Professional Documents
Culture Documents
Uluslararası Hukuk'Ta Göç, Göç Kaçakçılığı Ve İnsan Ticareti
Uluslararası Hukuk'Ta Göç, Göç Kaçakçılığı Ve İnsan Ticareti
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ULUSLARARASI HUKUK’TA
GÖÇ, GÖÇ KAÇAKÇILIĞI
VE İNSAN TİCARETİ
Eray ARIK
Danışman:
Doç. Dr. Azime Aslı BİLGİN
2018
ADANA
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Tibet Budizmi
2
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
İÇİNDEKİLER
İçindekiler...................................................................................................................................3
Giriş............................................................................................................................................4
Sonuç.........................................................................................................................................42
Kaynakça……………………………………………………………………………………..45
3
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
GİRİŞ
Tarih boyunca insanlar çeşitli sebeplerle yer değiştirmişler, farklı yerlere göç etmişlerdir.
Bu, bazen gönüllü olarak gerçekleşmiş, bazen de mecburiyetten kaynaklanmıştır. Bireysel veya
grup (aile, sülale) göçleri kadar, daha büyük zaman aralığını ve daha büyük coğrafları kapsayacak
ve oralarda yaşayan insanları büyük ölçüde etkileyecek şekilde kitlesel göçlerle de karşılaşmak
mümkündür tarih sayfalarında.
Göç, özellikle zorunlu, düzensiz göçler ve kitlesel göçler, günümüzde ciddi insani ve
toplumsal travmalar yaratmakta ve uluslararası gündemi meşgul ederken, çeşitli disiplinlerin de
araştırma konusu olmuştur. Ancak göç konusu (ya da sorunu) hakkında çözüm olabilecek bir
reçete üretilemediği gibi, insani sarsıntılarla birlikte daha kötü sorunlara gebe kalmaktadır. Bu
sorunlardan birisi de insan ticareti ve göçmen kaçakçılığıdır.
4
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Göç, uluslararası bir olgu olmasına karşılık, Uluslararası İlişkiler disiplini içerisinde ihmal
edilen bir konu olmuştur. Aslı Şirin Öner’in James Hollifield’den aktardığına göre, böyle önemli
bir konunun disiplinde göz ardı edilmesinin nedeni, Soğuk Savaş döneminde disiplindeki
kuramcıların, birincil ve ikincil derece öneme sahip konular şeklinde ikiye bölünmüş olmasıdır.
Realist ifadede kendini bulan bu görüşe göre uluslararası ilişkilerin konuları birincil öneme sahip
olan siyaset (high politics) ulusal güvenlik, dış politika, savaş ve barış konularını oluştururken ve
ikincil derece öneme sahip olan siyaset (low politics) sosyal ve iktisadi konuları kapsamaktadır.
Bu çerçevede uluslararası göç, herhangi bir iktisadi veya sosyal bir mesele gibi ikincil öneme
sahip siyaset alanına girmektedir. Özellikle ulusal güvenlik ve dış politika analistlerinin yaptıkları
çalışmalara konu olmamıştır (Şirin Öner & Ihlamur Öner, 2018, s. 2).
Göç konusunun Uluslararası İlişkiler (Uİ) disiplininde birincil derece öneme sahip
politika meselesi olarak değerlendirilmesi, Michael S. Teitelbaum’a göre, 11 Eylül sonrasında
söz konusu olmuştur. Aslında Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, dünya siyaseti üzerine
yapılan çalışmalarda yeni temaların yanı sıra önceden göz ardı edilmiş konulara da ağırlık
verildiğini ve bu bağlamda Uİ disiplni açısında göçe ilginin belli ölçüde arttığını söylemek
mümkündür. Göç konusunun disiplinde dikkat çeken konulardan biri olmasının yanı sıra, bu
çalışmaların odak noktasının daha ziyade güvenlik olduğu ve uluslararası göçün güvenlik
bağlamında ele alındığını da belirtmek gerekir (Şirin Öner & Ihlamur Öner, 2018, s. 1). M.
5
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Miller’in dile getirdiği gibi, “Uluslararası göçle ilintili sonular üzerinden diplomatik faaliyetin
yaygınlaşması, uzun dönemli göç baskısını kısmen de azaltmaya yönelik tasarlanan, bölgesel
sosyo-ekonomik bütünleşmenin ilerlemesi ve ticaretin serbestleşmesi ve yabancıları ilgilendiren
yeni yasa ve yönetmelikle” uluslararası göç ile ilintili güvenlik arasındaki bağlantıların farkında
olan Uİ akademisyenlerinin sayısının arttığını göstermektedir (Şirin Öner & Ihlamur Öner, 2018,
s. 2-3).
Bana göre, ulusal güvenlik ya da toplumsal kimlikler, Vestfalya devlet sistemi ve daha
çok da Fransız Devrimi’nin yaydığı akımlarla ilgilidir: Tek bir millet ya da tek kültüre dayalı,
sınırları belirli, hâkim (egemen), üniter (göreceli olarak) devlet modeli. Göç hareketlerinin bu
sistem ve düşüncelere meydan okuduğu aşinadır. Ancak güvenlik, geleneksel yaklaşımın dışında
bugün daha geniş ve farklı bir anlam ifade etmektedir. Örneğin, Barry Buzan, güvenlik
kavramına siyasi, ekonomik, sosyal, çevresel ve askeri boyutları dâhil etmiştir (Baylis, 2008, s.
73). Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın parçalanması, yeni sınır ve azınlık sorunları, bölgesel
istikrarsızlığa yol açan ideolojiler sebebiyle, güvenlik uzmanları, güvenlik odağında devletlerden
ziyade etnik-milliyetçi grupların yer alması da gerekmektedir (Baylis, 2008, s. 74).
Toplumsal güvenlik konusuna geri dönersek, konu, sadece bir ülkenin veya toplumunun
güvenliği, vatandaşlarının ya da kimliklerinin güvenliği söz konusu ve önemli olmasının yanı
sıra, o ülkede bulunan mülteci ve göçmenlerin de güvenlikleri söz konusudur. Diğer bir ifadeyle,
6
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
göçün ev sahibi toplumların “toplumsal güvenlikleri” üzerinde etki yarattığı gibi, ayrımcılık,
yabancı düşmanlığı ve hatta ırkçılığa maruz kalan göçmenlerin de “toplumsal güvenlikleri” zarar
görmektedir. Castles ve Miller, devletler gereken işgücü piyasası için yasal sistemleri
oluşturamadıkları yerlerde çok sayıda göçmenin, ciddi ölçüde güvensiz koşullar altında hareket
etmeye zorlanmakta olduğunu ve kaçakçılık, insan ticareti, borç karşılığında çalıştırıldığını ve
insan hakları ile işçi haklarının olmamasının ise milyonlarca göçmenin kaderi olduğunu
belirmektedirler (Şirin Öner & Ihlamur Öner, 2018, s. 5).
Uluslararası İlişkiler Disiplini açısından göç hareketlerinin son olarak terörizm ve sınır
denetimleri kavramlarıyla da ilişkisinden bahsetmek kanımca yerinde olacaktır. Zira özellikle
insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, yasal olmayan yollardan bir ülkeye girişi içerdiği için, sınırlar
ve egemenlik konularına gereklidir.
Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında göç ve terörizm ilişkisinin gittikçe artan şekilde
disiplinde araştırıldığına tanık ediliyor. Miller’in de ifade ettiği gibi, göç ile terörizmi birleştirme
eğilimi bir süredir olmakla birlikte, özellikle 11 Eylül Saldırıları ve birkaç yıl sonra yaşanan
Madrid ve Londra’daki patlamalar başta olmak üzere çeşitli bombalamalar, gidişatı tamamen
değiştirdi ve uluslararası göçün güvenlik boyutunun artmasıyla sonuçlanmıştır. Özellikle 11 Eylül
Saldırıları sonrasındaki dünyaya baktığımızda, kâğıtsız ve statü dışı göçmen nüfusunun
görünmezliğinin potansiyel terör faaliyetleri açısından devletleri ve toplumları savunmasız
bırakmaktadır (Şirin Öner & Ihlamur Öner, 2018, s. 5).
Bu durum, bana göre, yeni bir güvenlik ikilemi yaratmakta, devletlere, devlet güvenliği ya
da mülteci ve göçmenler açısından insan güvenliği arasında seçim yapmak zorunda
bırakmaktadır. Klasik güvenlik yaklaşımının aksine, devlet güvenliği yerine insan güvenliği
seçilse bile, bu sefer de devletler, kendi vatandaşlarının güvenliği ile göçmen ve mültecilerin
güvenliği arasında tercihte bulunmak zorunda kalmaktadırlar. Ulusal güvenliklerini ya da kendi
vatandaşlarının güvenliğini seçmeleri durumunda ise, sınırları kapatmakta ve denetimi
arttırmaktadırlar ki, bu da insan tüccarlarının ve göçmen kaçakçılarının işine yaramaktadır. Her
halükarda bu durumdan zararlı çıkan, sınırı geçmek veya geri dönmek arasında kalan göçmen ve
mülteciler olmaktadır.
7
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
8
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Her ne kadar güvenlik ikilemi problemi ve güvenlik yaklaşımları ile devlet politikaları,
mülteci ve sığınmacılar aleyhine gibi olsa da göçmen ve mültecilerin devletin ve toplumun
güvenliğine her zaman olumsuz etkisi yoktur. F. Adamson’ın da vurguladığı gibi; iktisadi açıdan
göçmen işçiler ve öğrenciler, çok sayıda göçmen ve beyin göçü arz ve işçi dövizleri arz ederken,
askeri alanda göçmenlerin sağladığı teknik uzmanlık ve istihbarat alanındaki uzmanlık ile asker
olarak görev yapan göçmenler öne çıkmaktadır. Büyükelçi olarak görev yapan göçmenler ve lobi
grupları oluşturan göçmenler ise diplomatik alanda önemli rol oynamaktadır (Şirin Öner &
Ihlamur Öner, 2018, s. 4). Buna en güzel örnek 2. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik
Devletleri’dir. Stanley Hoffmann’ın da belirttiği üzere, ABD’ye gelen göçmen ve mülteciler,
Amerika’da bilimin gelişmesi için büyük rol oynadılar. Sadece yetenek ve becerilerini
sunmadılar; farklılık ve çeşitlilik de sundular. Beraberlerinde bir tarih anlayışı, farkındalık ve
farklı sosyal deneyimler getirdiler ülkeye. Hans Morghanthau, Arnold Wolfers, Klaus Knorr,
Karl Deutsch, Ernst Haas, George Liska, genç Henry Kissenger ve Brzezinski sayılabilir bunlar
arasında (Hoffmann, 1977, s. 46-47).
9
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Göç Çalışmalarının bir diğer konusunu oluşturan, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı,
aynı zamanda bu makalenin asıl odak noktasını da oluşturmaktadır. İnsan ticareti ve göçmen
kaçakçılığı, uluslararası boyutta meydana gelen ve disiplinler arası inceleme konusu olan göçün,
belki de en dram verici yönünden birini oluşturmaktadır. Bu bölümde bu konu irdelenecek olup,
konunun tanımlama ve ölçülme sorunlarından bahsedilecektir. Konuyla alakalı uluslararası
kurum ve düzenlemelerden ve devlet politikalarından bahsedilerek bir sonraki bölüme hazırlık
yapılacaktır.
Dünyada her yıl 600.000 kişinin temel hak ve özgürlükleri ihlal edilerek insan ticaretinin
çeşitli biçimlerine maruz bırakıldığı ve bu nüfusun yaklaşık % 80’inin ise kadın ve çocuklardan
oluştuğu tahmin edilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre ise dünyada 21 milyona
yakın insan zorla çalıştırılma mağdurudur. Ancak insan ticaretinin gizli yapılan doğası ve
mağdurların tespitinde karşılaşılan çeşitli zorluklar nedeniyle, resmi tahminlerin, küresel ölçekte
insan ticaretini yalnızca asgari oranda yansıttığı kabul edilmektedir. Buna karşılık suç
örgütlerinin yılda 7 milyar ile 30 milyar Amerikan Doları arası gelir elde ettiği tahmin edilen
insan ticareti, uyuşturucu ticaretinden sonra dünyada en hızla büyüyen ikinci sınır ötesi suç alanı
olarak görülmektedir (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 1).
10
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
İnsan ticaretinin günümüzde ulaştığı boyut hakkında fikir veren başlıca kaynaklardan biri
de uluslararası örgütlerin ve devletlerin hazırladıkları raporlardır. Bunlar arasında BM
Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC)’nin 2009 yılından itibaren yayınlanan Küresel İnsan Ticareti
Raporları, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2000 yılından itibaren yayınladığı İnsan Ticareti
Raporları sayılabilmektedir (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 1-2).
Bu veriler, insan ticaretinin küresel boyutta ciddi bir sorun olduğunu gözler önüne
sererken, belirtmek gerekir ki, bu suçun doğası gereği gizli yapılması ve mağdurların tespitinin
zorluğu sebebiyle ölçülme sorunlarını da gündeme getirmektedir. Her ne kadar Sınıraşan Örgütlü
Suçlara Karşı BM Sözleşmesine ek İnsan Ticaretine İlişkin Protokol’ün yürürlüğe girmesi ile
birlikte, UNODC Raporlarına konu olan 146 ülkenin 90’ı kendi iç mevzuatlarında gerekli
düzenlemeleri yapsalar da (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 2), az sayıda ülkenin insan ticareti ile ilgili
sistematik veri toplaması, ulusal mevzuatlarda insan ticareti tanımlarının farklılık göstermesi,
bölgeler arası karşılaştırılabilir verilerin yetersizliği olmasına ve insan ticaretinin küresel anlamda
kavramlaştırılmasına engel olmaktadır (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 5-6).
11
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Çalışmanın bu bölümünde değinilecek bir diğer konu ise insan ticareti (human trafficking)
ve göçmen kaçakçılığı (migrant smuggling) kavramlarının tanımlarıdır. Sınıraşan Örgütlü Suçlara
Karşı BM Sözleşmesi’nin İnsan Ticaretine ilişkin Ek Protokol’ün 3. Maddesine göre İnsan
Ticareti (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 4):
(a) Kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde
zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin rızasını
kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla
kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi,
barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. İstismar terimi, asgari olarak,
başkalarının fuhuşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka
biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri
uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içermektedir’.
(UNODC, 2000’den akt. Memişoğlu, bilinmiyor)
Diğer taraftan, insan ticaretinin (a) bendinde belirtilen yöntemlerden herhangi biriyle
yapılmış olması mağdurun bu istismara razı olup olmamasını değiştirmeyeceği gibi, bu
yöntemlerden herhangi birini içermese bile çocuğun istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere
12
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması insan ticareti olarak kabul
edilecektir. Sözleşmenin ilgili protokolüne göre, onsekiz yaşının altındaki herkes çocuk kabul
edilmektedir (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 4).
13
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Konuyla alakalı, bu bölümde üzerinde durulması gereken son önemli bir konu da
devletlerin sınır denetim ve mülteci / göç politikalarının, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı gibi
suç ve insanlık dramlarını teşvik edici olmasıdır.
Yoksulluk içinde sıkışıp kalmış, siyasi karışıklıklar yüzünden yerinden edilmiş ve giderek
kısıtlayıcı hale gelen göç ve iltica politikaları tarafından geri çevrilenler için düzensiz yollarla göç
etmek tek çıkar yolu haline gelmektedir. Buna ek olarak, insan ticaretinin bir kısım devletler
tarafından yasadışı göçle eş değer olarak görülmesi, insan ticareti mağdurlarının suçlu olarak
algılanmasına ve düzensiz göçmenlere uygulanan sınırdışı etme politikalarının bu mağdurlara da
uygulandığı görülmektedir. Bununla birlikte Fulya Memişoğlu’nun Ronald Skeldon’dan aktardığı
gibi, insan ticaretinin meydana gelmesi için göçün sadece düzensiz olması ve yasadışı yollardan
meydana gelmesi gerekmemektedir. Orta Asya’da Kazakistan, Tacikistan, Türkmenistan,
Kırgızistan ve Özbekistan örneklerinde olduğu gibi, yasal göçe kısıtlamalar bu bölge ülkelerinde
çoğunlukla denetlenmeyen ve gayri resmi olarak faaliyet gösteren seyahat, iş bulma ve evlilik
işletmelerinin oluşturduğu göçün gerçekleşmesini kolaylaştırıcı bir destek sağlamıştır. Böylece
insan tacirlerinin belirli bir ülkeye giriş yapmak için yasal göç yollarının kullanımını da manipüle
ettiği ve insan ticareti, göçmen kaçakçılığı ve nüfus hareketleri arasındaki keskin ayrımları
bulanıklaştıran bir durum ortaya çıkmaktadır (Memişoğlu, Bilinmiyor, s. 9).
14
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Öncelikle insan ticareti ile göçmen kaçakçılığı kavramlarının farklı olduğunu hatırlamakla
başlayalım. Bu fark, irade özgürlüğü ile ilgili olup, bir kişinin özgür iradesi sürecin sonuna kadar
korunmuşsa kaçakçılık, süreç zorlama ya da baskı içeriyorsa ticarettir. Diğer taraftan insan
ticaretinde insan hakkı ihlali söz konusu iken, göçmen kaçakçılığında ihlal edilen öncelikle ülke
yasasıdır (Özkan, 2018, s. 497), o ülkenin sınırlarıdır.
15
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
uluslararası hukukun devletler üzerinde hiçbir etkisi yok ise, niçin daha önce rıza gösterdiğini bir
duruma sonrasında ret etsin? Bununla ilgili bir örnek ise, AB Göç mevzuatına aykırı hareket
etmesinden dolayı Polonya ve Macaristan hakkında açılan davalardır. Egemen bir devlet
aleyhine, uluslararası hukuka (veya bölgesel bir hukuk düzenlemesine) aykırı davranmasından
dolayı dava açılması, Realist teorinin görüşlerinin aksine (!), hukukun egemen devletler
üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir.
İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığı ile ilgili düzenlemeler Milletler Cemiyeti’ne kadar
gitmekte olup, beyaz kadın ticareti, kadın ve genç kızların cinsel amaçlarla kullanılması,
çocukların özellikle kız çocuklarının cinsel amaçlı istismarı odak noktadır. Uluslararası olduğu
kadar bölgesel düzenlemelerden de bahsedilebilir.
Bununla ilgili olarak, 1904 ve 1933 arasında 4 farklı uluslararası Sözleşme (international
convention) sayılabilir (Gallagher, 2010, s. 57-58).
1949 yılına gelindiğinde, beyaz köle/insan ticareti (white slavery/trafficking), tek belgede
birleştirildiğini görüyoruz: İnsanların Fuhşunun, Sömürülmesinin ve Ticaretinin Önlenmesi
16
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Sözleşmesi (the Convention for the Suppression of the Traffic in Persons and of the Exploitation
of the Prostitution of Others) (Gallagher, 2010, s. 58)
2010 yılında 81 devletin taraf olduğu sözleşme, hem erkek hem de kadınları kapsayacak şekilde
fuhuş için insan ticaretini sınırlar. Ulusal ve sınırlar arasında insanların sömürülmesini, ticaretini
ve (bu amaçla) tedarik edilmesini yasaklamayı ve kontrol etmeyi amaçlar. Bununla ilgili olarak
kurbanın yaşına ve kendisine yapılana rıza gösterip göstermediğine bakmaz (Gallagher, 2010, s.
59).
1949 Sözleşmesinin getirdiği bir diğer getiri ise, bu olaydan mağdur olanlar için iyileşme
(rehabilitasyon) ve koruma öngörmesidir. Ayrıca yabancı kurbanlar ile o ülkenin vatandaşı olan
kurbanların aynı haklara sahip olduğu ve tacirlerden koruma sürecinde bu eşitliğin
gözetilmesinden bahseder (Gallagher, 2010, s. 60).
1949 Sözleşmesi ile ilgili bir eleştiri, bu sözleşmenin insan hakları odaklı olmadığı ve
kadınları, akıl ve mantık ile donatılmış bağımsız aktörler olarak kabul etmedikleri yönündedir.
Ayrıca sözleşme, mağdur kadınların korunması ve tacirlerle mücadele yönünden etkili değildir.
1949 Sözleşmesi, kadınları tacirlerden korumak için çok az etkisi olmasına karşın, insan ticareti
ile işlenmiş insan hakları ihlalleri için bir reçete sunar (Gallagher, 2010, s. 61).
1
2004/81 EC, OJ 6.8.2004, L 261/19
17
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi ile sınıraşan örgütlü suçların önlenmesi
ve daha etkili bir şekilde mücadele edilmesi için işbirliğini geliştirilmesi amaçlanmaktadır
(Mad.1). İkinci maddede metinde geçen ifadeler tanımlanırken, madde üçte sözlenmenin
kapsamından bahsetmektedir. Sözleşme, iç mevzuatlarını metne göre düzenlemek gibi
yükümlülükler getirilirken, dördüncü maddesinde devletlerin egemenliklerinin korunacağından
ve devletlerin içişlerine karışmama ilkesine uygun hareket edileceğinden bahsedilir.
2
30.01.2003 tarih ve 4800 Sayılı Kanun, RG: 04.02.2003/25014
18
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Tablo 3-1’de bahsedilen suçlar için öngörülen çözüm önerileri, cezalar veya tavsiyeler
tablo 3-2’de gösterilmiştir. Bununla birlikte, bu sözleşmede insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı
ile dolaylı olarak ilgili olduğundan bahsedilebilecek yargı yetkisi ile ilgili olan madde 15 ve
mağdurlara yardım ve koruma sağlanması hakkında madde 25 sayılabilir.
3
Bu maddeler, sözleşmeden yorumlanarak çıkarılmıştır.
4
Bunun istisnası, insan ticareti, göçmen kaçakçılığından farklı olarak ülke sınırları içerisinde de meydana gelebilir
olmasıdır.
19
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
48035 sayılı kanun ile Türkiye’de onaylanan Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM
Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolü, BM
Çerçevesinde 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo’da düzenlenen konferansta kabul
edilmiştir.
Madde 2 (a)’da göçmen kaçakçılığı, doğrudan veya dolaylı olarak, mali veya diğer bir
maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgâh sahibi
olmadığı bir Taraf Devlete yasadışı girişinin temini olarak tanımlanırken, göçmenlere herhangi
bir cezai kovuşturmaya tabi olamayacakları brokolide ayrıca belirtilmektedir (Mad.5).
Madde 6’da göç kaçakçılığının suç olarak kabul edilmesi ve taraf devletlerin iç
hukuklarında gerekli düzenlemeleri yapmalarından bahsederken, madde 7’de olduğu gibi, taraf
devletler arasında işbirliğini vurgulamaktadır.
Buna birlikte, madde 8’de Deniz yoluyla göçmen kaçakçılığına karşı önlemler başlığı
altında düzenlenmiş olup, ilgili maddenin 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. Paragraflarında bir devletin bayrağını
taşıyan ya da bir devlette kayıtlı olan ama göçmen kaçakçılığından şüphelenen gemi ve diğer
5
30.01.2003 tarih ve 4800 Sayılı Kanun, RG: 04.02.2003/25014
20
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
yüzen araçlardan bahsetmektedir. Aynı maddenin 7. son paragrafında ise, bayraksız veya
tabiiyetsiz gemi ve yüzen araçlarla göçmen kaçakçılığı yapıldığından şüphelenen durumlardan
bahsedilmekte olup, taraf devletlerin uluslararası hukuk uyarınca gerekli önlemleri alacağı
yazılmaktadır.
Madde 9 (2)’de protokolün madde 8’de bahsedilen önlemlerin yetersiz olduğu anlaşıldığı
takdirde, geminin, -alınan önemlere kendi davranışıyla yol açmamış olması şartıyla-, uğradığı her
türlü kayıp veya zararın tanzim edileceği bildirilmektedir. Ancak burada bahsi geçen geminin
bayraklı mı bayraksız mı ya da tabiiyetli mi tabiiyetsiz mi olduğu belli olmadığı gibi, zarar ve
kaybın hangi devlet tarafından nasıl tanzim edileceği ve bu zarar ve kaybın nasıl / kim tarafından
tespit edileceği protokolde belirtilmemiştir. Sonraki bölümde değinilecek olan FRONTEX
müdahalelerinde gemi ya da yüzen aracın ve içerisindeki insanların uğradığı zarar ve kayıpların
bu maddeye göre tanzim edilip edilmeyeceği bilinememektedir. Bana göre, aksi belirtilmedikçe,
kural, ilgili olan tüm tarafları kapsar ki, bu da söz konusu gemi ya da yüzen aracın ve içerisindeki
insanların uğradığı zarar ve kayıpların tanzim edilmesi gerektiği sonucunu doğuracaktır. Ancak
bu, tartışmaya açıktır.
Sınır önlemlerinin açıklandığı madde 11’in ilk bendinde, taraf devletlerin göçmen
kaçakçılığının önlenmesi ve tespiti için gerekli olabilecek sınır kontrollerini, mümkün olduğu
ölçüde güçlendirmekten bahsederken, bunu, kişilerin serbest dolaşımına ilişkin uluslararası
taahhütlere dikkat edilmesi önkoşulunu getirmiştir.
21
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Bununla birlikte koruma ve güvenlik önlemleri ile ilgili olarak, Madde 16’nın ikinci bendi
şiddete karşı koruma sağlamaktan bahsederken, aynı maddenin üçüncü bendi hayatları ve
güvenlikleri tehlikeye giren göçmenlere uygun yardım yapılmasını öngörmektedir. Madde 16 (4)
ise, kadın ve çocukların özel ihtiyaçlarına atıfta bulunarak dikkat edilmesini bildirmektedir.
Madde 18, kaçak göçmenlerin geri dönüşü ile ilgili olup, ilgili madde, geri gönderme
yasağından (non-refoulement) bahsetmemektedir. Daha çok kaçak göçmenlerin vatandaşı
oldukları ülkeye geri gönderilmesinden bahsedilmektedir. Bununla ilgili taraf devletlerin, göçmen
kaçakçılığı mağdurlarının geri dönüşü kolaylaştırıcı politika izlemelerinden bahsetmektedir. Buna
karşılık, Madde 19, Protokol’deki hiçbir hükmün, -Madde 18 dâhil-, devletlerin ve bireylerin,
uluslararası insancıl hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku ve özellikle, uygulandığı
durumlarda, 1951 tarihli Sözleşme ve 1967 tarihli Mültecilerin Statüsü’ne ilişkin Protokol’ün
ilgili hükümlerinde yeralan, kaçtığı ülkeye iade edilmeme ilkesi dâhil, uluslararası hukuk
kapsamındaki haklarını, yükümlülüklerini ve sorumluluklarını etkilemeyeceğinden
bahsetmektedir.
6
(İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1948)
7
(Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi , 1950)
22
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Söz konusu protokolün giriş kısmında; insan ticaretinin, özellikle kadın ve çocuk
ticaretini önlemek ve bununla mücadele etmek için...insan tacirlerinin cezalandırılması ve bu
ticaretin mağdurlarının uluslararası düzeyde tanınmış insan haklarının korunması dâhil...kapsamlı
bir uluslararası yaklaşım gerektirdiği8, ...insan ticaretini tüm yönleriyle içeren evrensel
düzenlemenin mevcut olmadığı9, insan ticaretine karşı savunmasız durumdaki kişilerin yeterli
derecede korunmayacaklarından endişe duyulduğu10 ifade edilmiştir. Bu hususla benzer olarak,
Protokol’ün 2. maddesinde Protokol’ün amaçları; kadınların ve çocuklara özel önem verilerek,
insan ticaretini önlemek ve mücadele etmek (2-a), Bu tür ticaretin mağdurlarını, onların insan
haklarına bütünüyle saygı göstererek korumak ve onlara yardım etmek (2-b), ve bu amaçlara
erişebilmek için Taraf Devletler arasındaki işbirliğini geliştirmek şeklinde düzenlenmiştir.
Protokol’ün ilk maddesinde, protokol ile sözleşme, diğer protokolde olduğu gibi, birbirine
bağlanmıştır (M.1-1). Bununla birlikte, bu Protokol’ün 5. Maddesinde sayılan suçların Sözleşme
uyarınca işlenmiş suçlar olarak kabul edileceği beyan edilmiştir (M.1-3). Sözleşme’de eksik
bırakılan ve doğası gereği örgütlü ve organize suç olan insan ticareti de Sözleşme’ye suç olarak
eklenmiştir. Daha önce bahsedildiği gibi, sözleşme, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti ile
doğrudan ve dolaylı olarak bahsetmemekteydi. Özellikle insan ticaretinin, sınıraşan ve örgütlü
olması dolayısıyla, sözleşme ile ilişki kurulabiliyordu. Bu madde ile Protokol’de suç olarak
bahsedilen bir olay ya da olgu Sözleşme kapsamına da alınmıştır.
İnsan ticareti, Protokol’ün Madde 3 (a) bendinde, kuvvet kullanmak veya kuvvet
kullanma tehdidi ile ya da diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye
kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin
rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı
temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması şeklinde
tanımlanmıştır. İnsan ticaretinin mağdurlarının kendilerine yapılanlara rıza göstermesi, 3 (a)’da
bahsedilen eylemlerden birisi ile yapılmış olması halinde, bir anlam ifade etmeyecektir (M.3-b).
Madde 3 (a) bendinde bahsedilen yöntemleri içermese de, çocuğun istismar amaçlı temini, bir
yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması insan ticareti olarak
sayılacak (M.3-c) ve on sekiz yaşından küçük herkes çocuk olarak kabul edilecektir (M.3-d).
8
Protokol II, Giriş, Paragraf 1
9
Protokol II, Giriş, Paragraf 2
10
Protokol II, Giriş, Paragraf 3
23
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Madde 8’de insan ticareti mağdurunun geri dönüşü düzenlenmiştir. Madde 14 istisna
olmak üzere, gerek bu madde de gerekse de protokolde geri göndermeme yasağından (non-
refoulement) bahsedilmemektedir. 8. Madde, mağdurun vatandaşı olduğu taraf devlete güvenli
dönüşünü öngörürken, protokol, “geri dönüşün mümkünse gönüllü olarak yapılması gereğini
gözetmek” ifadesiyle, bu geri dönüşü gönüllülük esasına bağlamıştır (M.8-2).
Protokol, aynı zamanda insan ticaretinin önlenmesi ve ortaya çıkarılması için gerekli
olabilecek sınır kontrollerinin mümkün olduğunca güçlendirilmesini öngörmektedir (M.11-1). Bu
konuyla ilgili sınırlama ya da ölçüt ise, aynı maddede geçen kişilerin dolaşımına ilişkin
uluslararası taahhütlere bağlı kalınmasıdır. Ancak sınırlar arasında dolaşım için (egemen)
devletlerin pasaport, vize veya ilgili belge talep etmeleri bir hak olacağından, göçmen kaçakçılığı
24
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
ve insan ticareti noktasında, bu ifade, kanımca, açık denizlerde ve uluslararası sulardaki dolaşım
şeklinde yorumlanabilir. Öyle ki, protokolün 12 ve 13. Maddeleri, bahsi geçen bu belgelerin
kontrolü, yasallığı ve geçerliliği ile ilgilidir.
25
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Ekonomik bütünleşmesi (entegrasyon) amacıyla yola çıkan Avrupa Birliği (AB), söz
konusu amaca 1992 yılında ulaşmasıyla siyasi bütünleşme hedefi de gün yüzüne çıktı. Bu
kapsamda Maastrict Antlaşması’yla oluşturulan üç sütunun bir ayağı “Ortak Dış ve Güvenlik
Politikası”, diğer ayağı ise “Adalet ve İçişlerinde İşbirliği” olarak belirlenmiştir. Burada
bahsedilen Adalet ve İçişlerinde İşbirliği başlığı altında sınırların kontrolü, üçüncü ülke
vatandaşların AB’ye girişlerinde izlenecek vize prosedürleri, göç, sığınma ve sınır ötesi suçların
kovuşturulması gibi konularda üye ülkelerin ortak hareket etmesi amaçlanmıştır (Bilgin, 2017, s.
57).
İlk olarak 2007’de değişikliğe uğrayan FRONTEX, 863/2007 sayılı Tüzük ile Acil Sınır
Müdahale Ekipleri oluşturulması kabul edilirken, 2011 yılında yapılan değişiklikle dış sınırların
26
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
entegre yönetiminin iyileştirilmesi üye devlet sınır kontrol otoriterleri arasındaki işbirliğinin
arttırılması öngörülmüştür. Yapılan bu değişikliklerin özellikle uygulanan göç politikaları
kapsamında yeterli olmadığı ve özellikle AB deniz sınırlarının tam anlamıyla kontrolünün
gerçekleştirilememesi nedeniyle deniz yoluyla Birliğe girmek isteyenlerin birçoğunun hayatlarını
kaybetmesinin FRONTEX tüzüğünde değişiklik yapılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu
sebeple ve talepler doğrultusunda harekete geçen Komisyon, “Avrupa Sınır ve Kıyı Güvenliği”ne
ilişkin taslak tüzüğü 15 Aralık 2016’da tamamlamış ve taslak 16 Eylül 2016’da AB Resmi
Gazetesi’nde yayınlanmıştır (Bilgin, 2017, s. 59-60).
27
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
değil, sonrasında Avrupa’daki bazı ülke şehirlerinde meydana gelen patlama ve terör
saldırılarının da bu algının oluşumunda rol oynadığı unutulmamalıdır (Son 13 yılda Avrupa'yı
sarsan terör saldırıları, 2017).
Bir teknenin bir AB üyesinin karasularında olması ve söz konusu devletin talebi üzerine
operasyon düzenleyecek olan FRONTEX veya personeli madde 6’ya göre şu yetki ve görevlere
sahiptir (Bilgin, 2017, s. 63-64):
✓ Teknenin mülkiyetinin ve teknedeki kişilerin acil sağlık yardımına ihtiyacı olup olmadığı,
kimlik ve vatandaşlıklarının tespitine ilişkin bilgi ve belge talep etmek
✓ Teknedeki kişilerin sınırı geçmeme ihtimalleri olduğu konusunda niyetlerini öğrenmek
✓ Sınırı geçme ihtimalleri ile ilgili olarak;
• Tekneyi durdurmak tekneye çıkmak
• Tekneyi, teknedekileri kişileri ve kargoyu aramak
• Teknedeki kişileri sorguya çekmek
• Tekneyi yönlendiren kişilerin yolculuğu kolaylaştırdıkları için yaptırımla
karşılaşabilecekleri konusunda onları bilgilendirmek
✓ Şüphenin haklı çıkması durumunda ise;
• Tekneye el koymak
28
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
FRONTEX veya personeli açık denizde ise madde 7’ye göre şu yetki ve görevlere sahiptir
(Bilgin, 2017, s. 64):
11 Bu çalışmada kısaltma amacıyla Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolü, Protokol I olarak ve
İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasina ve Cezalandirilmasina İlişkin Protokolü de
Protokol II olarak isimlendirilecektir.
29
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
beşine ilgili yerlerde referans verilecek olup, son üç sözleşme kapsamında FRONTEX’in deniz
operasyonları incelenecektir.
Bununla birlikte uluslararası hukuk kapsamında kural olarak kıyı devletleri zararsız geçiş
hakkını kullanan bir gemiye müdahale etme hakkında belirtilen bu durumlar dışında sahip
değildir. Yasadışı göç veya insan kaçakçılığı konusunda açık bir düzenleme yer almamakla
birlikte BMDHS m. 19/2-g’ de yer verilen “sahildar devletin gümrük, maliye, sağlık veya
muhaceret konularındaki kanun ve kurallarına aykırı bir şekilde mal, para veya kişilerin gemiye
alınması veya gemiden çıkartılması” bu kapsamda değerlendirilebilir gözükmektedir (Bilgin,
2017, s. 65). Diğer taraftan, zararsız geçiş ve hangi durumlarda müdahale etme hakkına sahip
30
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
olduğu ile ilgili bu tartışmada, kanımca, sözleşmenin madde 300 ve 301. Maddelerinin de
zikredilmesi gerekmektedir. İyi niyet ve denizlerin barışçıl amaçlarla kullanılması haklarında
olan bu maddelerle ilgili olarak, gerek zararsız geçişi yapan teknenin gerekse de bu tekneye
müdahalede bulunan sahildar teknenin bu maddelere uygun olarak hareket edip etmediği, iki
tarafında niyetine ve eylemin içeriğine bağlıdır.
31
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
tanımlan olup, söz konusu bölgede kıyı devletinin, sağlık, maliye, gümrük ve göç mevzuatlarına
ilişkin ülkesinde veya karasularında meydana gelebilecek riayetsizlikleri önlemek ve bu
mevzuata ülkesi üzerinde veya karasularında meydana gelebilecek riayetsizlik halinde
cezalandırma yetkisi olmak üzere 2 tür yetkisi vardır (Bilgin, 2017, s. 67).
Tanınan bu yetkiler kapsamında kıyı devletinin bitişik bölgesinde yasadışı göçmen taşıyan
bir gemiye karşı göç mevzuatına aykırılığı önlemek amacıyla kontrol yapabilmesi mümkün
görünmektedir. Cezalandırma yetkisinin kullanılabilmesi için ise, göç mevzuatına aykırı bu
davranışın karasularında gerçekleşmiş olması mı, yoksa gerçekleşme ihtimalinin bulunması mı
gerektiği konusu madde metninden tam olarak anlaşılamamaktadır. Karasularında kıyı devletinin
cezalandırma yetkisine sahip olduğu Sözleşme’nin Madde 27’de düzenlendiğinden aslında bitişik
bölgede tanınan bu yetki, ihlalin bitişik bölgede meydana gelip, karasularında geçerli bir kuralın
ihlali sonucunu doğurduğu takdirde kullanılabilmelidir. Diğer bir deyişle, bitişik bölgede
cezalandırma yetkisinin kullanılabilmesi için mevzuat ihlalinin karasularında gerçekleşmesi
gerektiğine dair bir yorum yerinde olmayacaktır (Bilgin, 2017, s. 67).
Bu konuyla ilgili olarak, Işıl Özkan’ın Gökhan Taneri’den aktardığı üzere, geri
göndermeme ilkesinin (non-refoulement), iç sularda ve karasularında uygulanabileceği; ancak
bitişik bölge ve açık denizde uygulanamayacağıdır (Özkan, 2018, s. 505). Buna göre
FRONTEX’in bir devletin karasularında bir tekneye müdahale ederek, onu iterek ve eşlik ederek
rotasını değiştirmeye çalışması, Işıl Özkan’ın aktardığı üzere, geri gönderme/göndermeme ilkesi
noktasında meşru olduğu söylenebilir. Ancak aynı müdahaleyi FRONTEX’in bitişik bölge ve
açık denizde yapması gayri meşru olarak nitelendirilebilir.
Diğer taraftan, kanunsuz suç ve cezanın olamayacağı ve bir eylemin suç olarak sayılması
ve yargılama / cezalandırmaya (kovuşturma) dâhil olabilmesi için o suçun işlenmesi, yani eyleme
dönüşmesi gerekir. Ulusal hukuk ile uluslararası hukukun doğası arasındaki farklılık bir yana,
kanımca, sahildar devlet, zararı dokunacağını öne sürerek suç ve zarar gerçekleşmeden bir
gemiye müdahalede bulunması yanlıştır. Karasularında ve iç sularında bunu yapabilir belki, ama
diğer su alanlarında tedbir almakla yetinecektir. Tedbir almak ile harekete geçmek içerik olarak
birbirinden farklıdır.
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi Madde 56, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan
itibaren azami 200 deniz miline kadar uzanan ve ilana tabi olan münhasır ekonomik bölgede ise,
32
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
kıyı devletine münhasır ekonomik hak ve yetkiler tanımaktadır. Sözleşmenin 56. Maddesinde
düzenlendiği üzere, söz konusu alanın kıyı devletine tanınan ekonomik haklar dışında açık deniz
alanı olması nedeniyle, bu bölgede diğer devletlerin seyrüsefer serbestliği de devam etmektedir.
Dolayısıyla, göç konusunda da kıyı devletinin bu alanda herhangi bir düzenleme yapma yetkisi
kural olarak bulunmamaktadır. Bunun tek istisnası, Sözleşmenin Madde 60(2)’de yer verilen
düzenlemedir. Münhasır ekonomik bölgede herhangi bir sun’i ada, tesis veya yapı inşa edilmiş
ise, bu yapılar üzerinde gümrük, maliye, sağlık, güvenlik ve göç konularında kendi kanun ve
kurallarını uygulama konusunda münhasır yetkiye sahiptir (Bilgin, 2017, s. 68).
Uluslararası hukuk kapsamında yasadışı göçmen taşıyan bir geminin bir devlete ait bitişik
bölgeden geçmesi halinde sadece göç, sağlık, gümrük ve maliye konularındaki ulusal mevzuatın
ihlalini engellemek amacıyla kıyı devleti tarafından gemiye müdahale edilebileceği gibi, göç
mevzuatının karasularında ihlali sonucunu doğuracak bir davranış meydana gelmesi halinde de
cezalandırma yetkisini kullanabileceği düşünülmektedir. Münhasır ekonomik bölgede ise acık
deniz kurallarının geçerliliği asıl olup, ancak münhasır ekonomik bölgede inşa edilmiş suni ada,
tesis veya yapıda göç mevzuatına ilişkin ihlal meydana gelirse kıyı devletinin müdahalesi söz
konusu olabilmektedir (Bilgin, 2017, s. 68).
Açık denizler hiçbir devletin egemenliği altında bulunmayan, denize kıyı olsun veya
olmasın tüm devletlerin kullanımına açık deniz alanı olarak tanımlanmaktadır. Sözleşme’nin
Madde 87(1)’de açık denizlerin serbestliği ilkesi ana kural olup, bu serbestlik, başta seyrüsefer
serbestisi olmak üzere, deniz altına kablo ve boru döşeme, balıkçılık, açık deniz üzerinde uçuş
yapmak ve yapay adalar inş ası ve bilimsel araş tırmalar yapabilmek konularını içerir. Bunun
yanısıra, hiçbir devlet, söz konusu deniz alanında hukuki, idari veya cezai yargılama yetkisine
sahip değildir. Bunun tek istisnası bayrak devleti ilkesidir. Buna göre, her devlet acık denizde
sadece kendi bayrağını taşıyan gemiler üzerinde münhasır yargılama yetkisine sahiptir (Bilgin,
2017, s. 69).
Her ne kadar açık denizde devletlerin sahip olduğu yargılama yetkisi konusunda ana kural
bayrak devleti ilkesi olsa da, -uluslararası örf ve adet kuralıdır-, BMDHS’de yer verilen bazı
durumlar bayrak kuralına istisna teşkil etmektedir. Bunlar, köle taşıma yasağı, deniz haydutluğu,
narkotik maddelerin ve psikotropik maddelerin yasadışı ticareti, izinsiz yayın yapma ve ziyaret
hakkıdır. Bunlar olmak üzere BMDHS m. 99-110’da düzenlenmiştir (Bilgin, 2017, s. 69).
33
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Sözleşmede açık denizlerde yasadışı göç veya göçmen kaçakçılığına dair doğrudan bir
madde bulunmadığından bayrak kuralına dayanarak yasadışı göç veya göçmen kaçakçılığı
yaptığından şüphe edilen bir geminin bayrak devletine bildirimde bulunulmak şartıyla ya bayrak
devletinin müdahalesi sağlanabilir ya da bayrak devletinin izni alınarak bildirimde bulunan
devletin müdahalesi mümkün olabilir. Hatta kimi zaman devletler arasında bu konuda yapılmış
bir anlaşma mevcut ise herhangi bir izne dahi gerek olmaksızın yapılan anlaşmaya dayanarak
devletler inceleme, araştırma yapma yetkisine sahip olabilecekleri gibi, el koyma ve yargılama
yetkisini dahi kullanabilmektedirler (Bilgin, 2017, s. 69).
Göçmen kaçakçılığı yaptığından şüphe edilen geminin uyruksuz olması halinde ise, bu
gemiye müdahale edilip edilemeyeceği veya kim tarafından edileceği net değildir (Bilgin, 2017,
s. 69). Göçmen kaçakçılığı yapan ve uyruksuz olduğundan şüphe edilen bir geminin açık denizde
herhangi bir devlete ait savaş gemisi tarafından BMDHS Madde 110 (1-d-e)’ye dayanılarak
ziyaret hakkının kullanılması mümkündür. Ancak ziyaret hakkının kullanılabilmesi için duyulan
şüphenin göçmen kaçakçılığı yapılmasından değil, geminin uyruksuz olmasından kaynaklanması
gerekmektedir. Ziyaret hakkı, geminin uyruksuz olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla
gemiye yanaşma, durdurma, çıkma, evrak kontrolü ve arama yapma hakkı tanırken, uyruksuz
olduğunun tespiti halinde ne yapılabileceğine dair BMDHS herhangi bir düzenleme mevcut
değildir. (Bilgin, 2017, s. 70).
Bu konuda doktrinde iki görüş mevcut olup, bunlar (Bilgin, 2017, s. 70);
o Uyruksuz bir gemiye karşı ziyaret hakkını kullanan her devletin gemiye el koyma hakkı
da dâhil olmak üzere, kendi hukukuna göre uyruksuz gemi üzerinde yargılama yetkisi
bulunduğudur. Bunu engelleyen herhangi bir kuralın uluslararası hukukta yer almadığı da
bu görüşü savunanlar tarafından ileri sürülmektedir. Uyruksuz bir geminin açık denizde
bulunması halinde hiçbir devletin yargılamasına tabi olmayacağı düşüncesi ise, uyruksuz
gemilerin tamamen yargıdan muaf olmaları ve açık denizdeki hiçbir faaliyetlerinden
dolayı yargılanamayacakları sonucunu doğuracak ki, bu durum, denizlerin güvenliği
acısından problem yaratacağından müdahale eden geminin bayrak devletinin yargılama
yetkisi olduğu savunulmaktadır.
o Uyruksuz bir geminin herhangi bir devlet tarafından yargılanabilmesi için yargı yetkisini
kullanacak devlet ile uyruksuz gemi tarafından gerçekleştirilen faaliyet arasında bir bağın,
34
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
35
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Protokol II Madde 8(7), bir Taraf Devletin, geminin deniz yoluyla göçmen kaçakçılığında
kullanıldığından ve tabiiyetsiz olduğundan veya tabiiyetsiz bir gemiye benzetilmiş
olabileceğinden şüphelenmesi için makul nedenleri varsa, gemiye çıkabileceği ve gemiyi
arayabileceği ve eğer bu şüpheyi doğrulayan bir kanıt bulunursa, o Taraf Devletin, ilgili iç ve
uluslararası hukuk uyarınca uygun önlemleri alacağından bahsetmektedir. Diğer taraftan aynı
protokolün 5. Maddesinde yer verilen düzenlemeye göre, göçmen kaçakçılığı yapan kişiler cezai
kovuşturmaya tabi olurken, göçmenler bu kapsamda değerlendirilmemektedir (Bilgin, 2017, s.
72).
BMDHS’de olduğu gibi söz konusu Protokolde de 656/2014 sayılı Tüzüğü'n aksine
teknenin karasuları veya bitişik bölge dışında bir yöne yöneltilmesi veya mevcut rotasını
değiştirmesini talep etmek ve bu durum yerine getirilirken tekneye eşlik etmek veya geri itmek;
tekne veya teknedeki kişileri operasyon planına uygun olarak kıyı üye devlete götürmek veya
ucunu ülkeye teslim etmek gibi yetkilerden bahsedilmemektedir. Hatta bu tur yetkilerin
kullanılamayacağı, Protokol Madde 19’un yorumundan da anlaşılmaktadır (Bilgin, 2017, s. 72).
Bunun yanısıra Protokol Madde 9(1)’de gemiye müdahale eden devletin gemide bulunan
göçmenlerin insanca muamele görmelerini ve güvenliklerini sağlama yükümlülüğünün
düzenlenmiş olması da bu durumu doğrular niteliktedir (Bilgin, 2017, s. 72).
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi Madde 98’de de düzenlenen yardım etme yükümlülüğü
kapsamında göçmenlerin hayatlarının güvence altına alınması uluslararası hukuk kapsamında her
devlete getirilen bir yükümlülüktür. Aynı zamanda uluslararası örf ve adet kuralı olan bu
yükümlülük, Denizde Can Güvenliği Uluslararası Sözleşmesi (SOLAS) ve Denizde Arama ve
Kurtarma Uluslararası Sözleşmesi (SAR) ile de hüküm altına alınmıştır (Bilgin, 2017, s. 72-73).
Arama ve kurtarma yükümlülüğüne ilişkin mevcut düzenlemelerin ortak noktası; tehlike
altında olan bir gemiye her devletin yardım etme ve işbirliği içerisinde bulunma gerekliliğidir.
Kurtarma yükümlülüğü altında güvenli bir bölgeye götürülmesi gereken göçmenler için güvenli
yerin neresi olduğu konusunda ise SAR herhangi bir düzenleme içermemektedir. Ancak bu
konuda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Yürütme Komitesi tarafından 1981 yılında alınan
karara göre, yerleşik uluslararası uygulamaya göre denizde kurtarılan kişilerin bir sonraki
limanda gemiden indirilmeleri ve en azından yerleşme inceleme sureci içinde geçici olarak bu
ülke tarafından kabul edilmeleri gerekmektedir (Bilgin, 2017, s. 73). Ancak bütün düzenlemeler,
denizden kurtarılma konusunda tüm devletlere yardım yükümlülüğü yüklemiş olsa da, kurtarma
36
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
37
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Net bir düzenleme yapılması halinde deniz yoluyla Birliğe geçiş konusunda göçmenlerin
cesaretlendirilmiş olacağı endişesidir.
Kurtarma operasyonlarının durum ve şartlara göre farklılık arz etmesi ve bu nedenle her
durumda uygulanacak tek bir kuralın belirlenmesinin beklenilen faydayı sağlayamayacağı
düşüncesidir.
38
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Diğer taraftan göç konusuyla ilgili olarak, 4 Nisan 2013 tarihli 645812 sayılı Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunu’nu (YUKK) görüyoruz. Kanunun amacı, ilk maddesinde,
yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den
koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul
ve esasları düzenlemek olarak belirlenmiştir. Kanunun kapsamı ise ikinci maddede yabancılarla
ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda, sınır kapılarında ya da Türkiye içinde yabancıların münferit
koruma talepleri üzerine sağlanacak uluslararası korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri
dönemeyen ve kitlesel olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici
korunması olarak ifade edilmiştir. Aynı maddenin ikinci bendinde Türkiye’nin taraf olduğu
milletlerarası anlaşmalar ile özel kanunlardaki hükümlere bağlılığı belirtmiştir.
Göç çalışmalarını yürütmek, yönetmek amacıyla, YUKK Madde 103’e dayanarak Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu kanun13, Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerini, göç
alanına ilişkin politika ve stratejileri uygulamak, bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiye’ye giriş ve Türkiye’de kalışları, Türkiye’den
çıkışları ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti
mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve işlemleri yürütmek olarak açıklamıştır.
Türkiye, her ne kadar 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi’nde coğrafi sınırlamaya bağlı
kalmış ve mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma şeklinde üçlü bir tanım ve koruma geliştirse de
Madde 4 ile Geri Gönderme Yasağı’nı kabul etmiştir. YUKK Madde 55 (ç)’de de insan ticareti
mağdurlarının sınır edilmeyeceğini bildirmiştir. Bununla birlikte aynı kanunun Madde 20 (b) ise,
12
04.04.2013/6458, RG: 11.04.2013/28615
13
Mülga: 2/7/2018-KHK-703/71 md.
39
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
vatansız kişi kimlik belgesine sahip kişilerin ikamet izninden muaf olduğu belirtilirken, Madde
22 (e) bendi, insan ticareti mağdurlarının ikamet izni için valiliklere başvuru yapabileceğinden
bahseder.
Türk Ceza Kanunun14 79. Maddesi göçmen kaçakçılığı’nı, Madde 80 ise insan ticareti
konusunu düzenler. İlgili kanun maddeleri, önce bu suçları işleyen kişileri tanımlar ve daha sonra
da göçmen kaçakçılığı için üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası
öngörürken, insan ticareti için de sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî
para cezası verileceği ilan edilir. TCK Madde 79 (3), suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenmesi halinde, verilecek cezaların yarı oranında artırılacağından bahseder.
TCK 80 (2), insan ticareti ile ilgili rızayı kabul etmez ve eylemi suç olarak kabul ederken,
Aynı maddenin 3. Bendinde mağdurların çocuk olması durumunda, suça ait araç fiillerden
hiçbirine başvurulmamış olsa da faile yine de kanunda belirtilen cezanın verileceği hükme
bağlanmıştır.
Pasaport Kanunu Madde 34, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından her nasılsa pasaportsuz
olarak girmiş olan vatandaşlara bin Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası
verileceğini ifade etmektedir. Burada göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti mağdurlarına da bu
cezanın verileceği düşünülebilir. Aynı kanunun yukarıda bahsedilen 33. ve 35. maddeleri, YUKK
madde 124’e göre yürürlükten kaldırılmış olsa bile, Pasaport Kanunu Madde 34’e göre, ülkeye
kaçak yollardan giren göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti mağdurlarının cezai kovuşturmaya
uğrayabileceği söylenebilir. Ancak kanunlar uygulamada, kanunlar hiyerarşisi de göz önüne
alınarak, Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi’ne Ek Protokol ve diğer antlaşma ve
14
26.09.2004 / 5237, RG: 12.10.2004 / 25611
15
15.07.1950 / 5682, RG: 24.07.1950 / 7564
40
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
sözleşmelerin mi yoksa pasaport kanunun mu dikkate alınacağı ayrı bir tartışmadır. Bununla ilgili
olarak, YUKK Madde 55 (ç)’ye göre insan ticareti mağdurlarının sınır edilmeyeceğini ve aynı
kanunun Madde 20 (b)’ye göre ise, vatansız kişi kimlik belgesine sahip kişilerin ikamet izninden
muaf olduğunu hatırlamakta, kanımca, hatırlamakta fayda vardır.
41
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
SONUÇ
Uluslarlararası ilişkiler disiplininde ihmal edilen göç konusu, daha sonraları güvenlik,
ulusal egemenlik ve terörizm konularıyla ilişkilendirilerek incelenmiştir. Güvenlik kavramı,
devlet güvenliğinden ve ulusal güvenlikten toplumsal güvenliğe ve insan güvenliğine evrilse de,
ülke sınırları içerisindeki toplumun ve devletin vatandaşlarının bu konuda öncelik sırasını alması,
göçmenler ve sığınma arayanlar aleyhine bir gelişme olmuştur. Göçmenlerin ve mültecilerin
toplumsal güvenliği ayrı bir güvenlik konusu oluştursa da terörizm, yabancı düşmanlığı,
ayrımcılık ve hatta ırkçılık gibi eğilimleri, ülke sınırlarının, devletlerin egemenliğinin ve ülke
içinde düzenin korunması amacıyla geliştirilen politikalar sebebiyle daha bir çıkmaza girmiş ve
göçmen ve sığınma arayanları yaşam ve ölüm arasında insan tüccarlarının ve göçmen
kaçakçılarının merhametine bırakmıştır. Bana göre, devletlerin sağlamaya çalıştığı güvenlik
politikaları yeni bir güvenlik ikilemi yaratmakta ve devletler için de toplumlar için de göçmen ve
sığınma arayan insanlar için de olumsuzlukla sonuçlanmaktadır. Devletler sınırlarının ya da ülke
içerisindeki vatandaşlarının güvenliğini sağlayamadığı gibi, sınırların dışında bekleyen insanlar
için de ağır dramlara gebe kalmaktadır. Hâlbuki devletler, doğru göç politikalarıyla hem
sınırlarının güvenliğini sağlayabilecekler hem de gerek ülke içindeki ve gerekse de ülke dışındaki
sınırda bekleyen insanların güvenliklerini sağalayabileceklerdir. Göçmen ve sığınma arayanların
o ülkelere katabilecekleri bilgi, kültür ve değerler ise ayrıca önemlidir.
42
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Yolun başında olan bir diğer kurum da AB ve Göç Mevzuatıdır. İçeride ekonomik
bütünleşme ve sınırların kaldırılmasıyla yaratılmaya çalışılan Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
ideali, dış sınırların yabancılara karşı korunmasını gündeme getirmiştir. 11 Eylül saldırıları ve
Avrupa’da meydana gelen terör saldırıları, başta göçmen ve mülteciler olmak üzere, yabancılara
karşı bir önyargı ve korkuya sebep oldu. İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığı mağdurları da
bundan nasibini aldı. Göçmenleri dışarıda tutma adına yapılan çalışmalar, istenilen sonu
vermeyince yeni düzenlemelere gidildi. FRONTEX, düzenlediği operasyonların bu istenilen
amaca ne kadar iyi hizmet ettiği ayrı bir tartışma olmakla birlikte, suya elverişsiz teknelerle
yolculuk yapan göçmenlerin ve sığınma arayanların lehine iyi sonuçlar doğurmadığı aşikârdır.
BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, karasularda ve iç sularda devletlere münhasıran bir yetki vermiş
olsa da, açık denizler başta olmak üzere diğer sularda bu yetki ve FRONTEX operasyonları
tartışmalıdır. Bununla birlikte SOLAS ve SAR Sözleşmeleri ise devletlere denizde yardıma
muhtaç teknelere yardımda bulunma ve koruma yükümlülüğü getirse de, devletleri bu konuda
zorlamamaktadır. Devletler, müdahale etmek ya da karışmamak arasında tercih haklarına sahip
olmakla birlikte, buradaki bir diğer sorun ise, kurtarılanların nereye götürüleceğidir.
43
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
Türk Ulusal Mevzuatı ise, göç ve mülteciler konusu 1951 tarihli sözleşmedeki coğrafi
ayrımı dikkate alarak bir düzenleme geliştirmiş ve farklı tanımlarda bulunmuştur. Kurulan Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü, göç politikaların yürütülmesinde ve koordinasyonda önemli bir
gelişme sayılsa da, Geri Gönderme Merkezleri yönünde eleştiriler vardır (Özkan, 2018). Bizim de
bu konuda yolun başında olduğumuz kesindir. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti konusunda,
YUKK’un ilgili maddeleri mağdurların geri gönderilmeyeceği ve ikamet kolaylıklarından
bahsetse ve TCK suçlulaara ağır cezalar öngörse de, Pasaport Kanunu’n bazı maddeleri,
mağdurların da cezalandırılabileceğine dair yorumlanabilir. Bununla birlikte Türkiye’nin 1951
Sözleşmesi 1967 Protokolü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi ile Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi ve Ek Protokolleri’ni imzaladığı
akılda tutulmalıdır.
44
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
KAYNAKÇA
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi . (1950, Kasım 4). European Court of Human Rights:
https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf adresinden alınmıştır
Baylis, J. (2008). Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı. Uluslararası İlişkiler, 5(18), 69-85.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. (1948, Aralık 10). BM Ankara Enformasyon Merkezi:
http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/h_rigths_turkce.pdf adresinden alınmıştır
Son 13 yılda Avrupa'yı sarsan terör saldırıları. (2017, 8 18). Sputnik News (Türkçe):
https://tr.sputniknews.com/avrupa/201708181029756400-avrupa-teror-saldirlari/
adresinden alınmıştır
Şirin Öner, N., & Ihlamur Öner, S. (2018). Uluslararası İlişkillerde Göç. İstanbul: Der Yayınları.
Waltz, K. (2000). Structural Realism after the Cold War. International Security, 25(1), 5-41.
Wikizero Wikipedia. (tarih yok). United Nations Convention against Transnational Organized
Crime. Wikipedia (Wikizero):
http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa
2kvVW5pdGVkX05hdGlvbnNfQ29udmVudGlvbl9hZ2FpbnN0X1RyYW5zbmF0aW9u
YWxfT3JnYW5pemVkX0NyaW1l adresinden alınmıştır
45
Çukurova Üniversitesi İnsan Ticareti ve Gçömen Kaçakçılığı
46