You are on page 1of 58

Sunuþ

Sevgili ÝDOL okurlarý

Bir önceki sayýda olduðu gibi yine acý bir haberle sizlerin karþýsýna çýkýyoruz. Müzeler
Haftasý’ný kutladýðýmýz 21 Mayýs 2001 günü meslektaþýmýz Nalan AKYÜREK VARDAR’ý
kaybettik. Hepimizi derin acýya boðan bu haberi, dergi hazýrlýklarý aþamasýnda aldýk.
Elimiz gitmeyerek kaleme aldýðýmýz bu acý haberi ve üzüntümüzü sizlerle paylaþmak iste-
dik.
Nisan ve Mayýs aylarýnýn arkeoloji bilimi açýsýndan hareketli geçeceðini, V. Olaðan
Genel Kurulun da bu günlerde olacaðýný duyurmuþtuk. O gün geldi; 3 Haziran 2001 günü
saat 10.00’da Milli Kütüphane, Yunus Emre Salonu’nda hepinizi yeni yönetim kurulunu
seçmeye bekliyoruz.
Geçen dönemden (1999 Haziran-2001 Haziran) bu döneme kadar yaptýklarýmýza kýsaca
deðinmek istiyoruz;
- 1999 yýlýnda ilk sayýsýný (Mayýs-Haziran-Temmuz) çýkardýðýmýz ÝDOL Dergisini periy-
odik olarak aksatmadan sürekli kýlmaya çalýþtýk. Bugün elinizdeki 9. sayýya sizlerin
katkýsýyla ulaþtýðýmýzm belirtmek isteriz. Kültür Bakanlýðý Kütüphaneler Genel
Müdürlüðü’nü, dergimize abone yaparak 200 kütüphaneye daðýtýmýný gerçekleþtirdik.
Bugüne kadar 9.000.000 adet derginin basým ve daðýtýmýný kýsýtlý olanaklarla yapmaya
çalýþtýk. Derneðimizin amaçlarýndan olan arkeolojiyi genç kuþaklara tanýtmayý ve
sevdirmeyi, kütüphanelere gönderdiðimiz dergilerle bir ölçüde baþardýðýmýza inanýyoruz.
- Kütüphaneler Genel Müdürlüðü’nün dýþýnda, Bilim Kuruluþlarýnýn Kütüphanelerine,
Yerli-Yabancý Araþtýrma Enstitülerine, Basýn Kuruluþlarýna ve Yayýn Organlarýna da
ÝDOL’ü gönderdik.
- ÝDOL’ün her sayýsýný basýna tanýttýk.
- Allionai ve Zeugma ile ilgili kamuoyu yaratma çabalarýnda bulunduk.
- Avrupa Arkeolojik Mirasýn Korunmasý Sözleþmesini ÝDOL’de yayýnlayarak, kamuoyu-
nun bilgilenmesini saðladýk.
- Kültür Bakanlýðý’nca 29.04.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayýnlanarak yürürlüðe
konan “Taþýnýr Kültür ve Tabiat Varlýklarý Koleksiyonculuðu ve Denetimi” hakkýndaki
yönetmelikte yapýlan deðiþikliðin iptali için Danýþtay’da dava açtýk. Dava kýsmen lehimize
sonuçlandý. Yönetmeliðin 1. maddesinin (a) bendi yeniden yürürlüðe girdi. 14. maddesine
yaptýðýmýz itiraz ise reddedildi.
- Çeþitli panel, konferans, açýk oturum gibi etkinliklere katýldýk.
- Özlük haklarýmýzýn iyileþtirilmesi ve 2863 sayýlý yasada yapýlacak deðiþikliklerle ilgili
derneðimizin görüþünün alýnmasý hususunu Kültür Bakanlýðý’na ilettik.
- Adana Þubemizin kuruluþ çulýþmalarýný gerçekleþtirdik.

Saygýlarýmýzla
Yönetim Kurulu

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 3


Kazý

Tepebað Höyük'te dev gibi yatan eski Adana


kazýldýðýnda, Adana=Adaniya eþitlemesi daha
TEPEBAÐ HÖYÜK (URU ADANIIA): saðlam temellere oturtulacaktýr."
Prof. Dr. Ahmet ÜNAL (Adana, 2000)
Y.Doç.Dr.K.Serdar GÝRGÝNER*

E
N ESKÝ ADANA KAZILDIÐINDA
ÇUKUROVA VE YUKARI OVA
ARKEOLOJÝSÝNE AÝT ÇOK ÖNEMLÝ OVALIK KÝLÝKYA=ÇUKUROVA
ANAHTAR BÝLGÝLER ELDE EDÝLECEK !
Eskiçaðlarýn ünlü coðrafyacýsý Strabon'a gö-
"Adana merkezinde Tepebað denilen þehir re1, Hellenistik ve Roma Dönemlerinde Kilikya
içindeki höyük, çok dikkate deðer. Burasý, eski iki kýsma ayrýlmaktadýr: Cilicia Trakheia ya da
tarihi olmadýðý sanýlan Adana'nýn en eski çekirde- Cilicia Aspera adýyla 'Daðlýk-Taþlýk-Engebeli
ðini teþkil eder. Burada esaslý bir hafriyat yapýl- Kilikya', Cilicia Pedias veya Cilicia Campestris
dýðý takdirde bize en eski Adana'yý tanýtacak mü- adýyla da 'Ovalýk Kilikya' anlatýlmak istenmiþtir.2
him belgeler çýkacaðý þüphesizdir." Bizans Dönemi'nde ise, Daðlýk Kilikya'ya Cilicia
Naci KUM (Adana,1944) Prima, Ovalýk Kilikya'ya ise, Cilicia Secunda is-
mi verilmiþtir. Osmanlý Dönemi'nde de, Kilikya
"Çukurova tarihini daha kesin bir þekilde ay- Bölgesi'nin batýsýna Taþeli, doðusuna ise, Ýçel
dýnlatabilmek için mevcut mozaiklerin arasýný denmekteydi. Ova kesimi yani Cilicia Pedias ve-
yenilerle doldurmak gerekir, bunun da en büyüðü ya Cilicia Campestris, hem konum, hem de bü-
ve en önemlisi en eski Adana yani Tepebað'dýr ve yüklük olarak günümüz Çukurova'sýna tekabül
yeni çalýþmalarý beklemektedir." etmektedir. Doðuda Türkiye-Suriye sýnýrýnda baþ-
lamakta ve Antakya da dahil olmak üzere Ýçel'e
Prof. Dr. Barthel HROUDA (Adana, 1999)
kadar devam etmektedir.3
"50 senedir Adana'dan geçerken hep bu dev
yerleþim biriminin yani Tepebað Höyük'ün kazýl- M.Ö.1.Binin baþlarýnda Çukurova Geç/Yeni
mamýþ olmasý içimde ukde olarak kalmýþtýr.." Assur yazýlý metinlerinde Kue (Kaue) veya
Hilakku (Hilakki) olarak karþýmýza çýkar.4
Prof. Dr. Halet ÇAMBEL (Adana, 1999) Etimolojik açýdan incelendiðinde, Hilakku ile
Kilikya'nýn ayný ad olduðu anlaþýlmaktadýr.
"Aman Tanrým! Tabletler gelecek, bu projeye
çok sevindim...." Çukurova'nýn bilinen en eski (M.Ö.2.Binde)
ismi ise, Kizzuwatna'dýr.5 M.Ö.2.Binin baþlarýnda
Prof. Dr. Muazzez Ýlmiye ÇIÐ
Kültepe ve Boðazköy'den ele geçen Eski Asurca
(Adana, 1999)
ve Hititçe metinlerine göre, Kizzuwatna'da yerli
"M.Ö.9.Binde Anadolu'da ilk köy kültürü baþ- bir hanedanýn olduðunu görüyoruz. Büyük çapta
lýyor. Yeni kazýlarla uygarlýðýn beþiðinin Güney- Hurri az da olsa, Luvi etkileri sezilmekle birlikte,
doðu Anadolu olduðu anlaþýlýyor, Kilikya 'nýn da bu hanedanýn yerli olmasý konusunda tüm araþtýr-
dahil olduðu bu bölge daha sonralarý Aþýklý ve macýlar hem fikirdir. Kizzuwatna, Orta Anadolu,
Çatal Höyük gibi merkezlerin ortaya çýkmasýnda Doðu Akdeniz sahilleri, Kuzey Suriye, Mezopo-
köprü vazifesi görmüþtür. Adaniya M.Ö. 9. yüz- tamya, deniz yoluyla da Kýbrýs, Mýsýr, Ege Dün-
yýlda bölgenin bilinen en önemli merkezlerinden yasý ile iletiþimi olan çok önemli bir konumdaydý.
biridir." M.Ö.2.Binin 2.çeyreðinden itibaren Hititler,
Kizzuwatna Krallýðý ile hep iyi geçinmiþlerdir ve
Prof. Dr. Harald HAUPTMANN aralarýnda yapýlmýþ devlet anlaþmalarýnýn metin-
(Adana, 1999) leri Hititçe ve Akadça olarak Boðazköy'de bulun-
"Çivi yazýlý tabletlerin saklandýðý muþtur. Bu anlaþmalara göre de, Kizzuwatna bu
Kizzuwatna'nýn yerli arþivleri bir gün mutlaka dönemden itibaren eþit haklara sahip, baðýmsýz
bulunacaktýr. Bugün Seyhan Irmaðý kenarýnda bir devlet statüsüne sahip olmuþtur. Hitit Kralý

4 iDOL
Kazý

Ammuna'-dan I.Suppiluiluma'ya kadarki dönem- Dolayýsýyla Tepebað Höyük=Adaniia eþitlemesini


ler içinde Kuzey Mezopotamya'da gittikçe güçle- yapmak pek de hatalý olmasa gerektir (Fotoðraf 1).
nen Hurri-Mitanni Krallýðý ile de yakýn iliþkiler
Tepebað Höyük'te ilk kez Adana Arkeoloji
içindedirler.6 Hatta Açana Krallýðý ile de politik
Müzesi'nin ilk müdürü A.R.Yalgýn (1887-1960),
iliþkiler kurulmuþ, daha sonra M.Ö.1350 yýllarýn-
1936 yýlýnda 6 gün süren bir sondaj kazýsý yapmýþ,
da II.Tudhalia veya I.Suppiluiluma zamanýnda
4 m. derinlikte çalýþmalar býrakýlmýþtýr.-
Kizzuwatna Krallýðý iþgal edilmiþ ve doðrudan
'Akmehmet Mahallesi 19.Sokak Hacý Hafýzýn
Hititler'e baðlanmýþtýr. Politik gücünü yitiren ve
yeni evi önünde' þeklinde tasvir edilmiþ olan son-
her geçen gün biraz daha Hurri kültürünün etkisi
daj kazýsýndan çýkan eserler, müzeye kazandýrýl-
altýna girmeye baþlayan Kizzuwatna, din, dini a-
mýþtýr. Bu eserlerin çoðunluðunu geç dönem
yinler, büyücülük, týp, falcýlýk ve küçük el sanat-
malzemesi oluþturmasýna raðmen, daha eski
larý açýsýndan Hitit Ülkesini tamamen etkisi altýna
dönem eserlerine de rastlanýldýðý ifade
almýþtýr. Hatta Maþat Höyük'te bulunan bir tablet-
ten anlaþýldýðý kadar, Kizzuwatna'nýn sýnýrlarý edilmiþtir.12 Höyüðü 1942 yýlýnda R.O.Arýk
ziyaret etmiþ ve bu yerleþmede daha esaslý bir
Zile'ye kadar ulaþýyordu.7 Coðrafi tanýmlarýn
araþtýrmanýn yapýlmasý gerektiðine dikkat çek-
aksine, Kizzuwatna Ülkesi sýnýrlarý içine, Yukarý
miþtir.13 1951 yýlýnda M.V.Seton-Williams, yü-
Ova da girmekteydi.8
zey araþtýrmasý esnasýnda höyükten daha önceki
TEPEBAÐ HÖYÜK=ADANIYA sondaj kazýsýndan çýkan eserleri müzede incele-
miþ ve bu malzemeleri geç dönemlere tarih-
Ad(t)aniia ismi, ilk kez M.Ö. 2.Binin orta- lemiþtir.14 1965 yýlýnda Adana Müze Müdürlüðü
larýnda (M.Ö.1510-1485) Hitit krallarýndan tara-fýndan Çavuþlu, Sirkeli, Termel , Ýncirlik,
Telepinu'nun Hitit Ýmparatorluk Dönemi Baþkenti Kürkçüler, Mercin ile birlikte Tepebað'da da son-
Boðazköy-Hattusa'daki bir yazýlý metinde karþý-
daj kazýsý yapýldýðýndan söz edilmektedir.15
mýza çýkmaktadýr.9 Bu belgelere göre, Adana Höyük 1967 yýlýnda tescil edilmiþ, Adana Kültür
Çukurova'nýn çok önemli bir merkezidir. Ayný ve Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu tarafýndan
isme, M.Ö. 8.yüzyýl Karatepe-Aslantaþ hiyeroglif 27.03.1998 tarih ve 3028 sayýlý kararla da ,
yazýtlarýnda tekrar rastlýyoruz.10 Adana=Adaniia höyüðün çok az bir kýsmý 2.Derece Arkeolojik Sit
eþitliðini ilk kez 1922 yýlýnda Olmstead ileri sür- alaný olarak belirlenmiþtir. Müzenin yaptýðý çeþitli
müþtür.11 Adana kentinin ortasýnda, Seyhan sondaj ve kurtarma çalýþmalarý esnasýnda Abidin-
Nehri'nin batýsýndaki, Tepebað ve kýsmen de paþa Caddesi'nde, günümüz Merkez Bankasý'nýn
Kayalýbað mahallelerinin altýndaki höyük, Hitit üzerine inþa edildiði alanda Roma Dönemi'ne ta-
yazýlý metinlerindeki adýyla Adaniia olmalýdýr. rihlenmiþ mozaiklerin bir kýsmý kurtarýlarak

Fotoðraf 1 : 19.yüzyýlýn sonlarýnda Tepebað Höyük ve Taþ Köprü. (M.Sevim'den)

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 5


Kazý

müzede sergilenmeye baþlamýþtýr. Ýnönü Caddesi' TEPEBAÐ HÖYÜK KAZI PROJESÝ


ndeki bir hafriyat esnasýnda da yine ayný döneme HAZIRLANIYOR!
ait bir aslan heykeli; Çakmak Caddesi'ndeki bir
hafriyatta ise, Roma Dönemi'ne ait bir lahit ortaya Çukurova Üniversitesi, Fen-Edebiyat
çýkarýlmýþtýr. Bunlarýn dýþýnda höyüðün batý etek- Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü
lerinin aþaðýsýnda, Kuruköprü Mahallesi'nde 1971 tarafýndan , 14.12.1999 tarihinde Tepebað
yýlýnda 4. yüzyýla ait piþmiþ toprak mezarlar ve Höyüðün arkeolojik karakterine dikkat çekmek
ve üzerindeki yapý dokularýyla ilgili neler
mezar eþyalarý ortaya çýkarýlmýþtýr.16 Bu alan yer-
yaplmasý konusunda bir panel düzenlenmiþ,
leþmenin nekropolü olmalýdýr.
Arkeoloji Bölümü'nün Tepebað Höyük
Tepebað Höyük=Adaniia lokalizasyonu konu- Arkeolojik Kazý Projesi kamuoyuna
suna ihtiyatla yaklaþan araþtýrmacýlar vardýr: tanýtýlmýþtýr21 (Fotoðraf 2).
A.Ünal, Tepebað Höyüðün kazýlmasýnýn tüm bu
Tepebað'ýn, arazide titiz çalýþmalardan sonra
sorunlara çözüm getireceðini;17 J. Garstang ise,
hali-hazýr durumu üzerinden topoðrafik haritasý
Tepebað'da yapýlmýþ olan küçük çaplý sondaj
çýkarýlmýþ, bilinenden çok daha büyük bir höyük
kazýlarýnýn kent tarihinin çok gerilere gitmediðini
olduðu ve yaklaþýk 2.1 hektarlýk alaný kapsadýðý
gösterdiðini, ancak Adana il merkezinin 12 km.
kuzeyinde, Seyhan Nehri'nin batýsýndayken, tespit edilmiþtir22 ( Þekil 1-3). Höyüðün en yük-
þimdi baraj gölü içinde kalan , H.Goldman'ýn bul- sek kodu 40, eteklerde de 29 civarlarýndadýr. 1998
duðu Velican Höyüðünün Adaniia olabileceðini yýlý üzücü Adana depreminden sonra, özellikle
höyüðün tepe noktalarýnda 2.5-3 dönümlük alan-
belirtmektedir.18 M.V.Seton-Williams'ýn da çok
lar enkazlarýn kaldýrýlmasýndan sonra açýða çýk-
haklý olarak belirttiði gibi, bu yerleþmenin
mýþtýr. Bunun dýþýnda, tapu sicil dökümlerinde
Adaniia ile lokalize edilmesi, çok küçük boyutlu
yaptýðýmýz incelemeler sonucunda, Seyhan
olmasý açýsýndan oldukça zordur.19 Vilayeti ve Seyhan Ýlbaylýðý'na kayýtlý, yaklaþýk 7
Bilim dünyasýndaki bu tartýþmalarýn dýþýnda, dönüm hazine arazisi tespit edilmiþtir.23 Ancak,
Adana-Tepebað Höyük ve çevresiyle ilgili 1996 bu alanýn üzeri modern yapýlarla (geneli tek katlý)
yýlýnda yapýlan Adana Koruma Amaçlý Ýmar Planý kaplýdýr.
raporunda da bölgenin eskiçaðlar açýsýndan öne-
BÖLGEDE PALEOLÝTÝK KÜLTÜRLER
mine dikkat çekilmiþ, bunun dýþýnda özellikle
DE OLMALI!
höyük üstünde kalan tarihsel dokuyla ilgili de çok
sayýda proje üretilmiþtir.20 Adana ve çevresinde sistemli araþtýrmalarýn

Fotoðraf 2: 14.12.1999 tarihinde yapýlan Tepebað Höyük Kazýlarý Projesi Paneli

6 iDOL
Kazý

göre, Tepebað'ýn dýþýnda, dini ve kutsal bir


bölgede ollduðu bilinen Kummanni gösterilmek-
tedir. Ancak, Tufanbeyli-Þar ve çevresinde olmasý
gereken Kummanni kenti henüz bulunamamýþtýr.
Bu bölgedeki höyüklerin çoðunda Ermeniler
tarafýndan kaçak kazý yapýldýðý ve bu yer-
leþmelerin tahrip edildiði konusunda kayýtlar
vardýr.25 Þar ve çevresindeki, Doðanbeyli Çiftlik
Tepe, Sarýfaký ve Pýnarlar Hileytepesi aldýðýmýz
ihbarlardan sonra araþtýrýlmayý beklemektedir.
Unutulmamasý gereken bir nokta, bu höyüklerin
içinde en görkemlisinin Tepebað Höyük
olduðudur.
Þekil 1: Tepebað Höyük Topografik Haritasý ADANA'NIN DENÝZ BAÐLANTISI:
yetersizliðinden dolayý, Paleolitik kültürler
hakkýnda hiç bir bilgiye sahip deðiliz. Antalya ve Çukurova'nýn her döneminde deniz yoluyla
çevresindeki yoðun çalýþmalar ve son yýllarda Doðu Akdeniz, Kýbrýs, Mýsýr ve Ege dünyasý ile
Antakya'daki araþtýrmalar, Doðu Akdeniz baðlantýlarý bilinen bir gerçektir. 19.yüzyýlda
Bölgesi'nin de hiç fakir olmadýðýný göster- Adana'ya gelmiþ olan V.Langlois'nýn bir
gravüründe,Tepebað Höyük, Taþ Köprü ve
miþtir.24
Seyhan Nehri üzerinde küçük tonajlý tekneler ve
Tarsus ve Mersin kazýlarýnýn sonuçlarýna göre, yelkenliler görülebilmektedir (Fotoðraf 3).Bunun
Tepebað=Adaniia 'da da Neolitik ve Kalkolitik dýþýnda A.Ünal'ýn da belirttiði gibi ,yine
kültürler beklenmelidir. 19.yüzyýlda Ýngiliz bahriyelilerinin Seyhan ve
Ceyhan ýrmaklarý açýklarýna kadar gelip,
M.Ö. 2.BiNDE TEPEBAÐ'DA demirledikleri gemilerinden inip, bu ýrmaklar
YERLEÞME VAR MIYDI? boyunca kayýklarla arslan avladýklarý bilinmekte-
dir.26 S.Göney ise, M.Ö.2.Binde kýyý çizgisinin
Kizzuwatna Krallýðý'nýn baþkenti olabilecek günümüzden çok daha içeride olduðunu, kýyý
merkezler içinde, þu ana kadarki araþtýrmalara

Þekil 2 : Tepebað Höyük .1998 depreminden önce çekilmiþ olan hava fotoðrafý.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 7


Kazý

Þekil 3 : Tepebað Höyük üç boyutlu çizim. Gerçekten bölgenin en büyük höyüðü.


çizgisinin Mersin'den doðuya Kazanlý'ya doðru (M.Ö.1400-1370) 'nýn yýllýklarý, Zunnahara
uzandýðýný, buradan da Aðzýdelik, Çöplü ve ,Adaniia, Sinuwanda, Ullita, Arzawa, Masa ve
Kuransa köyleri civarýndan geçtiðini ve Arduqqa ile savaþýrken, özellikle de Adaniia
Derviþler'den güneydoðuya doðru Domuz Kentine karþý yürütülen savaþ esnasýnda bir
Tepe'ye yaklaþtýðýný tespit etmiþtir.27 Ceyhan köprüden söz eder.29
Irmaðý üzerinde 1940lý yýllarda Misis'e kadar
kayýkla gidilebildiðini, yelkenlilerin ise, Bebeli TEPEBAÐ'DA EÞSÝZ BÝR ESER:
M.Ö.2.BÝNÝN BAÞLARINA AÝT MISIRLI
köyüne kadar gelebildiklerini görüyoruz.28 SATSNEFERU !
Dolayýsýyla, M.Ö.2.Binde Seyhan Nehri
üzerinden denize ulaþýmýn çok da zor olmadýðýný, Tepebað kentinin, özellikle Akdeniz dünyasý
Tepebað Höyüðün yakýnlarýnda bir yerlerde belki ile geliþmiþ iliþkilerini açýklayan bir kanýt da,
de bir takým liman tesislerinin olduðunu düþünüy- 1882 yýlýnda, Tepebað Höyüðün üst seviyelerin-
oruz. Bunun dýþýnda , belki de yine bu dönemde de, bir misyoner evinin inþaasý sýrasýnda bulun-
Seyhan üzerinde bir köprü olabileceðini, bunun muþ olan Mýsýr kökenli bir heykeldir (Fotoðraf 4).
da Roma Dönemi'ne ait Taþ Köprü'nün çok Temel çukuru kazýsý sýrasýnda bir takým eserlerin
yakýnýnda aranmasý gerektiðini söylerken, bu görülmesi üzerine, Mr. Mont go- mery'nin daha
derine ulaþýlmasýný istediðini ve bu esnada da
savýmýza destek A.Ünal'dan geldi: I.Arnuwanda
piþmiþ toprak bir figürin ile birlikte siyah granit-

Fotoðraf 3: V.Langlois'nýn gözüyle Tepebað ve deniz trafiði. ( V.Longlois'dan)

8 iDOL
Kazý

ten, diz çökmüþ pozisyonda, sol eli göðsü


üzerinde tasvir edilmiþ bir heykelin bulunduðu
bildirilmiþ, bir Ýngiliz yatý tedarik edilerek,
patates çuvalý içinde eser, Amerika'ya
götürülmüþtür. Heykelin üzerindeki yazýtý, British
Museum'dan Dr.S.Birch okumuþ ve heykelin
Çukurova tarihi için önemi daha da artmýþtýr.
Eser, Mýsýr'da Orta Krallýk Dönemi'nin
(M.Ö.2040-1640) 12.Hanedanlýðý'na (M.Ö.1991-
1783) , M.Ö.1800lere tarihlenmiþtir. Bu tarihlerde
Mýsýr'da III.Amenemhet (Nima'atre) hüküm sür-
müþ ve Orta Krallýk Dönemi de Mýsýr'ýn en zengin
dönemi olarak kabul edilmiþtir. Kitabesine göre,
bu þahsýn isminin 'Hemþire Satsneferu' olduðunu
öðreniyoruz. Eser Oturan Snefru grubuna aittir.
Araþtýrmacý Hayes'e göre eser, 12.Hanedanlýðýn
en iyi heykelcilik karakter özelliklerinin tümünü
bünyesinde taþýmaktadýr. E.W.Barber'e göre ise,
heykel üzerindeki elbisenin stili tamamen Önasya
özelliklerini taþýmaktadýr.30 Bu eser, eðer dönemi
içinde buraya gelmiþ ise, M.Ö.2.Binin baþlarýnda
son görüþlerin aksine,31 Tepebað=Adaniia
Anadolu'nun tarihsel çaðlara girdiði bu dönem-
lerde Mezopotamya ve Mýsýr ile canlý bir ticaret

Fotoðraf 5: Heykelin en kýsa sürede Adana'ya dönmesi gerekiy-

iliþkisi içinde olmalýydý. Ya da temsil edilen þahýs


ayný dönemde kendi heykeliyle birlikte Adana'ya
gelmiþ ve bu kente hizmet etmiþtir. Þayet , bu eser
daha geç dönemlerde bir þekilde Adana'ya getir-
ilmiþ olsa da, eserin temsil ettiði þahýstan dolayý,
yine Adana'nýn bir takým özel statülere sahip bir
kent olduðunu kabul etmek gerekecektir.32 Eser
þu anda, New York The Metropolitan Museum of
Art'ta, 18.2.2 müzeye geliþ numarasý ile, 9.Mýsýr
odasýnda teþhirdedir. Eserin Adana'ya geri getiril-
mesi Adana Kenti için prestijdir (Fotoðraf 5).
Tepebað Höyüðün arkeolojik karakterini
anlayabilmek ve yukarýda bahsedilen tüm sorun-
lara çözüm bulunabilmesi için, bize tahsis edile-
cek boþ alanlarda, bulunacak sponsorlarýn desteði
ile, Adana Arkeoloji Müzesi ile birlikte sondaj
kazýlarý yapýlmalýdýr .Alýnacak stratigrafi hem
Adana'ya en erken ne zaman yerleþildiðini ortaya
Fotoðraf 4:Tepebað Höyük hatta Anadolu Arkeolojisinin en
önemli buluntularýndan, Mýsýrlý Satsneferu.Mýsýr Orta Krallýk çýkaracak, hem de yeni bilgiler Kilikya arkeolo-
Dönemi, 12.Hanedanlýk M.Ö.18. yüzyýl (39cm) (W. S. SMITH' jisinde anahtar roller oynayacaktýr.
den)

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 9


Kazý

NOTLAR : von Sirkeli- eine Bilanz", Ist.Mitt. 47 (1997), s.143-150.;


A.ÜNAL, Hititler- Etiler ve Anadolu Uygarlýklarý, Ýstan
*Çukurova Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve bul 1999; Ayrýca bkz: A.GOETZE, Kizzuwatna and the
Sanat Tarihi Bölüm Baþkaný -Tepebað Höyük Kazýlarý Problem of Hittite Geography,London 1940; J
Projesi Baþkaný. GARSTANG - O.R.GURNEY, The Geography of the
Hittite Empire, London 1959, s. 50vd.;A.KUHRT, The
1. Strabon, XIV, V-1, s. 197.
Ancient Near East, c.3000-330 BC, Vol:I, London 1995,
2 A.ERZEN, Kilikien; bis zum Ende der Perserherrschaft, s. 250 vd.; J.G.MACQUEEN, The Hittites, and their
Leipzig 1940, s.14,27; S. DURUGÖNÜL, Die Felsreliefs Contemporaries in Asia Minor, London 1996, s.45vd.;
im Rauhen Kilikien, BAR International Series:511, S.Ö.SAVAÞ, Anadolu(Hitit-Luvi) Hiyoroglif Yazýtlarýn
Oxford 1989, s. 6; B.HROUDA, "Adana ve Çukurova' da Geçen Tanrý, Þahýs ve Coðrafya Adlarý, Ýstanbul 1998,
nýn Eskiçað'da Önemi", H.ERKANAL Tarafýndan s. 198; A.GOETZE,
18.05.1999 Tarihinde Adana Arkeoloji Müzesi'nde Kulturgeschichte Kleinasiens, München 1957, s.49vd;
Sunulan Konferans Metninden, s.1;W.M.RAMSAY, Boðazköy metinleri ve bibliyografya için bkz: H.
Anadolu'nun Tarihsel Coðrafyasý, (Çev:M.PEKTAÞ), ERTEM, Boðazköy Metinlerinde Geçen Coðrafya Adlarý
Ýstanbul 1960, s. 11vd; Daðlýk Kilikya için bkz:J.KEIL- Dizini, Ankara 1973, s. 76-77.
A.WILHELM, Monumenta Asiae Minoris Antiqua,
6 Hurri-Mitanni için daha ayrýntýlý bilgi için bkz: G.WIL
Vol:III, Manchester 1931; H. HELLENKEMPER -
HELM, The Hurrians, Warminster 1989;D.L.STEIN,
F.HILD, Neue Forschungen ýn Kilikien, TIB 4,Wien
"Hurrians", THE OXFORD ENCYCLOPEDIA OF
1986; F.HILD - H.HELLENKEMPER, Kilikien und
ARCHAEOLOGY IN THE NEAR EAST, Vol:3,
Isaurien, Vol:I-II, TIB 5, Wien 1990.
(Ed:E.M.MEYERS), Oxford 1997, s.126-130.
3 B.HROUDA, a.y.
7 A.ÜNAL, "Sirkeli'de (Adana-Ceyhan) Arkeolojik
4 D.D.LUCKENBILL, Ancient Records of Assyria and Kazýlar Baþlýyor", BASIN BÝLDÝRÝSÝ, Adana 1992.
Babylonia, Historical Records of Assyria from the
8 J.GARSTANG, çalýþmasýnda Kizzuwatna'yý önce
Earliest Times to Sargon,Vol:1, New York 1968,
Karadeniz sahillerine yerleþtirmek istemiþ, Bkz:
s.577,582-583 ;600 vd.;D.D.LUCKENBILL, Ancient
J.GARSTANG, The Hittite Empire, London 1929;
Records of Assyria and Babylonia, Historical Records of
A.GOETZE ise, Karadeniz sahillerinden ziyade Akdeniz
Assyria from Sargon to the End,Vol:II, New York 1968,
sahillerinde, Mersin ile Ayas arasýnda bulunmasý gerek
s.16,18,25,55,80 vd., 286-288,329 vd,364,383, 516vd,
tiðini belirtmiþ ve Mayýs 1935'de Tarsus-Gözlü Kule
782,1196; A.ÜNAL, " Çukurova'nýn Antik Devirlerde
Kazýlarýnda ele geçen bir bullaya göre de (M.Ö. 16 yüzyýl
Taþýdýðý Ýsimler ile Fiziki ve Tarihi Coðrafyasý, Adana,
Kizzuwatna Kralý Ýþputahsu'ya aittir), bu savý desteklen
Yapý Kredi Yayýný, Baskýda.; A.ÜNAL, " Eskiçaðlarda
miþtir: A.GOETZE, "Philological Remarks on the
Çukurova'nýn Tarihi Coðrafyasý ve Kizzuwatna (Adana)
Bilingual Bulla from Tarsus", AJA XL/2 (1936), s. 210-
Krallýðýnýn Siyasi Tarihi", ÇÜ ARKEOLOJÝ KONFE
214; A.GOETZE,"Remarks on the Epicraphic Material
RANSLARI I, (Ed: K.S.GÝRGÝNER), Baskýda.;
Found at Tarsus in1936", AJA 41 (1937), s.254-256;
B.HROUDA, a.y;M.Ö.1.Binde Hilakku ile Que toprak
Kizzuwatna Ülkesi'nin tüm lokalizasyon sorunlarý ve bu
larýnýn sýnýrlarý konusundaki tartýþmalar için bkz:
konudaki tartýþmalar için bkz: A.GOETZE, Kizzuwatna
L.ZOROÐLU, "Cilicia Tracheia in the Iron Age:The
and the Problem of Hittite Geography, London 1940.
Khilakku Problem", ANATOLIAN IRON AGES 3,
(Eds: A.ÇÝLÝNGÝROÐLU- D.FRENCH), Ankara 1994, 9 Bu yazýlý metinler ve bibliyoðrafya için bkz: H.ERTEM,
s. 301-309. Boðazköy Metinlerinde Geçen Coðrafya Adlarý Dizini,
Ankara 1973, s. 1-2.
5 Bu konuda en ayrýntýlý ve son bilgiler için bkz: A.ÜNAL,
"Adana'da Kizzuwatna Krallýðý, Taþ Devrinden Hitit 10 Bu þehir isminin tüm deðiþik yazýlýþlarý ve bibliyografya
Devletinin Yýkýlýþýna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi", için bkz: S.Ö.SAVAÞ, Anadolu (Hitit-Luvi) Hiyoroglif
Adana, Yapý Kredi Yayýný, Baskýda.; A.ÜNAL, "Çukuro Yazýtlarýnda Geçen Tanrý, Þahýs ve Coðrafya Adlarý,
va' nýn Antik Devirlerde Taþýdýðý Ýsimler ile Fiziki ve Ýstanbul 1998, s. 171-174.
Tarihi Coðrafyasý, Adana, Yapý Kredi Yayýný,Baskýda;
A.ÜNAL, " Eskiçaðlarda Çukurova'nýn Tarihi 11 A.ÜNAL, "Adana'da Kizzuwatna Krallýðý, Taþ Devrin
Coðrafyasý ve Kizzuwatna (Adana) Krallýðýnýn Siyasi den Hitit Devletinin Yýkýlýþýna Kadar Adana ve Çukuro
Tarihi", ÇUKUROVA ÜNÝVERSÝTESÝ ARKEOLOJÝ va Tarihi", Adana, Yapý Kredi Yayýný, Baskýda.
KONFERANSLARI I, (Ed: K.S.GÝRGÝNER), Baskýda. ;
A.ÜNAL, "Hitit Ýmparatorluðu'nun Yýkýlýþýndan Bizans 12 S. DÜÞMEZ, "Çukurova Coðrafyasýna Toplu Bir Bakýþ",
Dönemi Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Tarihi", GÖRÜÞLER (Adana Halk Evi Kültür Dergisi) 52 (1943)
ÇUKUROVA ÜNÝVERSÝTESÝ ARKEOLOJÝ KONFE s.4; N.KUM, "Çukurova'da Tarih, Arkeoloji ve Folklor
RANSLARI I, (Ed: K.S.GÝRGÝNER), Baskýda;A.ÜNAL, Tetkikleri", GÖRÜÞLER (Adana Halk Evi Kültür
"Zur historicshen Geographie von Kizzuwatna und Lage Dergisi) 6 / 55 (1944) s.9.

10 iDOL
Kazý
13 R.O.ARIK, "1942'de Türk Tarih Kurumu Adýna Yapýlan Tarsus-Antalya Arasý Sahil Þeriti Üzerinde ve Antalya
Bitik Kazýsý ve Hatay TetkikleriHakkýnda Kýsa Rapor", Bölgesinde Yapýlan Tarihöncesi Araþtýrmalarý", TAD
BELLETEN VIII/ 30 (1944), s.363-365. VIII-2 (1958), s.10-16. Ayrýca bkz: B.HROUDA,
"Adana ve Çukurova'nýn Eskiçað'da Önemi", H. ERKA
14 M.V.SETON-WILLIAMS, " Cilician Survey", AS IV NAL Tarafýndan 18.05.1999 Tarihinde Adana Arkeoloji
(1954), s.148. Müzesi'nde Sunulan Konferans Metninden, s.4.

15 M.H.ALTAY, Adým Adým Çukurova, Adana 1965, s.7. 25 N.KUM, "Saimbeyli Bölgesinde Tarihi Eserler II;
Komana-Þar Tarihçesi", GÖRÜÞLER (Adana Halk Evi
16 O.ARSLAN - A.BEDÝZ, Adana Ýli Sýnýrlarý Ýçerisinde
Kültür Dergisi) 8/82-83 (1945) s.22.
Yeralan Tesbiti ve Tescili Yapýlmýþ Olan Höyük ve Kale
ler, Çukurova Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 26 A.ÜNAL, "Eskiçaðlarda Çukurova'nýn Tarihi Coðrafyasý
Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nde Sunulmuþ, Yayým ve Kizzuwatna (Adana) Krallýðýnýn Siyasi Tarihi", ÇÜ
lanmamýþ Yüksek Lisans Semineri, Adana 1999, s.1-2. ARKEOLOJÝ KONFERANSLARI I, (Ed: K.S. GÝRGÝ
NER), Baskýda.
17 A.ÜNAL, a.y.
27 S.GÖNEY, Adana Ovalarý I, Ýstanbul 1976, s.17, Hrt.I-2.
18 A.ÜNAL, a.y. ; J GARSTANG- O.R.GURNEY, The
Geography of the Hittite Empire, London 1959, s. 61. 28 S.ALPAN, "Adana Coðrafyasýna Bir Bakýþ, Akarsular ve
Rejimleri", GÖRÜÞLER (Adana Halk Evi Kültür Dergi
19 Ayrýca M.V.Seton-Williams, yerleþmenin Kalkolitik-D
si) 6/ 54 (1943) s.3.
emir Çaðý arasýndaki dönemlerde iskan gördüðünü söyle
mektedir. Bkz:M.V.SETON-WILLIAMS, a.g.e, s.171- 29 A.ÜNAL, "Adana'da Kizzuwatna Krallýðý, Taþ Devrin
172.;A.R.Yalman tarafýndan Velican Höyükten toplanan den Hitit Devletinin Yýkýlýþýna Kadar Adana ve Çukuro
seramiklerin Neolitik karakter gösterdikleri ve bu malze va Tarihi", Adana, Yapý Kredi Yayýný, Baskýda.;
melerin Adana Arkeoloji Müzesi'nde olduðu bildirilmek A.ÜNAL, Hititler - Etiler ve Anadolu Uygarlýklarý, Ýstan
tedir. Bkz: F.HOURS - O.AURENCHE vd, a.g.e, s. 357 bul 1999, s.43.
ve S.HARMANKAYA-O.TANINDI,Türkiye Arkeolojik
Yerleþmeleri 2 : Neolitik, Ýstanbul 1997, Velican. 30 Bu konuda bize bilgi veren, ulaþamadýðýmýz kaynaklarý
gönderen Prof.Dr.M.MELLINK'e ve Y.Doç.Dr. Aslý
20 Bkz: T.GÖK- F.D.ORAL vd., Adana Koruma Amaçlý ÖZYAR' a; yine kaynak temini için Prof.Dr.Ahmet
Ýmar Planý Raporu, Çukurova Üniversitesi Mühendislik- ÜNAL'a candan teþekkür ederim. Bu eserle ilgili bkz:
Mimarlýk Fakültesi Tarafýndan Seyhan Belediyesi Ýçin H.E.WINLOCK, "An Egyptian Statuette from Asia
Hazýrlanmýþ, Adana 1996, s.6 vd. Höyüðün arkeolojik Minor", BMMA XVI/9 (1921), s.208-210.; E.W.BAR
karakterinin dýþýnda, höyük üzerinde 1998 yýlýndaki üzü BER, Women's Work: The First 20000 Years, Women,
cü Adana depreminden sonra ayakta kalabilen günümüz Cloth and Society in Early Times, New York- London
yapýlarýyla birlikte Beylikler Dönemi, Cumhuriyetin ilk 1994, s.202-203, Þek.8.6(sol).; W.S.SMITH, Intercon
yýllarýna ait 60'dan fazla da tescilli yapý mevcuttur. nection in the Near East, New Haven 1965, s.14. Ayrýca
bkz: J.BAINES - J MALEK , Eski Mýsýr, (Çev:
21 K.S.GÝRGÝNER, "ÇÜ. Arkeoloji Bölümü'nün Tepebað
Z.ARUOBA - O.ARUOBA), Ýstanbul 1986, s.5,32 ve 36.
Kazýsý Projesi'ne Büyük Destek :Tepebað Arkeolojik
P.A.CLAYTON, Chronicle of the Pharaohs, The Reign-
Kazýsý Projesi Paneli Sonuç Bildirgesi ve Öneriler", 18
by-Reign Record of the Rulers and Dynasties of Ancient
Aralýk 1999 Tarihli Basýn Bildirisi, Adana.
Egypt, London 1994, s.84-89.
22 Bu titiz ve özverili çalýþmayý gerçekleþtiren, Þekil 1'i ha
31 Günümüzde de Önasya'yý çevre bölgelere baðlayan en
zýrlayan Hrt.Müh.Bekir KOÇ'a; Þekil 3'ü yayýn için hazýr
önemli geçitler Anadolu'nun içindeki yaylalardan Adana
layan Arkeolog Faris Demir'e candan teþekkür ederim.
Ovalarý'na doðru iner. Bu konu özellikle M.Ö.2.Binde
23 Bu konudaki yardýmlarýndan dolayý, Þehir Plancýsý büyük önem arzetmiþtir. Bkz: A.GOETZE,
Tevfik YILDIRIM'a teþekkür ederim. Tepebað Mahalle Kulturgeschichte Kleinasiens, München 1957, s.72-79.;
si'nin adý ilk defa 1547 tahririnde geçer ve daha önceki K.BITTEL, Grundzuge der Vor-und Frühgeschichte
adýnýn ise, Kasarcýlar olduðu sanýlmaktadýr. Bkz: Kleinasiens, Tübingen 1950, s.65; S.GÖNEY, a.g.e.,
F.D.ORAL, XVI.Yüzyýlda Adana Kentinin Fiziksel s.69-70. Dolayýsýyla da, bölgedeki höyüklerde sistemli
Yapýsý,Çukurova Üniversitesi Mimarlýk Fakültesi, kazýlarýn baþlamasý ile M.Ö.2.Binde Adana Ovalarýnýn ,
Yayýmlanmamýþ Yüksek Lisans Tezi, Adana 1996, s.52. özellikle de Çukurova'nýn tarihte oynadýðý rol daha iyi
anlaþýlacaktýr.
24 A.Ünal'da ayný konuya dikkat çekmiþ, Taþucu'ndaki Sýrt
lanini maðaralarýnýn (þu anda foseptik olarak kullanýlý 32 K.S.GÝRGÝNER, "Adana- Tepebað Höyük'teki Mýsýrlý;
yor) bu bölgede de Paleolitik kültürlerin varlýðýný kanýtla Adana , Amerika'ya Kaçýrýlan Mýsýr Heykelini Ýstiyor",
dýðýný belirtmiþtir .Bkz: A.ÜNAL. a.y; Ý.K.KÖKTEN, " 18 Haziran 2000 Tarihli Basýn Bildirisi, Adana.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 11


Araþtýrma

larýnýn bolluðu, yöreyi her dönemde yerleþi-


VASGÝRT KAYA MEZARLARI
me açmýþtýr. Köyün kuzeyindeki kayalýklarda
HAKKINDA ÝLK GÖZLEMLER görülen kimi Urartu kaya mimarisine ait veri-
lerle birlikte, özellikle güneyde yer alan ve
Bapir Mezrasý'na giden yol, ile Hançerli Mev-
Ertuðrul DANIK* kisi olarak anýlan yaklaþýk 1 km.'lik alanda
GÝRÝÞ bulunan Urartu izleri dýþýnda, yine bu bölge-
nin önünde yer alan teraslarda rastlanýlan Ýlk
882-1883 yýllarýnda Jeolog Wünsch'ün
1 gözlemleriyle baþlayan Tunceli yöresi
Urartu araþtýrmalarýnda1, günümüze kadar
Tunç, Demirçað, Ortaçað ve Ortaçað sonrasý
dönemlerine ait seramik kalýntýlar ile birlikte,
köy içindeki yapýlarda kullanýlan devþirme
olan süreç içinde Kaleköy, Mazgirt ve Baðýn malzemeler ve Osmanlý Dönemi mimari veri-
olmak üzere üç yerleþimde, toplam beþ adet leri, yörenin uzun süre kesintisiz iskan gördü-
kaya mezarý saptanmýþ olup, incelemelerini ðünü gösterir.
yaptýðýmýz Vasgirt kaya mezarlarý, bugüne
kadar literatüre girmiþ ya da söz edilmiþ de- Köy yerleþiminin güneyindeki kayalýk
ðildir2, Bu baðlamda Vasgirt'te saptadýðýmýz alanlarda görülen, birçok Urartu verisi ile bir-
beþ yeni Urartu kaya mezarý ile birlikte, likte özellikle Cýrnabek Mevkisi'nde iki, Han-
Tunceli bölgesindeki Urartu kaya mezarý sa- çerli Mevkisi'nde üç olmak üzere, toplam beþ
yýsý on adete çýkmýþtýr.
Tunceli ili Pertek
ilçesi Pýnarlar (Paþa-
venk) bucak merke-
zine baðlý olan Vasgirt
köy yerleþimi, günü-
müzde Çalýözü adýyla
anýlmakta olup, ku-
zeyde Harsik Deresi,
güneyde dik kayalýk-
larla ve devamýnda
Keban Baraj Gölü ile
sýnýrlanmaktadýr. Çev-
reyi saran bodur meþe
aðaçlarý ile yoðun ka-
yalýklar ve su kaynak- Tunceli, Pertek, Vasgirt Yerleþimi Çalýözü Köyü

*Kurtuluþ Savaþý ve Cumhuriyet Müzeleri Müdürü 06100 Ulus/ANKARA .

(1) Jeolog Wünsch'nin çalýþmalarýnýn devamýnda, 19. Yüzyýl sonlarý 20. Yüzyýl baþlarýnda Lehmann-Humpt, Huntinton,
Belcek gibi seyyahlarýn çalýþmalarýný görmekteyiz. 1940'lý yýllardan sonra Kýlýç Kökten bölgeye uðrasa da, 1960'lý yýllarda
Keban projesi ile birlikte önem kazanan bölgede, bu yýllardan sonra yeni kuþak Urartu araþtýrmacýlarýndan H.P. Schafer, Veli
Sevin, Kemalettin Köroðlu, Nevzat Çevik ve Recep Yýldýrým ( Bölgedeki Urartu çalýþmalarý tarihçesi için bkz. Kemalettin
Köroðlu. Urartu Krallýðý Döneminde Elazýð (Alzi) ve Çevresi, Ýst., 1996) gibi araþtýrmacýlarýn deðiþik incelemeleri ve yayýn
çalýþmalarý görülebilinir.

(2) Vasgirt yerleþiminden söz eden iki araþtýrmacýdan Kýlýç Kökten ve Thomas Alain Sinclair'de; bölgenin Urartu yerleþi-
minden ve kaya mezarlarýndan söz edilmez.(bkz. Kýlýç Kökten "Keban Baraj Gölü Alanýnda Diptarih Araþtýrmalarý, 1971",
Keban Projesi 1971 Çalýþmalarý, Ank., 1974, s.5; Thomas Alain Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural and
Archaeological Survey III, London, 1989, s. 86,87).

12 iDOL
Araþtýrma

Vasgirt I ve II No’lu Kaya mezarlarý Vasgirt I


adet kaya mezarý ise, kuþkusuz bu buluntu yükseklik farký, olasýlýkla oluþturulmasý düþü-
yoðunluðunun en ilginç verilerini oluþturur- nülen bir seki için býrakýlmýþ olmalýdýr ki; bu
lar. Vasgirt I-V olarak adlandýrýlan bu kaya durum, mezar yapýsýnýn bitirilmediðini dü-
mezarlarýndan Vasgirt II ve V no'lu olarak ad- þündürür.
landýrýlanlara ulaþamadýðýmýzdan, mimari ko- VASGÝRT II NO'LU KAYA MEZARI
numlarý hakkýnda þimdilik fazla bilgimiz
bulunmazken, özellikle Vasgirt I, III ve IV Vasgirt I no'lu kaya mezarý ile ayný kayalýk
no'lu mezarlar ayrýntýlý olarak belgelenmiþlerdir. kütlede, ayný cephede ve yaklaþýk 2 m. kadar
güneyinde ayný yükseklikte yer almakta olup,
VASGÝRT I NO'LU KAYA MEZARI içine girilemedi. Ancak dýþtan yapýlan göz-
Köy yerleþiminin güneyindeki alanýn lemlerde, Vasgirt I'de olduðu gibi güneyden
"Cýrnabek" diye adlandýrýlan bölgesinde, ba- kuzeye doðru eðimlendiði izlenmektedir ki,
ðýmsýz bir kaya platformunun doðu cephe- olasýlýkla benzer bir planý yansýtmaktadýr
sinde, yerden yaklaþýk 5 m. yükseklikte yer VASGÝRT III NO'LU KAYA MEZARI
almakta olup, güneyden kuzeye doðru alçalan
bir meyille oyulmuþtur. 2.10m.derinliðinde, Köy yerleþiminin güneybatýsýnda, kayalýk
1.83m. geniþliðinde ve 1.25 m.yüksekliðinde, uzantýlarýn köy yolu ile birleþtiði noktada
kenarlarý yuvarlatýlmýþ dikdörtgen planlý oda "Hançerli" diye anýlan bölgede yer alýr. Yöre
mezarýn giriþ kapýsýnýn ölçüleri,1.80x1.03x halký tarafýndan "Hançerli Kalesi" diye de
0.30m.dir. Odanýn kuzey yönündeki zemin anýlan baðýmsýz kayalýk bir kütlenin batý

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 13


Araþtýrma

olan mezar odasý,


1.10 m. yüksekliðin-
dedir. Oval planlý o-
danýn giriþinden 1.00
m.lik derinlikte, ze-
minden.25 cm. yuka-
rýda ve 70 cm. derin-
likteki platform, do-
ðudaki giriþ cephesi
hariç tüm yönleri do-
laþýr. Platformun gü-
ney yönde bulunan
doðu ucunda, duvara
yakýn yerdeki çanak
yuvasý ve mezar oda-
Vasgirt III No’lu Kaya mezarý sýný üç yönde dolaþan
yönünde, yerden yaklaþýk 8 m. yukarýdaki platform, bu mezarý
mezar odasýna, 15 ve 30 cm.lik derinlikte, 62 diðer Vasgirt kaya mezarlarýndan ayýrýr.
ve 88 cm.lik geniþlikte ve 75 cm. yüksek-
liðinde iki kademeli bir kapý ile girilir. Giriþin
devamýndaki mezar odasý 2.40 m. geniþliðin-
de, 2.15 m. derinliðinde ve 1.50 m. yüksekli-
ðindedir. Giriþten hemen sonra 12 cm. aþaðý-
da 30 cm. derinliðindeki platformun deva-
mýnda 22 cm. aþaðýda oda zemini yer alýr ki;
bu zeminin güneyinde ve doðusunda zemin-
den 45 cm. yükselen bir baþka platform görü-
lür. Merkezde zeminden 1.50 m. yükseklikte
bulunan tavan, Vasgirt I'in aksine giriþte ve
duvar cephelerinde ovalleþerek son bulur.
VASGÝRT IV NO'LU KAYA MEZARI
"Hançerli" Mevkisi'ndeki kayalýk kütlenin
güney cephesinde kuzeye doðru oluþan girin-
tinin diðer yüzünde, yerden yaklaþýk olarak 6-
7 m. yükseklikte, Vasgirt III no'lu mezar oda-
sýnýn tam arkasýnda yer alýr. Diðer tüm kaya
mezarlarýnýn aksine, giriþ cephesi dýþta düzel-
tilerek çerçeve içine alýnmýþ olup, mezar
odasýna 80 cm. geniþliðinde 40 cm. derin-
liðindeki bir kapýdan girilir. Giriþten itibaren
1.70 m. derinliðinde ve 2.20 m. geniþliðinde
Vasgirt III

14 iDOL
Araþtýrma

mezarýnýn tespit edil-


miþ olmasý3 Urartu'-
nun bölgedeki yayý-
lýmý açýsýndan önemli
bir veridir.
Elazýð bölgesi kaya
mezarlarýnýn tipolo
jisine baktýðýmýzda;
Palu'daki üç mezar ile
Tanrýverdi I' in çok
odalý, Tanrýverdi II,
III, Hacýseli, Kür-
demlik ve Gökbelen'-
in tek odalý tipte oldu-
ðunu görmekteyiz.
Vasgirt IV No’lu Kaya mezarý Bugüne kadar bilinen

VASGÝRT V NO'LU KAYA MEZARI


"Hançerli" mevkisindeki kayalýk kütlenin
doðu cephesinde, yerden yaklaþýk 7-8 m. yük-
seklikte bulunmakta olup, mezar odasýna giri-
lemedi. Ýç yapýsý bu çerçevede tam olarak
görülememekle birlikte, dýþtan oldukça basýk
bir yapýya sahip olduðu ve geniþ bir giriþe
karþýn derinliðinin fazla olmadýðý
görülebilmektedir.
DEÐERLENDÝRME
Tunceli bölgesinde literatürlere giren Maz-
girt I, II, Kaleköy ve Baðýn I, II kaya mezar-
larý dýþýnda, Vasgirt'deki beþ adet kaya meza-
rýnýn ilk defa tespit edilmiþ olmasý, bu bað-
lamda bölgenin Urartu baðlantýlarý açýsýndan
oldukça önemlidir. Tunceli'nin hemen güne-
yinde yer alan Elazýð ile deðerlendir-
diðimizde ki, her iki ilin oluþturduðu coðrafi
alan, büyük ölçüde Urartu Dönemi'nin
"Sophane/Supane" bölgesini oluþturmaktadýr,
Elazýð bölgesinde bugüne kadar 11 adet kaya
Vasgirt IV
(3) 3 adet Palu, 3 adet Tanrýverdi, 1 adet Köþker (Gökbelen), 1 adet Hacýseli (Erbildi), 1 adet Çalakos, 1 adet
Mergamendi ve 1 adet Kürdemlik. Tüm bu mezarlar hakkýnda bilgi için bkz. Kemalettin Köroðlu, Urartu Krallýðý
Döneminde Elazýð (Alzi) ve Çevresi, a.g.e., Ýst.,1996, ve Nevzat Çevik, Urartu Kaya Mezarlarý Ölü Gömme
Gelenekleri, Ank.,2000.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 15


Araþtýrma

görülür. Sýrasýyla
1.25, 1.50 ve 1.10
m.'lik yükseklikler,
tüm diðer bölge ör-
neklerinin altýndadýr.
Deðerlendirme çer-
çevesinden Elazýð
bölgesini çýkarýp
Tunceli ile sýnýrlý tut-
tuðumuzda ise, Kale-
köy örneði anýtsal
düzeyde kalýrken;
Mazgirt ve Baðýn ör-
nekleri, Vasgirt oda
mezarýna daha çok
yaklaþmaktadýr.
Vasgirt V No’lu Kaya mezarý
Tunceli bölgesi örneklerinden Kaleköy çok Bölgenin tüm
odalý, Baðýn ve Mazgirt örnekleri tek odalý örneklerinde, Palu III'deki bitirilemediði
tiptedir. Bu baðlamda Vasgirt'te tespit ettiði- düþünülen 2 no'lu odanýn tavaný hariç, tüm
miz beþ adet mezarýn tümü, bölge genelinde kaya mezarlarýnýn tamamý düz ya da düze ya-
yoðunlukta olduðu gibi, yine tek odalýlar kýn örtü sistemini yansýtýrken, bu baðlamda
grubundadýr. Vasgirt I ve IV bu tiplemeye uygun düþmektedir.
Vasgirt III ise, ovalleþen plan tipi gibi, tavanýn-
Plan tiplerine bakýldýðýnda ise, ortaya daki ovalleþme ile de farklýlýk yaratmaktadýr.
karýþýk bir durum çýkmaktadýr. Gerek Tunceli,
gerekse Elazýð kaya mezarlarýnýn tümü, kimi Sonuçta gerek bölge baðlamýnda, gerekse
yamukluklarý ve köþelerdeki hafif ovalleþtir- Tunceli özelinde ve gerekse kendi içlerinde
meleri yok saydýðýmýzda, ufak çaplý kimi ölçü deðerlendirdiðimizde; Vasgirt örnekleri, bili-
deðiþikliklerine karþýn, dikdörtgen plan tipini nen diðer örneklerden birçok yönde ayrý-
vermektedir. Oysa Vasgirt örneklerinden pla- lýrken, özellikle Vasgirt III no'lu mezar odasý
nýný çýkarabildiðimiz üç mezar odasýndan, bölgenin özgün örneði olarak görülür. Bütün
sadece I no'lu mezar odasý dikdörtgene yakýn bu özelliklerle birlikte, Vasgirt kaya mezar-
plan verirken; III ve IV no'lu örneklerimiz larýný geç dönem örneði olarak düþünmek
oval formu ile dikkat çekerler ki, bu durum gerekir. Özellikle MÖ. VII. yüzyýl ortalarýnda
tüm bölge için deðiþik plan tipini yansýtmak- II Rusa Dönemi'nde (M.Ö. 685-645) yoðun
tadýr. imar çalýþmalarýndan sonra, devamýnda Med
tehlikesi ve zayýflayan Urartu'nun M.Ö.
Boyutlar baðlamýnda deðerlendir- 612'de yýkýlmasý süreci içindeki, M.Ö. VII.
diðimizde ve anýtsal örnek olan Palu örnekle- yüzyýlýn sonlarýna tarihlemek, yanlýþ olmasa
rini bir tarafa koyduðumuzda, genel anlamda gerekir. Ancak örneklerimizden Vasgirt III,
2.30x1.10 m. ile 2.85x1.30 m. arasýnda bu baðlamda II. Rusa Dönemi olan VII.
deðiþen bölge ölçülerinin içinde yer alan Yüzyýlýn ilk yarýsýna götürülebilinir ki,
Vasgirt örneklerimizde; yükseklik olarak 0.95 yörede yapýlacak arkeolojik kazýlar ve diðer
m. ile Gökbelen örneði dýþýnda 2.80 ve 1.40 veriler, tarihlendirme sorununu daha da
m.'lik standartlarýndan daha düþük ölçüler netleyecektir.

16 iDOL
Araþtýrma

1
DOKÝMEÝON MERMER OCAÐI

Tulga ALBUSTANLIOÐLU
Arkeolog, Baþkent Üniversitesi,Turizm
Rehberliði Programý, Öðr.Gör.

D okimeion, Afyon ili' nin 23 km


kuzeyinde, Ýscehisar ilçesinin 1.5 km
kadar doðusunda yer almaktadýr. Anadolu' da
Prokonnesos ile birlikte en önemli mermer
merkezlerinden birisi olan Dokimeion' dan
bugün de olduðu gibi antik çaðlarda ve özellik-
le Roma ve Bizans dönemlerinde büyük mik-
tarlarda mermer çýkarýldýðý bilinmektedir.2
Çýkarýlan bu mermerler yerel ihtiyacý karþýla-
makla kalmamýþ, Anadolu'nun deðiþik böl-
gelerinde bulunan kentlerin yapýlarýný süslemiþ
ve deniz aþýrý ülkelere ihraç edilmiþtir.
Strabon, Dokimeion mermer ocaðýndan Zeus Baþý, Efes M.S. 1. YY
Roma' ya mermer ihraç edildiðini belirterek, bulunuyordu.7 Bölgenin bilinen en önemli kenti
Dokimeion mermerlerindeki renk çeþitliliðini Synnada ayný zamanda bir Roma procurator'u-
över ve su mermerine olan yakýnlýðýný belirtir.3 nun oturduðu ve bölgenin idaresini elinde tuttu-
Ramsay ise; Dokimeion mermerlerinin antik ðu bir yerleþimdir.8
kaynaklarda genellikle Synnada mermeri olarak
geçtiðini, oysa Synnada' nýn Dokimeion'dan ay- Roma imparatorluk iþletmelerinin Phrygia'-
rý bir yerleþim olarak kendi mermer yataklarýna da bulunan kuruluþlarý sadece ocaklar ile sýnýrlý
sahip olduðunu söylemiþtir.4 Bu yanýlgý olasý- deðildi. Toplama ve yönetim Synnada, Procura-
lýkla Dokimeion mermerlerinin nakliyesinin tor Phrygiae, üzerinden yapýlýyordu. Dokimei-
Synnada üzerinden yapýlmasýndan kaynaklan- on mermer iþletmeleri M.S.II.y.y.'a gelinceye
mýþtýr.5 Gerçekten de Dokimeion' da çýkarýlan kadar kendi yönetimlerini kuramamýþlardý.9
mermerler Synnada üzerinden, Apamea'ya ula- Üretilen mermerin hemen her dönemde ihtiyacý
þýyor, buradan Ephesos limanýna gönderiliyor- rahatlýkla karþýlayacak miktarlarda olmasý ve
du.6 Ýdare merkezi ve ana depolar Synnada' da kalitesinin yüksekliði nedeniyle10 Roma döne-
mi Anadolu heykelinde Paros ve Naksos gibi
1) Dokimeion Antik Mermer ocaðý ile ilgili çalýþmalarýmda bana destek olan sayýn hocam
Prof.Dr.Cevdet Bayburtluoðlu'na ve Dr. Kutalmýþ Görkay'a teþekkürlerimi sunarým
2) Röder, 1971, s. 253
3) STRABON, PEKMAN, A., (Çev) Antik Anadolu Coðrafyasý, (Geographika XII - XIII - XIV),
Ýstanbul, 1993, s.77
4).RAMSAY, W.M., The Historical Geography of Asia Minor, London, 1890, s.433
5) Monna, 1977,s.44
6) Monna, 1977, s.72-73
7) Röder, 1971,s. 253
8) STRUBBE, J, A Group of Ýmperial Estates in Central Phrygia, Ancsoc 6, 1975s.229-50
9) Strubbe, 1975 s.244 ve n.60,. Pflaum, Les Carrieres, 1960, 746 n. 11
10) Maggie., Roman Rule, s.50

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 17


Araþtýrma

Perge Tiyatrosondan Friz


Ege mermerlerinin sanýldýðý gibi çok kullanýl- tur.14 Dokimeion kentine ait mermer ocaklarý
madýðý, Dokimeion kentinin bu konuda rakipsiz özellikle Yukarý Tembris vadisi olarak adlandý-
olduðu bilinmektedir.11 Dokimeion basýmý sik- rýlan bugünkü Altýntaþ ovasý kesiminde yer
keler M.Ö.II.y.y. içerisinde Makedonon ve almaktaydý.15
Dokimeon adlý iki etnik grubun burada yaþadý-
ðýný göstermektedir. Sikkeler üzerindeki epig- Mermer ocaklarý üzerine ilk çalýþmalar
ramlardan kentin kurucusunun Dokimos adlý Ýtalyan araþtýrmacý L.Bruzza'nýn Roma yakýn-
larýndaki Marmorata mermer ocaklarýnda 1870
bir kiþi olduðu kabul edilmektedir.12 Kent, yýlýnda temizleme çalýþmalarý sýrasýnda bulunan
DOKIMENWN veya DOKIMENWN MAKE- bloklardaki yazýtlarý yayýnlamasýyla baþlamýþ-
DONWN adýyla Cladius'tan Tranquilina'ya ka- týr. Avrupa'da bilim adamlarýnca ele alýnan yeni
dar sikke basmýþtýr.13 Antigonos'un generalle- ilgi alanýnýn Dokimeion mermer ocaklarýný kap-
rinden birisi olan Dokimos, M.Ö.302 yýlýnda samasý 1926 yýlýnda Cox'un16 ve 1930 yýlýnda17
Lysimakhos'a karþý koyarak Synnada'nýn yöne- W. Ramsay 'in bu konuya ilgi göstermeleri sa-
timini ele geçirmiþtir. W.M.Ramsay, Strabon'un yesinde olmuþtur. Ramsay, bu çalýþmalarýný
Dokimeion için kome, köy, yerleþimi sözünü Dokimeion ve yakýn çevresindeki 25 ocak
kullanmasýndan yola çýkarak buranýn geniþ an- alanýnda gerçekleþtirmiþtir.
lamda bir polis olamayacaðýný ortaya koymuþ- J.B.Ward Perkins'in Güney Etruria'da mer-
11) Asgari., 1979 s.453
12) SNG,1964 no. 3554-3555; yazýtlar için, ROBERT, C., Stace les carriéres et les monnaies de Dokimeion
A.travers l'Asie Mineure, Poétes et Prosateurs monnaies qrecque, voyageurs et géographie, Paris, 1980,s.267
13) ASLAN, M., Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bulunan Phrygia ve Galatia Tehir Sikkeleri, AMMY,
1989-1990s.148 (144-175),Levha III,No 22
14) RAMSAY, W.M., Social Basis of Romen Power in Asia Minor, London, 1961,s.286
15) PEACOCK, D.P.S., The Roman Quarries of Mons Claudianus Egypt. An Interim Report, Clasical
Marble:Geochemistry, Technology, Trade (NATO ASI Series Vol:153) Dordrecht/London/Boston,
1988s.45; TEXIER, C., Asie Mineure, Paris, 1862, s.146-50; HAMILTON, W.J., Researches in Asia Minor,
London, 1842, s.46.
16) Sir Christopher Cox 1926 yýlýnda Yukarý Tembris vadisinde araþtýrmalarda bulunmuþtur. Bu araþtýrmalar-
da Cox, Roma'daki Traian Forumu'nu süsleyen Dakialý Mahkumlar heykellerinin (M.S. 107-116) benzer-
lerinden birisine rastlamýþtýr. Wealkens 1985, s.642
17) Ramsay tarafýndan yapýlan bu çalýþmalar J.A.C.Anderson'un editörlüðünü yaptýðý, The Social Basis of

18 iDOL
Araþtýrma

tamýþtýr.Son yýllar-
da C. Fant bu ocak-
larla ilgili ola-rak
ocaklarda terk
edilmiþ bloklar ü-
zerinde bulunan
yazýtlarýn incelen-
mesi ve bunlara
dayanarak ocakla-
rýn iþletme ve ihra-
cat organizasyon-
larýna yönelik ça-
lýþmalar yapmak-
tadýr.19
Yapýlan incele-
meler sonucunda
Perge Tiyatrosondan Friz Roma'da yapýlarda
merin çýkarýlmasý, çeþitleri ve ekonomik önemi kullanýlan ve pavonazetto olarak bilinen mer-
üzerine yaptýðý çalýþmalara ilave olarak 1980 mer türünün Dokimeion kökenli olduðu saptan-
yýlýnda Dokimeion ile ilgili çeþitli belgeleri ya- mýþtýr. Pavo-nazetto cinsi mermerin Roma'da
yýnlamasý sonucunda antik Dokimeion ocaklarý Traian Foru-mu'nda kullanýlmýþ olduðunun da
genel bir merak ve ilgi odaðý haline gelmiþtir.18 saptanmasýyla, Dokimeion mermerleri üzerine
Röder,1970'li yýllarda bölgenin jeolojik yapýsý yapýlan ça-lýþmalar daha fazla yoðunluk kazan-
yanýnda ocaklarýn özelliklerini incelemiþ, C. mýþtýr. Bu çalýþmalar sonucunda taþýn çýkarýl-
Robert ise ocaklarla birlikte Anadolu tarihi masýndan baþlýyarak hammadde veya yarý
içinde yerleþimin tarihini araþtýrmýþ ve iþlenmiþ olarak ihracýna varýncaya kadar, bütün
Dokimeion'un Kybele ile ilgisini üzerine araþ- iþlerin Roma yönetimince gerçekleþtirildiði
týrmalar yapmýþtýr. anlaþýlmýþtýr.20 Roma Ýmparatorluðunun erken
evrelerinde mermer üretimi konusunda
Günümüzde mermer ocaklarý ile ilgili çalýþ-
Anadolu'da belirli bir bölge ve yer yoktur.
ma ve araþtýrmalar artan bir hýzla devam etmek-
Örneðin Plinius, Geç Cumhuriyet döneminde
tedir. Bu konu hakkýnda araþtýrmalar yapan ki-
yapý malzemesi olarak mermerin yaygýn bir
þilerin baþýnda ve özellikle Phrygia bölgesin-
kullaným alaný olduðunu söylerken pavonazet-
deki mimari bezemeli lahitler ve mezar taþlarý
to'ya hiç deðinmemiþtir. Bu durum pavozanetto
üzerinde araþtýrmalarda bulunan M. Waelkens
cinsi mermerin Roma için bilinen ve aranan bir
gelmektedir. Yapmýþ olduðu araþtýrmalarda M.
Waelkens, özellikle lahit ve mezar taþlarýnýn taþ olmadýðýný göstermektedir.21
üretildikleri merkezin Dokimeion atölyeleri ol- Pavonazetto'nun kullanýmýna iliþkin en erken ve
duðunu belirtmektedir. Waelkens, antik dönem- önemli kanýtlara Tibullan Corpus'-larýnda rast-
de beyaz mermerden yapýlmýþ olup geniþ bir lanýlmaktadýr.22 Bu kayýtlarda pavonazetto
daðýlým gösteren Sidamara tipi lahitlerin oriji- cinsi bloklarý Roma'nýn ithal ettiði belirtilmek-
ninin Dokimeion ocaklarý olduðunu sap- tedir.

18) WARD PERKINS, J.B., Tripolitania and the Marble Trade, JRS, 41, 1951, s.89-104, s.23-69
19) FANT, J.C., Cavum Antrum Phrygiae. The Organization and Operations of the Roman Imperial
Marble Quarries in Phrygia, BAR, n.482, Oxford, 1989, s.9
20) Wealkens 1985, s. 644
21) Fant, 1989, s.10 ; GNOLI, R., Marmora Romana, Roma, 1971s.142
22) Fant, 1989, s. 8-10

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 19


Araþtýrma

Dinlenen savaþçý. Efes M.S. 1 y.y.


Dokimeion kaynaklý mermerin Roma'ya Augustus döneminden baþlamak üzere bu mer-
Cumhuriyet döneminin sonu ile Ýmparatorluk mer cinsi Roma Ýmparatorluk binalarýnýn deðiþ-
döneminin erken safhalarýndan baþlayarak gön- mez yapý taþý olmuþtur. Pavonazetto mermeri-
derilmiþ olduðu anlaþýlýyor. Bu husus Strabon nin kullanýlmýþ olduðu yapýlardan bir diðeri
tarafýndan da doðrulanmaktadýr. Strabon, bu Pantheon'dur. Mermer burada zeminlerde bir
bilgileri M.S.18 yýlýnda vermektedir M.Wael- kaplama taþýndan daha çok, kemerli niþlerin sü-
kens ve diðer araþtýrmacýlarýn ortak görüþüne tunlarý olarak karþýmýza çýkmaktadýr.
göre yaklaþýk bu zaman aralýðý ocaklarýn Roma
idaresine geçip üretime baþladýklarý tarih için Dokimeion mermerinin birçok Anadolu ken-
tinin binasýnda yapý malzemesi olarak kulla-
terminus ante quem'i oluþturmaktadýr.23 Ocak-
nýldýðý da bilinmektedir. Ephesos bunlardan en
larýn iþletmeye açýlmasý ve üretilen malzemenin
tanýnmýþýdýr. Ephesos antik kentinin tamamýna
ihraç edildiðini gösteren en erken örnek Roma
yakýn bir kýsmýnda Dokimeion kökenli mermer-
Forumu'nda bulunan Mars Ultor tapýnaðýndan-
lerin kullanýldýðý bilinmektedir. Ephesos'da
dýr. Bu tapýnaðýn payandalarý pavonazetto taþýn-
Vedius ve Liman Hamamlarý'nda Celsus Kütüp-
dan yapýlmýþtý.24 Yine Forum'da bulunan ve
hanesi'nde, Artemis Tapýnaðý yakýnlarýnda
Plinius tarafýndan dünyanýn yedi harikasýndan
bulunan Hestiatorion'da Dokimeion mermerleri
birisi olarak kabul edilen Bazilika Aemilia 'nýn
kullanýlmýþtýr. Bunun yanýsýra Sardes Gymna-
sütunlarý da Dokimeion kökenlidir.25 Bu sütun- siumu'nda, Pergamon Kýzýl Avlu'da ve Side' de
lar büyük olasýlýkla M.S.14 yýlýnda meydana Sütunlu Yol' da bu mermer cinsine rastlanýl-
gelen yangýn veya yeniden düzenleme çalýþma- mýþtýr. Bunun yanýsýra Hierapolis Skene Frons'u
larýnýn yapýldýðý M.S. 22'den sonraki bir tarihte gibi daha büyük ölçekte ve normal standartlarýn
inþa edilmiþ olmalýdýr.26 Pavonazetto tipinin dýþýnda bazý bloklarýn da Dokimeion'dan ýsmar-
kullanýldýðý bir diðer yer Bazilika Julia'dýr.27 lanmýþ olduðu bilinmektedir.28
23) WAELKENS, M., Dokimeion. Die Werkstatt der reprasentativen kleinasiatischen
Sarkophage.Choronologie und Typologie ihrer Produktion. Berlin, 1982, s. 23
24) BLAKE, M.E., Ancient Roman Construction in Ýtaly from the Prehistoric Period to Augustus,
Washington, 1947,s. 60
25) Blake, 1947, s. 176 ve Monna, 1977, s. 46
26) Fant, 1989, s.8
27) Blake, 1947, s. 151 ve Monna, 1977, s.46
28) Fant 1993, s. 154

20 iDOL
Araþtýrma

Celsus Kitaplýðý, Efes M.S.110-135


Ocaklarda yoðun olarak üretime baþlanýlma- M.S.92 tarihinden baþlayarak Dokimeion
sý yazýlý belgeler göre M.S.92 yýlýna tarihlendi- ocaklarýnýn iþletilmesi ve organizasyonunda
rilmektedir. Ancak, J.Röder tarafýndan bu ta- önemli deðiþimlerin yer aldýðý yaklaþýk yirmi
rihten önceki dönemler de ocak faaliyetinin ve beþer yýllýk yönetim dönemlerine girilmiþtir.30
üretiminin büyük miktarlara ulaþmýþ olabilece- Yine bu dönemde Roma'nýn Yukarý Tembris va-
ði ileri sürülmektedir. Bu savýn gerçeði yansýttý- disindeki Altýntaþ, Çakýrsaz ve Obruktepe ocak-
ðý söylenebilir. Nitekim, M.S.64 yýlýnda Roma'- larýný iþletmeye açtýðý sanýlmaktadýr. Tembris
nýn yanmasýndan sonra baþlatýlan imar faaliyet- vadisinden getirilen bir blok ve sütun M.S.92-
lerinde Dokimeion ocaklarýndan mermer ithal 116 yýllarý arasýna tarihlendirilmektedir. Son
edildiði bilinmektedir. Domitian ile baþlayan ve dönemlerdeki araþtýrmalara göre ocaklarýn
Traian ile devam eden bu faaliyetler sýrasýnda belirli aralýklarla iþletildiði anlaþýlmakta-dýr.
büyük miktarlarda mermer ithal edilmiþ olma- Roma idaresinin ocaklarý kullanmaya baþlamasý
lýdýr.29 bölgedeki yerel mermerden yapýlmýþ ve özellik-
le adak ve stel yapýmýnda kullanýlan mermer
29) Bu dönemde yaklaþýk 400 -500 bin m3 mermer çýkarýlmýþtýr. Hadrian döneminde Roma'da inþa edilen
Zeus, Hera ve Athena tapýnaklarý için 100 sütunun ithal edildiði Pausanias tarafýndan bildirilmektedir.
(Pausanias, I,18, 8-9), Yine Villa Gordiani için 50 sütun ýsmarlandýðý bilinmektedir. Monna, 1977, s.48
30) Fant, 1989, s.9

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 21


Araþtýrma

atölyelerinin faaliyete geçmesinden hemen KAYNAKÇA


öncedir.31 Dokimeion'daki Geç Domi-tian ve ASGARÝ, N., Anadolu'da Antik Mermer Ocaklarý,
Traian dönemlerine tarihlendirilen yazýtlardan VIII.Türk Tarih Kongresi, I.Cilt, Ankara,
iþletmelerin sistematik bir þekilde organize 1979, s.451-456
olduðu ve iþletme konusunda deneyim ASLAN, M., Anadolu Medeniyetleri Müzesinde
kazanýldýðý anlaþýlmaktadýr. M.S. II. y.y.' dan bulunan Phrygia ve Galatia Tehir Sikkeleri,
AMMY 1989-1990,s.148 (144-175),Levha
baþlayarak, özellikle M.S.236 yýlýndan sonra, III,No 22
pavonazetto mermerinin Roma'daki Leptis
BLAKE, M.E., Ancient Roman Construction in
Magna gibi büyük binalarýnýn yapýmý için taly from the Prehistoric Period to
büyük miktarda ihraç edilmiþ olduðu kesindir. Augustus, Washington, 1947

Diokletian yönetimini sýrasýnda Roma'nýn it- FANT, J.C., Cavum Antrum Phrygiae. The
Organization and Operations of the
hal etmiþ olduðu yüksek kalitede mermer cins- Roman Imperial Marble Quarries in
leri liste halinde verilmiþtir.32 Bu dönemde Phrygia, BAR, n.482, Oxford, 1989
Synnada, Dokimeion ocaklarýnýn yönetim mer- FANT, J.C., The Inscribed Economy: production
kezi olma özelliðini yavaþ yavaþ kaybetmeye and distribution in the Roman Empire in the
light of instrumentum domesticum .ed. W. V.
baþlamýþtýr. Ama yine de tüm organizasyonlar
Harris, Ann Arbor, Michigan, 1993, JRA,
buradan yönetilmeye devam edilmiþtir.33 An- Supplementary Series 6, s. 145-170
cak, Julius Cladiuslar döneminin erken safhala-
LAUFFER, S., Diokletians Preisedikt, Berlin,
rýnda mermerlerle ilgili organizasyonlarýn idare 1971
merkezi olarak artýk sadece Dokimeion adý geç-
MONNA, D., PENSABENE, P., Marmi dell'
mektedir. Ocaklarýn belli bir organizasyona Asia Minore, Roma, 1977
ulaþtýðý bloklar üzerindeki yazýtlardan kolayca
RAMSAY, W.M., The Historical Geography of
anlaþýlmaktadýr. Ocaktan çýkarýlan bloklar üze- Asia Minor, London, 1890
rinde hangi ocaktan çýkarýldýðýný belirten seri
ROBERT, C., Stace les carriéres et les monnaies
numaralarý (locus) ve mermeri ocaktan çýkaran de Dokimeion. A travers l'Asie Mineure,
görevli ile imparatorluk ocak iþletmesince yet- Poétes et Prosateurs monnaies qrecque,
kili kiþileri belirten iþaretler bulunmaktadýr. Bu voyageurs et géographie, Paris, 1980
iþaretlere ek olarak mermer bloklarýnýn karada RÖDER, J., Marmor Phrygium. Die antiken
veya denizde taþýmaya yetkili kiþiler ile son Marmorbrüche von Ýscehisar in
Westanatolien, JdI, 86, 1971, s.253-312
gönderim yerinde bu bloklarý teslim almaya
yetkili, imparatorluk idaresince görevli karþýla- STRABON, PEKMAN, A., (Çev) Antik Anadolu
Coðrafyasý, (Geographika XII - XIII - XIV),
ma görevlilerini tanýmlamaya yarayan epigram- Ýstanbul, 1993
lar bulunmaktadýr.34
STRUBBE, J., A Group of Ýmperial Estates in
31) WAELKENS, M., From a Phrygian Quarry: the Central Phrygia, Ancsoc 6, 1975, s.229-50
Provenance of the Statue of the Dacian Prisoners in WAELKENS, M., Dokimeion. Die Werkstatt der
Trajan Forum at Rome, AJA, 89, 1985, s.642-644 reprasentativen kleinasiatischen Sarkophage.
32) LAUFFER, S., Diokletians Preisedikt, Choronologie und Typologie ihrer
Berlin, 1971cap 33;. ERIM, K., REYNOLDS, J., Produktion. Berin, 1982, AF, 11
The Copy of Diocletian's Edict on Maximum
Prices from Aphrodisias in Caria, JRS, 60, 1970 WAELKENS, M., From a Phrygian Quarry: the
Provenance of the Statue of the Dacian
s.302, CRAWFORD, M., REYNOLDS, J., The
Prisoners in Trajan Forum at Rome, AJA, 89,
Aezany Copy of the Prices Edict, ZPE, 34, 1985, s.641-653
1979,s.178
33) Röder., 1971,s. 254 WARD-PERKINS, J.B., Tripolitania and the
34) Fant, 1989, s.12 Marble Trade, JRS, 41, 1951, s.89-104

22 iDOL
Tarihi-Coðrafya

DEMIR DEVRÝ I'DE SURÝYE-FÝLÝSTÝN þecek olan Birleþik Ýsrail Devleti açýsýndan
VE son derece elveriþli bir ortam hazýrlamýþtýr.
KOMÞU BÖLGELERIN SÝYASÝ Bu yapý ayný zamanda Ýsrail ve Yahuda dev-
HARÝTASI¹ letlerinin de geliþiminin zeminini oluþtur-
maktadýr. Böylesi elveriþli bir ortamýn hazýr-
Elizabeth Bloch-Smith ve Beth Albert Nakhai
layýcýsý büyük olasýlýkla 18. Hanedandan baþ-
Derleyen Dr. Eyyüp AY layarak (1550-1150) Mýsýr Ýmparatorluðunun
eyyupa@yahoo.com Batý Asya'ya iliþkin askeri politikasýdýr. Mýsýr,
Hiksos istilasýndan/deneyiminden sonra ken-di
M .Ö.1.Bin'de Mezopotamya, Mýsýr, Su
riye-Filistin, Ürdün ve Türkiye' nin
Doðu ve Güneydoðusundaki siyasi harita, bir
güvenliði açýsýndan Kenan'da merkezi bir
gücün ortaya çýkmasýný engellemiþ ve burala-rý
tampon bölge olarak haraca/tributa baðlamýþtýr.
merkezi otoriteden (imparatorluktan) yoksun,
renkli bir þehir devletleri görünümündedir. Ancak, M.Ö.1141-1134 yýllarý arasýna
rastlayan zaman diliminde Asyanýn doðusun-
Ahdi Atik'in yansýttýðý gibi kavim çokluðu dan, kuzeyden (Anadolu'dan) ve denizden ge-
neredeyse siyasal anarþi diye nitelendirilebi- lip, Suriye/Filistin/Mýsýr istikametine doðru
lecek gibi görünmektedir. Tunç Çaðý þehir haraketlenen kalabalýk halk gruplarý/Deniz
devletlerini anýmsatan böyle bir yapýyý arkeo- Kavimleri (Fenikeliler), Mýsýr'ýn Kenan'daki
lojik kazýlar da desteklemektedir. Ancak bu otoritesini ortadan kaldýrmýþtýr. Bölgeye yer-
yapý M.Ö.1100-850 yýllarý arasýnda geçerli
olmuþtur. Bu tarihten sonra Assur merkezi bir
otorite olarak ortaya çýkmýþ ve bu yapýyý de-
ðiþtirmiþtir. Bundan sonra da Babil, Pers ve
Hellenistik devreler bunu izleyerek sürdür-
müþtür.
M.Ö.1200-1000 yýllarý arasýna yerleþtiri-
len Demir Çaðý I'de güneyde baþkenti bugün-
kü Amman yakýnlarýndaki Tel el-Umeri olan
Ammon devleti, orta Filistinde Kenan/Filistin
þehir devletleri Moab, Edom; sahilde Fenike,
Ekron, Byblos ve baþkenti Sihem, Kudüs ve
Gezer þeklinde deðiþen ve Hz. Davut ve Hz.
Süleyman'ýn kralý olduðu Birleþik Ýsrail Kral-
lýðý (sonralarý güneyde Yahuda, kuzeyde
Ýsrail olmak üzere ikiye bölünecek) kuzeyde
de Þam, Ebla, Guzana, Samal vb. Arami/Hitit
Suriye þehir devletleri mevcuttu.(Harita-1)
Bu döneme iliþkin yaklaþýk yüz yerleþim
merkezi arkeolojik kazýlarda saptanmýþ ve
bilim dünyasýna tanýtýlmýþtýr.
Bu gevþek yapý özellikle Kenan bölgesin-
de daha belirgindir. Dolayýsýyla burada geli-
Harita-1
1 Bu makale Near Eastern Archaeology Dergisinin 1999 tarih ve 62/2 sayýsýndan derlenmiþtir. Makalenin orijinal adý
A Landscape Comes to Life

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 23


Tarihi-Coðrafya

leþen; Hititli, Kýbrýslý, Giritli, Mikenli vb. büyük oðlu ve ayný zamanda kalabalýk bir
topluluklar nüfusun homojen yapýsýný boz- halkýn atasý olan Kenan yerleþmiþti. Ýsrail-
muþ ve durumu, nisbeten uzun zamandýr böl- oðullarý da çýkýþtan sonra gelip bu bölgeye
gede bulunan ve uluslaþma sürecine giren yerleþtiler. Bölgenin egemenlik alaný Sidon'-
Ýsrailoðullarý lehine çevirmiþtir.(Harita-2) dan Gaza’ya oradan da Ölü Deniz'e kadar
uzanmaktaydý.
M.Ö. 14. y.y kadar geriye giden tarihlerde,
El-Amarna'dan ele geçen kenani mektuplarda Berþeba vadisinde, Galile'nin yüksek yay-
kendilerine vergi vermekle mükellef olan ve lasýnda ve Transjordan'da yapýlan arkeolojik
"apiru" diye adlandýrdýklarý bir halk grubun- kazý ve yüzey araþtýrmalarda, bu döneme
dan bahsedilmektedir. Sözkonusu bu apirular (Demir Çaðý 1'e) ait irili ufaklý yüzlerce yerle-
kitabý mukaddeste bahsedilen Hebrew (Yahu- þim birimi saptanmýþtýr. Bu yerleþim birimle-
diler) olmalýdýr. MÖ. 13.y.y'ýn ikinci yarýsýna rinden haraketle yapýlan analizlerde, Kenan
tarihlendirilen I. Anastasya Papirusunda adý ülkesinin orta alanlarýnda, Aþaðý Galile ve
geçen “Sasular” Ürdün nehri boyunca Kenan Kuzey Negev’de yarý göçebelikten tam yerle-
diyarýndaki Þekem daðýnda yaþamaktaydýlar. þik hayata ve þehirleþmeye doðru bir geçiþin
Daha sonralarý Merneptah stelinde adý geçen olduðunu göstermektedir. Bu dönemde ortaya
“Ýsrael” de yine Kenan diyarýnda yaþayan bir çýkan bu küçük þehirler ve buradaki yeni þehir
halk olarak tanýmlanmaktadýr. yaþamý, Geç Tunç Çaðý Kenan þehir geleneði-
ni yansýtmaktadýr. Bu yeni yerleþim düzeniyle
Ýsrailoðullarý kaynaklarý bu döneme iliþkin birlikte Proto-Ýsrail yerleþim düzenin de ya-
yaklaþýk 16-17 memleketten bahsetmektedir. vaþ yavaþ belirmeye baþladýðý söylenebilir.
Anlaþýldýðý kadarýyla bölgenin orjinal yerleþik Bu dönemden itibaren ülkenin sosyal, politik,
halklarý Kenanlýlar ile Amoritler (Amurrular) ekonomik ve dini bir çok alýþkanlýk da deðiþ-
idi. Genesis 10:15-20'de Bölgede Hz. Nuh'un meye baþlamýþtýr.

Harita-2

24 iDOL
Tarihi-Coðrafya

MÖ 3000'DE ANADOLU'NUN Gerek Anadolu Platosu üzerinde gerekse


sýký siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel iliþ-
POLÝTÝK COÐRAFYASI kiler içerisinde bulunduðu Mezopotamya,
Suriye, Levant ve Mýsýr gibi diðer Ön Asya
topraklarýnda devam eden ve gelecekte yapý-
Hakan KALE
lacak kazýlarla Anadolu'nun erken tarihi ile
Orta Doðu Teknik Üniversitesi ilgili bilgilerimizin artacaðý þüphesizdir. Bu
Tarihsel Çevre Deðerlerini çabalar ayný zamanda mevcut bilgilerimizi de
Araþtýrma Merkezi (TAÇDAM) deðiþtirebilir veya onaylayabilir. Fakat en
azýndan eldeki bilgilerle donanarak bu tür
GÝRÝÞ
geliþmelere ve bunlarýn bizim için ne anlama
Klasik dönem öncesi Anadolu'nun keskin geleceðine hazýr olmamýz gerekmektedir.
çizgilerle çizilmiþ politik coðrafyasýný belir-
lemeksizin tarih, sanat, dil, din gibi sosyal konu- MÖ 3üncü Binde Anadolu Tarihi (?)
larýný incelemek havada kalacak bir çabadýr. Bu
amaçla mümkün olan en eski belgelerden yola Güvenilirliði az olan Dorak Hazinesinde
çýkarak Anadolu'nun politik/tarihsel coðrafya- bulunmuþ altýn alýnlýk üzerindeki Mýsýr 5inci
sýnýn çýkartýlmasý gerekmektedir. Filolojiden Sülale dönemi Firavunu Sahure'ye ait kartuþ
arkeolojiye bir çok alaný kapsamasý gereken ve ve Sümer Erken Hanedanlar Dönemi kadar
alacaðý yolda çok hata yapmaya yatkýn olan erken evreye bile ait çeþitli yazýlý belgelerin
böyle bir çalýþma bu anlamda kaçýnýlmazdýr. ele geçebildiði ve coðrafi olarak Kuzey
Mevcut makaleden baþlayarak Klasik döneme Mezopotamya olarak adlandýrýlabilecek gü-
kadar devam etmesini planladýðýmýz bu yazý
serisinde, detaylara çok fazla girmeden en eski nümüz Güneydoðu Anadolu bölgesi hariç
belgelerden itibaren Anadolu'nun geçirmiþ tutulacak olursa, tüm Anadolu kýtasýnda MÖ
olduðu tarihi süreçleri coðrafya üzerine otur- 3üncü bine tarihlenebilecek hiçbir yazýlý
tarak vermeye çabalayacaðýz. belge ele geçmemiþtir. Bu gerçek MÖ 3üncü

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 25


Tarihi-Coðrafya

Binde Anadolu'nun tarihi hakkýnda herhangi (6) Birisi - muhtemelen tüccarlardan biri -
bir þeyler söylemenin önünde bulunan en zorluklarýna deðinerek fakat ülkenin zengin-
büyük engeldir. liðine daha fazla vurgu yaparak gerekli olan
bilgileri verir.
Bununla beraber elimizde 3üncü Binin son
çeyreðinde komþusu Mezopotamya'da hüküm (7) Þimdi sahne deðiþmiþtir. Konuþmalar
sürmüþ Akad hanedaný krallarýyla ilgili fakat geç Buruþhanda'da geçmektedir: Nur-Dagan sýk
dönemde yazýlmýþ ve çoðunluðu Hattuþaþ'da ele ormanlarýn ve geçilmez nehrin aþýlamaz
geçmiþ ilginç çivi yazýlý metin gruplarý bulun- engeller olduðuna iþaret etmektedir.
maktadýr. Bu durumda ister istemez Anadolu ta-
rihi bu metinlerin incelemesiyle ve içlerinde ta- (8) Birlikleri gerçekten de hiçbir kralýn
rihsel gerçekler bulmaya çabalamakla baþlamak buraya (Buruþhanda'ya) ulaþamadýðýný ve
durumundadýr. hiçbir kralýn da ulaþamayacaðýný onaylarlar.

Belgeler (9) Fakat konuþma devam ederken Sargon


zaten gelmiþtir. Þehri kuþatýr, surlarýný yarar
(1) Bunlarýn ilki " Savaþ Kralý" (šar tamhari)1 ve þehre girer.
olarak bilinen bir metindir. Metne göre Akad
Kralý Sargon (yaklaþýk olarak MÖ 2334-2279), (10) Bu bölümde iki hasým arasýnda bir
Orta Anadolu'da yer alan B/Puruþhanda kralý diyalog geçmektedir. Sargon Nur-Dagan'a
Nur-Dagal/n'a karþý bu kentte yer alan tüccar- gururlu sözlerini hatýrlatarak meydan okur.
larýn isteði üzerine sefer düzenlemektedir. Ol- (11) Sahne olarak Sargon Nur-Dagan'ýn
dukça parçalanmýþ olan metnin içeriði, muh- karþýsýnda belki de tanrý Zababa ile birlikte
temelen Mýsýr'a Hattuþaþ'dan götürülmüþ olan El veya onun kýlýðýnda heybetli bir þekilde otur-
Amarna'da bulunmuþ Akkadça versiyonundan maktadýr.
daha iyi bilinmektedir.2 Bununla birlikte MÖ
1inci binde hem Nineve'de hem de Assur'da ayný (12) Af dileyerek ve daha önceki gururlu
hikayeye ait metinler bulunmuþtur.3 sözlerini geri alarak Nur-Dagan þehri teslim
eder.
Šar tamhari'nin metinlerinin ortaklaþa olarak
çýkartýlabilecek ana akýþý aþaðýdaki gibidir:4 (13) Son bölümde zengin þehri zaptettik-
ten sonra askerler geri dönmek istemektedir..
(1) Ýþtar, Sargon'a bir davette bulunur veya Sargon Buruþhanda'da 3 yýl 5 ay kaldýktan
meydana okur veya söz vermektedir. sonra geri döner.
(2) Sargon askeri sefere çýkmaya karar verir. (2) Ýkinci metin grubu Sargon'un torunu
(3) Yol çok tehlikeli ve zor olduðundan ordu Naramsin'in (yaklaþýk 2254-2218) 17 kral
tarafýndan sefere çýkmamasý yönünde uyarýlýr. ile nasýl savaþtýðýný anlatmaktadýr. Olay bir-
birine benzer fakat yine de farklý iki metinde
(4) Buruþhanda'lý tüccarlar yolu ticaret için geçmektedir. Bunlardan birincisi sadece Hi-
serbest kýlmak için sefere çýkmasýný ister. Seferi titçe olarak yazýlmýþ olup Hattuþaþ korpusu
doðrudan veya dolaylý olarak finanse ettikleri içinde yer almaktadýr (Kbo 3.13=CTH 311)5.
izlenimi vardýr. Ýkincisi ise hem Hititçe hem de Akkadça ver-
siyonlara sahiptir. Birinci Hititçe versiyon
(5) Sargon ikna olur ve istihbarata yol Joan Westenholz tarafýndan "Gula-AN ve
hakkýnda sorular sorar. Naram-sin'e karþý on yedi kral" olarak
1 Hititçe fragmanlar için bkz. CTH 310. Fragmanlar Güterbock tarafýndan etraflýca incelenmiþtir (1934:86-91)
ve (1969) baþka bir fragman da Bo 68/28(CTH 310.5) olup daha sonra Kbo XXII6 olarak yayýnlanmýþtýr.
2 Westenholz 1997, text 22. Sf 105.
3 Westenholz, 1997
4 Vanstiphout 1998, sf. 574-575

26 iDOL
Tarihi-Coðrafya

adlandýrýlan ve muhtemelen Þippar'dan gelme metinden bizim için iki önemli isim çýkmak-
bir metinden bilinen Hititçe-Akkadça versi- tadýr: Kaneþ (Kayseri-Kültepe) kralý Zipani
yona oldukça benzemektedir.6 Her iki ve Hatti'li baþka bir kralýn adý Pamba.8
metinde de geçen ülke (kent) isimleri aþaðý-
daki gibi listelenebilir: (3) Bir üçüncü metin grubu yine Naram-
Kbo 3.13 Gula-AN ve onyedi kral: Sin'e dair "Cuthean Efsanesi" olarak bilinen
GU.SU.A 7 Gut(i)um hikayeyi anlatan metinlerdir. Hattuþaþ'da
Pakki( ) Kakmum tümü parçalanmýþ Akkadça ve Hittitçe versi-
Lullu'i Lullum yonlarý bulunmuþtur.9 Bunlarýn tümü çok par-
( ) Hahhum çalý olduklarýndan içeriðini anlamak için yine
Hatti Turukkum daha sonraki Yeni-Assur versiyonuna baþvur-
Kaneþ Kaneþ mak gerekmektedir.10 Metinler "Gula-AN ve
( ) Ammurru on yedi krala" benzer bir þekilde Naram-sin'in
Amurru Der tanrýlar tarafýndan yaratýlan düþmanlara karþý
Parasi Arrarites neredeyse kozmik bir savaþa tutuþmasýný
( ) Kassites anlatmaktadýr. Bu sefer Anadolu'yla iliþkisi
Armanu Meluhha oldukça belirgindir; bu efsanede ticaret kolo-
Sedir Daðlarý Aratta nisi Purushanda Naram-Sin'in düþmanlarý
( ) Mrahasi tarafýndan yaðmalanan ilk yer olarak anýl-
Larak Elam maktadýr. Hattuþaþ'da bulunmuþ Naram-Sin
Nikki Apum(?) metinlerinin neredeyse tümü, askeri baþarýlarý
Turki Elli Ülkesi ve karþýlaþtýðý zorluklarý vurgulamayý amaç-
Kurþaura Armanu lýyor gözükmektedir. Bu düþmanlarýn arasýn-
Hana da Hatti ve Kaneþ'den olanlar da yer almak-
tadýr.
Her ne kadar beþ ortak isim olsa da iki
metnin kapsamlarý oldukça farklý gözükmek- (4) Bir diðer ilgili metin grubu oldukça
tedir. Birinci metinde yani Kbo 3.13'de görü- farklý bir konu içermektedir; bu bir Hurri
len isimler daha çok Kuzey Mezopotamya, ritüelidir (KUB 27.38=CTH 775)11. Hurrice
Suriye ve Anadolu platosunda yer almaktadýr olmasý metni anlaþýlmasý için yeterince güç
(Tabi daha baþka yerde geçmediklerinden hale sokmaktadýr fakat yünden bebekler yap-
nerede olduklarý hakkýnda hiçbir fikir edine- makla ilgili olduðu açýktýr. Metinde listelenen
meyeceðimiz olanlar haricindekiler). Eski bebekler tanrý, tanrýlaþmýþ krallarý ve ölümlü
Babil versiyonu daha geniþ bir coðrafyaya yöneticileri içermektedir. Yani bebeklere isim
yönelik olup genellikle Mezopotamya'nýn ya- verilmekle ilgili tanrý veya krala benzetilmek-
kýn periferisinde kalan alanlarý kapsýyor tedir. Burada dört eski Akkad kralýnýn ismi
gözükmektedir. geçmektedir. Naram-Sin tanrýlaþtýrýlmýþ kral-
larýn sonuncusudur. Onu tanrýlaþtýrýlmamýþ
Naram-Sin'nin dünya hakimiyetini nasýl olan Sargon takip etmektedir.
kurduðunu anlatma amacýný taþýyor gözüken
5 Güterbock, ZA 44, sf 66-80
6 Westenholz, 1997, metin 17.
7 Güterbock bunun Cutha olarak indirgenebileceðini önermiþtir (ZA 44,
sf 69 ) fakat Van De Mieroop Gutium
ile de eþleþtirmenin mümkün olacaðýný söylemektedir (Van De Mieroop, 2000).
8 Metin için bkz. Güterbock tarafýndan incelenen (1938:67-76) CTH 311.
9 Westenholz, Legends, Metin 21A ve 21B.
10 Van De Mieroop, 2000, sf.140.
11 Martino 1993, sf 121-134.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 27


Tarihi-Coðrafya

(5)Ýçerisinde eski Akkad'a dair referans kahramaným göðüs eti yedi. Geri kalanlar için
içeren Hurri kökenli son Hitit metni (CTH yeterli göðüs eti yoktu. Tahtýnýn ....sýðýrýný kes-
362)12 Gurparanzah mitidir. Bu oldukça tim ve geri kalanlara göðüs eti verdim. Aþçým
kötü korunmuþ öykü, hayali bir Ailunuwa eti daðýttý. Ceza olarak 100 sýðýr ve 200 koyun
kralýnýn 60 kral ve 70 kahramanla Agade'ye kesti ve hizmetçilerimi besledi. Adad ve Ýþtar'ýn
yürümesini ve orada belki de kral olan huzurunda (ona) yemin ederim. 7 yýl, 1 ay ve 15
Impakru adýnda birine okçuluk yarýþmasýnda gün alacaklýlarýmla yemekte kaldým. Ayrýlýrken
meydan okumasýný anlatmaktadýr. Uydurma akik ve lapiz lazuliden bir ipi baðladým ve ülke
isimlerden Agade'nin (Akkad devletinin boyunca daðýttým. Ýki kere bozguna uðrattýðým
Amanum daðýnda ortasýnda temel çivisi gibi bir
baþkenti) sadece fantastik bir mekan olarak
heykel diktim. Tukris prensini bir deriyle giy-
seçildiði anlaþýlmaktadýr; bununla beraber 60
dirdim. Hutura'da baþlarýna ...... yerleþtirdim.
kral ve 70 kahraman uzak da olsa Naram-
Baþlarýný bir Alasia (kumaþý) ile bir kadýnýnki
Sin'e karþý oluþturulan düþman koalisyonunu
gibi kapladým. Amurru'nunkileri babalarý gibi
hatýrlatmaktadýr. ülkenin .....'ni bitirdim. Kilaru'nunkileri
(6) Konuya deðiþik bir yön verecek ilginç baðlarýný bohçayla baðladým. Yine, Kaneþ
bir metin Assur'lu tüccarlarýn 2inci binin ba- halkýný, onlarýn ...... salýverdim. Hatu'larýnkini,
þýnda Anadolu'da kurduklarý ticaret aðýnýn baþlarýnýn ortasýný yüzdüm. Luhme'ninkini,
merkezi konumunda olan Kaneþ Karum'un- kancalý iðneyi keskinleþtirdim, Gutili olaný.
Lullum ve Hahhum onlarýn ....... zengin ettim.
dan gelmektedir. 1958 yýlýnda Kültepe'de
Elimle gökyüzünün üç direðine dokundum.
bulunan tablet burada bulunmuþ hemen
Tablette olaný neden geniþleteyim? Anum
hemen tek edebi tablet özelliðini taþýmakta-
benim nasýl bir kral olduðumu bilmiyor, (ve)
dýr. Cahit Günbattý tarafýndan yayýnlanan ve
aþaðý ve yukarý ülkeyi nasýl aldýðýmý. Adad,
geniþ bir þekilde yorumlanan tabletin13 kýsa kral, sunularýmý bol etsin.
özeti aþaðýdaki gibidir.14
Bu oldukça ilginç ve bir çok yönden
Kral, Sargon, Geniþ Kareli Akad'ýn Kralý, sýradýþý olan metin Akad krallarýnýn Anadolu
tanrýlarla konuþan güçlü kral. Adad bana güç
ile olan iliþkilerine bambaþka bir boyut kat-
verdi doðudan batýya ülkeyi ele geçirdim. Bir
maktadýr. Metnin þiirselliði yüksek seviyeler-
günde 70 þehirle savaþtým; prenslerini esir
dedir ve maalesef Ön Asya geleneklerinde
aldým ve þehirlerini yerle bir ettim. Gücün tan-
rýsý Adad ve savaþ tanrýçasý Ýþtar'ýn huzurunda
pek rastlanmayan ve bu nedenle karþýlaþtýrma
yemin ederim. Bir gazel (ceylan) gördüm ve yapma imkaný vermeyen bir çok motif içermek-
nehre bir tuðla attým. Koþarken yazý kayboluy- tedir.
ordu fakat ben yazýyý kaldýrdým. Koþtum ve cey- Bizim için önemli olan özelliklerinin baþýn-
laný yakaladým. (Sonra) sudan tuðlayý da içerisinde Anadolu kentlerine dair referans
çýkardým. Adad ve Ýþtar'ýn huzurunda, (ona) içeren en eski Sargon metni olmasýdýr. Bu da
yemin ederim. Günde 1000 sýðýr ve 6000 koyun diðer metinlerde gördüðümüz referanslarýnýn
kestim. Önümde göðüs eti yiyen kahraman- çýkýþ noktasýný daha yukarý çekmektedir. Farklý
larýmdan 7000 bini, günde but eti yiyen 3000 görünmesine raðmen Šar tamhari' ve Naram-
keþif askerim, günde kýzarmýþ kýsma kadar alt Sin'e ait metinlerde görülen geniþleme poli-
bacaðýn üst kýsmýný yiyen 1000 kadeh- tikalarýnýn aynýsý burada da yansýmaktadýr.
taþýyýcýlarým (sakilerim) X davet edildi. 7000 Üstelik bizim için önemli Anadolu kentleri
12 Ünal 1994, sf. 852-853.
13 Günbattý 1997, sf. 131-155.
14 Mieroop, 2000, sf. 146-148. (Makalenin yazýmý esnasýnda Günbattý'nýn ilgili çalýþmasý elde olmadýðýndan

yukarýdaki bölüm Mieroop'un edisyonundan serbest çeviri ile yapýlmýþtýr).

28 iDOL
Tarihi-Coðrafya

Kaneþ, Hatti (Hatu) Lullum, Hahhum, Hutura kendisinden 6 yüzyýl sonra bile bu uzak
ve Kilarum gibi tanýdýk kentlerin yanýnda medeniyet tarafýndan gayet iyi bilindiði ve
Naram-Sin listesinde geçen Tukris ve Amurru muhtemel Anadolu maceralarýnýn anýldýðý
gibi Suriye ve Levant kentlerini saymasý ortadadýr.
yukarýda incelenen daha geç metinlere bu
önemli metni yaklaþtýrmaktadýr. Akad Krallarý ve Anadolu'yla Ýliþkisi
Olabilecek Faaliyetleri:
Yukarýdaki iki Hurri metninden dolayý Akad
krallarýyla ilgili bu tür efsanevi referanslarýn Metinlerin daha iyi anlaþýlmasý ve tarihsel
Hurriler yoluyla Hittitlere geçtiði konuyla ilgili konteks içine oturtulmasý için Akad Hanedaný
çoðu çalýþmada bu güne kadar önerilen bir husus- hakkýnda bilgilerimizi kýsaca tazelemek
tur. Fakat eldeki bu metin Assur Ticaret Kolonileri yerinde olacaktýr. Akad dönemi görece olarak
yazýmýndan da Hittitlere hatýrý sayýlýr bir yazýlý kýsa sürmesine (MÖ 2330-2190) raðmen
geleneðin geçtiðini düþündürmektedir .15 özellikle kurucusu Sargon ve torunu Naram-
(7) Akkad'lý Sargon'un kendisinden 6 Sin baþta olmak üzere karizmatik krallarýnýn
yüzyýl sonra bile Hititler arasýnda ne kadar kýsa sürede gerçekleþtirdiði askeri ve idari
büyük bir ünü olduðuna ve iyi bilindiðine dair baþarýlar nedeniyle etkileri Mezopotamya
çok önemli referans Eski Hitit tarihinin ana uygarlýðýnýn kültürel olarak sona erdiði
belgelerinden biri olan "Hattuþili I'in Hellenistik döneme kadar devam etmiþtir.
Yýllýklarý" olarak bilinen metinlerde açýk bir Gerçekten de Akad hanedanýnýn kurucusu
þekilde ortaya konmaktadýr. Hem Hitit hem Sargon tüm Mezopotamya'yý tek bir yönetici
de Akkadça versiyonundan oldukça iyi bili- altýnda toplayarak hem dünyanýn ilk impara-
nen bu uzun metin Hitit devletinin kurucusu torluðunu kurmuþ hem de bu anlamda çaðlar
Hattuþili I'in ülkesini Kuzey Suriye'ye doðru boyu siyasal güçlere örnek teþkil edecek poli-
geniþletme çabasýndaki askeri seferlerini tik bir devrim gerçekleþtirmiþtir. Bu nedenle
anlatmaktadýr.16 Metinde bizi ilgilendiren ününün Mezopotamya'nýn kültürel ömrünün
kýsým Güterbock'un çevirisiyle aþaðýdaki sonuna kadar devam etmesine þaþýrmamak
gibidir:17 gerekmektedir. Fakat bu yadsýnamaz vaka bu
dönem hakkýnda çaðlar boyunca uydurulan
Hiç kimse Fýrat'ý geçmemiþti, fakat ben
mitlerle gerçekleri birbirinden ayýrmamýzý
Büyük Kral, Tabarna, onu yayan geçtim ve
güçleþtirmektedir.
ordum da (ardýmdan?) onu yayan geçti. Onu
Sargon (da geçmiþti); Hahhum'lu ordularý Sargon tahtý zorla ele geçirmiþtir. Asýl ismi
yenmiþti (fakat) (Hahhum)'a dokunmadý ve "Þarrum-kin"dir. Anlamýnýn "gerçek ya da
onu yakma(dý), ne de Gökyüzünün Fýrtýna yasal kral" olmasý tahtý zorla ele geçirdiðinin
Tanrýsýna dumanýný göstermedi. Ben, Büyük bir diðer kanýtýdýr. Nippur'daki Enlil tapý-
Kral Tabarna, Hassuwa ve Hahhum'u yerle naðýnda bulunmuþ anýtýn üstündeki yazýtýn
bir ettim ve Gökyüzünün Fýrtýna Tanrýsýna Eski Babil kopyasýnda Sargon'un atalarý
onlarýn dumanýný (gösterdim). Ve Hassuwa deðinilmeden ondan Agade Kralý, Kiþ Kralý
kralýný ve Hahhum kralýný bir öküz arabasýna ve Ülkenin Kralý diye bahsedilir. Tanrýlarýn
koþtum. yardýmýyla Uruk'u savaþta yenerek Uruk
Kralý Lugalzagesi'yi yakalamýþtýr. Sargon'un
Bu göndermeden açýkça anlaþýlacaðý gibi, ilk iþinin güney Mezopotamya'yý tamamen
Hitit kralýnýn kendi aðzýndan da, Sargon'un ele geçirmek olduðu anlaþýlmaktadýr. Daha
15 Mieroop 2000.
16 Sommer & Falkenstein 1936.
17 Güterbock 1964, sf. 1-6. Ayrýca tarihsel içeriðiyle ilgili olarak; Güterbock 1983, sf 24.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 29


Tarihi-Coðrafya

sonra hiç durmaksýzýn dört bir yöne askeri Maniþtusu'dan sonra yerini tarihin en ren-
seferler yapmýþ olmalýdýr. Agade kurmuþ kli kiþiliklerinden biri olan, Mezopotamya'nýn
olduðu devletin baþkentidir. Yeri henüz tam ilk Tanrý-kralý Naram-Sin almýþtýr. 37 yýl sür-
olarak tespit edilememiþtir. Fakat Babil yakýn- düðü düþünülen yönetimi Akad hanedanýn
larýnda olmasý gerektiði düþünülmektedir. her anlamda doruk noktasýna çýkýþýný simge-
lemektedir. Naram-Sin'in imparatorluðu ol-
Sargon'un kuzeye yaptýðý seferlerle ilgili ola-
rak bir yýl ismi Sargon'un Hurri bölgesine geçiþ dukça geniþtir. Yazýtlarýnda Ebla kentini yok
olarak görülen ve Diyala bölgesine lokalize ettiðini söyler. Susa'da bulunan yazýtlý tuð-
edilen Simurrum'u zaptettiðini göstermektedir.18 lalar burayý yönettiðinin kanýtýdýr. Tel Brak'da
Bu yukarýdaki (4) ve (5) inci metinlerdeki Hurri 90x85 metre boyutlarýnda dýþ duvarlarýnýn
hatýrasý olarak yorumlanmaktadýr.19 kalýnlýðý 10 metreden fazla olan büyük bir
yapý onun adýný taþýyan tuðlalarla inþa edil-
Sargon'dan sonra yerine oðlu Rimuþ (yak.
miþtir. Diyarbakýr'ýn kuzeyinde Pir Hüseyin'-
MÖ 2278-2270) geçmiþtir. Yine Eski Babil
de Naram-Sin'e ait bir kabartma ele geçiril-
metin kopyalarýna göre babasýnýn askeri
miþtir.21
seferlerini devam ettirdiði anlaþýlmaktadýr.
Fakat ilk iþi Sümer ve Akad'daki ayaklan- Nineve'nin 50 kilometre kuzeyinde Basseti
malarý bastýrmak olmuþtur. Saltanat döne- bölgesinde bulunan bakýr bir heykel altlýðý
minde Akad siyasal etki alanýnýn Basra yine Naram-Sin'e ait yazýt barýndýrmaktadýr.
Körfezinden Suriye ve Levant bölgesine Yazýtta kralýn bir yýlda 9 zafer kazandýðý öne
kadar yayýldýðý genel olarak kabul edilmekte- sürülmekte ve Agade kentindeki inþaat iþle-
dir. Kendisine dair Anadolu ile ilgili geç rinden bahsedilmektedir. Kuþak takmýþ bir
dönemden de olsa herhangi bir metin ele geç-
memiþtir. Geç tarihli bir metinde Rimuþ'un
bir saray entrikasýnda hizmetkarlarý tarafýn-
dan öldürüldüðü kaydedilmiþtir.
Rimuþ'dan sonra tahta kardeþi Maniþtusu
(MÖ 2269-2255) geçmiþtir. Bu kralýn dönemi
de askeri seferlere devam etmek ve ülkeyi en
azýndan genel çerçevesi içinde tutmaya çalýþ-
mak olarak özetlenebilir. Bu kral dönemine
ait Anadolu'ya iliþkin önemli bir buluntu,
Nusaybin'de bulunmuþ üzerinde ismi ve ün-
vaný yazýlý bakýr bir tabaktýr.20 Ayrýca yuka-
rýdaki (4) üncü Hurri metninde Akad krallarý
arasýnda Maniþtusu'nun da adý geçmektedir.
Yýl isimlerinden de kuzey bölgesinde aktif
olduðunu bildiðimiz Maniþtusu'nun bu Hurri
metninde isminin geçip aktif olmadýðýný bil-
diðimiz Rimuþ'un geçmemesi gözden kaçýrýl-
mamasý gereken önemli bir ayrýntý olarak
gözükmektedir. Resim:1
18 Hallo 1978, sf 71-83.
19 Westenholz, 1998, sf. 9.
20 Nagel 1970, sf. 195-
21 Ýstanbul Yakýn Doðu Müzesi 1027. Unger 1934 sf 39
30 iDOL
Tarihi-Coðrafya

erkek görünümündeki heykel Sümer temel-


lerinde bulunanlara benzer bir temel çivisi
tutmaktadýr. Akad dönemine ait oldukça il-
ginç ve neredeyse bu dönemin simgesi haline
gelmiþ dökme bakýr bir kafa Nineve'de Geç
Assur yýkým tabakalarý arasýnda bulunmuþ-
tur.22 Akad dönemine tarihlendiði hemen
hemen kesinleþen baþýn ilk olarak Sargon'u
resmettiði düþünülse de daha detaylý yapýlan
incelemeler Naram-Sin'e ait olmasýnýn daha
ihtimal dahilinde olduðunu göstermiþtir (Bkz.
Resim 1). Bununla beraber kesinlikle Naram-
Sin'e atfedilen ve onun en ünlü anýtý olarak ta-
nýmlayabileceðimiz Susa'da bulunan Zafer
Steli'dir. Elamlýlar MÖ 12inci yüzyýlda
Babil'i ele geçirdiklerinde Sargon Steli,
Hammurabi'nin Yasalarý gibi bu steli de gani-
met olarak Susa'ya götürmüþlerdir. Stelde
Naram-Sin Batý Ýran'ýn orta kesimlerinde
yaþayan Llubi kabilesinin kralý Satuni'ye
karþý kazandýðý zaferi büyük bir anýtsallýk
içinde resmetmektedir (Bkz. Resim 2).

Resim: 2
Sahnenin hakimi sadece tanrýlarýn taktýðý
boynuzlu bir baþlýk taþýyan Naram-Sin'dir.
Naram-Sin de büyükbabasý Sargon gibi
daha geç dönemlerde bir çok efsanevi öyküye
konu olmuþtur. Kendine güveni ve yaþarken
kendini tanrý ilan etmesi en baskýn kiþilik
özellikleri arasýnda sonsuza kadar yaþayacak
gözükmektedir.
Naram.Sin'in kariyerinde kuzey ve batýyla
ilgili olabilecek çok sayýda orijinal yazýlý kay-
nak bulunmaktadýr. Bunlarýn baþýnda yedi yýl
ismi kesinlikle kuzey ve batýya yaptýðý sefer-
Resim:1
lerle ilgilidir.23 Bunlar sýrasýyla :
22 Frankfort, 1996, sf 84-85
23 Westenholz 1998, sf.10-11.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 31


Tarihi-Coðrafya

(a) Naram-Sin'in kuzeye sefere gittiði yýl tarafýndan tehdit edildiði anlaþýlmaktadýr.
Buna raðmen Krali yazýtlarýnda Dicle'nin
(b) Naram-Sin'in Mardaman'ý yerle bir kaynaðýnda Hahhallaaþ'a ve Fýrat'ýn kayna-
ettiði yýl ðýnda Niux'a ulaþtýðýný belirtmektedir. Ayrýca
(c) Naram-Sin'in Simurrum'a sefer yaptýðý Zabalam'daki Inanna tapýnaðý için Amanos
yýl daðlarýnda sedir kestiðinden de bahsetmekte-
dir.25 Ayrýca yukarýdaki (4)üncü Hurri met-
(d) Naram-Sin'in Kiraseniwe'de ninde ismi geçen Akad krallarý arasýnda da
Simurrum'a karþý savaþta zafer kazandýðý ve yer almaktadýr.
Simurrum'un kýlýcý ve Arame'nin kýlýcý Baba'-
yý zaptettiði yýl Sümer kral listelerinde Þar-kali-þarri'den
sonraki krallar hakkýnda tam bir anarþi
(e) Naram-Sin'in Azuhinnum'da Subartu hakimdir. Agade'nin son iki kralý Dudu ve Þu-
ile savaþta zafer kazandýðý ve Dahis-atal'ý durul döneminde ülke Agade çevresindeki
zaptettiði yýl bölge ve Diyala düzlüklerine indirgenmiþ
(f) Naram-Sin'in Dicle ve Fýrat'ýn kay- gözükmektedir. Güneydeki eski Sümer kent-
naklarýna ulaþtýðý ve Senaminda ile yaptýðý leri ve Lagaþ baðýmsýzlýðýný kazanmýþtýr.
savaþta zafer kazandýðý yýl Anadolu'daki Akad krallarýnýn muhtemel
(g) Naram-Sin'in GN ve Abullat'ý zaptetti- mevcudiyetine dair son yazýlý delil Urfa'da
ði ve Lübnan Daðýnda Sedir kestiði yýl. bulunmuþ üzerinde Þu-durul'un resmi görev-
lilerinden birinin adý kazýnmýþ olan bir aðýr-
(a) genel olarak kuzey seferini, (b,c,d,e) lýktýr.26 Bu tip standart aðýrlýða sahip aðýrlýk-
belli Hurri kentlerine yönelik yapýlan seferleri lar Eski Akad Krallarý tarafýndan ülkeyi
belirtmektedir. (f) doðrudan Anadolu'ya giril- sosyo-ekonomik düzene alma çabalarýnýn bir
mesi bakýmýndan önemlidir. (g) ise daha batý- ürünü olup Akad hakimiyeti görülen yerlerde
ya Lübnan'a girilmesini anlatmaktadýr. Taþý- sýklýkla bulunmaktadýr. Urfa'nýn kuzeye ge-
dýðý unvan bakýmýndan Naram-Sin'e atfedi- çiþlerde önemli bir geçiþ yeri olmasý küçük de
lebilecek bir grup Sargonik Krali yazýtlarda olsa bu buluntuyu önemli kýlmaktadýr.
sadece Hurri kentleri deðil bir Anadolu kenti
olduðunu bildiðimiz Hahhum'un da isminin Arkeolojik Veriler
geçmesi hayli ilginçtir.24 Bilindiði gibi MÖ 3üncü Binin son çeyreðinde Anadolu
Hahhum, Assur Ticaret Kolonileri dönemin- merkezileþmiþ politik güçler üretecek kadar
de Kaneþ'e giden yol güzergahý üzerinde güçlü bir yapý göstermektedir. Batý'dan doðu-
Fýrat'ý geçiþte ana noktalardan biri olan önem- ya bu dönem kültür katlarýna inen, Troya,
li bir Karum/Wabartum olarak gözükmekte- Liman Tepe, Beycesultan, Kusura, Konya-
dir. Buna ek olarak yukarýdaki (7)inci metin- Karahöyük, Alaca Höyük, Acem Höyük,
de Hattuþili I'in Sargon'un Fýrat'ý geçiþini ve Kültepe (Kaniþ/Neþa), Tarsus Gözlükule v.s
Hahhum'a saldýrmasýný nasýl hatýrlattýðýný kazýlarýnda elde edilen bulgular sýnýrlý kazý
anýmsayabiliriz. alanlarýna raðmen en azýndan 3üncü binin
Naram-Sin'in oðlu ve ardýlý Þar-kali-þar- ortalarýndan itibaren Anadolu'da merkezileþ-
ri'nin yýl adlarýndan batýda Amurru kabilele- miþ ve belli bir bölge üzerinde hakim konuma
riyle, doðu daðlarýnda da Guzana/Gutiler gelmiþ ve hatta katmanlaþmýþ toplum yapýsý-
24 Michalowski 1986, sf 4-11
25 Frayne1984, sf. 23-27.
26 Westenholz 1998, sf. 18

32 iDOL
Tarihi-Coðrafya

na sahip politik güçlerin varlýðýna dair önem- merkezlerin 3üncü bin tabakalarýnda Mezo-
li ip uçlarý sunmuþtur. Fakat makalenin baþýn- potamya ile iliþkilendirilebilecek maddi
da belirtildiði gibi yazý henüz kendini göster- buluntular bulunmaktadýr; fakat bunlardan ta-
memektedir. Gerçi Hitit döneminde görülen rihsel çýkarýmlar yapmak spekülasyon ötesine
Hiyeroglif yazýnýn proto-tipi sayýlabilecek geçemeyecek bir çaba gibi gözükmektedir.
iþaretler bu dönemin sonunda kendini yavaþ
yavaþ göstermeye baþlamýþtýr.27 SONUÇ

Bu nedenle yine yönümüzü yukarýdaki Yukarýdaki metinlerde ismi geçen


belgeleri destekleyebilecek, MÖ 3üncü binin Puruþhanda, Hatti (Hattuþaþ), Kaneþ (Külte-
son çeyreðinde Mezopotamya-Anadolu ara- pe), Hahhum gibi kentler gerek Assur Ticaret
sýndaki iliþkilerin somut hale getirebilecek Kolonileri dönemi metinlerinden gerekse
karþýlýklý maddi kalýntýlara dönmek durumun- Boðazköy'de ele geçen Hitit arþivlerinden iyi
da kalýyoruz. bilinen kentlerdir. Hatta "Assur Ticaret Kolo-
nileri Döneminde Anadolu'nun Politik Coð-
Bu konu hakkýndaki literatür de yukarýda rafyasý" bölümünde göreceðimiz gibi geçici
özetlediðimiz yazýlý belge korpusuna dair lite- olarak "Akkad Korpusu" olarak adlandýra-
ratür kadar geniþtir. Maalesef tümü de verilse bileceðimiz yukarýdaki metin grubunda ön
politik iliþkileri desteklemekten uzaktýr. planda görülen Puruþhattum'un siyasal olarak
Tümü birden pek ala muhtemel dolaylý veya özel bir yeri bulunmaktadýr. Zira bir tür kral-
direk ticaret iliþkileriyle açýklanabilir. Bunla- lýk ve memleket sýfatý olarak görülen matum
rýn arasýnda dikkati en çok çeken buluntular (çoðulu matu) sýfatýný taþýyan Puruþhatta'nýn
arasýnda Güney Irak'daki Nasiriya'da bulun- kralýnýn sýfatý diðer memleket krallarýnýn üze-
muþ olan alabaster (su mermeri) bir stelin iki rinde ruba'um rabi'um (Büyük Kral)'dýr.
parçasý yer almaktadýr.28 Prof. M. Mellink Diðer tespit edilen tüm memleket krallarý
eseri etraflýca incelemiþ ve stelde resmedilen Ruba'um yani Kral ünvanýný taþýmaktadýr.
betimlemeler üzerinde Kilikya bölgesine Hatta Assur Kralýnýn bile sýfatý sadece ruba'-
atfedilebilecek özellikleri sýralamýþtýr.29 um'dur.
Savaþ esirlerinin üzerindeki teçhizatlar ve
Assur Ticaret Kolonileri Dönemi sonunda,
zaferi kazananlarýn taþýdýðý ganimetlerin
Anadolu'daki mevcut politik güçleri bir bir
özellikleri, kama ve iki kulplu kadeh (tankart)
ele geçiren daha sonra Hitit imparatorluðunu
Kilikya bölgesinde ele geçen maddi kültür
doðmasýna giden yolu açan Anitta, askeri ba-
kalýntýlarýyla birebir eþleþtirilebilecek görü-
þarýlarýnýn doruðunda güneye yaptýðý seferde
nümdedir. Kamanýn en yakýn benzeri Troya
söyle konuþmaktadýr:
II'de bulunmuþtur. Tankart batý Anadolu'dan
baþlayarak tüm Anadolu platosuna yayýlmýþ Savaþa gittiðimde Puruþhanda'lý adam bana
depasýn bir türevidir. hediyeler getirdi; bana demirden bir taht ve
demirden bir asa getirdi. Fakat ben Neþa'ya
Bunun yanýnda Anadolu'da yapýlan kazý- geri döndüðümde Purushanda'lý Adamý
larda, Acemhöyük, Konya Karahöyük, Kül- (Kralýný) yanýmda getirdim. Odaya girdiðinde
tepe, Alacak Höyük, Aliþar gibi önemli O benim sað tarafýmda oturacaktýr.30
27 Alp1994. Sedat Alp bu eserinde Karahöyük'de bulduðu iþaretlerden yola çýkarak konunun detaylý bir çalýþ
masýný yapmaktadýr.

28 Klähn 1982, resim 22,23 ve 24. Ayný eserde geçmiþ çalýþmalara dair geniþ referans bulunmaktadýr.
29 Mellink1963.
30 Bryce1998, sf. 41.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 33


Tarihi-Coðrafya

Burada açýkça Anadolu'nun "Büyük Günbattý 1997: Cahit Günbattý; "Kültepe'den Akadlý
Kralýðýnýn" Anitta'ya geçmesi ima edilmekte- Sargon'a Ait Bir Tablet", Archivum Anatolicum
(Emin Bilgiç Aný Kitabý) 3 (1997) 131-155.
dir. Diðer tüccar metinlerinden de Puruþhan-
da'nýn Anadolu'nun diðer politik güçleri ara- Güterbock 1964: H.G. Güterbock, JCS 18 (1964)
sýnda özel bir yeri olduðunu biliyoruz. Acaba
Güterbock 1983: H.G. Güterbock "Hittite
Puruþhanda'nýn bu konumu Akkad Kralý
Historiography: A Survey; History,
Sargon döneminden beri devam eden bir Historiography and Interpretation: Studies in
konum mudur? Anadolu'da MÖ 3üncü binin Biblical and Cuneiform Literatures" H.Tadmor
ortalarýndan itibaren bölgelerine hakim mer- and M. Weinfeld, edit. (Jerusalem: Magnnes Press,
kezi politik güçler ve bunlarýn statü olarak Hebrew University, 1983)
üzerinde yer alan bir büyük krallýk var mýdýr?
Hallo 1978: W.W. Hallo, "Simurrum and the Hurrian
Puruþhanda kralý Dur-Dagan, Kaneþ (Kay- Frontier" RHA 36 (1978)
seri-Kültepe) kralý Zipani ve Hatti kralý
Pamba ismini bildiðimiz ilk Anadolular Klähn 1982: J. Börker- Klähn, "Altvorderasiatische
mýdýr?. Bildstelen und Vergleichbare Felsreliefs" Mainz,
(1982).
Bu ve benzeri sorulabilecek onlarca soru-
Martino 1993: S. de Martino, "KUB XXVII 38: Ein
nun yanýtý ilk olarak Anadolu topraklarýnda,
Beispiel kultureller und linguistischer Über
3üncü bin kültür katlarýna yapýlacak sistemli lagerung in einem Text aus dem Archiv von
ve geniþ kapsamlý kazýlarýn sonuçlarýnda Boðazköy" SMEA 31 (1993)
yatýyor gözükmektedir. Halihazýrda yukarýda
incelediðimiz metin grubu bize sadece keþfe- Mellink 1963: M. Mellink " An Akkadian Illustration of
a Campaign in Cilicia?"Anatolia VII, (1963) 101-
dilmeyi bekleyen büyük bir ülkenin varlýðýný
115.
anlatan masallar görümündedir. Bu masallara
inanýp bu önemli dünyayý keþfetmek veya Michalowski 1986: P. Michalowski "The Earliest
inanmayýp yanlýþlýðýný ortaya koymak iste- Hurrian Toponymy: A New Sargonic Inscription"
mek sanýrým bizi ayný yere götürecektir: MÖ ZA 76 (1986)4-11.
3üncü binde Anadolu'nun keþfi. Bu henüz ya- Nagel 1970: W. Nagel, "Eine Kupferschale mit inschrift
pýlmamýþtýr. des königs Manistussu" Acta Praehistorica et
Archaeologica (1970) 195-.
KISALTMALAR
Bo : Boðazköy: Ýstanbul ve Berlin Envanteri Sommer & Falkenstein 1936: F. Sommer- A.Falkenstein,
"Diehethitisch-akkadische Bilingue des Hattusili I
CTH : E. Laroche, Catalogues des textes (Paris, 1971)
(Labarna II)" Abhandlungen der Bayerischen
JCS : Journal of Cuniform Studies Akademie der Wissenschaften, Philologish-
Historische Abteilung, Neue Folge 16, (1936).
Kbo : Keischrifttexte aus Boghazköi Leipzig and Berlin

RHA : Revue hittite et asianique Unger 1935: Naab-Unger, "Die Entdeckkung der Stele
des Naramsin in Pir Hüseyin" IAMN Vol.XII,
ZA : Zeitschrift für Assyriologie und Istanbul (1934) sf 39
Vorderasiatische Archäologie
Ünal 1994: Ahmet Ünal, "Hethitishe Mythen und Epen",
Texte aus der Umwelt des AltenTestament.Band
KAYNAKÇA III. Lieferung 4, Gütersloh (1994) 852-853.
Bryce 1998: Trevor Bryce, "The Kingdom of the Hittites" Vanstiphout 1998: H.L.J. VANSTIPHOUT "
Clarendon Press-Oxford New York (1998)
Comparative Notes On Šar tamhari," XXXIV.
Frayne 1984: D.R. Frayne "Notes on a New Inscription Uluslararasý Assiriyoloji Kongresi, Ankara (1998)
of Þar-kali-þarri" AnnualReview of the Royal
Inscriptions of Mesopotamia Project 2 (1984) 23- Westenholz 1997: J. Westenholz "Legends of the Kings
27. of Akkade " Winona Lake (1997)

34 iDOL
Mitoloji

MYTHOS, ÖLÜMLÜ TANRI YA DA deðerlidir. Günümüzde mythos sözcüðü etnolog-


lar, sosyologlar ve din tarihçileri arasýnda yaygýn
GILGAMEÞ DESTANI olan biçimiyle "kutsal gelenek, en eski vahiy, ör-
nek gösterilecek model" anlamýnda kullanýlmak-
tadýr (Elýade 1993: 9).
Dr. Eyyüp AY
Bunun yaný sýra mythoslarýn anlamlarýna iliþ-
eyyupa@yahoo.com kin birbirinden farklý görüþler de yok deðildir:
bazý bilimadamlarý, onlarýn ilkel insanýn naif peri
M ythos'un sözlükteki karþýlýðý masal, öy-
kü, efsane anlamýnda söylenen ya da
duyulan sözdür. Mythologein fiili de masal anlat-
masallarý veya bilgisiz insanlarýn fantastik hüra-
feleri olduklarýný söyleyerek üzerlerinde durmaz-
mak demektir. Sözlü gelenekle dilden dile aktarý- lar. Diðerleri ise, bu mythoslarda evren ve yaþam
lan efsanelerin ozanlarca sürdürülmesini de be- hakkýnda modern mantýðýn kýsýtlanmalarýyla
lirtir. Mythologia kavramý da ayný anlama iþaret engellenmeksizin doðrudan sezinlenmiþ derin
eder (Erhat 1984: 5-6). görüþler bulurlar. Bir çok ilahiyatçý ve tarihçi,
mythoslarý, içinde büyük hakikatler gizlenmiþ
Mythos diye adlandýrýlan antik edebi tür; ge- semboller veya allegorik hikayeler olarak deðer-
nellikle çok tanrýlý bir dinin tanrýlarý üstüne an- lendirirler. Buna göre mythoslar, sýradan insan-
latýlan efsaneleri konu edinir. Ancak lara kainatýn orijinini, tanrýnýn ve tanrýsal
Ksenophanes'tan (M.Ö. 565-470) bu varlýklarýn faaliyetlerini, insanoðlunun
yana, Yunanlýlarýn mythosu yavaþ ontolojik sorunlarýný izah eden, özel-
yavaþ, metafizikten ve dinsel her likle kurgulanan ve hayal gücüne
türlü deðerden arýndýrdýklarý bilin- dayanan hikayelerdir. Ayrýca mythos-
mektedir. Homeros ve Hesiodos'un lar ayný zamanda insan topluluðunun
(M.Ö. 1000'ler de) tanrýlar ile ilgili geleneklerine, inançlarýna ve ibadetle-
olarak kullandýklarý mythos anlatýmlarý rine otorite ve ilahi onaylama saðlayan
ilk eleþtiren ve reddeden Ksnenophanes'tir. bir güç, toplumsal çürümeyi ve adaletsizliði
Logos'a karþýt olduðu kadar, historia'ya da ters açýða vuran bir ayna görevi görür. Sonuç olarak
düþen mythos, zamanla "gerçek olarak varolma- insanoðlunun ve dünyanýn yaratýlýþýný anlatmak,
yan" her þeyi ifade etmeye baþlar. yaþamýn ötedünyada devam ettiðini garantiye
Edith Hamilton, "gerçek bir mythosun dinle almak, sosyal yaþamda ve doðada düzeni saðla-
doðrudan doðruya ilgisi olamaz, asýl ilgisi do- mak ve kült ile ilgili ayinlerin doða-üstü güçler
ðayla kurulmuþtur" der. Ýnsanlarýn, hayvanlarýn, tarafýndan da onaylandýðýný göstermek, kýsacasý,
aðaçlarýn, çiçeklerin, güneþin, ayýn, yýldýzlarýn, kaos'tan nomos'a varmak için mythos'un gerekli
fýrtýnalarýn, depremlerin nasýl olduðunu anlatýr. bir araç olduðudur.
Örneðin: daðýn içine kapatýlmýþ bir canavar kur- Mythoslarýn henüz yaþamakta olduðu top-
tulmak için çýrpýnýr, deprem olur. "Mythoslar, lumlarda yerliler, mythoslarý -yani "gerçek öykü-
antik çaðlarýn ilk bilim belirtileridir de". leri"- "yalan(cý) öyküler" olarak adlandýrdýklarý
(Hamilton 1994: 8-9). fabýllardan ya da masallardan titizlikle ayýrt eder-
Günümüz bilimadamlarý ise mythoslarý, ön- ler. "Gerçek öyküler"in baþýnda kutsal mitler yer
ceki bilginlerden farklý, hatta çeliþen bir bakýþ alýr. Bu öykülerdeki kiþiler tanrýsal, doða-üstü,
açýsý içine yerleþtirmiþlerdir. Kendilerinden göklerle ya da yýldýzlarla ilgili varlýklardýr.
öncekilerin yaptýðý gibi, terimin uygun anlamýyla "Yalan(cý) öyküler"de ise, tersine dindýþý/seküler
mythosu "fabl", "uydurma", "kurmaca" olarak ele bir içerik söz konusudur.
almak yerine, onu eski toplumlarda anlaþýldýðý "Yalan(cý) öyküler"in ne zaman ve nerede
biçimiyle benimsemiþ gibidir. Gerçekten de bu olursa olsun anlatýlabilmelerine karþýlýk "Gerçek
gibi toplumlarda mythos tersine, gerçek bir öyküler", ancak kutsal bir zaman süresi boyunca
öyküyü belirtir, üstelik de kutsal sayýldýðý, örnek ve genellikle ritüel bir formda ezberden okunurlar
oluþturduðu ve anlamlý olduðu için son derece (Elýade 1993: 15-16).
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 35
Mitoloji

Mythos ve ritüellerin bu þekildeki izahýný mo- rýnýn bin yýlý aþkýn ortak tarihinin oluþum sürecini
dern kültürlere de uygulamak mümkündür. Günü- sembolik ifadeler ve doða-üstü kahramanlar
müzde müslümanlarýn çoðu -farz olan ritüellerin etrafýnda örerek anlatmaktadýr.
yaný sýra- kandil, mevlit, zikir vb. ayinlerle yani
ayný psiþik nedenlerle/araçlarla dini inançlarýna Hooke ve Kramer'inde belirttiði ve çok sayýda
baðlanýrlar. Ritüel seremonilerin ve müþtereken bilimadamýnýn paylaþtýðý yaygýn görüþe göre,
inanýlan dogmalarýn binyýllar boyunca nesilden Gýlgameþ destaný ölümün mutlaklýðýný ve buna
nesile aktarýlmasý ve dünyanýn dört bir yanýnda karþý insanoðlunun çaresizliðini dile getirmekte-
ayný þekilde idrak edilmesi mümine, onlarýn etkili dir. Sonsuz arzularýna karþýn sýnýrlý bir yaþama
ve devamlý olduðunun hissini ve dolayýsýyla mut- mahkum edilen ve böylece yaþamý bir trajediye
luluðunu bahþeder. dönüþen insanoðlu, Gýlgameþ þahsýnda sonsuz
yaþamý arzulamakta ve bunun çarelerini aramak-
Bütün mythoslarýn bir dereceye kadar sembo- tadýr. Ancak basit ve irrasyonal olaylar zinciri
lik ve ritüel ile ilgili olduklarý söylenebilir. Onlar sonucunda tanrýsal irade baskýn gelerek,
tarih-üstü bir görüþ noktasýndan hayatýn bir yoru- Gýlgameþ binbir zahmetle elde ettiði ölümsüzlük
mu, belirli bir kültürün kutsal geleneðidirler ayný otunu yitirecek ve böylece tanrýlarýn kendilerine
zamanda. Ancak bu varsayým bir olayýn ta- sakladýklarý ölümsüzlüðü onunla paylaþma-
rihte yaþanmýþ olmasýný ve o olaya iliþ- yacaklarý gerçeðiyle karþý karþýya kala-
kin bir mythos'un yaratýlamayacaðýný caktýr (Hooke 1993: 47-48; Kramer
ya da onun bir inancýn sembolü ola- 1991:159,161).
rak yorumlanamayacaðýný ön gör-
mez. Tersine felsefi teoriler "Mitoloji S. N. Kirk ise bu yaygýn kanaatten
Çaðý" ürünlerini deðiþik þekillerde ele farklýlaþarak, Levi-Strauss'un yukarýda
almaktadýr. Bu ürünleri temelleri tarihi deðindiðimiz perspektifinin paralelinde
olaylara dayalý romantik masallar, doðal bir görüþle konuya yaklaþmakta ve
fenomenleri açýklayan etiolojik destanlar, ahlaki Gýlgameþ destanýný insan-doða iliþkisi/mücade-
amaçlar güden didaktik efsaneler, sembolik ve lesi olarak betimlemektedir. Destanýn kahraman-
allegorik olarak kozmik hadiseleri açýklayan ha- larýndan Gýlgameþ insaný, Enkidu ise doðayý sem-
yal ürünü hikayeler ve teolojik inançlarý pekiþtir- bolize etmektedir. Onlarýn serüvenleri de insan-
mek için kullanýlan efsaneler gibi mantýk öncesi doða iliþkisinden ya da insanýn uygarlaþma süre-
zihniyetin, baþka türlü izah edemediði ürünler cinin naif anlatýmýndan baþka bir þey deðildir
olarak tanýmlamaktadýr (Bratton 1995: 24). (aktaran Sandars 1972: 31).

Levi-Strauss "Toplum; çevre ve tekno-eko- Biz ise konuya Levi-Staruss ile S.N. Kirk'in de
nomik þartlar tarafýndan yoksun býrakýldýðý þeyin görüþlerini geniþ anlamýyla içine alan ve bunun
düþünü kurmaktadýr" der. Elýade da; "mythos, ötesinde yeni bir yaklaþým getiren bir açýdan
ancak gerçekten olup-bitmiþ, tam anlamýyla or- bakýyoruz. Bizim görüþ açýmýzdan bakýldýðýnda
taya çýkmýþ þeyden söz eder" diye bir yargýda Gýlgameþ destaný "uygar" Sumer ile "barbar"
bulunmaktadýr. Bu okumalarýn da iþaret ettiði gibi Akad halklarýnýn tarihsel iliþkisini konu edinen ve
mitlerin oluþumu belirsiz bir zaman sürecine bunu mitolojik bir dille betimleyen bir tarih kitabý
yayýlabilmekte ve ancak olup-bitmiþ ve olasýlýkla olarak görünmektedir. Bunun daha ötesinde yer-
romantik bir ilgiyi hakkeden þeyleri konu edinir. leþik "uygar" insan ile göçebe "barbar" insan
Bu baðlamda mythoslar Tarih Bilimi yöntemi arasýndaki mücadelenin ve sonrasýnda kaçýnýlmaz
açýsýndan da titizlikle deðerlendirilmesi gereken olarak kendini dayatan kader birliðinin bir
önemli birer kaynaktýrlar. Bu noktadan haraketle hikayesi görünümündedir. Kadim kültürlerin ve
bizim bu makalede ele alacaðýmýz mythos ve yaþayan sözlü kültürlerin tarih anlatýmlarýna
onun yarý tanrýsal kahramanlarý gerçek, yani tari- bakýldýðýnda benzer anlatýmlarýn izlerini bulmak
hi bir olaydan ilham/temel alýnarak inþa edildiði- mümkündür. Yukarda mythos'un neliðine iliþkin
ni düþünmekteyiz. Gýlgameþ Destaný adýyla bili- yaptýðýmýz alýntýlarda, bu tür tarihsel olaylarý
nen bu efsane; kanýmýzca Sumer ve Akad halkla- konu edinen-sözlü ya da yazýlý-edebi anlatýlarda

36 iDOL
Mitoloji

kullanýlan dilin ve olay örgüsünün nasýl da tan- Zamanla insanlaþan Enkidu; gururunu kýraca-
rýsal bir dille örüldüðünü, kahramanlarýn da ayný ðý, zülmüne son vereceði zorba kral Gýlgameþ ile
þekilde semavi yarý-tanrýsal bir öz taþýdýklarý karþýlaþmaya hazýrdýr artýk. Gýlgameþ da rüyasýn-
ortaya konmuþtu. Dolayýsýyla biz hemen konuya da Enkidu'nun Uruk'a geleceðini ve kaçýnýl-
girmek ve Gýlgamýþ destanýný özetledikten sonra maz karþýlaþmanýn gerçekleþeceðini görmüþtür.
bakýþ açýmýza göre destaný yeniden yorumlamak Gýlgamýþ, kendisine karþý kimsenin gelemeyece-
istiyoruz. ðini göstermek ve bu kaçýnýlmaz sonu kendi lehi-
ne çevirmek için bir eðlence düzenleyerek Enki-
Efsaneye göre tufandan sonra (MÖ. 3. Bin'de) du'yu Uruk'a davet eder. Enkidu, davetli olduðu
beþinci kral olarak Sumerlerin Uruk kentinde, eðlence gecesinde tatsýz bir olayýn meydana gel-
üçte ikisi tanrý üçte biri insan olan, yine Sumer mesini önlemek ve Gýlgameþ'ý seks düþkünlüðün-
krallarýndan Lugalbanda ve Tanrýça Ninsun'un den ve zalimlikten vazgeçirmek ister. Bunun
oðlu olarak dünyaya gelen Gýlgameþ adlý bir kral üzerine þehir adamý Gýlgameþ ile kýr adamý
hüküm sürmektedir. Gýlgameþ sekse düþkün, Enkidu arasýnda bir kavga baþlar. Ancak anlaþýl-
halkýný angarya iþlerle ezen zalim bir hükümdar- mayan bir nedenden dolayý Gýlgameþ'ýn öfkesi
dýr. Canýndan bezdirilmiþ halkýn ona karþý ko- yatýþýr ve Enkidu ile kucaklaþýp öpüþür. Ýki
yacak gücü yoktur. Onun için de tanrýlara kahraman bu kavgadan dost olarak ayrýlýr.
baþvurup Gýlgameþ'ýn cezalandýrýl- Aralarýnda içten ve uzun süreli bir
masýný istemekten baþka çareleri arkadaþlýk oluþur. Ýkisi birlikte bir
kalmamýþtýr. Sumerli kullarýn þika- hayli kahramanlýk yapar. Öyle ki bu
yetlerini gündeme alan tanrýlar; arkadaþlýk atasözlerine bile konu olur.
Gýlgamýþ'ýn insanlar arasýnda kendi-
sine arkadaþlýk edebilecek bir dengi Fakat Enkidu, Uruk'ta mutlu olmaz.
olmadýðýndan halkýna zülmettiði kanýsý- Neþeli, eðelenceli þehir yaþamý onu sýkar.
na varýrlar. Bunun üzerine Ulu Tanrýça Bunun üzerine Gýlgameþ arkadaþýna, uzak-
Aruru'dan bu dayanýlmaz duruma son vermesini lardaki sedir ormanlarýna giderek ormanlarýn
isterler. Aruru da Gýlgameþ'a rakip olacak olan korkunç bekçisi Humbaba'yý öldürmek, sedir
çok güçlü Enkidu'yu çamurdan þekillendirir. aðaçlarýný devirmek ve bütün "fenalýklarý mem-
leketten yok etmek" üzere kurduðu serüvenli
Enkidu, çýplak, her tarafý kýllarla kaplý ve in- planýný açýklar. Yabani olduðu zamanlarda sedir
sanlarla hiç bir temasý olmayan gece-gündüz kýr- ormanlarýnda baþýboþ dolaþan Enkidu, ölümlü
larýn yabani hayvanlarýyla düþüp kalkan yabani Gýlgameþ'a bu yolculuðun ne kadar tehlikeli
bir varlýktýr. Gýlgameþ'ýn gururunu kýracak, halka olduðunu anlatýr. Ancak Gýlgameþ onu korkaklýk-
olan zulmünü bir nebze hafifletecek ve bir para- la suçlayarak, kahramanlýðýn olmadýðý uzun bir
doks gibi gözükse de onu yalnýzlýktan kurtararak, yaþam sürmektense, adýnýn yüceltildiði kýsa ama
moralini düzeltecek olan Enkidu; insandan ziyade ünlü bir yaþamý tercih ettiðini söyler. Ve konuyu
hayvan gibidir. Enkidu'nun öncelikle "insanlaþtý- görüþmek üzere Uruk'un yaþlýlar meclisini toplan-
rýlma"sý gerekiyor ki, bu iþ de kadýna düþmekte- týya çaðýrýr. Güneþ tanrýsý ile yaþlýlar meclisinin
dir. Uruk'tan seçilen bir kadýn (tapýnak fahiþesi) onayýný alan Gýlgameþ, Uruk'un zanaatkarlarýna
yanýna gönderilerek onun seks arzusunu uyandýrýr kendisi ve arkadaþý enkidu için dev silahlar sipa-
ve seks içgüdüsünü tatmin eder. Bunun sonucun- riþ eder. Böylece iki arkadaþ (bir anlatýya göre elli
da Enkidu kýllý/hayvani fiziki görünüþünü ve Uruk'lu da onlara eþlik eder) uzun ve yorucu bir
gücünü yitirir; buna karþýlýk akli ve ruhi açýdan yolculuktan sonra sedir ormanlarýna varýp, bekçisi
insanlaþýr. Bu seks deneyimi Enkidu'yu akýl- Humbaba'yý öldürür ve bolca sedir aðacý kesip
landýrdýðý gibi yabani arkadaþlarýndan da uzak- Uruk'a getirirler.
laþtýrýr. Enkidu eski çevresine yabancýlaþmýþ, yal-
nýzlýðýný yeni arkadaþlýk kurduðu bu kadýnla pay- Serüvenler birbirini izleyedursun, günün bi-
laþýr olmuþtur. Kadýn büyük bir sabýrla onu uygar- rinde yorgun-argýn Uruk'a dönen iki arkadaþ, Aþk
laþtýrmaya, yani yemeye, içmeye ve giyinmeye tanrýçasý Ýþtar'ýn bir süprizi ile karþýlaþýrlar.
alýþtýrýr. Tanrýça Ýþtar/Ýnanna Gýlgameþ'a aþýk olmuþ,

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 37


Mitoloji

onunla evlenmek iste-


mektedir. Fakat Gýlga-
meþ eskisi gibi deðildir
artýk. O Ýþtar'ýn kendin-
den önceki aþýklarýna ne-
ler yaptýðýný çok iyi bil-
mekte, bu yüzden de
böyle bir teklife yanaþ-
mamaktadýr. Ýþtar, Gýlga-
meþ'ýn bu tutumuna fena
halde içerler ve ondan
intikam almak, þehrini
yerle bir etmek için Gök
Tanrýsý Anu'dan gök
boðasýný Uruk'a gönder-
mesini talep eder. Anu
önce bu talebi reddeder.
Ancak Ýþtar isteðinin ye-
rine getirilmemesi duru- Boða insan/Gökboðasý
munda, yeraltý dünya-
kralý, tufanýn kahramaný Ziusudra'dan baþkasý de-
sýnýn ölülerini yukarý dünyaya çýkartacaðý tehdidi-
ðildir. Ölümsüz kahraman Ziusudra, lütfeder de
ni savurunca Anu, Ýþtar'ýn bu þantajýna boyun eðer
ölümsüzlüðün sýrrýný ona da açýklar diye ummak-
ve gök boðasýný yeryüzüne indirir. Gök boðasý
tadýr.
Uruk þehrini tahrip etmeye baþlar ve ilk hamlede
yüz savaþçýyý öldürür. Bu felakete karþý Gýlgameþ Zorlu doða koþullarýnýn yaný sýra yýrtýcý
ve Enkidu bir olur ve büyük bir çaba sonucunda mitolojik yaratýklarýn
gök boðasýný öldürme- koruduðu daðlarý, eski
yi baþarýrlar. denizi, yani "ölüm suyu-
nu" tek tek aþan, Uruk'un
Bu baþarýlarla iki
arkadaþ þöhretin doru- maðrur kralý Gýlgamýþ,
ðuna ulaþýr. Uruk'ta za- uzamýþ, pislikten havaya
fer þenlikleri sürerken, dikilmiþ saçlarýyla, hay-
tanrý Enlil'in isteði Boða adam Gýlgameþ Silindir Mühür van derisi gibi kalýn-
üzere, tanrýlar yeni bir kararýn arifesinde mecliste laþmýþ, her tarafý kabuk baðlamýþ vücuduyla
toplanýr. Acý, acý olduðu kadar da kesin olan tan- bitkin bir vaziyette Ziusudra'nýn huzuruna varýr
rýlarýn kararý açýklanýr: Enkidu erken ölüme ve ebedi hayatýn sýrrýný öðrenmek için merakla
mahküm edilmiþtir. Oniki günlük bir hastalýktan beklemeye koyulur.
sonra, çaresiz ve acý içinde Enkidu son nefesini
verir. Gýlgameþ derin bir üzüntüye gark olmuþtur. Ancak Ziusudra'nýn sözleri hiç de cesaret ve-
Çok sevdiði arkadýþýný kaybetmesinin yaný sýra rici deðildir. Þuruppak' ýn kralý, tanrýlarýn insan-
ayný kader, er veya geç onu da bulacaktýr. Güzel
larý helak etmek için nasýl yýkýcý bir tufan gönder-
günler, þan, þeref onun için artýk mazide kalmýþ,
anlamýný yitirmiþ anýlar ve deðerlerdir. Acýlara diklerini uzun uzun anlatýr, eðer tanrýnýn verdiði
gark olmuþ kalbi, ölümsüzlüðü arzulamakta, onu bilgilere göre gemi yapmasaymýþ kendisi de diðer
ölümsüzlük iksirini arayýp bulmaya sevketmektedir. insanlar gibi helâk olup gidecekmiþ, ölümsüzlüðü
Geçmiþ zamanlardan yalnýzca bir kiþinin de dindarlýðýna ve Tanrý'nýn vahyine harfiyyen
ölümsüzlüðe kavuþmayý baþardýðýný bilen uyup, bir gemi inþa ederek, insan soyunu tufanda
Gýlgameþ, ne pahasýna olursa olsun o kiþiyi ara- tamamen helak olmaktan kurtarmasýna borçluy-
yýp bulmaya karar verir. O kiþi, tufandan önce muþ. Tanrýlar da kendisine ve eþine ölümsüzlüðü
Sumerlilerin beþ kentinden biri olan Þuruppak'ýn bahþederek, bu soylu davranýþý ödüllendirmiþ.

38 iDOL
Mitoloji

Hayal kýrýklýðýna uðrayan Gýlgamýþ, tam miþteki göçebelik yaþamýna özlem duyan
Uruk'a dönmek üzere yola koyulurken; karýsýnýn Akadlar, Sumerlerin sakin tabiatlarýna, ovalýk
ýsrarlarýna dayanamayan Ziusudra konuþur ve coðrafyalarýna ve dini tasavvurlarýna uygun dü-
ebedi hayat otunu denizin dibinde bulabileceðini þen (ve tamamen bu þekilde inþa edilen) kent-
Gýlgameþ'a söyleyiverir. Denize dalýp, o sihirli devleti (modeli) yaþam tarzýyla yetinmezler. Daha
bitkiyi çýkaran Gýlgameþ -her nedense- bir pýnar- önce gördükleri ve oradan geçerken bir süre yaþa-
da yýkanmaya karar verir. Tabii o dýklarý Humbaba'nýn ormanlýk
yýkanýrken de bitkiyi -nereden memleketi burunlarýnda tütmek-
çýktýðý belli olmayan- bir yýlan tedir. Akadlarýn tatlý anýlarýný
yutuverir. Yýlan anýnda deri de- saklayan Suriye stepleri ve onla-
ðiþtirerek ebedi yaþama kavu- ra duyulan özlem, Sumerlerin de
þurken, Gýlgameþ'a da acýlarla merakýný uyandýrmýþ ve (her ne
dolu bir kaderle baþbaþa, Uruk'- kadar Sumerli yazar Sumerlerin
a dönmek kalýr. önerisi olarak dile getirmiþ ise de
ki onlarda bölgeyi tanýmaktadýr-
Þimdi de baþa dönelim ve lar) Sargon ve torunu Naram-
önerdiðimiz bakýþ açýsýyla des- Sin'in sedir ormanlarýnda ger-
taný anlamlandýrmaya çalýþa- çekleþtirdikleri fetihlere katýl-
lým. Baþlangýç olarak destanýn malarýný saðlamýþ olmalýdýr. šar
kahramanlarýndan Gýlgameþ'ýn
tamhari metinlerine konu olan
yerine Sumer, Enkidu'nun ye-
Bu ve benzeri (Elam-Anadolu)
rine de Akad öznelerini koya-
fetihlerin saðladýðý refah ve zen-
lým ve destaný yeniden okuma-
ginlik, tanrýlarýn (adýna dinadamý
ya baþlayalým. Destanda tanrý-
sýnýfýnýn) dikkatini çekmiþ, ken-
larýn sevgili kullarý olan
dilerine pay istemiþ olmalýlar.
Sumerlerin zaman içinde (týpký
Onlarýn bu talebleri bir ekono-
tufandan önce olduðu gibi) tan-
mik istikrarsýzlýðý belirtmesinin-
rýlardan uzaklaþmýþ ve burun-
yaný sýra pek dindar sayýlmayan
larýnýn dikine gitmeye baþla-
ve gittikçe azgýnlaþan Akadlar'ýn
mýþlardýr. Tanrýlar Sumerleri
(özellikle de Naram-Sin'in) Nip-
cezalandýrmak için yeni bir
pur üzerine yürümesiyle ortaya
tufan göndermeyeceklerine gö-
çýkan sosyal ve siyasal buhraný
re (ki daha öncekine piþman
Gýlgamýþ’ýn gölgesini üzerinde
da haber vermektedir.
olmuþlardý) ülkelerine yeni bir
halk göndererek onlarý ceza- taþýyan III. Ur Kralý GUDEA Agede'nin Laneti metninde
landýrmak istemiþlerdir. Bunu da hayvan sürüle- dile getirilen ve bardaðý taþýran son damla nite-
riyle göçebe yaþayan (gayri medeni bir yaþam sü- liðinde olan bu olayýn arkasýndan Ýnanna, Agade'-
ren) iri yarý Akadlarý (Akadlar, daima Sumerler- deyi Ekur'un efendisi Enlil'in öfkesine terkeder
den cüsseli olarak tasvir edilir) göndermek sure- (olasýlýkla Sumerler, Akadlardan desteklerini çe-
tiyle yaparlar. Sumer kentlerinin taþrasýnda/kýrla- kerek zayýf düþürür) ve tanrýlar meclisinden ölüm
rýnda yaþamaya baþlayan Akadlar, zamanla kenti fermanýnýn çýkmasýný kolaylaþtýrýr. Böylece tan-
ve kentlileri tehdit eder hale gelirler. Tam da bu rýlarýn öfkesinin bir timsali olarak gönderilen Gök
noktada yerleþik-göçebe iliþkisinin tipik örnek- Boðasý (kýlýðýndaki) Gutiler, Akad ve Sumer kent-
lerinden biri olan "evlilik" yoluyla hýsýmlýk devre- lerini tahrip etmeye baþlar. (Daha önce, Sargon
ye girer. Bu ve (ücretli iþçi) benzeri iliþkiler aðýy- döneminde Akadlar Gök Boðasý kýlýðýnda Sumer
la Akadlar, bir sorun oluþturmadan barýþ içinde kentlerini tahrip etmiþti) Özellikle de Agede on,
kente entegre edilir. onbeþ gün için (belkide Enkidu'nun hastalýk süre-
si olan oniki gün) de yerle bir edilir. Ancak bu
Bu birliktelik büyük ve anlamlý baþarýlarla
"barbar" halk Akadlarý ortadan kaldýrdýðý gibi,
süslenerek uzun süre devam eder. Ancak geç-
Sumerleri de ciddi biçimde hýrpalamýþ ve onlarý,

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 39


Mitoloji

ülkenin kaderine yeniden sahip çýkma yolunda


harekete zorlamýþtýr. Tam da bu noktada yani
(Sumerler ve Akadlar) Gutileri ülkeden kovduk-
tan (Gök Boðasýný yendikten) sonra Sumerler,
atalarýný (Ziusudra'yý) hatýrlayarak, onlarýn tecrü-
beleri ýþýðýnda ülkeyi yeniden kent-devlet mode-
linde istikrara/ölümsüzlüðe kavuþturmak için
uðraþ vermeye baþlar.
Ancak her iki halk da yorgun düþmüþtür.
Agede/Enkidu'nun sonunu belirleyen kader, Gýl-
gameþ/Sumerler için de kapýda beklemektedir.
Son bir çaba ile (III. Ur Hanedaný) bu kaçýnýlmaz
sonu (kesin yýkýlýþý) önlemeye çalýþýr. Ancak bü-
tün bu çabalar malum akýbeti önleyememiþ
sadece yüz, yüz elli yýl geciktirmiþtir.
Yeni imar hamleleriyle Sumer kültürü yeni-
den canlandýrýlmýþ, herþey yolunda gidiyor gibi
görünüyorken (Sumerler uzun uðraþlar sonucun-
da yeniden elde ettikleri müreffeh/istikrarlý haya-
týn tadýný çýkarmaya henüz baþlamýþken/
Gýlgameþ yýkanýyorken) nereden çýktýðý belli ol-
mayan bir yýlan Ýbbi-Sin’in Kazallu varisi Pazar
Enkidu’nun Gölgesini üzerinde taþýyan Akad Kralý
Puzur-Namušca’ya yazdýðý mektupta dikkat çek- Sargon ya da torunu Naram-Sin
tiði gibi. Mezopotamya'ya giren Amurrular Ýšbi- sunun çekiciliðinin yaný sýra yazar(lar)ýnýn da
Erra ebedi yaþam otunu yiyerek (ülkenin zengin- güçlü anlatýmý olmalýdýr. Bu anlamda modern
liklerini ele geçirerek Sumerler için de) ölümün benzerleri olan tarih-romanlarýndan C. Jacq'ýn
kaçýnýlmaz olduðunu ortaya koymuþtur. Ramses'i ile karþýlaþtýrýlabilir.
Yukarýda geliþtirdiðimiz yaklaþýmýn ýþýðýnda
diyebiliriz ki, Gýlgamýþ destaný, konusu olup-bit-
tikten ve tarihe mal olduktan sonra yazýya geçi- KAYNAKÇA
rilmiþtir. Buda en erken Eski Babil döneminde ka- Bratton, F.G., 1995 Yakýndoðu Mitolojisi,
leme alýnmýþ olmasýný zorunlu kýlmaktadýr. Ancak Ýstanbul.
destanýn bir anlatýmýndan Gýlgameþ'ýn hayatta
Elieade, M., 1993 Mitlerin Özellikleri,
olduðu anlaþýldýðýndan destanýn yazýmýný III. Ur Ýstanbul.
Hanedanlýðýna kadar geri götürme þansýný ver-
mektedir. Destanýn tarihlendirilmesi sorununa Erhat, A., 1984 Mitoloji Sözlüðü,
iliþkin geniþ bilgi için Kramer'in Tarih Sumer'de Ýstanbul.
Baþlar ile N. K. Sandars'ýn The Epic of Gýlgamesh Hamilton, E., 1994 Mitologya, Ýstanbul.
adlý yapýtlara bakýlabilir (Kramer 1990: 163-172;
Sandars 1972). Hook, S.H., 1993 Ortadoðu Mitolojisi,
Ankara
Gýlgamýþ destaný Mezopotamya'dan Ana- Jacq, C., 1998-99 Ramses 1-5 cilt,
dolu'ya; Suriye'den Mýsýr'a hatta Yunanistan'a Ýstanbul.
kadar geniþ bir coðrafyaya yayýlmýþ ve bir çok
Kramer, S.N., 1990 Tarih Sumer'de Baþlar,
dile çevrilmiþtir. Bu durum bir yapýt için büyük Ankara.
bir baþarýdýr. Destanýn yazýldýðý tarihten günü-
Sandars, N.K., 1972 The Epic of Gýlgamesh,
müze kadar beðeniyle okunmasýný saðlayan ve London.
onu tüm zamanlarýn best-seller'i kýlan þey; konu-

40 iDOL
Makale

ya da baþkalarý hakkýndaki düþünce ve yargýla-


rýný ortaya koyduðu kanýsýndadýr.
ESKÝÇAÐ ÝNSANININ DÜÞ ANLAYIÞI
Ýki kuramýn karýþýmý sayýlabilecek bir baþka
görüþ daha geliþtirilmiþtir. Buna göre ise düþler,
hem usdýþý yönümüzün hem de içimizdeki iyi
Haydar DÖNMEZ ve kötü herþeyin-aklýmýzýn ve ahlâk anlayýþý-
Toplum suçluyu sýk sýk baðýþlar; ama düþ göreni mýzýn-dýþavurumudur.
asla baðýþlamaz. Oscar Wilde
Peki, Eskiçað insanýnýn düþ anlayýþý neydi?
Uyanýkken gördüklerimiz ölümdür, uyurken gördük- Onlar düþlerin özellikleri konusunda ne biliyor-
lerimiz hayat. Efesli Herakleitos du ve düþlere karþý günlük yaþamda nasýl bir tu-
tum takýnýyordu? Bu yazýmýzda bu sorulara
Ý nsaný diðer canlýlardan ayýran en ö-
nemli özelliklerinden biri de düþ
görme yeteneðidir. Tarih boyunca
yanýt bulmaya çalýþacaðýz.
Eskiçaðda düþlerin bir anlamý ol-
insanlar az ya da çok düþlerden duðuna inanýlýrdý. Suriye, Babil
etkilenmiþlerdir. Kimi zaman ve Mýsýr'da düþler kehanet siste-
bunlarýn tuhaf ve saçma oldu- minin bir parçasýný oluþturu-
ðuna inanmýþlar, kimi zaman yordu. Eski Mýsýr'dan günü-
da bunlarda bir anlam bul- müze kalan kimi yazýlý belge-
muþ ve bundan günlük ya- lerden düþlere ne denli önem
þamda yararlanmaya çalýþ- verildiðini görmekteyiz.
mýþlardýr. Düþ yorumcularý saray gö-
revlileri arasýnda yer alýyor-
Gördüðümüz tüm düþ- du ve bunlar "Gizli Þeyle-
lerin gerçekten bir anlamý rin Ustalarý" diye çaðrýlýrdý.
var mýdýr? Bu soru insanla- Bunlarýn bir baþka saný da
rý yüzyýllar boyu uðraþtýr- "Büyü Kitaplýðýnýn Bilgili
mýþtýr. Günümüzde psika- Adamlarý" idi. Yazýya geçi-
nalistler düþlerle ilgili çok rilmiþ düþlerde aracý yoktu.
deðiþik bilimsel araþtýrmalar Kimi zaman tanrýlar doðru-
yürütmektedirler. Düþlerle il- dan düþte görünüp insanlar-
gili en önemli kuramý geçen dan kendileri için dindarca bir
yüzyýl baþýnda Sigmund Freud davranýþ bekliyorlar ya da bir
geliþtirmiþtir. O, düþsel olaylarý uyarýda bulunuyorlardý. Kimi
bilinçdýþý isteklerin örtülü dýþa- zaman ise kendilerine sorulan bir
Uyuyan Satyr.Napoli
vurumu olarak görmüþtür. Freud'a Ulusal Müzesi soruya karþýlýk veriyorlardý.
göre, insan uyku sýrasýnda çoðu cinsel
olan birçok güdü ve isteklerin etkisi altýn- Eski Hindistan'dan günümüze kalmýþ
dadýr. O, düþe bir isteðin tatmini gözüyle bak- Atharvaveda belgesi de (M.Ö. 5.y.y.) düþ
mýþtýr. kehanetleriyle ilgili bir bölüm içermektedir.
Ninova kentinin kalýntýlarý arasýnda hükümdar
Düþte sansür olgusunun varlýðýndan ilk söz Asurbanipal'in kitaplýðýna ait Babil düþ tablet-
eden de Freud olmuþtur. Onun kuramýna göre, leri bulunmuþtur. Asurlular için düþler bir ke-
tüm düþler usdýþý ve toplumdýþý insan doðasýnýn hanetten öte bir anlam taþýmýyordu. Onlar düþ-
bir ürünüdür. Düþlerle ilgili çaðdaþ kuramlar- lerin ancak bir uzmanca doðru yorumlanmasý
dan bir diðerini de Jung geliþtirmiþtir. Buna gö- durumunda bir anlam taþýdýðýna inanýyorlardý.
re, düþler, bilinçdýþýmýzýn yüce bilgeliðinin bir Düþ yorumcularý, mesleklerinde baþarýlý olabil-
ürünüdür. mek için düþ kehanetleri koleksiyonundan ya-
Erich Fromm ise düþlerin herhangi bir iste- rarlanýyordu. Bu koleksiyon onbir tabletten olu-
ði açýða vurmaktan çok kiþinin kendi durumu þuyordu. Bunlarýn birincisiyle sonuncusu, bü-

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 41


Makale

Homeros'ta düþler bir uyarý ya da buyruðun


bildirilmesine aracýlýk ediyordu. Tanrýlar düþ-
lerde, düþ görenin yakýnlarýnýn ya da arkadaþ-
larýnýn kýlýðýna bürünüyorlardý.
Homeros'ta düþsel görüntülerin kimi zaman
insanlarla uyanýkken bile konuþtuklarýna tanýk
olmaktayýz (Od. 1, 104-323 ve Od. 2, 267-298).
Homeros'ta uykuda görülen düþlere iliþkin
örneklere de rastlamaktayýz. Kocasý Odysseus'-
un yokluðunda taliplerce sürekli tedirgin edilen
Penelope uyuduðunda, Athena'nýn gönderdiði
bir düþsel varlýkla konuþmaktadýr (Od. 4, 795-
841). Benzer biçimde, Akhilleus, ölen arkadaþý
Patroklos için verilen yemekten sonra, kýyýda
uykuya daldýðýnda, öldürülen arkadaþý Patrok-
los'un ruhuyla konuþmaktadýr (Ýl. 23, 65-100).
Homeros'un þiirlerinde düþ iletilerini yorum-
Eros/Hypnos, British Museum
layacak kiþilerden de söz edilmektedir (Ýl. 1, 63
yülere ve yýkým ya da hastalýklarý önceden bil- ve 5, 149-150). Bu þiirlerde simgesel düþ türüne
diren kötü düþlerin etkilerini yok etmeye yöne- girebilecek tek bir örnekle karþýlaþmaktayýz
lik gerekli törenlere ayrýlmýþtýr. Bu koleksiyon- (Od. 19, 535). Simgesel düþ ancak M.Ö. 5
da uyuyan kiþileri uðursuz düþlere karþý koru- yüzyýlýn sonlarýna doðru Yunan günlük yaþa-
yacak törenlere de yer verilmiþti. mýnýn ayrýlmaz bir parçasý olmuþtur (bkz. Plu-
tarkhos, V. Ar. 27.3; Aristophanes, Vesp. 43).
Eskiçaðda Yunanlýlar önemli ve önemsiz ol-
mak üzere iki türlü düþ olduðuna inanýyordu. Tanrý Zeus'un kendi amacýný gerçekleþtir-
Ozan Homeros gerçek düþlerin boynuzlu, alda- mek için, yalancý düþ gönderdiði de görülmek-
týcý düþlerinse fildiþi kapýlardan geldiðini söyle- tedir. Zeus'un Thetis'i hoþnut etmek için
mektedir (Od. 19, 562-567). Bu temel iki düþün Agamemnon'a gönderdiði düþ bu türdendir.
ise alt türleri vardý: anlamý kestirilebilir düþler Nestor kýlýðýna bürünmüþ Zeus'un düþü,
ve anlamý kestirilemez düþler. Agamennon'a uyurken yaklaþmakta ve ona ça-
buk eyleme geçmesi durumunda Troya'yý ala-
Anlamý kestirilebilir düþler de þu alt bölüm- caðýný bildirmektedir (Ýl.2, 5-35).
lere ayrýlýyordu: enhyp-
nia (uykuda görülenler)
ve phantasmata (uyku-
lu durum ile uyanýk du-
rum arasýnda beliren
çarpýk imgeler). Anlamý
kestirilemez düþler ise
þunlardý:oneiroi (sim-
gesel yorum gerektiren
düþler), horamata (kâ-
hin düþleri) ile khrema-
tismata (tanrý uyarýsý).
Düþlerin Yunanlý-
larýn yaþamýnýn her
alanýnda etkili olduðu-
nu söyleyebiliriz. . Endymion, British Museum

42 iDOL
Makale

Eskiçaðda düþlerden, hastalarý saðlýða


kavuþturmak amacýyla da yararlanýlmýþtýr. Eski
Yunanistan'da düþlere bir saðaltým yöntemi
olarak çok büyük önem veriliyordu. Yunan
dünyasýnda diðer alanlarda olduðu gibi týbbýn
da bir tanrýsý vardý. Bu tanrý Asklepios'tu.
Yunanlýlarýn büyük çoðunluðu onun iyileþtirici
gücüne yürekten inanýyordu. Antik dönemde
Yunan saðlýk tanrýsý adýna kurulmuþ 600 tapý-
nak vardý. Bunlarýn en görkemlisi ve en ünlüsü
Epidauros'taki Asklepios tapýnaðýydý. Ýkinci
önemli tapýnak ise Bergama'daydý.
Bu tapýnaklarda hastalara uygulanan saðal-
tým doðaüstü özellikler de içeriyordu. Hastanýn
düþ uykusuna yatýrýlmasý, saðaltýmýn en önemli
özelliðiydi. Düþle saðaltým, ancak inancý çok
güçlü bir toplumda geçerli olabilirdi. Çünkü
burada kutsal güçlerle ya da onun yardýmcýla-
rýyla açýk bir iletiþim söz konusuydu.
Hasta Asklepios'un yardýmýný istemeden ön-
ce, kutsal yerlere gidip tanrýlara kurban sun-
mak zorundaydý. Ayrýca bitkisel ilâçlarla temiz-
lenip arýnýr, sýký bir perhize girer ya da oruç tu-
tar, tanrýlara yakarýrdý. Bütün bunlar uyunacak
kutsal odaya girmek için bir ön hazýrlýktý.
Hasta uyku odasýna girdiðinde, orada, ya bir
Asklepios heykelciði, Anadolu Medeniyetleri çalý çýrpýdan oluþturulmuþ bir örtü üzerinde
Müzesi (stibas) ya da kurban postu üzerinde uyurdu.
Yunan yazýnýnýn diðer yapýtlarýnda da düþ- Yatakta uyumak yasaktý. Hasta dökümlü beyaz
lerden sýkça söz edilmektedir. Özellikle Stesik- bir giysiye bürünür, zeytin dalýndan bir çelenk
horos, Aiskhylos ve
Sophokles'te karþýmýza
çýkan Klytaimnestra dü-
þü, gerçeklikle gizemin
iç içe geçmiþliðini gös-
termesi açýsýndan il-
ginçtir. Romalý yazar-
lar da yazýn yapýtlarýnda
düþlere önemli bir yer
ayýrmýþlardýr. Vergilius
Aeneis adlý destanýnda
Dido'nun düþlerinden
söz etmiþtir (Aen. 4,
465). Tibullus da düþle-
rin kötü etkileri olduðu
kanýsýndadýr. Bir þiirin-
de kötü düþlerin gerçek-
leþmesini önlemeye yö-
nelik çabalara deðin-
miþtir (I,5, 13-14). Bergama Asklepieion’u, kutsal geçit

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 43


Makale

takardý. Yüzük, kuþak, kemer gibi nesnelerden Aristoteles düþlerin çoðunun rastlantý sonu-
uzak dururdu. cu oluþtuðuna ve herhangi bir anlam içermedi-
ðine inanýyordu.
Tanrý ya da onun yardýmcýlarý hastaya gece-
leyin görünür, öðüt verip ona ilgi gösterirdi. Düþlerin geleceði bildirdiði inancýna karþý
Uyandýðýnda hasta ya iyileþmiþ olur ya da iyi- çýkan düþünürlerden biri de Epikuros'tur. O,
leþmediðine inanýyorsa, düþünü rahiplere anla- tanrýlarýn fiziksel dünyaya hiçbir biçimde karýþ-
týrdý. Rahipler de nasýl bir saðaltým uygulana- madýðý ve bu dünyada olup biten herþeyin doðal
caðýna karar verirlerdi. Düþlerin çok açýk olma-
bir nedeni olduðu görüþündeydi.
masý durumunda, bunlarý yorumlamak rahiplere
kalýrdý. Rahipler bu aþamada uygulanacak sa- Komedya yazarý Aristophanes'in de Atina'-
ðaltým yöntemi konusunda laik hekimlerin gö- daki düþ yorumcularýnýn keyfî görüþlerine kes-
rüþlerine de sýkça baþvururlardý.
kin eleþtiriler yönelttiðini görüyoruz (Vesp. 43).
Hasta iyileþtikten sonra kutsal alandan ayrý-
Romalý yazarlarýn düþlere iliþkin görüþleri
lýrken, tapýnak hazinesine bir ücret ödemek zo-
rundaydý. Uygulanan saðaltýmdan memnun kalan- Yunanlýlarýnkine benzemektedir. Ancak Platon
lar, kimi zaman bir þükran yazýtý diktiriyordu. ve Aristoteles'te gördüðümüz açýk ve derin an-
latým bunlarda yoktur. M.Tullius Cicero, De
Tapýnaklardaki adak yazýtlarýndan hastalarýn Divinatione (Kehanet Üzerine) adlý yapýtýnda
oraya çok deðiþik amaçlarla geldiði anlaþýl- düþ yorumculuðuna eleþtiriler yöneltmiþtir
maktadýr. Bu hastalarý þöyle sýnýflandýrabiliriz:
(Div. 58, 132). Romalý ozan Lucretius'un De
Sindirim sorunu olanlar. Rerum Natura (Þeylerin Doðasý Üzerine) adlý
Kabýzlýk sorunu olanlar. yapýtýnda Freud'un görüþlerini önceleyen dü-
Beþ yýldýr gebe olup da doðuramayanlar. þüncelerle karþýlaþmaktayýz. Lucretius da gün-
lük yaþamda kafamýzý en çok kurcalayan þeyle-
Çocuk sahibi olmak isteyenler.
rin ve isteklerin çoðu zaman düþlerimize ege-
Baþarýlý dövüþ tekniði öðrenmek isteyenler.
men olduðunu düþünmektedir (De Rerum
Alnýndaki dövmeden kurtulmak isteyenler. Natura, IV, 962-1030).
Tapýnaða gelen hastalarýn tümünün bir ge-
cede ya da birkaç günde iyileþtiði söylenemez-
di. Kimilerinin uzun süreli ziyaretlerde bulun- KAYNAKÇA
masý gerekiyordu. Olaðan süre bir yýldý. Ama, Bean, George E. Aegean Turkey, New York:
beþ yýldýr gebe olup da doðuramayanlar için bu 1966 pp. 82-86.
süre biraz daha uzun olsa gerektir. Del Corno, Dario, "Dreams and Their
Interpretation in Ancient Greece" BICS 2
(1982), pp. 55-62.
*** "Dreams and Dreaming", The New Encyclopae-
dia Britannica, 1992 XXVII, pp. 305-306.
Eskiçaðýn yaygýn düþ anlayýþýna eleþtiri yö-
neltenler de olmuþtur. Çaðdaþ düþ kuramlarýna Fromm, E. Rüyalar, Masallar, Mitoslar, Çev.
benzer görüþlerden birini Yunan düþünürü A. Arýtan-K. H. Ökten, Ýstanbul: Arýtan
Yayýnlarý, 1990
Aristoteles ortaya atmýþtýr. O, düþlerin doðasýný
önce Peri enupnion (Düþler Üzerine) adlý yapý- Oppenheim, A. Leo, Ancient Mesopotamia,
týnda incelemiþtir. Daha sonra buradaki görüþ- Chicago: The University of Chicago Press,
lerinden yola çýkarak yaygýn olarak benimsen- 1964, p.222.
miþ olan düþlerin tanrýdan geldiði görüþüne Ratcliff, A. J. J. A. History of Dreams, London:
eleþtiriler yöneltmiþtir. Ona göre, düþlerin gele- 1923.
ceði önceden bildirip bildirmediði salt fiziksel
verilerden anlaþýlamazdý. The Oxford Classial Dictionary, New York: 1996.
pp. 496-497 ve 754.

44 iDOL
Yayýn Tanýtýmý

TÜRKÝYE ARKEOLOJÝSÝ
VE
ÝSTANBUL ÜNÝVERSÝTESÝ

Ýstanbul Üniversitesi Yayýnlarý, 2000


Baskýsý, 447 s.
Editörlüðünü Oktay BELLÝ'nin yaptýðý
kitapta, Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi öðretim üyelerinin 1932-1999 yýl-
larý arasýnda Trakya ve Anadolu'da yaptýk-
larý Arkeolojik Kazý ve Araþtýrmalara kro-
nolojik olarak yer verilmiþ.
Kitabýn sunuþunda üniversitenin kuruluþ
yýllarýna deðinilerek 67 yýldýr baþarýyla sür-
dürülen çalýþmalar sergilenerek üniversite-
nin Türk Arkeolojisindeki yeri ve önemi vur-
gulanmýþtýr. Ülkemizin doðusunda, batýsýn-
da, kuzeyinde ve güneyinde yapýlan kazýlar
ile yüzey araþtýrmalarý renkli harita fotoð-
raf ve çizimlerle desteklenerek baþarýlý
monografik bir çalýþma olarak sunulmuþ.
Okuyucular posta ücreti karþýlýðýnda, bu
yayýný Ýstanbul Üniversitesi Rektörlüðü
Araþtýrma Fonu Sekreterliðinden edinebilir- içeren kitabýn her arkeoloðun kitaplýðýnda
ler. Yaklaþýk 70 yýllýk arkeolojik çalýþmalarý bulunmasý gerektiðine inanýyoruz.

Perge. Agora.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 45


Yayýn Tanýtýmý

ZEUGMA YALNIZ DEÐÝL!

TÜRKÝYE'DE BARAJLAR VE
KÜLTÜREL MÝRAS
Kitap Aralýk 2000'de Türkiye Ekonomik
ve Toplumsal Tarih Vakfý tarafýndan yayýn-
landý. 193 sayfa, ederi 4.000.000.TL.
ÖNSÖZ’DEN;
"Son aylarda barajlarýn kültürel miras
üzerine etkileri Allianoi, Hasankeyf ve özel-
likle Zeugma örnekleri ile kamuoyunun dik-
katini çekti. Bu örneklerin gelecekte nasýl
tehlikelere iþaret ettiklerini ise ancak çok
dar çevrelerin bilgisi içinde kaldý. Arkeoloji
ve tarihe yakýn çevrelerde bile, barajlarýn
olumsuz etkilerini en aza indirecek bir yak-
laþýmýn ana unsurlarýnýn neler olabileceði
tartýþýlmadý. Elinizdeki kitap, bu konuda ya-
pýlmýþ çalýþmalarýn bir bölümünün daha ge-
niþ çevrelere ulaþmasý amacý ile düzenlendi.
Kitabýn birinci bölümünde, Tarih Vakfý'-
nýn Yerel Tarih Projesi kapsamýnda, 24
Eylül 2000 tarihinde Gaziantep'te düzenle-
diði "Barajlar ve Tarihi Miras Buluþmasý" "Barajlar ve Kültürel Miras Ýzleme Kurulu"-
toplantýsýnýn tutanaklarýný bulacaksýnýz. nun ilk etkinliði olarak 07 Ekim 2000 tarihin-
Ýkinci bölümde ise, tüm yurt coðrafyasýnda- de Ýstanbul'da düzenlenen "Zeugma Yalnýz
ki her bölgeye ve her kültüre ait tarihi mira- Deðil" toplantýsýnýn sunuþlarý yer alýyor. Bu
sý, bu deðerleri gözardý eden duyarsýz kal- bölümde, ülkenin yedi bölgesinden gelen
kýnma projelerine karþý yýllardýr korumaya uzmanlarýn sunuþlarýný okuduðunuzda
çalýþan "sivil çevrelerin" oluþturduðu Zeugma'nýn yalnýz olmadýðýný göreceksiniz.

Kitabýn üçüncü bölümünde


ise, yýllardýr bu konu ile ilgili
çalýþmalar yapan uzmanlarýn
deðerlendirmelerine ve Türki-
ye'nin de imzaladýðý "Arkeo-
lojik Mirasýn Korunmasýna
Ýliþkin Avrupa Sözleþmesi" gi-
bi tüm ülke genelinde yapýl-
masý planlanan barajlarýn lis-
tesi gibi kaynak olma özelliði
taþýyan bilgilere yer veriliyor."

46 iDOL
Müzecilik

Atamalarda ihtisaslaþma olmasý göz önünde


MÜZELERÝMÝZ VE MÜZECÝLÝÐÝMÝZ bulundurulmalýdýr. Uzun seneler müze sýnavla-
rýnýn açýlmamasý bu köklü geleneði kurutmakta-
dýr. Açýðý yatay geçiþlerle kapatmak daha þim-
Prof. Dr. Ahmet TIRPAN diden müzeleri emekliliði bekleme kurumlarý
00 Yýlý aþan bir zaman dilimi içinde Türk haline getirmiþtir.
1 kültür, eðitim ve bilimine hizmet veren
Müzeciliðimizin "Müzeler Haftasý", bu konuda Ýhtisas eksikliði nedeniyle çevresindeki antik
uðraþ veren, kafa yoran, ter akýtan kültür kentleri kontrol edemeyen veya kasýtlý gibi gö-
emekçilerine kutlu olsun. rünen ihmallerle bir çok deðerli eserimiz tahrip
edilmekte, yurt dýþýna kaçýrýlmakta ve milyarlar
Senenin 365 günü açýk tutulan müzelerimi- sarfedilerek geri alýnmaya çalýþýlmaktadýr.
zin ve bu mekanda çalýþan müzecilerimizin bu
vesile ile düzenlenen çeþitli etkinliklerle ka- Bugün ören yerlerini gezenlerin sayýsýnýn
muoyu önünde hatýrlanmalarý bizleri mutlu kýl- müzelerimizi gezenlerden daha fazla olduðu
maktadýr. Müzecilerimizin, çeþitli mesleki görülmektedir. Müzelere eser kazandýrmanýn
sorunlarýný gündeme getirme ve tartýþma tek yolu olan bilimsel kazýlar ile müzelerimize
olanaðý bulmalarý açýsýndan da "Müzeler kazandýrýlmýþ olan eser sayýsý, satýn alma yolu
Haftasý” her sene daha bir önem kazanmak- ile gelen veya eski eser kaçakçýlarýndan yaka-
tadýr. lanan eserlerin sayýsýnýn çok altýndadýr. Bu çok
önemli bir ölçüttür.
Üzerinden bir asýr geçen müzeciliðimizin
dünlerden bu günlere aktarýlan, bu günlerden Soyulmamýþ müze kalmamýþtýr. Küçük mü-
de yarýnlara aktarýlacaðý þüphesiz görülen bir zeler kapatýlmalý, müzecilik iþlerini tam anla-
çok sorunu vardýr. Muhafazakâr düþünce tarzý- mýyla yerine getirecek mekansal olanaklara sa-
ný hiç yakýþtýrmadýðýmýz, daima önder ve aktif hip Bölge Müzeleri kurulmalý, seksiyonlaþmaya
olmasý gereken kültür kuruluþlarýmýzýn, alýþýl- gidilmeli ve müze müdürlerini galeri müdürleri
mýþlýðýn rahatlýðýný ve lüksünü kullanmaya hak- hüviyetinden kurtarýp, gerçek müzeciliðin içine
larý yoktur. itme yollarý aranmalýdýr.

Üyelerimizin büyük çoðunluðu kültür kuru- Türkiye'nin en büyük müzesinin (Ýstanbul


luþlarýnda çalýþan Arkeologlar Derneði olarak, Arkeoloji Müzesi) neden Osmanlý döneminde
zaman zaman sorunlarý ülke gündemine taþý- kurulmuþ olduðu sorgulanmalýdýr. Türkiye
yarak yetkilileri rahatsýz etme hakkýmýzý kullan- Cumhuriyeti çaðdaþ büyük bir müze niçin kura-
dýk. Mesleki kaygýlarýn dillendirilmesi, kiþisel ve mamýþtýr?
karþýt politik platformlara çekilerek maskelen- Eðitime gelince, müzeler eðitim birimleri ile
miþtir. Þimdiye kadar hiç bir yarar saðlamamýþ halkla bütünleþir, esas amaçta budur. Yayýnlara
ve saðlamayacak olan bu davranýþ sadece önem verilmeli, Milli Eðitim'de okutulan sanat
asalaklarýn iþlerini kolaylaþtýrmýþtýr. tarihi kitaplarý sevimsiz, bol resimli ve daha se-
Mesleki açýdan hatýrlanmasýnda fayda gör- vimli yapýlmalý müzelerle bütünleþmelidir. Orta
düðümüz bazý konulara ana baþlýklar halinde öðretime kültür ve turizm dersleri konulmuþtu,
kýsaca deðinirsek; niçin kaldýrýldý?

Mali ve hukuki tasarý oluþturmadan, buna Dün olduðu gibi bugün de müzeciliðe dola-
baðlý bir teþkilat yasasý çýkartýlmadan ciddi hiç- yýsý ile kültür alanlarýna yapýlan yatýrýmlar ölü
bir iþ yapýlamaz. Sadece birkaç müzede düzen- yatýrým olarak görülmektedir. Müzelerimizi mali
lenen animasyonlar ile göz boyarýz. yönden devlete yük olmadýðý tam aksine dev-
letin müzelerimize yük olduðunu rakamlar açýk
Bugün çaðdaþ müzeciliðin temel direkleri bir þekilde göstermektedir. Müze ve ören yerleri
olan (öncelik sýrasýna göre), araþtýrma, koruma, gelirleri trilyonlara ulaþmakta lakin bunun çok
kurtarma, restorasyon, eðitim, depolama, en- kýsýtlý bir kýsmý müzelere yansýtýlmaktadýr. Bu
vanter, yayýn, sergileme konularý çeþitli olanak- haksýzlýk giderilmelidir. Gelirler, kaynaðý için
sýzlýklar nedeni ile birkaç müzede, o da bitkisel sarfedilmelidir. Ancak bu þekilde hem gelirler
hayatta yaþatýlmaya çalýþýlmaktadýr. Artýk baþa- yükselir, hem de müzeciliðimiz geliþir.
rýda ölçüt müze derneði ve büfe satýþlarý,
bahçe-çiçek düzenlemeleri ve zaten yok dene- Atatürk ile birlikte her cephede çaðdaþ bir
cek kadar yetersiz olan müze salonlarýndaki çizgiyi yakalama savaþý veren ülkemizde, bir
Vakko vari sergileme olmaktadýr. Bu nedenle meslek kuruluþu olarak, devletin karþýsýnda de-
müzeciliði Ýkinci iþ gibi gören müzeciler türe- ðil devletin yanýnda olarak bilgi birikimimizden
miþtir. Bu tehlikeli bir aþamadýr. hiç bir ödün vermeden mücadelemize devam
edeceðiz. Tüm müzecilerin Müzeler Haftasýný
Müzecilik ihtisas gerektiren bir kurumdur. kutlar, saygýlarýmý sunarým

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 47


Basýndan
Basýndan
Etkinliklerimiz

ÝSTANBUL ÞUBESÝNDEN; þen "Arkeolojik Mirasýn Korunmasýna Ýliþkin


Avrupa Sözleþmesi"ne aykýrý olduðunu savu-
"Endüstri Bölgeleri Hakkýnda Kanun Tasarý- nuyoruz.
sý" na Ýstanbul Þubemizden tepki geldi;
Buna benzer bir uygulama, 2634 sayýlý
Endüstri Bölgeleri Hakkýnda Kanun Tasarýsý, Turizm Teþvik Kanunu kapsamýnda yaþanmýþ-
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açýlmýþtýr. Kanun týr. Bu uygulama, kýyýlarýmýz ve kent içi/çevresi
tasarýsý birer yazýyla, görüþleri alýnmak üzere boþ alanlarýn kýsa sürede kontrolsüz yapýlaþa-
deðiþik kurum ve kuruluþlara iletilmiþtir. Söz rak talanýna neden olmuþtur. Bundan da en faz-
konusu kanun tasarýsý: la etkilenen, Anayasamýzca koruma altýna alýn-
1. Amaç ve Kapsam masý gerekli kültür ve tabiat varlýklarýdýr.
2. Endüstri Bölgeleri Kültür ve tabiat varlýklarýnýn talanýna ve
3. Yatýrým Ýzni tahribine neden olan diðer somut örnekler-
4. Yerli Yatýrýmlar den bazýlarý ise, halen yapýmý süren kýyý oto-
yollarý (Karadeniz, Çanakkale, Ýzmir gibi).
5. Diðer Hükümler ve
Ayrýca benzer durumlar baraj alanlarýnda da
Çeþitli Hükümler yaþanmaktadýr.
Geçici Madde 1
Uyarýlara raðmen, gerekli mevzuat hüküm-
Baþlýklarý altýnda toplanmýþtýr.
leri göz ardý edilerek gerçekleþtirilen Ýzmir Met-
Ýletilen yazýlý metinde, Endüstri Bölgeleri rosu'da bu çerçevede ele alýnmalýdýr. Endüstri
Madde 2'nin ikinci paragrafýnda, endüstri böl- bölgelerinin, aceleyle ve kolay kazanç elde et-
gelerinde yapýlacak yatýrýmlarda hükümleri uy- me kaygýsý gözetilerek ilanýndaysa en acý de-
gulanamayacak kanunlar ve bentleri sýralan- neyim, 17 Aðustos 1999 depreminde yaþan-
mýþtýr: 3194 sayýlý Ýmar Kanunu; 2863 sayýlý mýþtýr. Her ilan edilen endüstri bölgesi, nüfus
Kültür ve Tabiat Varlýklarýný Koruma Kanunu; yoðunluðunu arttýrýcý önemli bir etkendir. Ayný
2872 sayýlý Çevre Kanunu; 3202 sayýlý Köy Hiz- yanlýþ uygulama, geliþen kent ve çevrelerinin
metleri Genel Müdürlüðü Teþkilat ve Görevleri kýsa sürede kaçak yapýlaþmasýna ve Trakya gi-
Hakkýnda Kanun; 3213 sayýlý Maden Kanunu bi 1.nci dereceden tarým alanlarýnýn kaybýna
ve 1580 sayýlý Belediye Kanunu'nun 15. mad- götürmüþtür. Yaþam kaynaðýmýzý oluþturan su
desinin 2. Fýkrasýnýn 12 numaralý bendi. rezerv alanlarýmýz da ayný tehdit altýndadýr. Ne-
Ayný maddenin 3. Paragrafýnda ise endüstri redeyse her organize sanayi bölgesi de akarsu
bölgesi olarak seçilen alanlarda özel mülkiyet ya da göllerin etkilenme alaný içindedir. Arazi
söz konusu olduðunda Yabancý Sermaye Ge- temini için kurutulan deltalar, göl ve sulak alan-
nel Müdürlüðü'nce 4.11.1983 tarihli ve 2942 sa- lar da, yitirdiðimiz doðal zenginliklerimizdir.
yýlý kanunun 27.nci maddesi hükümlerine göre
Burada etik açýdan sorgulanmasý gerekli en
acele kamulaþtýrma yapýlabileceði hükmü geti-
önemli husussa, benzer yaptýrýmlarýn Malta
rilmektedir.
Sözleþmesi'ne taraf ülkelerde de uygulanýp uy-
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneði Ýstanbul gulanmadýðýdýr. Acaba bir Türk firmasý, yabancý
Þubesi olarak, görüþe sunulan kanun tasarýsý- sermayedar olarak, Ýsviçre'nin her hangi bir
nýn, özellikle derneðimizi doðrudan ilgilendiren kantonunda, adý Türk Hotel olan bir yapýyý, eski
3194 sayýlý Ýmar, 2863 sayýlý Kültür ve Tabiat bir sarayýn bahçesine oturtabilir miydi?
Varlýklarýný Koruma; 2872 sayýlý Çevre Kanun-
larýnýn geçersiz kýlýnmasý ve Yabancý Sermaye Ýstanbul Þubemizin III. Olaðan Genel Kurul’u
Genel Müdürlüðü'nün acele kamulaþtýrma yap- yapýldý. Genel Kurul sonucu seçilen üyeler ara-
ma olanaðýný getiren 4.11.1983 tarihli ve 2942 sýnda yapýlan seçimlerde Þeniz ATÝK baþkanlý-
sayýlý kanunun 27. maddesi hükümlerinin Ana- ða, Sevil GÜLÇUR 2.nci Baþkanlýða, Aksel
yasamýz'a ve altýna imzamýzý koyduðumuz, TÝBET Genel Sekreterliðe, Aslý ERÝM
Resmi Gazete'nin 13 Ekim 1999 tarihli ve ÖZDOÐAN üyeliðe ve Nilüfer ATAKAN say-
23845 sayýlý nüshasýnda yayýnlanarak kesinle-
manlýða yeniden atandýlar.

50 iDOL
Bize Yansýyanlar

Üyemiz Doç. Dr. Mustafa ÞAHÝN Periyo- Bilindiði gibi, Arkeoloji, insanýn ortaya
dik Yayýnlarla ilgili YÖK'e ilettiði yazýnýn bir çýktýðý ilk andan itibaren yaþam kavgasý ve sa-
örneðini de bize göndererek, bu alanda yaþa- nat adýna oluþturduðu tüm deðerleri arayýp bu-
nan sorunlarý dile getirmiþ:
Arkeoloji Bölümü lan, onlarýn malzemesine, yapýsal biçimlerine,
Klasik Arkeoloji Anabilim Dalý Öðretim teknolojisine ve de eskilik sýrasýna (stratigra-
Üyesi ve fisi veya tabakalarýna) göre tarif ve tasnife tabi
Sualtý Arkeolojisi Anabilim Dalý Baþkaný tutan bir bilim dalýdýr. Kapsama alaný çok ge-
Yüksek Öðretim Kurulu Baþkanlýðý'na; niþ olduðu için, tüm dünyada olduðu gibi, yur-
dumuzda da bu bilim dalý kendi içinde, özel-
Son yýllarda baþlatýlan ve her geçen gün likle tarihi süreç göz önünde bulundurularak,
yaygýnlaþtýrýlmaya çalýþýlan bir uygulama ile çeþitli anabilim dallarýna ayrýlmýþtýr. Söz ko-
akademik ünvanlar arasýnda atama ve yüksel- nusu anabilim dallarý Prehistorya,
tilmede bir diðer kriter olarak; adaylarýn bi- Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi, Klasik
limsel yönlerini ölçmek amacý ile, çalýþmala- Arkeoloji'dir. YÖK'ün almýþ olduðu yeni bir
rýnýn yayýnlandýðý süreli yayýnlarý gruplara ayý- kararla (14.02.2000 tarih ve 2879 sayýlý), yur-
rýp, buna göre öngörülen puanýn hesaplanmasý dumuzun koþullarý da düþünülerek, mevcut
esas alýnmaya baþlanmýþtýr. anabilim dallarý arasýna Sualtý Arkeolojisi ve
Ortaçað Arkeolojisi Anabilim Dallarý da
Bu konudaki incelemelerim ve araþtýrma-
eklenmiþtir.
larým çerçevesinde bilimsel süreli yayýnlarýn
dört ayrý kategoriye ayrýldýðýný, akademik ata- Bu ön bilgi ýþýðýnda, bir Klasik Arkeoloji
ma yönetmeliðinin de bu kategoriler asýl ol- Anabilim Dalý öðretim üyesi olarak, katego-ri-
mak üzere getirilen puan sistemine göre olaca- ler açýsýndan kendi anabilim dalýmý irdelemek
ðý, ayrýca bilim adamlarýmýzýn kariyerlerinde, istiyorum. Kategori kriterlerinin ne olduðunu
doçentlik jürilerinde görevlendirilmeler gibi tam olarak bilemiyorum, ancak Social
(yeni Doçentlik sýnav yönetmeliðinin 6. Mad- Sciences Citation Index, Arts & Humanities
desi), çok önemli bir rol oynadýðýný öðrendim. Index, Social Behavior Index, ISI Basic Social
Index, Academic Search Elite'de yapmýþ oldu-
Hiç bir þey olamayanýn üniversitelerde ça-
ðum taramalara göre indekslerde yer alan ve
lýþmaya baþladýðý, bunlardan dolayý da üni-
klasik arkeoloji ile doðrudan ya da dolaylý
versitelerimizde bilimsel üretimin durma nok-
olarak iliþkili olan yayýnlarýn tümü Amerika
tasýna geldiði gerçeðinden hareketle; baþlatý-
Birleþik Devletleri kökenlidir. Diðer bir ifade
lan bu yeni uygulamayý Türk biliminin gelece-
ile Klasik Arkeoloji açýsýndan, Avrupa ülkele-
ði açýsýndan alkýþlayarak benimsediðimi be-
rinde oldukça ciddi kriterlerle çýkan ve ha-
lirtmek istiyorum.
kemli olan peryodikalardan hiçbirisi bu liste-
Ancak, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalý lerde yer almamaktadýr.
açýsýndan belirlenen yayýn kategorilerinde
Klasik Arkeoloji alanýnda Almanlar ve
yantaralýþlýk olduðu kanýsýndayým. Kaldý ki,
Alman ekolü tüm dünyada olduðu gibi, yur-
bu uygulama iyileþtirilmeden devam ettir-
dumuzda da kabul edilmiþ en önemli ekoller-
ilirse, Klasik Arkeoloji açýsýndan, emekli
den birisidir. Daha da önemlisi Klasik Arkeo-
olmuþ ve-ya günümüzde çalýþmalarýna devam
loji Anabilim Dalý'nda çalýþmalarýný sürdüren
eden, uluslararasý arenada kendilerini kanýt-
bilim adamlarýmýzýn % 80'i Almanya'da, Al-
lamýþ bu-lunan bilim adamlarýmýzýn tamamýna
man ekolü ile yetiþmiþlerdir. Bu konuda çok
yaký-nýnýn yok sayýlmasý gibi bir sonuçla
büyük kaynaklar ayýran Almanlar tarafýndan
karþýlaþýlmasý kaçýnýlmaz olacaktýr.
yayýnlanan süreli yayýnlardan hiç birisinin söz

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 51


Bize Yansýyanlar

konusu listelerde olmamasý, belki bu listelerin bul edilmediðini ise anlamak mümkün deðil-
Amerikalýlar tarafýndan hazýrlanmýþ olmasý dir. Bu konuda polemiðe girmeden, hiç olmaz
düþüncesinden hareketle doðaldýr. Ancak yur- ise American Journal of Archaeology'nin
dumuz ve dünya gerçeðini görmeden, doðru- kýsaltmalar listesinde yer alan dergilerin de-
dan bu listelerden hareket edilerek, bilim dalý- ðerlendirme kapsamýna alýnarak, A grubu
mýzý ve dolayýsý ile bu bilime ömürlerini ver- peryodikalar kategorisine alýnmasý, yurdumuz
miþ ve vermekte olan bilim adamlarýmýzý mer- Klasik Arkeoloji biliminin geleceði açýsýndan
cek altýna almak, bizlere ve bilim dalýmýza ya- çok önemlidir. Bu konuya dikkat edilmez ise,
pýlmýþ çok büyük bir haksýzlýk olacaktýr. Kaldý söz konusu bilimsel süreli yayýnlar gibi, ulus-
ki, bu listelerde Almanlarýn dýþýnda, yine Kla- lararasý düzeyde kendisini kanýtlamýþ bilim
sik Arkeolojide söz sahibi olan Ýngilizler, adamlarýmýz ve bu doðrultuda büyük özveriler
Fransýzlar, Ýtalyanlar, Avusturyalýlar'a ait pery- ile çalýþmalarýný sürdüren bizlere büyük haksý-
odikalarýn hiç birisi bulunmamaktadýr. zlýk edilecektir. Durumun ciddiyetini þu basit
örnekle pekiþtirmek isterim; alýnan ve halen
Bilimsel süreli yayýn olarak, Art &
uygulanan karar doðrultusunda örneðin Ord.
Humanities Index listesinde American Journal
Prof. Ekrem Akurgal, Prof. Dr. Jale Ýnan gibi
of Archaeology ile birlikte 63 numarada yer
emekli olan duayenlerimiz veya Prof. Dr.
alan ARCHAEOLOGY (ISSN:0003-8113)
Ramazan Özgan, Prof. Dr. Fahri Iþýk, Prof. Dr.
isimli peryodikanýn ne kadar bilimsel olduðu
Güven Bakýr gibi çalýþmalarýný sürdüren ulus-
bir örnek olarak burada mercek altýna alýnabi-
lararasý düzeyde kendilerini kanýtlamýþ olan
lir. Bilimsel görüntü altýnda arkeolojik maga-
hocalarýmýz, söz konusu süreli yayýnlarda ma-
zin deðeri taþýyan söz konusu derginin elbette
kaleleri olmadýðý için, TÜBA açýsýndan yok
listelerden çýkartýlmasý gibi bir istekte bulun-
kabul edilmektedirler.
mak talep edilmemektedir. Ancak, Arkeoloji
bilimi açýsýndan, özellikle de Anadolu Arkeo- Yukarýda belirtmeye çalýþtýðým gerçekler
lojisi açýsýndan, çok önemli bir yere sahip olan göz önüne alýndýðýnda, artýk içeriðinin %70'ini
Ýngilizler'in Anatolian Studie, Almanlar'ýn arkeoloji konusunda yayýnlanan kitaplarýn
Istanbuler Mitteilungen, Epigraphica Anato- tanýtýmýna ayýran American Journal of
lica vs. gibi bilimsel listelerde en üt sýralarda Archaeology (örnek olarak ek 6) veya arc-
yer almasý gereken süreli yayýnlarýn, bilimsel haeology isimli dergilerin, eðer bilimsellik
içerikli listelerde yer almamasý veya D grubu kriter ise, Klasik Arkeoloji bilimi açýsýndan D
gibi sýradan bir süreli yayýn kategorisine ko- grubu kategoriye girebilecekleri, Ýngilizler''n
nulmasý düþünülemez. Çünkü, Klasik Arkeo- Anatolian Studies veya Almanlar'ýn Istanbuler
loji bilimi açýsýndan bunlar olmasa olmaz nite- Mitteilungen, Epigraphica Anatolica, Antike
likteki süreli yayýnlardýr. Kaldý ki, söz konusu Plastik gibi süreli yayýnlarýn A grubu kate-
edilen peryodikalarýn bilimselliði, bilimsel lis- gorisinde, hem de baþlarda yer almasý gerek-
telerde A grubunda yer alan American Journal mektedir.
of Archaeology adlý sürekli derginin kýsaltma-
Bu açýklamalar ýþýðýnda Klasik Arkeoloji
lar listesi (Abbreviations) incelendiðinde iyice
Bilimi açýsýndan kategorilerin tekrar gözden
gözler önüne serilecektir. A grubu yayýn ola-
geçirilmesi Arkeoloji Bilim Dalý Profesörle-
rak kabul edilen American Journal of
rinden bir Danýþma Kurulu oluþturularak,
Archaeology'nin kýsaltmalar listesinde de yer
öneriler doðrultusunda kategori listelerine
alan ve özellikle Klasik Arkeoloji açýsýndan
Klasik Arkeoloji Bilimi'nin önemli peryodika-
çok önemli olan peryodikalarýn, neden yurdu-
larýnýn da dahil edilmesi konularýnda gereðini
muzda birinci sýnýf süreli yayýnlar olarak ka-
ve ilgilerinizi saygýlarýmla arz ederim.

52 iDOL
Bize Yansýyanlar

Bu yýl XX.si dü-


zenlenen Mü-
zeler Haftasý
18 -24 Mayýs
2001 tarihleri
arasýnda kut-
landý. Kültür
Bakan-lýðý
Anýtlar ve
Müzeler Genel
Müdürlüðü bu
yýl Müzeler Haf-
tasý kutlama
Ankara’da bulunan Kurtuluþ Savaþý Müzesi programýný Ýs-
restarasyonu tamamlanarak 20 Nisan 2001 tanbul’da dü-
tarihinde yeniden ziyaretçilerin hizmetine açýldý.
zenledi. Ankara
12.Müze Çalýþmalarý Valiliði Ýl Kültür
ve Kurtarma Kazýlarý Müdürlüðü tara
Sempozyumu 25-27
fýndan Ankara’da düzen-
Nisan 2001 tarihleri
lenen Müzeler Haftasý
arasýnda Kuþadasý’-
Kutlama Programýnda
nda gerçekleþtirildi.
bu yýl açýlýþta sivil toplum
Bu Sempozyumun
bir özelliði ilk kez Rö- örgütleri temsilcilerine
leve ve Anýtlar Mü- söz hakký verildi Valilik
dürlüklerinin yaptýk- ile sivil toplum örgütleri
larý restorasyonlara eþgüdümünde çeþitli
özel ve diðer kamu etkinlikler düzenlendi.
müzelerinin çalýþ- Bu etkinliklere Derneði-
malarýna yer veril- mizin yanýsýra Müzeciler
mesiydi. Derneði, Anadolu Sa-nat
Tarihçileri Derneði ve
Eðitimciler Derneði de
katkýda bulundu.

23.Uluslararasý Kazý,
Araþtýrma ve Arkeometri
Sempozyumu 28 Ma-
yýs/1 Haziran 2001 tarih-
leri arasýnda Ankara Milli
Kütüphane Salonlarýn-
da gerçekleþtirilecek.
Dergimizin 9. sayýsýnýn
baský aþamasýna girdiði
þu günlerde Sempoz-
9 Mayýs-9 Haziran 2001 tarihleri arasýnda Akbank yuma iliþkin izlenimleri-
Sanat Merkezi tarafýndan Beyoðlu’nda “Su mizi bir dahaki sayýmýza
Ýçin[de]:Allionai Arkeoloji Fotoðraflarý Sergisi dü- aktarmaya çalýþacaðýz.
zenlendi. Sergide yer alan fotoðraflar Ahmet Ya-
raþ, Firdevs Sayýlan, Mehmet Güngör’e aittir. Sempozyumun Arkeoloji
Sergi, pazar ve pazartesi günleri hariç 11.00- Bilimine yeni ýþýklar tut-
19.00 saatleri arasýnda gezilebilir. masýný temenni ederiz.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 53


Bize Yansýyanlar

S. GÝRGÝNER: “ÇUKUROVA’NIN bölgenin bilinen tek Paleolitik maðarasýdýr ve


40.000 YIL ÖNCEKÝ ÝLK SAKÝNLERÝNÝN bölge iskan tarihi açýsýndan çok önemlidir.
OTURDUÐU MAÐARA FOSEPTÝK Bunun dýþýnda Münih Üniversitesi’nden Prof.
OLARAK KULLANILIYOR”
Dr. Ahmet ÜNAL’ýn da belirttiði gibi, Göksu
TAÞUCU-SIRTLANÝNÝ MAÐARASI Vadisi’nde gene Ý. Kýlýç KÖKTEN’in tespit
CAN ÇEKÝÞÝYOR! ettiði Bebek Deresi boyunca Aptalin, Küllüklü-
Konuyla ilgili Çukurova Üniversitesi, Fen- in, Kocasýðýnak, Kýzýlin veAkin’de araþtýrma
Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi yapýlmasý, bu maðaralarda yerleþmelerin tespiti
Bölüm Baþkaný Yrd.Doç.K.Serdar GÝRGÝNER açýsýndan çok önemlidir.
tespit ve gözlemleri ile ilgili olarak þu bilgileri Sýrtlanini Maðarasý, Taþucu Ýskelesi yakýnýn-
verdi: da doðal bir maðaradýr. Maðaranýn aðzý Taþucu
“Anadolu Ýnsanlýk tarihinin tüm safhalarýný Körfezi’ne bakmakta imiþ. Günümüz Akdeniz
kesintisiz olarak yaþamýþ çok önemli bir bölge- su seviyesinden 20-30 m. yüksekte yer almak-
dir. Araþtýrmalarýn eksikliðinden kaynaklanan tadýr. Ýlk kez Ý. Kýlýç KÖKTEN tarafýndan
boþluklar olmakla birlikte, Çukurova’nýn da bu 1956 yýlýnda keþfedilmiþ, 1957 yýlýnda ise,
tarihsel olgulara katýldýðý anlaþýlmaktadýr. küçük çapta bir kontrol kazýsý yapýlmýþtýr.
Üzülerek söylemem gerekir ki, Güneydoðu Maðara içindeki sekide Üst Paleolitiðe tarih-
Anadolu, Antakya ve Çevresi ile Antalya yöre- lenebilecek silex bir uçla, basit yontma taþ
si Paleolitik ve Epipaleolitik yerleþmeler açýsýn- aletler ele geçmiþtir. Biz, Prof. Dr. Ahmet
dan daha iyi bilinmektedir. Arada sadece ÜNAL’ýn bizi uyarmasýndan sonra iki kez
Adana, Tarsus ve Mersin illeri bu dönem yer- Taþucu’na gittik. Nisan 2001’de, Taþucu Eðitim
leþmelerini kapsamasý açýsýndan boþ görünmek- ve Doðal Hayatý Koruma Vakfý 2. Baþkaný
tedir. Aslýnda, Göksu Vadisi olsun, Toros Dað- Ýbrahim SERBEST’in rehberliðinde maðarayý
larýnýn güney yamaçlarý olsun, bu bölgelerdeki tespit edebildik.
araþtýrmalar arttýkça haritadaki bu boþluk mut- Maðara aðzýnýn bir kýsmý kýsmen
laka dolacaktýr. Bu konuda Ý. Kýlýç KÖKTEN’- görülebilmekle birlikte, iki yanýndaki
in 1957 yýlýnda, “Yerleþme içeren verimli yapýnýn foseptik borularýnýn maðaranýn
maðaralarýn daha çokGüney Anadolu’nun tavaný delinerek ve aðzýnýn betonla kapa-
Akdeniz sahil þeridi ve Orta Anadolu ile týlarak nasýl foseptik çukuruna verildiðini
baðlantý yapan dað sýralarý arasýndaki kalkerli üzülerek gördük. Batýsýndaki binanýn pis
karstik arazide toplanmýþ olduklarýný gördüm”, sularýnýn maðaraya verilmesi bizleri nasýl
þeklinde beyanatý vardýr. Ýþte bu yüzden, üzdüyse, doðusundaki binanýn henüz inþaatýnýn
Mersin-Silifke-Taþucu Sýrtlanini Maðarasý bu bitmemiþ olmasý da bizi o derece sevindirdi!
Rehberimiz Ýbrahim
SERBEST, 71 yaþýnda
ve 1940 lý yýllarda maða-
raya hemen hemen her
gün girdiklerini, çok sa-
yýda (biz alet þekillerini
gösterdikten sonra aným-
sadý) Üst Paleolitik Çað
aletlerinden bolca topla-
dýklarýný hala hatýrlýyor.
Bu konuda yetkili ve
ilgililerin bir þeyler yap-
masý gerekiyor.”

54 iDOL
Bize Yansýyanlar

Binlerce öðrenci yetiþtirmesinin yanýsýra,


ülkemiz arkeolojisine yaptýðý çok önemli
katkýlardan biri de, çeþitli merkezlerde yaptýðý
bilimsel kazýlardýr. Ankara, Anýtkabir Tümü-
lüsleri, Karahöyük (Elbistan), Horoztepe
(Tokat), Maltepe (Sivas) ve Sivas Kalesi,
Altýntepe (Erzincan), Maþathöyük (Tokat),
Kazankaya (Amasya), Fraktin ve Kululu
(Kayseri) ve halen sürdürmekte olduðu Kültepe
(Kayseri) kazýlarý Önasya Arkeolojisi’nin temel
taþlarýný oluþturmaktadýr.

Misafir ve araþtýrmacý Profesör olarak,


dünyanýn çeþitli Üniversite ve Enstitülerinde
ders ve konferans veren hocamýz, Türk Tarih
Kurumu (Þeref Üyesi), Alman Arkeoloji
Enstitüsü (Berlin), Britsih Academy (Muhabir),
Amerika Arkeoloji Enstitüsü (Þeref Üyesi), The
Society of Antiquaries of London (Þeref
Üyesi), Die Bayerische Akademie der
Wissenschaften (Münih) ve Türkiye Bilimler
Akademisi (Þeref Üyesi) üyesidir.

1978 yýlýnda Federal Almanya Cumhuriyeti


Prof. Dr. Tahsin Özgüç’e Berlin Frei
Universitat tarafýndan “Þeref Doktoru” Büyük Liyakat Haç Niþaný, 1990 yýlýnda
ünvaný verildi. Japonya Doðan Güneþ Altýn-Gümüþ Niþaný,
1991 yýlýnda Belçika Tacý Ulusal Niþaný, 1992
14 Mayýs 2001 tarihinde Berlin’deki Frei yýlýnda College de France Madalyasý, 1996
Universitat’da düzenlenen bir törenle hocamýz yýlýnda Ýþ Bankasý Ödülü ve Türk Tanýtma Vakfý
Prof. Dr. Tahsin Özgüç’e “Þeref Doktoru” Ödülü sahibi olan Prof. Dr. Tahsin Özgüç’e
ünvaný verildi. daha önce de, Arkeoloji bilimine yaptýðý
katkýlardan dolayý 1980 yýlýnda Ludwig-
1916 yýlýnda doðan hocamýz Prof. Dr. Tahsin
Maxmilians-Univesitat München ve 1989 yýlýn-
Özgüç 1940 yýlýnda Dil ve Tarih Coðrafya
da Rijiksuniversiteit-Gent (Belçika) tarafýndan
Fakültesi’nden mezun olmuþ ve ayný yýl “Ýlmi
“Doctoris Philosophia Gradum Honoris
Yardýmcý” olarak göreve baþlamýþtýr. Hocamýz,
Causa” - “Þeref Doktoro” ünvaný verilmiþti.
1946 yýlýnda Doçent, 1954 yýlýnda da Profesör
olmuþtur. Son olarak da, Berlin Frei Universitat
tarafýndan hocamýz Prof. Dr. Tahsin Özgüç’e,
Prof. Dr. Tahsin Özgüç, 1968-1969 yýllarý
Berlin’de düzenlenen bir törenle “Þeref
arasýnda Dil ve Tarih Coðrafya Fakültesi
Doktoru” ünvaný verildi.
Dekanlýðý, 1969-1980 yýllarý arasýnda Ankara
Üniversitesi Rektörlüðü ve emekli olduktan Birikimlerini 19 kitap (2’si baskýda) ve 96
sonra da 1982-1988 yýllarý arasýnda Yüksek makale ile bizimle paylaþan hocamýza bundan
Öðretim Kurulu Baþkan Vekili olarak görev sonraki yaþamýnda da saðlýk ve baþarýlar dili-
yapmýþtýr. yoruz.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 55


Bize Yansýyanlar

HÝTÝT
ÝMPARATORLUK
DÖNEMÝ KAYA ANIT-
LARINDAN BÝRÝ DAHA
TEHLÝKE ALTINDA!...
Kayseri yakýnlarýnda yer
alan ÝMAMKULU ANITI
doða ve insan erezyonu so-
nucu tehlike altýnda.. M.Ö.-
13.yy’a ait bu anýtta Fýrtýna
Tanrýsý ile Arinna Güneþ
Tanrýsý betimlenmiþtir. Do-
ðanýn aþýndýrmasý sonucu
betimlenen kabartmalar
yok olmaya yüz tutmuþ-
tur.Aþýnma sonucu silikleþen konturlarýn bir 8. Sayýmýzda Yrd. Doç. Remzi YAÐCI’nýn
çoban tarafýndan boyandýðýný üzülerek öðren- yazdýðý 10.cu sayfada yer alan; Hellenistik
dik. Gelen ziyaretçilere mantýðý doðrultusunda Dönem kap parçalarýnýn 4. grubu olarak ele alý-
hizmet etmeyi amaçlayan bu çobanýn yaptýðý nan “Batý Yamacý”(West Slope) örnekleri yan-
lýþlýkla Res. 1 olarak belirtilmiþtir. Oysa Res.
tahribatlarýn önlenmesi gerektiði ve bilimsel
1’deki parçalar, yine ayný sayfada sözü edilen
koruma altýna alýnmasýný yetkililere duyururuz.
Geometrik Dönem “Kýbrýs Tipi (iki renkli)
Fotoðraflar üyemiz Serdar GÝRGÝNER Kilikia Boyalýlarý” na ait örnekler olacaktý.
tarafýndan çekilmiþtir. Düzeltir özür dileriz.

56 iDOL
Üyelerimizden Haberler

KAYBETTÝKLERÝMÝZ yayýnlanmýþtýr.
1989’ da bildiri ver-
mek üzere Fran-
Barýþ Ulu SARP
sa’ya, 1990’ da açý
1952 Ankara dogum- lan sergiye Bakan
ludur. Ýstanbul Üni- lýk Temsilcisi ola
versitesi Edebiyat rak katýlmak üzere
Fakültesi mezunu- Tokyo’ya gitmiþtir.
1991 yýlýnda mes-
dur. 1979 Ankara
lektaþýmýz Levent
Anadolu Medeniyet- VARDAR ile evlen-
leri Müzesinde 15 di. 18-02-1994 yý-
gün müzeler ve müzecilik eðitime katýlmýþtýr. lýnda çok sevdiði Genel Müdürlüðünden ayrý-
Daha önce 1978-79 Devlet Ýstatislik Enstitü- larak ODTÜ Müzesine geçti. Ayný þevk ve
heyecanla orada da çalýþmalarýný sürdürdü.
sü, 1979-80 Kars Müze Müdürlüðü, 1980-82
Ýçindeki meslek aþký bitmiyordu. Mesleði ile
Gordion Müzesi asistaný, 1982-89 Yozgat her alanda uðraþ vermeye ve baþarýlý olmaya
Müze Müdürlüðünde çalýþmýþtýr. Yozgat/- çalýþýyordu. 1995 yýlýnda Arkeoloji ve
Mercimektepe-Yoðunhisar kurtarma kazýlarý- Arkeologlar Derneði’nin Ýletiþim ve Kültürel
na katýlmýþtýr. (1987-1988) Etkinlikler Sekreterliði görevini üstlendi.
Ayrýca Sosyal Etkinlikler Düzenleme Çalýþma
1988-1991 yýllarý arasýnda Milet Müze
Grubunda yer alarak baþarýlý çalýþmalarda
Müdürlüðünde, 1992 yýlýnda Ýstanbul Arkeo- bulundu. “ÝDOL” ün temellerini oluþturan
loji Müzeleri Müdürlüðünde, daha sonralarý “ÝLETÝÞÝM BÜLTENÝ” ni yayýna hazýrladý.
Aydýn ve Ýzmir Müze Müdürlüklerinde çalýþ- Sonralarý 1995-1997 yýllarý arasýnda dernek
mýþtýr. Geçtiðimiz aylar içinde yakalandýðý yönetim kurulu üyeliði ve Kültürel Etkinlikler
Sekreterliði görevlerini baþarýyla sürdürdü.
amansýz hastalýktan kurtulamayarak aramýz-
Bu yýllarda ODTÜ Müzesindeki görevinden
dan ayrýldý. ayrýlarak Prof. Dr. Raci BADEMLÝ baþkan-
lýðýnda yürütülen “Gelibolu Projesi” nde yer
aldý.
Nalan AKYÜREK VARDAR Amansýz hastalýða yakalandýðýnda
1961 Erzincan doðumludur. A.Ü.D.- yine pýrýl pýrýl ýþýldayan gözleri soyadý gibi
T.C.F. Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi tertemiz bir yüreði, mesleðiyle bütünleþmiþ
Anabilim Dalý’ndan 1985’te mezun olmuþtur. kimliði, yaþama u-mutla bakan, dirençli
1982 Girnevaz, 1984 Niðde-Tyana, Adýya- yapýsýyla neþesini ve sýcaklýðýný hiç yitirme-
man-Samsat kazýlarýnda öðrenci, 1987 Per- den direndi ölümün soðukluðuna.
gamon, 1989 Bayraklý, 1990 Elmalý kazýlarý-
Sevgili Nalan bizleri býrakýpta git-
na Bakanlýk temsilcisi olarak katýlmýþ-
menin zamaný mýydý? Daha yapacak çok
týr.1985’te Genç Bilim Adamlarý seminerinde
þeylerimiz vardý!
“Kybele: An Anatolian Goddess” baþlýklý bildi-
riyi sundu. 1987 yýlýndan bu yana devletin 22 Mayýs 2001 tarihinde Sevgili
çeþitli birimlerinde “Eski Eser Tanýmý ve Nalan’ý Ankara Karþýyaka Mezarlýðýnda
Kaçakçýlýðý ile ilgili Tahribatýnýn Önlenmesi” “Bebek Vardar” ýn üzerine defnettik.
konusunda konferanslar verdi. Bu konudaki Tüm meslektaþlarýmýzýn ve yakýn-
seminer notlarýnýn yanýnda çeþitli makaleleri larýnýn baþý saðolsun.

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 57

You might also like