan gluko-
zun çoğunlukla bir son ürün olduğunu gösterme bakımı ndan
kolaytla,k sağlar.,
klorofil
6C02 + 12H2 0 + Işık 602 + C6H1206 + 6H2 0
Suyun, eşitliğin her iki yanı nda da bulunması ilginç gelebilir. Bu-
nun nedeni, fotosentetik işlemlerle üretilen suyun yeni olmasıdı r; bu
su, ham madde olarak kullanı lan su değildir. Glukozda biriktirilen
serbest enerjinin yaklaşık 670 Kcal/mol olduğunu hatırlamışsı nızdı r.
Bu enerjinin biriktirilebilmesi için kabaca 1970 kcal/mol ışık enerji-
si tutulması gerekir. Geri kalan 1300 Kcal/mol işlem sırası nda ser-
best kalı r. Dolayısıyla, reaksiyon egzergoniktir.
Yukarıdaki eşitlik, fotosentetik karbonhidrat sentezinin uygun bir
özetini verilmesine karşın, bize sentezin gerçekte nası l başarıldığı
hakkında hiçbir şey ifade etmez. Ozetlenen eşitliktende anlaşılacağı
gibi, bu işlem, kesinlikle tek bir büyük reaksiyon değildir. Bazıları ışı-
ğa gereksinim duyan, diğer bazı ları ise yalnızca dolaylı olarak ışığa
gereksinim duyan -"karanlı k" reaksiyonları olarak adlandı rı lan- bir
IŞIK REAKSİYONLARI: FOTOFOSFORİLASYON 191
GÖRÜNEBILIR SPEKTRUM
GAMMA
IŞINLARI
t
1/1111F X IŞINLARI UV = KIZILÖTESİ MİKRODALGA RADYO
0.1 10 ,/ N., 105 107 109 10"
1 nm
4400
: 51
500 600 700
sitin glukoz gibi karbonhidratlara dönüştürülmesinde kullanılı r. bağlı diğer biyolojik süreçler de elektromanyetik
spektrumun (bazen ultraviyole ve kızılötesine kadar
yayılı r) bu küçük bölümüne dayalı olarak işler. Yak-
IŞIK REAKSWONLARI: FOTOFOSFORİLASYON
laşı k 300 nm (nanometre)'den daha kısa dalga boy-
Fotofosforilasyon terimi, çoğunlukla, fotosentezin ışığa bağımlı re- lu ışık atmosfer tarafından absorbe edilir. 800 nm'-
aksiyonlarının tanımlanmasında kullanılır. Fotofosforilasyon, ışı k den daha uzun dalga boylarını n enerjisi ise biyolo-
enerjisinin bir molekülün, çoğunlukla da ADP'nin, fosforlandırılma- jik tepkimeleri gerçekleştirebilmek için yetersizdir.
sında (inorganik fosfatların eklenmesi) kullanılması anlamına gelir:
m
ADP + P1 + enerji enzi > ATP + H2O
IŞIK VE KLOROFIL
Işık dalgaları elektromanyetik radyasyon spektrumunun küçük bir
bölgesini oluşturur (Seki1.7.3). Bu spektrumda her bir yayınım öz-
gün bir dalga boyuna ve enerji miktarına sahiptir. Bu iki özellik ters
ilişkili gösterir: dalga boyu uzadı kça enerji miktarı azalır. İnsanların
gözle görebildiği dar bir bant içinde en kısa dalga boyu mor, en uzun
dalga boyu ise kı rmızı görüntü verir. Mordan daha kısa dalga boylu
olan utraviyole, X ışınları ve gamma ışınları ile dalga boyu kı rmızı-
nı nkinden daha uzun olan kızılötesi, mikro dalga ve radyo - TV dal-
gaları gözle görülmezler.
Dalga boyuna bağlı olmaksızı n, ışığın tümü fotosentez için aynı
192 BÖLÜM 7 ENERJI DONÜŞÜMLERI: FOTOSENTEZ
ölçüde etkili midir? Bunu yanı tlayabilmek için, ışı k enerjisini yakala-
yan ve onun kimyasal enerjiye dönüşmesine yardım eden çok önem-
li yeşil pigment olan klorofile dönmemiz gerekir. Birbirinden biraz
farklılı k gösteren birkaç çeşit klorofılden en yaygı n olanı klorofil a
olduğundan tartışmamızda esas olarak bu bileşik üzerinde durula-
caktı r (Şekil 7.4.).
Bir nesne üzerine düşen ışık, nesnenin içinden geçebilir, nesne
tarafından absorbe edilebilir ya da onun tarafı ndan yansı tılabilir (Şe-
ki1.7.5.). Bizler absorbe edileni değil, geçirilen ya da yansı tılan ışığı
görebiliriz. Şimdi, eğer gelen ışığı yakalayan madde klorofil ise ve bu
madde bizim gözlerimize yeşil görünüyorsa, bazı gerçeklerin düşü-
nülmesi gerekir. Bunlardan birincisi, ya klorofil, bize yeşil görüntüyü
veren dalga boyları nı n büyük bir bölümünü absorbe edemeyecekti;
o zaman biz yeşil rengi göremeyecektik ya da klorofil, spektrumun
görünen kısmı ndaki bazı dalga boylarını absorbe etmiştir ve yeşili
oluşturacak ışığı yansı tmıştır; (tüm görünebilir ışık dalgaları birleş-
tiklerinde beyaz görüntüsü verirler) o zaman biz bu nedenle yeşil ışı-
ğı görebilmekteyiz. Bu noktada, tüm ışığın fotosentez için eşit olarak
etkili olup olmadığı sorusunu kısmen yanı tlamış oluyoruz: yeşil ışık
klorofil tarafından kolayca absorbe edilmediğinden, diğer bazı renk-
lerin ışığı kadar etkili değildir.
Eğer klorofil yapraktan özütlenir ve her bir dalga boyundaki ab-
sorbsiyon miktarını belirlemek için değişik dalga boylarındaki ışığa
ayrı ayrı maruz bırakı lırsa daha kesin bilgi elde edilebilir. Bu şekilde
elde edilmiş (Şekil 7.6A) klorofil a'nı n absorbsiyon spektrumu, esas
olarak mor, mavi-mor ve kı rmızı bölgelerde absorbsiyon yapı ldığını
gösterir. Fotosentezin gerçekleşmesinde çeşitli dalga boyları ndaki
ışınların etkisinin bir ölçüsü olan fotosentezin etki spektrumunun
klorofil a'nı n absorpsiyon spektrumundan bir ölçüde de olsa farklı
olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. Şekil 7.6B'de gösterildiği gi-
bi, klorofilin çok az ışı k absorbladığı spektrum kısı mlarında nispeten
yüksek etkinlik bulunması, klorofil a tarafı ndan kolayca absorbe edil-
meyen bazı dalga boylarının fotosentezin sürdürülmesinde yine de
etkisinin olduğunun bir göstergesidir. Esasen, sarı ve turuncu karo-
tenoyitler ve klorofilin diğer formları olmak üzere, yeşil bitkilerde
mevcut olan diğer pigmentler, açık olarak spektrumun bu bölgele-
rinde ışığı absorladı ktan sonra, enerjiyi klorofil a'ya geçirirler. Böyle-
likle karotenoyitler gibi yardımcı pigmentler bitkinin tek başına klo-
o- -o
7.4 Klorofilin moleküler yapısı
o- -o
9 Klorofil dnın yapısı görülmektedir. Yeşil bitkilerdeki diğer bir ana kloro-
o- — -o fil olan klorofil b'nin yapısı, yalnızca yan gruplarda ayrıcalı k gösterir: klo-
Karbon *-
o- -o rofil b'de, klorofil a'daki metil grubu (—CH3)'nun yerini bir formil grubu
o- -o Oksijen 11> (-CHO) alı r. Tahmin edebilecegimiz gibi, molekülün uzun hidrofobik
zinciri, klorofili zara bağlama işlevini üstlenir. Işı k enerjisi tarafından
o- -o Hidrojen O
uyarı lan elektron, magnezyum atomunun yanı nda "baş" kısı mdadır. Klo-
o- — -G Magnezyum rofilin prostetik grubunun, hemoglobinideki heme olan benzerliğine
3- -O dikkat ediniz.
Nitrojen •
8
IŞIK REAKSIYONLARI: FOTOFOSFORILASYON 193
karotenoyit
klorofil a
klorofil b
DEVİRSEL FOTOFOSFORİLASYON
Uyarılmış elektronlardan gelen enerji, devirsel ve devirsel olmayan
yol olmak üzere iki yolla kazanılır. Devirsel yol, çoğu bitkide bulunan
iki tip fotosentetik birimin yalnızca birini kapsar; devirsel olmayan
yol ise her ikisini de içerir. Biz ilk olarak daha basit ve eski olan de-
virsel yolu inceleyeceğiz.
20
10
1•
Hp FOTOSISTEM I
2H FOTOSISTEM II
H2O'den ayrı lan oksijen bir yan ürün olarak bir gaz halinde ser-
best bı rakılı r (bir molekül 02 oluşturmak üzere iki molekül
H2O'nun parçalanması gerektiğini göz önünde bulundurunuz). Da-
ha sonra göreceğimiz gibi protonlar da önemli bir rol oynarlar.
İkinci ışık reaksiyonuna katılan elektronlar, sudan fotosistem
II'nin P680 kompleksine, oradan Q'ya ve oradan da fotosistem II'nin
taşı nım zincirine ve fotosistem I'e giderler (şekil 7.10). Yukarıda iz-
lendiği gibi, eğer birinci ışık reaksiyonu ile ilişkili olarak elektron ta-
şınımının bu evrelerini birleştirirsek, aşağıda tüm elektron taşınımı-
nı gösteren kısaltı lmış sı rayı elde ederiz:
2
Klorofil b yeşil alglerde, karayosunlarında ve iletim demetli bitkilerde, klo-
rofil c kahverengi alglerde, klorofil d ise kırmızı alglerde bulunur.
198 BÖLÜM 7 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: FOTOSENTEZ
dış zar
iç zar
stromal tilekoyit
stromal tilakoyit granal tilakoyit
stroma
granal tillakoit
7.11 Bir kloroplastın yapısı kesitte, stroma olarak bilinen büyük bir tillakoyit demetleri grana adını alı rlar. Klo-
Sol: Birkaç granalı görülen Phleum pratense bölmeyi kuşatan iç ve dış zarlar birlikte rofil molekülleri ve elektron taşını m zinci-
bitkisinin bir kloroplast kesitinin elektron uzanmaktadı rlar. Stromanı n içinde, tillako- ri moleküllerinin çoğu tillakoyit zarında
mikroskopik görünümü; grana ve stroma yitler olarak isimlendirilen ve birbiriyle yerleşmiştir.
tillakoyitleri arasındaki sürekliliğe dikkat bağlantı lı bölmeler oluşturan üçüncü bir
ediniz. Sağ: Tipik bir kloroplasta ait bu belirgin zar görülebilir. Geniş, disk benzeri
yası nda eşsiz olan suya dayalı fotosentezi kullanarak gelişmiş olmala-
rı süpriz değildir.
FOTOFOSFORİLASYONUN ANATOMİSİ
Şu ana değin, fotosentez ve solunumun elektron taşır= stratejileri
arası nda birçok benzerlik bulunduğunu görmüş bulunuyoruz. Son
bölümde, solunumla ilgili elektron taşı n= zincirinin işlevini yerine
getirebilmesinin mitokondrinin çok katlanmış iç zarı na gömülü, dü-
zenli olarak sı ralanmış enzim moleküllerine bağlı olduğunu gördük.
Ayrıca, bu evreden çı kan kullanılabilir enerjinin büyük bölümünün
ATP sentezine enerji sağlamak üzere bir pil gibi iş görerek, iç memb-
ranlarda elektrokimyasal gradient oluşturup, mitokondrilerin iç böl-
mesinin dışına H+ taşınımında kullanıldığını gördük. Benzer bir şe-
kilde düzenlenmiş olan kloroplasta da bir kemiozmotik grandient
oluşur ve bu devam eder.
Mitokondri gibi, kloroplast da, büyük bir olasılı kla, eski bir endo-
simbiyotik bakteriden türemiş, kendi genleri olan ve zarla kuşatılmış
bir organeldir. Bununla birlikte, elektron taşının' zincirlerini içeren
çok katlanmış bir iç zara sahip mitokondrinin aksine, kloroplast, nis-
peten düz ve geniş bir iç zara sahip olup, iç zar dış zarın hatları nı iz-
ler (Şekil 7.11); içteki zarı n seçici pekçok girişe ve pompaya sahip ol-
masına karşın, elektron taşıyıcı kompleksleri yoktur. Kloroplastın
ana hacmini oluşturan stromayı kuşatır. Kloroplastlardaki anten pig-
mentleri, reaksiyon merkezleri ve elektron taşır= zinciri molekülle-
ri, tillakoitler olarak bilinen stromanın içinde bir dizi yassılaşmış, bir-
biri ile bağlantılı bölmeler oluşturan üçüncü bir zarda gömülüdür.
Tillakoitler, her biri kendi işlevsel özellikleri olan birbirinden ayrı
iki, fakat birbiriyle bağlantılı sı ra şeklindedir. (Şekil 7.11). Stroma
içindeki sıvılarla temas halinde olan ipliksi stroma tillakoitlerinin yü-
zey alanı yüzde 100'dür. Böylece, maksimum CO2 fı kse etme potan-
siyeli elde ederler. Yoğun paketler oluşturan tillakoitlerin klorofil içe-
ren zarları nı oluşturan ve grana adı verilen yapı lar protonları yakala-
mada çok etkilidir; fakat grana membranlarını n yalnızca küçük bir
bölümü stroma içindeki sıvılarla temas halindedir; bunun bir sonu-
cu olarak CO2 alma yeteneği azalmaktadı r. Öyleyse, stroma tillakoid-
leri parlak ışık ve sınırlı CO2 koşullar için uygundurlar. Grana tilla-
koyitleri orta şiddetteki ışık ve bol CO2'den yararlanmak için iyi
uyum sağlamışlardı r. Mitokondrinin iç membranı gibi, tillakoyit
membranı da bir elektrokimyasal gradient oluşmasını sağlar. Bu
elektrokimyasal gradient, ATP sentezine enerji sağlamak üzere bir
pil gibi iş görür. Bununla birlikte, kloroplastta H+ iyonları organel-
lerin bu iç bölmesinde, yani tillakoyitlerin iç kısmı nda birikirler; bu-
na karşılı k, dış bölmeyi oluşturan stroma negatif olarak yüklenir.
Eğer kloroplastları n anatomisi yakından incelenecek olursa bü-
yümekte olan bitkinin gereksinim duyduğu karbonhidratları sağla-
mak üzere nasıl fotosentezin çalıştığı görülebilir. Bir elektronu uya-
rarak daha yüksek bir enerji düzeyine çıkması nı sağlayan bir foton
fotosistem II'nin anten kompleksinde absorbe edilir. Bu enerji, reak-
siyon merkezi kompleksine ulaşı ncaya değin membrandaki bir anten
klorofilinden diğerine geçirilir. Normal bir klorofıldeki enerji kazan-
mış elektron, orada, elektronca daha fakir olan kısa bir molekül se-
risinden geçirilir. Diğer elektron da aynı yolu izledikten sonra bun-
Ek Okuma
Zahmetli araştı rmalar yapılarak bir fotosentetik iki merkezde elektron boşlukları oluşacak şekilde
reaksiyon merkezinin yapısı ortaya konmuştur. Bu tüm işlem tekrarlanır. Bu moleküllerin herbirinin
çalışmanı n ayrıntıları, antendeki klorofil molekül- bir prostetik grubunun (bir metal iyonu taşıması
leri arasında serbestçe geçirilen elektron enerjisi- nedeniyle, düz, etkili ve tek yönlü taşınım için ge-
ni reaksiyon merkezince nasıl yakalandığını ve ko- rekli elektronegatiflik yaratan) ve bağlanmaya ya-
runduğunu göstermektedir. Burada gösterilen rayan hidrofobik bir kuyruğu bulunduğuna dik-
kloroplasttaki bir P680 reaksiyon merkezinin yeni- kat ediniz.
den oluşturulması fotosentetik bakterilerde ev- Elektronlar, zara bağlı kinon, Q yoluyla reaksi-
rimsel öncüllerin yapısı na dayandırılmaktadı r; iki- yon merkezi kompleksinden ayrılı rlar (8). Reaksi-
si önemli ölçüde birbirinin benzeri olup, küçük yon merkezinden ayrılan elektronların yerini Z
ayrı ntılar açısından farklılı k gösterirler. Reaksiyon enzimi tarafından suyun parçalanmasıyla oluşan
merkezinin hemen yakınında kloroplast zarındaki (9) elektronlar alır (10). Burada yalnızca bir elekt-
bir anten klorofilini etkenleştiren bir foton görül- ronun taşınımı gösterildiğinden, suyun parçalan-
mektedir (1); bu, molekül enerjisini iki reaksiyon masını sağlayan reaksiyon yalnızca "yarım" su mo-
merkezinden birine geçirir (2). Enerji düzeyi art- lekülünün parçalanmasına katılıyor gibi gösteril-
mış olan elektron, klorofildeki reaksiyon merkezi- miştir. Z enziminin elektronu yakalaması, bu şekil-
nin dış kısmına (3), ve daha sonra da bir feofitin de, mangan kökenli bir prostetik gruba sahip bir
molekülüne (4); oradan da hızla elektron taşıma sitokrom olarak gösterilmiştir; bu enzimin gerçek
zincirindeki Q enzimiyle yakın ilişkili olan bağlı yapısı henüz aydınlatılamamıştı r. Reaksiyon mer-
bir kinona (5) geçer. Yüksek enerjili elektron da- kezi kompleksindeki sekiz molekül, şekilde taslak
ha sonra daha yavaş olarak diğer kinona gider (6). olarak gösterilen büyük bir protein tarafından bir
Daha sonra ayrılmayı bekleyen iki elektron ve her birim halinde bağlanmıştır.
Stroma
akseptör (alıcı) Q
8
(6)
enzim Z
10 reaksiyon merkezi
kompleksi
H'
Y klorofilin antennal
H20 02 prostetik birimi klorofil
Tilakoyitin iç kısmı
200
IŞIK REAKSIYONLARI: FOTOFOSFORİLASYON 201
2H
tilakoyit
zar
FOTOSISTEM II FOTOSISTEM I
H"
H'
Tilakoyitin iç kısmı (pH4)
sentezi adı verilir. Bu sıra, ana hatları çok kısaltılmış olarak Şekil
7.14'te verilmiştir.
Her altı PGAL molekülünden beşi, RuBP (ATP enerjisiyle gerçek-
leşen karmaşık bir tepkimeler dizisiyle) yapımında kullanılı r. RuBP
ile daha fazla CO2 fı kse edilebilir. Fakat, altı molekülün biri dışında
diğerleri, altı karbonlu glukoz şekerini oluşturmak için diger PGAL
molekülü (diğer bir döngü sırasında oluşan) ile düşünülmesine
karşın birleştirilebilir. Bu nedenle, bir molekül glukoz oluşturmak
için altı karbon dioksit molekülü ve Kalvin döngüsünün altı kez
tekrarlanması gerekir.
Genel olarak, glukozun fotosentezin son ürünü olduğu düşünül-
mesine karşın yüksek bitkilerin çoğunda önemli miktarlarda serbest
glukoz bulunmaz. Kalvin döngüsüyle üretilen PGAL'nin bir bölümü,
lipitlerin, amino asitlerin ve nükleotitlerin yapımında kullanılır. Glu-
koz sentezlendiğinde bile, normalde, hızlı bir şekilde bileşik şekerle-
rin, nişastanın, selülozun ya da diğer polisakkaritlerin yapı ta ı olarak
kullanılır. Bölüm 3'te değindiğimiz gibi, genel olarak, karbonhidrat-
lar yüksek bitkilerde nişasta olarak biriktirilir. Karbonhidratları bu
şekilde biriktirmenin en önemli avantajlarından biri, suda çözünme-
yen nişastanı n ozmotik etkenliğinin şekerden daha az oluşudur. Hid-
rofilik olması nedeniyle, hücre sitoplazmasında çözünen şekerin aşı-
rı miktarda birikmesi, ortamınkine göre, sitoplazmanın ozmotik
konsantrasyonunu arttı racak ve hücre ile onu kuşatan sıvı arasında
ozmotik dengeyi şiddetli bir şekilde bozacaktır. Bunun sonucunda,
hücre çok fazla su alacak ve bu da aşırı şişmeye neden olacaktı r.
BIR FOTOSENTEZ ORGANI OLARAK YAPRAK 205
YAPRAKLARIN ANATOMISI
Fotosentez bitkinin tüm yeşil kısı mlarında meydana gelebilir, an-
cak bitkilerin çoğunda, en fazla ışık gören yeşil dokuya sahip olmala-
rı nedeniyle yapraklar başlıca fotosentez organlarıdır. Şekil 7.15 de
bir dizi kara bitkisinin yaprakları görülmektedir. Dikotil yaprakları-
206 BÖLÜM 7 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: FOTOSENTEZ
Palmat Bileşik
damarlanma pinnat
Paralel Bileşik
damarlanma palmat
BIR FOTOSENTEZ ORGANI OLARAK YAPRAK 207
nın çoğu bir sap ya da petiol ve yassılaşmış bir ayadan oluşur. Ayrıca,
bazı yapraklarda petiollerin tabanından stipül olarak isimlendirilen
küçük uzantılar çı kar. Ancak bazı yapraklarda, özellikle de monoko- iletim demeti
tillerinkinde (çimsi bitkiler) petiol bulunmaz. Bunlarda ayanın ta- hücresi
ban kısmı doğrudan gövdeye bağlanır. Yaprak ayaları geniş ve düz
olup, karmaşık bir damar sistemi içerirler. Ayanın düz olması, yapra- kutikula
ğın, hacmine göre çok geniş bir alanının ışı k görmesini sağlar. üst
epidermis
Mikroskopta, bir yaprağın enine kesitini incelediğimizde (bkz.
Sek. 7.16), dış yüzeylerin, genellikle, yalnızca bir, bazen de iki ya da palizat
mezofil
ikiden fazla hücre kalı nlığındaki epidermis tabakasından oluştuğu
görülür. Mumsu bir tabaka olan kutikula genellikle hem üst hem de damarcı k
alt epidermisin dış yüzeyini örter; ancak kutikula genel olarak üst yü- lar
zeyde daha kalındı r. Epidermisin ana işlevi, daha içteki yaprak doku-
larında aşırı su kaybı nı önlemek ve yaprağı mantar enfeksiyonun ile üngerimsi
mezofil
mekanik zararlardan korumaktır. Epidermis hücrelerinin çoğu klo-
kloroplast
roplast içermezler.
Üst ve alt epidermis arasındaki bölgenin tamamı, yaprağın mezo- alt epidermis
fil kısmı nı oluşturur. Mezofil, yaygın olarak (fakat her zaman değil),
birbirinden büyük ayrıcalı k gösteren, üstte dikey olarak sıralanmış si-
lindirik hücrelerden oluşan palizat mezofili, altta ise düzensiz şekilli
hücrelerin oluşturduğu sünger mezofili olmak üzere ikiye ayrılır. arkadaş hücresi
demet kı nı
Mezofilin bu her iki farklı kısmındaki hücreler çok gevşek paketler hücresi
oluştururlar ve aralarında pek çok hücrelerarası boşluk bulunur. Bir-
birleriyle bağlantılı olan bu boşluklar yaprağı çevreleyen atmosferle
epidermisteki stoma ismi verilen açı klıklar aracılığıyla bağlantı ku-
rarlar. Stoma açı klı klarını n büyüklüğü, bekçi hücreleri olarak isim-
lendirilen ve değişime uğramış bir çift epidermis hücresi tarafından
belirlenir.
Petiolden yaprak ayasının içine doğru belirgin bir damar sistemi
(iletim demetleri olarak da isimlendirilir) yayılı r (Şekil 7.15). Aya
için yapısal bir iskelet oluşturan damarlar, bitkinin diğer kısımların-
daki taşıma sistemiyle bağlantı lı olması nedeniyle taşıma sistemleri
olarak da iş görürler. Her damar, ksilem ve flöem olmak üzere iletim
dokusunun her iki sistemine ait hücreleri içerir; bunları n her biri,
genellikle, bir demet kı nı tarafından kuşatılır. Demet kını, araların-
da çok az boşluk bulunan ve birbirleri ile çok sı kı paketler oluşturan
hücrelerden oluşmuştur. Çoğu durumlarda damarlanma, mezofil
hücresi bir damarcığın çok uzağında kalmayacak şekilde oluşur; bir
7.16 C3 ve C4 (Kranz) yapraldarmea anatomisi
çalışmada, yaprak ayasında santimetre kareye düşen damarların top-
Bir C3 yaprağında mezofildeki palizat hücreleri tipik
lam uzunluğunun 102 cm olduğu bulunmuştur.
olarak yaprak üst yüzeyinde bir tabaka oluşturur; bir
C4 yaprağında bunlara karşılı k gelen mezofil hücre-
KRANZ ANATOMİSİ GÖSTEREN YAPRAKLAR
leri, genellikle demet kı nı çevresinde bir halka oluş-
Daha 1940'te, Alman bitki anatomistleri bol ışıklı, sıcak, ancak tururlar. C4 yapraklarını n demet kı nı hücrelerinde
özellikle de kserik (kurak) habitatlarda yaşayan tropik kökenli bazı kloroplastlar bulunmasına karşın, (koyu yeşil), C3
bitkilerin yaprak anatomilerinin ılıman. kuşağa özgü bitkilerde ge- ya'praklarmınkilerde kloroplast bulunmaz.
nellikle bulunmayan bir dizi özellik gösterdiklerini bulmuşlardı r. Da-
ha önce kaydedilmemiş olan bu karmaşı k özellikler Kranz anatomisi
olarak isimlendirilmiştir. Almancada "çelenk" anlamına gelen kranz,
fotosentetik hücrelerin, bu bitkilerin yaprak damarlarının çevresin-
de halka şeklinde düzenlenişini belirtir.
Kranz anatomili bitkilerdeki bu demet kını hücreleri (kısaca gö-
receğimiz nedenlerden ötürü, C4 bitkileri olarak da isimlendirilirler)
çok sayıda kloroplast içermelerine karşılık, diğer bitkilerinkiler (C3
bitkileri) genellikle kloroplast içermezler. Kranz anatomisi gösteren
208 BÖLÜM 7 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: FOTOSENTEZ
C4 FOTOSENTEZI
Şekil 7.18 A'da gösterildiği gibi, tropiklerden köken alan ve kranz
anatomisi gösteren mısır, çok düşük CO2 konsantrasyonlarında foto-
Iµ m
sentez yapabilirken, ılıman kuşağa özgü fasulye bitkileri fotorespiras-
7.17 Bir C4 yaprağında iki çeşit kloroplast yon nedeniyle bunu gerçekleştiremez. CO2 konsantrasyonu yaklaşık
Solda, bir mısı r yaprağı parçasının elektron mikros- 50 ppm'in (20 °C'de yüzde 21 02) altına düştüğünde, fasulye bitkile-
kobik görünüşünde, bir demet kını hücresinin bir ri CO2 fiksasyonu yapamazlar. Bu bitkiler, mısı rın maksimum foto-
bölümü görülmektedir; demet kını hücrelerinin sentetik kapasiteye ulaştığı 200 ya da 300 ppm'lik CO2 konsantras-
kloroplastları küçük granalara sahip olup, nisaşta yonlarda potansiyel kapasitelerinin altı nda kalı rlar. Yınelersek, fasul-
daneleri (açı k alanlar) içerirler. Sağda ve altta iki yelerde fotosentezi engelleyen 02 konsantrasyonu, fotorespirasyon
mezofil hücresinin kısı mları görülmektedir. nedeniyle, mısı rınkinden çok daha düşüktür (Şekil 7.18 B). Mısı r ve
fasulyeler arasındaki ilk kez 1965'te anlaşılan bu çelişkiler, kranz bit-
kileri ve diğer bitkiler arasında fotosentez kapasitesindeki ayncalık-
ları n özellikleridir.
Şimdi, bir çölde ya da kurak bir savanda olduğu gibi yüksek sıcak-
lı k, kuraklı k ve parlak ışığa maruz kalan bir bitkiyi düşünelim. Böyle
koşullarda, mezofil hücrelerinin nemli çeperleri stomalardan buhar-
laşma aşırı su yitirilmesi sonucu riske girdiğinde, bekçi hücreleri sto-
maları neredeyse tamamen kapatır. Böylece su kaybı en aza indirilir;
ancak bundan sonra gazlar, atmosfer ve yaprağın içindeki hava boş-
lukları arasında daha uzun süre hareket edemez. CO2 , fotosentezde
kullanıldı kça, neredeyse tamamen kapanmış stomalar yaprak içinde-
ÇALIŞMA SORULARI
1. Solunum ve fotosentezdeki elektron taşı nım zincirlerinin arka-
sındaki strateji arasındaki benzerliklerin bir listesini yapınız. Her
iki işleme katılan enzimler ve kimyasallar aynı mıdı r? (s. 176-82,
199-204)
2. C3 fotosentezi, C4 fotosentezi ve CAM fotosentezini birbirinden
ayırınız. C4 fotosentezinin yerini niçin bir diğeri alamamıştı r? (s.
205, 207-11)
3. Eğer bazı iklim bilimcilerinin tahminleri gerçekleşirse, insan ak-
tivitesi (özellikle ağaçların ve fosil yakı tların yakılması ) atmosfer-
deki CO2 konsantrasyonunu önemli ölçüde arttıracak ve bunun
sonucu dünyanın ortalama sıcaklığı yükselecektir. Çeşitli fotosen-
212 BÖLÜM 7 ENERJI DÖNÜŞÜMLERİ: FOTOSENTEZ
ÖNERILEN KAYNAKLAR
YAŞAMIN
SÜREKLİLİĞİ
Kısım II
(2) Bir genin ifadesinin düzenlenmesi için, proteinler çoğunlukla DNA'ya baglanır-
lar. Bu durumda, EcoRI olarak isimlendirilen bir protein, saldıran viral DNA'yı özel
nükleotidlerinde parçalayarak sindirir. O proteinin mavi bölgesi hedef dizisini tanır.
(3) İki kardeş hücreye hareket eden kromozomları gösteren anafazda, bir insan len-
fositinin renkli TEM görünümü. Hücresel üreme, sitoplazmanın ikiye bölünmesini,
hücre zarının genişlemesini, parçalanmasını ve yeniden oluşmasını ve kromozomlar
gibi kardeş hücrelere bölünmeyi kapsayan, hassas denetlenen olaylar dizisidir.
(4) İnsan kanser hücrelerinin renkli TEM görünümü. Kanser hücrelerinin çoğu aşı-
rı şekilde çoğalır. Çünkü bunlarda hücresel denetim yetersizdir. Hücresel denetim
merkezini oluşturan çekirdek (yeşil), normal hücrelerle karşılaştırılınca olağandığış
uzamıştır. Bu, çekirdeğin parçalanmasını ya da hücrenin hızlı büyüme için çekirdek
ve sitoplazma arasında, temas bölgesini arttırma çabalarının belirtisi olabilir.
Bölüm 8
213
214 BÖLÜM 8 DNA'NIN YAPISI VE KENDINI EŞLEMESİ: REPLİKASYON
ak 32p Lj 35s
mez. Fakat faj, hücre duvarına tutunduktan sonra bir saat içinde bak-
terinin içinde yeni fajlar belirir. Uygun bir zamanda, faj, sindirici bir
enzim olan lizozimi ve diğer enzimleri kodlayan genlerini aktive
eder, bunların aktiviteleri sonucunda bakteri hücresi çözünmüş olur DNA'ya 32 P ve proteıne• 35
S
ya da parçalanır ve düzinelerce hatta yüzlerce yeni faj etrafa yayını-. katılımı ile yeni fajlar gelişir
Bakterinin parçalanması ile yayılan yeni fajlar genetik olarak bak-
işaretsiz bakteri
teri enfeksiyonunu başlatan fajla tamamen aynıdır. Bu sonuç şu var- kültürüne işaretli
sayımın yapılabilmesine olanak tanır; kalıtsal materyal bakteri duva- faj eklenir
rına tutunan faj tarafından bakteriye enjekte edilmiş olmalı ve bu ka-
•
lıtsal materyal bakterinin metabolik makinesini gasp ederek ve ko-
L
nakçının kendi protein sentezini kapatan pek çok enzimler ve kar-
maşık protein kılıf yapısı için gerekli pek çok proteinler ile birlikte
yeni faj genlerini imal edecek şekilde çalıştırmış olmalı ve belirli bir
zamanda da hücreyi parçalamış olmalıdır.
yeni fajların gelişiminden önce
Hershey ve Chase enfekte eden fajın bakteriye sadece DNA'smı- enfekte bakteri kültürü çalkalanır
mı, yoksa sadece proteinini mi ya da her ikisinden de bir miktar mı
enjekte ettiğini anlanıak için bir deney düzenlediler. Bu iki araştırıcı
DNA molekülünün fosfor içerip, kükürt içermediği; fakat buna kar- blender faj kapsüllerini
bakteriden ayırır
şılık proteinin kükürt içerip ; fosfor içermediği (Bölüm 13 te disulfit
bağlarında anlatıldığı gibi) prensibinden yararlanarak fosfor ve kü-
kürtün radyoaktif izotopları nı kullanıp DNA'yı proteinden ayırmayı
başardılar. Radyoaktif fosfor (32P) ve radyoaktif kükürt (35S) içeren
bir ortamda büyüyen bakteri ortamında fajı ürettiler. Faj 35S'i prote-
inlerine, 32P'u ise DNA'sına kattı (Şekil 8.6 B). Hershey ve Chase da-
ha sonra radyoaktif fajla nonradyoaktif bakteriyi enfekte ettiler. Fajın bakteriyi faj kapsüllerinden
ayırmak için karışım
bakteri hücre duvarına bağlanması ve kalıtsal materyalini enjekte santrifüj edilir
edebilmesi için belirli bir süre beklediler (Şekil 8.6 D). Sonra bakte-
riyi bir karıştı rıcıda hızlı bir şekilde çalkaladılar ve bakteri duvarında
kalan fajları uzaklaştı rmak ve enfekte olmuş bakteriyi faj kılıfların-
azotlu baz
Nil_
• 110-
Timin Adenin
H
H \ •
N—H "1"*"*""1-0 N H
\
C—C C—C
H—C "1"141"1111 *H—Ni C---'1\1,
\ / •*
8.9. Nükleotitlerdeki azot bazlaroun bağları N—S C=N
Oksijen, hidrojen, azot ve karbon atomları arası nda- b" 4H—N
ki elektronegativite farklılı klarından ötürü, azot H
bazları polar kısımlara sahiptirler. Bu kısı mların
uzayda kapladı kları yer ve polaritelerine göre timin Sitozin Guanin
adenin ile ve sitozin guanin ile hidrojen bağlan
oluşturur (Yı ldızlar her bazın şekere bağlandığı PIRIMIDINLER PÜRINLER
noktaları göstermektedir).
DNA YAPISININ VE FONKSIYONUNUN KEŞFI 219
dan ayı rmak için karışımı santrifüj ettiler (Şekil 8.6. G). Analiz so-
nuçları santrifüj edildikten sonra tüpün dibine çöken bakterilerin
üzerinde kalan sıvı kısmı n (süpernatan) önemli miktarda 35S; fakat
önemsiz ölçüde çok az miktarda 32P içermekte olduğunu gösterdi.
Bu sonuç bakteri hücresinin dışı nda sadece boş protein kılıfı nın kal-
dığını göstermektedir. Bakteri fraksiyonları analiz edildiğinde daha
çok 32P ve daha az 35S içerdiğinin saptanması faj tarafından sadece
DNA nın bakteriye enjekte edildiğini göstermektedir. (Şekil 8.6 H).
Bakteri içinde yeni fajlar sentezlendiğine göre, DNA tek başına faj
üretimi için gerekli bilgiyi bakteriye aktarmaya yetmektedir. Bu de-
ney 1952 de rapor edildi ve proteinlerin değil nükleik asitlerin gene- 5' ucu 3' ucu
tik materyali oluşturduğuna dair daha önce yapılan transformasyon
deneyleri ile elde edilen sonuçları kuvvetle destekledi.
zincirli molekül, çift sarmal şeklinde kıvrı lı r (Şekil 8.11) ve daha son-
ra aradaki hidrojen bağlanyla stabilize edilir. Nükleotit merdiveninin
O Mil basamakları arasındaki bu bağlar proteinlerin alfa-heliks yapısını sta-
bilize eden bağlarla analogtur. (Şekil 3.22 - sayfa 66)
DNA gibi son derece karmaşık -ve önemli- bir molekülün yapısı-
nı belirlemek birçok bilimadamı için karşı konulmaz bir yarış haline
J gelmiştir. 1950'lerde DNA molekülü içindeki atomların uzaydaki di-
zilimleri ve bu molekülün nasıl olup da hücresel işlevleri yönetecek
ve kendini replike edebilecek bilgiyi kapsadığı konusunda nerdeyse
hiçbir şey bilinmiyordu. Bu dönemde birçok bilimadamı DNA anali-
zi için X-ışını kı rılma tekniklerini kullanmaya başlamıştır. Bunlar
arasında en çok göze batanları, o güne kadar elde edilenlerden da-
ha keskin X-ışını kırılma verilerini geliştirmede başarılı olmuş,
A-,4 tı rıi Londra King's College'den Rosalind Franklin ve Maurice H.F
(Şekil 8.12) Cambridge Üniversitesinden Francis H.C. Crick
protein helikslerinin X-işini paternlerini açı klamak için matematik-
sel metotlar geliştirmiş ve Francis ile Wilkins'in fotoğraflarıyla çalı-
şıp, kristalize DNA'nın 0.34 nm, 2.0 nm ve 3.4 nm'lik düzenli aralı k-
larla tekrarlardan oluşan bir heliks oluşturduğunu göstermiştir.
Sonuçta, biyoloji tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak so-
nuçlanacak bir işbirliği başlamıştı r. Cambridge Üniversitesinde çalı-
şan James D. Watson ve Crick (Şekil 8.13) Crick'in Franklin ve Wil-
kins'in X-ışı nı kı rılım çalışmalarını analiz ederek ortaya çı kardığı
DNA'nın kimyasal içeriği konusunda bildikleriyle, moleküldeki bağ-
lı atomlar arasındaki kesin uzaklı k, bağlar arası açılar ve atomları n
büyüklükleri konusundaki verileri birleştirip, DNA'nın yapısal mode-
lini geliştirmeye karar verdiler. Watson ve Crick DNA'nın komple-
8.11. Watson-Crick DNA modeli menter parçaları nı yapılandırıp, daha sonra farklı kaynaklardan elde
Molekül, birbirine komşu bazlar arasındaki hidro- ettikleri bilgilerle bunları birbirleri ile birleştirmişlerdir.
jen bağlanyla bağlanmış iki polinükleotit zincirin- DNA zincirinin ardarda gelen nükleotitleri arasında 0.34 nm'lik
den oluşmuştur. iki iplikli bu yapı sarmal şekilde bir tekrarlama, zincir kalınlığında 2.0 nm'lik bir tekrarlama ve helik-
bükülmüştür. Molekülün genişliği 2.0 nm, komşu
sin ardarda gelen dönüşleri arasında 3.4 nm'lik bir tekrarlama oldu-
nükleotitler arası uzaklık 0.34 nm ve tam bir bükü-
ğunu biliyorlardı; 3.4 nm, ardarda gelen nükleotitlerin arasındaki
lümün boyu ise 3.4 nm'dir. Her zincirdeki bazlar
arası ndaki etkileşim, molekülün burada gösterildiği mesafenin 10 katı olduğundan sarmalın her dönüşü on nükleotitlik
şekilde sarmal olarak kararlı olması nı sağlar. uzunlukta olmalıydı.
X-ışını kırılım tekniği ile bu şekilde sonuçlara ulaşan Watson ve
Crick, bunları diğer kaynaklardan elde ettikleri bilgilerle birleştirme-
ye çalıştılar ve aniden bir çelişki içine girdiler. Hesaplamaları 2.0 nm
genişlikte ve 3.4 nm uzunluktaki tek sarmal bir nükleotit zincirinin
bilinen DNA'nın yoğunluğunun yarısına eşit bir yoğunluğa sahip
olacağını gösterdi. Sonuçta DNA molekülünün tek değil ikili DNA
zincirinden oluştuğu açıkça ortaya çıktı. Şimdi heliks yapısındaki iki
zincir arasındaki ilişkiyi açığa kavuşturmaları gerekiyordu. Ölçekli
modelleri üzerinde birçok düzenleme yaptılar. Uygun bir çapa sahip,
varsayımsal bir silindirde zıt yönlerde sarmalanan iki nükleotit zinci-
ri ve silindirin içlerine yönelmiş pürin ve pirimidin bazlannı içeren
model, bunların içinde tüm ayrıntıya en uygun olanıydı. (Şekil 8.11)
Bu şekilde yönlenmiş bazlarda, helikal konfigürasyonu sağlayan ve
zı t zincirdeki bazlar arası nda bulunup iki zinciri birarada tutan hid-
rojen bağları vardı. Diğer bir deyişle sarmal görünmüştür. DNA mo-
lekülü merdiven benzeri bir yapıya sahiptir ki bu merdivenin dikey
DNA'NIN REPLİKASYONU 221
kısımları ardarda gelen şeker ve fosfat grupları ndan oluşan iki uzun
zincirden meydana gelmiştir ve her bir basamak iki azotlu bazı n hid-
rojen bağlanyla gevşek olarak bağlanması ndan oluşmuştur (Şekil
8.10).
Watson ve Crick daha sonra merdivenin her basamağını n bir pü-
rin ve bir pirimidin bazı ndan meydana gelmesi gereğini farkettiler.
Ölçekli modelleri gösterdi ki şeker fosfat dikey kısımları üçlü halka-
sal yapını n yerleşimine uygun yer sağlayabilecekti. Birbirine zı t iki
pürin her bir iki halka içerip, toplam dört halka oluşturdukları için,
çok fazla yer tutacaktı. Her biri tek halka içeren iki pirimidin ise düz-
gün bir bağlanma sağlayabilecek kadar yaklaşamazlardı . Bu durum-
da A—T, A—C, G—T, G—C şeklinde dört ihtimalli çiftler kalmıştı. Daha
sonraki araştırmalar sonucunda adenin (A) ve sitozin (C) eşleşmek
için uygun büyüklüğe sahipken, araları nda hidrojen bağı oluşabile-
cek şekilde düzenlenemediklerini ve bunun guanin ile timin için de 8.12 DNA'mn X-ısını kırılma görüntüsü
doğru olduğunu göstermiştir. Bu yüzden DNA molekülündeki basa- Crick'in bulduğu gibi, modelin merkezinden
X-şeklindeki çapraz yayılım bir heliksi betimlemek-
maklarda hiçbir zaman A—C ve G—T eşleşmesi olmaz. Bu da sadece
tedir. Yukarıdaki ve aşağıdaki kuvvetli bantlaşı nala-
A—T, G—C eşleşmesine olanak tanır. Bu iki baz çifti tüm talepleri ta-
rı n pozisyonu 3.4 Al.uk bir periyodiznıi gösterir. Da-
mamen karşılamaktadır. Bazların hangi sı rada belirdikleri farket- ha ince kalı plar, 34 A° luk periyotları n olduğu izle-
mez, temel beklenti adenin ve timinin birbirleriyle ve sitozin ile gu- nimini verir.
aninin her zaman birbirleriyle eşleşmesidir. Bu eşleşme Columbia
Üniversitesinden Erwin Chargraff ve arkadaşları tarafı ndan pek bek-
lenmedik şekilde açı klanmıştı r. Onlara göre örneğin sitozinin
DNA'daki oranı türden türe farklılı k gösterirken belirli bir türdeki
bireyler arası nda sabittir ve bu türde her zaman guanin oranıyla ay-
nıdı r. Benzer şekilde, belirli herhangi bir türün DNA'sı nda eşit mik-
tarda adenin ve timin nükleotidi bulunmaktadı r. Adenin ve timin sa-
yıca her zaman eşittir; çünkü, bu iki baz eşleşir, aynı şekilde guanin-
sitozin miktarı da aynıdı r; çünkü bu iki baz da eşleşir.
Özet olarak Watson-Crick'in modeli DNA'nı n ardarda gelen şe-
ker ve fosfat gruplarından oluşmuş iki zincirinin, zı t zincirlerindeki
adenin ve timin arasında ve yine zı t zincirlerdeki sitozin ve guanin
arası nda hidrojen bağlarlyla bağlanmış bir çift sarmal olduğunu gös-
termiştir. Bu model 1953'de ilk olarak açı klandığı şekliyle aslı nın ay-
nısıdı r ve daha sonraki araştırmalarla desteklenmiş genel kabuldür.
Watson, Crick ve Wilkins 1962'de bu önemli çalışmaları için Nobel
Ödülü almışlardı r. Büyük bir olasılı kla bu gururu paylaşmış olan
Franklin ise 1958'de ölmüştür.
DNA'NIN REPLİKASYONU
WATSON-CRICK'IN KALIP TEORISI
yöntemi). ortamda
iki bölün-
Deney sonuçları sadece ağır DNA içeren hücreler (iki zincirde de meden
15 14 , -
pürin ve pirimidin bazları nda N bulunan) N lu besiyerinde bir sonraki
moleküller
defa bölünmeye bı rakıldı kları nda yeni hücrelerin DNA'ları ağır ve
hafif DNA arasında ortalama bir yoğunluğa sahip olduklarını göster-
miştir. Diğer bir değişle yeni hücrelerin DNA'larındaki azot yarı yarı-
15 14 , 15 , 14 , 8.15 Meselson-Stahl deneylerinin sonuçları
ya N ve N tur. Bu, N lık eski zincirlerin ayrılı p, N luk nukle-
Sadece ağır azot içeren atasal DNA molekülü (mavi
otitlerle yeni eşler oluşturmak üzere kalı p olarak kullanılması duru-
zincirli) bir bölünmeden sonra ortalama bir yoğun-
munda kaçınılmaz olarak beklenen sonuçtur. (Şekil 8.15) Her bir ye- luğa sahip olacaktı r. Her bir moleküldeki yarı azot
ni DNA molekülü bir ağır zincir bir de yeni sentezlenmiş hafif zincir ağır, diğer yarısı da hafıftir. Iki ağır atasal zincir ayrı-
içermektedir ve yeni molekül bu şekilde ortalama bir yoğunluğa sa- lı p herbiri hafif tamamlayıcı, eş zincirler sentezle-
hiptir. mek için kalı p olarak kullanılmıştır (sarı ve yeşil).
Birçok replikasyondan sonra bile, iki orjinal ağır
Ortalama yoğunluktaki DNA'nın bir zincirinde sadece 15N, diğer
atasal zincir zarar görmeden korunmuştur.
zincirlerinde de sadece 14N bulunduğunu ispatlamak için Meselson
ve Stahl, DNA'yı bazlar arasındaki hidrojen bağları nı kıracak bir ta-
kı m işlemlerden geçirip iki zinciri ayırdılar. Bu işlem sonucu ağır zin-
cirler ve hafif zincirler elde edildi. Bu iki izotop DNA molekülü için-
de rastgele dağılmamış; fakat Watson—Crick teorisinde tahmin edil-
diği gibi herbiri bir zincirde yer almıştır.
ORGANELLERDE REPLIKASYON:
DNA ONARIMI
DNA'nı n eksiksiz olarak replikasyonu, normal bir hücrenin işlevi
için zorunludur. Mutasyonlar (genlerdeki kalıtsal değişiklikler) te-
mel bir enzimin yapısını değiştirerek metabolik bir yolu geliştirmek-
ten ziyade onu bozarlar. Binlerce yapısal protein, enzimler, düzenle-
yici proteinler v.s sentezi için gerekli olan genetik komutlar yüzlerce
ya da binlerce baz uzunluğunda olduğundan, baz başı na binde bir-
lik hata oranı önemsiz gibi görünse de aslı nda çok daha büyük bir
orandı r. Bu durumda hem prokaryot hem de ökaryotlarda bulunan
mutasyonları tespit edip, onaran özel enzimlerin olması şaşırtı cı de-
ğildir. Bu enzimler replikasyon hatalarını çok düşük düzeyde tutarlar
ve replikasyon basamakları sırası nda DNA'da meydana gelen zararla-
rın çoğunu tespit edip onarı rlar. Daha önce bahsettiğimiz diğer en-
zimler gibi onarıcı enzimlerde kendilerini aktif bölgelerinden, uzay-
daki modellerine ve polar yüklerine uygun olarak belirli substratlara
DNA'NIN REPLİKASYONU 227
228
sı kıca sarmalanmış DNA
Basamak Simge Madde işlev
1 O DNA B Başlama bölgesini bulur ve işaretler.
2 EG DNA Biraz Yoğun sarmal yapısını gevşetir.
3 (> rep. DNA zincirlerini ayırır.
4 C) SSB Zincirleri ayrı tutar.
S„7 O RNA primaz Kesintili zincirin replikasyonu için primer sentezler.
6,S <-11
-.4: DNA poly. III Komplementer DNA sentezler.
9 DNA poly. I Primerleri siler ve yerine DNA'yı getirin
li O V DNA ligaz Aynı zincir üzerindeki boşlukları kapatır.
<g
E> kesintili zincir Okazaki
mani
RNA primer
229
230 BÖLÜM 8 DNA'NIN YAPISI VE KENDINI EŞLEMESİ: REPLİKASYON
S' enzim baz kaybı olan bölgelere (mesela pürinler termal enerjiyle ko-
3' -G—C —T- T. - —T—T G.—u—
laylı kla DNA yapısından koparak ayrılırlar) bağlanarak DNA tamiri-
-•• 3'
-F-- - ;.< ne katılırlar.
A Bu özenli onarım sistemine karşın bazı mutasyonlar, mavi gözden
(bozuk bir pigment geninin varlığı sonucu oluşur) kalı tsal genetik
/• 5'
-G 'C hastalı klara kadar olağanüstü değişimlere neden olacak şekilde ayak-
5' ta kalmayı başarlı-. Bu nasıl gerçekleşir? Büyük bir olasılıkla enzima-
5" —C -G - A- .A—A—A -A
1.4 tik sistemlerin hiçbiri mükemmel değildir. Bazı hatalar gözden kaçar
ve bazıları yanlış onarılır. Bunun yanında bir mutasyon replikasyon
3' esnasında ya da daha sonra gerçekleştiğinde, bunu onarmak için ye-
3' terli zaman olmayabilir. Hala, diğer mutasyonlar tam olarak incelen-
\ A/
memiştir; fakat büyük bir olasılı kla onarım sistemince meydana geti-
tamir eD
rilirler.
Onarım enzimlerince meydana getirilen mutasyonların iyi tanı-
\
nanları ndan birisi misalignment delesyondur. Son çalışmalar göster-
3 ' • -4-4— t- -- T— t
miştir ki, küçük delesyonlar (birkaç baz çifti kaybı ) gelişigüzel bölge-
--e lerde görülmemektedir; bazı baz dilimlerinin yeraldığı bölgeler de-
0 lesyona diğerlerinden daha açı ktı r. Bu farklı duyarlılığın nedeni de,
T—G - G• 5' adenin ile timin baz çifti arasındaki oransal zayıflı ktır. Sitozin ve gu-
•-•—ci—c—T- r --1 —
3' anin üç hidrojen bağıyla bağlıyken, onlar sadece iki hidrojen bağı ile
5' - A A -A -A-A - C. C-
bağlıdı r. Hidrojenin bağları sürekli kı rılı p tekrar yapılır ve bu şans
eseri küçük bir DNA segmentinde tüm bağları n aynı anda yı kılması-
na neden olabilecek şekilde adenin timin baz çiftince zengin bölge-
8.18 Misalignment delesyonu: lerde sı kça tekrarlanır. Bağlar aynı anda tekrar kurulurlar; fakat ba-
A-T baz çiftinin uzun bir tekrar serisine sahip bir
zen tekrar bağlanma hatalıdır. Mesela, adenin timin bazlarını uzun-
DNA dizilimi (A) genellikle delesyonlara açıktır.
ca bir seri olarak içeren bir bölgede bu tip bir geçici bölünme oldu-
Şansa bağlı olarak bir dizi hidrojen bağı birarada lu-
ğunda, iki zincir tekrar birleşirken, küçük bir ihtimalle de olsa yanlış
nlacak olursa heliksin iki zinciri geçici olarak ayrılır.
(B) Zincirler tekrar eşleştiklerinde düşük bir ihti-
çizgilenme gerçekleşebilir. DNA onarı m enzimleri de eşleşmemiş
malle de olsa hatalı olarak çizgilenebilirler. (C) Zin- bazları uzaklaştırıp sonuçta misalignment delesyona neden olabilir
cirde oluşan büzülme DNA onarı m enzimlerince (Şekil 8.18). Onarım bu durumda genin mRNA'sının translasyonu
farkedilirse, eşleşmemiş bazlar tamir enzimlerince esnasında hataya neden olurken, genin "anlamı nı" değiştirmektedir.
kesilip atılır. (D) Serbest 5've 3' uçlar DNA ligaz ile DNA yapısındaki bazların metilasyonu gen ifadesinin düzenlen-
tekrar birleştirilir. Bu durumda atasal DNA zincirle- mesinde kullanılan yöntemlerden birisidir. Genomdaki bazı sitozin-
ri bir nükleotit eksilir. (E) Bazı mutasyonlar ise ona- lerin metillenmesi olumlu bir uyum olabilir. Fakat bu olgu bazı du-
rım enzimlerince kolaylıkla tanınmayabilirler. Ör- rumlarda birtakım problemleri de birlikte getirin Bakterilerde kısı t-
negin, hali hazı rda bir metil grubunun (-CH3) katı- layıcı endonükleazlar (restriction endonuclease) olarak bilinen si-
lımıyla modifiye olmuş bir sitozin, amino grubunu toplazmadaki bazı enzimler, istilacı virüsların DNA'larını parçalaya-
(-NH2) yitirebilir ve bir timin oluşturabilir. (Şekil rak bakterilerin savunma silahı olarak görev yapmaktadı rlar (10. bö-
8.19) Timin bu durumda guaninle yanlış eşleşmiş- lümde de görüleceği gibi bazı endonükleazları n DNA'yı kesme özel-
tir. Fakat timin normal bir baz olduğundan hatalı likleri rekombinant DNA çalışmalarına temel oluşturmaktadır). Bu
bazın bu zincirdeki timin mi yoksa diğer zincirdeki
tip enzimler istilacı DNA'yı parçalıyorsa, neden aynı zamanda bakte-
guanin mi olduğunu anlamak için hiçbir yol yoktur.
riyel kromozomu da kesmemektedirler?. Cevap ise bakteriyel
DNA'da kısı tlayıcı endonükleazların tanıyıp kestiği baz dizilerindeki
sitozinlerin sadece bu bölgelerde özgül olarak metillenmiş olmaları
ve böylece bakterilerin kendi kısı tlayıcı endonükleazlannın aktivite-
lerinden korunmuş olmalarıdı r. Fakat endonükleazların aktivitele-
8.19 Metillenmiş sitozinin amino grubunun yitirilme- rinden bu şekilde korunan bakteriyel DNA daki sitozinin amino gru-
si (deaminasyon) bunu yitirerek timine dönüşmesi durumunda mutasyon oluşması ka-
Sitozin bazen enzimlerle metillenir. Metillenmiş bir çınılmazdır. Okaryotlarda da, aktif olarak bazları n metillenmesi söz-
sitozin deaminasyona uğradığında (genellikle muta- konusudur ve işlevi gen regülasyonuna yardım etmektir.
jen bir kimyasalın oksidasyonu ile) sonuçta oluşan
baz normal bir timindir. Bu değişiklik organizmada NH, CH, NH, CH,
düzeltilemez; çünkü, onarım sistemi hatalı olan ba-
zın timin mi yoksa guanin mi (sitozinin orjinal ola- NH
rak eşleştiği tamamlayıcı zincirdeki baz) olduğunu N
ayırdedemez. O / O O
Sitozin Metilli Timin
sitozin
ÖNERILEN KAYNAKLAR 231
ÇALIŞMA SORULARI
1. Adenozin nükleotit ve ATP'yi birbiriyle karşılaştı rm.
2. Bakteriler her bir genin tek bir kopyasına sahipken çoğu ökaryo-
tik canlılar iki kopyaya sahiptir. Eğer bir gen tarafından şifrele-
nen bir ürünün aktivitesini birçok ciddi mutasyon ortadan kaldı-
rıyor ise, bir genin iki kopyasının olmasını n bu genin tamamen
kaybedilmesi şansı üzerine ne gibi etkisi vardır?
3. Bakteri kromozomu yaklaşı k dört milyon baz çiftine sahiptir.
Tüm bazların eşit frekansta temsil edildiğini varsayarak, iki ipliği
bir arada tutan hidrojen bağları nın yaklaşık olarak toplam ener-
jisini hesaplayınız.
4. E.coli' de replikasyon süresince primere eklenen her dört milyon
baz için bir ATP'ye gereksinim duyulduğunu varsayalım. Diğer
basamaklar için gereksinim duyulan enerjiyi önemsemezsek, böy-
le tek bir hücre döngüsü için yakı t olarak, kaç tane glikoz
yıkılmalıdır?
5. Meselson ve Stahl 1958 yı lı nda yapmış oldukları deneylerinde,
DNA moleküllerinin yapılarını n yoğunlukları nı ilk ve ikinci rep-
likasyonları boyunca incelediklerinde, hangi modeli gördüler?
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
BAUER, W. R., F. H. C. Clucx, and J. H. WwrrE, 1980. Supercoiled DNA, WANG, J. C., 1982. DNA topoisomerases, Scientific American 247 (1).
Scientific American 243 (1). (Offprint 1474) On how the genetic (Offprint 1520) On the enzymes responsible for untangling DNA
material is compacted, so that DNA a thousand times the length of during replication.
a bacterium can be packed into the space available, without tan- WATSON, J. D., 1980. The Double Helix. A Norton Critical Edition, ed.
gling, and leaving most of the cell volume free for the cytoplasm. Gunther S. Stent, W. W. Norton, New York. A fascinating account
CıticK, F. H. C., 1954. The structure of the hereditary material, Scien- of the elucidation of the structure of DNA by one of the two discov-
tific American 292 (4). (Offprint 5) On the discovery of the struc- erers. Watson spares neither himself nor others in giving a rare
ture of DNA. behind-the-scenes look at the dynamics of research in a very com-
HOWARD- FLANDERS, P., 1981. Irrducible repair of DNA, Scientific Amer- petitive field. This edition of the original 1968 book includes arti-
ican 245 (5). (Offprint 1503) On how cells recognize when the cles, relevant to the discovery, by other scientists.
DNA has been damaged, how they switch on genes for repair en- WATSON, J. D., N. H. HOPKINS, J. W. ROBERTS, J. A. STEITZ, and A. M.
zymes, and how the enzymes work. WEINER, 1987. Molecular Biology of the Gene, 4th ed. Benjamin
RADMAN, M., and R. WAGNER, 1988. The high fidelity of DNA replica- Cummings, Menlo Park, Calif. A particularly well-written text on
tion, Scientific American 259 (2). On how the proofreading com- molecular genetics. Makes even difficult topics easy to under-
ponent of DNA polymerase works. stand.
Urrow, A. C., 1982. The biological effects of low- level ionizing radia- YUAN, R., and D. L. HAMILTON, 1982. Restriction and modification of
tion, Scientific American 246 (2). (Offprint 1509) A superb sum- DNA by a complex protein, American Scientist 70, 61-69. On
mary of how DNA is damaged by radiation. how some endonucleases can cut DNA at a specific site if it is fully
unmethylated, or finish methylating (and thereby protect) the
same site if it is partially methylated.
Bölüm 9
TRANSKRİPSİYON VE
TRANSLASYON
üm kromozomlarda yer alan DNA'nın ye-
ni kopyalarının çı karılması nda, oluşan ha-
taları n tamirinde kompleks enzim setleri-
nin rolünü geçen bölümde inceledik. An-
cak DNA'daki bütün önemli baz dizileri-
nin replikasyonu ve replikasyon hataları-
nı n tamiri yetmez, aynı zamanda bu dizi-
ler, hücresel yapıları oluşturan proteinle-
rin, hücre metabolizması na yön veren en-
zimlerin sentezlerinde de kullanılmalıdır.
Bu bölümde genetik bilginin DNA'da na-
sı l şifrelendiğini, ribonükleik aside transk-
ripsiyonunu (RNA), bazı RNA'ların doğrudan kullanılırken mesajı n
geri kalan kısmının (m-RNA) proteine translasyonunu göreceğiz.
Son olarak transkripsiyon ve translasyon hataları nı n bazı sonuçları
üzerinde duracağız.
TRANSKRIPSWON
Birkaç istisna dışında, bütün hücrelerde kromozom setinin tümü bu-
lunur. Replikasyon ve tamir işlemlerinden geçen kromozomlar hüc-
re bölünmeleri ile oğul hücrelere aktarılır. Hücrede bulunan binler-
ce genden ancak çok az bir kısmı belirli bir anda aktiftir. Hangi gen-
lerin aktif olduğu (ifade edildiği) hücrenin ne işle meşgul olduğuna
(bölünme, üreme, istirahat, hareket v.s.) bağlı olduğu kadar, hücre-
232
TRANSKRİPSİYON 233
nin bulunduğu çevre koşullarına göre de değişir. Çok hücreli bir or-
ganizmada, hücrenin ne için özelleştiği de gen ifadesini etkiler. Be-
lirli bir anda DNA'da ifade edilmesi gereken bilgi, seçici olarak en-
zimler tarafından tanı nır. Urasil Timin
Bu bölümde, enzimlerin genleri tanımasını, genin nerede başla- O CH,
yı p nerede bittiğini nasıl bildiklerini inceleyeceğiz (replikasyonu ya
hep ya hiç işlemi olarak gördük, genler arasında fark göstermiyor- 3 N
du). Daha sonraki bölümde önemli bir konu olan gen ifadesini ele HOCH2 HOCH2
alacağız (hücrenin gereksinimine göre genler nasıl açılı p kapanı-
H H
yor?) H H H
OH OH OH
HABERCI RNA (m-RNA)
Riboz Deoksiriboz
1950'de DNA'dan proteine bilgi akımı ile ilgili çalışmalar başladığın-
da ilk sorulan soru şuydu; proteinler DNA'dan uygun enzimler ara- Şekil 9.1 RNA'daki urasil ile DNA'daki timinin
karsdashrilmast
cılığı ile doğrudan mı yoksa bir ara ürün varlığında dolaylı olarak mı
RNA'da ve DNA'da bulunan 5 karbonlu şekerler bir-
sentezleniyor? Ökaryotlarda DNA'nın hemen hemen tümünün çe- birinden 2. karbondaki yerleşim açısından farklıdır.
kirdekte yer aldığı, protein sentezinin ise sitoplazmada gerçekleştiği Ribozdaki oksijen atomu, deoksiribozda yoktur.
göz önüne alındığında, bir aracı molekülün bulunduğu şüphesini Timindeki metil grubu (CH3) urasilde yoktur.
araştı rıcıların çoğu taşıyordu. Ancak böyle bir bileşik henüz tanım- kopyalanmamış DNA zinciri
lanmamıştı. ı
ğini biliyoruz: DNA'nın iki zinciri açılır, RNA polimeraz aracılığı ile,
bir kolundan RNA sentezlenir (Şekil 9.2). Kalı p DNA'daki her ade- 9.2 Bir genin transkripsiyonu
nin için yeni sentezlenen RNA'ya timin yerine urasil ribonükleotidi (A) RNA polimeraz kompleksi DNA üzerinde
hareket ederken DNA'nın iki iplikciğinden birisinin
girer. Timine karşı adenin, guanine karşı sitozin, sitozine karşı gu-
transkripsiyonunu katalize eder.
anin yeni sentezlenen RNA'da yer alır (Şekil 9.3). Kısaca, transkrip-
(B) E. coli'de bir genin transkripsiyonunu yapan üç
polimerazın elektron mikroskop görüntüsü.
siyon olarak adlandırılan RNA sentezi aynı replikasyon gibi bir işlem-
dir. Sentezlenen RNA'daki baz dizileri transkripsiyonu yapılan
DNA'daki baz dizilerine komplementerdir ve RNA aracı bir molekül-
dür.
Üç tip RNA olduğunu biliyoruz: haberci RNA (m-RNA) (yukarı-
da sözü edilen); sentezlenecek olan proteinlerin amino asit dizileri-
ni belirleyen mesajı ribozomlara getirin r-RNA (ribozomal RNA); ri-
bozomun bir bileşenidir; t-RNA (taşıyıcı RNA) protein sentezi -esna-
sında amino asitleri ribozoma taşır.
TRANSKRİPSİYONUN MEKANİZMASI
ıktTi-1A A
9.4 E. coli DNA'smda transkripsiyon sinyali
(A) RNA polimeraz, DNA üzerindeki bir bölgeye
komplementer şekilde gösterilen dizilerden bağlanır. Polimeraz
DNA iplikçiği
RNA bağlandıktan sonra transkripsiyon GTA ile başlar
A polimeraz
(komplementer iplikcikde CAT dizisi bulunur).
kopyası çıkarılan Polimeraz dur sinyaline gelene kadar transkripsiyo-
DNA iplikçiği sonlanma dizisi nu devam ettirir.
(B) Sonlanma dizisinde katlanarak birbirleri ile baz
14C99çç'r eşleşmesi yapabilecek diziler ve bunları takip eden
s' i, e66e,k4+1+14-14 4-8 adenin bulunur. (komplementer iplikcikte
adeninlerin karşısında timinler vardı r).
komplementer
DNA iplikçiği (C) Bu noktada mRNA'nı n kuyruk kısmı saç tokası
katlanarak birbirleri ile baz
B eşleşmesi oluşturacak diziler biçiminde bir yapı oluşturur ve polimeraz transkrip-
siyonu durdurun DNA polimerazın timin ilave
başlama sinyali etmesine karşın, RNA polimerazın urasil soktuğunu
CAU
unutmayı n.
S.
mRNA
RNA
saç tokası
yapısı polimeraz
da, eşleşerek küçük bir saç tokası yapısı nı almasını sağlayan bazları
kodlayan DNA bölgesi ve ikinci olarak da bunu takip eden 4-8 ade-
nin nükleotid içeren bir yapı (Şekil 9.4C). RNA polimeraz adeninle-
rin olduğu kısma geldiğinde yeni sentezlenen RNA'da saç tokası ya-
pısı oluşur, bu yapı RNA polimeraz için bir fiziksel stress yaratı r,
transkripsiyon burada yavaşlar ya da durur. RNA sentezinin sonlan-
masına yol açan iki neden vardı r. Birincisi RNA'da saç tokası yapısı n-
daki diziler DNA'dan uzaklaşı r ve genin bu bölgesi tekrar ikili sarmal
oluşturur. Bu da RNA polimeraz enzim kompleksinin çalışmasına ek
bir yük getirin İkincisi, DNA'daki adeninler ile RNA'daki urasiller
arasındaki zayıf bağ (iki baz arasında yalnız iki hidrojen bağı)
RNA'nı n DNA'dan kopmasına yol açar. Transkripsiyonu yapılan
RNA ve polimeraz enzimi kromozomdan uzaklaşı r.
3 intron sı nırındaki dizi AG-GUAAGU (-ekson intron sını rı); intronun sonun-
daki dizi CAG-G
TRANSKRİPSİYON 237
E
şapkası mRNA poly-A
kuyruğu
238 BÖLÜM 9 TRANSKRİPSİYON VE TRANSLASYON
TRANSLASYON
GENETIK ŞIFRE
RİBOZOMLARIN ROLÜ
translasyonu
yapılan m-RNA
0.5 pm
9.11 Transkripsiyon ile translasyonun bir- ve iki ya da daha fazla ribozomdan mey- tadı r. Dikkat ederseniz soldan sağa doğru
dana gelen komplekse polizom denir. gittikçe genin transkripsiyonu devam
likte çalışması
Prokaryotlarda ve ökaryotik organellerde, Mikrografta görülen iki ince yatay çizgi ettikçe transkriptlerin boyu uzamaktadır.
kromozomda mesajı n birinci bölümünün DNA'yı göstermektedir. Yukarıdaki Sentezlenen polipeptitzincirleri şekilde
transkripsiyonu tamamlandığında iplikçiğin transkripsiyonu yapılı rken, aynı görülmüyor. Kutu içine alınan bölge
translasyonu da başlar. Aynı anda birkaç anda RNA transkriptlerinin ribozomlarda açıklamanı n taslağını gösteriyor.
ribozom translasyonda yer alabilir. m-RNA (siyah noktalar) translasyonu yapılmak-
çekirdek zarı
B C
ribozom
büyük ak birim
sitozol
küçük ak birim
RNA) adı verildi. Hoagland her bir t-RNA'nın bir amino asit bağla-
dığını ve amino asidin ATP ile aktive olup ribozoma taşındığını gös-
terdi.
t-RNA ile yapılan daha sonraki araştırmalar ile t-RNA'nın yapısı
ve fonksiyonu aydınlandı. Şimdi, protein yapısına giren her 20 ami-
no asit için en az bir spesifik t-RNA molekülünün bulunduğunu bili-
yoruz; örneğin amino asit arjinin için, ancak arjinini ribozoma taşı-
yacak arjinin t-RNA'sı vardı r; lösin yalnız kendi özel t-RNA'sına bağ-
lanarak ribozoma taşınır, diğer amino asitler için de durum böyledir.
Ancak bütün t-RNA'ların ortak yapısal özellikleri bulunur: t-RNA'lar
73-93 nükleotit içeren ve yonca yaprağı biçimini alan tek bir zincir-
den oluşur. Zincir içi komplementer baz eşleşmeleri vardır (Şekil
9.14). Amino asitler özel t-RNA'larına her zaman t-RNA'nın 3'-ucun-
da bulunan CCA'dan bağlanı r.
Amino asidin t-RNA'ya bağlanmasından; özel aminoaçil t-RNA
sentetaz enzimleri sorumludur. Her enzim belirli bir amino asit ve t-
RNA'sına özgüldür ve ikisi arasındaki bağlanmayı katalize eder (Şe-
kil 9.15). t-RNA bu işlemden sonra amino asidi m-RNA'ya bağlanmış
olan ribozoma taşır. Burada t-F',NA m-RNA'ya komplementer baz eş-
leşmesi ile bağlanır. m-RNA'da amino asitleri kodlayan üç nükleotit-
lik kodonlar bulunduğunu görmüştük. Her t-RNA'da amino asitlere
özgü bu kodonlara komplementer olan üç nükleotitlik antikodon
ucu bulunur. Örneğin, amino asit prolinin m-RNA'daki kodonu
9.15 t-RNA'ya amino asidin bağlanması
CCG'dir. Prolin t-RNA'sının antikodon ucunda ona komplementer
Amino asidin t-RNA'ya bağlanmasını (burada gluta-
olan GGC bulunur. GUA valinin kodonudur. Valin t-RNA'sının anti-
min t-RNA Glu'ya bağlanıyor) gösteren bilgisayar
kodonu CAU'dur. Prolini taşıyan prolin t-RNA'sı, m-RNA'ya yaklaştı- modeli. Bu bağlanmada t-RNA'nı n iki özgü! bölgesi
ğında GGC üçlüsü (antikodon ucu) ile yalnız m-RNA'nın CCG üçlü- antikodon ucu ve 3' ucu. Yeşil molekül ATP.
sü bulunduran (kodon) kısmı na bağlanabilir; benzer biçimde valin
t-RNA'sının CAU üçlüsü, m-RNA'ya ancak GUA üçlüsünün bulundu-,
ğu noktadan bağlanabilir.
246 BÖLÜM 9 TRANSKRİPSİYON VE TRANSLASYON
TRANSLASYON DÖNGÜSÜ
Metionin antikodonunu (UAC) taşıyan ilk t-RNA küçük ribozomal
alt birime bağlanmış olan m-RNA'nın (UAC)'ye komplementer olan
başlangıç kodonuna (AUG) bağlanır. Ökaryotlarda ve prokaryotlar-
da başlangıç kodonu AUG'dir. Başlangı ç t-RNA'sı m-RNA'ya bağlan-
dı ktan sonra büyük ribozomal alt birim küçük ribozomal alt birime
bağlanır. Gerçekte t-RNA molekülü büyük ribozomal alt birime bağ-
lıdı r ve taşıdığı amino asit basamak basamak polipeptit zincirine ka-
tılı r. Translasyon esnasında ribozom m-RNA üzerinde hareket eder.
Ribozom üzerinde t-RNA bağlayan P bölgesi ve A bölgesi - uygun
nükleotit dizilerini yan yana getirin Döngünün başlangıcında, ilk t-
RNA'nın antikodon ucu m-RNA'nı n başlangıç kodonu ile P bölge-
sinde eşleşmiştir (Şekil 9.16A). Bunun yanı ndaki A-bölgesi m-
RNA'daki ikinci kodonun antikodonunu taşıyan t-RNA'yı çağırır (Şe-
kil 9.16B). Yeni t-RNA A bölgesine yerleştiğinde, peptidil transferaz
enzimi P bölgesindeki t-RNA'nı n taşıdığı amino asidi A-bölgesindeki
amino aside peptid bağı ile bağlar. P bölgesinde boş kalan yüksüz t-
RNA ribozomdan düşer (Şekil 9.16C) ve ribozom m-RNA üzerinde
bir kodon hareket eder. Bu şekilde döngü tamamlanır. Şimdi A böl-
gesinde bulunan kodon P bölgesine geçmiştir (t-RNA'sı peptid zinci-
rini taşımaktadı r) (Şekil 9.16D). Sonuç olarak translasyonu yapılacak
yeni kodon A bölgesinde yeni bir döngüyü başlatmak üzere hazı rdı r.
Translasyon döngüsü 15 amino asitlik bir polipeptit zincirini bir sa-
niyede sentezler. Hata oranı 30 zincirde birdir. Translasyon ribozom
m-RNA üzerinde sonlanma kodonlarından birine rastladığında sona
erer. Bu işlemde "release" faktör denilen proteinler rol alır. t-RNA ve
polipeptit zinciri ribozomdan ayrı lı r.
Ribozomları n nasıl çalıştığı, bütün t-RNA moleküllerinin arası n-
dan uygun t-RNA'yı nasıl seçtiği, mesajı bir kodon nasıl kaydı rdığı
bütün ayrı ntılan ile bilinmemektedir. Translasyondaki çeşitli basa-
maklar üzerinde antibiyotiklerin etkileri olayın aydınlanmasına bir
miktar ışık tutmaktadı r. Örneğin tetrasiklin bakteriyel ve organel ri-
bozomları nın A-bölgesine tersinmez olarak bağlanır; streptomisin
protein sentezinin başlamasını inhibe eder. Erythromisin t-RNA'nın
A bölgesinden P'ye geçişini engeller (bakteriyel ve organel ribozom-
lannda) (antibiyotik tedavisi ile bakteriyel enfeksiyonlarda iyi sonuç
alını r ancak çok yüksek dozda antibiyotik kendi mitokondrilerimize
hasar verir).
Ribozomların protein sentez kapasitesi müthiştir. Normal bir
protein zincirinde 300-500 amino asit bulunur. Ribozom bu zinciri
25-35 saniyede tamamlar. Ribozom sayısı m-RNA'yı onla katlar, böy-
lece bir m-RNA birçok ribozom tarafından aynı anda okunabilir ve
her üç saniyede bir, her bir ribozomdan yeni bir zincirin sentezi ya-
pılabilir. Aktif protein sentezi yapan tipik ökaryotik bir hücrede do-
laşımda 300.000 mRNA molekülü bulunur; sonuç olarak uygun or-
tamda saniyede 100.000 protein sentezlenebilir. Hızlı büyümesi gere-
ken ya da çok fazla protein sekresyonu yapan hücrelerde bu sayı da-
ha da artabilir.
TRANSLASYON 247
>e e
Chl Kloroplast ribozomal proteinler ns, Cy sitoplazmik ribozomal proteinler ıs ,
büyük alt birim büyük alt birim
68,000-
68,000 - ••
43,000- 43,000- • •
29,000 -
•
29,000-
••
o •• • o,
•• •
• 40
• •
• • • •.
17,800- • ip • • •
14,400 -
›.0 e
Mutasyon Tipleri. Özellikle zararlı olan iki tip mutasyon, DNA'ya tek
baz ilavesi (insersiyon) ya da çı karılmasıdı r (delesyon). Crick'in
kodon uzunluğunu saptama deneylerinde gördüğümüz gibi, bu
mutasyonlar sonucu inaktif enzim sentezlenir: insersiyon ya da deles-
yonun olduğu noktada ribozomlar yanlış tripletlerin translasyonuna
başlar ve kodonun orijinal anlamı değişir. Kodonların okunması kay-
dığında terminasyon sinyali meydana gelirse polipeptit zincirinin
sentezi erken sonlanabilir. Kodonları n kayma sonucu yanlış okun-
masına çerçeve kayması mutasyonu (frameshift mutation) denir.
Üçüncü tip mutasyon baz substitisyonu (nokta mutasyonu) bir
nükleotidin yerini başka bir nükleotidin almasıdı r. Örneğin, normal-
de baz dizisi CGG olan bir kodon CAG olabilir, bu da başka bir
amino asidi kodlar. Baz substitisyonu delesyon ya da insersiyon gibi
çok ciddi sonuç vermeyebilir; çünkü kodonların üçüncü bazı ndaki
değişiklik kodonun anlamı nı değiştirmez (Tablo 9.1). Kabaca nokta
mutasyonlarını n %30'unun genelde mesajın anlamı üzerine hiç bir
etkisi olmaz5. Amino asit değişikliği olsa bile, eğer bir nonpolar
amino asidin yerini yine başka bir nonpolar amino asit ahnışsa subs-
titisyonun önemli bir etkisi olmaz. Bunun aksine bir nonpolar amino
asidin yerine polipeptit yapısı na polar bir amino asit girmişse ya da
(+) yüklü bir amino asitin yerini (—) yüklü bir amino asit almışsa
sorun çı kması olasıdır. Proteinin üç boyutlu yapısını değiştiren yeni
prolinler, sisteinler yapıya girmişse durum ciddidir. Baz substitisyon-
larının ancak yarısı protein fonksiyonunu etkileyebilir.
Çok sı k rastlanan başka tip bir mutasyon, transpozisyondur.
Bölüm 10'da ayrıntılı göreceğimiz bu işleme uzun DNA dizilerinin,
genomun bir bölümünden diğer bir bölümüne insersiyonu yol açar.
Drosophila'da oluşan ve kolayca saptanan spontan mutasyonların
çoğunu transpozisyonlar oluşturur.
mutasyona neden olur (Şekil 9.18). Yanyana bulunan iki timin ünite- -T A-
9 31. Bölümde göreceğimiz gibi karaciğer tanı madığı kimyasalları kötü kabul
eden bir prensiple çalışır ve bunları çeşitli enzimlerin aracılığı ile değişikliğe uğ-
ratarak organizmadan atı lacak şekle çevirir; ne yazı k ki birkaç bileşik (örneğin
pestisit kirliliğinden gelen dioksin) bu işlemlerle karsinojen hale dönüşür.
ÖNERILEN KAYNAKLAR 253
ÇALIŞMA SORULARI
1. Replikasyon ve transkripsiyonu benzeyen ve benzemeyen yönleri
ile karşılaştırı mz (s. 223-30, 233-36)
2. Okaryotik hücrelerin kullandığı çeşitli RNA tiplerini karşılaştı rı-
mz. (s. 233-34, 241-46)
3. Prokaryotlarda ve ökaryotlarda transkripsiyonu ve translasyonu
benzeyen ve benzemeyen yönleri ile karşılaştırmız. (s. 234-38,
242, 247-50)
4. Şimdiye kadar gördüğümüz bütün sinyal dizileri ve herbirinin
fonksiyonunu (DNA, RNA ya da peptitlerde) gösteren bir liste
hazı rlayınız. Sözünü etmediğimiz başka ne tip sinyal diziler bulu-
nabilir. (s. 234-38, 241-46)
5. Uzayan bir polipeptit zincirine bir amino asit ilave etmek için ka-
talizasyonda dört yüksek enerjili fosfat bağını n hidrolizi gerekir.
Bir protein ortalama 300-500 amino asit içeriyor ise (prokaryot-
larda -300 amino asit) ve amino asitler ortamda serbest bulunu-
yorsa proteinin sentezi (harcanan glukoz açısı ndan) neye mal
olur? (s. 182)
ÖNERILEN KAYNAKLAR
CECH, T. R., 1986. RNA as an eniyme, Scientific American 255 (5). On ology. W. H. Freeman, New York. Excellent detailed study of
the enzymatic properties of ribosomal and, especially, snRNP transcription and translation.
RNA, and the possibility that RNA originally served the functions JUDSON, H., 1980. The Eighth Day of C reation. Simon & Schuster, New
now taken over by DNA and protein. York. Well-written history of molecular biology.
CHAMBON, P., 1981. Split genes, Scientific American 244 (5). (Offprint LAKE, J. A., 1981. The ribosome, Scientific American 245 (2). (Off-
1496) On the organization of introns and exons. print 1501) On the three-dimensional structure of the ribosome
Cıucx, F. H. C., 1962. The genetic code, Scientific American 207 (4). and the details of translation.
(Offprint 123) Describes Crick's demonstration that the codon is RICH, A., AND S. H. Kim, 1978. The three-dimensional structure of
three bases long. transfer RNA, Scientific American 238 (1). (Offprint 1377) How
DARNELL, J. E., 1983. The processing of RNA, Scientific American 249 the three-dimensional structure of tRNA was determined, and
(4). (Offprint 1543) An excellent summary of the topic. how that structure helps explain how tRNA works.
DARNELL, J. E., 1985. RNA, Scientific American 253 (4). Reviews tran- STEITZ, J. A., 1988. "Snurps," Scientific American 258 (6). On the en-
scription, processing, translation, and transcriptional control. zymes that remove the introns from eucaryotic primary tran-
DARNELL, J. E., H. LODISH, and D. BALTIMORE, 1990. Molecular Cell Bi- scripts.
Bölüm 10
1 Bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi, tek- baz değişimleri muhtemelen enz-
imin yapısını değiştirmekten çok onun ürün miktarı nı değiştirecek hücre fizy-
olojisini etkiler.
254
PLASMİTLER VE BAKTERILERDEKI EŞEY FAKTÖRÜ 255
A B
Bakteriyel eşey faktörü Lederberg ve Tatum her biri belirli bir çift
nütrienti sentezleyemeyen iki mutant E. coli soyunu elde ettiler. Bi-
rinci mutant methionin amino asitini ve biotin vitaminini sentezleye-
mezken ikincisi tereonin ve lösin amino asitlerini yapamamaktaydı.
Söz konusu bu mutantlar sentezleyemedikleri nütrientlerin sağlandı-
ğı ortam şartlarında büyüyebilmekteydiler. Ancak eğer bu iki mutant
soyu karışık olarak minimal bir ortamda yetiştirilirlerse (yani bu dört
256 BÖLÜM 10 MOBIL GENLER VE GENETIK MÜHENDISLIGI
pm
rici olarak görev yapan yani erkek birey ile analog olan F+ hücreden,
alıcı yani dişi rolü oynayan F hücreye kolaylı kla transfer edilebilir.
Konjugasyon sonucu ortaya çı kan ürün her zaman F'dir. Eğer bu
durum hep böyle devam ederse tüm hücrelerin F+ olması nı ve dola-
yısıyla başka konjugasyon oluşmamasını bekleriz. Ancak konjugas-
yon oldukça vakit alan bir olay olduğundan bir F hücre bir ya da da-
ha fazla füzyona girerken F+ hücreler tek bir birleşmeye girerler. Böy- otonom eşey
lece F- hücrelerin oranı konjugasyonla aktif olarak azalı r (Bu üreme faktörü
F+ hücre
dezavantajı minimum düzeydedir; çünkü F- bakteri tipik olarak bazı kromozom
kritik nütrientlerin azalması sonucu populasyon çok yavaş büyüdü-
günde konjugasyonu başlatıcı bir etki yapar) .2 Buna ek olarak, pilus
belirli bazı virüsler için bir tutunma yüzeyi sağlar ve böylece F+ bak-
terilerin enfekte olup ölmesine neden olur. Sonuç olarak ilerleyen
entegre
kısı mlarda göreceğimiz gibi diğer çaprazlama tiplerindeki konjugas- Hfr hücre
olan eşey
yon her zaman alıcı hücrenin dişiden erkeğe dönüşmesine neden ol- faktörü
mayabilir.
soylarda genellikle çok az sayıda hücre konjugasyon sonucun-
da F hücrelere tüm eşey -faktörünü transfer edemeyebilir, bunun ye-
rine koromozomal DNA transferi gerçekleşir. Bu tip hücreler Hfr
hücreleri (yüksek frekansta rekombinasyon gösteren -high frequ- 10.3. E. coli'de ve Hfr hücreleri arasındaki
ency recombination- Hfr hücrelerinin konjugasyonu başlatma eşikle- farklar
ri daha düşüktür). Sonuç olarak, F x Hfr çapraziaması sonucu F hüc- F+
F hücrelerde eşey faktörü bulunmaz. hücrelerde
stoplazmada serbest halde bulunan plazmidi eşey
reler F i- ya da Hfr haline gelmez ve dişi hücre dişi olarak kalı r. F+ ve faktörü olarak taşırlar. Hfr hücrelerde eşey faktörü
Hfr soyları arasındaki bu farklılığın nedeni eşey faktörünün hücre kromozoma bağlı halde bulunur.
içindeki yerinden kaynaklanmaktadır. Hfr soylarında plazmit bakteri-
yel kromozom ile kaynaşmış haldedir (Şekil 10.3). Konjugasyon sıra-
sı nda verici hücrenin ana kromozomunun bir kopyası pilus yolu ile
hareket eder ancak bu narin stoplazmik köprü genellikle tüm eşey
faktörü diğer hücreye ulaşmadan kı rılmış olur (bu köprünün bir kıs-
mı kromozomun son kısmı ndadı r). F+ / Hfr fenomeni bazı genlerin
hareket edebildiğini göstermesi açısından önem taşımaktadır.
Eşey faktörü, aynı zamanda hücre ile ilgili şimdiye kadar incele-
diğimiz tüm diğer kısımlardan, gösterdiği davranış özelliği bakımın-
dan da ilginçtir. Zaman zaman halkasal yapıdaki DNA'nın çok ince
bir parçası olarak stoplazmada serbest halde görünürken, zaman za-
man da kromozoma bağlı ve tüm diğer kromozomal genler gibi özel-
lik göstermektedir. Birazdan virüslerde ve ökaryotik organizmalarda
benzer özellik gösteren ve transpozon adı verilen diğer hareket ede-
bilir genetik maddelere yakı ndan bakacağız.
Serbest virns
- ler
Erifekte olmamış hücre
Hücrenin lizizi
Vejetatif virasiin
replikasyonu
Bakteri kromo-
zomuna entegre LIZOGEN1K
olan viral DNA DONGÜ
hedef
.9, transpozonu
r/ eplike eden
DNA
polimeraz
I
C Entegrasyon
6
D Entegrasyon/Dublikasyon
Yeni transpozon
genin kopyalanru zer değişimler genlerin aynı genom içerisindeki hareketi ile de mey-
kromozomdaki yeni
bölgeye taşır dana gelebilir. Her genin transkripsiyonu yanındaki sekanslar tara-
fından kontrol edildiğinden (promotoru da içerecek biçimde) bun-
ların gen ile birlikte hareket etmesi gerekmez ve transkripsiyonun za-
manı ve derecesi değişiklik gösterebilir. Bu nedenle gen hareketi bü-
/0.8. Transpozonlar tarafmdan kromozomal genle-
rin yakalanması için bir model. yük değişikliklerin oluşmasına neden olabilir.
Iki transpozon arasında uzanan kromozomal genler
tek bir hibrit transpozon halinde düzenlenebilir. Transpozonlar Genom içerisinde hareket eden genetik birimler is-
Ikinci çevreleyen sekanstaki bir mutasyon, bu bag- ter kendisini yeni lokasyonlara doğru hareket ettirsin isterse de her
lanmar kaçını lmaz hale getirebilir.
hangi bir yere girmek için kendisini eşlesin transpozonlar olarak ad-
landı rılırlar. Prokaryotlardan ökaryodara kadar bütün hücrelerde
bulunabildikleri gibi plazmitler içerisine de girebilirler. ökaryotlar-
daki transpozisyon yaklaşık otuz yıl kadar önce Cold Spring Harbor
Laboratuvarından Barbara McClintock tarafından keşfedilmiştir.
McClintock mısırda özellikle yoğun radyasyon verilmesi gibi belirli
travmatik etkiler ile karşılaştığında bazı genetik birimlerin (kendisi
bunların genler olduğuna inanıyordu) hareket edebildiklerini bul-
du. Bu hareketler kendisini normal rekombinasyon sonucu ortaya
çıkmayan bazı olağandışı renklerin oluşması biçiminde gösteriyor-
du. Otuz yıl önce bu bulgular statik gen kavramı nın önemini yitirip
GENLERİN GENOM (IÇERISINDE KONUMLARININ DEĞİŞMESİ (TRANSPOZİSYONU) 263
/
Plazinitler
Ilunh
virüsler
10.9. Hareketli genetik yapılar arasın- tı; (2) kusurlu transpozonlar kendi
daki olası evrimsel ilişkiler. bağımsız halkasal yapıları içerisinde Transpozonlar
Her ne kadar kesin bir kanı t olmasa hapis kaldılar ve plazmitlerin oluşma-
da kendini yapıştırabilen intronlann sını sağladılar ve (3) transpozonların
gelişimi ilk basamak olarak kabul edi- hücreler arası ndaki hareketi en azın-
lebilir (ilkin intronların adaptif dan ılımlı virüslerin evrimleşmesini Intronlar Retrovirlısl
. er
önemleri Bölüm 17'de tartışılacaktır). sağladı. Virulan virüsler plazmitler-
İkinci basamak transpozonları oluştu:- den ya da ılımlı virüslerden gelişmiş
racak yerinden çıkartılmış intronlann olabilir. Her ne kadar burada gösteril-
yeniden girmesini sağlayan sistemin mediyse de bu basamaklardan bazıları
evrimleşmesidir. Transpozonlar üç ye- tersi şeklinde de oluşmuş olabilir, ör-
ni yapını n gelişmesini sağlamıştır. (1) neğin ılımlı virüsler hücreleri açma
RNA transpozonları n evrimi retrovi- özelliklerini kaybedip transpcvn sta-
rüslerin gelişimini sağlayacak yolu aç- tüsüne dönüşmüş olabilir.
..
264 BÖLÜM 10 MOBIL GENLER VE GENETİK MÜHENDİSLİĞİ
Transdüksiyon Önceki konaktan kazara alınan yeni genler yeni hücreye virüsler yardımı ile girer.
GİRİŞ Retroviral giriş Retrovirüs yeni genlerin cDNA kopyası genomuna girer.
İntron girişi Kesip çıkartılan intronlar genoma genellikle cDNA girişindeki ekzon-ekzon bağlantısın-
dan girer.
Retro giriş Konak DNA'nın transkripte olmuş cDNA kopyaları genomla birleşir, genlerin dublike
kopyalarını sağlar.
DUBLİKASYON Kırılma ve füzyon Bir kromozomun parçası kırılır ve gamet oluşumu sırasında bir başka kromozomun uç
kısmına bağlanır; bazı gametlerde kırılan fragmanda genlerin dublike kopyaları buluna-
bilir.
Eşit olmayan krossing-over Krossing-over sırasında kromozomlar yanlış bağlanabilir; bazı gametlerde bazı genlerin
kopyaları bulunabilir.
GEN Transpozisyon Kromozomal DNA genomla birlikte hareket edebilir ya da hem dublike olup hem de
HAREKETI hareket edebilir.
GENETİK MÜHENDİSLİĞİ
Yapay Transformasyon Gen hareketi ajanları özellikle de ters transk-
riptaz ve plazmitler bir organizma hücresinden diğerininkine seçilen
bazı genlerin verilmesi için kullanılan ajanlar rekombinant DNA tek-
nolojisinde çok önemlidirler. Bu teknikler büyük bir potansiyele sa-
hiptir: Spesifik genler izole edilebilir, bakteri içerisine verilebilir ve
insülin gibi istenen bir gen ürünün büyük miktarlarda elde edilme-
sini sağlayabilir. Alternatif olarak, örneğin bitkilerde hastalı klara di-
renç oluşumunu sağlayacak ya da kültür hayvanlarında büyüme hor-
monu oluşturacak genler gibi faydalı bir takı m ürünler ortaya çı ka-
GENETIK MÜHENDİSLİĞİ 265
10.10. Endonüldeaz aktivitesi leaz boş bırakılı r. Enzimin mavi ile gösterilen kısmı
(A) Restriksiyon endonükleazlar bir çift hedef diziye hedef dizinin belirlenmesinde önemlidir. Kırmızı ile
bağlanır - ecoRl enzimi için GAATTG. gösterilen kısım ise DNA'daki bağlan zayıflatmak
(B) DNA'nın her iplikçiğindeki iskeletten belirli bir için gereklidir. Okla gösterilen kısım sarmalın kesile-
fosfat bağı kırılır. ceği yeri göstermektedir. Her başka hedef diziye öz-
(C) Ortaya çı kan kesik uçlar yapışkan uçlar olarak bi- gü olan 100'den fazla endonükleazın varlığı bilin-
linir zira bunlar uygun koşullarda komplementer baz mektedir. Endonükleazların normal fonksiyonu en-
dizileri ile birleşirler. fekte edici viral DNA'yı parçalamaktır.
(D) Bir restriksiyon endonükleaza daha detaylı baka-
lım. Bir EcoRI hedef diziye bağlanır, diğer endonük-
266 BÖLÜM 10 MOBIL GENLER VE GENETIK MÜHENDISLW,I
cirler). DNA ligaz enzimi ile birbirine bağlanı r. Sonuçta yabancı ge-
netik materyal ile aşılanmış plazmitler ortaya çı kmıştır. Bundan son-
ra yapılacak iş bu plazmitleri bakteri hücreleri ile uygun bir ortamda
plazmit karıştırmaktı r (Daha geçirgen bir hale getirmek için genellikle bir
kalsiyum tuzu ile muamele edilir). Bakteri hücreleri orjinal plazmit
genlerini ve yabancı genomun bazı parçalarını içeren bu modifiye
O
olmuş plazmitleri çekip alacaktı r. Daha etkili bir transfer için trans-
endon
ile m ülikaz düksiyon da kullanılabilir: Hibrit plazmitler eğer çok büyük değilse
plazmit etrafında kendi kendine düzenlenen viral kılıf proteinler ile
karıştırılı r; bu plazmit taşıyan virüsler daha sonra hedef hücreleri en-
fekte etmek için kullanılabilir. Genel olarak, antibiyotiklere direnç
meydana gelmesini sağlayan genleri içeren plazmitler bu işlemde
B Baz qlepnesi kullanı lmaktadı rlar. Bu da, eğer deneysel olarak rekombinant
plazmitler ile muamele edilen bakteri hücrelerine antibiyotik uygu-
C ligaz ile baelanma
lanı rsa hibrit plazmitlerle birleşebilen bakteriler canlılı klarını sürdü-
rürken bu yabancı genleri alamayan bakteriler elemine olacaktı r, de-
mektir.
Tmnsformasyon Bu uygulamanın bir dezavantajı yabancı DNA ile plazmidin iste-
nen kombinasyonunun sabit kalamamasıdı r. Endonükleaz uygula-
masından sonra yabancı DNA çeşitli fragmanlar halinde ortaya çı k-
maktadır. 'Yine endonükleaz belirli bir gen içindeki hedef dizinin
kendisinde de bulunabilir ve genin kendisini kesebilir. Farklı bir en-
donükleaz ile bu işlemi yinelemek sağlam bir genin oluşmasına ne-
plazmit ana bakteri kromozomu den olabilir. Daha da ötesi eğer yabancı DNA bir ökaryottan gelmiş
ise bakterinin translasyondan önce uzaklaştıramayacağı intronlara
sahip olacaktı r. Bu, yaygı n uygulamalarda önemli sorunlara yol açan
10.11. Rekombinant DNA tekniği bir durumdur. Bu ve diğer sorunları halledebilmek için birçok araş-
Verici hücrelerden alı nan plazmidler bir endonük- tı rmacı maya gibi basit bir ökaryotu kullanmaktayken diğerleri de
leaz ile kesilir (A). Daha sonra diğer hücrelerden
alınan ve aynı endonükleaz ile oluşturulan DNA
bakteri içerisine girmesini istediği genleri izole edebilme ve birleştir-
parçacı kları ile karıştı rılır. Plazmid DNA ve yabancı me için daha başka teknikler kullanmaktadırlar. Bu tekniklerin biri-
DNA yapışıcı uçlardan birbirine komplementer si de klonlamadır.
kısı mlardan bağlanı r ve yeniden halkasal hale gelir
(B). DNA uçları ligaz ile bağlanır (C). Modifiye
olmuş ve bazı ları yabancı genler içeren plazmidler
Genlerin Klonlanması Belirli bir ökaryotik genin büyük miktarda ve
canlı bakterilerle dolu bir kültüre konulur. Bu tam bir kopyası nı ya da klonunu oluşturmak için gereken en önemli
hücrelerden bazı ları yabancı genler içeren bu şey gen ürününü imal etmeye özelleşmiş hücreleri tespit etmektir.
plazmidleri çekip alı r ve böylece transforme olur Yani eğer elde edilmesi istenen ürün insülin ise pankreas hücreleri-
(D). Alternatif olarak, plazmidler viral kapsülleri
içerisinde paketlenir ve transdüksiyon ile (burada
ni kullanmak gibi. Bu tip hücrelerin sitoplazmalarında özel ürünle-
gösterilmemektedir) bakteri hücrelerine girer. rini kodlayan çok sayıda mRNA molekülü bulunur ve mRNA'lar tabi-
Temel bakteri kromozomu burada gösterilenden ki çekirdekte intronları ayrılmış halde bulunurlar. Ağırlı k gibi fizik-
daha büyüktür. sel karakterler kullanılarak belirli mRNA parçacıkları nı ayırmakta
yararlanılan teknikler vardı r ve böylece özelleşme hücrede inanılmaz
yoğunlukta bulunan mRNA'lar izole edilebilmektedir. Yine yalnızca
nadiren transkripte edilen genlerin mRNA'ları nı da ayı rmak için ba-
zı teknikler vardir (Klonlamada kullanılan bir başka yöntem de "Ek
Okuma" bölümünde anlatılan Polimeraz Zincir Reaksiyonu'dur).
Uygun mRNA izole edildikten sonra ikinci aşama bir retrovirüs-
ten gelen ters transkriptaz kullanılarak bundan tek iplikçikli DNA el-
de etmektir. Daha sonra DNA ipliğini tam baz çiftleri halinde repli-
ke etmek için DNA polimerazlar kullanı lır, bu işlem sonucunda
transkriptin ikili sarmal yapısını n ikinci iplikçiği meydana gelir.
Plazmitler içerisine yabancı DNA sokabilmek için uygulanan ve daha
önce bahsedilen işlemler yapıldı ktan sonra bir restriksiyon endonük-
GENETIK MÜHENDİSLİĞİ 267
leaz plazmiti kesip açar, böylece bir çift yapışkan uç meydana gelir;
yapışkan uçları olan klonlanan DNA normal retrovirüsler tarafından
oluşturulan cDNA'ya eşdeğer olarak eklenir ve plazmit DNA ile
cDNA birbirine kaynaşır; DNA iskeletindeki bağlar bir ligaz tarafın-
dan yenilenir; ve plazmit konak bir bakteriye girer. Bu işlemin iki
önemli avantajı vardı r; birincisi uygun cDNA kullanıldığından iste-
nen geni içeren bakteriyi bulmak için kullanılan pahalı yönteme ge-
rek duyulmaz ve ikincisi prokaryotlar tarafı ndan uzaklaştı rılamayan
intronlar daha mRNA oluşumu sırasında elemine edilmiştir. Trans-
forme olan bakteri hücreleri hızla büyür ve bölünerek istenen ürü-
nü sentezleme yeteneğine sahip yüzlerce yeni hücre meydana gelir.
izole edilmiş
İnsülin dışında bu teknik, özellikle sentezlenmesi zor olan çok sayı-
da hormon (büyüme hormonları daha öncelikli olarak) elde etmek
A Transkripsiyon
için kullanılmaktadı r. Rekombinant inek büyüme hormonu ile süt
üretimi % 10-40'lık bir oranda arttırılmıştır ve sentetik bir insan bü- ters transkriptaz
yüme hormonu kullanılarak hormon eksikliği nedeniyle cücelik gö- cDNA
rülen çocukların tedavisinde kullanılmaktadı r. Doğal olarak üretilen mBNA
ancak yapısı ve fonksiyonları hakkında çok az bilgiye sahip olduğu-
mRNA'nın alınması
muz bir ajan olan ve immün sistemi düzenleyerek çeşitli hastalı kların
tedavisinde büyük yararları bulunan interferonun rekombinant
DNA teknolojisi ile araştırma ve tıbbi müdahalelerde kullanımı gide- cDNA
rek artmaktadı r.
Rekombinant teknikler, aşılarda çok sayıda yeni gelişmelerin
oluşmasını da sağlamıştır. Bunlar arasında grip virüsünün konak
hücredeki bir membran proteininin belirli bir kısmına bağlanma ve
yerleşme ihtiyacını kullanarak bir mücadele yöntemi geliştirmesi sa-
yılabilir. Araştı rmacılar hedef proteinin hücre dışı ndaki kısmını kod-
layan geni klonlayabilmekte ve sonra da bu parçacığı büyük miktar-
larda elde edebilmektedirler. Potansiyel bir hastanın vücudu bu mo-
leküler zayıflatıcılar ile sarılı rsa virüsler kendilerini serbest-dolaşan
hedef hücrelere yapıştırırlar ve zararsız hale dönebilirler. Ancak bu
tip çalışmaların yaygın olarak kullanılabilmesi için daha pek çok tes-
tin yapılması gerekmektedir. D
Klonlama, konak hücrelerin tıbbi ya da tarımsal önemi olan
ürünleri oluşturan kimya fabrikaları haline getirmesinin yanısıra ö- Baz eslesmesi
karyotik hücrelerdeki genlerin sekans ve aktivitesinin de anlaşılması-
nı sağlamıştı r. Rekombinant DNA teknolojisi kullanılarak elde edi-
Tamamlayıa
len en büyük gelişmelerden birisi de bu yolla büyük öneme sahip iPaciA
olan gen haritalarının çıkartılmasıdır. Tek iplikçikli DNA'nın bir par-
çası ndan 32P radyoaktif izotopunu içeren bir kültürde bulunan ve
fonksiyonu bilinen bir mRNA transkripte edilmiştir. Bu cDNA daha
sonra kromozomu çift sarmal yapısından tek iplikçik haline ayırmak
için özelleşmiş bir kromozom takımı ile karıştı rılmıştır. Baz çiftleri
yeniden oluştuğunda cDNA hızlı bir şekilde kromozomdaki komple-
menteri ile eşleşmiştir (Şekil 10.12). cDNA'da radyoaktif bir işaret
10.12. Bir cDNA yardımı ile bir genin denatüre edilmiş kromozomal DNA
yerleştirilmesi ile karıştırılır (D). Baz eşlemesi sıra-
Belirli bir mRNA tipi izole edilir (A) sı nda cDNA mRNA'yı kodlayan gene
ve radyoaktif olarak işaretlenmiş kı- bağlanı r böylece kromozom üzerinde-
sımla birleşmiş bir cDNA transkripti ki yerini gösterir (E). İntron segment-
oluşturmak için ters transkriptaz kul- lerinin bağlandığını unutmayınız.
lanılı r (B). mRNA'yı sindirmek için mRNA'dan eksik olduğu için cDNA'ya
RNAaz eklenir (C), daha sonra cDNA bağlanmaz.
Ek Okuma
Bir genin çok sayıda kopyası nı yapmanı n bir diğer karışım her fragmandaki iki iplikçiğin denatüras-
yolu da istenen bölgenin her iki ucundaki baz di- yonu için yeniden ısı tılır. Serbest primerler yeni-
zisi kompozisyonunun kullanılmasıdır. Uçtaki iki den artı k dört iplikçikte bulunan (ilgilenilen ge-
dizinin komplementeri olan kısa DNA primerleri- nin fragmanlarının iki orjinal iplikçiği artı iki
nin birçok kopyası sentezlenir, yani her iplikçik kopyası ) en büyük diziler ile bağlanı r ve karışı m
üzerindeki 3' ucundan istenen geni içeren kro- polimerazların tekrar çalışabilmeleri için yeniden
mozom, bir endonükleaz ile kesilip parçalara ay- soğutulur. Her ısı tma ve soğutma döngüsü sırasın-
rıldı ktan sonra iplikleri denatüre etmek için ısı tı- da orjinal fragmanın kopyaları nın sayısı iki katına
lı r ve iki primer dizi eklenir. Primerler büyük öl- çı kar ve araştırıcı böylece sekiz saat gibi kısa bir
çüde primerleri arttı rdığından kromozomun sürede bir milyon kadar replike oluşturabilir.
komplementeri olan iplikten ziyade iplikteki çev- Polimeraz zincir reaksiyonu tekniği elimizde
relenen hedef dizinin 3' ucuna bağlanmayı tercih tek bir kopya dahi olsa genlerin sonsuz sayıda
eder, böylece komplementer ipliğin 3' çevrelen- amplifikasyonunun ve analizinin yapılmasını sağ-
miş bölgesi primer versiyonu ile bağlanmayı ga- lar. Buna ek olarak genetik mekanizmalar ile
rantilemiş olur. Karışım yavaş yavaş soğutulduktan çalışmalar sırası nda PCR çok kere kullanılmak-
sonra kaynama derecesindeki sıcak su yatakların- tadı r, tek bir saç teli, kan damlası ve meni kullanı-
da yaşamaya uyum yapmış bir bakteri türünden larak suçluların yakalanmasından müzelerde bu-
alınan bir DNA polimeraz eklenir. Polimerazlar lunan ve bugün ortadan kalkmış türlere ait fosil
primerleri bulur ve her fragmanın komplementer veya izlerdeki mitokondriyal DNA 'darı yararlana-
kopyaları nı sentezlemeye başlar. Polimerazlann rak evrimsel ilişkiler ağını ortaya çı kartmaya ka-
işini bitirmesi için yeterli zaman geçtikten sonra dar pek çok araştı rma buna örnek verilebilir.
268
çoğaltilacak geni içeren koromozom parçası
269
Ek Okuma
DNA SEKANSI
ACGT ACGT ACGT ACGT A( :(
Rekombinant DNA teknolojisindeki en önem-
li gelişmelerden birisi de anlamı bir gendeki baz
dizisinin düzenini çözmek olan DNA sekansıdı r.
Baz dizisi çözülmek istenen genin yeterince kop-
yasını yapabilmek için sözkonusu geni içeren kro-
mozomun bir segmenti bir plazmit içerisine veri-
lir ve böylece defalarca kendini eşlemesi sağlanır.
Diziyi çözmek için kullanılan en önemli yöntem
bu kromozom segmentinin kopyaları nı bir endo-
nükleaz ekleyerek ölçülebilir uzunluktaki parçala-
ra ayı rmakla başlar. Bu enzimin özgüllüğü nede-
niyle kromozom segmentinin her bir kopyası öz-
deş parçalara ayrılır. Bu parçalar daha sonra özel-
liklerine göre (bu genellikle moleküler ağırlı ktır)
kısımlara ayrılı r ve her özdeş fragman iki iplikçiği
birbirinden ayırmak için denatüre edilir. Karma-
şık bir moleküler hile yapı larak her iplikçiğin bü-
tün kopyaları izole edilir ve radyoaktif bir markır
kullanılarak bir ucundan işaretlenir. Bu fraksiyon
daha sonra dört eşit parçaya bölünür ve DNA'yı
spesifik bir bazın yakınından kesen düşük kon-
santrasyonda bir enzim ile muamele edilir; bu en-
zimlerin bazıları sitozin için diğerleri de örneğin
guanin için özelleşmiş kimyasallardı r (Şekil A).
Sonuçta her bir spesifik bazın yakınından kesilen
DNA, uzunluğu boyunca farklı bölgelerden ayrılır
(Bazen şans eseri olarak iki üç kez kesilebilir an-
cak her kı rılma noktası kesici enzimin spesifik ol-
duğu baz tipine kornşudur). Sonuç değişik uzun-
luklarda işaretlenmiş fragmanlardan oluşturul-
muş bir yığındır; ve yığındaki her işaretli fragman Yatay kromotografi ile gösterilen nükleotit dizileri;
her örnek dört yatay bant grubu halindedir.
daha ziyade ağırlığına (uzunluğuna) göre ayrılı r;
bu fragmanların ağırlığı bir jel üzerinde radyoak-
tif bir bant ortaya çı kartı r ve böylece her bant ba- mek gerekir. Bu aynı kromozomun fragmanları-
zın bir kopyasını n pozisyonunu (işaretlenmiş olan nın başka bir diziliminin farklı bir endonükleaz
uçtan uzaklığını ) belirlemiş olur. Diğer üç kısım- ile muamele edilmesi sonucu sağlanabilir ve son-
daki fragmanlar üç bazın yeri hakkında bilgi vere- ra bu fragmanlar sekanslanı r (Şekil B). İkinci en-
cektir. Her bir örnekten elde edilen bantlar olu- donükleaz DNA'yı farklı bir noktadan keseceği
şunca bazların sekansı rahatlı kla okunabilir hale için birinci analiz sonucu ortaya çı kan segmentle-
gelir (Bkz. Fotoğraf). rin kırılma noktası ikinciden gelenler ile çakıştırı-
Kromozom parçalarının tüm baz dizisini oku- lır. Böylece birinci ve ikinci analiz sonucu çakıştı-
yabilmek için her bir örnekte aynı işlem tekrar rılan dizilerin başlangıç ve sonlarına bakılarak
edilmelidir. Bu noktada sekansları birbirine uya- fragmanların tam sekansı ortaya konabilir.
cak şekilde uygun bir düzende sı raya koymak için
henüz geçerli bir yöntem geliştirilemediini söyle-
270
Eş kromozom segmentlerinin kopyalan
CATG için spesifik olan endonükleaz A ile
muamele edilirler. Endonükleaz A her seg-
mentte iki hedef belirler ve böylece üç
parça sınıfı oluşur. A
Dizi I G TCGATC A
Diziler 6 takımın herhangi
biri içinde düzenlenebilir
Dizi II AG c-r
III-I-II, ya da III-II4
Dizi III
I GGClAAGCACA
Kromozom segmentinin kopyalan AGCT
için spesifik olan endonüldeaz B ile
muamele edilir Endonükleaz B her seg-
mentte tek bir hedef bulur, böylece iki
parça meydana gelir B
Segmentler
ağırhklanna göre
ayrılır, etiketlenir
ve dizilir ciTCGATC,47• ci kC kIGGCTAAGCACA
Dizi B
Dizi A GAG-4- 7
Bu diziler içerisine
gömülmüş olan endonüldeaz A'nuı
baglaruna dizileri tüm segment
için doğru direktifleri saglar.
Dizi II
271
272 BÖLÜM 10 MOBIL GENLER VE GENETIK MÜHENDISLIGI
ÇALIŞMA SORULARI
• Plazmitler Transdüksiyon
Konjugasyondaki olayları n sı rası Virüslerin evrimi
Konjugasyonda zamanlama ve gelişme • Rekombinant DNA teknolojisi
• Transpozonlar Endonükleaz ve plazmitlerin rolü
• Virüsler mRNA'dan cDNA
Alternatif viral "hayat hikayeleri" cDNA araştı rmalarının kullanılması
Konvensiyonel DNA virüsleri Rekombinant DNA teknolojisindeki sorunlar ve uyul-
Ilımlı virüsler ması gereken kurallar.
Retrovirüsler
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
AHARONWITZ, Y., and G. COHEN, 1981. Microbial production of phar- DEVORET, R., 1979. Bacterial tests for potential carcinogens„Scien-
maceuticals, Scientific American 245 (3). On how recombinant lific American 241 (2). (Offprint 1433) The close relationship be-
DNA techniques are used ta make trzicrobes produce antibiotics, tween mutations and cancer, and how ta measure mittagenicity.
hormones, and other drugs. There is alsa an explanation of how FEDOROFF, N. V., 1984. Transposable genetic elements in maize, Sci-
antibiotics work to destroy bacteria, which suggests how plasmid entific American 250 (6). A modern interpretation of the transpo-
genes may confer resistance. sition discovered hy McClintock.
BROWN, D., 1973. The isolation of genes, Scientific American 229 (2). and L. VILLA-KOMAROFF, 1980. Useful proteins from re-
GILBERT, W.,
(Offprint 1278) How a particular mRNA can be used to locate and combinant bacteria, Scientific American 242 (4). (Offprint 1466)
purifv the gene that codes for it. How recombinant methods can be used to create insulin-produc-
CAMPBELL, A. M., 1976. How viruses insert their DNA into the DNA of ing bacteria.
the host cell, Scientific American 235 (6). (Offprint 1347) GRIVELL,L. A., 1983. Mitochondrial DNA, Scientific American 248 (3).
CHILTON, M-D., 1983. A vector for introducing new genes into plants. (OfFprint 1535) On the procaryotelike organization of mitochon-
Scientific American 248 (6). (Offprint 1539) On bacteria (as op- drial genes, and their unique modification of the genetic code.
posed to viruses) that transduce host cells. HOPWOOD, D. A., 1981. The genetic program ming of industrial micro-
CLowes, R. C., 1973. The molecule of infectious drug resistance, Sci- organisms, Scientific American 245 (3). An excellent summary of
entific American 228 (4'). (Offprint 1269) Experiments detnon- how basic recombinant DNA techniques work.
strating that the bacterial genes, for antibiotic resistance are KAPLAN, M. M., and R. G. WEBSTER, 1977. The epidemiology of influ-
carried on plasmids and can be transmitted from one bacterium enza, Scientific American 237 (6). (Offprint 1375) On how ge-
to another. netic recombination between Inanan and anitnal strains of the
COHEN, S. N., and J. A. SHAPIRO, 1980. Transposable genetic elements, influenza virus is probably responsible for the appearance new
Scientific American 242 (2). subtypes of the virus.
274 BÖLÜM 10 MOBIL GENLER VE GENETIK MÜHENDİSLİĞİ
NOVICK,R. P., 1980. Plasmids, Scientific American 243 (6). (Offprint 1990. Gene therapv. Scientific American, 263 (5). On at-
VERMA, I. M.,
1486) tempts to correct genetic defects.
VARMUS, Ii., 1987. Reverse transcription, Scientific American 257 (3). WEINBERG, R. A. 1985. The molecules of Ille, Scientific American 253
A detailed description of the process that reverses the itsual direc- (4). A good, vere brief review of recomhinant DNA techniques.
timi of information flow.
Bölüm 11
275
276 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
operon
11.2 indüldenebilir operona örnek olarak lac opero-
aktivatör operator yapısal genler
nu
(A) Operon, promotor/operatör bölgelerini ve üç
yapısal geni (Z, Y, A) içerir. Operatör sekansı, yapı-
—441W-4404~- sal genlerin başında yerleşmiştir. Regülatör gen, ri-
RNA N bozomlarda tercüme olan ve repressöi• proteinin
polymeraz promotora bağlı
sentezini denetleyen, m-RNA yı kodlar. Repressör
bağlanamaz baskı layıcı (reseptör)
ribozom proteini operatöre bağlandığında, promotorun
regulator RNA polimeraz bağlama bölgelerinden birini bloke
mRNA
eder ve böylelikle yapısal genlerin transkripsiyonu-
nun başlamasını engeller. (B) indükleyicinin repres-
A
söre bağlanması, repressörü inaktive eder ve böyle-
baskılayıcı protein
ce RNA polimeraz, promotor bölgelerine bağlanabi-
lir. (C) Polimerazlar, bir ünite olarak transkripte
olan ve üç gen ürününü de kodlayan bir m-RNA
polimeraz promotorla oluşturan, yapısal genlerin transkripsiyonunu başla-
bağlanır tırlar. Daha sonra m—RNA ribozomlara bağlanır ve
represör üç enzim transle olur. Enzim I 13-galaktozidazdır, en-
indükleyici zim II laktozun hücreye taşınımına yardımcı olan
tarafından
inaktive edilir. permeaz ve enzim III ise laktoz kullanımında hangi
rolü üstlendiği henüz anlaşılmayan transasetilazdır.
B (D) Lac repressör proteinin operatör bölgeye bağ-
indükleyici
lanmasının elektron mikroskop imgesi.
enzim I
C
enzim II enzim III
D
Israrlı çabalar, bir repressör proteinin bir operatö- lümde gördüğümüz gibi, iki zincirden biri, --
re nasıl bağlanabifeceği konusunda oldukça fazla 5'-->3'diğeri ise 3'-35'yönünde ve farklı polaritek=
ayrı ntını n ortaya çı kmasını sağlamıştır. Repressö- re sahiptir. Sonuçta, dışta kalan bölgeleri ya da
rün belirli bir operatöre bağlanabilmesi için, DNA oyukları diğerlerinden biraz daha geniş olur. (Se.:
substratma tam olarak uygunluk gösteren aktif kil A) Bu geniş açı klı k; -ana oluk- daha fazla baz di-
bölgeleri taşıması gerekmektedir. Bu şekildeki bir zilimine özgü bilgi içerir ve bu yüzden repressör
eşleşme repressör üzerindeki polar amino asitleri bağlanması rida daha önemli olduğu düşünülmek-
ile DNA baz çiftlerinin dışarıya doğru çı kmış tedir. T-A çiftinin derin oluğu 3 polar grup içer-
komplemeuter polar grupları arasında oluşur. mektedir, -O, NH ve N, T'den A'e doğru okundu-
DNA'nni deoksiriboz. iskelet yapısı, bazlara, ğunda bunların polariteleri sarısıyla, + ve — dir.
merkezi ,konumun biraz dışında tutunur ve 8. bö- C-G çiftinin derin oluğu +, — ve — polariteli NH, O
dimer bağlantı
küçük
oluk
büyük
<At ı k
küçük oluk
deoksiriboz deoksiriboz
iskeleti büyük oluk iskeleti
♦ —
II
dimer-
bağlanma
Illllllllll sarmalı
dönüş
ıı i
—
DNA'ya
bağlanm
sarmalı
A 8
küçük oluk
278
ve N polar grupları na sahiptir. Küçük oluk daha lösin kısı mları nı n diğer protenin kısa sarmalına
az kullanışlıdı r: T-A için polar kod —, x, — dir (x bağlanmalarmı sağlarlar. (Şekil C) İki uzun sar-
yüksüz anlamı ndadı r) C-G için ise —, +, — dir. Her mal, DNA'nın derin oluğuna bağlanır ki, bu yapı
özgül repressörün, operatörünün sığ ve derin "makas pençesi" (scissor grip) olarak adlandı rı l-
olukları nın değişkenlik gösteren fiziksel genişlik- maktadı r. Bağlanma proteinlerinin 3. bir sınıfı da
lerine uygun biçimleri vardı r ve kutupsal örnekler, derin oluğa bağlanan bir dimer kullanmaktadır.
operatörlerin bu baz çifti bölgeleriyle komple- "zinc-finger" (çinko-parmak) proteinleri, çinko
menterlik meydana getirirler. iyonlarıyla stabilize olmuşlardı r ve dimerler
DNA denetleme maddeleri arası nda şu anda 3 DNA'dan ziyade birbirleriyle bağlanmaktadı r. (Şe-
moleküler rnorfoloji tanı nmaktadı r. "helix- kil D)
turn—helix" (sarmal-dönüş-sarmal) modeli, biri- Bölgeye özgül DNA bağlanması, repressör pro-
nin derin oluğa bağlandığı esnada, diğerinin bir teinlerle kısı tlı değildir. Aynı stratejiler transksrip-
dimer meydana getirmek üzere, kimyasalı n ikinci siyon-aktive edici proteinleri, endonükleazlar, ba-
bir kopyası ile kendi içinde biraraya geldiği, iki zı hormonlarca da kullanılmaktadı r. Günün birin-
sarmal içermektedir. (Şekil B) "leucin-zipper" (1ö- de herhangi bir geni-hastalı k yapı cı organizmala-
sin fermuarı ) da iki sarmal içeren bir protein di- rm taşıdığı genleri ya da kanserli hücrelerde işlev
meridir. Kısa sarmal her yedinci konumda bir lö- bozukluklarına yol açan genleri düzenleyecek sen-
sin taşı maktadı r, böylelikle 4 lösin kısmı , kısa sar- tetik denetleme proteinleri yaratmak mümkün
malm aynı tarafı nda çı kı ntı oluştururlar, bu lösin, olacaktır.
fermuar benzeri bir tarzda birbirine bağlanarak,
279
280 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
yeni sentezlenmiş
amino asitler c, amino asit sentezi
C ¢ Cr 13- t„. için hammadde
enzimatik dönüşüm
promotora
bağlanamaz
koresepsör ile
korepresör aktive edilmiş represör
D
inaktif represör
Genlerin ifade edilmeleri çoğu kez bizim tanımla- kromozomunun özgül bölgesine yerleşebileceğini
clı klarımızdan daha karmaşık sistemlerle düzenle- ve bakteriyi öldürmeksizin burada kalabileceğini
nir, bu sistemler üç ya da daha çok kontrol mad- gördük. Normal koşullar altında bu tip pasif en-
desinin etkileşimlerini, iki ya da daha çok ayrı feksiyon çok nadir oluşur; fakat virüs konakçı kro-
operatörü ve bazen regülatör genlere ek olarak mozomuna bir kere girdikten sonra orada lizoje-
diğer DNA denetim bölgelerini, operatörleri ve nik döngüde süresiz olarak kalı r.
promotorları içerebilir. Bu karmaşık etkileşimlere Enfekte bakterinin UV radyasyonuna bı rakıl-
örnek olarak en titiz çalışma olarak ılımlı lambda masıyla birlikte, viral DNA konakçı kromozomun-
virüsünün lizojenikten litik döngüye geçişi verile- dan ayrılmaya zorlanı r ve çoğalmaya başlar. E. coli
bilir. Viral sistemlerde ayrıntılarıyla açı klanan gen paraziti olan lambda virüsünde lizojenik döngü-
baskılanması nı n prokaryotlarda işleyen gen baskı- den litik döngüye dönüşümün denetimi DNA'nı n
lama stratejisi ile büyük ölçüde benzer olduğu dü- komplementer zincirlerinde yerleşmiş iki operon
şünülmektedir. ile olur. Lambda virüsünün operon sistemi ayrın-
10. bölümde ılı mlı virüs DNA'larının konak tılı çalışılmıştı r.
d geni polimeraz, c/ p
diğerleri d geninin cro geni
transkripsiyonu buradan romotoruna bağlanır buradan
başlar başlar
d mRNAsının
translasyonu
polimeraz cro
promotoruna baglanamaz
aktif ko represör
UV ışığı
polimeraı cI promotoruna
bağlanamaz
urogeninin transkripsiyonu
/AIL
1/4-W
7.
282
Lambda DNA'sını n E. coli kromozomundan çı- na başlamak üzere serbest kalır. cro geni cI opera-
karılması ve zararlı litik döngünün başlaması cro törüne bağlanan ikinci bir represör kodlar ve bu
geni diye adlandırılan gen ve operonun ilerisinde- c'nin transkripsiyonunu engeller (Şekil C). Lamb-
ki diğer birçok gen tarafı ndan denetlenir. Bu gen- da genomunun konakçı kromozomundan ayrıl-
ler normalde baskılanmıştır. Komplementer iplik- masına viral DNA'nın kendini çoğaltnıasına, kap-
çikteki cI geni operatörün cro geni bölgesine bağ- sül proteinlerinin sentezine ve bu şekilde yeni bir
lanan helix-turn-helix baskılayıcı (represör) pro- virüs oluşumuna neden olan litik faj genlerinin
teinini sentezleyebilir ve böylelikle transkripsiyo- transkripsiyonu başlar ve sonunda konak lizise uğ-
nu bloke edebilir (Şekil A). Konakçı bakteride rar (Şekil D ve E).
DNA onarım enzimlerinin çok yüksek miktardaki Lambda virüsünün lizojenik halden litik hale
sentezi başlayı ncaya kadar cro ve ilgili diğer genle- geçmesi geri dönüşümsüzdür. Bakteriyel DNA
rin baskı lanması kararlı haldedir (Şekil B). Bakte- onarım enzimlerinin kaybolması na karşın ikinci
ri DNA'sı üzerine UV radyasyonunun bozucu etki- repressörün üretimi durmaz. Görünüşe göre
si onarı m enzimlerinin sentezine neden olur. lambda genomunda kodlanan yaşamsal bir strate-
DNA hasarı tamir edilirken, cI geni tarafı ndan ji virüsü ilk tehlike uyarısına karşı (bu olayda UV)
sentezlenen onarım enzimlerinden birinin repre- yeni faj proteinlerinin sentezinin başlaması yö-
sörün bir kısmını parçalaması üzeri-ne cro opera- nünde yönlendirir ki bu virüs zarar görmüş bakte-
törü normalde baskılanmış olan cro geni ve işbir- riyi terkedecek ve kendine yeni konakçılar bula-
liği halinde olduğu viral genlerin transkripsiyonu- caktır..
lambda genom
konakçı
konakçı geni
geni litik genler
lizojenik genler
kesim
enzimi
transkripsiyon
kesim
enzimi
D
283
284 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
NEGATİF KONTROL
) Durdurulmuş
UYARILABILIR Operatör
Izin verilmiş
Izin verilmiş
BASKILANABILIR Operatör
Durdurulmuş
Korepressör
Kolaylaştı rılmış
BASKILANABILIR Aktivatör
Kolaylaştırılmamış
Inaktif Kolaylaşunlmamiş
UYARILABILIR Transkripsiyon Aktivatör
Faktörü Kolaylaştırılmış
Uyarıcı
cerıseresel Laktoz-
faktörler Operoının statüsü genlerin ond *viteleri
cAMP-CAP'TF kompleksi Opera edre
Glukoz Laktoz aktvatöre bağlanıyor bağlanan repressor
aktivator operator
====3 C==3 yapısal genler
regulator promotor
= =O
transkripsiyon normalden
polimeraz, açı k promotora 20 kat daha hızlı ilerler
ft sıkıca bağlanabilir
286 BÖLÜM 11 GEN İFADESİNİN DENETİMİ
z am 10 am 700 nm 1400 mı
r
(C)
(C) kromatit
nukleozom
A B D E F L
10 pm
1200 ü eksondıır.
288 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
Orta sıklıkta tekrar eden DNA dizileri Tipik bir ökaryot genomun
yaklaşık %20'si orta sıklıkta tekrarlanan DNA olarak adlandırılan di-
ziler içermektedir. Her orta sı klıkta tekrarlanan DNA dizisi binlerce
kez yerine yüzlerce kez bulunmakta ve iki yoldan biri şeklinde karşı-
mıza çı kmaktadır. Birincisi, belirli genlerin tandem tekrarlarıdır.
'özellikle üç rRNA çeşidine ait genler 18S rRNA, 6S rRNA, 28S rRNA
şeklinde sıralanır sonra transkripsiyona uğramayan uzun bir boşluk,
tekrar 18S, 6S, 28S ve uzun bir boşluk ve tekrar 18S 6S, 28S diye de-
vam edilir (Şekil 11.7 D). Her ribozomun dört rRNA türünden her
birine sahip olma zorunluluğu olduğuna göre, 5S geninin binlerce
kopyası varken hücrelerin yüz genin kopyasını bin gene nasıl çı kart-
tı kları merak konusudur. Bunun olası açıklaması da şudur: yeni ribo-
zomlara gereksinme duyulduğunda 18S, 6S ve 28S r-RNA için tan-
dem tekrar bölgelerini içeren kromozom parçaları kromozomların
289
290 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
Tek kopya DNA Tipik bir ökaryatik genomunun %70'ini tek kopya
dizileri oluşturur (Şekil 11.7F). Bu DNA'ları n çoğu en azından me-
melilerde hiçbir zaman transkripsiyona uğramaz. Birçoğu işlevsel
genlerin transkripte edilmeyen kısımları na benzeyen pisödogenler
halinde bulunur. Araştırıcılar farklı türler için transkripsiyon sonrası
kesilen intronları gözönüne alarak hesaplamalar yaptı klarında, ökar-
yotik DNA'nı n yaklaşık %l'inin translasyona uğrayacak mRNA'yı
kodladığını buldular. Bu durum, genomunun %90'ı aynı anda ya da
farklı zamanlarda translasyona uğratı lan prokaryotlardan çok farklı-
dı r. Prokaryot genomunun haployit oluşu, intron, spacer ve pisodo-
genden yoksun oluşu büyük bir olasılı kla üreme hızı için ciddi bir se-
çimin sonucudur. Çok az sayıda ökaryot organizmanın başdöndürü-
cü bir hızla çoğalma avantajı bulması na karşın, transpozonlar, retro-
inseriyonlar ve diğer genetik kalıntılara olduğu kadar sayısız intron,
pisodogen ve spacerı n yapıları ndaki varlı kları na hoşgörü göstermesi
inanılmaz gözükmektedir. Bazı araştı rıcılar, ökaryotik genomları n,
bu genetik hurdayı ortadan kaldı rmakta verimli olmadıkları nı ve bu
nedenle bu materyalin sonsuz sayıda biriktiğini ileri sürerlerken di-
ğer bazıları da transkripsiyona uğramayan DNA'nın bu büyük kısmı-
na ekzonlar üzerinde mutasyon konusunda evrimsel deneylerin ya-
pıldığı bir laboratuvar olarak bakarlar. Okaryotik gen organizasyonu-
nun mantığı modern biyolojide en ilginç ve anlaşılması zor sorular-
dan biri olarak varlığını korumaktadı r.
: :A:T:C:G:T:C:A: :
: T:A:G:C:A:G:T: :
Metilaz olarak adlandı rılan özel bir enzim DNA'yı C-G sekanslarında
sitozini metillemek için tarar ve yeni zincirdeki sitozini metiller.
metillenme kalıbı -genin inaktivasyonu- zarar görmeden diğer
döllere geçirilir. Eğer her iki taraftaki metil grubu da şans eseri yiti-
rilirse; hücreler başkalaşmış gen aktivitesi ile üretilirler. Bazı prob-
lemlerin zamanla artan metil kaybı ve buna bağlı olarak hücrelerde-
ki uygunsuz genlerin aktivitesi ile ilgili olduğuna ilişkin kanıtlar var-
dı r. Gametlerdeki metilasyon kayıplarıda hatalı gen aktivasyonu ka-
lı plarını n yavruya geçmesine neden olabilir ve birçok hastalığın bu
tip imprinting hatalarına bağlı olduğu düşünülmektedir.
Prokaryotlar Ökaryotlar
promotordaki RNA KONTROL MEKANİZMASI OLARAK SAYISAL GEN ARTIRIMI: GEN AMPLI-
polimeraz
FtKASYONU
Yeni başlaml§ uzun
rRNA Genellikle her genin tek kopyası o genin kodladığı madde bakımın-
dan hücrenin gereksinmelerini karşılayacak yeterliliktedir. Dört gün
ara
içinde tek kopyalı bir genden yaklaşık 100.000 mRNA oluşabilir ki bu
\\\\ \\\\\
da 1000 protein molekülünü sentezleyebilir. Fakat bazı durumlarda
ürüne duyulan gereksinme çok fazla olacağından tek bir gen ihtiya-
uzun
DNA)ara cı karşılayamayabilir. Örneğin, ökaryotik hücre ribozomlannın yapı-
lanmasında çok fazla rRNA'ya gereksinme duyulduğundan 5S rRNA
genin genomda 25.000 kopyası mevcuttur (Şekil 11.7 B) . Diğer üç
tip rRNA geninin ise sadece 100-1000 kopyası olmasına karşın çok sa-
yıda ribozoma gereksinme duyulduğunda kromozomun bu bölgesi-
nin pek çok kopyası sentezlenmektedir. Bu bölge, çekirdekçiği oluş-
ıRNA
ekson 2 3 4 5
Il 1111111111111111■
1111111 primer RNA transkripti
MUTASYONLAR
Geçmiş bölümlerde translasyon için mRNA tarafından taşınan gene-
tik mesajı n doğruluğu üzerinde mutasyonun potansiyel etkisini vur-
guladı k. Denetim dizilerindeki mutasyonların büyük etkilere sahip
olduğu açı ktı r: regülasyonun düzeyi kaybedilebilir ya da regülasyon
derecesi azalabilir ya da artabilir. Örneğin 10 yıl önce belirlenen ve
nişastanın sindirimini başlatan amilaz enzimini kodlayan gen ayrı n-
tılı olarak çalışılmıştır. Her biri kendine özgü aktivite derecesine sa-
hip birçok farklı gen çeşidi keşfedildi. Farklı aktivite düzeylerine ne-
den olan gendeki nükleotit dizi değişikliklerine (ve dolayısıyla enzi-
KANSER: NORMAL HÜCRESEL DENETİMLERİN BAŞARISIZLIĞI 299
ğin fare insan hibriti hücreler büyütülür. Farenin sahip olmadığı gen
ürününün kaynağı insan genidir ve bu nedenle o hibrit hücre içinde
kalabilmiştir. Söz konusu kromozomu tanımlayıp endonukleaz enzi-
mi ile muamele etmek suretiyle yapılan genetik haritalama yöntemi
gen dizilimlerini saptamayı kolaylaştırmıştır. Haritalama bir birim
halinde ifade edilen gen topluluklarının da belirlenmesine yardımcı
olur. 15. bölümde göreceğimiz gibi hücre füzyonu tekniğinin diğer
moleküllere yüksek özgüllükte bağlanan ve o maddeyi hücre ya da
doku içinde yerleştiren moleküller olan monoklonal antikorların
üretiminde son derece yararlı olduğu ispatlanmıştır (Sayfa 404'teki
okuma parçasına bakınız).
nusunda epeyce bilgi vermekle bareber, bazen de bu hücrelerin po- 11.14 Tipik bir kanser hücresi
tansiyel tedavi yolları konusunda fikir oluşturabilmektedir. Biz bu ça- Bu hücre, doku kültüründe büyüyen HeLa toplulu-
lışmaları n açığa kavuşturduğu kanser hücrelerinin birkaç tipik özel- ğundandır. Hücre, oldukça küremsi yapıda ve he-
liğini açı klayacağız. nüz önemi anlaşılamamış su kabarcı kları ile kaplı-
Kültür ile üretilen kanser hücrelerinin özelliklerinden birisi,
bunları n hemen hemen her zaman anormal kromozom takımı na sa-
hip olmalarıdır. Örneğin insan kanser hücreleri içinde en fazla çalı-
şılmış olan ve "HeLa"2 diye adlandı rılan kanser hücreleri, normal 46
kromozom yerine tipik olarak 70-80 adet kromozoma sahiptir (Şekil
11.14). Ilginç olarak kültürdeki kriz evresini geçmiş kanserli olmayan
hücreler potansiyel olarak ölümsüz hale gelirler ve ekstra koromo-
zomlara sahiptirler. Ekstra kromozomlara sahip olmaları kültüre
edilmiş hücreleri büyük bir olasılı kla proliferasyonun normal zorla-
nımlarından kurtarmaktadı r. Bununla birlikte organizmalardaki
kanserli dokuları n kromozom sayılarında böyle bir artış tipik bir du-
rum değildir. Buna karşılık olarak "dakika kromozomları" diye ad-
landı rılan pek çok kromozom segmenti ya da normal kromozomla-
rın özgül olarak yeniden düzenlenmesi sı kça görülmektedir. Örne-
gin Burkitt lenfomalı hastaların (immün sistem hücrelerindeki kan-
ser) %90'ında özgül bir kromozomun (8 nolu kromozom) ucu fark-
lı bir kromozomun (14) sonuna taşı nmaktadı r. Kromozom 14 deki
bu katılı m noktası bir immün sistem polipeptidini kodlayan bir ge-
nin çok yakı nındadır (sayfa 312, Şekil 12.4) ve aynı zamanda yerde-
ğişim (translokasyon) bölgesinin içindeki bu genin kanser oluşumu
ile doğrudan bağlantısı vardır. Burkitt lenfomalı hastaların diğer
%10'unda kromozon 8'den başka transklokasyonlar da vardı r. Kro-
mozom 8'deki kritik bölge denetim bölgesine sahiptir ki bu da özgül
genlerin transkripsiyonunu uyararak kanser oluşumuna yardım ede-
bilmektedir. ileride göreceğimiz gibi çeşitli kanser hücrelerinin kül-
türlerinde rastgele translokasyonlar da bulunmuştur.
Diğer yandan normal hücrelerin ve kanser hücrelerinin hücre
şeklinde, doğal görünüşlerinde ve çekirdek yapılarında.önemli dere-
2
HeLa hücre kültürü 1951 de kanserden ölen Henrietta Lacks'in rahim ağzı
kanserli dokusundan üretilmiştir. Bu, kanser araştırmalarında kullanılan ilk ve
ölümsüz büyüyen insan hücresi kültürüdür.
302 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
11.15 Kötü huylu: Malignant bir tümö- inhibisyon eksikliği varsa ve bölünme-
rün gelişimi lerde belirli bir sayı ile sınırlandı rı l-
Normal dokular, sahip oldukları fark- mamışsa koloni, besinler bitinceye ka-
dolaşı m sistemi lı , küçük çekirdekli hücrelerle bazal dar üreyecektir. Bu konumda sistem
ile malignansi lamina aracılığı ile gevşek düzenlen- hala lamina ile çevrilidir (B). Koloni-
sıçradıkça
tümör yayı lı r.
iniş bağ doku ve dolaşım sisteminden deki bir hücre bazal laminayı delme
ayrılırlar (A). Eğer bir hücre değişime yeteneği kazanı rsa bir yarı k oluştura-
uğrarsa, çoğalmaya, çekirdeğini büyüt- cak ve oluşturulan oğul kuşaklar bu
meye, biçimini değiştirmeye ve açı klı ktan ilerleyip, çoğalacaktı r. Tü-
DNA'sı nı replike etmeye başlar. Hücre mör kan hücrelerini koruyan lamina-
e üredikçe oluşturduğu koloni diğer nı n delinmesiyle geniş alana yayılacak-
hücreleri itmeye başlar. Eğer kontakt tır (C).
KANSER: NORMAL HÜCRESEL DENETIMLERIN BAŞARISIZLIĞI 303
2b
konuk
inhibisyon
reseptörü
2c
.../r/ adhezyon
büyüme faktörü molekülü
hormon 2a
büyüme
faktörü, 3a
hormon
transdüksiyon
reseptörü
protein alt birimi
3b 1£1
hficrelerarasi
haberci molekül
4
DNA
bağlanan
protein
hücre zan
DNAya bağlanma
transkipsiyonun
aktivasyonu
translokasyon ya da mutasyonun her ikisi de protoonkogeni onkoge- 11.17 Onkogen faaliyetinin genel bölgeleri
ne çevirebilir. Gerçekten de çeşitli lösemik hücreler, yumurtalık kan- Onkogenler, etkilerini hücre dışı çevreden kromo-
seri hücreleri ve diğer çeşitli kanser örnekleri kültürde büyürken zoma bilgi akışının herhangi bir noktasında göste-
rebilirler. Bazıları büyüme faktörünün yüksek dü-
kromozomal translokasyonlar ya da kayıplar göstermektedirler.
zeylerde oluşumuna neden olacak şekilde hareket
Translokasyon ile yapısal bir genin dokuda yüksek oranda transkrip- eder (1) ya da normalin dışı ndaki özelliklere sahip
siyonundan sorumlu denetim bölgesinin bir protoonkogen yanına GF oluşumuna neden olurlar. Diğerleri GF ya da
taşınması ya da bir protoonkogenin bir yapısal gen ya da denetim kontakt inhibisyon ya da adhezyondaki sinyaller için
bölgesinin yanına getirilmesi kanserleşme sürecini başlatabilir. Diğer zar reseptörlerinin duyarlılığını değiştirir. (2) bazı-
yandan bir de anti-onkogenler vardır. Bu genlerin şifrelediği prote- ları reseptörler ve hücre içi haber ileten kimyasallar
inler onkogen ürünlerinin aktivasyonunu engeller. Bu tip inhibitör arasındaki iletişimi değiştirir (3) bazıları reseptörler
ve hücre içi haber ileten molekülleri değiştiren do-
bir genin başarısızlığı bir protoonkogenin aktivasyonu ile eş anlam-
mainlerle işbirliği yaparken diğerleri belirli bir de-
lıdı r. Retinoblastoma örneğinde sorumlu ajan bir anti-onkogendir. ğişikliğe neden olan ara enzimlerle etkileşime girer-
Tablo 11.4'de bir onkogen oluşumu ile sonuçlanacak çeşitli me- ler. Son olarak bazı onkogenler, hücre içi haber ile-
kanizmalar özetlenmiştir. ten moleküller tarafından aktifleştirilen ya da baskı-
Görüldüğü gibi normal bir hücrenin kanser hücresine dönüşü- lanan DNA'ya bağlanan proteinleri değiştirirler (4).
münde iki ya da daha fazla sayıda bu hücreye özgü genetik değişikli-
ğe gereksinme vardır ve en azından bunlardan bazıları onkogenleri
içerir. Ve yine gördüğümüz gibi kanser hücrelerinde tipik bir artışa
neden olan bazı değişiklikler bir ya da daha fazla denetim basamağı-
nın kaybını içermektedir. Gerçekten onkogenler, hücre bölünmesi-
nin kontakt inhibisyonunu, anchorage independence, doku tipi afi-
nitesini ve vaskularizasyonun bazal laminayı bozmasına neden olabi-
len genlerin ifadesinin denetimini etkilemekte midir?
Araştı rmalar birçok onkogenin kodladığı ürünlerin dört genel
kategoriden birini oluşturduğunu göstermektedir (Şekil 11.17) (1)
Büyüme faktörleri (hücresel ekstra sinyaller, hücre bölünmesini uya-
ran moleküller), (2) Reseptörler (büyüme faktörleri, kontakt inhi-
306 BÖLÜM 11 GEN IFADESININ DENETIMI
TABLO 11.5 Kanseri baskılayan ve kansere neden olan bisyon ya da yüzey adhezyonu için), (3) Intraselüler: hücrelerarası
genlerin listesi sinyal sistemleri (reseptörlerden, hüceriçi enzimlere ya da bağlanma
proteinlerine bilgiyi ileten sistem) ve (4) DNA bağlanma molekülle-
isim
ri (tüm genomun replikasyonunu ya da özgül genlerin transkripsiyo-
nunu düzenleyenler).
HÜCRE DIŞI SİNYALLER
sis mutant büyüme faktörü Onkogenlerin gerçek etkileri konusunda ilk kanı t, Colorado Uni-
versitesinden Reymond Erikson ve MarecCollett'in çalıştığı bir onko-
RESEPTÖRLER gen olan src'den elde edildi. Bu araştı rıcılar src tarafından kodlanan
erbB, neu mutant GF reseptörü enzimin proteinkinaz olarak adlandı rı lan intraselüler sinyal molekü-
ros, erb A mutant hormon reseprötü lü olduğunu buldular (proteinkinaz; belirli protein ya da protein bi-
Gmyc mutant adhezyon molekülü leşenlerini fosforile eden enzim sınıfı ). Fosforilasyon çoğunlukla bi-
yokimyasal yolları n denetimi ile ilgilidir ve genelde enzim aktivasyo-
*TRANSDÜSERLER
mos, raf
nunda kullanılı r. src enzimi trozin amino asitini fosforile eder. Fos-
mutant serin protein kinaz
(PK) forile edilmiş tirozinin varlığı daha önceden bilinmemekteydi; fakat
src, met mutant tirozin PK daha sonra normal hücrelerde de olduğu saptanmıştı r. src onkoge-
ras mutant guanin bağlanma nini taşıyan hücrelerde tirozin fosforilasyonu normal düzeyinin 10
proteini kandil-. Diğer birçok onkogen tirozinkinazları kodlarken, az bir kıs-
IKINCİL mı da serinkinazları kodlamaktadır.
MESAJCILAR
Bazı onkogenlerin şifrelediği ürünlerin hücre dışı sinyalleri
(hiçbiri bilinmiyor)
DNA'ya•ulaştıran yolda iki basamak arası nda köprü kurduğu görül-
DNA BAürLAYICILARI mektedir. Örneğin epidermal büyüme faktörü (EGF) reseptörünün
fos, jun mutant transkripsiyon fak- hücre dışı kısmı EGF bağlarken iç kısmı da bir kinaz gibi davranı r.
törü Bugüne değin en azı ndan tanımlanmış bir onkogenin, aktive edilmiş
mcy, myb mutant inducer ya da mu- EGF reseptörünün kinaz kısmına çok benzediği; fakat EGF'ye bağla-
tant enhancer nan hücre dışı kısmı ndan yoksun bir enzimi kodladığı belirlenmiştir.
RB anti-onkogen; denetim yo- Bu onkogen ürünü, EGF olsun ya da olması n, hücrenin sürekli bö-
lunun bazı evrelerinde
lünmesini sağlayacak şekilde sinyaller oluşturabilir.
bağlanmayı bloke eder.
Yakın gelecekte kanserin moleküler temelini anlayabilmek ger-
çekçi bir umuttur. Kanser oluşumunu körükleyen sı nırlı sayıda yol,
sı nı rlı sayıda protoonkogen (insanlarda 100 den az) ve hatta çok dü-
şük sayıda işleve sahip onkogen ürünleri vardır (Tablo 11.5). Onko-
genlerin anlaşılması kanser için tedavilerin bulunabilmesinde çok
yardımcı olacaktı r.
Karsinoma
ÇALIŞMA SORULAR'
1. Ökaryotlarm, prokaryotlara göre çok daha fazla pozitif gen kont-
roluna güvendiğine ilişkin güvenilir kanıtlar var mıdır? (s. 286-
99)
2. Deri kanseri çok yaygın olmasına karşın, çoğunlukla kontrol edi-
lebilir olarak varsayılmasının nedeni nedir? (s. 299-302)
3. Okoryotik canlı lann genomunda 50.000 genden herbiri bir ya da
daha fazla sayıda kontol geniyle idare edilmektedir; bu kontrol
genleride diğer bir kategoride yer alan binlerce sayıda orta-sevi-
yede yönetici gen grubuyla yönetiliyor; bu genler de yüzlerce sa-
yıda üst yönetici sekansa cevap veriyor; böyle bir bürokrasi içeri-
sinde, ökoryotik genom nasıl oluyorda sekteye uğratılmıyor?
4. Kromozomların inaktif olan bölgeleri neden yoğunlaştı rılmış (sı-
kıştırılmış) durumda muhafaza edilmektedir?
5. Hangi tip mutasyonlar lac operonunu etkileyebilmektedir? ve
hangi etkilere sahiptir? Eğer bir hücre aynı anda bu mutasyonlar-
dan ikisine sahip olsaydı ne olacaktı? (s. 276-77, 280-81, 284-85)
ÖNERILEN KAYNAKLAR
BISHOP, J. M., 1982. Oncogenes, Scientific American 246 (3). (Off- HUNTER, T., 1984. The proteins of oncogenes, Scientific American 251
print 1513) An illuminating look at the relationship between (2). (Offprint 1553)
cancer genes carried by viruses and the similar, noncancerous MCKNIGHT, S. L., 1991. Molecular zippers in gene regulation, Scien.
genes in normal cells. tific American 264 (4). On the operation of the leucine zipper.
CROCE, C. M., and G. KLEIN, 1985. Chromosome translocations and Mosss, P. B., and N.- H. CHUA, 1988. Light switches for plant genes,
human cancer, Scientific American 252 (3). (Offprint 1558) A Scientific American 258 (4). How light energy is used to activate
clear discussion of the translocations involved in Burkitt's lym- the genes involved in photosynthesis.
phoma. NICOLSON, G. L., 1979. Cancer metastasis, Scientific American 240 (3).
FELDMAN, M., and L. EISENBACH, 1988. What makes a tumor cell me- (Offprint 1422)
tastatic? Scientific American 259 (5). About the oncogenes that NOMURA, M., 1984. The control of ribosome synthesis, Scientific
pennit tumor cells to stop adhering to other cells or structures, American 250 (1). (Offprint 1546)
and so spread to other parts of the body. PTASHNE, M., 1989. How gene activators work, Scientific American
FELSENFELD, G., 1985. DNA, Scientific American 253 (4). The role of 260 (1). A very up-to-daie summary of how promoters work in
DNA structure in the regulation of gene expression. bacteria and yeast.
ÖNERILEN KAYNAKLAR 309
HÜCRESEL ÜREME
eçen son dört bölümde, tek tek hücrelerde-
ki genetik bilgi akışını izledik, aynı zamanda,
bu akışı ve bilginin kendisinin ne şekilde de-
ğişebildiğini gördük - sırasıyla, gen ifadesi-
nin kontrolü ve genin evrimi olarak. Şimdi
dikkatimizi hücrelerin kendilerini nası l yeni-
den üretebildiklerine, genetik kazanımlarını
hücreden hücreye, ana -babadan yavruya ge-
çirebildiklerine çevireceğiz. Sonraki iki bö-
lümde, karmaşı k, çok hücreli organizmalara
özgü hücresel olayları ve gelişimin kendisini
genomun nası l düzenlediğini görmek üzere
C bu süreci daha da ileri götüreceğiz.
12.1. Bir prokaryot hücrenin ikiye bö- (D) Iki kromozomun tutunma nokta-
lünmesi ları nda daha çok zar ve duvar (koyu
(A) Bir hücrenin dairesel kromozomu gösteriliyor) oluşmuştur. Bu büyüme-
D ucuna yakı n bir yerden, plazma zarına nin bir kısmı hücreyi ikiye bölen bir
tutunur; replikasyon daha önce başla- septum oluşturacak biçimde içe doğru
mıştı r (kısmen oluşmuş ikinci kromo- çöküntüler oluşturur.
zom kı rmızı olarak gösterilmektedir). (E) Bölünme tamamlanmıştı r. Iki kar-
(B) Replikasyonun yaklaşı k yüzde 80'i deş hücre oluşmuştur. Gerçekte yığın-
tamamlanmıştı r. laşı p sı kışarak hficrelerdeki yerini ala-
E (C) Kromozomun replikasyonu bit- cak olanı n kroınozomlar burada kü-
miştir ve şimdi zara bağımsız bir nok- çük daireler biçiminde gösterilmekte-
tadan tutunmuştur. Replikasyon sı ra- dir. Bu çizim ölçeğinde, her kromozo-
sı nda ek membran ve duvar (noktalı mun gerçek çevresi yaklaşı k 30 m olur-
gösteriliyor) meydana gelmiştir. du.
310
GENETIK BİLGİ AKTARIMI 311
0.5 gm
17.1 fi10 11 12
1A
13 41 1.1 17
Ikx kg kıl iy
M1TOZ
Kolaylık açısından, bir hücre bölünmesinden diğerine biçiminde
olan her mitoz döngüsünü bir dizi evreye ayı rmak adet olmuştur.
Her evrenin özel bir adı vardır. Burada her evre ayrı ayrı tartışılacak
MİTOZ HÜCRE BOLUNMESI 313
1,0 Ara
o C M-siklin
eşiğe ulaşılır; aktif Q,3 parçalanır
3(3
kinaz cdcM
mitozu başlatan
haberci kimyasal
fosfat
mitoz sinyali
grubu takar
M-siklin
bağlanmasıyla
cdc'nin M-
formu oluşur
etkisizleşmiş cdc
M-siklin
derişimi artar
S-siklin derişimi
antar
Sentez
sinyali
O eşiğe ulaşılır; aktif
p 13O n o kinaz cdcs, RNA sen-
tezini etkinleştiren
iLI ,i
OnC ) ‘V
haberci kimyasala fos-
S-siklin
fat grubu takar
parçalanı r
12.8. Hücre bölünmesinin kontrolü zeyde etkinleşir (etkinleşme burada bir yıl- kazanı r; eşik düzeye bir kez erişildiğinde,
Hücrenin replikasyon ya da mitoz geçir- dız ile gösterilmektedir); sonra, replikasyo- cdc etkinleşir ve mitozu ve M-siklin yıkımı-
mesi tek bir protein kinaz, cdc, tarafından nu ve S-siklin yı kı mı nı başlatan bir haberci- nı başlatan bir habercinin fosforlanmasını
gerçekleştirir. ye fosfat grubu takar. Benzer biçimde, kataliz eder.
Gl-de S-siklin derişimi artı kça replikasyon- G2'de (üst sol) M-siklin derişimi arttı kça
başlatıcı bir yapı kazanır, belli bir eşik dü- cdc ye bağlanır ve mitoz-başlatıcı bir yapı
316 BÖLÜM 12 HÜCRESEL ÜREME
çekirdekçik
O. „..., sentriyoller
5. METAFAZ
4. GEÇ PROFAZ Çekirdek zarı kayıp olmuştur. Kinetokor
Sentriyoller çekirdeğin zıt kısımlarına gider, mikrotübülleri her kardeş kromatidi ortaya
iğ oluşmağa başlar ve mikrotubüller sen- doğru çeker; diğer iğ mikrotübülleri zıt kutu-
tromerlerinden iğ kutuplarına doğru yayılır. plardan gelen iğ tübülleriyle bağlantı kurar.
kutupsal mikrotübül
kinetokor mikrotübülü
iğ
7. GEÇ ANAFAZ
Yeni, tek kromatitten ibaret kromo- 6. ERKEN ANAFAZ
zomlar kutuplara yaklaşmaktalar. Sentromeler bölünmüş ve zı t kutu-
Kutuplar itilir, açılır. Sitokinez başlar. plara hareket etmeğe başlamışlardır.
Zıt kutuplardan çıkan iğ miktrotubül-
leri kutupları birbirinden ayırır.
Şimdi, incelemekte olduğumuz hücrenin G1, Si ve G2 interfaz ev- 12.9. Bir hayvan hücresinde mitoz ve sitokinez
relerinden geçtiğini ve mitoza girmekte olduğunu kabul edelim- mi- Bu çizimlerde mor ve yeşil renkler iki homolog kro-
mozom çiftini birbirinden ayırmak için kullanılmış-
tozun kendisi, yaygın biçimde dört evreye ayrılmasını gerektiren kar-
tır.
maşık bir süreçtir.
1 pm
0.5 inm
SİTOKİNEZ
Çekirdek bölünmesinin ardından sı klı kla sitoplazmanı n bölündüğü-
12.13. Bölünen bir kurbağa yumurtası= tarama nü ve bunun sıklıkla geç anafazda başlayıp telofaz sırasında tamam-
elektronmikrografı
landığını daha önce söyledik. Ancak, bu durum her zaman geçerli
Bölünme yarığı henüz tamamlanmamıştır (hücre-
nin alt kısmına bakınız). Yarıktaki gerilme bantları- değildir. Bazı alglerde ve mantarlarda mitoz geçirildikten sonra sito-
na dikkat ediniz. kinez olmaz ve sönositik (coenocytic) bitki cisimcikleri (pek çok çe-
kirdek içeren, ancak az sayıda hücre bölünmesi içeren ya da hiç
bölünme içermeyen cisimcikler) oluştururlar. Tohumlu bitkilerde ve
belirli bazı vasküler bitkilerde üremenin belirli dönemlerinde bu du-
ALTERNATIF ÇEKIRDEK BÖLÜNME TIPLERI 321
rum düzenli olarak ortaya çıkar. Sönotik cisimcik içeren bir kaç aşa-
ğı omurgasız hayvanda da yaygındır. Böcek yumurtalarının gelişimle-
rinin başlarında, sitokinez olmadan gerçekleşen mitozla, sınırlı mik-
tardaki sitoplazmada yüzlerce çekirdek meydana getirilir; daha son-
ra bu sitoplazmanın sitokinezi ile kısa sürede pek çok yeni hücre
oluşturulur.
A f3 20 /ini
20 00,
e 20 im 20 pnı
lar ve kenarla-
Hücre plağı sitoplazmanı n merkezinde belirmeğe baş
büyür ve sonuçta
rı hücrenin dış yüzeyine erişinceye dek yavaş yavaş
hücre içeriği ikiye ayrılır. İş te bu anda, ileri bitki hücrelerinde sitoki-
nezin ortadan çevreye (perifere) doğru ilerlediğine, buna karşın,
hayvan hücrelerindeki sitokinezin çevreden ortaya doğru ilerlediği-
ne tanı k oluruz.
Hücre plağı , mitoz sonrası nda kalan miktotübüllerce plak olu-
şum bölgesine taşınan zarımsı veziküllerden meydana getirilir. Bu
bölgede önce arka arkaya dizilip sonra birleşirler (Şekil 12.16). Vezi-
ırlar. Vezi-
küller başlı ca Golgi'den daha az oranda ER'dan köken al
ıyla bir-
kül membranları birbiriyle ve çevresel olarak eski plazma zar
ını meydana
leşerek, yeni oluşmuş kardeş hücrelerin belirgin zarlar
getirirler. Vezikül içerikleri kardeş hücrelerce paylaşılmış tır ve daha
sonra orta lameli ve primer hücre duvarı öncüllerini meydana geti-
rirler.
MAYOZ BÖLÜNME
ı da kromozo-
Gördüğümüz gibi, mitoz soma hücrelerinde sabit say
nun bulunmasını sağlamaktadı r. Üreme hücrelerinde durum ne
MAYOZ BOLUNME 323
1 pm
3. GEÇ PROFAZ
1. ERKEN PROFAZ Sinaps yapmış dörtlü kromozom yapısı ve
Kromozomlar uzun, iyice ayrılmış fil- 2. ORTA PROFAZ krosin-gover'in yarattığı kiyazma görünür
amentler halinde görünmektedir; Kromozomlar daha kısa ve yoğun haldedir. Çekirdek zarı kaybolmaya başlar.
replikasyon gerçekleşmiştir. haldedir ve sinaps yaparlar; Kinetokor mikrotubülleri sentromerlerle kro-
krosingover gerçekleşir. mozomları kutuplara bağlar.
kiyazma
Bir diployit hücreden iki diployit gametin üretilmesi tek bir bölün-
me ile gerçekleş tirilebilirdi; bunun yerine, tam bir mayoz (Şekil
12.17) dört yeni haployit hücre oluş turan birbirini izleyen iki bölün-
meyi gerektirir. Mitozda olduğu gibi, mayoz öncesinde, kromatit çift-
leri yaratan replikasyon meydana gelir. Bu adım gereksiz gözükmek-
tedir ve tek varlı k nedeni krossing -over denen bir süreci mümkün
kulmak olabilir; krossing overin mantığını burada tartışacağız. Her
durumda, gamet oluş turan hücre, gamete gerekenden dört kat fazla
DNA içermekte vey mayoz bu aşı rılığı düzeltme yönünde ilerlemek-
tedir. İlk bölünme ile kromozom sayısı nda bir indirgenme gerçekle-
MAYOZ BÖLÜNME 325
.c7
Profaz I Mayozun profaz I'in deki olayların pek çoğu mitozdaki olay-
lara benzer. Her kromozom yoğunlaştı kca belirginleşir ve kısalıp, ka-
lı nlaşır ve daha kolay boyanabilir olma özelliğini kazanı r. Çekirdek-
çikler yavaşça gözden yiter ve sonunda çekirdek kılıfı yiterek iğ iplik-
çikleri oluşturulur. Radyoaktif iz çalışmaları, genetik maddenin mi-
tozdaki gibi, profaz I öncesinde gerçekleşen inlerfaz sırasında iki ka-
tına çı ktığını ancak kardeş kromatitlerin henüz belirginleşmediğini
göstermektedir. Bununla birlikte, mayozun profazı ile mitozunki ara-
sı nda önemli farklar vardır.
326 BÖLÜM 12 HÜCRESEL ÜREME
kiyazma
- kromatit
- sentromer
12.18. Kromozom sinapslarmin oluşumu. 12.19. Krossingover 12.20. İki homolog kromozom arasmdaki
Eksen proteinleri her kromozomun (yani İki homolog kromozom sinaps yapuğında, kiazmalart gösteren fotomikrograf.
kardeş kromatitlerin) replike edilmiş bir kromozomun kromatitleri diğer kro- Her kromozom bir çift kromatitten oluş-
DNA'sı nı biraraya toplar. Bunlar çiftleşmiş mozomun kromatitleri ile parça alışverişi muş biçimde kolayca tanı nabilir. Sentro-
ilmekler biçiminde uzun yapılar oluşturur. yaparak hibrit kromatitler oluşturur. Bura- merler de görünür haldedir. İki noktada
Bu durum askomiçet Neottiellabın bir ma- da böyle bir alışveriş resmedilmiştir. krossingover gerçekleşmiştir-kiyazmalarda.
yoz hücresindeki sinaptonemal komplek- Krossingover her kromozomdan yalnızca
sin boyuna kesitinde gösterilmektedir. bir kromozomun rol aldığına dikkat edi-
niz. Bu kromozomlar bir Costa Rica se-
menderinin prometafaz I evresindeki bir
spermatositinden alınmıştır.
kromatit 1 ve 3'iln
kardeş kromatitler kiyazmalan hibrit kromotitler
AA
12.21. Sinaps ve krossingoverin şematik özeti
(A) Krossover homolog kromozomlar (I ve II) ile
başlar ve bunları n her biri kardeş kromatitler içerir
(1, 2 ve 3, 4). Homologlar yanyana gelir ve sinaps
yapar. (sinaptonemal kompleks kolaylık sağlaması
açısından gösterilmemektedir).
(B) Ayrı kromatitler arasında parça alışverişi ger-
çekleşir ve bu sırada protein ekseni (gösterilmiyor)
her segmentin kendi kardeşine sıkıca tutunmasını
sağlar.
(C) Sinaptonemal kompleks çözüldüğünde homo-
log kromozomlar ayrılmağa başlar ancak hibrit kro-
matitlerdeki kiyazmalar bu ayrılmayı engeller.
(D) Homolog kromozomlar anafaz sırasında birbi- I234 I2 4 4
-- --
rinden tamamen ayrılır. I Il
kromozomlar
A B
MAYOZ BÖLÜNME 327
12.22. Mayoz ve mitozda kirtetokor (B) Mayoz I'de, bununla birlikte, her
mikrotubülleri çifteki bir sentromer kutublardan biri-
(A) Mitozda her sentromer kinetokor ne ya da ötekine tutturulur. Bunun so-
mikrotubülleri ile her iki kutuptan nucunda, kromozomlar anafaz I'de
tutturulur. Sonuç olarak, iki kromatit birlikte kalır ve iki kromatitli homolog
ayrılır ve anafaz sırasında hücrenin zı t kromozomlar farklı hücrelere gider.
kutuplarında birbirilerinden koparlar.
328 BÖLÜM 12 HÜCRESEL ÜREME
Metafaz I Mitozda her krozom bir çift kardeş kromattiten yapı lıdır
ve bağımsız olarak hücrenin ortasına doğru ilerler. Mayozda her kro-
mozom, tipik olarak, iki hibrit kromatitten yapılıdır ve homolog kro-
mozomlar anafaza hazırlı k aşamasında, bir birim olarak orta hatta
doğru ilerlerler. Sonuç olarak hücrenin bölünmesi için orta hatta
bekleyen birimlerin sayısı, mayozda, mitozdakinin sadece yarısıdı r
(Şekil 12.17:4).
1- —1 C
10 i‘ıll I O /MI
D 10 'fm E
PROFAZ PROFAZ I
Homolog eşleşmesi krossingover
METAFAZ METAFAZ I
ANAFAZ
ANAFAZ II
TELOFAZ TELOFAZ II
MAYOZ BÖLÜNME 331
2
Bi• r organizmanı n klonal kopyası multiselüler diployide gerçek bir alter
natiftir. Belirli kertenkelelerden balı klara eşeysiz üreme görülür. Birçok tür herr
eşeysel hem de eşeysiz ürer; bu grubun içerisine birçok bitki, keza binlerce omur
gasız türü de girer (afıtlerden bildiğiniz gibi).
332 BÖLÜM 12 HÜCRESEL ÜREME
Atasal
gametler
12.25. Gamederdeld çeşitlilik.
Krossing-over olmasa dahi, diployit bir organizma
erkek dişi
2" tane farklı çeşit gamet oluşturur. Burada n ho-
molog kromozom çifti sayısıdı r. Bu hipotetik orga- homolog
kromozomlar
nizmada n=3 olarak verilmiştir ve sekiz (23) gamet
çeşidi olasıdı r.
Diployit
yavru döl
Olası gametler
içinde dahi gerçekleşebil ir; yeni aleller dahi genin kopyaları ndan
farklı olmaları durumunda, yaratılabilir.
Spor
„...
5:1.‘0
4 had`'-
rTi
o;
s
rD
Haployit aşamalar
ENI Diployit aşamalar
O I gni
Irmitier
ya indirgenmiştir. Bitki yaşamının çoğunu çok hücreli diployit bir or- ootid
Farklilasma
ganizma olarak (5. evre) geçirir.
l
Farklı bitki üreme biçimlerinin getirdiği yük ve yararları 22. bö-
lümde inceleyeceğiz. Şu an için, tartışmanı n temelini oluşturan özel-
likleri vurgulayalım: haployitliğin yaygın olduğu bitkiler kısa ömürlü-
dür, çabuk ve yoğun biçimde ürerler ve farklılaşmaları pek iyi değil- spermatozoa
dir; öbür uçta çoğunluk diployit bitkiler yer alır ve her bakımdan
hayvanlara daha benzerdirler. 12.29. Hayvanlarda spermatogenez ve oogenezin şe-
matik olarak gösterilmesi
Hayvanların yaşam döngüsünde mayoz Nadir durumlar dışında ileri Bazı hayvanlarda ilk kutup cisimciği bölünemez.
yapın hayvanlar, yaşam döngülerinin çoğunu diployit çok hücreli or-
ganizmalar olarak geçirirler. Üreme zamanında mayoz haployit ga-
metler üretir ve bunların çekirdekleri döllenmede birleştiği zaman
diployit zigot meydana gelir. Zigot, sonra mitozla bölünerek yeni çok
hücreli diployit bireyler oluşturur. Gametler-sperm ve yumurta hüc-
releri-böylece, hayvan yaşam döngüsündeki tek haployit evredirler
(Şekil 12.27:D'ye bakın).
Erkeklerde, sperm hücreleri (spermatozoa) testislerin seminifer
tübüllerini çevreleyen germinal epitelyum (Şekil 12.28) tarafından
üretilirler. Epitelyal hücrelerden biri mayoz geçirdiğinde oluşan dört
haployit hücre oldukça küçüktür ancak büyüklükleri yaklaşık olarak
aynıdır (Şekil 12.29). Dördü de uzun flagellası bulunan, baş kısımla-
336 BÖLÜM 12 HÜCRESEL ÜREME
ÇALIŞMA S ORULARI
1. Mayoz bölünmenin tek olası işlevinin krossing-over olduğu söy-
lenmiştir. Bu önermeyi akılda tutarak mayoz ve mitozu karşılaştı-
rını z (syf. 312.19, 322-33)
2. Krossing-over, pek çok türde, erkeklere oranla dişilerde daha yay-
gı ndı r-Örneğin. Drosophila erkeği mayozda hiç krossing-over ge-
çirmez. Her organizmanı n hem erkek hem de dişi üreme organ-
larına sahip olduğu hermafrodit türlerde dahi aynı durum sözko-
nusudur.
Bu tuhaf eşitsizliğin arkası nda ne gibi bir evrimsel mantı k yat-
maktadı r? (syf. 331-333)
3. Aşağıdaki gözlemlere açı klama getirerek çeşitli zamanlarda hüc-
rede ne tür kimyasal sinyaller olması gerektiği ve bunları n etkile-
ri hakkı nda temel bir varsayı m yapınız:
a) S-fazı na henüz girmekte olan bir hücre Gi-fazı tutulu kalmış
bir hücreyle birleştiğinde (sitoplazmalar karışıyor ancak çe-
kirdekler karışmıyor) iki çekirdek de S fazı na giriyor.
b) S- evresinin yarısı na gelmiş bir hücre bir Gi-fazı hücresi ile bir-
leştiğinde, S çekirdeği Gi çekirdeği aynı düzeye gelinceye dek
tutulu kalıyor.
c) Eğer bir fazlı hücre ve bir G2-fazlı hücre kaynaştırı lı rsa,
G2 çekirdeği, Gi çekirdeği yetişinceye kadar donmuş gibi
kalı r.
ÖNERILEN KAYNAKLAR 337
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
ALBERTS, B., et al., 1989. Molecular Biology of the Cell 2nd ed. Gar- MAZIA, D., 1974. The cell cycle, Scientific American 230 (1). (0Ifprint
land, New York. Contains a brief but up-to-date discussion of cell 1288) The stages of interphase and mitosis proper; experitnents
division in molecular terms. conducted to ascertain the characteristics of these stages and the
GOULD, J. L., and C. G. GOULD, 1989. Sexual Selection. Scientific controls governing them.
American Library, New York. A wide-ranging, nontechnical ac- MURRAY, A. W., and M. W. KIRCHNER, 1991. What controls the cell
count of the many theories that seek to account for the evolution cycle, Scientific American 264 (3). On the biochetnical control of
of sex and gender. cell division, with emphasis on cvclin and cdc.
MCINTOSH, J. R., and K. L. McDoNALD, 1989. The mitotic spindle, Sci- STAHL, F. W., 1987. Genetic recombination, Scientific American
entific American 261 (4). 256 (2).
Bölüm 13
HAYVANLARDA GELİŞME
iyolog ve biyolog olmayanlara göre, tek bir
hücreden tamamen gelişmiş bir organizma-
nı n oluşması tüm biyoloji kavramı ndan da-
ha ilginç bir olaydı r. Gelişme olayı öyle dik-
katli kontrol edilir ki, her bir elementin di-
ğerlerine göre doğru yerde bulunmasıyla iş-
levsel bir ergin bireyin oluşması hücre, do-
ku, organ ve organ sistemlerinin tamamen
karışı k organizasyonuyla sağlanı r. Ancak
buna karşın, bu düzenlilikte nadiren bir ku-
sur bulunabilir. Bir fare yumurtası nı n bir
gramlı k DNA'sı nı n milyarda birinin milyon-
da birinden bir fare oluşabilirken, bir meşe tohumundaki aynı küçük
miktardaki DNA'dan da bir meşe ağacı oluşur. Bunu bir başka şekil-
de ifade edersek, döllenmiş bir tohum va da yumurtadaki kromo-
zomlar, birlikte çalışan 1012 hücreden daha fazla hücre içeren, tama-
men düzenli yapıya sahip bir organizmanı n yönetilmesi için gerekli
tüm bilgilere sahiptirler.
Hücreler, özgün tür morfolojisi oluşturmak için birbirleriyle ile-
tişim kurabilecek gerekli tüm bilgilere sahip olup, çeşitli doku ve or-
ganları yapacak özel hücre serilerini vereceklerinden; gelişme olayı
gen ifadesinde hücre-yüzey proteinlerinde ve hücrelerin gösterdikle-
ri tanınma tutunma özelliklerinde, hücre şeklinde ve hücre hareket-
liliğinde tamamen programlı ve çok düzenli bir dizi değişikliğe ge-
reksinim duyar. Gelişmenin tamamiyle anlaşılması için hemen he-
men biyolojik olaylar silsilesiyle bir benzerlik kurmamız gerekmekte-
dir. Bu bölümde, döllenmeden başlayarak, embriyonik gelişme, do-
ğum ve doğumdan sonraki gelişme olmak üzere esas olarak hayvan-
lardaki gelişmenin fizyolojik olayları ndan bahsedilecek; diğer bö-
lümde ise gelişmeyi kontrol eden ve düzenleyen moleküler ve biyo-
kimyasal mekanizmalar anlatılacaktı r.
Bu bölümlerde, hayvanlardaki gelişmenin şekil ve mekanizmala-
338
DÖLLENME 339
DÖLLENME
Bir dişi hayvanın yumurta üreten organları ya da ovaryurnlarında,
belirli hücreler yumurta primordiumları olarak erken dönemlerde
bir arada tutulurlar. Bu hücreler belirli zamanlarda oldukça fazla bü-
yürler; daha sonra mayoz geçirirler. Mayoz geçirdiklerinde bölünme-
ler eşit olmayı p; hemen hemen tüm sitoplazma olgun ovumda yer
alır. Diğer haployit hücreler küçük kutup cisimcikleri olup, kısa za-
man sonra bozulurlar (bak. Şekil 12.30, s.336). Diğer yandan sperm,
çok az sitoplazmasıyla çok küçük bir hücredir. Yumurta embriyo için
gerekli olan başlangıç sitoplazmasının çoğunu sağlar. Embriyo, döl-
lenmiş yumurtadan gelişen ve kendi değişimini yeni bir bireye dö-
nüştüren canlı varlı ktı r. Vitellus ya da depo edilmiş besin maddesi,
yumurta içinde dipte birikerek, yumurtadaki sitoplazmik maddele-
rin kutuplaşması na neden olur. Diğer bölümde göreceğimiz gibi, bu
kutuplaşma gelişmenin yönlendirilmesinin sağlanmasına yardımcı
olur. Hatta döllenmeden önce bile, ovum, erken gelişime bir düzen
ve yön vermeye yardım edecek pek çok başlangıç işaretlerine sahip-
tir.
Sperm ve yumurta hücrelerinin birleşmesiyle zigot oluşur. Bu du-
rum, gelişmenin embriyoya dönüşmesini başlatan bir uyarı görevi
görür. Olayın başlaması, diployit çekirdek oluşturmak için yumurta
çekirdeği ile sperm çekirdeğinin kaynaşmasına değil, iki hücre zarla-
rının birbirlerine değmesine bağlıdır. İki haployit kromozom takımı-
nı n birleşmesi demek olan döllenme, pek çok hayvanda embriyonik
gelişmenin teşviki için gerekli değildir. Hatta bu durum, normalde
340 BÖLÜM 13 HAYVANLARDA GELIŞME
kamçı
A
çekirdek
akrozom
zona pellusida
mikrovillus
yumurta
hücresi zarı
20 prn
EMBRİYONİK GELİŞME
ERKEN BÖLÜNME VE MORFOGENETİK EVRELER
ha büyük olmayan bir hücre kümesi oluştururlar (Şekil 13.3 C). Tek
bir büyük hücrenin sitoplazması basitçe, daha küçük olan pek çok
yeni hücreye paylaştırılır. Ancak sürüngen ve kuş gibi bazı hayvanlar-
da, depo besin maddesi olan yumurta sarısı besin maddeleri tüketil-
diğinden hafif bir sitoplazmik büyüme de gerçekleşir.
Gelişmenin bu erken bölünme evresinde, çekirdek döngüsü kro-
mozomların eşleşmesi (hücre döngüsünün S fazı) ve mitoz (M fazı)
arasında çok hızlı değişir. G1 ve G2 evreleri pratik olarak yoktur. G1
ve G2'nin atlandığı böyle bir hızlı döngü gereklidir; çünkü yumurta-
da aynen erken bölünme sı rasında (sentezlenen proteinlerin en az
yüzde 50'si yeni kromozomlar için gerekli olan histonlardı r; büyü-
meyle ilgili proteinler beklenildiği gibi önemsiz miktarda4üretilir)
protein sentezi için gerekli bol miktardaki mRNA gibi, tekrarlanacak
kromozom eşleşmesini katalizlemek için gerekli, çok fazla miktarda
DNA polimeraz bulunmaktadır. Transkripsiyon (şifreleme) ile geçi-
rilen zaman diliminin kısalığı-çünkü çok az yeni mRNA'ya gereksi-
nim vardır-S ve M evreleri arasında çok hızlı bir döngüye izin verir.
Fakat şu duruma da dikkat edilmelidir. Embriyonik gelişimin bu bö-
lünme evresinin kontrolü çok büyük bir şekilde döllenmeden he-
men önce oositte sentezlenen mRNA'ya bağlı olduğundan, gelişme-
nin erken dönemlerinde babaya ait genlerin çok az bir etkisi vardır;
erken bölünmeler tamamiyle anaya ait genler tarafı ndan yürütülür.
Yumurta hücreleri belirgin bir şekilde büyük hücrelerdir. Öyle bü-
yüktürler ki çekirdek materyalinin sitoplazmik materyale oranı, nor-
mal hücre etkinliklerinin düzenli bir şekilde kontrolü için çok küçük
kalır. Böylece, minimum hücre büyümesiyle, embriyonik gelişimin
animal kutup
erken bölünmeleri çekirdek materyalinin sitoplazmik materyale da-
ha normal bir oranda kalmasına yardım eder.
Bölünme devam ederken, pek çok türde yeni oluşan hücreler
blastosöl (blastomerler), hücre kütlesinin merkezine doğru sodyum iyonları-
nı pompalamaya başlar. Sodyumu izleyen su, blastomerleri merkez-
vejetal kutup den kenara doğru iterek merkezde blastosöl denilen sıvıyla dolu bir
boşluk ve bunun çevresinde yan yana düzenlenmiş blastomerlerden
F
oluşan bir embriyonik evreye neden olur (Şekil 13.3 E). Bu evredeki
embriyoya blastula denir.
Bundan sonra gelişmekte olan embriyonun türe özgü yapı ve şek-
arkenteron linin sağlanmasında önemli olan karışık hareketler dizini başlar.
ektoderm
Tüm organizmalarda yapı ve şeklin kurulmasına morfogenez (şeklin
endoderm
genlerle oluşumu) denir. Büyük kütlelerde hücrelerin morfogenetik
hareketleri her zaman hayvanların erken gelişim evreleri sırasında
nöral kıvrı mlar blastopor
gerçekleşir.
Bu hareketlerin mekanizması halen çok az anlaşılmıştır. Hücrele-
blastosöl
kalıntısı 13.3 Amfiyoksilsün erken embriyolojisi
(A) Zigot. (B-E) Blastula oluşumunda (E) en yüksek noktaya ulaşan erken bö-
lünme evreleri. (D) Vejetal yarı kürede vitellus (sarı renkli) ile genişlemiş olarak
bulunan hücreleri gösteren erken bölünme resmi. (F) Bir blastuladan uzunla-
masına kesitle görünen blastosöl. (G-H) Erken ve geç gastruladan uzunlamasına
kesit. En büyük hücrelerin bulunduğu embriyonun vejetal kutbundaki içeri çök-
meye (invaginasyon) dikkat ediniz. (I) Blastopor, gastrula evresindeki embriyo-
nun anüsü olurken, bir nöral kıvrıntı da oluşmaya başlıyor. Daha sonraki geliş-
meler Şekil 13.5'te devam edecek. En altta bir ergin amfiyoksüs görülmektedir.
EMBRİYONİK GELIŞME 343
olası
notokort
olası nöral
plaka nöral oluk
omurilik
olası mezo-
dermal kese mezodermal
kese
notokort
sölom
mezodermin
iç ve dış
tabakaları
iç tabaka
ektoderm endoderm
A C D
arkenteron
animal blastosöl
yanküre blastopor
omurilik
mezoderm
sölom
epidermis
endoderm
(vitellusla dolu
hücreler)
'13.6 Bir kurbağada erken embriyonik dö- ait iki embriyonun boyuna kesiti. (G) Üst- 13.7 Bir kurbağa yumurtasuun tarayıcı
nemler te gelişmekte olan nöral kıvnntılara ait ilk elektron mikroskop resimleri (SEM fotoğ-
Kurbağa yumurtasında fazla miktarda bu- çıkınulara sahip geç gastrulanın blastopor raflar) ve erken bölünme evrelerine ait re-
lunan vitellus, gastrulasyon biçiminin amfi- yönünden görünüşü. (H) Nöral kıvrımlan simler
yoksüsteki gastrulasyondan farklı olmasına ve nöral çöküntüyü gösteren erken nörüla- Solda: Döllenmemiş yumurta. Ortada: 8
neden olur. (A) Zigot. (B-C) Erken bölün- nın blastopor yönünden görünüşü. (I) Me- hücreli evre. Sağda: 32-64 hücreli evre: üç
me evreleri. İlk yatay bölünme düzleminin zoderm oluştuktan sonra nörülanın enine fotoğraf da aynı büyüklüktedir: X 46. Bu
animal kutba daha yakın geçtiğine ve veje- kesiti. (J) Belirgin omuriliği olan gelişmiş bölünme evreleri sırasında her üçünde de
tal kutuptaki hücrelerin daha büyük oldu- bir embriyonun enine kesiti. Bu evreye tam bir büyümenin olmadığına -32-64 hüc-
ğuna dikkat ediniz. (D) Bir blastulanın bo- döllenmeden sonra 24. saat civarında erişi- reli embriyonun yumurta hücresinden da-
yutuna kesiti. (E-F) Geç gastrula evresine lir. ha büyük olmadığına- dikkat ediniz.
0.5 nı nn
346 BÖLÜM 13 HAYVANLARDA GELIŞME
blastodisk
Kuşlarda gelişme Kuş yumurtaları öyle çok vitellus içerir ki, sitoplaz-
ma küçük bir disk şeklinde yüzeyde yer alır. Bu aşırı vitellus miktarı
yüzünden hiçbir bölünme mümkün değildir ve tüm hücre bölünme-
leri blastodisk denen, dar bir alanda yer alan küçük sitoplazmik disk-
te sını rlandı rılmıştır (Şekil 13.8). (Vitellusun ve yüzeyindeki daha
açık renkli diskin gerçek yumurta hücresini oluşturduğuna dikkat
A
ediniz. Yumurta akı yani albumin hücrenin dışı nda yer almaktadı r.)
13.8 Bir yumurta ve erken bölünme evresinde bir Bu yumurtalarda çok farklı bir gastrulasyon olayı görülür. Ne amfi-
tavuk embriyosu yoksüste olduğu gibi vejetal yarıküre invagine olur ne de kurbağalar-
(A) Zigot. Çok fazla miktardaki vitellus üzerinde yer da olduğu gibi vitellus kitlesinin kenarından hücreler içeriye doğru
alan küçük sitoplazmik disk-blastodisk. (B) Erken involüsyona uğrarlar. Bunların yerine blastodiskin yarıklanması so-
bölünme. Vitellusta hiç bölünme olmaz. nucunda epiblast ve hipoblast denilen iç ve dış tabakalar oluşur (Şe-
kil 13.9 A-C). Blastodiskin posteriyör kısmında, epiblast hücreleri or-
ta hatta birbirlerine yaklaşarak, epiblast üzerinde uzunlamasına, be-
blastodisk
lirgin bir çizgi ya da çöküntü oluştururlar (Şekil 13.9. D); bu çizgiye
primitif çizgi adı verilir. Primitif çizgi gerçekte çok uzun; ama kapalı
bir blastopordur. Hücreler bu hattan aşağıya doğru tek tek inerler.
A
vitellus Ancak, bu hücrelerden bazıları mezodermi oluşturmak için epiblast
ve hipoblast arasında kalırlar. Diğerleri ise endodermin oluşmasına
yardımcı olmak amacıyla hipoblast hücreleri arasına yerleşirler.
13.9 Tavuk embriyosunda gastrulasyon ne kesit ve yüzeysel görünümü. Gastrulasyon sırasında (kı r-
(A) Bir blastulamn orta hattından geçen boyuna kesit: Da- mızı oklar) embriyonun orta hattı boyunca involüsyona uğ-
ha fazla vitellus taşıyan hücreler daha küçük hücrelerle ka- rayan hücreler belirgin bir şekilde görülen ve gerçekte çok
rışmıştır. (B) Daha büyük hücreler hücre kitlesinin alt yü- uzun bir blastopor olan primitif çizgiyi oluştururlar Primitif
zünde birikmeye başlar. (C) Daha büyük hücrelerin oluştur- çizgi üzerindeki epiblast hücrelerinin bazıları mezodermi
duğu tabaka hipoblastı oluşturmak için daha küçük hücre- oluşturmak için aşağıya doğru hareket ederken; diğerleri
lerin oluşturduğu tabakadan ayrılır; iki tabaka arası ndaki de endodermi oluşturmaya yardımcı olmak için hipoblastla
boşluk blastosöldür. (D) Bir gastrulanı n orta hattından eni- ilişki kurarlar.
EMBRİYONİK GELİŞME 347
hil) ve notokort (en azından embriyonik evrelerde, tüm sı rtipli = TABLO 13.1 Bazı organ ve dokuların kök aldıkları
kordalı canlılarda bulunan ve embriyonun dorsalinde yer alan des- embriyonik tabakalar
tekleyici çubuk) gibi dokular meydana gelir. Çeşitli vücut organları
ve dokuların kaynakları Tablo 13.1'de özetlenmiştir. Embriyonik tabaka Doku ya da organ
Deri ve bağırsak arası nda bulunan büyük bir doku mezodermden
Ektoderm Epidermis
gelişmez. Bu doku, ektodermden kök alan sinir dokusudur. Gastru- Kıl
lasyondan hemen sonra, ekdoderm epidermis ve nöral plaka olmak Tırnaklar
üzere iki kısma ayrılı r. Embriyonun orta hattında yer alan ve geliş- Göz merceği
mekte olan notokort ve yeni oluşan sindirim kanalını n dorsalinde Sinir sistemi
uzanan ektodermal hücre katmanı, içeri çökerek nörülasyon olayına Burun ve ağızın astarları
neden olarak, embriyonun uzunluğu boyunca uzanan bir oluk mey-
dana getirirler (Şekil 13.5 A-C ve 13.6 H-I). Bu oluğu sını rlayan dor- Mezoderm Kas
Kemik
sal kıvrı mlar daha sonra birbirine doğru hareket edip kaynaşarak; bu
Kan
oluğu embriyonun sı rtı nda boydan boya uzanan uzun bir tüp haline Notokort
dönüştürürler. Bu nöral tüp, kendisinin dorsalinde olan epidermis-
ten ayrı lı p; zamanla omurilik ve beyine farklılaşı r (Şekil 13.5 D ve Endoderm Akciğer
13.6 J). Karaciğer
Daha sonra göreceğimiz gibi, gastrulasyon ve nörülasyondaki Pankreas
morfogenetik hareketler embriyoya biçim ve şekil kazandı rı r ve hüc- Midenin astarı
İdrar kesesi
re kitlelerini ergin bir organizmanı n çeşitli dokuları nda daha sonra-
ki farklı laşması için uygun konumlara getirir. Aslı nda, morfogenetik
hareketler embriyonik kitlenin belirli bir yapısal şekle dönüşmesini
sağlar. Yapısal şekildeki farklı laşma ise, gelişmesi bitmiş organizma-
nı n daha ince ayrı ntı larını n oluşmasını sağlar.
A e C
sini düzenler. Omurgası zları n çoğunda, her bir somit erişkin bireyde
görülen bir segmentin gelişimini yönlendirir. Bu yüzden, hayvanla-
rın çoğundaki gelişme programı bölümlere ayrılmıştır. Diğer bölüm-
de göreceğimiz gibi, bu düzenleme merkezleri embriyodaki ön — ar- baş
kıvrımı
ka pozisyonları "okuyup", daha sonra uygun genleri aktive ettikleri
için, segmentlerin özelleşmiş nitelikleri (kol ya da bacak çı kıntılarını nöral
oluşturan somitlerinki gibi) ortaya çı kar. kıvrım
Daha sonraki embriyonik gelişme sırası nda meydana gelen pek
çok olayı ayrı ntı lı bir biçimde tartışmak bu kitabın görüş alanı dışına en erken
oluşan
taşar. Söz konusu olan gastrulanın genetik yetisine bağlı olarak, bun- sömitler
lar halen morfolojik olarak benzer gastrulaları bir örnekte balı kta,
bir başka örnekte tavşanda, bir diğerinde ise insanda genelleştiren erilemekte
olaylardı r. Gelişme olayları her bir tür için farklı farklı programlan- olan pirimitif
çizgi
maktadı r. Bu farklı programların nasıl ortaya çı ktığı ve nasıl yürütül-
dükleri, gelişme çalışan biyologları n çözmeye çalıştı kları en önemli
hedeflerinden birisidir.
13.12y Tavuk embriyosunda somitlerin oluşumu
Çeşitli türlerin gelişme programlarındaki farklılı kların ilginç bir
Primitif çizgi oluştuktan sonra, nöral kıvrı mlar ön
tarafı burada açı klanmalıdı r-şöyle ki, embriyoların çoğunun erken (anteriyör) uçtan başlayı p arka (posteriyör) tarafa
gelişim evreleri birbirlerine benzer. Örneğin iyi gelişmiş kuyruğu ve doğru devam eden nöral oluk şekline dönüşür.
farinks bölgesinde (boyunun görüleceği yer) bir dizi keseleriyle er- Somitler görülmeye başlar. Her bir somit ayrı vücut
ken dönemdeki bir insan embriyosu, erken dönemdeki bir balı k segmentlerinin gelişmesini düzenler.
embriyosuna çok benzerken (Şekil 13.13), aynı dönemdeki tavşan
embriyosuna daha fazla benzerlik gösterir. Her bir omurgalı çeşiti-
nin ayırdedici özellikleri gelişme olaylarıyla belirgin hale gelir. Yakla-
şı k yüz yıl kadar önce, Alman bilimci Ernst Haeckel genel yorumun
ötesinde bu gözlemi yapı p her organizmanı n gelişiminin onun ev-
rimsel tarihini yansı ttığını ileri sürdü. Yani "ontogeni filogeniyi özet-
• lemekteydi". Bu hipoteze göre, erken dönemdeki insan embriyoları
balı klara benzemektedir. Çünkü memeliler balı kları n evrimsel soyla-
•• rı ndandır. Gelişme şekillerini kontrol etmek için birlikte çalışan, sü-
•
perfisyal morfolojiyle karşılaştı rı ldığında zamanla küçük değişiklik-
• ler gösteren gen takı mları nı n doğal seçimle korunduğu kesinlikle
•
doğrudur. Biz, artı k, türün genel gelişme şeklinin ataları nı n izlerini
• atlayabildiğini ya da yeni yapı ları yeniden oluşturabileceğini biliyo-
•
• ruz. Gelişme programları ndaki büyük ve nispeten hı zlı değişiklikler
boyunca organizmaları n yeni grupları nı n ortaya çı kabileceğini ileri
sürmek için deliller bulunmaktadı r.
Yaş
EMBRİYO SONRASI GELİŞME
13.14 Tipik bir S- şekilli büyüme eğrisi Bir hayvanı n doğum zamanı na kadar olan gelişme zamanı nın uzun-
luğu çeşitli türler arası nda büyük değişiklik gösterir. Küçük lepistes-
ler gibi bazı genç hayvanlar doğdukları andan itibaren tamamen öz-
gürce yaşarlar; ebeveynlerinin koruması na gereksinmeleri olmadığı
gibi bunu da almazlar. Tavuk ve ördek civcivleri gibi diğer canlı lar ise
doğar doğmaz koşup besinlerini bulabilirler; ancak ebeveynlerinin
sı nı rlı da olsa koruması ndan yararlanı rlar. Canlı ları n bazı ları ise ge-
lişimlerinin erken dönemlerindeyken doğarlar; yardı msız yaşayama-
yı p tamamiyle ebeveynlerinin bakı mı na muhtaçurlar. Yeni doğmuş
16 Erginlik
ardıç kuşları kördür, hemen hemen tüyleri yoktur ve ayakta dura-
14 1 mazlar. Yavru memeliler ise genellikle ebeveynlerine, en azı ndan be-
12 sin temin etmek için bağımlıdı rlar.
10
Doğuma kadar olan gelişmenin uzunluğu (her zaman olmamak-
Ağırlık (gram)
BÜYÜME
Embriyo sonrası gelişimde büyük morfolojik hareketler pek görül-
memesine karşın, çok az bir hücre çoğalması ve hücre farklı laşması
görülür. Fakat, hayvanları n çoğunda hakim olan faktör, boyutça bü-
yümedir. Genellikle büyüme yavaş başlar, zaman içinde hızlanı r, son-
ra yavaşlar ve en sonunda durur. Bu durum, Şekil 13.14'te görülen ti-
pik bir S-şeklindeki büyüme eğrisini ortaya çı kartı r. Bu eğrinin genel
şekli pek çok hayvan için geçerli olmakla birlikte, ayrı ntı ları türden
türe önemli şekillerde değişiklik gösterir. Eğrinin meyili kısa zaman-
EMBRİYONİK GELIŞME 351
da çok hızlı büyüme ya da daha uzun bir sürede daha yavaş büyüme
durumuna göre çeşitli türlerde farklıdır (bir dana ile bir çocuğun
ağırlı kça büyüme oranını karşılaştırmız). Pek çok faktör büyüme hı- 150
zı nı etkileyebildiği için, eğrinin şekli nadiren genelleştirilmiş bir bü-
Ağırlık (miligram)
yüme eğrisinde göründüğü kadar düz olur. Örneğin, hayvanların ço-
ğunda, büyüme sütten kesildikten hemen sonra kısa bir zaman için 100
yavaşlar ve ergenlik çağında çok sı k değişir. Bu düzensizlikler eğride
çukur ve yükseltiler şeklinde görülür (Şekil 13.15). Çoğunluğunu bö-
ceklerin oluşturduğu eklembacaklıların büyümesinde, genelleştiril- 50
miş düz eğriden özellikle belirgin dik çıktılar görülür. Vücutlarını
kaplayan dış iskelet çok hafif esneme yapabildiğinden, bu hayvanlar;
ancak deri değiştirme dönemlerinde büyüyebilirler. Bununla birlik- 40
te, her deri değiştirmede, eski dış iskeletin atılması ndan sonra ve ye- Günlük yaş
nisinin sertleşrnesinden önce, kısa bir zaman dilimi içinde büyüme-
13.16 Bir böceğin ağırlıkça büyümesi
de çok hızlı bir artış görülür. Sonuçta ortaya çı kan büyüme eğrisi ba- Su kayı kçı böceğinde büyüme lıamleleri, eski dışis-
samak basamak bir şekle benzer (Şekil 13.16). keletin atılı p yenisinin henüz tam olarak sertleşme-
Büyüme vücudun her tarafında aynı hızla ve aynı zamanda ol- diği deri değiştirme zamanları nda gerçekleşir.
maz. Bir civciv ile tavuk ya da bir bebek ile erişkin insan arasındaki
farklı lı kları n sadece tüm boyutta değil aynı zamanda vücut oranla-
rında da olduğu bilinmektedir. Küçük bir çocuğun başı vücudunun
geri kalan kısımları na göre, bir erişkinin kafasından çok daha büyük-
tür. Ancak, çocuğun bacakları da gövdesine göre erişkinin bacakla-
rından daha kı sadı r. Eğer çocuğun vücudu aynı oranları koruyarak Vücut
erginin ki kadar büyümüş olsaydı sonuç erişkine benzemeyen bir bi-
rey olacaktı. Vücudun çeşitli kısımları nın farklı zamanlarda büyüyüp
farklı zamanlarda durması yüzünden normal erişkin oranları ortaya
çıkmaktadı r (Şekil 13.17).
Boyutları birbirlerinden farklı iki yakın akraba tür de vücut oran-
ları nda çoğunlukla farklılıklar vardı r. Bu durum iki türün büyüme
şeklindeki her hangi bir temel farklılıktan değil, basitçe tüm vücut
boyutundaki hafif bir artışı n, otomatikman vücudun bazı bölgelerin- 10 15
de oransız artışa neden olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, Yıllık yaş
geyiklerde, boynuzları n uzunluğu tüm vücut boyutundan daha hızlı
artar. Sonuçta eğer A türü B türünden hafifçe daha fazla büyürse ve 13.17 Bir insanın vücut, kalp ve beyininin göreceli
doğal seçim müdahale etmezse, o zaman A türünün oransal olarak büyümesindeki farklılıkları gösteren grafik
daha büyük boynuzları olacaktı r.
Sılli bant
A Kral kelebeği yumurtası B Kendi yumurta kabuğunu yiyen ilk-evre larvası C Değiştirdiği kabuğunu yiyen daha sonraki-
evre larvası
D Pupa dönemine giren gelişmiş larva F Geç-evre krizaliti G Kozadan yeni çıkmış
kelebeğin kanatlarını
E Erken krizalit germesi
YAŞLANMA VE ÖLÜM
Gelişmeyle ilgili tartışmalar çoğunlukla tamamen olgun bir bireye
erişince durur. Ancak biyolojik anlamdaki gelişme tümüyle bitmez.
Erişkin organizma durağan bir varlık değildir. Ölüm gelişme olayla-
rını sona erdirene dek, organizma değişmeye ve gelişmeye devam
eder.
354 BÖLÜM 13 HAYVANLARDA GELIŞME
TABLO 13.2 Yaşları 30 ile 75 arasında bulunan erkek "Yaşlanma" terimi, zaman geçmesiyle, gelişmiş organizmanın ge-
insanlarda ortalama azalmalar rilemesini başlatan ve sonunda ölüme götüren karışı k gelişme deği-
şikliklerini tanımlamak için kullanı lı r (Tablo 13.2). Eskiden yaşlan-
Özellik Azalma Yüzdesi
ma ile ilgili çok az çalışma bulunuyordu; ancak zamanımızda en çok
araştırma konulanndan birini oluşturdu. Modern bilimsel gelişme-
Beyin ağırlığı 44
ler ve ileri tı bbi teknikler hastalık, açlı k ve fiziksel çevrenin yı kıcı güç-
Omurilikteki sinir hücrelerinin sayısı 37 lerine karşı kendimizi büyük ölçüde koruma kabiliyetimizi arttı rdı.
Artı k, çok daha fazla insan ileri yaşlara kadar yaşayabiliyor. İnsanlar-
Sin ir uyanlannın hızı 10
daki ömür uzunluğu arttığı ve daha üst yaşlardaki nüfus oranı yüksel-
Tat tomurcuklannın sayısı 64 diği için, yaşlanmayla ilgili değişiklikler daha belirgin oldu ve hepi-
Beyine kan gidişi 20 miz için daha önemli hale geldi.
Yaşlanmaya neden olan faktörler konusunda çok az şey bilinmek-
Dinlenme halinde kalbin verimi 30
tedir. Olayı n, hücrelerin bir ya da bir kaç özel işlev için özelleşmesiy-
Yer değiştirdikten sonra kanın le ilişkili olduğu sanılmaktadı r. Nispeten özelleşmeden kalan ve bö-
normal pH'sına dönüş hızı 83 lünmeye devam eden hücreler, bölünme kapasitesini kaybeden hüc-
Böbrekte süzmeyi sağlayan reler kadar hızlı yaşlanmazlar. Örnegin, kanser hücreleri devamlı
altbirimlerin sayısı 44 olarak bölünür ve ölümsüzdürler. Bakteri ve bazı birhücreli organiz-
maların yaşlandığı söylenemez. Olmeyen herhangi bir hücre, eninde
Böbrekte filtrasyon hızı 31
sonunda bölünüp iki genç hücre üretir. O halde "bölünme" yeniden
Akciğerlerin kapasitesi 44 gençleşme olayıdır: Çok hücreli bir hayvanın vücudu içinde, hücre
Ekzersiz sırasında maksimum 02 alımı 60 bölünmesinin normalde durduğu kas ve sinir gibi dokular yavaş ya-
vaş bozulur, halbuki aktif hücre bölünmesinin devam ettiği karaciğer
ve pankreas gibi dokular çok daha yavaş yaşlanırlar. Bundan başka,
kaplumbağa gibi yaşadı kça büyüyen hayvanlar, olgunlaştı ktan sonra
büyümeleri duran memeli ve kuş gibi canlılara göre daha az yaşlan-
ma belirtileri gösterirler. Tek bir tür içinde, büyüme ve gelişme dö-
nemleri çok sınırlı besinlerle yavaşlayan ve uzayan bireyler, yaşlanma
belirtilerini göstermeye başlamadan önce genellikle normalden da-
ha yaşlı olurlar.
Özetlersek, hücrelerin tek tek yaşlanmaları ve ölümleri ve bir bü-
tün olarak çok hücreli organizmanın yaşlanması ve ölmesi farklı şey-
din Mantığa ters gelmekle birlikte, görüldüğü gibi, hücre ölümü ya-
şamın önemli bir kısmını oluşturur: Önceden belirtildiği gibi, hüc-
relerin ölümü bir hayvan embriyosunun gelişiminde ve bazı böcekle-
rin geçirdiği tam metamorfozda gerekli bir rol oynar. Alyuvarların ve
epidermis hücrelerinin erken ölümü genç ve sağlı klı bir memelide
bile çok normal bir durumdur. Bu yüzden, tüm organizmanı n yaş-
lanması sadece hücrelerinin ölüm olayı değil; fakat yerine yenileri-
nin gelmeyeceği doku ve hücrelerin de bozulup ölmesi meselesidir.
Yeri doldurulamayan dokuları ne yaşlandı rır? Bunu bilmiyoruz.
Ancak, yaşlanmaya neden olan bazı faktörleri biliyoruz.
1. Hasarlı dokunun bağ dokusuyla yer değiştirmesi o dokuda ka-
lan hücreler üzerinde artan bir sorumluluk sağlar. Böylece dokular-
daki hücreler bir hastalı k ya da bir yaralanma sonucunda ölürlerse,
kaybedilen hücrelerin yerini almak için yeni hücreler oluşturulur.
Hasarlı bölgede bağ dokusu oluşmaya başlar ve orada bir yama gibi
görev görür; fakat hiçbir zaman orjinal hücreler gibi işlev görmez.
Yer değiştiremeyen daha çok hücre öldüğü için, kalan hücreler
üzerindeki artan sorumluluk onların yaşlanmalarına katkıda bulu-
nur.
2. Hormon dengesinin değişmesi. Örneğin, eşey hormonları dü-
zeyindeki bir düşme, çeşitli dokuların işlevlerini bozup onların daha
kötü çalışmalarına neden olabilir.
3. Hücreler yaşlandıkça, metabolizmaları sonucunda oluşturduk-
EMBRİYO SONRASI GELIŞME 355
ÇALIŞMA SORULARI
• Yumurtanı n sperm tarafı ndan döllenmesinde adımlar. • Çeşitli miktarlardaki vitellusla ilişkili varyasyonlar.
• Erken hücre bölünmesi ve blastula oluşumu. • Böceklerde gelişme şekilleri: İmajinal diskler ve meta-
• Gastrula oluşumu. morfoz.
• Nörula oluşumu. • Yaşlanma teorileri ve özellikleri.
• Somitlerin rolleri.
ÖNERILEN KAYNAKLAR
EPEL,D., 1977. The program of fertilization, Scientific American 237 HAYFLICK,L., 1980. The cell biology of human aging, Scientific Ameri-
(5). (Offprint 1372) The numerous changes that occur in an egg can 242 (1). (Offprint 1457)
cell as soon as a sperm cell reaches it. WASSARMAN, P. M., 1988. Fertilization in mammals, Scientific Ameri-
GORDON, R., and A. G. JACOBSON, 1978. The shaping of tissues in em- can 259 (6). On how eggs manage to be fertilized by only one
bryos, Scientific American 238 (6). (Offprint 1391) sperm.
Bölüm 14
HAYVANLARDA GELİŞİM
MEKANİZMALARI
öllenmiş basit bir yumurta hücresi, geçen
bölümde incelediğimiz gelişim basamakla-
rıyla ilgili, kusursuz değişim serilerini bü-
yük uyumla yöneten, blastuladan gastrula,
nörula ve olgun bir çok hücreli organizma-
ya, yaşam boyunca ve hatta ölüme kadar ge-
rekli tüm genetik bilgileri içerir. 11. Bölüm-
de tartıştığımız ökaryotik gen kontrolleri-
nin şaşırtıcı derecede karışı k olmaları, gen
ifadesi içinde başarılı gelişmelere gereksi-
nim zorunluluğunda olan geniş değişimle-
rinin nedenini açıklar. Gelişimin her döne-
minde hücreler, yakın komşuları nın ne yaptığını ve organizmanın
gelişimiyle ilgili yaşı nın ne olduğunu, organizma içindeki yerlerini
bilme ihtiyacındadı rlar. Bütün bu bilginin en önemli kaynağı, her
hücrenin gen ifadesini nitelendiren kimyasal sinyallerdir.
Bu bölüm içinde bizim hedefimiz, genlerin ve ürünlerin bir hay-
vanın yaşamı boyunca birçok tipik gelişimin kontrolünün nasıl şifre-
lendiğini araştı rmaktı r: hücrelerin daha özel sınıflara farklılaşması,
belirli zamanlarda hücrelerin hareketleri, organ ve dokuları oluştu-
ran morfolojik şekil oluşumu (morfogenez), büyümenin tekrarlı
döngüleri. Gelişim konusunda öğrenilecek pek çok şey vardır; fakat
temel kurallar artı k bilinmektedir. Temel moleküler mekanizmalar
ise her zaman artan bir oranda daha anlaşılır hale gelmektedir.
Özellikle, indüksiyon yönteminde, hangi kimyasal işaretler bir hüc-
renin DNA'sı nı değiştirerek onun gelişimsel kaderini tayin ediyor ya
da karar veriyorsa, teşhis edilip analiz edilmeye başlanı r. Hücre fark-
lila5ması olayı nda her hücre tipi ayırıcı bir hücresel biyokimya ve
morfolojiye yol gösteren farklı bir belirleme yolunu izlemesinin ge-
nel koşullarda nasıl olduğunu göreceğiz. Gelişimin moleküler biyo-
357
358 BÖLÜM 14 HAYVANLARDA GELIŞIM MEKANİZMALARI
A B
A
4
bulunacağı ile ilgili çalışmaları mümkün kılar. Insanlarda, ilk blasto-
merlerin totipotent hücreler içerdiği sanılmaktadı r. Şüphesiz ki, yal-
nız bu tarz bir gelişmeye sahip hayvanlar kalıtsal özellikleri özdeş
ikizlerinel de aynen aktarırlar.
Yumuşakçalar ve halkalı solucanlar gibi diğer hayvan grupları
kutup lobu
içinde, ilk normal bölünme düzlemi kritik sitoplazmik içeriği blasto- B
merlere asimetrik olarak dağılı r. Bu yüzden kardeş hücreler ayrıldı-
ğında her biri eşit gelişim potansiyeline sahip olamazlar. Örneğin,
deniz salyangozları ve midyeleri gibi bazı yumuşakçalarda kutupsal
lob denilen bir çıkıntı ilk bölünme olmadan hemen önce döllenmiş
yumurtada gelişir. Bölünme düzlemi, öyle bir şekilde geçer ki oluşan
iki kardeş hücrelerinden biri tüm kutupsal lobu içine alır (Şekil
14.3). Eğer iki kardeş hücre ayrılırsa, lob materyalli olan hücre, (asıl
hücresi arkasında koyu boyanmış hücre, bölünme sonucunda nere-
deyse tamamlanmış olacaktı) normal bir larva üzerinde görülen bir
apikal organ posttrokal kıllara sahip normal bir embriyoyu oluştura- D
cak, lob materyali içermeyen ise bu yapılara sahip olmayan anormal
bir embriyoyu oluşturacaktır. Kutupsal lob maddesi içinde apikal or-
ganın ve kıllann oluşumu için mutlaka bulunması gereken bir şey ol- 14.3 Deniz salyangozu Ilyanassa'nın döllenmiş yu-
malıdı r. murtasmda bölünme
Diğer bir örneği deniz yıldızlarıyla akraba olan deniz kestaneleri (A) Zigotun bir kutbunda, berrak bir sitoplazmik
bölge bulunur (san). (B) İlk bölünmeden hemen
oluşturur. Eğer embriyonun animal ve vejetal yarısı birbirininden ay-
önce, bu polar sitoplazma büyük bir yumru halinde
rılacak olursa (üçüncü bölünme düzlemi boyunca) animal yarımdan
polar lobun içine ilerler. İlk bölünme düzlemi zigo-
gereğinden fazla gelişmiş silli blastulaya benzeyen anormal bir larva tu, polar lobu kardeş hücrelerden birine verecek şe-
oluşurken vejetal yarımdan ise gereğinden fazla gelişmiş sindirim kilde ikiye böler (C). Lob, interfaz (D) sırasında ge-
ri çekilir; fakat bir sonraki bölünmeden hemen ön-
ce tekrar oluşacaktır. Sadece polar lob metaryelini
I Ozdeş ikizler aynı zigottan, genellikle çift gastrulasyon olayı sonucunda olu- taşıyan hücre, normal larvada görülen özgül bir dış
şurlar. Ozdeş olmayan ikizler ise, ovaryumlardan salı nan iki yumurta hücresinin yapı serisini oluşturur.
aynı anda iki farklı sperm hücresiyle döllenmesi sonucu oluşan iki farklı zigottan
oluşurlar. Sonuçta özdeş ikizler aynı genetik yapıya sahipken, özdeş olmayan ikiz-
ler genetik olarak farklı yapıdadırlar. Ozdeş olmayan ikizliğe, özdeş ikizlikten da-
ha fazla rastlanır.
360 BÖLÜM 14 HAYVANLARDA GELİŞİM MEKANIZMALAR'
boşluklu değişik bir tip anormal larva meydana gelir (Şekil 14.4 B).
Çeşitli farklılaşma tiplerinin gelişimine yardım eden sitoplazmik be-
lirleyiciler embriyonun animal vejetal ekseni boyunca dağılmıştır.
Tam tersine eğer, sekiz hücreli embriyo, animal-vejetal eksen boyun-
ca bölünürse, her yarım, küçük; fakat normal bir larva oluşturacak
şekilde gelişir (Şekil 14.4 A). Tam sağlam bir embriyo içinde bu ya-
A
rımların her biri, sadece normal bir larvanın yarısını oluşturacaktı.
Kurbağalarda olduğu gibi, embriyonun farklı bölümleri arasındaki
etkileşimler gelişigüzel komşu hücrelerin farklılaşmalarının seyrini
gerektiği gibi yapılandıran ve larvayı ahenkli bir bütün teşkil edecek
şekilde oluşturan değişikliği düzenlen
Görüldüğü gibi, artık farklı bir şekilde dağılan sitoplazmik mad-
deler erken embriyonik gelişim sırasında etkili bir rol oynamalıdır.
Bunların bir kısmı hücrelerde bazı genleri aktive ederken, bir kısmı
da diğerlerini baskılayarak onlan sınırlandırırlar. Diğerleri, benzer
RNA'ların translasyonundan oluşan ürünler gibi, oogenez sırasında
ifade edilen genler tarafından üretilen ananın mRNA'larıdır. Ani-
mal-vejetal eksen boyunca önceki genlerin aktivitesi sonucu oluşan
animal-kutup bu ürünlerin heterojen dağılmaları embriyonun değişik bölgelerin-
hücreleri de farklı ayı rdedici ifadelere neden olur. Eğer bu maddelerin gradi-
vejetal-kutup yentleri bir kutuptan diğer kutba doğru bir düzenlenme gösteriyor
hücreleri (denizkestanelerinde olduğu gibi) ya da daha az simetrik bir tarzda
il bulunuyorsa (gri yarımaylı ve polar loblu döllenmiş kurbağa ve mol-
lusk yumurtalarında olduğu gibi), oogenezde değişik sitoplazmik
içerikli hücreler üretilir ve embriyonik gelişimin erken evrelerinde
daha ileri kutuplaşma gösterir (bazı organizmalarda ilk bölünmede,
diğerlerinde üçüncü bölünme ya da daha sonra).
14.4 Bir denizkestanesi embriyosundaki üçüncü bö-
lünme düzleminden sonra hücrelerin deneysel ola-
EMBRIYOGENEZDE INDÜKSWON
rak ayrılmaları
(A) Eğer embriyo, her bir yarımı hem animal hem İNDÜKSİYON VE GELİŞİM SAATI
de vejetal kutupları alacak şekilde boyuna bölünür- Gördüğümüz gibi, kurulmuş bir kutuplaşmaya gereksinim duyan ilk
se, her bir yarı mdan normal bir larva oluşur. (B)
büyük olay gastrulasyondur. Gastrulasyonda sindirim kanalının bir
Eğer embriyo, bir yarımı animal animal kutup hüc-
relerini, diğer yarımı da vejetal kutup hücrelerini
ucu (omurgalılarda anüs, böceklerde ağız) blastulanın arka tarafın-
alacak şekilde enine (ekvatoryal olarak) bölünürse, da içe doğru kıvrılı r. Fakat hesaba katılması gereken başka bir faktör
animal yarı mdan çok gelişmiş silli blastulaya benze- daha vardır: Bu ise zamandır. Embriyo varmış olacağı bu kritik mor-
yen bir larva gelişirken, vejetal yarımdan sindirim folojik değişim için uygun anı bilme ihtiyacındadır. Bölüm 11'de
boşluğu gelişmiş anormal bir larva oluşur. gördüğümüzden beri hücrelerin büyük bir çoğunluğu sabit bir bö-
lünme döngüsünden sonra büyümelerini durdururlar. Hücreler sa-
yılabilir olmalıdırlar. Böylece, blastula ulaştığı doğru gelişim yaşına
karşı gelecek özel sayıya kadar bölünen hücre sayısını koruyabilir.
Bununla birlikte, zamanımıza kadar pek çok kanıt hücre bölünmesi-
nin kimyasal sinyallerin değişen konsantrasyonlarına bir yanıt olarak
gerçekleşmesi yerine, gelişim olaylarının bir çeşit moleküler gelişme
saati olan özgül moleküllerin konsantrasyonlarıyla doğrudan başla-
tıldığını ileri sürmektedir. Bu fikir için destek, gelişmekte olan hüc-
relerin moleküler saati yanlış okuması na ve yanlış zamanda yapıların
oluşmasına neden olduğu bilinen heterokronik mutasyonlar denen
bir varyeteden gelmektedir.
Bir kurbağa embriyosunda gastrulasyona ulaşıldığında, animal-
vejetal sınırda blastulanın posteriyör kutbu boyunca yatay olarak ha-
reket eden, gri yarımay bölgesindeki hücreler involüsyona uğramaya
başlarlar. Erken gastrula döneminde, yumurtanın gri-yarımay bölge-
EMBRIYOGENEZDE İNDÜKSİYON 361
ORGANLARIN İNDÜKSİYONU
Bir hayvanda embriyonik indüksiyon üzerine ilk belirgin çalışmalar-
dan bazıları 1905'te Johns Hopkins Üniversitesinden Warren H. Le- A
wis tarafından gerçekleştirilmiştir. Lewis kurbağalarda göz mercekle-
,/
12 hafta
büyük dudak
klitoris
küçük dudak
üretra
vajina
anüs skrotum
34 hafta anüs
Buna çok benzer bir olay da, dorsal dudak hücreleri hareket et-
meye başladı kları zaman gerçekleşebilir. Gelişim saatleri (belki bir
özgül kimyasalı n artan konsantrasyonu) hücrelere gastrulasyon za-
manı nın geldiğini söyleyip zarda yeni bir takım CAM'ların yerleşme- 14.10 Hücre yapıştım' moleküllerinin homofilik
sine neden olabilir. Genel kimyasal gradiyentler birtakı m başlangıç bağlantısı
yön tayinlerini ve göçmekte olan hücrelere yarayan rota seçimini sağ- CAM kollarının tamamlayıcı yapısı, her tipin aynı sı-
lamak için diğer hücre ya da yapıların bulunmaları nı sağlarlar; ama nıfı n diğer üyelerine bağlanması nı sağlar. 10'dan
daha azı belirlenmiş olması na karşın, birkaç düzine
CAM'lar bir hücre büyümeye başladığı andan itibaren o hücrenin al-
CAM türünün olduğu düşünülmektedir.
ternatif rotaları na karar vermekte belirleyici faktör olarak ortaya çı-
karlar. Yalancıayaklar oluşmaya başlayıp bağlantılar ararlar ve anteri-
yör- dorsal yöndeki en güçlü etkileşimleri bulmaya başlarlar. Dorsal
dudak hücreleri, daha iyi eşlerin keşfiyle daha uzağa çekilerek, (ve
blastulanın posteriyör yüzeyini) CAM'ları elde edebilir, kendilerini
en iyi eşleri bulana kadar ileriye doğru sürüklerler; herhangi bir yön
daha güçlü bağlantıların olasılığını sunamazsa göç/yer değiştirme
366 BÖLÜM 14 HAWANLARDA GELIŞIM MEKANIZMALAR'
() CT)
3 c-n
t cin(
C
ŞEKIL OLUŞUMU
Embriyo gastrula ve nörüla evrelerini geçirdikten sonra; uzunluğu
boyunca farklı organlar görülmeye başlar. Böceklerden insanlara ka-
dar gelişmede daha ileri basamaklar için plan, her alanın büyük öl-
çüde bağımsız gelişrnesiyle izlenen embriyo alt bölümlerinden biri-
nin bir dizi alana mesidir.
gir. Biz ilk olarak alanların nasıl kurulduğu-
na, daha sonra organ, kol ve bacakların şekillenmesinin bölgesel ge-
lişimine bakacağız.
ŞEKIL OLUŞUMU 367
omurilik
notokort sömit optik kesecik
A
- A'daki şeklin
enine kesiti
sömitler
nöral tüp
EMBRİYONUN UZUNLAMASINA SEGMENTASYONU
Omurga sömitleri Bir omurgalı embriyosunda omurilik tamamıyla
şekillendikten sonra, mezodermin en dorsal bölgesi sömitler diye ad-
landırılan doku bloklarına farklılaşmaya başlarlar (Şekil 14.12). Dor-
sal mezodermin bu yeni düzenlenmesi, hem sömitlerin şekillenmesi-
ni başlatan anteriyör-posteriyör kimyasal gradiyentlerin, hem de düz-
gün gruplaşmayı ve ayırmayı garantileyen sömitler arasındaki bölge-
sel etkileşimlerin temeli üzerine kurulmuştur. B
Her sömit bir omur, (eğer varsa) ona bağlı kaburgaları, o omura
özgü kasları (özellikle, kol ve bacaklara çalışanları) ve deriyi (epider- 14.12 Sömit oluşumu
misin hemen altındaki hücre katmanını ) üretmeyi sürdürür. Her sö- Embriyonik mezodermin dorsal kısmı (A), (sömite
bağlı olarak) kol ve bacakları n kaburga ve kaslarını
mit kendi anteriyör-posteriyör yerinin temeli üzerine hangi kemik-
olduğu kadar omurga ve deriyi de oluşturan, sömit
ler, sinirler ve kaslar dizisinin kurulacağını "bilir" ve belirli hale ge- adı verilen bir hücreler dizisine farklılaşı r. (B) Bir
lir-yani genetik kaderini belirler. Genel olarak, bir eksen boyunca bu- kurbağa larvası nın açıkça görülebilen sömitlerle
lunan pozisyonlar sömit genleri ve diğer birimler tarafından, embri- birlikte bir fotoğrafı.
yodaki özel bir noktadan salgılanan ve (normal olarak) yayılan mor-
fogen adı verilen bir ya da birden fazla kimyasalın konsantrasyonun
ölçülmesiyle yorumlanı r. (Bu nedenle animal-vejetal yolk gradiyenti,
bir konsantrasyon ekseni sağlanmasına karşın, genellikle morfogen
diye adlandırılmaz).
SEGMENTLER
labium
clypeolabrum
Baş
anten Baş
göz
Toraks ırinci bac 14.14. Drosophila larvasının segmentasyonu
Toraks
ikinci bacak ‘. Her bir segmentte morfogenlerle uyarılan home-
üçüncü b k otik genler erişkindeki özel yapıların gelişmelerini
kanat kontrol eden larvalarda imaginal diskleri yaparlar.
Abchımen
halter
Üstten görünüş
ÜYE OLUŞUMU
FARKLILAŞMAMA VE YENİLENME
Gördüğümüz gibi gelişmenin olağan sonucu, bir hücrenin gen ifade
şeklini değiştiren uyarıcı olarak iş gören morfogen ya da başka bir
kimyasal (çoğunlukla bir komşu hücreden) ile gerçekleşir. Bu hücre
artık, bir dereceye kadar belirlenmiş olur. Yani, onun potansiyel özel-
leşmesinin sınırları kısı tlanmıştır. ilave morfogenler ya da diğer
kontrol maddeleriyle sonraki deneyler hücrenin akibeti tamamen
14.18. Nakledilmis kutuplaşma bölgesiyle yapılan
kararlı hale gelene kadar, hücrenin akibeti üzerinde daha fazla odak-
Wolpert deneyinin sonuçları lanır. Aynı zamanda, bir hücrenin morfolojisi ve kimyası, çekirdeğin-
Bir kanat tomurcuğunun (A) arka kısmından alı- deki genlerin aktivitesine yanı t verir ve sonuçta hücre farklılaşır
nan doku bir diğerinin ön kenarına nakledilir (B). (önemli bir gecikme olmasına rağmen). Böylece belirlenme ve fark-
Nakledilen bölgeden yayılan morfogenler hücrele- lılaşma genellikle derecelidir ve bu düzende ilerler.
rin ikinci bir parmak takımı na farklılaşmasına ne- Her ne kadar farklılaşma genellikle belirlenmeyi izliyorsa da be-
den olurlar (C). Aynı etki üye tomurcuğun ön ke- lirli hücreler, akibetleri tamamen belirlenmeden önce farklılaşarak
narı na retinoik asit uygulamak suretiyle de elde edi- düzenlenirler. Böyle hücreler yeni bir bölgeye nakledildiği zaman
lebilir (D). farklılaşmış görünüşlerini kaybedebilirler ve yeni bölgelerine uygun
bir morfoloji kazanırlar. Memelilerde ve kuşlarda hücrelerin tama-
men farklılaşması embriyoyu sını rlandırı r. Bununla birlikte amfibi-
lerde, en azından bazı hücrelerde tamamlanmamış belirlenmeyi sür-
dürme yeteneği, rejenerasyonun dikkate değer gücünü oluşturur.
Örnegin, bir semenderin bacağı koparılırsa yaralanan bölgenin yakı-
nındaki hücreler geri kalan parçanın ucundaki epidermisin altından
farklılaşmaya başlar. Dereceli olarak mitotik aktivite ve yeniden hüc-
resel farklılaşma (redifferantation) bu alanda yer alırken, hücre yığı-
nı giderek daha fazla embriyonik semenderin normal üye tomurcu-
2 Retinoik asit ve kimyasal benzerleri sivilce (akne) tedavisinde yaygı n bir şe-
kilde kullanılmaktadır. Hızlı hücre bölünmesini uyararak işlev görürler, böylece
sivilce ve kist oluşması nı büyük ölçüde engellerler. Diğer taraftan bu kimyasallar
tedavi uygulanmış hücreleri UV ışığının kanser etkisine yüksek düzeyde duyarlı
kıllar ve gebe kullanıcılarda fötus gelişmesini engelleyebilir.
SINIR SİSTEMİ GELİŞİMİNİN DÜZENLENMESI 373
A B D E F
ğuna benzer (Şekil 14.19). Sonra yavaş yavaş uzar ve bir kaç hafta
sonra, kası, tendonu, kemiği ve bağ dokusu vb. dokularla birlikte be-
lirgin bir dirsek ve parmaklar görünür.
Farklılaşmama ya da tamamlanmamış belirlenme yaşam döngüle-
ri boyunca büyüyen hayvanlarda: tipik bir erişkin boyutu olmayan; fa-
kat bunun yerine ölene kadar yavaş yavaş büyüyen balı k, sürüngen ve
amfibi gibi türler çok yaygındı r. Belirsiz bir şekilde büyüyebilmek ih-
tiyacıyla en azı ndan bazı hücrelerin gelişme tercihlerini devamlı açı k
tutmayı sağlamak aynı derecede gerekli olabilir.
Bazı türlerde bazı hücreler için farklılaşmamanın mümkün olma-
sına karşı n, belirlenmenin kendisi tersine çevrilebilir mi? Biz çevrile-
bildiğini zaten görmüştük: Kanserli hücreler, belirleyici sınırlayıcıla-
rı n bazılarını ortadan kaldı ran mutasyonları geçirirler ve bir hücreyi
daha az farklılaşmış ve daha hızlı büyüme özelliğindeki ilk hücre ti-
pine dönüştürür. Teoride mutasyonla neyin olası olduğu, seçici yok
etme ya da DNA-bağlı kontrol maddelerinin ve ilk yerde bulunan bir
hücrenin belirlenmiş durumundan sorumlu transkripsiyon faktörle-
rinin değişmesi ile de mümkündür. Bununla birlikte, belirlenmiş du-
rumun değiştirilebileceğini ileri süren bir kaç olay da vardı r. Oxford
Üniversitesinden J.B. Gurdon; en ümit verici deneylerin birinde, yü-
zen bir iribaşın ince bağırsak hücrelerinden alı nan çekirdeklerin
yaklaşı k yüzde 2'si, orijinal çekirdeğin atıldığı yumurtalara enjekte
edildiğinde, hücrelerin oransal olarak belirlenmiş durumları yerine,
normal bir kurbağanı n geliştiğini gördü. Belki de, bu birkaç çekir-
dek kendilerini belirlememiş olan mutasyonlara sahipti ya da nor-
mal gelişme olayları sı rası nda doğru belirlenmiş hücrelerle çevrili
bir hücre ile belirlenmenin küçük bir olasılı kla kendiliğinden kaybı,
kendi kendine olan bir düzelmeydi.
ÇALIŞMA S ORULARI
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
BAĞIŞIKLIK
epimizin bildiği gibi suçiçeği ve kızamı k gibi
hastalı kları bir kez geçirdikten sonra, bu has-
talı klara bir daha aynı şiddette yakalanmayız.
Bu bağışıklı k, hastalı k hali henüz devam et-
mekteyken, ona karşı mücadele veren kar-
maşık bir grup hücrenin ilerde hastalı k et-
ıneniyle tekrar karşılaştığında onu çok daha
çabuk tanı ma ve ortadan kaldı rma yeteneği
kazanması ile meydana gelir. Bağışıklı k siste-
minin tanımayı öğrenebileceği -birçok hasta-
lı k etmeni de dahil- yabancı hücrelerin ve vü-
cudun hiç karşılaşmadığı kimyasal maddelerin sayısı neredeyse son-
suzdur. Buna karşılı k, her biri belirli bir yabancı hedefe bağlanacak
olan farklı proteinleri kodlayan genler ancak birkaç tanedir. Peki, bu
olağanüstü moleküler savunma hattı nasıl çalışmaktadı r? Böyle bir
sistem nasıl evrimleşmiştir, ve bu sistemin ürettiği inanılmaz çeşitte-
ki özgünlük nasıl olup da sadece birkaç gen tarafından kodlanabil-
mektedir? Bu soruların cevabı, hücre-adezyon molekülleriyle ve hüc-
re-yüzey belirteç moleküllerinin bu bölümde işlenecek olan fonksi-
yonları nda saklıdı r. Bölüm içinde bu soruları n cevabı bulunurken
aynı zamanda -16, 17. ve 18. Bölümlerde ayrı ntılarıyla tartışılacak ko-
nu olan genetik çeşitliliğin en güçlü mekanizmalarından biri de ta-
nı tılmış olacaktır. Ayrıca AIDS gibi bağışıklı k sistemi hastalı klarını n
etkilerini nası l ortaya koyduğu ve günümüzde bu hastalığın tedavisi
için hangi yolun izlendiği konularına kısaca değinilecektir.
BAĞIŞIK CEVAP
Hemen hemen bütün hayvanlar, bakterileri ve ölü hücreleri sindiren
fagositik hücrelere sahiptir. Makrofaj adı verilen bu hücreler, hasara
uğrayan dokulardan ya da birçok yabancı hücreler tarafından salı-
nan kimyasal maddeler tarafından bu bölgeye doğru çekilir; aktif ha-
378
BAĞIŞIK CEVAP 379
Bir hastalığa karşı ilk aşı Bir İngiliz doktor olan Edward Jenner'in
1796'da, sığırlarda suçiçeği hastalığına neden olan ve insanlarda an-
cak orta şiddette hastalık meydana getiren sığır-suçiçeği virüsü injek-
te edilmiş insanlarda, bu hastalığa karşı bağışıklı k geliştiğini keşfet-
mesinden sonra, bağışıklı k reaksiyonları pek çok çalışmanın konusu
olmuştur. Bu, tarihteki ilk aşıdı r (Aşı ya da Latince'de vacca, "sığır"
anlamına gelir). Bağışıklı k reaksiyonlarına ilişkin daha çarpıcı bul-
gular, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da Louis Pasteur
tarafından elde edilmiştir.
Pasteur'ün çok sayıdaki araştı rmalarından birinin konusu, o sıra-
larda Avrupa'da koyun ve sığırlarda sürüler halinde ölüme neden
olan şarbon hastalığı idi. Bu hastalığa belirli bir tip bakterinin neden
olduğuna inanan Pasteur, bu tipteki bakterilere onları öldürmeye-
cek fakat yeterince zayıflatacak kadar yüksek sıcaklık uyguladı. Sağ-
lı klı koyunlara bu zayıflatılmış bakterileri injekte ettiğinde, koyunlar-
da hafif hastalı k belirtileri ortaya çı ktı ancak bu koyunlar, hastalı k et-
meniyle tekrar karşılaştı klarında bir daha hastalanmadılar. Bu dene-
melere şüphe ile bakanları ikna etmek üzere Pasteur, zamanı n en
önde gelen çağdaşı bilim adamları nın katıldığı bir toplantıda dene-
yini tekrarladı. Izleyenlerin önünde 25 koyuna zayıflatılmış bakteri
380 BÖLÜM 15 BAĞIŞIKLIK
lenfoid
öncü
hücreler
41101110110119
miyeloid
öncü
hücreler
(timus)
Ith
dolaşımdaki doğal B T makrofaj 1,,vofil mast nötrofil eozinofil megakaryosit
alyuvarlar öldürücü lenfositleri, lenfositleri cell
hücreler
I li I
Eritrositler Lenfositler
I
Lökositler
15.1 Hematopoez: kan hücrelerinin kökeni olan üç tip öncü hücre kaynaklanı r. Bu ön- parazitlere saldı ran eozinofilleri ve 30.Bö-
Hemopoetik kök hücrelerden biraz daha cü hücrelerden bölüm içinde tartışacağımız lüm'de bahsedilecek olan pı htılaşma için
farklı laşmış olan üç değişik tipte hücre mey- doğal öldürücü hücreler, B lenfositleri ve T gerekli faktörleri üreten megakaryositleri
dana gelir: eritroid kök hücreler, lenfoid lenfositleri gelişir. Miyeloid kök hücreler ise verir.) Antijen-sunan hücreler (bu bölümde
kök hücreler ve ıniyeloid kök hücreler. Bu en azı ndan 5 ayrı gruba ayrılan, daha ileri değinilecek), hemopoetik kök hücrelerden
kök hücrelerin her üç tipi de kendini ço- düzeyde farklılaşmış hücreleri verir ve bu türeyen ancak olgunlaşma basamakları bi-
ğaltma yeteneğine sahiptir. Sonraki aşama- hücre grupları daha da özelleşmiş olan mo- linmeyen hücrelerdir. Okuyacağı nız metin,
da, belli bir oranda farklılaşmış olan bu kök nositlere (ki bunlar ilerde tartışılacak olan en iyi anlaşılmış bağışı klı k hücreleri olan
hücrelerden daha da özelleşmiş hücreler hücre yakalayan makrofajlara dönüşecek- koyu renkle yazı lı hücreler üzerinde odakla-
meydana çı kar. Eritroid kök hücreler kan- tir), bazofillere ve (belki) mast hücrelerine nacaktır.
daki alyuvarları verirken, lenfoid kök hücre- olgunlaşır. (Miyeloid kök hücreler aynı za-
lerden, daha ileri farklılaşma düzeyinde manda nötrofilleri, bakteri ve daha büyük
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN HÜCRELERİ VE ORGANLARI 381
Bugün artı k, Pasteur'ün aşıladığı koyunları n, zayıflatılmış şarbon lenf bezi timus
sağ
bakterilerine karşı antikor üreterek reaksiyon verdiğini biliyoruz. lenfatik
Hayvanı n bağışıklı k sistemi bu sayede şarbon mikrobunu tanı ma ve
ortadan kaldı rma yeteneği kazanmıştı r. Peki, bir antijene maruz kal-
mak, organizmanı n antikor üretmesini nasıl uyarabiliyor ve bağışıklı k torasik
kanal
sistemi nasıl olup da "hatı rlayabiliyor"? Omurgalı larda bağışı klı k siste-
mindeki karmaşa o kadar büyüktür ki, bu soruların cevapları na ulaş- Peyer
mak neredeyse 200 yıl almıştı r. Biz bu soruları cevaplamaya, öncelikle plaklan
(ince
bağışıklı k sisteminin özelleşmiş hücrelerine göz atarak başlayacağız. barsak)
15.4 Nötrofil
Nötrofiller dışardan gelen organizmaları (genellikle
bakteriler) bazı atık ürünlerinden tanıyarak onlara
doğru yönelir. Burada görülen nötrofıl, hedefine
doğru ilerlemekte ve üzerine zehirli kimyasal mad-
delerle enzimler salmakta, nihayet fagositoz yoluyla
onu sarmalamaktadı r.
10 um
HÜMORAL BAĞIŞIKLIK CEVABI 383
membrana-bağh antikor
15.6 B lenfositin antijen tarafmdan uyarılması bağlı antijen
Bakir B lenfositin membranındaki antikorlar belirli
bir antijene bağlandığı zaman, lenfosit önce büyür bakir B lenfositi
ve sonra seri olarak bölünmeye başlar (burada sade-
ce iki hücreye bölünmüş olarak gösterilmiştir). Bu Lenfosit büyür
proliferasyon sonunda üretilen hücrelerin bir kısmı
başlangıçtaki lenfosite benzer ve bunlar hafıza hüc-
releridir, diğerleri ise antikor salgılayan plazma hüc-
resi şeklinde özelleşirler. Buradaki örnekte sunulan \Lenfosit bölünüyor
antijen bir toksindir.
YY )( y
antikor
antijen plazma hücrelerinden
salınan antikor molekülleri
2 Kısmi fakat süratli bir bağışıklık cevabı, uygun antikorun direkt olarak injekte edildiği
bireylerde de başlatı labilir. Yeni antikorları üretmek için gerekli hafıza hücreleri ortamda
bulunmaması na rağmen dışardan verilen antikorlar patojenin aktivitesini engelleyebilir ay-
rıca onu işaretleyerek fagositozla ya da komplement sistem yoluyla yıkı ma hazırlayabilir. Em-
zirme, bu şekilde sağlanan bir "pasif bağışıklık"tı r: anneye ait bağırsak duvarını geçebilecek
(bunu ağır zincire takılan bir kuyruk yapısı sağlar) ve fetusun kan dolaşımı na girebilecek
şekilde özelleşmiştir. Bu, yenidoğanı n kendi bağışıklı k sistemi yeterli olgunluğa ve deneyime
ulaşıncaya kadar ona geçici bir bağışıklık sağlar. Antikor sağlamanı n diğer bir kaynağı gamma
globülin injeksiyonudur. Ilgili hastalığı daha önce geçirmiş bireylerin kanı ndan alı nan bir
protein ekstresi olan gamma globülin içinde pek çok diğer tipte antikorlar da bulunur. Gam-
ma globülin uygulaması belli bir hastalığa yakalanmış bireylerde, ciddi hastalı k belirtilerini
hafifletir, etkin aşı yokluğunda ya da aşılama için vakit olmadığı zaman yararlı olabilir.
HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK CEVABI 387
4‘ F antijeni
Z
•<1
4 ),
*s ›.
\,k
TABLO 15.1 Bağışıklık sistemi hürelerinin basitleştirilmiş şeması 15.10 Klonal seleksiyon
Antijenler, organizmanın vücudu içinde mevcut
B-hücre sistemi T-hücre sistemi milyonlarca çeşit lenfosit arasından ancak bir ya da
İşleri (hümoral cevap) (hücresel cevap) çok az sayıda membrana bağlı özgün lenfositle reak-
siyona girebilir. Buradaki örnekte F antijeni yalnızca
Erken-uyan Mast hücreleri Sunan hücreler F tipindeki antikorları taşıyan lenfositlerle bağlana-
Çeşitliliğin sağlanması Bakir B hücre Bakir B hücreleri bilmekte, diğer lenfositleri ise etkilememektedir
Modülasyon Yardımcı T hücreleri (üst sıra). Antijenin bağlanmasıyla uyarılan lenfosit
Baskılayıcı T hücreleri F, çoğalmaya başlar ve genetik olarak eş hücreler-
Efektör sistemler Kompleman zinciri Sitotoksik T hücreleri den oluşan bir hücre klonu oluşturur. Bu klondaki
Doğal öldürücü hücreler bazı hücreler hafıza hücreleridir (M); diğerleri ise
Makrofajlar aktif olarak F antikoru salgılayan hücrelerdir. F klo-
nunun proliferasyonunu sağlayan, büyük ölçüde F
lenfositin üzerindeki antikorların karşılıklı olarak
bağlanmasıdır.
MHC sistemi Genel olarak iki tip MHC molekülü vardı r: MHGII
proteinleri B hücrelerinin, sitotoksik T hücrelerinin ve doku içinde
yerleşik olup antijen sunmak üzere özelleşmiş belirli bağışıklık siste-
mi hücrelerinin membranlarında bulunur; MHGI proteinleri vücu-
dun bütün diğer hücrelerinde bulunur. Bu ikili özellik, T hücreleri-
nin, B-hücre aktivitesini modüle ettiğini ve hastalı kla infekte hücre-
lerin ortadan kaldırılmasını sağladığını göstermektedir: MHGII pro-
teinlerini taşıyan hücreler bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde
görev alan hücrelerdir, buna karşılık MHC-I molekülleri taşıyanlar
ise sitotoksik T hücreleri tarafından öldürülebilirler.
MHC molekülleri buraya kadar sözünü ettiğimiz bağışıklı k-siste-
mi antikorları ve reseptörleri gibi iki zincirden yapılmıştır ve her iki-
sinin de sabit ve değişken bölgeleri vardır (Şekil 15.12A, B); hatta T-
hücre reseptörleri MHC moleküllerinden evrimleşmiş gibi görün-
mektedir. MHC molekülleri antijenlere bağlanır ve onları hücre yü-
zeyine çı kararak uygun T-hücre reseptörlerine bağlanmak üzere 'su-
nar' (Şekil 15.12 C). Hemen akabinde bu bağlanma, özel bir glikop-
rotein sınıfına mensup olan ve cluster determinant/küme yapısı be-
lirleyici denilen bir molekülle kalıcı hale getirilir: bu molekül MHG
I için CDS, ve MHC-II için CD4'tür. (AIDS tartışılırken CD4 molekü-
lü üzerinde önemle durulacak.)
C D4
T hücresi B hücresi
T hücresi MHGII
reseptörü proteini
antijen
ct zinciri i3 zinciri
COOH COOH
CD8
A MHC-II
lenfosit
T hücresi olmayan
bir hücre
T hücresi MHGI
reseptörü proteini
MHC-I/antijen
kompleksi taşıyan
infekte hücre
Modülatör T hücresi
HÜCRESEL BAĞIŞIKLIK CEVABI 391
antijen
4ı-• T-hücre reseptörü
antikor
bağlı antikorun
endositozu
antijenin işlenmesi
`sunulan'anti-
jen parçası ve
MHGII
MHC-II proteini yardımcı
T lenfositi
B lenfositi
A T-hücre reseptörünün,
B
antijen fragmanıyla
birleşerek MHC-II pro-
teinine bağlanması
Interlökin reseptörü -C
MHC-II proteini
Antikor
T-hücre reseptörü
Antikor reseptörü C D
antijen sunma hücresi olsun, bir yardı mcı hücre; ancak özgün bir an-
tijenik determinant ve onu taşıyan bir MHC-II molekülünün birara-
da oluşturduğu yapıya bağlanabilir ve bu yolla aktive olabilir. Aktive
olmuş bir yardımcı hücre, antijene ve onun kaynağına birkaç değişik
yoldan karşı koyar. Bu hücrenin biraz da dolaylı olarak ilk yaptığı iş,
kendi membranına, bir kimyasal sinyal molekülü olan interlökine öz-
gü reseptörler yerleştirmektir, bunu takiben yardı mcı hücre, interlö-
kin salgılamaya başlar. İnterlökinin kendi reseptörlerine bağlanma-
sıyla yardımcı hücreler çoğalmaya başlar (Seki115.16B). Salgılanan
interlökin bundan başka çevrede bulunan kendi özgün antijenine
bağlanmış aktif sitotoksik T lenfositlerini de çoğalmaya iter. Nadiren
de olsa yardımcı hücreler ve yakınındaki sitotoksik hücreler aynı pa-
tojene karşı cevap oluştururlar.
Yardımcı hücreler, ayrıca uygun antijenik determinantı sergile-
yen sitotoksik T hücrelerine de bağlanarak onları (bilinmeyen bir
mekanizma ile) infekte olmuş hücre ile daha etkin biçimde savaşma-
ya yönlendirir; bölgesel interlökin de benzer bir etki gösterir (Şekil
15.16C). Uyarılmış B lenfositlerine bağlanan yardımcı T hücreleri
salgıladı kları ikinci bir tip interlökinle B hücrelerini antikor salgı la-
maya teşvik eder (Şekil 15.16A). Bunları n dışında üçüncü bir tip in-
terlökin yakın çevrede bulunan makrofajların daha etkin görev yap-
masını sağlar (Şekil 15.16D).
B lenfositlerinin ve sitotoksik T lenfositlerinin bir antijene bağ-
KENDINDEN OLANIN TANINMASI 393
önceki konağa
ait çift tabakalı P17 zarf
lipid zarf proteini P24
kapsül
GP120, glikozillenmis proteini
zarf proteini
integraz
proteaz
15.18 HIV yapısı
İki kopya halindeki viral RNA bir protein manto ta-
P7 ve rafından korunmuştur ve bir kapsit içine alınmıştır.
P9 RNA
Bu yapıda ayrıca, ters transkriptaz enzimleri (tek ip-
manto
proteinleri likli RNA'ları çift iplikli DNA kopyalarına dönüştü-
polimeraz ters viral RNA
RNAse rür), integraz (oluşan DNA'yı konak genomuna yer-
transkriptaz
leştirir) ve proteaz (virüsün tomurcuklanmasını ka-
talizler) da bulunur. Kapsit, önceki konaktan elde
vabını başlatır. Aynı zamanda, yabancı hücrenin ve konağın en azın- edilmiş olan çift tabakalı membran içinde kapalı
dan bir ortak MHC-I değişken bölgesi bulunacaktır; bunun sonucu durumdadır ve tomurcuklanmada rol oynayan di-
olarak da en az bir T-hücre reseptör sınıfı bu türdeki MHC proteini- ğer proteinlerle, yardımcı T-hûcre reseptörlerine
nin bir bölgesine bağlanabilecektir. Ne yazı k ki hemen her zaman ya- bağlanan ve virüsün konağa girmesini sağlayan gli-
bancı MHC molekülünün hiç tanınmayan kısımları bulunur ve bu koprotein olan GP120 de bu yapının içinde yer alır.
kısımlar T hücreler tarafından antijen olarak algılanır; bunun sonu-
cu da hücresel bağışı klık cevabının başlaması dır. İki koldan gelişen
bağışıklık cevabı sonunda nakledilen dokunun reddedilir. Nakledi-
len dokunun bu şekilde reddedilmesi ( siklosporin gibi, interlökin
genlerinin çalışması nı sağlayan `enhancer' moleküllerini bloke
eden) bazı ilaçlarla önlenebilir, fakat bunun da bir bedeli vardır: bü-
tün bağışıklık sistemi susturulan alıcı artık en yaygın görülen soğuk
algınlığına karşı bile savunmasızdır. Yine de alıcının lenfositleri za-
man içinde yabancı antijenleri dikkate almamayı bir şekilde öğrene-
bilir ve bu durumda bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavi hafifletile-
bilir ya da kesilebilir.
AIDS virüsü AIDS etmeni olan HIV-1 virüsü (insan bağışıklık kaybı
virüsü, tip 1), normalden daha karmaşık bir retrovirüstür (Şekil
396 BÖLÜM 15 BAĞIŞIKLIK
O
H 1-1 Heteroseksüeller arasında hem bulaşma oranı hem de temas ora-
\ /
C C /11 nı daha düşüktür. Avrupa'daki ya Amerika'daki heteroseksüeller ara-
/ \ sında bir epidemi ortaya çı kıp çı kmayacağı konusunda bugün için
H C N
bir tahmin yapılamamaktadır: çünkü istatistiksel olarak epideminin
T
ortaya çı kması ancak tipik bir taşıyıcının birden fazla bireyi infekte
C c etmesi ile mümkün görünmektedir. Afrika'da HIV primer olarak he-
O /
H N teroseksüeller arasında bulaşmaktadır ve risk eşeysel partner sayısı
ile orantılı dır. Dünya Sağlı k Örgütü (WHO), 1992 yılı itibariyle top-
O-- P — O H
\ / lam 2.5 milyon olan (ve bu dekatın sonuna kadar 20 milyona ulaşma-
c O
O \ V N sı beklenen) AIDS ölümlerinin yaklaşı k yüzde 60'ının Afrika'da mey-
H C C dana geldiğini tahmin etmektedir, ayrıca bu bölgede milyonlarca in-
H/ \ R / \H san infekte durumdadır. Şu halde heteroseksüel bir epidemi olasılı-
ğı vardır. Eldeki veriler, HIV'in Afrika'da baskın olan türünün diğer
H—C C—H
tiplere kıyasla daha kolay bulaşma özelliğine sahip olduğunu göster-
N H mektedir; bununla birlikte, virüsün bulaşma oranı 1.0'm biraz üze-
rinde olsa bile epidemi kaçınılmazdır.
N N
15.21 AZT Tedaviye yönelik beklentiler AIDS ile mücadeleye yönelik ilk çaba-
AZT, DNA yapısındaki timidini taklit eder. Baz kısmı lar, hızla yayılan bu hastalığın bulaşma tarzı, kuluçka döneminin be-
(T) normaldir, fakat deoksiriboz biriminde (R), bir lirgin biçimde uzun olması hakkında yeterli bilgi birikimi olmadığın-
sonraki nükleotidin bağlanacağı hidroksil grubu N3 dan ve virüsün yaşam döngüsünün detayları üzerinde neredeyse hiç
ile yer değiştirmiştir. Bu nedenle timinin şekerinden
durulmaması yüzünden başarılı olmadı. Artık konu hakkında mev-
farklıdı r ve DNA polimeraz bu yapıya bağlanamaz.
cut bilgi daha fazladır, ilk anda göze çarpan bulgu şudur: belirli bir
hastalığa karşı hazırlanan aşıların hemen hepsinde bağışıklık siste-
mine hastalığı tanımayı öğretmek için yüzey antijenlerinin kullanıl-
masına rağmen, bu yaklaşım AIDS için işe yaramaz çünkü o, vücudu
istila eden hücr
kendi bağışıklı k sistem hücrelerini ortadan kaldırmaya yönlendirir.
Bunun yerine virüsün yaşam döngüsündeki bazı basamakları dur-
antijen durma yoluna gidilmelidir. CD4 moleküllerini maskelemek suretiyle
bağlanmanın önlenmesi yaklaşımı da açıkça yararsızdır çünkü bu
durumda bağışıklık sistemi çalışamayacaktır. GP120 aktif bölgesinin
menteşe/dir- bloke edilmesi bir olasılıktır -ancak elbette bunun T hücre reseptör-
sek kısmı
lerinin normal şartlarda bağlandığı MHC molekülünün bir analoğu
durumunda olmaması gerekir, oysa bu muhtemel görünmektedir.
infekte olan hücrenin içinde süregiden olaylardan birinin önlen-
mesi daha ümit verici görünmektedir; bu işlem virüse özgü bir reak-
siyon olmalı ya da konağa toksik etki yapmalıdı r. 3--azido-2-,3--dide-
oksitimidin (AZT, Şekil 15.21), bu yaklaşıma iyi bir örnek oluşturur.
C„2
Bu timidin analoğu, HIV'in DNA polimerazı tarafından normal timi-
„3 dine tercih edilir halbuki konak hücre polimerazları normal timidi-
ni kullanır. Sentezlenmekte olan DNA'nın yapısına AZT girdiğinde
replikasyon durur çünkü konak hücre polimerazı bir sonraki nükle-
otidi zincire ekleyemez. Yeterince az olan bir dozda AZT verildiğin-
de, konak hücreleri replikasyonunu normale yakın olarak sürdürür-
ken, HIV bu ilacın varlığında pek nadiren kendini başarı ile çoğalta-
15.22 Bir antikor molekülünün antijen bağladığı bölge bilir. Ancak devamlı olarak kan hücrelerinin yenilendiği kemik iliği
Bağlanma bölgesi, ağır zincirle hafif zincirin etkileşimi
bu uygulamadan zarar görür ve anemi sı k görülen bir yan etkidir.
ile biçimlenen bir cep yapısındadır. Bu şematik göste-
rimde, CH3,CH2, menteşe, CH1, JH, D, VH, CL, JL ve Vi, AZT, açı kça hastalık belirtilerini gösteren kimselerde yaşam süresini
olarak işaretlenmiş bölgeler genlerdeki farklı eksonlar yaklaşık bir yıl uzatır ancak yeni infekte olmuş kişilere muhtemelen
tarafı ndan kodlanmaktadır. Ağır zincirlerin beş farklı daha fazla yarar sağlar.
sınıfı değişik CH2 ve CH3 bölgelerine sahiptir; sınıf E AZT kullanımı açısından önemli görünen bir risk HIV polimeraz
ve sınıf G zincirleri dördüncü bir CH bölgesi taşır. An- genine ilişkindir. Bu gen hata oranı alışılmadık ölçüde yüksek bir
tijenin antijenik determinantlarından sadece biri (göl- gendir (yalnızca 10.000 nükleotitten oluşan bir genoma sahip olma-
gelenmiş kısım) bu antikora bağlanır. Birbirinden ta-
mamiyle farklı olan antikorlar, aynı tip antijenin deği-
sına rağmen her 2000 bazda bir yanlış eşleme yapar) ve AZT'e karşı
şik noktalarına bağlanabilirler. (Şekildeki antikorun direnç geliştirecek bir mutasyona uğrayabilir. Şans eseri henüz böyle
sol tarafı menteşe kısmından sonra eksik bırakılmış- bir durumla karşılaşılmamıştır. ilaç ayni zamanda sentezlenmesi pa-
tır.) halıya mal olan ve hastaya günde birkaç defa verilmekte ve tedavinin
ANTİKOR ÇEŞİTLİLİĞİNİN KALITSAL TEMELİ 399
HIPERMUTASYON
Bir bağışıklı k cevabı ortaya çı kmaya başladığında, aktive olan klonda-
ki bazı hücreler tarafı ndan üretilen antikorların hedefine afinitesi
artar- bu, bir anlamda antikorun özgünlüğünün ince ayarının yapıl-
masıdır. Bu nasıl gerçekleşmektedir? Cevap olarak karşımıza çı kan,
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN EVRİMİ 401
402
Elimine etme işlemi nispeten basittir. Farenin çekleştirmişler ve belirli hibridoma hücrelerin-
hibridleşmemiş lenfositleri belirli bölünme sayısı- den antikor genlerini bitkilere ve (lambda fajı yar-
nı tamamladı klarında zaten ölür. Milstein ve Koh- dımıyla) E. coli'ye nakletmişlerdir. Bu gelişme an-
ler hibridleşmemiş kanserli lenfositleri ayırdetme tikorların çok daha süratli ve ucuz olarak elde
gibi daha da büyük olan bir sorunu; temel sentez edilmesini sağlamıştır.
yollarından birini kaybetmiş bir hücre soyu kul- Araştırmacılar monoklonal antikorları, belirli
lanmak suretiyle çözdüler. Bu kanser hücreleri hücreleri, hücresel yapıları ya da kimyasal madde-
kendi üretemedikleri maddeyi içermeyen bir bü- leri işaretlemekte kullanmaktadırlar. Bunun için
yüme ortamında kültüre edildiklerinde ölürler. antikor molekülleri bir floresan boya ile, ferritin
Sonuçta, yalnızca hibridomalar-yani kanser hücre- gibi elektron yoğun bir madde ile ya da radyoak-
lerinden aldıkları genle ölümsüzleşen ve fare hüc- tif bir belirteçle işaretlenir. İşaretlenmiş antikor
resinden gelen genle de ortamda bulunmayan be- hedefine ulaştığında, antijenin yeri ışık mikrosko-
sin maddesini sentezleyebilen hücreler- yaşamaya buyla, elektron mikroskobuyla ya da çeşitli radyo-
devam eden hücrelerdir. izotop analizlerinden herhangi biri ile belirlene-
Bundan sonraki işlem basamakları; hibridoma bilir. İşaretlenmiş antikor, bunların dışında seçici
hücrelerinin her birini olabildiğince ayırmak ve olarak yıkıma uğratmak üzere belirli kanser hüc-
tek tek kültüre alarak çoğaltmak ve her kültürü relerini tespit etmekte kullanılabilir; buna bir ör-
antijen ilavesiyle test etmektir. Bu hücre kültürle- nek, over kanser hücrelerinin ferritine bağlanmış
rinden hangisi istenen antijene özgün antikorlar antikorlarla işaretlenmesi ve ardından ferritine
üretiyorsa, bu kültür kabında antijen-antikor bağ- özgü T hücreler tarafından yokedilmesidir. Sonuç
lanması yoluyla oluşan kümeleşmeler gözlenecek- olarak monoklonal antikor teknolojisi hem temel
tir. Bu hücreler, artı k daha öte kültüre edilerek bilim araştırmaları açısından hem de tıbbi uygula-
belirli bir antijene özgü antikor üreten ölümsüz ma alanları açısından büyük bir kullanım potan-
ve devamlı bir kaynak elde edilir. Son zamanlarda siyeline sahiptir.
araştı rmacılar gerçek bir güç aktarımı olayı ger-
törünü hücre içine bağlayan E, y, 8), ICAM-2'nin bir kısmı eksik şek-
lidir; yine benzer şekilde, CD8 membrana gömülen uzun kısmı ile
ICAM'ne çok benzer. CD4, antikor molekülünün ağır zincirleri ve
bağışıklı k sistemi CAM'leri de aslında dış uçlan ikiye katlanmış
ICAM-2'leridir.
Gelişimsel adezyon moleküllerinin iki ailesi daha bağışıklık
cevabında rol oynar. Bağışıklı k sisteminin integrinleri lenfositlerin
infeksiyon bölgesine yerleşmesine yardımcı olur ve T-hücre çoğal-
masını yönlendirir. Selektinler ise lenfositlerin inflamasyon bölgesin-
de dokuya bağlanmasına yardımcı olur. Kısacası, lenfositler, mor-
fogenezin seçici adezyon moleküllerini (bunlar yapacakları iş doğ-
rultusunda biraz uyarlanmıştır) kullanmak üzere evrimleşmişlerdir.
Bu moleküller yardımıyla, infeksiyon bölgesine taşınırlar ve burada
özel etkilerini göstermeden önce normal hücre reseptörlerine ve
yabancı antijenlere bağlanırlar. Bağışıklık sisteminin düzinelerle
CAM ve diğer morfojenik bağlanma molekülleriyle donanmış olan
ve çok sayıda gradienti kolaylı kla aşabilen hücreleri hariç; lenfosit-
lerin çoğu, gelişme yönü belirlenmiş fakat henüz farklılaşmamış er-
ken gelişme aşamasındaki kök hücreler gibi vücutta kendileri için uy-
gun yerlere adezyon molekülleri ve kimyasal gradientler rehberliğin-
de göçederler. Bu onlara vücut içinde istedikleri yere gitme ve etraf-
ta yardım isteyen kimyasal sinyallerin olup olmadığını araştırma
olanağı verir. Seçilim, organizmanın gelişimine ilişkin mevcut
kalı tım sistemlerini, kendi kendini yönlendiren içsel bir güvenlik sis-
temine dönüştürecek biçimde etki göstermektedir. 17. Bölüm'de
göreceğimiz gibi yeni türlerin ortaya çı kmasını sağlayan önemli kalıt-
sal değişiklikler, gelişimi-kontrol eden genlerde meydana gelir ve
varolan genetik sistemin bir miktar değişmesi, düzensiz bir yapıdan
yepyeni bir sistem gelişmesinden çok daha yaygındır.
403
Ek Okuma
UYKU HASTALIĞI: TRIPANOZOMA NASIL
KABUK DEĞİŞTİRİR
Uyku hastalığı, dünyadaki en fazla bitkinlik yara-
tan ve tedavisi en güç hastalı klardan birisidir. Et-
meni Tripanozoma adlı bir protozoondur. İnfekte
bireylerden sağlıklı bireylere kan emici çeçe si-
nekleriyle taşınır. Tripanozoma önce konağın ka-
nı nda çoğalı r sonra sinir sistemine yayılır. Hastalı-
ğın ilk belirtileri ateş ve halsizliktir, sonra gün bo-
yu uyuklama hali ve geceleri uykusuzluk ortaya çı-
kar. Uyku hali zamanla öyle artar ki hasta yemek
yemek için bile uyanamaz duruma gelir, ... ve so-
nunda ölür.
Tripanozomalar ölüme yol açmadan evvel haf-
talarca konağın kan dolaşımında var olduğu hal-
de, eksonların değişik düzenlenmeleri sayesinde
milyonlarca değişik antikor üreten bağışıklı k siste- 4 pın
mi, bu etmene karşı yeterince etkin bir cevap Tripanozoma ve bir alyuvar
oluşturamaz; bunun nedeni, bu süreç içinde tri-
panosoma genlerinde de benzer şekilde yeniden
düzenlenmelerin meydana gelmesidir. sırasında sadece birkaç tip olan tripanozoma anti-
Bütün organizmalar gibi tripanozomaların da jen çeşitleri her beş gün içinde yenilenerek kısa
hücre membranları üzerinde proteinler bulunur. zamanda büyük bir sayıya ulaşır. Bunun sonucu
Ancak çoğu organizmanın aksine her bir tripano- organizmada başlamış ve gelişmekte olan özgün
zoma yüzeyinde tek çeşit protein taşır. Yine de ba- bağışıklı k cevabı devre dışı kalı r ve daha geniş bir
ğışıklı k sistemi, her bir tripanozomanın antijeni- antijen çeşitliliğine karşı yeni bir cevap en baştan
ne bağlanabilecek bir ya da daha fazla sayıda anti- işe başlar: bu aşamadaki parazitelere tamamen de-
kora sahiptir. Bu sayede birkaç gün içinde antikor ğişik özgünlükteki yeni bir lenfosit seti bağlanır ve
cevabı eksiksiz olarak ortaya çı kmaya başlar; ayrı- böylece yeni devreye giren bakir B ve T hücreleri-
ca makrofajlar, öldürücü hücreler ve kompleman- nin aktive olduğu, bölünmeye başladığı, antikor
sistem kanalları istilacı organizmaları yok etmek ürettiği vb. bir süreç baştan başlar.
üzere, antikor cevabı ile uyum içinde faaliyete ge- Ancak bağışıklık sistemi savaşı kazanmaya yüz
çer. tutsa da yüzey-protein genlerı yeniden değişecek-
Fakat, infeksiyonun beşinci gününde bütün dr. Sonunda vücudun bağışıklı k sistemi yenik dü-
canlı tripanozomalar yüzey proteinlerini değişti- şer. Bundan sonra tripanozomalardaki gen trans-
rirler. Tripanozoma genomu yüzlerce -hatta bin- pozisyonları (gen yeniden düzenlenmeleri) tama-
lerce- yüzey proteini genine sahiptir ve yaklaşık men kontrol altında bulunan bir olay haline gelir.
her beş günde bir yeni bir gen dizisi genomdaki Aktif gen bölgesine geçen genler oldukça yaygın
aktif bölgeye geçerek faaliyete başlar. Her bir tri- olarak görülmektedir ve hastalığın gelişim süre-
panozoma üzerindeki yeni yüzey proteini pek çok cinde pek çok araştı rıcının düşündüğünden çok
çeşit proteinden biri olacaktır, böylece infeksiyon daha önemli olabilir.
ÇALIŞMA SORULARI
1. Benzer ve farklı yönler açısından klonal seleksiyonla klonal deles-
yonu karşılaştırınız. (s.386-87, 394)
2. Histamin salı nı mı ya da ortamdaki histaminin algı lanması
yeteneği bozulmuş olarak doğan bir birey üzerinde bunun ne gibi
bir fizyolojik etkisi olabilir?
3. Bir tesadüf eseri yardımcı ve baskılapcı hücreler mevcut olsa;
fakat bir antijen özgünlüğü taşıyan bakir B hücreleri hiç oluş-
mamış olsa (yani rekombinasyon ve hipermutasyon sayesinde
oluşturulan antikor geni hiç ortaya çı kmasa) ne olur? Peki sadece
yardı mcı hücre eksik olsa ya da yalnız baskı larcı hücre bulun-
masa ne olması beklenir? (s. 383-93)
404
ÖNERILEN KAYNAKLAR 405
4. Varsayı nız ki her hücrenin ürettiği antikorun bir kolu belirli bir
antijene öbür kolu başka bir antijene bağlanıyor. Bu şekilde hib-
rit antikor üreten bir B-hücre sistemine sahip olmanın sonucu
ne olurdu? (s. 383-86)
5. Bir hücrenin MHC geninde bir mutasyon meydana gelse bu hüc-
reye ne olurdu? (Hem bağışıklı k hücrelerini hem de diğer hücre
tiplerini düşününüz.) (s. 388-95)
6. Vücut, tür içi yakın çiftleşmelerden (çok yakı n kan bağı olan bi-
reyler arası çiftleşmelerden) sakınmak için MHC sisteminden na-
sıl yararlanıyor olabilir? (s. 393-94)
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
ANDERSON,R. M., and R. M. MAY, 1992. Understanding the AIDS each kind of antibody is recognized, hound, and deactivated bv
pandemic, Scientific American 266 (6). On the epideıniology of another kind of antibody. Out of these complex interactions in ı-
the AIDS epideıııic from an ecological and evolutionary point of ıııııııological responses are regulated, or autoimınune attacks
view. generated.
BEAUCHAMP, G. K., K. YAMAZAKI, and E. A. BOYSE, 1985. The chemo- COLLIER, R. J., and D. A. KAPLAN, 1984. Immunotoxins, Scientific
sensory recognition of genetic individuality, Scientific American American 251 (1). (Offprint 1552) On attempts to bind toxins to
253 (1). On how MHC complex is alsa responsible for individual- ınonoclonal antibodies specific for tumor cells.
specific odors some aılimals use for recognizing one another. COOPER, M. D., and A. R. LAWTON. 1974. The development of the im-
BUISSERET, P. D., 1982. Allergy, Scientific American 247 (2). (Offprint mune system, Scientific American 231 (5). (Offprint 1306)
1522) A clear explanation of how the imınune systeın's overreac- CUNNINGHAM, B. A., 1977. The structure and function of histocompa-
don to harınless antigens can create annoying and even danger- tibility antigens, Scientific American 237 (4). (Offprint 1369) On
ous allergies. the role of the MHC antigens on the surface of normal cells, in-
CAPRA, J. D., and A. B. EDMUNDSON, 1977. The antibody combining cluding transplant rejection on the one hand and defense agai ► st
site, Scientific American 236 (1). (Offprint 1350) On the evohı- cancer and infection on the other.
tion of antibodies and how they react with antigens. DONELSON, J. E., AND M. J. TURNER, 1985. How the trypanosome
COHEN,I. R., 1988. The self, the world, and autoimmunity, Scientific changes its coat, Scientific American 252 (2). (Offprint 1557) A
American 258 (4). Abant the rare failures in the immune systern's discussion of how the parasite evades the iınmune system.
ability to "reınember" and ignore self-antigens. It argues for a EDELSON, R. L., and J. M. FINK, 1985. The immunologic function of
soeculative lıvpothesis that assiones that the variable region of skin, Scientific American 252 (6). On how cells in the skin inter-
406 BÖLÜM 15 BAĞIŞIKLIK
acı with T cells. 229 (5). (Offprint 1283) On the way an intricate set of enzymes
GOLDE, D. W., and J. C. GASSON, 1988. Hormones that stimulate the works with antihodies to make novel channels in the membratzes
growth of blood cells, Scientific American 259 (1). On the diller- of foreign cells, thereby destroying them.
entiation of blood cells and its hormonal control. Milis, J., and H. MASUR, 1990. AIDS-related infections, Scientific
GOSDON, G. N., 1985. Molecular approaches to malaria vaccines, Sci- American 263 (2).
entific American 252 (5). An example of how happens are used in Mum-Em, C., 1980. Monoclonal antibodics, Scientific American 243
designing vaccines. (4). (Offprint 1479)
GREY, H. M., A. SErrE, and S. Buus, 1989. How T cells see antigen, Sci- OLD, L. J., 1977. Cancer immunology, Scientific American 236 (5).
entific American 261 (5). A clear discussion of how processed an- (Offprint 1358) On the distinctive antigens on the sıı rfaces of
tigens are "presented" by MNC proteins, and recognized by T-cell cancer cells and the problem of mobilizing the immune system to
antibodies. combat cancer.
HASSELTINE, W. A., and F. WONG-STAAL, 1988. The molecular biology OLD, L. J., 1988. Tumor necrosis factor, Scientic American 258 (5).
of the AIDS virus, Scientific American 259 (4). An up-to-date de- On the many messenger chemicals immune-system cells use to
scription of how HIV-I works, emphasizing gene regulation. This regulate each other's activity.
same issue has nine related articles on various aspects of the REDFIELD, R. R., and D. S. BURKE, 1988. HIV infection: the clinical
AIDS epidemic. picture, Scientific American 259 (4). On the progression from in-
HENLE, W., G. HENLE, and E. T. LENNErrE, 1979. The Epstein-Barr fection to death, detailing how the immune system holds the dis-
virus, Scientific American 241 (1). (Offprint 1431) A wide-rang- ease at hay for so tong.
ing discussion that polis together imınunology, research with ROSE, N. R., 1981. Autoimmune diseases, Scientific American 244 (2).
ınonoclonal antihodies, viral biochemistry, and disease statistics (Offprint 1491) What happens when the immune sy.stem attacks
to link Epstein-Barr virus with Burkitt's lymphoma. an organism's own cells.
LEDER, P., 1982. The genetics of antibody diversity, Scientific Ameri- SNYDER, S. H., and D. S. BREDT, 1992. Biological roles of nitric oxide,
can 246 (5). (Offprint 1518) On how the exons of antibody genel Scientific American 266 (6). On the many roles of this newly dis-
are combined to create enormous diversity. covered transınitter, local chemical mediator, and toxic weapon.
LERNER, R. A., 1983. Synthetic vaccines, Scientific American 248 (2). TONEGAWA, S., 1985. The molecules of the immune system, Scientific
(Offprint 1533) On how a knowledge of antigen-antibody inter- American 253 (4). An excellent review of antibody structure, anti-
action enables researchers to synthesize a single one of the anti- gen binding, and B- and T-teli function. Does not discuss the in-
genic determinants of a virus ur bacterium and use the resulting teractions between T cells, B cells, macrophages, and the other
harmless chemical as an effective and safe vaccine. elements ol the immune system.
MARRACK, P., and J. KAPPLER, 1986. The T teli and its receptor, Scien- YOUNG, J. D.-E., and Z. A. COHN, 1988. How killer cells kill, Scientific
tific American 254 (2). An excellent summary of how T cells inter- American 258 (1). Compares the action of the complement system
acı with the other elements of the immune system. with the analogous strategy of killer cells in perforating the mem-
MAYER, M. M., 1973. The complement system, Scientific American branes of target cells.
Bölüm 16
KALITIM
407
408 BÖLÜM 16 KALITIM
MONOHIBRIT KALITIM
Bilindiği kadarıyla kalı tı m fenomeninin anlamı nı çözebilmeyi başa-
ran ilk kişi Avusturyalı bir rahip olan Gregor Mendel'dir. Başlangıç-
ta daha iyi huylu ve çalışkan bir balarısı soyu elde edebilmek için ça-
lışan Mendel, çalışkan bir Alman arısı Apis mellifera carnica ile daha
sakin huylu Italyan ırkı olan A. m. ligustica'yı çaprazladı. Ortaya çı kan
soy ne iyi huylu ne de çalışkan özellikteydi. Bu durum harmanlana-
rak kalıtım hipotezinin geçersizliğine mükemmel bir örnekti.
1856'da Mendel zekice bir karar vererek tüm dikkatini nispeten
daha uygun bulduğu bir organizma olan bezelye bitkisine yöneltti.
Bu andan itibaren oniki yıl boyunca yaptığı deneyler sonucunda bu-
gün kahtımın kromozomal teorisi olarak bilinen kuramın altyapısını
oluşturdu. Mendel'in 1866'da ilk kez yayınlanan sonuçları o güne
kadar yapılanlar arası nda anlaşılı r ve açı klayıcı nitelikte olmasıyla he-
men dikkat çekti. Bu çalışma oldukça kapsamlı ve dikkatli bir meto-
doloji izlediğinden kalı tım ile ilgili çalışmalar arasında kendi günü
koşulları içerisinde son derece önemliydi; zira Mendel deneyler so-
nucunda ortaya çı kan tüm soylarda kılı kırk yaran bir titizlikle yeni-
den ve sürekli çaprazlamalar ve tekrarlar yapmıştı. Ancak diğer bir-
çok büyük keşfı n aksine Mendel yaşamı boyunca gizli kalmış bir de-
ha olarak kaldı.
MENDEL'İN DENEYLER!
Mendel, bir kaç düzine bezelye soyu ile işe başladı. Bu soylardan ço-
ğu ticari kaynaklardan elde edilmişti. Her bir varyeteyi belirgin mor-
folojik varyasyonlarını anlayabilmek için uzun yıllar boyunca ayrı ay-
rı yetiştirdi.
1 Düz X buruşuk tohumlar Hepsi düz 5474 düz: 1850 buruşuk 2.96 : 1
2 Sarı X yeşil tohumlar Hepsi sarı 6022 sarı: 2001 yeşil 3.01 : 1
3 Karmızı X beyaz çiçekler Hepsi kırmızı 705 kırmızı: 224 beyaz 3.15 : 1
4 Yassı X kabuk Hepsi yassı 882 yassı: 299 büzgülü 2.95 : 1
5 Yeşil X sarı kabuk Hepsi yeşil 428 yeşil: 152 san 2.82 : 1
6 Aksiyal X terminal çiçek Hepsi aksiyal 651 aksiyal: 207 terminal 3.14 : 1
7 Uzun X kısa sap Hepsi uzun 787 uzun: 277 kısa 2.84 : 1
P kuşağı
kırmızı çiçek beyaz çiçek
Mendel kı rmızı çiçekler ile beyaz çiçekleri çaprazladığında Fi
kuşağındaki tüm bitkiler örneğin kı rmızı olabilmekteydi (Şekil
16.1). Benzer biçimde, düz tohumlular ile buruşuk tohumluları çap-
razladığı nda ilk kuşaktaki tüm bitkiler düz tohumlu olarak ortaya
çı kmaktaydı . Bu durum karakterlerden birisinin diğerinden daha üs-
tün olduğunu göstermekteydi. Kı rmızı çiçek rengi beyazdan ya da F1 kuşağı % 100 kırmızı
düz tohum biçimi buruşuktan daha baskındı. Mendel Fi deki yavru-
larda ortaya çı kan özellikleri baskın (dorninant, başat) karakterler, F/ x Ir
kuşağında görülmeyen karakterleri de (bu örnekte beyaz çiçekler ve
buruşuk tohumlar) çekinik (resesif) karakterler olarak adlandırdı.
Mendel Fi kuşağından çiçek rengi bakımından tamamı kırmızı
F2 kuşağı % 75 kırmızı % 25 beyaz
olan bezelyeleri kendi aralarında serbest olarak çaprazladığında
bunların yavruları (F2 kuşağı) 705 tanesi kı rmızı çiçekli ve 224 tane-
si de beyaz çiçekli olmak üzere iki tipte ortaya çı ktı. Resesif karakter-
ler F, bitkileri arası nda 1/4'lük bir oranda görülmüştü. Benzer şekil-
de tohum biçimleri bakı mından Fi 'de düz olarak ortaya çı kan bitki-
ler kendi araları nda çaprazlandığında bunların F2'deki yavruları
fff
16.1 Mendel'in kırmızı-çiçekli ve beyaz-çiçekli bezel-
5474'ü düz, 1850'si buruşuk olmak üzere yine iki tipte oluşuyordu. ye çaprazlamalarımn sonuçları.
Yine resesif karakter F2 bitkilerinde dörtte bir oranı nda ortaya çı k-
mıştı. Tüm bu sonuçlar Mendel'in klasikleşmiş eserinde diğer beş ka-
rakter için de aynı durumdaydı (Tablo 16.1). Her durumda resesif
karakter F1 kuşağı nda ortadan kayboluyor ve F2 kuşağında yaklaşık
dörtte bir oranı nda yeniden gözlemleniyordu. Çiçek renkleri bakı-
mı ndan deney sonuçları şu şekilde gösterilebilir:
P kı rmızı x beyaz
F hepsi kırmızı
1
F2 3/4 kırmızı 1/ 4 beyaz
410 BÖLÜM 16 KALITIM
Fi C/c x C/c
kırmızı kırmızı
C t/t t/C
dişi gametler kırmızı kırmızı
yumurtalar
Cit C'/C'
_kırmızı beyaz
Bundan sonra her bir kutuya önce dişiden gelen ikinci olarak da er-
kekten gelen gameti simgeleyen harf yazdın Böylece her kutuda ola-
sı oluşabilecek bir zigot kombinasyonunun genotipini ifade eden
16.4 Şekil 16-3'de gösterilen çaprazlamanm Punnett-
semboller bulunur. Şekil 16.4'deki Punnett karesi incelenecek olur- karesi ile gösterimi.
sa beklenen 1:2:1 genotip oranı ve dominansi (başatlı k) olduğu ayrı-
ca 3:1 fenotipik oranı kolaylı kla gözlenebilir.
Dünyanı n her tarafında binlerce farklı bilim adamı tarafı ndan
çok çeşitli hayvan ve bitki türlerinde yapı lan çalışmalar ve deneyler
sonucu Mendel'in monohibrit çaprazlamaları sonucunda elde ettiği
bulguları n ve gözlemlerin yalnızca bezelyeler ile sı nırlı olmadığı pek
çok canlı türü için de geçerli ve doğru olduğu anlaşılmıştı r. İki zı t ho-
mozigot birey arası nda yapı lan bir monohibrit çaprazlama sonucun-
da karakterin yapısı na bakmaksızı n F2 de beklenen genotipik oran
1:2:1'dir. Ve eğer dominansi var ise beklenen fenotipik oran da
3:1'dir. Eğer bu oranlar yeterli örneklem büyüklüğü kullanılmadan
elde edilirlerse bazı sapmalar ortaya çı kabilir.
Ancak bazen monohibrit çaprazlamalar sonucunda beklenen bu
oranlar gözlem sayısı yeterli olsa bile elde edilemeyebilir. Bu tip du-
rumlar evrim teorisini anlamada özellikle önemli olan genetik feno-
menler hakkında ipucu vermesi açısı ndan dikkat çekicidir. Bu feno-
menlerden iki tanesi (linkaj ve eşeye bağlı etkiler) ilerleyen kısımlar-
da ele alınacaktı r. Bunları n dışında kalan örneğin organel genleri-
nin keşfıni sağlayan maternal kalı tı m, genetik basılanma ve homolog
kromozomlardaki herhangi bir heterozigot alleli ortadan kaldı rarak
tüm gametlere geçişini garantileyen alleller gibi kavramlar kalı tı m ile
ilgili çalışmalarda incelenen özel bazı istisnai durumlardı r.
EKSIK BASKINLIK
Mendel'in makalesinde yayınladığı deney sonuçlarında bezelyelerde
incelenen yedi karakter tam dominansi gösteren özellikteki allel tip-
leri üzerinedir. Organizmaların çoğunda bulunan karakterler bu şe-
kilde kalı tılmaktadı r. Ancak bazıları nda durum biraz farklıdı r. Men-
del de bu farklılığı gözlemlemiştir; ancak çalışması na bunları dahil
etmemiştir. Eğer bir heterozigot bireyde her iki allele ait özellikler
414 BÖLÜM 16 KALITIM
P siyah siyah
Fi mavi mavi
.1,
F2 siyah mavi mavi beyaz
Burada iki allelin bir siyah için bir de beyaz için olan gen ürünleri si-
yah ve beyaz arasında olması beklenen griden farklı bir fenotipi oluş-
turmak için etkileşmektedirler. Daha ileriki bölümlerde bu tip ho-
mozigotlara benzemeyen heterozigot formların seçilimdeki gücüne
ayrıntılı olarak değinilecektir.
MULTİHİBRİT VE MULTİGENİK KALITIM 415
oran ortaya çıkar. Benzer şekilde eğer deneyi tohum yapısı bakımın-
dan uygular ve bu kez tohum rengini ihmal edersek F2 sonuçları yi-
ne yaklaşık 3:1 fenotipik oranına varacaktır. Bu nedenle 9:3:3:1'lik
dihibrit F2 oranı aslında iki bağımsız ve ayrı 3:1'lik oranın bileşkesi-
dir.
Şimdi de bu tip kalıtımı daha kapsamlı inceleyelim. Düz tohum-
dan sorumlu allel için D ve buruşuk için d, yine sarı tohum rengin-
den sorumlu allel için S ve yeşil için de s sembollerini kullanabiliriz.
Ayrı ca kısaltılmış haliyle gösterilen Mendel çaprazında "tire" işareti
gösterilen tanımlamanın dominant ya da resesif allel olmasını n feno-
tipik olarak önemli olmadığı ifade etmektedir.
P D/D S/S x d/d s/s
düz sarı si, buruşuk yeşil
GEN ETKİLEŞİMLERİ
Buraya kadar her ikisinin de kısmen baskı n olduğu durumda aynı
genin farklı allellerinin birbirlerini nası l etkilediklerini gördük. Ayrı
genler de birbirleri ile etkileşebilirler. Daha da önemlisi ister çiçek
rengi gibi morfolojik isterse enzim mekanizması gibi ilk anda göze
çarpmayan kimyasal karakterler olsun, birçok fenotipik karakter
özellik çok sayıda gen tarafından kontrol edilir. Bu noktada örneğin
glikolizin birbirini takip eden on iki basamaktan oluşan bir olay ol-
duğunu hatı rlatmak istiyoruz. Her bir basamak farklı bir enzimin
varlığına ihtiyaç duymaktadır ve her bir enzim de özel bir gen tara-
fı ndan belirlenir. Bu enzimlerin pek çoğu kimyasal zincir boyunca
meydana gelen ürünlerin sonucuna bağlı olarak ortaya çı kan du-
rumların varlığına bağlı olarak bir sonraki reaksiyona girecek biçim-
de bir seri oluşturmaktadı r.
Glikoliz birçok genin etkileşmesi sonucu meydana gelen yaşam-
sal olaylardan yalnızca bir tanesidir. Ancak böylesi karmaşık etkile-
şimlerde ya da bir arada iş görmelerinde her bir genin izlerini araş-
tı rmaya kalkışmak oldukça güç bir iştir. Örneğin glikolizi normal bir
şekilde yapamayan bir birey bu on iki farklı gen bakımı ndan homo-
zigot resessif olabilir. Homozigot resessif diyoruz çünkü heterozigot
bireylerde en azından bazı enzimler fonksiyonel olabilir. Genler fe-
notipi ortaya çı kartmak için birbirlerine bağımlı oldukları zaman
gen fonksiyonlarını nasıl inceleriz? Şimdi bu bilmeceyi çözebilmek
418 BÖLÜM 16 KALITIM
ise bu iki genetik "kuvvet" eşit güce sahip değildir: Gen ürünlerinin
etkileşiminin biyokimyasl nedeniyle genlerden yalnızca birisinin et-
kisi diğeri tarafı ndan durdurulabilir. Bir gen, diğerinin fenotipik ola-
rak ortaya çı karttığı görüntünün etkisini baskılayabiliyorsa ve ikinci
gen bunu yapmıyorsa yani tersi geçerli değilse birinci gen ikincisine
epistatiktir denir. (Epistasis Yunanca kökenli bir kelimedir ve "üzerin-
de durmak" anlamına gelir). Örneğin kobaylarda deride melanin
pigmentinin üretiminden sorumlu bir gen melanin depozisyonun-
dan sorumlu gene epistatiktir. Birinci genin iki alleli vardı r: C alleli
pigment oluşmasından ve c'de pigment oluşmaması ndan sorumlu-
dur. Bu durumda homozigot resessif c/c albino olarak ortaya çık- normal bezelye
maktadı r. İkinci genin B alleli daha fazla melanin depozisyonundan
sorumludur ve kobayda siyah kürk rengi oluşmasını sağlarken b al-
leli ise daha az miktarda melanin oluşturarak kahverengimsi kürk
renginin oluşması na neden olmaktadı r. Ne B ne de b eğer melanini
yapan C yok ise depozisyonu sağlayamaz. Bu iki genin çaprazlanma-
sı nı şu şekilde şematize edebiliriz:
Birlikte Etki Gösterme: Bazen iki gen aynı karakter üzerinde birlik-
te etki ederek her birinin bağımsız olarak ortaya çıkartamadığı tu-
haf bir formun oluşması nı sağlayabilir. Bu tip bir etkileşim biçimi
tavuklarda ibik yapısı nı belirlemektedir (Şekil 16.9). R geni gül ibik
oluşması nı sağlarken bunun resessif alleli r, normal ibik oluşumu-
na neden olmaktadı r. Bu arada diğer bir gen P, bezelye ibik, p ise
normal ibik oluşmasını sağlamaktadır. R ve P birlikte olursa ceviz
ibik oluşmaktadı r. Gül ibik, Wyandotle ı rkı tavuklarda bezelye ibik
ise Brahma ı rkı nda karakteristiktir. Bir Wyandotle ile Brahma çap-
razIanı rsa:
16/64
14/M
F, deki olası sıklık
12/M
da benekli-beneksiz, mavi-kahverengi gibi tanımlamalar belirlediler.
Oysa birçok özellik daha az belirgin sınırlara sahip olan geniş fenoti- 10/M
pik varyasyon gösterirler. Insanlarda boy, deri rengi ve IQ derecesi 8/M
bunlara örnek verilebilir. Bu tip karakterlerin genetik temeli konu- 6/64
sunda ne söylenebilir? 4/M
Bunlar gibi karmaşık genetik fenomenlerin açı klanmasında en
2/M
kabul edilen yorum, iki ya da daha fazla farklı genin aynı karakteri
etkilediği biçimindedir. Bu tarz kalıtım çok genli ya da poligenik ola- Beyaz Koyu kırmızı
rak adlandırılmaktadır. Böylesi etkileşimlerin açı klanmasını sağlayan
ilk yaklaşımlar Isveçli genetikçi Herman Nilsson-Ehle'nin 1909 yılın-
16.12 Buğday dane renginin frekans dağılımı.
da buğday tanelerindeki üç genin etkileşimi ile oluşan ve beyazdan
Nilson-Ehle'nin de gösterdiği gibi yedi farklı dane
pembe ve kı rmızıya ve koyu kırmızıya kadar değişen renkleri incele- rengi sı nıfı ile sonuçlanan bir heterozigot
mesi ile başlamıştı r. Her genin kırmızı için kısmen dominant olan ve çaprazında açık kırmızı etrafında yoğunlaşan bir
yine beyaz için kısmen dominant olan iki alleli vardır. Koyu kı rmızı normal dağılım eğrisi elde edilmektedir.
taneler üç gende kı rmı zı allel bakımından homozigot iken beyaz ta-
neler bu üç gende beyaz allel bakımından homozigottur. Bu ikisi ara-
sında oluşan tüm fenotipler allellerin farklı heterozigot kanşımları
sonucu ortaya çı kmıştır. (Şekil 16.11)
F2'deki renklerin olası frekanslarının dağılımını bir genotip üze-
rinde gösterirsek bir populasyonda sürekli değişiklik gösteren IQ,
boy ve deri rengi gibi özelliklerde de gördüğümüz normal dağılıma
sahip olduğunu ifade eden tipik çan eğrisi biçimine sahip olduğunu
gözlemleriz (Şekil 16.12). Fenotiplerin çokluğu dağılımın daha az
422 BÖLÜM 16 KALITIM
d) tig kobbdb
6 0-6 • cb
o-o o-6 r] ola d3 E •
o cb 6.-13 Do
■
16.13 Bir ailede yedi nesil boyunca yapışık par- sivri biçimde ortaya çı kması nı sağlar. Birçok durumda çoklu gen et-
makhhğm kalnunim gösteren soy ağacı.
kilerindeki genler fenotipte eşit olarak ortaya çı kmaz ve düzenleyici
Bu tabloda kareler erkekleri yuvarlaklar ise
kadı nları temsil etmekte; kı rmızı , yapışı k genler ile çevrenin baskısı yerinin analizinin daha da güç bir hale
parmaklılığı; gri ise normal fenotipi ifade etmekte- gelmesine neden olur. Sonuç olarak F2'deki fenotiplerin dağılı mını
dir. Bu karakterin basit başatlı k ile kalı tı ldığı şöyle bir inceleyerek genlerin sayısı nı ve etkisini anlamaya çalışmak
görülmektedir. Eşey ile ilgili bir bağlantı yoktur ve
imkansızdı r. Diğer taraftan unutulmamalı dı r ki bir populasyondaki
yapışık parmaklı bireylerin ebeveynlerinde de bu
özellik ortaya çı kmaktadı r. Yalnızca tek bir istisna aktif fenotipik varyasyonal grafiksel asimetriler, seçilimin fenotipik
görülmektedir. Siyahla gösterilen bir bireyde arı ne- spektrumunun farklı noktalarda etkili olduğunu gösterebilir.
babası nda bu hastalı k olmaması na karşı n ken-
disinde ortaya çı kmıştı r. Büyük bir olası lı kla bu gen
annede mevcuttur ancak özellik ortaya çı kmamıştı r. PENETRANS VE EKSPRESIVITE
kürk renginden sorumlu gen ancak düşük sıcaklı kta etkisini göster-
mektedir ve bu koşul vücut ekstremitelerinde mevcuttur. Aynı du-
rum siyam kedilerinde de de gözlenir. Bu durum pigment sentezin-
den sorumlu enzimlerin normal aktif konformasyonunu ancak dü-
şük sıcaklı k koşullarında gösterebilmesi ile ortaya ç ı kmaktadır, sıcak-
lı k yükseldiğinde bu konformasyon inaktif olmaktadır. Bu tipte bir sı-
caklı k hassasiyeti enzimde tek bir amino asidi kodlayan DNA'daki ka-
lıtsal bir değişiklikten kaynaklanmaktadır. Amino asitteki bu değişik-
lik sonucu enzimdeki hidrojen ve disülfit bağlarının sayısı azalır böy-
lece sözkonusu enzim yüksek sıcaklı klarda kararsız ve inaktif olur.
Böylece bir genin ekspresivitesinin hem diğer genlerin varlığına (ge-
netik çevre) hem de fiziksel çevreye (sıcaklı k, güneş ısığı, nem, bes-
lenme vb.) bağlı olduğunu gördük. Karakteri kalıtamayız. Biz yalnız-
ca genleri, yalnızca potansiyeli kalıtabiliriz. Tüm organizmalar kalıt-
sal yapılarının ve çevrelerinin birlikte ortaya çı karttığı ürünlerdir.
ÇOKLU ALLELLER
Mendel, analizlerini her lokustaki yalnızca bir çift allel üzerine yo-
ğunlaştırarak yapmıştır. Ancak bilindiği gibi bir populasyonda genler
çok sayıda allellik formda ortaya çı kar. Normal koşullar altında bir
organizmada her genin yalnızca iki kopyası bulunduğundan her bir
gen bakımından herhangi bir diployit organizmanı n sahip olabilece-
ği maksimum allel sayısı ikidir. Ancak populasyonda çok sayıda baş-
ka allel bulunabilir ve böylece çoklu alleller evrimde çok önemli bir
rol oynarlar.
insanlarda A-B-0 kan grupları Çoklu allellere bilinen diğer bir ör-
nek ise az sayıda allel içerdiği için nispeten daha basit bir tip olan A-
B-0 kan serileridir. Bu seri sonucu A, B, AB ve O olmak üzere dört
tipte kan grubu oluşur. A kan grubunda alyuvarların yüzeyinde A an-
tijeni, B kan grubunda B antijeni, O kan grubunda ne A ne de B ve
AB grubunda hem A hem de B antijeni bulunur.
Hatırlanacağı gibi antijenler, ürettikleri antikorlar ile bağlanarak
üzerinde yer aldı kları hücreyi parçalamaya yardı mcı olan bir bağışık-
lık reaksiyonunu başlatan kimyasallardır. Alyuvarlarında A antijeni
taşıyan bir birey, bir süre sonra immün sistem doğuştan gelen anti-
jenlere karşı bağışık hale geleceğinden bu antijene karşı antikor içer-
meyecektir. (buna anti-A denir). Benzer şekilde B antijenine sahip
bir bireyde de anti-B antikoru bulunmaz. Bu nedenle AB kan grubu-
na sahip bir bireyde hem A hem de B antijenleri bulunurken bu bi-
ÇOKLU ALLELLER 425
reyin kan plazmasında ne anti-A ne de anti-B vardır. Diğer taraftan O TABLO 16.2 A-B-O serisinde antijen ve antikor
kan grubuna sahip bir bireyde ise alyuvarlarda antijen yoktur ve kan
plazmasında hem anti-A hem de anti-B bulunur (bkz. Tablo 16.2).
Kısacası bir bireyin kan plazmasında alyuvarlarında bulunmayan an- Kan tipi
tikorlar vardı r. Hiicresel antiierıler Flama antikorları
Kanda bu antijen ve antikorları n bulunup bulunmaması özellik-
le kan naklinde çok önemlidir. Bir tipteki kan plazması nda antikor- anti4
lar bulunduğu için diğer kandaki eritrositler üzerinde var olan anti-
jenler ile reaksiyona girer ve sonuçta kanda yığışımlar oluşur. Bu ne-
denle alı cı ve vericinin kan naklinde aynı olması gerekir. Böyle bir ve-
rici bulunamaz ve başka bir kan grubunun kullanılması gerekirse
hastanın plazması ile vericinin alyuvarları birbirine uymalı dı r. Diğer bir
deyişle doktorlar bazen hastanın alyuvarları nı ve vericinin plazması-
TABLO 16.3 A-B-O kan gruptan arasındaki nakit
nı dikkate almayabilirler. Her ne kadar kan nakli oldukça hassas bir ilişkileri.
konu olsa da vericinin plazmasının yoğunluğu nakil sı rasında biraz
Kan grubu Kan verebildi0i Kan alabildi
değiştiğinden hızlı bir çalışma ile aglutinasyon (yığışım) engellene- gruplar gruplar
bilir. Bu da O kan grubu alyuvarlarda antijen içermediği ve bu ne-
denle herhangi bir alı cı nı n plazması ile uyum sağlayabildiği anlamı- 0 0, A, B, AB 0
A A, AB 0, A
na gelir demektir. O kan grubu genel verici olarak da bilinir. Ancak
B B, AB 0, B
plazmaları nda hem anti- A hem de anti- B bulunduğundan O kan
AB AB O, A, B, AB
grııblular ancak bir başka O kan grubundan kan alabilirler. Neyse ki
O kan grubu dünyada en sı k rastlanılan kan grubudur. Bunun tersi-
ne genel alı cı olarak da bilinen ve plazması nda ne anti- A ne de an-
ti- B antikorlarını taşıyan AB kan grubu oldukça nadirdir. Bu kan
grubu AB grubundan başka kimseye kan veremez. Kan grupları ara-
sı ndaki bu alışveriş ilişkisi tablo 16.3'de özetlenmiştir. TABLO 16.4 A-B-O kan tiplerinde genotipler.
İlk bakışta A-B-O sisteminde sanki bir tanesi A antijenini diğeri
Genolip
de B antijeninin varlığı nı kontrol eden iki bağımsız gen varmış gibi
gözükebilir. Ancak gerçekte A-B-O gruplarını n kalı tı mı aynı genin IA 0 i/i
IB ve i harfi olarak gösterilen üç alleli ile kontrol edilmektedir. Bun- A 1A /14 /yadat4 /i
lardan IA ve IB, i üzerine dominantken IA ve IB'nin birbiri üzerine do- B /B //B ya da la / i
minant etkisi yoktur. Bu durumda tablo 16.4'de gösterilen genotip- AB /
fenotip ilişkisi ortaya çı kar. Bu bölümde ilk kısı mlarda değindiğimiz
başatlığın moleküler temelleri ile ilgili tartışmalar hatı rlanacak olur-
sa IA ve IB ninfarklı fonksiyonel proteinleri i'nin de fonksiyonel ol-
mayan bir proteini kodladığı anlaşılabilir. Bugün üstelik bu prote-
inin glikokaliksin membran içeriği üzerindeki karbonhidrat grupla-
rı nı düzenleyen bir enzim olduğunu biliyoruz.
Kan grubu testlerinin günümüzde mahkemelerde özellikle ba-
balı k tayininde kullanıldığını biliyoruz. Örneğin O kan grubundan
bir erkeğin B kan grubundan bir annesi olan A gruplıı bir çocuğun
babası olamayacağı açı ktı r. Böyle bir çocuğun gerçek babasının kan
A
grubu A ya da AB olmak zorundadı r zira çocuk T allellerini baba-
sı ndan almak zorundadır. Oysa O grubundan bir erkekte bu alleller-
den bulunmaz. Benzer şekilde AB kan grubundan bir erkek O grup-
lu bir çocuğun babası olamaz. Çünkü çocuk i allelin her iki ebeveyn-
den almak zorundadı r. Oysa AB grubunda bu allel yoktur. Anlaşıldı-
ğı gibi kan grubu testi ile ancak baba olunmadıgı saptanabilir. Bunun
için tekrarlanan DNA segmentlerinin analiz, yani, genetik "parmak
izi" yöntemleri daha iyi sonuç verebilir. Bu tip yöntemler günümüz-
de sı klıkla farklı sosyal sistemlerdeki mekanizmaları anlayabilmek
amacıyla hayvanlar arası akrabalı kları çözebilmek için kullanılmakta-
dı r.
426 BÖLÜM 16 KALITIM
TABLO 16.5 Bazı populasyonlarda A-B-O kan gruplan- Tablo 16.5'de gösterildiği gibi değişik toplumlar arası nda kuşak-
nın frekansı. lar boyunca gözlenen A-B-O kan grupları farklı dı r. Antropologlar bu
verileri kullanarak çeşitli toplumların tarih öncesi dönemlerdeki kö-
Populasyon A B AB ken ve hareketlerini izlemektedirler. Benzer çalışmalar hayvan popu-
Amerikalı beyazlar 45% 41% 10% 4% lasyonları ndaki üremenin sı nı rları nı belirlemekte faydalıdı r. Bir çok
Amerikalı zenciler 47 28 20 5 insan populasyonunda O kan grubu en sı k rastlanı lan gruptur. Ve bu
Afrikalı pigmeler 31 30 29 10 durumda homozigot resesif fenotipi oluşturan i alleli 1A ya da IB allel-
Afrikalı bushmenler 56 34 8 2
lerinden daha yaygı ndı r. Bu oldukça önemli bir saptamadı r. Bir alle-
Avustralyalı aborjiniler 34 66 0 0
lin dominant ya da resesif olması o allelin yaygın olması nı belirlemez.
Safkan Perulu yerliler 100 0 0 0
Polinezya yerlileri 48 52 0 0 Birçok kişi dominant allellerin resesif olanlara göre daha yaygı n ola-
cağı gibi yanlış bir düşünceye sahiptir. "Dominant" ya da "resesif' ol-
mak heterozigot bir bireyde birlikte bulundukları nda bu ailelerin
karşılı klı olarak nasıl davranacakları nı belirler. Bu durum hangi alle-
lin daha avantajlı bir fernotipi ortaya çı kartacığını göstermez. Doğal
seçilim daha uyumsal olan fenotip yönünde baskı uygulayacaktı r. Bu,
başka bir allellin dominant ya da resesif olmasına dikkat etmez. Daha
az uyumsal olan (yaşadığı çevreye uyum sağlayamayan) allelin frekan-
sı ndaki azalma, hangi fenotipe daha sı k rastlanacağını da gösterir.
yade bir kuraldı r. Tüm genlerin organizma üzerinde pek çok etkile-
ri vardı r. Bir gen görünür bir etkinin oluşması na yol açıyorsa bunun kendi kendine döllenme
dışı nda anlaşılması zor sayısız fizyolojik etkilerin ortaya çı kması na
neden olmaktadı r. Örneğin siyam kedilerinde sıcaklığa duyarlı kürk
Homozigotluk yüzdesi
rengi allelinin aynı zamanda gözden beyne optik bilgiyi taşımaktan
sorumlu aksonları n gelişimi sırasında tam olarak anlaşılamayan bazı
sapınaları n ortaya çı kması na neden olduğu bilinmektedir. Bu ne-
denle bir çok Siyam kedisi görüntüyü odaklamada zorluk çektikle-
rinden şaşı olmaktadı rlar.
EŞEYİN BELIRLENMESI
P K/K X k/Y
kı rmızı gözlü o beyaz gözlü d
.1,
Fı K/k X K/Y
kı rmızı gözlü O kı rmızı gözlü d'
1
F2 K/K k/K K/Y k/Y
kı rmızı kı rmızı kı rmızı beyaz
gözlü 6 gözlü o gözlü d' gözlü d
Eğer Fi 'deki sinekler kendi araları nda çaprazlanı rsa F9'de dominan-
si görülen monohibrit çapraz fenotip oranı olan tipik 3:1'lik oranı n
gözlendiğine dikkat ediniz. Ancak bu 3:1'lik oranı n normal otozo-
mal çaprazlamaya uymadığı farkedeceksiniz. Otozomal çaprazlama-
da fenotipler ile eşey arasında bir bağlantı bulunmaz. Ancak bu çap-
razlamalardan F2 bireyleri arasında resesif fenotipi gösterenler yal-
nızca erkeklerdir. Diğer bir deyişle otozomal bir çaprazlama hem di-
şi hem erkekler için 3:1 oranı na sahiptir. Ancak bu çaprazlama dişi-
leri bir fenotip olarak kabul eder ve erkeklerde fenotipik oran
1:1'dir. Bu asimetrik durum sonucu seçilim portansiyeli iki eşey ara-
sında farklı etkiye sahiptir.
insanlarda eşeye bağlı kalı tım ile ilgili en iyi bilinen iki örnek kı r-
mızı yeşil renk körlüğü ve hemofılinin kalı tı mı dı r (pı htı laşma güçlü-
ğü sonucu kan kaybetmeye yol açan bir hastalı k). Renk körlüğü
ABD'de beyaz erkekler arasında % 8, siyah erkekler arası nda % 4'lük
bir oranda bulunur. Renk körlüğüne kadı nlar arasında beyazlarda %
1, zencilerde ise % 0.8 oranında rastlanmaktadı r. Bu durumda doğal
olarak erkeklerde kadı nlara oranla daha yaygın görülmesi beklenir.
Bir erkek bireyin bu fenotipe sahip olmak için söz konusu allelin tek
bir kopyasına ihtiyacı vardı r ve bu erkek bu tek kopyayı kendisi renk
körü olmayan heterozigot bir anneden almış olmalıdır. Ancak bir ka-
dını n renk körü olabilmesi için bu allelin iki kopyasını da taşıması
yani homozigot olması gerekir. Bu durumda babası renk körü olan,
annesi ise ya renk körü ya da bu alleli taşıyan bir heterozigot olmalı-
dı r. Bu allel populasyonda çok yaygı n olmadığı için böylesi iki kişinin
evlenme olasılığı da düşüktür. Sonuçta kadı nlarda renk körlüğü da-
ha az olmaktadı r.
Erkeklerin tek kopyaya, dişilerin ise bu eşeye bağlı genlerin iki
kopyasına sahip olmaları gerektiği düşüncesi teknik olarak doğru ol-
ması na karşın belirli oranda bazı desteklere ihtiyaç vardır. İnterfaz-
da, genellikle dişilerin somatik hücrelerinde, X kromozomundan bir
tanesi Barr cisimcigi (Şekil 16.20) adı verilen koyu renkli bir cisim ha-
line yoğunlaşı r. Bu yoğun X kromozomundaki genlerin çoğu inaktif-
tir. Normal fonksiyonel bir dişi hücresi bu eşeye bağlı genlerin çoğu-
EŞEYSELLİK (CİNSİYET) VE KALITIM 433
nun yalnızca bir aktif kopyasını içermektedir. O halde eşeye bağlı re-
sesif özellikler neden dişilerde yalnızca homozigot durumdayken or-
taya çıkar? Ve eğer hem dişi hem de erkek hücreler her eşeye bağlı
genin yalnızca bir aktif kopyasını taşıyorlarsa kalı tım birimleri iki
eşeyde önemli ölçüde farklılı k gösterir mi? Bu, bir bireyde farklı so-
matik hücrelerdeki Barr cisimciği biçiminde yoğunlaşmış X kromo-
zomunun aynı olmadığı şeklinde açı klanabilir. Bu iki X kromozomu-
na XI ve X2 diyelim. Karakteristik olarak herhangi bir dişide hücrele-
rin yaklaşık yarısı aktif X1 kromozomunu gösterirken, hangi hücrede
hangi kromozomun (XI ya da X2) olduğunu belirli etmeden diğer
yarısı da X2 kromozomunu aktif halde içerecektir. Örneğin glukoz 6
fosfat dehidrogenaz enzimini kodlayan eşeye bağlı genin allellerinin
dağılımını düşünelim. Bu allellerden bir tanesi söz konusu enzimin
aktif halini kodlarken diğeri sakat ve çalışmayan bir enzimi kodlasın.
Bu iki allel bakımından heterozigot olan kadınların eritrositleri ince-
lendiğinde bu eritrositlerin yaklaşık yarısının normal enzim aktivite-
sini gösterebildiği, diğer yarısının ise gösteremediği görülmüştür.
5pm
Eşeye bağlı özellikler incelendiğinde dişi hücrelerinin efektif gene-
tik gösterimde büyük farklılı klar gösterebildiği ve bu nedenle kadın- 16.20 Kadınlarda epidermal hücrelerde çekirdek.
ları n eşeye bağlı bu özellikler bakımından genetik mozaikler olduk- Oklar, Barr cisimciklerini göstermektedir. Daha fe-
tusken dişilerde bu cisimler oluştuğundan henüz
ları söylenebilir. Bu özelliklerin bazıları bakımından mozaik fenoti- anne karnındayken eşey saptanması yapmak müm-
pik ifadesini gösterebilir. Buna kedilerde alaca tüy rengi örnek veri- kündür.
lebilir (Şekil 16.21). Diğer özellikler ise bu ifadeyi gösteremez. Örne-
ğin kırmızı yeşil renk körlüğü ya da hemofili bakımından heterozi-
got bir kadının hücrelerinin en az yarısı normal ise bu kadın fenoti-
pik olarak normal olacaktır denebilir.
X kromozomu inaktivasyonu fenomeni, memelilerde neden
eşey saptanmasının Drosophila' da olduğu gibi X kromozomunun
varlığına yada yokluğuna bağlı olduğunu açı klamaktadı r. Zira
memelilerin her bir vücut hücresi inaktivasyon nedeniyle fonksiy-
onel olarak sadece tek bir adet X kromozomuna sahiptir; böylece
LINKAJ
Bu bölümün en başında Mendel'in gözlemlerinin iki genellemeyi
sağladığını söylemiştik. Bunlardan ilki her bir bireyin her kalıtsal fak-
törün yani her genin iki kopyasını taşıdığını ve bu kopyaların gamet
oluşumu sı rası nda birbirinden ayrıldığını söyleyen ve genellikle
Mendel'in birinci yasası olarak bilinen Ayrı lma İlkesidir. Diğer genel-
leme ise, bir çaprazlamada birçok gen bulunduğunda (dihibirit çap-
razlamada olduğu gibi) bunlar gametlere birbirinden bağımsız ola-
rak dağılı r diyen ve Mendel'in ikinci yasası olarak da bilinen Bagim-
siz Açdım Mendel'in bezelyelerde incelediği yedi özelliğin
tamamı bağımsız olarak ayrılmaktadır ve düzenleyici, kısmi baskın-
lı k, eşey bağımlı lığı ve çok allel durumu gözlenmemiştir. Ancak ba-
ğımsız açı lım yalnızca çok basit bir genetik etkileşim içerisindedir.
Mendel muhtemelen bazı faktör çiftlerinin bağımsız olarak dağılma-
dığı nı ve yavrularda 9:3:3:1'lik kesin bir oran göstermediğini, yine
bazılarının da basitçe resesif ya da dominant olmadığını anlamıştı r.
Büyük bir olasılı kla bu tip anormallikleri gözardı etmişti ve böylece
yayınladığı teori kalı tımı anlamamızda çok önemli bir adım olmuş-
tur. Ancak bu ufak tefek sorunlar, evrim ile ilgilenen öğrenciler ve
genetikçiler tarafından çok iyi bilinmektedir.
Bbll X bbll
mor uzun kırmızı yuvarlak
ıı
11
Z
!I
Bağımsız açılım ilkesi uyarınca heterozigot, mor, uzun ebeveyn dört
tip gameti eşit sayıda oluşturmalıdır (BL, BI, bL, b1). Homozigot re-
sesif ebeveynden gelen bl gameti ile birleştiğinde BL gameti mor,
uzun, BI gameti mor, yuvarlak, bL kı rmızı, uzun ve bl de kı rmızı, yu-
varlak yavru oluşturmalıdır ve bu dört fenotip 1:1:1:1 biçiminde eşit
olarak ortaya çıkmalıdır. Ancak Bateson ve Punnett 7:1:1:7'lik bir
IfA B
oran bulmuşlardır.
Ancak 1910'da Thomas Hunt Morgan, Drosophila üzerinde yaptı-
ğı çaprazlamalar sonucunda benzer bulgulara ulaşınca günümüzde
de kabul gören bir açıklama yapmıştır. Morgan bu durumun linkaj
nedeniyle ortaya çıktığını öne sürmüştür. Şimdi, Bateson ve Pun-
16.23 Kross-over sırasmda linkajın etkisi.
nett'ın ikinci çaprazlamasındaki genotipleri BL/bl ve bl/bl biçi-
Z ve a allelleri bir kromozom üzerinde birbirlerin-
den uzakta iseler (A) kross-over olayı sırasında iki minde yazarak B ve L'nin bir kromozomda, b ve l'nin başka bir kro-
lokus arası ndaki parça değişimi birbirine yakın mozomda olduğunu gösterebiliriz (eğer bağlı olmasalardı bu geno-
olandan daha fazla orandadır. (B) Ikinci durumda
tipleri B/1, L/1 ve b/b 1/1 biçiminde yazacaktı k).
bir lokusta yer alan allele karşı seçilimin etkisi lo-
kustakilere oranla daha güçlüdür. Şimdi eğer Bateson ve Punnett'in çaprazlaması nda kırmızı ve yu-
varlaktan sorumlu genler bağlıysalar, ikinci çaprazlamadaki BL/bl
ebeveynin BL ve bl olmak üzere iki tipte gamet oluşturmasını bekle-
riz. Sonuçta mor uzun ve kırmızı yuvarlak olmak üzere iki fenotipte
eşit sayıda birey oluşur. Ancak çaprazlama sonucu az sayıda da olsa
mor yuvarlak ve kırmızı uzun yavrular da oluşmaktadı r. BL/bl ebe-
veynleri nasıl Bl ve bL gametleri oluşturmaktadı rlar? Morgan bazı
mekanizmaların arasıra da olsa mor ve uzun ile kırmızı ve yuvarlak
arasındaki linkajı kı rabildiğini ve yeni bireylerde az sayıda da olsa
mor ve yuvarlak ile kırmızı ve uzun arasında yeni linkajları n kurula-
rak BI ve bL gametlerini oluşturabileceğini ileri sürdü. Bu mekaniz-
ma hepimizin bildiği krossing-over (parça değişimi) mekanizmasıdır.
Evrimsel bir bakış açısından baktığımızda genetik kombinasyon-
ların sayısını arttırarak seçilimin işlevsel olabileceği yeni fenotipleri
oluşturduğu için krossing-overin çok önemli olduğunu anlayabiliriz.
Linkaj da aynı şekilde önemli bir faktördür. Bir an için parça değişi-
LİNKAJ 437
homolog kro-
mozomlar
I Il 16.24 Linkaj ve rekombinasyon.
Kross-over'den sonra normalde ABC ve abc biçimin-
A
de olan genler abC, AbC, aBc ve ABc şeklinde dört
ayrı halde dizilirler. İki gen birbirinden ne kadar
uzaksa bunlar arasında parça değişimi olma şansı o
B BB kadar yüksektir. Bu örnekte A ve C arası nda parça
değişimi A ve B arası nda olandan iki kat fazladır. İ ki
gen arasındaki parça değişimi her zaman bunları re-
kombine etmeyebilir. Zira iki ve üç nolıı kromatitler
e e birbirini izleyen iki kross-over'e girerler. İki gen ara-
C
sı ndaki segmentler karşılı klı yer değiştirmesine kar-
şılı k A ve C ile a ve c birlikte kalırlar. Sonuçta re-
kombinasyon frekansı her zaman kross-over frekan-
sı ndan düşüktür.
I2 34 12 3 4 3 4
V v
ikiz kromatitler
minin olmadığını düşünün. Böyle bir durumda hastalı klı bir fenotip
oluşturan Z allelini taşıyan bir kromozomun a allelini de taşıdığını
varsayalım, bu durumda seçilim a allelinin yararlı ya da en azı ndan genetik rekombi- sitolojik
zararsız olup olmaması na bakmaksızın Z alleli aleyhine olacaktı r. nasyon haritası görünüş
Parça değişimi sayesinde a alleli Z ile bağlantısı ndan kurtulabilir; an- — sarı kısım
cak daha sı kı bağlanan yeni kromozom üzerinde birbirine daha ya- - prune göz
kın yerleşen genler daha zor ayrılacaktı r (Şekil 16.23). İki ilgisiz gen — beyaz göz
birbirlerine yakı n durarak sı kı bağlanabilir ve bu durumda seçilim - ela göz
birinin lehine diğerinin aleyhine ya da tersi biçiminde olabilir. Böy- — çatal kıllar
lece bir allelin frekansını n ilgisiz lokuslarda iken seçilimden kuvvet- çomak tipi göz
B A L
12.5
ya da B-L-A olabilir:
B L A
12.5 5
olası gametler
Bu durumda bu iki alternatif arasında karar verebilmek için A ve
-B arasındaki rekombinasyon frekansının bilinmesi gerekir. Eğer bu
16.26 Kross-over olmaması halinde gametlerin da-
g-ıhmı. frekans % 7.5 ise (12.5-5) bu durumda birinci alternatifin doğru ol-
Kross-over olmaması halinde bile her bir birey 2' duğunu, yok eğer 17.5 ise (12.5+5) ikincisinin doğru olduğunu söy-
kadar farklı gamet oluşturur (n burada kromozom
leyebiliriz. Bu yolla her gen arasındaki rekombinasyon frekansını
sayısıdır). Bu hipotetik üç kromozomlu tür, sekiz
gamet sınıfı meydana getirebilirken, bizler 23 kro- saptayarak kromozom üzerinde çok sayıda genin yerini gösterecek
mozom ile sekiz milyondan fazla gamet oluşturabili- haritalar oluşturmak mümkündür. Bu tip haritalar bize hangi özellik-
riz.
lerin birbirleriyle bağlı olduğunu gösterebilir.
KROMOZOMAL DEĞİŞİKLİKLER
8. ve 11. bölümlerde mutasyon ve transpozonların hareketi gibi yeni
türlerin evrimleşmesinde ve seçiliminde çok büyük öneme sahip
olan bir seri kalı tsal değişikliği incelemiştik. Bu bölümde varyasyon,
linkaj ve yeni türlerin ortaya çıkması na neden olan diğer başka kro-
mozomal olayları açı klayacağız.
INSANLARDA TRİZOMİ
Insanlarda trizomiler genellikle lethaldir. Örne- çimlerde olabilir. Kline Felter Sendromu adı ve-
ğin: trizomi 18 (Edwards Sendromu) ve trizomi rilen bir tipte kromozomal yapı XXX biçiminde-
13 (Patau Sendromu) fiziksel malformasyonla- dir ve birey erkektir. Semptomlar zaman zaman
ra, zihinsel ve gelişime ait öyle geriliklere yol farklı olabilir. Bazı bireyler normalken bazıları n-
açar ki bebeklerin çoğu doğumdan sonraki ilk da fiziksel anormallikler ve zeka geriliği görüle-
birkaç hafta sonunda ölür. Diğer birçok otozom- bilir. Yine bazı hallerde tiroid bezinin görev ya-
al trizomilerde, düşükler meydana geldiğinden pamaması, kronik hallerde akciğer rahatsızlı kla-
bunlar genellikle canlı yavru doğuramazlar. Tri- rı ve şeker hastalığı ortaya çı kabilir.
zomi 21 (Down Sendromu) ve eşey kromozom- Erkeklerde ikinci bir eşey kromozomu trizo-
lardaki trizomiler, yaşayabilen nadir örnekler- mi örneği, genellikle daha az anormalliklere yol
dir. açan ve kendisini iyi gelişmemiş eşeysel organ-
Down Sendromunda (genellikle mongo- lar, normal altı bir zeka ile gösteren XYY sendro-
lizm olarak da bilinir) 21. kromozomda trizomi mudur. XYY sendromu insidansının hapishane-
meydana gelir ve bu durum kromozomal anor- lerde normal populasyondan daha yüksek oldu-
malliklerle ilgili durumlarda klinik vakalardan ğu bulunmuştur. Bu nedenle bazı araştı rmacılar
bir tanesidir. Çok tipik fiziksel belirtileri vardır XYY durumundaki erkeklerin daha saldı rgan
(büyük bir baş, yuvarlak yüz, göz kapakları nda olabileceğini düşünmektedir. Ancak bu görüş
tipik bir kıvrı lma, yassı kemerli bir burun, küçük tartışmaya açı ktır. Üçlü — X sendromuna sahip
düzensiz dişler ve kısa bir boy) ve özellikle zihin- kadınlar (XXX) gelişmemiş eşeysel karakterlere
sel gerilik (sıklı kla IQ dereceleri 42 civarında- ve sı klı kla normal altı zekaya sahip olmakla bir-
dı r) . likte bunların çoğu normal bir yaşam sürerler.
Down Sendromunun insidansı (rastlanma Bu trizomi durumları tı pkı diğer genetik ve
sı klığı) annenin yaşı ile ilgilidir. 20 yaşın altı nda- kromozomal hastalı klarda olduğu gibi amniyo
ki kadı nlarda her 1000 doğumdan ancak bir ta- sentez adı verilen bir yöntemle embriyonik geliş-
nesinde, 35 — 39 yaşındaki kadınlarda 7 kat faz- me sırası nda kontrol edilebilir. Bunun için an-
la, 40 — 44 yaş arası annelerde 20 kat fazla ve 45 nenin karın duvarından içeriye bir iğne yardımı
yaşın üzerindekilerde 50 kat fazla oranda görü- ile girilerek fötusun epidermal hücrelerini taşı-
lür. Annenin yaşı ile ilgili benzer orantılara yan sıvıdan örnek alı nması gerekir. Günümüzde
Ewards ve Patau Sendromlarında da rastlanır. embriyonik doku hücrelerinin incelenmesinde
Eşey kromozomlarındaki trizomi, çeşitli bi- daha kolay ve sağlı klı yöntemler geliştirilmiştir.
440
DENEY SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ 441
TABLO 16.6 İki çaprazlamanın Ki kare analizleri. önemli bir yer almaktadır. Pearson'un Ki - kare (X2) adı nı verdiği bu
yöntem bir çok genetik deneyde kullanılabilir. Bu test, deney sonu-
Birinci Ikinci
fenotip fenotip
cu ortaya çı kan beklenen değerlerdeki herhangi bir sapmanı n şans
eseri yani şansa bağlı olup olmadığını gösterir. Ki-karenin formülü:
45:55 deneyi:
zı = (a-2 /
Gözlenen değerler 45 55
Beklenen değerler (e) 50 50 biçimindedir.
Sapma (d) -5 +5
Burada d beklenen değerden sapmayı , e beklenen değeri, 1,'de
Sapmanın karesi
(d2) 25 25 genel toplamı ifade etmektedir.
d2/e 25/50=0.5 25/50=0.5 Seçilimin etkisinin olmadığı iki hipotetik çaprazlama olduğu-
x2 , .2 ,e,
(et / ) = 0.5 + 0.5 =1.0
nu varsayalı m. Bu çaprazlamada beklenen oran 1:1 olacaktı r. Birin-
ci çaprazlamada 50 ve 50 yerine, 45 ve 55'lik bir değer bulalım, di-
5:15 deneyi:
15
ğer bir denemede ise 10 ve 10 yerine 5 ve 15 değerlerini elde ede-
Gözlenen değerler 5
Beklenen değerler (e) 10 10 nin. Bilmek istediğimiz şey, bu beklenen değerden sapmalar şansa
Sapma (d) -5 +5 bağlı olarak mı ortaya çı kmıştı r yoksa seçilimin herhangi bir etkisi
Sapmanın karesi
var mı dır?
(d 2) 25 25
Öncelikle bu iki çaprazlamadaki ki-kare değerleri hesaplanı r
d2/e 25/10=2.5 25/10=2.5
(Tablo 16.6). Burada her iki deneyde de ortaya çı kan sapma değe-
X2 = I,(d2/e)= 2.5 + 2.5 = 5.0 rinin aynı yani 5 olduğuna dikkat ediniz. Ancak bu iki çaprazlama-
daki ki-kare değerleri birbirlerinden fazladı r. 20'lik örnekte bu de-
ğer, 100'lük örneğe göre beş kat daha fazla çı kmıştı r. Bu örnek ki-
kare testinin örneklem büyüklüğüne ne ölçüde bağlı olduğunu,
örneklem büyüklüğündeki değerlerin ki-kare değerini tek başı na
nasıl etkilediğini göstermesi bakı mı ndan oldukça önemlidir. Bu
değerleri yorumlamak için biraz daha fazla bilgiye ihtiyacı mız var-
dır.
Bu çaprazlamaları n her bir iki sı nıfı, bizim örneğimizde iki feno-
tipi içerir. Bu nedenle bunları n ki-kare değerleri iki kare sapması de-
ğerine dayanılarak hesaplanmıştı r. Eğer üç farklı fenotipi incelesey-
dik ne yapacaktı k? Bu durumda ki-kare üçlü kare sapması esas alı na-
rak hesaplanı r. Bu değer ikiliden daha yüksek çı kacaktı r. Bu durum-
da incelenen sını fların sayısı nı n da ki-kare testinde önemli olduğu
anlaşılmaktadı r. Bir ki-kare testinde bağımsız sı nıfların sayısı serbest-
lik derecesini gösterir. Bu değer, çaprazlamada kullanı lan sınıf sayısı-
nın bir eksiğidir. Bizim örneğimizde iki farklı fenotip, yani iki bağı m-
sız sı nıf vardır, bu durumda serbestlik derecesi "bir" dir. Üçlü sı nıf-
larda ise serbestlik derecesi iki olarak kabul edilir. 100 tekrarlı dene-
yimizde 45 yavrunun bir fenotipe sahip olduğunu bildiğimize göre
bu değeri 100'den çı kartarak 55 yavrunun diğer fenotipe sahip oldu-
ğunu gösterebiliriz. Diğer bir deyişle, birinci sınıfı n sayısı ikinci sı nı-
fa bağımlıdır denebilir. O halde yalnızca birinci sınıf bağımsız bir sı-
nıftı r. Aynı durum üç farklı fenotipin çaprazIandığı bir çalışmada ve
toplam örneklem sayısı nın 100 olduğu durumda da geçerlidir. Eğer
birinci ve ikinci fenotipin sayısı nı biliyorsak otomatik olarak üçüncü-
sünü de hesaplayabiliriz.
Artık ki-kare değerlerini (1.0 ve 5.0) ve serbestlik derecesini bili-
yoruz. Bundan sonraki adımda ki-kare tablosu kullanı lı r. Tab-
DENEY SONUÇLARININ DEERLENDIRILMESI 443
* R.A Fisher'in Araştırmacılar İçin istatistiksel Yöntemler kitabındaki daha geniş bir
tablodan özetlenerek alı nmıştı r. 10. Baskı - Oliver & Boyd, 1946
ÇALIŞMA SORULAR'
4. Eğer kahverengi gözlü bir erkek, mavi gözlü bir kadın ile evlenir-
se ve bunların 10 çocukları olursa, yine bu çocukları n tamamı
kahverengi gözlü ise, bu durumda babanın homozigot olduğuna
kesin emin olabilir misiniz? Eğer on birinci çocuk mavi gözlü
olursa bu, babanın genotipi hakkında neyi ifade eder?
6. Meksika cinsi tüysüz bir köpek ırkı normal tüylü bir ırkla çapraz-
landığında oluşan yavruların yarısı tüylü, yarısı tüysüz olmakta-
dır. Ancak iki Meksika cinsi çaprazlanırsa yavruların üçte biri tüy-
lü üçte ikisi tüysüz olmakta ve bazı yavrular ölü doğmaktadır. Bu
sonuçları yorumlayınız.
7. Bezelyelerde uzun bitki alleli (U) kısa bitkiye baskındır (u). Baş-
ka bir gen de düz (D) ve buruşuk (d) bezelyeden sorumludur.
ÇALISMA SORULARI 445
ÖNERILEN KAYNAKLAR
CROW, J. F., 1979. Genes that violate Mendel's rules, Scientific Amer- del Sourcebook. W. H. Freeman, San Francisco, CA. Provides
ican 240 (2). On alleles that manipulate the genome to enhance translations of Mendel's papers and letters, and other early
the probability of their own transmission. papers in genetics from Mendel's time through the rediscoverv of
GOODE.NOUGH, U., 1978. Genetics, 2nd ed. Holt, Rinehart & Winston, his work. Also includes modern analyses of why Mendel reported
New York, NY. One of several very good introductory genetics on only a few of the strains he tested.
texts currently available. R., and J. M. LALOUEL, 1988. Chromosomc mapping with DNA
WHITE,
HOLLIDAY, R., 1989. A different kind of genetic inheritance, Scientific markers, Scientific American 258 (2). On modern nzethods for
American 260 (6). On genetic "imprinting." mapping the human genome.
STERN, C., and E. R. SHERWOOD, 1966. The Origin of Genetics: A Men-
KISIM III
EVRIMSEL BIYOLOJI
Kısım III
(1) Dişi- (ve erkek) fenerbalıgı. Morfolojik varyasyon evrimin ham maddesidir ve zamanla eşler ara-
sı nda belirgin büyüklük farkhlıklarına neden olabilir. Okyanusun karanlık derinliklerinde bil eş
bulmak sorundur. Küçük erkek fener balığı, bu sorununu kendisinden çok daha büyük olan dişisi-
nin sırtında yaşayarak çözmüştür.
(2) Erkek tavuskuşu. Darwin, evrimin bazı özellikleri elediğini ya da çiftleşmede çekicilik avantajı
vermesi nedeniyle, tavus kuşunun süslü kuyruğu gibi, bazı özellikleri desteklediğini kabul eder.
(3) Renkli Havai ispinozları. Adalardaki değişik ekolojik nişlere uyum yapmış, gaga tiplerine sahip-
tirler.
(4) Kınkanathlar. Haldane, biri kendi çalışmalarının yorumlanmasından ların= doğası konusunda nasıl
bir çıkarsama yapabilir diye soran bir din bilimciyi (ilahiyatçıya) kınkanatlıların aşırı bolluğu diye ce-
vaplamıştır. Dünya, yaklaşık 400.000 kadar kınkanatlı, buna karşın 4.100 kadar memeli türünü ba-
rındı rmaktadır.
Bölüm 17
VARYASYON (Çeşitlilik)
SEÇİLİM (Seleksiyon) ve
UYUM (Adaptasyon)
alı tı m, alellerin atalardan döle geçişi ile ilgi-
lenir. Son bölümde, çoğu türlerde, her or-
ganizmanın belirli bir genotip için iki alel
taşıdığını ve fenotipin genellikle bu iki alel-
den yalnızca biri tarafı ndan belirlendiğini
gördük. Doğal olarak, bir birey evrimleşe-
mez; çünkü onun kalı tsal mirası ve dolayısıy-
la hücrelerinin gelişim potansiyeli doğduğu
anda sabitlenmiştir. Fakat, araları nda çiftle-
şebilen bir grup birey -bir populasyon- za-
manla evrimleşebilir. Bireyler, belli bir özel-
lik için, her biri bir homolog kromozom üzerinde olmak üzere, sade-
ce iki alel taşırken, populasyon her bir özellik için çok sayı da farklı
alel bulundurabilir.
Bölüm l'de evrim -genetik değişim- olgusu ile, bu değişimin yö-
nünü ve hızını açı klayan Darwin'in dahice hipotezi (doğal seçilim)
arasındaki ayrıntı için çok dikkatli davranılmıştır. Bu bölümde, evri-
min tam tanımlanması olan populasyonda alel frekanslarındaki de-
ğişimler üzerinde duracağız. En basit şekliyle, evrim, bir populasyo-
nun bireylerinin içeriye ve dışarıya göçü sonucu oluşabilir. Ancak,
biz burada şans ve doğal seçilimin rolleri üzerinde duracağız.
447
448 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
100 500 1000 1500 Geçen bölümde, birçok alellik ve genetik etkileşimi dikkate ala-
Yıl olarak zaman rak, değişik alellerin işleyiş ve kalıtımlarının (1. ve 2. görüş) doğası-
na değindik. Özellikle, çoğu tek kopya oldukları nda ifade edilmeyen
17.1. Bir fil populasyonunun denetimsiz büyümesi (böylece seçilimden korunurlar) çekinik olan alelleri gördük. Bu bö-
barwin'in en düşük üreme hızına sahip hayvan ola- lümde, başlangıç olarak, değişik varyasyon kaynaklarına ve onların
rak bilinen fil için yaptığı hesaplamalar, grafıklenip, düzenlerine bakacağız. Sonra seçilimin mekanizması üzerinde dura-
tahminler yapıldığında, tüm döllerin yaşayamayaca-
cağız. Bu bölümün ikinci büyük kısmında bir çok uyum çeşidi açı k-
ğı açık olarak ortaya çıkmıştır (Darwin, filin üreme
lanacaktır.
zamanını ve eşeysel olgunluk yaşını fazla tahmin et-
mişti, ancak, küçük hatalar birbirini örtmekteydi).
EŞEYSEL REKOMBİNASYONDAN KAYNAKLANAN VARYASYON
A B
EŞEY KAVRAM I
İlk bakışta eşey, evrimsel bir anlam vermemekte- Diployitlik tek başına eşeysel rekombinasyon
dir. Bir dişinin üreme çabalarını n yarısı döl ver- demek değildir; (karahindibalar diployittir) an-
meyen ve dolayısıyla o dişinin üreme verimine cak, eşeysel rekombinasyon olmaksızın bile bir
çok az katkıda bulunan erkek döllerinde devam çok avantaj sağlar. En açı k şekli ile, zararlı mutas-
eder. Eğer erkekler elimine edilebilirse, her bir yonlar gizlenir. Ayrıca, tam bir kromozomda, iki
dişi üretebileceği dişi döllerinin iki katı kadar dişi zincirden biri diğerinde olan DNA hasarı nı n ta-
ve onlardan çok daha fazla torun dişi verebilecek- mirinde kalı p olarak kullanılabilir. Aynı zamanda,
tir. Bu hem eşeyli hem de eşeysiz formlara sahip diployitler, koşullar değiştiğinde yararlılığı dene-
yüksek organizasyonlu bitki ve hayvan grupların- bilecek olan varyantları yedek kopyaları nda sakla-
da kolayca gösterilebilir. Yukarıda değinilen bu yabilirler.
organizmaları n hemen tümünde, eşeysiz formlar Eşeysel üreme, krossing-over ve genetik re-
daha sonra eşeyli çoğalan öncüllerden ortaya çı k- kombinasyon sağlar. Krossing-overde, eşeyli diplo-
mıştı r. yitlerirı DNA tamiri için kullanı lan ve bakterilerin
Azalan üreme verimine ek olarak, eşeylilik konjugasyonları sı rası nda nadiren kullanılan aynı
üreme başarısı nda etkin olarak işe karışı r. Bir or- tip enzimler işlev gördüğünden, öyle anlaşılıyor
ganizmanın üremesini sağlayan ve yeterince işle- ki, olası ilk eşeysel tür, gamet oluşumundan önce
yen bir alel takı mı her bir gamet için rasgele ol- ortaya çı kan krossing-overin hataları düzeltme
mak üzere yarı yarıya bölünür. Bu aynen tam bir avantajları ndan yararlanmışlardı r. Fakat değişik-
deste iskambil kağıdı ve tümü tek renkli ful bir el- likler, yeni olanaklar sağlamış ve biyologla.rı n ço-
den rasgele kartların çekilmesi ve yeni bir el oluş- ğu, krossing-overin tamir ettiği hatalardan çok ye-
turulması demektir. Bu yeni iskambil eli, ilk poker ni varyasyonlar yarattığı konusunda hem fikirdir-
eli kadar güzel olmayacaktı r. Bazı eşeysiz türler ler. Krossing-over ve rekombinasyonun evrimdeki
daha başarılı dı r; hemen tüm karahindibalarda çi- rolü ile ilgili çalışmalar, varyasyonun rolüne iliş-
çekler olması na karşın eşeysel üreme yeteneğinin kin iki genel hipotezi doğurmuştur. Tangled-bank
olmaması gibi. (rastgele yıgdma) modeli olarak isimlendirilen ilki,
Eşeyin evrimi, tahminen normalde eşeysiz ola- The Origin of Species'in hemen sonuna yakı n veri-
rak çoğalan bakteri gibi haployit eşeysiz türlerle len, çok sayıda tür içeren ve değişik koşulları olan
başlamıştı r. Yeterli besin bulunduğunda, Escheric- bir ortam modeli üzerine kurulmuştur. Darwin,
hia coli 20 dakikada bir fıreyebilin Kromozomun koşulları n aynı olduğu her yerde bir kaç türün
replikasyonu 18 dakika sürdüğünden, koşullar uy- baskın olacağını varsaymıştı r. Ancak, kendisi 1 m2
gun olduğu sürece döl verme mücadelesi zamana çayı rlığını incelediğinde 20'den fazla bitki türü
karşı olan bir yarıştı r. saymıştır. Darwin'in rastgele yığın tanı mlaması,
Diployitlik, eşeyliliğe doğru sonraki adımdı r küçük bir alanda bile bulunan çok sayı da farklı
ve kromozomunun replike edeceği iki kopyası mikrohabitatı n önemini vurgulamıştı r. Rastgele
olan bir bakterinin önemli bir üreme dezavantajı- yığılma (tangled bank) modeline göre, eşeysiz
na sahip olması açı ktı r. Bu bakteri haployit duru- üreyen türler, eşeyli üreyen türlere göre dezavan-
munda iki saatte 64 döl verirken diployit durum- tajlı dı r. Çünkü, eşeyli üreyenler mikrohabitatlara
da sadece 8 döl verecektir. Ancak, haployidinin göre bir dizi döl verebilirken eşeysiz üreyen türler
dezavantajı herhangi bir mutasyonun hemen ifa- yalnız bir habitatta üstün olacaklardı r. Uyum sı-
de edilmelidir ve çoğu genetik değişimler zararlı nı rları dar olduğundan, eşeysiz kardeşler, her şeyi
oldukları ndan, bunun dezavantajı daha yüksek aşmış olsalar bile, esas olarak birbirleri ile rekabet
olabilir. Sonraki bölümlerde göreceğimiz gibi, bu edeceklerdir. Halbuki, bir çiftin birbirine benze-
durum bitki ve hayvanlardaki benzer modellerde meyen eşeyli dölleri kendine en uygun yerleri bul-
görülen diployit baskınlığı n evrimini açı klamak mak için yeterince farklı olmalıdı r. En azından ba-
için en olası faktördür. Bunlarda mutasyonal ta- zı türlerden bu hipotez için iyi kanı tlar sağlanmış-
mir aktivitelerine harcanan kaynaklar ömür uzun- tı r.
luğu ile artar. İkinci hipotez, Through the Looking Glass
450
lilerdeki modelde görülebilir. Anlaşılması zor
olan şey, parazitlerin karahindiba ve diğer eşeysiz
organizmaları neden ortadan kaldırmadığıdı r.
Her iki hipotez, habitat varyasyonu konusun-
da, hem eşeyli hem de eşeysiz üreyebilen bir çok
türde görülen modellerle uyuşmaktadır. Orneğin,
uygun yeni bir bitki sürgünü üzerine yerleşen ilk
yaprak biti hızla eşeysiz olarak üremeye başlar ve
bu lokal habitata iyi bir şekilde uyum gösteren bir
dişi kolonisi oluşturur. Ancak, koşullar kötüleşti-
ğinde, (sürgün üzerindeki yaprak bitlerinin aşırı
çoğalması ya da kı tlığa tahamül edememe gibi)
kurucular (ilk yerleşenler) kanatlı ve eşeyli olarak
Şekil 1. Ne kadar gayret etseler de kendi çevrelerinin dışı- üreyebilen döller vermeye başlar. Bu eşeyli birey-
na çıkma yeteneğinde olmayan Alis ve Kızıl kraliçe
ler, diğer afidlerle çiftleşir ve uygun bir konak ara-
maya başlarlar (Şekil 2). Açı kça, yaprak biti yaşam
döngüsü, tahmin edilemeyen devamlı ya da geçi-
(ters yönlü oluk) 'dan esinlenen red-queen modeli- ci bir varyasyon olarak açı klanabilir. Eşeyli üreme
dir. Through the looking Glass 'da, Alis ve Kızıl Krali- avantajı nı n derecesi ve doğasının türler arası nda
çe koşabildikleri en yüksek hızla koşarlar; ancak farklı olabileceğine inanmak için bir çok neden
ne kadar hızlı koşarlarsa koşsunlar herhangi bir vardı r. Ancak, genellikle, eşeyliliğin varyasyon ya-
gelişme kayı t edemezler ve bulundukları alanı n rattığı için seçildiği görüşü yaygındır. Mutasyon-
dışına çı kmazlar (Şekil 1). Red queen kuramı, var- larla olandan daha hızlı bir değişim kapasitesi ol-
yasyon için duyulan gereksinimin koşullardaki de- masaydı, uzun ömürlü türler yok olurdu.
ğişim oranında, predatör, avcı ve parazit zeminini
hızlı bir evrimleşme ile koruma ihtiyacından kay-
naklandığını savunur. Buradaki vurgulama, alan-
daki varyasyondan ziyade zamandaki varyasyonda-
dı r. Bu açı klama, özellikle parazitlerin durumu ile
daha iyi anlaşılır: çoğu parazitler konak soyuna
özgül oldukları ndan, bunların eşeysiz ya da akra-
ban üreyen bir populasyonu tamamen ortadan
kalkabilir. Örneğin İngiltere'de, 3-5 yıl kadar ön-
ce, ürünleri harap eden fungal bir parazit bulaş-
madan önce, bir arpa soyu normal bir şekilde ye-
tişebilmekteydi. Uzun ömürlü konaklar üzerinde
yaşayan tripslerle (Thysanoptera = bitki bitleri)
yapılan çalışmalar, zamanla bir bitkiye özelleşen
kolonilerin geliştiğini göstermiştir. Parazitler, ko-
nakları ile karşılaştırıldığında daha kısa bir döl
verme zamanı na sahip olduklarından bu özelleş-
me olasıdı r. Konak bir defa üreyene kadar parazit
çok sayıda seçilimden geçebilir. Red queen hipo-
tezinin işaret ettiği noktalardan biri, krossing-
overin en uzun yaşayan türler arasında daha yay-
gı n olması gerektiğidir. Bu durum, konaklara, pa-
razitin hızlı evrimleşmesini dengelemek için,
mümkün olduğunca farklı döller oluşturarak bir Şekil 2. Bir civanperçemi bitkisi gövdesi üzerindeki eşeyli
telafı yeteneği kazandırmaktadır. Ömür uzunluğu (kanatlı) ve eşeysiz yaprak bitleri.
ile krossing-over hızı nı n artışı, en azından meme-
451
452 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
Kalıtımın ilkelerinden biri, fazla egzersiz ile bir atletik gücün ge-
lişiminin ya da eğitimle entellektualite gücünün gelişiminin ya da
düzgün bir beslenme ile sağlığın korunması= ve yerinde tıbbi mü-
dahale ile tüm hastalıkların iyileştirilmesinin eşey hücrelerindeki
(gametlerde) genleri değişfirerneyeceği şeklindedin Gametler do-
ğum sonrası geçirilen değişimlerinden etkilenmeden ayni genetik
bilgiyi taşırlar. Kısaca, yalnızca egzersiz, eğitim, beslenme ya da tıbbi
müdahale gibi nedenlerle oluşan varyasyonlar üzerinde işleyen seçi-
lim biyolojik evrime neden olmaz.
Aynı şekilde, somatik mutasyonlarca oluşturulan varyasyonlar, ev-
rimsel değişim için ham madde değildir. Örneğin bu durum ilk ev-
relerdeki bir hayvan embriyosunun bir ektodermal hücresinde olu-
şan önemli bir mutasyon için olası olabilir. Bu mutant hücreden olu-
şan bütün türev hücreler bu mutantın tipinde olacaktır. Değişim hay-
vanın sinir sistemindeki önemli bir değişim olabilir, fakat bu değişim
hayvanın döllerine aktarılamaz. Çünkü, ektodermal hücreler gamet
üreten hücreler değildir. Somatik hücrelerdeki mutasyonlar, gamet-
A leri oluşturan eşey hücrelerindeki genleri değiştiremez. Seçilimin et-
ki ettiği somatik mutasyonlarca oluşturulan varyasyonlar, eşeysel ola-
rak üreyen organizmalarda evrimsel değişimle sonuçlanmaz.
Genetik veri yetersizliği nedeniyle, geçen yüzyılda ve bu yüzyılın
başlangıcında bir çok öncü biyolog, yalnız fenotipik varyasyonun ev-
rimsel ham materyal olarak işlev gördüğünü varsaymışlardır. Bu du-
rum, halen biyolog olmayan birçok kişi için net olmaktan uzaktı r. Bi-
rinci bölümde gördüğümüz gibi, Darwin ve Wallace tarafından var-
sayılan doğal seçilim yoluyla evrimleşme kuramını n, 19. yüzyılda ge-
nellikle Lamarck'a atıf edilen bir düşünce olan doğuştan sonra kaza-
nılan özelliklerin kalıtımı ile evrimleşme anlayışın' savunan bir raki-
bi vardı. Lamarck'in hipotezi, bir bireyin, doğumdan sonraki yaşamı
boyunca kazandığı somatik özelliklerin döllerine aktanlacağı şeklin-
de idi. Bu bakış açısı ile, her dölün özellikleri en azından kısmen, da-
ha önceki döllerin kazandıkları deneyimler, vücudun bir kısmının
B kullanılıp kullanılmaması ve kazalarla oluşturulan bütün modifikas-
yonlarca belirlenir. Bu görüşe göre, evrimsel değişmeler, böylesi do-
17.3. İki yakın akraba Afrika otçulu olan okapi ve ğum sonrası modifikasyonların sonraki döllerde kademeli birikimi
zürafa olacaktır. Bunun için klasik örnek,.zürafanın uzun boynunun evrimi-
Okapi (A) ve zürafa (B)'nın her ikisinin, oransal dir (Şekil 17.3).
olarak kısa boyunlu ortak bir ataya sahip oldukları Lamarkçı görüşe göre, kısa boyunlu atasal zürafalar, besinlerinin
düşünülmektedir. Günümüzün uzun boyunlu züra-
esas kısmı nı oluşturan, ağaçların yeşil yapraklarına ulaşabilecekleri
faları, kısa boyunluların ulaşamadıgı besinlere ula-
şabilirler.
kadar Uzatmak eğiliminde idiler. Beslenmelerine bağlı olarak, bu sık
boyun uzatma davranışı döllerinin oransal olarak daha uzun boyun-
lu olmalarına neden olmuştur. Bunlar da boyunlarını uzattı kların-
dan sonraki döl daha da uzun boyunlu olmuştur. Dolayısıyla, sürek-
li daha da yüksek yapraklara uzanmak için boyunlarını uzatmanın
bir sonucu olarak, her döl bir önceki dölden daha uzun boyunlu ol-
muştur.
Diğer taraftan, çağdaş doğal seçilim kuramı, atasal zürafaların da-
ha kısa boyunlu olduğunu; ancak farklı genotiplere sahip olmaları
nedeniyle, boyun uzunluklarının bireyden bireye değiştiğini varsa-
yar. Besin kaynakları sınırlı olduğunda, daha uzun boyunlu bireyle-
rin kısa boyunlu bireylere göre yaşama ve döl verme şansları daha iyi
olacaktır. Bu tüm kısa boyunluların öleceği ve tüm uzun boyunlula-
VARYASYON VE SEÇİLİM 453
POPULASYON GENETİĞİ
Çoklu rRNA geninin çok fazla miktarda kopyası bulundugundan, büyük bir
olası lı kla bir birey, bu genin ikiden fazla alelini bulundurur.
454 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
Genetikte bir çapraz için kullandığı= bir Punnet karesi ile bu Pun-
nett karesi arası ndaki tek fark, buradaki sperm ve yumurtaların tek
bir erkek ve tek bir dişi tarafından üretilmediği, bunları n populas-
yondaki tüm erkek ve dişilerce üretildiğidir. Populasyondaki erkek-
ler tarafı ndan üretilen spermler ve alel frekensları Punnet karesinde
yatay ve dişilerce üretilen yumurtalar ve alel frekansları dikey eksen-
lerde gösterilmiştir. Karedeki bulgular (işaret edilen alellerin kombi-
nasyonu ve alel frekansları nın çarpımı ile edinilen) bu populasyo-
nun sonraki dölünde homozigot baskın genotipin (A/A) 0,81, hete-
rozigot genotipin (A/a) ve (a/A) 0,18 ve homozigot çekinik genoti-
pin (a/a) ise 0,01 olduğunu göstermektedir. Şimdi bulduğumuz fre-
kansların sonraki döllerde değişip değişmediğini kısaca populasyo-
nun evrimleşip evrimleşmediğini öğrenmek istiyoruz.
HARDY-WEINBERG DENGESI
Önceki sayfada hipotetik bir populasyonda, frekansları (0.8) (0.8) + 2 (0,8) (0,2) + (0,2) (0,2) = 1
sı rasıyla 0.9 ve 0.1 olan A ve a alellerinin oluşturduğu ge- 0,64 + 0,32 + 0,04 =1
notip frekanslarını hesaplamak için bir Punnet karesi Buradaki 2pq terimi hesaplamak istediğimiz heterozi-
kullandı k. Cebirsel bir formül kullanılarak bu frekanslar got genotiplerin frekansına karşılık geldiğinden, 0,32 ya
daha çabuk olarak hesaplanabilirdi. da populasyonun % 32'si çalıştığımız hastalığa neden
Bir alelin frekansı p (örneğimizde A) diğerininki q olan d alelini taşıyan heterozigot bireylerdir. Her ne ka-
(örneğimizde a) olarak alını p, binomial açılımında dar bu metod çok güçlü ise de, bu eşitliğin sadece
9
(p+q)- da yerlerine konarak Hardy-Weinberg dengesi Hardy-Weinberg kuralına göre dengede olan populas-
için kullanılabilir; yonlara uygulanabileceğini unutmamak gerekir.
2
p 2pq + q2 = 1 Şimdi, sadece fenotipik frekansların direkt olarak he-
Formülde, p ve q yerine sı rasıyla 0.9 ve 0.1 alel fre- saplanabildiği durumlarda, alel frekanslarındaki deği-
kansları kondukları nda şunları elde ederiz. şimleri hesaplamak için bu tip çı karsamaların nasıl uygu-
p2 + 2pq + q2 =1 lanabileceğini görelim. Serbest olarak çiftleşen geniş bir
(0.9) (0.9) + 2 (0.9) (0.1) + (0.1) (0.1) = 1 populasyonda % 59 sarı çiçekli (başat fenotip) ve % 41
0,81 + 0,18 + 0,01 =1 oranında beyaz çiçekli (çekinik fenotip) bitki bulundu-
Hardy-Weinberg formülünün üç terimi üç genotipe ğunu varsayalım. Şiddetli bir kıştan sonra, bir sonraki yı-
işaret eder. lın ilkbaharında aynı yere gittiğimizde, %64 oranında sa-
2 rı çiçekli ve % 36 oranında beyaz çiçekli bitki bulunmuş
p = A/A nın frekansı = 0,81
2pq = A/a ya da a/A'nın frekansı = 0,18 olsun. Açı kça, başat alelli bitkiler daha iyi hayatta kalmış-
q2 = a/a'nın frekansı = 0,01 larchr, ancak alelik frekansların ne kadar değiştiğini tam
Doğal olarak, bu sonuçlar Punnett karesinden elde olarak bilmek istiyoruz.
ettiğimiz sonuçların aynısıdır. Beyaz çiçekliler çekinik fenotipi gösterdiklerinden
Bu örnekte, alel frekanslarını bildiğimizi varsaydı k ve y/y genotipi frekansının başlangı çta 0,41 olduğunu bili-
ilişkili genotip frekanslarını hesaplamak istedik. Fakat, yoruz. Bu değer formülde yerine konduğunda q2=0,41 y
Hardy-Weinberg formülü benzer diğer birçok hesaplama alelinin frekansı anlamı na gelen q=0,64 (yaklaşık olarak)
için kullanılabilir. Örneğin, çekinik d alelince neden olu- bulunur. Dolayısıyla başat Y alelinin frekansı 0,36 (1-
nan ve esas populasyonda % 4 oranında oluşan belirli bir 0,64=0,36) dır. Bir sonraki baharda, beyaz çiçeklilerin
hastalığın olduğunu ve hastalığı taşıyan heterozigot yüz- frekansı 0.36 ya düştüğünden q2=0,36 ve q=0,60 olarak
desini bulmak istediğimizi varsayalım. Hastalı k, sadece hesaplanır. Dolayısıyla y'nin frekansı 0.60 ve Y alelin fre-
homozigot çekinik bireylerde oluştuğundan d/d genoti- kansın da 0,40 olmalı dır. Özetle, bir yılda y alelinin fre-
pinin frekansı 0,04 dür. Formülde d/d genotipinin fre- kansı 0,64'den 0,60 düşmüş ve Y alelinin frekansı 0,36
kansı eşitliğin karşısına aşağıdaki gibi yazabiliriz. dan 0,40 yükselmiştir.
q2 = 0,04 Verilen örnekler yalnız iki alel içermektedirler. Mate-
Burada d alelinin frekansı 0,04 ün kare köküdür. matiksel olarak daha karışık olsalar da benzer prospdür-
ler çoklu aleli olan durunmlar içinde kullanılabilir. Dola-
q = -\/0,04 = 0,2 yısıyla, üç alelli durumlar için Hardy-Weinberg formülü
Eğer d alelinin frekansı 0,2 ise D alelinin frekansı 0,8 ol- trinomial bir açılım (p+q+r)2 gerektirir. Burada r üçün-
malıdır. Çünkü, her iki alelin toplamı her zaman 1 dir cü alelin frekansıdır. Aynı şekilde 4 alelli bir durum
(p+q=1). Hardy-Weinberg formülünde her iki alel fre- (p+q+r+s) 2 açılımını gerektirir.
kansı yerlerine yerleştirerek genotip frekanslarını hesap-
layabiliriz.
2
P 2pq + q2 =
456
VARYASYON VE SEÇİLİM 457
kir. Gerçekte, hiç bir populasyon son derece geniş değildir. Fakat,
birçok doğal populasyon, şans faktörünün tek başına gen havuzunda
alel frekansları nda dikkate değer değişime neden olamayacak dere-
cede geniştir. Üreme çağında 10.000 ya da daha fazla bireyli bir po-
pulasyon muhtemelen tesadüfi değişimlerden etkilenmez. Fakat, alel
frekansları küçük, izole kalmış, sözgelimi 100 den az üreme yaşında
bireyi olan, bir populasyonda bir alelin (ki bu alel uyum açısından di-
ğerinden üstün olsa bile) kolayca kayıp olması na neden olabilir. Göç
ya da mutasyon yokluğunda, böyle bir alel tamamen kayı p edilir. Ger-
çekten, böylesi populasyonlarda orta frekansta alel sayısı, göreceli
olarak daha azdır: açı kçası, böylesi aleller için hem kısa zaman kayı p
olma, hem de tek alel bulunacak şekilde fıkse olma eğilimi vardı r.
Başka bir deyişle, büyük populasyonlar fazla çeşitlilik içerme eğili-
minde iken küçük populasyonlar homozigotlaşma eğilimindedir. Bu
nedenle şans küçük populasyonlarda evrimsel değişmeye neden ola-
bilir (hatta geniş bir populasyonda seçilim yokluğunda bile yeterli za-
man verildiğinde de şans faktörü evrimleşmeye neden olabilir), fakat
genetik cirift (genetik sürüklenme) denen bu değişimler farklı alelle-
rin oransal uyumları ndan fazla etkilenmediğinden, her iki yönde de
olabilen esasen belirsiz bir evrimleşmedir (Şekil 17.4). Genetik sü-
rüklenme, doğal seçilimden bağımsız olarak alel frekanslarında deği-
şime neden olduğundan sı klı kla nötral seçilim olarak adlandırı lır.
Genetik denge için koşul olan ikinci durum -hem mutasyon ol-
maması hem de mutasyonal dengenin olması- populasyonlarda nadi-
ren rastlanılı r. Mutasyonlar her zaman oluşur. Çoğu genler muhte- 17.4. Bir siklid balıkta muhtemel genetik sürüklen-
melen her 1-100 milyon replikasyonda bir mutasyon geçirir. Farklı me
genlerin mutasyon hızları büyük oranda değişir. Nadir olarak (belki Afrika'daki yanını göllerde yaşayan yüzlerce siklid
de hiç) görülen mutasyonal denge aynı özelliği etkileyen alellerin balı k türünden biri olan Pseudotropheus zebra türü,
her birinin ayırt edici morfolojileri olan çok sayıda
mutasyonunun tam olarak dengede olmasıdı r. Birim zamanda ileri
izole populasyona ayrı lmıştı r. Bu çeşitlilik için, ta-
mutasyon sayısı nadiren geri mutasyonların sayısı ile aynı dı r3. Mutas- nı mlanmış herhangi bir seçilim baskısı nı n olmadığı
yon hızlarındaki farkı n bir sonucu olarak, populasyonda alel frekans- bilindiğinden, birçok araştırıcı farklı renklerin, her
larının yavaş değişimi yönünde bir mutasyonal baskı oluşur. Diğer bir küçük populasyonda işleyen genetik sürüklenme
bazı faktörler mutasyon baskısı nı dengelemediği sürece, daha stabil sonucu oluştuğunu düşünmektedir.
alelin frekansı artma, daha mutasyonal alelin frekansı azalma eğili-
minde olacaktır. Doğal olarak, mutasyon hızı daha düşük olması na
rağmen, sabit alel, birim zamanda değişebilir alelle aynı sayıda mu-
tasyon geçirecek ve stabil alelin frekansı artacak ve sonunda denge
sağlanacaktır. Bu olay çok zaman gerektirir ve hatta, hemen her za-
man mutasyonal dengeye ulaşılmadan diğer olaylar alel frekansları-
nı değiştirir. Fakat, mutasyonal baskı hemen her zaman olması na
karşın, mutasyon baskısı nadiren kısa bir sürede bir populasyonun
alel frekanslarını değiştiren bir ana faktörüdür. Ancak, sonraki bö-
lümde göreceğimiz gibi, gen duplikasyonları, ekson rekombinasyon-
ları ve gen kontrol bölgelerinde meydana gelen mutasyonlar uzun
vadeli genetik değişimlere daha fazla temel oluşturur.
Genetik dengenin üçüncü koşuluna göre, bir gen havuzu, yeni
alelleri ya da farklı alel frekanslarını gen havuzuna taşıyan, başka po-
pulasyonlardan göçü ya da alel frekanslarında değişimlere neden
olabilecek göçü kabul etmez. Bununla birlikte, doğal populasyonla-
rın büyük bir yüzdesi en azından küçük miktarda bir gen göçü yaşar
3 Çoğunlukla, frekansı yüksek olan alelden, frekansı düşük olan alele doğru
olan mutasyonlar ileri mutasyonlar; tersi geri mutasyonlar olarak adlandırı lı r.
458 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
A B
DOĞAL SEÇILİM
Spermler
0,8 A 0,2 a
0,8 A 0,64 A/A 0,16 A/a
Yumurtalar
0,2 a 0,16 a/A 0,04 a/a
penisilinli ortam
İkinci döldeki zigotların genotip frekansları nı n, atalarınkilerden
farklı olduğunu buluruz. Ata genotip frekansları 0,81, 018 ve 0,01
17.7. Penisiline direnç oluşturan mutasyonların ken- iken, ikinci dölde sı rasıyla 0,64, 0,32 ve 0,04 olarak bulunmuştur.
diliğinden olduğunu gösteren bir deney Eğer bu ikinci dölde seçilim başat fenotipe karşı işler ve bu yolla yi-
Bakteri hücreleri normal bir agar ortamı nda kültü- ne A alelin frekansı düşerse, üçüncü döldeki genotipik frekansları
re alı ndı; bir çok koloni üredi (üsteki petri). Sonra, önceki ikinci dölde genotipik frekansları ndan farklı olacaktı r. Üçün-
her koloniden hücre alabilmek için kadife bir bezle cü dölde A/A frekansları daha da azalacak iken, a/a'ları n frakansı da
sarı lmış bir damga petrinin yüzeyine bastnildı . Da- yüksek olacaktı r. Eğer bu seçilim baskısı birçok döl boyunca devam
ha sonra, damga penisilin konmuş diğer bir steril
ederse, A/A nın frekansı oldukça düşük bir seviyeye inerken a/a ge-
besin ortamı na bastı rı ldı; aktarı m sı rası nda iki petri
kabı ve damgada bulunan siyah işaretlerin denk gel-
notipinin frekansı oldukça yüksek bir seviyeye çı kacaktı r. Böylece,
mesine özen gösterildi. Orijinal petri kabından alı- doğal seçilim bireylerinin % 99'unun başat ve % l'inin çekinik feno-
nan hücrelerin çoğu penisilin ortamı nda üreyeme- tip gösteren bir populasyondan, oldukça az sayı da başat fenotip ve
diler, fakat bunları n birkaçı (burada iki koloni) üre- çoğunun başat fenotipi gösteren bir populasyona değişmesine ne-
yebildi. Bu iki koloniden alınan hücreler penisilinli den olacaktır. Bir fenotipin baskı nlığından diğer fenotipin baskınlı-
ortama aktarı lmadan önce mi, kendiliğinden, di- ğına olan bu evrimsel değişim, herhangi yeni bir mutasyon gerekme-
rençli hale gelmişlerdi, yoksa penisilin uygulaması
den, sadece, doğal seçilim sonucu olarak oluşacaktır. Hipotetik bir
dirençlilik için bir mutasyonu mu indüklendi? Akta-
rı m sı rası nda, transfer damgası iki petrideki işaretle-
örnek ile açı klama yapmak yerine, şimdi seçilimin alel frekansları n-
re göre bastı rı ldığı ndan, penisilinli, ortamda üre- da köklü bir değişim oluşturduğu gerçek bir örneği ele alalı m. Peni-
yen kolonilerin kesin olarak orijinal koloniler (aynı silinin antibiyotik aktivitesinin keşfınden hemen sonra Staphylococcus
noktalarda bulunan) olduğunu söylemek mümkün- aureus (ateş ve iltihapli bir çok enfeksiyona neden olan bir bakteri)
dür. Dolayısıyla, alı nan hücreler kesin olarak penisi- bu ilaca karşı kısa sürede dirençlilik göstermiştir. Bakteriyi öldürmek
lin uygulaması na tabi tutulmamış ve penisilin di- için çok daha yüksek penisilin dozu gerekmiş ve dirençli bakteriler
rençliliği için test edilmemiştir. Bunlar önceden di-
hastanelerde ciddi bir sorun olmaya başlamıştı r. Açı kça, bakteri po-
rençliydi. Dirençlilik oluşturan mutasyon önceden
pulasyonu penisilin tarafından oluşturulan güçlü bir seçilim baskısı
oluşmuş olmalı dı r; ilaç uygulaması ile oluşmamıştı r.
altında evrimleşmiştir. Fakat çok sayıda çalışma, ilacı n kendisinin di-
rençlilik için mutasyonları uyarmadığı göstermiştir. Penisilin sadece
duyarlı bakterileri öldürerek seçilim sağlamıştı r (Şekil 17.7). Görü-
nüşte, daha önceden rastgele bir mutasyonun sonucu olarak ortaya
çı kmış, penisiline direnç gösteren metabolik yolları belirleyen bazı
genler, penisilini uygulama anı nda, populasyonun tümünde düşük
bir frekansta bulunmaktadı r. Bu genleri bulunduran bireyler, antibi-
yotik uygulaması n d a, ayakta kalmaya önuyumludur (preadapted) ve
bunlar üreyip populasyonu devam ettirdiklerinden (duyarlı bireyler
öldürülmüştür), sonraki nesiller penisiline belirgin bir dirençlilik
gösterir. Penisiline maruz bı rakılan bir populasyonda, önceden, böy-
lesi genler bulunmasaydı , hücre yaşamayacaktı ve populasyon tama-
men ortadan silinecekti.
VARYASYON VE SEÇİLİM 461
4 Olumsuz koşullara karşı bazı bakteri türleri, hem bazı hataları tamir edeme-
yerek, hem de aktif olarak mutasyon oluşturarak (Bölüm 15'de gördüğümüz an-
tibadi genlerinin çalışma sürecindeki hiper mutasyonlar gibi) genomlarındaki
mutasyonları arttı rabilirler. Üreme potansiyelini düşürmesine karşın, böyle bir
sistem populasyonda çeşitliliği arttıracaktır. Bir kez böylesi bir yararlı mutasyonun
edinilmesi şansı, en azından bir bireyi kurtaracaktı r. Böylece, koşullar değişmiş ol-
sa bile, bu mutasyon yeni bir koloninin (mutasyonu taşıyan bireyin oluşturduğu)
hayatta kalması demek olacaktı r. Hatta, daha tartışmalı bir gözlem, bakteri bu bo-
zuk Beni kopyalama ihtiyacı duyduğundan, hipermutasyonun bu bozuk gende yo-
ğunlaşacağını savunmaktadı r.
462 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
olan çok sayıda farklı genle belirlenir. Bununla birlikte, çok sayıda
özelliğin kendisini göstermesi büyük ölçüde çevresel faktörlerden et-
kilenir. Sonuçta, böylesi özellikler -örneğin boy- genellikle geniş bir
aralıkta devamlı varyasyon gösterir. Bu devamlı varyasyon grafiklen-
80 diğinde, sı klık dağılımı yaklaşı k olarak normal ya da çan eğrisi dağı-
lı mı şeklindedir (Şekil 17.8).
70
Eğer çevresel koşullar değişip, seçilim baskısı nda belirgin bir de-
60
ğişim meydana getirirse, alel frekanslarındaki değişimin bir sonucu
50 olarak fenotipik varyasyon eğrisinin değişmesini bekleriz. Bunu gös-
57. termek için, belirli bir bitkinin en iyi büyüyebileceği şartların gene-
4°
30 tik olarak saptandığını düşünelim. Böyle bir hipotetik bitkinin duru-
oâ
mu Şekil 17.9'da gösterilmiştir. İlk eğri (Şekil 17. 9A), belirli bir po-
20
pulasyondaki bitki varyantları nın en iyi büyüyeceği yı llı k yağış mikta-
10
rını göstermektedir. Birinci okla gösterildiği gibi, günlük yağış mik-
50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 tarı, yıldan yıla bu ortalama civarında değişse de (dalgalanmalar gös-
Segment sayısı terse de) bu populasyonun yaşadığı yerde ortalama yağış miktarı 40
cm dir. Eğer yıllı k yağış 32 cm civarı nda olursa, bu populasyon çok
17.8. Kırkayak Narceus annularis'in bir populasyo- az sayıda iyi büyüyen (S) bitkisi içerir. Aynı şekilde yıllı k yağış mikta-
nunda vücut segment sayısımn dağılım sıldığı rı 48 cm olduğunda çok az sayıda iyi büyümüş (W) bitkisi olacaktı r.
Segment sayıstfıclAki,yaryasyon modelleri (dikey Eğer yıllı k yağış 36 cm olduğunda (T) grubu, ya da 44 cm olduğun-
barlarla gösterilen) olası normal dağılım eğrisine da (V) grubu bitkiler populasyonda başarılı büyüyen bitkilerdir. Ya-
yakındı r, ancak tam olarak normal dağılı m göster- ğış ortalamaya yakın olarak değişitiği sürece bu fenotipik varyasyon
mez.
korunacaktı r. Dolayısıyla, normalin dışı ndaki kurak yı llarda, S grubu
gibi bitkiler avantajlı olacaklardı r. O zaman herhangi bir yılda opti-
mum bir fenotip için seçilim vardır; ancak optimum fenotip yağış
miktarına göre değişir. Ortalama yağış 40 cm olduğunda, U bitkileri
süreç içinde en iyi uyum yapmış bitkiler olacaktı r ve bu nedenle po-
pulasyonda çoğunluğu temsil edeceklerdir. Şimdi sözü edilen alan-
daki ortalama yağışın, birkaç yıllı k bir periyot boyunca yavaş yavaş 44
cm'ye kadar arttığını varsayalım (Ok 2). Bu yeni çevresel koşulları n
varlığında, yağış 44 cm civarında olduğundan, en iyi büyüyen bitki-
ler olan (V) grubu bitkiler, öncekinden daha iyi büyüyeceklerdir. (V)
bitkilerinin büyük bir yüzdesinin yaşayı p üremesi beklenir ve dolayı-
sıyla (V) grubu bitkilerin frekansı da artacaktı r. Aynı şekilde, yağış 48
cm olduğunda, en iyi büyüyen (W) bitkileri öncekinden daha iyi bü-
yüyecek ve frekansları da artacaktır. Bunların aksine (T) ve (U) bit-
kileri önceki kadar iyi büyümeyecekler ve frekansları da azalacaktı r.
Yağış 40 cm'ye düştüğünde yaşamı nı sürdürmeyi başaran (S) bitkile-
rinin oldukça az bir kısmı, süregelen koşullara uyum göstermediği
koşullara, şimdi zayıf bir şekilde uyum göstereceklerdir. Populasyon
üzerinde işleyen seçilim sonucunda ortaya çı kan değişik frekanslar
Şekil 17.9B'de gösterilen yeni bir eğri verecektir.
Eğer ortalama yağış miktarı, bir yı llı k bir periyot boyunca 48
cm'ye kadar artmaya devam ederse (Ok 3), (W) ve (X) bitkilerinin
frekansı artacak, (U) ve (V) bitkilerinin frekansı düşecek ve (T) bit-
kileri kayı p olacaktı r. Bu değişim Şekil 17.9'da gösterilen eğriyi vere-
cektir. Eğer ortalama yağış miktarı sonra yavaş yavaş 52 cm'ye (Ok 4)
kadar artarsa, bu durum Şekil 17.9D'de gösterilen eğriyi oluşturacak
şekilde, frekanslarda değişimlere neden olacaktı r.
Çevresel koşulların değişimi böylece, populasyonun belirli bir iş-
levsel hat şeklinde gelişimine neden olan yönlendirilmis seçilimi ve-
recektir. Çevre değiştiğinde, değişebilme potansiyeli oluşturmak için
VARYASYON VE SEÇİLİM 463
17.9. Yağış değişimi eğrisi ile oluşturulan, yönlendi- ortalamaları nda yetişen fenotiplerin (kesintisiz ok-
rilmiş seçilime tepki olarak hipotetik bir bitki po- lar) sıklı k dağılımı nı göstermektedir. Metinde anla-
pulasyonunun evrimsel değişimi tıldığı gibi, ortalama yağıştaki düzenli bir değişim,
Hipotetik bir bitki populasyonundaki değişik feno- bitki populasyonu üzerinde yönlendirilmiş bir seçi-
tipler (S, T, U, vb.) yı llı k yağışa göre genetik olarak lime neden olur ve bu seçilim, fenotipik frekans eğ-
belirlenmiş farklı büyümeleri yansı tı r. Dört eğri risinin gittikçe sağa doğru değişmesine neden olur.
farklı zamanlardaki (A, B, C, D) farklı yıllı k yağış
464 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
A
A Yönlendirilmiş seçillim B Dallanan seçilim C Dengeli seçilim
hip olacaklardır. Aynı zamanda, küçük gamet oluşturan organizma- 17.11. Yönlendirilmiş, dengeli ve dallanan seçilim-
lar, aynı besin miktarı ile daha fazla gamet oluşturma yeteneği ile bir ler
Her bir grafik, bir populasyonda farklı boylardaki
üreme avantajı kazanacak ve daha fazla gamet üreterek diğer orga-
bireylerin yoğunluğunu göstermektedir. Her bir ör-
nizmalarla rekabc edeceklerdir. Ayrıca, küçük gametler daha küçük nekte populasyonun orjinal durumu üstte ve özel-
bir dirençle karşılaşacaklarından daha hızlı yüzebilirler. Çünkü, hız leşmiş seçilimden sonraki durumu altta gösterilmiş-
yumurtaya ulaşma bakımından bir avantajdır. Doğal olarak, çok kü- tir. (A) Yönlendirilmiş seçilim, bir özelliğin ekstrem
çük gametlerin birleşimi ile oluşan zigotlar rekabet etmek için az be- bir ucunu gösteren bireylere karşı (okla gösterilen)
sin içereceklerinden, seçilim bu bileşimlerini engelleyici yönde işle- işler (burada en kısa bireylere karşı üstte mavi ile
miş olmalıdır. Yaygın olarak benimsenen bu senaryo eğer doğru ise, gösterilen alan). Sonuç (alttaki eğri) populasyonun
daha uzun olanlar yönünde evrimleştiğine işaret
eşeye özgü morfoloji, fizyoloji ve davranışta görülen tüm çeşitlilik
eden boy dağılım eğrisinin sağa kaymasıdır. (B)
dallanan seçilimin bir sonucu olmaktadır.
Yönlendirilmiş seçilimin aksine, dallanan seçilim,
bir dağılımın orta kısmındaki bireylere karşı işler,
Dengeli seçilim Çoğu zaman, bir populasyondaki bir poligenik özel- dolayısıyla ekstremleri destekler; örneğimizde en kı-
lik, aynı anda işleyen iki ya da daha fazla yönlendirici seçilim baskısı- sa ve en uzun bireyler tercih edilmiş ve orta boydaki
na maruz kalırsa bu özelliğin iki ekstrem ucu elenir. Örnegin, aynı bireylere karşı bir seçilim işlemiştir. Sonuçta popu-
türün çok uzun boylu olan bitkilerinin fazla rüzgara maruz kalması lasyon zı t özelliklerden iki alt populasyona bölünme
ve kısa olanların diğer bitkilerce gölgelenmesi sonucu yeterli güneş eğilimindedir. (C) Dengeli seçilim, ortalama du-
ismim alamamaları nedeniyle ortamda orta boylu bitkilerin yaygın rumdan sapma eğiliminde olan bireyleri eleyen,
ekstrem uçlara karşı işleyen bir seçilimdir. Dolayısıy-
duruma geçmesi bir dengeli seçilim örneğidir. Benzer şekilde, ço-
la standart duruma göre çeşitlenmeyi azaltır ve ev-
ğunlukla, kış fırtınaları kuş populasyonlarındaki en büyük ve en kü-
rimleşmeyi önler.
çük bireyleri daha fazla elimine etmektedir. Seçilim, poligenik bir
özellik için dağılımın iki ucunda yer alan özelliklere sahip bireylere
karşı işleyen bu süreç dengeli seçilim olarak adiancin IIII (Şekil
17.11C).
Dengeli seçilim hemen her zaman tartıştığımız tek bir özellikten
daha geniş bir skala üzerinde işler ve sonuçta oldukça önemli ve kon-
servatif role sahiptir. Evrimleşme sürecinde olan her bir tür, türün
devamlığının bağlı olduğu gelişimsel, fizyolojik ve biyokimyasal sü-
reçleri idare eden yollarını kesin olarak etkileyen bir gen takımına
sahip olmuştur. Tüm bu genlerin etkileşim harmonilerini bozan her-
hangi bir şey, genellikle tür için zararlı olur. Ancak, eşeyli olarak üre-
yen populasyonlarda, alellerin uygun kombinasyonları artma eğili-
mindedirler ve her döl oluşturulduğunda rekombinasyonlarla yeni
kombinasyonlar oluşur. Bu yeni gen grupları nın çoğu, esas kombi-
nasyona göre daha az uyum gösterme yeteneğinde olacaktır (az bir
466 BÖLÜM 17 VARYASYON, sEçium VE UYUM
çok ve rekabette olduğu parrlar az sayıda ise, bir parr bireyi bir se-
zonda çok fazla miktarda yumurtayı dölleyebilir. Diğer taraftan, eğer
az sayıda savunak oluşturan erkek ve çok sayıda parr varsa bu parazit
bireylerin başarısı tamamen düşer. Bu üç erkek formunun düzenli
dağılımı, son yüz yılda balı kçılı kla dramatik olarak bozulmuştur. Bir-
çok alanda, çok sayıda tam büyüklüğe ulaşmış erkek yakalandığın-
dan bu formun genleri görülmeye başlanmış ve dönen erkeklerin %
90'ı jack (yani küçük boylu) olmuşlardı r.
EŞEYSEL sEoLim
Darwin, fiziksel devamlılıgı etkileyen seçilim ile yalnızca çekicilik ve
çiftleşmeyi sağlamada kullanılan özellikler üzerinde işleyen seçilimi
birbirinden ayırmıştır. Evrimsel anlamda, fetal evrenin en başında
ölmek, üreme başarısızlığıdır. Ancak, bir bireyin çiftleşme şansını
17.15. Dağ koyununda baskınlık davranışı
arttı ran özellikler üzerinde işleyen seçilim, her bir eşey için oldukça
Erkek dağ koyunları ritüel düello sı rasında, arka
farklı olduğundan, Darwin eşeysel seçilimin (sexual selection) he- ayakları üzerinde durarak gürültülü bir şekilde çar-
men hemen doğal seçilimden bağımsız olduğunu varsaymıştı r. pışı r ve sonra galip gelen, bir galiplik gösterisi ile
hiyerarşik baskınlığını ilan eder. Bunun sonucunda
Erkek kavgaları Darwin, eşeysel seçilimin iki temel tipini tanımla- baskın erkekler, dişilerin itiraz etmeyeceği bir başarı
mıştır. En yaygın şekli, karşı eşeye ulaşmak için bir eşeyin (genellikle elde ederler.
UYUM
Bir anlamda, her organizma çok sayıda uyumun kompleks bir pake-
tidir. Sonraki bölümde, bir takım uyumlar üzerinde duracağız -
uyum besin temini, gaz değişimi, vücut içi transport, vücut sıvıları nın
düzenlenmesi, hormonal ve sinirsel kontrol, kas aktivitesi, üreme ve
davranış ile ilgilidir. Açıkçası, uyumla ne ifade edildiğinin üzerinde
duracağız.
Biyolojide bir uyum, organizmanın uyumunu arttıran ve genetik
olarak kontrol edilen özelliğidir. Evrimsel biyolojide uyum gücü (fit-
ness), bir bireyin (veya bir alelin ya da bir genotipin) devam eden
döllere olası genetik katkısı olarak tanımlanı r. O zaman bir uyum,
bir organizmanın, genellikle döl vererek genlerini devam ettirme
şansını arttı ran bir özelliktir. Bazen yanlış olarak belirtildiği gibi,
uyumların bireylerin yaşama şansını arttırdığı şeklinde tanımlamadı-
ğımıza dikkat edin. Bir uyum, döl verimini arttırıyorsa, aynı zaman-
474 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇİLİM VE UYUM
gerektirir. Alman biyolog Niko Tinbergen kendi evrimsel kuramını 17.19. Martıların yumurta kabuldanm yuvadan
test, etmekte kararlı davranan ilk bilim adamlarından biridir. Örne- uzaldaştirmalan
ğin, Tinbergen yere yuva yapan martıları n, neden kı lı kı rk yararak kı- Yere yuva yapan marfflar kı rılan yumurta kabukları-
rılmış yumurtalarını uzaklaştı rdı klarını merak ettiğinde bir dizi ola- nı ve diğer döküntüleri yuvalanndan uzaklaştı rır ve
yuvadan en az bir metre uzağa taşı rlarken (A), kaya-
sı açı klama formüle etmiştir (Şekil 17.19B); (1) kırılmış yumıntalırt,
lı klara yuva yapan kittiwake gibi türler yumurta ka-
yumurtadan yeni çı kmış gençlere bulaşacak hastalı kların kaynağı
buklarını uzaklaştırmazlar. (B), Kittiwakelerin yuva
olabilir, (2) kı rılmış yumurtaların sivri kenarları yavrular için tehlike- yapma tarzı, onları predasyondan korurken, bunun
li olabilir, (3) kı rılmış kabuğun iç yüzeyinin tek düze beyazı, zeytuni yerine yere yuva yapan martıların yuvalannı gözle-
renkli dış görünümünün sağladığı kamuflajı boşa çı karıyor ve dola- mesi gerekir.
yısıyla avcı lar çekiyor olabilir.
Tinbergen bu sorunu (ve benzer diğerlerini) türler arası karşılaş-
tı rma ve deneysel testler olmak üzere iki adımda çözmüştür. Tür kar-
şılaştı rmaları, kendisine, en olası hipotezi belirleme olanağı vermiş-
tir. Kı rılmış yumurta durumu için, kayalı klarda yaşayan, dolayısıyla TABLO 17.1 Yumurta kabuğunun uzaklaştırılmasının
yaşamsal değeri
gerçekte avlanmaya maruz kalmayan ve yumurta kabukları nı uzaklaş-
tı rmayan kaya martılarını (kittiwake) gözlemiştir (Şekil 17.19B).
Yumurtaların yumurta Predatörlerce alınan
Hastalı k ve kesilmeler nedeniyle önemli derecede tehdit altında
kabuğuna uzaklıkları (cin) yumurta yüzdesi
kalınsa idi, bu durum zemine yuva yapan martı kadar, kayalı klara yu-
va yapan martı için de tehlikeli olmalıydı düşüncesinden hareketle 5 65
Tinbergen, ilk olarak predasyon hipotezini test etmeye karar verdi. 15 42
Araştı rmacı, bu deneyi normal yumurtalar içeren bir dizi yuvaya de- 100 32
ğişen mesafelerde kı rık yumurtalar koyarak yaptı. Sonuçlar ödüllen- 200 21
dirilecek kadar mükemmeldi; yanı nda kırı k kabuk bulunan yuvalar Yumurta kabuğu yok 22
predatörlerin dikkatini çekmişlerdir. Aksi taktirde bu yuvalar dikkat
N. Tinbergen et al. Egg Shell Removal by the Black he-
çekmeyeceklerdi (Tablo 17.1). Tinbergen, böylesi deneylerle uyum- aded Gull. Behaviour, Vol. 19. 1963.
sal davranışları n evrimine yeni bir bakış açısı getirmiştir. Ancak, di-
rek deneysel testlerin yokluğunda ya da zorlamalı tür karşılaştırmal-a-
rı ile yapı lan uyum açı klamaları bir hayli spekülatif kalır ve yalnızca
araştı rmaları teşvik eden çalışma hipotezleri olarak işlev görür.
Şimdi, evrimsel süreçleri aydınlatmaya yardı mcı olacak belirgin
bazı uyum örnekleri verelim.
B C
dış ajanlara (aracılara) bağlıdı r (Şekil 17.20). Her bir türün çiçekle-
ri şekil, yapı, renk ve koku bakı mı ndan bağlı oldukları belirli tozlaş-
I)
ma ajanlarına uyumludur ve özellikle çiçekler uyumun evrimini gös-
teren net örnekler oluşturmaktadı rlar. Bitkilerin ve tozlayıcı ları nın
birlikte evrimleşmesi -sı klı kta coevolution (birlikte evrimleşme) de-
17.20. Bitki tozlaştmalan nen bir süreç- tozlaştı rıcı ve tozlayıcı nı n her ikisinin özelliklerinin
(A) Yüzü polenlere bulanmış bir yarasa. (B) Çiçek- biri birlerine daha fazla uymalarına neden olmuştur.
lerin nektarı ile beslenen bir bal faresi, (C) Nektar
üreten çiçekleri ziyaret eden bir sinek kuşu, (D)
Gerçekten tozlaştırıcılar ve tozlaştı rdı kları türler arası nda çarpıcı
nektar elde etmek için uzun hortumunu çiçeklerin ilişkiler vardır. Arılar içgüdüsel olarak parlak renkler, ultraviyole
içine sokan bir kelebek. Hortumunun polenlere bu- renkli göz modelleri ve tatlı, aromatik ya da naneli kokular tarafı n-
lanması ile, polenlerin kelebeğin ziyaret edeceği di- dan cezedilirler. Arılar yalnız gündüz aktiftirler ve genellikle çiçeğin
ğer bir çiçeğe taşı nması olasıdı r. nektar ve polen içeren kısımları na geçmeden önce bir çiçeğin peta-
line konarlar. Arı ları n konduğu çiçekler, genellikle mavi ya da sarı,
hatta nadiren kırmızı olan (arılar mavi ve sarıyı iyi görebilirler, fakat
kırmızıyı iyi göremezler) gösterişli ve parlak renkli petallidir. Gerçek-
ten, arılarca tozlaştı rılan çiçekler, UV renkli göz lekesine, bir tada,
güzel ya da aromatik bir kokuya, belirli bir çiçek açma ya da nektar
üretim zamanına, özel bir çı kıntı ya da uygun konucu bir platforma
sahiptirler.
Bu gözlemler bize yalnızca belirli çiçekler ve arıları n tercihi ara-
sı ndaki ilişkileri verir, bu özelliklerin nasıl oluştuğunu açı klamaz.
Tozlaştırıcı tercihlerinin yalnız çiçek morfolojisi ve kokusu üzerinde
seçici güç sağlayıp sağlamadığı, ya da bunun yerine ilkin çiçeklerin
UYUM 477
SİMBİYOTİK UYUMLAR
Simbiyoz terimi biyoloji literatüründe değişik birçok anlamda kulla-
nı lmaktadı r. Bazı otoriteler bu terimi yalnızca birlikte yaşayan ve kar-
şılı klı yarar sağlayan iki türün durumunu ifade etmek için kullanır-
lar. Biz bu terimi daha geniş bir anlamda kullanacağız.
Etimolojik (kelime kökü olarak) simbiyoz herhangi bir ön yar-
gıya işaret etmeden yalnızca birlikte yaşamak demektir. Bu anlam bi-
yolojiye ilk uygulandığındaki anlamdı r ve aynı zamanda bu kitapta
kullanılacak olan anlamdı r. Ancak, biz simbiyozun üç farklı tipini ta- 17.33. Kelebeklerde Müller mimikrisi
nı mlayacağız. ilki, iki tür arasındaki ilişkiden birinin yarar, diğerinin Kral kelebek (üst) ve viseroy kelebekleri şaşırtıcı
çok az yarar ya da ne yarar ne zarar sağlandığı durum olan kommen- olarak aynı desenlere sahiptirler.
salizmdir. İkincisi, her iki türün karşılı klı yarar sağladığı mutualizm-
dir. Üçüncüsü ise bir türün bireylerinin yarar diğer türün bireyleri-
nin zarar gördüğü parazitizmdir (Tablo 17.2).
Mutualizm Her iki türe de yarar sağlayan bu tip simbiyotik ilişki yay-
gındı r. Şekil 17.35'de yaygın olarak temizleme simbiyozu denilen ve
17.34. Palau adalarında deniz lalesi tentakülleri için- yaşama biçimi olarak mutualistik iki örneği görülmektedir. Bir termit
de yaşayan üç anemon balığı ya da bir inek ile onların sindirim kanalı nda yaşayan selüloz sindi-
ren mikroorganizmaların ilişkisi ya da insan ve insanı n sindirim sis-
teminde B12 vitaminini sentezleyen bakteriler arasındaki ilişki mutu-
alizmin diğer örnekleridir. Liken dediğimiz canlılar (bir alg ya da si-
yanobakter ile bir mantarın oluşturdukları mutualistik simbiyoz),
kadar yakın bir birliktir ki, tek bir canlı izlenimi verirler (Şekil 23.9-
sayfa 625). Görünüşte, mantar, konuğunun (algin) fotosentetik akti-
vitesinden yararlanır ve alg ya da siyanobakteryum ise fungal duvarın
su tutma özelliğinden yararlanı r.
Kommensalizm ve mutualizm ile ilgili bu tartışmalardan (yukarı-
da verilen) anlaşıldığı kadarıyla, simbiyozun üç alt kategoriye ayrı l-
ması bir çok nedenden dolayı yapaydır. Kommensalizm, mutualizm
ve parazitizm ilişkilerinin tümü, olası ilişkilerin sürekli spektrumu-
nun parçalarıdı r. Çoğu durumlar için hangi tanımlamanı n kullanı la-
cağı kesinlikle çok önemli değildir. Kategoriler, doğa hakkında bil-
diklerimizi organize etmek ve test edilebilir hipotezler olarak şekil-
lendirilebilmek için birer araç olarak bize yardı mcı olur. Akı lda tu-
tulması gereken önemli şey, kommensalizm, mutualizm ve parazitiz-
min derecelenmelerinin nasıl iç içe girdiği ve her bir simbiyoz duru-
munun diğerlerinin tümünden farklı olduğunu anlamak ve her biri-
nin kendi içinde çalışı p analiz edilmesi gerektiğidir.
kiler avcı, yassı kurtlar ise parazit olarak adlandı rılırlar. Parazitizm ve
avcılar arasındaki genel ayı rdım, avcı nın avını hemen yer ve yoluna
devam eder, parazit ise yaşamını n çoğunu yaşayan canlı konağının
vücudu içinde ya da üzerinde geçirir ve konağına zarar verecek bir
yolla besinini sağlar. Parazitler genellikle konağını öldürmez. Sonun-
da konağını öldüren parazitler ise parazitoid olarak adlandırılırlar.
Açı kçası, parazit ve avcı arasındaki ayırım belirgin değildir. Bir orga-
nizmanı n bir parazit olarak adlandırılabilmesi için, diğer bir organiz-
ma üzerinde ne kadar süre yaşıyor olmalıdı r? Fakat, her ne kadar, he-
men her zaman ara durumlar olsa da, avcılı k ve parazitizmi ayırmak
yararlı olacaktır. Çünkü, bunların her biri, organizmaların var olma
biçiminden biridir ve her birinin uyumunun kendisine özgü özellik-
leri vardı r.
Parazitler alışılageldiği gibi iki tipe ayrılı rlar: dış parazitler ve iç
parazitler. Dış parazitler konağını n dış yüzeyinde yaşarlar ve genellik-
le konağının kıl, tüy, pul ya da deri kısımlarını yiyerek ya da konağın
kanını emerek beslenirler. İç parazitler ise konağın kanal ya da boş-
luklarında, özellikle sindirim, solunum ya da ürogenital sisteminde
yaşarlar: ya da parazitler delik açarak konağın kas ya da karaciğer gi-
bi dokularına yerleşirler; ya da virüs, bazı bakteri ve protozoonlarda
olduğu gibi bizzat konağın hücrelerinde yaşayabilirler.
İç parazitlik, dış parazitliğe göre çok fazla özelleşme gösterdiğin-
den daha belirgindir. Başka bir organizmanı n vücudu içinde kulla-
nışlı yaşama ortamı (habitat) bulabilme, dışarıda bir habitat bulmak-
tan tamamen farklıdı r ve karşılaştı kları beklenmedik sorunlar ser-
best yaşayan formlarda görülenden tamamen farklı evrimsel uyum-
larla sonuçlanmıştı r: örneğin iç parazitler, serbest yaşayan organiz-
17.35. Temizleme simbiyozu
malar için bulunm ı şart olan organ ya da organ sistemlerini ge- üst: Dev bir deniz levregi, bir çöpçü balı k tarafın-
nellikle yitirmişlerdir. Örneğin, yassısolucanların sindirim sistemleri dan temizlenir.
yoktur. Bunlar, konakları nın sindirim sistemlerinde yaşarlar, burada Alt: Sarı gagalı öküz gagalayıcısı, siyah gergedan
konağın sindirilmiş besinlerinin içinde yüzer, besinlerini vücut du- üzerindeki parazitik böcekleri toplar. Her ikisinin
varlarından doğrudan absorbe edebilirler ve her hangi bir atı k bırak- arasındaki simbiyotik ilişki mutualizmdir. Temizleyi-
mazlar. ci bu yolla besin saglar, konak ise sağlığı için tehlike
oluşturabilecek parazitlerden kurtulur.
Yapılarının sı k evrimsel süreçte yitirilmesinden dolayı, çoğunluk-
la esas parazitlerin dejenere oldukları söylenir. Ancak, dejenere ol-
ma, herhangi değerli bir şey ifade etmez, sadece serbest yaşayan ata-
ları nda bulunan bazı yapıları n, genelde iç parazitlerde bulunmama-
17.36. Vücuduna çok sayıda parazitoyit yumurtası bırakılmış bir tırtıl (domates
boynuzlu kurdu)
Parazitoid arı , yumurtalarını, konak tı rtılın vücudu içine bı rakır ve larvalar yu-
murtadan çı kı p pupa evresine geçene kadar tı rtıl üzerinden beslenir.
486 BÖLÜM 17 VARYASYON, SEÇILIM VE UYUM
ÇALIŞMA SORULARI
1. Habitat ve yaşama biçimi nedeniyle, eşeysel rekombinasyondan
yararlanmayan, vücutça oransal olarak büyük, ömür olarak uzun
(en az 5 kg olduğu ve ortalama 10 yıl yaşadığını varsayalım) bir
hayvanı düşünün. Böyle bir hayvandan, klonlamayı sağlayacak na-
dir koşulları n bir listesini çı karın (sayfa 448-53).
2. Önuyum, bir türe yeni bir nişe yayılma yeteneği verebilir. Çok sa-
yıda türün -sıçanlar, fareler, sazanlar, gümüşbalığı, deniz martıla-
rı, ve daha bir çoğu- insan tarafından yaratılan yeni habitatları
doldurdukları görülmektedir. Normal habitatlarında yararlı ya
da nötr olan hangi uyumlar, bu türlere yeni fırsatları kullanma ye-
teneği vermiştir? (sayfa 459-461)
3. Hangi tür ekolojik faktörler, erkeğin dişi tercihine karşılı k verme-
sine yardı m edebilir? Bu faktörler dengeyi, nasıl monogami (tek
eşlilik) ya da bigamiden (çift eşlilik) ziyade haremlere doğru yön-
lendirir? (sayfa 469-470).
4. Bazı araştı rıcılar, kalı tsal olarak insan dişilerinin bazı işlerde (sö-
zel yetenek kurnaz düzenlemeler yapma ve benzeri) erkeklerden
daha iyi olduğu, aynı şekilde erkeklerin de matematik ve geomet-
rik problemlerde dişilerden daha iyi olduklarına inanırlarken, di-
488 BÖLÜM 17 VARYASYON, sEoLim VE UYUM
ÖNERILEN KAYNAKLAR
BISHOP, J. A., and L. M. Coox, 1975. Moths, melanism and clean air, KErn_EwEil.., H. B. D., 1959. Darwin's missing evidence, Scientific
Scientific American 232 (I). (Offprint 1314) On the lessening of American 200 (3). (Offprint 842) The story of the industrial me-
air pollution in Britain and the diminishing frequency of melanics lanisın of tlıe peppered moth in England.
in some moth populations. LEWONTIN, R. C., 1978. Adaptation. Scientific American 239 (3). (Off-
CL-ARKE, B., 1975. The causes of biological diversity, Scientific Ameri- prim 1408) An excellent discussion of the process of adaptation,
can 233 (2). (Offprint 1326) emphasizing that most features are comprornises bet•een differ-
CoLes, C. J., 1984. Unisexual lizards, Scientific American 250 (1). On eni selection pressures, and that chance plays a role in evoltı tion
the evoltı tion of asexual species from sexual ones. when more than one solution to a problem is possible.
DAWKINS, R., 1976. The Selfish Gene. Oxford University Press, New L1, W. H., and D. GRAUR, 1991. Fundamentals of Molecular Evolution.
York. A well-written exposition of the controversial idea that the Sinauer, Sunderland, Mass. An excellent account of gene evoltı-
gene, not the individual organism, is the unu of selection, the or- tion through duplication and exon recombination.
ganisı n being ınerely ıhe robot vehicle of its selfish genes. MAYR, E., 1978. Evolution, Scientific American 239 (3). (Offprint
FUTUYMA, D. J., 1986. Evolutionary Biology, 2nd ed. Sinauer Asso- 1400) A nice history of evolutionary thought.
ciates, Sunderland, Mass. SPENCER, C. H. 1987. Mimicry in plants, Scientific American 257 (3).
GOULD, J. L., and C. G. Gouw, 1989. Sexual Selection. Scientific STROBEL, G. A., 1991. Biological control of weeds, Scientific American
American Books, New York. Well-illııstrated treatment of the 265 (1). Illustrates how weeds, litre diseases, can reproduce un-
evolution of sex and mate choice. checked in new habitats, whereas in their normal range they are
GRANT. V., 1951. The fertilization of fiowers, Scientific American 184 ili halance with locally evolved parasites (usually insects or
(6). (Offprint 12) The special adaptations flowers that help en- ftı ngi).
sure their pollination.
Bölüm 18
TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
imdiye kadar evrimin başlıca konularından
birini yani yalnızca, bir populasyonda zaman
içinde meydana gelen değişimleri tartıştık.
Şimdi evrimin diğer kapsamlı bir konusu
olan, bir populasyonun iki ya da daha fazla
türev populasyona ayrılmasını sağlayan süreç-
leri ele almamız gerekir. Bu konuyu ayrıntılı
olarak tartışmadan önce, her işleyişi yükledi-
ğimiz populasyonu biraz daha ayrıntılı olarak
inceleyelim. Eşeyli olarak üreyen organizma-
lar düşünüldüğünde, bir populasyonu kendi
aralarında üreyen ve dolayısıyla ortak bir gen
havuzunu paylaşan bireyler topluluğu olarak
tanımlayabiliriz.
POPULASYON BIRIMLERI
Demeler Belirli bir ortamdaki geyik farelerinin ya da bodur meşele-
rinin tümü ya da bir göldeki levrek ya da sudakoşanlarının tümü gi-
bi küçük lokal populasyonların her biri birer demedin Bir demenin
tıpa tıp aynı olan iki bireyi bile olmamasına karşın, bir demenin üye-
leri genellikle diğer bir demenin üyelerine göre birbirlerine daha
çok benzerdirler. Bu benzerliğin en az iki nedeni vardır: (1) bir de-
menin bireyleri genetik olarak daha yakın akrabalardır; çünkü fark-
lı demelerin bireyleri arasındakine göre, aynı demenin üyeleri ara-
sında daha sık çiftleşmeler meydana gelir ve (2) bir demenin birey-
leri birbirlerine daha çok benzeyen çevresel etmenlere ve dolayısıyla
yaklaşık aynı seçilim baskılarına maruz kalırlar.
Demeleri populasyonun birbirinden kesik olarak ayrılmamış ka-
lıcı olmayan birimleri olarak görebiliriz. Bir çiftliğin ağaçlı k kısmın-
489
490 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
Modern tür kavramı nın, iki populasyonun ayrı türler olarak ni-
telendirilebilmeleri için birbirlerinden ne kadar farklı olmaları ge-
rektiği konusunda bir şey belirtmediğine dikkat ediniz. Çoğu türle-
rin oldukça belirgin anatomik, fizyolojik ya da davranışsal karakter-
lere dayanılarak ayı rt edilebildiğini ve biyologları n tür belirlemede,
sı klı kla bu karakterlere güvendiklerini de itiraf edelim. Ancak, yaşa-
yan türler için son kriter her zaman üremedir -fiili ya da potansiyel
gen akışı= olup olmadığıdı r.I
Eğer dış görünüş itibarı ile hemen hemen aynı olan iki populas-
yon arasında tam bir içsel eşeysel izolasyon varsa -bunlar arası nda
gen akışı hiç olmuyorsa- araları nda büyük benzerlikler olması na kar-
şın bu populasyonlar farklı türlere aittir. Diğer yandan, eğer iki po-
pulasyon belirgin farklılı klar gösteriyor; fakat aralarında etkili gen
akışı bulunurlarsa bu iki populasyon aynı türe aittir (Şekil 18.1).
Anatomik, fizyolojik ya da davranışsal karakterler yalnızca üreme ba-
kımı ndan izole populasyonları n tanımlanmasında bir ipucu olarak iş
görürler: bunlar kendi başına bir populasyonun bir tür oluşturup
oluşturmadığını belirleyemezler.
A
2 o in
ıı
3.000 nı
49
ı 50 Bighorn 25
75 cm Lake --------- 43
2.000 TenaYa Tuolumne
Yosemite Lake Meadoows
Aspen Creek
Timberline Leevining
1.000 Valley
Mather
Conway
Summit
SIERRA NEVADA DIZISI BÜYÜK PLATO
hayvan türlerinde, genellikle çevresel derecelenmelere paralel ola- 18.3 Achilla lanulosa bitkisinde yüksekliğe bağlı boy
klinal varyasyonu
rak, genetiksel derecelenmeler -alel frekanslarının derecelenmesi- Yükseklik ne kadar fazla ise, bitkinin boyu o kadar
görülür. Çoğu türler, birçok karakter bakımından kuzey-güney dere- kısadır. Belirtilen tüm lokalitelerden toplanan to-
celenmesi gösterir; yine farklı karakterlerde doğu-batı derecelenme- humlar, Stanford'da bir test bahçesinde aynı koşul-
leri (Şekil 18.2C) ve yükseklik derecelenmeleri de görülür. larda yetiştirilerek bu varyasyonun genetiksel oldu-
Bir türün bir karakteri coğrafya ile ilişkili göreceli bir varyasyon ğu (yalnız çevresel faktörlere bağlı değil) gösteril-
miştir. Boydaki farklılıklar, bu tohumlardan yetiştiri-
gösteriyorsa, bu varyasyon klip (dine) olarak adlandı rılı r. Örnegin, len bitkilerde de görülmüştür.
çok sayıda memeli ve kuş, ortalama vücut büyüklüğü açısından ku-
zey-güney klinleri gösterir. Kuş ve memelilerin, kutuplara doğru gi-
dildikçe iklimin soğuk olması nedeniyle vücut büyüklüğü artarken,
ekvatora doğru, iklimin sıcak olmasına paralel olarak azalı r. Aynı şe-
kilde birçok memeli türü, kuyruk ve kulak gibi üyelerin büyüklüğün-
de kuzey-güney klinleri gösterir. Bu organlar kutba yakı n demelerde
daha küçüktür.2 Yayılış alanı geniş olan bir türün klinal olarak deği-
şen birçok karakteri vardır. Fakat birçok klip, sı klı kla yön, yerleşim ve
belirginlik açısı ndan birbiriyle uyumlu değildir; bir karakter kuzey-
güney yönünde klinal varyasyon gösterirken, diğer biri doğu-batı,
başka biri de kuzeybatı dan-kuzeydoğuya doğru klinal varyansalar
gösterebilir.
Bazen coğrafik olarak bağlantı lı varyasyonlar, yukarıda tartışılan
klinlerde olduğu gibi derecelenme göstermez. Türün yayılış alanı-
nı n belirli bir kısmı nda bazı karakterlerde ani değişimler olabilir. Ba-
zı biyologlar, coğrafik olarak varyasyon gösteren bir türde, genetik
olarak belirlenen bir karakterde böyle ani bir kesiklik ortaya çı ktı-
ğında, bu tür populasyonlar alttür olarak tanımlarlar. Bu terim bazen
daha izole populasyonlar için de kullanılır -farklı adalarda ya da fark-
lı dağlarda ki populasyonlar, farklı nehirlerdeki balı klardaki gibi: bu
tip populasyonlar genetik olarak tanınabilecek kadar farklı dı r, ancak
çiftleşip döl verme potansiyelindekiler bir alttür, bir tür içinde gene-
tik yapıları ve yayılış alanları farklı olan ve kısmen birbirinden izole
olmuş bir doğal populasyon grubu olarak tanımlanabilir (Şekil
18.4) .
Tanımlamaya göre, aynı türe ait iki alttürün uzun süre coğrafik
2Soğuk artişma bağlı olarak, ortalama vücut büyüklüğündeki artış sıcak kan-
lı hayvanlarda yaygın olup bu varyasyonal eğilim "Bergman Kuralı" olarak bilinir:
Soğuk artışma paralel olarak üyelerin küçülmesine "Allen Kuralı " denir. Bu klin-
lerin uyumsal önemli sıcaklı k değişiminde yüzey/hacim oranı nı n rolünü yansıtır.
494 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
olarak ayrı kaldı klarına dikkat edin. Çünkü, alttürleri genetik olarak
ayrı tutan şey, uzaklığın üreme üzerindeki sı nı rlayıcı etkisidir. Eğer
bir arada olsalardı, aralarında üreyeceklerdi ve var olan farklılı klar
kısa sürede ortadan kalkacaktı. Birçok biyolog, alışageldik bu alttür
tanımını kabul etmemektedir. Bunun nedeni, daha az belirgin olan
karakterlerin, ihmal edilen tümüyle farklı varyasyon özellikleri oluş-
turabilmesine karşı n, iki alttür arasındaki ayrımın sadece tek bir
morfolojik karaktere dayandı rılmasıdı r (Şekil 18.5). Diğer bir ne-
den, çoğu grupları n ayrı populasyonlar olarak bir geçiş evresinde bu-
lundukları ve bir zamanlar düşünüldüğü gibi, kesin olarak tamamen
ayrı türler halinde var olmaya devam edemeyecekleridir. Bununla
birlikte, farklı populasyonlara ayrı isimlerin verilmesi, çoğunlukla uy-
gun bir yaklaşımdı r.
Türiçi coğrafik varyasyonun bir sonucu olarak, aynı türe ait; fa-
kat belirgin olarak ayrı lmış lokalitelerde bulunan iki populasyonun
birbirleri ile olan benzerlikleri, çoğunlukla diğer bir türe ait bir po-
pulasyonla olan benzerlikten daha fazla değildir. Böylesi türiçi var-
yasyonlar, daha önce işaret ettiğimiz iki populasyonun, aynı türe ait
olup olmadığını belirleyen şeyin morfolojik benzerlik olmadığı gö-
rüşüne katkıda bulunmaktadır; kriter, bu populasyonları n üreme ba-
kı mından izole olup olmadı klarıdı r. Aynı türe ait olduğu kabul edi-
18.4 Kanada kazının iki alttürü
Kanada kazının iki alttürü, farklı üreme ortamları- len, yaygın populasyonlardan alınan ayrı ayrı bireylerinin çaprazla-
na ve farklı yayılışlara sahiptirler. Branta canadensis maları ndan yaşayabilir döllerin verilmediğini gösteren çok güzel ör-
maxima (üst) Amerika Bileşik Devletlerinin orta ve nekler vardır. Yine de bunlar aynı türün üyeleri olarak düşünülür;
güney orta kesiminde yaşar. Branta canadensis moffiti
çünkü bu populasyonlar, araları nda gen akışı n izin veren birbirin-
(altta) büyük çoğunlukla Orta ve Batı Kanada'da
yaşar.
den kopmamış ara populasyonlar zinciri ile birbirlerine bağlı dı rlar.
TÜRLEŞME
resel faktörler bakımı ndan aynı olma şansı esas olarak sıfırdır.
Türleşmeye götüren mekanların ayrılmasına neden olan engel-
ler çok çeşitlidir. Fiziksel ya da ekolojik nitelikteki herhangi bir en-
gel, söz konusu olan türün hareketini önler. Bir tür için engel oluş-
turan şey diğeri için oluşturmayabilir. Açı kçası, orman ortamında ya-
şayan bir tür için çayı rlı k bir alan engel oluştururken çayırlı kta yaşa-
yan bir tür için değildir. Bir dağ ortamı, yalnız ovada yaşayabilen bir
tür için, bir çöl ortamı nemli ortama ihtiyaç duyan bir tür için ve bir
vadi, dağda yaşayan bir tür için engel oluşturur. Okyanuslar ve buzul-
lar çok sayıda bitki ve hayvanı n türleşmesinde rol oynamış geniş öl-
496 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
Timleri çok farklı olması nedeniyle ki, hiçbiri diğerinin yayılış alanı n-
da gen akışı nı önleyen genetik farklı lıklar vardı r. Bunların ayrı mı sa-
larla çiftleşme olası lığı daha fazladır. Böylece kalıtsal olarak belirlen-
miş olan habitat tercihleri bu iki gen havuzunu ayrı tutmaya yardı m
TABLO 18.1 içsel izolasyon mekanizmaları mahkum embriyolara ya da zayıf ya da kısı r olması olası gençlere har-
canı r ve üreme döngüsünün mevsimsel doğası, bireylerin çiftleşip
Etki Mekanizma Bireysel gençleri vermesi için ikinci bir şansı engelleyebilir. Şu unutulmama-
Etkilenmeme
lıdır ki, bir eş bulma ya da çiftleşmedeki başarı üreme başarısı -uygun
1. Ekocoğrafik döllerin üretimi- demek değildir. Yanlış bir türün üyeleri ile çiftleş-
izolasyon me eğiliminde olan bireyler, kendi türünün bireyleri ile çiftleştiğin-
de verecek olduğu döllerden daha az döl verecektirler. Döllenme ol-
2. Habitat
izolasyonu sun ya da olmasın ve melezler yaşasin ya da yaşamasın yanlış çiftleş-
Ebeveynler: meler gametleri telef eder. Bu nedenle ilk etapta seçilim kuvvetle
cifdmane 3. Mevsimsel döllenme — izolasyon davranışları, morfolojileri ya da fizyolojileri, yanlış çiftleşme şansını
önlenmiştir önlenmiştir
4. Davranışsal azaltan bireyler yararına olacak ve eğer ebeveyn populasyonlar sim-
izolasyon patrik iseler daha etkin içsel izolasyon mekanizmaları nın evrimleş-
mesi yönünde güçlü bir seçilim meydana gelecektir. Doğru eş seçimi-
5. Mekaniksel
izolasyon ni sağlayan gen kombinasyonlarının frekansı artacak ve yanlış eş se-
çimine yol açan kombinasyonları n frekansı azalacaktı r, ta ki esas ola-
6. Gametik rak melezleşme tam olarak kesilene kadar. Yakın akraba türler ara-
izolasyon
Genç melez —
sında, melezleşme şansı nı azaltan ve/veya rekabeti en aza indiren ka-
üretimi engel- 7. Gelişimsel rakterler açısından hızlı farklılaşma oluşuyorsa, bu hızlı farklılaşma
lenmif izolasyon eğilimi karakter değişimi (character displacement) olarak adlandırı-
8. Melez lır (Şekil 18.7'ye bakın). Tablo 18.1'de değişik içsel izolasyon meka-
ölümü Melezler: nizmaları özetlenmektedir.
Melezlmin — başarı Yukarıda belirtilen on izolasyon mekanizması ndan yalnız birinin
devambhp 9. Melez önlenmiştir
önlenmiş kısırlığı
etkili olduğu durumlar oldukça nadirdir. Genellikle bunların birka-
çı, birlikte, iki türü ayrı tutmaya katkı da bulunur. Örneğin yakı n ak-
10.Seçici melez raba, simpatrik bitki türleri, bazı zayıf melezlere ek olarak habitat ve
eknmesi
mevsimsel izolasyon gösterirler. Gördüğünüz gibi ister hayvan isterse
bitki olsun, simpatrik türler, melezlerin oluşması ya da yaşamasını
önleyen mekanizmalardan ziyade, hızlı bir şekilde çiftleşmeyi önleyi-
ci bir ya da daha fazla izolasyon mekanizması geliştirme eğiliminde-
dirler.
niyle kısırdı. Poliploitler fertil olup birbirleri ile çiftleşip döl vere-
bilmeleri, fakat türedikleri ile diployit türlerle çiftleşemezler. Bu ne-
denle Botanikçiler, her zaman bu populasyonlara ayrı bir tür ismi
vermeyi tercih etmelerine karşın poliployit populasyonlar modern
tür tanımının bütün gerekliliklerini taşırlar -bunlar genetiksel ola-
rak ayrıcalık gösterirler ve üreme bakımından izoledirler.
Poliployit kardeş türlerin atasal stoktan üreme bakımından izo-
lasyonu, bazen başka şekilde mümkün olmayan uyumsal farklılaşma-
lar sağlar. Örneğin belirli bitkilerin yeni poliployit türleri, mineral
tortu ve serpantin kayalıkları gibi mineral topraklara uyum sağlamış-
tır. Eğer bitkiler üreme bakımından izole olmasalardı, çevresinde bu-
lunan geniş normal diployit populasyonundan kaynaklanan gen akı-
şı, bu özel topraklara poliployitlerin göstereceği lokal bir uyumu ön-
leyebilirdi. Öyleyse coğrafik izolasyonun yerini alan poliployidi tür-
leşmenin simpatrik olarak oluşabileceği bir yoldur.
Poliployidinin allopoliployidi denen ikinci tipi, iki tür tarafın-
dan oluşturulan bir melezde, kromozom sayılarının katlanmasını
(genellikle iki katına çıkma) kapsar. Melez, her türden birer takım
kromozom içerir. Bu iki atasal tür, mayozda homolog kromozomla-
rın çift yapmasını (sinaps oluşturma) sağlayacak derecede yakın ak-
raba değillerse, gamet oluşturmayacaklarından büyük bir olasılıkla
kısırdırlar. Ancak, melez mayozdan önce kromozomlarını iki katına
çı karırsa, gametler her bir atasal türden tam bir diployit kromozom
setini içerecek ve yaşayabilir gamet üretilmesi olasılığı çok artacaktır.
Türleşmede, büyük bir olasılıkla, bu tip poliployidi, otopoliployidiye
göre çok daha önemli olmuştur. Allopoliployit bireyler, kendi arala-
rı nda serbestçe üreyebilecekler, ancak atasal türlerin her ikisi ile de
çiftleşemeyeceklerdir. Sonuç olarak allopoliployit populasyon ayrı
bir tür olarak düşünülmelidir.
Alloployit bitkiler nadiren atasal diployit bitkilerden daha güçlü
olurlar. Bunun nedeni, olasılıkla, alloployitin iki set gen ürünü me-
tabolik yola ve kontrol sisteminin bir karışımını içermesine karşın,
atasal türlerin her biri genlerin incelikle düzenlenmiş bir karışımı-
din Ancak, iki farklı türün genlerinin kombinasyonları oldukların-
dan, ara sıra allopoliployitler, atasal türlerin yaşayamadı kları habitat-
larda büyüyebilirler. Bu nedenle, allopoliployit türleşme, büyük ola-
sılı kla yaygın çevresel değişimler sırasında bazı bitki gruplarının de-
vamlılığında önemli rol oynar.
Allopoliployidinin, değeri olan, yeni tahıl bitkilerinin üretilme-
sinde de büyük önemi vardır. Üreticiler yulaf, buğday, pamuk, tütün,
patates, muz, kahve ve şeker kamışı gibi çok sayıda yararlı bitkinin
poliployit olduğunun farkına varır varmaz poliployitler oluşturmaya
başlamışlar ve çok sayıda yeni varyete elde etmişlerdir. Kolşisin po-
liployidiyi kolayca indükler. Yapay olarak üretilen ilk allopoliployid-
lerden biri 1924'de turp ve lahananın çaprazlamasından elde edil-
miştir. Bu yapay bitki, lahana köküne ve turp yapraklarına sahipti. Di-
ğer çaprazlamalardan, çok daha çekici sonuçlar elde edilmiştir (Şe-
kil 16.27, bakınız. sayfa 441) „
Kromozomların iki katına çıkması belirgin bir problem yaratır:
eğer tetraployitler diployitlerle üremiyorlarsa, sadece kendi içlerin-
de üreyebilirler. Bu nedenle, nadir diployit polenler verimli bir tet-
502 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
uyumsal açılım (radiation) -bir türün evrimsel olarak çok sayıda bir-
birinden ayrı türe ayrı lması- yok olma ile aynı sı klı kta olmuştur.
Coğrafik izolasyon fı rsatları şu ana kadar düşünülen en yaygı n türleş-
me öncülü olmasına karşın- simpatrik türleşmenin neden olmadığı
tüm türlerin oluşmasına yol açacak kadar nasıl yeterli olmuştur? Her
şey bir yana, çok sını rlı bir alanda dört, beş ya da daha fazla yakın ak-
raba bir tür kompleksin oluşması da beklenilmez değildir. Orneğin,
çoğu simpatrik olan kırkayak cinsi Brachoria'nın 28 türün yayılışı Bir-
leşik Devletlerin doğusunda bulunan yaprak döken ormanların kü-
çük bir kısmında sını rlanmıştı r (Şekil 18.12). Eğer coğrafik izolasyon
gerekli bir faktör ise, böyle küçük bir alanda nasıl bu kadar fazla tür-
leşme oluşabilmiştir? Böyle sorulara cevap verebilmek için özellikle
verici ve tarihsel bir önemi olan bir örneğe -Darwin'in doğal seçilim-
le evrimleşme teorisini formüle etmesine yol açan Galapagos adala-
rında yaşayan ispinozlara (aynı zamanda bu adalarda yaşayan kap-
lumbağa ve aldatıcı kuşkulara) dönelim.
Galapagos adaları, şimdi bağlı olduğu ülke olan Ekvator'un yak-
laşık 900 km batısında, Pasifik Okyanusu'nun içinde ekvatorun tam
ortası nda bulunurlar (Şekil 18.13). Adaların hiç bir zaman birbirleri
ile bağlantıları olmamıştır. Adalar yaklaşı k olarak 5 milyon yıl önce
volkanlar halinde okyanus tabanından yükselmiştir. Kuşkusuz başlan-
gı çta adalar üzerinde hiç yaşam yoktu ve bu nedenle anakaradan bu-
18.12 Brachoria cinsine ait 28 kırkayak türünün yayılışı raya ulaşma şansını yakalayacak tüm türlerin yararlanması na açı ktı.
Renkli noktalar, birçoğu simpatrik olan bu kı rkayak- Oldukça az sayıda canlı türü adalara ulaşmayı başarmış ve buraya yer-
larm bilinen tüm lokalitelerini gösterir. Bu cinsteki
leşmişlerdir. Insanoğlu adalara ulaşmadan önce, adalara özgü kara-
tüm törleşmeler, Bileşik Devletlerin doğusunda, ol-
dukça sı nırlı alanda olmuş olmalıdır. sal omurgalı olarak, 7 sürüngen türü (bir ya da birden fazla yılan, iri
bir kaplumbağa türü ve ikisi oldukça büyük iguana olmak üzere en
azından beş tür kertenkele türü), 7 memeli türü (5 tür sıçan ve iki
tür yarasa) ve sınırlı sayıda kuş türü (iki tür baykuş, bir tür şahin, bir
tür güvercin, bir tür guguk kuşu, bir tür ötleğen kuşu, bir tür kı rlan-
gıç, dört tür alaycı kuş ve ünlü Darwin ispinazlorı ) bulunmaktaydı.
Ondört tür Darwin ispinozu, dünyanı n başka yerinde bulunma-
yan, ayrı bir alt familya oluşturmaktadır. Bu kuşların, Güney Ameri-
ka'ya da Orta Amerika anakaralarından, adalara yerleşen bilinmeyen
bir ispinoz atadan (13 tür Galapagos adaları nda, bir tür Kokos ada-
sı nda) evrimleştiğine inanılmaktadır. Coğrafik olarak izole olmuş ko-
loni oluşturan ataların yavruları nı n zaman içinde anakaradaki atala-
rı ndan oldukça farklı bir seviyeye gelecek şekilde büyük bir evrimleş-
me geçirmiş olmaları gerektiği kolayca anlaşılabilir. İlk bakışta daha
şaşırtıcı olan şey, ataları oluşturan göçmenlerin yavruların bulunan
iki türü hangi şekilde oluşturduğudur.
Tek bir ada ile değil, 25'den daha fazla, ayrı adadan oluşan bir
grup adayla ilgilendiğimiz unutulmamalıdı r. Ispinozlar, adalar ara-
sındaki uzak mesafeleri kolayca uçarak geçemeyecek ve yerleşim ala-
nının civarında kalma yönünde güçlü bir eğilim göstereceklerdir.
Dolayısıyla, belirli bir adada bulunan bir populasyon, diğer adalarda-
kilerden etkin olarak izole olmuştur. Başlangıç kolonici kuşların yük-
sek bir rüzgarla sürüklenerek tesadüfen adalardan birine konmasıy-
la kurulduğu tahmin edilmektedir. Sonra, sürüden sapanlar yolunu
şaşırıp diğer adalara sürüklendiler ve yeni koloniler kurdular. Ayrıl-
dıktan itibaren, kurucu etkisi nedeniyle yeni kolonilerdeki alel fre-
kansları atasal koldnilerinkinden oldukça farklıdı r. Az önce allopat-
rik tür oluşumu modelinde anlatıldığı gibi, zamanla farklı adalarda-
ki koloniler daha fazla farklılaşmışlardır (farklı mutasyonlar, farklı
seçilim baskıları ve küçük populasyonlarda olması beklenen genetik
sürüklenme). Dolayısıyla, her bir adada farklı bir tür ya da en azı n-
TÜR VE TÛRLEŞME 505
o Darwin (3)
• MM (3)
Pinta (8)
NlanAtena (7) Genovese (4)
.ı .
Santiago ( 10)
Daphnt.. Maior (2)
Santa Cr= (10)
Fernnn
adia
(50
is-
abehk Santa Fe San Clistnbal
o% 1.~ lielmniankıs. ic) (7)
((1)
1) Santa Maria (8) CE5sixinuia
dan farklı bir alttürün oluşması beklenebilirdi. Fakat bugün var olan
durum bu değildir. Adaların çoğunda birden fazla ispinoz türü bulu-
nur, hatta büyük adalar 10 türe sahiptir (Şekil 18.13 sağ). Peki, bu
durum nasıl açı klanabilir?
Şimdi A formunun orijinal olarak Santa Cruz adasında ve yakı n
akraba B formunun Santa Maria adası nda evrimleştiğini varsayalım. 18.14 Galapagos adaları için türleşme modeli
Eğer sonra bu iki form, bazı küçük farklılı klar oluşturmak için yeter- Atasal form, bu iki hipotetik adadan geniş olanına
li süre izole kalmadan, A formu Santa Maria'ya yayılmış ise, ikisi de yerleşir daha sonra, populasyonun bir kısmı daha
küçük adaya dağılmıştır. (1) Sonunda, iki tür birbi-
serbest olarak üreyebilir ve birbirlerine karışabilir. Fakat, eğer A for-
rinden izole olarak ve A ve B olmak üzere iki tür ha-
mu Santa Maria'yı istila etmeden önce A ve B belirgin farklılı klar ge- linde evrimleşmiştir. (2) A türünün bazı bireyleri
liştirecek kadar bir süre ayrı kalırlarsa, o zaman A ve B birbirlerine tekrar B türünün bulunduğu adaya yayı lmışlardır.
göre eşeysel izolasyona sahip olabilirler ve bu yolla ayrı türler olarak İki tür birlikte bulunmuş ancak araları ndaki şiddet-
gelişebilirler ve de bu formlar arasında üreme olmaksızı n, aynı ada- li rekabet, bunlar arası nda hızla dallanan bir ev-
rimleşmeye yol açmıştır. (3) A populasyonunun B'
da iki ayrı tür olarak birlikte bulunabilirler (Şekil 18.14). Eğer bu
nin adası ndaki A populasyonunun bu hızlı evrimi,
formlar, melez formlar oluşturdularsa, bu melezlerin yaşama kapasi- onun alasal A türünden giderek daha fazla farklılaş-
teleri büyük bir olasılı kla atasal formlardan daha düşük olmalıydı. masına neden olmuştur. Bu A populasyonunun tü-
Bu açı klamaya göre, doğal seçilim sadece kendi formu ile çiftleşen- müyle bir C türüne dönüşmesine kadar sürmüştür.
leri desteklemiş olacaktır ve bu seçilim baskısı çapraz eşleşmelerle Aynı zamanda küçük işgalci populasyonların neden
olduğu seçilim baskısı B türünün büyük populas-
meydana gelen gametlerin telefini önleyen daha etkili içsel izolasyon
yonları nın az da olsa farklaşmasına yol açmıştı r.
mekanizmalarını n hızlı gelişimine yol açacaktır. Gerçekten, Dar-
win'in ispinozları kendi türünün üyelerini kolayca tanı rlar ve farklı
bir türün elemanlarına çok az ilgi gösterirler.
Şimdi, hipotetik örneğimizde, Santa Cruz'un A ve Santa Ma-
ria'nı n hem A hem de B formu ile işgal edildiği belirli bir noktaya
ulaştı k. Eğer her iki form, aynı besinleri kullanıyor idilerse A ve B bü-
yük bir olasılı kla devamlı olarak birlikte olmuşlardır. Bunun devam
etmesi durumunda rekabet olacaktı r ve uyum gücü daha düşük olan
yapan tür rekabeti minimuma indirecek derecede farklılaşmadıkça,
diğer tür tarafından elimine edilecektir. Kısaca, nerede iki ya da da-
ha fazla çok yakın akraba tür birlikte bulunurlarsa, ya birinin yok ol-
ması na ya da karakter değişimine -bu örnekte farklı şekilde bir bes-
lenme özelleşmesinin evrimleşmesine- yol açacaktır.
506 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
18.15 Darwin'in ispinozları 3- Büyük böcekçil ağaç ispinozu (C. psitta- 11- Büyük yer ispinozu (C. marginirostris)
Darwin'in ispinozları dört cinse ayrı lırlar; cula) 12- Keskin gagalı yer ispinozu (C. difficilis)
Ağaç ispinozları olan 1, 3, 4, 5, 6 ve 10 no- 4- Orta böcekçil ağaç ispinozu (C. pauper) 13- Ortaboy yer ispinozu (C. fortis)
lu kuşlar Camarhynchus; yer ispinozları 5- Mangrov ispinozu (C. heliobates) 14- Küçük yer ispinozu (C. fuliginosa)
olan 7, 8, 11, 12, 13, ve 14 nolu kuşlar Ge- 6- Küçük böcekçil ağaç ispinozu (C. parvu-
ospiza: cinslerine dahildir. 12 nolu kuş ispi- lus)
noza benzemeyen ötleğen ispinoz; 9 nolu 7- Büyük kaktüs yer ispinozu (G. conirostris)
kuş Cocos adası nda yaşayan bir türdür. 8- Kaktüs yer ispinozu (G. scandens)
1- Vejeteryan ağaç ispinozu (C. crassirostris) 9- Kakos ispinozu (Pinaroloxias inornata)
2- Ötlegen ispinozu (Certhidea olivacea) 10- Ağaçkakan ispinozu (C. pallidus)
TÜR VE TÜRLEŞME 507
Frekans (yüzde)
lanı r; büyük gagalar büyük tohumları kı rabilirken, küçük gagalar kü-
50
çük tohumları toplamada etkindirler (özelleşme hep simetrik değil- G. fortis
dir, çok etkili olmamasına karşı n büyük gagalar küçük tohumları top- O
layabilirken, küçük gagalar büyük tohumları hiç kı ramazlar). Oxford Los Hermanos
Universitesinden David Lack, gagalar üzerinde bir dizi dikkatli he-
saplama ile karakter değişimine ilişkin açı k kanı tlar elde edebilmiş- 50
G. fuliginosa
tir. Örneğin, küçük ve orta boy yer ispinozları geniş bir adada birlik-
te bulunmaları halinde, bunların gaga uzunlukları ortalama olarak 5 10 1•5 20
sırasıyla 8,4 ve 13,2 mm gibi bir farkla oldukça farklı lı k göstermekte- Gaga derinliği (mm)
dir. Fakat, bu türlerden yalnız birinin bulunduğu bir adada gaga bü-
yüklüğü 9,7 mm'lik bir ortalama ile orta büyüklükte olma eğilimin- 18.16 Zemin ispinozlarımn gaga büyüklükleri
dedir (Şekil 18.16). Isabela ve Santa Cruz gibi büyük adalardaki üç tür
İspinozları n ikinci grubu genellikle ağaçlarda yaşayan altı türü bir arada bulunur. Her bir türün bireyleri, doğal se-
çilimle evrimleşme sonucu oluşan varyasyon çeşitle-
içermektedir. Bunlardan biri bitki ile, diğerleri böcekle beslenirler;
rini göstermelerine karşın, sırasıyla küçük, orta ve
fakat böcek yiyiciler, aylarının büyüklükleri ve avı yakalama yerleri büyük tohumlarla beslenmeye etkin olarak özelleş-
açısı ndan birbirlerinden farklıdırlar (Şekil 18.17). Üçüncü grup, ol- miş üç ayrı dağılı m gösterirler. Ancak, yalnız bir tü-
dukça farklı ve daha çok ana karadaki ötleğen kuşlarına büyük bir rün bulunduğu küçük adalarda (ya küçük ya da or-
benzerlik gösteren tek bir tür içerir. Dördüncü grup, Galapagos Ada- ta büyüklükte zemin ispinozu) gaga büyüklüğü, da-
ha büyük adalarda bulunan, aynı türün özelleşmiş
larının 700 km kadar kuzey doğusunda ve Panama'ya 500 km uzak-
gaga büyüklüğünden bağımsız bir ara dağılı m gös-
lı kta olan Cocos adasında bulunan bir türü içermektedir. Besin fark- terir.
lılı klarma bağlı olarak, türler arası nda, gaga şekli ve büyüklüğünde
büyük farklılıklar vardır (Şekil 18.18'deki örnekte de görüldüğü gi-
bi, diğer ada habitatlarında da aynı ortak atayı paylaşmalarına karşın,
kuşlar arasında gaga şekli ve büyüklüğünde dikkate değer varyasyon-
lar bulunabilir. Gagaları n bu özellikleri kuşları n kendi türünün di-
ğer üyelerini tanımasında önemli bir anlam taşı r -diğer bir tanıma
aracı şarkılardır).
Şimdi, eğer Santa Maria'daki seçilim, A ve B türleri arası nda ka-
rakter değişimini desteklerse, Santa Maria'daki A populasyonu gide-
rek zamanla Santa Cruz'daki A türü populasyonuna daha az benze-
yecektir (Şekil 18.14). Sonuçta bu farklılı klar gittikçe o kadar büyük
bir seviyeye gelecek ki, iki populasyon esas olarak izole hale gelecek
ve ayrı türler halini alacaklardır. Artı k, A türünden türeyen Santa
Maria populasyonunu C türü olarak tanımlayabiliriz. Böylece iki ada-
nı n coğrafik ayrı lığı tek bir orijinal türden üç türün (A, B ve C) ev-
rimleşmesine yol açmıştır. Adadan adaya sı çrama sürecini, kesintisiz
devam edebilen ve yeni ek türler verebilen farklılaşma süreci izlemiş-
tir. Ondört Darwin ispinozu türünün oluşumuna yol açan sürecin
böyle bir süreç olduğu konusunda kuşku yoktur.
Darwin'in ispinozlarından öğrendiğimiz prensipleri, Birleşik
Devletlerin doğusunda, küçük bir alanda sınırlanmış kırk ayak Brac-
horia'run 28 türünün durumuna uygulayalım (Şekil 18.12). Bu hay-
vanlar, yaprak döken ormanların zeminindeki humus tabakası için-
de yaşariar. Yine, bu hayvanlar oldukça yavaştırlar ve nadiren çok
uzaklara giderler. Bu nedenle yaşamları için daha az uygun olan or-
manlı k alanlarda kolayca izole olurlar. Bu tür allopatrik populasyon-
lar, koşullar değişip simpatrik hale gelince oldukça farklılaşabilir ve
18.18 Hawai tırmaşık kuşlarının gaga yapısında gö- tamamen ayrı türler olarak davranı rlar. Açı kcası, adalarda görülen
rülen farlddıldar bu tür süreçler, bir kıtadaki çeşitlenme için de düşünülebilir; aynı sü-
Darwin'in ispinozlar' gibi gaga büyüklüğü ve şeklin- reç, belirli bir genişlikteki bir coğrafya parçası nda bulunan böcek,
deki farklı lı klar ispinoz benzeri ortak bir atadan
balı k, sürüngen, kuş, memeli ve birçok bitki grubunun gözlenen
türediği düşünülen Hawai tı rmaşık kurslarını n akra-
ba türlerinden daha belirgindir.
uyumsal açılımı için de düşünülebilir. Darwin ispinozları durumun-
da olduğu gibi, adalardaki bu tür uyumsal açılı mlar çok belirgin olup
analiz için oldukça iyi örnekler oluştururlar; ancak prensipte başka
koşullar altında oluşan uyumsal açılı mdan farklılı k göstermezler. Or-
taya koyduğumuz türleşme modeli, canlılarda görülen bu çok büyük
çeşitliliği oluşturmak için gerekli çok büyük farklılaşmayı gösterebi-
lir.
Darwin'in kendisinin ifade ettiği gibi, evrimsel farklılaşma hızı-
nın sabit olmadığı açıktı r. Koloni oluşturacak ilk Galapagos adala-
rına ulaştı kları nda, geride bıraktı kları Orta ya da Güney Amerika'da-
ki koşullardan oldukça farklı çevre koşulları ile karşılaşmışlardı r.
Bunları n maruz kaldı kları seçilim baskısı, büyük olası lı kla daha ön-
ce ortamları nda karşı karşıya kaldı kları seçilim baskılarından farklı
olmuştur; örneğin yararlanılan kaynaklardaki farklı lı klar, farklı mor-
foloji, fizyoloji ve davranışları n seçilimine yol açmış olabilir. Diğer
yandan, eğer diğer türlerle aralarında başlangıçta rekabet çok az ol-
saydı ya da hiç bulunmasaydı , seçilim baskısı geçici olarak gevşeye-
cekti. Yalnızca yeni habitatlar ispinozlar tarafı ndan doldurulduğun-
da, önemli olmaya başlayacaktır. Dolayısıyla er ya da geç seçilim bas-
kısı atasal populasyondan hızlı bir farklı laşmaya yol açması gerek-
mektedir. Daha sonra ispinozların Galapagos Adalarındaki koşulla-
ra uyumları nı n artması ile, evrimsel değişimin hızı olasılı kla yavaşla-
mıştı r.
Genelde, koşullar aşırı ölçüde değiştiğinde ve organizmalar, en
TÜR VE TÜRLEŞME 509
diğer olaylar gibi, tüm dünyayı etkileyen bazı tesadüfi afetler sonucu,
kitlesel yok (Atış dönemleri ortaya çı kmıştır. Yaşam ağacını rasgele
budayan bir tür olaylar bir kerede binlerce türü yok etmiştir. Geride
ise yaşayanlar için rekabetsiz bir ortamda yeni yaşam şekillerini geliş-
tirme ve kullanma fırsatları bırakmıştır. Belkide, Burgess'deki türle-
rin çoğunun başına da bu gelmiştir. Bölüm 24'de göreceğimiz gibi,
Kratase-Tersiyer'de yer kabuğunda görülen şiddetli değişimlerden
sonra memelilerin olağanüstü çeşitlenmesinin nedeni, yalnızca o dö-
nemde büyük-karasal hayvanların olanaklannı en fazla kullanan di-
nazorların bu küresel felaket sonucu ortadan kalkması nedeniyle ol-
muştur. Bu nedenle, bir anlamda insanların evrimi de bu tür kazala-
ra bağlı oluşmuştur. Birbirini izleyen krizler-ısınmalar buzul çağları,
Afrika'da Rift Vadisinin (ilk insan fosilinin bulunduğu yer) açılması-
nı sağlayan kıta kaymaları ve bunun gibi- türümüzün geçmişi için kri-
tik unsurlar olmuş olabilir. Uzak atalarımız, doğru zamanda doğru
yerde olduklarından, bugün olmamız gereken yerde olabildik. Çok
sayıda büyük evrimsel gelişimin şansa bağlı olduğunu belirten popü-
leritesi giderek artan görüşe göre, basit bir şans, çoğunlukla doğal se-
çilimden daha önemli olabilir. Kartlar farklı olarak dağılsaydı bu
günkü dominant hayvan türleri oldukça farklı olabilirdi.
514 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
TÜR PROBLEM'
Fosil türler Bir organizma, bir milyon yı l önceki olası atası ile kı-
yaslandığında, türiçi bireylerin üreme kriteri kullanılamadığı n-
dan, modern tür tanı mlaması doğal olarak, birlikte, aynı anda bu-
lunan organizmalar için kullanı labilir. Bu nedenle paleontolog-
TÜR VE TÜRLEŞME 515
lar nedeniyle, yabanı l hayatta birbirleri ile ilişkisi olmayan çok sa-
yı da hayvan türü, normal davranış modellerinin kı rı ldığı labora-
tuvar ortamı nda çiftleşeceklerdir. Örneğin, aslan ve kaplanlar ya-
banı l hayatta allopatrik (ayrı ortamı paylaşan) türlerdir ve yayı lış
alanları nı n çakıştığı dar zonlarda asla çiftleşmezler; ancak bir
hayvanat bahçesinin doğal olmayan bir ortamı nda çiftleşecek ve
yaşayan döller vereceklerdir. Açı kça, iki allopatrik populasyonun
üyeleri laboratuvarda çiftleşip yaşayabilen bireyler verdiklerinde,
bunların aynı türe mi yoksa ayrı türlere mi dahil oldukları sorusu
yanı tsı z kalmıştı r. Aynı belirsizlik, laboratuvar koşulları nda dahi
üreyemeyen birçok organizma için de söz konusudur; her şeye
karşın aynı türün erkek ve dişileri sı klı kla doğal ortamları nı n dı-
şında çiftleşmeyi ret ederler.
O halde, çoğu durumlarda, iki allopatrik populasyonun aynı
ya da farklı türlere ait olduğunu belirleyecek iyi bir test yoktur.
Simpatrik türler arası nda karakter değişiminin, karmaşı klığı bir
kademe daha arttı rı rsa da, böylesi durumlardaki genel uygulama
iki populasyonu ayı ran farklı lı kları n miktarı nı belirlemek ve bu
farklı lı k dçrecesini, akraba simpatrik türlerde görülenle karşılaş-
tı rmaktır. Eğer allopatrik populasyonlar arası nda görülen farklı-
lı k, akraba simpatrik türleri ayı rmak için kullanı lan farklılı kla ay-
nı (ya da daha fazla) ise allopatrik populasyonlar tamamen ayrı
türler olarak kabul edilirler. Eğer farklı lı klar simpatrik türleri ayı-
randan daha az ise, iki allopatrik populasyonu aynı tür olarak dik-
kate almak olası dı r.
FILOGENI KAVRAMI
Evrim, birbirine benzemeyen çok sayı da türün ortak bir ataya sa-
hip olduğuna ve tüm yaşam formları nı n büyük bir olası lı kla aynı
uzaklı ktaki bir başlangı çtan köken aldığı na işaret etmektedir. Za-
ten, evrimin biyologlara yüklediği görevlerden biri, bugün yaşa-
yan türler arası ndaki akrabalı kları ortaya çı karmak ve türedikleri
ataları bulmaktı r (Şekil 18.23).
C. crassirostris G. magnirostris
G. fortis
G. fuliginosa
C. psittacula
G. conirostris
C. parvulus
G. difficilis 18.23 Darwin ispinozlar= filogenetik ağacı
C. pauper
Bu filogenetik ağaç, türler arasında görülen morfo-
G. scandens lojik farklılıklann derecesine ve doğasına dayandı-
C. heliobates nlmıştır. İki tür arasındaki dal uzunlukları türler
arasındaki akrabalık derecesine işaret eder.
C. pallidus
P inornata
Yer ispinozu
Ağaç ispinozu
(Geospiza)
(Camarhynchus)
Çalıbnlbnlû benzeri ispinoz
ispinoz (Carthidea vePinaroloxias)
ata
Anchiterium
Miohibl us
Paleotherium Epihippus
Propaleotherium
Pachynolophus Orohippus
ı
Hyracotherium (Eohippus)
Bazı gruplarda, örneğin çok iyi bilinen atlar gibi, fosil kayı tla-
rı , diğer kaynaklardan edinilemeyecek kadar fazla filogenetik bil-
gi verirler (Şekil 18.24).
Sıklıkla kullanılan diğer bir veri kaynağı embriyolojidir. Eğer
morfolojik özelliklerin gelişim seyirleri biliniyorsa, filogeni için
kullanmak daha kolaydır. Örneğin, A organizmasındaki belirli bir
yapı ile B organizmasındaki oldukça farklı görünüme sahip bir ya-
pının herikisi de aynı embriyonik kökenden (primordiyadan) geli-
şirlerse, A ve B organizmalarını n bu yapılarında görülen benzerlik
ve farklılı klar, iki organizmanın filogenileri hakkında bilgi verir.
FILOGENI KAVRAMI 519
tY
çe birbirine daha az benzeyen iki stoğa ayrılır. Para-
lel evrimde, iki akraba tür aynı çevresel seçilim bas-
kıları nedeniyle uzun bir süre aynı şekilde evrimle-
şir. Konvergent (daralan) evrim, yakın akraba olma-
yan iki türün zamanla giderek birbirlerine daha
fazla benzemeleriyle oluşur; bu durum genellikle
ro
aynı habitatlarda yaşamanın ve aynı yaşam biçimle-
rine uyumun sonucudur. Sonuç olarak, aynı seçilim
Açılan evrim Paralel evrim Daralan evrim baskılarına maruz kalırlar.
gun bir grubun-analiz edilen gruba yakı n akraba olan bir tür- he-
saplamalara eklenmesi gerekir (Şekil 18.27 alt). İkincisi, hatalar,
belirsizlikler ve şans etkileri hesaplamalara ve hesaplamaya çalışı-
lan evrimsel değişimlere karıştığından, farklı dal uzunlukları, hiç-
bir zaman bir dal çiftinden diğer dal çiftine (çataldan çatala) ta-
mamen uymaz. Bazen bu kaçınılmaz anomaliler bazen çok küçük
olması nedeniyle bir sorun oluşturmazlar; verilerle uyuşan yalnız-
ca bir diyagram vardı r ve değişik eşleştirmelerden çı karılan uyuş-
mayan uzaklı kların basitçe ortalaması alınabilir. Fakat pek çok tür
çalışılıyorsa ve dallanma noktaları birbirine çok yakın ise, belirsiz-
liklerin olması olasıdı r.
Teoride, dal uzunlukları , sürüklenme ve seçilimin bir sonucu
olarak birikmiş farklılı kları yansı tı r. Eğer, yalnızca sürüklenme iş-
lemişse, en dipteki dal noktasından, günümüz her bir türüne
olan toplam uzaklık, en son ortak atadan beri geçirilmiş olunan
zamanı yansı tarak aynı olacaktı r. Sapmalar -yani daha uzun yollar-
alışılmadı k seçici baskı derecesini ve grupta evrimleşmenin tem-
posu ve modeli hakkında bir şeyler gösterir.
Fenetik (çoğunluk numerik taksonomi de denir) çoğunlukla,
sı kça oluştuğu gibi iki varsayı mı -filogeni belirlemede bütün ka-
rakterler aynı derecede kullanışlı olduğu ve konvergent evrimleş-
melerin çok az oluştuğu durumlarda ciddi problemlerle karşı laşı-
lı r. Örnegin, fenetik, harfi harfine uygulanırsa, plesantalı ve kese-
li yakı n bir akraba olarak sınıflandı rı lı r; bu fenetikçile-
rin kendilerinin kabul edemiyecekleri bir sonuçtur. Daha sonra
göreceğimiz gibi, moleküler yaklaşımlar, fenetik matematiksel
teknikleri, daha az bir hata riski ile kullanı rlar.
4 Kıladistik, adı nı bir grup akraba organizma anlamı na gelen "clade" teri-
minden almıştır. Bir kılad tamamen monofletik olan bir gruptur - monofletik
bir grup tek bir ortak ataya sahip grup demektir. Dolayısıyla bir "kılad" bir
cins, bir sı nıf, bir alem (bu bölümün sonunda tanımlanan gruplar) ya da tüm
canlılar olabilir.
FİLOGENİ KAVRAMI 523
Yılanlar ve
Amfibiler Kaplumbağalar Memeliler Kertenkeleler Timsahlar Kuşlar
Dinazorlar
Durum 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50
Böcekler" Tütün boynuzlu güvesi GNADNGKK I F VQRC AQC HTVEA GGKHKVGPNLHGF F GRKT GQA P GFS YS N
Meyvesineği (Drosophila) GDVEKGKKL F VQRC A QCHT VEAGGKHKVGPNLHGL I GRKT GQA A GFAYTN
Buğday GNP DA GAK I F KTKC AQCHT VDA GA GHKQGPNL HGL F GRQS GT T A GYS YS A
Bitkiler" Ayçiçeği GDPTT GAK I F KTKC AQC HT VEKGA GHKQGP NL NGL F GRQS GT T A GYSYS A
Fasulye GDVKA GEK I F KT KC A QCHT VEKGA GHKQGP NL NGL F GRQS GT TA GYS YS A
Alı ntilar; M. O. Dayhoff, ed., Atlas of Protein Sequence and Structure (Washington, D.C.: National Biomedical Research Foundation, 1972), vol. 5; and R. E. Dickerson, The structure
and history of an ancient protein, Sci. Am., April 1972, copyright © 1972 by Scientific American, Inc.; all rights reserved.
Böcekler, mantarlar ve bitkilerde oluşan sitokrom C pozizyon 1 olarak işaretlenmiş amino asitten birkaç amino asit sonra (4-8) sonra başlar. Bunlar burada ihmal edilmiştir.
Ek Okuma
TAKSONOMİK KARAKTERLER OLARAK
NÜKLEİK ASITLER VE PROTEİNLER
Bir gendeki tek bir bazı değiştiren bir mutas- glukoz, sitrik asit döngüsü ya da elektron taşıma
yon, gen ürününü farklı derecelerde etkileyebi- zinciri enzimlerinin genleri gibi- derecelerini
lir. Ekstrem bir durum olarak, genin ürününü karşılaştı rarak, iki grup ayrıldı ktan sonra geçen
hiç etkilemeyebilir; eğer değişim, kodunun süre için bazı veriler edinebiliriz. Bu nedenle,
üçüncü bazı nda olmuş ise yeni kodon çoğun- evrimsel olayları n tarihlendirilmesinin bir aracı
lukla önceki ile aynı amino asidi kodlayacaktı r olarak, nötral tek baz değişimleri büyük bir po-
(Tablo 9.1, sayfa 240'a bakı nız). Ancak, çoğu tansiyele sahiptir. Bununla birlikte, günümüz-
durumlarda, değişim, ya benzer bir amino asi- de, birbirine yakı n akraba olmayan az sayı da
tin (örneğin hidrofobik bir amino asit yerine türde birkaç genin tam olarak dizilimleri çı kar-
başka bir hidrofobik amino asitin geçmesi) ya tı lmıştı r.
da oldukça farklı bir amino asidin kodonunda Diğer bir yaklaşım, gen ürünleri olan amino
meydana gelebilir. Çok nadir olarak değişim, asit dizilimlerini karşılaştırmaktır. Orneğin, mi-
translasyonun zamanı ndan önce bitmesine ne- tokondride solunum zincirinin önemli bir bile-
den olan, sonlandırı cı bir kodon yaratabilir. Ka- şini olan sitokrom-c'yi düşünün. Bu enzimin
lıcı olan baz değişimleri başlı ca iki tiptir; gen tam amino asit dizisi çok sayıda hayvan ve bitki
ürününün aktivitesinde önemli bir değişiklik için çalışılmış ve ortaya konmuştur. Yukarıdaki
oluşturmayan nötral mutasyonlar ve ürünü be- tablo, şu ana kadar çalışılmış bazı türlerdeki di-
lirli bir grup organizmanı n ihtiyaçları na en uy- ziyi göstermektedir. Tabloda, amino asitlerin
gun hale getirdiği için doğal seçilim tarafı ndan değişik işlevsel grupları (R grupları ile belirle-
tercih edilen mutasyonlardı r. Pratikte, nötr ve nen) renkli olarak gösterilmiştir.
seçilim yönüyle, avantajlı değişimler arası nda Belki bu tablonun en çarpı cı özelliği, sitok-
ayrı m yapmak kolay değildir. rom-c'nin, tüm türlerde, çarpı cı olarak birbiri-
Kodonun anlamını değiştirmeyen mutas- ne benzer olmasıdı r. Orneğin tüm sitokromlar,
yonlar nötrdür ve büyük olasılı kla bunları n ço- 70.'den 80. pozisyonlara kadar aynı amino asit-
ğu, aynı atadan farklılaştı ktan sonra rastgele bi- lere sahiptirler. Aslı nda sitokrom-c, evrimsel
rikirler. Çok sayı daki türde ortak dizilerindeki - olarak konservatif bir proteindir; örneğin bu-
524
Sembol Aminoasit
nun amino asit dizisi hemoglobinin amino asit yısı nın, türler arası nda varsayı lan evrimsel uzak-
dizisinden (5,8 milyon yı l) ya da fı brininkinden lı klarla makul oranda uyuştuğunu buluruz. Do-
(1 milyon yı l) önemli ölçüde yavaş bir ortalama layısıyla, memeliler kendi araları nda, balı klarla
hı zla değişmiştir (bir amino asit değişimi için 20 olandan daha az farklı lı k gösterirler. İnsan ve
milyon yı l). Sitokrom c'deki değişikliğin mini- şempanze hiç farklı lı k göstermez; insan ve şem-
mal oluşu, enzimin işlevini uygun şekilde sür- panzenin her ikisi rhesus maymunundan 1 ami-
dürmesi halinde, sadece küçük değişikliklerin no asitle, diğer memelilerden ortalama 10,4
tolere edilebildiğini göstermektedir. Zincir bo- amino asitle, sürüngenlerden ortalama 14,5
yunca, farklı lı kları n olduğu bölgelerde bile, de- amino asitle, amfibilerden 18 amino asitle ve
ğişen amino asitlerin yerini, çoğunlukla işlevsel balı klardan ortalama 22,5 amino asitle farklı lı k
olarak benzer amino asitlerin (polar bir amino gösterirler. Bu durum genel olarak kabul edilen
asidin yerini başka bir polar amino asit almış, balı k - amfibi - reptil - memeli evrimsel sı rası nı n
nonpolar birisinin yerini ise başka bir nonpolar tam bir yansı masıdı r.
amino asit almış ve bunun gibi) yer aldığı na Sitokrom c, evrimsel olarak çok konservatif
dikkat edin. Değişikliklerin bazı ları gen ürünü- olduğundan, taksonomik bir karakter olarak de-
nün aktivitesi üzerinde önemli etkiye sahip ol- ğeri, evrimsel olarak uzak organizma grupları
mayı p nötral mutasyonlar olabilir iken, diğerle- arası ndaki akrabalı k çalışmaları ile sı nı rlı dı r.
ri küçük, fakat proteinin türe özgü işlevsel mo- Familya ve cinslerin karşılaştı rı lması nda kullanı-
difikasyonları nı gösterebilir. Fakat gendeki di- lamaz. Diğer taraftan, fibrin gibi daha hı zlı de-
ğerleri ise, kesin olarak gen ürünündeki büyük ğişen proteinler yakı n akraba türleri test etmek
değişimlere işaret etmektedirler. Bunlardan ba- için daha kullanışlıdı r. Herhangi bir karşı laştı r-
zı ları , polar bir amino asidin nonpolar bir ami- mada değerli çı karsamalar, birkaç farklı prote-
no asidin yerine geçmesini ve prolin (bu poli- inin kullanı lmasına bağlı dı r; çünkü beklenme-
peptit zincirlerinde dönmeyi indükler) ya da yen seçilim baskı ları ve genlerde beklenmedik
sisteinin (bu diğer sisteinlerle kuvvetli kovalent derecede fazla ya da az sayı da oluşan mutasyon-
bağlar oluşturur) yer değiştirmelerini (alternas- lar nedeniyle, belirli bir proteindeki değişim
yonları nı ) içeren farklı laşmalardı r. oranı, örnekleyici olma açısı ndan çok büyük ya
Tablodaki değişik türleri birbiri ile karşılaş- da çok küçük olabilir.
tı rı rsak, genellikle amino asitlerdeki farklı lı k sa-
525
526 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FİLOGENİ
FİLOGENİ VE SINIFLANDIRMA
Bir milyondan fazla hayvan, 325.000'den fazla bitki türü bilin-
mektedir (ve çok daha fazlası henüz saptanamamıştı r). Bu çok ge-
niş organik çeşitlilik ile çalışmak için açı kça türleri mantı klı ve an-
lamlı olarak sı nıflandı rabilecek bir sisteme ihtiyacı mız vardı r. Çok
sayıda farklı sı nıflandı rma şekli olası dır. Örneğin, çiçekli bitkileri
renklerine göre sı nıflandı rabiliriz: beyaz çiçekli türlerin tümünü
bir grup, kı rmızı çiçekli türlerin tümünü ikinci bir grup, sarı çi-
Cins A Cins B çekli türlerin tümünü üçüncü bir grup ya da benzerlerini yapabi-
b, liriz. Bu tip bir sistem kullanışlıdı r ve gerçekten, evrimsel eğilim-
leri belirleme amaçlanmadan önce, sınıflandı rmaya genel bir baz
sağlamıştı r. Fakat, bu tür kategorilerin sunduğu bilgiler -örneğin
çiçek renkleri ile kesinlikle farklı organizmaları ayı rmayı ba-
şaramayan bir çeşit rastlantısal bilgilerdir. Günümüzde biyolojide
kullanı lan sı nıflandı rma sistemi, kesin bir şekilde organizmaları n
evrimsel geçmişini ortaya çı karma çabası dı r; böylece, çoğunlukla
organizmaları n yerleştirildiği değişik taksonomik grupları (tak-
2 sonlar), bilenlere bunları n pek çok özellikleri hakkı nda bilgi su-
nulmasını sağlar.
Cins A Cins B Cins C
at bi
*Bir türün ismi, iki kelimeden oluşur. Bu kelimelerden ilki, türün dahil olduğu cinsin ismini, diğeri türü niteleyen isim olup, tabloda gösterildiği gi-
bi italik olarak yazılı r.
Daha kesin olarak, ne iki bitki türü ne de ve iki hayvan türü aynı isme
sahip olamazlar. Uluslararası Botanik Nomenklatür Kuralları (International
Rules of Botanical Nomenclature) ve Uluslararası Zoolojik Nomenklatür Ku-
ralları (International Codes of Zoological Nomenclature) tamamen ayrı ol-
dukları ndan bir bitki ve bir hayvan türünün aynı isme sahip olma olasılığı
vardır. Ayrıca, Uluslararası Bakteriyolojik Nomenklatür Kuralları (Internati-
onal Code of Bacterioloaical Nomenclature) bulunmaktadı r.
ÇALIŞMA SORULARI 529
harfle yazı lan bir tür ismi içerdiğine dikkat ediniz.6 Her iki isim,
adet olduğu gibi italik (daktilo ya da elle yazıldığında altı çizgili)
yazı lı r. Şimdiki kurallara göre, herhangi bir türün doğru ismi, ge-
nellikle geçerli olarak verilmiş en eski ismidir.7
Aynı Latince bilimsel isimler tüm dünyada kullanı lmaktadır.
Kullanıştaki bu tekdüzelik, her bir bilim adamı nın diğer bir bilim
adamını n tartıştığı türü tam olarak bilmesini sağlar. Bu, sadece
bir tür için, ayrı ayrı her dilde ortak bir isim kullanı lmasını güven-
ceye alma değil, aynı zamanda, tek bir dilde bir türe iki ya da üç
ismin verildiği durumlarda da anlaşma için bir güvence sağlar.
Orneğin, Bidens frondosa bitkisi, şu İngilizce isimlerinin tümü için
aynı şeyi ifade eder: beggar-ticks (dilenci kenesi), stictigth, bur
morigold (su keneviri), devil's bootjack (şeytan çizme çekeceği),
pitchfork weed (saman tırmığı otu) ve ragless (ışı nsı z su kenevi-
ri). Tek bir ortak ismin çoğunlukla birkaç türe verilmesi sonucu
daha karmaşı k hale getirin Orneğin, "gopher" Florida'da bir kap-
lumbağa ismi, Kansas'ta ise bir kemirici ismidir ve "raspberry"
(ağaç çileği) yüzden fazla bitki türünün ortak ismidir.
ÇALIŞMA SORULARI
1. Moleküler tekniklerin zorlukları ndan biri, iki türün baz dizi-
leri arası nda görülen bir farklılığın, nötral mı yoksa uyumsal
mı olduğunun anlaşılmasıdı r. Bununla birlikte, nonpolar bir
amino asidin, diğer bir nonpolar amino asidin yerine geçme-
siyle yaratı lan gizli bir farklı lı k olabilir. Farklı yoğunluk, fark-
lı özgüllük ve farklı işlevlere sahip tRNA'lar üreteceklerinden,
kodonun üçüncü bazındaki değişimler bile bir etkiye sahip
olabilirler. Özgül bir gen ürünü için -örneğin bir rRNA ya da
belirli bir protein-, bu konu nası l çözülmeye çalışılmalıdı r?
Moleküler tekniklerde, beklenen gelişmeleri düşünerek, ser-
bestçe yorum yapı nız (sayfa 523-526).
2. Bir çok karakter açısı ndan bir alttür içerisindeki varyasyonun
iki alttür arası ndaki farklılığı aşması nedeniyle, bazen alttür
kavramı nı n kullanışsız olduğu öne sürülmektedir (hemen he-
men her zaman insanlar açısından). Bu nedenselleştirme
doğru mudur? Bir cinse ait tür için geçerli midir? Bu durum
bir türün erkek ve dişileri arasında önemli bir farklı lı k olma-
dığına kanı t olarak kullanı labilir mi? (sayfa 493-494, 514-
515)
3. Bir cinse ait türlerin birisinin büyük bir olası lı kla bir evrimsel
darboğaz sı rası nda oluşup oluşmadığı olası lığını belirlemek
için, bu bölümde tanımlanan taksonomik teorilerden birini
nası l kullanabilirsiniz?
4. Hangi türlerde (büyüme, üreme zamanı, üreme stratejisi, ha-
bitat ve niş faktörlerini hesaba katarak) şans, rekabetten daha
önemlidir? Böyle durumlarda, moleküler taksonomik analiz
yaparak ne tür özellikler bulmayı beklersiniz? (sayfa 509-510,
523-526).
6 Bu kural zoolojik isimler için her zaman doğrudur; fakat özel (tekil) bo-
tanik isimleri, bir kişiden ya da diğer bir özel isimden alı nmışsa, bazen büyük
harfle yazılı r.
Botaniksel isimlendirme 1753'te Linnaeus'un "Species plantarum adlı ki-
tabı nı n yayınlanmasıyla, zoolojik isimlendirme ise 1758'de Linnaeus'un Syste-
ma Naturae adlı kitabı nı n 10. baskısı nı n yayınlanmasıyla başlamıştı r.
530 BÖLÜM 18 TÜRLEŞME VE FILOGENI
ÖNERİLEN KAYNAKLAR
CANLILIĞIN OLUŞUMU
VE ÇEŞİTLENMESİ
Kısım IV
(1) Canlı bakterilerin ardışık tabakalar şeklinde dizilimi ile oluşturulan, tepecik benzeri yapılar olan stroma-
tolitler, Batı Avustralya (Shark Bay)'da zayıf gelgit hareketlerine maruz kahrlar. Prekambriyum'dan beri bili-
nen fosil stromatolitler, bilinen en eski prokaryot -membranla çevrili bir çekirdekleri olmayan birhücreli or-
ganizma- kalı ntıları arası ndadı r.
(2) Dünyanı n birçok yerinde lezzetli bir mantar olarak kabul edilip yenilen Morchella, Meksika'da orman ze-
mininde yetişir. Fungi adıyla bilinen, ökaryotik organizmalar olan mantarlar, çok hücrelilerin en geniş ve en
göze çarpan gruplarından biridir. Böyle tipik bir mantarın zemin üstündeki kısmı, tüm organizmanın yalnız
küçük bir kısmıdır.
(3) Scaning-elektron mikrografisinde yaklaşı k olarak 600 kez büyütülmüş ve renklendirilmiş Ambrosia 'nı n
polen granülleri. Polen granülleri, en gelişmiş karasal bitkilerden olan tohumlu bitkilerin erkek gametofit-
leridir. Gametofitlerin büyüklüğündeki tedrici azalma, bitki grupları içinde görülen önemli bir evrimsel eği-
lim olmuştur.
(4) Tipik bir semender olan aksolotun su içindeki doğal habitatı nda, göğüs kısmı görülmektedir. Diğer bir-
çok arnfibiden farklı olarak, aksolot, çoğunlukla solungaçları nı kayı p etmez ve metamorfoz geçirmeden
eşeysel olgunluğa erişir.
Bölüm 19
YAŞAMIN KÖKENİ
Bölüm 4'de biyogenezisin -canlı nın ancak bir canlıdan oluşabileceği-
ilkelerini tartıştı k ve bu ilkenin kanıtı olarak Pasteur'ün klasik dene-
yini verdik. Pasteur'ün çalışmaları, o zamana kadar birçok biyoloğun
uzun yıllar savunduğu kendiliğinden oluşum düşüncesini bir kenara
itti. Artı k bilim adamları, ciddi olarak, kurtçukları n bozulan etten
oluştuğu ya da toprak solucanlarının şiddetli bir yağış sırasında top-
raktan oluştuğu ya da farelerin karanlı k ve buğday serpilmiş bir kö-
şeye bı rakılan nemli bir gömlekten oluştuğu, ya da hatta, mikroorga-
nizmaları n kaynamış et suyundan kendiliğinden ortaya çıktığı şeklin-
deki düşünce tarzı ile daha fazla ilgilenemezlerdi. Dolayısıyla, yir-
minci yüzyılın son çeyreğinde, kendiliğinden oluşumun, biyolojide
başlıca ilgi noktalarından biri olması şaşırtıcı gelebilir. Ancak, zama-
nımızdaki kendiliğinden oluşum düşüncesi ile Pasteur zamanındaki
kendiliğinden oluşum düşüncesi arasında çarpı cı bir farklılı k vardır.
Günümüzün kuramcıları, dünyada, bugünkü koşullarda yaşamın
531
532 BÖLÜM 19 YAŞAMIN KÖKENI VE İLK EVRİMİ
Venûs Dünya
Mars
Uranus
Merkfır
I Oparin, önce (1924) teorisinin özet bir açı klaması nı yayı nlamıştı; fakat bu
kitap Rusça'dan başka hiç bir dile çevrilmedi. Oparin'in düşüncesi, "The Orijin of
Life on Earıh" adlı eseri, 1936'da (ilk Ingilizce baskı 1938'de) yayınlanana kadar bi-
lim çevrelerinde büyük bir etkiye sahip olamadı.
YAŞAMIN KÖKENI 533
510 10
100 1 )
•
Neptün (
1 1 ı ı ı 1
0 100 300 500
Yörünge çapı
Neptün Plüton
— 2201: — 230't
H,. He Atmosfer yok
Gazlı Kayalık
HC N '7
I lidrojen Adenin
sivanit
YAŞAMIN KÖKENI 537
tl
C ti
KAMBRİYUM ÖNCESİ EVRİM 545
Permiyen 280 Ilkel iletim demetli bitkilerin ani Reptillerde büyük ceşitleme;
azalması amfibilerin azalması, trilobitlerin
sonu
Karboniferd 345 Kömür yataklarını oluşturan geniş Anfıbi devri; ilk reptiller,
ormanlar, başlangıçta büyük ilkel böceklerde ilk büyük çeşidenme
vasküler, sonra eğrelti ve
gymnospermlerinc baskın olduğu
kömür yataklarını oluşturan ormanlar
PALEOZOYIK Devoniyen 395 Ilkel iletim demedi bitkilerin Balı k devri; ilk amfibi ve böcekler
artışı; devrin sonuna doğru ilk
tohumlu bitkilerin ortaya çı kışı
Siluriyen 430 Devrin sonuna doğru iletim demetli Az sayıda arthropodun karaya
bitkilerin karaya geçişi geçişi
a: Yer üstündeki kısı mları kışı n ya da kuraklı kta ölen ve tekrar yeşeren bitkiler-otsular, b: Çiçekli bitkiler, c: Koniferler ve akrabaları , d: Kuzey Amerika'da Alt
Karbonifer Missisipiyen peryodu ve Üst Karbonifer ise Pensilvaniyen peryodu olarak adlandı rı lır ve e: Ilitim demeti olmayan sucul bitkiler
KAMBRİYUM öNCESI EVRIM 547
A
0.5 pın
3
Kloroplastlar (endositozla alı ndı klanndan) birden fazla (kökenden) oluş-
muşlardır; bazıları diğer bakteri çeşitlerinden (sayfa 577 deki prokloroftler tartı -
ması na bakın) türemiş olabilir.
CANLI ALEMLER1 551
CANLI ALEMLERİ
Biyolojik çeşitlilik ana hatlarıyla oluşmaya başladığı zaman diliminin
uzun olması nedeniyle fosil kayıtları yetersizdir ve bu nedenle büyük nükleoyit
gruplar olan şubeler (filum ve divizyolar) arasında evrimsel ilişki ile
ilgili çok az kanı t vardır. Mantarların fotosentetik yeşil alglerden mi
yoksa doğrudan heterotrofik organizmalardan mı geliştiği bilinme-
mektedir. Bazı protistaların -birhücreli ökaryotlar- çok hücreli bitki
ya da çok hücreli hayvanlardan hangilerine daha yakın olduğu kesin
değildir.
Yine de, evrimleşmenin ana modellerine ilişkin bilgilerimiz ye-
terlidir ve dolayısıyla insan tarafından yapılan herhangi bir yapay sı-
nıflandırma sisteminin dayandığı mantıksal gruplandırma ve evrim-
sel ilişkiler, her zamankinden daha mantı klıdır (Şekil 19.18). Yaşa-
nükleer zarf
rimitif
endoplazmik
5 retikulum
mın seceresi bir ağacı andırı r. Az sayıda ilk dal varlığını devam etti-
rebildi, ilk dalların çoğu, özellikle sonraki dalların gölgesinde yok
olup gitti- bu demektir ki daha yeni grupların yarattığı rekabet orta-
mı, eskilerini yok olmaya sürüklemiştir.
Bu yetersiz analoji, evrimsel ağacın başka türlü ilginç yönlerini
açı klamaya yardımcı olur: birçok büyük grup, zamanımızda ortadan
kalkmıştır; daha eski gruplar daha az yaşayan türe sahip olma eğili-
minde iken, daha yeni gruplar genellikle daha fazla çeşitlilik göste-
rirler. Bugün yaşayan organizma çeşitlerinin (sürekli gelişmiş form-
lar) yavaş ve durağan bir görünümde olduğu şeklindeki bir zamanla-
rın popüler görüşü, tamamen yanlıştır; sınıflandırma için toplanmış
olan organizma kolleksiyonları, belirgin olarak daha yeni şubelere
doğru bir eğilimi gösterir. Bu asimetrinin mantıksal grupların oluş-
turulmasını nasıl etkilediğini göreceğiz.
Ana organizma grupları arasındaki akrabalı k ilişkilerinin ihmal
edilmesi, tüm canlıları alem denen birkaç büyük kategorinin birine
ya da diğerine dahil etmeye yönelik eski çabaları asla engellemez ve
bugünde devam eden bu çabaların öyküsü, doğayı, uygun ve kulla-
nışlı bir sistem içerisine yerleştirmenin ne kadar zor olduğunu gös-
termektedir. En eski ve en yaygın kullanılan sınıflandırmalardan bi-
ri, yalnız iki alem tanımlar- biri bitkiler alemi (Plantae) ve diğeri hay-
vanlar (Animalia) alemidir. Genelde aşina olduğumuz organizmalar
sınıflandırıldığı sürece bu iki alem sistemi iyi işlemiştir. Karahindiba-
lar, çimler, nergisler, güller ve kırmızı meşe ağaçları kolayca bitki ola-
rak tanınabilirler. Aynı şekilde, kediler, atlar, tavuklar, topraksoluca-
nı ve karasinekler kolayca hayvan olarak tanı nabilirler. Söz konusu
olan küf ya da süngerler olunca iş biraz daha zorlaşır. Bunların her
ikisi genel hayvan ya da bitki tanımına tam olarak uymamaktadır. Yi-
ne de çok yakın zamanlara kadar çoğu biyolog, dikkatlice bakıldığın-
da klorofili olmamasına karşın ekmek küfünün kesinlikle hayvanlar-
dan çok bitkilere ve hareketsiz yaşam biçimlerine karşın, süngerlerin
ise hayvanlara daha çok benzediklerine kendilerini inandırmayı ba-
şarmışl ardı r.
Elektron mikroskobunun bulunması ve hücresel yapı ile ilgili da-
ha ayrıntılı çalışmaların yapılması ile, bakterilerin çok temel bir bi-
çimde diğer tüm canlı formlarından farklı olduğu ortaya çıktı: diğer
tüm organizmalar ökaryot iken bakteriler prokaryottur. Geleneksel
olarak bakteriler, bitkiler alemi içine alınmasına karşın, artık bu sı-
nıflandırma kabul edilemezdi. Prokaryotların ayrı bir alem olarak ta-
nımlanması çabaları, hızla Monera alemine zemin kazandırdı. An-
cak, moleküler biyoloji teknikleri, bakteriler hakkındaki görüşleri-
mizi daha radikal bir değişikliğe zorladı.
Evrimsel ilişkiler, geleneksel olarak yapısal, kimyasal ve gelişim-
sel benzerliklerden çıkartılmıştır. Şimdi artı k doğrudan gen nükle-
otit dizilerinin karşılaştırılması da olasıdır. Tüm canlılar (virüsler ha-
riç) ribozom içerdiklerinden, ribozomal RNA'yı kodlayan diziler,
alemler arası karşılaştırmalarda en sı k kullanılan diziler olmuştur.
Teoriye göre en azından, iki türün rRNA'ları arasındaki fark ne ka-
dar büyük ise, en son ortak ataları ndan bu yana geçen zaman o ka-
dar fazla olmuştur. Diğer filogenetik karşılaştırma yöntemleri ile ol-
duğu gibi, dizi karşılaştırmalarının doğrudan uygulanması ile yapı-
lan deneyler birçok sorunun ortaya çı kmasına neden olmuştur; an-
cak yine de dizi karşılaştırma teknikleri, evrimsel sürecin nasıl işledi-
ği konusunda büyük katkılar sağlamışlardır. Bu açıdan bakıldığında,
CANLI ALEMLERI 553
her ikisi diğer ökaryotlara aynı uzaklı kta olan akraba iki bakteri gru-
bunun olduğu açı ktı r. Bu kitapta, Monera'yı Archaebacteria ve Eu-
bacteria olarak iki aleme ayıran ve gittikçe daha fazla kabul gören sis-
temi izleyeceğiz.
Geleneksel bitki/hayvan ayırımı nın diğer önemli bir revizyonu,
geleneksel olarak bitki olarak kabul edilen fungusları n (mantar, küf
ve akraba grupların) birçok temel özellik bakımından bitkilerden
farklı olduğunun anlaşılmasıdı r. Birincisi, mantarlar fotosentetik de-
ğillerdir: gerçekten, mantarlar heterotrof oldukları ndan bitkilerden
çok hayvanlara benzerdirler. İkincisi, temel hücre çeperi bileşeni se-
lüloz olmadığından, hücre çeperinin kimyasal yapısı bakımından bit-
kilerden farklıdırlar. Üçüncüsü bunlar hem bitki hem de hayvanlar-
daki gibi çok hücreli değillerdir; bitişik mantar hücreleri arasında
bir bölme varsa, bu bölme tam olmama eğilimindedir ve dolayısıyla
sitoplazma devamlılı k gösterir. Kısaca mantarlar, ayrı bir evrimsel ge-
lişim gösterir gibidir ve dizi karşılaştı rmaları bu görüşü tamamen
doğrular. Dolayısıyla, mantarları Fungi adıyla ayrı bir alem olarak ka-
bul edeceğiz.
Mantarları Fungi şeklinde ayrı bir alem olarak ayı rmak, üç fark-
lı beslenme biçimini kullanma açısından -bitkilerce yapılan fotosen-
tetik ototrofluk, mantarlarca yapılan absorblamaya dayalı heterotro-
fizm ve hayvanlarca yapılan ingestiv (yeme ile alma) heterotroflzm-
düşünüldüğünde, yüksek organizasyonlu canlıların üç dallı evrimleş-
mesini anlamayı kolaylaştırır.
Fungilerin ve iki bakteri aleminin tanınması eski sınıflandı rma
lardaki iki ciddi bozukluğu giderir. Ancak, halen önemli diğer bir
problem vardı r: birhücreli ökaryotik organizmaların sı nıflandırması.
Zoologlar tarafından geleneksel olarak kullanılan Protozoa isimlen-
dirmesi, kesin bir şekilde hayvan ve bitki olarak ayı ran sınıflandırma
yöntemini kullananlar için sorun olmuştur. Bu durum özellikle Fla- t
B .1`0 fını
Çok hücreli
hayvanlar
Protista'ya çok hücreli gruplar dahil edildiğinde bazen Proctotista olarak adlanchrilir
Sistem
---
2 esemerıl kr-----1~~~~ıı~2
3 3
NEMIlle~~1~1~114
1111111111~111~~111~15
-1~111111•1■ 1111~~6
7
8
Dinoflagellatlar
Arkaebakteriler
bJ E
Hayvanlar
Mantarlat-,
50'den daha az tür
Bir çeşitlenme , &otist, Bitkiler
50-500 tür
olasılığı
- hattı
500-5,000 tür
5,000-50,000 tür
Archaebacteria
50,000-500,000 tür
rEnbaeleria 500,000-5,000,000 tür
Zamana dayalı olası bir hat
ÖKARYOTLAR
EUBACTERIA
ÇALIŞMA SORULARI
1. RNA'ya dayalı senaryolarda, canlı ile cansız arası ndaki hattı ne-
reye çizebilirsiniz? Bu ayı rımı nızı nasıl kanı tlayabilirsiniz? (sayfa
538-40).
2. Dizi karşılaştı rmaları, DNA baz sekansındaki değişimlerin nötr
olduğu varsayı mı na dayanı r. Bu varsayı m neden esastı r?
RNA'nın yapısına bakarak (Şekil 9.9, sayfa 241) böyle bir analiz
için, moleküllerin hangi kısı mları daha güvenilir olabilir? (sayfa
552-53)
3. Genetik kod dikkate alındığında (Tablo 9.1, sayfa 240), protein-
558 BÖLÜM 19 YAŞAMIN KÖKENI VE İLK EVRIMI
ÖNERILEN KAYNAKLAR
BOGORAD, L., 1975. Evolution of organelles and eukaryotic genomes, OPARIN, A. L, 1969. Cenesis and Evolutionary Development of Life.
Science 188, 891-98. An alternative to the endosymbiont hypo- Academic Press, New York. Excellent suınmary by one of the
thesis of the origin of eucaryotic cells. foıınding fathers of !his field of biology.
DICKERSON, R.E., 1978. Chemical evolution and the origin of life, Sci- SCHOPF, J. W., 1978. The evolution of the earliest cells, Scientific
ernific American 233 (3). (Offprint 1401) American 239 (3). (Offprint 1402) The fossil evidence for the ap-
EIGEN, M., W. GARDINER, P. SCHUSTER, and R. WINKLER-OSWATITSCH, pearance of cellular life on earth; the special metabolic charac-
1981. The origin of genetic information, Scientific American 244 teristics of bacteria that enabled them tv prosper under conditions
(4). (Offprint 1495) that shut out most higher forıns of life.
GLAESSNER, M. F., 1961. Pre-Cambrian animals, Scientific American Uzzet., T., and C. SPOLSKY, 1974. Mitochondria and plastids as endo-
204 (3). (Offprint 837) Some of the fascinating Precambrian in- symbionts: A revival of special creation? American Scientist 62,
vertebrate fossils found in Australia. 334-43. A critique of the endosymbiont hypothesis, and a pro-
KAsrmc, J. F., O. B. TOON, and J. B. POLLACK, 1988. How climate posal for an alternative model of the origin of eucaryotic cells.
evol•ed on the terrestrial planets, Scientific American 258 (2). ViDAL,,G., 1984. The oldest eucaryotic cells, Scientific American 250
KNOLL, A. H. 1991. End of the Proterozoic eon, Scientific American (2).
265 (4). On the change in fauna and Hora 600 million years ago WHITTAKER, R. H., 1969. New concepts of kingdoms of organisms,
when ı nulticellular life began tv flourish. Science 163, 150-60. The five-kingdom system proposed and ex-
MARGULIS, L., 1971. Symbiosis and evolution, Scientific American 225 plained.
(2). (Offprint 1230) Clear exposition of the endosymbiont hypo- WHITTAKER, R. H., and L. MARGULIS, 1978. Protist classification and
thesis of the origin of eucaryotic cells by one of its principal pro- the kingdoms of organisms, Biosystems 10, 3-18. Alternative
ponents. ways of applying the five-kingdom system.
MILLER, S. L., and L. E. ORGEL, 1974. The Origins of Life on Earth. WOESE, C. R., 1981. Archaehacteria, Scientific American 244 (6).
Prentice- Hall, Englewood Cliffs, N.J. Easy-to-read introduction (Offprint 1516) A clear exposition of the case for considering Ar-
to the subject. Miller's experiments of 1953 initiated the modern chaebacteria a separate kingdom.
era of research on the beginnings of life.
Bölüm 20
VİRÜS VE BAKTERİLER
anlı organizmaların sınıflandırılması nda vi-
rüslere genellikle yer verilmez. Hem biyo-
loglar hem de diğer ilgili meslek grupları,
virüsleri "canlı" olarak kabul etmeme eğili-
mindedirler, sı klı kla "canh-virüs aşısı " ve
"ölü-virüs-aşısı " gibi terimler kullanarak
cansız maddelere benzetmeye çalışırlar. Bu
noktada karışıklı k olması doğal karşılanma-
lıdır. Bir taraftan, virüsler tüm metabolik fa-
aliyetlerden yoksun ve konakçı yokluğunda
kendini çoğaltamaz durumdayken, diğer
taraftan yaşamın en temel niteliği olan gen-
lcontrollü kalı tı m ile üreme ve model oluşturma gibi karakterlerin,
oluşan yeni virüslerde de bulunmasını sağlayan yeterli derecede bil-
ginin mevcut olduğu nükleik asit genlerine sahiptir.
Virüsler ister canlı ister cansız isterse bu ikisi arasında birşey ola-
rak sı nıflandırılsın, onları n bu indirgenmiş yaşam biçimlerini en ba-
sit serbest yaşayan organizmalar olarak kabul edilen bakterilerle kar-
şılaştırmak yerinde olacaktı r. Bu nedenle ilerleyen bölümlerde bu iki
grup birlikte ele alınacaktı r.
VİRÜSLER VE VİROYİTLER
Virüslerin keşfi Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı itibariyle pek
çok hastalığın etkeninin mikroorganizmalar olduğu anlaşılmıştır. Lo-
uis Pasteur ve Robert Koch gibi bazı öncü bakteriyologlar, insan ve kül-
tür hayvanları nın başına bela olan pek çok hastalığın etkeni patojen-
leri izole etmeyi başarmışlardır. Ancak bazı hastalı kların etkenleri bi-
yologların tüm gayretlerine karşın anlaşılamamıştır. 1796'da Edward
Jenner çiçek hastalığına yakalanmış birinin cerahatli kısmında yer
alan birşeyin, sağlı klı kimselerde de hastalığa neden olduğunu üste-
lik ineklerde görülen çiçek lezyonlarından hazı rlanan aşıların insan-
559
560 BÖLÜM 20 VİRÜS VE BAKTERİLER
teinlerine ek olarak bazı virüsler (kısmen retrovirüsler) sı nı rlı sayı da 20.1. Üç virüs tipinin elektron mikroskopu ile çekil-
enzimlere sahiptirler. miş fotoğrafları
Virüsün cinsine bağlı olarak nükleik asit, 3500-600.000 arasında A- Tütün mozaik virüsü, çubuk biçimli bir virüs
nükleotit (Bazı virüslerde daha az sayıda nükleotit vardı r; bu virüsler B- içerisinde DNA bulunan bir "baş" ve konak hüc-
konak hücre başka bir yardımcı virüs tarafından enfekte edilirse ço- reye (normalde E-coli) tutunmayı kolaylaştıran altı
parmak biçimli uzantıya sahip bir "kuyruğu" olan
ğalabilirler) içeren tek bir molekül halindedir (Grip virüsü gibi bazı-
karmaşık virüs T4
larında nükleik asit 6-8 parçalıdır, HIV [AIDS virüsu] ise kromozo-
C- Üst solunum yolları nda çoğalıp soğuk algı nlığına
mun iki kopyasını taşır). Eğer bir genin ortalama boyu 1000 nükle-
benzer belirtiler gösteren polihedral bir virüs olan
otit olarak kabul edilirse, bu durumda bir virlisteki toplam gen sayı- Adenovirüs. Adenovirüs tipik ikosahedral yapısında
sı beş ila yüzlerce arasında değişebilir. olup 20 eşit yüze sahiptir.
Virüsler nükleik asitleri bakımından büyük çeşitlilik gösterirler.
Bazılarında DNA çift-iplikçikli iken diğerlerinde tek-iplikçiklidir. Ba-
zılarında DNA doğrusal, bazılarında halkasal yapıdadır. Pek çok vi-
rüs tüm diğer hücresel organizmalardan RNA gerilerine sahip olma-
larıyla ayrılı r. Pek çok durumda RNA tek-iplikçiklidir ancak bazı çift
iplikçikli RNA virüslerinin varlığı saptanmıştır.
genom
, baş kapsülü
kuyruk
kuyruk tabakası
kuyruk fibrili
reseptör - bağlantı
bölgesi
A
reseptör
konak bakteri
on
E transkripsiy
viral mRNA
viral DNA 20.2. Tipik bir bakteriyofajın litik (D). Faj DNA daha sonra konak enz-
Translasyon döngüsü imleri ile replike ve transkripte olur.
o
o ( düzenleme
Bakteriyofaj T4'ün kuyruk fibrillerinin Viral mRNA kılıf proteinleri, regülatör
uçlarında tutunma bölümleri vardır ve düzenleyici enzimleri ve sonuçta da
liziz en- (A). Fibriller konak hücre duvarına lizozom gibi litik enzimleri oluştur-
enzimleri zimleri ulaştığında bakteri üzerindeki resep- mak için translasyona girer (E). Baş
törlere bağlanırlar (B) ve kuyruk kapsülü replike olmuş DNA'nı n
tabakası konağa yapışır (C); reseptör- etrafında düzenlenir ve kuyruk ile
Yeni kılıf proteinleri
ler normalde şekerler ve diğer bakteri- kuyruk tabakası fibrillerle beraber
lerin üzerindeki hücre-yüzeyi eklenir (F). Sonuçta konak lizize
(>5 tanımlayıcıları gibi faydalı maddelere
bağlanırlar. Bu bağlantı sonucu viral
uğrar ve olgun bakteriyofaj ortaya
çı kar (G).
yeni J al DNA genom bakteri içerisine enjekte edilir
Yeni fajın düzenlenmesi haline ters transkriptaz ile kopyalanı r; konak genomuyla birleşen iş-
te bu DNA versiyonudur.
Nispeten daha karmaşık olan bakteriyofajların yaşam döngüsü
Şekil 20.2'de gösterilmiştir. Faj kuyruk fibrilleri ile bakteri hücre du-
varı na tutunur; protein kılıfı dışarıda kalı rken nükleik asidi konağa
enjekte edilir. Bu enjeksiyon için gerekli enerji fajı n kuyruğunda bu-
lunan yaklaşık 140 ATP molekülünün (hepsi 140 Ca++ iyonu) hidro-
Hücre lizinden sağlanmaktadır. Bu sırada bakteri hücresinde faj DNA'sı ye-
lizizi ni viral DNA ve proteinin sentezi için gerekli genetik bilgiyi sağla-
maktadır. Bu sentezlenen proteinler yalnızca viral kapsitlerin değil,
G aynı zamanda viral içeriklerin sentez ve devamına yardım edecek en-
zimlerin de yapımı için kullanılmaktadır. Bu arada yeni viral nükleik
asit ve proteinlerin oluşumundan sonra bunlar yeni bakteriyofajlar
haline gelirler ve faj-indükleyen enzimleri bakteri hücre duvarına
saldırarak lizize uğratırlar.
Basit virüsler birleştirici enzimlerle ilgilenmez. Bunun yerine bir
ya da iki tip kılıf proteini kullanı rlar, bu proteinler viral genomun et-
rafında kristalize olurlar. Bu kendi-düzenlenme olayı tütün mozaik
virüsünde saptanmıştı r, bu virüsün 2130 eş protein altbirimi RNA
molekülü boyunca sarmal şekilde dizilirler (Şekil 20.3) (Son çalışma-
lar bu virüsün kapsitlerinin iki katlı diskler biçiminde olabildiğini ve
daha sonra bir konformasyon değişikliğine uğrayarak böyle bir yapı
oluşturduğunu göstermiştir).
VIRÜSLER VE VİROYİTLER 563
0.0 I fı rıl
0.5 pıll
CCV nukleotitler
CSV nukleotitler>
PSTV
nukleotitler
CEV nukleotitler
ASBV nukleotitler
doğru adres yazılarak pul yapıştırılmış içi boş bir mektup zarfı gibi-
dirler. Viroyitlerin keşfınden bu yana haklarında bildiğimiz en geçer-
li şey bunların çok önemli bitkilerde hastalığa neden olduklandır
(örneğin patateste tümör oluştururlar).
Patojenik olmalarının temelinde 45-70'lik küçük bir ribozomal
RNA'nı n 40 bazlı k bir bölgesi bulunmaktadır. Viroyitler rRNA'nı n
sentezlediği çekirdekçikte yoğunlaştıkça rRNA'ya bağlandıkları ve
böylece ribozomların düzenlenmesine engel oldukları sanılmakta-
dı r.
Viroyitler doğada oldukça yaygındı rlar ancak konak hücreleri li-
zize uğratmadı klarından farkedilmeleri zordur. Bu nedenle yayılışla-
rı ile ilgili çok az bilgi bulunmaktadır.
ÖKARYOTLAR EUBACTERIA
Mor bakteriler
Myxobakteriler
ARCHAEBACTERIA Riketsiyalar
Desülfovibrio
Halofilik Mor sülfür-olmayan
Rhodopseudomona Gram-
( negatif
Methonojenik Mor sulfür
>. Foto-
Sülfür-indirgeyen Cyarıobakteriler sentetik
Proklorofider
Termoasidofilik
Yeşfisülfıir
J
Spiroket
Aktinomisetler
Klostritler
Gram-
Mykoplazmalar pozitif
EUBACTERIA
Bakteriler en eski organizmalardı r. Milyarlarca yıldan beri evrimleş-
mekte ve yayı lmaktadı rlar. Herhangi bir ökaryotik alemden çok da-
ha fazla habitat ve yaşam biçimi geliştirmişlerdir. Bazıları bitkiler gi-
bi fotoototroftur, yani bunlar inorganik kimyasalları ve ışığı kullana-
rak organik materyali sentezleyen üreticilerdir, bazıları ise kemootot-
roftur ve yaşamı n diğer hiçbir basamağında bir benzerleri daha yok-
tur. Yine bazı ları heterotrof tüketicidirler. Bunlar arasında fungus
benzeri saprofı tler (ölü organik maddelerle beslenen), parazitler (iç
ve hücreiçi parazitler), zararsız kommensaller (bir konağın içinde
yaşayan ancak zarar vermeyen canlılar) ve yararlı simbiyontlar sayıla-
bilir. Yalnızca predatör herbivor olan nişler gelişmişler ve pek çok
bakterinin küçük vücut ve duvar yapısını oluşturmuşlardı r.
Monera süperkingdomu (üst alemi) içerisinde iki kingdom
(alem) bulunur: Archaebacteria ya da Antik Bakteriler ve Eubacteria
ya da genel ismi ile Gerçek Bakteriler (Şekil 20.6). Her iki gruptaki
568 BÖLÜM 20 VİRÜS VE BAKTERİLER
Lenfosit 10 pm çapında
EUBACTERIA'NIN SİSTEMATİĞİ
Paramecium
Eubakteriyal evrim konusunda tam bir fikir birliği yoktur ve bu ne-
30x75 pm
denle de bu organizma grubunun sınıflandı rılması ile ilgili tek bir
20.7. Virüs, bakteri ve ökaryotlann karşılaştırmah görüş bulunmamaktadı r. Sekans analizleri uygulandığı zaman kısmi
büyüldülderi. bir çözüm oluşmaktadır. Bu bilgiler, hücre duvarı yapısı, klorofıl tipi
ve metabolik yollardan elde edilenler ile birleştirildiğinde altı divizyo
ortaya çıkmaktadı r (Şekil 20.6)
Bunlar arasında istisnai olarak hücre duvarı olmayan ve parazitik
yaşayan mikoplazma dikkat çekmektedir. Hücre duvarı olmaması na
karşın Gram Çözeltisi ile tepkimeye girmekte ve hücre duvarına sa-
hip Gram-pozitif bakteriler içerisinde incelenmektedirler. Gram-po-
zitif bakteriler içerisinde iki önemli grup daha vardı r; Klostritler ve
Aktinomisetler. Eubakterler içerisinde incelenen diğer beş divizyo
ise Gram-negatiftir.
Gram-negatif bakterilerin bir divisiosu olan sipiroketler iç yapıla-
rının mikrotübüllere benzemesi ile eşsizdirler. Sipiroketler elektron
yükseltici olarak NAD yerine NADP kullanmaları nedeniyle prokolo-
rofıtler, siyanobakteriler ve yeşil sülfür bakterileri ile birlikte incelen-
mektedirler. Bu değinilen üç gruptaki organizmalar ve mor bakteri-
lerin pek çoğu fotosentetiktir. Yeşil sülfür bakterilerinde klorofil a'ya
benzer bir klorofil tipi bulunur ancak bunlar anaerobiktir ve elekt-
ron kaynağı olarak da H20 yerine H2S'i kullanırlar. Sianobakteriler-
de ise klorofil a vardır, bunlar aerobiktir ve elektron kaynakları su-
dur. Proklorofitler ise aerobiktir; tıpkı bitkilerde olduğu gibi hem
klorofil a hem de b'ye sahiptirler.
Sonuncu ve en geniş divisio ise NAD kullanan mor bakterilerdir.
Fotosentetik formlarında bakteriyoklorofil adı verilen bir pigment
bulunur, bazıları aerobiktir ve solunumları nda elektron alıcısı olarak
oksijeni kullanı rlar (mor sülfür olmayan grup ve oksijen uygun oldu-
ğunda rhodopseudomonatlar), bazıları da (mor sülfür grubu) ana-
erobiktir ve elektron verici olarak H2S ya da başka bileşikleri kulla-
nı rlar. Desülfovibriobakteriler, kemotrofiktir ve sülfürü indirgeyerek
enerji elde ederler. Mor bakteriler içerisinde iki alt sınıf daha vardı r.
Bunlar hücre içi parazit olan riketsiyalar ve üzerinde kayı p yol alabi-
leceği yapıları üreten miksobakterilerdir.
ANATOMI
Siyanobakteriler dışındaki tüm bakteriler (uzun dönem yanlış olarak
alg sanılmışlardı, bugün bile hala mavi-yeşil algler olarak bilinirler)
çok hücreli bitki ve hayvanların vücutlarındaki hücrelerden çok da-
ha küçük boyuttadı rlar. Dahası mikoplazmalar, riketsiyalar ve bazı ak-
EUBACTERIA 569
1
f
7+111,
.00
71.
5 pm
jım
O. I mm
0.5 pnı
HÜCRE HAREKETİ
Pek çok bakteri türü hareket edebilme yeteneğine sahiptir. Bir ço-
ğunda hareket gergin sarmal bir kamçı= dönmesi ile sağlanır (Şe-
kil 20.15). Temel olarak bakterideki kamçı yapısı ökaryotik hücreler-
den oldukça farklıdır. Bakterilerde, kamçı, sitoplazmik zarla çevrili
değildir ve tubulin proteini bulunmaz; ökaryotlarda bulunan ise do-
kuz çevresel ve iki merkezi mikrotübül yapısı ndadı r. Bunun yerine
flagellin adı verilen bir proteinin alt birimleri bulunur. Bakteriyel
kamçı= çapı ökaryotiklerdekinin tübülleri ile yaklaşı k aynı ölçüde-
dir. Ancak hareket mekanizması ökaryotlardaki gibi olmayı p başka
hiçbir canlıda görülmeyen karmaşık görüntüde ve burgusal hareket
etme özelliğindedir (Şekil 20.16). Bu rotasyon hareketi için gereken
enerji her kamçı= tabanında yer alan özel kanallarla elektrokimya-
sal gradient boyunca ilerleyen hidrojen iyonları ndan sağlanır. Bu
ADP ve inorganik fosfattan ATP sentezi için gerekli olan enerjinin
sağlandığı gradientin aynısıdır.
Karakteristik bakteriyel kamçı yapısı na uymayan bir örnek ise spi-
roketlerde görülür. Bu bakterilerde ileri doğru hareketi sağlayan iç
mikrotübüller bulunmaktadır; (Şekil 20.17). Bu bulgu, bir spiroket
I iıııı
ya da spiroket bir atanın ökaryotik kamçıların kökenini oluşturabile-
20.15. E-coli'nin elektron mikroskobundaki uzun ceği düşüncesini ortaya çı karmıştır (Sek 20.18).
kıvrık kamçısmın görünüşü. Bazı eubakteriler (Miksobakteriya) ise bakteriyel kamçllardan
Bakterilerdeki kamçı hareket organelidir ve inter- yoksundurlar. Bunlar herhangi bir özel bir organ geliştirmeden ken-
nal mikrotübül yapısı nın olmaması dolayısıyla da dilerine has bir sürünme hareketi geliştirmişlerdir. Daha önce bah-
hareket mekanizmasının farklı olması ile ökoaryo- sedildiği gibi özel bir kaygan sıvı salgılayarak bunun üzerinde kaya-
tik hücrelerden ayrılır. rak ilerlerler.
ÜREME
kı014
-bazal halkalar
verilmiştir. Kesik çizgi ile gösterilen kısımlar filament,
sap, kanca ve kamçı= kompleks sistemini ifade
etmektedir. Ökaryotlardaki kamçı= aksine eubak-
teriyel kamçı ileri-geri değil burgu hareketi yapar.
çubuk Karmaşık yapıları ndaki bağlantı ve uzantılar nedeni
ile bu tarz hareketin yapılması kolaylaşmıştı r.
0,05 pın
E UBACTERIA 573
pm
0.5 pm
I /4m
574 BÖLÜM 20 V1RÜS VE BAKTMLER
BESLENME
Bakterilerin çoğu heterotrof ve aerobiktir; ayrıca çürükçül ya da pa-
raziter olabilirler. Hayvanlara benzer olarak moleküler oksijen, kar-
bonhidrat ve diğer besin maddelerini karbondioksit ve suyu parçala-
mak için kullanırlar. Aerobik solunum hücre zarında ve onun invagi-
nasyonlarında yerleşmiş elektron-transport sisteminin yardımıyla
gerçekleşir. Daha önce anlatıldığı gibi aerobik mor bakteriler döngü-
sel fotofosforilasyonun kaybedilmesi ile ökaryotik mitokondrinin
kaynağı olabilir.
Enerjiyi fermentasyondan sağlayan bakteriler için ise moleküler
oksijen öldürücüdür. Bu bakterilere zorunlu anaeroblar denir. En
tehlikeli besin zehirlenmelerine (botulizm) neden olan Clostridium
botulinum zorunlu anaeroblara örnek verilebilir.
Fakültatif anaeroblar denilen diğerleri ise moleküler oksijenin
varlığında ya da yokluğunda yaşayabilirler. Bazı fakültatif anaeroblar
ise oksijenden etkilenmezler, oksijenin varlığına ya da yokluğuna al-
dı rmadan gerekli tüm enerjilerini fermentasyondan sağlarlar, bazıla-
rı ise oksijensiz koşullarda fermentasyon yaparken oksijenli ortam-
larda solunum ile gerekli enerjiyi sağlarlar (Krebs döngüsü ve elekt-
ron-taşıma sistemi ile). Bu bakteriler böylesi koşullarda daha hızlı
EUBACTERIA 575
FOTOSENTEZ
AZOT FİKSASYONU
YARARLI EUBAKTERILER
ARCHAEBACTERIA
10 itm
CO2 + 4 H2 -* CH 4 + 2 H2 0
B 0.5 /mı
S + 02 + 2 H90 H2SO4 + H2
ÇALIŞMA SORULARI
ÖNERILEN KAYNAKLAR
BERG, H. C., 1975. How bacteria swim, Scientific American 223 (2). On the peculiar structure of bacterial walls, and the ıvay many
The structure and mode of action of bacterial fiagella. antibiotics like penicillin block their synthesis.
COSTERTON, J. W., G. G. GEESEY, and K-J. CHENG, 1978. How bacteria STANIER, R. Y., E. A. ADELBERG, and J. L. INGRAHAM, 1986. The Microbial
stick, Scierıtific American 238 (1). (Offprint 1379) On the surface World, 5th ed. Prentice-Hall, Englewood Cliffs, N.J. Excellent
ınolecules of bacteria that enable these to adhere to host cells. general microbiology text.
DIENER, T. O., 1981. Viroids, Scientific American 244 (1). (Offprint STOECKENIUS, W., 1976. The purple membrane of salt-loving bacteria,
1488) Scientific American 234 (6). (Offprint 1340) Rhodopsin as the
ECHLIN, P., 1966. The blue-green algae, Scientific American 214 (6).
light-trapping pigment of a newly discovered kind of photosynthe-
On the cyanobacteria. sis carried out by certain Archaebacteria.
KOCH, A. L., 1990. Growth and form of the bacterial cell wall, Ameri-
WALSBY, A. E., 1977. The gas vacuoles of blue-green algae, Scientific
can Scientist 78, 327-341. American 237 (2). (Offprint 1367) How Cyanobacteria regulate
PRUSINER, S. B., 1984. Prions, Scientific American 251 (4). (Offprint
their huoyancy.
1554) WoESE, C. R., 1981. Archaebacteria, Scientific American 244 (6).
SHARON, N., 1969. The bacterial cell wall, Scientific American 220 (5). (Offprint 1516)
ALINTILAR
p. v1 (leh) © Copyright Boehringer Ingclheim International; (right) Courtesy (1) Model of DNA O Will and Deni McIntyre/Photo Researchers, Inc.; (2) Mi-
New York Public Library, Rare Books Division. Arent Collection, Astor, Lenox tochondria © Bill Longcore/Photo Researchers, Inc.; (3) Sunflowers © Gene
and Tilden Foundations. p. v111 (right) Jane Burton/Bruce Coleman, Inc. Ahrens/Bruce Coleman, Inc.; (4) Endocytosis in a blood capillary Secchi-
p. ıd (leh) Courtesy E. S. Ross; (right) Courtesy Irenaus Eibl-Eibesfeldt, Max Lecaque/Roussel-UCLAF/CNRI/Science Photo Library.
Planck Institute for Behavioral Physiology. p. xli (left) Courtesy Carolina Bi-
ological Supply Company; (right) Courtesy Gregory S. Paul. p. xlv (leh) 2.1 Anglo-Australian Telescope Board, 1981. 2.3 Science VU/Visuals
Ed Reschke; (right) Photography by L. Nilsson, from L. Nilsson, Behold Man, Unlimited. 2.4 R. M. Feenstra and J. A. Stroscio, IBM Watson Res. Ctr., York-
English translation 1974, Albert Bonniers Förlag, Stockholm, and Little, town Heights. 2.10 © David Newman/Visuals Unlimited (VU). 2.14 C)
Brown & Co. (Canada) Ltd. p. xv111 (leh) O Norman Myers/Bruce Coleman, Dwight Kuhn 2.22 © Carl Purcell, 1990. 2.27 Herman Eisenbeiss/Photo
Inc.; (right) © Howard Hali. Researchers, Inc. 2.28 © Dwight Kuhn, 1986. 2.30 (B) John Shaw/Tom
Stack & Associates. 2.31 Spenser Swanger/Tom Stack & Associates.
1.1 Courtesy NASA. 1.4 California Institute of Technology Archives.
1.5 SCALA/Art Resource, New York. 1.7 The Master and Fellows of Trinity
College, Cambridge. 1.8 Courtesy Rare Book Division, The New York Pub- 3.11 (A) Dwight Kuhn © 1980. (B) Courtesy W. Cheng, International Paper
lic Library, Astor, Lenox and Tilden Foundations. 1.9 The Royal Society, Company. 3.13 From R. G. Kessel and R. H. Kardon, Tissues and Organs: A
London. 1.10 Warder Collection. 1.11 Rijksmuseum, Amsterdam. 1.12 Text-Aılas of Scanning Electron Microscopy, W. H. Freeman, San Francisco.
%his& D'Orsay, RMN. 1.13 Neg./Trans no. 32-666-2, Courtesy Depart- copyright 1979. Exploring Further p. 65, Courtesy V. Ingram, Biochimica
ment of Library Services, American Museum of Natural History, New York. et Biophysica Acta, yol. 28: 543, 1958. Copyright 1958 Elsevier Science Pub-
1.14 (A) Sovfoto; (B) F. Erize/Bruce Coleman, Inc. 1.15 Library of the I ishers, Amsterdam. 3.23 Adapted by permission from The Structure and Ac-
Museum of Natural History, Paris. 1.17 The New York Public Library, Astor, tion of Proteins by Richard E. Dickerson and Irving Geis, W. A. Benjamin, Inc.,
Tilden, and Lenox Foundations. 1.18 Leonard Lee Rue III/Bruce Coleman, Menlo Park, Calif., Publisher; copyright © 1969 by Dickerson and Geis
Inc. 1.19 Photography by L. Nilsson; from L. Nilsson, Behold Man, English 3.24 Tony Brain, Science Photo Library. 3.25 Adapted by permission from
translation 1974, Albert Bonniers Förlag, Stockholm, and Little, Brown and The Siructure and Action of Proteins by Richard E. Dickerson and Irving Geis,
Co. (Canada) Ltd. 1.20 Modified from The Illustrated Origin of Species, by W. A. Benjamin, Inc., Menlo Park, Calif., Publisher; copyright 1969 by Dick-
Charles Darwin, abridged and introduced by Richard E. Leakey, 1979; courtesy erson and Geis. 3.26 Adapted by permission from The Siructure and Action
of Hill and Wang, a division of Farfar, Straus & Giroux, Inc. 1.21 By permis- of Proteins by Richard E. Dickerson and Irving Geis, W. A. Benjamin. Inc.,
sion to the Syndics of Cambridge University Library. 1.22 Courtesy National Menlo Park, Calif., Publisher; copyright © 1969 by Dickerson and Geis.
Portrait Gallery, London. 1.23 (center) Kenneth W. Fink/Bruce Coleman, 3.28 J. Kendrew, Cambridge University. 3.29 Adapted by permission from
Inc.; (other photographs) Courtesy Louise B. Van der Meid. 1.24 Clockwise The Strııcture and Action of Proteins by Richard E. Dickerson and Irving Geis,
from leh: (archaebacterium) H. W. Jannasch and C. O. Wirsen, Bio Science, W. A. Benjamin, Inc., Menlo Park, Calif., Publisher; copyright © 1969 by
Yol. 29, 1979; copyright 1979 by the American Institute of Biological Dickerson and Geis. 3.37 John E. Swedborg/Bruce Coleman, Inc.
Science; (archaezoan) Courtesy E. W. Daniels; (a protist) C) M. 1. Walker/ 3.47 Modified from A. L. Lehninger, Biochemistry, 2nd ed., Worth Publishers,
Science Source-Photo Researchers, Inc.; (fly agaric) © G. R. Roberts; (great New York, 1975, p. 233. 3.50 © K. Talaro/VU.
egret) © M. P. Kahl, 1972/Photo Researchers, Inc.; (dahlias) Gene Ahrens/
Bruce Coleman, Inc.; (kelp) Jeff Rotman; (a true bacterium) CNRI/Photo 4.1 (A) © K. Talaro/Visuals Unlimited. 4.4 Courtesy J. D. Pickett-Heaps, Uni-
Science Library/Photo Researchers, Inc. 1.25 Courtesy Cold Spring Harbor versity of Melbourne. 4.5 (D) J. J. Cardamone and B. A. Phillips, University
Laboratory Archives Telescope Board, 1981. of Pit t sburgh. 4.6 Photo courtesy B. Michel/IBM Research Division, Zurich .
Al
A2 ALINTIL-UZ
lach Division of Art, Prints and Photographs; (middle leh, and bottom leh and
From M. Amrein, Science, 240:515, 1988. Courtesy American Association for
the Advancement of Science (A.A.A.S.). 4.7 Courtesy Jean-Paul Revel, Cali- right) General Research Division; (middle right) Rare books and Manuscripts
fornia Institute of Technology. 4.12 @ David M. Phillips/Visuals Division, The New York Public Library Astor, Lenox and Tilden
Unlimited. 4.14 The Liposome Company. 4.15 Courtesy J. David Robert- Foundations. 7.17 Courtesy Raymond Chollet, University of Nebraska.
son, Duke University. 4.18 Courtesy Daniel Branton, Harvard University. 7.20 Courtesy G. R. Roberts.
4.26 (B) Courtesy Dorothy F. Bainton, University of California, San
Francisco. 4.27 © R. L. Roberts, R. G. Kessel and H. N. Tung, Freeze Frac-
ture Images of Cells and Tissues, Oxford University Press, 1991. 4.28 (A) J.
KISIM II YAŞAMIN SÜREKLILII
Ross, J. Olmstead, and J. Rosenbaum, Tissue and Cell, vol. 7, 1975. 4.29 M.
M. Perry and A. B. Gilbert, J. Cell Sci., vol. 39, 1979, by copyright permission of
the Rockefeller University Press. 4.30 N. Hirokawa and J. Heuser, Cell, vol. (3) Numan lymphocyte cell © CNRI/Science Photo Library/Photo Re-
30, 395-406, 1982. (t-) 1982 by Massachusetts Institute of Technology (MIT). searchers, Inc.; (4) TEM of Numan cancer cells © Dr. Bryan Eyden/Science
4.32 (B) V. Herzog, H. Sies, and F. Miller, J. Cell Biol., yol. 70, 1976, by copy- Photo Library/Photo Researchers, Inc.
right permission of the Rockefeller University Press. 4.33 © Biophoto
Associates/Science Source-Photo Researchers, Inc. 4.34 Courtesy Eva 8.2 Carolina Biological Supply Company. 8.3 M. McCarty, Journal ol Experi-
Frci and R. D. Preston, University of Leeds. 4.35 (B) H. Latta, W. Johnson, mental Medicine, yol. 79, 1944, 137-58. 8.5 Courtesy Lec D. Simon, Waks-
and T. Staaley, J. Ultrastruct. Res., yol. 51, 1975. man Inst i tute, Rutgers University. 8.12 From J. D. Watson, The Double
Atheneum, New York, 1968. J. D. Watson. Photo courtesy of Cold Spring
5.1 Biophoto Associates/Science Source-Photo Researchers, Inc. Harbor Laboratory Archives. 8.13 Courtesy Cold Spring Harbor Laboratory
5.2 Courtesy A. H. Sparrow and R. F. Smith, Brookhaven National Archives. 8.17 Courtesy A. C. Arnberg, Biochemical Laboratory, State Uni-
Laboratory. 5.3 (A) Courtesy Barbara Hamkalo and J. B. Rattner, University versity, Groningen, The Netherlands. 8.18 Redrawn from M. S. Meselson
of California, Irvine; (B) Courtesy Victoria Foe. 5.5 W. G. Whaley, H. H. Mol- and F. W. Stahl, Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A., yol. 44, 1958.
lenhauer, and J. H. Leech, Am J. Bot., yol. 47, 1960. 5.6 Courtesy Daniel
Branton, Harvard University. 5.7 Courtesy K. R. Porter, University of Colo- 9.2 (B) Jack R. Griffith, University of North Carolina, Chapel Hill. 9.5 Photo
rado. 5.9 Micrograph courtesy D. S. Friend, University of California, San by B. Tagawa, courtesy F. Perrin and P Chambon. From P. Chambon, Sci. Am.,
Francisco. 5.11 Courtesy D. S. Friend, University of California, 244 (1981): 60-71. Used by permission. 9.7 Jack R. Griffith, University of
San Francisco. 5.13 Courtesy D. S. Friend, University of California, San Nortlı Carolina, Chapel Hill. 9.9 Adapted from R. Gupta, J. M. Lanter, and
Francisco. 5.15 Micrograph by S. E. Frederick and E. H. Newcomb, J. Cell C. R. Woese, Science, yol. 221, 1983; copyright © 1983 by A.A.A.S.
Biol., rol. 43, 1969. 5.16 Courtesy D. S. Friend, University of California, San 9.11 Micrograph from O. L. Miller, Jr., B. A. Hamkalo, and C. A. Thomas,
Francisco. 5.17 (top) Micrograph by W. P Wergin, courtesy E. H. Newcomb, Science, vol. 169, 1970; copyright © 1970 bv A.A.A.S. 9.12 Photograph cour-
University of Wisconsin; (bottom) M. C. Ledbetter, Photo Researchers, Inc. tesy Nigel Unwin, Stanford University School of Medicine. 9.14 Modified
5.18 Courtesy M. C. Ledbetter, Brookhaven National Laboratory. from B. Alberts et al., Molecular Biology of the Cell, Garland Press, New York,
5.21 Courtesy ias Lazarides, California Institute of Technology. 1983. 9.15 Photo from M. A. Rould, J. J. Perona, D. S011, and T. A. Steitz,
5.22 Courtesy Susumu Ito, Harvard Medical School. 5.24 (C) Boehringer Science, 246, 1989. Copyright © 1989 by A.A.A.S. 9.17 M. R. Hanson et al.,
Ingelheim International; (D) Photograph by C. Lin, courtesy P. Forscher, Yale Mol. Gen. Genel., vol. 132, 1974. 9.19 Courtesy Bruce N. Ames, University of
University. 5.25 (leh) H. Kim, L. I. Binder, and J. L. Rosenbaum, J. Cell Biol., California, Berkeley.
yol. 80, 1979, bv copyright permission of the Rockefeller University Press;
(right) courtesy D. W. Fawcett, Harvard Medical School. 5.28 Photo from A. 10.1 (A,C) Jack R. Griffith, University. of North Carolina, Chapel Hill; (B)
Ashkin, K. Schutze, J. M. Dziedzic, U. Euteneurt, and M. Schliwa, Nature, 348; Courtesy S. N. Cohen, Stanford University. 10.2 Courtesy L. G. Caro, Univer-
1990, pp. 346-48. 5.30 U. Aebi, University of Basel. 5.31 Micrograph from sity of Geneva, and R. Curtiss, University of Alabama. Exploring Further
J. Heuser and S. R. Salpeter, J. Cell Biol., vol. 82, 1979, by copyright permission p. 278, Photo courtesy of Lark Sequencing. 10.13 John D. Cunningham/VU.
of the Rockefeller University Press. 5.32 M. McGill, D. P. Highfield, T. M.
Monahan, and B. R. Brinkley, J. Ultrastruct Res., yol. 57, 1976. 5.33 (A) 11.1 (A,B) Cold Spring Harbor Laboratory Archives. 11.2 (D) J. Griffith.
Courtesy R. W. Linck, Harvard Medical School, and D. T. Woodrum. 11.5 (F) Micrograph by W. Engler, courtesy of G. F. Bahr, Fed. Proc., Fed. Am.
5.34 Courtesy E. R. Dirksen, University of California, Los Angeles. Soc. Exp. Biol., yol. 34, 1975. 11.6 Courtesy Steven Henikoff, Fred Hutchin-
5.35 Micrograph by K. Roberts, John Innes Institute, Norwich, England; from son Cancer Research Center, Seattle, Washington. 11.8 Photo courtesy J. G.
B. Alberts et al., Molecular Biology of the Cell, Garland Press, New York, Gall, Carnegie Institution, reproduced from M. B. Roth and J. G. Gall, J. Cell
1983. 5.7,7 C. J. Brokaw, Science, yol. 178, 1972; copyright © 1972 by Biol., 105, 1047-1054 (1987). Copyright © 1987 by• Rockefeller University
A.A.A.S. 5.39 Micrograph produced by J. W. Heuser, Washington University Press. 11.9 Michael Ashburner, Cambridge University. 11.11 Photograph
School of Medicine, St. Louis. From J. Heuser, et al., J. Cell Biol., 95, p. 800, courtesy O. L. Miller, Jr., and B. R. Beatty, J. Cell Physiol., yol. 74, 1969.
1982. Reprinted by copyright permission of Rockefeller University Press. 11.13 Courtesy Gunter Albrecht-Buehler, Cold Spring Harbor Laboratory, and
5.40 (mitochondrion) Courtesy K. R. Porter, University of Colorado; (lyso- Frank Solomon, Massachusetts Institute of Technology. 11.14 K. Porter,
some) Courtesy, A. B. Novikoff, Albert Einstein College of Medicine; G. Fonte, and Weiss, Cancer Res., vol. 34, 1974. 11.16 Curve for retinzblas-
(glvcocalvx) Courtesy A. Ryter, Institut Pasteur, Paris; (Golgi apparatus) D. W. toma based on data from H. W. Hethcote and A. G. Knudson, Proc. Nail. A'ad.
Fawcett/VU; (centrioles) M.McGill, D.P. Highfield, T. M. Monahan, and B. R. Sci. U.S.A., vol. 75, 1978; curves for prostate and skin cancer based on data
Brinkley, J. Ultrastruct Res, yol. 57, 1976; (all other micrographs) Courtesy N. from Japanese Cancer Association, Cancer Mortality and Morbidity Statistics,
B. Gilula, Baylor College of Medicine. 5.41 (plasmodesma) Courtesy W. G. Japanese Scientific Press, Tokyo, 1981.
Whaley, et al., J. Biophys. Biocheın. Cytol., (now J. Cell Biol.), vol. 5, 1959; by
copyright permission of the Rockefeller University Press; (nucleus, chloro- 12.2 Courtesy R.G.E. Murray, University of Western Ontario. 12.3 M. P.
plast, leucoplast, endoplasmic reticulum, mitochondrion and Golgi appa- Marsden and U. K. Laemmli; Cell, 17:849-58, 1979, used by permission of
ratus) Courtesy M. C. Ledbetter, Brookhaven National Laboratory. MIT Press, Cambridge, Mass. 12.4 Courtesy M. W. Shaw, University of Michi-
5.42 Courtesy A. Ryter, Institut Pasteur, Paris. 5.43 Courtesy J. Griffith, gan, Ann Arbor. 12.6 Courtesy A. S. Bajer, University of Oregon.
School of Medicine, University of North Carolina, Chapel Hill. 12.10 Courtesy A. S. Bajer, University of Oregon. 12.11 Modifıed from B.
Alberts et al., Molecular Biology of the Cell, Garland Press, Ne, York. 1983.
Erploring Further p. 183, Efraim Racker, Cornell University. 6.10 (A) C> 12.12 From M. S. Fuller, Mycoiogia, Yol. 60, 1968. 12.13 From H. \V. Beams
Y R. Porter, D W. Fawcett/Visuals Unlimited. (C) Photo by H. Fernandez- and R. G. Kessel, Am. Sci., rol. 64, 1976; reprinted by permission of American
Moran, courtesy E. Valdivia, University of Wisconsin. From Fernandez-Moran, Scientist, Journal of Sigına the Scientific Research Society.
et Cell Biol. 22:63 - 100, 1964. Reproduced by copyright permission of the 12.15 Courtesy A. S. Bajer, University of Oregon. 12.16 From W. G. Whaley
Rockefeller University Press. et al., Am. J. Bol., yol. 47, 1960. 12.18 From D. von Wettstein, Proc. Natl.
Acad. Sci. U.S.A., vol. 68, 1971. 12.20 Courtesy James Kezer, University of
7.11 (leh) Micrograph bv W. P. Wergin, courtesy E. H. Newcomb, University of Oregon. 12.23 Courtesy A. S. Bajer, University of Oregon. 12.28 Ed
Wisconsin. 7.15 (top leh and right) Prim Collection, Miriam and Ira D. Wal- Reschke. 12.30 Photograph by I.. Nilsson, from L. Nilsson, Behold Mart. Eng-
ALINTILAR A3
Iish translation © 1974, Albert Bonniers Förlag, Stockholm, and Little, Brown 17.3 (A) George Holton, Photo Researchers, Inc.; (B) Masud Cruraishy/Bruce
and Co. (Canada) Ltd. Coleman, Inc. 17.4 A. J. Ribbink• S. Afr. J. Zool., yol. 18, 1985. 17.5 (A,B)
Hans Reinhard/Brıı ce Coleman, Inc. 17.10 Data from C. M. Woodworth et
13.1 Micrograph by P. Sundstrom, Gamma•Liaison. 13.2 (F) D. M. Phillips, J. al., Agron, J., yol. 44, 1952. 17.12 Hans Reinhard/Bruce Coleman, Inc.
Ultrastruct Res, 72:1-12. 1980. By permission of Academic Press, Inc., 17.14 (A,B) E. Greene, Science, vol. 243: 643-46, 1989. Copyright C
Orlando. 13.7 Courtesy R. G. Kessel and C. Y. Shih, Scanning Electron Mi- A.A.A.S. 17.15 Stouffer Productions/Animals Animals. 17.16 John Wight-
croscopv in Biology, Springer-Verlag, New York, 1974. 13.10 Oxford Scien• man, Ardea London Ltd. 17.17 Adapted by permission from The Structure
tific Films. 13.11 Photographs by L. Nilsson; from L. Nilsson, Behold Man, and Action of Proteins by Richard E. Dickerson and Irving Geis, W. A. Benja-
English translation © 1974, Albert Bonniers Förlag, Stockholm, and Little, min, Inc., Menlo Park, California, Publisher; copyright 1969 by Dickerson
Brown and Co (Canada) Ltd. 13.13 Redrawn from G. J. Romanes, Darwin and Geis. 17.19 (A) Colin Beer, Rutgers University, Newark; (B) Courtes v
and Atter Darwin, Open Court Publishing Co., 1901. 13.14 Redrawn from John Sparks, BBC (Natural History). 17.20 (A) Courtesy E. S. Ross; (B)
D'A. W. Thompson, On Growth and Form, Cambridge, The University Press, Courtesy M. Morcombe; (C) © Michael Fogden/Bruce Coleman, Inc.; (D)
1942 (from G. Backman, after Stefanowska). 13.15 Redrawn from D'A. W. Courtesy D. J. Howell, Purdue University. 17.22 Courtesy Ken N. Paige,
Thompson, On Growth and Form, Cambridge, The University Press, 1942, Northern Arizona University. 17.23 Derek Washington/Bruce Coleman,
(aher W. Ostwald). 13.16 Modified from V. B. Wigglesworth, The Principles Inc. 17.24 (left) Oxford Scientific Films/Bruce Coleman. Inc. 17.25 (top)
of Insect Phs.siology, Methuen, 1947. 13.17 Redrawn frotn D'A. W. Thomp- Courtesy Jeff Rotman; (bottom) Jane Burton/Bruce Coleman, Inc .
son, On Growth and Form, Cambridge, The University Press, 1942 (from Oue• 17.26 (Top) David Overcash/Bruce Coleman, Inc.; (Bottom) John Shaw/
telet's data). 13.19 (A-C,H) Photographs by D. Overcash, (D) photograph by Bruce Coleman, Inc. 17.27 (leh) Peter Ward/Bruce Coleman,
L West; (E-G) Photographs by E. R. Degginger/Bruce Coleman, Inc. Inc. 17.28 Jane Burton/Bruce Coleman, Inc. 17.29 Courtesv E. S. Ross.
17.30 Breck P Kent, Animals Animals. 17.31 Courtesy E. R. Degginger.
14.5 (B) Courtesv Douglas Melton, Harvard University. 14.6 From I. Mann, 17.32 (A) James L. Castner, University of Florida; (B) Courtesy E. S. Ross; (C)
The Development of the Human Eye, copyright © 1964 by Grune and Stratton, David B. Grobecker, Pacifı c Ocean Research Foundation, Kailu-Kona.
New York. 14.7 From W. Krommenhoek, J. Sebus, and G. J. yan Esch, Bio- 17.33 (top) D. Overcash; (bottom) J. Shaw/Bruce Coleman, Inc.
logical Structures, copyright © 1979 by L.C.G. Malmberg B. V., The 17.34 Courtesy Douglas Faulkner. 17.35 (A) © Steinhardt Aquarium, Tom
Netherlands. 14.12 (B) Carolina Biological Supply Company. 14.15 (A,B) McHugh/Photo Researchers; (B) © Joe McDonald/Bruce Coleman, Inc.
E. B. Lewis, California Institute of Technology, Pasadena. 14.16 Photograph 17.36 R. P. Carr/Bruce Coleman, Inc. 17.37 Tr. #3058, courtesv Department
by K. W. Tosncy, as printed in N. K. Wessels, Tissue Interactions and Develop• Library Services, American Museum of Natural History, from H. Kutter, Neu-
ment, copyright © 1977 by Benjamin-Cummings, Menlo Park, California. jahrsblatt herausgegeben von der Naturforschenden Gesellschaft in Zurich, yol
14.17 Photographs courtesy Dennis Summerbell, National Institute for 171, 1969.
Medical Research, London. 14.18 (D) Gregor Eichele, Baylor College of
Medicine. 14.19 Adapted from M. Singer, Sci. Am., October 1958, copyright 18.1 Irv Kornfield and Jeffrey N. Taylor, Proc. Biol. Soc. Washington, yol. 96.
© 1958 by Scientifı c American, Inc. All rights reserved. 14.21 Micrograph by 1983. 18.2 (A) Modified from W. Auffenberg, Tulane Stud. Zool. Bot., Yol. 2,
Corey S. Goodman; from Corey S. Goodman and Michael J. Bastiani, Sci. Anı., 1955; (B,D) Grant Heilman Photographv; (C) modified from R. E. Woodson,
December 1984, copyright © 1984 bv Scientific American, Inc. All rights Ann. Alo. Bot. Gard., yol. 34, 1947. 18.3 Modified from J. Clausen et al., Car-
reserved. 14.23 Modified from J. E. Sulston and H. R. Horvitz, Dev. Biol., yol. negie Inst. Washington Publ., no. 581, 1958. 18.4 (above) Lynn M. Stone;
56, 1977 copyright © 1977 by Academic Press, New York. (below) Joseph Van Wormer/Bruce Coleman, Inc. 18.5 Redrawn from W.
Auffenberg, Tulane Stud. Zool. Bot., yol. 2, 1955. 18.6 Pat and Tom Leeson,
15.3 Photo from R. G. Kessel and R. H. Kardon, Tissues and Organs: A Text- Photo Researchers, Inc. 18.8 Modified from B. Wallace and A. M. Srb, Adap-
Atlas o/ Scanning Electron Microscopy, © W.H. Freeman and Company, San tation, copyright © 1964 by permission of Prentice-Hall, Inc., Englewood
Francisco, California, 1970. 15.4 Photo courtesy Peter Marks and Fredrick Cliffs, New Jersey. 18.9 J. Shaw/Bruce Coleman, Inc. 18.10 Courtesy E. S.
Maxfield, from P. Marks and F. R. Maxlield, J. Cell Biol., 110:43 - 52 (1990). Re- Ross. 18.11 Courtesy T. K. Wood• University of Delaware. 18.13 Modified
printed by copyright permission of Rockefeller University Press. 15.5 (B) from D. Lack, Darwin's Finches, Cambridge, The University Press, 1947.
Computer graphic modelling and photography by A. J. Olson, The Scripps Re- 18.15 Drawing courtesy Sophie Webb. 18.16 From D. Lack, Danvin's
search Institute. Copyright © 1992. 15.17 Reproduced from D. Lawson, C. Finches, Cambridge, The University Press, 1947. 18.17 Courtesv Irenaus
Fewtrell, B. Gomperts, and M. Raff, Journal of Experimental Medicine, Eibl-Eibesfeldt, Max Planck Institute for Behavioral Physiology.
142:391-402, 1975. Used by copyright permission of Rockefeller University 18.18 Drawing courtesy H. Douglas Pratt. 18.19 Modified from G. F. Gause,
Press. 15.19 Courtesy Center for Disease Control, Atlanta. Erploring Science, vol. 79, 1934; copyright © 1934 by A.A.A.S. 18.21 Illustrations bv
Further p. 412, Courtesy Steven T. Brentano. Marianne Collins a•e reproduced from Wonderful Life: The Burgess Shale and
the Nature of History, by Stephen Jay Gould, with permission of W. W. Norton rSır
16.5 Jane Burton/Bruce Coleman, Inc. 16.9 Courtesy Ralph Somes, Univer- Company, Inc.; copyright © 1989 Stephen Jay Gould. 18.22 Jane Burtorı /
sity of Connecticut. 16.11 Modified from Francisco H. Ayala and John A. Bruce Coleman, Inc. 18.23 Redrawn from D. Lack, Darwin's Finches, Cam-
Kiger, Jr., Modern Genetics, Benjamin-Cummings, Menlo Park, California, bridge, The University Press, 1947. 18.26 (A) Chicago Zoological Park; pho-
1980. 16.14 Courtesy S. B. Moore. 16.15 Modified from A. M. Winchester, tograph by Tom McHugh, Photo Researchers, Inc.; (B.C) Courtesy M. Mor-
Genetics, 5th ed., Houghton Mifflin, Boston, 1977. 16.16 Larry LeFever/ combe; (D) Jack Fields, Photo Researchers, Inc.
Grant Heilman Photography, Inc. 16.17 Courtesy Marion I. Barnhart, Wayne
State University Medical School, Detroit, Michigan. 16.20 Courtesy M. L.
Ban-, Can. Cancer Conf., yol. 2, Academic Press, New York, 1957. 16.21 H. KISIM IV CANLILIIN OLUŞUMU VE ÇEŞİTLENMESİ
Chaumeton/Nature. 16.22 K. R. Dronamraju, in E. J. Gardner, Principles of
Genetics, copyright © 1975 by John Wiley & Sons, Inc.; reprinted with their (1) C William E. Fcrguson; (2) © William E. Ferguson; (3) © David Scharf,
permission. 16.25 Modified from Biological Science: An Ecological Ap- Peter Arnold, Inc.; (4) Jane Burton/Bruce Coleman, Inc.
proach, 4th ed., Houghton Mifflin, Boston, 1982. Used by permission.
16.27 E. J. Bingham, University of Wisconsin, Madison. 19.1 Photographs courtesy NASA. 19.2 Courtesy D. W. Deamer, University
of California, Davis. 19.3 Modified from R. E. Dickerson, Sci. Am., Sep-
tember 1978; copyright © 1978 by Scientific American, Inc.; all rights
KISIM III EVRIMSEL BİYOLOJİ reserved. 19.4 Courtesv Sigurgeir Jonasson. 19.6 Courtesy Sidney W. Fox,
University of Miami, and Steven Brooke Studios, Cora! Gables, Florida.
(1) Courtesv Norbert Wu; (2) Peacock © Michael Giannechini, Photo Re- 19.9 (A) TASS/Sovfoto; (B) courtesy of NASA; (C) Michael H. Can, U. S. D. I
searchers, Inc; (3) Hawairan honeycreepers drawing courtesy H. Douglas Branch of Astrogeology; (D) courtesy of NASA. 19.10 Courtesy J. W. School,
Pratt; (4) Beetles courtesv Bob Natalini. University of California, Los Angeles. 19.11 G. R. Roberts. 19.12 (A)
Courtesy R. E. Lee, University of the Witvvatersrand; (B) MMJP Planı Res. Lab ,
17.2 (A,B) Courtesy J. L. Gould; (C) M. L. Estev, Photo Researchers, Inc. East Lansing. 19.13 D. A. Stetler and W. M. Laetsch, Anı. J. Bot, yol. 56,
Exploring Further p. 451 (Fig. 2) C Kim Taylor/Bruce Coleman, Inc. 1969. 19.14 W. J. Larsen, J. Cell Biol., Yol. 47, 1970, by copyright permission
A4 ALINTILAR
of the Rockefeller University Press. 19.15 Courtesy I. B. Dawid, National In- Eisner, Cornell University. 22.54 Redrawn from H. N. Andrews, Science,
stitutes of Health, Bethesda, Maryland, and D. R. Wolstenholme, University of vol. 142, 1963; copyright © 1963 by AAAS. 22.55 Courtesy E. S. Ross.
Utah. 19.16 Modified from Five Kingdoms by Lynn Margulis and Karlenc V. 22.56 Roman Vishniac Archives at the International Center of Photography,
Schwartz, W. H. Freeman, New York; copyright 1982. 19.19 (A, C) Cour- New York. 22.57 From W. Krommenhoek, J. Sebus, and G. J. Yan Esch, Bio-
tesv E. V. Grave; (B) courtesy of E. B. Daniels, from K. W. Jeon (ed.) The Biol- logical Structures, copyright © 1979 by L. C. G. Malmberg B. V., The
ogy of Amoeba. 1973, Academic Press, Orlando. Netherlands. 22.58 (A, B) Courtesy Thomas Eisner, Cornell University;
(C) courtesy E. S. Ross. 22.59 Modified from H. J. Fuller and O. Tippo, Col-
20.1 (A) Courtesy R. C. Williams. University of California, Berkeley; (B) cour- lege Botany, Holt, Rinehart 8./ Winston, Inc., New York, 1954. 22.63 Courtesy
tesy M. Wurtz, University of Basel; (C) courtesy M. Gomersall, McGill E. R. Degginger 22.65 Courtesy E. S. Ross. 22.67 (right) Jane Burton, and
University. 20.3 (bottom) From K. Corbett, Virology, yol. 22, 1964; reprinted (leh) R. P Carr/Bruce Coleman, Inc. 22.68 Modified from 11. J. Fuller and O.
bv permission of Academic Press, Inc., New York. 20.4 Photo courtesy T. O. Tippo, College Botany, Holt, Rinehart & Winston, Inc., New York, 1954.
Diener, U. S. Department of Agriculture. 20.5 From T. O. Diener, Am Sci.,
vol. 71, 1983. 20.8 (left) Courtesy David Scharf/Peter Arnold, Inc.; (right) 23.1 Courtesy Pfizer Inc. 23.3 Photograph W H. Amos/Bruc.., Coleman,
Center for Disease Control, Atlanta, Georgia. 20.9 Turtox/Cambosco, Mac- Inc. 23.5 M. P. L. Fogden/Bruce Coleman, Inc. 23.6 From L. W. Sharp,
millan Science Co., Inc. 20.10 Courtesy Z. Skobe, Forsyth Dental Center/ Fundamentals ol Cytology, McGraw-Hill Book Co., New York, copyright
BPS 20.11 Courtesv M. Gomersall, McGill University. 20.12 S. Kimoto 1943; used by permission. 23.9 (A) Jane Burton/Bruce Coleman Inc; (B) L
and J. C. Russ, Am. Sci., vol. 57, 1969. 20.14 G. B. Chapman,!. Bacteriol., vol. West/Bruce Coleman, Inc.; (C, D) V. Ahmadjian and J. B. Jacobs, Nature, yol.
71. 1956. 20.15 Photograph bv Ginny Fonte, from H. C. Berg, Sci. Am., Au- 289, 1981 © 1981, Macmillan Journals Ltd. 23.10 (left) Masana Izawa and
gust 1975, copvright © 1975 bv Scientific American, Inc.; alt rights (right) Satoshi Kuribyashi/Nature Production, Tokyo. 23.11 From L. W.
reserved. 20.16 From R. C. Johnson, M. P. Walsh, B. EJy, and L. Shapiro, J. Sharp, Fundamentals ol Cytology, McGraw-Hill Book Co., New York, copyright
Bactenol , rol. 138, 1979. 20.17 Courtesy W. Burgdorfer, S. F. Hayes, and D. © 1943; used by permission.
Corwin. Rocky Mountain Laboratories. 20.18 Courtesy David Chase, Vet-
erans Hospital, Sepulveda, California. 20.19 Courtesy Jack Griffith, Uni- 24.1 Courtesv Jeff Rotman. 24.4 Oxford Scientific Films. 24.5 H.
versity ot North Carolina. 20.20 H. Reichenbach, Gesellschaft für Chaumeton/Naturc. 24.8 Carolina Biological Supply Company. 24.11
Biotechnologische Forschung, mbH. 20.21 Courtesy Elliot Scientific R. N. Mariscal/Bruce Coleman, Inc. 24.12 Courtcsy Howard Hall.
Corp. 20.22 Courtesy Elliot Scientific Corp. 20.23 (A, B, C) T. E. Adams/ 24.16 After K. G. Grell, University of Tübingen (1974). 24.17 Courtesy K. G.
Bruce Coleman, Inc. 20.24 Courtesy R. Malcolm Brown, Jr., University of Grell, University of Tübingen. 24.19 After K. G. Grell, University of
Texas. 20.25 VU/© S. Thompson/Visuals Unlimited. 20.26 Courtesy Zell Tübingen. 24.21 H. Chaumeton/Nature. 24.26 CNRI/Science Photo Li-
A. McGee and E. N. Robinson. Jr.. University of Utah. 20.27 Photograph by brary-Photo Researchers, Inc. 24.28 (left) Courtcsy Ed Rescke; (right) H.
Walther Stoeckenius, courtesy Carl Woese, University of Illinois. 20.28 From Chaumeton/Nature. 24.29 H. Chaumeton/Nature. 24.33 Based on a phy-
W. J. Jones, J. A. Leigh, F. Mayer, C. R. Woese, and R. S. Wolfe, Arch. Microbiol., logenctic tree drawn by R. P. Higgins. 24.35 Adapted from Life by W. K.
yol. 136, 1983; copyright 1983 by Springer-Verlag. 20.29 H. W. Jannasch Purves and G. H. Orians, Sinauer Associates, Sunderland, Massachusetts; copy-
and C. O. Wirsen, BioScience, vol. 29, 1979; copyright © 1979 by the American right © 1983. 24.36 Courtesv T. E. Adams. 24.38 H. Chaumeton/
Institute of Biological Sciences. Nature. 24.39 H. Chaumeton/Nature. 24.41 Fred Bavendam/Peter
Arnold, Inc. 24.42 Oxford Scientific Films. 24.44 H. Chaumeton/
21.1 Photograph courtesy E. \V. Daniels; art modified from K. W. Jeon (ed.), Nature. 24.45 (left) H. Chaumeton/Nature; (right) Rod Borland/Bruce
The Biology ol the Amoeba, 1973, Academic Press, Orlando. 21.2 J. M. Jensen Coleman, Inc. 24.46 Based in part on drawings by Louise G. Kingsbury.
and S. R. Wellings, J. Protozool., 19(2), 1972. 21.5 Courtesy of E. V. Grave. 24.47 F. Sauer/Nature. 24.48 H. Chaumeton/Nature. 24.49 Modified
21.6 Photograph courtesy Ed Reschke. 21.7 Courtesy E. V. Grave. from W. Stempell, Zoologie im Grundriss, Borntraeger, 1926. 24.50 H.
21.8 Courtesy E. V. Grave. 21.9 Oxford Scientific Films/Brııce Coleman, Chaumeton/Nature. 24.52 Photograph courtesy J. R. Pawlik, University of
Inc. 21.10 Courtesy E. V. Grave. 21.12 (A) Courtesy E. V. Grave; (B) H. North Carolina, Wilmington. 24.53 E. R. Degginger/Bruce Coleman, Inc.
Chaumeton/Nature; (C) Roman Vishniac Archives at the International Center 24.54 Oxford Scientific Films. 24.55 Courtesy E. S. Ross. 24.56 Jane Bur-
of Photography' New York. 21.13 Courtesy Thomas Eisner, Cornell ton/Bruce Coleman, Inc. 24.58 Courtesy Ed Reschke. 24.59 © Gunter
University. 21.14 Manfred Kage/Peter Arnold, Inc. 21.17 Ray Simons/ Ziesler/Peter Arnold, Inc. 24.60 E. R. Degginger/Bruce Coleman, Inc.
Photo Researchers, Inc. 21.20 (A, B) Courtesy K. B. Raper, Proc. Am. Philos. 24.61 H. Chaumeton/Nature. 24.62 (top) H. Chaumeton/Nature; (bottom)
Soc., yol. 104, 1960; (C-F) Carolina Biological Supply Company. Hans Reinhard/Brııce Coleman, Inc. 24.63 (A, D) H. Chaumeton/Nature;
21.21 Photograph courtesy E. V. Grave. 21.22 Courtcsy E. V. Grave. (B) Kim Taylor/Bruce Coleman, Inc.; (C) G. R. Roberts. 24.64 Oxford Scien-
tific Films. 24.65 Courtesy G. R. Roberts. 24.66 A. Cosmos Blank, Na-
22.2 B. S. C. Leadbcater, University of Birmingham. 22.4 Turtox/ tional Audubon Society/Photo Researchers, Inc. 24.68 Modified from T. I.
Cambosco, Macmillan Science Co., Inc. 22.5 E. R. Degginger/Bruce Cole- Storer and R. L. Usinger, General Zoology, McGraw-Hill Book Co., New York,
man, Inc. 22.6 11. Chaumeton/Nature. 22.7 Anne Wertheim/Brucc copyright 1957; used by permission. 24.69 Courtesy Stephen Dalton/
Coleman, Inc. 22.8 Courtesv Douglas Faulkner. 22.10 (right) R. P Carr/ NHPA. 24.73 Modified from L. H. Hyman, The Invertebrates, McGraw-Hill
Bruce Coleman, Inc. 22.13 H. Chaumeton/Nature. 22.16 F. Sauer/ Book Co., New York, copyright 1955; used by permission. 24.74 (left) Rob-
Nature 22.17 Courtesv Ed Reschke. 22.18 Roman Vishniac Archives at ert Dunne, and (right) Charlie Ott/Photo Researchers, Inc. 24.75 © Andrew
the International Center of Photography New York. 22.19 Courtcsy Roman J. Martinez/Photo Researchers, Inc. 24.76 A. Kerstitch, Sea of Cortez
Vishmac. 22.21 Roman Vishniac Archives at the International Center of Enterprises. 24.77 Courtesy Smithsonian Institution, photo #62419.
Photography New York. 22.26 E. R. Degginger/Bruce Coleman, Inc. 24.78 H. Chaumeton/Nature.
22.29 Modified from H. J. Fuller and O. Tippo, College Botany, Holt, Rinehart
8. Winston, Inc., New York, 1954. 22.31 Jane Burton/Bruce Coleman, 25.1 Photograph by Bill Wood/Bruce Coleman, Inc. 25.3 Photograph by'
Inc. 22.32 (A-C) From G. Shih and R. Kessel, Living Itnages: Biological Mi- H. Chaumeton/Nature. 25.4 Courtesy Ed Reschke. 25.6 Courtesy Ed
crostructures Revealed by Scanning Electron Microscopy. © 1982 by Science Reschke. 25.7 Courtesy Ed Reschke. 25.8 (left) D. Claugher, by courtesy
Books International; (D) Stephen Dalton/Photo Researchers, Inc. of the Trustees, The British Museum (Natural History); (left) courtesv Jerome
22.33 Adrian Davies/Bruce Coleman, Inc. 22.35 Adrian Davies/Bruce Cole- Gross, Massachusetts General Hospital. 25.10 (right) Ed Reschke/Peter Ar-
man, Inc. 22.37 Courtesy E. R. Degginger. 22.39 Portion of group in nold, Inc.; (left) Manfred P. Kage/Peter Arnold, Inc. 25.12 Photograph cour-
Carnegie Museum, Pittsburgh: used by permission. 22.40 Courtesy Field tesy Ed Reschke. 25.14 Courtesy Heather Angel, Biofotos. 25.16 Modified
Museum of Natural History, Chicago. 22.41 Courtesy E. S. Ross. from A. S. Romer, The Vertebrate Body, W. B. Saunders, 1949. 25.17 Chip
22.42 John Shaw/Bruce Coleman, Inc. 22.43 Courtesv G. R. Roberts. Clark, courtesy Field Museum of Natural History, GEO 84533, Chicago.
22.44 Rav Simons/Photo Researchers. Inc. 22.45 Modified from H. J. Fuller 25.18 Courtesy Howard Hall. 25.19 Courtesy The Royal Society, London.
and O. Tippo, College Botany, Holt, Rinehart 8 Winston, Inc., New York, 25.20 Photograph by Chip Clark, courtesy National Museum of Natural
1954. 22.48 Ed Reschke/Pcter Arnold, Inc. 22.49 Courtesy Thomas History, Washington, D.C. 25.21 (leh) S. C. Bisserot, and (right) Hans Rein-
Eisner, Cornell University. 22.50 Courtesy Nels R. Lersten, Iowa State hard/Bruce Coleman, Inc. 25.22 Courtesy E. S. Ross. 25.23 Hans Pflets-
Cni~ ersity. 22.51 (leh) Courtesy Victor B. Eichler; (right) courtesv Thomas chinger/Peter Arnold, Inc. 25.24 (A) G. R. Roberts; (B) Ferrero/Nature; (C,
ALINTI LAR A5
D) Hans Reinhard/Brıı ce Coleman, Inc.; (E) John Moss/Photo Researchers, tory); (right) from Warren Andrew, Textbook of Comparative Histology, Oxford,
Inc. 25.26 From a mural by Maidi Wiebe, courtesy Field Museum of Natural The University Press, 1959. 28.29 Kim Taylor/Bruce Coleman, Inc.
History, Chicago. 25.27 (top) Royal Tyrrell Museum, Alberta Culture and
Multiculturalism; (bottom) © Gregory S. Paul. 25.28 Gregory S. Paul. 29.3 Photograph courtesy Thomas Eisner, Cornell University. 29.4 Courtesy
25.29 © Gregory S. Paul. 25.30 (B, C) Tektile glass from Mimbral, Mexico, Nels R. Lersten, Iowa State University. 29.5 Courtesy Ed Reschke
courtesy Stanley V. Margolis, University of California, Davis. 25.31 Courtesy 29.7 Photograph courtesy Ed Reschke. 29.9 B. Bracegirdle; from W. Krom
D. G. Ailen. 25.32 Warren Garst/Tom Stack Associates. 25.33 Courtesy menhoek, J. Sebus, and G. J. van Esch, Biological Structures, copyright 1979
Australian Information Service. 25.34 Courtesy American Museum of Natu- by L. C. G. Malmberg B. V., The Netherlands. 29.10 Courtesy Thomas Eisner,
ral History. 25.35 Grospas/Nature. 25.37 M. P L. Fogden/Bruce Coleman, Cornell University. 29.11 Modified from V. A. Greulach and J. E. Adams,
Inc. 25.38 (lett) Jan Lindblad/Photo Researchers, Inc.; (right) Peter Plants: An lntroduction to Modern Botany, Wiley, New York, 1962.
Jackson/Bruce Coleman, Inc. 25.39 Jack Dermid/Bruce Coleman, Inc. 29.14 (A) Courtesy J. H. Troughton. Department of Scientific and Industrial
25.40 Monkey Jungle, Miami, Florida, R. P. Fontaine/Photo Researchers, Research, Wellington, New Zealand; (B, C) courtesy B. G. Butterlield, Can-
Inc. 25.41 Brian Parker/Tom Stack and Associates. 25.42 Baron Hugo Yan terbury University, and B. A. Meylan, Department of Scientific and Indus-
Lawick, copyright © National Geographic Society. 25.45 From R. E. Leakey trial Research, Wellington, New Zealand. 29.15 Courtesy Thomas Eisner,
and R. Lewin, Origins, Dutton, New York, 1977; reproduced by permission of Cornell University. 29.16 Courtesy Thomas Eisner, Cornell University.
Rainbird Publishing Group. 25.46 Margo Crabtree, courtesy AAAS, used by 29.19 Laura Riley/Bruce Coleman, Inc. 29.21 S. and O. Biddulph et al.,
permission of (A) University of the Witwatersrand Medical School, and (B-D) Plant Physiol., yol. 33, no. 4, 1958. 29.23 M. H. Zimmermann, Science, yol.
the National Museum of Kenya, Nairobi. 25.47 Neg. #333242, Courtesy De- 133, 1961; copyright C) 1961 by AAAS.
partment of Library Services, American Museum of Natural History.
25.49 David Brill, 1985 National Geographic Society; photographed at the 30.5 Micrograph from R. G. Kessel and R. H. Kardon, Tissues and Organs: A
Institut du Quarternaire, University de Bordeaux, Talence, France. Text-Atlas of Scanning Electron Microscopy, ©W. Il. Freeman, San Francisco,
1979. 30.7 Modified from B. S. Guttman and J. W. Hopkins III, Understand.
ing Biology; copyright © 1983 by Harcourt Bı-ace Jovanovich, Inc.; used by
permission of the publisher. Exploring Furiher p. 854, Roman Vishniac Ar-
chives at the International Center of Photography, New York; p. 855, courtesy
KISIM V ORGANİZMALARIN BİYOLOJİSİ
Ed Reschke. 30.13 (lett) Courtesy Thomas Eisner, Cornell University; (right)
(1) Carolina Biological Supply Company; (2) M. P. L. Fogden/Bruce Coleman, L. Nilsson; from L. Nilsson, Behold Man, English translation copyright © 1974
Inc.; (3) Courtesy Dr. D. W. Tank, AT&T Bell Laboratories; (4) Courtesy Philip by Albert Bonniers Förlag, Stockholm, and Little, Brown and Co. (Canada)
Green Ltd. 30.14 (lett) Courtesy D. W. Fawcett, Harvard Medical School; (right)
Micrograph from R. G. Kessel and R. H. Kardon, Tissues and Organs: A Text-
Atlas of Scanning Electron Microscopy, W. H. Freeman, San Francisco, copv-
26.4 G. R. Roberts. 26.5 Courtesy Ed Reschke. 26.8 Carolina Biological right 1979. 30.18 Manfred Krage/Peter Arnold Inc. 30.20 Courtesy
Supply Company. 26.12 Breck P. Kent/Earth Scenes. 26.13 U. N. Food and Turtox/Cambosco, Macmillan Science Co., Inc. 30.27 Courtesy Eila Kair-
Agricultural Organization. 26.14 (A) Courtesy Hans W. Pacrl, University of inen, Gillette Research Institute. 30.28 Courtesy K. R. Porter and Ginny
North Carolina; (B) Hans W. Paerl and Kathleen K. Gallucci, Science, yol. 227, Fonte, University of Colorado.
1985; copyright © 1985 by AAAS. 26.15 Courtesy E. R. Degginger.
26.16 (lett) Oxford Scientific Films; (right) D. Lyons/Bruce Coleman, Inc. 31.1 Modified from E. G. Bollard, 1. Exp. Bot., yol. 4, 1953. 31.7 Modified
26.17 Courtesv E. R. Degginger. from E. Baldwin, An Introduction to Comparative Biochemistry, Cambridge,
The University Press, 1948. 31.9 After D. L Hopkins, Biol. Bull., yol. 90,
27.1 E. S. Ross. 27.2 Courtesy R. Farquharson, UNICEF. 27.4 From the 1946. 31.10 After E. H. Mercer, Proc. Roy. Soc. Gond. B, yol. 150, 1959
Vitamin Manual, courtesy The Upjohn Company. 27.5 From the Vitamin 31.11 Photographs courtesy Thomas Eisner, Cornell University.
Manual, courtesy The Upjohn Company. 27.7 (A-C) David Pramer, Science, 31.12 Modified from Ralph Buchsbaum, Animals Without Backbones, bv
vol. 144, 1964; copyright © 1964 by AAAS; (D) Courtesy G. Barron and N. Allin, permission of the University of Chicago Press, copyright 1948 by the Univer-
University of Guelph. 27.8 Courtesy K. G. Grell, University of Tübingen. sity of Chicago. 31.17 Modified from H. W. Smith, The Kidney, Oxford, The
27.12 Modified from W. D. Russell-Hunter, A Biology of Lower Invertebrates, University Press, 1951. 31.18 M. G. Farquhar, University of California, San
Macmillan Publishing Co., New York, 1968. 27.13 Photograph courtesy E. V. Diego. 31.19 (A) Courtesy F. Spinelli, CIBA-GEIGY Rescarch Laboratory,
Grave. 27.14 Oxford Scientific Films/Bruce Coleman, Inc. 27.15 Turtox/ Basel, Switzerland.
Canıbosco, Macmillan Science Co., Inc. 27.17 (A) Courtesy Howard Hall;
(B) courtesv Thomas Eisner; (C) courtesy William A. Watkins. 27.20 Adapted 32.2 (E) Redrawn from M. Schaffner, The Ohio Naturalist, 1906.
from an original painting by Frank H. Netter, M.D., from The CIBA Collection 32.4 (B) Courtesy G. R. Roberts. 32.6 Photograph courtesy Donald Nevins,
of Medical Illustrations, copyright © 1959 by CIBA Pharmaceutical Company, Iowa State University. 32.7 (lett) Modified from K. Esau, Plant Anatomy,
division of CIBA-GEIGY Corp. 27.25 Adapted from Norman Kretckmer, Sci. Wiley, New York, 1965; (right) courtesy E. R. Degginger. 32.8 Modified from
Am., October 1972; copyright © 1972 by Scientific American Inc.; alI rights Peter Albersheim, Sci. Am., April 1975; copyright 1975 by Scientific Ameri-
reserved. 27.26 From Warren Andrew, Textbook of Comparative Histology, can, Inc.; alt rights reserved. 32.11 Modified from V. A. Greulach and J. E.
Oxford, The University Press, 1959. 27.27 (top) Courtesy Susumu Ito, Har- Adams, Plants: An Introduction to Modern Botany, Wiley, New York, 1962.
vard Medical School. 27.30 E. and P. Bauer, Wildstock. 32.12 Redrawn from Biologie: Ein Lehrbuch, edited by G. Czihak et al., 2nd ed.,
Springer-Verlag, 1978. 32.13 © Ed Reschke. 32.14 (lett) E. R. Degginger;
28.3 Courtesy Thomas Eisner, • Cornell University. 28.4 Courtesy J. H. (right) Used by permission from J. D. Dodd, Course Book in General Botany,
Troughton, Department of Scientific and Industrial Research, Wellington, copyright 1977 by the Iowa State University Press. 32.15 Carolina Biologi-
New Zealand. 28.6 Courtesy J. H. Troughton, Department of Scientific and cal Supply Company. 32.18 Redrawn after Z. Schwartz-Sommer et al.,
Industrial Research, Wellington, New Zealand. 28.8 (top) Courtesy Thomas Science, Yol. 250, 1990; copyright 1990 by AAAS. 32.27 Courtesy C. R
Eisner, Cornell University; (bottom) G. R. Roberts. 28.10 Modified from Hawes, Oxford Polytechnic. 32.31 Carolina Biological Supply Companı.
Ralph Buchsbaum, Anima ls Without Backbones, by permission of the Univer- 32.33 Courtesy Robert Newman, University of Wisconsin. 32.35 Courtesy
sity of Chicago Press, copyright © 1948 by the University of Chicago. Sylyan Wittwer. 32.37 Redrawn from Biologie: Ein Lehrbuch, edited by G
28.12 Courtesy J. H. Carmichael, Jr. 28.16 F. Sauer/Nature. 28.17 Bob Czihak et al., 2nd ed., Springer-Verlag, 1978. 32.40 Photograph by Stephen
Gossington/Bruce Coleman, Inc. 28.18 Photograph from R. G. Kessel and Gladfelter, Stanford University, from research by P. W. Oeller, Lu M.-W., L. P.
R. H. Kardon, Tissues and Organs: A Text-Atlas of Scanning Electron Micros- Taylor, D. A. Pike, and A. Theologis at the Plant Gene Expression Center, Uni-
copy, W. H. Freeman and Company, 1979. 28.23 Courtesy H-R. Duncker, versity of California, Berkeley. 32.45 After W. A. Jensen and F. B. Salisbury.
Justus Liebig University, Geissen, Germany. 28.25 Modified from R. Mar- Botany: An Ecological Approach; copyright © 1972 by Wadsworth Publishing
garia et al., J. Appl. Physiol., yol. 18, 1963. 28.26 Roman Vishniac Archives at Co., Inc., Belmont, California; used by permission of the publisher.
the International Center of Photography, New York. 28.28 (left) Photograph 32.46 Photo by M. E. Nuttall, DuPont Experimental Station, courtesy Ilya Ras-
bv D. Claugher. by courtesv of the Trustees, The British Museum (Natural His- kin, Rutgers State University, New Brunswick.
A6 ALINTILAR
39.3 Courtesy George W. Barlow, Anim. Beh. yol. 22, 1974. 39.4 Courtesy 39.43 Redrawn from R. H Whittaker, Comınunitı es and Ecosystems, 2nd ed..
John Sparks, BBC (Natural History). 39.6 Modified from T. Carlson, Bio- Macmillan, New York, 1975; after B. Holt and G. M. Woodwell. 39.44 Gene
chem. Z., yol. 57, 1913. 39.7 Modified from J. Davidson, Trans. R. Soc. South Ahrens/Bruce Coleman, Inc.
4ust., yol. 62, 1938. 39.9 Modified from E. P. Odum, Fundamentals of Eco!.
ugy, W. B. Saunders, 1959, after Deevey. 39.10 Population Reference Bu- 40.4 Modified from E. P Odum, Fundamentals of Ecology, W. B. Saunders,
reau, Inc. Updated by Charles F. Westoff, Office of Population Researclı , 1959. 40.7 From T. E. Graedel and P. J. Crutzen, Sci. Am., September, 1989;
Princeton University. 39.12 Courtesy E. S. Ross. 39.13 Courtesy L. David copyright C) 1989 by Scientifı c American Inc.; alt rights reserved. 40.8 From
Mech. 39.14 Redrawn from C. B. Huffaker, Hilgaıdia, yol. 27, 1958. S. H. Schneider, Sci. Anı., September, 1989; copyright © 1989 by Scientific
39.15 Photograph by Hans Reinhard/Bruce Coleman, Inc.; drawing based on American Inc.; all rights reserved. 40.9 Modified from M. J. Pelczar et al.,
H. N. Southern, J. Zool., yol. 162, 1970. 39.16 Based on H. N. Southern, J. Microbiology, 4th ed., McGraw-Hill Book Co., New York, copyright © 1977;
Zool.. vol. 162, 1970. 39.17 Redrawn after J. M. Scriber and F. Slansky, Am. used by permission. 40.10 Courtesy U. S. Department of Agriculture.
Rey. Entornology, vol. 26, 1981. 39.18 Adapted from Principles ol Animal 40.12 Courtesy D. W. Schindler, Science, vol. 184, 1974; copyright © 1974 by
Ecology by W. C. Allee, A. E. Emerson, O. Park, T. Park, and K. P. Schmidt, W. B. AAAS. 40.14 Courtesy P L. Ames. 40.15 Redrawn after K. P Bowman,
Saunders, Philadelphia; copyright © 1949. 39.19 Modified from J. H. Con- Science, yol. 239, 1988; copyright © 1988 by AAAS. 40.17 U. S. D. A. Forest
nell, Ecology, yol. 142, 1961; copyright 1961 by the Ecological Society of Service. 40.18 Redrawn from G. E. Likcns et al., Eco!. Monogr., vol. 40, 1970;
America. 39.20 Drawings modified from R. H. MacArthur, Ecology, yol. 39, copyright © 1970 by the Ecological Society of America. 40.19 Oxford Scien-
1958; copyright © 1958 by the Ecological Society of America. Photographs by tific Films, Earth Scenes. 40.21 C. J. Tucker, J. R. G. Towshend, and T. E.
(top) Philip Bayer; (rniddle) R. Austing/Photo Researchers, Inc.; and (bottom) Goff, Science, yol. 227, 1985. 40.22 Photographs courtesy E. S. Ross.
Edgar T. Jones/Bruce Coleman, Inc. 39.21 G. Tortoli/F. A. O. Photo. 40.23 After Whittaker (1970). Reprinted with permission of Macmillan Pub-
39.22 Carol Hughes/Bruce Coleman, Inc. 39.23 Norman Myers/Bruce lishing Co., Inc., from Communities and Ecosystems by Robert Whittaker.
Coleman, Inc. 39.24 Redrawn by permission from E. O. Wilson, Sociobi- Copyright Robert H. Whittaker. 40.24 (left) Leonard Lee Rue III/Bruce
ology, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1975. 39.25 C) Coleman, Inc.; (right) courtesy E. R. Degginger. 40.25 (left) Paolo Koch/
Hans Pfletschinger/Peteı Arnold, Inc. 39.26 Adapted from R. E. Kenward, J. Photo Researchers, Inc.; (right) Wolfgang Bayer/Bruce Coleman, Inc.
Anı nı. Eco!., vol. 47. 1978. 39.27 Courtesy R. D. Estes, San Diego State 40.26 Zig Leszczynski, Earth Scenes. 40.27 (leh) Ferrero/Nature; (right)
University. 39.28 Courtesy L. T. Nash, Arizona State University. 39.30 N. de Vore III/Bruce Coleman, Inc. 40.28 Courtesy E. R. Degginger.
George D Lepp, Bio-Tec Images. 39.31 Roberto Bunge, Ardea London 40.29 (A) Courtesy E. R. Degginger; (B, C) courtesy E. S. Ross. 40.31 Bob
Ltd. 39.32 Redrawn with permission of Macmillan Publishing Co., Inc., and Clara Calhoun/Bruce Coleman, Inc. 40.33 Aker Schwarzbach, 1950.
from David R. Pilbeam, The Ascent of Man: An Introduction to Numan Evo- 40.34 (A) Courtesy Howard Hali; (B) courtesy James D. Jordan; (C) courtesy
lution; copyright © 1972 by David R. Pilbeam. 39.33 (A) J. Tanaka, E. H. Newcomb and T. D. Pugh, University of Wisconsin/BPS.
Anthro-Photo; (B) M. Shostak, Anthro-Photo. 39.34 R. Lee, Anthro-Photo. 40.36 Redrawn from John Napier, The Route of Mankind, copy right 1970,
39.35 Redrawn from R. M. May, Sci. Am., September, 1978; copyright ©1978 Smithsonian Institution Press, Washington, D.C.; used by permission.
by Scientific American, Inc.; all rights reserved. 39.37 Courtesy E. J. Kor- 40.38 Ferrero/Nature. 40.42 (A) Redrawn from R. H. MacArthur and E. O.
mondy, Sınithsonian Magazine, vol. 1, 1970. 39.38 Carolina Biological Sup- Wilson, The Theory Island Biogeography, copyright ©1967 by Princeton Uni-
plv Company. 39.40 Based on data in E. P. Odum, Fundamentals of Ecology, versity. Press; used by permission; (B) redrawn by C. J. Krebs, Ecology, 2nd ed.,
W. B. Saunders, 1959. 39.41 Redrawn from R. M. May, Sci. Am., September Harper & Row, New York, 1978; after Preston. 40.45 (top) C. C. Reijnvaan
1978; copyright © 1978 by Scientific American, Inc.; all rights reserved. from W. M. Doctors yan Leeuwen, Ann. Jard. Bot. Buitenzorg, 1936; (bottom)
39.42 Redrawn from R. H. Whittaker, Communities and Ecosysteıns, 2nd ed., courtesy Stephen Self, University of Hawaii at Manoa.
Macmillan, New York, 1975; after B. Holt and G. M. Woodwell.
SÖZLÜK
Bu sözlük, taksonornik isimler dışında, metinde tekrarlanan çok önemli terimlerin kısa
tanı mları n' vermektedir. Terimlerin daha ayrıntılı tanın-ilarım anlamak için indekse baş-
vurduğunuzda, italik olarak yazılmış sayfa numaraları sizi, metin içerisinde anahtar teri-
ınin yere götürecektir.
Temel ölçü birirnlerinden bazıları, s.A10'da listelenmiştir; diğerleri kendi alfabetik sı-
ralarında yer almıştır.
Biyolojide kullanılan temel önekler ve önekli terimler, sözlükte ayrılarak alfabetik ola-
rak verilmiştir. Bildiğiniz gibi, bu ekler genellikle Yunanca ya da Latin kökenli olup çoğu,
bivolojide yeni bir anlam kazanmıştır (örnekler: blasto-, -cyte, caryo-, -plasm). Bu terimle-
ri aşina olmak, onları n yapısına katıldığı bir çok terimi öğrenme ve hatırlamada size ko-
laylı k sağlayacaktı r.
9
A10 SÖZLÜK
acılun Tek bir soy un üyelerinin farklı niş ya da adaptif zon- alturizm Bir bireyin, değerinin yararı için kendi rahatı nı fe-
lara uyum sağladığı evrimsel bir olay. da etme arzusu.
ad ona bitişik, orada, o yöne doğru. alveöler [Lat: küçük çukur] Küçük bir açı klı k, özellikle, ak-
ciğerlerin işlevsel birimleri olan mikroskopik açı klıklardan
adaptasyon Evrimde, genellikle organizmanı n yasayabilirli-
biri.
gine ve yaşadığı ortamda üremesine yardı mcı olarak onun
uyum yeteneğini aran-an kalıtsal olarak kontrol edilen her- amilaz [Lat: analum nişasta.] Nişasta parçalayan bir enzim.
hangi bir özellik. Sinir biyolojisinde, bir sinir hücresinin ar-
amino asit Bir amino grubu (-NH2) taşıyan bir organik asit;
clışı k olarak uyarılması ndan sonra tepki göstermesiyle olu-
proteinlerin yapı taşı.
şan kısa süreli bir azalma ile sonuçlanan olay.
amniyon [Yun: embriyo zarı ] Sürüngenlerde, kuşlarda ve
adenozin difosfat(ADP) Bir fosfor alarak ATP oluşturan iki
memelilerde embriyoyu içeren içi sıvı dolu bir kese oluştu-
fosforlu bileşik.
ran embriyo dışı ndaki bir zar.
adenozin monofosfot (AMP) Fazladan bir fosfor alarak
amoeboid [Yun: amoibe değişiklik] Protoplazma aluslyla şe-
ADPoluşturan bir fosforlu bileşik.
kil değiştirme eğiliminde olan amipsi yapı.
adenozin trifosfat (ATP) Canlılarda "enerji kaynağı olarak
AMP (bakı nız)adenozin monofosfat.
iş gören üç fosforlu bir organik bileşik.
an- onsuz.
adipoz [Lat: adeps yağ] Yağsı.
anabolizma [Yun: ana-yükselme; metabole değişiklik) Meta-
adrenal [Lat: ren es böbrekler Omurgalılarda böbreklerin
bolizma= biyosentetik yapım özellikleri.
yanı nda bulunan bir endokrin bezi.
analog Farklı organizmalardaki işlevsel olarak
adrenalin "Kavga ya da korku" reaksiyonları nı arttı ran ve
birbirine benzeyen ve sı klıkla yüzeysel, ancak farklı evrimsel
adrenal tarafı ndan üretilen bir hormon.
kökeni olan yapılar.
adrenokortikotropik hormon (ACTH) Adrenal korteksini
anemi kanda, hemoglobin ya da kı rmızı alyuvarları n nor-
uyaran hipofiz bezi• tarafından üretilen bir hormon.
malin altında olması.
adsorbsiyon Bir yüzeye tutunma [Lat: sorbere].
anerobik [Lat: aer hava] Oksijensiz.
aerobik [Lat: aer hava ] Oksijenli.
angio-, -angium [Yun: angein kap ] Konteynir, reseptaku-
ağız kısımları Besinin alı nması nda kullanılan ağız yakı nı n-
daki yapı lar ya da uzantılar.
anizogamik Oogamik türler tarafı ndan üretilen gametle-
akciğer Bir hayvanda gaz alışverişi için özelleşmiş içsel bir rin aksine, yalnızca büyüklükleri farklı gametlerin birleşme-
odacı k. siyle gerçekleşen üreme. Yumurta hücreleri ve sperm gibi
oldukça farklılaşmı s, oogamik türlerin gametleri.
akson [Yun. axön eksen] Hücreden uzaktaki uyarıları ile-
ten ve iletici bir maddeyi serbest bı rakabilen bir sinir hücre- anteridyum [Yun: anthos çiçek] Bir bitkinin erkek üreme
si iplikçiği. organı; sperm hücreleri üretir.
aktif bölge Bir enzim molekülünün bir substrat molekülü anterior Ön uca doğru.
ile reaksiyona giren kısmı.
antijen Bir organizmanı n bağışıklı k sistemini etkinleştiren,
aktif taşmnn Hücre tarafı ndan enerji harcanması nı gerek- çoğunlukla protein ya da polisakkarit olan bir madde:
tiren bir islemle bir maddenin bir zardan taşı nması.
antikor Belli bir antijene bağlanan ve bağışıklık sistemin-
alkali pH'si 7'nin üzerinde olan. Bakı nız, baz. deki B lenfositleri tarafı ndan üretilen bir protein.
alkol içinde bir ya da birden fazla-OH grubunun bir kar- anüs [Lat: halka] Sindirilemeyen artıkları n çıkarıldığı, sis-
bon iskeletine bağlandığı herhangi bir organik bileşik sı nı- teminin arka ucundaki açıklı k.
fı.
anyon Negatif yüklü bir iyon.
all-, allo [Yun: allos diğeri ) Diğeri, farklı.
aort Dolaşı m sisteminin ana arteri.
Al2 SÖZLÜK
apikal Bitki gövdesine benzer bir yapı nı n ucu, uca yakı n olarak isimlendirilen ve farklı krornozomlarda bulunan gen-
kı smı ler, mayoz bölünmede (krosing over ile rekombinasyorı yap-
madı kları sürece) bağımsız olarak dağılı rlar.
apo- Uzakta.
bağlantı Krosingover yokluğunda, kontrol ettikleri karak-
apoplast Bir bitkide hücre çeperinden ve hücreler arası
terlerin birlikte kalı tlanması na neden olan aynı kromozom
alanlardan oluşan ağ; bitkinin içerisinde hücreler arası nda üzerindeki iki ya da daha fazla genin bulunuşu.
suyun geniş bir şekilde hareketine izin verir.
bakteriyofaj [Yun. phagein yemek] Bakterilere saldı ran bir
aposematik [Yun: senta sinyal] Savunma aygı tlarma sinyal
virüs.
geçiren özlellikle renkler ve yapı lara karşı uyarı ca olarak iş
görme. baz (ya da alkali) Suda çöziindüğünde hidroksi iyonlarmı n
konsantrasyonunu arttı ran bir madde. pH'sı 7'den büyük-
ark [lira: archein başlamak] ilkel, orijinal.
tür.
arkegonyum [Yun: archegonos bir yarışı n birincisi] Bir yük-
bazal Dal gibi bir yapı nı n kaidesi ya da kaidesinin yanı (tu-
sek bitkinin dişi üreme organı.
tunma noktası ).
arkenteron [Yun: enteron bağı rsak anlamı ndadı r] Genç bir
bazal yapı Sil ve ökaryotik kamçı= kaidesinde bulunan
embriyoda sindirim bosluğunu oluşturacak olan boşluk.
sentriyole eş bir yapı ; bir dairede sı ralanmı S üçlü gruplar ha-
arteriol Küçük bir atardamar. linde dokuz rnikrotübülden oluşmuştur.
asit [Lat: asidus ekşi Suda çöziindfığfı nde hidrojen iyon- bekçi hücresi Bir yaprağın stoma büyüklüğünü düzenleyen
kumlu konsantrasyonunu arttı ran bir madde. PH'sı 7 nin özelleşmiş bir epidermis hücresi.
atı nclachr.
besin zinciri Bir toplulukta enerji ve maddenin taşı ndığı.
askus [liın: askos çanta] Askomycota grubundan bir man- üretici, tüketici ve ayrıştı rıcı ları kapsayan organizma zincir-
tarm tızarnıs spor kesesi. leri.
asölomat Sindirim sistemi ve vücudun dış kısmı arası nda besin [Lat: nutrire beslemek] Metabolizmada enerji kayna-
açı klı k bulunmayan bir vücut planı. ğı ya da yapı m maddesi olarak kullanı labilen madde.
aşı i Lat: vacca inek] Hastada, aktif bağısı klığı harekete ge- bi- iki.
çirme isini gören ve antijen içeren ilaç.
bilateral simetri Belirgin üst ve alt yüzeyi ile ön ve arka uç-
atardamar Kalpten kanı taşıyan bir kan damarı. ları bulunan, iki yarım birbirine benzeme özelliği, yani ben-
zer özellik.
atmosfer (atm) (bası nç birimi) Deniz seviyesinde normal
hava bası ncı: metrekarede 101.325 newton. bilinçli koşullandırma Bakı nız koşullandı rma.
atom ağırlığı Çekirdeğinde altı nötron bulunan bir karbon bio- [Yun. bios yaşam] Yaşam, canlı.
izotopu olan I2C'ye göre, bir elementin bir atomunun orta-
birliktelik Bir bölgeye substratı n bağlanması= sonucu
lama ağı rlığı.
olarak bir proteinin geri kalan bağlanma yerinin reaktivite-
atom [Yun. atonws bölünmez] Bir elementin bilinen kimya- sinin artması olayı.
sal yollarla bölünerneyen en küçük birimi.
biyogenez [Yun. genesis kaynak] Canlı organizmaları n diğer
atomik kütle birimi (amu) Bakı nız dalton. canlı organizmalardan thremesi.
ATP Bakı nız adenizin trifosfat. biyolojik birikim Bir besin zincirinin alt kısı mı ndaki üreti-
cilerden üst tüketicilere geçtikçe kararlıl ığı nı nispeten ko-
auto kendi.
ruyan kimyasalları n konsantrasyonları nı n artması.
avlanma [Lat: praedatio zorla almak] Serbest yaşayan orga-
biyom Kendine özgü bitki ve hayvanları olan büyük iklim-
nizınaları n diğer organizmalar ile beslenmesi.
sel bölge.
azot fiksasyonu Genel olarak, atmosferik azotun organiz-
biyomas Belirli bir alanda türn organizmaları n ya da seçil-
aralar tarafı ndan daha kullanı labilir maddelere bağlanması.
miş bir grup organizmanı n toplam ağırlığı.
B lenfosit Bakı nı z lenfosit.
biyotik Yaşamla ilgili.
bağ doku Hücreleri geniş hücreler arası matrikste gömülü
blasto- [Yun. blastos tomurcuk] Embriyo.
olan bir hayvansal doku tipi; ya da diğer dokular ve organla-
rı n bağlantı ları , destekleri ve kusaklan. blastopor [Yun. poro geçit] Bir gastrulada arkenteron boş-
luğundan dışa doğru olan açı klı k.
bağımsız ayrılma Bağımsız ayrılma prensibi genellikle
Menderin ikinci yasası olarak belirtilir. Bağlantısız genler blastosöl [Yun. koilos boşluk] Bir blastulanı n boşluğu.
SÖZLÜK A13
blastula Hayyanlarda, embriyonun üç ana doku tabakası çözünen cözücünun içerisinde çözünmüş madde.
ile sı nı rlanmadan önceki erken gelişme evresi; genellikle
dalton 12C'nin atom ağırlığını n onikide birine eşit bir küt-
yuvarlak ve çukur.
le birimi ya da 1.66024X10-24 gram. Daha önce atom kütle
boşaltım Metabolik artıkların ve aşırı suyun çıkarılması; birimi (amu) olarak isimlendirilmiştir.
karsılastı rın eleminasyon.
deaminasyon Bir amino grubunun ayrılması.
Bölünme Bir zigotun ya da genç bir embriyonun bölünme-
deciduous [Lat. decidere düşmek] Yaprakları n her yıl dökül-
si.
mesi.
büzgen kas [Yun: sphinkter şerit] Kasılarak tüpsü bir yapıyı
dehidrasyon reaksiyonu Bir yoğunlaşma reaksiyonu.
kapatabilen halka şeklindeki bir kas.
delikli kanal Genel olarak elektrosatik gradiyent ve bir hor-
C, bitkileri CO2'i yalnızca Kalvin döngüsüyle bağlayan bit-
monun, bir ileticinin ya da diğer molekiller sinyalin bağlan-
kiler. Fotosentez ürünlerinden biri, bitkilerin isimlerini al-
masındaki bir değişiklik sonucu oluşan bir sinyale tepki ola-
dı kları Kalvin döngüsünün üç karbonlu bileşiklerinden
rak açılan ya da kapanan bir membran kanalı.
(C,) biridir.
deme [Yun: demes populasyon] Herhangi bir türün popu-
C4 bitkileri Kranz bitkileri olarak da anılı rlar. Fotosentezin
lasyonımun lokal birimi.
ana, başlangıç ürünlerinden birinin dört karbonlu bir bile-
şik (C,i ) olduğu bitkiler. Kranz bitkileri diğer bitkiler için uy- dendr-, dendro [Yun. dendron ağaç] Ağaç; dallanma.
gunsuz olan koşullarda fotosentez yapabilirler.
dendrit Birçok sinapsis alan ve hücreye uyarı ve engelleme
cAMP Bakı nız devresel adenozin monofosfat. taşıyan bir sinir hücresinin kısa, kılıfsız bir ipliği - çoğunluk-
la ignemsi dallannuş ve ucu kapalı.
cAMP Bakınız devresel adenozin monofosfat.
deoksiribonükleik asit (DNA) Her bir nııkleotidinde bir
caryo- [Yun: kalyon çekirdek] Çekirdek.
deoksiriboz şekerinin bulunuşuyla karakterize olan, virüsle-
cata- Aşağı rin çoğunda, tüm bakterilerde, kloroplastlarda, mitokondri-
de ve ökoryotik hücrelerin çekirdeğinde bulunan bir nükle-
centri- Lat. centrum merkez] Merkez.
ik asit; RNA virüsleri hariç tüm organizmaları n kalı tım ma-
ceuti- [Lat: centum yüz] yüz. teryali.
chrom-, -chrome [Yun: choma renk] Renkli pigment. -derm [Yun. derma cilt] Cilt, örtü; doku tabakası .
Co- İle, birlikte. devirsel adenozin monofosfat (devirsel CMP ya da cAMP)
Hormonların etki göstermesi için hücre içinde bir aracı ola-
coel-, -coel [Yun. koilos çukur] Çukur, açıklık; odacık.
rak iş gören ve canlı hücrelerde ATP'den sentezlenen bile-
com- Birlikte. şik; ayrıca sinir iletiminde ve diğer bazı hücresel kontrol sis-
temlerinde rol alır.
Crassulacean asit metabolizması (CAM) Sıcak ve kurak or-
tamlarda yetişen bazı bitkilerin fotosentezinde görülen bir dışkı [Lat: faeces çöp] Sindirim sisteminden çı karı lan par-
değişiklik. Sukkulent benzeri bitkiler stomaları nı gündüzle- çalanabilir artıklar.
ri kapatıp geceleri açarak su kaybını önlerler.
dışkıhk [Lat: lağım] Sindirim, salgı ve üreme sistemlerin-
-cyte, cyto- [Yun. kytos konteynı r] Hücre. den maddeleri alan ortak odacık.
çekinik Aynı Benin diğer bir allelinin bulunuşu nedeniyle di- İki.
etkisi fenotipte belirmeyen, bu nedenle, yalnı zca homozigot
difüzyon Çözünmüş ya da asılı parçacıkların başka bir ye-
bireylerde beliren gen. Çekinik karakter, çekinik fenotip:
re, ısı enerjilerinin (termal agitation) bir sonucu olarak bir
çekinik bir allelin neden olduğu.
yerden hareketi.
çekirdek (hücrenin) [Lat: çekirdek] Kromozomları içeren,
dikot Embriyoları nda iki kotiledon bulımmaslyla, yaprak-
tarla çevrili büyük bir organel
ları nda damarlanmanın ağsı oluşuyla ve çiçeklerinde petal-
çekum [Lat: caecus kör] Sindirim sistemindeki kör bir çı- lerin dörtlü ya da beşli oluşuyla karakterize olan, kapalı to-
kı n tı . humluların ya da çiçekli bitkilerin bir alt sı nıfinın bir üyesi;
cf. monokot. Otsu dikot: toprakiistii kısımları her yı l ölen
Çift fizyon Bir hücrenin mitoz dışındaki bir işlem ile
bir çok yıllık odunsu dikot: toprak üstü kısımları - gövdeler
önemli ölçüde iki eşit parçaya bölünerek üremesi.
ve dallar - canlı kalan ve her büyüyen bir çok yıllık.
çözelti (Lat: solutio gevşeme] İki ya da daha fazla madde
dinlenme potansiyeli Bakınız potansiyel.
moleküli'mün homojen bir karışımı. Bir ya da daha fazla
maddenin (çözünen) çözündüğü ortam. diployit [Yun. diploos çift] Her kromozom tipinden ikisine
sahip olma
çözücü içerisinde bir ya da daha fazla maddenin (çözünen)
çözündüğü ortam. disakkarit İki basit şekerden oluşmuş, bileşik bir şeker.
A14 SÖZLÜK
distal [Lat. distare ayrı durmak] Bazı referans noktaların- ektotermik Bakınız poikilotermik.
dan (çoğunlukla vücudun ana kısmı) ayrı bulunmak. ekzoiskelet Dış iskelet.
divertikül [Lat: devertere bir yana sapmak] Bir yarık ya da
ekzositoz Hücre içindeki bir veziküllün içerdiği maddeleri
kanaldan çı kan kör bir kese.
çevreye atarak hücre ınembranı ile birleşmesini sağlayan iş-
DNA Bakı nız deoksiribonükleik asit. lem.
doğal seleksiyon Doğada bazı genlerin ya da gen kombi- elektrokimyasal gradiyent Mitokondriler ve kloroplastlar-
nasyonlarmı n frekansı nda artışa, diğerlerininkilerde ise bir daki kemiozmotik gradiyent gibi, birleşik elektrostatik ve oz-
azalmaya götüren üreme farklılığı. motik konsantrasyon gradiyenti.
doku [Lat: texere dokumak] Hücreler arası madde ile birbi- elektron Negat.if yüklü temel atom parçacığı
rine bağlı olan, çoğunlukla hem yapı hem de işlevi aynı olan
elektron tasarımı zinciri Mitokondrilerin iç membranı nda
bir hücre topluluğu.
ve kloroplastları n tillakoyit membranı nda (bir ölçüde farklı
dominant Bir allelin, aynı genin diğer bir allelinin bulun- elemanlarla) bulunan bir dizi enzim. Yüksek enerjili elekt-
ması na rağmen, onun fenotipte belirmesini durdurarak ve ronları alan zincir, elektronları n bulunduğu membranı n iki
bastı rarak tam fenotipik etki gösteren bir allel. Dominant yanı nda bir kemiozmotik gradiyent oluşturmak için kulla-
fenotip, dominat karakter: bir dominant allelin neden oldu- nı r.
ğu bir özellik. (2) Bir bireyin: Sosyal hiyerarşide yüksek bir
elektronegatiflik Bir atomun serbest elektron çekiminin
pozisyona sahip olması.
olağan ökümü. Dış yörüngesinde birkaç elektron boşluğu
dormansi [Lat. doı-nıire uyumak] Inaktif, dinleme durumu. bulunan atomlar daha fazla elektron bulunan atomlardan
Bitkilerde, özellikle tohumlarda ve tomurcuklarda, büyüme- daha fazla elektronegatif olma eğilimindedirler. Kovalent
nin ortamsal koşullar daha uygun hale gelinceye kadar askı- bağlarda, ortalama olarak, ortak elektronlar daha elektro-
ya alı ndığı bir dönem. negatif olan atoma yakı ndı rlar; bu asiınetri, kısmen bazı mo-
leküllerin polaritesini oluşturur.
dorsal [Lat. dorsu• arka] Sı rt ile
elektronik yük birimi Bir elektronun yükü ya da 1.6021x1 0-
doygunluk reaksiyonu Suyun oluşumu ile sonuçlanan iki
" koulomb.
bileşiği birleştiren bir reaksiyon.
elektrostatik gradiyent Genel olarak bir membranı n iki ta-
döllenme Yumurta ve sperm çekirdeğinin birleşmesi.
rafı nda, iki nokta arası nda yük farklılığının yarattığı serbest
duodenum Omurgalıların küçük barsağının ilk bölümü. enerji gradiyenti.
duyarlılaştırma Bir hayvanda önceden mevcut herhangi bir elektrostatik kuvvet Bir proton ve bir elektron ya da 1-1' ve
alışkanlığı azaltarak ya da ortadan kaldı rarak beklenmedik OH— arası ndaki gibi, zıt yüklü parçacı klar arasındaki çekim
bir uyarı yaratan işlem. Bakı nız, adaptasyon, alıştı rma. (aynı zamanda elektrostatik çekim olarak da isimlendirilir).
duyu siniri Bir reseptör hücreden bilgi alan ya da bir uya- eleminasyon (ya da dışkı boşaltma) Emilmemiş artı kları n
rıya kendisi tepki gösteren, merkezi sinir sistemine uzanan sindirim sisteminden atılması; karşılaştı= salgı,
bir nöron.
embriyo Bir bitki ya da hayvanı n erken gelişme evresi; ge-
ecto- Dış tarafta, dışsal. nel olarak tohum, yumurta ya da rahimde bulunur.
effektör Organizmanı n bir tepki üreten bölümü, örn., kas, emülsiyon [Lat. enıulsus emilmiş] Süspansiyon, çoğunlukla
sil, kamçı. bir sıvı nı n diğer bir sıvı içindeki küçük damlacıkları.
egzergonik [Yun. ergon iş] Enerjiyi serbest bırakan; egzoter- -enchyma Doku.
mik.
end-, endo- İçinde, iç tarafı nda;
eklem Kemikler arası ndaki bağlantı. Kemikler ve mafsal-
lar arası nda oluşan birleştirici yüzeyler.
endoderm Bir hayvan embiryosunun en içteki dokusu.
endodermis İletim dokusunu kuş atan ve özellikle köklerde
ekosistem [Yun. oikus yerleşim] Belirli bir bölgede bulunan
belirgin olan bir bitki dokusu; endodermis hücrelerinin tü-
fiziksel özellikler ve organizmalarm tümü.
mü Kaspari şeritlerine sahiptir.
ekson Sonuçta ya çevirilen (mRNA'da olduğu gibi) ya da
endokrin [Yun: krinein ayı rmak] Hormon üreten kanalsız
tRNA gibi bir son üründe kullanılan primer bir bilginin (ve
bezlerle ilgili.
bir genin buna karşılı k gelen parçası ) bir parçası.
endonükleaz Bir ekzontıkleazı n aksine yalnızca bir termi-
ekstrinsik Onun dışı, ana bir parçası değil, ekstrinsik izo-
nal grubu parçalayabilen. Nükleik asitlerdeki bağları parça-
lasyon mekanizması ndaki gibi.
layan bir enzim. Restriksiyon endonukleaz: yalnızca özgün baz-
ektoderm Bir hayvan embiryosunun en dış tabakası. Ayrı- ları n içnideki bağları parçalayan bir enzim.
ca, embiryonik ektodermden türemiş doku.
endoplazmik retikulum [Lat: reticulum ağ] Sitoplazmada
SÖZLÜK A15
zara bağlı kanalları n oluşturduğu bir sistem. bir reaksiyonun ürünlerinin reaktantlara oranı.
endosimbiyotik hipotezi Bazı ökarvotik organellerin etki potansiyeli Potansiyele bakı r-11z.
mitokondri ve kloroplastları n- modern ökaryotlarm
eu- [Yun. eus iyi] En tipik, gerçek.
atalarmda mutualistik olarak yerleşen ve serbest. yaşayan
prokarvotlardan kökenlendiğine ilişkin hipotez. evaginasyon [Lat: vajina kin] Dışa doğru katlanmış ya da
çıkı ntı yapan.
endositozis Hücre zarmı n, sonradan hücre içinde taşma-
cak olan hücre dışı maddeyi yakalayarak içe doğru bir vezi- eversibl[Lat: evertere dışa dönmek] İç kısmını dışa doğru
küle dönüşecek olan bir iç girinti oluşturması; zarda girinti- döndürebilen.
nin olusunm zardaki reseptörlerin hücre tarafı ndan kullanı-
evrim [Lat: evolutio açı lmak].
lan özgün maddelere bağlanmasıyla başlar.
ex-, exo- Dışında, dış taraf; üretme.
endoskeleton İ c iskelet..
fagositozis [Yun: phagein yemek] Bir hücre tarafı ndan par-
endosperın sperma tohum] Tohumlardaki besin mad-
çacı kları n aktif olarak alı nması.
desi.
faj Bakı nız bakteriyofaj.
endotermik "fermodinainikte, enerjinin absorblanması
(enclergonik). Fizyolojide, sıcak kanlı (homotermik). farklılaşma Bir hücrede, olgunlaşmamış yapıdan olgunlas-
mis bir yapıya değişimi kapsayan gelişmeye ilişkin süreçler.
enine kesit Bakı nı z kesit.
fauna Belirli bir bölgenin ya da dönemin hayvanları.
entropi Bir sistemde düzensizliğin ölçüsü.
fenotip [Yun: phainein göstermek] Kalı tsal bir özelliğin fi-
enzim [Yun: zyme kalmış] Bir katalizör olarak iş gören bir
ziksel olarak belirmesi.
bileşik, çoğunlukla protein.
fermentasyon Glikolitik yol aracı lığıyla karbonhidrattan al-
epi- 'Üstünde, dış.
kol, Taktik asit ya da benzer bileşiklerin
epiderrnis [Yuri: derma cilt] Cildin dış kısmı ya da bir hay-
feromon [Yun: pherein taşımak + hormon] Bir organizma
vanı n vücut örtüsü.
tarafı ndan salgı lanan, kokulanyla aynı türlere ait diğer or-
epikotil Bir bitki embriyosunun kotiledonları n bağlanma ganizmaları n davranış ya da fizyolojisini etkileyen bir mad-
noktası nı n üzerindeki ekseninin bir bölümü. de.
epitelyum Henı dışsal hem de içsel olmak üzere, tüm ser- fetus [Lat: fetus gebe] Bir embriyonun yumurta ya da rah-
best vücut yüzeylerinde örtü ya da astar oluşturan hayvansal min içindeyken son gelişme evresi.
bir doku.
fiksasyon (1)Fotosentetik bitkiler tarafı ndan CO,'in kar-
epizoın I Yun: sonla vücut] Bazen sitoplazmadayken serbest, bon hidratlara dönüştürülmesi, azot fıkse eden bakteriler
diğer zamanlarda ise bir kromozornla bütünleşmiş kalı tsal tarafı ndan ise 1\12'nin daha karmaşı k yapı lar halinde bağları-
element. ması nda olduğu gibi, bir maddenin biyolojik olarak kullanı-
labilir yapıya dönüştürülmesi, (2) Mikroskobik inceleme
eritrosit[Yun: erythros kı rmızı ] Bir kı rmızı kan hücresi; ya-
için canlı dokuyu muamele etme süreci.
ni hernoglobin içeren bir kı rmızı kan hücresi.
filogeni [Yun: phy/e kabile] Bir organizmanı n evriınsel geç-
eşey hücresi Bir eşeysel üreme hücresi; bir yumurta ya da
mişi.
sperm.
fitokrom Bitkilerde kı rmızı ve uzak krı mızı ışığa duyarlı bir
eşeye bağlı X kromozomu üzerinde yerleşmiş genlerle ka-
protein pigmenti.
lı tı lan.
fizyoloji [Yun: physis doğa] Organizmaları n yaşam süreçle-
eşeysel dimorfizm [Dişi tavus kuşlarma göre, erkek tavus-
ri ve işlevleri ve bunları n çalışılması.
ları n kuyruk büyükhiklerindeki gibi]; bir türün iki eseyi ara-
sı ndaki morfolojik farklı lı k. flagellum [Lat: Kamçı ] Bir hiicrenin yiizeyindeki uzun ttly-
sü hareketli bir organel.
eşeysel seçilim Doğrudan eşleri cezbetmek ya da eş kazan-
mak için morfoloji ya da davranış yoluyla seçilim. Örneğin flora Belirli bir bölgenin ya da dönemin bitkileri.
erkek eşevli seçilimi yarışması , bir erkeğin dişilere ulaşma,
flöem [Yun: phloios kabuk] Bitkilerde organik maddeleri
baskı nlı k hiverarsisinde daha yüksek bir yer kazanma ya da
taşıyan bir iletim dokusu; iç kabuk.
bir alana sahip olmak için kavga ve mücadeleleri kazanma-
sun sağlayan morfoloji ve davranış yoluyla seçilim. Dişi seçi- folikül teşvik edici hormon (FSH) Dişilerin ovaryumunda
mine ilişkin eseysel seçilim: Bir erkeğin bir dişiyi doğrudan foliküllerin büyümesini teşvik eden, erkeklerde ise sernini-
cezbetmesini sağlayan dış görünüş ya da davrams. fer tüplerini çalıştı ran ön hipofizdeki bir gonadotrofik hor-
mon.
eşitlik sabitesi Reaksiyonun, bu konsantrasyonlarda, deği-
şiklik olınavı ncaya kadar ilerlemesine izin verildikten sonra, folikül [Lat. /bilis çanta] Bir yumurtalı kta bir yumurta Ilik-
Al6 SoZLÜK
resinin çevresindeki hücrelerin oluşturduğu örtü. genetik sürükleme Bir gen havuzunda seleksiyon, mutas-
yon ya da göç sonucu olmayı p, şansa bağlı olarak ortaya çı-
fosfogliseraldehit (PGAL) Hem fotosentez hem de glikoli- kan değişiklik.
ziste önemli olan üç karbonlu fosforlanunş bir karbon.
genom Frücredeki toplam DNA, ökaryotlarda çekirdek ve
fosfolipit Gliserol, yağ asitleri, bir fosfat grubu ve sı klı kla organel kromozomları ; prokaryotlarda ana kromozom, epi-
bir azot la gruptan oluşmuş bir bileşik. zomlar ve plazmitler. Virüslerde ve viroyitlerde toplam DNA
fosforilasyon Bir fosfat grubunun eklenmesi. ya da RNA.
fotofosforilasyon Işık enerjisi ile, ADP'nin ATP'ye dönüş- genotip Bir bireyin hücrelerinde ki özel gen kombinasyo-
türühnesinde kullanı ldığı işlem. nu.
foton Işı n enerjisinin bir birimi. geri besleme Oluşturduğu etki ile bir kontrol mekanizma-
sı düzenleyen süreç. Pozitif geri besleme: bir depolarizasyo-
fotoperyodizma Bir organizmanı n ışı k ve karanlı k koşulla-
nun bir etki potansiyeli başlaması ndaki gibi, küçük bir etki-
rı nı n süre ve zamanlanması na tepkisi.
nin giderek artması işlemi. Negatif geri .besleme (ya da geri
fotosentez Ototraflarm ışı k enerjisi ile organik maddeleri besleme engellenmesi): bir kontrol mekanizması nı koşulla-
sentezlemeleri. rı eski haline döndürmek üzere aktifleştirildiği işlem.
FSH Bakı nı z folikül teşvik eden hormon. giberellin Bir bitki hormonu. Bazı cüce bitkilerde gövde
uzaması nı sağlar.
gaınet j Yun: gamete (s) kadı n, eş, erkek eş] Gelişme başlama-
dan önce, çoğunlukla bu tür bir hücre ile birleşmesi gere- glikojen [Yun: glykys] Hayvanlarda ana depo karbonhidra-
ken, eşevli üreven bir hücre ya da sperrn. tı olarak iş gören bir polisakkarit.
gametofit IYun: phyton bitki] Gamet oluşturabilen haployit glikokaliks Bir hayvan hücresinin plazma membranı nı n he-
bir bitki. men dışında, protein ve karbonhidratlardan oluşan bir ta-
baka; genelde, proteinler membrana tutunmuş, karbonhid-
gangliyon [Yun: türnör] Nöronlardan oluşan bir grup hüc-
radar ise proteinlere tutunmuş konumdadı rlar.
reyi içeren bir yapı (çoğ. ganglia).
glikolizis [Yun: glykys] Karbonhidratları n anerobik olarak
gastr-, gastro- [Yun: gasto- karı n].
piriivik asite parçalanması.
gastrovasküler boşluk Besinleri vücudun her yanına taşı-
glukoz [Yun: glyks tatlı ] Altı karbonlu bir şeker; hücre me-
yan, d ış tarafa yalnızca bir açı klığı bulunan, çoğunlukla dal-
tabolizması nda ana rol oynar.
lannnş sindirim boşluğu.
Golgi aygıtı Özellikle salgı ürünlerinin biriktirilmesi ve de-
gastrula İ ki tabakalı , daha sonra üç tabakalı hayvan embri-
ğişime tığratı lrnası nda bir rol oynayan zarlardan oluşmuş
vosuntı n evresi.
hücre içi yapı.
gastrülasyon Çoğunlukla hücrelerin kıvrılmasıya, bir blas-
gonadotropik Gonatları uyarıcı.
t ıı lavı bir gastrulaya dönüştüren işlere.
gonadotropin Gonatları uyarıcı bir hormon, bir gonaclot-
geçirgen (Lat: perıııeare geçmek] Bir membramn: içerisin-
rofik hormon.
den diğer maddelerhergeçmesine izin veren.
gonatlar [Yun: gonos tohum] Testisler ya da ovaryumlar.
gelişmiş Yeni, eski koşula benzemeyen.
gram molekül Bakı nız mol.
-gen; -geny [Yun: genos doğum, ı rk] Üretme; üreme, gene-
rasyon. granum [Lat: dane] Bir kloroplastta fotosentetik memb-
ranları n üst üste gelerek gruplasması (çoğ. grana).
gen akış' Genlerin gametler aracı lığıyla bir populasyonun
bir bölümünden diğerine ya da bir populasyondan diğerine habit [Lat: habitus birikimi Biyolojide, bir organizmanı n
t aşı nması . karakteristik yapısı ya da büyüme şekli.
gen amplifikasyonu Belirli genlerin çoklu kopyalarmı oluş- habitat [Lat: it canlı ] Belirli bir organizmanı n normal ola-
turarak, fazla gereksinim duyulan bir ürünün (ribozomlar rak yaşadığı yerin çeşidi.
için rRNA gibi) hı zlı sentezlenmesini sağlayan herhangi bi-
haliç Bir nehirin gelgitlerle etkilenecek kadar denize yakı n
ri strateji.
olan bölümü.
gen düzenlenmesi Transkripsiyon hızı nın kontrol edilme-
haploit [Yun: haploos tek] Her bir kromozom tipinden yal-
sinde olduğu gibi, bir genin belirme hızı nın düzene sokula-
nızca birine sahip olunması .
bildip,'i herhangi bir strateji.
hem-, hemat-, hemo [Yun. habil(' kan] kan.
gen I Yun: genosl l'alı tı m birimi; çoğunlukla protein, tRNA
ve rRNA gibi bazı ürünleri kodlayan bir DNA molekülünün hematopoiesis [Yun: poiesis yapım] Kanı n oluşumu.
bir bölümü.
hemoglobin Kanda oksijen taşı nı mı nda iş gören, demir içe-
SÖZLÜK A17
ren kı rmı zı bir pigment. hormonlar salgı ladığından ana bir bez olarak bilinir.
hepatik [Yun: hepar karaciğer] Karaciğerle hipokotil Bir bitki embriyosunun kotiledonları n bağlanma
noktası nı n altı ndaki eksen kısmı; gövde ve kökün kaidesini
herbivor [Lat: herba geçim; vorare yatmak] Bitkileri yiyen.
oluşturur.
Hertz Saniyede bir devire eşit bir (ses dalgaları nı nki gibi)
hipotalamus [Yun: thalamus iç odacık] Omurgahlarda oto-
frekans birimi.
nom sinir sisteminin önemli merkezlerini ve duyu merkez-
hetero [Yun: heteros diğer] Diğer, farklı. lerini içeren, ön beyinin arka kısmı.
heterogami [Yun: gamos evlilik] iki ya da fazla farklı tipte hipotonik Bir çözeltinin (ya da kolloyidal süspansiyonun)
gametlerin oluşturduğu durum. seçici geçirgen bir zarla ayrıldığı bir referans çözeltiye (ya
da kolloyidal süspansiyon) su kaybetme eğilimi - bunun ne-
heterotrofik [Yun: tl-ophe, besin] İnorganik ham maddeler-
deni çoğunlukla çözeltinin ozmotik konsantrasyonunun re-
den organik bileşikleri üretememesi nedeniyle, ortamdan
ferans çözeltininkinden daha az olmasıdı r.
organik bileşiklerin alı nması na gereksinim duyan.
hist- [Yun: histos zincir] Doku.
heterozigot [Yun. zygotos evlenmiş] Belirli bir genin iki
farklı alleline sahip olma durumu. histoloji Organizmaları n dokuları nı n yapı ve düzenlenme-
si; bunları n çalışılması.
Hg [Lat: hydrargyrunt civa] Civanı n sembolü. Bası nç, ço-
ğunlukla 1-11111 I-Ig şeklinde ifade edilir -Uzunluğu milimetre- histon Ökaryotik kromozomlarm yapısal elementleri ola-
lerle ölçüleri bir civa sütununun yarattığı bası nç (0°C de, 1 rak iş gören ana bir protein sını fı.
nim 1-ig = 133.3 newton/ metrekare].
hiydr- hydro- [Yun: hydör su] Su, sıvı ; hidrojen.
hibrit Evrimsel bivolojide, iki tür arası ndaki bir melez. Ge-
homeo-, homo- [Yun: homois onun gibi] Onun gibi, benzer.
netikte, iki genetik tip arası ndaki bir melez.
homeostasis Bir organizmada fizyolojik ve psikolojik karar-
hidrasyon Elektriksel olarak yüklü bir parçacığın çevresin-
lılığın sürdürülmesi yönündeki eğilim.
de bir su küresinin oluşması.
homeotermik [Yun. therme ısı ] Vücut sıcıklığını kendisi dü-
hidrofilik Su ya da diğer polar rnoleküllerle hidrojen bağı
zenleyebilen; sıcak kanlı, endotermik.
oluşturan çözeltiye kolaylı kla giren.
homolog Kromozomlar için: aynı karakterlerden sorumlu
hidrofobikNe iyonik ne de polar olmayışı nedeniyle suda
genleri taşıyan kromozomlar, farklı organizmalardaki karak-
çözünmeyen moleküller ile çözeltiye giremeyen.
terler için: ortak bir atadan kalı tı hnış karakter.
hidrojen bağı Genellikle en azı ndan birinin, bir hidrojen
homozigot [Yun: zygötos evlenmiş] Belirli bir genin aynı al-
atomunun elektronca daha negatif bir atoma bağlanması n-
lelinden iki kopyaya sahip olan.
dan oluşan iki polar molekül; elektrostatik olarak birbirleri-
ni çektiklerinde oluşan zayı f bir kimyasal bağ. hormon [Yun: hormon harekete getirmek] Vücudun bir kı s-
mı ndan salgılanarak diğer kısmı nı etkileyen kimyasal bir
hidrokarbon Yalnızca karbon ve hidrojenden yapılmış her-
kontrol.
hangi bir bileşik.
hortum [Yun: boskein beslemek] Uzun bir burun; bir filin
hidroksil iyonu OH- iyonu.
hortumu. Omurgalı larda, çoğunlukla beslenrnede iş gören
hidroliz [Yun. lysis kaybetme] Suyun katı lı mı sonucu bir ağızı n içinde ya da yakı nı nda oluşan uzun, bazen tersine
ı nolekülün koparak ayrı lması. dönebilen oluşum.
hidrostatik Bası nç ve akışkanları n eşitliği ile ilgili olma. hücre döngüsü Mitozla başlayı p mitozla biten hficresel
olaylar döngüsü.
hif [Yun: hyphe zincir] Bir mantar ipliği.
hücre özsuyu Baki= özsu.
hilum Kan damarları , sinirler ve kanalları n bir organa gir-
diği ver. hyper- Fazla, pek çok; daha fazla.
hipertonik Bir çözeltinin (ya da kolloyidal süspansiyon): hypo- Altı nda, daha aşağıda, az.
seçici geçirgen bir zar ile ayrıldığı bir referans çözeltiden
ırk Bir alt tür.
(ya da kolloyidal çözeltiden) su alma eğilimi - çünkü o ço-
ğunlukla referans çözeltiden daha yüksek bir ozmotik kon- ışmsal simetri Vücut kı sı mları nı n, bir düzlemin iki yanı n-
santrasyona sahiptir. dan ziyade merkeze bir eksen çevresinde düzenli olarak sı-
ralandığı (hayvanlarda ağız-anüs ekseninde uzanan) bir si-
hipertrofi [Yun: trophe besin] Anormal uzama, aşı rı büyü-
metri tipi.
me.
içgüdü Davranışa rehberlik eden ve yönlendiren, kalı tı labi-
hipofiz Omurgahlarda beynin yakı nı nda bulunan bir en-
lir, genetiksel olarak belirlenmiş sinir devresi.
dokrin bez; diğer endokrin bezlerini işlevlerini düzenleyen
A18 SOZLÜK
iğ ipliği Kromozondarm mitoz ve mayozda bağlandığı iplik- tiden (ya da kalloyidal süspansiyondan) ayrı ldığı nda ne su
si mikrotübüler yapı. kazanma, ne de kaybetme eğilimi - bunun nedeni çözeltinin
ozmotik konsantrasyommun referans çözeltininkiyle ayn ı
iletim dokusu [Lat: vasculum küçük damar] Bitkilerde ksi-
olmasıdı r.
lem ve fliiem, hayvanlarda ise kan ve lenf gibi iç taşı ma ile
ilgili doku. izotop [Yun: lopos yer] Cekirdeğindeki Mitron sayısı nı n
farklı olması nedeniyle aynı elementin bir atomınum diğer
impirinting Bir hayvanı n belirli kritik bir peryotta belirgin
atomdan farklı olması.
bir odül olmaksızı n bir objeyi, hirevi ya da veri tanı mayı
öğrendiği bir çeşit çağrışımla öğrenme; geri döndürülmesi jel içerisinde, ası lı parçacı klarm nispeten düzgün düzen-
zor ya da olanaksız olduğundan sı nı rsız sürdürülen diğer lendiği kolloyit; terli. sol
çağrışım Oğrenmelerinden ayrılmışur.
jeneratör potansiyeli Bakı nız potansiyel.
in situ yerinde] Doğal ya da orijinal pozisyonunda.
kabuk [Lat: corlex kabuk] Ochmlu bitkilerin yaşlı gövdele-
in vitro [Lat: cam kabı n içinde] Canlı organizmada değil, rinin ve köklerinin dış yüzeylerinde oluşan kabuk kambiyu-
laboratuavarda. mundan türemiş, suya geçirinısiz bir doku.
in vivo [Lal: canlı nı n içinde] Canlı organizmalarda. kalburlu boru Floemdeki iletici bir hücre.
inorganik bileşik Karbona dayalı olmayan bir kimyasal kalori [Lat: calor ısı ] Bir gram saf suyun sıcaklığı nı 14.5'tan
bileşik. 15.5 °C'ye, bir derece arttı rmak için gerekli ısı enerjisinin
miktarı. Divetisvenlerin kalorisi 1000 kalori va da bir kilo-
insülin [Laf.: insula ada] Karbonhidrat metabolizması m,
kaloridir.
özellikle de glukozun glikojene dönüşümünün düzenlen-
mesine yardı m eden pankreastaki b (beta) adacı k hücreleri kambiyum [Lat: camlnare değiştirmek] iletim demedi bitki-
tarafı ndan üretilen bir hormon. lerdeki ana yanal meristem.
integüment [Lat: inlegere örtmek] Manto, cilt, kabuk ya da kanal Bakı nız membran kanalı .
diğer koruyucu bir doku.
kapilarite [Lat: rapillus tü)] Hidrolilik yüzeye sahip dar
inter- Arasında (Orn; iki ya da daha fazla tür arası ndaki, tüplerde akışkan sıvı larm yükselme eğilinderi.
in terspesifik)
kapiler [Lat: Capillas] Kan ve doku arası nda madde alışve-
İnternöron Algı layıcı bir Miron (algı lama bilgisini alan) rişinin gerçekleştiği bir hücre kalmlığı ndaki küçük bir kan
ve motor nöronundan (bir kasm üzerinde birleşen) ayrı m- damarı; arterlerden kanı alarak onu damarlara taşı r. Ayrıca
landıc,i1 gibi, diğer nöronlardan ve sinapslardan bilgi alan lenf sistemindeki benzer bir damar.
bir nöron.
karakter Bir organizmanı n herhangi bir yapısı , işlevsel nite-
intra- İçinde (orn., tek bir türün içinde, tür içi). liği, davranış ya da diğer özelliği.
intrinsik içten gelen; temel kısı mdan kaynaklanan intrinsik karakter değişimi Araları ndaki rekabet ve/ya da melezlen-
izolasyon mekanizmalarmda olduğu gibi. meyi minimuma indiren, simpatrik tür özelliklerindeki hı zlı
divergent evrim.
intron Ekzonlar arası nda uzanan ve RNA işlevsel olmadan
önce uzaklaştı rı lan primer bir transkriptin (ve bir genin kar- karboksil grup Organik asitlerin karekteristik -COOH
şı lı klı gelen parçası ) bir bölümü. grubu.
invagine olmuş vagina km] içe doğru katlammş ya karbon fiksasyonu CO2'in başlıca glukoz olmak üzere
da girinti yapmış. organik hileşiklere bağlanma işlemi; enerji genellikle foto-
fosffirilasyonla üretilen ATP ve NADPre den gelir ve bu
invertabrat verlebra birleşmiş] Omurgası bulunma-
enerjinin kullanı ldığı metabolik işlem genellikle Kahin
ması nedeniyle kemiksiz bir hayvan.
Döngüsüdür.
iso- Eşit, tek düze.
karbonhidrat Her bir karbomı karşı yaklaşı k iki hidrojen ve
iyon bağı Birbirine zı t yüklü iyonlar arası nda elektrostatik bir oksijen içeren karbon, hidrojen ve oksijenden oluşan bir
çekim tarafı ndan oluşturulan bir kimyasal bağ. organik bileşik sı nı fı.
iyon Elektriksel olarak yüklü atom. kardiyak [Yun: kardia kalp] Kalple
izogami [Yun: gamos evlilik] Erkek ve dişi arası nda ayrı m karnivor [Lat: camis et; vorare yutmak] Hayvanlarla besle-
olmaksızı n, yalnızca tek tip gametin üretildiği durum. nen bir organizma.
izolasyon mekanizması Türler arası nda coğrafik bir engel karotenoyit camia havuç] Bitkilerde, plastitlerde
gibi ekstrinsik ya da yapısal ya da davranış uyınazlığı gibi bulunan kı rmızı , turuncu Ve sarı herhangi bir yardı mcı pig-
intrinsik, türler arası birleşme engeli. ment grubu.
izotonik Bir çiizeltinin seçici bir zarla bir referans çiizel- karşılıklı akım alışverişi içerisinde, iki akı mı n, bir zarm he-
SÖZLÜK A19
riki yanı na, birbirine zıt yönlerde birbirlerinin içine geçerek klorofil [Yun: ch/orosyeşilimsi sarı ; phyllon yaprak] Bitkiler-
araları ndaki bir membrandan maddelerin alış verişlerinin de fotosentez için gerekli yeşil pigment.
olanaklaşurı lrnası. Gaz değişiminde solungaçlar ve derişimi
kloroplast Klorofil içeren bir plastit.
artmış idrar üretiminde ise böbrekler karşılı klı akı n-ı alışve-
risinin olduğu iki bölgedir. kodon Bir amino asidi ya da translasyonu sonlandı rmak
için bir bilgiyi belirleyen, üç nukleotit uzunluğundaki kali-
karşılıklı alturizm Bakı nız alturizm.
tim kodlayan birim.
kartilaj Hücreler arası matriksi kauçukumsu olan bağ do-
koenzim Bir enzimin katalitik etkisi için gerekli olan ve yar-
kılımı] yoğun ipliksi özelleşmiş bir tipi.
dımcı rol oynayan protein yapısında olmayan organik bir
kas [Lat: mucsulus kas] Hayvanlarda kasılabilir bir doku. molekül.
Kaspari şeridi Bitkilerde endodermis hücrelerinin radiyal koevolüsyon Birbirine bağımlı olarak iki organizmanın bir-
ve teğetsel çeperlerinde suya geçirimsiz bir kalı nlaşma. likte evrinmesi.
katabolizma [Yun. katabole aşağıya düşen] Canlıları n besin- koku alma [Lat: olfacere koklamak] Koku duyusu.
den enerji elde ettikleri metabolik parçalama şekli.
koleoptil [Yun. koleon kılıf, ptilon deri] Çimlerin genç göv-
katalist Kataliz oluşturan bir madde. delerini kuşatan bir kılıf.
kataliz [Yun: katalyein parçalamak] Reaksiyonla kendisi ka- kollajen ipliksi bir protein, memelilerde en bol bulunan
lı cı olarak değişmeyen bir madde tarafı ndan bir kimyasal re- protein.
aksivonun luzlandı rılması.
kollenkima [Yun. kolla tutkal] Bitkilerde, çoğunlukla hüc-
katyon Pozitif yüklü bir iyon. re çeperlerinin köşelerinde kalı nlaşma görülen destek do-
ku.
kaudal [Lat: cauda kuyruk] Kuyrukla ilgili.
kolloid Gerçek bir çözeltidekinden daha büyük olması na
kemiozmotik gradiyent Mitokondriler ve kloroplastlarda
karşı n, çökmeyen kararlı bir partikül süspansiyonu
elektron taşı n= zincirleri tarafı ndan üretilen bütünleşmiş
elektrostatik ve ozrnotik konsantrasyon gradiyenti; bu gradi- kolon Kalı n bağırsak.
yenteki enerji büyük ölçüde ATP sentezinde kullanılı r.
komensalizm [Lat. nıensa masa] Bir tarafın yarar, diğerinin
kemosentez İnorganik moleküllerden sağlanan enerji ile ise ne yarar ne de zarar gördüğü bir simbiyotik ilişki.
ototroflar tarafı ndan organik maddelerin sentezlenmesi.
kommünite Ekolojide, belirli bir bölgede yaşayan tüm po-
Kesit Enine kesit: uzun eksene dik açıda kesit. Boyuna ke- pulasyonlardan oluşmuş bir birim.
sit: Uzun eksene paralel kesit. Işınsal kesit: Bir yançap bo-
konformasyon (bir proteinin) [Lat: conformatio simetrik
yunca uzunlaması na kesit. Sagittal kesit: Bilateral simetrili
oluşum] Bir proteinin polipoptit zincirlerinin halka yapma-
bir hayvanı n orta hattı boyunca uzunlamasma dikey kesit.
sına (sekonder yapı ), katlanması na (tersiyer yapı ) ve- eğer
kilo- Bin. birden fazla zincir varsa- birbirine uygunluk göstermesine
(kuvaterner yapı ) göre üç boyutlu şekli
kin-, kino- [Yun: kinema hareket] Hareket, faaliyet.
konjugasyon [Lat. jugare katılmak, evlenmek] İ ki organiz-
kinaz Bir substratı n ATP ile fosforilasyonunu katalize eden
ma (örn. bakteriler algler) arası nda sitoplazmik bir köprü
bir enzim.
ile genetik rekombinasyon işlemi.
kist kystis kese, çanta] (1) kese benzeri anormal bü-
kontraktil vakuol Bazı hücrelerde hücreiçi sıvıları kası lmay-
yüme. (2) bazı organizmaları n kendi çevrelerine salgıladık-
la dışarı veren, salgı ve/ya da ozmotik düzenleyici vakuol.
ları ve dinlenme evresinde onları koruyan kapsül.
korpus luteum [Lat: sarı yapı ] Östrojen ve progesteron sal-
kitin [Yun. chitört gömlek] Böceklerin, kabuklu deniz hay-
gılayan (çoğ. corpora lutea), yumurtlamadan sonra folikül-
vanları nı n ve diğer onıurgası zları n sert dış kabuğunu oluş-
den oluşan ovaryumdaki sarımtı rak yapı.
turan polisakkarit; ayr!ca mantarları n hücre çeperlerinde
bulunur. korteks [Lat: kabuk] Bitkilerde, gövdelerin ve köklerin epi-
dermisi ve merkezi silindiri arası ndaki doku. Hayvanlarda,
klasik koşullandırma Baki= koşulllandı rma.
serebral korteks, adrenal korteks vd. Gibi bazı organları n
klimaks (ekolojik) Ekolojik süksesyonlar ile ulaşılmış nispe- kabuk benzeri dış dokuları.
ten kararlı bir evre.
koşullandırma Birlikte öğrenme. Klasik koşullandı rma:
klip [Yun: klinein dayanmak] Bir türün bir karakterinde, Doğuştan tanı mlanan bir uyarı ile yeni bir uyarı nı n birlikte-
coğrafya ile korelasyon sağlamış göreceli varyasyon. liği. Operant şartlandı rma: Ödül ya da cezalandı rmanı n bir
sonucu olarak yeni bir davranış öğrenilmesi; deneme ve ya-
klon [Yun: klön sürgün] Tek bir atadan eşeysiz olarak türe-
nılarak öğrenme.
mis, dolayısıyla kalıtsal olarak özdeş bir hücre ya da organiz-
ma grubu. kotiledon [Yun: kotyle tas] Bir tohum yaprağı, bir bitki emb-
A20 SÖZLÜK
riyosı mun besini parçalayan ve biriktiren kısmı. Tip- [Yun: /ipos yağ] Yağ ya da yağsı.
kovalent bağ Bir elektron çiftinin paylaşılması ndan sonuç- ligaz Yağ parçalayan bir enzim.
lanan kimyasal bir bağ. lipit Suda çözünmeyip, ancak eterlerde ve alkolde çözüne-
kriptik koptos gizlenmiş] Gizlemek. bilen bir dizi bileşiğin herhangi biri; katı yağlar', sıvı yağla-
r', fosfolipitleri ve steroyitleri kapsar.
kromatin Ökaryotik çekirdek koromozomunu oluşturan
DNA ve protein (genellikle nukleozom özleri şeklindeki his- lizogenik Bakterilerin ayrıştı rabilen bakteriyofajı taşı ma,
tonlar) karışı mı. yani, diğer bakteri hücrelerini parçalama.
kromatit Tek bir kromozom ipliği. lizozom Sindirim enzimlerini biriktiren hücre içi bir orga-
nel.
kromotografi Ortamda adsorbsiyonla maddeleri ayı rma iş-
lemi. lokus [Lat: yer] Genetikte, bir kromozom üzerinde özel bir
yerleşim, dolayısıyla çoğunlukla genlerle eş anlamlı kullanı-
kromozom [Yuri: söma vücut] Genleriyle birlikte, hücre çe-
lı r (çoğ: loki).
kirdeğinde (ya da nukleoyit), mitokondrilerde ve klorop-
lastlardaki ipliksi bir yapı. lökosit [Yun: lukos beyaz] Beyaz bir kan hücresi; bakı nız
lenfosit, makrofaj.
krosingover İki homolog kromozom arası nda parça değişi-
mi. luteinleştirci hormon (LH) Bir folikülün korpus luteuma
dönüşümünü ve korpus luteum tarafı ndan progesteronun
ksilem [Yun: xylon odun] Su ve çözünmüş mineralleri bit-
salgılanması nı teşvik eden sümüksü bir hormon; ayrıca, tes-
kinin içinde yukarı doğru taşıyan bir iletim dokusu.
tisler tarafından eşey hormonunun salgılanması nı teşvik
kutikula [Lat. cutis cilt] Yaprakları n, böceklerin, vs.nin dış eder.
yüzeyinde çoğunluk mumla örtülü bir tabaka.
lüksIşıklandı rma birimi, bir adım uzaklı ktaki standart bir
küf Pamuk ya da post şeklinde büyüme gösteren birçok mum tarafı ndan üretilen bir yüzey ışıklandı rması.
mantardan herhangi biri.
liirnen [Lat: ışık, açı klık] Bir tüp ya da kese içindeki boşluk
Taktik asit Havvanlarda ve bazı mikroorganizmalarda üreti- ya da oyuk.
len ferrnentasyonla üç karbonlu organik asit.
-lysis, lyso [Yun: lysis gevşetme] Gevşetme, avrışma.
lambert Metrik sistemde, bir ışı k kaynağını n parlaklı k biri-
makro- İri, büyük.
mi: yaklaşı k 299 lüks'e eşit.
makrofaj Devirsel antikorlara bağlı maddeleri - özellikle vi-
lamel [Lat.: ince plak] ince tabak benzeri yapı; Hücreler
rüsleri, bakterileri ve toksin kümelerini - sindiren fagositik
arası ndaki zarda oldukça serttir.
bir beyaz hücre.
larva [Lat: hayalet, maske] Erginleşmek için temel değişim
Malpigi tüpü Böceklerde ve diğer bazı eklembacaklılarda
geçiren bazı hayvanları n olgunşamamış hali.
sindirim sistemindeki bir boşaltım salgı çı kı ntısı.
lateral Yan ile
mast hücresi Bağışıklı k tepkisinin bir parçası olarak hista-
lenf [iat: /ympha su] Doku sıvısından türeyen ve özel lenf min ve diğer lokal kimyasal aracılar için özelleşmiş olan hüc-
damarları nda kana taşı nan bir sıvı. reler.
lenfosit Yabancı bir antijenin varlığına tepki gösteren be- matriks [Lat: rnater ana] içerisinde bazı şeylerin gömülü ol-
yaz bir kan hücresi. B lenfosit: bir antijenin uyarısı na bağlı duğu bir kütle; örneğin, bir dokunun hücreler arası madde-
olarak ainikor salgılayan bir hücre. T lenfosit enfekte olmuş si.
hücrelere saldı ran ve B lenfositlerin aktivitesini hafıfleştiren
mayoz [Yun: meiosis eksiltme] Kromozom sayısı nı n yarıya
bir hücre.
indiği çekirdek bölünmesi işlemi.
lentisel [Lat: Lenticella küçük mercimek] içinden gazları n
geçebildiği odunsu bir gövdenin peridermindeki delikli bir
medulla [Lat: öz, iç kısı m] Bir organı n iç kısmı, yani adre-
nal medulla. (2) medulla oblongata, omurgalıları n arka beyin-
bölge.
lerinin omirilikle bağlantılı kısmı.
LH Bakı nız luteinleştirici hormon
medüz Bir sölenterin yaşam döngüsünde serbest yüzme ev-
ligament [Lat: ligare bağlanmak] Bir eklemde iki kemiği resi.
bağlayan bir bağ doku tipi.
mega- Büyük.
ligaz DNA ve RNA da birbirine bitişik nukleotitler arası n-
megaspor Bir dişi bitkiyi oluşturacak olan bir spor.
da bağları katalize eden bir enzim.
lignin [Lat: lignum odun] Selülozu sertleştirerek daha kı rıl-
membran Hücreleri ve organelleri kuşatan, başlıca iki fos-
folipit tabakası ndan oluşan bir yapı.
gan hale getiren bir organik bileşik.
SÖZLÜK A21
membran kanalı Bir zarda belirli moleküllerin geçebildiği modülatör Bir allosterik enzimin alternatif şekillerinden
bir delik. birinin kararlı hale getirilmesini kontrol eden bir kimyasal
madde.
membran pompası Maddelerin bir zardan ozmotik kon-
santrasvonları na ya da elektrostatik gradiyentlerine karşı bir mol Sayısal olarak maddenin moleküler ağırlığına eşit,
zardaıı geçirmek için çoğunlukla ATP enerjisini kullanan ağırlığı gram cinsinden olan madde miktarı. Bir maddenin
bir permeaz. bir mol maddesinde, o maddeden 6.023x1023 molekül bulu-
nur; dolayısıyla bir mol madde herhangi bir diğer madde-
meristematik doku [Yuri: meristos bölünebilir] Mitoz bölen-
nin molü ile daima aynı sayı da molekül içerir.
me ile yeni hücrelerin üretiminde iş gören bir bitki dokusu.
molekül Birbirine bağlı iki ya da daha fazla atomdan olu-
merkezi sinir sistemi internöronlan içeren ve sinir sistemi-
şan kimyasal bir birim.
nin geri kalan kısmı üzerinde kontrol sağlayan sinir sistemi-
nin bir bölümü. Omurgahlarda beyin ve omurilik. moleküler ağırlık Bir molekülün, onu oluşturan atomları n
atom ağırlı kları nı n toplamı olarak hesaplanan ağı rlığı.
ıneta- Gerideki, sonra.
mono- Bir.
metabolizma [Yun: metabole değişim] Moleküllerin, enerji-
nin serbest kalması nı sağlayacak şekilde parçalanması (kata- morfogenezis Bir organizmada şekil ve özelliğin oluşumu.
bolizma) ve karmaşık moleküllerin ve yeni protoplazmanın
morfoloji Organizmalarm ya da organizma kısı mları nı n şe-
sentezi (anabolizma) dahil, bir hücre içindeki (ya da tam
kil ve yapısı.
bir organizmada) tüm kimyasal reaksiyonlar.
morp, morpho [Yun: morphe şekil] şekil, yapı .
ınetamorfoz [Yun: morphe şekil] Erginleşmemiş bir hayva-
nı n bir ergine dönüşümü. Daha genetiksel olarak, bir organ motivasyon Bir hayvanı n davranışlı-mi doğrudan nedeni
va da yapı nı n oluşumundaki değişiklik. olan içsel bir durum; sürmek.
meyva Olgun bir ovaryum ya da ovaryum topluluğu (bazen motor nöronu Bir effektör üzerinde birleşen ve kontrol
ovaryuma bağlı olarak ek yapı larla birlikte). eden, merkezi sisteminden ayrı lan bir nöron.
neokorteks Mernelilerde göreceli olarak daha sonra evrim- zen oksijenin katılmasıyla).
leşmiş beyin korteksinin bölümü; yüksek primatlarda, ço- omnivor [Lat: omnis tüm; vorareyutmak] Hem bitki hem de
ğunlukla büyük ölçüde genişlemiş olup, beynin diğer kısı m- hayvan olmak üzere, çeşitli besinleri yiyen.
ları üzerinde baskı nlık oluşturur.
onkogen Kansere yol açan biyokimyasal değişikliklerden bi-
nephr- [Yun: nephros böbrek] Böbrek. rine neden olan bir gen.
nikotinamit adenin dinükleotit (NAD) Solunumda bir
ontogeni [Yun: ön olma] Bir organizmanı n gelişim süreci.
elektron alı cısı olarak iş gören bir organik bileşik.
oo- [Yun: öion yumurta] Yumurta.
nikotinamit adenin dinükleotit fosfat (NADP) Bir elektron
alıcısı olarak iş gören, örneğin biyosentezlerde, bir organik oogami Dişi gametlerin büyük ve hareketsiz yumurta hüc-
bileşik. relerinden oluştuğu bir tip heterogami.
nimf [Yun: nymphe gelin] Yarı başkalaşım geçiren böceğin oogonium Bir tallofit bitkinin örtülmemiş dişi üreme orga-
erginleşmemiş evresi. nı.
niş Bir organizmanı n ekosistemdeki işlevsel rolü ve yeri; bir operatör Bir kontrol maddesinin bağlanabilmesi nedeniy-
hayvan için yalnızca ne yediği değil, besinini ne zaman, ne- le transkripsiyon hızı nı değiştiren bir DNA bölgesi.
rede ve nası l elde ettiği, nerede yaşadığı vs. dahil bir orga-
oral [Lat: oris 4=] Ağızla ilgili.
nizmanı n yaşamı nı sürdürme şekli.
organ [Yun: organon eşya] Çoğunlukla yapısal ve işlevsel bir
nişasta İletim demedi bitkilerin ana depo ürünü, bir glu-
birim halinde gruplaşan, vücudun bir kaç dokudan oluşmuş
koz polimeri.
bir bölgesi.
nodyum (bitkilerin) [Lat: nodus düğüm] Gövde üzerinde
organel Hücre içinde görevi ve yapısı belirlenmiş bir yapı .
bir yapr,.k ya da tornurcuğun bağlandığı nokta.
organik bileşik Karbon içeren bir kimyasal bileşik.
nonhomolog Kromozomlar için: aynı genleri taşımayan, bu
nedenle de mayoz sı rası nda çift oluşturmayan iki kromo- organizma Canlı bir birey.
zoı n.
orta lamel Birbirlerine bitişik bitki hücrelerinin çeperleri
notokort [Yun: notos arka; chorde ip] aşağı omurgalılarda ve arası nda biriken bir madde tabakası.
yüksek omurgahların embriyoları nda sinir kordonunun
otonom sinir sistemi Omurgalı lar da iç organları n sinirle-
tam ventralinde uzunlaması na uzanan esneyebilir destek çu-
rin dahil olduğu normal olarak doğrudan iradenin kontro-
buğu.
lu altı nda olmayan motor nöronları nı kapsayan sinir siste-
nöron [Yun: sinir, kiriş] Bir sinir hücresi. minin bir parçası.
nötron Kütlesi yaklaşı k protonıınkine eşit olan, elektriksel ototrofik [Yun. trophe besin] İnorganik ham maddelerden
olarak nötr bir subatomik parçacık. organik besinleri yapabilen.
nukleoid Bir prokaryotik hücrede kromozomun bulundu- otozom [Yun. soma vücut] Bir eşey kromozomunun dışı n-
ğu bir zar ile kuşatılmamış bölge. daki herhangi bir kromozom.
nukleolus Çoğunlukla kromozomlardan birine bağlanmış, otsu dikotil Bakı nız dikotil.
çekirdek içindeki yoğun bir cisim; belirli rRNA çeşidini
otsu [Lat: herbareus çimsi] Yumuşak ve sukkulent kalı n bir
kodlavan genlerin çoklıı kopyalardan oluşmuştur.
gövdeye sahip olan; odunsu olmayan
ııükleik asit Nükleotit polimerlerinden oluşan ve kalıtsal
ov-, ovi- [Lat: ovum yumurta] Yumurta.
özelliklerin geçirilmesinde, protein sentezinde ve hücresel
aktivitelerin kontrolünde iş gören bazı organik asitlerden ovaryum Yumurta hücresini üreten dişi üreme organı.
herhangi biri.
ovul Bitkilerde döllenmeden sonra bir tohum oluşturan,
nükleotit Bir pürin ya da pirimidin bağlı, bir fosfat grubu- bir integüment, sporangiyum ve megagametofitten oluşmuş
na sahip beş karbonlu bir şekerden oluşan bir kimyasal ya- bir yapı.
pı ; asitlerin yapı taşı.
ovulasyon Bir yumurtanı n ovaryumdan serbest bı rakılma-
nükleozom Birkaç histon proteinin meydana getirdiği "ma- Sl.
kara" şeklindeki yapı nı n etrafı na, kromozomal DNA'nı n sa-
rı lmasıyla oluşan kompleks. ovum Olgun bir yumurta hücresi (çoğ. ova).
odunsu dikot Bakı nız dikot. ozmol Ozmotik konsantrasyon ölçümü: bir litre çözücü ba-
şına, ozmotik olarak aktif parçacı kların toplam molekül sa-
oksidasyon Bir maddeden elektronları n ayrılması sonucu yısı.
enerjinin serbest kalması nı sağlayan işlem; biyolojik sistem-
ozmoregülasyon DIŞ ortamdaki değişikliklere rağmen oz-
lerde, genel olarak, hidrojenin uzaklaştı rılmasıyla (ya da ba-
motik konsantrasyonları nın vücut sıvıları nı nispeten sabit
SÖZLÜK A23
özellik dedektörü Özgül bir olaya, örneğin, dikey doğrul- pH Hidrojen iyon konsantrasyonuna karşılık gelen loga-
tuda hareket eden bir noktaya yanı t veren sinir sistemindeki ritma sembolü; dolayısıyla bir asitlilik ölçümü. 7'lik bir pH
bir devre. nötr; düşük değerler asidik, yüksek değerler ise alkali (ha-
zik) dir.
özofagus [Yun: phagein yemek] Bir sindirim sisteminin ön
kısmı; memelilerde yutaktan mideye kadar uzanı r. -phore [Yun: pherein taşımak] Taşıyıcı.
pankreas Omurgahlarda, duedonuma sindirim enzimleri photo- [Yun: phos ışı k] Işı k.
salgı layan ve ayrı ca hormon üreten mide yakı nı ndaki büyük
-phyll [Yun: phyllon yaprak] Yaprak.
bir salgı organı.
-phyte, phyto- [Yun: phyton bitki] Bitki.
papil Küçük meme benzeri bir kabarcı k.
pilorik [Yun: pyillrod mide ve barsak arasındaki bağlantı
para- Yanı nda.
ile ilgili.
parapodyum [Yun: podion küçük ayak] Poliket solucanla-
rı n segniental olarak dizilmiş yanal çı kı ntı çiftlerinden biri. pinositoz [Yun: pinein içmek] Sıvı ya da çok küçük parça-
cı klarm hücreler tarafı ndan aktif olarak alı nması.
parasimpatetik sinir sistemi Otonom sinir sisteminin iki
bölümünden biri. pirimidin Nükleotitlerde, önemli tek halkalı azotlu bazlar-
dan herhangi biri.
paratiroidOmurgahlarda tiroyit bezinin yanında bulunan
küçük endokrin bez. pirüvik asit Glikolizde oluşan üç karbonlu bir bileşik.
parazitizm [Yun: parasitos başka biriyle beslenme] Birinin pistil Bir çiçeğin bir ya da daha fazla megasporofilden oluş-
diğerinden yarar sağladığı bir simbiyotik ilişki. muş dişi üreme organı.
parenkima İ nce çeperli, gevşek paketlenmiş, nispeten özel- plasenta [Yun: plax düz yüzey] Memelilerde fetus ve ana ara-
leşmemiş hücrelerden oluşmuş bitki dokusu. sı nda madde alışverişine yardım eden, fetus ve anaya ait bi-
A24 SöZLÜK
plasm-, plasmo-, -plasm [Yun: plasma biçim ya da şekil almış portal sistem [Lat: porta kapı ] İki kapilar yatağı n bir da-
bil- şey] şekil almış madde, plazma, sitoplazma. marla baglandığı bir kan dolaşı mı.
plastit Bitki hücrelerinde fotozentez ve/veya besin biriktir- posterior Arka uca doğru.
mede iş gören nispeten büyük organel.
potansiyel Kısaca potansiyel farklı lığı için: iki nokta arası n-
plazma zarı Bir hücrenin diş zarı. da elektriksel yükler arası ndaki farklı lı k. Dinlenme potansi-
yeli: özellikle uyarılmamış bir sinir hücresi ve çalışmayan bir
plazma I Yun: plasma biçim ya da şekil almış bir şey] Şekil
kas hücresinde olduğu gibi, bir hücre zarı ndaki nispeten ka-
almış madde, plazrna, sitoplazına.
rarlı bir potansiyel. Etki potansiyeli: hücre boyunca çoğalan
plazmit Bir bakteri ya da maya hücresinin sitoplazması nda bir sinir ya da kas hücresi zarı = potansiyel farklı lı gı ndaki
serbest hücre kromozomundan bağımsız olarak çoğalan kü- ani bir değişim; sinirlerde, sinir uyarısı ile kendini gösterir.
çük halka şeklinde bir DNA parçası. Jeneratör potansiyeli. Bir eşik seviyesine ulaştığı taktirde, bir
algı layı cı hücrenin zarmı n her iki yanı ndaki potansiyel fark-
plazmodesma [Yun: desma bağ] Hücre çeperindeki küçük
lı lığındaki bir değişim ilgili sinir yolu boyunca bir etki po-
açı klı klar ile komşu bitki hücreleri arası nda oluşmuş bağ-
tansiyeli başlatabilir.
lantı (coğ. plazmodesmata).
Pozitif geri besleme Bakı nız geri besleme.
plazmolizis Hipertonik bir ortamda, bir bitki hücresinin
çeperinclen içe doğru büzülmesi. presumptif Henüz farklılaşmamış olan bir dokunun geli-
şimsel akibetinin tanı rrı lanması. Örneğin, presumptif sinir
pleitropik [Yuri: pleion birden fazla] Bir genin birden fazla
dokusu farklı laşı nca sinir sisteminin bir bölümünü oluştu-
fenotipik etkiye sahip olması.
rur.
poikilotermik [Yun: polkilos çeşitli; therme ısı ] Ortam sıcak-
primer transkript İntronlar uzaklaştı rılmadan önce yeni
lıgı na bağı mlı , vücut sıcaklığı nı kesin olarak kendisi ayarla-
sentezlenmiş RNA -genel olarak mRNA-.
vamayan; soğuk kanlı , ektotermik.
primitif [Lat: jrrimus ilk] Eski, atasal duruma benzeyen.
polar molekül Zı t yüklü kısı mları olan bir molekül; iyonlar-
daki yüklerden çok daha zayı f olan yükler, yapıya katı lan primordiyum [Lat: primus; ordiri başlamak] En erken geliş-
atonı lar arası ndaki elektronegativitelik farklı lı kları ndan kö- me evresi.
ken len ir.
pro- Önce.
polen tanesi [Lat: pollen ince toz] Tohumlu bir bitkinin bir
progesteron [Lat: gestare taşımak] Omurgalı larda temel di-
mikrogametofiti.
şi eşey hormanları ndan biri.
policistronik Birbirine bitişik ik; ya da daha fazla cistronun
prokaryotik hücre Zarla çevrili bir çekirdeği bulunmayan
(yapısal genlerin) tek bir mRNA molekülüne transkripsiyo-
bir hücre tipi; yalnızca bakterilerde bulunur.
nu ile ilgili.
proksimal Belirli referans noktası na yakı n olan kısı m (ço-
polimer ]Yun: meros kısı m] Kondensasyon reaksiyonlarlyla
ğunlukla vücudun ana bölümüne).
ya da benzer reaksiyonlarla birbirine bağlanmış küçük ı no-
lekül zincirlerinden oluşmuş büyük bir molekül. promotör Transkripsiyon kompleksinin bağlandıgı DNA
bölgesi.
polimeraz Nükleotitlerin polimerleşmesini katalize eden
bir enzim kompleksi; replikasyonda yer alan DNA polime- prot-, proto- İlk, birincil.
raz ve transkripsiyonda yer alan RNA polirneraz bunlara ör-
proteaz Protein parçalayan bir enzim.
nek oluşturur.
protein Uzun bir polipeptit zinciri.
poliınorfizm [Yun: morphe şekil] Bir populasyonda birbirin-
den farklı bir kaç fenotipin aynı anda ortaya çı kması . proteolitik Protein parçalayan.
Polip [Yuri: Polıpous çok ayaklı ] Bir sölenterin yaşam dön- proto-onkogen Belirli mutasyon ya da translokasyon çeşit-
güsünde, bir vere bağlı olarak yaşanan evre. lerinden ya da ilgili kontrol bölgelerinde translokasyonclan
sonra onkogen haline gelen ve kansere yol açan değişiklik-
polipeptit zinciri Peptit bağlanyla birbirlerine baglanmış
lerden birine neden olan gen.
bir amino asit zinciri.
proton Pozitif yüklü ana atom parçası .
poliployit ikiden fazla kromozom setine sahip olan.
protoplazma Hücrenin canlı maddesi.
polisakkarit Basit şekerlerin bir polimeri olan herhangi bir
karbonhidrat. provirüs Virüsün konukçul bir hücrenin kalı tı m maddesiy-
le bütünleşmiş nükleik asiti.
poly-
pseudo- Ası lsız, geçici.
populasyon Ekolojide, aynı türlere ait olan bireyler toplu-
SÖZLÜK A25
pseudogen Gene çok benzeyen, transkripsiyonu yapı lma- rinin bulunuş uyla karakterize olan nükleik asit. mRNA
mış bir DNA bölgesi. (genlerden proteinlerin sentezleneceği ribozomlara, yeni
proteinlerdeki amino asit pürin dizilerini gösteren bilgileri
pseudopot, pseudopodyum [Lat: podium ayak] Bir amip ya
taşıyan mesaj RNA), rRNA (ribozomlarla bütünlesmiş olan
da aınipsi bir hücredeki geçici bir sitoplazmik çı kı ntı.
RNA) ve tRNA (protein sentezinin bir parçası olarak amino
pseudosölom Tümüyle mezoderm tarafı ndan kuşatı lma- asitleri ribozomlara taşıyan taşıyıcı RNA), RNA'nın ana sı-
mı s işlevsel bir vücut boşluğu. nıflarıdı r.
pulmonar [ Lat:: pulnumer akciğerleri Akciğerlerle ilgili. ribozom Protein sentezinde iş gören küçük br sitoplazmik
organel.
pürin Nükleotitlerde önemli iki halkah azotlu bazlarclan
herhangi biri. rizoid [Yuri: rhiza kök] Köksü yapı .
rekombinasyon Genetikte, eşeyli üreme ve krosing over (ya segmentasyon Bir organizmanı n az ya da çok birbirine eşit
da prokaryotlarda ve ökaryotik organellerde konjugasyon sı ra halinde dizilmiş birimlere ayrı lması .
sonucu) sonucunda allellerin yeniden düzenlenmesi. Gen
selüloz [Lat: cellula hücre] Çoğu bitki hücresi çeperinin
evriminde, genom içinde kromozom parçaları nı n eşini ya-
ana bileşeni olan gelişmiş yapın bir polisakkarit.
pan ve taşıyan bir dizi işlem sonucunda ekzonları n yeniden
düzenlenmesi; bu işlemler transpozisyonu, eşit olmayan sempatik sinir sistemi Otonorn sinir sisteminin iki kısmı n-
krossingoveri, kromozom kopmaları nı ve birleşmeyi kapsar. dan biri.
rektum [Lat: rectus doğru] Bağı rsağın son kısmı. senositik [Yun: koinos ortak] Bir sitoplazma kütlesi içinde
birden fazla çekirdeğe sahip olma.
renal [Lat: renes böbrekleri Böbreklerle ilgili.
sentriyol Hayvan hücrelerinin ve bazı ilkel bitki hücreleri-
reseptör Hücre biyolojisinde, bir maddeyi bağlayan, ancak
nin çekirdeğinin tanı dış kısmı nda yerleşmiş olan, silindirik
bağladığı kimyasalda bir reaksiyonu katalizlemeyen bir
sitoplazmik bir organel; mitoz ve mayoz sı rası nda ipliklere
membran proteininin çoğunlukla dışarıya bakan açı k kısmı,
bağlanmıştı r.
bir bölge; ınembran proteini bağlanmanı n bir sonucu ola-
rak, çoğunlukla allosterik bir değişime giden ve böylece ka- sentromer [Yun. meros kısı m] Mitoz ya da mayoz sı rası nda
ı alitik olarak aktiflesen diğer bir bölgeye sahiptir. kinetekor mikrotübüllerini merkezden çevreye dağıtan kro-
mozom üzerinde özel bir bölge.
restriksiyon endonükleazı Bakı nız endonükleaz.
nir sisteminin ana koordinasyon merkezi. nin dış kısmı nda yarık oluşturan bir bölge.
sesil [I-at. sessilis. oturan] Hayvanlarda, bir yere bağlı yaşa- solunum [Lat: respiratio soluk alı p vermek] (1) Enerji mo-
ma; bitkilerde, sapı bulunmayan. leküllerinin oksidasyonuyla enerjinin serbest bı rakı lması.
(2) 02'in alı nı p CO2'in verilmesi, nefes alı p-verme.
sil [Lat: fil kirpik] Bir hücrenin yüzeyindeki kısa, tüysü ha-
reketli bir organel (çoğ; ciliasiller). -soma, somat-, some [Yun: soma, vücut] Vücut.
simbiyozis [Yun: bios yaşam] İki organizmanı n yakı n bir iliş- somatik Vücutla ilgili; üreme hücreleri dışı ndaki tüm hü-
ki kurarak birlikte yaşaması. cerler; somatik sinir sistemi: en azı ndan potansiyel olarak is-
temin kontrolü altı ndaki sinir sisteminin bir kısmı ; bakı nız
simpatrik [Lat: patria yurt] Aynı alana sahip olma.
otonorn sinir sistemi.
simplast Bir bitkide, plazmodezmata tarafı ndan birbirine
sölom Tümüyle mezoderm tarafı ndan kuşatı lmış olan bir
bağlı hücrelerin sitoplazması tarafı ndan oluşturulan sistem.
vücut boşluğu.
sinaps [Yun: haptein bağlamak] İki nöron arası ndaki bağ-
sperm [Yun: sperrna tohum] Erkek bir gamet.
lantı .
sphinkter [Yun: sphinkter şerit] Kasılarak tüpsü bir yapıyı
sinapsis Mayoz sı rası nda homolog kromozomlarm çift
kapatabilen halka şeklindeki bir kas.
oluşturmaları.
spor [Yun: spora tohum] Uygunsuz ortam koşulları na da-
sindirim Karmaşık yapılı besin bileşiklerinin yapı taşları nı n
yanmak üzere çoğunlukla uyum sağlamış eşeysiz üreme hüc-
hidrolizi.
resi.
sinergistik [Yun: ergon iş] Belirli bir etkiyi başarmak ya da
sporangiyum Bitkide sporları oluşturan bir yapı.
arttı rmak için başka bir madde ya da organ ile birlikte iş
görmek. sporofil [Yun: phyllon yaprak] Sporları oluşturan değişime
uğramış bir yaprak.
sinir ağıSölenterlerdeki gibi, herhangi bir kontrol merke-
zi bulunmayan sinir sistemi tipi. sporofit [Yun: phyton bitki] Spor oluşturan diployit bir bit-
ki.
sinir [Lat: nervus kiriş, sinir] Nöron ipliklerinden oluşan
bir demet (aksonlar). stamen [Lat: iplik] Bir çiçeğin erkek eşeyli kısmı ; çiçekli bir
bitkinin bir mikrosporofıli.
sinüs [ Lat: eğri, boşluk] (1) Gerçek bir kan damarı özellik-
lerini tası mayan, kanı n geçişi için bir kanal. (2) Kemik ya da stele [Yun: stele kerestenin dikey yöndeki dış parçası ] Bir
başka doku içindeki bir oyuk. kök ya da gövdenin merkezinde, dıştan endodermis tarafı n-
dan kuşatılan ve iletim demetlerini taşıyan silindirik yapı.
sinyal uyarısı (ya da serbest bı rakıcı ) kendiliğinden özgün
davranışı yönlendiren ya da başlatan basit bir başlama işare- stereo- [Yun: stereos katı ] Katı , üç boyutlu.
ti.
steroyit Karbon atomları nın iç içe geçmiş dört halkası ndan
sistemik dolaşım Gaz değişimi yapan yüzeyler dışı ndaki vü- oluşmuş, çoğunlukla biyolojik olarak önemli bileşikler.
cut kısı mları na madde taşıyan dolaşım sistemi kısmı.
stoma [Yun: ağız] Bir yaprağın ya da diğer bitki kısı mı nı n
sisterna [Lat: kese] Bir rezervuar olarak iş gören bir boş- epidermisinde, bekçi hücreleri tarafı ndan düzenlenen bir
luk, kese ya da kuşaulmış başka bir alan. açı klı k.
sitokinez [Yun. kinesis eylem] Bir hücrenin sitoplazması nı n stroma [Yun: str6ma yatak] Kloroplastlar ve mitokondriler
bölünmesi. gibi organeller içindeki temel madde.
sitokrom Solunum ya da fotofosforilasyon sı rası nda elekt- substrat (1) Bir organizmanı n üzerinde yaşadığı üs, örn.,
ron tası mmı nda önemli, demir içeren herhangi bir enzim toprak (2) Kimyasal reaksiyonlarda, üzerinde bir enzimin iş
grubu. gördüğü bir madde.
sitoplazma Çekirdek hariç bir hücrenin tümü. süksesyon Ekolojide, bir bölgedeki bitki ve hayvan yaa-
rnı nda ardışı k değişim.
sitosol Bir hücrenin organelleri ve zarlı yapı ları dışında,
bir hücreinn sitoplazması nı n nispeten akışkan, az yapilaş- sürmek Bakı nız motivasyon.
Iliis kı sıtlı .
süspansiyon İ çerisinde, bir maddenin partiküllerinin çal-
sklerankima [Yun: scleroz sert] Bitkilerde sekonder çeperle- kalama ile dağıtı ldığı heterojen bir karışı m.
ri kalinlaşmış hücrelerden oluşan bir destek doku.
sym-, syn- Birlikte.
sol İçerisinde, ası lı parçacıkları n rastgele dağıldığı kolloyit;
T lenfosit Bakı nız lenfosit.
bakı nı z jel.
-tactic yönelimi belirtir.
solungaç Bir hayvanda gaz değişimi için özellesmiş, gövde-
SÖZLÜK A27
taksis Hayvanlarda, sürekli olarak yönlendirilmiş basit bir toraks [Yun: thorax gögüslük, zı rh] Memelilerde, abdomen-
hareket (örn, fototaksi, geotaksi). den, diyafram aracılığı ile ayrılan ön kısmı ndaki gövde bö-
lümü; böceklerde, yürüme ayaklarını ve kanatları taşıyan,
taksonomi [Yun: taxis duzenlenmel Organizmaları n evrim-
baş ve abdomen arasındaki vücut bölgesi.
sel akrabalı k ilişkilerine dayalı olarak sı nıflandırılması.
trake Omurgalılarda solunum sisteminin farniksten torak-
talamus [Yun: thalamos iç oda] Omurgalı ön beyinin arka
sa uzanan kısmı; nefes borusu. Karasal eklern bacaklılarda,
kısmı nı n parçası , duyusal algılamaların bütlinleştiği mer-
vücudun dış kısmı ndaki bir açı klı ktan dokulara uzanan bir
kez.
hava kanalı.
tallus [Yun: thallos genç gövde] Nispeten az doku farklılaş-
trake Sekonder çeperleri kalı n, uç çeperleri çok fazla de-
ması gösteren ve gerçek kökleri, gövdeleri ve yaprakları bu-
likli, oldukça özelleşmiş bir bitki hücresi, bakı nız solunum-
lunmayan bir bitki yapısı.
da trake.
tampon Konsantrasyonu yükselince H+ iyonları nı bağlaya-
trakeit Ksilemdeki uzarmş, ince çeperli, ucu kapalı iletiı n
rak, düştüğünde ise H+ iyonları nı serbest bı rakarak bir çö-
hücresi.
zeltinin pH'sı ndaki dalgalanmaları en aza indiren bir mad-
de. trans- Bir taraftan diğer tarafa; ötesinde.
olabildiği en büyük populasyon birimi. virus [Lat: ince, zehir] Mutasyona uğrama ve evrimlesme
yetenekleri dahil, normal olarak canlı organizmalarda görü-
türleşme Yeni türlerin olusma.
len bazı özellikleri gösteren, bir protein kı lıf ve içinde bir
uterus Memelilerde, embriyonun gelismesinin büyük bir nükleik asitten oluşmuş, ışık mikroskobunda görülemeyen
bölümünün gerçekleştiği dişi üreme sisteminin odacığı, ra- ve hücre yapısı göstermeyen, zorunlu parazit özellikte olan
bir varlı k.
uyarı Bir reseptör tarafı ndan algı lanan herhangi bir et- vissera [Lat:] Büyük vücut boşluğuna sahip canlı ları n iç or-
rnen. ganları.
uyarıcı Embriyolojide, belirli bir yapı nı n hücreleri ya da ge- vitamin [Lat: vita yaşam] Belirli bir organizmanı n ken-
lişiminin farklı lasması nı teşvik eden bir madde. Genetikte, disinin sentezleyemediği ve beslendiği besinlerle alması
belirli genleri etkinlestiren bir madde. gereken, küçük miktarlarda gerekli organik bir bileşik.
uygunluk Ardısı k jenerasyonlarda bir bireyin (ya da allel ya X kromozomu Dişi esey kromozomu.
cla genotipin) olası genetik katkısı . Kapsamlı uygunluk: bir
Y kromozomu Erkek eşey kromozomu.
bireyin kişisel ılygunluğu ile bireyden kalı tsal uzaklığa bağlı
olarak değer kaybeden o bireyin akrabaları nı n uygunluğu yarı geçirgen Yalnızca çözücülere (çoğunlukla su) geçir-
gen; bazı maddelere geçirgen ancak diğerlerine geçirgen
üre Memeliler ve diğer bazı omurgalı larda amonyak ve kar-
olmayan.
bonclioksitin birleştirilınesiyle karaciğerde oluşturulan azot-
lı i at ı klar. yaşama alanı Bir hayvanı n uzun bir süre aktivitelerinin
tamamı nı ya da tamamı na yakı n bir bölümünü geçirildiği
üreme yapısı Spor oluşturan bir yapı (örn. bir mantarı n
alan.
toprak üstü kısmı ).
yönelim Bir ışı k kaynağı gibi dışsal bir etmene bağlı olarak
üreter Yüksek omurgahlarda böbrekten idrar torbasma id-
kıvrı m yapma ya da hareket eylemi.
rar tasıyan kanal.
yumurta Bir yumurta hücresi ya da dişi gamet. Ozellikle
ürik asit Çoğu karasal eklembacakhlarm, sürüngenlerin ve
kuşlarda ve sürüngenlerde, embriyonik gelişmenin gerçek-
kuşları n viicudunda oluşan çözünmeyen azotlu bir atı k.
leştiği bir yapı; bir yumurta hücresi, çeşitli zarlar ve çğoun-
vakuol [Lat: vacuus boş] Hücrede zarla kuşatı lmış bir vezi- lukla bir kabuktan oluşmuştur.
kül ya da odacı k.
yumurta sarısı Bir yumurta içinde depolanmış besin mad-
valans Bir atomun bağ yapma kapasitesinin bu atomun dış desi.
yorüngesindeki elektronlarm sayısıyla belirlenen bir ölçüsü.
Yutak Sindirim sisteminin ağız ve yemek borusu arası ndaki
vaso- [Lat: vas damar] Kan damarı. kısım.
vejetatif Bitki hücrelerinin ve organları nı n üreme için zigot [Yun: zygotos bağlanmıs] Döllenmiş bir yumurta hüc-
özelleşmemis olan kısmılarmı n eşeysiz çoğalma şekli. Be- resi.
densel islevlerin istemsiz yapı lanlar'.
zimogen [Yun: zyme bı rakı lmış] Bir enzimin inaktif bir ön-
vektör [Lat: vectu.s taşınmış] Patojenlerin taşıyıcısı. cülü.
vena cava [Lat: hoş damar] Omurgahlarm dolaşı m siste- zoo- [Yun: zoion hayvan] Hayvan; hareketli.
minde kanı kalbe geri götüren iki büyük damardan biri.
zoospor Silli ya da karnçı lı bir bir bitki sporu.
vetral [Lat: venter karı n] Karı nla ilgili.
A29
A 30 INDEKS
medulla, bakma mcdulla (adrenal) akıcılık, sitoplazmik, bakma sitoplatmik sı nı flandı rma, 554, 556, 557,
mernelilere karst ilkscl akıcı lı k 602, 602
omurgalı larda, 951 akını' algı layıcı , 1060, 1060-61 yaşam döngüsü, 605-8, 606-7,
adrenalin, 946, 951, 952, 961, 965-68, akoloit, 667 618
970, 991 akrep, karı n, 688 kamçı, 603, 603, 609, 609, 611
adrenokortikotropik hormon bakınız akridin, 238-39 kı rmızı (Rhodophyta), 618, 818
ACTH akromcgal, 960 evrimsel eğilim, 554, 557, 602,
adsorpsiyon, 64, 114 akrozom, 340, 979 603, 608, 608
adventif kök, 747, 747 aksesuar kromozom, 255 kloroplastlar, 548
acrohik metabolizma, bakınız solunum, aksiler tomurcuk, 917, 917 klorofil c, bakma Chromista
aerobik aksiycl iskelet, 1072 manyetit, 1049
allı, 331n, 451, 838, 838 akson, 711, 959, 961, 994, 995-97, 1055 mavi-yeşil, 543, 548, 568, 568, 570,
göç, 1130-31 arasında "karşılıklı iletişim", 997 576, 577, 1192
allatoksin, 252 dendritlere karşı, 995 azot fiksasyonu, 577-78, 755,
afotik ton, // 79-80 dev mürekkepbalığı, 1006-7, 1007 755, 1149, 1162, 1163
Afrika kan tarnbağı, 313, 322 hillock, 1014 endosimbiyotik ve evrimsel
Afrika uyku hastalığı, 588, 588 merkezde iletim, 1005 eğilim, 156,577
Afrika yeşil maymunu, 1126 miyclin kaplı, 994, 996, 997 evrimsel eğilimdc, 545
Afrika, 1181-82, 1182 ilctimin hızı, 997, 1008 hücre iç organelleri, 547-49
A1DS'da, 397-98, 1126 kobayda, 996 klorofil, 577
orak hücre anemisi, 428-29, 428 oluşumu, 374-75, 375 kloroplastların atası olarak, 550
afyonlu, 970-71 sinaptik uçları, 995 sınıflandı rma, 551, 554
agar, 252, 609, 922-23, 922, 924, 926 aktif taşını m, 111 ötrolikasyon, 1164, 1164
aglütinasyon, 384, 385 besleyici taşınımında, 791, 839, 841 yeşil (Chlorophyta), 608, 609-16,
Agnatha, 713-15 gaz değişiminde, 812 609-10, 612-16, 618, 619,
ağ (örümcek), 67, 805 permeat, 109-12, 277 653, 658
ağaç bocekçili, 727, 727 pompa, 887-90, 892, 898901, 903-5 evrimsel eğilim, 554, 557, 602,
ağaç çekirgesi, 502 hidrojen iyonu, 924 611-15, 644
ağaççileği, ahududu, 820 sodyum-potasyum, 903-5, 1011 yaşam döngilsü, 614, 615-16
ağız boşluğu, 773, 775, 775 tuzun, 890, 898-902, 901, 903-5 algı larna haritası , 1090-91
sindirim, 779-81, 781, 786 aktin, 121, 142, 143, 143 algı lama nöronu, 997, 997, 998-1000
ağız kolu (denizanası nı n), 661, 661 kas kası lması nda, 1077-80 duyu hücresi, 998-99
ağız oluğu, 592, 771; 771 kasa bağlı olmayan harekette, 145, algı lama uyuırı u, 998
ağız, 895 148 alışkanlı k, 1031
ayrıca bakma ağız boşluğu miyozin sistemine karşı tubulin- algı layıcı hücre, 995, 1031, 1045
embriyonik gelişimi, 671-72 dinein sistemi, 150 algı layıcı nöron, 998-99
ağrı yarı k izi, 321 ayrıca bakınız koni hikresi; reseptör
almaç, 1032 cc aktinin, 1079 alıç, 513
sinyali, 1019 aktivasyon enerjisi (La), 78-80, 79, 80, alışkanlı k, 1015, 1015, 1095, 1103
Aharonwitz, Y., 273 167 uyum, 1031
Ahlquist, J. E., 530 aktivite, vücut sıcaklığı, 862-63 alimünyum, 1167-68
ahtopot, 681-82, 682 alabalı k, 956 aljinik asit, 604
AIDS(kazanı lmı s bağışı klı k eksikliği kanda iyon konsantrasyonu, 889 alkalinite, 35
sendromu), 128, 395-99, alanin, 61, 111, 240 alkol dehidrogenaz, 165, 299
579, 1126 alan-tür eğrisi, 1189, 1189 alkol grubu, 51
ayrıca bakma insan bağışı klı k alarm maddesi, bakınız serbest bı rakı cı alkol, etil, 52, 299, 794, 959
eksikliği virüsü Alaska, 1186 alkolik fermentasyon, 575
AZT, 398-99, 398 Albersherm, P., 941 alkolizm, 1017
kökeni, 1126 Alberts, B., 156, 337 Alkon, 1). L., 1028
oportunistik enfeksiyonlar, 647 albino, 418 allantois, 976, 977, 988
tedavisi, 398-99 albumin, 346, 869, 887, 976 Allard, H. A., 932-33
akciğer, 806-12, 815, 871 aldehit grubu, 51 allel, 225, 331,411, 447, 642
amlibide, 806 aldolaz, 164 baskı n, 409, 411
halı kta, 807, 811, 811 aldosteron, 946, 952, 954, 955 bozucu, 426-29
ceninde (insan), 846-47, 847 alem, sı nı flandı rma sistemi, 526, 527, kendilesme, 429, 429
evrimi, 806-7, 811 551-56, 556 çekinik, 409, 411
insanda, 846-47, 847, 1006n alerji, 954 evrimi, 470-73
kapiler ağ, 808, 877 affa parçacığı, 32 kısmi baskı nlık, 413-15
kitapsı akciğer (örümcekte), 806 alta sarı-nah, 65, 66, 69, 220 letal, 427
kusta, 806-7, 809, 810 alg (e), 602, 617, 746, 882-83, 1128 multipli, 424-26
nekrozisi, 854 bir hücreli endosimbiyotik, 1180, pleiotropik, 429
vital kapasite, 809 1181 sıklık, doğal seçilim, 459-61
akciğerli balı k, 717 içsel taşını n], 818, 841 Ailen yasası, 493n
akçaağaç (Acer), 800 kahverengi (Phaeophyta), 478, 604- Ailen, R. 1)., 156
akçağaç, 642, 800 8, 605-7, 618, 619, 795, Allison, A. C., 428-29
795, 818 allolaktoz, 276
INDEKS A 31
ayrıca baktım kurbağa; karakurbağası aort, 844, 845, 846, 847, 851, 884, aljinik, 604
anüs, 342, 343, 775, 775, 781, 785, 805, 895, 896, 896 amino, bakınzz amino asit
895 bobreklere ait (renal), 896, 901 asetik asit, 173, 299
blastofordan türeme, 671-72 duvar, 845-46, 846, 851, 851, 852 asetilsalisilik (aspirin), 937
Aoki, C., 1064 koroner, 845 askorbik, 762, 762, 763-64, 766, 767
aort, 844, 845, 846, 847, 851, 884, 895, pulmonar, 845, 847-48 aspartik, 61, 240, 789
896, 896 arteriol, 845, 851-53, 851, 853, 896 azotlu, 251
apenclikular iskelet, 1072 arterit, 394, 953, 954 baz vs., 35
apikal dominansi, 925-26, 930 Arihrobotrys, 769, 769 cis-akonitik, 174
apikal meristem, bakma rneristem, arthropod (Arthropoda), 684-94, 701, fosfogliserik, bakın= PGA, PGAL
apikal 705 fumarik, 52, 174
apikal organ, 359 ayrıca balunız böcek gibcrellik, 928, 929, 929
Api.s, bakma arı baş, 693 hidroklorik, 786
Apiysia, 679, 998-1000, 998, 999, 1015, beyin, 1002-4 indolasctik, 923, 923, zı ttı na da
1015, 1089, 1092, 1104 bileşik gözler, 1037-38, 1037-38, bakma
beslenme, 1026-27 1043 izositrik, 174, 211
davranış yolu, 1015 büyüklüğü, 1071 karbonik, 35, 47, 877
gangliyon, 998 büyüme, 351 laktik, bakma laktik asit.
kaçış tepkisi, 1035 deri değiştirme, 684-85, 685, 943-44, linoleik, 762
öğrenme, 1015, 1061 957 LSD, 1017
protraktor vs. retraktor diş kabuğu, 684-85, 943, 1069.71 maleik, 52
interneurons of, 1027 dolaşı m sistemi, 685, 842-43, 843 malik, 174, 211
silontı, 999, 1104 evrim, 546, 557, 572, 572, 686 nuklcik, bakma DNA; nukleik asit;
sinaptik terminaller, 1012 göğüs gangliyonu, 1003-4, 1026 RNA
sinir sistemi girebilme imkanı, 999 göğüs, 686, 690, 692, 693, 843 oksaloasetik, 174, 175
solungaç çekme relleksi, 998-1000, hormon kontrolü, 942-44, 943 oksalosüksinik, 174
1015, 1104 kalp, 685, 843, 843 oleik, 58
apoplast, 751-52, 833 karı n, 843 organik, 60; ayrıca bakınız amino asn
aposematik renklennie, 481, 481 kas, 685, 1069-70, 1074 palmitik, 58, 59
Appalachian Dağları , 1178 koordinasyonu, 1003 pantotenik, 764, 766
appencliks, 781 merkezi sinir sistemi, 1002-3 piriıvik, bakma pirüvik asit.
Aquilegia, 477 metomorfoz, 943-44, 943, 957 safra, 870
Ar, A., 816, 992 omurgalı larla karsı lasurma, 705, salisilik, 937
ara madde (bağ dokuda), 709, 710 1004, 1018, 1069-70 süksinik, 174
Arabidopsis, 140 salgı , 686, 894-95, 895, 903 topraklı k, 1167-68
Arachnida, 688 sindirim sistemi, 895 870, 886, 886, 891, 895, 902
ayrıca bakma iiriuncekler sinir sistemi, 685, 943-44, 1002-4, yağ, bakma yağ asidi
Ar-ıchı loidiscus, 604 1003 Askenasy, E., 834
araknoyit, 1054 su kaybı, 1070 askorbik asit, 762, 762, 763-64, 766, 767
Araneus, 688 sucul, 1071 askus, 651, 651
arası kireçlesmis disk, 1074 trake sistemi, 684-685, 688, 690-91, Askuslu mantar, 650-53; bakma maya
archaeamoeba, 555, 585, 585, 587 805, 806, 812-14, 813-14, aslan, 469, 1133, 1134
Archaebacteria, 551, 553, 554, 556, 557, 842 aslanağazı , 414
567-68, 580-82, 582, 585 artı rı cı (enhancer) bölge, 294, 295-96 Asora, F., 740
A nhaeopıeryx, 724-25 Artiodactyla, 726 asöl yassısolucan, 666
archaezoans, 19, 550-51, 551, 555, 557, Ascaris, 676 asölornat bilateria, 666-71, 666-70, 674
584-85, 585, 587 Aschelıninthes, 674-77, 701 asparajin, 61, 240
archenteron, 343, 361, 361, 671 Asdepias, 492, 641 aspartik asit, 61, 240, 789
Arthiteuthis, 682 Asellus, 690 Aspergillus, 651
argon, 812 Aser, 800 aspirin, 937, 970
ıgioneta, 805 asetaldehit, 165, 170 aster (mitotik), 318
arı tma, 105 asetik asit, 173, 299 Aslerias, bakma denizyı ldızı
Aristotle, 2, 6-8, 962 asetil aldehit, 299 Asteroidea, 696-97
-ıı-itııı i, 855 asetil-CoA, 173-75, 174, 180, 180, 181, asteroyitler ve moleküller evrimin
arjinin fr)slat, 1076 185, 185, 542, 762 başlangı cı , 535
aılinin, 61, 129, 240, 245, 787, 788, 792, asetilen, 50 astı m, 954
792 asetilkolin, 967, 969, 1012-13, 1016-17, astral mikrotübül, 321
arka beyin, 1053-54, 1053, 1054 1018, 1023 astrosit, 997
arkada.~ hücresi, 632, 633, 830, 831 asetilkolinesteraz, 1013, 1018 aşı, 267, 379, 559, 566
arkegonyum, 617, 618, 619-21, 620, 621, asetilsalisilik asit (aspirin), 937 aşı, 935-36, 936
624, 625, 626, 636-38, asfiksasyon, 878-79 aşı rısı , kanserde, 316
638 71 asit büyüme hipotezi, 924 M-siklin
armadillo, 988 asit yağmuru, 722, 1168, 1168 rnitozun haslatı lması nda, 314,
arpa, 451 asit, 35 315
arter, 843, 851, 852-53, 885, 896, 961 ahsisik, 798, 931, 931 parçalanması , 315, 316
S-siklin, 314, 315
INDEKS A 33
at, 499 A-V(atrio-ventrikular) dup-,üm, 849-50, B lefflösit, 380, 382, 383-84, 383, 384,
dıskı , 784 850 386, 387, 388, 389, 390,
dis, 780 Ayala, F. J., 530 391-94, 391-92, 396, 399,
döl tutmanı n aksaması , 988 avcı 400, 402, 861
evrimi, 518 harcanan ve kazanılan enerji, 1157 bakir, 387, 394, 399-400
kör 784 karst savunma, 113, 478-83, 479-83, baboon, 733
sindirim, 785 1133-34, 1134 bacillus, 569, 571
ate. populasyon kontrolü, 1124-26, 1125 bademcik, 382
romatizmal, 850 sinyal uyarısına tepki, 1100 badger, American, 988, 1137
saman, 970 yerimlilik piramidi, 1157, 1157 bağ (kimyasal), 32-40
tifo, 579 zirvede, 1157 bağlanma açısı , 71
atesboceği, 1066, 1098, 1100 avcı grubu, 1133-34 çift, 36, 50, 52
atesin yayı lması , 606, 615 avcı-toplayıcı kültürü, 1138-40 disülfit, 63, 69, 71, 383, 789, 789,
ateşli hurnı na, 579 Avery, M. E., 816 949
atesli romatizma, 85(1 Avery, O. T., 216, 216 enerjisi, 38, 75, 78
atesınercanı , 1181 Ayes, bakma kus losfat, 791
atherosiklerozis, 58, 107, 116, 855 Avogadro sayısı , 35 hidrofobik, 37, 39, 41, 43, 70
diyet, 855 avokado, 564 hidrojen, 39, 43, 70
atı k Avrupa karatavuğu, 1108-9 [3-keratindeki, 67
beslenmede, 791-92 Avustralya bölgesi, 1183-84 DNA'claki, 73, 73, 230
yarar sağlayı cı olarak, 792 Avustralya, 1181-82, 1182, 1183-84 nuklcotittcki, 218-19, 220, 230
■iık edilmesi, 794, 794, 815, 871 Axelrod, J., 973 proteindeki, 62, 64-65, 67, 68, 70
atı k ant11111, 1164-65, 1169 ay midyesi, 680 selüloz iplikteki, 924
atik ürünler, azalttı, 817, 870, 886, 887, aya, 606 sudaki, 39, 44, 45-46, 45, 834
888, 890, 977, 988-90 ya.prağın, 207, 208 iyonik, 32, 34
aus (sı klığı ), 1098 ayak kovalent, 36-38, 36, 160
Atkins, P. W., 87 kurbağacla, 856 polar, 37-38, 43, 44, 70
Atkinson, M. A., 973 omurgası zlarda, 675, 678, 679 kuyvetliye ve zayı f, 37, 38.40, 40
atkuyruğu (Sphenopsida), 622, 624-25, sporolitlercle, 621, 621 peptit, 62; ayrıca bakma polipeptide
624, 625, 634 aybası clöngilsit, 983-88, 984 polar olmayan, 36, 70
Atlantik Okyanusu, 1172 aybası, 983-86, 984 üçlü, 36, 50
adet ayağı, 647, 768 ayçiçeği, 15 Yan der Waals, 39-40, 82, 84
atmaca, 1134, 1134, 1137 Ayçiçeği, 822 bağ (ligament), 710, 1072
atmosfer, 532-34 ayçiçeği, 822, 934 suspensör, 1040
Karbondioksit, 46-47, 1159-61 aye-aye, 728 bağ dokuda, 708-10
0,,'de, 46-47, 161-62, 1168n ayı, 1137 Bağımsı z Gruplanma Ilkesi, 435-37
prebiyotik, 537 ayı rma eğrisi, hemoglobin için, 876-78, bağı ran maymun, 730
atııalı vengeci, 688, 688, 1051 876, 878 bağırsak solucanı, 668-70, 774, 778, 841-
atom, 24-32 ayısolucanı, 695n 42, 974-75
abiyotik sentezi, 536, 542 Ayrısım Ilkesi, 410, 435 köpek, 669
adenilat siklaz sisteminde, 964, 966 ayrısı m, 224-25, 225, 410-11, 411 özellesnlesi, 670
atom numarası , 25 azot bazı , 536, 536 proglotit, 669, 670
ATP(adenozin trifosfat), 163-84, grup kodlama, 238-40 skoleks, 669-70, 669
163, 168, 245, 541-42, azot, 24, 160, 161, 792 yumurta, 670
542, 569, 979 ağır (15N), 223 bağırsak, 884
fermentasyonda, 168, 575 atmosferde, 1161 besin seçimi, 791
Ibtosentezcle, 195-203, 195 bitki besleyici olarak, 744, 745, 752, bezleri, 786, 788, 789
hücre metabolizması nda, 163-84 753, 754, 883, 1158 insan, 781, 782, 787
hitcresel solunumda, 164-85, 168 bitkilerde tası nı m, 835-36 ince, 121-22, 121, 708, 781, 782-
kas kası lması nda, 1074, 1(176-77, döngii, 576, 1161-63, 1162 83, 782, 788-91
1082-83 liksasyon, 577-78, 578, 754-55, 755, kalı n, 781, 784-85
kemiozmatik sentezi, 180-84 1162-63 kurbağanı n, 782
sentezi, mitokondride, 180-84, 892 gerekliliği, büyüme için, 760 kusun, 776
sodytun potasyum pompası nda, 904, kanla, 870 levreğin, 783
1(111, 1011 ötrolikasyon, 1164, 1164 sığı rı n, 784, 784
aı ricı vcn ırikülcr (A-V)nod, 849-50, 850 radyoaktif (15N ve 14N), 223 sindirimde, 769
atrium (kalbin) 844-45, 847, 849-50, yüzme kesesinde, 812 toprak solucanı nı n, 775, 775, 776
850, 1025 azodu atı k ürünü, 886, 886, 890, 891, bağirsaksolucanı , 666-70, 701, 1001-2,
atrium (lanceleecle), 704, 705 902, 903 1098
atrium (tulumluda), 704, 704-5 Azololıacler, 1163 basit göz, 774
atriyal natriüretik faktör (ANF), 946, AZT (3'-azido-2', 3'-dideoksitimidin), besin eldesi, 774
954, 955 398-99, 398 beyin, 1001-2, 1001-2
atrofi, 986, 990 evrimsel eğilim , 666-69, 1001-2
atsineği, 694, 1037 gastrovasktiler bosluk, 774, 774, 776,
Aurelia, 661, 661, 882 B hücresi, baktım B lcnfosit 801
Ausimlopilhecus, 734-36, 734-36
A 34 INDEKS
göz cukuru, 1036 lotosentetik, 154, 195, 198, 200, 568, lizogenik dongü, 259-61, 260, 282-
hareket, 1067-68 576-77, 653; ayrıca bakma 83, 562
hiclranı n sinir ağı, 1001 mavi-yeşil algler replikasyon, 216-17, 217
hidrostatik iskelet, 1067-68 gaz değişimi, 574-75 T4, 560, 561, 562
parazitik. 667-70, ayrıca bakma, genleri, 154, 257-58, 265-66 trandüksiyon, 261, 261
karaciğerkelebeği ve clüzenlenrne şekli, 276-80 üreme, 216-17, 258-61, 561-63
şeritler ifadesi, 275-85 bal arısı (Apis), 529, 694, 882, 1102
salgı sistemi, 666, 892-93, 893 rekombinasyontı, 255-58, 256-57, Alman, 408
sil. 1067 574 beslenme. 760, 760
sindirim boşluğu, 666 gonococcal, 579 davranış özelliklerinin hibritleşmesi,
sinir sistemi, 1001-2 Gram negatif, 568, 571 408
yıkın simetrisi, 774 Gram pozitif, 568 görmesi, 1037, 1087, 1087
ytı tak, 774, 774 halofilik, 581-82, 581 iletişim
ba•ı rsaksolucanı , 677 hareket, 572, 993 darısı , 1100-1102, 1101, 1102
1-rağışı klı k tepkisi, 378-81, 471 hastalı k, 578-79, 953 diyalekt, 1101-2, 1102
antijen, balan ız antijen hücre çeperi, 117, 154, 570-71 Italyan, 408
antikor, bak ınız -ı tı tikor içsel taşını n-ı l, 818 kraliçe, 1124
bozukluğu, kanserde, 299-300 ikili birleşme, 311, 574 manyetik algı lanma, 1050
CAMs (hücre adezyon molekülleri), ilaca dayanı klı lığı, 460-61, 460 niş, 1127
366 kamçı , 148, 148, 154, 572, 572, 573 öğrenme, 1102
ONA, 21 karbon fiksasyontındaki, 576-77 populasyon, 1124
evrimi, 401-3 kemosentetik, 160, 542, 576, 794 robot, 1102
gelişimi, 379-81, 402-3, 470-73 koenosit, multisellular filamentler sosyal davranış, 1100-1102, 1101,
huı n ı ral, 383-86 of, 570 1102, 1124, 1133, 1134,
hücre ortamı nda, 382, 387-93 konjugasyon, 255-58, 256-57, 593, 1134, 1135-36
kendini tammlama, 393-95 593 sperm biriktirmesi, 987
kısmi, 386)7 kortizon, 953 tarak, 1124
lenfosit, lıalun ız lenfosit kromozom, 154, 155 tozlaşma, 476-77, 476
bağlantı (junction) lizogenik, 260 üreme, 760
epitel hücreleri arası nda, 807 ı nagnetotaktik, 1049, 1049 vücut sı vı sı nda iyon konsantrasvonu,
noromuskular, 994, /O/ 7-18, 1017, metanojenik, 581 882
1080-84 ı nor, 568; ayrıca balanizEtıbacteria yı lan ya da akrep zehiri, 969
bağlant ı (linkeyc), 333, 431, 435-38, nitritleştirici, 576, 1163 hal opposumu, 476
436, 437 okaryotik kromozom, 257 hal yiyen, 476
eseye-bağlı , 431-35 penisilin, 460-61, 460 13alanaglossus, 699
kromozom temeli, 435-37 plazı nit, 154, 255-58, 255 Balanus, 1129
rekombinasyon, 436-38, 437 rekombinasyonu, 255-58, 256-57, haları sı , ayrıca bakma arı
bağlayı cı iplik (DNA), 228, 229 574 baldı r, 709
bağlı su, 44 saprofitik, 759 Baldwin, E., 882
bakı r, 24, 746, 753, 767 sı nı flandı rma, 554 balı k, 951
mikrobesleyici olarak, 745 simbiyotik, 154, 483-87, 550, 567, akciğer, 807, 811, 811
bakirelik, 982 578, 784, 785 atasal, 807, 811, 811
Bakker, R. T, 740 solunum evreleri, 993 beyin, 1054-55, 1054
bakteri solunum, 574-75 böbrek, 890
aerobige karşı anarobik, 575 spiroket, 550, 550, 568, 572, 573 çenesiz, 713-15
algı laı na uyumu, 998 şekil, 569-70 dolaşım sistemi, 848, 878
anatomi, 568-71 tarafı ndan vitamin sentezi, 580, 767 elektrik üretme ve kullanma, 1048-
anerobik termoasiclolilik, 582, 582 49, 1049
aıkülltatif, 575 transduksiyon, 261, 261 embriyo, 349
ohligat, 574-75 transformasyon, 215-16, 264 etli-yüzgeç, 717
amijende, 379 transkripsiyon, 275-76 evrim, 546, 713-18, 811-12
ATPüretiminde, 569 ülser nedeni olarak, 787 gaz alışverişi, 803-4, 803, 804, 807,
ayrış t ı rı cı olarak, 648 üreme, 252, 311, 572-74, 606 811-12, 811
azot cliMgüsii, 576 virüs üremesinde bakma lizogenik gelişim izolasyonıı, 499
azot liksasyonu, 577-78, 578, 754-55, dongü, kalp, 848, 810
1162433 liktik döngusii kı kı rdaklı , 715, 716, 716
besleyici, 574-76, 742, 759, 760 virüs, 559-60, 569 manyetik algı laına, 1050
bilgi islemesi, 993 yararlı , 580 ozmoregülasyon, 889-90, 890, 904-5
dilleri, 261 yeşil, 568; ayrıca bakmaz Eubacteria parazit, 585
1)NA, 154, 155, 217, 226, 230, 572- yığışı m örnekleri, 569-70 renk görmesi, 1043
74, 573 bakteriyofaj (üı j), 216-19, 216, 217, 568 salgı , 887-90, 890, 902-5
elektron taşı ma sistemi, 574-75 ayrıca bakt ım virüs simbiyotik ilişki, 484, 484
endomı kleaz, 230, 265-66, 265 ONA, 216-19, 217 sindirim sistemi, 783, 783
eşey laktOrü, 257 litik dongii, 258, 260, 282-83, 562- solungaç, 803-4, 803, 804, 810, 890,
evrim, 154 63, 562 890, 902, 904
fermentasyon, 574-75
İNDEKS A 35
karşı akıllı sistemi, 804, 810 baz, 35 fotosentez için gereksinim, 742-44,
tatlısu, 1190 baz, azotlu, 536, 536 794, 794, 838, 1158
üreme, 975, 978 grup kodlanınası, 238-40 heterotrolların gereksinimleri, 760--
yanal organ, 1049 bazal analog, 251 68
yaşı, 546, 622, 624-25, 633, 693, 714, bazal disk (hidra), 773 köpek solucanlarında, 774
71(i, 718 bazal hız, sinir uyarısının, 1031 mantarlarda, 647, 742, 753-54, 759,
yumurta. 975 bazal lamina, 302, 302 769, 768-69, 768, 769
yüzme kesesi, 811-12, 811, 812 bazal metabolik hız (BMR), 957 parazitlerde, 668, 759
balı kkartalı, 1166 bazal metabolik hız, 957 Protozoa'cla, 742, 760, 769-72
balina, 13, 69, 777, 777 bazal yapı, 156, 550 sölenteratlarda, 772-74, 841
balina, 777 bakterilerin kaınçısının, 148, 148 şekli
ballıbaha, 928 bazidyum, 654, 654 absorbtif ve ingestiv, 759-60
Baltimor, D., 253 bazilar zar, 1044, 1045, 1046 makrofaj ve mikrolaj, 769
balzam goknan, 944 bazolil lökosit, 380, 382-83 otot•of ve heterotrof, 741-42
Banks. H. P., 645 beading, water, 44 sürekli ve süreksiz, 778
Banting, E G., 949 Beauchamp, G. K., 405 tam sindirim sistemli hayvanlarla,
bantlasmış demir, 543 Beddington, J. R., 1153 775-79
banyo süngeri (Spongia), 658 bekçi hücre, 207, 208, 797-98, 797, 799 yeşil bitkilerde, 741-57, 743, 767
Barnes, R. 1)., 702 belkemigi, 1072 Best, C. H., 949
haromet•e basıncı , 805n Beli, R. Fl. V., 1153 beş karbonlu şeker, 71, 233, 234
Barı- cisimciği, 433, 433 belsoğukluğu, 579, 579 beş-karbon, bakma riboz
basınç Belt, T., 1131 beta parçacıkları, 32
akış, 836-37, 837 Bcltian cisimciği, 1131 beta yapısı, 67, 69
atmosierik, 832, 832 benekli keler, 291, 296 betasiyanin, 142
barometrik, 8(15n benekli rnidye, 802 beyaz kan hücresi, bakınn lökosit
clicazyon, 95 Bengal ispinozu, 502-3 beyaz kas, 1073
hidrostatik, !adım ız hidrostatik Bennet-Clark, H. C., 1114 beyaz taçlı çene, 1107
basınç Bennett, S., 1081 beyin sıvısı, 1054
kan, balunn kan, bası nç bentik bölünme, // 79-80 beyin zarları, 1054
kı smi, 805n, 876n Bentley, D., 1114 beyin, 725, 1054-55, 1057
kök, 832-33 benzodiazepin, 1017 derin dalına, 870
ozmotik, bakt ın:: ozmotik basınç Berg, H. C., 583 evrimsel akrabalık, 546, 721, 721,
reseptar, 1032 Bergmann yasası , 493n 725-39
turgor, 837, 1066-67 beriberi, 762, 763, 766 göz, 363
Basidiomycota, 653-54, 653 Bering denizi, 1172 hormonlar, 944-72
basit clifüzyon, 753 Bernard, C., 882 kalıplama, 1105-6
basit epiıel, 707 Berner, R. A., 1194 kalp, 725, 844-45, 848, 849
basit göz, 599, 609, 610, 774 Bernstein, J., 1005-6 kapsamı, 1135
basit seğirme, 1075, 1075 Berridge, M. J., 973 lenf sistemi, 666n, 860-62
basit sinir yolları , 997-1000, 997 Berry, J., 212 marsupiyal ve plasenta, 726, 1184
ayrıca balunn refleks yay' hesi ortamı, 299-300, 560, 561-62, 648, ön beyin, 1056-63
baskı altına alı cı T hücresi, 390-91, 393 930 salgı, 891, 895-903, 895-97
baskı altı na alınabilir enzim, 280 besin kolulu, 141, 770, 771-72, 771-72 solunum sistemi, 8(16-1(1
baskı nlı k (apikal), 925-26, 930 besin siizücü, bakma beslenme, filtre üreme, 977-91
baskı nlık (genetik), 409, 410, 411, 419, besin zinciri, 1155-56 beyin, 854-855
425-26 besin(ler) 724-54, 871, 885 beyin, 971
evrimi. 628 lotosentezin ham maddeleri, 742-44 algılama işlemi, 1050-63
kısmi, 413-15, 414 mineraller, 744-46, 752-55, 753, 767- amfibi, 1054-55, 1054
haskınlık (sosyal), 1135 68 arkabeyin, 1053-54, 1053, 1054
baskınlık ayinleri, 469, 469 organik hileşikler, 755, 769, 762-67, bağlantı alanları , 1056, 1056
hass, calico. 783 869-70 balık, 1054-55, 1054
Bassham, J. A., 212 temel, 760-62, 764, 767 haskınlığı, 1002-4
basswood. 838 toksik, 792 birinci görme korteksi, 1059, 1062
Bastiani, M. J., 377 beslenme böcek, 1002-4
bas olusunı tt. 1001 ayrıca bakma beslenme çekirdek, 1055
baslarna kodu, 242, 248 davranış, 1100-1102, 1104-5, dil alanı , 1062-63, 1062
baslaı.ıııa faktörü. 295 1107-8, 1108, 1133, 1134 eklembacaklı, 1002-4
bataklı k gazı, balunn metan filtre, 681, 698, 704, 714, 77, 777 en ilkel, 1002
bataklı k salyangozu, 680 yaprak (bitkilerde), 746 epiliz, 945, 947, 962-63
Baleson, W., 436, 438 beslenme evrimi, 1053-56, 1054
Balesyan ınimikrisi, 482-83, 482 ayrıca bakma karnivor, sindirim, gri madde, 1054
Ban Hindistan, 1189 beslenme, herbivor, halkalısolucan, 1002-4, 1003
Baner, W. R., 231 omnivor hemister, karsılastırılması , 1(/62-63
Baumann, E., 956 bakıerilerde, 574-76, 742, 759, 760 hipotalamus, bak ınn hipotalamus
Bavliss, W. M., 947 bir hucreli organizmalarda, 891-92 hormon, 943, 943, 954, 955
baz değişimi, 250 böcek kapan bitkilerde, 755-57 içsel organizasyonu, 1055-56, 1(162
A 36 INDEKS
insan, 989, /056-63, 1056, 1057, ter, 131, 712 Bision, 480-81, 481
1138 tuz, 903 bit, 690, 693, 694
kardiyak merkezler, 1(124-25 tükürük, 778, 781, 781, 895 bitki (Plantae), 141-42, 602, 608-44, 744,
karı ncı k, 374, 375, 1054 Drosphita'da, 287 745, 753
kurbağa, 1054 yağ, 712 allopoliployidi, 501
lezyonlar, 1062-63 yeşil, 686 besin alı nı mı , 743, 746-57; ayrıca
limbik system, 1057-58, 1058 bezelye, 641, 754, 754, 764 bakınız Ibtosentez
loplar, 1057 cüce ve giberellin, 929 besin gereksinimi, 742-46, 794
M edulla, bakınız medulla oblongota etilen, 932 biennial, 929
memeli, 725, 1054-55, 1057 gelişme, 907, 910 biyolojik saat, 939-40
menenjit, 1054 genetiksel denemeler, 408-13, 414- höcekçil, 755-57, 756-57; ayrıca
motor bölgesi, 1056, 1056, 1062 17, 414 bakınız sinekkapan
neokorteks, 1055 biber güvesi, 480-81, 481 bölünmeleri, 618
ollaktorik alan, 1111 Biddulph, O., 836, 840 büyüme, 907, 910-20
ollaktorik soğan, 1053, 1054 Biddulph, S., 836, 840 birinci' ve ikincil, 822-24, 918-19,
omurgalı , 870, 1053-63, 1053, 1054, Bidens, 529 918
1056 bikarbonat iyonu, 868, 877 engellenme, 925-27, 925, 931,
orta beyin, 1053-54, 1053, 1054, bilateral simetri, 664 932, 936
1057, 1057, 1061 bilateral sinir sistemi, 998, 1001-4 göydenin, 915-17, 919, 932
On beyin, 1053-54, 1053, 1054, 1056- gelişmede, 1001-2 hücrenin, 910-17, 912, 913, 914,
63 Bilateria, 66(5-71, 666-70, 674 932
yin lop, 1057 bileşik göz, 1037-38, 1037-38, 1043 kökün, 912-14, 912, 914, 932
pons, 1057 bileşik yaprak, 625n, 627 çiçeklenme, 546, 907, 917
posterior pariyatal korteks, 1061, bilgi işleme, 993, 995 adaptasyon, 475-78
1061 ağ sistemiyle, 1056-57, 1057 Ibtoperyodizrna, 932-35, 934,
selalizasyon, 1001 görüntüleme, bakma detektör 935
serebellum, 1053, 1054, 1054, 1057 integrasyon, 1015-17, 1016 dallanma, 917, 940
serebral korteks, bakma, serebral ökaryotta, 213, 213 diployit evreleri, bakma sporolit
korteks bilimsel yöntem, 2-5, 4 diployit-dominat ve haployit
serebrum, 1053, 1054, 1054 binoküler görme, 1059 dominant, 335
sı caklı k düzenlemesi, 868 biparental populasyon seçimi, 463-64 doku, 626-33; ayrıca bakınız floem;
somatosensorik alan, 1058, 1059 bipinnaria, 700n ksilem
s ► rüngen, 1054 bir gen-bir polipeptit hipotezi, 400 inorganik çözelti tası nı rm, 836
talamus, 1053, 1054, 1056-57, 1057, bir lepistes türü, 1125-26 döllenme, 929
1059, 1059, 1061 eseysel seçilim, 458, 458, 466, 466 döllenme, bakma döllenme (bitki)
toprak solucanma ve nematot, 1003 hirhücrcli organizmalar düşük, döllenme, 609-16
topraksolucam, 1002-4, 1003 ayrıca bakıntz Monera; Protista; embriyo, bakma embriyo, bitki
tümör, 958, 1056 Protozoa epilitik, 1176
Wernicke bölgesi, 1062, 1062 besin alı mı-nı, 112-14, 113, 769-72, eseyli poliployitlesme, 441
yassısolucan, 1001-2, 1001-2 770, 771-72 evrimsel akrabalı k, 156, 546, 551,
yerleşimi, 1002 difüzyontı n rolü, 801, 818 554, 557, 602, 602, 609,
beyinde konuşma bölgesi, 1062-63, 1062 gaz alışverişi, 795, 801, 801 611, 614, 616-17, 644,
beyindeki koku alma bölgesi, 1111 içsel taşınıın, 818 919
beyinin bağlantı bölgeleri, 1056, 1056 iletişim kanalları , 1098 farklı lasma, 917-20
beyinkokil, 1057-58, 1057 koordinasyon, 590-92 Ibtotropik ve genotropik tepkiler,
beynin algı lama bölgesi, 1056, 1056, ozmoregillasyon, 891-92 1066-67
1058, 1059, 1062 birhücrcli, 587, 591, 592 gelişme, 907-20
beynin konuşma bölgesi, 1062 biriktirme, 1016 gövde, bakma gövde
beynin motor bölgesi, 1056, 1056, 1062 aynca bakınız intcgrasyon haployit dominant ve diployit
beynin somatosensor bölgesi, 1058, heterojen, 1090 dominat, 335
1059 kas kası lması nda, 1076, 1076 haployit evresi, kılımız gametolit
bez, 1006n Birinci Mendel yasası , 410, 435 hayvan, farklı yapısal gereksinimleri,
bağı rsak, 786, 788, 789 birincil hücre çeperi, 117, 912-13, 913 339
bikekcil bitkide, 756 birincil sasesyon, 1144 homeoboxlarda, 370
burunda, 903 birincil transkript, 236, 237 hormonlar, 920-32
endokrin, 871, 944-45, 949; ayrıca birinci] tüketici, besin zincirinde, 1156 hücre çeperi, 117-20, 781, 912-14
bakınız hormonal birinci] üretim, 7154-55 hücredı sı sıvı lar, 882-84
kontrol, hormon birincil yapı (proteinin), 60-63, 70 hi.krelerarası alan, 795, 596-801,
gastrik, 782, 786; 787, 945-47 Birleşik Devletlerde yaş dağılı mı , 1122, 827, 799, 800
gaz, 811-12, 812 1123 içscl tası mm, 207-8, 818, 827-31,
hücre, 659, 665, 773 hirleştirici ekson, 399, 400 835-38, 920
epitelyumda, 707, 708, 782 birlikte ortaya çı kış, 1128, 1128 ozmoz, 751, 752, 837
lenf, 710, 861, 874, 959 biseps, 1070 internodyum, 915-17, 917, 919
memede, 947, 959, 991 Bishop, J. A., 488 karanlı k reaksiyonları , 190-91, 202-5,
on göğüs, 943, 943 Bishop, J. M., 308 203; ayrıca bakınız Calvin
rektal, 890, 903 Bislnra, 683 döngüsü; karbon
INDEKS A 37
Ilksasyonu, Hatch-Slack ekolojik süksesyon, 1143-51 proksimal ve distal topler, 894, 895,
yolu insan mudahelesi, 1141-43, 1143 896, 896, 898, 899, 900,
kısa gün, 933-35, 934, 935, 938 kararlılığı, 1140-43 900, 901, 901
kimyasal kontrol, 906, 920-40 klimaks, 1151-52 salgı organı olarak, 870, 895-903,
korteks, lıakıntz korteks (bitki) biyotin, 766 895-96
kök. balantz kök hizon, 1177 sıçan, 897
meristem, bakma meristem Bjiirkman, O., 212 taş, 579
notr-gün, 934 Blakc, C., 472 toplayı cı kanallar, 895, 896, 898,
organlar, 633 blastaea, 663 899-900, 899, 900
ovaryum, 640-42, 641, 642, 926 hlastodisk, 346 böcek (Insecta), 693-94, 785
pektin, 913 blastomer, 342 açı k dolaşı m, 842-43, 843
perennial, 546, 907 hlastopor, 343 ayrıca bakma eklembacaklı lar
sı nı flandı rma, 552-55, 618 ağız ve anüs gelişimi, 671-72 bacak, 1070
solunum, 794-95, 794 ayrıca bakma griay baş, 693
spor, 605, 607, 614, 615-16, 619, dorsal dudak, 360-61 beyin, 1002-4
621, 622, 623-24, 625, hlastoporun dorsal dudağı, 360-61 büyüme, 351
907 blastosii, 342, 342 dışiskelet, 684-85, 943, 1069-71
su diingüsü, 838-39, 839 hlastula, 342, 342, 343, 344-46 evrimsel ilişkiler, 546, 686
su süttm, onarı lması , 835 Bogorad, L, 551, 558 göz, 1037-38, 1043
tası mm, baktım tası nı m, bitkide boğa, 485 hormonlar, 942-44, 943, 971-72
temel doku, 628-29, 631-32 Bold, H. C., 601 iletişim, 1101-2; ayrıca bakınz an,
tomurcuk, 916, 917, 919 holus, 781, 786, 810 iletişim
turgor-basmcı değişikliği, 837, 1066- Bonner, J. T., 601 kanatlar, 692, 693, 694
67 boom-and-bust eğrisi, 1121 kas, 1070, 1074, 1079
tuz ve su balansı , 883-84 bor, 24, 745, 746 larva, bakma larva
uzun-gün, 929, 933-35, 934, 935, Bormann, E H., 1194 metamorfoz, 353, 943-44, 943, 957
936, 938 Borrelia, 573 populasyon, 1124
ifı remenin zamanlanrnası, 934-35 Borthwick, H. A., 938-39 salgı , 686, 894-95, 895, 903
vaskülcr, bakma vasküler bitki bot derisidikenlileri, 680 ses almadan, 1044
vejetasyon, 225-26 botulin ıoksin, 1018 sindirim sistemi, 895
yaprak primonliyurrat, 814, 916; botulizm, 574-75, 1018 sinir sistemi, 943-44
ayıca balunız yaprak Bowman boşluğu, baktım Bowman solunum (trakeal) sistemi, 805, 806,
yaşam döngüsüncle mayoz, 333-35, kapsülü 812-14, 813-14
334, 907 Bowman kapsülü, 895-96, 896, 897, 898- sosyal durumlar, 1136-37
yaşlanma, 931-32 900, 899, 901 sosyal, 694; ayrıca bakınız karı nca; arı
yaz-ciçeklenmesi, bakınız bitki, uzun- boya fircası, 1179 toraks gangliyonu, 1003-4, 1026
gün boyama tekniği, toraks, 693
vüzev doku, 628-29, 630 Feulgen, 214-15, 215 trake, 806, 812-13, 813
bitki hücresincle, baktım turgor bası ncı ışı k mikroskohu için, 91 uçuş, 692, 693, 1025-26
kan bası ncı , kı lcallarda, transrnisyon elektron mikroskobu böğürtlen, 926
858-60, 858, 859 için, 92, 92 Biihm, J., 834
bitoraks kompleksi, böceklerde, 369-70 boynuz, keratin, 67 bölücü sedlim, 464, 465
bitoraks mutasyon, 370 Boyse, E. A., 405 bolünrne, 341-47, 342, 344-46
biyocoğrafik evrim, 1181-86 Boysenjensen, P., 921-22, 921 determinat, 701
biyogencz, 89 böbrek arteri, 896, 901 Deuterostornia'da, 672
biyolog, 6-21 böbrek kapsülleri, bakma Bowman's indeterminat, 701
bilimsel yöntemin, 1-6 kapsülü radyal ve spiral, 672
modern, başlangı cı , 9-19 böbrek, 945 spiral, 672
biyolojik birikim, / /65-66, 1165 balı kta, 890 tfty, 320, 321
biyolojik evrim, kültürel evrim, 737-39 çözünmüş, konscntrasyon Brachiopoda, 677, 677
biyolojik saat, 939-40, 1097, 1111-12, gradiyenti, 898-901, 899- Brac1zoria, 504, 504, 508
1112 900 Branchiosıoma, baktım amfloksus
ayrıca bakma sirkadian ritimleri diabet, 902, 949 branşiyol, 808
biyom, 1 172-80, 1173 eşik, 902 Branıa, 494
yüksekliğe bağlı , // 78 glukoz, 898, 902 Braunitzer, G., 875
biyomas hilum, 896 Bray, D., 156
ekolojik süksesyon, 1151, 1151 homeostazis, 869, 901, 946, 949, Bretscher, M. S., 123, 156
piramidi. / /57, 1157 958, 959 Brill, W. J., 1194
biyomas piramidi, 1157, 1157 kan dolaşı mı, 871, 895-905, 895, Broca bölgesi, 1062, 1063
biyosfer, 1116,1170-93 896, 954, 955 5-bromuraçil, 251
ayrıca bakın iz biyom korteks, 899, 899, 901 hronş, akciğer, 808, 810
iklim, / /7/-72 medulla, 899-901, 899 13ronıosaurus, 722
türlerin dağılı mı , / /87-93 omurgalı lar, 895-903, 895-96 Browcr, J. yan Z., 482
lıiyııtik koı nı nunite, 1140-52 ozmoregülasyon, 896-902 Brown M. S., 123
baskı nlı k, 1140-43 pelvis, 895, 896 Brown, D., 273
cesitlilik, 1140-43
A 38 İNDEKS
Brüksel lahanası , 15 Calvin, M., 203 Chlamydomonas, 148, 609-15, 609, 610,
Bryant, P. J., 377 GAM(Crassulaccan asit metabolizması ), 611-15
Bryant, S. V., 377 210-11, 838 Chlamys, 681, 802
Bryophyı a, 618, 619-21 CAM(hilcre adezyon molekülü), 364-66, Chlorohydra, 549, 658
ayrım bakma ciğerotlası , 365, 366, 374, 401-3, 401 Chlorophyta, bakınız algler, yeşil
karayosunları Cambant.s, 882, 889 Choanoflagellate, 658
döllenme, 619-21 Cambrien dönemi, 512, 546, 547 Chon, Z. A., 406
evrimsel ilişkiler, 554, 557, 618 cAMP(devirsel adenozin monofosfat), Chondrichthycs, 715, 716, 716
Bryozoa, 677, 677 284-85, 285, 542, 598, Chrysophyta, 603-4, 603
Buchsbaum, R., 678n, 702 965-68, 965, 970, 1083 ayndt bakma diatomc
Buendia, M. A., 309 Campbell, A. M., 273 evrimsel ilişkiler, 554, 557, 602
sinegi, 814 cAMP-CAP kompleksi, 284-85, 285 Chthamalus, 1129
Bufo, 497, 719 Canis dingo, 1183 Chıta, N. H., 308, 941
buğday, 421, 642-43, 761-62, 819, 928, canlı virüs aşırı , 559 chytrid, 648-49, 648
929 Cantin, M., 973 Chytridiomycota, bakma chytrid
buhar. su, 46 (::AP kataholik gen aktivatör protein), eıreı rbikegi, 693
Buisseret. P. D., 405 284-5 eı reı rbocegi, 694, 1100
bulann, 986 Capaldi, R. A., 123 şarkı , 1098, 1099
Burgess kamas', 512-13, 512 Cape May kı rlangı ç, 1129-30, 1129-30 cıvı k hücre yıgı nı , 596-98, 596, 597
Burgess kabukları , bahtntz Burgess fatura Capra, 1)., 405 cıvı k mantar, 120, 595-98, 1098
Burggren, W. W., 81(i Capsella, 908, 908 gerçek ınantarlar, 554, 595-97, 595-
Burgus, R., 973 Carcintts, 882, 888, 888 96, 596
Burke, 1). S., 406 Carmichael, S. W., 973 hücresel, 596-98, 596, 597
Burkiu lenfornası , 301 Carnivor, 726 sarı , 595
burun deliği, 807 Carpenter, G. 1). H., 481 sı nı flandı rması , 554, 557, 595-97
burun delikleri, 807 Caryedes, 792 Üretken gövde, 595-96
Bu.syron, 680 Calenaria, 320 zigot, 596
Buus, S., 406 Caudata, 719 Ciddasoma, 491
buz; hidrojen baglan, 45-46, 45 Caulobader, 572 cigerotu, 619, 621, 621
buzul çağı, 546, 1183 CD4, CDS, bakma salkı m dctcrminant, cins (takson), 526, 527, 527
buzullasma, 1183 CI)4, CD8 cis kompartment, 133, 133
bütan, 50 ede (hücre böltinmesinde döngii cis-akonik asit, 174
Bütschli, O., 664-65, 666 proteini), 314-16, 315 cis-akonitik asit, 174
büyüme ede, mutant ve kanser, 316 Clarkc, B., 488, 530
ayrıca bahına bitki hormonu, cI)NA, 258-59, 264, 267-68, 287 Claude, A., 129-30
bitkinin Ceanothus, 497 Clostridium, 568, 574-75, 1163
bitkinin, bakintz bitki, büyüme Cech, T. R., 253 Clotıd, P., 186
eklembacakblarda, 351 cekı t hücresi, 608, 617, 618 Clowes, R. C., 273
eksponensiyel, 1 1 18-19, 1118 Centruroides, 806 Clutton-Brock, T. H., 1153
insan, 351, 351 cepfaresi, 496 Cnidaria, bakınız Coelenterata
1119-20, 1119 Cephalochordata, 704, 705 CNS, bakma sinir sistemi, merkez
populasyonun, 1118-23, 1123 bakınız amfiyoksüs Cobb, N. A., 678
postembriyonik, 350-51, 350 cerahat, irin, 379 Codosiga, 658
büyüme egrisi, 1118-21, 1118, 1119, Ceratium, 599 Coelacantha, 717
1120-21 Cestoda bakınız bagı rsaksolucanı Coelom, 666, 672-74, 683
eksponensiyel, 1118-19, 1118 Cetacca, 777 ekinodermlerde, 696
ani cökme, 1121, 1121 ceviz, 640n halkalısolucanlarda, 683
Güney Avustralya'nı n koyun Cezayir meneksesi, 680 oluşum, 672
populasyonu, 1120 cGMP(deviısel guanin rrıonolöslat), 968 Polyplacophora'da, 679
lojistik, 11 19-20, 1119 Chadoplerus, 683 psödosolorn, 672-74
patlama ve sonme, 1121 Chailakhian, M. H., 935, 935 coğrafik izolasyon, 496-97, 500
steple.5me, 351, 351 Chambon, P., 253 türlesme, 494-96, 497
büyüme faktörü, 305, 306, 307 Chargall, E., 221 Cohen, C., 1084
epidermal, 306, 972 Charlemagne, 6 Cohen, G., 273
his; ~iııı e hormonu, 947, 960, 961, 962, Charophyta (stonewart), 602 Cohen, 1. R., 405
991 Chase,.M., 216, 217, 258 Cohen, S. N., 273
büyüme hormonunu serbest bı rakan cheetah, 1134 Colc, K. S., 1007
hormon (GRH), 962 Chelicerata, 512, 686, 687-89 Colernan, W. J., 212
büyüme konisi, 374 Cheng, K:J., 583 Coleoptera, bakma kı nkanatlı lar
Chicxultıb krater, 724 Coles, C. J., 488
Childress, J., 186 Co/eus, 927
' , 203, 211, 222 Chilopoda, 685, 691 &Alım, M., 306
lotosentezi, bakınız Calvin döngüsü Chilton, M-D., 273 Collias, E. C. and N. E., 1094-95
• lotosentezi, bakma Hatch-Slack yolu Chiroptera, 726 Collier, R. ,J., 405
California keyhole limpet, 680 ',altınız yarasa Coluber, 492, 495
Calissano, P., 377
INDEKS A 39
Conıroc. J. H., 22 çekirdek zarı, 125, 127-29, 132, 134, bakıntz miydin kin
Cone Nebula, 23 243, 551 somatik, 312
Connell, J. H., 1129 çekirdek zarı, 128, 155 DNA, ve gametler, 215
Conroy, G., 740 kökeni, 550 hibritleşrne, 300-301
Cook, L M., 488 mitozda, 320, 320 T, bakın= T lenfosit
Cooke, J., 377 toplama, telofazda, 319 taş, 631, 632
Cooke, R. C., 655 çekirdek, 791 teori, 89-90
Cooper, C. F., 1153 çekirdek, 88, 125-29, 128, 129, 152, 153, tipik, 155
Cooper, M. D., 405 555, 609, fil 1, 711 tüp, 638
Copernicus, N., 7, 9 algılama, baktnız reteptör, algılayıcı vejetatif kutup, 342, 344, 345, 346,
Corıty/► s, 720 hücre 360
Corcu, R. B., 65 hakir, 383 virüsle karşılaştı rma, 566
Correns, C., 225-26 birleşme, 640-41 yakalık, 93
Costerton, I. W., 583 bölünmesi, bakıniz mayoz, mitozis yassı , 706
Cotylosaurns, 721-22 buyı:ıklük, 120 çekirdek, suprakiyazrnatik, 961
Courtillott, V. E., 740 çomak, 1040•42, 1040, 1041 çekirge, 1100
Gowan, W. M., 377, 1064 duvar, 117-20, 118, 128, 153, 154, çekirge, 692, 1092, 1130-31
Cowles, H. C., 1144 155, 311, 570-71, 571, uçma, 1025-26, 1026
Cowper tezi, 977, 979 782 çekirge, 692, 694, 814
(:rane,.I., 498 bitkilerde, 117-20 ağız, 692
Crasstılacean asit metabolizması (CAM), büyüme, 912-14 akson, 375
210-11 Chlarnydomonas' ı n, 609, 611 kalp, 843
Crepidula, 680 funguslarda, 117-20, 647 mayoz, 329
Cricelus, aurtlak, 149, 300 ikindi, 118 metamorfoz, 353
Crick, F. H. C., 20, 20, 221-23, 221, 231, ilkel, 117, 192-13, 913 saklanmaya yönelik renklenme, 479
238-39, 253 karbonhidrat, 117-20, 121 spirakulum, 814
Crinoidea, 698 oluşum, 117-18, 310 çekme reIleksi, 1018, 1025
cro gen, 283 prokaryotlarda, 117-20 çekrdek, atomik, 25-26
Croce, C. M., 308 selüloz, 608, 609 çene (mandibul), 689
Crocodylia, 720, 721 uzama, 913-14 çenelisolucan, 671
Crow, J. F., 446 düzlern, 321-22, 322-23 çenesiz balık, 713-15
(;rutzen, P. J., 1194 fagositik, 378-79, 382, 861; ayrıca çerçeve mutasyon, 250
CS11 (kortikal eşey hormonu), 946, 953 bakma hücre, gliyal; çınar (Plalanus), 496-97, 1115-16
c-src onkogen, 304 hücre, Schwann çıplak gen, 540
Cı enophora, 658, 662, 663 hedef, 920, 948, 952 çırpınma, 950, 958
Cubozoa, 659 ilkel, 538-40 çiçek hastalığı , 487, 559-60, 566, 1126
Cunningham, B. A., 405 kalbın-, 632, 633, 829, 837, 837 çiçek yaprağı, 637, 639n
Curia, E., 1108 kılı fı, 751, 819, 820, 821, 822-23, çiçek, 639-43, 639
Curtis , 1007 828, 930 anyla tozlaşanlar, 1087
tl:1cl! bitki, 929 kontrol merkezi olarak, 125-26 dikotil ve monaktil, 643, 643, 819
ciicelik, 957, 960 kök şapkası . (i25, 925 eksik, 640n
Cycadae, 618, 634-35, 635, 639n organeller arasındaki bilgi, 127, 138, örnek oluşturma, 919-2x
çalı lasul•esi, nOtr gün bitkisi olarak, 248-50 çiçeklenme, 907, 935
934 organizasyon, 20-21 Ibtoperyodizın, 932, 934, 935, 937
çam, 635-39, 641 iizsu, 141, 142 giberellin, 929
koz-ılak, 635-38, 635, 637 palizat, 207, 207 çift bağ, 36, 50, 52
ınevsimsel izolasyon, 497 parenşiına, 207-8, 912, 912 çift kutuplu (bipolar) hücre, 1040, 1041
odun, 827, 829, 830 pasaj, 749 çift sarmal (DNA), 20, 219-21, 220
sporangiyum, 635-38, 636, 637 pepsin, 214 ayrıca bakma DNA, yapı
yaşam clöngilsü, 635-38, 638, 639 protein, 214 çift şeker, 54-55, 54
can eğrisi, 462, 462 plaka, 384, 384, 958-59 çiftçilik, mono kültür, 1143
capral, prokaryotik, 125, 154-55 çiftleşme sistemleri, 466-67, 500, 1097-
aynca baktnız kalı tım ikiye bölüm-ne, 310, 311 1100
clihibrit, 415-22, 435, 441 insülin, 971 çiftleşme, 979
monohibrit, 409-10, 411-15 kloroIll, 197 ciğneme, 784
trihibrit, 415-22 kromozornları, 154-55, 224-26, çiklet, zamk (dişin), 779, 780
çay şekeri, 54-55, 54, 791 225, 285, 310, 311 çiçek, 833, 926, 936
cayı rlı k, 1176-77, 1176 iikaryotiklerle karşılaştırma, 125, çim, 642, 819, 820, 921, 928
ceçe sineği, 588-89 224-25, 225 çimlenme, 907, 909-10, 910-11, 920
çekic kemiği (malleus), 1044, 1045 ribozom, 154, 155, 241-42 dikotil, 909-10, 910
cekic keinigi, 1044, 1045 reseptör, bakma reseptör (algılayı cı ) endospor, 571
cekinik karakterler, 409, 411, 425-26 retikuler, 382, 1037 giberellin, 919, 931
çekirdek (beynin), 1055 salgı , 888, 889, 902-3, 904-5 ışık, 940
çekirdek (Ithcrenin), bak, n Iz hücre , 995; ayrıca bakma hücre, polen danesi, 638, 640-41
çekirdek gliyal, hücre, Schwann spor, 621, 626
çekirdek port►, 243 Schwann, 711, 994, 996, 997; ayrıca tohum, bakma tohum, çimlenme
A 40 INDEKS
zigot, 611-12, 615, 617-19 clatura, 933, 933, 935-36, 936, 937 de Duve, C., 135, 157
cin karaciğerkelebeği, 667, 668 Dautry-Varsat, A., 123 deaminasyon, 185, 886-87
çinko, 24, 279, 279, 745, 746, 753, 767 Davenport, H. W., 793 detektif virüs, 561n
cizgilenme, 1073 Davies, P. J., 758, 941 Degabriele, R., 793
çizgili kas, bakınız kas, iskelet davranış değişim (kromozornal), bakıntz
Çocuk doğrltu, 959, 982, 990-91 algı lama deneyimleri, 1087-88, 1088- mutasyon
çocuk klci (polio), 93, 566 89, 1098-1102 değişken bölge ekzontı, 383, 399-400,
çok hilcrelilik, 120-22 altruistik, 1135-38 399
hücre adezyonu, 120-22 arzuya bağlı, 1095 dehidrasyon reaksiyonu, 54, 58, 62
hücre büyüklüğü, 120 ayrıca bakma adaptasyon Dekster sığırı , 428
çok selillozhı yiyecek maddesi, 785 beslenme, 1100-1102, 1104-5, 1107- Delbrück, M., 258
çoklu gen kalı umı , 420-22 8,1108,1133,1134 delesyon (kromozomal), 230, 250, 511
çöl çekirgesi, 692 değişme özelliği, 1095-96 ayrıca bakma DNA, onarı lması
1117-78, 1177 elektromanyetik fenomen, 1049-50 kayma, 230, 230
çöpcüler, 1156 eş bulma stratejisi, 466-67, 500, translasyon, 238-39
çöpçü balı kları , 485 1098-1100 delesyon, bakınız delesyon
çözünürlük evrim, 1085-86 deme, 489-90
polat- nedeni, 42 insanlarda, 1138-40 demet izi, 917
suda, 41-44, 42 feromonlar, 1089, 1098, 1099-1100 demet kı nı, 207, 207, 208, 210, 821, 821
çuha çiçeği, 1087 gagalanıak, 1093 denıet silindiri, 643
çolla çiçeği, 500 hormonal kontrol, 961-63, 975, 983, ayrıca bakınız stele
çukur göz, 1038„ 1038-39 1095 demet, vasküler, bakınız demet kı nı
çukurlu engerek, kı zı lotesi, gözlü, 1048, içgüdüler, 1100, 1102, 1105 demedi kanı biyum, bakınız kanı biyıım,
1048 iletişim, baktım iletişim demet
kaçış, 1095 demir, 24, 534, 762, 785, 1167
kalı tnna ve öğrenme, 1085-86, 1089- hağlanmış, 543
Daıtriella, 769 91 besin olarak, 744, 745, 753, 753, 767
DaMia, 690 koşullandı rma, 1103-5 depo, akciğerde, 887
dalak, 383, 579, 860, 874 kur yapma, 1098-1100, 1099, 1100 hemede, 64, 70, 874, 875, 875
eritrosit parçalanması , 874 ayrıca bakınız davranış, Democritus, 6
kan depolanı nası , 870, 879, 951, 959 üreme denaturasyon, 268, 269, 270, 271
lenf dokusu, 382, 959 motor programı, 1026, 1091-95 enzirnin, 82
dallanma (evrimsel), 503-9 otomatik, bakınız refleks proteinin, 70
damak, 807 öğrenme, 11()2, 1105-9 Dendronephythya, 662
damar (kan) baktım arter, kapiller, öğrenmiş, 1025, 1085-86, 1089-91 denemeler, hibritlesrne, 287, 408-13,
damar öncelikler, 1095 415-17
damar (ksilern), 821-38, 821, 822-24 resiprokal inhibisyonda, 1027 dengeli polimofizm, 467-68
hücre (element), 632, 825, 827, 828, risklerde, 11(10 Denison, W. C. , 758
828, 829 ritualizasyon, 1098-1100 denitrilikasyon, 1163
damar (yaprağı n), 205-7, 206 sabitlestirilmis hareket örnekleri, deniz
damar, 84.3, 851-55, 851, 853 1092 ayrıca bakma refleks iyon konsantrasyontı, 882
duvar, 845-46, 846, 851, 853 savunma, 1133 su döngilsü, 1159
hepatik, 884 serbest hı rakı cı, bakma serbest yaşamı n kökeni, 881-82
kapı , 884, 884 bı rakı cı deniz amtipodu, 690
lenf . bezi, 860-62 sinir kontrolü, 961-62, 963, 1025-27, deniz halkalı solucanları , 1069
pulmonar, 845 1102 deniz kaplumbağası , 1109
renal (böbrek), 896, 896, 901 sinyal uyarı sı , 1063, 1088-91, 1095, deniz örümceği, 688
varisli, 853 1098-1100, 1098 deniz salyangozu, 359
vena tava, 845, 846, 849, 884, 895, sirkadian Minderi, 963, 1088-89, deniz solucanı (Nereis), 802, 888, 1069
896 1097 deniz suyu, 881-82, 888-89
daınarlanı na (yaprağın), 207, 643 sosyal, 1100-1102; ayrıca bakma deniz yosunu, bakınız algler, kahverengi;
damlatmalı sulama, 1169 iletişim, sosyal hayvan alg, kı rmı zı ,
Danaus, 482, 483 territoriyal, bakma territoryurn denizanasi, 661, 661, 801, 882, 1001
dane, 934 timers in, 1097 ağız kolları , 661, 661
Danielli, J. F., 101 uçma ya da uçrna reaksiyonu, 951, hidrostatik iskelet, 1067
Daphne Major, 510 1023 kası lrna lideri, 10967
Darnell, J. E., 253 ilreyebilir, 1(197-110(1 nematosit, 156, 585, 773
Darvill, A. G., 941 davranış ekolojisi, sosyal hayvana halının sinir sistemi, 1001
Darwin C., 10, 22, 447, 448, 448, 452, davranış izolasyontı, 497-98, 500 yaşam dongi:ısil, 661
454, 469, 470, 504-9, 513, Davson, H., 101 clenizfanı , 841, 841
528, 702, 921, 921, 1085- Davson-Danielli modeli, 101-2, 104 denizhı yarı , 698, 698, 805, 805
86 1)awkins, R., 488 denizkestanesi, 698, 698, 882
Darwiıı , F., 921 DDD (diklorodifenildikloroetan), 1166 embriyo, 359-60, 360
Darwin'in ispinozlar', 504-9, 506, 513, DDE(diklorodifenildikloroetan), 1166 gastrulasyon, 343
517, 517 DDT (diklorodifenildikloroetan), 1141, gelişimi, 341
DasTunıs, 520 1165-66, 1166 sperm, 150
iNDEKS A 41
tipi. 948, 950 proteinle karsı lastı r, 215-19, 217 genetik varyasyon, 254, 452-53, 467-
divalraı n (doku), 809 rekombinant tekniği, 264-72, 266, 68
diyalraı n (kontraseptip, 982, 983 739 hetozigot üstünlüğü, 468
diyalekt, anlarda, 1102, 1102 plazmitler, 264-66, 266 kararlı hale getiren seçilim, 465-66,
divastol, 850-51, 855 yapay transforma.syon, 264-66 465
cliyatoı n, 603-4, 604 replikasyon, 213, 213, 214, 221-30, rnutasyon, 426-29, 460-61, 464
di/ seğirme relleksi, 1019-21, 1019, 1032 222, 223, 310 parcalanmıs seçilim, 464, 465
dizanteri, 579 bakteriyel, 226 seçilim baskısı , 458-61
DNA (cleoksiribonükleik asit), 20-21, 88, başlangı ç yeri, 222, 213, 214, yapay seçiliın, 16-18
93, 126-27, 126, 132, 953 221-30, 222, 223, 310 yitirilen alleller, 427-29
adres etiketleri, 20 hata, 226-27 yonlenclirilmis seçilim, 461-63, 463,
akridin, 238-39 hı zı , 223-2 465
ası r], mayoz oncı.si, 324 kromatit üretimi, 313, 318 Doğu çı nar', 496-97
ayrı m bakın tz DNA, yapı Okazaki fragmentleri, 228, 229 doğum bakınız part•ution
bağışıklı k sistemi, 21 onarma sı rası nda, 226-27 doğum kanalı , 990
bağlanma, 278-79, 990 RNA, 233 doğum kontrol pili, 985
bakteriyel, 154, 155, 217, 22(1, 230, sitoplazma ve çekirdek, 225-26; doğum kontrolü, 980, 980, 982, 983,
572-74, 573 ayrıca bakma DNA, 985, 987-88, 990
bakteriyolajda, 216-19, 217 organel doğum, 959, 982, 990-91
baz çiftleri, 72-73, 73, 268, 270, 271; somatik hücrelercle ve gametlerde, doku
ayrıca bakma pürin; 215 bağ, 706, 708-11, 954, 969
Pirimidin süper kıvnı n, 229 larklı lasma
büyük orak, 278, 278, 279, 279 tek kopya, 288, 290 bitki, 626, 917-20
çift iplikli, 561 transkripsiyon; bakma transkripsiyon hayvan, 342-50
çok laı.la tekrarlanan, 287-88, 288 viral, 230, 561-62 kökeni, 347
dekonclenzasyon, 287, 293 Watson-Crick modeli, 221-23 kültür, 300-302, 930
dizi °hımmm, 270, 271 X-1.sı nı difraksiyon analizi, 220-21, fractal, 849-50
ekoloji, 21 221 tipleri
enzimler, 227, 228, 229 yapı , 72-73, 73, 214-30, 220, 221, bitkilerde, 626-33, 629
IIIV, 394, 396 229, 311 hayvanlarda, 705-11
hibritlesme, 236, 287 yaşlanma, 355 dokumacı kuşu, 1094-95, 1094
hücre organizasyonu, 20-21 1)NA B, 228, 229 clokunaç, 692
11111111 tekrarlayan, 288, 289-90 DNA giraz, 228, 229 dokunma reseptörü, 1032
ısı , 227 1)NA helikaz, 228 dokunmaya duyarlı sensor noronlar, 999
ikili sarma', 20, 219-21, 220, 221; DNA Ilgaz, 228, 229, 230, 740 dolaşı m sistemi
kalı p zincir, 229, 234 1)NA polimeraz I, 223n, 228, 229 açı k, 678, 842-43, 894-95
kedi, 214-19 DNA polimeraz III, 223n, 228, 229, 285 amlibi, 719-21, 848, 849, 878
kimyasal yapısı , 214-21 DNA polimeraz, 222, 223n, 255, 262, ana hayvan subelerinde, 701
komplementer, 258-59, 267-68, 287 263, 268, 269, 293-96, balı k, 848
konsensus dizileri, 234-35, 235 294,342, 549 böcek, 685, 842-43, 843
kontrol bölgeleri, 275-85, 279, 286- Dobzhansky, T., 738-39 eklembacaklı , 685, 842-43, 843
99 Doclson, E. O., 1118 feta', 846-48, 847
küçük ıı lıı k, 278, 279 doğal öldürücü hücre, 380, 382, 385, halkalısolucan, 842, 842
lagging iplikçik, 228, 229 385, 387, 396-97, 404 insan, 844-48, 844
misalignment delesyon, 230, 230 doğal öldürücü, bakma doğal öldürücü islevler, 871, 871
misalignmern saptama, 230 hücre kapalı , 842, 843, 894
mitokondriyal, 225-26, 268 Nti, baktım: doğal öldürücü hücre kolateral, 854-55
ı noleküler mühendislik, 21 nonhibrit, 403 kuş, 848, 849
moleküler yapı sı , 73, 219-21 T, baktım, T lenlbsiti porta', 884-86, 884, 961, 986
mutasyon, 250-52 doğal seçilim, 15-18, 254-55, 261, 452, pulmonar, 846
nükleotitler, 218, 219-21, 220-21 459-69, 541, 642, 792, sistemik, 846
onarı mı , 226-30, 333 1100 sürüngen. 848, 849
delesyon, 230 akrahalı secilimi, 1136-38; ayrıca topraksolucanı , 842, 842
eslenme sı rası nda, 227 bakma sosyal hayvan Dolk, H., 925
metillesme. 230, 230 allel frekansı nı n değişikliği, 459-61 domates boyı luzlusolucara, 485
mutasyon, 227-3(1 alturizrn, 1135-38 domates, 641, 642, 926, 834
yaslanma, 335 dengelenmis polimorIlzm ve genetik dondurma kı rma tekniği, 105, 105
organı•', 155, 225-26, 226 çeşitlilik, 467-68 dondurma-etk teknik, 104, 105, 105
okaryotik, !kılım ız kromozom, enclotermi ve ektotermi, 864-65 Donelson, J. E., 405
okaryotik evrim, 21, 470- esey seçimi, bakznız eşey seçimi Doolittle, R. E, 87
71, 523, 526, 550 evrim, 15-18, 447-48, 457-69, 504-5, clopamin, 1013, 1017
iplikcik, 508 dormansi (bitkide), 929, 931, 940
peryodizite, 22 ► fenotip, 426 dorsal kök gangliyontı, 1019
plazmitte, 265-66, 266 frekansa bağlı seçilim, 468-69 Down's sendromu, 440
prokaryotik, 22(i, 331, 550 genetik rekombinasyon, 463-64 cloymaı np,ı yağ, 59, 59
1)1-onuncu, lıaktnız promoter genetik sürüklenme, 459, 459 cloymus yağ, 58
INDEKS A 43
dozaj kompensasyonu, 434 bitkinin, 91.5-17, 919 eğrelti (Pteropsida), 618, 622, 625-26,
değisimi, 605, 606, 609, 615, 907 kalbin, 849-50, 850, 1024-25 626, 627
döllenme (bitki) miyeliıılesmis akson, 994, 997, 1008 yaşam clOngüsü, 334
angiospennlerde, 640-42, 641, 907, S-A, 850, 850, 1024-25 Ehrlich, P., 1122
907 düğünçiçeği (Ranuncutus), 822 Eichhorn, S. E., 646, 655, 840
Bryophyta'cla, 619-21 dünya Eigen, M., 558
dı s, 719, 975, 975 atmosfer, 532-34 Eijkman, C., 763
döllenme (hayvan), 339-341, 341, 500, oluşumu, 532-34 Einstein, A., 5, 5
974-75, 982, 987-88 sı caklıktaki CO2 , 1161 Eisenbach, L., 308
iç, 719, 975-77, 97(i tabakalar, 1181-83 ek (kromozomal), 250
karsı lı klı döllenme, 975 Dünya Sağlı k Orgütü (WHO), 1141 ckidison, 293, 396-97, 943, 972
kendidöllek, 974-75 düşük yoğunluklu lipoprotcin (LDL), ekloziyon hormonu, 943, 944
mineraller, 836 114-16, 115, 855 ekmek külü, bakma küt', ekmek
sperm hücresi, 339-41, 341, 987-88 düşük, 990 ekocoğratik yalı tım, 496-97, 500
Spermopsida'da, 638, 640-41, 642, kendiliğinden, 440 eko-lizyoloji, 1115
644 düşüş noktası (populasyonun) 1120-21 ekoloji, 1115-52
teke ve çift, 644 düz kas, bakınız kas, düz hiyotik kommünite, 1140-52
ilksel bitkilerde, 609-16 dyslexia, 1061 bölücü seçilim, 464, 465
zar, 339-40 dysphasia, 854 DNA, 21
döllenme, bitkinin, 929 Dyıi.cms, 805 doğal seçilim, 457
dölleyici, 744, 754, 1143, 1162 doğal seçilim, balunız doğal seçilinı
dnlyatağı, 980, 982 lizyolojik, 1115
dolyatağı, balann tuerus, Ea (aktivasyon enerjisi), 78-80, 79, 167 yönlendirilmis seçilim, 461-63, 463,
Dressler, D., 87 Eans. M. L. 941 465
Drosera, 756-57, 757 Echinodcrmata, Hemichordata ve ekolojik firsat, 1187, 1189-91
Drosern, 756-57, 757 Chordata'da, 700-701 ekosistem, 1115-16, 1154-70
Drosophila, 366, 436, 461, 467, 499, 502, ana bitki divizyonlarında, 618 ayrıstırıcılar, 1156
526, 920 bilinen hominoyitler arasında, 736 azot döngüsiı , 1161-63, 1162
anten ayak aygı t', 369-70 insanlarda, 732, 733-34, 736-37 birinci' tüketici, 1156
esey belirlenmesi, 430, 679-80 modern bakterilerde, 567, 567 biyomas piramidi, 1157, 1157
göz rengi, 424 onatırgalı Chordata'da, 512, 512, enerji akısı, 1154-58, 1156
korehnis kanatlar, 423 713-39, 714 fosfor dtingüsıTı, 1163-65, 1164
kromozom, 292, 297-98, 297, 430, ökaryotlar, 18-19, 587 ikincil tüketiciler, 1156
430 ömetazoyik, 662-67, 663, 664, 666, karbon döngüsü, 1159-61, 1159
esey, 430-31 667 madde döngülerinde, 1158-66
harita, 437 Primatlarda, 729, 729 Malthus ikilemi, 1158
sayı , 312 prokaryotlarda, 18, 19 okyanusa ait, 1179-80, 1179
Y, 431 sekiz akın, 18-19, 19 sayı pirarnidi, 1157, 1157
mıttasyon, 250 Tracheophyta'cla, 644 su cffingfısCı, 543, 1158, 1159
segmentasyon, 367-70, 367-68 veri kaynakları sucul, 1179-80
taslak disk, 369-70, 369 fosiller, 13, 514-15, 517-18, 518, ticari kinı yasallar, 1165-66
toraks aygı t', 369-70 545-47, 551, 732-37 toprak, 1166-70
tükürük tezi, 287 sitokrom c, 524-25 fıreticiler, 1156
tigot, 431 Echinoidea, 698 verimlilik piramidi, 1157-58, 1157
Dmsophila, haklar: Drosophila, kromozom Echinus, bakma denizkestanesi eksik çiçek, 640n
Drvopilherus, 732 Echlin, P., 583 eksositoz, 112, 116-17, 116, 136, 136,
dudak (labitım) ağızparçası , 692, 693 &kimi-pos, 606, 606, 607 393, 772, 857, 857, 1013
dudak (labium) eseysel, 982, 982 Ectoprocta, 677, 677 eksponensiyel büyüme eğrisi, / / /8-19.
duedenum, 781, 782-83, 788-91, 945, Edelman, G. M., 377 1118
945, 946, 947, 951 Edelson, R. L., 405 aniden çokme, 1121, 1121
duktus arteriyozus, 846, 847, 989 Edentata, 726 ekspressif difazia, 854
dul kumi, 469 Edkins, J. S., 94-6 ekstensör kas, 1018, 1019, 1070
cluplikasyon (kromozoınal), 439 Edmunclson, A. B., 405 ektoderm, 343, 344, 346-47, 452, 659,
dura, 1054 Edward sendromu, 440 660, 663, 666, 672, 674
durum belirleyen devre, 1089-91 effektör ektoparazit, 667-68
chtrus, 1102, 1108-9 hücre, 977, 997, 998 ektoplazma, 144, 145
ayarlanması , 1019, 1021 irade dışı kontrol, 1024-25 ektoterm, 862, 863, 864, 865
Dustin, P., 157 kas, 1066-84 endoterm, 862-66
dut, 792 efierent sinir ipliği, 1001 Ekvator, 1171
Duve, C. de, 135, 157 EGF (epiderınal büyüme faktörü), 306, ekzon I, 237
duyarlı bitki (Mimosa), 1066-67, 1066 972 ekzon II, 237
duyarlı lık, 1015, 1015 eg-zergonik reaksiyon, 75-76, 76, 78, 79, ekzon, 236-38, 237, 297-98, 297,
refleks yay', 1021 160, 161, 16(3, 167, 399-401, 399, 470-73
cluytt iletimi, 1029 168-169, 170 birleştirici, 399, 400
clüğüm egzoftalıniya, 957, 957 değişken bölge, 383, 399-400, 399
A-V, 849-50. 850 egzotertnik reaksiyon, 76 duplikasyon, 470-71
A 44 INDEKS
introna, 236-38, 237 kimyasal gradiyentler, 360, 364, sakroplazınik retikulum, 1081-83,
rekombinasvon, 401, 472-73, 473 367-68 1081
sabit bölge, 383, 399-400, 399 morfogenetik, 342-47 veziküler, 129, 131
eklopeptidaz, 789 organizatorler ve teşvik ediciler, endorlin, 970-71, 971
el bileğine ait (kemik), 12, 1072 360-66 13-endorlin, 972
Elasrnobranchii, 716, 890, 903 halkalısolucan, 359 endosimbiyotik hipotez, 154-56, 577
aynett bakiniz köpekbalığı implantasyon, 947, 977, 982, 985, emlosimbiyozis, 550, 550, 584-85, 585,
elastaz, 472 988 592
elastik (sarı ), 708 indüksiyon, 357, 360-66 endositozis, 112-17, 113-15, 135-36,
elastik olmayan, 797, 798 insan, 14, 376, 982, 988; bakma 137,381,391,391,857
elastin. 120, 708 lents reseptörim aracılı k ettiği, 114
ElcIreelge, N., 511 kese, 640, 640 endosperm, 641, 641, 907
elektrik balığı, 1048-49, 1055 kurbağa, 340, 344-46, 345, 358, 358, cndospor, 571
elektrik duyusu, 1048-49, 1049 360 endostil, 704
elektrikli yı lanbalığı, 1048 mezoderm, bakma mezoderm endotelyum, 318, 857, 857, 860-61, 897
elektroforezis, 64 nörulasyon, 344-45, 347, 366 endoterm, 493n, 815, 848, 863-64, 865
elektrolokasyon, 1049 omurgalı , 705, 710-11 ektoterm, 862-66
elektromanyetik spektrum, 191, 1036, plasenta ve nıarsupiyal, 726, 1184 endotermik reaksiyon, 75-76
1049-50 segmentasyon, bakma bölünme endozom, 116, 136
apvca balunız absorbsiyon, spektrum semender, 349, 361 endüstriyel melanizrn (güvenin), 480-81
elektron ► ikroskobu, 90, 91-92 tavşan, 349 enerji
elektron tas:Intim tavuk, 349 aluş, 158-65, 188
bakteri, 574-75 vejetal yarı küre, 343 aktif taşı mada, 111
fotosentezde, 160, 194-98, 195, 196, zarları n, 976, 977, 988 aktivasyon enerjisi, 78-80, 79, 80,
199-202, 200 embriyoloji, 518-19 167
molekül, bakinzz sitokrom; NAD; embriyonik blastosül, bakma mezoderm bağ, 38, 75, 78
NADP Emerson, R., 655 biyogenez için, 89
solumunda, 160, 161, 173, 176-78, emici bit, 693, 694 düzey (elektronun), 27-30
178, 180, 183, 184, 199 emici uzuv, 667, 669, 669, 684, 715 ekosistemlercle, 1157, 1157
elektron, 26-31 Emlen, S.T., 1111, 1114 kimyasal reaksiyonlarda, 74-80, 166-
akseptör, 160 emme, 991 67, 168-69, 170
enerji düzeyi, 27-30, 160, 161 emillsiIikasyon, 791 kinetik (termal), 68, 76-77, 78
kovalent bağda, 36-38, 36, 160 Enchenopa, 502 potansiyel, 75
kütlesi, 25 endergonik reaksiyon, 76, 76, 78, 160, serbest enerji, 74-76, 76, 77, 95, 95,
yörünge, 28-30, 29, 74 161, 167, 168-69, 170 110, 161
yük, 26 emloderm, 343-47, 666 glikoliziste, 166-69
elektronegativite, 37, 160, 161, 218 endodermis, 632, 915, 918 transIbrınasyon, 159-62, 161
elektroreseptif organ, 1048-49 geçit hücreleri, 749 ürün, solunumda, 183-85, 183
elektrostatik atraksiyon, 33, 34 Kaspari şeridi, 749, 751 engellenme
elektrostatik gradiyent, 98, 110 kiikte, 749-51, 833 bitki bilyinnesinde, 925-27, 925, 931,
eleme, 887, 890, 891 endokrin, 944-945 932, 936
element(ler), 23-24 işlev, 949 enzimle, 84-86, 84, 177, 297-98
bag-,lanına yeteneği, 32-34, 37, 218 sistem, bakinız hormonal kontrol; hormon kontrolünde, 925-27, 925,
iz, 745 hormon 931, 932, 936
mikrobesleyiciler, 745 endometriyum, bakınız uterus, astar lateral, 1051-52, 1052, 1059
radyoaktif, 31-32, 217-19, 999-93, endonükleaz, 230, 265-66, 265, 270, 271 öksinlerle, 925-27, 925, 932
233, 325 endoparazit, 668, 674 resiprokal (karşı lı klı ), 1027
yaşam için önemi, 24 endopeptidaz, 789 sinir iletişiminde, 1000, 1014-15,
elktrokardiyogram, 850, 851 encloplazmik retikulum, 128, 129-33, 1014, 1016
elma, 503, 641, 883 129-31, 132, 134, 135, temasla, // 9-20, 300
Elodea, 916 152, 153, 155, 155n, 550 engelleyici postsinaptik potansiyel
emboli, 854-55 çekirdek zarı , 128, 130-31 (IPSP), 1014, 1014, 1016
embriyo, 976 detoksilı kasyon, 133 Eno Wisteria, 449
animal kutup, 343 düz, 131-32, 131, 137, 243-44, 244 enolaz, 165
balı k, 349 Golgi aygı t', 130, 133-34, 133n, 322, enterokinaz, 788
bitki, 638-39, 643, 644 550, 555, 584 enterosiilom, 672n
Golgi aygı t', 907 granüllu, 129, 130-31, 130-31, 136, Entoprocta, 674, 677n
ektoderm, baktım ektoderm 243, 244, 603 entropi, 76n, 95, 97
endoderm, 343-47, 666 hücre içi taşı nı mda, 130-31, 135-36, enzim, 80-86
epidermis, 346 136, 772, 818 adenilat siklaz sisteminde, 965-68
gastrulasyon, 343-47, 344-45, 360, katalitik yüzey olarak, 131 aktif bölge, 81-84, 83, 86, 787
365 köken almış yapılar, 892 aktivasyon enerjisi, 80-81, 167-68,
gelişme, 339-40, 341-50, 357-76 'Ciltten, 243-44, 244 929-30
bakznzz gelişme Nissl tanecikleri, 995, 995 aktivite, kontrolü, 85-86, 965
erken yarı lama, 341-42 ribozomlar, 130-31 alosterik, 85, 177, 875, 877
bağlannı a bölgesi, 84, 789
İNDEKS A 45
bastı rı labilir, 280 yalancı tabakalı , 707 eşeysel öıellik genleri üzerindeki
denaturasyonu, 82 Epsein-Barr virüsü, 385n etki, 363-64, 434
DNA, 226-27, 228, 229 EPSP (tahriğe bağlı postsinaptik kortikal, 946, 953
eksiklip,- i, ciice bitkilerde, 929 potansiyel), 1014, 1014, kalı tı m, 429-35
endonükleaz, 2.30, 265-66, 265 1016 kromozomlar, 429-35
engellenmesi, 84-86, 84, 177, 297-98, Epstein, E., 758 organlar
799 Equisetum, 625, 625 dişi, 980-83, 982
glikolitik yolda, 165-69, 186 Equus, 518 erkek, 977-79, 977
hidrolitik, 135, 136 ayrıca bakma at mekanik yalı tı m, 498
sentezi, 244 ER, bakmaz endoplazmik retikulum esey faktörü, 256-57, 257
kodlanıa, 276 ergenlik, 978, 980, 983, 986 hütunlenmiş (integre), 257, 257
koenzim, 84 ergin diski, 353 E. coli' , 255-58, 256-57 •
mitokondride, 957 Drosolıhild da, 369-70, 369 otonom, 257, 257
modülatörü, 85, 162 eıik, 926 esey oranı manipulasyonu, 1135
mutasyon onarı mı nda, 227-30 Erikson, R., 306 eseye bağlı özellikler, 431-35
öncü', 949 erişkin (Typc Il), 948, 950 eşeyle etkilenen özellikler, 434-35
özgüllük, 80-82, 84 eritroid gövde hücresi, 380 eşeysel baskılama, 502-3
permeaz, 109-12, 277 eritrosit (kırmızı kan korpuskulu), 766, eşeysel delik, 670
pigmentasyon, 423 868, 873-74, 873, 874 eşeysel kanal, 693
prostetik grup, 84, 874 antijenler, 424-25 eşeysel organlar, bakınız escy organları
proteolitik, 786-89, 1080 geçirgcnlik, 99 eşeysel rekomhinasyon, bakma üreme,
rekabete dayalı ya da rekabete dayalı hernoglobin, 874 eşeysel
olmayan engellenme, 84- karaciğer, 874 eşeysel seçilim, 450-51, 458, 458, 466-67,
86 karbon dioksit taşını mı nda, 804, 466, 469-70, 1136-38
yel), 228, 229 844-48, 870-71, 877 dişi seçimi, 469-70
sentetik, 86, 86 kemik iliğinde, 874 erkek yarışmaları , 469
senı ez, 276-80, 277 oksijen tası mmı nda, 99n, 844-48, cşcysel üreme, bakan üreme, eşeysel
sindirici, 755, 768-84, 785-92 875 eseysiz üreme, bakana üreme eşcysiz
taslak yapı cı , 86 olusma, 380, 764, 879 eşik
telomeraz, 289 orak-hücre anemisinde, 875 höbreğin, 902
teşvik edilebilir, 276-80, 277 yok olma, 874, 887 kas kası lması nı n, 1074-76
transasetilaz, 277 zar, 99, 103, 104, 119, 119 sinir uyarısı nı n, 1004, 1005
yapı , 69, 81-84, 792 Erythrocebus, 730 eşitlik
enzimin rekabetle engellenmesi, 84-85, Escherichia coli, 106, 155, 155, 568, 569, anlamı , 1047-48
84 572, 575 beneklenmis, 510-12, 511
enzim-substrat reaksiyonu, 1034 biyosentetik yolu, 470 genetik havuzda, 454-59
Eosen dönemi, 546, 1183 C'AP, 284 genetik, 453-59
eozin, 424 DNA rcplikasyonu, 216-19, 221-24, Hardy-Weinberg, 456
eozinoill, 380, 382 228, 233 kimyasal, 76-78, 76
Epel, D., 356, 992 duyu algı laması, 1029 sabit X1(eq ), 76-78, 76
Elaalais, 658 enzim sentezi 276-80, 277 eşleşmis kimyasal reaksiyon, 166, 169,
epiblast, 346 esey fiıktörii, 255-58, 256-57 170-71
epiclermal büyüme faktörü (EGF), 972 ilerletici, 234-35, 235 cslestirme handl, 1051, 1051
epidermis insülin, 971 etan, 50
bitkinin, 630 lambda virüsü, 282-283 etanol, 165, 171
gövde, 823, 826 plazınit, 255-58, 255 etanolamin fosfogliserit, 59
kök, 749, 751-52, 832 üremesi, 311, 450 eter, 52
yaprak, 207, 746, 795, 796 Eski Dünya maymunu, 728-30, 730 ctil alkol, 52, 299, 794, 959
hayvanı n, 712, 773 esneme reseptörü, bakma reseptör etilen, 50, 927, 931-32, 931
epididimis, 977, 979 (duyusal), gerilme bezelye, 932
epilit, 190, 1176 estros dongüsü, 983 • Etiyopya bölgesi, 1185-86
epifiz, 945, 947, 962-63 eş seçimi, 466 etki potansiyeli, 1008
epiglottis, 807, 808 eşey tlynCa bakınız sinir, kas, kası lma:
epikotil, 638, 909 belirleme, 429-31 uyarısı
epinefrin, bakınız adrenalin dosaj doygunluğu, 434 sonraki diftızyon, 1010
epistaz, 418-19 Drosophila'da, 430-35, 430 etnik gruplar
baskı nlığa karşı, 419 kuş, 364 A-B-O kan tipleri, 426
epitelyum, 807 X-O sistemi, 431 laktaz Üretimi, 790
basit, 707 X-Y sistemi, 429-35, 433 • orak-hücre anemisi, 428-29, 428,
germinal, 978 dürtüsü, 980, 985 467, 467
keratillesmesi, 765 faktörü (bakteride), 256-57, 257 renk körlüğü, 432
koklamaya ait, 1035 hormonlar Rh faktörü, 426
mik•ovillüs, 783, 783 dişi, 929, 947, 959, 980, 983-86, etoloji, 1085, 1085
ozellesmis hücreler, 706-8, 783, 783, 988-91 Eubacteria, 551, 553, 556, 567-80, 567-
897, 904 erkek, 929, 947, 953, 962, 965, 80
sı nı flandı rma, 706-7 978, 980, 980 fotosentez, 576-77
A 46 INDEKS
sı nı flandı rma, 554, 557 kazanılmıs özelliklenin kalı turn, 452 saptanma, 372
Eudorina, 612, 614 Klorofitik, 611-15, 644 farklılasma, 373
Euglenoidea, 553, 555, 557, 587, 598-99, kloroplastlarm, 154-56, 199, 202, larklı lasmamıs eseysel bez, 364, 364
598, 606, 1036 225-26, 550, 551 1arklı laşmış adaptasyon, 448
Euglenophyta, 598-99, 598 koevolüsyon, 476 farzeclilen (Kesimin) sinir doku, 363-
eukromatin, 291, 292-93 kompleks biyokimyasal yollar, 540-42 64, 1023
Eumetazoa, 662-66 konuk-parazit ilişkisi, 450-51 fasulye, 642
Etunycophyta, lıaleınız fungus kuyruklu yı ldı z, asteroidler, ve ilk amino asit eksikliği, 761-62
Eurasia, 1130, 1181-82 molekuler, 535 ibtosentez, 208, 209
Eurypterida, 688 kültürele karşı biyolojik, 737-39 gelişme, 907
EusIlıenapıeron, 717 Lamark'ı n teorisi. 11-13 günlük-doğal bitki, 934
Evans, 1-1. E., 702 menı elilerin, 721, 721, 725-39 yaprak, 797
evaporasyon, 8:34, 837, 838, 839; ayrıca mitokondrinin, 154-56, 549, 550 fauna, .512-13
&dana., transpirasyon mozaik, 511 fazik adaptasyon, 1030, 1031
evaporasyona bağlı soğurna, 46, 838-39, ototrofinin, 542-43 FB (flavoprotein)
866-68 Prekamhriyan, 545-51 Fd (ferrodoksin) 196, 196, 201
Evarts, E. V., 1028 Primatların, 727-39 FDA (besin ve ilaç idaresi), 1165
evcil güvercin, 1107, 1109-13, 1110, proteolitik enzimlerin, 789 Feder, J., 503
1112 protistlerin, 586, 586 Feder, N. E. 816
Evert, R. F., 646, 655, 84(1 sentetik yeteneğin, 540-42 Federoll, N. V., 273
evrim. 10, 13-18, 21, 225-26, 447-73, 538- sinir sisteminin, 993-1004 Feirtag, M. 1065
40, 549-50 solunum sisteminin, 806-7 Felbeck, H., 186
akciğerin, 806-7, 811 sporollt baskı nlığı, 628 Feldman, M., 308
allellerin, 470-73 şans, 513 Felsenfeld, G., 308
alturistik davranı s, 1135-38 tohumun, 633-34, 634, 644 I m ur, 1072
amlibian, 546, 718-19, 1055 translasyonun, 539-40 tcnetik, 516, 521-22, 521
atları n, 518 evrimsel "Alı m, 693 lenilalanin, 61, 239, 240, 761, 787, 787,
ayrıca bak ın ız uyum; filogenetik evrimsel siseboymt, 510 788
iliskiler Ewert, J. P., 1114, 1090-91 fenotip, 411-13
bağışı klı k sistemi, 409-Il Ewing, A. W., 1114 ayrıca bakınız gen, gen ifadesi;
balığın, 713-18, 81-12 ezme, 641, 926 kalı ntı]
baskı nlığı , 628 baskı altı na alı nması , 418-19
beynin, /053-56, 1054, 1055, 1138 doğal seçilim, 426
biyocoğralik, / /8/-86 F antikoru, 387 epistazis, 418-19
cam kozalağı nı n, 637 F, kompleksi, 181, 182, 183 eseye bağlı , 431-34
Darwin teorisi, 10, 13-18, 448, 448 Factor, M., 880 istatistiksel analiz, 441-44
davranışı n, 1085-86, 1138-40 FAD (flavin adenine dinukleotid), 174, işlevsel/işlcvscl olmayan dikotomisi.
diverjente karst, 519 175, 178, 178, 180 196, 411
DNA, 21, 470-71 196, 542 kesikli, 467
doğal seçilim, 15-18, 254-55, lagosit, 144 komplementaritesi ve oranı , 418
447-48, 457-609, 504-5, lagositozis, 112, 113, 382, 386n, 589, modifiye gcnlcr, 420
508, 513 595, 666, 769, 770, 770, penetrans, 422-24
eklembacaklı , 546, 557, 572, 572, 772, 772, 874 uyumsal, 426
686 aynca balunız hücre, gliyal varyasyonlar, 449-53
elekı roseptif organlar, 1049 lagosom, bakma besin kolultı fenotipler, yeni, 415, 463-64
endosimbiyotik hipotezi, 154-56 faj, bakma bakteriyolaj fertnantasyon, 170-72, 172, 202, 512.
enerjinin donüsumu, /59.62 fakilltatif anaerob, 575 785
etı metazoan, 662-66 Fallopiyan tilpii, bakma yumurta kanalı alkolik, 575
filogelıetik akrabalık, 474 familya (takson), 526, 527 bakteriyel, 574-75
Ibsil kavı dı , 732-37 iare, 93, 215, 300, 1107 glikozis, 164, 165-72, 168
fotosentezin, 160-62, 187-88, 202. büyüme, 350 ilkel organizmalar tarafından. 542,
543 cep, 496 578
gangliyon, 1003-4 doku kesiti, 951 taktik, 184, 575
gaz alısverişi, 806-7 kızana gelme, 983 feromon. 1035, 1098, 1099-1100. 1102
gen havuzu, 453-59 marsupial, 520 serbest, baktım serbest bı rakı ct
genetik eşitlik, 453-59 nöral yollar, 375, 375 (releaser)
genetik (Austin'. hareketli, 263, 263 populasyon yoğunluğunda artış, ferritine bağlı antikor, 403
genetik varyasyon, 449, 452-53 1132-33 ferrodoksin (Fd), 196, 196, 201
k ızıl kraliçe maddi, 450-51 yükseklik etkisi, 810 FeS (enzinı ), 196, 196
langled-bank modeli, 450 larklı la,sma, 358, 917-20 fetal-alkol sendromu, 989
genin, 470-71 dokuları n, fetus, 989, 990
hormonları n. 971 bitki, 917-20 akciğerleri, 846-47, 847
hiicresel, 225-26, 538-40, 549-50 hayvan, 341-50 anormali, 989
insan, 727-39, 762, 1138-40, 1138 geriye dönüsebilirliği, 372-73 dolaşı m sistemi, 846-48, 847
971-72 mezoderınde, 343-47 hemoglobin, 847, 875, 878, 878
kalı p teorisi, 12 protistada, 587 Feulgen boyama, 214-15, 215
INDEKS A 47
Feulgen, R., 214-15 parensima hücreleri, 207, 632, 633, foton, 32, 187, 193-94, 195, 199, 201
firca kenarı , 783, 783 828, 831 fotoperyot, 934-35
link, 978 turgor bası ncı , 837, 839 algı lanması , 938-40
libril(ler) 912-14. 914 fok, 12, 870, 1126 ciçeklenme, 932-35, 934, 935, 937
fil-wilasyon, ventriküler, 855 folik asit., 764, 764, 766 fotoreseptör, 1030
librin, 525, 872, 873, 873 folikül ayrıca balanız koni hücresi; çomak
librinojen, 869, 872, 873, 887 besin hücresi
libroblast, 120, 709, 709 sı cak ve soğuk, 1033 fotorespirasyon, 205, 208, 209-10
embrivonik. 299 besin zinciri, 1155-56 fotosentetik simbiyont, 150, 1155'n
fibula, 1072 ayrıstı ricilar, 1156 fotosentez, 158, 159, 186, 187-212, 609-
fikoeritrin. 577, 609 birinci] ve ikinci] tüketiciler, 1156 610, 794-95, 796 1036
likosiyanin, 577, 609 iı reticiler, 1156 bakteri, 154, 195, 198, 200, 568, 576-
fil, 850, 1068 folikül uyaran horınon, 947 77, 653; ayrıca bakma alg,
filarya solucam, 677 kı lda, 712 mavi-yeşil
lilcli clenizyddı zı , 697, 697 yumurtalı kta, 340, 341, 981, 981 besin gereksinimi, 742-44, 794, 794,
filhastaliğı, 677, 861 Follett, R.F., 1153 838, 1158
fillakinon, 764, 765, 766, 767 loramen ovale, 846, 847 C, bakınız Kalvin döngüsü
filogenetik atalet, 474 Foraminifera, 590 C, baktım Hatch-Slack yolu
filogenetik ilişkiler, 673 Ford, E. B., 479-81 CO;nin şekere indirgenmesi, 202-5
anoloji ve homoloji, 521 formil grubu, 192 devirsel fotofosforilasyon, 195, 196,
Darwin'in ispinozlar', 504-9, 506 fosfajen, 1076 543, 576-77, 754-55
kuyruksuz maymun ve insanlarda, fosfat bağı, 791 devirsel olmayan fotolosforilasyon,
732, 733-34 fosfat grubu, 51, 53, 53, 762, 868 196-99, 196, 543, 550,
sı nı flandı rma, 526-29 lbsfat, 163, 164-65, 958 797
lilogeni, 516-29 kreatin, 1076 elektron tası nı nn, 160, 194-98, 195,
embriyoloji, 518-19 fosfataz, 791 196, 199, 200
fenetik, 516, 521-22 fosfodiesteraz, 967-68 enerji hiriktirici işlem olarak, 202
fosil kayı tları , 517-18; aynat bakınız tost bakma PEP etki spektrurnu, 193
liısil fosloiruktokinaz, 164 evrimi, 160-62, 187-88, 202, 543
ilişkili gelisme, 350 fosfoglikolat, 205 gametofit, 606, 621, 626, 644
kaldistik, 516, 522-23, 523 fosfögliseraldellit, bakınız PGAL hidrojen süllide dayalı ve suya
konverjens, 519-21 fosfogliserat kinaz, 165 dayalı , 190
moleküler taksonomi, 516, 523-26 fosfogliserik asit, baktım PGA ışı k enerji, 188, 189, 190, 191-202,
sı nı flandı rma. 517, 526-29 losfogliseromutaz, 165 1158
filııııı (takson), 526, 527, 527, 551 fosfoglukoizomeraz, 164 ışı k ve karanlı k reaksiyonlan, 19°-
Fiıı k, J.M. 405 losfolipit, 59-60, 59, 106, 134, 135, 137 91, 203
litokı om, 939,-40, 939 losfor, 24, 161 karanlı k reaksiyonu. 190-91, 2(12-5.
dönüşüm, 1036 besleyici olarak, 744-45, 752-53, 767, 203
ısı k, 1036 1158 karbon cli:Mgüsünde, / /59-60, 1159
litoplankton, 604 hitkide tasinı m, 836, 836 karbondiaoksit, 31, 159, 190-91, 199.
fiziksel artma, 1187, 1191-93 döngü, 1163-65, 1164 203-11, 742-44, 794, 797
fizyolojik potensiyel, 1187-88 gübrede, 744 Ilksasyon, bakınız Kalvin
fizyon cekirdep-,i, 300-301, 640-41 ötrolikasyonda, 1164, 1164 döngüsu, Hatch-Slack
ilavin adenin dinukleotit radyoaktif (32P), 217-19, 217 yolu, Kranz anatomisi;
Ilavoprotein fosforil kinaz, 968 fotorespirasyon
fleksör kas, 1018, 1019, 1070 fosforilasyon, 164, 306 kimyasal esitlikler, 190
Flemming, W., 435 ADP'nı n ATP'ye, 164-65 klorofil, 190-96, 200
floridan nisastası hücre döngüsünde, 315, 316 suda, 190, 197-99, 742-44, 797, 814,
Ilorigen, 935-36 oksiclatil, 182, 1077 1158
florin, 24, 30 PGA'nin PGAL'ye, 203, 204 tarihçesi, 188-91
Ilorokarbon, 1166 löslotidilkolin, 106 yaprakta, 205-7
11( ı rosens tost izomeraz, 164 fotosentezin etki spektrumu, 193
-,noı nik temeli, 27 fosil fotosistem I, 196-99, 201, 576, 578
klorolikin, 194 kayı t, 11, 514-15, 517-18, 518, 545-47 fotosistern Il, 196, 197-201, 576
Ilnenı , 632-33, 918, 929 tür, 514-15 fototaksis, 610
arkadas hücresi, 632, 633, 830, 831 yakı t, 1159-60, 116(1-61 fototropizma, 921-22
birincil, 822-24, 823-24, 918-19 fizik zon, // 79-80 hormonal kontrol, 923-24, 923
gnvclede, 618, 820, 821-24, 826-27, foto heterotrof. 576 öksin, 92(1-24, 923
830-31, 831, 835-38, 837 foto ototrof, 567, 576 fragmentasyon. üreme, 615
ikindi, 822-24, 823-24 fotolosforilasyon, 191-202 Franklin, R., 220
işlev hipotezi, 836-38 anatomisi, 199-202 frekans, 1043
kalburlı t borularda, 633 devirsel olmayan, 196-99, 196, 543, French, J. 1)., 1064
kökte, 751 550, 797 French, V., 377
organik çözelti tasimmı , 633, 819, devirsel, 195, 196, 543, 576-77, 754- frengi, 579, 1126
835-36, 837, 838, 839, 55 Frieden, E., 48
929, 936 klorofil, 191-96 Frisch, K. V011, 1087-88, 1101, 1102
A 48 INDEKS
fruktoz -1, (3-bilöslat, 167, 176, 183 gimnosperrnlerde, 633-34, 636-39, hayvan ve bitki, 794, 794, 800
Iruktoz, 51, 979 638, 642, 644 insan, 806-7, 807-9, 809
1'ruktoz-6-fosfat, 166-67, 170, 171 kihritotunda (lycopsit'te), 624 kahverengi alg, 795
FS1-1 (folikül uyarı cı hormon), 947, 960, psilopsitlerde, 644 karasal hitkilcrdc, 796, 801
961, 980, 983-86 slenopsitlerde, 625 karbon dioksit, 47, 159, 173-76, 180,
Fuctıs, 606, 607 sporolit baskı nlığı, 618, 619, 628, 183, 871
Ftı lı lrott, J. K. , 734, 736-737 644, 644 kök, 800
fukoksantin, 603, 605 gamma-amino bütirik asit (GABA), kurbağa, 810-11, 895
fulva, 642-43, 819 1 ► 13, 1017 kuş, 806-7, 809-10, 809, 810
Itı marik asit, 52, 174 Ganınanı.s, 690 sucul omurgası zlar, 795, 801-5
Fungi Imperfecti, (348n Gamow, R. I., 1064 sürrı üklüböcek, 806
fulıgus (Fungi), 19, 553-55, 647-54, 1168 gangliyon hücresi, rctinada, 1040-41, yapı lar
atlet ayağı, 768 1041 akciğer, bakma akciğer
ayrı surı cı olarak, 648 gangliyon, 999 hava kcscsi, 809-10, 809, 810
bağlanma, 649-50 Afr/ysitt'da, 998 lentisel, 799-800, 800
besin alı mmi, (347, 742, 753-54, 759, clorsal-kök, 1019 parapodiyum, 683, 802, 803,
760, 768-69, 768, 769 evrimi, 1003-4 1069, 1069
evrimsel ilişkiler, 156, 551-55, 551, halkalı solucanlarda, 1003 solungaç, bakma solungaç
556, 919 omurgasız sinir sisteminde, 683, solunum ağacı , 805, 805
giberellin kaynağı, 928-29 685, 1001-2, 1003-4, 1003 spirakulum, 813-14, 814
hücre çeperi, 117-20, 647 segmental, 1003 stoma, 207, 208-9, 746, 796-99,
insülin, 971 spinal, 1019 798, 799, 814
ııı itotik hücre bölünmesi, 319, 320 stı pralarenjiyal, 1003 tipleri, hayvanlarda, 801, 801
nı tuualizın (likende), 484 torasik, 1003-4, 1026, aynca bakınız trake sistemi
peılisilin, 648, 648 sinir (eklembacakhlarda),
saprolitik, 647, 649, 650, 768 Garcia-Bellido, A., 377 684-85, 688, 690-91, 805,
sı nı flandı rma, 554, 556, 557 Gardiner, L. I., 973 806, 812-14, 813-14, 842
zararı ve yararı , 647-48 Garcliner, W., 558 trake solungaçlar, 814, 814
Itı nguslar, 653-54, 653 Garner, W.W., 932-33 yaprak, 796-99
Funk, (;., 763 Garolf, M., 157 gaz bezi, 811-12, 812
furillurarnit, 252 Gasson, J. C., 405 gazelle, 1177
Fuı llyı na, 1). J., 488-530 gastraea, 662-63 GDP (glukoz dilosfat), 174
gastrik bez, 782, 786, 787, 945-47 gebelik
gastrik özsu, 782, 786, 945-47 ayrıca bakma aşı lama
G, evresi (hücre döngı:Isünde), 314-17, gastrin, 946, 947, 947 bitişi, 990
314-15, 342 gastroderm (is), 662, 772, 773, 774 hormonal kontrolü, 947„988-90
evresi (hücre clOngüsCı nde), 314-17, gastropot (Gastropoda), 679, 679-81, önlenmesi, 980, 982, 983, 987-88
314-15, 342 aynca balını zz salyangoz sı rası nda madde kullanı mı , 989
GABA (gamma-amino bütrik asit), 1013, Gastrotricha, 671 testi, 990
1015, 1017 gastrovasküler boşluk, 772, 773, 774, gebelik, 607
P-galaktosidaz, 276-77, 277 774, 775, 776, 801, 842 gece korlüğiı, 765, 765, 766
galaktoz, 51, 54, 276 gastrula, 343, 661, 663 geceselası , 225
Galapagos Adaları , 504-9, 505, 513, 1189 gastrulasyon, 343-47, 360, 365, 663-64 geçirgenliği farklı zar, 96-97, 96
Galileo, 7-9, 7 A nıphioxu.s.'da, 343-44, 344 geçit (trakeyitin), 827-28, 827-29, 835
Galston„.k. W., 758, 941 kurbağa embriyosunda, 344-46, 345, geçit hücresi, 749
gama globulini, 386ıı 360 Geesey, G. G., 583
gama ı sı nı , 191, 1036 tavukta, 346, 346 Gehring, W. J., 377
Gam busi a„ 479 Gates, 1).M., 1194 Geis, I., 48
gamet, 213, 213, 224-25 225, 256, 607, Gause, G. F., 509 geko (lizart), 1141
610-11, 610, 612, 619, gaz alış verişi, 794-815 gelişme bölgesi, 370
642, 649, 650, 907, 974, aktif . tası mı n, 812 gelişme izolasyonu, 499, 500
975 bakteriler, 574-75 gelişme,
anava ait, 225, 226 balı k, 803-4, 803, 804, 807, 811-12, angiosperm bitki, 907-20
dimorliznı . 464-65, 469 811 ayrıca bakım farklı lasına; büyüme
varyasyon, 331-33, 332, 333, 438 atasal balı k, 807, 811, 811 bitki korteksinin, 915, 918
gainetangiytim, 605-8, 613 bir hücreli organizmalarda, 795, çok hücreli hayvanı n, 338-55
gaı netik izolasyon, 499 801, 801 embriyonik, 339-40, 341-50
gaı netolit (haployit evre) böcek, 805, 806, 812-14, 813-14 postetnbriyonik, 350-55
alglerde, 606, 607, 615, 644 deri, 719n, 795, 811 doku etkilesimindeki, 361-72
angiospermlerde, 633-34, 640-41, dilüzyon, 795-97, 800, 801, 808, 813, hücre, balıznız hücre, gelişme
640, 907 877 immilnolojik yeteneklerin, 379-81,
bryofitlerde, 619-21, 619, 620, 621 evrimi, 806-7 402-3, 470-73
eğreltilerde, 626, 627, 644 fotosentez ve solunum, 794-95 insanı n, 348, 348, 349, 351, 351,
evrimsel eğilim, 644, 644 govdede (bitkide), 799-800 353-55, 354
folosentetik, 606, 621, 626, 644 halkallsolucan, 801-3, 802 kontrol faktörleri
aynca bakma operon, promotor
INDEKS A 49
glikolizis, 159, 159, 161, 165, 176, 177, gonadotropik hormon (gonadotropin), gövde, 633, 925, 930
180, 181, 182-85, 213, 947, 960-62, 963, 983-86, apikal meristcmi, 908, 916
417, 762, 887, 1076-77 984, 990 ayrıca bakma gövde
fermentasyon, 164, 165-72, 168 gonadotropik salgılatıcı hormon farklı büyüme, 921-22, 924
PGAL, 164, 167-68, 168, 176, 183, (GnRH), 962, 980, 983- gaz
184-85, 185, 186 85, 984 bileşik, 1037-38, 1037-38, 1043
glikoproteyin, 121, 302, 386, 388, 393, Gondwanaland, 1181, 1182 eklembacaklılar, 1037-38, 1043
395, 396-98, 960 Gonionemus, 661 insan, 420, 1038-43, 1041
gliscrin, bakma gliserol Gonium, 611-12, 614 kaladanbacaklılar, 150, 1038
gliserol, 57-58, 185, 186, 240, 788 gonokokkus bakterisi, 579 kamera, 150, 470, 1038
glisin, 61, 239, 240 Goodall, J., 733 kızılotesi, 1048, 1048
p-globin, 295 Goodenough, U., 446 mavi sklera, 423
globtılar protein, 68, 68, 69, 70, 71, 81 Goodman, C. S., 337 memeliler, 363
globulin, 869, 887 Gordon, R., 356 mercekler, 1037, 1037, 1038, 1039,
glonıerulus, 895, 896, 896, 897, 898, Gorcau, N. 1., 702 1040, 1043
901, 902 Gorcau, T. F., 702 gelişimi, 362,-63, 363
Clossi na, 588-89 Gorcau, T. J., 702 rengi
glotis, 807, 807 Gorgonocephalus, 697 Drosophi/a, 424
goril, 731, 731 insan, 420
glukagon, 946, 948, 951, 958, 965-67
aynca kılımız kısa kuyruklu maymun; göz çukuru, 1040, 1059
glukortikoyit, 946, 953, 955, 960, 991
şempanze, maymun göz -el eşgüdümü, 727-28
glukoz dilöslat (GDP), 174
Gosdon, G. N., 406 Göz tansiyonu, 1097
glukoz monofosfat (glukoz-l-fosfat) 968
Gosz, J. R., 1194 gözbebeği, 951, 1040
glukoz tirlösfat (GTP), 174
Goulicb, G. L, 1028 gozçukuru, 1036- 37
glukoz, 130, 276, 285
Gould, C. G., 337, 488, 1065, 1102, planarya, 1036
bobrekte, 898, 902
1114, 1153 GP120, 395, 396-98, 397
diğer besleyicilcre dönüşüm, 52, 54
Gould, S. J., 511, 530 G-proteini ile eşleşmiş reseptör, 1017
düz zincir ve halka yapısı , 53
Govindjee, 212 G-proteini, 966, 967, 968, 1017
lotosentez ürünü olarak, 159, 191,
Govindjce, R., 212 gradiyent
196, 202-4, 204, 208-11
göç, kuş, 1095-96, 1109-13 kan basıncı, 851-55
idrarda, 902
göğüs kemiği, 848 nemlilik, 815, 815
diyahct, 949-51
gönderme etiketleri, 20, 130, 137 sı caklık, 815, 815
kanda (kan şekeri), 884-87, 885,
göreceli metamorfoz, 353, 353 su potansiyeli, 752, 752, 833, 839
887, 898, 901, 902, 949- görecelik, 511, 511 Graedel, T. E., 1194
51 görme korteksi Gram boya, 571
parçlanma ürünü olarak, 786, 786 birincil, 1059, 1062, 1062 Gram çozeltisi, 568
solunum, baluntz glikolizis organizasyonu, 1055-56, 1060 Gram-negatif bakteri, 568, 571
taşını n], 110, 112, 904n. primatların, 1061 Gram-pozitif bakteri, 568
yapı , 51, 52, 53, 55, 164, 165 yazma dili işlemi, 1062 Grant, P. R., 530
glukoz-6-lbslat dehidrogenaz, 433 görme, 1036-43 Grant, P., 510
glukoz-6-lbslat, 53, 166-67, 170, 171 anlarda, 1037, 1087, 1087 Grant, V., 488, 530, 646
glukozamin, 53, 56 aynca bakma detektör granum, 138, 198, 199, 208, 208, 609-10
glutamik asit, 61, 240 binoküler, 1059 Graur, D., 488, 530
glutamin, 61, 240, 245 kızılotesi, 1048 gravitropizma, 924-25, 925
Gnathostomulida, 671 yaşlanma, 1040 Grcat Barrier Reef, 662
Gnetea, 634 götüren sinir ipliği, 1001 Greenland, 1181
GnRH (gonadotrolik salgılayıcı gövde Grell, K. G., 601, 665, 667
hormon), 962, 9809, anatomi, 820-27, 825 Grey, H. M. 406
983-85 büyüme, 915-17, 919 GRH (büyüme hormonu serbest
Gold, H. C., 646 horınonların etkisi, 924-26, 924, kalınasını sağlayan
Golde, 1). W., 405 928-29, 930 hormon), 962
Goldstein, J. L., 123 ikincil, 823-24, 824, 827, 919 gri madde, 1054
Golgi aygı t", 128, 133-35, 133, 134, 135, dikotil, 820, 822-27, 825 gri yanmay, 358, 358, 359, 360-61
136, 152, 153, 155, 155n, dokular, 827-31 Griffith, E., 215-16, 265
244, 340, 550, 609 epidermis, 823, 826 grip, 261, 561n
ara bölme, 133n lloem, 820, 821-24, 826-27, 830-31, Grivell, L. A., 273
bitki embriyosunda, 907 831, 835-38, 837 grup avlanması, 1133-34
s bölme, 133, 133 gaz alışverişi, 799-800 grup halinde yaşama
encloplazmik retikulum, 130, 133-35, iletim demedi, 820-38 akraba seçimi, 1136-38
133n ksilern, 819, 820, 821-38 alturizm, 1135-38
hölmcsi, 133, 133 monokotil, 820, 821-22 ayrıca bakma sosyal hayvan
hücre konumu ve, 322 odunsu, 820, 823-27, 824, 825• bencillik, 1135-36
lizozomun oluşumu, 135-37, 772 otsu, 822-23 eş bulma stratejisi, 500, 1097-1100
sperrnde, 340 parenkima, 826, 828-30, 833 Gryttus, 1099
Golgi, C., 133 gövde sürgfinü, 721-22 GTP (glukoz trifosfat), 174
INDEKS A 51
guanin, 72-73, 72, 73, 218-19, 219, 221- nefrit, 894 Hayflick, L., 356
22, 230, 233, 951n, 270, mangalı sinir sistemi, 1004 hayvan yetiştiriciliği, yarar ve maliyeti,
271 segmentasyon, 682, 683-84, 894, 1157-58
monolbsfat, devirsel, 968 894, 1068-69 hayvan, 882, 888-89
guaı r, 956, 956 sindirim sistemi, 775-78 ayrıca bakınız hormonal kontrol, 942-
guguk kusu, 1085, 1086, 1086, 1089, sinir sistemi, 1002-4 73
1092, 1106 sölom, 683 bitki, farklı yapısal gereksinimleri,
Guillemin, R., 973 yumusakça, 679 339
gullemot (deniz kuşu), 1106 halolilik bakteri, 581-82, 581 düzenlemne organları , 711-13
Gurclon, J. B., 373, 377 hamamböceği, 776, 882, 1141 epitelyum, bakınız epitel döllenme
Gustalson, F. G., 926 Hamilton, 1). L., 231 konncktif doku, 708-11, 954, 969
gıı tasyon, 832, 833 Hamilton, W. D., 1135-37 sı cakkanlı , bakınız endoterm
gül, 642, 820 Handelman, G. H., 1065 sı caklı k düzenlenmesi, bak ınız
gülüı nseme, 1093, 1093 hap, kontraseptif, 985 sı caklı k, hayvan
gümüsbalığı, 693 Haplorhini, 727-39 soğukkanlı , bakınız ektoterm
güneş sistemi, 532 haployit, 256, 324, 335, 907, 907 sosyal, bakt ım sosyal hayvan
diğer yasamlar, 544 baskı nlı k, 611 hayvanlar alemi (Animalia), 656, 739
güneş ve yönelme, 1111-12, 1112 bitki, bakınız gametolit ayrıca bak ınız kordat, ornurgası z,
Güney Amerika, 1181-82, 1182, 1184-85 diployidle karşı laştı rma, 324, 450 orrı urgalı
giiye, 468, 944 hapten, 386, 390 evrimsel ilişkiler, 156, 546, 551, 554,
acı tat veren, 480-81, 481 Hardy, G. H., 455 919
alçnnsı , 1035 Hardy-Weinherg eşitliği, 456 sı nı flandı rma, 552-56, 557
endüstriyel melanizm, 480-81 Hardy-Weinhcrg Yasası, 455-59 şube karsı lasurı lması , 701
koku, 1035 hareket, hayvansal yarı mküreler, 343
mı sı r, 761 bağırsak solucanı nda, 1067-68 HCG (insan koriyonik gonadotrolin),
polyphemus, 1035 bakteride, 572, 993 990
saklanmış görünümü, 479 bipeclal, 732, 733 HDL (yüksek yoğunluklu lipoprotein),
tozlasma hidrada, 1067, 1067 855
yarasalarda ses iletişimi, 1089 kamçıyla, 149-50, 572, 572, 573 hedef hücre, 920, 948, 952
güvercin kaslı , /066-84 Hedera, 825
işitme sı nı rları , 1048 Protozoa'da, 588, 588, 589-90
Heilbrunn, L. V., 1080
manyetik algflama, 1050 sillerlc, 149-50, 149, 590, 1067
heksokinaz, 164, 166
oriyantasyon, 11(►9-13, 1110, 1112 yüksek omurgasızlarda, 841
HeLa (cancer) hilcresi, 301-2, 301 n, 303
sürüsü, 1134 hareket, 93, 143-46, 144, 149-50, 154,
Helenius, A., 157
yumurtaları , 17 364-66, 366, 756, 818,
Helrnont, J. B. van, 742-43, 744
yuva, 1107, 1109-13, 1110, 1112 883, 1066, 1067
helyum, 159
Gwinner, E., 1114 harita
hem grubu, 68, 70, 874, 875, 875
Gymnomycota, bakma mantar dünya, 1173
hematopoiezis, 380, 381
Gymnophiona, 719 genetik rekombinasyon, 437
hematopoitik kök hücresi, 380, 381
kromozom, 437-38
Hemikordat, Ekinodermat, Kordat, 700-
refleks yayı , 1026-27
701
H tonu. 1077-79, 1077 sitolojik, 437
Hemipter, 693, 694, 698-700, 943-44
habitat izolasyonu, 497, 500 Flarpstead, 1). 1)., 793
hemisellüloz, 117, 913
kadı nı etme, 980 Harris, J. F., 1064
Hemitrichia, 595
Hadly, N. F., 702 Hartline, H. K., 1051
Haeckel, E. FI., 663 hemofili, 433
Hartline, P. H., 1065
Haeckel, E., 350 hemoglobin, 190, 295, 525, 845, 874-79
Harvey, W., 9, 843-44
hafı za, 384, 384 ot zinciri, 471-72
Hasenstein, K. H., 941
hatiza hücresi, 384, 384 Hasler, A. 1)., 1107, 1114 asit hemoglobin (HHb), 877
Flailman, I. P., 1089, 114 ayrısma, 876-78, 876, 878
Hasseltine, W. A., 406
Flalam„,k., 1194 hastalı k 13 zinciri, 291, 471-72, 472
Haldane, J. B. S., 461, 463 bakteriyel, 578-79, 953 ceninde, 847, 875, 878, 878
Hales, S., 743, 833 immi:ınolojik, ayrıca bakınız AIDS; evrimi, 874-78
Halious, 680 bağışıklı k tepkisi inhibisyonu, 86
halka kuyruklu lemur, 728 viral, 560, 566-67 işbirliği, 86, 874-75, 876
halkalı solucanlar (Annelida), 512, 682- Hatch, M. D., 209 kan pH'sı , 876-77, 876, 877
84, 686, 701, 942, 10(12-4 Hatch-Slack yolu, 203, 209-10, 210, 838 molekül, 63, 69, 767, 874
ayrı ca bak ınız topraksolucarn hava (soluma clongüsiinde), 808-9 Oksihemoglobin, 875-79
denizci 1 ►69, 1069 hava, 1171-72, 1172, 1187-88 oksijen taşı nı mı nda, 845, 874-79
dolaşı m sistemi, 842, 842 ayrıca bakınız biyosfer orak hücreli anemi, 875
embriyo, 359 havalanı na, 1160 sentezi, 471-72
gangliyon kütleleri, 1003 Haversiyan sistemi, 1071-72, 1071 türe özü farklı lı klar, 526, 878-79, 878
gaz cleğisimi, 801-3, 802 havuç, 747 hemosiyanin, 874
hidrostatik iskelet, 1(168-69 havuz, siiksesyon, 1146, 1147-49 hemothl, 686
lokomasyon, 1067-68 Hawai baları sı felci, 508 Hendersen, R., 123
haybridorna, 403 Hendricks, S. B., 938-39
A 52 INDEKS
Henle düğı:unü, 895, 896, 898-901, 899, pompa, 904n., 913, 924 His demeti, 849-50, 850
904 prebiyotik atmosferde, 535, 536 his, demeti, 849-50, 850
Henle, G., 406 hidrokal-bon, 50, 50 histamin, 382, 385, 393, 393, 709, 967,
Henle, lohları , 895, 896, 898-901, 899, hidroklorik asit, 786 969-70, 969, 971
904 hidroksil grubu, 51, 58, 218, 762 histidin, 61, 240, 252, 252, 761, 969, 969
Henle, W., 406 hidrolitik enzim, sentez, 243 histon olmayan asidik protein, 286.87
heparin, 709 hidroliz, 54-55, 54, 58-59, 960 histon protein çekirdeği, 286
hepatik dolası m, 884, 961-62 ATP'nin, 184 histon proteini, 286-84
hepatik fonksiyon bozukluğu Tip II sindirimdc, 785-86, 788 histon, 286-87
diyabeti, 950 hidrostatik bası nç, kan damarları nda, HIV, bakınız insan bağışıklı k eksikliği
Herbert, S., 22 858-60, 858, 859 virüsü
herbisit, 928 hidrostatik iskelet, 1067-69, 1069 hiyaluronidaz, 340
herbivor, 760, 769, 782, 784, 792 hif, 647-50, 649, 651, 652, 653-54, 654 Hoagland, M. B., 244-45
disler, 780, 781 Hill, R. J., 875 hoatzin, 785, 785
hercai menekse, 934 hilum (böhregin), 896 Hodgkin, A. L., 1007-8
herdemyesil orman, 1 1 74, 1175 Himalaya tavsam, 423, 423 holandrik gen, 434, 434
hermoirodit, 975, 975 hindi, 585 Holden, J. C., 1194
herpes, 298, 385n hindistan cevizi, 564 Holliday, R., 446
Hershey„,k. D., 216-19, 217, 258 Hindistan, 1181-82, 1182 Holmes, R. T., 1194
hertz (Hz), 1043 yaş dağılı mı , 1122, 1123 Holothuroidea, 698, 698
Heslop-Harrison, Y, 758 Hinkle, P. C. 182 ayrıca bakı nız denizhıyan
Hess, E. H., 1093, 1096, 1107, 1114 hipermetrop, 1038 Homarus, 882
heterogami, 605, 611 n, 612 hipermutasyon, 400-401, 461n ayrıca bakınız istakoz
heterojen toplama, 1 090 hiperparatiroyidizm, 958 homeobox, 369-70, 919
heı erokaryotik hücre, 651 hipertonik çiizelti, 100 homeostazis, 869, 881-905, 946, 949,
heterokrornatin, 291, 292-93 hipertroyidizm, 957, 957 952-53, 958, 960
heterokronik mutasyon, 360 hipoblast, 346 homeoterm, baktnız endoterm
heterosist, 578, 578, 755, 755 hipoIlz beri, 885n, 945, 947, 959-62, homeotik genler, 369-70, 369, 372, 919
heterospor, 624, 636, 644 959, 1021, 1053, 1054, horneotik mutasyon, 370
heterotroll, 188, 567, 742, 759-91, 794, 1057 Homo erectus, 735, 736
814-15, 1155-56, 1179 arka lob, 947, 959, 961, 990-91, 1057 Homo habilis, 735, 736
heterozigot üstünlüğü, 468 hipotalamus, 959, 961 Homo sapiens, 736-37
heı rozigot genotip, 41 1-13 geri besleme, 960-62, 962 ayrıca bakınız insan
hezaren çiçeği, 934 lob, 947, 959-62, 961, 967, 971, homofilik bai.5,-lanma, 364, 365
hı varcı klı veba, 1123 980 homolok ve anolog, 521
hı tlandı rma, duyulan 1 04 7-48 hipotalamus, 961-62, 961, 963 homospor, 624, 625, 626, 644
hibernasyon, 865-66, 987 üreme, 983-87, 984, 990-91 homozigot genotip, 41 1-13
hibrii kı sulığı , 499, 500 hipoIlz sapı , 959, 959, 961 Hooke, R., 89
hibrit kromatit, 327-28 hipokotil, 638, 908, 909-1 O, 909-10 Hopkins, F. G., 763
hihrit Oliıı nleri, 499, 500 hipoksantin, 251n Hopkins, N. H., 231
hibritlesme, 408, 51 hipoparatiroyidizm, 958 Flopwood, D. A., 273
denemeler, DNA ile, 287 Hipositriclornyosit, bakınız hypoositrit hormon (lar), 920-32, 989, 1056-63,
somatik hücre, 300 hipositrit, 648-49 1056, 1057, 1138
hidra, 658, 659 hipotalamik releasing hormon, 963, amino asit, 952-53, 956, 959
gastrovasküler bosluk, 772, 801, 842 967, 980, 983-87, 991 ayrıca bakma hormonal kontrol
hareket, 1067 hipotalamus, 945, 946, 959, 959, 1053, hitkide, 920-32
hidrostatik iskelet, 1067 1054, 1057-58, 1057 ayrıca bakınız absisik asit; öksin;
nemotosit, 773, 1001 esey gelişiminde, 980, 983 giberellin; hormonal
sinir sistemi, 1000-1001 geri besleme, 963, 963 kontrol, hitkide
üreme, 658 hipofizin arka lobu, 959, 961 çiçeklenme, 929, 935-40
yassı solucanı n sinir ağı, 1001 hipolızin ün lobu, 961-62, 961, 963 doku kültürü, 930
hidrasvon, 41, 41 kontrol işlevleri, 961, 961, 963, 1057 meristemde, 920, 930
hidrofilik, 42 melatonin, 947, 962-63 tası nı m, 835, 921-28, 929, 935-36
hidrolobik, 42, 43, 538-39 menstrual döngüde, 984-88 üreme, 920, 924, 931, 935-36,
hidrojen peroksit, 767-68 oksitoksin, 991 940
hidrojen siyanit, 534, 536, 536 otonom yollar, 1021 bocekte, 942-44, 943, 971-72
hidrojen sülfit, 160, 190 releasing hormonlann salgısı , 962, deri değiştirme, 943-44, 943
hidrojen, 24, 25, 28, 159 980, 983-87, 991 ewy, bakınız esey, hormonları
bağ, bakın iz, bağ, hidrojen suprakiyazmatik çekirdek, 961 evrimi, 971-72
iyon (proton) hipotez, 3-4 hücre gelişiminde, 363-64
eleknon ı ası nı mı , 160, 161, 180- hipotiroyidizm, 957 ilikte, 946
84 hipotonik çözelti, 101 kalp kası lmalanı nda, 955, 1025
izotoplar, 25-26 Hippocrates, 6 köklenme, 928
kovalent bağ Oluşumu, 36-37, 36 hirudin, 684 memelilerde, bakma hormonlar
pH, 35, 924 Hirudinoidea, 684 omurgalı larda, 944-63, 972
ayrıca bakınız sülük omurgası zlarda, 942-44
INDEKS A 53
ozmotik bası ncı n düzenlenmesinde, metabolizması , 947, 949-51, 956-58, böbrek, RNA, 233
952-53, 960 961 bölünrne bakma ikiye bolünme;
paratiroyit, 946, 958 metamorfozda, 942-44, 943 sitokinez; rnayoz; mitoz
salgı sekonder-mesaj modeli, 965-68, büyüme, 910-17, 912-15, 932; ayrıca
endokrinler tarafı ndan, 944-72 1014, 1083 bakma hücre; gelişme
plasenta tarafı ndan, 990 sindirimde, 945-47 canhya ve cansı z, 540
sinir elementleri tarafı ndan, sinir kontrolü, 959, 961-62, 1000 çevre, 232
943-44, 943, 945, 961-63, sirkadiyan ritirnlerinde, 963 devirsel, 319-19, 314, 342; ayrıca
991 tuz ve su dengesi, 953, 958, 959 bakma mayoz; mitoz
uterus tarafı ndan (sığı rda), 986 uterusda, 947, 970, 983-86, 984, 990 dikaryotik, 651, 654, 654
serbest bı rakı lması, 946, 962, 980, üreme, 947, 98081, 980, 984 dokular arası nda bulunan, 977, 980
983-85, 984 Horn, H.S., 1153 efektör, 997, 997, 998
sivrisinekte, 944 Horowitz N. H., 541 endoplazmik retikulumu, baktım
sieroyitler, 870, 951, 952-54, 963-65, Horrall, R. M.,. 1114 endoplazmik retikulum
965 hortumlu solucan, 670-71 endoteliyal, 857
tası mın, 845, 870, 871, 935, 944-45, hoşgörü (tolerans) epiderrnal, 433
954-55, 954 antijenlerin, 394 epitelyal, bakma epitelyum
yavruda, 944 ayrıca bakma bağışıklı k tepkisi eritroyit gövde, 380
yumusakçalarda, 942 çevresel faktörlerin, 1187 evrim, 225-26, 538-40, 549-50
hormonal kontrol divetteki laktoz için, 790 farklı laşrna, bakma farkhlasma
hitkidc Howard-Flanders, P., 231 libroblast, baktım libroblast
ahsisyon, 92(i-27, 931 Hoy, R. R., 1114 G, evresinde, 342
ayrıca bak1)71z oksin; giberellin; Hubel, 1). H., 1059, 1065 Gi /G2'de durdurma, 314
bitki hormonu Huber, B., 834 G2 evresinde, 342
bı:ıyümenin engellenmesi, 925- Hull, B. E., 123 gelişme, 357-76
27, 925, 931, 932, 936 humoral antikor, 385 larklı laşma, bakınız farklı laşma
çiçeklenıne, 929, 935-40 humoral bağışı kı k tepkisi, 383-86, 394 gelişme zonu, 370
dormansi, 929, 931, 940 humus, 1167 hormonlar, 363-64
etki tarzı , 923 huni, mürekkepbalığı, 802 organizatörler ya da teşvik
fototropizın, 923-24, 923 Hunter, T., 308 ediciler, 360-66
hormon konsantrasyonunun Huxley, A. F., 1007-8, 1079 özellik oluşumu, 366-72
etkisi, 926, 930, 930, 936 Huxley, H. E., 1078-79, 1084 sı rası nda göç, 364-66
hücre bölünmesi, 927-28, 930, Huxlcy, T H., 3 gliyal (noroglia), 994, 995-97, 996;
932 hücre bölünmesi döngüsü proteini, 314- bakınız miydin kı lı f
hücre uzaması , 921, 923, 924-30, 16, 315 hayvansal kutup, 360
932, 940 hücre dışı sıvı, bitkilerin, 882-84 hematopoietik kök, 380, 381, 383
karnhiyurn aktivitesi, 928 hücre dışı sindirim, 666, 759, 760, heterokaryotik, 651
kök oluşumu, 920, 925, 925 768-70, 772-76 hormonal kontrol, 920
meyve gelişimi, 920, 926-27, 93°- hücre döngüsü, 314-19, 314 inkulijin, 136
32 ayrıca bakma mayoz; mitoz intersitiyal 977, 980
nodyum olustı mu, 917 G, evresi, 314-15, 342 kabuk, bakınız glikokaliks
stoma kapanması , 931 G, evresi, 314-17, 314-15, 342 kan
tohum cinı lenmesi, 920, 929, kontrolünde haşarısızlı k, kanserde, beyaz, bakım leukosit
931 316 kı rmı zı, bakma ethrosit
tropizmalar, 920-25, 921-25 M evresi, baktım mitoz kanser, 301-2, 301
yaşlanma, 931-32 S evresi, 314, 314, 342 HeLa, 301-2, 301 n, 303
davranışı n, 961-63, 1095 siklinler, kontrol, 314-16, 315-16 metabolizma, 301-2
eseyin, 962, 975, 983 hücre iskeleti, 143-50 normal hücrcnin donüsülnü,
doğumda, 959, 990-91 hücre zarı nda elektrokimyasal 302-7, 302
eklembacaklı larda, 942-44, 943 gradiycnt, 110-12 ölümsüz, 354
engellenme, 925-27, 925, 927, 931, hücre(ler) yüzeyi, 302
932, 936 aclezyon, 120-22, 305, 306, 364-66, karaciğer, 215
epiliz, bakınız epifiz beri 401, 471 keşfi, 89
eseysel gelişmede, 953, 980, 983 amakrine, 1041 kı lavuz, 997, 997, 1000
gebelik, 947, 988-90 amoeboyit, 585, 595-98 kimyasal bileşimi, 74
gelişmede, 957-58, 960 arkadaş, 632, 633, 830, 831 kortikal, 364, 374-75
kan bası ncı nı n, 860, 955, 1025 B, bakma B lenfosit kozalak, 1040-43, 1040, 1041, 1043,
kan şeker düzeyinin, 949-51, 953, bağlantı lar, 121-22, 121 1052
960 gaf, 121, 122 kuhoyidal, 706-7
kimyasal-kontroliin düzenlenmesi, sı kı , 122 kültürde, 299-301
1024 bakteriyele N,e ökaryotik, 570 L7, 998
mekanizması , 963-69 bekçi, 207, 208, 797-98, 797, 799 lirrı foyit kök, 380
antagonistik etki, 950, 952-53, bez, bakma bez, hücre lizis, 216-17, 258
960, 969 bipolar, 1040, 1041 lizogenit, 259
geri besleme, 960-62, 962 birlesrne, 300-301, 640-41 medular, 364
ökaryotik, 125, 151-53, 155
A 54 İNDEKS
ayrıca baktım kromozom, sıvı, mozayik modeli, 102-7, 103 mavi, 923
ökaryotik taşını n], 93, 107-17, 108, 751-52, öksin, 920-24
bakteriyle karşı laşurı lması, 570 841, 904n, 965 ultraviyole, 161, 191, 251, 251, 534-
bilgi akışı, 220, 220, 246-48 yapısal model, 99-116 35, 1037, 1166, 1168n
ekson rekombinasyonu, 472-73, yarıgeçirgen, 96, 109-10; ayrıca ışı n (parankimatik), 824, 824, 825, 828-
473 bakınız osmozis 30, 829
hücre bölünmesi, bakma mitoz yük, 110, 968 ışınsal segmentasyon, 672
kökeni, 547-51 hücre-adezyon molekülü ((:AM), 364- ışınsal simetri, 664, 1001
kromozomları, 224-25, 225, 311- 66, 365, 366, 374 ışı nsal sinir sistemi, 100(1-1001
12, 311-13 hücrciçi matriks, 120, 710, 711
prokaryotikle karşı laşurilması, hücreiçi sindirim, 769-70, 772-73, 772,
125, 224-25, 225 777 1 banch, 1077-79, 1077
ribozom, 154, 155, 241 hücrcicrarası boşluk I diyabet tipi (Gençle), 948, 950
transkripsiyon kontrolü, 290-97 bitkilerde, 795, 796-801, 797, 799, ibre (koniler), 635, 635
öldürücü, baktnız doğal öldürücü 800 Ichthyosaur, 721, 722
hücre epitelyum dokusunda, 121, 807 Ichıllyoslega, 717
ölüm, 375-76, 376 hücrenin aracı lık ettiği bağışıklı k iç iskelet, 1069-71
palamut, ya da kayı t] kozalağı, 380- tepkisi, 382 içgüclu uyarı cı , 363-64
83, 385, 387, 388, 393, ayrıca bakma bağışıklı k tepkisine, serbest bı rakan hormon, 363-64
709, 709, 969 lenfosit içgüclii, 1086, 1100, 1102, 1105
sitoplazına, 88, 103, 126, 128-30, hücresel solunum, 164-85; metabolizma, idrar kesesi, 895, 895, 977, 982
139, 144, 358, 913, 913, aerobik, mitokondri idrar yolu, 895, 895, 977, 978, 980, 982-
1163; ayruw bakma solunumu 83, 982
sitoplazmik akı m Hyalophora, 944 idrar, 889-90, 890, 896-902, 901, 9850,
sutun şeklinde, 707, 708 Hydrozoa, 658-61, 659-61 990
temas engellenmesi, 119-20, 300, ayrıca bakma hidra glukoz, 902, 949, 950
305, 306 Hyla, 479 ifade edilehilirlik (genetik), 422-24;
uzama, 912-14, 921, 923, 924-30, ayrıca bakınız kurbağa ayrıca bakınız gen ifadesi
932, 940 Hylobales, 730 iğ ipliği (hücre bölünmesinde), 148,
vücut (sinir), 994, 995 Hyman, L. H., 587 155, 224
yağ, 57, 709, 709, 712, 949-50 Hymenopter, 694, 1136-37 mayozda, 325
yaka, 657-58 ayrıca bakma karı nca, arı ; yahanarı sı mikrotübül, 320, 327
yaşlanma ve ölüm, 931-32 hiperkompleks şekil, 1060 mitozda, 318-19
yatay, 1041, 1051-52 Hypericum, 1188 iğ ipliği, 318
zar, 88, 93-116, 152, 153, 311, 706, Hyracollzeritını, 518 II diyabet tipi (Erginde), 948, 950
882, 995-96 iki yı llı k (bitki), 929
ayrıca bakma nöron, zar; ikili kapakdk, 681, 802, 803
sodyum-potasyum ırk, bakınız etnik gruplar; alttür ayrıca bakma midye, istiridye
pompası ı rkçı , 492, 495 ikili kapakçı k, 845, 850
Davson-Danielli modeli, 101-2, ısı (luzışma), 983 ikili yı ldı z, 545
104 ısı İkinci Mendel yasası , 435-37
cliffilzyon, 93-95 buharlaşrnada, 46 ikinci messenger modeli (hormonal
farklı geçirgenlik, 96-97, 96 düzenlenme, hayvanlarda, 860, 862- kontrol), 965-68, 1014,
geçiş gracliyentler, 109-10 68, 885n, 937, 1057 1083
hayvana ve bitki, 904n buharlaşmayla soğutma, 46, 866- ikincil eşeysel özellikler, 980, 983
işlev, 93-101 68 ikincil hücre çeperi, 118
iyon kanalları , 108, 109, 968, hibernasyon, 865-66, 987 ikinci] sükscsyon, 1144, 1149
993, 1008, 1009, 1034, kapasite (suyun), 46 ikincil tüketici, besin zencirinde, 1156
1046 olarak enerji, 75, 76, 78-79 ikiye bölünme, 310, 311, 311, 574, 606,
kaidc, 707, 896, 897 reseptör, 1032 606
kanallar, 107-10, 121, 964, 965, ısıyla birleşme, 834 ikiye katlarnina, 501-2
968, 993, 1008, 1009, ıspanak, 933 ikiz türler, 498
1034 ışık, 1168n ikizler, eş, 359, 359n
klatrin, 114-16, 115 beyaz, 923, 939 iklim
noron, bakma niiron zar dinlenme, 940 dağlar, 1172
osmozis, 96-101, 898-900, 899- elektromanyetik spektrum, 191 gün uzunluğu, 933
900 1036; güneş, 1171-72
plazma, 89, 121, 311 ayrıca baktım absorhsiyon, karbondioksit, mctan, kirlenme,
pompalar ve kanallar, 107-10, spektrum döngü, 1164-70
109-12, 904n litokrom, 1036 ilaçlar, 460-61, 461, 1016-18
seçici geçirgen, 93, 99-100, 109- lotesentez, 188, 189, 190, 191-202, iletici hücre, 997, 997, 1000
10, 112-17, 128, 706, 745, 1158 iletici, 588, 592
898-900, 899-900, 993, lotoperyodizin, 932-35, 934, 935, kontraktil, 772, 1067
1006, 1007-8, 1008; ayrıca 937 iletim (duyusal), 1029
bakı nız soclyum-potasyum fototropiznıa, 920-24 iletim demeti dokusu, 628-29, 632-33
pompası kı zı l ötesi, 191, 938 ayrıca bakma Iloem; ksilem
INDEKS A 55
iletim demeti, 643, 821, 822-24, 827 insan bağışıklık eksikliği, virüs (HIV), insektisitler, 1141, 1165-66, 1166
ayrıca ',akılsız damar 394, 395-99, 395-97, 561 n insektivor, 519, 726, 850, 865-66
■-aprakta, 207 ayrıca bakma AIDS insersiyon, 1072
dernetleri A'"/,T, 398-99 insülin, 116, 265, 267, 946, 949-50, 958,
arter duvarı ncla, 845-46 bulaştı rı lınıtsı, 397-98 960, 965, 971-72, 991
getiren ve götüren, 1001 enzimleri ve proteinleri, 396 aktife ve aktif olmayan form, 949
hücre etkileri, 396-397 diyabet
ksilemcle, 828, 831 insan koriyonik gonadotrofin (HCG), evrim, 971-72
thoplax'da, 665 990 mantarda, 971
iletim demedi bitki (Tracheophyta), insan, 527 şok, 950
618, 622-43, 644 abdomen, 845 yapı , 63, 949, 949
alt bölmeleri, 634 ağız, 570 integrasyon, 1015-17, 1016
evrimsel ilişkiler, 554, 557 akciğer, bakma akciğer integrin, 403
gövde, 820-38 bağışıklı k sistemi, bakma bağışıklık integument (ovülün), 636-38
kök, 746-51 tepkisi interlaz, mitozda, 313-17, 318
taşı nı m, 794 baş, kan iletirn sistemi, 861 interferon, 267, 566
yaprak, 2 ►5-7 beyin, 579, 1056-63, 1057; ayrıca interkinez, 328
iletim dokusu, bakınzz iletim dokusu bakma serebral korteks interleukin, 392-93, 392, 394, 401
iletisim, 1097-1102, 1101, 1102 burun boşluğu, 807, 807 intermediyet bileşik, 166, 170
atesbikeği, 1098 büyüme, 351, 351 intermediyet iplikler, 146, 147
baları sı , bakı rsız arı , iletişim dalak, bakma dalak internodyum (bitki), 9/5-17, 917, 919
bir hücreli organizmalarda, 1098 deri, 570, 579, 713, 768 internöron, 999-1000, 1000, 1015, 1031
cı rcı rbnceği, 1098, 1099 diş, 779-81, 779, 780 aykı rı sinyaller, 1000
ese■ -.1i, 1098-1100 dolaşı m sistemi, 844-48, 844 refleks arkları , 1020, 1020
aldatmada, 1100 embriyo 348-49, 373, 989, ayrıca sayı artışı, 1002
algı laı na kanalları , 1098 bakınız cenin uzatı cı kasa ve çekici kas, 1027
glival, 997 eşey belirlenmesi, 429-35 interstiyal hücre, 977, 980
görme ile cezbetme, 1098, 1099, eşey organı gelişimi, 364 intrauterine sapma, (ILTD), 982, 983
1102, 1108-9 eşeye bağlı özellikler, 431-35 intron, 236-38, 236, 237, 238, 263, 264,
güve ve yarasa, 1089 evrim, 727-39, 762, 1138-40, 1138 266, 472-73, 539, 539
kimyasal, 997, 1098; ay► ca baktım Iösil, 734-37 egzona, 236-38, 237
feromen gelişme, 348, 348, 349, 349 inversiyon (kromozomal), 441
kurbağa, 1098 göğüs, 808-9, 809, 84-5, 854 ipek bezi 688
ses, 1098, 1098 göz, 1038-43, 1041 ipek, keratin, 67
sı çan, 1048 rengi, 420 ipekhöceği, 943
sivrisinek, 1044, 1089 renk görüşü, 1041-43 iplikçik, 570
ilik (kemiğin), bakım,: kemik hemoglohin, 845, 874-79 çiçekte, 639-40
ilkel bitkiler, döllenme, 609-16 ı rklar, 737 Iporıtopsis aggregaut, 477
ilkel hücre, 538-4-0 iskelet, 1072 Iponıofrsis, 477
ilkin çubuk, baktınz notokort kafatası, 733, 735, 736, 874, 1054, IPSP (engelleyici postsinaptik
iltihaplanma, 383 1071, 1072 potensiyal), 1014, 1014,
//vanassa, 359 kalp, 314, 844-45, 849-50 1016
Immel► ann, K., 502-3 kan depoları , 370 iri hoyntızlu geyik, 351
immunosit, 380, 381-404 kan tipi, 424-26 iribaş (kurbağa), 782, 782
ayrı ca halanız lenfosit koku almaçları , 1035, 1035 ayrıca kılımız kurbağa
immithoglobin (Ig), 383, 383, 401 kol, 12, 1070 iridyum, 722
implantasyon, 977, 983, 985, 989 korteks, 1056 iris (bitkinin), 642-43
Ili D, 982, 983 kromozom sayısı, 312 iris (görün), 1040
zamanlanı ası , clöllenmeden sonra, kromozom, 312 Isely, F. B., 479
988 kulak, 1044-47, 1045, 1046 iskelet
impuls, 84-3 lenf sistemi, 860-62 aksiyal, 1072
incebap,-ı rsak, 'mümin bağı rsak, ince manyetik algı larna, 1050 appendikular, 1072
incirağacı , 926 nüfus artışı , 1122-23 dış iskelet ve iç iskelet, 1069-71
incus, 1044, 1045 yaş dağılı mı , 1122-23 hidrostatik, 1067-69, 1069
indirgenme, 162-63 rektum, 781, 977, 982 insan, 1072
indolasetik asit, 923, 923 salgı , 895-903, 896, 901 kı kı rdak, 716, 1071
ayrıca bııkıniz oksin sindirim sistemi, 708, 779-92, 781, omurgalı , 1071-72
indüksiyon, 357, 360-66 782, 787, 807 sıkı bağlı, 1069-74
Inclüs Vadisi, Pakistan, 1169 solunum sistemi, 807-9, 846 iskelet kası , bakma kas, iskelet
infarksiyon, serebrale, miyokarcliyal, trizomi, 440 iskelet sistemi, omurgalı , 1071-72
854-55 üreme, 977-91 iskorbit hastalığı , 762, 766
Ingenhousz, J., 189 vücut sıvısı , iyonlar, 882 isobiltan, 50
Ingraham, J. L., 583 yaşlanma, 354 Isoptera, 694
inklüzyon hücre hastalığı, 136 yutak, 781, 807, 956 ayrıca baktnız, termit
inosital trilosfat, 968 ytı tım-ı; ayrıca bakma peristalsis Ispanyol karayosunu; besin alı nı rm, 746
ispinoz
A 56 iNDEKS
albino, 418 Japon kı nkanaılısı, vücut sıvı sı nda iyon harmanlarnak, 407, 454
alet kullanan, 507 konsantrasyonu, 882 Hymenoptera'da, 1136-37
Bengalese, 502-3 Jarnick, J., 793 kromozomal teorisi, 408, 410
Darwin, 504-9 Java insanı , 735, 736 Mendelian, 408-13
topraküsti:ı, 506, 507 jelatin, 921-22, 921 rnonohibrit, 408-15
istakoz, 689-90, 1047 jeneratör potansiyel, 1030-31, 1030 bağımsı z özellikler, 415
açı k dolaşı m sistemi, 842 Jenner, E., 379, 560 Punnett Karesi, 413
kancla iyon konsantrasyonu, 882, jeolojik zaman ölçeği, 546 temel oranı , 409-10, 411-13. 414-
889 JH (gençlik hormonu), 943-44, 943 15
istakoz, (389-90, 803, 882, 1047, 1071 joey, 726 nı ultipli gen, 420-22
istatistiksel analiz, 441-44 Johnson, A. D., 309 özel, 411
isteğimiz dışı nda hareket eden kas, Johnston, J. W., 1064 sitoplazmik, 156, 225-26, 226
&Ilimiz kas, düz Joly, J., 934 trihihrit, 415, 421
isteğimize bağlı hareket eden kaslar, Judson, H., 253 kalı tı mı n kromozomal teorisi, 408, 410
bakinzz kas, iskelet Jupitcr, 533 kalı tı msal, 448
istiridye, 842, 888 Jura, 546, 722, 724-25, 726 Hardy-Weinberg Yasası , 455
Isveç, yaş dağılı mı , 1122, 1123 kalı tsal varyasyon, 449, 452-53
işbirliği (genetik), 419-20 evrimin ham maddesi olarak„ 452-
işitme kanalı , 1045 kabarcı k, 301 53
işitme, 1043-48 kabuk kambiyumu, 826-27, 826, 919 karmaşık küme, 450
yaslanı nada, 1046 kabuk, 799, 82(3-27, 835 kaynağı, 470-73
işkembe, 784-85, 784, 785, 785 ayrıca bakma Ilöern kızıl kraliçe modeli, 450-51
isleı me reseptörü, 1088-89, 1098, 1102 kabuk, bakınız periderm krossingover, 332-33, 333, 450-51
islevsel grup, 50, 51 kabuklu deniz hayvanı, 690, 691, 1129 sürekli ve multipli gen kalı nan, 42°-
IL..1) (intrauterin cihazı ), 982, 983 kabuklular (Crustacea), 658, 689-91, 22, 420
Ivanovsky, 1)., 560, 565 689 kaliks, 639
lverson, L. L., 1028 bakma midyeler ve istiridyeler Kalil, R. E., 1065
iyon bağı, 32-34 kaburga kemiği, 1071, 1072 kaliptra, 620
iyon (lar), 29, 30, 33-34, 899, 899, 902, kafes, 808-9, 809 kalkerli iskelet, 1180
1006 kaburga kemikleri arası ndaki kas, 809, kallus, 930, 930, 930
ikinci ı nesajcı olarak, 968 809 Kallymenia, 608
kanal, baluntz hücre(ler), zaı- kafatası , 733, 735, 736, 874, 1054, 1071, kalmodulin, 968, 968
sı vı ları ncla, iyon kanalları 1072, 1072 kalori, 38n
kanda, 868-69, 882, 900, 901, 954, kafein, 968 kalp
955 kahverengi alg, 19, 556 A-V düğülnu, 849-50, 850
ınembran geçirgenliği, 110-11, 903- Kaibab sincahı, 496, 496 akciğer semilunar kapak, 845, 850
5, 1010-11 kaide zarı, 707, 896, 897 amIlbi, 318, 848, 849
vücut sı vı ları nda, 882, 890 kaktüs, 1177 artirni, 855
iyonlasma, 34 kalay, 24 ateşli rornatizma, 850
iyot, 24, 767 kalburlu boru hücresi (kalburlu atriyum (aurikul), 844-45, 847, 849-
tiroyit, 956-57 eleman), 632, 633, 830, 50, 850, 1025
iz sürıne, 1044, 1045 837, 837 balı k, 848, 849
etimoloji, 1044 kalburlu boru, 831, 837-38, 837 çekirge, 843
frekans belirleyen mekanizma, 1046 kalburlu plak, 830, 831 dolaşı m (koroner), 844-45, 871
izleyici, bakiniz radyoaktif izotop kalça eklemi, 1070 dört odacı k, 848
izofen hat, 492 kalı cı doku (bitkinin), 628-29, 630-33 düğün], 849-50, 850
izogami, 606, 611, 612, 613, 615-16 kalı cı kimyasal, 1165 eklembacaklı larda, 685, 843, 843
izolosin, 61, 240, 761 kalı p iplik, DNA replikasyonunda, 229 His demetleri, 849-50, 850
izoıner, 50, 51, 52 kalı plaına, 1105-7 ikili kapak 845, 850
izomerik heksoz, 51 atasal, / /05-6, 1105 insan, 314, 844-45, 844, 849-50
izomorlik durumlar, 606 eseysel, 502-3, 1106 kas hücresi, 711, 850, 1073, 1074
izopenı an, 50 genetik, 292-93, 413, 434-35 kası lma, kan bası ncı , 955, 1025
izositrik asit, 174, 211 kalı um, 1085-86, 1089-91 krizi, 855
izotonik cozelti, 101 açı hm, 410-11, 411 kurbağa, 318
izotop, 25-2(3 Ayrısı mı n Yasası , 410, 435 kuş, 848, 849
radyoaktif saat tekniği, 31-32 Bağı msı z Bilesimin Yasası , 435-37 memeli, 725, 844-45, 848, 849, 946
radyoaktif, 31-32, 203, 211, 217-19, dihihrit, 415-22, 415 mı rlama, 850
22-23, 233, 325 Ayrısı m yasası, 416-17 mitral kapaklar, 845
bağımsı z özellikler, 415 oran, 850, 951, 957
komplernenterlik, 418 Purkinje 'illeri, 849-50, 850
Jacob, F., 276 Punnett karesi, 416, 417 sürüngen, 721, 848, 849
Jacobs, B. L., 1028 temel oranı , 415-17, 435, 441 topraksoltıcanı , 842, 842
Jacobson, A. G., 356 ekstranükleer, 156, 225-26, 226 vurus, 848-51, 954, 955, 1024-25
Jacobson, M., 1050 eşey, 429-35 yumusakça, 678
Jagendorl, A. T., 182 göz renginde, 420, 424 kalp kas', 706, 711, 850, 951, 1073, 1074
kalp-yavaşlatrna merkezi, 1024-25
INDEKS A 57
karatavtık, 1133 mutualistik ilişki, 1131 kaburga kemikleri arası nda olan,
Avrupalı , 1108-9 parazitik, 486, 486 809, 809
kar 1125 karı ncık (kalbin), 844-45, 844, 849-51, kan damarı nda, 845-46
karayostınu, 619, 620, 621, 644, 1168 850, 855 kardiyak, 706, 711, 850, 951, 1073,
Ispanyol karı ncı k (ventrükül) (beynin), 374, 375, 1074
kulüp (Lycopsida), 618, 622, 623-24, 1054 kasılma
623, 634 karides, 689 aktin-miyozin sistemi, 1076,80
şapka, 527 karides, 689-90 aktivasyon mekanizması , 1074-80
karboksil grubu, 51, 57, 60, 61 karnivor, 760, 762, 769, 782 ATP, 1074, 1076-77, 1082-83,
karboksipepticlaz, 82-84, 82n, 787, 789 dişi, 779-81, 780 birikme, 1076, 1076
karbon dioksit, 47, 798-99 karoten, 1036 dcvirscl AMP, 1083
atmosferde, 46-47, 1159-61 13-karoten, 765 durdurulması , 1018
lotosentezde, 159, 190-91, 199, 203- karotenoyit, 138, 138, 142, 192-93, 193, elektrokimyasal kontrolü, 1080-
11, 742-44, 794, 797-98, 599, 619, 765, 767 84
1158. karotis ağı, 868 eşik değer, 1074
ayrıca bakma Kalvin dongiisu; karpel (çiçek), 639-40, 919, 919 insersiyon, 1072
Hatch-Slack Karplus, M. 87 izolasyonda, 1072
biyokimyasal; Kranz anatomisi; karsinojen, 767 kalsiyum, 968, 1012, 1080-84,
fotorespirasyon rnutajenite, 251-52 1082
kan tası num, 844-46, 870-71, 877 karşı lıklı aklın alışveriş sistemi, 804, 804, karşılı klı bağ oluşumu, 1079-80,
soluntunda, 47, 159, 173-76, 180, 810, 810, 815, 815, 847, 1079, 1081
183, 794 866 kayan 'iller teorisi, 1079-80
gaz alışverişinde, 47, 159, 173-76, karşılı klı alturizm, 1138 köken, 1072
180, 183, 794 karşılı klı döllenme, 935 miyozin, 1076-80
kancla, 804, 844-46, 870-71, 871, 877, karşılı klı engellenme, 1027 tam ya da hiç tepki göstermeme,
886 karşılı klı konuşma; bitişik noronlar 1074-76
moleküler yapısı , 39 arası nda, 997 tetanoz, 1076, 1076
karbon monoksit, 879 kartal, 75 uyarma sı klığı, 1075-76
karboıt, 24, 160, 161, 218 karyokinesis, bakma mitos kı rmızı ve beyaz tat, 1073
clongüsü, 1159-61, 1159 kas kramp girme, 870
liksasyon, 196, 202-7, 208-11, 754; ayrıca baktım reseptör(algı layıcı ) lif, 710
aynca bakma Kalvin motor noronları , 999 nOromuskular bağlantı , 994, 1017-
dongüsü; Hatch-Slack RNA, 233 18, 1017, 1080-84
yolu kas kası lması , 1076 nOromuskular ig, 1030-31, 1030
radyoaktif ( I4C), 203, 211, 222 kas, 711 oksidatif losIbrilasyon, 1077
karbonhidrat, 50-56 antogonistik gruplarda, 1()72 omurgası zlarda, 711, 1018
ayrıca baktruz selüloz; nişasta; şeker antogonistik, 1018 protaktor ve retraktor, 1027
besin atroll, beriberide, 763 RNA, 233
bitkilerde, 190-91 ayrıca bakma nöron, motor; seğirme, 1075-76
hayvanlarda, 885-87 reseptör; (algı layı cı ), tonus, 1076
hesleyici olarak, 760 gerilme yağ, 1073
bitkilercle tası mm, 835 boceklerde, 1070, 1074 yorgunluk, 184, 952, 1073, 1076,
hücre ceperinde, 117-20 tıctrıak için, 1079 1077
hücre teshisincle, 120 dereceli tepki, 1075-76 kas, 882, 889
metabolizması , 164-84, 949-50, 952- düz (isteğimiz dı sı, visceral), 706, kası k kanalı , 977-78
53, 960 711, 1067, 1073-74, 1073, kası lgan, 592, 592, 1067, 1077
sentezi, 52-56, 54, 74, 190-91, 869; 1080, 1080-81, 1083 kası lma evresi, 1075-76
ayrıca bakınız Kalvin kan akışı, 951-52 Kaspari şeridi, 632, 749, 751
diingüsü; Hatch-Slack sinirleri kuvvetlendirmek, 1074 karta, bakma kas
sinclirimi, 52-56, 54, 184, 785-86, eklembacaklı larda, 685, 1069-70, Kasting, J. F., 558
788 1074 kastrasyon, 980
∎-a:5;, 57 ekstensor, 1018, 1019, 1070 katabolik gen aktivatör protein (CAP),
Karboniler dönemi, 546, 623, 624-25, fleksor kas, 1018, 1019, 1070 284-85
633, 635, 693, 718, 719 hassas kontrolu, 1018 katabolizma, 159, 184-85
karbonik anhiciraz, 877 insan kolunda, 12, 1070 katalist, 79-80, 80
karbonik asit, 35, 47, 877 iskelete ait kas (isterse bağlı , çizgili), ayrıca bakma enzim
kardiyak Inzlanclı rma merkezi, 1024-25 706, 711, 862, 951-52, kafir, 499
kardiyak, mide 697 1021, 1072-73, 1073, Katz, B., 1030-31
karga, Cormıs monedula, 1088 1083 kavuşma, 978, 979, 982, 983, 987-88
karı n düz kas, 1073-74 kaya otu, 606, 607
eklembacaklı larda, 843 elemanları , 1078 kaynak kontrolü, 1134-35
insan, 845 kas mekiği, 1033 kaz, 1089, 1092, 1096, 1105
karı n açı klığı, 710, 782, 808, 977-78, kurbağanı n, 1078 kazanı lmıs bağışıklı k eksikliği
980-81 sinirleri kuvvetlendirmek, 1073 sendromu, lıakınız AIDS
karı nca yiyen, 11 tabakalanma, 1073 kazıcı, keselilerde, 519-21
karı nca, 694, 948, 987, 1136 tavşanı n, 1077 kazı k kök sistemi, 746, 747
INDEKS A 59
kitin, 56, 56, 647 zar, 199 denizyı ldı zı nahalimiz, 696
ki ı on, 678, 679 kloroplast, 208 insan, 12, 1070
Kittiwake körfezi, 475 cüce, 929 kol kemiği
kiyazı na, 326, 327-28 gclişınc, 907, 910 kolatcral dolaşı m, 854-55
kladistik, 516, 522-23, 523 herbisit, 928 kolaylaştı rılın ış difüzyon, 108, 109, 753
Klamath weed, 1188 kısa gün bitkisi olarak, 934 kolcoptil, 910, 921-24, 921-22
klathrin, 114-16, 115 koleoptil, 921 kolera. 579
Klein, G., 308 kök, 128, 747, 829, 838 kolesistokinin, 946, 947
klimaks kommunite, 1151-52 Kranz anatomisi, 208-9, 209, 210 kolesterol, 60, 103, 106-7, 107, 114-16,
klimakterik (metabolik), 932 sitokinin, 930 791, 855, 870, 887, 952,
klinal N'aryasyon, 492-93, 492, 493 tam çiçek olarak, 640n 952
Kliıı cfı ltcr sindromu, 440 tohum çfinlenmesi, 911 kolinesteraz engelleyicisi, 1013
Klinglı ammer, E., 1f/96 yağ içeriği, 464, 464 kolinesteraz, 1(113
kloak, 698, 776, 805, 805, 895, 976 knidoplast, 773 kollajen (beyaz), 708, 708, 709, 710,
klor iyonu, 868-69, 861, 802, 882, 899, koala, 792 kollogen, 298, 764, 954
899, 902, 904-5, 1006 koanosit, 657-58 708, 708, 709, 710, 711,
iplik, 120,
atomik yapısı , 30, 33 kobalt, 24, 746, 764, 767 kolloyit, 609
önemli rolü, 24, 745, 746, 767 kobay, 131, 419 kolon (kal ı nbarsak), 307, 781, 784-85
a, 1.-12-93, 192, 193, 577, 599, 602, Koch, C., 1065 kolşisin, 146, 441
605, 609, 618-19 Koch, R., 559, 578-79, 763 komensalizm, 483•84, 597
b, 192, 193, 201, 577, 599, 605, 618- Koch 'un postulatları ,.579 kommunite, 1115
19 kodon, 238-40 ayran bakınzz ekosistem
r, 197, 602, 605, 618 ayrıca bakma genetik kod klimaks, 1151-52
ıl, 197, 609, 618 başlangı ç, 242, 248 kompakt kemik, 1071-72
devirsel lotofosforilasyonda, 195, noktalama, 239-40 komplernentasyon sistemi, 383, 385, 386
196, 543, 576-77 koanosit, 320-21, 570, 649, 665-66 komplementasyon testi, 418, 418
lloresansı , 194 koenzim, 84 komplementer DNA, 258-59, 267-68,
lotolosiorilasyonda, 191-96 A, bakma asetil-CoA 287
Uotosentezde, 190-96, 200 Q 180, 180 komplementer gen, 418, 418
moleküler yapı sı , 192 vitamin olarak, 762, 762, 764 komplementer hava, 809
prokaryotik hikrelerde, 197 Koestler, A., 22 konformasyon bakınız protein,
sentez, 140 koevolüsyon, 476 konformasyon
kloroplast, 138-40, 139, 153, 155, 191, koful zarı , 753 Kongo nehri, 1191
205, 207-8, 207, 209, koful, 140-42, 141, 153, 913 koni hücresi, 1040-42, 1040, 1041
548, 549-50, 556, 603 besin, 141, 770, 771-72, 771-72, 818 konidiyofor, 651
bekçi hücresinde, 797, 799 bitki hücresi, 141-42, 753 konidiyum, 651-53, 651
Chlinnyilonionas' ıa, 609-10, 609 lagositik, 112, 113 koniler ormanı , 1174, 1175
evrimi, 154-56, 199, 202, 225-26, kontraktil, 140-41, 592, 592, 609, Konigsberg, W. H., 875
550, 551 610, 891-93, 891-92 korıjetifkalp bozukluğu, 855
lbtosentetik birimler, 193, 194, 195, maya hücresinde, 652 konjugasyon
200 vezikül, 141 bakterilerdc, 255-58, 256-57, 593,
ı sı k bölgesi ve karanl ı k reaksiyonları , kohlear kanal, 1045 593
190-91, 202-5, 203 kohlear sinir, 1045 funguslarda, 649-50
karayostı nunda, 621 Kohler, G. J. F., 402-3 protein, 71
kartenoyit, 193 kokain, 989, 1017 Rfrizajnıs' ıa, 649, 650
keıniozmotik hipotez, 181, 182 kokkus, 569 siliatlarda, 593, 593, 606
k ı rm ı zı alglerde, 548 koksal bez, 686 Spirogyrd da, 616, 616
Kraıtz anatomisinde, 207-8, 207, 210 koku (duytı ile ilgili), 807, 1032-35 korıjugasyon fungusu (Zygomycota),
kromozom, 155-56 stereokiınyasal hipotez, 103435 649-50
m ı sı r, 208 koku alma duyusu, halimiz koku konnektif doku, 120, 708-11, 954, 969
parenkima hücresi ıı de, 207-8 koku al ınazl ı k (aıı osmia), 1035 konsantrasyon
prokaryotlar, 225-26 koku epitelyunı u, 1035 gradiyent, 752-53, 1010
proplastitlerden (üremesi, 930 koku, hirincil, 1034-35 kimyasal reaksiyonda etki, 77-78
ribozoınları , 155 koktıalma soğan ı , 1053, 1054 konsensüs dizisi (DNA), 234-35, 235
spirw ra'da, 616. koktı nun sterokimyasal hipotezi, 1034- kontakt engellemesi, / /9-20, 300, 305,
stroması , 198, 199, 200, 201, 202 35 306
tilothrix'de, 615 kol konu-akıl' koful, 140-41, 592, 592, 609,
yapı sı , 198 agız(denizanası), 661, 661 610, 891-93, 891-92
INDEKS A 61
kontraktil lif, 592, 592, 1067, 1077 adventif, 747, 747 Krchs, H., 173
kontrasepsiyon bakı nız doğum kontrolü apikal meristemi, 909, 914 Kretase dönemi, 546, 635, 639, 722
kontrollü ortam, 4-5 bası nç, 832-33 Kretchmer, N., 793
konum algı lama, 1109-13 birinci!, 746 kreten, 957
konverjens, 519-20, 519 büyüme, 912-14, 912-15, 932 kriptik görünüm, 478-81, 479-81
kooperativite, enzim aktivitesinde, 86, dikotil, 748, 749-51 kriptik renklenme, 479-81, 480
875 epidermis, 749-52, 832, 915 kriptomonad, 602, 603
kordamezodermi, 360-61 farklı laşma, 917-19, 918 krista (mitokondrinin), 138, 179, 588
kordat (Chordata), 671, 703-39 gaz alışverişi, 800 kritik dönem, 1105, 1107, 1111
ayrıca bakınız amfiyoksuş; omurgalı gelişimi krizantemum, 564, 925, 933, 935, 935
Echinodermata, Hemichordata, 700- hormonal kontrolü, 920, 925, krom, 24
701 925, 930 kromatin, 126, 286-87
evrimsel akı 512, 512, 713- oksin, 920, 925, 928 kromatit, 286, 312, 313, 314, 318, 326,
;39 geotropizması , 925 327-28
omurgası z, 703-5 ikinci!, 746 hihrit, 327-28
koresepsor, 277, 281 ile ahsorbsiyon, 112, 746-54, 751 kromatolor, 577
Koretz, J. F., I 065 iletim demedi, 746-51, 838 kromatograll, 64, 65
koriyon, 976, 977, 988 kazı k kök, 746, 747 Kromista, 551, 556, 557, 602-8, 602-7
korku ya da ucı na raeksiyonu, 951, 1023 lateral, 746, 915, 928 kromoplast, 138-40
korku, 1103 monokotil, 750, 751, 820 krcmozom (lar), 125-26, 127, 250, 27(),
korku, 95 nodüller, 1162-63, 1163 271
Kornberg, A., 222-23, 223n. parankima, 749-51 bakterin, 154, 155
kornea, 1038, 1038-39 perisikl, 749, 750, 832-33, 915, 918, bakteriyel ve ökaryotik: 257
koroner arter, 845 928 bileşimi, 214-15
koroyiı., 1039 saçak ve kazı k kök sistemi, 746, 747 değişimi, 439-41, 441
korpus allatum, 943, 944 şapka, 912, 912, 925 ek, ilave, 255
korpus kallosum, 1057 toprak üstü, 800 kloroplastlarm, 155-156
korpus luteum, 947, 984, 985-86, 990 tûy, 622, 747-49, 747, 749, 751, 774, otozorn, 430, 434
korteks (bitki) 783, 800 yoğunlaşması , 311, 314, 317-18, 325-
gelişme, 915, 918 kök, 748, 750 27
göydenin, 820, 822-23, 826-27 köklenme hormonu, 928 kromozomal protein, 286-87
kökün, 749, 751, 915 köknar, 635, 944 krossingover köprüsü, 327, 1079-80,
korteks (hayvan), bakma adrenal bez, köpek tenyası , 669 1079, 1081
korteks, seheral korteks, köpek, 956 krossingover, 326, 327, 327, 436-38, 436,
böbrek, korteksi amilaz yokluğu, 786, 790 437, 438, 450-51
Korti organı , 1044, 1045 av köpeği, benek deseninin kalı tı mı , eşit olmayan, 264
Koru organı , 1044, 1045 420, 420 genetik varvasyon, 332-33, 333, 448,
kortikal esey hormonu (CSH), 946, 953 davranış, 1102, 1103, 1133 449
kortikal hücre, 364, 374-75 diyabet, 948 krossingover, bakma, krossing over
kortikosteron, 946, 953 koku duyusu, 1034 ksantin, 251n
kortikotropik serbest bı rakma soluma, 867-68, 867 kseroftalmi, 765, 766
hormonu, 962 yükseklerde kı rmızı kan hücresi ksilem, 207, 608, 618, 632, 838, 839, 929
kortisol, 946, 953, 953 sayısı, 878-79 angiosperm ve gimnosperrnde, 642
kortizon, 946, 952, 953-54, 967 yüz ifadesi, 1102, 1103 birincil (primer), 825, 827, 918, 918
Kortschak, H., 209 köpekbalığı, 711, 716, 716, 890, 903, gOvdede, 819, 820, 821-38
korulla, 639 1049 ikinci! (sekonder), 822-26, 827, 918
Koshland, D. E., 87 iskelet, 1071 inorganik çözelti taşını mı , 836
Kosta-Rika, 1176 mako, 716 katı , 1070
kosullandı rma, 1015, 1061, 1103-5 sindirim, 783, 783 kokte, 751, 751, 752
klasik, 1103-4, 1109 spiral valvler, 783, 783 kuadrat örnekleme yöntemi, 1116-17,
operan t, 1104 kiipeklerde yüz ifadesi, 1102, 1103 1116
on yargı da, 1.104-5 köprücük kemiği, 727, 1070, 1072 Kucherlapati, R. S., 309
kotiledon, 206, 643, 908-9 kör mağara kı nkanatItsı , 496 kuduz hastalığı, 487, 1018
kovalent hag, bakma bag, kovalent körbağı rsak, 781, 783, 784, 785 Kııhn, T. S., 22
koyun. 12, 469, 469, 878-79, 988 körlük, 1093, 1093 kulak
kozalak gece, 765, 765, 766 insan, 1044-47, 1045, 1046
ayrıca bakınız strobilus renk, 432 kurbağa, 1045
camda. 635-38, 635, 636, 637 Krakatoa, 1192-93, 1192 kulak zarı , 1044, 1045, 1046
kozalak hücre, 1040-43, 1040, 1041, kral kelebeği, 482-83, 483 kulakçı k, bakınız atrium (kalbin)
1043, 1052 kramplar, 870, 958, 986 kulakkepçesi (kulak), 1045
kozalakh (Conifersae), 634-39, 644 aynea bakıniZlaktik asit, birikim kı lı , 434, 434
ayrıca bakınız çam Kranz anatomisi, 207-10, 207 kum tanesi, statolit olarak, 1047
evrimsel ilişkiler. 546, 634-39 Krebs (sit•ik asit) dongüsit, 172n, 173- kumru, 1096, 1096
ksilem, 828, 830 76, 174-76, 180, 180, kunduz, dişi, 780
kök sürgünü, 721-22 183, 184, 185, 186, 213, Kııng çalı halkı , 1138-40, 1139, 1140
kök, 633, 746-57, 912-14, 912, 914, 936 762 kur yapma, bakma davranış, kur yapma
A 62 INDEKS
kurak toleransı , 884, 903 kemik, 809 kütle akaşi (bası nç-akısı ), 837-38, 837
kural-, 1018 kornea, 1038 kütle numarası (atomik), 25
kur lenf sistemi, 861 kütle, 785
altı n kaplama, 718 manyetik algılama, 1050 Kwashior, 761, 761
ayak, 85(3 mide, 776
bağı rsak, 782 optic tektum, 1059
beyin, 1054 öğrenme, 1094-95, 1104-7 L7 hücresi, 998
boğa kurbağası , 1054 parazitik, 1106 laboratuvar, 959, 990
davrams, 1060, 1098, 1100 rektum, 776 labrurn, 692, 693
doku örneği, 1078 salgı , 891, 902-3 labyrintholoea, 602
embriyo, 340, 344-46, 346 sindirim sistemi, 777 Lack, D., 507, 1130
gastrulasyon, 344-46, solunum sistemi, 806-7, 809-10, 809, Lacks, H., 301 n
gri yarnnay, 358, 358, 359 810 ladin, 635
gaz alışverişi, 810-11, 895 süksesyon, 1148 Lagomorpha, 726
gelişme, 340 sürü oluşturma, 1117, 1134 ayrıca balunız tavşan
gizlenme, 479 şarkı , 808, 1098, 1106-7 lahana, 15, 764, 929
güve yakalama tepkisi, 1060 tanı mayı sağlayan eylem, 1105-7 lak operonu, 277, 280, 285
iletisim, 1098, 1100 üreme, 469, 976-77 Lake, J. A., 253
iribaş, 782, 782 vücut sı caklığı, 863 laktajen, insan plasentası nda, 991
iskelet kas', 1078 yayı lma alanı , 1117 laktasyon (süt verme), 959, 991
kalp, 318 yumurta, 976-77, 976 laktat dehidrogenaz, 69, 165
kan damarları , 857 yuva kurma, 1094-95 laktaz, 790, 791
kas tepkisi, 1075 yuva yapma, 1107, 1111-13 laktik asit, 52, 165, 168, 171
kulak, 1045 kuşak desmozom, 121, 122 birikim, 171, 794, 952, 1076, 1077
met:anı m-1oz, 353 kuştüyü, 909 fermentasyon, 168, 184, 575
ı nevsimsel izolasyon, 497 kutikula (bitki), 207, 608, 630, 749, 751, gaz bezinin salgı sı 812
noromuskuler, 1057 796, 884 optik stereoizomerler, 52, 53
optik vezüküller, 362-63 ana bitki divizyonlarmda, 618 transport (ilctim), 869
Rana'nin ciftlesmesi, 497 kutikula (pupal), 943, 944 laktojenik hormon, bakma prolaktin
renk değişikliği, 479 kutup ekseni, 671-72 (PRL)
sindirim kanalı , 782, 782 Kuvaterner peryodu, 546 laktoz, 54, 55, 276, 285, 790, 791
toraks, 811 kuyrukluyı ldız ve erken moleküler lale (ağaç), 830, 830
üreme, 976, 978 evrim, 533, 535 lale (çiçek), 819
yanlış iletişim, 1050-51, 1050 kuyruksuk maymun, 731-32 Lalouel, J. M., 446
yumurta, 243, 320, 358 ayrıca bakma sempanze; goril, Lamarck, J. B. de, 11-13, 11, 452, 459
yumurtalı k, 976 mayın un lamba fı rçası koromozomu, 291-92, 291,
Kurosawa, E., 928-29 iki ayaklı hareket, 732, 733 293
Kursak, 895 Kuzey Amerika, 1172, 1181-82, 1182, lamba midyesi, 677, 677
kusun, 776, 779, 785, 785 1184-85 lamda (virüs) 282-83
topraksolucanmı n, 775, 775, 778-79 enlemsel ve boylamsal yaşam lamda salteri, 282-83
kurt ((anis haram), 1137 zonları , 1178 larnel, 117-18
kurt, 527, 1125 kühik hücre, 706-7 lotosentetik, 609-10
habitat, 1175 küçük azı disi, 779, 780 orta, 117, 118, 322, 828
kurtbağrı , 796 küçük nükleer ribonükleprotein solungaçta, 803, 804
kurtmantarı , 653 partikülü (snRNP), 236- Lantinaria, 606
kurucu etkisi, 495 38, 237 larninarya, 604
kurucu, 478, 585 küçük oluk (DNA), 278, 279 laminin, 302
kuruma, 796, 797-99, 806, 890, 975 küt. Laruasia, 1181-82, 1182
kus, 794-95 cıvı k, bakınız (Ayı k mantar larva, 351-53, 351-52, 777, 777, 814, 814,
bağı rsak, 776 Rhizolıus, 649-50, 649-50, 768 943
besin, 776, 779, 785, 785 kükürt, 24, 160, 161 ana hayvan subelerinde, 701
biyolojik saat, 1097 besin olarak, 744, 745, 752, 1158 hipinnarya, 700n
davranış özellikleri, 1085-86, 1085- bitkilerde taşınmış, 836 dipleurula, 700-701, 700
86, 1088-90, 1088, 1091- proteinde, 217-19, 217 gelişme, 351-53, 351, 352
96, 1098, 1100, 1117 radyoaktif (35S), 217-19 silli, 661, 698-700, 700
dişi, 364 kültür bitkisi, 895 tornarya, 700n
dolaşı m sistemi, 848, 849 kültür ortamı , bakınız ortam, kültür trokolor, 683, 700
düsı nanı n tammlanması , 1108-9 kültürel evrim, hiyolojiye karst, 737-39 tunikaı, 704, 705
embriyoloji, 976 küme belirleyici, 388, 389, 401, 403 Lasaga, A. C., 1194
eritrosit, 766 C1)4, 388, 396, 398-99, 403, 411 latent peryot, 1075
esey belirlenmesi, 364 CD8, 388, 398-99, 411 lateral engellenrne, 1051-52, 1052, 1059
evrim, 546 kümeleme suyun teşvik etmesi, 43 lateral genikulat çekirdek (LGN), 1059,
gaz alışverişi, 806-7, 809-10, 809, 810 kümeli populasyon dağı lı mı , 1116, 1059, 1061
göç, 1095-96, 1109-13 1117-18 lateral tomurcuk, 925-26, 925
kalp, 848, 849 küresel ı sı nma, 1158, 1161 Lalinzeria, 717, 717
kanatlar, 12, 150 kütikula (hayvan), 1069 latin çiçeği, 643
İNDEKS A 63
Lat ıgerhans adaları , 948-49, 948 'imbik sistem, 1057-58, 1058 MacArthur, R., 1129, 1189-90, 1192
Lawn, R. M., 880 Litne hastalığı, 573 MacLaren, N. K., 973
Lawrence, P. A., 377 Limenitis, 482, 483 MacLeod, C., 216, 216
Lawton„A. R. 405 limon ağacı , 564 MacMenamin, M. A. S., 702
1,DI, (düşük-yoğunluklıı lipoprotein), Limulus, 688, 688, 1051 MacNichol, E. F., 1065
114-16, 115, 855 Linnacus, C., 528 Macrıgyslis, 605
Leblond, C. P., 157 linoleik asit, 59, 762 Madagaskar, 1181, 1182
Lecklea, 652 lipaz, 788, 791 maden cevheri, 1049-50
Leder, P., 239-40, 406 lipit, 57-60, 57 madreporit, 696
Lederberg, I., 255, 261 ayrıca bakma yağ magnetit, 1049-50
Lee, R. B., 1139 karbohidratla karşılaştı rma, 57 rnagnezyum, 24, 744, 745, 752, 767, 868-
Leetrwenhoek, A. van, 9-10, 9 metabolizme, 184-85, 185, 885-87, 69, 882, 889, 1158, 1167
leghemoglobin, 754 887, 949-51, 960 Maia, 888, 888
legiimen, 754, 754, 792, 1162-63 sentez, 887 mak() köpekbalığı, 716
leğen kemiği, 977, 982 zarlarda, 60, 101-7 makrohesin, 745
Lehninger, A. L., 87, 186 lipoprotcin, 886, 887 makrolaj, 378-79, 380, 382, 382, 385,
lektin, 121 düşük yoğunluklu, 114-16, 115, 855 387, 390, 392, 396, 709,
kı lı m., 728, 728 lipozom, 102, 102, 182, 272 709, 874, 970
Lelı arcl, J., 123 Lister, J., 10, 578-79 makromolekül, 243
len!. clfığinnü, .381-82, 382, 383 litik döngü, 258, 260, 282-83, 283, 562- makronukleus, 592-93, 593
lenf kök hücresi, 380 63, 562 maksimum sürdurülebilir ürün, 1121
lenf sistemi, 381-82, 381, 383, 396, 666n, litik geni, 283, 283 malarya, 429, 593-95, 1141
860-62 Litten, W., 655 maleik asit, 52
lenf, 381, 708, 860-62, 862, 955 liuoral bölge, 604, 1180 malign, balanzz kanser
doku, 959 Littorina, 680 malik asit, 174, 211
lentosit, 381-404, 381, 401, 568, 874 lityum, 1017 Malpigi tüpü, 686, 693, 778, 894-95, 895
B, 380, 382, 383-34, 383, 384, 386, lizcrjik asit dietilamit (LS1)), 1017 maltaz, 786, 791
387, 388, 390, 391-93, lizin, 61, 110, 239, 240, 761-62, 787, 788 Malthus, T. R., 16, 16
391-92, 396, 399, 400, lizis, 283, 283, 396 rnaltoz, 54, 54, 786, 788, 791
402 lizogenik döngü, 259-61, 260, 264, 282- Maltus'cu görüş, 1158
Lennette, E. T. 406 83, 562 mamut, 11
lensler (göz), lıalann göz, lens lizozim, 216 Mandibulata (Uniramia), 686, 686, 689-
Lent, C. M., 1028 lizozom, 116, 124, 135-37, 135, 136, 152, 94
lemisel, 799-800, 800 155, 772, 772 mangan, 24, 745, 746, 753, 767, 1167
Lefras, 691 flama, 878 Mangold, H., 361
Lepidoptera, 694 Llinas, R. R., 1028 manik-depresif sendromu, 1017
ayı yea bakma kelebek loarn, 1166-67 mannoz, 130
Lepidosauria, 721 loh yitzgeçli balık, 717, 717 mannoz-6-foslat, 136-37
Le/nota, 653 Lodish, H. E, 123 manta yûzgec ı sı nı , 716
Leptonycleris, 476 lofoforler, 677-78 mantar hastalığı, 647
leptospirozis, 1141 şubeler, 677-78 mantar mesesi, 496-97
Lerner, R. A., 40(i lojistik büyüme eğrisi, // /9-20, 1119 manto (orriurgası zlarda), 678, 802, 803
Lester, H. A., 1028 lökus, 411, 436, 437 manto boşluğu, 678
les sineği, 1034 Lorenz, K. Z., 1088, 1092, 1105, 1106, manyetik alana duyarlı bakteri, 1049,
Let ham, 1). S. 930 1114 1049
Levi-Montalcini, R., 377 Lovejoy, C. O., 740 manyetik algı larna, 1049-50, 1112-13,
Levine, J. S., 1065 1,oxoda, 591 1112
Levine, R. P., 212 lökoınia, 303 Marchantia, 621
Levine, S., 973 lökoplast, 138, 140, 140, 153 Margulis, L., 157, 558
Lewin, R. A., 577 liikosit (beyaz kan hücresi), 113, 709, marijuana, 1017
Lewis, J., 156 709, 868, 873, 874 Marine, 1)., 956
Lewis, W. H., 361-63 ameboyit hareket, 709 markalama ve yeniden yakalama tekniği,
Lewontin, R. C. 488, 740 arazi bakma lenlbsit 1117
L(;N (lateral genikulat çekirdek), 1059, bazotil, 380, 382-83 Marler, P., 1106, 1114
1059, 1061 lösin, 61, 239, 240, 245, 279, 279, 761, marmoset, 729
LH (lutenlestirici hormon), 947, 960, 787, 788 Marrack, P., 406
961, 980, 983-87, 984 LSD (liserjik asit dietilamit.), 1017 Marrs, B. L., 212
LF1 releasing hormon, 963 Ludwig, C. 896-98 Mars, 544
W. H., 530 Lumbricus, bakma topraksolucanı marsupiyal (Marsupialia), 519-21, 520,
Liebig, J. von, 1188 lunnina, 1082 523
lignin, 118 luteinlestirici horrnon, bahniz LH köstebek, 519-21
Ligon, J. 1)., 1153 Lsvolf, A., 259-60 plasentalı larla karşı laştı rma, 726,
Ligon, S. H., 1153 Lycofrodium, 623-24, 623 1184
liketı , 652, 653, 1147 Lycopsicla (kibritotları ), 622, 623-24, sıçan, 520
Likens, G. E., 1194 623, 634 mart', 1106
Lillywhite, H. B., 880 beslenme davranışı , 1090, 1091
A 64 INDEKS
MFIC I, 388-90, 390, 391, 394 cpitcl hilcresinin, 783, 783 miyelinli ve miyelinsiz filler, 1008
MHC II, 388, 391-93, 391 mikrofilament, 143 başlangıcı , 1004, 1005, 1009
m ı sı r, 642, 819 rabdomda, 1037 doğası, 1005-8
C r folosentezi, 310 mikrozorn, 130 duyarlı laşması, 1015, 1015
Michael, C. R., 1065 miksobakteri, 568, 574, 574 potasyum iyonu, 1006
mide. 884, 1019 Miller, C. O., 930 refraktör peryodu, 1009
depo organı olarak, 778, 782 Miller, K. R., 212 sinapslardan geçiş, 1012-17
endokrin organı olarak, 945-47, 945, Miller, S. L., 535-36, 535, 537, 558 sodyum iyonu, 1006
951 Mills, J., 406 miyeloyit kök hücresi, 380
gevis getirenlerde, 784, 784 Milne, L. J., 702 miyeloyit kök, 380
insan, 781, 782 Milstein, C., 402-3, 406 miyoglobin, 68, 68, 69, 70, 471-72, 472,
kardiyak, 697 mimikri, 478-79, 481-83 870, 1073, 1077
kuşun, 776 Batesian, 482, 482, 483 miyokardiyal infarksiyon, 854-855
pH'sı , 786 Müllcrian, 482-83 Miyosen devri, 546
pilorik, 697 sinekte, orkidede, 478, 478 miyosin, 143-45, 143
sindirim, 776, 778, 781, 782, 784, Mintosa, 10066, 1066 ATP hidrolizi, 1079-80
784 mineral, 744n bölünme yarığı, 321
midye besin olarak, 744-46, 752-55, 753, ikili işlevi, 1077
680, 681 767-68 kas kasılmasında, 1077-80
kabuk, 681, 681, ayrıca baktım taşını m, 868-69 kaslar dışındaki hücrelerde, 145
yumuşakça mineralokortikoyit, 946, 953 moleküler yapısı, 1081
kalkerli foraminifer, 590, 590 Minimum Yasası, 1188 mobil taşıyıcı, 110
kalsiyum ve Bilis kökenli, 724 Minkowski, O., 948 modifiye gen, 420
silisli radyolaria, 590, 590 Mirabilis, 225 moclülatör (enzirrıde), 85
midye kurdu, bakma Nereis miscl, 647-50, 651, 654, 654 Mohner, V. A., 1194
midye, 681, 777, 803, 842, 888 misk sığı rı, 1134 Mojave çölü, 1172
Miescher, F., 214, 435 Missisipian devri, 546n molar, 779, 780
mikoplazına, 568, 568, 570-71, 571, 579 Mitchell hipotezi, 182 molekül yığışı mı, 538-40
mikoriza, 648, 753 Mitchell, P., 181, 182 molekül, 34
mikrobesin, 745, 746 mitokondri, 128, 138, 138, 146, 152, anteni, 194, 197, 199
mikrocisimcik, 137 153, 155n, 205, 434, 548, inorganik, 40-47
mikrodalga, 191 555, 584, 706, 865 makro, 243
rnikroenjeksiyon, 272 ATP sentezi, 181-84, 892 organik, 534-37, 535
mikrofil, 625n DNA, 225-26 inorganik vs., 40
mikrofilament, 143-45, 155, 818, 1067 enzimleri, 957 tepkime merkezi, 193, 195, 196,
kassı z harekette, 319-20, 321, 342-43, evrimi, 154-56, 549, 550, 551 199, 201
343, 783 genleri, 225-26 moleküler mühendislik, 21
mikrovilusta, 121-22, 121, 143 kemiozmotik sentez, 181-83 moleküler parola, 128-129
mikrogometofit, 638 kendini eşleme, 548, 549, 549 moleküler taksonomi, 516, 522, 523-26
rnikrohabitat, 1128, 1128, 1129, 1187-88 kontraktil koful, 891 ayrıca bakma sekans analizi
ırı ikrokotiledon, 847 kromozom, 155-56, 311 molibden, 24, 745, 746, 753, 753, 767
mikroorganizma, 484, 764, 767, 784-85, solurnımda, 138, 172, 178, 191 Moncrieff, R. W., 1034
790 sperm hiicrelerinde, 979 Monera
mikropil, 636-38, 637, 640 yapı, 179 ayrıca bakınız algler, mavi-yeşil;
ınikrospor, 555, 585, 585, 587 zarı , 138, 178, 199 bakteri
mikrospor, 624, 636, 638, 639, 640, 64-4 mitoz, 213, 213, 264, 312-22, 316-18, 605 evrimsel akrabalı kları , 552-53, 567-
ayrı ca bakınız pollen, dane analaz, 318-19, 318 82
mikrospor, 90-92, 435 dinollagellatta, 319-20, 319 mongolluk, 440
ışı k, 90-91, 90 hücre bölünmesi, 319-22, 319 Mongolotetix, 329
taramalı elektron mikroskop (STM), interfaz, 313-17, 318 Monod, J., 276
91, 92, 92, 93 kimyasal kontrol, 314-16, 315 monohibrit çaprazlama, 409-10, 411-15
taramalı elektron, 90, 91 mantarda, 319, 320 ayrıca bakınız kalı um, monohibrit
transmisyon elektron, 90, 91-92 mayozla karşılaşurı lması, 322-23, monoklimaks hipotezi, 1151-52
Van Leeuwenhoek, 88 330 monoklonal antikor, 301, 402-3
mikrotübül, 145-46, 145, 146, 148, 155, rrı etafaz, 318, 318 monokot (Monocotildoneae), 643-43
550, 1067 profaz, 317-18, 318 gövde, 820, 821-22
iğ ipliği, 224, 320, 327 prokaryotlarda, 225 herbisitler, 928
iğ ipliği, 321 prometafaz., 318 kök, 750, 751, 820
kinetekor, 318, 320, 327, 327 Protozoa'da, 319-20 petal düzenlenmesi, 643, 819
organize edici merkezler, 145 sitokinezis, 320-21 tohum, 819, 909
polar, 318-19, 320, 327-28 telofaz, 318, 319, 323 monokültür, 1143
sentromerik, 327 n-ı itral kapak (kalpte), 845 Monoplacophora, 679
sil ve kamçı, 149-50, 151 miydin kı lı f', 994, 997 monosakkarit, 52-53
mikrovillüs, 121-22, 121, 143, 341, 791, gelişimi, 996, 1007 türevleri, 53, 53
797 gine domuzu, 996 monosit, 380
algı lama, 1033, 1033, 1037 iletirn hızı, 997, 1008 monotrem, 725-26
A 66 INDEKS
üye büyümesi, 370-72, 371 organcl, 88, 124, 587-88, 592 osteoporoz, 986
yanal engellenme, 1051-52, 1052 anaya ait, 225, 226 ostiyum, 843, 843
oı nurgalı larin on üyeleri, 12 babaya ait, 226 Ostracoderma, 714n
omurgası z, 656-705, 882 çekirdek arası nda bilgi akışı, 248-50 otizm, 1017
bacak, 675, 678, 679 DNA, 156, 225-26, 226 otobağışıklı k tepkisi, 393
davranış, 1098 genetik, 226 otolit, 1046, 1047
hemoglobin, 874 kalı ntı-1, 225-26 otomun sinir sistemi, 979, 1021-25, 1022
hormonlar, 942-44 transkripsiyon ve translasyon, 248-50 kalp çarpı ntısı, 1024-25
ışı k almadan 1036-38 organik bileşik, 40, 534-37, 535 kısı mları , 1021-24, 1022
kaslanma, 711, 1018 organik çorba, 537-40, 542 otomatik işleme, 1021
koku duvusu, 1035 organik molekül, 534-37, 535 parasimpatetrik sistem, 1021-24,
manto, 678, 802, 803 organolöslat (sinir gazı ), 1013 1022
omurgalı larla karşı laştı rma, 703 Orgel, L. E., 558 sirnpatik sistem, 1021-24, 1022
ozmoregiilasyon, 888-89, 891-95 orijini (kası n), 1072 yolları , 1021, 1023
ozolagus, 775, 775, 778 Oriyental bölge, 1185-86 otonomik yollar, 1021, 1023
sinir kontrolü, 998-1004, 1025-27 orkidc, 478, 746 otopoliployit, 500-501
üreme, 975-76, 976 orman ototroli, 188, 339, 542-43, 741, 755, 794,
omurilik katmanlar, 114 115-56
merkezi kanalı , 1054 klimaks, 1151, 52 kemosentetik, 159-60, 542, 576, 794
ornurgahlarda, 1004 koniler, 1174, 1175 otozom, 430, 434
onkogcn, 304-6, 305, 307 sequya, 1151 oval lop, 812, 813
Onychopora, 684, 685, 686 tabakalar, 1149 oval pencere, 1044, 0145, 1046
oogarni, 611n, 613 yaprak döken, 1174, 1175 ovalbumin, 236
oogenezis, 335, 336, 980-81, 982 orman tavuğu, 1107 ovarytını (bitki), 640-42, 641, 642, 919,
oogonyum, 605, 608, 617n, 618 ormansızlaşma, 1059, 1.176 926
Oomycota (su mantan), 602 Orta Amerika, 1184-85 oyucu midye, 680
Oort bulutu, 533 orta kulaktaki örs kemikçiği, 1044, 1045 oyuk yapma için adaptasyon olarak
oosit, 336, 549, 981-82 orta tekrar DNA, 288, 289-90 segmentasyon, 1068
Oparin, A. I., 532, 534, 536, 538, 558 ortabağırsak, 778, 895 ozmoregülasyon, 888
Operation Cat Drop, 1141 ortabcyin, 1053-54, 1053, 1054, 1057, ayrıca bakma salgı
operatör, 276-80, 277 1057, 1061 balı klarda, 889-90, 890, 904-5
operkulum, 803, 804 ortak kökten gelen özellikler, 522-23 bir hücreli organizmalarda, 891-92
operon, 267-77, 277, 285 ortalarnel, 117, 118, 322, 828 böbreklerde, 896-902
bastı nlabilir, 281 ortam, 799 deniz omurgasızları nda, 888, 888
CAP-kontrollü, 285 biyom, 1172-80, 1173 hormonlar, 900, 952-53, 960
/ac, 277, 280, 285 bölücü seçilim, 464, 465 kaçma yöntemleri, 888-89
pozitif kontrolü, 280-85 deme, 489-90 kasılgan koful, 891-92, 891, 892
Ophiopholis, 697 dengelenrnis polimorfizm, 467-68 omurgasızlarda, 888-89, 891-95
Ophiuroidea, 697 ekolojik başarı, 1143-51 salgı hücreleri, 888, 889, 902-3, 904-
Ophrys, 478 fenotip, 426 5
Opisıhorchis, 667, 668 geçisim, 422-24 solungaçlar, 890, 904
opsin, 1041-42 homeoterm, 187, 493n tuzun aktif taşınımı, 898-901
optik kiyazma, 1059 kanser, 306-7 ozmotik basınç, 98
optik lop, 1054, 1054 kirlenme, 1143, 1165 ozmotik konsantrasyon, 97, 98, 99, 837,
optik sinir, 1054, 1057 klimaks, 1151-52 899-900, 955
optik steroizomer, 52, 53 kriptik görünüm, 479-81 gradiyentler, 100
optik tektum, 1059 niş, 509, 1127-28, 1128, 1130 hücre ve ortam, 101
optik vezikül, 362-63, 362 nöral uyarı , 1029-30 kanda ve doku sıvısı nda, 858, 858,
orak hücre ancmisi, 428-29, 428, 467, taşıma kapasitesi, 1119-20 859, 861, 868-69. 874
467, 875 tolerans faktörü, 1187 ozmotik potansiyel, 97, 98, 899-900
oran, genetik türlerin dağılı mı, 1187-93 ozmoz, 95-101, 98, 100, 381, 791
değiştirilmiş (modifiye) türleşme, 494-96, 497 bitki içsel taşı nı mı nda, 751, 752, 837
eseye bağı (linkaj) uyumsal açı lı m, 503-9 hücre zarı ndan, 99-101, 898-900,
gen etkilesimi, 417-22 yönlendirilmis seçilim, 461-63, 463, 899-900, 955
letal gen, 427 465 ozon, 161, 543, 738, 1166, 1167, 1168,
dihibrit, 415-22, 435, 441 ortam, kültür, 299-300, 460, 560, 561-62, 1168n
monohibrit, 409-10, 411-13, 414-15 648, 930
tamamlayı cı (komplementer), 418 ortaya çı kış, 623, 625
orangutan, 731, 731 Orthoptcra, 693, 694 ödern, 860, 861, 861
Orci, L., 973 ayrıca bakınız çekirge öğrenme, 1085-86, 1089-91, 1094-95
Ordovisyen, 546, 713 Osborn, M., 157 Aplysid da, 1015, 1061
organ (lar) Oscillatoria, 576 anda, 1102
apikal, 359 Oscillatrosia, 675 deneme ve yanı lma, 1104, 1107
bitki, 633 oskulum, 657 kuşda, 1094-95, 1104-8
dokusu, kökeni, 347 Osteichthyes, 715, 7/6-18 kültürel, 1107-9
hayvan, 711-13 ayrıca bakınız balı k seçici, 1105-7
INDEKS A 69
sosyal iletişim, 1102 sinapsis, 326, 327 ayrıca bakma sindirim sistemi
okaliptus, 792 sperm, 224-25, 225, 340, 430, 430 omurgalı larda, 775, 775, 778
okoryot, 18-19, 568 teşvik edici bölge, 293-96, 294 omurgalı larda, 776, 781-82, 784,
ayrıca bakım hücre, ökaryotik, X, bakma X kromozornu 807, 811
kromozom, ökaryotik Y, 430-35 insanda, 781-82, 781, 955
çekirdek bölünmesinin evrirni, 319- öksin, 920-28 peristaltik kası lma, 781, 781
20, 319 absisyon, 926-27, 927 ozsuyu, 831-35, 1102
illogenetik ilişkiler, 18-19, 587 etkinin hucresel temeli, 924 hücre, 141, 142
gelişim kontrol faktörleri, 286-99, fototropizm, 920-24, 923 ksilem, 883
286 geotropizm ve, bakınız öksir, özsuyuntı emme, 777
gen belirimi, 286-99, 286 gravitropizm
ilerletici, 235 giberellin, 926, 929
mesenger RNA oluşturulması, 236- gravitropizı n, 925 P680 (klorofil a yapı sı ), 196, 197, 200,
38, 237 hareketin yönü, 921-25, 924-26, 929 201
metilasyon, 230, 292-93 hücre çeperi genişlemesi, 912-14 P700 (kolorofil a) bakma reaksiyon
organelleri, 155 hücre çeperi uzaması , 914 merkezi ı nolekülü
ribozom, 241 hücre uzaması , 932 Paa.1, A., 922, 922, 923
transkripsiyon, 213, 213, 236-38, ışı k, 920-24 Pabo, C. O., 309
293-96, 294 kambiyal etkinlik, 928 Paganelli, C. V., 816, 892
translasyon, 243-45 kök gelişimi, 920, 925, 928 Painc, R. T., 1141
ökaryotik, 213, 213, 224-25, 225, 226, mcyva gelişimi, 926-27, 927 palamut başlı yı lan, 698-700, 699
233, 286-99, 311-12, 311- sitokinin, 930, 930 Palearktik bölge, 1185-86
13 tarafı ndan engellenıne, 925-27, 925, paleontoloji, 491 n
ayrıca bakım genler 932 Paleosen, 546
bağlantı , bakınız bağlantı yanal taşını mı , 924, 924 Palcozoyik, 546, 623, 686, 693, 718
bakteri ile karşılaştı rma, 257 yapay, 926-27 palisat hücresi, 207, 207
enhancer bölgede, 294, 295-96 öldürücü anemi, 764, 766 palmat damarlanma, 206
esey, 429-35, 433 öldürücü-virüs aşısı, 559 palmitik asit, 58
eslenmis ve eşlenmemis, 312 ölü palmiye (bitki), 642-43, 819
haritalama, 286-87, 291, 300-301, hücrenin, 375-76, 376 Panama, 1184
437-38, 437 karbon döngüsü, 1160 pancar,
homolog, 312 yaşlanma, 353-55 kazı k kök, 747
insan, 312 Oliideniz, 581 yaprak, 631
interfazda, 313 ölüm Vadisi, Kaliforniya, 1177 Pandorina, 612, 612, 614
lamba firçası , 291-92, 291 ön beyin, 1053-54, 1053, 1054 Pangaca, 1181, 1182
linear ve halkasal, 311 ön lop pankrcas sıvısı , 786
mayozda, 322-33, 324, 326, 327, 329, ön lop, 1057 pankreas, 788, 948
332, 333 ön uyum sağlamış gen, 460-61 amilaz, 788, 789
mitokondrilcrde, 155, 311 ön uyum, 460-61 endokrin organı olarak, 945, 948-50,
rnitozda, 312-22, 316-19, 322, 323, önemli amino asit, 761, 951, 956, 959-60 948
327 ayrıca bakma besleyici, önemli hücreleri, 971
organizasyon, 286-90, 288 ördek gagalı ornitorenks, 726, 726 protein sentezi, 233
aktivite özellikleri, 291 ördek, 1105, 1107 sindirim organı olarak, 781, 787,
prokaryot ile karsı lasur, 154-55, örkaryot, 549 788, 789-91, 948-49, 948
224-25, 225, 311-12 örtü hücresi (Trichoplax), 664-66, 664, pankreatik kanal, 788, 948-49
organize genler, 251, 291 665 pantotenik asit, 764, 766
ökromatik vs. hetcrokromatik bölge, örümcek, 688 parabronş, 810, 810
291 abdomen, 688 paraflagellar şişme, 1036
politen bölgesi, 290 açı k dolaşı m sistemi, 842 paraliz, 1018
politen, 286-90 ağ, 67, 805 Paramecium, 553, 555, 568, 600, 606,
prof 317-18, 325-27 deniz, 688 606, 771, 773, 1128,
prokaryotik, 224-26, 225, 285, 310, motivasyonel anlaşmazlı k, 1095 1128
311 solunum mekanizmaları, 805, 805, ağız çukuru, 592, 771
protein ekseni, 327 806 beslenme, 59, 771
pul'', 291-92, 292 yengeç, 480 kontraktil koful, 592, 892
sayı Ostaki borusu, 1044, 1045 letal gen, 226
değişiklikler, 324, 439-41, 606 östrojen, 929, 947, 983-86, 990 makronukleus, 592
diployit, 323, 324, 426-29 ötleğen, 1085 sindirim, 771-72
Drasophila, 312 otralikasyon, 1164, 1164 yapay ekosistemde, 509, 1143
haployit, 324, 335, 611 ötücü kuş, 808, 1098, 1106-7 paramylum, 599
insan, 312 (dişte), 779 parapodyum, 683, 802, 803, 1069, 1069
kedi, 312 öz hıicresi, 751, 819, 820, 821-24, 821, parasimpatik sinir sistemi, 1021-24, 1022
Oenothera'da, 500 828 paratiroyit bezler, 945, 946, 955, 958,
poliployidi, 440-41, 441 öz, 220, 749-51, 750, 751, 823, 833, 918 961
soğan, 312 özodunu, 824, 826-27, 828 paratiroyit hormon (PTH), 946, 958
triployit, 440, 500, 641 özofagus, 775, 775 parazit, 450-51, 567, 584-85, 759, 1126
A 70 INDEKS
pleropnomanin benzeri organizma poliployidi, 440-41, 441 yüksek rmax, 1124, 1124, 1125
(PPLO), 570n tiblesme, 500-502 yliziicü, 1134
plesiosaur, 721, 722 polisakkarit, 55-56, 185 por
Plettrobrachia, 663 antijen olarak, 379, 386 ayrıca bakınız blastopor
Pliohiltitu.s, 518 bitki, hücre çeperinde, 912-13, 913 Bowman kapsülünde, 896, 897
Pliyosen Çağı, 546 sindirim (hidroliz) bakmaz hidroliz kalburlu eleklerde, 830, 831
Pluntıllaria, 659 politen bölge (kromozom), 290 nüklear, 243
Plıtto, 532, 533 politen kromozom, 286-90, 293 salgı (ateş hücresinde), 893, 893
Pneunıotystis carinti, 647 poliurasil, 239 Porifera, bakınız sünger
pninnokokus, 265 Pollack, J. B., 558 Porter, K. R. 130, 157, 1081
titherküllü ve düz, 216 Polychaeta, 512, 512, 683, 683; ayrıca post, 1130
podosit, 897 bakınız Nereis Post, W. M., 1194
Poggio, T., 1(165 Polyplacophora, 679, 679 postinaptik zar, 1012
Pogonophora, 69571 pompa, / /0-11 post-trochal kı l, 359
poikiloterı n, 8623, 863, 865 amino asit, 791 Potamogelon, 799, 799
polar iplik, 585 hidrojen, 904n, 913, 924 potansiyel
polat- ı nikrotitbül, 318-19, 320, 327-28 klor, 1006 etki, 467, 470; ayrıca bakınız kas,
polar olmayan bağlar, 36, 70 soclyum, 109, 904n kası lma; sinir uyarısı
polat- yapı , 335-36, 336 sodytun-potasyum, bakma sodyum- jeneratör, 1030-31, 1030
polarite potasyum pompası potansiyel enerji, 75
oksin tası nı mı , 926, 926, 929 Pongidac, 731-32 potas, 744
proteinin, 62 ayrıca bakma kuyruksuz maymun potasyum iyonu, sinir uyarısı nda, 1006
yumurta hitcresi, 358-60 Pongo, 731 potasyum klorit, 34
polarizasyon pons, 1057 potasyum pompası, 798
ayrtra balttniz noral uyarı Pofrillia, 882 potasyum, 24, 882, 904, 1010, 1012
kas 1074-80 popttlasyon artışının intrinsik oranı, ayrıca bakınız sodyum-potasyum
noromuskular bağlantı , 1080-82 1119 pompası
sinir iletimi, 1004, 1005-6, 1008-10 populasyon, 489-94, 1115 besin olarak, 744, 745, 745-523, 767,
polen, 605, 642, 642, 670, 907, 937, alan, 1117-18 768, 1158
1101, 1102 allopatrik ve simpatrik, 496 gübrede, 744
antijen, 379 arı , 1124 kanda, 868-69, 889, 902
cinı lenıne, 638, 640-41 av ve avcı, hirbirne bağlı ksilem öz suyunda, 883
dans, 637, 638, 639, 640, 640-41, dalgalanmalar, 1125 membran kanalı, 109, 1046
642, 644, 644, 926 böcek, 1124 toprakta, 1167, 1168
kese, 636 bilyme, 448, 448, 118-23, 1123 Potter, H., 87
oclacı k, 640 büyüklüğü ve dağılı mı, 1116-18 Power, J. F., 1153
tüp, 638, 639, (340, 640, 641, 642, deme, 489.90 PPLO (plcuropnemonia benzeri
919 cliverjensin ara evresi, 515 organizma), 570n
poliaclenin, 248 ditsük r„,„x, 1124, 1124 Prekambriyen çağı, 546, 713
politemus güvesi, 1035 cğilı ne noktası nda, 1120-21 Prekarnbriyen evriıni, 545-51
poligenik karakter, 4(31-63 eşey oranı , 1135 presinaptik engelleme, 1014-15, 1015
pcılilı edral virüs, 561 hastalı k, 1126 presinaptik kolaylaştı rma, 1014-15, 1015
polimer, 56, 537 intraspesilik varyasyonda, 491-94 pridoksin, 766
abiyotik sentezi, 536, 537, 540-42 klinal varyasyon, 492-93, 492, 493 Priestley, J., 189
polinı tlaz, 224 kontrolü, 1123-33 primat (Primata), 727-39
1)NA, 222, 223n, 255, 262, 268, 269, avcı lar, 1125 ayrıca bakma kuyruksuz maymun
285, 293-96, 294, 781-82, ayrıca bakınız doğum kontrolü scmpanze, goril; insan;
790, 1016 grup halinde yasama, 1133-40 maymun
RNA, 233, 234-36, 234, 235 territoryum, 1134-35 evrim, 727-39
zincir reaksiyonu, 268, 269 maksimum sürdürülebilir ürün, görüntüleyen korteksi, 1061
polinı crlcsmc reaksiyonu, 56 1121 sosyal organizasyon, 1134, 1135
polimorfizm, 468 mortaliı e ve yaşayabilirlik, 1121-22, primidin, 72-73, 73
dengelenmis, 467-68 1122 ayrım bakınız sitosin; timin
genetik çeşitlilik, 4(37, 468 tahmini yoğunluğu, 1116-17 prirnordiyum, yaprağın, 916, 917
Pııliıı ires, 680 yapı ve işlev birimi olarak, 1116-40 prion, 565
poliorniyelitis, 954 yoğunluğa bağlı sı nı rlanması , 1120, PRL (prolaktin), 947, 959-60, 961, 962,
polip, 659-61, 660 1121 985n, 991
beslenme ve üreme, 660-61 diş göç, 1130-31 Proboscidea, 726
polipeptit zincir lizyolojik temeli, 1132-33 ayrıca bakı nız fil
antijenin, 399-400 ıntı tualizm, 1131-32 Prochlorophyta, 568, 577
sentez, 62 parçalayı cı lı k ve parazitizrn, prolaz
polipeptit zincirleri, antikor hitcresi, 1124-26 mayozda, 325-27, 328, 329
383 türiçi rekabet, 1126-30 mitozda, 317-18, 318
polipeptit, (32 türlerarası rekabet, 1126-30, progesteron, 947, 980, 983, 984, 985-86,
bir gen-bir polipeptit hipotezi, 400 1129 988-91
sentez, bakınız protein, sentez progimnosperm, 639
A 72 iNDEKS
proglottit, 669, 670 77, 887, 887, 898, 900, Protomycota, 593-95
Progonı frhus, 497 945, 957 proton, 24-25
proinsülin, 949 katabolik gen aktivatörü, 284-85 ayrıca bakım; hidrojen, iyon
prokaryot kinaz, 306, 966 protonema
ayrıca bakma hücre, prokaryotik konformasyon, 64-79, 127, 789, 789 karayosununda, 619, 621
DNA, 248, 311 konformasyonal değişiklik proto-onkogen, 304-5
Illogenetik ilişkisi, 18, 19 konjuge olmuş; ayrıca bakma protoraks, 943
genin baskı altı na alı nması, 282-83 konjugasyon protorasik bez, 943, 943
hücre, baktım hücre, prokaryotik kristalin, 949 protorasikotrofik hormon, bakınız beyin,
ikiya ayrı lma, 310, 311 kromozomal, 286-87 hormon
kloroplastlar, 225-26 kuverterner yapı , 68-69 Protostomia
mitokondri, 225 kükürt, 217-19, 217 Deuterostomia, 671-72
ribozom, 241-42 rnakara, 126 pseudosölamat, 672-74, 674
tanı mlanmış, 567-68 metabolizma, 184-85, 185, 949-50, sölomat, 677-94
transkripsiyon, 224, 234-36, 241-43 953, 957, 960 yarı k, 671-72
translasyon, 241-43, 248 MHC, 470 Protozoa, 586-87, 675
proksimal ve distal tüpler (böbreğin), negatif iyon olarak, 1006 amoeboyit, 589-90, 589, 590
894, 895, 896, 896, 898, permeazda, 109-12 beslenme, 742, 760, 761, 769-72
899, 900, 900, 901, 901 polarite, 62, 70 evrimsel ilişki, 19, 156, 553-55, 584
proksimodistal eksen, 370 polipeptit zincirleri, 62, 64-70, 70 hareket, 588, 588, 589-90
prolaktin (PRL), 947, 955, 959-60, 961, prion, 565 hormonlar, 971
962, 985n, 991 prostetik grup, 70-71, 71, 84, 875 ışı k almaçı , 1036
prolaktin salı nması n engelleyen R grubu, 51, 61, 62, 69-70, 70, 185, içsel taşını m, 818
hormon (PIH), 962 789 konjugasyon, 593, 593; ayrıca bakma
prolin, 61, 70, 129, 239, 240, 245, 525 recA, 93 konjugasyon
prometafaz, mitozda, 318 repressör, 276-80, 277, 280 kontraktik koful, 140-41, 592, 592,
promotor, 234-35, 235, 262, 276-77, 277, ribozomal, 249 610, 891-92, 891-92
281-85, 285, 296, 564 sentez, 62-63, 276-80, 277 Mastigofora, 588-89
okaryotik, 235 hormonlar tarafı ndan salgı, 891-92, 891, 892
pronilkletts, (yumurta ve hilcrenin), 341 ilerletilmiş, 949-50, 957, Sarcodina, 589-90
propan, 50 960, 965, 967 sı nı flandı rma, 554
proplastit, 140, 930 omurg-alı pankreası nda, 233 silli, 590-93, 591, 592, 593
proprioseptilduyular, 1032, 1095 ribozomda, 127, 131, 249 Sporozoa, 593-95, 594
Prosimii, 728 sindirim (hidrolizisi), bakın= tuz ve su dengesi, 891-92
amca balunı z primat hidrolizis protraktor internöron, 1027
prostaglandin, 971, 986, 987, 990 sonlandı rma faktörü, 246 protrornbin, 872, 887
prostaglandin, E., 970 taksonomik karakter olarak, 524-25 provasküler doku, 908
prostat bezi, 970, 977, 979 tek iplikli bağlanına, (SSB), 228, 229 provasküler silindir, 918
prostank grup, 70-71, 84, 874 tetramer, 147 proventrikül, 776
Proullemı-us, 666 transkripsiyon faktörü, 284-85, 293- provirus, 261
protein, 60-71, 132 96, 294, 306, 470 prozoma, 687
oc ve f3, 70-68, 70, 71 iiçiı nciıl yapı , 68-69, 86 Prusiner, S. B., 583
alla sat- malı , 65, 66, 220 varyete, 60, 63 Pseudanophilıalmus, 296
allosterik enzim, 875, 877 yapı taşları olarak amino asitler, 60- Pseudenzys, 720
asidik, 286-87 63, 126-27 Pseudocolochirus, 698
baslat ı na faktörü, 295 dizinin belirlenmesi, 789 pseudojen, 288, 288, 472
birincil yapı , 60-673, 70 zincir, 246 l'seudomyrınex, 1131
çinko-parmak, 279, 279 proteinin kuvaterner yapısı, 68-69 pseudoplazmodytı m, 597, 597
denaturasyon, 70-71 proteinin uzaysal konformasyonu, pseudosölom, 672-74
dinler, 147 bakma protein, Meudotropheıts, 457
diyette, 760, 761 konformasyon Psilopsida, 622, 634
DNA, 215-19, 217 proteinlerin üçüncül yapı sı , 68-69, 86 Psilınunı, 622
fibroz, 67-68 protenoyit mikrosfer, 538, 538 psödosolomat şubeler, 672-77
G-, 966, 967, 968, 1017 proteolitik enzim, 786-89, 1080 PSTV (patates iğ-yumru viroyidi), 563,
globiller, 68, 68, 69, 70, 71, 81 proteolitik vezikül, 391 564
hemoglobinde, 875 protista, 550, 555-56, 573, 584, 586-600, Ptashne, M., 308, 309
ltidrojen bağları , 62, 64-65, 67, 68, 606, 609, 993 Pteriospermae, 634-35, 634
70 bitkisel, 598-600 Pteropsida (eğrelti), 622, 625-26, 626,
histon olmayan, 286-87 evrimsel ilişki, 551, 555-56, 557, 586, 627
histon, 286-87 586, 587, 609 pterosaur, 722, 724
hücre zarı nda, 102-7 farklı lasma, 587 PTH (paratiroyit hormon), 946, 958
ikinci! yapı , 66-68 hayvan benzeri, 587-88 pul (deri türevi), 795
kalabilirliği, uzunluğu, 298 kamçı , 588, 600, 600, 658 pul hilcresi, 707
kan plazması ncia, 63, 68, 68, 70, 858- mantar benzeri, 593-98 pulmonar ambolizm, 854
60, 859, 861, 868-69, 876- protoderm, 908, 918 pulmonar arter, 845, 847-48
INDEKS A 73
rheıts maymunu, 525 translasyon, 126, 127, 230, 238- vuruş sesi, 851
Ithnobium, 754, 1162 50 saat, içsel, ayrı ca balann biyolojik saat;
Rhizopoda, bakinn Sarcodina virüste, 561-62, 562 sirkadian ritimleri
Rhizolms, 768 ozgüllük, 539-40 sabit bölge ekzonu, 399-400, 399
ayrıca bakınn kül poli-A kuyruğu, 237, 264 sabitlesmis tepki, 1092
konjugasyon, 649, 650 retrovirus, 258-59, 259, 285, 304, ayrıca bakınn refleks
Rhodniu.s, 943-44 395-96, 395, 397, 398, sacakkök sistemi, 746, 747
Rhodophyta, bakı nn alg, kı rmı zı 562 Saccoglossus, 699
Rhvkcrd, C. I., 793 ribozomal, 127, 234, 238, 241, 241, saç tokası , 235, 236
Rhynchocephalia, 721 248, 565 safra asidi, 870
rihollavin, 764, 766 genlerin çoğalması , 296-97, 296 safra kanalı , 791
bakınn RuBP multipli genler (çekirclekçikte), safra kesesi, 781, 791, 946, 947
rihonukleik asit, babam RNA 127 safra taşı , 791
riboz, 71, 74, 163, 233, 234, 240-41, 791 transkripsiyon, 296-98, 296, 297 safra, 791, 887, 946, 947
ribezim, 539, 539 sentetik, 239-40 sago palmiye (Cycad), 635, 635, 639n
ribozom, 127, 132, 585, 772 sentez, &dalın transkripsiyon sağırlı k, 1046, 1063
büyük althirimi, 240, 241-42, 243, transfer, 234, 244-45, 245, 248, 792 Sahara Çölü, 1177
244, 246, 249 amino asitler, 245, 245 sakkaroz, 54-55, 54, 791
granillsüz ve granı:ıllü ER'de, 131 antikodon, 245, 245 sakroplazmik retikulum, 1081-83, 1081
kloroplasua, 155 bağlanı na bölgesi, 246-47 Salamandra, 718
küçük alı birim, 240, 241-42, 243, translasyon, 244-45, 245 salatalı k, 798, 926
244, 246, 249 yapı , 245 salgı , 887-905, 887, 896-902
Okaryotik ve prokaryotik hücrede, RNA polimeraz II, 234 azotlu atı k ürünler, 886, 886, 887,
154, 155, 241-42 RNA polimeraz, 233, 234-36, 234, 235, 89(1-91, 902, 903
polipeptit zincirinin sentezi, 241-42 238, 276-77, 277, 284, bağı rsak solucanları nda, 666,
241-42 285, 285, 402, 549, 564 892-93, 893
tarafı ndan protein sentezi, 127, 131, RNA primaz, 228, 229 balı kta. 887-90, 890, 902-3
249 RNA replikaz, 258-59, 561-62, 562 basit çok hücreli hayvanlar-da, 891,
translasyon, 241-46, 241-42, 247 Roberts J. W., 231 894
ribozomal RNA, baktnn RNA, ribozomal Roberts, K., 156 böcekte, 686, 894-95, 895, 9f/3
Rich„A., 253 Robertson, J. 1)., 102 deniz omurgalı ları nda, 890, 890,
Richards, P. W., 1194 Robinson, T. F., 880 902-3
Richardson, J. R. 702 robot arı , 1102 deniz omurgası zları nda, 888
Rickettsiac, 568, 569 rodopsin, 1041-42, 1042 difüzyon, 887, 904-5
ringa balığı marusı , 527, 1090, 1091 Roeder, K. 1)., 1114 eklembacaklı larda, 686, 894-95,
ritim yöntemi, 987-88 Rose, N. R. 406 895, 903
rizoyit, 619, 622, 647, 648, 649-50, 768, Rosenthal, G. A., 793, 973 fagositoz, 666
768 Ross, J., 309 insanda, 895-903, 896, 901
RNA (ribontikleik asit), 74, 214, 218, Rothman, J. E., 123, 157 karaciğerde, 886, 887
537, 563 Rotifer, 675 karasal hayvanlarda, 890-91, 895,
antisens. 298 Rous sarkorna virüsü, 304 902-3
birincil, 228, 229, 285 Rous, P., 304 rnemelilerde, 891, 895-903, 895-97
cilt sarmallı , 561 Royal Air Force, 1141 Protozoa'cla, 891, 891, 892
denaturasyon ve renaturasyonu, 71 rRNA, bakma RNA, ribozomal tatlı sı! hayvanları nda, 888-90, 890
1)NA ile karşı laştı rma, 233 RU 486, 990 topraksoltıcanı nda, 894, 894
genler, 258-59, 561 Rubel], S., 203 tuzun aktif tası nı mı , 890. 896-902.
messenger, 132, 234, 236, 243, 248, Ruhin, M., 1064 901, 903-5
264, 342 RuBP (rihulaz bifosfat), 203, 204, 205, tüpsü, 902
baslaı na sinyali, 234-35, 237 209-10 ürik asidin, 891
birincil transkript, 236, 236, 237 RuBP (ribuloz bilbslat) karboksilaz), yapı lar
ekzon, 399-400, 399 205, 209-10 alev-hücre sistemi, 666, 675,
gen klonlanması nda, 266-69 386 Ruddle, F. H., 309 892-93, 893
hibritlesme, 287 ruminant (geviş getiren), 784, 784, 785, böbrek, &dalın böbrek
işleme, 236-38, 237 788n, 1158, 1160 kolon, 781, 784-85
islevsel, 236 kontraktil koful, 140-41, 592,
kı l cı kı ntı lı lop, 235, 236 592, 609, 610, 891-92,
poli-A kıtyruğu, 264 S-A (sino-atriyal) düğüm, 849-50, 850, 891-92
sentetik, 239-40 1024-25 Malpigi tüpleri, 686, 693, 778,
sinval sı rası , 130 S-A dilğümü, 849-50, 850, 1024-25 894-95,895
sonlandı rma sinyali, 235-36, 235, kapakçı k, 843, 844-45, 850 nefridyum, 678, 894, 894, 895,
237 karı ncı k, 844-45, 844, 849-51, 850 1068
transkripsiyon, DNA ipliğinde, omurgalı , 314, 844-45, 844, 848, salgı bezi, 903
126-27 849, 850, 885 salgı hücresi, 888, 889, 902-3,
transkripsiyonım hormonal sesler, 850 904-5
kontrolü, 965, 965 üçlü kapakçı k, 844, 850 solungaç, 890, 902, 904
salgı beri, 903
INDEKS A 75
salgı hücresi, 888, 889, 902-3, 904-5 Scinaia, 608 sepal, 639-40, 643, 919, 919
salgı kanalı , 893 scrapie, 565 septum, 849
salgı pont, 893, 893 Scrimshaw, N. S., 793 sera etkisi, 46, 722, 1161
Salisbury, F. B., 646 Scyphozoa, bakma clenizanası serbest hı rakıcı (davranissal) 1089-91,
salisilik asit, 937 S'oqonema, 576 1105-6
Salix (sOgüt), 640n, 642, 915, 928 seçici kibrit eliminasyontı, 499-500 ayrı ca ()alarm feromona
Satma, 889 seçici-gcçirgcn zar, 95-96 sinyal uyarı sı , 1089
Salata-n(41a, 251, 575, 726 seçiliın baskısı , 458-61, 466-67, 511, 522 tammlam, 1089-91
salyangoz, 668, 678, 681, 776, 806, 842 sedef, 680, 681 serbest enerji, bakznız enerji
deniz. 359 nedir rcçincsi, 725 serçe, 810
hareket, 1067 sefitlopod (Cephalopoda), 681-82 beyaz taçlı , 1107
hidrostatik iskelet, 1067 kase göz, 150, 1038 serebelltun, 1053, 1054, 1054, 1057
saman nezlesi, 970 merkezi sinir sistemi, 1002-3 serehral korteks, 1055, 1057, 1058-63,
saman, 930 set 687-88 1093
Sambucus, 800, 826 segmental gangliyon, 1003-4 algı layı cı işlem, 1059-63
saı nur erkegi, 485 segmentasyon, 1068-69 arka parkta', 1061
Sanderson, S. L., 793 ana, hayvan subelerinde, 701, 704 birinci] görme, 1056, 1059, 1062,
sansar, 1137 Drosophila' da, 367-70, 368, 369 1062
saıı sar, çam, 988 halkalısolucanlarda, 682, 683, 894, ilgi alanları , 1056, 1056
Sapienza, C., 309 894, 1068-69 islevsel haritası , 1058
saprolit, 6478, 649, 650, 759, 768 kazınaya uyum olarak, 1068 mantı ksal organizasyonu, 1055,
.arrina, 575 segirme, 1075-76 1056, 1058-59
Sarcodina, 588, 589-90, 589, 590; ayrı ca basit, 1075, 1075 retiküler sistem, 1059
bakintz„Anıoeba sekans (dizi) analizi, 526, 5523-53, 556, serebral yarı küre, 1053, 1057
sargassum yengeci, 478 586, 590, 602-3, 609, 616, serebrum, 1053, 1054, 1054
.S'argıtssıı ni, 478, 604 622, 658, 659, 672, 732, serin, 61, 240
sarı ası nakusu, 1106 736 serotonin, 1013, 1014, 1017
sarı cı vı k nıanutr, 595 sekiz akı n, 18-19, 19, 551-57 sersem Ilde hastalığı , 928-29
sarı gagalı agackakan, 485 sekretin, 946, 947, 967 sert kemik, 38
sarkomer, 1077, 1078, 1081, 1081 sekua ormanı , 1151 sert ksilem, 1070
sarı nal Selaginella, 624 sert mercan, 1180, 1181
çift, 219-21, 220; ayrıca bakınız DNA selektin, 403 serum (kan), 873
yapı selenyurn, 24, 767-68 serviks, 982, 983, 987, 991
kın.atincle, 67 sellülaz, 785, 927, 932 ses (frekans), 1043
sarması k, 630, 825 selüloz, 55, 55, 56, 56, 117-19, 118, 204 ses bantları , 807, 808
Sarracenia, 756, 756 bitki hücresinin çeperinde, 608, 609 ses kutusu, 808
saı clli ı hücreler, 995 iplik, 912-14, 914 sesil organizma, 1000-1001
ayrıca bakı nız hücre, gliyal; Schwann parçalanması , 550, 578, 580, 781, sesli konuşma, ses üretimi, 1043
hücresi 782, 784-85, 927 seta, 683, 1068
Satir, P., 123 selitloz, 912-14, 913, 924 deniz halkalı solucanları nda, 1069
Saner, R. L., 941 semender, 718, 803, 963 Sete, A., 406
Satürn, 533 akcigerlcr, 807 sezgi, 5
Saussure, N. T. de, 189-90 ayrı ca bakma keler slinkter, 781-82, 812
sayı pira► idi. 1157, 1157 embriyo, 349, 361 Uca' (kapilcr), 859-60, 860
sayı lar, piramiti, 1157, 1157 gelişim, 349, 361 pilorik, 782
sayı sal ı aksonoı ni, 51(3, 521-22 kromozomlar, 326 prekapiler, 860
Scaphopocla, 680, 681 rcjenerasyon, 372-73, 374 Shapiro, J. A., 273
scapula, 1070, 1072 solungaçlar, 803 Shapley, H., 545
Srrrı rrle.ııırııs, 91 üreme, 976 Sharon, N., 123, 583
Sch s luso ma, 668, 668 yumurta, 361 Sharp, P. A., 236
Sclı leidan, M. J., 89 seminifer tüp, 335, 335, 947, 978, 980 Shelford, V. E., 1188
Sclı miclt-Koening,K., 1111 semiz otu, 210 Shepherd toprhas, 908, 908
Schınich-Nielseıı, B., 905 Semliki Orman virüsü, 137 Shepherd, G. M., 1028
Sch ı nidı-Nielsen, K., 793, 816, 905 Senebier, J., 189 Sherman, P., 1137
Schneider, S. I-I., 1194 senesens, bakma yaşlanma sı cakkanlı hayvanlar, balumz endoterm
Schneiderman, H. A., 973 Senozoyik, 546, 639, 726, 1184 sı caklı k
Schoener, T W., 530 sentetik enzim, bakma enzim ayrıca bakınız biyom; biyosfer
Scholz, A. T., 1114 sen tez, difüzyon, 93, 95, 95
Schopl, J. \V., 558 abiyotik, 536, 536, 537, 540-42 dormansi, 931
Sclı oı tı , O. E., :363 kondensasyon reaksiyonuyla, 55, 58, düzenlenme, 46, 794, 799, 804,
Schrader, W. T, 973 69 815n, 838-39, 862-68,
Schulte, F. E., 665 sentriyol, 146, 148, 148, 152, 156, 313, 871, 937
Schuster, P., 558 550 Arktik hayvanlarda, 866, 866
Schwaıııı hikresi, 711, 994, 996, 997 mitozda, 313 davranış tıyumları , 863
rr yıı crı bakın,: miydin kı lı fı sentromer, 286, 312, 313, 326 ı sı nma, 865-66, 885n
Schwann, T., 89 sentrozornlar, 146 izolasyon, 866
A 76 İNDEKS
kancalı , 1100 ganglion, 683, 685, 1001-3, 1003- sitoplazrna, 88, 103, 126, 128-30, 139,
kı sa dilli, 477 4 144, 243, 358, 612, 838,
kı zbocekleri, 693-94, 693, 757, 814 otonomik, baktım otonomik sinir 913, 913, 1163
mayı ssineği, 814 sistemi sitoplazmik akışkanlı k, 818, 818, 1066,
nı tyva sineği, baktnız Drosofrizila parasimpatetik, 1021-24, 1022 1067
nı inı ikri, orkide çiçeği, 478, 478 simpatetik, 951, 963, 1021-24, 1022 ayrıca baktım taşı nı m
Rhagoletis, 503 sinir ağı, /000-1001 sitoplazmik kafes, 146, 147
sı nı flandı rma, 527 somatik işleme, 1021 sitozin, 72-73, 72, 73, 218-19, 221-22,
sinek, 1034 sölenterat, 1000-1001 227, 233, 270, 271, 293
testeresineği, 694 topraksolucam, 1003 deaminasyonu, 230, 230, 251
tozlasurı cı olarak, 478, 478 yassısolucaıı, 1001-2 sitozol, 130, 243-44, 244, 247, 340, 609,
tükürük beni, 287, 291 yumusakça, 1002-3 616, 1011, 1083
Üreme potansiyeli, 1118 sinir ucu, 374 sitrik asit, 174, 175, 176, 183
yusurcuk, 497, 693-94 sinir yolu, 1055 devir, baktın Krcbs döngüsü
sinekkapan, 756, 757 sinir, 711, 999 sivrisinck balığı, 479
effektör hücreleri, 1066-67 ayrıca bakma ganglion sivrisinck, 649, 694
sinekkusu, 670, 865, 1109 hormon salgı laması, 1023 Anofel ve sı tma, 593-95
tozlasma, 477 hücre, Itaktntz nöron filariazis, 677
sinergizm, 957, 984, 984n, 1072 kulak salyangozu, 1045 hormonlar, 944
Singer, S. J., 102, 123 lif, bakma sinir lifi kontrol, 1141
sinir ağı, /000-1001 motor, bakan nöron, motor larva, sürerek beslenen, 777, 777
hidra ve yassısolucan, 1001 optik, 1054, 1057 rektum, 778
merkezi kontrol ve 1okalize olmuş sinir, bakma nöron relcasing fcromen, 1089
tepki, 1000 sino-atriyal (S-A) düğün', 849-50, 850, ses iletişimi, 1044, 1089
sinir dokusu 1024-25 sindirim sistemi, 778
hormon salgı lanı nası , 959, 961 sinstiyal organizmalar, 320-21, 648, 665- yutak, 777, 778
presumptil, 1023 66 siyah benekli güneş balığı (Pontoxis nigro-
sinir gazı (organofosfat), 1013 sinüs (nazal), 807 mactılalus), 783
sinir hücresinde, 1000, 1003 sinyal uyarısı , 1088, 1088, 1089-91, 1095, siyah gözlü Suzan, 934
sinir kordonu 1097-1100 siyahlar, bakma etnik gruplar
ayrıca baluntz omirilik aldatıcı , 1100
Siyam kedisi, 423, 429
omurgah, 1004 ayrıca bakma release!' (serbest siyanobakteriler balıznız algler mavi-yeşil
omurgası z, 1001-2 bı rakıcı )
skafopot yumusakçalar, 680
sinir lifi çoklu, 1098-1100
Skinner, B. F., 1104
afferent ve efferent, 1001 duyusal, 1063, 1097-98
sklcra, 1038
ayrıca bakma akson Siphona, 814
sklerankima, 631-32, 631, 749
çap, sinir uyarısı, 1006 Siphonaptera, 693, 694
sklerankimada, 632
tek yönlü, 1000 Sipunculida, 683
sklereyit (taş hücresi), 631, 632
sinir sistemi sirinks, 808
skoleks, 669-70, 669
adaptasyon, 998 sirkadian ritimlcri, 963, 1088-89, 1097
Skoog, F., 930
basit sinir yolları , 997-1000, 997 ayrıca bakma biyolojik saat
skortum, 977-78, 977, 980
hilateral, 998, 1001-4 sist, 1006n
sistein, 61, 63, 239, 240, 525, 959 Slack, c. R., 209
böcek, 943-44
sistematik, 516-19 Slater, R. K., 758
davramsta, 961-62, 963, 1025-27,
1102 ayrıca bakma sı nı flandı rma Smilax, kök, 750
denizanası , 1001 sisterna, 995 Smith, 1). S. 1084
eklem hacaklı lar, 685, 943-44, 1002- sistin köprüsü, 63, 67, 959 Smith, H. W., 905
4, 1003 sistis fibrozis, 272, 1006n. Smith, K. K. 1084
endokrin sistem, 943-44, 959, 961- sistol, 850-51 Smith, N. G., 1106
63, 991, 1000 sitolarinks, 771, 771 snRNP (küçük nüklear
i, 993-1004 sitokalazin, 321 ribonükleoprotein
gelişim organizasyonu, 373-76 sitokinez, 312, 316-17, 319, 320-22 partikülü), 236-38, 237
gelişme, 347 bitki hücresinde, 321-22 snRNP-intron kompleksi, 238, 238
halkalısolucan, 1002-4 eşit olmayan, 336 Snyder, S. H., 973, 1028
hidra, 1(10(1-10(11, 1000 fonksiyon mekanizması , 321 sodymn (iyon), 24, 32-33, 746, 767
hormonal kontrol, 959, 961-62, 1000 fungusta, 321, 649 ayrıca bakma sodyum-potasyum
ısmsal, /000-1001 hayvan hücresinde, 321 pompası
kıtladanbacakh, 1002-3 sitokinin, 930-31, 930, 932 besin olarak, 767
merkezi, 995-97, 1017 iiksin, 930, 930 birikim, toprakta, 1169
afferent ve efferent lifier, 1001 sitokroın, 177-78, 180, 744, 745, 767 böbrek nefronunda, 899-901, 899-
beyin haskı nlığı, 1002-4 c, 425-25 900
relleksler, bakma refleks J; 195, 195, 196, 201 doku sıvısı nda, 882, 899-900, 899-
nematot, 1001-2 sitoksik T hücresi, bakınız T lenlositi 2,4- 900, 902, 903-5
omurgalı , 1004 D, 928, 928 kanda, 868-69, 889, 954, 955
omurgası zlarda, 998-1004, 1025-27 sitoloji, 435 mcmbran kanalı , 110
nüı al irnpuls, 1006
A 78 INDEKS
nöral uyarı nı n iletilmesinde, 1008- ayrıca bakma fermantasyon; gaz 340, 944, 974, 978-80,
10, 1008-1111 alışverişi 979
pompa, 109, 904n glikolizis; Krebs döngilsü; akrozom, 340, 979
sodyum kanalı , 1009, 1034 metabolizma; aktivasyon, 978
sodyıtın klor, 29, 33, 34, 868-69 mitokondri, solunumda anatomi, 340, 340, 341, 979
sodyum-potasyum pompası , 111-12, 111, solunum ağacı , 805, 805 besin depolama, 979
791, 903-5, 904, 1011, solunum sistemi, bakım; gaz alış verişi, döllenme dönemi, 987-88
1011 yapı lar döllenme, 339-41, 341, 987-88
nOron zarmda, 10111, 1011 solunumun cicktron taşını mı , bakma Golgi aygı t', 340
soğan, 129, 312, 642-43 clektron tasmı rnı hareketlilik, 430, 978, 979, 987
soğuk reseptörü, 1032 somatik hücre, bakınız hücre, somatik kamçı, 150, 9785, 979, 979
soğuk, genel, 969, 1044 somatik sinir sistemi, 1021 kromozomlar, 224-25, 225, 340, 430,
s(4.5-,ukkanli hayvan; bakma ektoterm somatik yollar, 1021 430
soğutma, buharlasma, 46, 799, 866-68 somatostatin, 947 pronukleıts, 341
Solenogasues, 678, 678n somatotropik hormon, (STH), 947, 960, sölenterata, 660, 661
solucan, 666n, 695 961, 962 üretim (spermatogenez), 335-36,
ayrıca bakınız at solucam, nernatot, Somero, G. N., 186 335, 947, 978, 980
bağırsaksolucanı somit (embriyonik), 348-49, 367, 367, vazektomi, 980, 980
halkall, bakma halkalısolucan, 572, 989 yumurta hucresinn
lopraksolucanı; Nereis determine edilmiş, 367 olgunlasması nda, 340,
soluk borusu, 807, 808, 955 somon balığı, 1050 982
soluma, 807-9, 809, 810-811, 810, 815 somon, 468-69, 1050, 1107 sperm kanalı , 978
ayned baktım alış verişi sonbağirsak, 778, 895 ayrıca bakma tohum kanalı
soluma, 808-12, 809, 854 Sonneborn, T. M., 226 sperm SMS', 397, 978-79, 980, 987
ayrıca bakınız gaz alışverişi Sonnenblick, E. H., 880 sperm vezikülü 970, 977, 978
negatil ve pozitif bası nç, 810-11 sorgum, 210 spermatit, 335
soluma, 808-9, 810, 815 sorus, 627 spermatofor, 976
solungaç sosyal hayvan spermatogenezis, 335-36, 335, 947, 978,
Aplysia'da, 998-1000, 1015, 1104 akraba seçimi, 1136-38 980
balikta, 803-4, 803, 804, 807, 810, alturizm, 1135-38 spermatogonyum, 335
890, 890, 902, 904 anlarda, bakma arı spermatojen hücre, 638
denizyı ldizı nda, 801, 804 ayrıca baktım iletişim spermatosit, 335
deri solungaçları , 696 hencillik, 1135-36, 1137 spermatozon, bakınız sperm hilcresi
destek çubukları , 715, 715 grup seçimi, 1136,38 (hayvan)
clolasim, 848, 849 spermisit, 982, 983
soliter hayvan zı tu, 1097, 1100
ekleinbacaklı larda, 686 spermopsida (tohmlu bitki), 622, 633-43
sosyal organizasyon, 1133-40
kese, farangiyal, 349, 519 döllenme, 638, 640-41, 642, 644
akraba seçimi, 1136-38
lamel, 803, 804 tek ve karşılıklı, 644
alturizm, 1135-38
mürekkeplıalığı nda, 802, 803 Sperry, R., 375
grup halinde avlanma, 1133-34
ozmoregülasyon, 890, 904 Sphenodon, 720, 721
insan ekolojisi, 1138-40
parapoclyum, 803 Sphenopsida (atkuyruğu), 622, 624-25,
kaynak kontrolü, 1134-35
seı nenderlerde, 803 624, 625, 634
rekabet, 1133-34
solungaç yarı klan, 698, 703-4, 704, spikül, 657-58
soya fasulyesi, 31, 754, 933, 938
956 spinal düğüm, 1019
söğüt, 640n, 642, 915, 928
ters akı llı lar sistemi, 804, 804, 810 spirakulum, 813-14, 814
trakeal, 814, 814 sölenterat (Coelenterata), 585, 592, 658,
spiral kapak (köpekbalığında), 783, 783
yumusakçalarda, 678, 679 659-62, 701, 998-99
spiral segmentasyon, 672
ayrıca bakma hidra, deniz şakayığı
solungaç çekme relleksi (Aplwda'da), spirillııııı, 569
998-1000, 10915, 1104 hcslcyicilcrin alı mmı , 772-74, 841
spirocheta, 550, 550, 568, 572, 573
solungaç kesesi, 698 dokunaçlar, 484, 659, 661, 661, 662,
Spiroio,ra, 650
solungaç mantar', 654 772, 773, 842, 1068
Spirogyra, konjugasyon, 616, 616
solunum (hücresel), 159, 165-85 evrimsel ilişkiler, 659-62
Spolsky, C., 558
aerobik (solunum), 138, 159, 172- kontraktil elementler, 659, 1067
Spongda (banyo süngeri), 658
85, 187-88, 199, 202, 543 kontrolün merkezilesmesi, 1000-
spongosiil, 657
enerji verimliliği, 183-85, 183, 1()01
spoorlit (diployit evre), 907
794, 862 sinir sistemi, 1000-1001
algte, 606, 607, 615
evre I, 164-65, 172-73, 176 uyum, 998
hryolittc, 619-21, 619, 620, 621
evre Il, 173, 176, 177 vücut, 659 eğrelti otunda, 626, 626, 627, 634
evre III, bakma Krchs dongüsii spektrum, elektromanyetik, bakma evrimsel eğilimi, 644, 644
evre IV, 173, 176-78, 178, elektromanyetik gametolit baskı nliğı ile
180, 183, 184, 199 spektrum karsı lasurma, 618, 619,
CNTC V, 181-83, 183 Spemann, H., 361, 363 626, 644, 644
evrimi, 159-62, 159, 543 Spencer, C. H., 488 gimnospermde, 636, 638
anerobik, 165-72; ayrıca baktım sperın hücresi (bitki), 638, 639n, 640, kaidesi, 621, 621
fermentason; glikolizis 640-41 psilopsidada, 622, 622
sperı n hücresi (hayvan) 335-36, 335,
INDEKS A 79
intrinsik üreme yalı tı mı , 496-500 öğretici, eğitici, 363-64 üretken gövde (cıvı k mantar), 595-96
modeli (Darwin'in ispinozları ), 504- permisil (serbest bı rakı cı ), 363-64 ürik asit, 870, 886, 886, 891, 895, 902
9 uyarı labilir enzim, 276-80, 277 üzengi kemiği, 1044, 1045
otopoliployidi ile, 500-501 tryarı lmı s-uyum hipotezi, 82, 82, 84 üzengi, 1044, 1045
özellik kayması , 500 uyarıya bağlı postsinaptik potansiyel üzüm, çekirdeksiz, 926, 930
poliployidi ile, 500-502 (EPSP), /0/4, 1014, 1016
punctuated equilibrium, 510-12, 511 uyku hap' (barbiturat), 133, 1057
rekabet, 509-10 uyum, 473 vajina, 707, 979, 982, 983, 987, 988
sinı patrik, 500, 502 uyumsal acı lını , 503-9, 513 valans (bağ değeri), 33, 37, 218
eseysel baskı lama (kalı pları-la), uzaklı k etkisi, 1189-90, 1191 valin, 61, 111, 239, 240, 245, 761
502-3 uzun hacaklı yengeç, 480 valinornisin, 110, 111
kromozomal olmayan, 502-3 uzun gün bitkisi, 929, 933-35, 934, 935, Valitun, 1017
tütün mozayik virüsü (TMV), 560, 561, 936, 938 Valtin, H., 905
563, 563 uzun konu şebek, 730-31, 730 van der Waals bağı, 39.40, 82, 84
tütün, 137, 548, 930, 930, 933 Uzzel, T., 558 van der Waals ilişkileri, 39-40, 82, 84
tüyleri diken diken olmak, 865 üçlü bağ, 36, 50 Van Essen, 1)., 1028
tir,,, lerin diken diken olması , 951 ülser, 787, 954 Van Leeuwenhock, ınikroskop, 88
rannosarin“, 722 iı re, 870, 88(3, 887, 891, 898, 899-900, van Overbeek, J., 941
900, 902, 903 vanadyum, 24, 746
üreme farklı lığı , 448 varikoz toplarclamarlar, 853
u•an sincap, 1097 üreme izolasyonu, 496-500 Varmus, H., 274
Liman ı], A., 992 üreme kı rı lınaları , 615 varyabilite, 448
614, 615 üreme, 760 dengelenmis polimorlizın, 467-68
ultimobransiyal bez, 957 amlibinin, 975, 975, 976 Hardy-Weinberg Yasası , 455
ultravivole 'sı k, 161, 191, 251, 251, 534- at solucanı nı n, 975, 975 varyasyon, genetik, bakınız genetik
35, 1037, 1166, 1168n bakteri, 252, 311, 572-74, 606 varyasyon
ultraviyole ışı k, 227 bakteriyolajda, 216-17, 258-61, 561- vaskülarizasyon, 302-3
Ulva, 615-16, 615 63 vasküler şok, 860
umbilical cord, 811i, 988 balığın, 975, 978 Vassalli, J. D., 973
Ungulata (taynaklı lar), 1177 davranış, 975, 976, 1097-1100 vatoz (balı k), 1048
Afrika, 1185 denizyı ldızı nı n, 1118 vatoz, 716, 1071
Unirama, 512, 686, 686, 689.94 E. colıThin, 311 vazektomi, 980, 980
unkurclu, 1129, 1141 eseyli, 224-25, 225, 331-33 vazoclilasyon, 860
Unwin, N., 123 döllenme, &Ilan= döllenme vazokonstriksiyon mal, 951 .
Upton, A. C., 231 gen-onarma hipotezi, 450 vazopresin, 900, 947, 954, 955, 959, 959,
Ur, 1169 hermalroclitik, 975, 975 961
uranyum, 32. 534 heterogarnik, 605, 612 Vehar, G. A., 880
urasil, 72, 74, 227, 233, 239, 298 izogamik, 606, 611, 612, 613, vejetal heınislcr, 343
limin, 233, 234, 235 615-16 vejetatil kutup, 342, 344, 345, 346, 360
t 'reN., H. C., 535 karışı k küme hipotezi, 450 vejeteryan, 761-62
t 'rnchordata, 70.3-4, 704 kı zı l kraliçe hipotezi, 450-51 vena cava, 845, 846, 849, 884, 895, 896
Urusalpinx, 680 korjugasyon, bakınzz ventriküle• flbrillesme, 855
usaklı k davranışı, 1138 konjugasyon venül, 845, 851, 853
uterus, 945, 967, 982, 982 rekombinasyon ile, 331-33 Venils, 544
astar, 9834, 984, 985-86, 988 eseysiz Verim Yasası , 416-17
gebelikte, 988 gemmula ile, 621, 621 verimlilik piramidi, 1156-57, 1157
hormonal kontrolü, 947, 970, 982, ikili birlesmeyle, 310, 311, 311, verimlilik, piramidi, 1156-57, 1157
983-86, 984, 990 574 Verma, 1. M. 274
implan ıasyon; bakın:iz implantasyon tomurcuklanmayla, 653 vertebra, gelişimi, 367, 367
kası , 990, 1073 farklı lasma, 448 Vesalius, A., 9
p•ostaglandinler, 970 hipoliz, 983-87, 984, 990-91 vestibül
utrikulus, 1047 hormonal kontrol, 947, 980-81, 980, kulağı n, 1045
Uvnas-Moberg, K., 973 984 vajinanı n, 982-83
uyarı hormonal kontrolu, 980, 983-91 vestibüler kanal, 1045
kosullanchrı lmanus 1103-4, 1106 insan, 977-91 vestigiyal organ, 14
kosullanchrı lı ms, 1104 kara kurbağası nda, 975 vezikül
sinval, bakı nız serbest bı rakı cı ; sinyal kelebeğin, 976 depo, 136
uyarı sı , kur yapma, 1098-110, 1099, 1100 egzositotik, 116, 116, 857, 857
tepkide dört. C\TC, 993 kurbağanı n, 976, 978 endositotik, 114, 141, 145, 146, 857.
Inancı renkler, 481, 481 kuşun, 469, 976-77 857
uyarı cı , 27(3-80, 277, 280 memeli, 977-91 ER'de, 129, 130
avuu baktım hormonal kontrol sernenderin, 97(i fagositik, 112, 113, 136, 137
bakteri gen transkripsiyonunda, 275- sürüngenin, 976-77 histamin, 969
76 vi•al, 561-63 hücre plağı oluşumunda, 323
bölge, 2(.43-96, 294 üreter, 895, 896, 977 kolul ile karsı lasurma, 141
gelişmede, 276-80 üretici, besin zincirinde, 1156 koni hücresinde, 1041
A 84 İNDEKS
koturaktil koful çevresinde, 592, visseral kitle, 678 Wallace, A. R., 15, 16, 452
592, 891, 892 vital kapasite (akciğcrin), 809 Walshy, A. E., 583
optik, 362-63, 362 vitamin, 762-67 Wang, J. C., 231
pinositik, 113, 114, 136, 136 A (retinol), 765, 765, 766, 1036, Wang, N. S., 816
salgı , 133, 133, 134, 134 1042 Warblcr, 1109
sinaptik, 1012, 1013, 1015 askorbik asit, 762, 762, 763-64, 766, Cape May, 1129-30, 1130
submitokondriyal, 182, 182 767 Wassarınan, P. M., 356
vasküler endotelytunda, 857, 857 B (tiyamin), 762 Wassersug, R., 793
Vidal, G., 558 Bi (tiyamin), 763, 764, 766 Watson, J. D., 20, 20, 156, 221-23, 231,
Viking Lander II, 544 Bi, (kobalamin), 764, 766 238
vikuna, 878-79 B„(riboIlavin), 764, 766 Weber, A., 1084
Villa-Komaroff, L., 273 Bh (piridoksin) 766 Weber, K., 157
villus, 782, 783, 988 biyotin, 766 Webster, R. G., 273
Itipera, 720 C (askorbik asit), 762, 762, 763-64, Weinberg, R. A., 274, 309
viral DNA, 561-62 766, 767 Wcinberg, 455
viral hastalı k, 560, 5615437 I) (kalsiferol), 765, 766 Weiner, A. M. 231
viral represyon, 562 depolama, 887 Weintraub, H., 309
Virchow, R., 89 E (tokolerol), 764, 765-67 Weisblat, 1). A., 377
virion, 560-62 eksikliği, 762-67, 762 Wenner, A., 1102
viroyit, 536, 563-65, 564, 568 lillokinon, 764-65, 766, 767 Went, F. W., 922-23, 922, 1194
vb-üs, 258-61, 559-67 folik asit, 764, 766 Werblin, F. S. 1065
aclenovirüs, 561 ile detoksilikasyon, 767 Wernicke alanı , 1062, 1062
1)4,11 kanser, 3(14-6 insanları n gereksinimi, 766 White, J. H., 231
bakteri ile karşılaşurına, 559-60, 569 K (lillokinon), 764-65, 766, 767 White, R. M. 1194
bakteriyofaj, bakma, bakteriyofaj kalsiferol, 765, 766 White, R., 446
bultmustı, 559-60 kaynakları, 766 Whittaker, R. H., 558
canine distemper, 1126 kohalamin, 764, 766 WHO (Dünya Sağlı k Teşkilatı ), 1141
DNA, 561-62 koenzim olarak, 762, 762, 764 Wiercinski, F. J., 1080
endonttkleaz, 265-66, 265 nikotinamit, 764, 766 Wicscl, T., 1059
hastalı k, 560, 566-67 niyasin, 764 Wigglesworth, V. B., 943-44
herpes, 298 pantotenik asit, 764, 766 Wilkins, M. H. F., 220-21
HIV, 395-99 pridoksin, 766 Wilkinson, G. S., 1153
hücre ile karsı lasurrna, 566 retinol, 765, 765, 766, 1036, 1042 Williaıns, J. M., 1109, 114
ı lı mlı , 259-61, 263, 290 rihollavin, 764, 766 Williams, T. C., 1109, 1114
ile gen transferi, 261 suda çö•ünebilirlik, 763-65, 766 Wilson, A. C., 530
interferon, .566 tası nı m, 869 Wilson, D., 1025-26
kı lı f, 560-61, 566 tiyamin, 762, 763, 764, 766 Wilson, E. O., 1114, 1138, 1189-90, 192,
köken, 565-66 tokolerol, 764, 765-67 1194
kristallesme, 560 yağda çözünebilirlik, 765-67 Wiltshko, W., 1109
kültürü, 217-19, 560, 561-62 viviparlı k, 891 Winklcr, H., 973
litik diingücle, 283, 283, 562-63, 562 vizkozite, 869 Winkler-Oswatitsch, R., 558
lizogenik clöngilde, 264, 562 kan plazması nı n, 869 Woesc, C. R., 558, 583
ı nRNA, 561-62, 562 volkan, 536, 536, 1192-93 Wolpert, L., 370-72, 372, 377
obligat parazit olarak, 565-66 voltaj-kapı kanalları, 1008, 1009 Wong-Staal, E, 406
patates iğ yunı rusu, 536 volv(ıks serilcri, 611-15 Wood, J. E., 880
polihedral, 561 Vo/vox, 612, 613, 662-63 Wright, C. V. E., 377
protein kı lı f, 283, 560-61, 562, 563, vulva, 982-83 Wurtman, R. J., 973
563 vuruş hacmi (kalbin), 851 Wynne, M. J., 601, 646
retrovirüs, 258-59, 259, 263, 264, vurus, 854, 985, 1062 X ismi, 161-62, 191
304, 395-99, 561 vücut boşluğu, büyük hayvan DNA'nı n kı rı nıın analizi, 220-21,
RNA replikaz, 561-62, 562 subelerinde, 701 221
Rotts sarkoma, 304 vücut büyüklüğü, kristalogra11, 68
Semliki Ormanı, 137 gaz değişimi, 795-96 miyoglobin kı rı lı mı , 69
serbest enfeksiyonlar, bakınız virion içsel taşınıın, 842 X kromozomu, 429-35, 433
süzülebilirliği, 560 kalp hı zı , 850 Bar cisirrıciği olarak, 433, 433
tarafı ndan antijjen üretimi, 379 metabolik hız, 864-66 inaktivasyon, 433-34, 433
tütün mozayik (TMV), 560, 563, 563 vücut. sıvı sı Xenopus, 549
üreme, 258-61, 259, 561-63 bitkide düzenlenıne, 882,84 XXX sendromu, 440
virion, 560-62 hayvanlarda düzenlenme, 884-905 XYY sendromu, 440
yapı , 560-61 hormonlar tarafı ndan, 949-50, 951-
yasanı n] kökeni, 565-66 54, 957-58, 959-60
yasaya') organizma olarak, 565-66 Y kromozom , 429-35
zararı , 561 n yahanarısı , 693, 694, 969, 1092, 1136
visseral duyular, 1032 Wagner, R, 231 parazitik, 1141
visseral işlcvlcr, 1054 Walcott, C., 111 1, 1113 parazitoyil, 485
visseral kas, lıaluniz kas, düz Waldsterben (orman ölümü), 1168
INDEKS A 85
yabani çimen (Digicaria sanguinalis), hormon üretimi, 920, 927-28, 935- tulumlularda, 704
210, 928 36, 940 Ulodırix' de, 614, 615
yabani köpek, 1183 iletim demeti, 207 Ulva'da, 615-16, 615
yabani ot kontrolü, 928 kökenleri, 623, 625 yaşama eğrisi, 1122, 1122
yağ asidi, 57-59, 138. parenkiına, 207-8, 796 yaşama potansiyeli, 1187-93
doymus ve doymamıs, 58, 59 primordiyurn, 916, 917 yaşlanma, 353-55, 931-32
metabolizması, 184-85, 185, 186 skar (pul), 917 DNA onarı mı, 355
tası mm, 869 tipler, 206 görme, 1040
temel, 762 yaprak dökümü renklenmesi, 139, işitme, 1046
yağ sindiriminin ürünü, 58, 788 142 yatay hücre, 1041
yağ beri, 712 yaprakçı k (eğrelti) 625n lateral engellenme, 1051-52
yağ, 57-59 yapraksı hayvan, 479 yazı n çiçek açan bitki, bakınız uzun gün
ahsorpsiyon, 861 yarasa, 150 bitkisi
ayrıca bakma lipit beslenme, 1100 yelpazeli solucan, 683, 683
besin olarak, 760, 762, 855 hihernasyonu, 865-66, 865 yemlemek, 1100-1102, 1101, 1138-40
depo (adipoz dokusunda), 949-50 işitme aralığı, 1048 Yengeç dönencesi, 1171
doymus ve doymanns, 58 kahverengi yağ doku, 865-66 yengeç, 498, 498
emülsilikasyon, 134, 791 ön üye, 12 yengeç, 689, 882
hücre, 57, 709, 709, 712, 949-50 sperm hiriktirmesi, 987 açı k dolaşı m, 842
kahverengi, 865 tozlasmaya katkısı , 477, 493 at nalı , 688, 688, 1051
kan sıvı ları nda, 790, 861, 869, 887 yaratı lıs teorisi, evrim, 10 kernancı erkek, 498, 498
kanda, 887 yardı mcı T hilcresi, 390-93, 395-97 ozmoregülasyon,888, 888
karta, 1(173 yarı dairesel kanallar, 1045, 1046, 1047 sargassum, 478
kemik iliğinde, 1071 yarı gcçirgen zar, 96-97 yeni doğan yavruyu öldürme, 1137-38
metabolizması , 184-85, 185, 885-87, yarı k Yeni Dünya maymunu, 728-30, 730,
949-51, 960 endotelyal, 857, 857 1184
sentez, 58-59, 58, 885-87, 949-50 sinaptik, bakınız sinaps yer ispinozu, 506, 597
sindirim (hidroliz), 54-55, 54, yarı k delik, 897 yer kapma (populasyonun), 1117-18
58-59, 184-85, 785-86, yarmidaire kanalları (kulak), 1044 yeraltı suyu, 1159, 1162, 1169
788, 960 yarı-ömür (radyoaktif), 31-32 yerfıstığı, 754
tası mm, 861, 869 Yasalar, Mendel'in, 410, 435-37 kök, 1163
enleme bağlı özellikler, 1171, yastık (sinek ağzı ), 647, 768, 768 yeşil bakteri, 568
1171 Yasuda, S., 926 ayrıca bakma Eubactcri
yağmur ormanı , 1149, 1175-76, 1176, yaşam yeşil bez, 686
1176 diğer gezegenlerde, 544 yılan, 720, 721, 780, 780, 976-77, 1048
yağmur, asit, 1168, 1168 enerji temeli, 187-88, 187 yı lanbalığı, elektirik, 1048
yaka hücresi, 657-58 kendiliğinden oluşum, 4-5, 89, 531- yıldı z çiçeği, 933
yakalama, zehir dişi, 688 32, 538-40 yıldı zçiçeği (bitki), 642, 933
yakı n görme, 1038 tanı rnlama, 1-2 yıldı zlar, 545
yalancı katlı epitel, 707 yaşam döngüsii yönclimde, 1111
yalancı ayak, 112-14, 113, 343, 364-66, angiospermde, 641-43, 642 yoğun bağ doku, 710
585, 589-90, 589, 770 Anthozoa'da, 662 yoğunlaşma reaksiyonu, 54, 54, 58, 62
Yamazaki, K., 405 bitkilerde (ilkel ve intermediyet), yoğunluğa bağlı sı nı rlarna, bakınız
yanal organ, 1049 333-35, 334 populasyon
yapısal gen, 276, 277 Chlamydonıonas'da, 610-11, 610 yoğurt, 172
yapı sal izomer, 52 Oenophora'da, 662 yok oluş ve rekabet, 509
yaprak döken orman, 1174, 1175 camda, 635-38, 638 yok oluş, 1176
parçalayı cı, besin hücresinde, eğreltide, 639 yol bulma ve zaman stratejisi, 1111
fungus, 648 çok hücreli yeşil algde, 614, 615-16 yonca, 441, 754, 823
parçalayı cı lar, besin zincirinde, 1156 denizanası nda, 661 yonca, 642, 754, 934
yaprak döktürücü, 928 Edoempus'da, 606, 607 yorgunluk (kas), 184, 952, 073, 1076,
yaprak haline sokulmak, 1055 eğreltide, 626, 627, 639 1077
yaprak yiyenler, 746 endoparazitik yassısolucanlarda, 668 Young, J. D. E., 406
yaprak, 633 eseyli olarak ürcycn ilk birhücreliler, Young, J. Z., 1006
absisyon, 927, 927, 931 610-11, 610 Young, V. R., 793
anatomisi, 205-7, 206 Fucus'da, 606, 607 Youvan, 1). C. 212
aya, 206, 207 gerçek cıvı k mantarda, 595-96, 596 yön bulma duygusu, 1111-13
bölümler, 796-97, 796, 797, 799, 799 hayvanda, 335-36 yönelik doğal seçme, 461-63, 463, 465
karşı C4, 207-8, 207 hidrozoada, 659-60, 660 yönetici nöron, 997, 998
damarlamna, 207, 643 hücresel cı vı mantarda, 596-98, 596 yönetme
dikotil ve monokotil, 643, 819 kahverengi algde, 605-8, 607, 618 ayrıca bakınız polarizasyon
epidermis, 207, 746, 795, 796 karayosunlarinda, 619-21, 619 bilgi akışı nda, 993
fotosentezde, 205-7 mayoz, 333-36 yorünge (elektronun), 28-30, 29, 74
gaz alışveriş i, 796-99 Plasmodiyuın' da, 593-95, 594 Yılan, R., 231
gelişme, 909, 916, 917, 919 Rhizoints' da, 650, 650 yulaf, 819, 921, 928
seriderde, 668-70 yumurta hilcresi (ovum)
A 86 INDEKS
angiosp•rm. 640. 641-42, 641, 642, salyangozlar kaide, 1044, 1045, 1046
(;)(17 denizdisleri, 680 kanal, 1(17-1(1, 121, 964, 965, 968,
bnlinune düzleıni, 358-60 embriyo, 359 993, 1008, 1009, 1034
döllenmesi. 339-41 , 341, 975-77 evrimsel ilişki, 678-82, 701, 719 kloroplastta, 199
balosuz zigot halkalı solucan, 679 kurul, 753
gelişimi (oogenezis), 335, 336, 980- hormonlar', 942 lipit, 60, 101-7
81, 982 kalp, 678 mitokondiride, 138, 178, 199
karakurbağası, 975 mantosıı, 678 ıııııkus, 782, 786
kurbağa, 976 sindirim, 777 pompa, / /0-11; ayrıca bakma
olgunlukta sperm, 340, 982 solungaç, 678, 679 sodyum-potasyum
polar cisimler. 335-36, 336 visceral kitle, 678 pompası
polarite, 358-60 yusulcuk, 497, 693-94 postsinaptik, 1012
promıkleus. 341 yut.ak siııiı-dc, bakma sinir, zar
semenderde, 361 at solucanında, 774, 774 taban, 707, 896, 897
verimli dönemi, 987-88 insanda, 781, 781, 807, 807, 956 tektoriyal, /044-45, 1045
yumurta kanalı , 980, 981-82, 982, 987 orta kulak, 1044 timpanik, 1044, 1045, 1046
yumurta sarı sı , 339, 342, 344-46, 347, sivrisinckte, 777, 778 yumurtalarda, 976-77, 976
944, 976, 977, 988, 988 tad tomurcukları zar, çekirdek, 125, 127-29, 132, 134, 243
bez, 667, 670 topraksolucanında, 775 zarl (virüslercle), 560-61, 566
kese, 976, 988 yutak kesesi, 349, 519 ların geçirgenliği, bak ıniz hücre, zar
'ı t ı ntı uta. 637, 638, 640, 641-42, 641 yutak plakası , 776 zatürre, 579, 647, 953
yumurta, 944 yutak solungaç yarığı, 698, 703-4, 704, zayı f bağ, 38-40, 40
aınlibi. 719, 975, 975 956 zeatin, 930, 930
annı iyotik, 719. 976 yutma, 1092 zebra ispinozu, 418. 418, 502-3, 506
bağı rsak solucanı, 670 baknaz peristalzis zebra, 499, 785. 1176
balı k, 5). 75 yuvarlak pencere, 1044, 1045, 1046 zeka geriliği 989
kabuk, 976-77. 976 yuvarlak solucan, 370, 385, 675-77 zeytin midyesi, 680
karada, 719 yük zı t isteme, 1052
kelebek, 352 amino asitte, 60-62 zigot, 323, 907, 907, 988
kurbağa, 320, 358 atomik, 25 cı vık mantar, 596
kus. 976-77, 976 ayrım bakma polarizasyon cimlenme, 611-12, 615, 617-19
sürüngen, 719, 976-77 hücre zarmda, 110, 968 Drosophila, 431
iırik asit salgı laması, 891 yüksek tansiyon, 855, 954, 955, 1024-25 gastrulasyon /onu, 361, 361
zarlari„ 976--77. 976 yüksek yoğnuluklu lipoprotein (HDI,), insan, 989
yumurta, balonız yumurta hilcresi 855 ku -bağa, 358, 358
yumurtalı k (hayvan), 339, ?,64, 945, 980- yükseklik biyomu, 1178 yasam dongüsiınde, balunız yaşam
82, 981, 982 yün, keratin, 67 clongılsü,
hormonlar, 947, 980, 980, 982-87, yürüme, öğrenme davranış olarak, 1093 Zimmerman, M. 1-1. 840
‹.-190 yüzey dokusu (bitkilerde), 628.29, 630 zimogen, 133. 135, 385, 385, 787-898.
vınnurı alik bağı, 980, 982 yüzey-hacim oranı , 493n, 617, 807 949
yumurtalı k folikülü, 947, 981, 981, 984- yüzme kesesi, 811-12, 811, 812 Zinder, N. D., 261
86 zona pellusicla, 340, 341
vııımı rtalı k, 686n. 977, 980 Zoonagellatta, 588-89
asma bak ın,: °NAL-yılın, testis Z hattı, 1077-79, 1077, 1079, 1081, 1084 zooksalı tel, 1180, 1181
embriyonik, 363, 364 zakkum, 799 zooplankton, 604
larklı lasmaı nı s, 364, 364 zambak, 313, 322, 640, 642n, 643, 819 zoospor, 605-6, 610, 610, 612-13, 614,
ılı murtlaına, 947, 981-82, 984-89, 984 Afrikalı kanı, 313, 322 615-16, 648, 649
yultı tudamak, 975 voodoo, 937, 937 zorunlu almam& 574-75
yumusakça (Mollusca), 678-82, 678-79, Zamla, 635 zürala, 452-53, 452, 459
701 Zapol, W. M., 880 Zweilach, B. W., 880
açı k dolaşım, 678, 842 zar Zygomycota (korı jugasyonlıi fungus),
ayak, 678 alyuvarda, 99, 103, 104, 119, 119 649-50
avora balann midyeler; çekirdekte, bakmaz çekirdek zarı
kaladanbacaklılar; hiıcrenin, bakma hücre, zar
ÇEViRi KURULU
Çeviri Editörleri
Prof. Dr. Ali Demirsoy Prof.' Dr. ismail Türkan Prof. Dr. Ertunç Gündüz
~PALME
YAYli, DAimM, PAZAIUIIA, Iç VE Dil TICARET LTD. şTI.
Merkez: A. Adnan Saygun Cad. No: 10/A Sıhhiye-ANKARA
=:
Tel: 0.312 433 37 57 • Fax: 0.312 433 52 72
e-mail: palıneyayin@superonllne.com, palıneyayincilik@yahoo.comJr
http://www .palıneyayinevi.com
Aıılıll'l Olgunlar Sok. No: 415 Bakanlıklar/ANKARA Tel:· 0.312 417 95 28 Faks: 0.312 419 69 64
Alliiyi :Meltem Mah. Oumlupınar Blv. Başkent Sil No: 4 ANrAJ..YA Tel: 0.242 238 32 09 Faks: 0.242 238 45 02
ızmır lllMil : Kazım Oirlk Mah. Allkira cad. No: 259/C Bornova!IZMIR ' Tel: 0.232 34310 n Faks: 0.232 34310 78